Sinir Ajanları: Kitle İmha Silahı mı? Terapötik Silah mı?
Transkript
Sinir Ajanları: Kitle İmha Silahı mı? Terapötik Silah mı?
Sinir Ajanları: Kitle İmha Silahı mı? Terapötik Silah mı? Fatma İlay Korkmaz,Doğukan Akkuş,Merve Göker,Merve Dinç,Gözde Beşkonak,Kazım Caner Koşal Danışmanlar: Prof. Dr. E. Suna Türkoğlu, Doç. Dr. Nilüfer Bayraktar ÖZET Nörotoksik sinir ajanları genel olarak organofosfor bileşikleri olup, asetilkolinesterazın tersinmez inhibitörleridir. Bu ajanlar savaşta-barışta (terorist saldırılarda) kullanılabilen etkin kimyasal silahlardır. Ajana ait fiziksel ve kimyasal özellikler, kullanım şekilleri ile çevresel faktörler silahın etkinliğinin belirlenmesinde önem taşımaktadır. Ajanların akut etkilerinin yanı sıra kronik ve gecikmiş etkilerinin de olduğu bildirilmektedir. Klinikte tersinir asetilkolinesteraz inhibitörleri terapötik amaçla kontrollü olarak asetilkolinaracılı sinyal ileti yetersizliğinin söz konusu olduğu hastalıklarda kullanılmaktadır. Tersinir asetilkolinesteraz inhibitörlerinin geliştirilmesi yönünde gösterilecek olan çalışmalar terapötik kullanım açısından önem taşımaktadır. Anahtar kelimeler: Sinir ajanları, tersinmez asetilkolinesteraz inhibitörleri, tersinir asetilkolinesteraz inhibitörleri GİRİŞ Etkilerini temel olarak sinir dokuda gösteren ajanlar sinir ajanları olarak adlandırılmaktadır. Nörotoksik sinir ajanları genel olarak organofosfor bileşikleri olup, ağırlıklı olarak asetilkolinesterazın (AChE; EC 3.1.1.7) tersinmez inhibitörleridir. Bu ajanlar savaşta ve barışta (terörist saldırılarda) kullanılabilen etkin kimyasal silahlardır. Ajanlar, enzimin aktif bölgesinde bulunan ve katalizden sorumlu olan hidroksil grubunun kovalent modifikasyonuna neden olmaktadırlar. Modifikasyon, enzimin tersinmez olarak baskılanmakta ve enzim katalitik aktivitesini kaybetmektedir. Dokuda asetilkolin yıkımı gerçekleşememekte ve reseptörleri ile etkileşimi devam etmektedir (8,12,29). Asetilkolinesteraz, doğal ve sentetik kolinerjik nörotoksik ajanların (toksinlerin) en önemli hedefidir. Doğal toksinlerin başlıcaları bitki kaynaklı karbamatlar ve glikoalkoloid inhibitörlerdir. Bunun yanı sıra yumuşakçalarda, mavi- yeşil yosunlarda ve yeşil Afrika yılan zehirinde doğal nörotoksinler tanımlanmıştır (8,13,23). Sentetik toksinlerin üretimi ise öncelikle pestisit ve insektisit amaçlı olarak başlatılmış, daha sonra kitle imha silahı olarak kullanımı gündeme gelmiştir. 1 Ayrıca, klinikte tersinir AChE inhibitörleri terapötik amaçla, kontrollü olarak, asetilkolin-aracılı sinyal ileti yetersizliğinin söz konusu olduğu hastalıklarda kullanılmaktadır (8,12,23). TERSİNMEZ ASETİLKOLİNESTERAZ İNHİBİTÖRLERİ: NÖROTOKSİK KİMYASAL SİLAHLAR Etkin pestisit üretimi amacı ile Alman bilim adamları tarafından II. Dünya Savaşı sırasında başlatılan çalışmalar dünyanın nörotoksik kimyasal silahlar ile tanışmasında ilk adım olmuştur(2,23). Tarihsel süreç dikkate alındığında 1934 yılında sentetik insektisit çalışmalarının ağırlık kazandığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmalar sonucu 1936 yılında toksik etkisi yüksek olan organofosfat insektisit geliştirilmiş ve tabun ismi verilmiştir. 1937 yılında tabun örneği Savunma Bakanlığı’na gönderilmiş ve tabunun sinir transmisyonunda etkin olduğu öngörülmüştür.1938 yılında Schrader sarini sentezlemiştir.1940 yılında ise tabun üretiminin küçük ölçekte gerçekleştirildiği bildirilmektedir.1944 yılında yine Alman bilim adamı Richard Kuhn nörotoksik ajan olan somanı sentezlemiştir. Tersinmez AChE inhibitörleri olan söz konusu organofosfatlar, G serisi nörotoksik ajanlar olarak adlandırılmış ve bu seri üyesi olan başlıca ajanlar GA (Tabun), GB (Sarin), GD (Soman) ve GF (Siklosarin) olarak kodlanmaktadır(14,23). İngilizler tarafından 1952 yılında venom (yılan,akrep…) kaynaklı X bileşiğinin formülasyonu gerçekleştirilmiş olup, II. Dünya Savaşı sonrası ise Amerika’da üretilmeye başlanmıştır. VX toksik etkisi en yüksek ajan olarak belirlenmiştir. Bu grup nörotoksik ajanlar ise V-serisi olarak adlandırılmaktadır. Organofosfat yapılı pestisitlerin bazıları ile G- ve V- serilerine ait nörotoksik ajanların yapıları Tablo1 ve 2 de verilmektedir (14,21,23). Kimyasal savaş ajanları Fizyolojik etkileri insanları ve diğer canlıları öldürmek, ağır yaralama ile saf dışı bırakmak, fonksiyonlarını bozarak etkisiz hale getirmek gibi temel özelliklere sahip, toksisite potansiyeli yüksek, dış faktörlere dayanıklı ve üretimi ekonomik olan toksik kimyasal maddeler genel olarak kimyasal silah olarak tanımlanır(7-10). Toksik etki ajanın havadaki derişimi ve organizmanın ajanla etkileşim süresi ile ilişkilidir. Ajanlara ait fiziksel ve kimyasal özellikler (erime ve kaynama noktaları, suda çözünürlükleri, yoğunlukları, kalıcılıkları, kararlılıkları gibi), kullanım şekilleri (yöntem, uygulanan yükseklik gibi) ve çevresel faktörler (açık-kapalı alan, arazi yapılanması ve meteorolojik parametreler: rüzgar, sıcaklık, nem, yağmur) kimyasal silahların yayılmasını ve buna bağlı olarak silahın etkinliğini belirleyen faktörlerden bazılarıdır(8,10,14). 2 Tablo1. Organofosfat pestisitlerin yapıları Pestisit Kimyasal Formül Paratiyon Malatiyon Nörotoksik kimyasal silah ajanlarının özellikleri Nörotoksik ajanların bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri Tablo3’de verilmektedir. Yapılarında halojen (F, Cl), siyanat veya tiyosiyanat gibi kuvvetli elektronegatif grup içeren organofosfatlar toksik etkileri daha yüksek olan ajanlardır. Sinir ajanları saf durumda renksiz, safsızlık halinde ise genel olarak sarımsı renktedirler. Erime noktaları düşüktür ve bu neden ile oda sıcaklığında sıvı halde bulunmaktadırlar. Bazı ajanlara kalınlaştırıcı ilavesi (akrilatlar) yapılabilmekte ve bu yolla ajanın akışkanlığı azaltılarak ortamda kalış süresi arttırılabilmektedir. Gaz, sıvı veya aerosol hallerde kimyasal silah olarak etkindirler(8,10,14). Ajanın özelliklerine bağlı olarak suda çözünürlüğü söz konusu olabilmektedir. Sarin su ile heterojen karışım oluşturabilmekte ve sulu ortamda hidroliz olarak daha az toksik ürüne dönüşebilmektedir. Soman ve tabunun suda çözünürlüğü sınırlıdır. Tablo 3’te de belirtildiği gibi soman G- ve V-serisi ajanlar içinde suda çözünürlüğü en düşük olan ajandır. Soman ve tabun organik çözücülerde çözünmekte, buna karşın VX düşük sıcaklıkta veya organik çözücülerde heterojen karışım oluşturmaktadır(1,8,14,22). Hidrolizleri ise genel olarak yavaş olarak gerçekleşebilmektedir. Lipitlerde hidrolizi önemsizdir. G-serisi ajanların hidrolizi pH bağımlıdır. Ajanlar asidik ve nötral pH’da yavaş hidroliz olurken, alkali pH’larda hidroliz hızla gerçekleşmektedir. Kuvvetli alkali ve klorlu bileşikler varlığında ise hızla inaktive olmaktadırlar. Sarin hidrolizin pH ile ilişkisi araştırılmıştır. Sulu ortamda pH 7,0’de yarı-ömrü 5,4 saat iken, pH 9,0’da 15 dakika olarak rapor edilmiştir(14). 3 Tablo 2. Nörotoksik kimyasal silahların yapıları Nörotoksik ajan Kimyasal isimlendirme Tabun ( GA) O-etildimetilamidofosforilsiyanidat Sarin (GB) O-izopropilmetilfosfonoflorür Soman(GD) Siklosarin (GF) VX RVS Kimyasal formül O-siklohekzilmetilfosfonoflorür O-siklohekzil metilfosfonoflorür O-etil S-2-diizopropilaminoetil etilfosfonotiyolat O-izobütil S-2-dietilaminoetil metilfosfonotiyolat Bütün nörotoksik kimyasal silahların gaz halinde yoğunlukları havadan yüksektir (>1). Bu neden ile söz konusu gazların kullanımı halinde (rüzgar etkisi olmadığı koşulda) bölgesel olarak yüzeye yakın bulunmaktadırlar(14). G ajanları kalıcı olmayan, uçucu ajanlardır. Organizmaya girişleri ağırlıklı olarak solunum sistemi yolu ile gerçekleşmektedir. Sarin uçucu özelliği en fazla olan ajandır. Buna karşın uçucu özellik, ajanın kalıcılığı ile ters orantılıdır. V ajanları ise çok kalıcı, uçucu olmayan bileşiklerdir. G ajanlarından daha toksiktirler. VX uçucu olmamasına karşın yanabilme özelliğine sahiptir. Organizmaya girişleri ise genel olarak deri yolu ile gerçekleşmektedir(1,8,10,14,21,22). 4 Tablo 3. Nörotoksik kimyasal silahların özellikleri (2,14) Nörotoksik kimyasal silahlar Özellik Tabun (GA) Tanım Sarin (GB) VX Saydam, Saydam, renksiz, Saf sıvı saydam, Kehribar renksiz hafif tatsız ve kokusuz renksiz, hafif meyve rengi, tatsız meyve kokulu sıvı veya kafür kokulu ve ve kokusuz tatsız yağlı sıvı ve tatsız sıvı Kütle Soman (GD) 162,1 140,1 182,2 267,4 -50oC -56oC -42oC -39oC 247oC 147oC 167oC 300oC 400 100 50-70 10-50 5,6 4. 9 6.33 9.2 9,8g/100g Heterojen karışım 2,1g/100g 3g/100g (g/mol) Erime Noktası Kaynama Noktası LCt50 inhalasyon (mg.min/m3) Gaz Yoğunluğu (hava=1.0) Sudaki Çözünürlük (“Miscible”) (“miscible” 9,4oC altında) o (25 C) Uçuculuk 490 mg/m3 22 000 mg/m3 3900 mg/m3 10,5 mg/m3 o (25 C) LCt50: gaza maruz kalanların birim zamanda % 50’ sinin kaybedildiği doz (lethal doz) Nörotoksik kimyasal silahların etkileri Sinir gazlarının göz, solunum sistemi, kardiyovasküler, sindirim sistemi, kaslar, santral sinir sistemi üzerinde etkileri görülür. Bu etkiler akut, kronik ve gecikmiş etkilerdir. Düşük dozda nörotoksik ajanlara maruz kalmış bireylerde ilk bulgular burun akması, pupillerde kontraksiyon, görme ve konuşma bozuklukları, baş ağrısı, mide bulantısı, halüsinasyonlar, göğüs ağrısı şikayetleri, tükrük üretiminde artış, istem dışı idrar yapma ve defekasyondur. Yüksek dozda ise ilk bulgularda artışla birlikte öksürük ve 5 solunum problemleri, konvülzyon, koma ve ölüm veya doğrudan konvülzyonlar ve ölüm gerçekleşmektedir. Nörotoksik ajanlarla etkileşen bireylerde ilk bulgular ajanın cinsine ve derişimine bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir(5,8,12,14,28). Nörotoksik ajanların kronik ve gecikmiş etkilerinin olduğu bildirilmektedir. In vitro çalışmalarda tek doz yüksek derişimde sarin uygulanan sıçanlarda,beynin başlangıçta etkilenmeyen bölgelerinde zaman içinde ilerleyici hasarlar oluştuğu bulunmuştur.Akut sarin uygulamasından 24 saat sonra sıçan beyninde özellikle serebral korteks ,hipokampus ve serebellumu da kapsayan harabiyetlerin doz bağımlı olarak geliştiğini ve bu nedenle motor,duyu ve denge sistem bozuklukları,öğrenme ve hafızada problemlerinin oluştuğunu ileri sürmektedirler.Düşük dozlarda sarine maruz kalan bireylerde 5-10 yıl sonra kalıcı nörolojik ve psikiyatrik bozuklukların oluştuğu gösterilmiştir. Ajanlara maruz kalan Iraklılarda ise iskemik kalp hastalıklarında, kanserlerde ve doğumsal kusurlarda artış bildirilmektedir(14,19,20,21). Nörotoksik kimyasal silah ajanlarının etki mekanizmaları Organofosfatlar, temel olarak aktif bölgelerinde katalizden sorumlu serin kalıntısı olan enzimlerin kovalent modifikasyonuna neden olmaktadırlar. Ana hedefleri kolinesterazlardır. Ajanların akut toksik etkileri, sinir dokuda AChE modifikasyonu sonucu oluşmaktadır(11,17,19). Asetilkolinesterazın organofosfat kaynaklı fosforilasyonu enzimin tersinmez olarak baskılanmasına yol açmaktadır. Dokuda asetilkolinin hidrolizinin gerçekleşememesi nedeni ile kolinerjik reseptörlerinin (nikotinik ve muskarinik tip) aşırı aktivasyonu gerçekleşmektedir. Bunun yanı sıra glutamat ve GABA reseptörlerinin de aktivasyonunun gerçekleşebileceği rapor edilmiştir. Ayrıca iyon kanallarının aktivasyonuda gerçekleşebilmektedir. Reseptörlerin aktivasyonu hücre içi ikincil habercilerin (cAMP, cGMP, DAG, IP3 Ca2+ gibi) oluşumuna neden olarak çeşitli kinazların (Protein kinaz C’ler, MAP kinazlar, Ca2+-bağımlı kinazlar gibi) ve proteazların (kalpain gibi) aktivasyonuna neden olmaktadır. Aktivasyona uğrayan enzimlerin katalitik etkileri sonucu hücre metabolizmasında değişimler gerçekleşmektedir. Hücre Ca2+ homeostazının bozulması, katabolik enzim aktivasyonunun gerçekleşmesi ve oksidatif stres sonucu hücre hasarı/ölümü gerçekleşebilmektedir(16,17,21). Nörotoksik ajanların, yukarıda sözü edilen etkilerinin yanı sıra bazı transkripsiyon faktörlerinin aktivasyonuna da neden olduğu ve genomik etkileri nedeni ile çeşitli protein düzeylerinde uzun süreli veya kalıcı modifikasyonlara yol açtığı bildirilmektedir. Söz konusu modifikasyonlar ajanların kronik ve/veya gecikmiş toksik etkilerini oluşturmaktadırlar(17,21). Toksik etkiler ajanın türü, etkilenilen süre ve doza bağlı olarak gelişmektedir. 6 Organofosfatların neden olduğu tersinmez kovalent modifikasyonun kalıcılığını belirleyen en önemli faktör ajanın yapısal özelliğidir. Fosforilasyona uğrayan enzimden endojen nükleofiller (H2O gibi) varlığında ajanın kısmi hidrolizi gerçekleşebilmektedir. Kısmi hidroliz sonrası enzimin baskılanması kalıcı olmaktadır. Şekil 1.’de söz konusu ajanların neden olduğu modifikasyon verilmektedir. Modifikasyon sonrası ajanda gerçekleşen kısmi hidroliz “yaşlanma” olarak ifade edilmektedir. Tablo 4.’de nörotoksik ajanlarin yaşlanma süreleri verilmektedir. Alifatik yapıda grup içeren ajanların daha toksik olma nedeni kısmi hidrolizin gerçekleştiği sürenin daha kısa olması ile ilişkilidir(3,18). Şekil 1. Organofosfatların neden olduğu kovalent modifikasyon (9) Enzimin defosforilasyonu ile yeniden aktif hale dönüşümü temelde toksik ajanların yaşlanma yarı ömürleri ile ilişkili olarak fosfora ilgisi yüksek olan nükleofilik bileşikler varlığında gerçekleşebilmektedir. Asetilkolinesteraz aktivatörleri olarak tanımlanan bu bileşikler arasında oksimler de yer almaktadır. Enzimin defosforilasyonu gerçekleşirken oksimler daha reaktif olan fosforiloksimlere dönüşmektedirler(17). Nörotoksik ajanlar ile etkileşim sonrası uygulanan standart tedavide oksimlerin, atropin (muskarinik asetilkolin reseptör antagonisti) ile birlikte kullanılması önerilmektedir. Enzimde yaşlanmanın gerçekleşmesi halinde ise oksim uygulaması ile enzimin yeniden aktivite kazanması mümkün olamamaktadır(14,17). Tablo 4. Nörotoksik ajanlarin yaşlanma süreleri (14) Nörotoksik ajan “Yaşlanma” yarı-ömür Sarin ~ 5 saat Soman ~ 2 dak Tabun >40 saat VX >40 saat 7 Organofosfatlar, AChE’ın yanı sıra bütirilkolin esteraz ve diğer serin hidrolazların da (tripsin, kaymotripsin gibi) kovalent modifikasyonuna neden olmaktadırlar. Ajanlar tarafından kovalent modifikasyona hedef oluşturan diğer amino asitler in vitro çalışmalarla belirlenmiştir. Çeşitli proteinlerde Lys ve His kalıntılarının ajanlarca fosforilasyona uğrayabildikleri bildirilmektedir. Ajanların kronik ve/veya gecikmiş toksik etkilerinin oluşmasında bu hedeflerin modifikasyonunun katkısı olduğu düşünülmektedir(15,25,26). TERSİNİR ASETİLKOLİNESTERAZ İNHİBİTÖRLERİ Tersinir inhibitörler; enzimin aktif merkez oyuğunun tabanında, periferal bölgenin iç kenarlarında veya iki bölge arasında uzanarak nonkovalent kompleksler meydana getirmektedirler(27). Tablo 5. Asetilkolinesterazın tersinir inhibitörleri Tersinir Ajanlar Kimyasal Formül Neostigmin Piridostigmin Bromür Takrin Donepezil Asetilkolinesterazın başlıca tersinir inhibitörleri Tablo 5’de verilmektedir. Tabloda da görüleceği gibi inhibitörler farklı kimyasal sınıfların üyeleridir. Karbamat grubu (stigminler) inhibitörler esterazların aktif bölgelerine tersinir 8 olarak bağlanabilmektedir. Bu özellikleri nedeni ile enzimin nörotoksik ajanlar ile kovalent modifikasyonu engellenebilmektedir. Nörotoksik ajanlar ile etkileşim öncesi uygulanması önerilmektedir. Takrin akridin sınıfı üyesi tersinir inhibitördür. Substratın tanınıp aktif bölgeye yönlendirilmesinde işlevi olan periferik anyonik bölgeye bağlandığı bildirilmektedir(13,23). Donepezil ise nonkompetatif inhibisyona neden olan piperidin sınıfı üyesidir. Substratın tanınıp aktif bölgeye yönlendirilmesinde işlevi olan periferik anyonik bölgeye ve aktif bölge oyuğuna substratın girişinin engellenmesinden sorumlu olduğu rapor edilmektedir(24). Tersinir kolinesteraz inhibitörleri başta Alzheimer tedavisinde olmak üzere birçok alanda semptomatik tedavi olarak sıklıkla tercih edilen ilaç grubudur. Bu ilaçların hafif bilişsel bozukluklar, Lewy cisimciklerine bağlı demans, Parkinson demansı, vasküler demans, Korsakoff hastalığı, Down sendromu ve travmatik beyin hasarı gibi hastalıkların tedavisinde de kullanım alanı bulunmaktadır. Ayrıca deliryum ve migrenin geri döndürülmesinde donepezil ve rivastigmin gibi kolinesteraz inhibitör kullanımının etkin olduğu rapor edilmektedir(4,6). TARTIŞMA VE SONUÇ II. Dünya savaşı sonrası etkin organofosfat pestisit üretimi nörotoksik kimyasal silahların geliştirilmesine basamak olmuştur. Asetilkolinesterazın üç boyutlu yapısının belirlenmesi ile terapötik amaçla kullanılabilecek tersinir inhibitörler tanımlanmıştır. Yüzyılımızda bu alandaki çalışmaların, ajanların çok yönlü etki mekanizmaları dikkate alınarak geliştirilmesinin ve değerlendirilmesinin önem taşıdığı düşünülmektedir. KAYNAKÇA 1. Abdel-Rahman, A. et al. Acute exposure to sarin increases the blood brain barrier permeability and induces the neuropathological changes in the rat brain: Dose-response relationships. Neuroscience 2002;113:721-741. 2. Cannard K, The acute treatment of nerve agent exposure. Joutnal of the Neurol Sci. 2006;249,86-94. 3. Çokuğraş,A.N. Butyrylcholinesterase :Structure and physiological importance.Turkish J Biochem 2003; 28 : 54-61. 4. Devereaux,A.et al. Kimyasal savaşta vezikantlar ve sinir gazları. Sendrom 2003;15(2):53-60. 5. Duffy, F.H. et al. Long term effects of organophosphate sarin on EEG on monkeys and humans. Neurotoxicol 1980; 1:667-689. 9 6. Giacoban.,E. Cholinesterase inhibitors new roles and therapeutic alternatives. Pharmacol Res 2004; 50:433-440. 7. Hoojschuur,E.W.J.et al. Identification of chemicals related to the chemical weapons convention during an interlabarotory proficency test. Trends in Anal Chem. 2002;21(2):116-130. 8. http://www.geocities.com/capecanaveral/lab/4239/chemweapons/nevre.ht ml 9. http://www.propedia.org 10. http://www.who.int/emc/pdfs/BIOWEAPON 11. Kadar, T. et al. Sarin-induced neuropathology in rats. Hum Exp Toxicol. 1995;14:252-259. 12. Kassa,J.,Vachek.J. A comparison of the efficency of pyridostagmine alone and the combination of pyrdostagmine with anticholinergic drugs as pharmacological pretreatment of tabun-poisoned rats and mice. Toxicol. 2002;177:179-185. 13. Korabecny J. et al. Synthesis and in vitro evoluation of N-alkyl -7-methoxy tacrine hydrocholorides as potential cholinesterase inhibitors in Alzheimer ‘s disease. Bioorg Med Chem Lett. 2010;20:6093-6095. 14. Leikin J.B, et al. A review of nerve agent exposure for the critical care physician. Crit Care Med. 2002; 30(10) : 2346-2354. 15. Lockridge O,Schopfer L.M. Review of tyrosine and lysine as new motifs for organophospate binding toproteins that have no active site serine.Chemico Biol Interac. 2010;187:344- 348. 16. Marrs T.C,Maynard R.L. Neurotransmission systems as targets for toxicants: a review. Cell Biol Toxicol. 2013;29(6):381-396. 17. Masson P. Evolution of and perpectives on therapeutic approaches to nerve agent poisoning. Toxicol Let. 2011;206:5-13. 18. Masson P, Nachon F, Lockridge O. Structural approach to the aging of phosyphalated cholinesterases. Chemico-Biol interac. 2010;187:157-162. 19. Moralev,S.N. , Tikkorov ,D.B. Investigation of structure –activity relationship in organophosphates-cholinesterase interaction using docking analysis.Chemico- Biological Interac. 2010;187:153-156. 20. Perkins M.W. et al. Acute respirotary toxicity following inhalation exposure to soman in guinea pigs,Toxicol App Pharmacol.2010;245: 171-178. 21. RamaRao G,Bhattacharya B.K. Multiple signal transduction pathways alterations during nevre agent toxicity. Toxicol Lett. 2012;208: 16-22. 22. Raushel, F.M. Bacterial detoxification of organophosphate nevre agents. Cur Op Microbiol. 2002;5:288-295. 23. Singh M., et al. Acetylcholinesterase inhibitors as Alzheimer therapy: From nevre toxins to neuroprotection. Eur J Med Chem 2013;70:165-188. 10 24. Sugimato H., et al.Donepezil hydrocholoride and other acetylcholinesterase inhibitors.Cur Med Chem 2000;7:303-339. 25. Valiyaveettil M. et al. Efficient hydrolysis of the chemical warfare nerve agent tabun by recombinant and purified human and rabbit serum paraoxonase 1. Biochem Biophys Res Com. 2010;403: 97-102. 26. Valiyaveettil M. et al. Protective efficacy of catalytic bioscavenger ,paraoxonase 1 against sarin and soman exposure in guinea pigs. Biochem Pharmacol 2011; 81: 800-809. 27. Verheijen,J.C. et al.Novel carbamate cholinesterase inhibitors that release biologically active amines following enzyme inhibition. Bioorg Med Chem Let. 2009;19 : 3243 -3246. 28. Volans,G., Karalliede, L. Long term effects of chemical weapons. The Lancet Supp. 2002;360:35-36. 29. Worek F.et al.Evaluation of oxime efficacy in nerve agent poisoning: development of a kinetic-based dynamic model. Toxicol Appl Pharmacol 2004;209: 193-202. 11