Kasım 2010 - Sayı: 155
Transkript
Kasım 2010 - Sayı: 155
ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İ KAYBETTİK Mücadele Arkadaşımız Tahsin Vergin 6 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir. TMMOB örgütlülüğü ve İnşaat Mühendisleri Odası çalışmalarında hep en ön saflarda yer alan, Demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin yılmaz savunucusu, Genç mühendislerin ve öğrencilerin mesleki ve örgütsel çalışmalarında desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, Disiplinli çalışma anlayışıyla herkese örnek olan Tahsin Vergin’in anısı önünde saygıyla eğiliyor, ailesine, dostlarına, meslektaşlarımıza ve mücadele arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz. ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İ SON YOLCULUĞUNA UĞURLADIK 6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız, mücadele arkadaşımız, dostumuz, abimiz Tahsin Vergin’i 8 Kasım 2010 tarihinde son yolculuğuna uğurladık. Şube başkanımız için Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda bir tören yapıldı. Törende Tahsin Vergin’in özgeçmişi okunurken hayatından kesitler içeren slayt gösterisi ile son katıldığı televizyon programından kısa bir konuşmasının videosu gösterildi. Sevgili Başkanımız Tahsin Vergin’i İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı H. Serdar Harp, 41. Dönem Şube Başkanımız Prof. Dr. Ömer Zafer Alku ve genç mühendisler adına üyemiz Gürkan Erdoğan’ın yaptıkları konuşmalarla uğurladık. Tepekule’de yapılan tören sonrasında Şube Başkanımız Tahsin Vergin’in cenazesi Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nden kaldırılarak Doğançay mezarlığına defnedildi. Törene Tahsin Vergin’in ailesi ve yakınları, İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, İMO’nun çeşitli şubelerinden yöneticiler, TMMOB’a bağlı meslek odalarının yöneticileri, çeşitli belediye ve kamu kurumlarının temsilcileri, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri ile çok sayıda meslektaşımız, mücadele arkadaşları ve sevenleri katıldı. Törende genç inşaat mühendisleri Tahsin Abilerine olan sevgilerini yoğun katılımlarıyla gösterdiler. TMMOB örgütlülüğü ve İnşaat Mühendisleri Odası çalışmalarında en ön saflarda yer alan, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin yılmaz savunucusu, disiplinli çalışma anlayışıyla bizlere yol gösteren, örnek olan mücadele arkadaşımızın anısı önünde tekrar saygıyla eğiliyor, ailesine, dostlarına, meslektaşlarımıza ve mücadele arkadaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. TEŞEKKÜR Şube Başkanımız Tahsin Vergin’i son yolculuğuna uğurlarken yanımızda olarak bizlere destek olan, cenaze törenine katılan, mesaj göndererek, telefonla arayarak acımızı paylaşan, çelenk gönderen, eğitim vakıflarına bağışta bulunan, başta İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve çalışanları olmak üzere tüm İnşaat Mühendisleri Odası örgütüne, TMMOB Yönetim Kurulu ve örgütüne, TMMOB İzmir İKK ve bileşenlerine, Meslek Odalarımıza, Diğer Odalarımıza, Milletvekillerimize, Belediye Başkanlarımıza, Belediye ve İl Genel Meclisi Üyelerimize, Kamu Kurum ve Kuruluşlarımızın yönetici, bürokrat ve çalışanlarına, Üniversitelerimize, Sağlık Kurumlarımıza, Siyasi Parti Temsilcilerine ve Demokratik Kitle Örgütleri Temsilcilerine, Meslektaşlarımıza, dostlarımıza, sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu TAHSİN VERGİN’İN ÖZGEÇMİŞİ Şube Başkanımız için Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda düzenlenen törende, Tahsin Vergin’in yaşamının çeşitli dönemlerinden fotoğraflar içeren gösterim sırasında İnş. Müh. Sabri İNCE tarafından okunan özgeçmiş. 30 Haziran 1949 tarihinde İzmir Karşıyaka’da Vassaf Vergin ve Neyire Vergin’in 2. çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Karşıyaka Lisesi’nin Müdür Yardımcısı olarak birçok Karşıyaka’lı gencin eğitiminde önemli bir rol oynadı. İlk ve orta öğrenimini Karşıyaka’da tamamladı. 1966 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesine girdi, 1972 yılında İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1972-1982 yılları arasında Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri 3. Bölge Müdürlüğü’nde Mühendislik Hizmetleri Baş Mühendisliği görevini yaptı. Askerlik görevini 1975 yılında İskenderun Deniz Piyade Alayında 1. Kısa Dönem olarak tamamladı. 1982 yılında kamudaki görevinden ayrılarak kendi firmasında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde proje ve yapım işlerini başarıyla tamamladı. 22 Şubat 1987’de Doç. Dr. Canan İnan Vergin ile evlendi. 27 Aralık 1987’de tek çocuğu Alican Vergin dünyaya geldi. Alican Vergin lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde tamamlayarak, bu sene camiamıza katılmıştır. Sevgili Başkanımız Tahsin VERGİN, 1975-1977 yılları arasında 20. ve 21. Dönem İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi, 2006-2008 yılları arasında 40. Dönem İnşaat Mühendisleri Odası İnşaat Mühendisliği Eğitim Kurulu Üyesi, 2008-2010 yılları arasında 41. Dönem İnşaat Mühendisleri Odası Meslek İçi Eğitim Kurulu Üyesi, 2002-2008 yılları arasında 38, 39, 40. Dönem İnşaat Mühendisleri Odası Türkiye Mühendislik Haberleri (TMH) Yayın Kurulu Üyesi, 2006-2008 yılları arasında 40. Dönem İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi, 2008-2010 yılları arasında 41. Dönem İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi olarak görev aldı. 26 Ocak 2010 tarihinden günümüze kadar 42. Dönem İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Tahsin VERGİN Odamız, Şubemiz ve İl Koordinasyon Kurulu örgütlülüğünde bir çok kongre, sempozyum ve panelin yürütme kurulu üyesi olarak aktif görev yaptı. İzmir ve Türkiye’de Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED), İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bünyesinde teknik eleman örgütlenmesinde ve devrimci mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin simgesi olan 68 kuşağı içinde yer almaktan her zaman gurur duydu. Örgütlenmenin toplumsal sıkıntıların çözümünde kullanılabilecek en önemli etken olduğunun bilincinde olarak, TMMOB’nin örgüt bütünlüğünün korunması, geliştirilmesi ile anti emperyalist mücadele bilincinin yaygınlaştırılması için tüm gücüyle çalıştı. Bu hedeflere ulaşma konusundaki azmi, kararlılığı, konsantrasyonu ve direngenliği hepimize örnek oldu. Amaçlarından vazgeçmeden geçirdiği yıllar boyunca çalışmalarında genç mühendislere özel bir önem verdi. Onları örgütlülüğün ve geleceğin teminatı olarak gördü. Sevgili başkanımız tüm bu değerli fikir ve katkıları ile arkasında binlerce Tahsin VERGİN bırakarak 6 Kasım 2010 tarihinde aramızdan ayrıldı. İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI VE TMMOB ÇOK ÖNEMLİ BİR ARKADAŞINI KAYBETTİ H. Serdar HARP İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Törende yapılan konuşma Değerli Dostlar, Gerçekten insanın söyleyeceklerinin boğazına düğümlendiği bir gün yaşıyoruz. Çok sevgili arkadaşımız, yoldaşımız, dostumuz, yol arkadaşımız Tahsin Vergin’i erken kaybetmenin, zamansız kaybetmenin acısını yeterince hissediyoruz. Olayı duyduğumuz andan itibaren geçen sürede gerçekten yaşamımız alt üst oldu. Bizi çok erken bıraktı. Tam yaşamının en verimli çağında, tecrübesinin, deneylerinin bizlere ve gençlere aktarılacağı bir dönemde aramızdan ayrıldı. Tahsin Vergin yaşamı boyunca dik durmasını bilmiş, kararlı olmuş, önderlik niteliği olan bir arkadaşımızdı. İnşaat Mühendisleri Odası ve TMMOB gerçekten çok önemli bir arkadaşını kaybetti. Bundan sonraki süreçte elbette gene birlikte olacağız. Elbette düşünceleriyle bugüne kadar İMO ve TMMOB mücadele hattına verdiği katkılarla hep düşüncelerimizde, mücadelemizde yanımızda olacak. Onu yanımızda hissedeceğiz. Ancak yine söylüyorum: gerçekten “onsuz çok eksiğiz”. Keşke bugün onunla birlikte başka şeyler için bir araya gelseydik. Hep birlikte olabilseydik. Ama ne yazık ki onu anmak için bugün buradayız. Tüm inşaat mühendisleri onun gösterdiği yolda, onun mücadele azmiyle mücadele etmeye devam edecek. Birlikte oluşturduğumuz mücadele hattında hem TMMOB hem İMO özelinde birlikte yürümeye devam edeceğiz. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sevgili ailesine metanet diliyorum. Başsağlığı diliyorum. Ama İMO bir ailedir. Onlar hep bizimle birlikte olacaklar. Biz hep onların yanında olacağız. Saygı ve sevgilerimle TAHSİN İÇİN HAYAT DEMEK ÇALIŞMAK, ÜRETMEK VE HEDEFE VARMAK DEMEKTİR Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU Törende yapılan konuşma Sevgili Dostlar, Ben Tahsin’i 1975’ten beri, yani 35 senedir tanıyorum. Daha doğrusu tanıdığımı zannediyormuşum. Onunla esas tanışmamız 2003 yılında başladı. Beni Odacı yapan Tahsin’dir. Beni Odaya düğümleyen Tahsin’dir. Tahsin’i tanımak için onunla çalışmak gerekir. Beraber olmak gerekir. Birlikte bir şeyler üretmek gerekir. TAHSİN İÇİN HAYAT DEMEK ÇALIŞMAK DEMEKTİR, ÜRETMEK DEMEKTİR. AMA GÜLEREK ÜRETMEK, SEVEREK ÜRETMEK, KONUŞARAK ÜRETMEK, TARTIŞARAK ÜRETMEK… Onun için problemin zoru yoktur. Zaten o zor problemleri sever ve mutlaka çözümünü bulur. Bu dünyada Tahsin kendi adına kimseden bir şey istememiş ve almamıştır. Sizin ona bir şey vermeniz de çok zordur. Ama o hep vermiştir. Sizlere sevgisini vermiştir, güvenini vermiştir, emeğini, zamanını, maddi manevi her şeyini karşılıksız olarak verdiğini benden iyi bileniniz çok azdır. Çünkü Tahsin böyle bir şeyin hissedilmesini istemezdi. Tahsin için inatçıdır diye düşünen arkadaşlarımızın olduğunu biliyorum. Ama ben bu düşünceye katılmıyorum. Çünkü o önce hedefini ortaya koyar. Bunu gizlemez, açıkça söyler, nedenini açıklar. O hedefe doğru bazen karınca hızıyla ama mutlaka yürür. Tahsin ortaya konulan hedeften sapmaz. Hedeften dönmek veya yarı yolda bırakmak diye bir kavramı tanımaz. Böyle bir şeyi ona anlatamayanlar ona inatçı diyebilir. Tahsin’in bağırarak veya kızararak konuştuğunu göreniniz çok azdır. Çünkü o kızmaz, bardağı taşırsanız bile bağırmaz. Çok sabırlıdır. Sizi de kendine benzetir ve yumuşatır. Çünkü o sinirleri alınmış bir insandır. Bana dürüstlüğü ile örnek alınacak bir adam göster derseniz, İşte Tahsin derim. Bana yüreği iyilik dolu, sevgi dolu örnek bir adam göster derseniz, İşte Tahsin derim. Bana hayatı halkı için mücadele ile geçmiş, mücadelesinden, hedefinden dönmeyen örnek bir adam göster derseniz, İşte Tahsin derim. Bana karşısındakini hiç üzmeyen, kendi üzülse de sıkılsa da belli etmeyen bir adam göster derseniz, İşte Tahsin derim. Ama bugün üzdün bizi Tahsin Yalnız bıraktın bizi Tahsin Ama hedeften dönmeyeceğiz Tahsin Sana söz veriyoruz: Demokratik Laik Cumhuriyetimiz için mücadelemizi sürdüreceğiz Tahsin. Bana adam gibi adam göster derseniz, İşte Tahsin derim sevgili dostlar Hepimize sabırlar diliyorum. Şimdi lütfen ayağa kalkalım, onu saygıyla selamlayalım. Güle güle Tahsin… GÖRÜŞECEĞİZ YİNE TAHSİN ABİ İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN Törende yapılan konuşma Değerli dostlar… Aslında böyle bir konuşmayı yapmak ne kadar zor tahmin edebilirsiniz… Ama Tahsin abinin sesi kulaklarıma geliyor şimdi… Zor tamam ama yapman lazım abicim diyor… Ben Tahsin Abi ile İMO’ da örgütlenme sekreterliği görevine başlamadan hemen önce tanışmıştım. Şöyle ki kendisinin beni aradığını bir arkadaşım vasıtasıyla duymuştum. O da gıyabımda beni başka kişilerden tanımıştı. Tanışma tarzımızın ilginçliğinden mi, bir araya geldiğimizde saatlerce konuşabildiğimizden mi, onu bulduğumda Şemsin Mevlana’yı bulduğu zamanki gibi mutlu olmuştum. Ama şunu kısa zaman sonra anladım ki ben Şems değilim ama karşımdaki Mevlana gibi bir insan… Kendisi ile konuşmak isteyen, ister genç bir meslektaşı olsun, ister 70’lik bir abisi olsun, karşı taraf istediği sürece onunla her konuda derinlemesine konuşabilen biri… Bunu onu tanıdıkça anladım… İMO’da yürütülen çalışmalar sırasında insanların bir amaç doğrultusunda, türlü farklılıklarına rağmen yan yana durabildiklerini gördüm… Bunun her yerde olabileceğini zannettim. Meğer yine yanılmışım… Bu insanların yan yana durdukları tek yerin, Hacı Bektaş’ın kaplanla ceylanın yan yana durduğu kucağı gibi, Tahsin Vergin’in önderliği olduğunu onu tanıdıkça anladım. Tahsin Abiye, ailesinden güzel bir miras kaldığını yine zaman içinde öğrendim. Vergin kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakmadan önce benim için Tahsindi. Sonra TDK sözlüğünden öğrendim ki, özverili ve paylaşımcı olmak gibi güzel bir miras kalmış, dedesinden babasına, oradan da Tahsin Abiye… Ama bu farklı bir miras yiyemiyorsun içemiyorsun, içeriği gereği sürekli devrediyorsun… Şu anda bize devir ettiği gibi… Gençliğin ülke için önemini bu kadar kavrayan başka bir insan hayatımda tanımadım. Bugün İMO İzmir Şubeye yanlışlıkla uğrayan kişilere, çıktıklarında nereye girdiklerini sorduğunuzda, eminim size Genç Mühendisler Odası diyeceklerdir. Bunu sağlayan kişi Tahsin Vergindir. Aynı çok sevdiği Mustafa Kemal Atatürk gibi onunda ‘Tek Umudu Gençlikteydi.’ Sabretmesini, onun, sabırla biz gençlerin düşüncelerini dinlemesinden öğrendik. Dünya’nın gerçekten değişebileceğini, kitaplardan değil, Tahsin Vergin’in kurduğu genç-İMO örgütlenmesinin yaptığı çalışmalardan kendi gözlerimizle görerek öğrendik. Gençliğin dünyayı değiştirmek için her şeye sahip olduğunu, tek eksik şeyimizin sabırlı bir şekilde çalışmak olduğunu biz böylelikle anladık… Herkes günü gelince ölür… Ama herkesten geriye sadece bir hikâye kalır onun dışında kalan her şey boştur. Bugün bize kalan hikâyenin, ne kadar güzel olduğunu yaşlı gözleriyle bu cenaze töreni için çalışan tüm sevenleri anlatıyor. Bu kötü haberi aldığım andan beri, Nazım Ustanın arkamdaki fotoğrafta yazan şu şiiri dolanıyor aklımda… Görüşeceğiz yine… Beraber güneşe gülerek dövüşeceğiz yine Tahsin Abi… Bizler, senin 68 kuşağından devralarak bize bıraktığın Tam Bağımsız, Demokratik ve Laik Türkiye şiarını hayata geçirmek için mücadele edeceğiz. Bu mücadelede ne zaman başımızı çevirsek, seni hep yanı başımızda göreceğiz. Hınca hınç meydanlarda… Gecelere kadar uzayan zorlu genel kurullarda… Otobüs Ankara’ya yanaşırken söylenen güzel türkülerde… Hep yanı başımızda olacaksın. Seni asla unutmayacağız Tahsin Vergin… Işıklar içinde yat güzel abim… Sevgili arkadaşım… AYRILIK... İnş. Müh. Latife DOĞAN Ölüm; herhangi bir şeyin sonu veya başlangıcı değildi belki ama her zaman ayrılık demekti. Her güzel şeyin bir sonu vardı ve sonlar hep hüzünlüydü. 6 Kasım 2010 ise bizim için Tahsin Abimizden ayrıldığımız gündü. Ekmek kadar temiz, su gibi aydın Tahsin Abimizin bir “hoşça kalın” bile diyemeden aramızdan ayrıldığı gündü. Ölüm; “geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece… (Yahya Kemal Beyatlı)” İşte, gözümüzde yaşla o sükûnlu gecede bir başımıza kalışımızın tarihiydi 6 Kasım. En ufak sıkıntımızda kapısını çaldığımız, küçük-büyükgenç-ihtiyar demeden derdimizin ortağı olan, her zaman dimdik duran, inandıklarından hiçbir zaman taviz vermeyen, dostumuz, arkadaşımız, ağabeyimiz, büyüğümüz, yoldaşımız Tahsin Abimizin aramızdan ayrıldığını haber veriyordu uğursuz telefonlar. Ölüm; karanlık bir köşe başında gelmeyi sinsice bekleyen puslu siluet… Tahsin Abimizden her zaman açık olmayı, mert olmayı, onurlu duruşu öğrendiğimizdendi bu sinsice gelişe gönlümüzü inandıramayışımız, ayrılığı kabullenemeyişimiz. Ölüm; gerçekliklerin en keskini, en acısı, en soğuğu… Bizi hayata hazırlarken, hayatın bu en acımasız gerçeği ile de yüzleştirdiği için bir ince sitemimiz olsun Tahsin Abimize, ama aşk olsun Tahsin Abi aşk olsun sana. Ölüm; ne zaman gelmiş olursa olsun hep erken olan, hiç beklenmeyen… Hâlbuki daha ne çok işimiz vardı. Daha bize öğreteceği ne çok şey, ondan işiteceğimiz ne çok azar vardı. Hâlbuki daha ne toplantılar alacak, ne komisyonlar kuracak, ne kavgalar edecektik. Ölüm; alıp götürdüğüne değil, geride kalanlara ızdırap olan… Tüm geride bıraktıklarının dilinde acı bir türkü; “ölüm Allahın emri, ayrılık olmasaydı!” Şimdi, yola Tahsin Abimiz olmadan devam etme vakti. Şimdi, ondan öğrendiklerimizi onsuz icra etme vakti. Şimdi, mücadelemize Tahsin Abimizin anısını ışık etme vakti. Şimdi, tüm farklılıklarımıza rağmen bir harç misali bizi bir arada tutan Tahsin Abimizden bayrağı devralmanın, onsuzluğa rağmen bir arada durabilmenin, kavgasını devam ettirmenin vakti. Huzur içinde yat Tahsin Abi… Her zaman inandığın, güvendiğin, yetiştirdiğin gençlerin onlara miras bıraktığın, öncülüğünü ettiğin yolda yürümeye devam edecekler. TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ haber bülteni Yıl: 25 • Sayı: 155 • Basım Tarihi: 23 Kasım 2010 İki ayda bir yayınlanmaktadır. TAHSİN VERGİN ÖZEL BÖLÜM Şube Başkanımız, Mücadele Arkadaşımız Tahsin Vergin'i kaybettik 1 BAŞYAZI Başyazı 9 YAYIN KURULUNDAN Merhaba 10 ŞUBE'DEN Eylül-Ekim 2010 Etkinliklerimiz 11 2010 Sonbahar Kış Etkinlik Programımız Meslekte 50, 40 ve 25. Yılını Dolduran Üyelerimiz İMO'dan TMMOB'den TMMOB İzmir İKK'dan 15 17 19 21 23 İNCELEMELER Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı Yaklaşımı ile Günlük Akımlarının Modellenmesi Demiryolu, Metro ve Tramvaylarda Kütle-Yay Sistemi ile Dizayn Edilen Betonarme Yüzer Döşemelerde Helikal Çelik Yay Montajları ile Vibrasyon Ve Gürültünün Eşik Seviye Altına İndirilmesi 26 30 BETON Basınç Dayanımının Yapılar Ve Öndökümlü Beton Bileşenlerde Yerinde Tayini (TS EN 13791) 36 İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ Maden ve İnşaat Sektöründeki İş Kazaları Durmak Bilmiyor 37 VERGİ Gayrimenkul ve İştirak Hisselerinin Devrinde Kurumlar Vergisi Kanunu ve KDV Kanunu ile Getirilen İstisnalar 38 SAĞLIK Türk Tabipleri Birliği Gözü ile Anayasa Paketi 41 HUKUK Yargıya Baskının Aracı Olarak Yerindelik Denetimi Yasağı 43 ÜYELERİMİZDEN Eskimiş, Yıpranmış, Hasar Görmüş Kültür ve Tabiat Varlığı Niteliğindeki Taşınmazların Korunmasına Yapılan Katkılar 46 Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi'nden Alıntılar 49 genç -İMO Eylül-Ekim 2010 genç -İMO Etkinliklerimiz genç-İMO 2. Yaz Eğitim Kampı Öfke, Şiddet, Cinnet Emperyalizm Ne İstiyor, Biz Ne Yapmalıyız? 53 55 56 57 KÜLTÜR VE SANAT Kitaplar Arasında Tarihte Bugün: 23 Aralık 1930 Menemen Olayları 58 59 OYUN Bulmaca 60 Başyazı Tahsin VERGİN İMO İzmir Şube Başkanı Değerli Meslektaşlarım, Dergimizin bu sayısında sizlerle iç içe geçmiş birbirlerinden ayrılması mümkün olmayan birkaç konuyu paylaşmak istiyorum. Ağustos ve Kasım ayları ülkemizde ard arda iki önemli depremin yaşandığı aylardır. Genelde Marmara Depremi olarak bilinen ve 17 Ağustos 1999’da Gölcükte meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Gölcük Depremi, diğeri de bu depremin devamı olarak, 12 Kasım 1999’da meydana gelen Düzce Depremi. 1999 yılında aynı fay hattı üzerinde meydana gelen bu depremler, sonuçları itibariyle ülkemizde ve dünyada son yüzyılın en büyük ve en önemli doğal afetlerinden biri olmuştur. Bu depremlerin neden olduğu maddi ve manevi sonuçlar ülkemizde aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala canlılığını korumaktadır. Geçen 11 yılda devlet ve yerel yönetimler olarak, deprem afetine karşı neler yapıldı, hangi düzenlemeler gerçekleştirildi diye irdelediğimizde, mühendislik adına, ne yazık ki pek bir şey yapılmadığını tespit etmekteyiz. Resmi rakamlara göre 17 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz, 20 milyar TL. maddi kayba uğradığımız bu felaketten hala gereken dersleri çıkartmamış olmamız affedilemez bir durumdur. Ülkemizde depreme karşı alınması gereken önlemler, toplumun bilinçlendirilmesi sürecinden ve bilimsel temellerden uzak, sadece rant elde etmeye yönelik bir anlayışla sürdürülmektedir. Halkı bilinçlendirmek ve doğal afetler karşısında toplumsal duyarlılığı artırmakla sorumlu olması gereken çoğu bilimsel kariyer sahibi insanımızın ve yerel yönetim temsilcilerinin, sık sık boy gösterdikleri televizyon programlarında konuya yaklaşımları dikkatle izlendiğinde, ülkemizde depremlere ve doğal afetlere karşı ciddi bir politika oluşturulmasının mümkün olamayacağı ortaya çıkmaktadır. Özellikle “İstanbul Depremi” hakkında yapılan televizyon programlarındaki yetkili kişilerin bilim dışı yaptığı açıklamalar en önemli etkisini insanlarımızın bilime-tekniğe ve mühendise olan güveninin zedelenmesinde ve azalmasında göstermektedir. Bilime, tekniğe ve mühendislik hizmetlerine güven duygusunun azaldığı bu sürecin ikincil doğal sonucunda da, yaşamın her alanında, bizi ilgilendiren her konuda toplumsal duyarlılığımız azalarak yok olmakta, bu değerler yerine ise ne yazık ki, cemaat kültürü, biat ve tevekkül kültürü egemen olmaktadır. Orta büyüklükteki bir depremin bile felakete dönüştüğü, sağanak yağmurların sele dönüşüp, onlarca can aldığı ülkemizde, biz mühendis ve mimarların seslerinin duyulması istenmemektedir. Özellikle, kaçak yapılaşmalara, dere yataklarında inşaat yapılmasına, kar hırsı ile çevrenin ve İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr doğanın talan edilmesine karşı sürdürdüğümüz mücadele siyasi iktidarlarca, sanki bizler ülkemizin kalkınmasını istemiyormuşuz gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı meslek odalarımızın ve özellikle kendi meslek odamız İnşaat Mühendisleri Odasının kuruluşundan günümüze yaptığı çalışmalar izlendiğinde, ülkemizin yeraltı ve üstü kaynaklarının talan edilmesine, bilime, tekniğe aykırı her türlü uygulama ve girişime karşı verilen mücadelelerle dolu olduğu görülmektedir. Son 60 yıldır ülkemizi idare edenler, mesleki birikimlerini bilim ve tekniğin yol göstericiliğinde ülkenin ve halkının çıkarları yönünde kullanmakta sınırsız özveriyle mücadele eden mühendis ve mimarları dikkate alsalardı, Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporunda ülkemiz 134 ülke arasında ekonomide 131. sırada, sağlık ve yaşam ölçütleri açısından 61. sırada ve en önemlisi eğitim düzeyinde 109. sırada yer almazdı. Emperyalist sistemin geri bıraktırılmış ülkeleri daha iyi sömürmek, ülkelerin doğal kaynaklarını daha iyi talan edebilmek amacıyla yüzyıldır uyguladığı politikaların altında her zaman insanların cemaat ve tevekkül kültürüyle bütünleştirilmesi yatmıştır. Bu tüm insanlık tarihi sürecinde, toplumun aydınlanma ve sömürüye karşı mücadele ederek kendi bağımsız gelişimini engellemek için bulunan en iyi yoldur. Toplumda cemaat kültürü geliştiği ve egemen olduğu süreçte, hukukun ve ahlak kurallarının uygulanmasında dini kanaat önderlerinin söz sahibi olması, felaketlere dönüşen doğa olaylarının da tanrının toplumu ve insanları sınaması olarak tanımlanması kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır. Bugün cemaat kültürünün, dini yapılanmaların egemen olduğu tüm ülkelere baktığımızda, doğal afetlerin milyonlarca insanı etkilemesine, binlerce insanın hayatını almasına, milyarlarca dolar ulusal kaynakların yok olmasına rağmen, kaderine ağlayan ve “tanrının cezalandırmasına” teslim olmuş milyonlarca insan görmekteyiz. Ülkemiz insanlarının yaşamakta olduğu süreç de buna çok benzerdir. Bu süreçte ülkenin aydınları olarak bizlere önemli görevler düşmektedir. Bir taraftan, saygınlığını yitirmekte olan mesleğimize sahip çıkarak, mühendislik hizmetlerini aranan bir düzeye yükseltmek, diğer yandan da halkımızın bir avuç çıkarcı ve rantçı tarafından kandırılarak, cehalet ve bilgisizlik ile cemaatlerin ve dinsel yapılanmaların elinde ortaçağ karanlığına itilmesine izin vermemek için sahip olduğumuz tüm bilgi ve birikimlerimizi kullanmak zorundayız. Dinsel ve etnik ayrımcılık temelinde, Cumhuriyet Devrimlerinin tüm kazanımlarını yok etmek amacıyla, giderek egemen olmaya çalışan ve bunun için tüm kozlarını açıkça ortaya koyan siyasal gericiliğe karşı, bulunduğumuz her noktada yılmadan, cesaretle durmak ve direnmek halkımıza karşı bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Karanlığa karşı hepimizin bir alev olduğunu unutmayalım… (5 Kasım 2010) Kasım 2010 - 155 9 Yayın Kurulundan Merhaba, Yılın sonuna doğru geldiğimiz, yoğun ülke ve dünya gündemi ile karşı karşıya olduğumuz günlerde yine birlikteyiz Bülten’in bu sayısında da. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı büyüme rakamlarına göre Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 10,3 artış kaydetmiş. Böylece 2004 yılından bu yana ilk kez iki kere arka arkaya çift haneli büyümeye ulaşılmış. 2010 yılının ilk yarısı olarak bakıldığında da büyüme yüzde 11 olarak gerçekleşmiş. Öte yandan Türkiye, ikinci çeyrek büyüme rakamlarını açıklayan ülkeler arasında Çin ile üçüncü sırayı paylaşmış. Her zaman olduğu gibi ikinci çeyrekte yaşanan büyümenin motoru inşaat sektörü olmuş. Sektör yüzde 21.9 oranında büyürken, imalat sektörü yüzde 15.4 büyüme kaydetmiş. Bütün bu hususlar çok güzel bir gelişmeymiş gibi görünse de bize yansıyan yanı pekte mutluluk vermiyor. Meslektaşlarımız bu girdabın içinde mesleki, ekonomik, sosyal tatminsizlikler ile karşı karşıyadır. Halk dünyanın en pahalı etini yemek zorunda kalıyor, geçen yıllarda tarlaya gübre olarak bırakılan domatesin fiyatı fahiş oranda yükseliyorsa, burada bir yanlışlık var demektir. Her ne hikmetse çalışan ve üreten emekçi kesim yukarda belirtilen büyüme payından nasibini başka çeşit alıyor. Her anlamdaki eşitsizlikler ve adaletsizlikler derinleşmektedir. Konunun bam teli, vahşice uygulanan özelleştirme politikaları ve hükümetin çarpık sosyal adalet anlayışı olsa gerektir. Ya da sosyal devlet anlayışının hangi boyutlarda olduğunun göstergesidir. Öte yandan yapılan referandumla %58 lik oranla kabul edilen anayasa değişikliğinin getireceklerine değinmeden ses çıkarma anlayışımızı yaşama geçiremeyeceğiz. Daha önce “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” diyen, “demokrasi amaç değil araçtır” diyenlerin bu oylama sonucunu demokratik buldukları ve böylece ileri demokrasiye geçildiği şeklinde ilan ettikleri unutulmamalıdır. Bültenin geçen sayısında da hatırlattığımız gibi artık “ipe un serme” zamanıdır. O nedenle dokunulmazlıkların sınırlandırılması, seçim barajının aşağı çekilmesi, YÖK’ün kaldırılması gibi anayasal ve bağlı birçok yasal değişiklikleri kimse ağzına dahi almayacak, alanlar ise tu-kaka ilan edilecektir artık. Ta ki hakim güçlerin tırnak içinde ihtiyacı olduğunda ihtiyaçlarını giderecek hukuksal ve yasal düzenlemeler gündem olarak önümüze sunuluncaya kadar anayasa, yasa, halkın talebi ve ihtiyacı gibi hususlar da rafa kaldırılacaktır. Bir yandan ülke siyasi ve ekonomik yaşamda böyle karmaşık süreçleri yaşarken, kendi örgütsel çalışmalarımız da devam etmektedir. TMMOB‘nin işlevsizleştirilmesi ve yetkilerine karşı yapılan saldırıların meslek alanlarımızı yakından ilgilendiren “Yabancı Mühendislerin Çalışma Yasası” başta olmak üzere diğer mesleki düzenlemeler adı altında somutlandırıldığını halen unutmuş değiliz. Böyle bir ortamda TMMOB 41. Dönem Olağanüstü Genel 10 Kasım 2010 - 155 Kurulu 24-25 Eylül 2010 tarihlerinde Ankara‘da gerçekleştirildi. TMMOB’nin 27-30 Mayıs 2010 tarihlerindeki Olağan Genel Kurulu‘nda zaman yetersizliği nedeniyle görüşülemeyen Kararlar Komisyonu raporunun görüşülmesi gündemiyle toplanan Olağanüstü Genel Kurula 724 delege katıldı. Olağanüstü kongrede İşsizliğin ve Güvencesizliğin Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Üzerindeki Etkileri, Özelleştirmenin Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Üzerindeki Etkileri, Örgütlenme, TMMOB’de Kadın Örgütlenmesi, HES ve Nükleer Enerji uygulamalarına karşı alınabilecek önlemler gibi pek çok konuda tartışmalar yapılarak kararlar alınmıştır. Alınan kararların uygulamaya kısa sürede konularak, tüm teknik elemanların çalışma ve sosyal yaşamlarına katkılar konulması gerekmektedir. Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel ve nitel gücü olan teknik elemana, kalkınmamızın ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke, meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için ses çıkarmaya devam etmeliyiz. Sevgilerimizle... Değerli Üyelerimiz, Bültenimizin 155. sayısını da her zamanki özen ve duyarlılıkla basıma hazırladık. Tüm hazırlıkları yapılmış, tüm makaleler ve yazılar kontrol edilmiş, sayfa düzenlemeleri tamamlanmış, son eksik olarak Başkanımızın başyazısı kalmıştı. 5 Kasım Cuma günü Başyazı da tamamlandı. Tahsin Başkanımız aynı duyarlılık ve heyecanla başyazısını yazmıştı. Nerden bilirdik, kim bilirdi son yazısı olacağını... Güzel bir başyazı hazırlamanın, yeni sayının basıma hazır hale gelmesinin mutluluğu yine gözlerinden okunuyordu. Ama ne yazık ki, 6 Kasım Cumartesi günü bizleri, dostlarını, sevenlerini terk ederek gitti. “Benden bu kadar” dercesine, “Artık bundan sonrası sizin” dercesine. Habuki daha çok erkendi. Birlikte verilecek daha çok mücadelemiz, birlikte yazılacak daha çok başyazımız, birlikte basılacak daha çok dergimiz, söyleyecek, konuşacak daha çok sözümüz vardı, ama olmadı. Artık bundan sonra iş bizlere, tüm dostlarına, tüm sevenlerine düşüyor. Anısını yaşatmak, mücadelemizi, Odamızı ve mesleğimizi daha ileri götürmekle olacak. Bunu hepimiz biliyoruz ve yapacağız. Bu nedenle bültenimizi Başkanımızın hazırladığı şekliyle, değiştirmeden, sadece çok sevdiğimiz Başkanımızın anısına 7 sayfa daha ilave ederek yayınlıyoruz. Hepimizin başı sağolsun. Işıklar içinde yatsın. İMO İzmir Şubesi 42. Dönem Yönetim Kurulu Şubeden 2 Eylül 2010 Perşembe Şubemiz Mesleki Denetim ve Değerlendirme Kurulu Toplantısı Şubemizde yapıldı. 42. Dönem Çalışma Programı doğrultusunda oluşturulan kurul, ilk toplantısını gerçekleştirdi. Abdullah UZUN, Ali ACAR, Arslan KESKİN, Ayhan EMEKLİ, Engin SÖNMEZ, Erhan ARSLAN, Necati ATICI, Soner BİLGE’nin katıldığı toplantıda Şubemizce yapılan mesleki denetim uygulamalarında karşılaşılan sorunlar değerlendirildi. Proje kontrol föyünün son haline getirilerek Ekim ayından itibaren deneme amacıyla uygulamaya geçirilmesinin Şube Yönetimine önerilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Serbest İnşaat Mühendisliği (SİM) Yönetmeliğinin “Uygulama Esasları” değerlendirilerek, Şube görüşü oluşturulmasına katkıda bulunuldu. inşaat ustalarına da verilmesi için belediyelerce duyuru yapılması kararlaştırıldı. İzmir İlçe Belediyeleriyle yaptığımız “Mesleki Denetim Protokolleri”ni Ödemiş, Kiraz ve Beydağ Belediyeleri ile de gerçekleştirdik. 23 Eylül 2010 Perşembe “Yapı Dinamiğinde Tepki Spektrumlarının Yorumlanması” konulu seminer Prof. Dr. Hikmet Hüseyin ÇATAL tarafından Şubemiz Konferans Salonunda sunuldu. Seminer kapsamı: Depreme dayanıklı yapı tasarımında, tepki spektrumları önemli bir yer tutmaktadır. Bu seminerde, deprem ivmelerine bağlı olarak hız, deplasman ve ivme tepki spektrumlarının elde edilmesi, tepki spektrumlarının yorumlanması ve tasarımda kullanımı anlatılarak, sayısal örnek sunulmuştur. 24-25 Eylül 2010 TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Kararlar Komisyonuna gleen önergeler görüşüldü. Genel Kurula Şubemiz TMMOB Delegeleri katıldılar. 29 Eylül 2010 Çarşamba Ödemiş Temsilciliğimizle birlikte Ödemiş, Kiraz ve Beydağ Belediyelerini Yönetim Kurulu olarak ziyaret ettik. Yerelde yaşanan sorunları değerlendirdiğimiz bu görüşmelerimizde, “Usta ve Kalfaların Eğitimine” yönelik olarak Şubemizce verilen kursların bu yörelerde iş yapan İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 30 Eylül 2010 Perşembe - “Zemin İyileştirme Yöntemleri, Derin Temeller ve Uygulama Örnekleri” konulu seminer Şubemiz konferans salonunda gerçekleşti. Doç. Dr. Selim ALTUN’un sunduğu seminerde şu konular anlatıldı: Zemin iyileştirme yöntemleri: Amaç, kullanılan teknikler, probleme uygun çözümler, uygulama örnekleri. Derin temeller: Amaç, derin temel tipleri, uygulama esasları, taşıma gücü hesapları, uygulama örnekleri Değerlendirme: Yapı mühendisliği açısından problemli zeminlerde taşıma gücü, oturma ve sıvılaşma sorunları bakımından çözüm arayışı. Kasım 2010 - 155 11 Şubeden - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz KOCAOĞLU’nun TMMOB’ye bağlı meslek odalarının İzmir Şubeleri’yle yaptığı yemekli toplantıya katıldık. Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan EMEKLİ ile Sayman Üyemiz Fuat GÜNAK’ın katıldığı toplantıda meslek odaları olarak İzmir’in sorunları hakkındaki görüşlerimiz, eleştirilerimiz ve önerilerimizi iletildi. Kentle ilgili proje ve uygulamalarda meslek odalarıyla daha sıkı iletişim ve işbirliği içinde olunması gerektiği görüşü iletildi. 11 Ekim 2010 Pazartesi İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi 1. Olağan Genel Kurul toplantısı yapıldı. Toplantıda 7 asil 7 yedek Yönetim Kurulu üyeleri ve Başkan seçildi. Toplantıya Şubemiz adına Yönetim Kurulu üyemiz Şefika SEYHAN HAS katıldı. 13 Ekim 2010 Çarşamba - 6 Ekim 2010 tarihinde Valilikte yapılan “Kentlerde Mikro Bölgeleme ve Deprem Riskinin Belirlenmesi” seminerine katılan üyelerimizle, seminerin değerlendirilmesi ve Valilikçe yapılması planlanan bir sonraki toplantıya yönelik önerilerin oluşturması için ortak toplantı yapıldı. - İZDENİZ’e ait vapur ve feribotların yenilenmesi ihalesi ile il- gili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasına katıldık. Basın açıklaması ile ilgili detaylı bilgi TMMOB İKK sayfalarımızdadır. 1 Ekim 2010 Cuma Bergama Belediyesi Meclis Salonu’nda, “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ve Getirdiği Yenilikler” başlıklı seminer yaklaşık 35 mühendis ve mimarın katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda EMO İzmir Şubesi’nden Elk. Müh. Mehmet Hepzarif, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz İnş. Müh. Hülya Altun, MMO İzmir Şubesi’nden Mak. Müh. Gürkan Durgun, MO İzmir Şubesi’nden Mimar Naime Beyazıt birer sunum yaptılar. 14 Ekim 2010 Perşembe - 14-17 Ekim 2010 tarihleri arasında yapılan 16. İzmir Yapı Fuarında açtığımız standımızda, deprem hakkında gerek dağıtılan broşürler, gerek bire bir ilgilenilerek fuarı ziyaret edenlere bilgi verildi. Bunun dışında 17 Ağustos’ta açılan standlarda yapmış olduğumuz anketlerden yapı fuarında yaklaşık 150 vatandaşla birebir görüşülerek anket yapıldı. Stand çalışmalarında emeği geçen üyelerimiz Abdullah İNCİR, Birinci Gürcan TURNA, Kaan VERAL ve Latife DOĞAN’a, Şube çalışanlarımız Fırat ÜMMETOĞLU, Hüseyin KUZU ve Rahmi ALPER’e ve öğrenci üyelerimiz Ali Kemal ÖZTÜRK, Baran POLAT, Belemir ÜNLÜ, Ebru AYDINDAĞ, Hazal CANPOLAT, Öyküm AĞBABA’ya teşekkür ederiz. 6 Ekim 2010 Çarşamba İzmir Valilik Afet Krizi Danışma Kurulu Toplantısı’nda Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa ERDİK “İstanbul, Anadolu ve Avrupa Yakası Mikro Bölgeleme Projesi” ve “İstanbul’da Deprem Riski” konularında detaylı bilgi verdi. Toplantıya Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan Emekli, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Necati ATICI ile üyelerimiz Doç. Dr. Gürkan ÖZDEN, Yard. Doç. Dr. Cemalettin DÖNMEZ ve Abdullah İNCİR katıldılar. 12 Kasım 2010 - 155 Şubeden - “Tahribatlı Yöntemle (Karot) Yerinde Beton Basınç dayanımının Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi” konulu seminer İnş. Müh. İrfan Kadiroğlu tarafından Şube Konferans Salonumuzda sunuldu. Seminerde şu konular anlatıldı: Tahribatlı yöntemle yerindeki betondan karot numunesinin alınması kuralları, basınç dayanım testi yapılması, çıkan sonuçların çeşitli standartlara göre değerlendirilmesi ve yorumlanması. - Mühendislik Mimarlık Haftası kapsamında TMMOB İKK tarafından düzenlenen kokteyle Yönetim Kurulu üyelerimiz katıldı. - 42. Dönemde görev alan işyeri temsilcilerimizle 2. Olağan toplantımız yapıldı. Çalışma programımızda yer aldığı gibi, 42. Dönemde yapı denetim şirketlerinde oluşturmaya devam ettiğimiz işyeri temsilcilerimizin de katıldığı toplantıda, Şubemiz çalışmaları hakkında temsilcilerimize bilgi verildi. Önümüzdeki süreçte yapılacak çalışmalar hakkında öneriler alındı. 15 Ekim 2010 Cuma Kapital Dergisi Şube Başkanımız Tahsin Vergin ile İnşaat Sektörü hakkında bir röportaj yaptı. 18 Ekim 2010 Pazartesi Mühendislik Mimarlık Haftası’nda Yenişehir TMMOB Birlik Parkı’nda TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını Bültenimizin TMMOB İKK sayfalarında bulabilirsiniz. 20 Ekim 2010 Çarşamba - CHP İl Yönetim Kurulunun TMMOB İzmir İKK bileşeni odalara yaptığı ziyaret Tepekule Kongre ve Sergi Merkezinde gerçekleşti. Ziyarete Oda ve CHP İl Yöneticilerinden oluşan yaklaşık 35 kişilik bir grup katıldı. Şube Başkanları, uzmanlık alanlarıyla ilgili olarak kent gündemine ilişkin görüş ve önerilerini ifade ettiler. Yerel yönetimlerin Odaların uzmanlıklarından ve görüşlerinden daha fazla yararlanmasını ve bilgi akışı sağlanmasını talep eden TMMOB İKK Üyeleri, uzman üyeleriyle her zaman kente hizmet etmeye hazır olduklarını ifade ettiler. CHP İl Başkanı Rıfat NALBANTOĞLU ise meslek odalarının öneminin farkında olduklarını ve ifade edilen görüşlerden yararlanacaklarını belirtti. Toplantıya katılan Şube Başkanımız Tahsin VERGİN de belediyelerle ilgili görüş ve önerilerimizi iletti. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 21 Ekim Perşembe “İzmir Doğalgaz Altyapısında Afet Riski Değerlendirilmesi” konulu seminer Şubemiz konferans salonunda yapıldı. İnş. Müh. Abdullah İncir, İnş. Müh. Sibel Börekçioğlu, İnş. Müh. Eray Dağ ve İnş. Müh. Tuğrul Baştan tarafından sunulan seminerde, yıkıcı bir deprem sonrası kentimizde oluşabilecek, yangın veya patlamalardaki tehlikelere dikkkat çekilerek, bugüne kadar pek tartışılmayan bu konuyu, kamuoyunun gündemine taşımak, yetkilileri uyarmak, yurttaşların farkındalığını arttırmak amaçlanmıştır. Kasım 2010 - 155 13 Şubeden Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mezuniyet Töreni Tepekule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda 21 Ekim Perşembe günü yapıldı. Törende 2003-2010 yılları arasında DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde yer alan 26 yüksek lisans ve doktora programından mezun olan 210 öğrenci ve ailelerinin, dekanların, enstitü müdürlerinin, anabilim dalı başkanlarının ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Törene Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Tahsin Vergin ve Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan Emekli katılarak inşaat mühendisliği anabilim dalından mezun olan üyelerimize katılım belgelerini verdiler. Törene katılan meslektaşlarımız ve mezun oldukları programlar aşağıdaki gibidir: 1. Sema Akgül Civelek- Yapı Yüksek Lisans 2. Sibel Argüz Döker - Yapı Yüksek Lisans 3. Sevgi Emre- Yapı Yüksek Lisans 4. Sadık Can Girgin- Yapı Yüksek Lisans 5. Didem Aydın- Ulaştırma Yüksek Lisans 6. Hüseyin Erdem Ergül - Hidrolik Yüksek Lisans 7. Nimet Ezgi Türken- Hidrolik Yüksek Lisans 8. Berna Kızılılgın- Yapı Malzemesi Yüksek Lisans 9. Cem Polat Çetinkaya: Hidrolik-Hidroloji ve Su kaynakları Doktora 10. Gökçen Bombar: Hidrolik-Hidroloji ve Su kaynakları Doktora 22 Ekim 2010 Cuma - İlçe Belediyeleriyle yaptığımız Mesleki Denetim Protokollerine, Tire Belediyesi ile devam ettik. Tire Temsilcimiz, Türker Peştemalcıoğlu’nun da katıldığı ziyaretimizde Belediyenin yatırımları hakkında bilgi aldık. Tire’de iş yapan usta ve kalfaların eğitimine yönelik Şube olarak katkıda bulunacağımızı ifade ettik. - Aliağa Belediyesi Kültür Merkezinde, “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ve Getirdiği Yenilikler” ve “SİM Yönetmeliği” başlıklı seminer 25 mühendisin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda Şubemiz Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Ayhan EMEKLİ ve Yönetim Kurulu Üyemiz Hülya Altun birer sunum yaptılar. - Aliağa Belediyesini ziyaret ederek, Belediye Başkanı Sayın Turgut OĞUZ ile “Mesleki Denetim Protokolü”nü imzaladık. 26 Ekim 2010 Salı İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi 2. Olağan toplantısına Yönetim Kurulu üyemiz Şefika SEYHAN HAS katıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aziz KOCAOĞLU’nun açılış konuşmasını yaptığı toplantıda Engelli, Gençlik, Kadın meclis başkanları, gruplarının yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdiler. 14 Kasım 2010 - 155 Şubeden İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2010 - 155 15 İMO’dan 16 Kasım 2010 - 155 Şubeden 15 Aralık 2010 tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize plaket töreni düzenlenecektir. Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz. Şubemiz kayıtlarına göre Meslekte 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimizin listesi aşağıda bulunmaktadır. Aynı liste şubemizin internet sitesinde de yayınlanmaktadır: www.imoizmir.org.tr Listedeki üyelerimizin plaketleri hazırlanarak, Şubemiz kayıtlarındaki adreslerine yazılı davet gönderilecektir. Listede herhangi bir yanlışlık görülmesi durumunda Şubemize telefonla bilgi verilmesini rica ederiz. Telefon : 462 56 55 e-posta : imoizmir@imoizmir.org.tr SİCİL ADI 3477AHMET 3528SEDAT 3531 RECEP DOĞAN 3559 ABDULLAH 3572 UTKU 3573 NURİ 3575 DÜNDAR 3585 A. ÇETİN 3586 M. UĞUR 3588 M. ERŞEN 3595 ALTAN 3611 HAYRETTİN 3614 MESUT SİCİL ADI 6671 SELAHATTİN 6696 İSMAİL TEOMAN 6712 LÜTFİ 6713 HÜSEYİN 6761 HÜSEYİN 6765LEVENT 6773 ALİ 6801 ARİF ŞENGÜN 6810SAFFET 6817 YAVUZ SELİM 6828 MUAMMER 6867 HÜSEYİN MUSTAFA 6882 MEHMET NAMİ 6927 VEDAT 6965YÜKSEL 6993 ALİ 7001HASAN 7005 ÖMÜR 7031 SADETTİN 7061 SELİM 7062 MEHMET EMİN 7379 RUŞEN 7451 DOĞAN 7456 ALİ VEHBİ 7495 AYDIN 7496 AKIN SOYADI KAYAHAN ÖZKOL GENÇOĞLU ALANYALI KUTLUK CELEP BULMAN TÜRKMENOĞLU TÜRKMENOĞLU ÜLKÜDAŞ BAKOĞLU SOYAK ÇİLEKOĞLU SOYADI SARIÇOBAN YALÇINKAYA KATRANCI ŞENGÜRKAN BOYACI EROL ÖZEN KAYALAR KAYA ÖZNAMLILAR KESİCİ ÖZTAP ÖZAYDIN AÇAR KARAÖZ ÇELİK ZEREK FİDAN ERİŞKEN ERCAN KURAL SAVRANOĞLU BAYDAR KÜÇÜKBOYACI OKAN KAZANÇOĞLU İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr SİCİL 3615 3631 3636 3646 3680 3696 3698 3830 4084 4101 4240 4908 5047 ADI YILMAZ ZEKİ MACİT H. İSMAİL A. ÖZCAN SELAHATTİN AYHAN KADİR H. HALİT MUHLİS İSMET ORHAN İ. CEVAT SİCİL ADI 7515 SUNAY 7558 İSMAİL 7562 ERAY 7566 ÇETİN 7568OSMAN 7573 CANER 7595 İSMAİL BÜLENT 7629 İSMAİL 7718 NİMET PİYALE 7812 HALİL İBRAHİM 7892 FARUK 7962 A. ERKAN 8034 MEHMET 8077MEHMET 8176 ARİF 8196 YUNUS NADİ 8270 SÜLEYMAN SIRRI 8379 ÖMER 8392ZAFER 8533 ÜNER 8896 MEHMET 9428 NAZIM GÜNEŞ 20990 AHMET MÜMTAZ 29164 İBRAHİM 48326 ÖMER FARUK SOYADI URAL DEMİRKOL KARAKAŞ ÖZLER YÜCAL İZCİ BOZOĞLU TOSUN ŞEKERCİ SEZER BAŞOĞLU KÜÇÜKKARTAY ÇOBANLI SOYADI AKÇAOĞLU ÖZSARAN BAŞARIR VARLIORPAK ÜNDE CENGİZ BARADAN ŞUT ULUŞANS ERTEM AKSOY ÜZDİYEM BAKİLER ASLANALP ALTINKÜPÜ BULGURCU BAYSAL ŞENGEZER FAFAL SEYREKOĞLU AYİT GÜR USMEN ÜNAL DEMİRELİ Kasım 2010 - 155 17 Şubeden SİCİL ADI 30610 FERİDUN 31803 BÜLENT ERCÜMENT 31851 HALUK 31858 METİN 31877BATTAL 31897 M. SEZAİ 31951 SELMA 31967 NEDİM 31979 TAHİR 31999 KAMİL 32107 SERPİL 32132 HASAN 32148 ERSİN 32201 MEHMET 32202 MEHTAP 32203 ERGİN 32221 GÖKHAN 32231 METİN 32232 ŞÜKRÜ 32233 KADRİYE 32235 ABDULLAH 32236 HALİT 32246 HASAN 32283 ERGUN 32284 NECATİ 32285 BÜLENT 32286 FAZIL 32289 HÜSEYİN 32350 AHMET ÖZER 32354 AYŞE FİLİZ 32367 SEVAL HAYRUNİSA 32396 NECATİ 32397 İBRAHİM AYDIN 32405 FUAT 32406 ERAY 32448 ÖNER 32461NEBAHAT ŞEMSETTİN 32509 32511 AHMET MURAT 32531EROL 32559 MEHMET FERİDUN TAYFUN 32570 32572 FAHRETTİN 32605 HALİL 32608 ŞÜKRÜ 32630MEHMET 32661 HİKMET 32662 SERDAR 32665 MUSTAFA 32671FATMA 32703 SABRİ 32725EMEL 32753 İSMET 32804 MUSA CENGİZ 32805 MUZAFFER 32879 ŞENOL 32911 TUNCAY 32912 ATİLLA 32939 HÜSEYİN ALP 18 Kasım 2010 - 155 SOYADI KOTOOĞLU ÇİFTÇİ ERGUN ŞENEL KAYAR ŞEKER DOBRUCALI ÜLKÜCÜ KANYILMAZ SOYDAN AKMAN CEYLAN TOTOŞ BACAK ALAYBEYOĞLU ADIGÜZEL TATAR ÖZER POLAT KIVCI DEĞİRMENCİOĞLU UZUN ÖZEL KURTULUŞ DİNÇER KIRMAZ TANRIVERDİ ÖLÇER ÇOBANOĞLU POLAT KALPAKOĞLU HEYBELİ ATICI SAATÇI BÜYÜKABALI YILMAZ MADANOĞLU AKSAKARYA BERTUĞ TENDAR SEZEN ORDEMİR TÜRKMEN ÖZLÜK ELPEZE ÖZCAN DÖLEK GÜNGÖR GÜNDOĞAN SEVEN YÜKSEL TOPÇU AKBAY HANER KALPAKOĞLU AKKAN SARI BİLGİN ÇETİNER BÜYÜKYÜKSEL SİCİL ADI 33083 MUSTAFA 33139 MEHMET 33181 MEHMET ZİYA 33204 RATİBE SEZEN MEHMET KAZIM 33330 33331 SAFA 33438 AYŞE 33526 ENVER 33657AHMET 33786 BİROL 34185 UĞUR 34302 HAKAN 34374 MUSTAFA MURAT 34833 ORHAN 34836 HÜSEYİN 35487 İLHAN 36316 AYTEN 36519 CELALLETTİN 38354 ERDOĞAN 38761 CELAL 43918ZÜHTÜ 47088 CEMAL HASAN 52170 60171 EMİNE MİNE 64002 KADİR SOYADI ATALAY COŞGUN KURUL GÖKDEMİR KUMPASOĞLU İLHAN YARICI KÜÇÜKOĞLU ALKAN KAYA ÖZER GÖNÜL SÖZMEN İSBİR GÜLENÇ ATAY ÖNGEL ÖZCAN EMİR DAĞLI DÜZEN MUTLUM ÖZUYGUR YÜZÜGÜLDÜ KÜÇÜKOĞLU İMO’dan MESLEK ONURUMUZ VE ÜLKEMİZİN GELECEĞİ İÇİN SAHTECİLİĞE İZİN VERMEYECEĞİZ! İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından 1 Ekim 2010 tarihinde İMO Lokalinde yapılan basın toplantısında, Yönetim Kurulu Başkanı Serdar HARP tarafından okunan basın açıklaması. 01.10.2010 Değerli Basın Mensupları; Hepiniz hoş geldiniz. Son dönemde farklı meslek odalarında da örneğine rastladığımız “sahte belge ile mühendislik yapılması” konusunda yaptığımız araştırmaların sonuçlarını paylaşmak için bu basın toplantısını düzenliyoruz. Değerli Arkadaşlar, Diğer pek çok meslek dalında olduğu gibi, mühendislik alanında da zaman zaman “sahte belge ve diploma” düzenleyerek mühendislik mesleğini icra etme yolunda girişimlere rastlanmaktadır. Bu tür girişimler, oda kaydı sırasında şubelerimizde yapılan incelemelerle, şikâyet üzerine ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı ile yaptığımız yazışmalar ile tespit edilmekte ve engellenmektedir. Tespit edilen isimlerin Odayla ilişkileri kesilmekte, ilgili idarelere (belediyeler, valilikler, organize sanayi bölgeleri vb.) önlem almaları için bilgi verilmekte ve Cumhuriyet Savcılıklarına da suç duyurusunda bulunulmaktadır. Bilindiği gibi yasa gereği, kamuda çalışan inşaat mühendisleri dışında tüm inşaat mühendislerinin mühendislik mesleğini icra edebilmeleri için Odamıza üye olmaları gerekmektedir. Odamıza üye olmak isteyenler, lisans diplomalarını şubelerimize ibraz etmek durumundadır. Yurtdışındaki üniversitelerden mezun olunması durumunda ise diplomaların yanı sıra, mezun olunan bölüme ilişkin YÖK’ten alınmış “Denklik Belgesi” de kayıt sırasında talep edilmektedir. Belgeler üzerinde yapılan inceleme sonrasında herhangi bir sorunla karşılaşılmazsa, oda üyeliği gerçekleştirilmektedir. 2009 yılı başlarından itibaren, özellikle Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan bazı üniversitelerden mezun olarak, YÖK’ten alınan Denklik Belgesi aracılığıyla yapılan başvuruların gözle görülür biçimde arttığı gözlemlenmiştir. Başvuru yapan kişilerin yaşları, mezuniyet tarihleri ve denklik belgesi tarihleri arasında büyük bir uyumsuzluk olduğu fark edilmiştir. Bunun üzerine, 2009 yılı Mart ayında itibaren, yurtdışındaki üniversitelerden mezun olanların bu durumlarının YÖK’ten teyit edilmesi uygulamasına geçilmiş, geçerliliği YÖK tarafından teyit edilen Denklik Belgeleri ile yapılan başvurular üyeliğe kabul edilmiştir. Değerli Arkadaşlar, Son dönemde sahte belgeyle yapılan başvurularda yoğun olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan bazı üniversitelerin diplomalarını kullandığını tespit İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr edilmesi üzerine adı geçen üniversitelerden mezun olan tüm üyelerimizin belgeleri yeniden incelemeye alınmıştır. İlk inceleme sonucunda, 32 üyemizin YÖK’ten aldıkları Denklik Belgeleri yüksek derecede şüpheli bulunmuştur. Bunun üzerine Odamız tarafından 18 Ağustos 2010 tarihinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilen bir yazıyla, söz konusu 32 kişinin denklik belgelerinin geçerli olup olmadığı sorulmuştur. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından 16 Eylül 2010 tarihinde Odamıza gönderilen cevap yazısında, “incelemesi yapılan 32 kişiden 29’unun denklik belgelerinin YÖK tarafından düzenlenmediği ve belgelerde bulunan imzaların sahte olduğu” bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Bu rakamla birlikte, YÖK ile teyit yazışmalarını başlattığımız 12 Mart 2009 tarihinden bu yana, teyidini istediğimiz 203 kişiden 40’ının Sahte Denklik Belgesi kullandığı tespit edilmiş bulunmaktadır. Bu 40 isimden 3 tanesinin Azerbaycan’da bulunan bir üniversiteye, geri kalan 37 isminse KKTC’de bulunan üniversitelere ait diploma kullandığı görülmüştür. Bu durum, yaşanan sahteciliğin organize bir karakter taşıdığı şüphesini ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu isimlerle ilgili gereken yasal işlemlerin başlatılması için Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulacaktır. Bu sahteciliğin niteliğinin savcılıklar tarafından yapılan tahkikat sonucunda açığa çıkartılacağına inanıyoruz. Değerli Basın Mensupları, Yapılan incelemelerde organize bir sahtecilik ihtimali belirdiği için, KKTC’de bulunan üniversitelerden aldıkları diploma ve YÖK’ten aldıkları Denklik Belgesi ile odamıza kayıt yaptıran 1312 (bin üç yüz on iki) kişinin tamamının durumlarının incelenmesi için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na başvuruda bulunulmuştur. 19 Ağustos 2010 tarihli bu başvurumuza ilişkin YÖK’ün cevabı elimize henüz ulaşmamıştır, cevap ulaştığında kamuoyuyla paylaşılacaktır. Benzer bir sahtecilik durumunun ülkemizdeki üniversitelerden alınan diplomalar için de geçerli olabileceği göz önüne alınarak, bünyesinde İnşaat Mühendisliği bölümü bulunduran tüm Üniversitelerimizin rektörlüklerine birer yazı gönderilmiş ve son 15 yıllık mezunlarının listesi istenmiştir. Uzun zamandır talep ettiğimiz bu listeler elimize ulaştığında, oda kayıtlarımızla karşılaştırılarak, sahte belgeyle inşaat mühendisliği yapanları tespit etme imkanımız doğacaktır. Kasım 2010 - 155 19 İMO’dan Değerli Arkadaşlar tedir. İnşaat mühendisliği, toplumsal sorumluluğu olan bir meslek disiplinidir. Oturduğumuz evler, çalıştığımız işyerleri ve yaşadığımız tüm mekânlar, inşaat mühendislerinin mesleki bilgi ve birikimlerinin eseridir. Bu yapıların ehil olmayan kişiler tarafından üretilmesi, sadece mesleki açıdan değil, toplumsal açıdan da telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle sağlıklı bir denetimin sağlanabilmesi için tüm inşaat mühendislerinin oda üyesi olmaları gerekmektedir. Ne var ki, 1983 yılında TMMOB Yasası’nda yapılan değişiklikle, kamuda çalışan inşaat mühendislerinin odaya üye olma zorunlulukları ortadan kaldırılmıştır. Sahte belgelerle mühendislik mesleğinin icra edilmesinin önlenmesi, sahte belge üretiminin kazanç kapısı olmaktan çıkartılması ve yüksek öğretim kurumlarının isimlerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilebilmesi için, tüm Mimar, Mühendis ve Şehir plancılarının TMMOB’ye bağlı odalara kayıt yaptırmaları gerekmektedir. Bu bağlamda üniversitelerimiz ile meslek odalarının kurumsal işbirliği şarttır. Bu durum, kamuya ait tüm kurum, kuruluş ve genel müdürlüklerde, belediyelerde, TOKİ ve KİPTAŞ gibi kamu adına büyük inşaat projeleri yürüten kuruluşlarda çalışan inşaat mühendislerinin, odaya üye olma olmaksızın mesleklerini icra etmeleri sonucunu doğurmuştur. Bu kayıt dışılık, kamuda sahte belgeyle çalışan inşaat mühendislerinin tespitini olanaksız kıldığı gibi, serbest çalışan inşaat mühendislerinin denetimini de güçleştirmek- Değerli Arkadaşlar İnşaat Mühendisleri Odası olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, mesleğimize gölge düşürecek her türden sahteciliğe ve olumsuzluğa karşı tavizsiz mücadelemizi sürdüreceğiz. Sahte belge kullanan isimlerin tespit edilmesi için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve Üniversite Rektörlükleriyle yürüttüğümüz yazışmalar sonuçlandıkça, elde ettiğimiz verileri kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu YÖK İŞİNİ YAPIYOR, BİZ DE YAPACAĞIZ! YÖK’ün üniversitelere sivil polis bulundurulması genelgesiyle ilgili genç-İMO tarafından yapılan basın açıklaması. 08.10.2010 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü YÖK, Türkiye’de açılmak istenen yeni dönemde siyasi iktidarın elinde yeniden şekilleniyor. Kurulduğu günden bu yana üniversitelerimizde yeşeren bilimsel, demokratik, özerk üniversite talebimizin önündeki en büyük engel ve bizler üzerindeki temel baskı aracı olan YÖK ve onun başkanının son açılımı ise okullarımızı karakollaştıracak olan “ünikol” projesi oldu. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın ibretlik genelgesiyle “Özgür ve Güvenli Üniversite” için kampuslarda karakol oluşturulması gündeme geldi. Okullarda uygulanan elektronik kart, parmak izi gibi uygulamalarla yetinmeyen YÖK bu sefer de üniversitelerde kanunsuz biçimde fiilen bulunan sivil polisleri resmen kalıcılaştıracak ve okullarımızda karakol oluşturacak bir genelge yayınladı. Böylece siyasi iktidarın biz öğrenciler üzerindeki her türlü baskısına bir de polis fişlemeleri, güvenlik gerekçesiyle oluşacak yeni baskılar ve özgür düşüncemiz önünde coplu engeller eklendi. Geçmişte yaptığı açıklamalarda üniversitelere polis ve jandarmanın girmeyeceğini söyleyen YÖK başkanına soruyoruz: Ne oldu da üniversitelere karakol açılmasını isteyecek duruma geldiniz? Parasız eğitim talebimizin her fırsatta gözaltılar ve tutuklamalarla karşılandığı, üniversitelerin gerçek sahibi olarak bizlerin yaptığı her eyleme terör suçu olarak muamele edildiği bir ülkede polisin üniversitedeki varlığı özgürlük ve güvenliğin tesisi için değil olsa olsa engellenmesi içindir. 20 Kasım 2010 - 155 Eylül ayı başında Foça’da gerçekleştirdiğimiz Genç-İMO 2. Yaz Eğitim Kampımızda, parasız, eşit eğitim talebimiz ile referandum sürecindeki tavrımızı içeren pankartlarımız eşliğinde yaptığımız ve ilçe sakinleri tarafından da destek gören yürüyüşümüze polisin müdahale etmesi ve 12 arkadaşımızın gözaltına alınması, biz üniversite öğrencilerinin üniversite içinde olduğu gibi dışında da gördüğümüz baskının en açık göstergesidir. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde benzer talepleri olduğu için gözaltına alınan, tutuklanan arkadaşlarımız varken, öğrenciler TEKEL işçilerine destek verdiği için haklarında soruşturma açılıyor ve ceza alıyorken, okula yumurta sokmak istediği için özel güvenlik tarafından üniversiteliler darp ediliyorken, okullarda çıkan çatışmalarda öğrenci olmayanlar tarafından bizim üzerimize kurşun sıkılıyorken, arkadaşlarımıza saldıranlar polis tarafından destekleniyor ve korunuyorken bir de sivil polisin okullarda kurulan karakollardaki varlığı kabul edilemez. İnşaat mühendisliği bölümü öğrencilerinin örgütlenmesi olan Genç-İMO olarak, YÖK’ün bu genelgesini kendi görevlerini yerine getirmesi olarak görüyor ve normal karşılıyoruz. Bu uygulamalar tabi ki YÖK’ün görevidir(!). Ancak bilinmelidir ki bizlerin de görevi bu anti-demokratik, bilim dışı ve baskıcı tutuma karşılık bilimsel, özerk, demokratik üniversite için; parasız, eşit ve erişilebilir eğitim için mücadele etmeye devam etmektir. Ve bilinmelidir ki biz de YÖK gibi görevimizin başındayız. TMMOB’den TMMOB 41. DÖNEM OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU YAPILDI TMMOB 41. Olağanüstü Genel Kurulu, 24-25 Eylül 2010 tarihlerinde Ankara’da düzenlendi. TMMOB’nin 27-30 Mayıs 2010 tarihlerinde düzenlenen Olağan Genel Kurulu’nda zaman yetersizliği nedeniyle görüşülemeyen Kararlar Komisyonu raporunun görüşülmesi gündemiyle toplanan Genel Kurul’a 681 delege katıldı. Divanın oluşturulmasıyla başlayan Olağanüstü Genel Kurul’da Divan Başkanlığına Nevzat Uğurel, Başkan Yardımcılıklarına Ülkü Özer ve Hüseyin Önder, Yazman Üyeliklere Nergis Bilgin, Fuat Kılınç, Timur Bilinç Batur ve Celal Çetin Demirel seçildi. Divanın oluşumundan sonra TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı bir konuşma yaptı. Soğancı: Statüko değişmedi sadece bekçileri değişti. Soğancı konuşmasında 12 Eylül Anayasa Referandumu’nu ve Kürt Sorunu’yla ilgili son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Soğancı, referandum öncesi darbelerin kaynağının darbeyi yapan generaller olarak gösterildiğini hatırlatarak, “Ülkemizde darbelerin kaynağı emperyalizm ve büyük sermaye güçleridir. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de emperyalizmin ve büyük sermayenin ihtiyaçlarına bir yanıt olarak, onların icazetiyle gerçekleşmiştir. Bugün ise aynı güçler AKP iktidarının arkasındadır” dedi. Darbelerle hesaplaşmanın ancak sömürü düzenine karşı mücadeleyle mümkün olabileceğini kaydeden Soğancı, referandum sonuçlarıyla statükonun değişmediğini, sadece bekçilerinin değiştiğini söyledi. Soğancı, “12 Eylül ile hesaplaşmak, yalnızca faşist darbenin perdenin önündeki çirkin yüzleriyle hesaplaşmayla sınırlı görülemez, asıl olan neoliberal sömürü politikalarının sonucu olarak yaratılan bugünkü işsizlik ve yoksulluk düzenidir. 12 Eylül diğer yandan da ülkemizdeki halkın aşağıdan gelişen demokratik hareketini kesintiye uğratarak yerine cemaat ve tarikatların gelişimini desteklemiştir. İşte bugünün Türkiye’si 12 Eylül’ün açtığı bu yoldan yaratılmıştır. 12 Eylül darbesini destekleyenler 12 Eylül 2010’da da ‘evet‘ dedi. Dün darbeyi yapanları ‘cennetlik‘ ilan edenler, bugün referandum sonucuyla kendileri için ‘cennet ülke‘ yaratma yolunda bir adım daha attılar” dedi. “Barış ve kardeşlik için bu topraklar kadar verimli topraklar yoktur” AKP’nin açılımlarının içinin boş çıktığını ifade eden Soğancı, “Barış ve kardeşlik için bu topraklar kadar verimli topraklar yoktur. Yeter ki barış bir kez keşfedilmeye çalışılsın, yeter ki her tür siyasi kaygı ve çıkar çatışması bir kenara bırakılarak halkların kucaklaşmasına olanak tanınsın” dedi. Soğancı, “TMMOB bundan önce olduğu gibi, gücünü örgütünden alarak birlikte karar alma, birlikte üretme, birlikte yönetme ilkesini yaşama geçirerek, önümüzdeki dönem zorlaşan koşullarda; emperyalizme ve gerici faşist saldırılara karşı mücadeleyi, sorunlarını halkın sorunlarından farklı görmeden, saldırılara karşı bütün birimleriyle birlikte halkımızın yanında, el ele mücadelesini sürdürecektir” diye konuştu. Odamız Genel Kurul’a aktif katılım gösterdi İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, Yönetim Kurulu II. Başkanı Alaettin Duran, Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Levent Darı, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Züber Akgöl, Yönetim Kurulu Üyeleri Şükrü Erdem ve Metin Korkmaz’ın hazır bulunduğu Genel Kurul’a çok sayıda şubemizin Yönetim Kurulu Üyeleri ile TMMOB delegeleri katıldı. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2010 - 155 21 TMMOB’den TMMOB UYARIYOR: 12 EYLÜL ÜRÜNÜ YÖK TÜM UNSURLARI İLE BİRLİKTE ORTADAN KALDIRILMALIDIR 12 Eylül darbesinin ürünü YÖK, kurulduğu günden bu yana bilimsel, özerk üniversitenin önündeki en büyük engel olmuştur. Ancak AKP İktidarının elinde yeniden yapılan Yükseköğretim Kurulu, kurulduğu günden bu yana gösterdiği performansı da aşarak, işi üniversitelerde karakol kurdurmaya ve “sivil”lerin bulundurulmasına kadar vardırdı. Üniversite, Emniyet, YURTKUR gibi kurumların katılımıyla gerçekleştirilen “Özgür ve Güvenli Üniversite” koordinasyon toplantılarında alınan kararlarla YÖK, üniversitelerde insan aklının alamayacağı işlerin yapılmasını istemektedir. Söz konusu koordinasyon toplantısı sonucu alınan kararlar emniyet müdürlükleri aracılığıyla üniversite rektörlüklerine gönderilmeye ve üniversitelerden “Ne kadar sivil polise ihtiyaçları oldukları” yönünde talep toplanmaya başlanmıştır. Bir ilçe emniyet müdürlüğünden kaymakam imzasıyla bir rektörlüğe gönderilen yazıda toplantıda alınan kararlar hatırlatılarak şöyle denilmektedir: “Bu toplantıda - Üniversitelerde meydana gelebilecek olaylara süratle müdahale edilmesi amacıyla öğretim yılını kapsayacak şekilde ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvvetleri talebi ve sivil emniyet personel görevlendirme yazılarının eğitim ve öğretim yılının başlangıcında rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi, ayrıca üniversitelerimizin imkanları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri, - Üniversite birimlerinin; yoğun giriş-çıkış saatlerinde yeteri kadar ekip marifetiyle gerekli trafik ve güvenlik tedbirlerinin alınmasını kolluk kuvvetlerinden talep etmesi, - Üniversitelerde meydana gelecek olaylara öncelikle üniversite birim yöneticisi ve özel güvenliğin müdahalede bulunması, olayların önlenmemesi durumunda gerektiğinde kolluk kuvvetlerinin devreye girmesi konuları ele alınmış yukarıda belirtilen hususların mülki idare amirlikleri ve güvenlik kuvvetleri ile birlikte koordineli bir şekilde yerine getirilmesi halinde olayların başlamadan ve büyümeden engellenmesinin sağlanacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede geleceğimiz için hayati önem arz eden geçlerin güvenli öğrenim ortamında eğitimlerini sağlamanın Rektörlüklerimizin ve diğer kurumlarımızın sorumluluğunda bulunması sebebi ile belirtilen hususlara titizlikle riayet edilmesi, istenmeyen olaylara sebebiyet verilmemesi ve gerekli çalışmaların yapılması istendiğinden; 2010-2011 eğitim ve öğretim döneminde Rektörlüğünüzce ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvveti talebi ve sivil emniyet personel talebinizin bulunup bulunmadığı, sivil personel talebiniz olması halinde üniversite kampus içerisinde uygun bir yer tahsis edilip edilemeyeceği hususunun İVEDİ bildirilmesini arz ederim.” YÖK’ün başında bulunanları uyarıyoruz: Artık, özerk üniversite, parasız eğitim isteyen öğrencilerin, üniversitelerin ve bilimin yakasından düşün. Özgürlüklerin ve demokrasinin savunuculuğu kimselere bırakmayan AKP İktidarı da, üniversitelerin içine kurdurul22 Kasım 2010 - 155 maya çalışılan karakolları, “özerk üniversite, parasız eğitim” talepleri nedeniyle gözaltına alınan, fişlenen öğrencileri görmezden gelip, konuyu yalnızca “başörtüsü/türban” kavramına indirgeyerek “kendine ait özgürlükler” tartışması içinde boğmaktadır. AKP İktidarını bir meslek örgütü sorumluluğu ile uyarıyoruz: Toplumu 12 Eylül ile hesaplaştığınızı iddia ettiğiniz anayasa paketleri, demokratik açılım paketleri ile oyalamayı bırakın. 12 Eylül ile gerçekten hesaplaşın. YÖK‘ün kuruluş yıldönümü olan 6 Kasım‘da gerçek bir açılım yapın ve bu YÖK denilen garabeti ortadan kaldırın. Üniversite rektörlerine sesleniyoruz: Bu anlamsız talepleri bilim insanı kişiliğinizle reddediniz. Bilim insanları size söylüyoruz: Bilimsel bilgiyi ürettiğiniz çalışma ortamlarınıza sahip çıkınız. Çağrımız örgütümüzün geleceği öğrenci üyelerimize: Kurultaylarımızda konuştuğumuz gibi, şimdi görev size düşüyor. Şimdi daha güçlü öğrenci örgütlülüklerini yaratma zamanı. Şimdi haykırma zaman. Şimdi sözümüzü büyütme zamanı. Şimdi hep birlikte söyleme zamanı: Biz üniversitede “karakol” ve “sivil” istemiyoruz! Üniversiteler üniversite bileşenlerinindir! Yaşasın Özerk ve Demokratik Üniversite Mücadelemiz! Mehmet Soğancı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı DEPREMLERDE HASAR GÖREN YAPILARIN ONARIM ve GÜÇLENDİRİLMESİ Nejat BAYÜLKE İnşaat Yüksek Mühendisi 10. Baskı - Ekim 2010 TMMOB İKK’dan VAPURUMA DOKUNMA İZDENİZ’e ait vapur ve feribotların yenilenmesi ihalesi ile ilgili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan basın açıklaması. 13.10.2010 İzmir körfezi denizinin fiziksel ve meteorolojik şartları deniz ulaşımına çok uygundur. Karşıyaka İlçesi ve Konak İlçelerinin iskeleleri arası uzaklığı 17 km (karayolu) civarında olduğu halde bu iki ilçemizin deniz yoluyla uzaklığı 3,9 km. dir. Ayrıca aynı düşünce ile Bostanlı Üçkuyular için karayoluyla 33 km, olurken, deniz yoluyla gidilecek olursa 4,5 km’dir. Deniz ulaşımında, alt yapı oluşturma, taşıtların bakım, onarım ve yolcu/yük taşıma maliyetleri bakımından da hava, kara ve demiryolu taşımacılığına kıyasla çok daha ucuzdur. Deniz ulaşımının yolcularına getireceği diğer artılar ise, deniz trafiğinde, kara trafiği yolculuğunun verdiği stres, yorgunluk ve zaman israfının olmamasıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 9 Mart 2000 tarihinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nden vapurları devir aldıktan sonra, İzdeniz A.Ş.’ni kurarak bu şirket kapsamında toplam 7 adet vapur ve 3 adet arabalı vapur ve Turyol firmasından kiralanmış olduğu 14 adet yolcu motoru ile Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Gözetepe ve Üçkuyular iskelelerinde yolcu ve araç taşımacılığı yapmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi olan İZDENİZ’ e ait olan vapur ve feribotların yaş ortalaması 38.5’ tur. Ekonomik ömürlerini tamamlamış olan bu yaşlı filonun yenilenmesi için yıllardır gerçekleştirilmesi beklenen vapur ve feribot ihalesi hakkında uzman odalara, kurum ve kuruluşlara bilgi verilmemekte, kamuoyu ile sağlıklı bilgi paylaşımında bulunulmamaktadır. Bilakis vapurların yurt dışından alınacağı, gövdelerinin katamaran (çift gövdeli) olacağı, hatta bazı farklı pahalı kompozit malzemelerin tercih edileceği gibi bilgileri basından ve denizcilik çevresinden duymaktayız… Halen gemi inşa sanayinde sipariş alınan gemi sayısında dünyada beşinciliğe ulaşan ülkemiz; mega yat inşasında da sipariş bazında ilk beşte bulunmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesinin İhaleye çıkacağı körfez hattı vapurlarını tasarlayabilecek, inşa edebilecek işçi, mühendis ve tersanelere sahibiz. Ama maalesef Ege Bölgemizde değil… Çünkü halen Ege Bölgemizde sivil bir tersanemiz bulunmamaktadır. Belki de ihaleye çıkılması düşünülen vapurlar Ege’de bir tersanenin kurulabilmesi adına da bir fırsat olabilir. İzmir Körfezimizde amatör denizcilik gelişememiş İzmirlilerin teknelerini denize indirebilecekleri rampa yerleri ve indirdikten sonra güvenle bağlayabilecekleri bağlama yerleri İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr halen bulunmamaktadır. Kurulması düşünülen marinalar, tekne bağlama yerleri, yeni iskeleler için ve daha da önemlisi İzmir Körfezi’nin kıyılarının nasıl kullanılması gerektiğine dair bir Körfez Kıyı Master Planı hazırlanmamıştır… Değerli Basın Mensupları, İzmir Körfezi deniz ulaşımında İzmirliler için çok büyük bir şanstır… Yıllardır kirlilik problemi nedeni ile İzmirlilerin küstüğü ve yeni yeni barışmaya başladığı Doğal Körfez’in bizlere sunduğu deniz ulaştırmasını gerek çevresel anlamda gerekse kara yolunda yaşanan emniyet riskleri nedeniyle çok daha ucuz ve emniyetli olması sebebi için tercih edilir hale getirilmesi gerekirken İzdeniz tarafından yapılan tarife değişiklikleri ile kentin sosyal hayatı dikkate alınmadan Alsancak İskelesinden yapılan Vapur seferleri saat 21: 00 de sonlandırılmış ve deniz taşımacılığı tamamen Konak-Karşıyaka-Pasaport rotalarına aktarılmıştır. Kentin 24 saat tercih edebileceği bir ulaşım modu olması gereken deniz ulaşımı daha da az tercih edilebilecek bir hale getirilmiştir. Bu değişiklik İzmirlileri Kentin önemli sosyal yaşam alanlarından olan Alsancak bölgesinden kopartacak sonuçlar doğuracaktır. İzmirlileri daha çok sokağa çıkaracak politikaları uygulaması gereken Büyükşehir Belediyesi’nin bir şirketi olan İZDENİZ tarafından uygulamaya konulan yeni tarifeden bir an önce vazgeçilmeli eski tarifeye dönülmelidir. Bir diğer önemli konu ise, halen iskelelerden vapurlara ve yolcu motorlarına inip-binme süreçleri, engelli vatandaşlarımızın kullanamayacakları haldedir. Tüm vatandaşlarımızın engelli-engelsiz ve genç-yaşlı ulaşım haklarını ellerinden alamayız. Bu nedenle yeni ihaleye çıkılacak olan gemilerin yanaşma ve kalkış süreçlerinin ve kurulması düşünülen iskeleler ile mevcut iskelelerin gerek engelli gerekse yaşlı vatandaşlarımızın da kolaylıkla ve sıkılmadan kullanabilecekleri şekilde oluşturulması ve diğer teknik konularda da uzman meslek odalarının kurum ve kuruluşların düşünce ve görüşlerinin alınması gerektiğini altını çizerek vurguluyoruz. İzmir Körfezi’nin geleceği, İzmir’in geleceğinin önemli bir belirleyenidir. Bu geleceği belirleyebilmek, ancak ve ancak Körfez’i değerlendirebilen, Körfez’e bir gelecek çizebilen, uzun vadeli bir stratejiyi hayata geçirebilen, temel yönlendirici mekanizması ekonomik çıkar gruplarının baskılarına değil bilimsel temellere dayanan ve kentlilerin taleplerine yanıt veren bir irade ile mümkündür. Bu tür bir iradeyi gerçekleştirmek için TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı meslek odaları şimdiye dek olduğu gibi şimdiden sonra da karar alıcılara destek vermeye devam edecektir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur… Kasım 2010 - 155 23 TMMOB İKK’dan TMMOB ÜYESİ MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI ÜLKEMİZE İNSANIMIZA DOĞAL VARLIKLARIMIZA MESLEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDİYOR TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Mühendislik Mimarlık haftası nedeniyle Yenişehir Ticaret Merkezi’ndeki ‘’TMMOB Birlik Parkı’’nda gerçekleştirilen basın açıklaması. 18.10.2010 Değerli basın mensupları, Sevgili arkadaşlar; Sözlerime başlamadan, TMMOB’in onurlu yürüyüşünde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi bugün ölüm yıldönümü olan Elektrik Mühendisi Hasan BALIKÇI’nın şahsında saygıyla ve özlemle andığımızı ifade etmek istiyorum. Onların onurlu mücadelesi rehberimiz olmaya yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. Hepimizin bildiği gibi 12 Eylül’de bir Anayasa Değişikliği Referandumu yaşadık. TMMOB 41. Olağan Genel Kurulu‘nda oy birliğiyle kabul edilen sonuç bildirgemizde Anayasa referandumu ile ilgili; 27 Ocak 1954’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 6235 sayılı “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu” 4 Şubat 1954 tarihinde 8625 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl yapılan düzenlemelerle Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir kurucu genel kurul oluşturulmuş ve bu genel kurul 18-21 Ekim tarihleri arasında toplanmıştır. O günden sonra 18 Ekim tarihini kapsayan hafta TMMOB’nin Mühendislik ve Mimarlık Haftası olarak kabul edilmiştir. Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, Mühendislik Mimarlık Haftası’nda Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız ve ülkemize ilişkin tespit ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmaktadır. 24 Kasım 2010 - 155 “12 Eylül anayasasına da, onun bir devamı olan AKP anayasasına da “hayır” diyoruz. Eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ancak demokratik katılımın bütün kanalları açılarak yapılabilir. Demokratik katılım olanaklarının önünü açmak üzere başta yüzde onluk seçim barajı, siyasi partiler ve seçim yasaları olmak üzere toplumun siyaset yapma olanaklarını engelleyen tüm yasaların değiştirilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele edeceğiz” demiştik. Referandum sürecinde de basın açıklamaları, salon ve alan etkinlikleri ile bunu üyelerimiz ve kamuoyuyla paylaştık. Geldiğimiz süreçte mücadele devam ediyor. Çünkü 12 Eylülle hesaplaşma iddiasıyla Anayasa Referandumunu gündeme getirenler 12 Eylül’ün bir ürünü olduklarını unutturarak muhafazakarlık temelli yeni sömürü düzeninin yaratıcısı ve sürdürücüsü olmuşlar- TMMOB İKK’dan dır. 12 Eylülle hesaplaşmak için öncelikle ülkemizde yapılan darbelerin gerçek sorumlusunun üç beş general değil emperyalizm ve uluslarüstü büyük sermaye grupları olduğunu görmek ve 12 Eylül’ün getirdiği düzenin tüm kurumlarıyla ortadan kaldırılması için mücadele etmek gereklidir. Ülkemizin önemli sorunlarından bir tanesi olan Kürt sorunu hak ve özgürlükler temelinde çözülmeli ve silahların susması sağlanarak güzel ülkemizde bir arada yaşamanın temelleri atılmalıdır. Bunu AKP’nin içi boş demokratik açılımları sağlayamaz. AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘ içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir. Değerli basın mensupları 2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ve derinlemesine süren dünya ekonomik krizi kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa‘yı da kasıp kavuran, Yunanistan‘la gün yüzüne çıkan ekonomik kriz bize de yansımaktadır. Dünya kapitalizminin belirli aralıklarla yaşamış olduğu kriz, ülkemiz için kronikleşmiş ve yaşamımızın bir parçası olmuştur. Kriz tüm emekçi kesimleri işsizleştirip, yoksullaştırdığı gibi biz mühendis, mimar ve şehir plancılarını da işsizleştirmiş veya çalışan yoksullar haline getirmiştir. 2009‘da ekonominin yüzde 4,7 oranında küçüldüğü ülkemizde yeni büyüme oyunlarının sıcak para ve yüksek ithalat bağımlılığına bağlı olduğu gerçeğinin üzeri örtülmek istenmektedir. Gerçek göstergeler olan işsizlik ve çalışan kesimlerin yoksulluğu ise göz ardı edilmektedir. Diğer yandan Gayri Safi Milli Hasıla‘dan emekçilerin aldığı pay giderek düşmektedir. Emekçilerin 2006 yılında GSMH‘dan aldığı pay yüzde 35 iken günümüzde yüzde 17‘lere kadar düşmüştür. Düşük ücretlerin ve işsizliğin yarattığı yoksulluk ve açlık toplumda insan onurunu ayaklar altına alacak boyutlara ulaşmıştır. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak, uygulanan neoliberal politikalar sonucunda Dünyanın sürüklendiği kriz ortamında üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde, bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma stratejilerinin uygulanmasının ve yeniden üretim, yatırım, istihdam ve hakça bölüşüm temelinde politikalara dönülmesi gerektiğini dile getiriyor aşağıdaki görüşlerimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz. -DDK raporu başta olmak üzere, TMMOB örgütlülüğüne siyasi iktidar eliyle yapılan tüm saldırılara son verilmelidir. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr - Ülkemizin tüm varlıklarının özel sermaye istismarından kurtarılarak özelleştirmelerin durdurulması, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılması ve kamu kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesi gerekmektedir. - Toplumsal gönencimizin arttırılmasına yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlı ve kamusal bir ekonomi politikası doğrultusunda, kamusal kaynaklara dayalı ve planlı modeli esas alan istihdam odaklı sanayileşme ve kalkınma politikaları gecikmeksizin uygulanmalıdır. - Ülkemize dayatılan dışa bağımlı enerji politikaları terk edilmelidir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik veren bir enerji politikası gözetilmelidir nükleer santral macerasına son verilmelidir.. - Yabancılara imtiyaz tanıyan maden aramalarından vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalı, maden arama, işletme ve enerji politikası izlenmelidir, doğal varlıklarımızın yağmalanması durdurulmalıdır. - Üniversitelerde özerk ve katılımcı bir eğitim ortamı sağlanması için 12 Eylül düzeninin bir ürünü olan YÖK kaldırılmalıdır. - Barınma, sağlık ve eğitimin temel insan hakları olduğunu esas alınarak, her türlü özelleştirmeye son verilmelidir. - 12 Eylül Anayasası ile gasp edilen grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkı bütün çalışanlara yeniden tanınmalıdır. - Bir deprem ülkesi olan ülkemizde deprem gerçeği siyasi iktidarlarca umursanmamakta ve kabul edilmemektedir. Deprem gerçeğini sürekli gündemde tutmaya yönelik çalışmalar etkin olarak yapılmalı, konunun bütün aktörlerinin katıldığı Ulusal Deprem Konseyi yeniden kurulmalıdır. - Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, GDO‘lu gıdaların ülkemize sokulmasına neden olan, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara son verilmeli, üreticiler desteklenerek et ve süt ithaline son verilmelidir. Değerli Basın mensupları, TMMOB 56 yıllık şanlı geçmişinden damıtarak oluşturduğu onurlu duruşuyla kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir Türkiye’de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir. Yaşasın Mühendis-Mimar-Şehir Plancısı Örgütlülüğü!Yaşasın TMMOB! Kasım 2010 - 155 25 İncelemeler RADYAL TABANLI YAPAY SİNİR AĞI YAKLAŞIMI İLE GÜNLÜK AKIMLARIN MODELLENMESİ Araş. Gör. İnş. Yük. Müh. Umut OKKAN Zir. Yük. Müh. Zafer Ali SERBEŞ Balıkesir Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidrolik Anabilim Dalı Çağış, Balıkesir Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Teknolojisi Programı Tarımsal Yapılar ve Sulama Anabilim Dalı Bornova, İzmir 1. GİRİŞ Su kaynakları mühendisliğinde, akım tahmin modelleri büyük önem taşımaktadır. Baraj gölüne giren akımların kestirilerek haznelerin risk esaslı performanslarının irdelenmesi, kuraklık analizi, taşkın kontrollerinin yapılması, sulamaya verilebilecek su miktarının belirlenmesi ve belli senaryolar altında havza modelleri geliştirilmesi gibi su kaynakları ile ilgili birçok problem, sözü edilen bu akım tahmin modellerinin uygulama alanları olarak ele alınmaktadır [1, 2]. Bu kapsamda, hidrolojik süreçlerin ve bu süreçlerin nedenselliklerinin irdelenmesi, akım modelleme çalışmalarının dayanak noktası olmuş; özellikle son dönemlerde küresel iklim değişikliğinin görünür etkileri akım tahmin modellerine ilginin artmasına sebep olmuştur. ileri beslemeli geriye yayılım algoritmalarının kullanıldığı görülmüştür [4, 5, 6]. Bu tür algoritmaların yanı sıra Genelleştirilmiş Regresyon Sinir Ağı (GRSA) ve Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) gibi alternatif algoritmaların da akım tahmin modeli uygulamalarına rastlanmaktadır [8, 9, 10, 11, 12, 13]. Akım tahmin modellerinin birçok farklı gruba ayrılarak sınıflandırılması mümkündür. Genel olarak modeller sistem tanımına, alan-zaman ölçeklerine ve çözüm tekniklerine göre ayrıntılı bir şekilde sınıflandırılabilmekte [1] ancak daha genel haliyle fiziksel tabanlı yayılı modeller (beyaz kutu modelleri), kavramsal modeller (gri kutu modelleri) ve kapalı (kara) kutu modelleri olmak üzere üç sınıfta uygulama alanı bulmaktadır [3]. Bunlardan, beyaz kutu modellerinde, akımların diğer hidrolojik değişkenlerle olan ilişkileri fizik kanunlarına dayandırılmaktadır. Ancak karmaşık yapıları ve veri ihtiyacının fazla olması nedeniyle kullanım alanları sınırlıdır. Fiziksel tabanlı yayılı modellerin yanı sıra, akımların fiziksel oluşum mekanizmalarını dikkate alan kavramsal modeller de geliştirilmiştir. Gri kutu modelleri olarak da adlandırılan bu modeller havzadaki süreklilik denklemlerini esas alarak hazırlanmakta ancak parametre sayısı ve uygulanabilirliği açısından bazen karmaşık da olabilmektedir [3]. Hazırlanan çalışmada, Çoruh Havzası’nda bulunan, Çoruh Nehri Bayburt akım gözlem istasyonuna ait 01.10.1991–30.09.2000 tarihlerini kapsayan günlük akımlar, yapay sinir ağları ile içsel bağımlı yapı esas alınarak modellenmiştir. Yapay sinir ağı modeli için ise Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı algoritmasından yararlanılmıştır. Kurulan modelin sonuçları ile gözlenen değerler istatistiksel açıdan karşılaştırılarak model performansı sınanmıştır. 2. RADYAL TABANLI YAPAY SİNİR AĞLARI 2.1. Genel Yapay sinir ağları (YSA), sinir sisteminin özelliklerinden esinlenerek geliştirilen bir yapay zekâ tekniğidir [14]. Yapay sinir ağları biyolojik sinir sistemlerindeki gibi hücrelerin (nöronların) bir araya gelmesiyle oluşturulmakta ve genel olarak yapay sinir ağı mimarisi giriş katmanı, ara (gizli) katman ve çıktı katmanı olmak üzere üç katman halinde tanımlanmaktadır. Akım modelleme tekniklerindeki bu karmaşıklık ve belirsizliklerden ötürü, akım modelleme çalışmaları olayın fiziksel yönünün dikkate alınmadığı kara kutu modelleriyle de gerçekleştirilebilmektedir. Bir YSA modelinin katmanlı yapısının yanı sıra; girdiler, ağırlıklar, net fonksiyonu, aktivasyon fonksiyonu ve çıktılar olmak üzere beş temel elemanın varlığı söz konusudur. Ağın girdi ve çıktıları problemin niteliğine göre değişmektedir. Girdilerin yapay sinir ağı modelindeki etkinlikleri ve önemi ise ağırlıklarla sağlanmaktadır. Dolayısıyla modelin performansı ağırlık değerlerinin doğru belirlenmesine bağlı olmaktadır. Ağırlıklı girdilerin toplamı olarak bulunan net fonksiyonuyla ise girdilerin hücreler üzerindeki ağırlıklı etkileri ifade edilmektedir. Hücrelere gelen bu net girdiler bir aktivasyon fonksiyonu yardımıyla çıktılara dönüştürülmekte ya da ara katmandaki hücre elemanlarına bağlanmaktadır [15, 16]. Bu kapsamda geliştirilmiş modeller ise genel olarak, klasik stokastik zaman serilerini, çoklu regresyon analizlerini ve son zamanlarda önemini giderek arttıran yapay sinir ağlarını esas almaktadır. Sözü edilen bu modeller incelendiğinde, yapay sinir ağı yaklaşımlarının stokastik yöntemlere ve regresyon analizlerine nazaran daha olumlu sonuçlar verdiği göze çarpmaktadır [4, 5, 6, 7, 8]. Yapay sinir ağlarının mimarisi kadar, bir yapay sinir ağı modelinin hazırlanmasında yani ağın eğitilmesinde (öğrenmesinde) kullanılacak yöntem de çok önemlidir [15]. Bu aşamada ağın belli girdilere karşı belli çıktıları vermesi beklenmektedir. Bu kapsamda geliştirilen birçok yapay sinir ağı algoritması bulunmaktadır. Literatürdeki yapay sinir ağları ile hazırlanan akım tahmin modelleri incelendiğinde, çalışmalarda çoğunlukla 26 Kasım 2010 - 155 Klasik geriye yayılım algoritması, momentum terimli ge- İncelemeler riye yayılım algoritması gibi deneme yanılma yöntemini kullanan ağlar bunlardan sadece bazılarıdır. Bu klasik algoritmaların yanı sıra sayısal optimizasyon yöntemlerini kullanan Newton ve Levenberg-Marquardt algoritmaları ile çok katmanlı yapay sinir ağı modellerine alternatif olarak geliştirilen Radyal Tabanlı, Genelleştirilmiş Regresyon ve Probabilistik yapay sinir ağları da sıklıkla tercih edilir hale gelmiştir. Hazırlanan çalışmada, sözü edilen bu algoritmalardan Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) yaklaşımı esas alınmıştır. 2.2. RTYSA Modellerinin Yapısı Radyal tabanlı yapay sinir ağı modelleri, sinir hücrelerinde görülen etki-tepki davranışlarından esinlenilerek 1988 yılında geliştirilmiş ve filtreleme problemine başarıyla uygulanarak YSA tarihine girmiştir [17]. Radyal tabanlı yapay sinir ağı (RTYSA) modellerinin tasarımını çok boyutlu uzayda eğri uydurma yaklaşımı olarak görmek mümkündür [16]. Bu nedenle RTYSA modelinin hazırlanması (eğitimi), çok boyutlu uzaydaki verilere en uygun yüzeyi bulma problemine dönüşmektedir. den ne kadar uzak olduğunun bir ölçütü olan Öklidyen Normu’nu, wik çıktı katmanındaki ağırlıkları, N ise ara katmandaki hücre sayısını göstermektedir. Özetle, RTYSA modellerinde önem arz eden elemanların; merkez vektörleri, çıktı katmanındaki ağırlıklar ve kullanılan aktivasyon fonksiyonunun yapısı olduğu söylenebilir. RTYSA modellerinde aktivasyon fonksiyonu olarak ise genelde Gauss fonksiyonu kullanılmakta (Şekil 2) ve bu fonksiyonun matematiksel yapısı Denklem 2’de gösterilmektedir. x − ck φk= ( x) exp − 2σ 2 2 2 (2) Burada x girdi vektörünü, ck merkezleri göstermektedir. σ ise standart sapma değerini simgelemekte olup; YSA terminolojisinde, RTYSA modelinin performansını önemli ölçüde etkileyen dağılma (spread) parametresi olarak da bilinmektedir [10, 16]. RTYSA modelleri genel YSA mimarisine benzer şekilde giriş katmanı, ara (gizli) katman ve çıktı katmanı olmak üzere 3 katman halinde tanımlanmaktadır. Ancak, girdi katmanından ara katmana geçişte radyal tabanlı aktivasyon fonksiyonları ile doğrusal olmayan sabit bir dönüşüm, ara katmandan çıkış katmanına ise doğrusal bir dönüşüm söz konusu olmaktadır (Şekil 1). φ1 x1 y1 ∑ ym φ2 x2 xn Girdi Katmanı ∑ net φN Ara Katman Şekil 2. Gauss aktivasyon fonksiyonu Şekil 2’den de görüldüğü üzere dağılma parametresi büyüdükçe, eğri eğimi düşmekte ve fonksiyonun sayısal olarak duyarlı olduğu bölge büyümektedir. RTYSA modellerinde bu parametre deneme-yanılma yöntemiyle belirlenebilmektedir [16]. Çıktı Katmanı 2.3. RTYSA Modellerinin Kurulması (Eğitimi) Şekil 1. RTYSA’nın Mimarisi RTYSA modellerinde ağın ürettiği çıktı ise Denklem 1 yardımıyla hesaplanabilmektedir. = yi N N φ ( x, c ) ∑ w φ ( x − c ) ∑ w= ik k k k 1= k 1 = ik k i = 1, 2,.., m k 2 (1) Bir RTYSA modelinin eğitimine, ara katmana ait hücre sayısının ve merkezcil parametrelerin (ck, σ) seçilmesiyle başlanır [10, 16]. RTYSA modeline ait ara katmana ait hücre sayısı ve merkezcil parametreler seçildikten sonra, belli bir Q eğitim seti için ağın çıktısı (y(q)) Denklem 1’dekine benzer biçimde hesaplanabilmekte (Denklem 3) ve matris formda düzenlenebilmektedir (Denklem 4). Burada x ∈ R nx1 girdi vektörünü, y ∈ R mx1 çıktı vektörünü, φk (.) radyal tabanlı aktivasyon fonksiyonunu, seçilen ck ∈ R nx1 girdi vektör uzayının bir alt seti olarak = y (q) . 2 giriş vektörünün merkezmerkez vektörünü, İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr N = w φ ( x(q ), c ), q ∑ k =1 ik k k 1, 2,.., Q (3) Kasım 2010 - 155 27 İncelemeler Bu aşamadan sonra ağın ürettiği çıktı değerleri ile beklenen çıktı değerleri arasındaki farklar karşılaştırılmaktadır. Çıktı ile beklenen değerler arasındaki bu fark yapay sinir ağı algoritmalarında hata olarak adlandırılmakta ve modellerde bu hatanın kabul edilebilir düzeye indirilebilmesi istenmektedir. Bu da başlangıçta rastgele atanan ağın ağırlıkların güncellenmesi ile mümkün olmaktadır. Bu YSA modellerinde en küçük kareler yaklaşımına dayalı öğrenme kuralı ile gerçekleştirilebilmektedir (Denklem 5). 1 Q 1 E ( w) = ∑ [b(q ) − y (q )]2 = (b − y )T (b − y ) 2 q =1 2 (5) 1.0 0.8 Kısmi Otokorelasyon (4) narak veriler simetrikleştirilmiş ve standardize edilerek yeni boyutsuz seriye ait kısmi otokorelogramı çizilmiştir (Şekil 3). Şekil incelendiğinde, kısmi otokorelasyonların k=1 gecikme değerinden sonraki tüm değerler için %95 güven limitlerine oldukça yakın ya da bu aralığın içinde olduğu görülmektedir. Tüm bu belirgin değerler ihmal edildiğinde sadece 1 gün önceki akım verilerinin RTYSA modelinin girdileri olarak kullanılabileceği uygun görülmüştür. Partial Autocorrelation y (1) φ ( x(1), c1 ) φ ( x(1), c2 ) ... φ ( x(1), cN ) w1 y (2) φ ( x(2), c ) φ ( x(2), c ) ... φ ( x(2), c ) w 1 2 N 2 . = ....................................................... . . ........................................................ . y (Q) φ ( x(Q), c ) φ ( x(Q), c ) ... φ ( x(Q), c ) w N N 1 2 % 95 güven limitleri 0.4 0.2 0.0 -0.2 Denklem 4 ve Denklem 5 kullanılarak performans ölçütü olan E(w) tekrar düzenlenebilmektedir. 1 E ( w) =(b − φ w)T (b − φ w) 2 1 T T T T E ( w) = (b b − 2b φ w + w φ φ w) 2 (6) Burada b, ağın beklenen çıktılarını (gözlenen değerleri); y ağın ürettiği çıktıları simgelemektedir. Son aşamada ise modelin performans ölçütü olan E(w)’nin minimize edilmesi amaçlanarak ağırlıklara göre birinci dereceden türevinin sıfır değerine eşitlenmesiyle (∂E ( w) ∂ w = 0) ağın yeni ağırlıkları hesaplanabilmektedir (Denklem 7). w = (φ T φ ) −1φ T b (7) Bunların yanı sıra, RTYSA modellerinin performanslarının sınanması için diğer YSA modellerinde uygulandığı gibi ağın girdi ve çıktı değerlerinin hepsi ağın eğitiminde kullanılmamakta, belli bir kısmı eğitim, belli bir kısmı ise test aşamalarında değerlendirilmektedir [14, 15, 16]. 3. UYGULAMA 3.1. Uygulama Havzasının Seçimi ve Verilerin Derlenmesi Çalışmada, Çoruh Havzası’nda (23) Bayburt il merkezi içerisinde Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EIE) tarafından işletilen ve 1734 km2 yağış alanına sahip 2304 numaralı Bayburt akım gözlem istasyonuna ait 01.10.1991– 30.09.2000 tarihleri arasında gözlenmiş toplam 3288 adet günlük akım verisi kullanılmıştır. Çalışmada içsel bağımlı yapı esas alınarak modelleme yapılmış, verilere ait kısmi otokorelasyonlar ( φkk ) hesaplanarak anlamlı zaman gecikme (lag) mertebesine karar verilmiştir. Bu amaçla akım verilerine Box-Cox dönüşümü [18] uygula28 Kasım 2010 - 155 φkk 0.6 1 20 40 60 80 100 Lag 120 140 160 180 200 Şekil 3. Standardize günlük akımların kısmi otokorelogramı 3.2. RTYSA Modelinin Hazırlanması Bu aşamada, içsel bağımlı yapı esas alınarak belirlenmiş 1 gün önceki (Qt-1) akım verileri RTYSA modelinin girdileri olarak kullanılmıştır. RTYSA modelinin genelleme yeteneğinin sınanması açısından model, veri setinin %70’i (02.10.1991-18.01.1998) ile kurulmuş (eğitilmiş), geri kalan % 30’u (19.01.1998-30.09.2000) ile test edilmiştir. Bu aşamada MATLAB ortamında programlanan Radyal Tabanlı Yapay Sinir Ağı (RTYSA) algoritması ve Gauss aktivasyon fonksiyonu kullanılmıştır. Modelin eğitim aşamasında hızlı yakınsayabilmesi ve performansının arttırılması açısından tüm veriler 0-1 aralığında ölçeklendirilerek ağa sunulmuştur. Öğrenme işlemi tamamlandıktan sonra ölçeklendirilen veriler ters işlem ile orijinal değerlere dönüştürülmüştür. Ağın eğitiminde, RTYSA modeline ait dağılma parametresi ise deneme yanılma yoluyla, Denklem 5’te belirtilen E(w) değeri minimum, determinasyon katsayısı (R2) değeri ise maksimum olacak şekilde belirlenmiştir. 4. SONUÇLAR Çalışmada ara katmandaki hücre sayısı 50 olarak belirlenmiştir. Şekil 4’te ise, 0.2 ile 4 değerleri arasında otomatik olarak denenen dağılma parametresinin test dönemindeki karesel hata performansları gösterilmektedir. Buna göre RTYSA modelinde dağılma parametresi 2.8 olarak belirlenmiştir. Çalışmada, RTYSA modeli hazırlandıktan sonra, modeller gerek saçılım diyagramları gerek istatistiksel açıdan ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Eğitim dönemi ve test dönemi olmak üzere iki aşamada değerlendirilen modele ait saçılım diyagramları Şekil 5a, 5b’de gösterilmektedir. s alnarak eri RTYSA r. RTYSA snanmas 2.10.1991ri kalan % edilmiştir. gramlanan (RTYSA) fonksiyonu ayabilmesi tüm veriler nulmuştur. n sonra le orijinal it dağlma a, Denklem erminasyon cak şekilde [1] Singh, V.P. 1995. Watershed modeling. Computer models of watershed hydrology. 1-22. Ed. By V.P. Singh. Water Resources Publication, USA. [2] Bayazıt, M., 1998. Hidrolojik Modeller. İTÜ, İnşaat Fakültesi Matbaası, İstanbul. [3] Abbott, M.B. and Refsgaard, J.C. 1996. Distributed Hydrological Modelling. Kluver Academic Publishers,Dordrecht. 17-39. [4] Hsu, K., Gupta, H.V. and Sorooshian, S., 1995. Artificial neural network modelling of the rainfall runoff process, Water Res. Research, 31, 2517-2530. Şekil 4. Dağılma parametresinin test dönemindeki karesel hata performansları Hazırlanan modellerin temel istatistikleri ise Tablo 1'de özetlenmiştir. tan sonra, ar gerek ndirilmiştir. üzere iki it saçlm rilmektedir. [5] Minns, A.W. and Hall, M.J., 1996. Artificial neural networks as rainfall runoff models Hydrological Sciences Journal, 41, 3, 399417. [6] Cigizoglu, H.K., 2003. Incorporation of ARMA models into flow forecasting by artificial neural networks, Environmetrics, 14, 4, 417-427. [7] Méndez, M. C., Manteiga, W.G., Bande, M.F. Sánchez J.M.P. and Calderón R.L. 2004. Modelling of the monthly and daily behavior of the runoff of the Xallas river using Box–Jenkins and neural networks methods. Journal of Hydrology, 296, 38 – 58. Şekil 5. Eğitim dönemi (a) ve Test dönemi (b) RTYSA sonuçlar 3 ile gözlenen akmlar (m /sn/gün) arasndaki saçlm diyagramlar [8] Alp, M. ve Cığızoğlu, H. K. 2005. Yapay Sinir Ağı Metodları ve Regresyon Analizi ile Akım Tahmini. II. Ulusal Su Mühendisliği Sempozyumu, 589-598. Gümüldür, İzmir. Tablo 1. RTYSA modeline ait eğitim ve test dönemi Tablo 1. RTYSA modeline ait eğitim ve test dönemi performansperformanslarnn karşlaştrlmas [9] Fernando, D.A.K. and Jayawardena, A.W., 1998. Runoff forecasting using RBF networks with OLS algorithm, Journal of Hydrologic Engineering 3, 3, 203-209. Şekil 5. Eğitim dönemi (a) ve Test dönemi (b) RTYSA sonuçları ile gözlenen akımlar (m3/sn/gün) arasındaki saçılım diyagramları larının karşılaştırılması TEST karesel hata İncelemeler 5. KAYNAKLAR EĞİTİM 50 olarak 4 değerleri dağlma esel hata öre RTYSA .8 olarak Hazrlanan modellerin temel istatistikleri ise Tablo 1 ‘de özetlenmiştir. R2 - M.Hata (%) 0.9774 2.1 0.9662 1.9 Qgözlenen QRTYSA Qgözlenen QRTYSA Ortalama m3/sn/gün 15.457 S.Sapma m3/sn/gün 18.835 Çarpklk 2.50 15.457 18.622 2.41 15.000 19.454 3.68 14.954 18.794 3.26 Şekil 5a5aveve Şekil 5b incelendiğinde hazrlanan Şekil Şekil 5b incelendiğinde hazırlanan RTYSA 0 doğrusuna oldukça RTYSAiçin modeli y=x (450)oldukça modeli y=x (45için ) doğrusuna yakın bir saçılıyakn bir göze saçlmn varlğTablo göze mın varlığı çarpmaktadır. 1’deçarpmaktadr. özetlenen moTablo ait 1’de özetlenen sonuçlarn dellere sonuçların temelmodellere istatistikleriait incelendiğinde temel istatistikleri incelendiğinde de RTYSA de RTYSA modelinin gözlenen akım verilerine yakın kamodelinin gözlenen akm verilerine yakn rakteristiklerde olduğu görülmüştür. Modelde, eğitim karakteristiklerde olduğu görülmüştür. Modelde, ve test dönemlerindeki yaklaşık % 2’lik maksimum rölaeğitim ve test dönemlerindeki yaklaşk % 2’lik tif hata değerlerinin de oldukça kabul edilebilir düzeyde maksimum rölatif hata değerlerinin de oldukça olduğu düşünülmektedir. kabul edilebilir düzeyde olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, diğer YSA algoritmalarında rastlanan yerel miniAyrca,takılma diğer YSA algoritmalarnda rastlanan muma probleminden ve başarılı bir sonuçyerel elde minimumaiçin taklma probleminden ve başarl bir edebilmek çok fazla sayıda simülasyon yapma gesonuç eldekaynaklı edebilmek için Radyal çok fazla rekliliğinden sorunların, Tabanlısayda Yapay simülasyon gerekliliğinden kaynakl Sinir Ağı (RTYSA)yapma yaklaşımı ile aşılabileceği düşünülmeksorunlarn, Radyal Tabanl Yapay Sinir Ağ tedir. Sonuç itibariyle, uygun merkezcil parametrelerin seçilmesi ile tek bir simülasyonda değişmeyen sonuç veren bu algoritmanın günlük akım modellerinde uygulanabilirliği sınanmış ve RTYSA yaklaşımı oldukça başarılı bulunmuştur. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr [10] Lin, G., Chen, L., 2004. A non-linear rainfall-runoff model using radial basis function network, Journal of Hydrology, 289, 1-8. [11] Moradkhani, H., Hsu, K., Gupta, H. V.,and Sorooshain, S., 2004. Improved streamflow forecasting using self-organizing radial basis function artificial neural networks, Journal of Hydrology 295, 246–262 [12] Lin, G., Wu, M., Chen, G., and Tsai F., 2009. An RBF-based model with an information processor for forecasting hourly reservoir inflow during typhoons, Hydrol. Process. 23, 3598–3609. [13] Cigizoglu H.K., 2005. Generalized regression neural networks in monthly flow forecasting. Civil Engineering and Environmental Systems. 22 (2), 71-84. [14] Haykin, S. 1994. Neural Networks: A Comprehensive Foundation. MacMillan. New York. [15] Öztemel, E., 2003. Yapay Sinir Ağları. Papatya Yayıncılık. İstanbul. [16] Ham, F. and Kostanic, I. 2001. Principles of Neurocomputing for Science and Engineering. Macgraw-Hill. USA [17] Broomhead, D., Lowe, D., 1988. Multivariable functional interpolation and adaptive networks, Complex Systems, 2, 6, 568576. [18] Box, G. E. P. and Jenkins, G. M., 1976. Time series analysis, forecasting and control. Holden Day Inc., San Francisco, California. Kasım 2010 - 155 29 Üyelerimizden DEMİRYOLU, METRO VE TRAMVAYLARDA KÜTLE-YAY SİSTEMİ İLE DİZAYN EDİLEN BETONARME YÜZER DÖŞEMELERDE HELİKAL ÇELİK YAY MONTAJLARI İLE VİBRASYON VE GÜRÜLTÜNÜN EŞİK SEVİYE ALTINA İNDİRİLMESİ (ZAYIF, ESKİ VEYA TARİHİ BİNA TEMELLERİNİN VİBRASYONUN YIKICI ETKİSİNDEN KORUNMASI) Ilgaz CANDEMİR İnşaat Yüksek Mühendisi İZMİR METRO A.Ş. Yapılar Şefi icandemir@izmirmetro.com.tr İçerik İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin 42. döneminin daha önceki dönemlere göre bayrağı bir değil iki üst seviyeye taşıyacağına dair inancımızın tam olduğunu belirterek yazımıza başlıyoruz. Bu sayıda Raylı sistemlerde kullanılan yüzer döşemeler konusunu (floating slabtrack) ele alacağız ve böylelikle hat yatağında vibrasyon kontrolü ile ilgilide çok önemli bilgiler ve yaşanmış örnekler vereceğiz. Yüzer döşemeler (esnek döşeme) raylı sistemde birçok farklı durumda dizayn edilirler, en önemli tasarım kriterlerinden biri konut olan binalara mevcut raylı sistem hattının mesafesidir. Bu konutlar raylı sistemin yarattığı gürültü ve vibrasyonun etkisi altındadırlar. Sadece düz hatlar değil; özellikle makas bölgeleri hızın azalması sebebiyle normal hatlara göre %70-%100 arasında daha fazla gürültü çıkarırlar. Bu binaların izolasyonu için gürültü kaynağı ile gürültünün yaşandığı mekânları izole etmek gerekir. Bu makalede “Çelik yay destekli yüzer döşemelerle ”ilgili ana başlıkları ve tasarımından örnekler verilecektir. Kütle-yay sistemlerini kullanarak (Mass Spring Systems) Hat üzerinde Vibrasyonu ve Gürültüyü engellemek Raylı sistemlerde vibrasyonu ve sesi engellemenin birçok metodu vardır.. Bugün literatürde kütle-yay sistemleri (MSS; mass-spring-systems) şeklinde tanımlanan betonarme döşemelerin içine özel olarak yerleştirilen çelik yaylar döşemeyi hat yatağından kaldırarak bir nevi yüzer hale getirirler bu duruma literatürde yüzer döşemeler adı verilir. Bu sistemler lastik, kauçuk, mantar gibi elastik materyallerle altyapıdan izole olarak monte edilirler. Sistemin performansını etkileyen faktörlerin başında düşey frekans (Hz) değerinin yanında plak eğilme frekansı da önem kazanır. Yay sisteminin sertliğinin ayarlanması düşey frekansa bağlı yayın esnemesinde çok önemli bir faktördür. Bu yaylar 4-8 Hz doğal frekans aralığında dizayn edilebilir. Bu da yüksek gürültü önlemek anlamına gelir. En az 20 dBA kazanç sağlar. Bahsedilen bu döşemeler prekast olarak üretilebileceği gibi konvansiyonel (yerinde imalat) olarak ta üretilebi30 Kasım 2010 - 155 lir. Prekast üretimlerin içine yerleştirilen yay sistemleri için açılan yuva delikleri önceden hazırlanır ve montaj kolaylığı sağlar. İmalatı Yerinde yapılan sistemlerde ise bu yuvalar yerinde tesis edilirler fakat ek ölçüm ve kalıp işçiliği gerektirir. Döşemeler kütle-yay sistemlerinde boya göre 3 ayrı kategoride değerlendirilir. Helikal Çelik Yaylar Helikal Çelik yaylar vibrasyon izolasyonu için ideal çözümlerden birisidir. Balastlı hatlara göre çok daha yüksek sönümleme kapasiteleri vardır. Avantajları; 1. Yüksek yük taşıma kapasitesi 2. Yüksek elastikiyet, düşük sistem frekansı 3. X, y, z yönleri için projeye özel rijitlik 4. Yük karşısında lineer davranış 5. Statik ve dinamik yüke dayanım 6. Montaj kolaylığı, masrafsız kontrol olanağı 7. Sonsuz ömür Çelik yayların tasarımında ele alınan konuların başında yatay, düşey ve merkezkaç kuvvetleri yanında frenleme ve ivmelenme yükleri de gelmektedir. Deprem bölgelerindeki tasarımlarda deprem yükleri de hesaba katılmaktadır. Önemli olan sönümleme istenen her tip yol ve aks yükü için uygun frekans ölçüleri hesaplanabilmektedir. Yay sistemlerinin dizaynı için farklı yüklemeler vardır. Sistemler çoğu zaman 25 ton aks yüküne göre UIC 71’e göre konfigüre edilirler. Yaylar demiryolu hattının altında diziler halinde montaj edilir, fakat sanılanın aksine rayın tam altına gelecek şekilde montaj edilmezler. Yayların aralıkları yukarıda belirtilen esasa göre dizayn edilir. Yay tipi ve aralıkları statik ve dinamik yüke bağlı aşağıdaki parametrelerden oluşur; 1. Betonarme döşemenin ağırlığı 2. Betonarme döşemenin rijitliği 3. Dizayn yükü ve tren sürati 4. İlgili yerin kurp yarıçapı, geometrisi 5. Altyapı detayları Üyelerimizden Özellikle düşük frekans aralığında (4-8 Hz) verimliliği ve güvenilir kanıtlanan kütle-yay sistemleri daha 20 Hz’den yüksek frekanslarda 15-25 kazanç beklenilebilir. Özellikle konut yanında yapılan klasik yay montajları sonrasında 20 dBA kazanım elde edildiği kanıtlanmıştır. Tüm yaylar ve koruma silindirleri çelikten yapılmıştır, uzun süre dayanım amacıyla özel boya ile kaplanmış (genellikle 3 kat) olduklarından korozyona uğramazlar. Yayların yorulma, faydalı ömür, dizaynında kullanılan bir başka norm ise Alman DIN 2089’dur. Yaylar kullanıldıkları yerler göre de 3’e ayrılırlar. Literatürde GP elemanları olarak adlandırılanlar dikdörtgen formlu genellikle yapı grubu yay sönümleyicilerdir. Çok yüksek zati yükler altına yerleştirilirler, viyadüklerde, ön germeli köprü kirişlerinde, yapılarda, gökdelenlerde kullanılırlar. KY tipi yaylar hızlı tren, demiryolu, kargo, banliyö hatlarında kullanılır. Dikdörtgen formları yatayda boyuna yatan kirişlerin yan taraflarında bulunurlar, ulaşılması kolaydır. Yüke ve trene bağlı 3-9 m aralığında yerleştirilirler. Dinamik yüklerin sönümlenmesinde kullanılırlar. Banliyö, yolcu, kargo ve hızlı tren hatlarında tercih edilirler. Bu örnekte Kore’nin Puchon kentindeki 225 m uzunluğundaki istasyon örnek gösterilmiştir. Döşeme boyları 24-26 metre, dizayn aks yükü 17 t’dur. Doğal düşey frekansı 5 Hz.’dir. Puchon istasyonundaki 6 peron boyunca vibrasyona ve gürültüye karşı uygulanmış kütle yay döşeme sisteminde döşemeler arası izolasyon kauçuk malzeme ile sağlanmıştır. Yayların bu projedeki birbiri ardına mesafesi 3700mm’dir. GSI yayları; tramvay, metro, banliyölerde çoğunlukla rastladığımız beton içinde kalan yay grubudur. 5-10mm kalınlığında koruma silindirlerinin içine yerleştirilmiş olan bu helikal çelik yaylar döşeme betonu atıldıktan veya hazır olarak gelen döşeme yerine yerleştirildikten sonra kriko yardımı ile takılır ve operasyon yüksekliğine göre döşemeyi kaldırarak tesis edilirler. Şekil. 2 Köln’deki bir tünel imalatından GSI tipi yayların koruma silindirlerinin dizilişi Tünel sisteminde kullanılan yüzer döşemelere yapılan İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr yay montajlarının öncesi ve sonrası, 10t aks yüküne sahip Köln-KVB hafif raylı sisteminden bir örnek, 1800 metre uzunluğunda bir tünel uygulamasıdır. Döşeme uzunlukları 30 metre, döşeme ağırlığı 3, 4 t/m’dir. Tren Tünelde 80 km/h hız yapmaktadır, Tünel çapı 5,72m’dir. Raylar S49 sınıfıdır. Sistem doğal frekansı 6, 5 Hz’dir. Tünellerin üstündeki binaların temellerine vibrasyon kötü etkisine maruz kalmaması için yay sistemleri diğer elastik çözümlere alternatif getirmektedir. Tünel ile bina arasındaki mesafe 15-20 metre. Tablo 1’in en son basamağında Grafiklerin Y ekseninde izin verilen yay hareketinin mm cinsinden değeri – karşılanan yay yükü (kN) X ekseninde ise düşey yay deplasmanının statik önyüklemesi mm cinsinden verilmiştir. Grafikler DIN EN 13906-1 e göre hesaplanmıştır. Tramvayların Yüzer döşemelerin üstünden geçerken yarattığı düşey deplasman genelde 3 mm’dir. BASEL akustik projesi Kütle-Yay sistemi bugüne kadar yüzlerce raylı sistem projesinde ve yapı projesinde vibrasyon ve gürültü izolasyonu konusunda fark yaratmıştır. Örneğin 2006 ‘da İsviçre BASEL kentinde yapılan 3000 kişilik konser salonunu (Steinenberg/Theaterstraße) önünde 750 yay kullanılmış eski durumda her tren geçişinde içerideki 46 dBA’ lık ses basıncı 25 dBA aşağı çekilmiştir. Sistem 1640 mm kalınlığındadır ve proje Şubat 2007’de tamamlanmıştır. Basel’de anlatılan tramvay-hafif raylı hattında her 2 dakikada bir araç trafiği vardır. Bu proje konser salonunun büyüklüğü bakımından dünyanın en iyi on akustik projesi arasına girmeyi hak etmiştir. Akşam pik saatinde konser salonunun yanından saatte 60 ‘a yakın tramvay geçer. Aşağıda görülen Theaterstraße ve Steinenberg köşesindeki makas takımı başlı başına bir gürültü kaynağı olmasına rağmen yapılan çalışma sonunda buradaki gürültü eşik seviye altına indirilmiştir. Şekil 4. Basel konser salonu kuzeydoğu köşesi-makas geçişleri imalatı (sol) sağda imalat tamamlanmış durumda görülmektedir. Bu caddede kullanılan döşemenin kalınlığı 1050 mm olup 5 Hz ‘lik bir izolasyon sağlamaktadır. Tüm sistemin kalınlığı asfalt tabakasından betonarme temele kadar Kasım 2010 - 155 31 Üyelerimizden Tablo 1. KY ve GSI tipi yayların teknik detayları Şekil 3. Basel konser salonu kuzeydoğu köşesi-makas geçişleri imalatı (sol) sağda imalat tamamlanmış durumda görülmektedir. 32 Kasım 2010 - 155 Üyelerimizden 1640 mm’dir. Bu kalınlık kamyonların bile geçmesine izin verecek şekilde tasarlanmıştır. Şekil3’de görülen 750 yayın kullanıldığı 170 metrelik bu bölüm 6 haftalık yoğun çalışma sonucunda tamamlanmıştır. Yüzer döşeme imalat maliyeti 5, 8 M USD civarındır.Konser salonundaki ölçümler sonucu gürültü grafikte görüldüğü üzere 22 dBA AZALMIŞTIR.. Vibrasyon ölçümleri bağımsız müşavir firmalar tarafından denetlenmiş; 16-80 Hz arasın yüksek performans gösterdiği ve 25-30 dB azalım gösterdiği raporlarla kanıtlanmıştır. SIFIR VİBRASYON ETKİSİ: Köln-Frechen tramvayında yapılan analizler (Almanya) Geçtiğimiz yıllarda KVB ‘de sipariş edilen yeni nesil düşük tabanlı tramvaylar operasyonlarına başlamıştır; Köln’de bazı sokaklarda evler-konutlar-kiliseler tramvay hattına 4 ile 8 metre gibi çok yakın geçer. Bahnhofstraße istasyonu çıkışında yine böyle bir örnekte mesafe sadece 4m’dir. Evin ahşap tabanındaki rezonans frekansı 9 Hz ölçüldüğünden 540 mm kalınlığındaki yüzer döşemenin dizayn frekansı alttaki resimde bulunan makasa rağmen 6,5 Hz seçilmiştir. Şekil 4. Basel ‘deki yay montajı ve sonrasındaki ölçümler sonucu azalan seviyeler gösterilmiştir. Bielefeld Tramvay projesinde vibrasyona karşı alınan özel önlem Bielefeld tramvayında yapılan uygulamada otel ve yandaki diğer işletme tramvayın vibrasyon ve gürültüsünden izole hale gelmiştir. Özel korumanın nedeni tünel çıkışı hemzenin geçit yanında bulunan hatta 4 metre uzaklıktaki büyük bir oteldeki vibrasyon ve gürültü olarak saptanmıştır.1995’deki montajdan 14 yıl sonra Mart 2009 ‘da sahada yaptığımız ölçümler sonunda karşılıklı 10 tren geçişinde tren hızları, gürültü ve vibrasyon değerleri değerlendirilmiştir. İvme ölçerleri işaretlenen yerlere koyup test tamamlanmış böylelikle sadece sistemi değil, sistem ile normal balastlı hat arasındaki farkta anlaşılmaktadır. Sistem 12- 100 Hz arasında 25 dB’lik kazanım elde ederken 5-6 Hz’lik dizayn frekansını tutturmaktadır. Sonuç olarak sistem ilk günkü değerleri %1’lik bir sapma ile yakalamaktadır. Otelin lobisinden duyulan gürültü 36-41 dBA’dir. Tren geçişleri teshin, lobi ve 1nci kattan hissedilememiştir. Balastlı bölgedeki gürültü düzeyi 65, 2- 69 dBA arası ölçülmüştür. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Şekil 7. Frechen-Köln’deki yaylar 2009 yılında yazar tarafından sahada tren geçişlerinde yayların döşemeye verikleri deplasman (mm), düşey spektral hız (m/s) ve frekansları yerinde ölçülmüştür. SESSİZ BİR TRAMVAY İÇİN: Heidelberg Kenti raylı sistemi (Almanya) Heidelberg kenti Frankfurt a yakın Güney Almanya’da 145.000 nüfuslu bir kenttir. Kentin tramvay sistemi genişliği 12 metre olan caddelerden geçerken en yakın konut-dükkanlar ile trenin arası 4 metreye kadar düşer. Yaylar raya boyuna paralel rayın dış tarafında montaj Kasım 2010 - 155 33 Üyelerimizden Şekil 8. GSI tipi yayların yerinde dökme döşemedeki pozisyonları, Konuta yakınlık 3 metre! edilirler, buda tünelde veya başka bir yerde müdahaleye olanak sağlar, dizayn edilen döşemelerin 20 metreden uzun olması (tercihan L>20 m) vibrasyonun sönümlenmesinde ekstra fayda sağladığı gibi aynı döşeme üzerinde daha az yay kullanılmış olur. Ardaşık döşemelerde termal dilatasyonlar bırakılabileceği gibi yükler raylar aracılığı ve döşemeler arasındaki filizler aracılığı ile taşınır. Konvansiyonel altyapı üzerinde duran yüzer döşemelerde deplasmanı minimize edip konforu artırmak için döşeme sonlarına ek yaylar konarak temiz tren geçişleri her zaman kullanılan yöntemler arasında gelir. Dizayn ve test sürecince yay seçiminde en önemli rolü oynayan parametreler şüphesiz ki statik ve dinamik yüklerin ne olduğudur. Şekil 9. Yaklaşık 25-30 cm. çapındaki çelik muhafazanın yerleştirilmesi 34 Kasım 2010 - 155 Helikal yayların Raylı sistemlerdeki başarılı örnekleri Vibrasyon ve ses sönümlemede çok ileri bir teknoloji olan kütle-yay sistemli yüzer döşemeler Tramvay, Hafif Raylı, Metro, Konvansiyonel Demiryolları, Kargo Hatları ve Hızlı Trende geniş yelpazede kullanırlar. Yüzer döşeme - Kütle-yay sistemlerini dünyada kullanan raylı sistem otoritelerinin adları aşağıda verilmiştir. Tramvay inşaatları sırasında projesinde yay sistemine yer veren şehirlerden bazıları; Köln; Basel Heidelberg, Bielefeld, Bochum, Oslo, Stuttgart’ta Örneğin sokağın her iki yönü boyunca devam eden apartman-konut-işyeri hotel vs.. 4-6 m uzaklıkta olan bir cadde tramvayının yarattığı mekanik vibrasyon ve gürültüyü sıfıra indirmek için içinde yay bulunan betonarme döşemeler tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Hafif raylı (LRT) sistemlerde ise akla gelen ilk şehir Londra Docklands Rail ve Charlotte(USA)’dir. Metro inşaatlarında yay kullanılan örnek kentler; Pekin Metro(4 farklı hat), Berlin Metro, Moskova metrosu ve Shanghai metro (2 farklı hat), Nanjing metro, Shenzen Metro, Guangzhou Metro, Sao Paulo Metro, Brasilia Metro’dur. Metro için ise Berlin’deki Hastane geçisi örnek verilmelidir. Cadde seviyesinde hastane, otel, iş merkezi veya konser salonu bulunan koordinattın altından veya çok yakınından geçen metro tünelinin invert bölümü üstünde kullanılan betona sabit bir hatta gömülerek Üyelerimizden Şekil 10. Bridgewater Konser salonu Manchester-İngiltere Şekil 11. Bridgewater konser salonunun 12 metre yakınından geçen tramvay sistemin yarattığı Rezonans etkisi için bina temel kolonlarına eklenen yay demetleri koyu renkle gösterildi. monte edilen helikal çelik yaylar trenin beraberinde getirdiği vibrasyonu toleransların altına indirip sönümledikleri birçok imalatla ispatlanmıştır. Banliyö, Tokyo Rinkai hattı (2000), Tokyo Yokohama daire hattı, Tokyo Rinkai Fukutoshin hattı(2002) örnek gösterilebilir. Hızı 160km/h’den düşük ve kargo trenleri için minaminagareyoma bölümü nishi ayase tüneli Oosone tüneli, Tokyo Tsukuba Express Hızlı tren de (≥250 km/h) Güney Kore’nin Ktx /Cheonan istasyonu, Ktx / Puchon istasyonu konuya örnek teşkil ederler. İngiltere –Manchester’da bulunan Bridgewater Konser salonu örneğini de makalemize dahil ettik; Tramvayın cadde üzerinde çalışması sebebiyle konser salonu binasının tasarımında bina krokisinde kırmızı renkte görülen yaylar binaya gelen titreşimi minimize etmektedir. Bu tip yapılarda vibrasyon izolasyonu 5Hz’den başlar bu örnekte 3, 5 Hz olarak çalışmaktadır. Terzi işi çözüm, sessiz ve vibrasyonsuz Metro ve İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Tramvay Helikal özel üretim çelik yaylar günümüzde özel çözüm bekleyen ve mühendislik isteyen tüm gökdelen, köprü, viyadük, raylı sistem ulaşımında çözüm isteyen hassas yerler için kullanılmaktadır. Raylı sistemde elastisiteyi yaylar ve viskodamperler ile sağlayan bu mühendislik doksanlardan bu yana tüm raylı sistem modlarında başarıyla test edilmiştir. Bugün Kule inşaatlarında (Dubai-Burj Al Arab); Londra’daki IMAX Sineması, Millenyum Köprüsü gibi prestij yapılarında; Paris Charles de Gaulle havalimanındaki Sheraton Oteli ve birçok otelde; Hastanelerde, Tv Stüdyolarında (British Telecom), Ses kayıt stüdyolarında, Kütüphanelerde; dans okullarında yükseltilmiş zeminler için; Tiyatrolar, Casinolar; Konutlar ve villalarda gerek vibrasyon izolasyonu amaçlı gerek deprem amaçlı kullanılmaktadırlar. Bunların dışında kentsel raylı sistem modları ve demiryolunda gürültü ve vibrasyonun istenmeyen etkisinden kurtulmak amacıyla tesis edilmektedirler. Günümüzde Hızı 250 km/h olan Hızlı tren teknolojisinde dahi kütle-yay sistemleri başarıyla kullanılmaktadır. Tasarım mühendislerimizin önümüzdeki projelerde rahatlıkla kullanabileceği ve yüksek verim sağlayacakları yüzer döşemeler hassasiyet isteyen ve bir önceki paragrafta kullanım amaçlarına göre örnekler verilmeye çalışılan yapıların olduğu yerlerde kullanılmakta Vibrasyon etkisini insanın algılayamayacağı bir seviyeye indiriyor, gürültüyü frekansa bağlı 25-40 dBA düşürüyor. Montaj kolaylığı, bakım ihtiyacı ve verimlilik esas alındığında; sistemin ekonomik olduğunu görüyoruz. Sonuç olarak; Ülkemizde de imal edilen Hızlı Tren sistemlerinin büyük istasyonlarında (özellikle içinde alışveriş merkezi, dinlenme mekanları ve restaurantların bulunduğu), kent içi raylı sistem modlarının bina-konut-mesken –alışveriş merkezi yaklaşımlarında veya geçişlerinde yani tramvay ve metrolarımızda, viyadük istasyonlarda ve cadde tramvayının kentin tarihi dokusuna veya yapılara yakın geçtiği yerlerde vibrasyonu ve gürültüyü minimize etmek için tasarlanması ve hesaplamalarının bu gözle yapılması gerektiği kanısındayız. Kaynaklar [1] I. Candemir, “raylı sistemlerde elastisite ve titreşim kontrolü-3 / Kentiçi Raylı sistemler bülteni, haziran 2009 sayı 12 [2] T. Jaquet; IMO IZMIR –Ulaşturma Sempozyumu Bildiriler Kitabı sayfa 21-25, Aralık 2009 [3] H. Georg Wagner; Attenuation of Transmission of Vibrations and ground-borne noise by means of steel spring supported lowtuned floating trackbeds; sayfa 1-6, World Metro Symposium & Exhibition, Taipei; 2002 [4] GERB Schwingungsisolierungen GmbH & Co KG, www. gerb com Vibration Isolation Systems, sayfa: 89 10th Edition 2000 [5] GERB Schwingungsisolierungen GmbH & Co KG, Reference list sayfa 2- 6, 2009 Kasım 2010 - 155 35 Beton BASINÇ DAYANIMININ YAPILAR VE ÖNDÖKÜMLÜ BETON BİLEŞENLERDE YERİNDE TAYİNİ (TS EN 13791) Tuğrul BAŞTAN İnşaat Mühendisi Yukarıdaki başlık, yapıların yerinde beton basınç dayanımının tespiti maksadıyla beton yapılar ve öndökümlü beton bileşenlerde uygulanacak yöntem ve işlemler için dikkate alınması gereken standartlardan birisinin adıdır. Standardın 29 Nisan 2010 tarihinde kabul edilmesiyle, daha önce kullanılan TS 10465: Nisan 1992, “Beton Deney Metotları- Yapı ve Yapı Bileşenlerinde Sertleşmiş Betondan Numune Alınması ve Basınç Mukavemetinin Tayini (Tahribatlı Metot)” ve TS 3260: Eylül 1978, “Beton Yüzey Sertliği Yolu ile Yaklaşık Beton Dayanımının Tayini Kuralı” standartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni standardın içeriğini kısaca gözden geçirelim. Ancak detaylar için standarda bakılmalıdır. Beton dayanımının yerinde tayinine gerek duyulabilecek haller standartta şu şekilde sıralanmıştır. »» Mevcut yapının modifiye edileceği veya yeniden tasarımlanacağı durumlarda, »» Kusurlu işçilik, yangın veya diğer etkilerle betondaki bozulma sebebiyle yapıdaki beton basınç dayanımı hakkında şüphe duyulması halinde, yapısal yeterliliği değerlendirilmesi halinde, »» İnşaat yapımı esnasında beton dayanımının yapıda değerlendirilmesine ihtiyaç duyulduğu hallerde, »» Standart deney numunelerinden elde edilen basınç dayanımının uygun olmaması halinde, yapısal yeterliliğinin değerlendirilmesinde, »» Şartname veya mamul standardında belirtilmiş olması halinde, yapıdaki beton basınç dayanımı uygunluğunun değerlendirilmesinde. Standardın beton yapılar ve ön dökümlü beton bileşenlerde, basınç dayanımının yerinde (yapıda) tayini için uygulanacak tekniklerden bahsettiğini söylemiştik. Bu teknikleri ise başlıkları itibariyle aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. Yukarıda verilen yerinde beton basınç dayanımının tayinine gerek duyulan hallerde hangi yöntemlerin uygulanması gerektiği de standartta belirtilmiştir. Yapıdaki karakteristik basınç dayanımının, karot deneyleri kullanılarak doğrudan belirlenmesi anlatılmıştır. Bu yöntem Referans Yöntemi oluşturmaktadır. Yapılardaki karakteristik basınç dayanımı A yaklaşımı veya B yaklaşımı kullanılarak karot sonuçlarının değerlendirilmesi ile doğrudan bulunmaktadır. Yaklaşımın seçimi ise karot sayısına bağlı olarak belirlenmektedir. Bu yöntemin anlatılması esnasında, hangi çaplarda karot örneklerinin alınacağı, boy/çap oranları ne olması gerektiği, örnek sayısının ne olması gerektiği hakkında da bilgiler verilmiştir. 36 Kasım 2010 - 155 Ayrıca yapıdaki karakteristik basınç dayanımının tayini için karot deneylerine alternatif oluşturan veya sınırlı sayıdaki karotlardan elde edilen verilere ilave veri temin eden Dolaylı Yöntemlerden bahsedilmektedir. Yapıdaki basınç dayanımının dolaylı yöntemlerle tayini için de Alternatif 1 ve Alternatif 2 olmak üzere iki alternatif sunulmuştur. Alternatiflerin her ikisinde de karot örneklerinin alınması ve test çekici, ultrases geçiş hızı, çekip çıkarma kuvveti gibi dolaylı deneylerin yapılması ve yapıdaki basınç dayanımı ile dolaylı deney sonuçları arasında bir bağıntının kurulması gerektiğinden bahsetmektedir. 1. alternatifte, karot ve dolaylı deney sonuç çiftlerine regrasyon analizi uygulanarak, yapıdaki basınç dayanımı ile dolaylı deneyler arasında bir bağıntı tesis edilmektedir. Diğer alternatifte ise daha önce tesis edilmiş bağıntı olan ve standartta verilmiş temel eğrilerin, karot deney sonuçları kullanılarak ve bu temel eğrinin ötelenmesi esas alınarak yeni bir bağıntı tesis edilmektedir. Bu bağıntılar ile yapıdaki basınç dayanımı ile dolaylı yöntemler arasında bir bağlantı kurulmuş olur. Bulunan dayanımlar daha sonra karakteristik basınç dayanımına dönüştürülmektedir. Tesis edilen bağıntı, sadece belirlendiği beton için ve belirlendiği şartlarda kullanılmalıdır. Bunların dışında, standart deney sonuçlarına göre beton kalitesinden şüphe duyulan hallerde uygulanması gereken yöntemler ve değerlendirmeleri hakkında bilgi verilmiştir. Standartta belirtilen en az sayıda alınacak karot değerlerinin, çok sayıda beton harmanı kullanılarak imal edilmiş deney bölgesi için standartta verilen şartların sağlanması halinde bölgedeki betonun yeterli dayanıma sahip olduğu kabul edilir. Alternatif olarak, iki taraf arasında mutabakat sağlanması koşuluyla en az belirtilen sayılarda dolaylı deney sonucu ve karot sonucunun, ilgili şartları sağlaması şartıyla betonun yeterli dayanıma sahip olduğu kabul edilir. Standardın sonunda da bilgi maksatlı ekleri bulunmaktadır. Mesela karot dayanımını etkileyen faktörler, dolaylı deney sonuçlarını etkileyen faktörler, yapıdaki dayanım ile standart deney numunelerinden elde edilen dayanım değerleri arasındaki bağıntılara dair kavramlar, yapıdaki dayanım değerlendirilmesinde, planlama, numune alma ve deney sonuçlarının değerlendirilmesi için bilgi amaçlı kılavuz standart eklerinde bilgi amaçlı olarak verilmiştir. Kaynaklar: 1. TS EN 13791, “Basınç Dayanımının Yapılar ve Öndökümlü Beton Bileşenlerde Yerinde Tayini”, TSE, Ankara, 2002 İş Sağlığı ve güvenliği MADEN VE İNŞAAT SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI DURMAK BİLMİYOR Alpaslan ERTÜRK Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A) (DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.) 2010 Eylül ayı içerisinde de iş kazaları hız kesmedi, www.sendika.org tarafından basın organlarında yer alan ve yerel kaynaklardan alınan bilgilerle derlenen iş kazası haberlerine gore; Eylül’de madenler ve taş ocakları da can almaya devam etti. Zonguldak’taki madenlerde meydana gelen ve bilgisine ulaşabildiğimiz 8 kazada 3 işçi hayatını kaybederken 10 işçi de yaralandı. Madenlerin yanı sıra belediyeler bünyesindeki taşeron şirketlerde ve hizmet alanlarında faaliyet gösteren taşeron şirketlerde çalışan 7 işçi eylül ayında hayatını kaybetti; 10 işçi de yaralandı. Tuzla’daki tersaneler Eylül ayında da can almaya devam etti. Atölye veya fabrikalarda meydana gelen kazalarda da 6 işçi öldü; 9 işçi yaralandı. İnşaatlarda da iş kazaları devam etti. Eylül ayında inşaatlarda meydana gelen kazalarda 7 işçi hayatını kaybederken 8 işçi de yaralandı. Elektrik dağıtım bölgelerinin son kısmının da özelleştirilmesine günler kala, daha önceden özelleştirilen ve parça işleri taşeron şirketlere verilen enerji iş kolunda son günlerdi yaşanan iş kazaları sayısı artış gösterdi. Taşeron şirket yetkililerinin güvenlik önlemi alınmaksızın daha hızlı ve fazla çalışmaya zorladığı işçiler iş kazalarına maruz kalıyorlar. Eylül ayındaki iş kazalarında 2 enerji işçisi yaşamını yitirirken 1 işçi de yaralandı. Bu kazaların dışında trafik kazalarında 3’ü mevsimlik tarım işçisi 8 işçi trafik kazalarında yaşamını yitirirken 52’si mevsimlik tarım işçisi 94 işçi de yaralandı. Eylül ayında meydana gelen iş kazalarında ölen ve yaralananların çok büyük bir kısmını taşeron şirket bünyesinde çalışan işçiler oluşturdu. Eylül ayında en çok kaza Zonguldak, İstanbul ve Kocaeli’nde meydana geldi. Bu illeri Adana, Konya, Ankara, Giresun ve Manisa izledi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda hükümetten, işverenlere, sendikalardan meslek odalarına kadar tüm kesimlerin konuya bakış açılarında ve çözüm arayışlarında hiç bir değişiklik yaşanmıyor. Hükümetin iş kazalarını “kader” gören bakış açısı anlayışıyla ilgili/uzman kesimlerin görüş ve önerileri doğrultusunda önlemler almasını olumlu dünya örneklerini ülkemizde uygulamasını beklemek güzel bir hayalden öteye geçemeyecektir. İşverenlerin de bu konuda hükümetten aşağı kalır bir bakış açılarınında olmadığı açıktır. Sendikaların toplu iş sözleşmelerinde yasa ve yönetmelik maddelerinin tekrarından öte gidemeyen hatta çoğunlukla da atlanan bir konu olan iş sağlığı ve gü- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr venliği can yakmaya devam ediyor. Bu şartlar altında iş sağlığı ve güvenliği konusunda yetkin ve etkin söz hakkına sahip meslek odalarının da bu konuda doğru ve çözümleyici bir bakış açısına sahip olduklarını, uygulanabilir çözüm önerileriyle tüm kesimleri doğru yönlendirebildiklerini vede bu konuda ısrarlı bir mücadele verdiklerini söyleyebilmek oldukça zor görünüyor. Ancak unutulmamalıdır ki; İş Güvenliği mühendislerin ve mühendisliğin ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır. Sektörlerine çok yönlü hakim olmaya çalışan meslek odalarının da, iş sağlığı ve güvenliğinin mesleğin öncelikli bir sorumluluğu olduğunun ayrımında olmaları gerekmektedir. Özellikle iş güvenliği konusu mühendislik mesleğinin önde gelen sorunluluğu olarak ele alınmalı ve değerlendirmeler bu çerçevede yapılmalıdır. İş Güvenliğine yasa, tüzük ve yönetmeliğin bir gereği olarak verilen anlayışın bizi getirdiği nokta bugünden daha iyi olmayacaktır. Bu nedenle tüm mühendislik çalışmalarında iş güvenliği öncelikli bir sorumluluk olarak algılanmalı ve mühendislik etiğinin bir gereği olarak görülmelidir. İş güvenliği tüm mühendislik çalışmalarında proje aşamasından başlatılmalı ve uygulama aşamasında da tavizsiz sürdürülmelidir. İş güvenliği konusunda alınması zorunlu önlemlerin mühendislik gerektirdiği yada mühendislik ürünü olduğu unutulmamalıdır. Mühendislik meslek odaları iş güvenliği açısından kendi sektörlerine ilişkin kapsamlı bir çalışmanın içerisine girmeli, üyelerine bu konuda bir perspektif sunabilmeli vede sorgulayabilmelidir. İş kazalarına neden olan pek çok çalışmanın bir mühendislik projesine dayandığı, iş kazası meydana gelen çoğu işin başında mühendislerin çalıştığı, meydana gelen iş kazaları nedeniyle ilk olarak mühendislerin tutuklandığı birde işyerlerinde iş güvenliği açısından denetimlerin yine mühendisler tarafından yapıldığı, mahkemelerin iş kazalarında bilirkişi olarak mühendisleri görevlendirdiği göz önüne alındığında iş güvenliğimühendislik ilişkisinin önemi daha bir anlaşılır şekilde ortaya çıkacaktır. İşte tüm bu nedenlerle mühendisler ve meslek odaları iş güvenliğini üyelerinin ve sektörün öncelikli bir sorunu olarak ele almadığı ve bu konuda yapıcı ve yaptırımcı yapılanmalar oluşturulmadığı sürece iş kazaları hız kesmeyecektir. Kasım 2010 - 155 37 Vergi GAYRİMENKUL VE İŞTİRAK HİSSELERİNİN DEVRİNDE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU VE KDV KANUNU İLE GETİRİLEN İSTİSNALAR Doğan ÖZTÜRK Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı) Ülkemizin Avrupa ile entegrasyon sürecinde en önemli unsur mali yapımızın güçlenmesini sağlamaktır.Bundan dolayı şirketlerimizin mali yapısını güçlendirmek amacı ile mali kanunlarımızda şirketlerimizin sermaye yapısını güçlendirmeye yönelik ve yine şirketlerin birbirlerine iştirak ederek hisseler alarak daha güçlü bir sermaye yapısı oluşturarak piyasaları daha reel rekabete açık hale getirmeye yönelik tedbirler özendirilmektedir.Bunlardan biri olan şirketlerin gayrımenkul ve iştirak hissesi devirleri 1980 li yıllardan bu yana sürekli vergi kanunlarında geçici maddeler ile istisnalar getirilmiştir. Bu uygulama 2004 yılı sonuna kadar böyle süre gelmiştir. Son dönemde ise bu geçici maddelerden vazgeçilerek konu 5520 sayılı kurumlar vergisi kanunu ile 3065 sayılı katma değer vergisi kanunun 17 maddesindeki Sosyal ve Askeri amaçlı istisnalar ve Diğer istisnaları düzenleyen maddelerde yapılan düzenlemeler ile kalıcı istisna olarak kanunlardaki yerini almıştır. Gerek KVK (Kurumlar vergisi kanunu), gerekse KDVK (Katmadeğer vergisi kanunu) ayrı ayrı ele almalıyız. Çünkü kanun koyucu KVK ve KDVK’da yaptığı düzenlemeler birbirinden bağımsız düzenlemelerdir.Yani bir mükellef elindeki iştirak hisseleri sattığını varsayalım böyle bir durumda biz konuyu ayrı ayrı hem KVK, hemde KDVK kanunu inceleyerek faydalanacağımız istisnaları belirlemeliyiz. Konuya kurumlar vergisi yönünden ele aldığımızda , Kurumlar vergisi kanunun 5 maddesinin 1 nolu bendinin aşağıdaki gibidir. (1) Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır: e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen 38 Kasım 2010 - 155 ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır. Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır. Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. İştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri Maddede yer alan “iştirak hisseleri” deyimi, menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir. Bunlar, • Anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse senetleri (Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil), • Limited şirketlere ait iştirak payları, • Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, • İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları, • Kooperatiflere ait ortaklık payları olarak sıralanabilir. Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi fonların katılma belgeleri ise iştirak hissesi olarak değerlendirilmeyecektir. Mülga 5422 sayılı Kanunun uygulanmasında, kurucu Vergi senetleri ile diğer intifa senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar anılan Kanunun 8 inci maddesinin (12) numaralı bendine göre kurumlar vergisinden istisna edilmekteydi. 5520 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle konuya Kanunun lafzında da yer verilmek suretiyle uygulamaya açıklık kazandırılmıştır. f ) Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya bu Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların %75’lik kısmı. Görüldüğü gibi kanun lafzında bazı terimlere açıklık getirmek gereklidir.Burada ki iki tam yıl konusu şu şekilde irdelenmelidir. İki tam yılın hesabında 730 gün fiili olarak gerçekleşmiş olması gerekmektedir.Alım ve satım arasında 730 gün elde tutulması esastır aksi takdirde istisnadan söz edilemez , Kurumlar iktisap edipte elde çıkardıkları istisnaya konu bu değerlerle ilgili iktisap eder iken yüklendikleri katma değerleri satım tarihine kadar indirilemeyen kısmı devir yapılan dönemde devrolunan katma değer vergisinden çıkartılarak gelir veya kurumlar vergisinde gider olarak yazılma hakkı mevcuttur. Burada amaç edinilen husus alınan gayrımenkule ait iktisap tarihinde edinilen KDV şatış esnasında istisna konusu olduğundan, şirketin üzerinde yük olarak kalan KDV nin devredilen katma değer vergisi hesabından çıkartılarak gider unsuru olarak değerlendir.Yani Kar Zarar ile ilgilendirilir denilmektedir. Yine önemli bir hususta amaç ve konusunda menkul ve gayrımenkullerin ticareti ile uğraşanların istisnadan faydalanması söz konusu olmadığıdır.Burada yine dikkat edilmesi gereken husus şirket gayrımenkul ticareti yapıyor ise elbette satmış olduğu taşınmazlar ile ilgili bir istisna söz konusu değildir.Bu taşınmazlar şirketin aktifinde ticari mallar hesabında bulunan gayrımenkulleri oluşturuyordur.Fakat yine bu şirketin kendisine ait olan show room olarak kullanılan ve aktifinde 252 nolu Binalar ismindeki demirbaşlarına kayıtlı binasını satması ise istisna kapsamında bulunmaktadır.Burada ki ayrıntıya dikkat etmemiz gerekmektedir.Kanunun lafzında bu çok açık olarak bu işin ticaretini yapanların diye başlayan cümle ,şirketin ticari mallarını ilgilendiren bir husus olarak sorgulanması gerekmektedir. Böyle bir işlemde bulunacak şirketlerin bu konuda tereddüt yaşamamaları için maliyeden yazılı mükteza almaları menfaatleri gereği olacaktır. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr İstisna konusu işlemlerde inşaat halindeki gayrımenkullerin teslimin söz konusu olduğunda , Kurumlar tarafından, inşaatı henüz tamamlanmayan, fiilen kullanma imkanı da bulunmayan binaların satılması halinde; kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır. Ancak, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen binanın, kurum adına tapuya tescil edilerek satılması halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır. Yine kurumlardan aynı şirket hisselerini satın almaları ve bu iştirak hisselerini elden çıkarmaları halinde ise , Kurumlar vergisi mükelleflerinin, aynı kuruma ait değişik tarihler itibarıyla iktisap ettikleri iştirak hisselerinin bir kısmını satmaları durumunda, söz konusu iştirak hisselerinin iki tam yıl aktifte yer alma şartını sağlayıp sağlamadığının tespitinde ilk giren ilk çıkar (FİFO) yönteminin kullanılması gerekmektedir. Taşınmazların satış vaadi sözleşmeleri ile satışlarının yapıldığı hususlarda sıkça rastlanan konulardır. Taşınmazlarda, mülkiyetin devri tapuya tescil ile gerçekleşeceğinden satış vaadi sözleşmeleri ile tahsil olunan bedeller dolayısıyla istisnanın uygulanması mümkün değildir. Kanun metninde en çok konuşulan konu hisse senedi basılmadığı durumlarda geçici ilmühaberlerin hisse senedi yerine ikame edilmesidir.TTK bu konuda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.Bu konuda ülkemizde en büyük sıkıntı şirketlerimizin hisse senedi bastırma konusundan imtina etmeleri ve hatta hisse senedi bastırmaya şirketlerimizin bunun yerine geçerli olan geçici ilmühaber belgesini dahi bastırmamalarından kaynaklanmaktadır.Son düzenlemeler bu konuda şayet ne hisse senedi nede geçici ilmühaber bastırmayan şirketlerin ortaklarının konumu iştirakçi olarak görmektedir. İstisnanın temel amacı sermayenin güçlenmesi karın sermayeye ilavesi ile sermaye yapısının güçlenmesini amaçlamaktadır. Katma değer vergisi kanunundaki uygulama ise Katma değer vergisi kanunundaki uygulamada ise gayrımenkuller, hisse senetleri ve geçici ilmühaber ile iştirak hisselerine ait devirlerle ilgili 17 maddesinin 4.bendinin g ve r fıkralarında diğer istisnalar kısmında düzenlemeler bulunmaktadır. Burada 17 madenin 4 bendinin g fıkrası özellikle hisse senetleri ile ilgili olarak yapılan çok önemli bir düzenlemedir.Burada hisse senetleri ve hisse senedi yerine düzenlenen geçici ilmühaberlere ait istisna herhangi bir süreye bağlı olmaksızın söz konusudur. Kasım 2010 - 155 39 Vergi g) (5228 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle değişen bent; Yürürlük 01/08/2004) Külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve (5766 sayılı Kanunun 12/b inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 07/06/2008) atıklarının teslimi, KDV kanunun 17 maddesinin 4 bendinin r fıkrası ise gayrımenkuller ve iştirak hisseleri konu edilmiş ve bununla ilgili istisnalar yazılmıştır. r) (5615 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen bent. Yürürlük: 04.04.2007) Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile (5793 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 06.08.2008) taşınmazların(*) satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık (5793 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 06.08.2008) taşınmaz(**) ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri. İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları (5793 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 06.08.2008) taşınmaz(**) ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır. İstisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır. KDVK kanununda 17 maddesinin 4- g fıkrası ile Hisse senetleri konusunda istisna hükmü açıklanmış , daha sonra ise 17 maddenin 4-r fıkrası ile ise gayrımenkul ve iştirak hisselerine ait düzenleme yapılmıştır.Burada yukarıda değindiğimiz bir konuya da açıklık getireceğim.Bilindiği üzere hisse senedinin olmadığı şirketlerde bunun yerine TTK nu geçici ilmühaberleri aynı hak ve sorumlulukları yükleyerek ikame etmesini uygun bulmuştur ve bu konuda hisse senetleri çıkarıldığında geçici ilmühaberler ile el değiştirilmesi ile geçici ilmühaberlerin işlevinin sona erdiğini söylemiştir.Bu yüzden şirketlerimizde hisse senedi yoksa mutlak geçici ilmühaber bastırmalıyız.Geçici ilmühaber beyaz kağıda şirketin alacağı yönetim kurulu kararına münhasıran şirket yetkililerince bastırılması çok kolay ama çok önemli bir evraktır. Elimizde hisse senedi var ise KDVK 17-4 g göre zaten % 18 KDV istisnamız mevcuttur.Bu yoksa yerine bastıracağımız ilmühaber ile yine bu istisnadan faydalanmamız söz konusudur.Fakat her ikisi de yok ise bu durumda ilgili şirketteki konumumuz bir iştirakçi gibi değerlendirilerek ancak iki tam yıl süre ile yani 730 günlük bir iktisap sahipliğimiz var ise % 18 KDV kurtulmamız söz konusu olacaktır.Bu konu oldukça önemlidir. 40 Kasım 2010 - 155 Sonuç olarak ticari hayatta ve özellikle mesleki anlamda her birimiz arsalar almakta ve elimizdeki birikimlerimizle de bir takım yatırımlar yapmaktayız. İşte bu yatırımları yaparken göz ardı edilmeyecek bu istisnaları muhakkak kullanmalıyız.Vergi Kanunları lafzı ve lafzının yetmediği yerde de ruhu ile hüküm ifade eder. Şunu unutmayalım alacağımız bir arsada 1.000.000,00 TL lık bir işlemdeki katma değer vergisi yükü 180.000,00 TL dır.Bu alım satım işleminde tarafların pazarlığı konusunda göz ardı edilmeyecek bir unsurdur.Yine satanın satmış olduğu bu arsada ayrıca % 75 kurum kazancı istisnası da mevcut ise bu rakamda 150.000,00 TL olmaktadır. İstisnaların kullanılmasında kurumlar vergisi yönünden özellikle işlemin yapılmasından sonraki şekil şartlarının da yerine getirilmemesi unutulmamalıdır. Aksi takdirde istisna kurumlar vergisi yönünden geçersiz hale gelir ve kullandığımız istisna tutarları gecikme zamları ile beraber tarafımızdan talep edilir. Vergi kanunlarındaki istisnalar ve muafiyetler mükelleflerin her zaman çok dikkatli incelemeleri gereken hususlardır. Bu yazımıza konu olan gayrımenkul ve iştirakler hisselerinin devrine ait istisnaları anlattık , konu bir çok ayrıntısı olan bir konudur.Burada sizlere düşen görev bu tür işlemlerde muhakkak mali danışmanlarımızdan gerekli desteği almak olmalıdır. Sağlık TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ GÖZÜ İLE ANAYASA PAKETİ Dr. Fatih SÜRENKÖK Bilindiği gibi 1982 Anayasası çalışanlara, işçilere, halka, onun örgütlülüğüne, hak arayışlarına, yeni ve adil, eşitlikçi, özgür, sömürüsüz bir toplum arayışına karşı sermayenin ihtiyaçları temelinde, vesayetçi bir kurum olarak ordu tarafından ABD’nin bilgisi dahilinde yapılan 12 Eylül askeri darbesinin ürünüdür. Hal böyle olunca bunun devamı politikaların yürütücüsü/ uygulayıcısı, kısacası bugün cisimleştiği parti/partilerin yapacağı paketin bizim ihtiyaçlarımız açısından “değeri” en hafif deyimiyle baştan kuşku taşır. Kaldı ki özel olarak AKP’nin geçmiş sekiz yıllık icraatıyla sermayenin taleplerinin en sadık ve saldırgan uygulayıcısı olduğu açıktır. 24 Ocak 1980 ile başlayan, 12 Eylül cuntasıyla ivmelenen neo liberal politikaların yaşama geçmesinde siyasal İslam sosu ile karşımıza çıkmıştır. Bütünlüklü bir yeni Anayasa söz konusu olmadığı için doğal olarak yapılan değişikliklerin Türkiye’nin en öncelikli, en can alıcı, ertelenemez, hayati konularında vakit geçirmeksizin yapılması gerekenleri içermesi beklenir. Ne yazık ki önümüze dayatılan maddelerin hemen büyük çoğunluğunun yukarıdaki sıfatlarla hiçbir alakası olmadığı gibi “evet, bu konu öncelikli, önemli” denilen alanlarda da ihtiyaçtan çok uzak ya da beklenenin tam tersi maddeler olduğu anlaşılıyor. Kamuoyunda öne çıkartılan ve 12 Eylül’cüleri yargılama olanağının sembolik değeri gibi sunulan olumlulukların ise yukarıdaki aktarılanlar göz önüne alındığında kandırmacanın sembolü olduğu görülüyor. Bizatihi kendisi 12 Eylül’ün ürünü olan siyasal İslamcılığın ve onun iktidara gelmiş hali olan AKP’nin, daha baştan destek-onay verdiği, sonrasında otuz yıldır gönülden kabul-rıza gösterdiği 12 Eylül’le ve onun Anayasası’yla hesaplaşmak istediğine inanmak için hiçbir sebep yoktur. “Kırk yıldır onlar fişledi, şimdi biz fişliyoruz.”, “Bize muhalefet edenlerin kanı bozuktur.” diyen milletvekillerinin; “Bir kanun yaparız. Deriz ki; Eczacılar Birliği, Tabipler Birliği, Dişhekimleri Birliği’nin birlik kanunları iptal edilmiştir.” diyen Sağlık Bakanı’nın; “YARSAV’ı halletmemiz lâzım” diyen Başbakan’ın mensubu olduğu AKP’nin sekiz yıllık demokrasi sicili ortadadır. İktidar olanaklarını kendileri gibi düşünmeyen herkesi susturmak, yok etmek için kullananların bugün “demokratikleşme”den bahsetmeye hakları yoktur. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Paketin içeriğinde ne var? 1982 Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik öngören “Anayasa Paketi” 27 maddeden oluşuyor. Paketin içeriğine ilişkin olarak bugüne kadar gerek maddeler düzeyinde gerekse de bütününe yönelik hukuki, teknik ve siyaseten çok sayıda rapor, makale, değerlendirme, görüş yazısı kamuoyuna sunuldu. TTB Merkez Konseyi olarak bir yenisini üretmek yerine daha önceki yıllarda TTB tarafından kamuoyunca paylaşılan görüşlerimiz ışığında düşüncemizi paylaşmakta yarar görüyoruz. Paket bugün en acil sorunlarımız olan seçim barajı, siyasi partiler ve seçim yasaları, Kürt sorunu, örgütlenme ve grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı, sağlık ve eğitim alanına ilişkin kamu yararına ve çalışanların lehine olacak temel düzenlemelerin yapılması, bunlarla birlikte 12 Eylül Anayasası’nın silahlı güçlerin, sermayenin vesayetine olanak sunan yapısının kaldırılarak yerine eşit, özgür, demokratik katılım ve yönetim ortamını sağlayacak düzenlemelerin getirilmesi, Diyanet’in pozisyonu, zorunlu din dersleri vb. başlıkları içermemekten öte bir bütün olarak düne göre bir ilerleme sağlamamakta, hatta yer yer 1982 Anayasası’nın gerisinde sonuçlar doğuracak maddeler içermektedir. Paketin içerisinde tek başına ele alındığında “evet, uygundur” denilecek bir iki madde, paketin bütünü ve yine paketin bu haliyle kabulü göz önüne alındığında anlamsızlaşmaktadır. TTB görüşleri/değerleri bizim için dün olduğu gibi bugün de söz konusu olan referandumda alınacak tavra yol göstericidir: 1. Temel özlemimiz demokratik, bağımsız, özgür, eşitlikçi, adil, sömürüsüz, savaşsız, barış içerisinde yaşanan bir Türkiye’dir. 2. Bu özlemin bugün önündeki en temel engel ezilen, çalışan, işsiz ve yoksulların, kısacası halkın büyük çoğunluğunun söz, karar ve yetki açısından siyasetin, örgütlenmenin ve sonuç olarak yönetmenin dışına itilmiş olması, dışında tutulmasıdır. Paket bu açıdan en iyimser ifadeyle sakat ve kusurludur. 3. Özel olarak ve kanayan bir yara olması nedeniyle herşeyin önünde yer alması gereken Kürt sorununun eşit, adil, özgür çözümü konusunda en azından kolaylaştırıcı hiçbir düzenleme içermemektedir. Bu yönüyle gözü kör, yüreği tıkanmış, nefesi ise ölüm kokmaktadır. Bizim açımızdan şiddeti bir an önce sonlandıracak, Kasım 2010 - 155 41 Sağlık çatışmasız bir ortamı tesis edecek, bu anlamda yüreklendirici adımlar içermemesi kabul edilemez. 4. AKP’nin Anayasa Paketi’yle; mevcut Anayasa’nın vesayet düzenine yönelik sonlandırıcı, aynı zamanda ufuk açıcı ve güven verici değişiklikler değil, önümüzdeki süreçte AKP’nin iktidarını güçlendirerek sürdürmesi ve özellikle yargıdaki vesayetini arttırması hedeflenmektedir. 5. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmaması; örgütlenme özgürlüğünü genişleten maddelere yer verilmemesi; çalışanların, emekçilerin kolektif haklarına yönelik düzenlemelerin olmaması; kültürel hakların kullanımına yer verilmemesi vb. AKP hükümetinin 12 Eylül ve neoliberal politikaların takipçisi olduğu gerçeğini bir kez daha göstermektedir. Bugün ihtiyacımız nedir? Görüldüğü kadarıyla Paket’in onaylanması, yukarıda kabaca çizilen Türkiye özlemi ve ihtiyaç olan yeni bir Anayasa hedefine Türkiye’yi uzaklaştıracaktır. O nedenle bugün referanduma, paketin içeriğine hayır diyen yaklaşım Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle çalışanların, emeğiyle geçinenlerin, ezilenlerin, işsizlerin, yoksulların, yani halkın çoğunluğunun yararına umut veren bir kuvvete dönüştüğü oranda anlam kazanacaktır. Bu noktada hemfikir olan kişi/kurum/ örgüt/siyasi partilerin referandumda karar verdikleri tutumlarını 13 Eylülden sonra birarada olmanın önüne engel olmayacak tarzda sürdürmelerinde, hatta mümkünse ortaklaştırma yollarını aramalarında yarar vardır. Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm olacak demokratik, eşitlikçi, barışa hizmet edecek, özgürlükçü bir Anayasa’nın hazırlanması ihtiyacının kuvvetlenmesi, kuvveden fiile dönüşmesi; vesayetçi, ırkçı, militer tutumların teşhiri, 12 Eylül’le hesaplaşmanın gerçek zeminini oluşturacaktır. Son olarak; 12 Eylül 2010 günü yapılan Referandumun, aynı zamanda, sekiz yıldır uygulanan; Özelleştirme ve taşeronlaştırma talanından, iş cinayetlerinden, Sağlık, sosyal güvenlik ve örgütlenme haklarımızı gasp ederek bizleri mezarda emeklilik, yoksulluk ve yoksunluğa mahkûm eden anlayışlardan, Örgütlenmeyi işten atılma nedeni haline getiren, her fırsatta muhalif örgütleri kapatmakla tehdit eden antidemokratik yönetim ahlakından, Tüm toplumun her an dinlendiği, gözetim altında tutulduğu kişisel mahremiyetlerimizin ve değerlerimizin ayaklar altına alındığı hukuksuzluktan, 42 Kasım 2010 - 155 Laiklik karşıtı uygulamalardan, Emek düşmanı politikalardan, Beraber yaşamın olmazsa olmaz şartı olan toplumun bileşenlerinin kültürel ve kimlik taleplerinin karşılandığı insanca bir yaşam ve acil bir barış ihtiyacını görmezden gelen, ayrımcılığı, çatışmayı ve savaşı körükleyen yaklaşımlardan hesap sormak için de önemli bir fırsat olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bizatihi kendisi 12 Eylül’ün ürünü ve takipçisi olan bir zihniyetin önümüze getirdiği, antidemokratik ruhu değişmemiş, sermayenin ihtiyaçları temelinde orasından burasından yamanmış bir Anayasa aldatmacasına gelmiyoruz. Toplumun tüm kesimlerini içine alan, katılımcı, emekten, özgürlükten ve insan onurundan yana kurucu bir meclis tarafından hazırlanacak demokratik yeni bir anayasa talebimizi ve böyle bir çabaya destek vereceğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz. KAYBETTİKLERİMİZ Tolgahan AKSU (1985-2010) 2009 yılında Ege Üniversitesi’nden mezun olan üyemiz 28 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemizin ailesine, dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. Üyemiz Muammer SEZGİN’in kayınpederi Ahmet ÖZKILIÇ 25 Ağustos 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Ali Ruhi EMRE’nin annesi Zinet EMRE 8 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Onur COŞKUNER’in babası Mehmet Tevfik COŞKUNER 7 Eylül 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Ayhan HEKİMOĞLU’nun eşi Şenay HEKİMOĞLU 4 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Tolga Duman’ın babası Dursun DUMAN 1 Kasım 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyelerimizin acısını paylaşır, kendisine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Hukuk YARGIYA BASKININ ARACI OLARAK YERİNDELİK DENETİMİ YASAĞI Avukat Baki OKAN Giriş Hukuk devleti ilkesinin temel ölçütlerinden biri de devletin/yürütme erkinin işlemlerinin yargısal denetime bağlı olmasıdır. İdarenin yargısal denetimi sonucunda verilen yargı kararlarının uygulayıcısı idaredir. Başka bir deyişle, yargısal denetimin amacına ulaşması, bu yolla hukuka uygunluğun sağlanabilmesi, idarenin yargı kararlarını uygulaması halinde mümkündür. Oysa, geçmişte olduğu gibi bugün de Türk İdaresi’nin hukukla barışık olmadığı ve yargısal denetime direnç gösterdiği bilinen bir gerçektir. Üstelik bu direncin, idaredeki bozulma ve siyasallaşmanın kabullenilmesi, yadırganmaması nedeniyle giderek güçlendiği de gözlenmektedir. İktidarı elinde bulunduranlar, yargısal denetim sonucu ortaya çıkan yargı kararlarını ‘icraat’a engel görmekte; siyasi rakiplerine verilmiş bir destek olarak nitelendirmektedirler. Ülkemizde ‘iyi yönetici’ olmak için hukuka bağlı kalmak değil, aksine hukuk dışı uygulama yapmak anlayışı egemen hale gelmiştir. Hatta bunun yönetimin gereği olduğu geleneksel inancını paylaşan yöneticiler; doğaldır ki, yargısal denetimi içlerine sindirememektedirler. Anayasa Mahkemesi, 1972 tarihli bir kararında, “..Demek ki Anayasa’nın ereklerinden birisi Türkiye Cumhuriyetini bütün hukuksal ve toplumsal temelleri ile hukuk devleti olarak kurmaktır ve Devletin bütün iş ve işlemlerinin hukuk devleti ilkelerine uygun olmak zorunluğu kesinlikle öngörülmüştür. Çağdaş hukuk anlayışına göre hukuk devleti, bütün iş ve işlemleri hukuk kurallarına bağlı olan bir devlet demektir. Bütün iş ve işlemlerin hukuk kurallarına bağlı olmasını gerçekten sağlayacak tek ilke ise, bu iş ve işlemlerin yargı yolu ile denetlenmesi, başka deyimle Devletin bütün iş ve işlemlerinden ötürü bağımsız mahkemelerde dava açılabilmesinin kabulü ve bütün bu iş ve işlemlerin bağımsız hâkimlerce hukuka uygun olup olmadığının karara bağlanabilmesidir.” diyerek, yargı denetiminin hukuk devletindeki yerini ortaya koymuştur. 1 Anayasa değişikliği ile yargısal denetime sınırlama 12 Eylül 2010 günü halkoyuna sunulan ve %58 lik bir çoğunlukla kabul edilen anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 125. maddesine, yürütme organının yar1 Hukuk Devletinde Yargı Denetiminin Anlam, İşlev ve Önemi; Yerindelik Denetimi Yasağına Dair Anayasa Değişikliğinin Değerlendirilmesi İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr gısal denetimine sınırlama getiren bir hüküm eklenmiştir. “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için mevcut hukuksal düzenlemeler hakkında bilgi verilmesinde yarar bulunmaktadır. Anayasa’nın yürürlükte olan 125. maddesinin 4. fıkrasında; “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez” denilmektedir. Bu hüküm açıkça, idari eylem ve işlemler hakkında, yargının, hukuka uygun olup olmadığıyla sınırlı olarak karar alabileceğini, idari eylem ve işlemlerde idarenin takdir yetkisini kaldıramayacağını yani, yerindelik denetiminin yasak olduğunu belirtmektedir Anayasa’nın bu hükmü gereği 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde ise: “İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.” biçiminde ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, bu yasada idari yargı yetkisinin sınırları belirlenmekte ve yerindelik denetimi açıkça yasaklanmaktadır. İdari yargının kararları da zaman zaman tartışılmakta ve yetki sınırlarının dışına çıktığı yorumları yanında denetim yetkisinin idarenin lehine kullanıldığı eleştirileri de yapılagelmektedir. Kural; idarenin eylem ve işlemlerinin hukuken denetlenebilmesi ve yasal sınırlar kapsamında yorumun yargı organınca yapılmasıdır. Kaldı ki, yargı kararlarına karşı da itiraz, temyiz ve karar düzeltme gibi denetim yolları da bulunmaktadır. Böylelikle yasalarla belirlenen çerçeveye uygunluk sağlayacak mekanizmalar yoluyla ilk derece –idare mahkemeleri- mahkemelerince verilen kararlar üst dereceli –bölge idare, Danıştay - mahkemelerce denetlenmektedir. Ayrıca, yüksek yargı organları verdikleri kararlarla içtihat oluşturarak bu yetkilerin sınırlarını da hukuksal olarak belirlemektedirler. Sanırım bu noktada sorulması gereken soru şudur; Kasım 2010 - 155 43 Hukuk “İdari eylem ve işlemlerin yerindelik denetimi yapılamayacağına dair sözünü ettiğimiz –anayasa ve idari Yargılama Usulü Yasası- hükümler bulunmakta iken, “yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz” ibaresi neden Anayasa’ya eklenme gereği duyulmuştur?” Anayasa değişikliğinin bu maddeyle ilgili gerekçesi bu sorunun yanıtına ilişkin ipuçları vermektedir. Gerekçe şu şekildedir: “125’inci maddenin dördüncü fıkrasında, yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu; yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği hükme bağlanmış ve maddenin gerekçesinde ‘…yargı organının idari işlemin yerindeliğini denetlemeyeceği…’ belirtilmiş olmasına rağmen, uygulamada bu hükme uymayacak şekilde yargı kararlarının verildiği görüldüğünden, bu tür uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla, fıkrada yargı yetkisinin, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı açıkça vurgulanmıştır. Bu ilkenin Anayasada yer almasının yargı pratiğimizden kaynaklandığı ve önleyici işlevi olacağı açıktır. Yerindelik denetimi, yürütme iktidarının negatif kullanımı anlamına gelir.” Gerekçeden özetle; “Anayasa’nın gerekçesinde ve yasalarda açıkça yerindelik denetimi yasaklanmış olmasına rağmen, yargı organları bu hükme uymuyorlar, Anayasa’ya bu hükmü koyarak yargı organlarının idarenin eylem ve işlemlerinin hukuksal denetimine yönelik verdiği kimi kararları önleyeceğiz.” anlamı çıkmaktadır. Görüldüğü gibi, hukuka uygunluk denetimine yeni bir tanımlama getirilmek istendiği ve bu yolla denetimin işlevsiz kılınmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Böyle bir anlayışın ne hukuk ne de demokrasi ile bağdaşan bir yönü vardır, aksine, idari yargı yöntemine müdahale anlamını taşıyan bir hükümle yürütme organının yargısal denetimi daha da sınırlandırılmaktadır. Bu hükmün getiriliş amacının “yerindelik denetiminin” yapılmasına yasak getirmek olmadığı düzenleniş biçimi ve gerekçesinden açıkça anlaşılmaktadır. O halde asıl hedefin zaten yerindelik denetimi yapmayan idari yargının, hukuka uygunluk denetimi sırasında verdiği iptal kararları olduğunu söyleyebiliriz. Yönetimin/İdarenin takdir yetkisi Bilindiği gibi, tüm idari işlem ve eylemlerin amacının kamu yararı olması gerekmektedir. Bütün yönetsel işlemler biçimi ve konusu ne olursa olsun tümü kamu yararı için yapılır. Kamu yararı kavramı ise, hükümet sözcülerinin ileri sürdüğü gibi sübjektif bir kavram değildir. Yasama organı da her yasanın ilk maddesinde o yasanın ‘amacı’nı düzenlemekte, o yasa kapsamında yapılacak işlemlerin de bu amaca uygunluğunu aramaktadır. Yürürlükteki yasalar çerçevesinde hukuksal denetim yapan yargı organının da bu kapsamda amaç maddesiyle uyarlılığı ve idari işlemlerin temel amacını oluşturan kamu yararını gözetmesini, yürütmenin takdir yetkisine müdahale olarak değerlendirmek doğru değildir. Yönetimin, bir yetkiyi kullanması, belli bir şeyi yapması ya da belli, bir davranışta bulunması kesin bir biçimde buyurulmuş ise, bağlı yetkiden söz edilir. Yönetimin yetkiyi kullanıp kullanmamakta ya da kullanılmasının gereklerini saptamada az ya da çok serbest bırakılması durumunda, takdir yetkisinden söz edilir. Yönetime belli konularda takdir yetkisinin tanınması, yönetimin ‘keyfi’ olarak hareket edebileceği anlamına gelmez. Yönetim, takdir yetkisini kullanırken uyması gereken ilkelerden biri de kamu yararıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir. Yargı ise, takdir yetkisinin bu genel amaca/kamu yararı için kullanılıp kullanılmadığını araştırmak zorundadır.2 Bu bakımdan idari işlemlere (bireysel ya da düzenleyici) yönelik yargı denetimi, bu işlemlerin Anayasa ve hukukun genel ilkelerine, yasa, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile yargısal içtihatlara uygun olup olmadığının denetlenmesidir. Anayasa değişiklik gerekçesinde dolaylı olarak, iktidar sözcüleri tarafından da açıkça ifade edildiği üzere, yargının yerindelik denetimi yaptığına örnek gösterilen davaların pek çoğu, çalışanlar ve sendikalar tarafından özelleştirme işlemlerine karşı açılan, çevreciler ve çevre örgütleri tarafından açılan ve muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesinde açılan, yani, özünde, siyasi iktidara karşı, iktidar tarafından alınan kararlardan olumsuz etkilenen kişi/kurumlar tarafından açılan, hak arama özgürlüğünün kullanımına yönelik olarak görülen davalardır. Üstelik, idari yargı denetimini düzenleyen, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinde, “ İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.” hükmü yer almakta olup, idari yargı organlarının yerindelik denetimi yapması zaten mümkün değildir. Örnek gösterilen yargı kararlarında da yerindelik denetimi değil, genellikle “sebep ve amaç” yönlerinden hukuka uygunluk denetimi yapılarak karar verilmiştir. Çok eleştirilen “özelleştirme kararları”, Özelleştirme 2 Yönetsel Yargı, Prof.Dr.Şeref Gözübüyük, Ankara 2008 44 Kasım 2010 - 155 Hukuk Yasası çerçevesinde, Mahkemelerin “amaç” yönünden işlemin hukuka uygunluğunu denetleme yetkisi çerçevesinde verilmiştir. Özelleştirme Yasası’nda, yasa koyucu, özelleştirmenin kamu giderini azaltmak ve ekonomide verimlilik artışı sağlamak amaçlarıyla yapılabileceğini, açıkça ifade etmiştir. Bu kapsamda, mahkemelerin asli işlevi, yasada belirtilen amaca uygun hareket edilip edilmediğini denetlemektir. Yaşanan olumsuz örneklere bakıldığında, mahkemelerin bu asli işleve bağlı kalmalarının önemi daha netlikle ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Danıştay’ın onay verdiği Türk Telekom özelleştirmesinde serbestleştirme tamamlanmaksızın özelleştirme yapılması nedeniyle, kamu tekeli özel tekele dönüşmüştür. Bu konudaki özelleştirme, ileri sürülenin ve yasada belirlenen amacın aksine, ekonomide verimlilik artışı yerine tekel yaratmıştır. Bir başka örnek ise, TÜPRAŞ özelleştirmesidir. Petrol İş Sendikası’nın açtığı dava üzerine Danıştay’ın iptal ettiği ihalede yüzde 66’sı için 1.3 milyar dolar verilen TÜPRAŞ’ın yüzde 51 hissesi için 8 ay sonra yapılan ihalede 4 milyar 140 milyon dolar fiyat verilmiştir. Dolayısıyla Danıştay’ın özelleştirme işlemlerini hukuka ve kamu yararına uygun yapılmadığı için iptal etmesiyle zarara neden olduğu iddiası gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Kaldı ki ortada ekonomik bir zarar varsa bu zararın sorumlusu da hukuki denetim yapan yargı değil, hukuka ve kamu yararına aykırı işlem yapan ilgili idarelerdir. Ayrıca kamu yararı, iktidarın algıladığı gibi yalnızca ekonomik getiri ile ölçülecek bir kavrama da indirgenemez.3 Ülkemizde yargısal denetimin gerçekleştirildiği idare alanında da hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı; aksine idari yargı sisteminin, ağır bir iş yükü altında ve idarenin direnciyle karşı karşıya kaldığı gözlemlenmektedir. Varılan bu sonuç, yargısal denetimle yetinilerek hukukla bağlı idarenin oluşturulabileceği yolundaki genel kabulün geçersizliğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde idare yapısı ve faaliyet alanı yargısal denetime elverişli değildir. Dolayısıyla idare hukukumuzun, idari yargılama hukuku ile yetinmeyip; idari yapıya ve idare alanına yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir. 4 Sonuç olarak, idarenin yargısal denetimi; idare hukukunun, hukuka bağlı idarenin kurulması için bulduğu en etkili yoldur. Nitekim, yargı kararlarının uygulanması konusunda idarelere herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı yani, idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi bulunmamaktadır. İdare hukukuna düşen görev ise, yargısal denetimden önce demokratik, saydam, hizmet ve edim sunmayı amaçlayan idareyi kurmalı; insan hakları kuralları, hukukun genel ilkeleri doğrultusunda idare birey ilişkilerini düzenlemelidir. 3 EMO - Kontrolsüz Güç Arayışında İktidarın Halk Oyunu 4 İdarenin Yargısal Denetimi ve Hukukun Üstünlüğü – Mehmet Ünlüçay İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2010 - 155 45 Üyelerimizden ESKİMİŞ, YIPRANMIŞ, HASAR GÖRMÜŞ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIĞI NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZLARIN KORUNMASINA YAPILAN KATKILAR Muammer DALGIÇ İnşaat Mühendisi Tarihi, kültürel mimari değerler açısından dünyanın en zengin coğrafyalarının içinde yer alan ülkemizde hızlı nüfus hareketleri neticesinde içinde yaşadığımız kentlerin yapı stoğundaki değişimler yenilemeler ile giderek sayıları azalan geçmiş anılarda kalan kent kimliğine damgasını vurmuş bulunan tarihi estetik mimari özellikleri bakımından dönemine özgü özellikleri bünyesinde barındıran yapılar sosyal ve ekonomik sebeplerle giderek azalmakta, çoğunlukla boşaltılarak bakımsız işlevsiz kalmakta yıkıma, yanmaya, yok olmaya varan sonuçlara neden olmaktadır. Geçmişin geleceğe mirası olan bu değerler (UNESCO) programları ve desteklemeleri sonucunda korumacılık anlayışı, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamu kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, mühendis ve mimar odaları önderliğindeki bilimsel ve teknik çabalar ile kültürel mirasımızın korunması, yaşatılması, işlevlendirilmesi geleceğe güvenle aktarılabilmesi konularında giderek artan bir ivme kazanmaktadır. Bu çalışmalar yurt içinde birçok ilde ilk öncü çalışmalara başlayan, İstanbul, İzmir, Ankara, Muğla, Antalya, Bursa, Nevşehir, Konya, Kayseri, Uşak, Kütahya, Manisa, Burdur, Isparta illerinde eski tarihi nitelikteki yapıların, hanların, arasta çarşılarının bakım, onarım yenileme çalışmaları halen sürdürülmekte, hemen hemen bütün illerimizde geçmişin kültürel miraslarının korunması için giderek artan çabalar gözlenmekte ancak, daha fazla uygulama yapılabilmesi için ilave bilinçlendirme yapılarak ilgililerin mevcut korumacılık teşvik ve desteklemelerinden haberdar edilmesi gerektiği, Tescilli Eski Eser Niteliğindeki yapı sahiplerinin bu yardımlardan nasıl faydalanabileceği konularının basit anlaşılabilir biçimde açıklanmasının çözüm odaklı önerilerin koruma olgusunun yerelleşmesi, geniş kitlelerce benimsenmesini, kültürel köklerimizin derinlik kazanmasına katkı sağlayacak sonuçlar doğuracağı inancıyla konunun kolay anlaşılabilir olması için soru cevap şeklinde açıklamalarının yapılması amaç edinilmiştir. Sit Alanı Nedir? Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup yaşadıkları devirlerin sosyal ekonomik mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır. Koruma Alanı Nedir? Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının muhafazaları veya tarihi çevre içinde korunmalarında etkinlik taşıyan korunması zorunlu alanlardır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu? Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere kurulmuşlardır. Röleve - Restorasyon Projesi Nedir? Röleve : Bir yapının ya da alanın mevcut durumunun belli ölçeklerde çizilen belgelemesidir. Restorasyon Projesi : Bir yapının mevcut işlevi veya öneri işlevlendirilmesi amacına uygun kitlesel ve mekansal bütünlüğünü koruyan, mimari ve bezeme elemanlarının izlenmesine olanak veren, gerektiğinde kaldırılabilir, değiştirilebilir müdahaleleri gösteren, yapının güçlendirilmesini sağlayabilen mühendislik projelerinin birlikte gösterildiği tasarımlardır. Restitüsyon Projesi: Yapının yapım sürecinden günümüze ulaşıncaya dek geçen süreçte dönem ekleri ve eksiltilerine ilişkin tarihsel etüde dayalı araştırma ve bilgileri gösteren çizimlerdir. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASINA YAPILAN KATKILAR Kültür Varlığı Nedir ? 1 - Özel ve Tüzel kişilere yapılacak katkılar: Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim kültür din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi yada tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde ve yer altında veya suyun altındaki bütün taşınır taşınmaz varlıklardır. Özel hukuka tabi özel ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan yardımdır. 46 Kasım 2010 - 155 Tescilli taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonu amacıyla verilen toplu konut kredileridir. Üyelerimizden Kültür ve Turizm Bakanlığından Yardım Almak İçin Başvuru Nasıl Yapılır? Taşınmaz kültür ve tabiat varlığı malikleri aşağıda sıralanan belgeleri hazırlayarak İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine başvururlar. a- Proje Hazırlanması için İstenen Belgeler: »» Taşınmazın kültür varlığı olarak tescil edildiğine ilişkin kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu kararı »» Yardım istenen projenin kapsamı süresi ve tahmini bedeline ilişkin rapor »» Yapının iç ve dış görünümlerini veren fotoğraflar »» Niteliği bozulmamış sit alanları »» Korunması gerekli sokak ve meydanlarda yer alan yapılar »» Başvurulduğu yıl içinde tamamlanabilecek projeler »» Mülkiyeti gerçek kişilere ait taşınmaz kültür varlıkları »» Mülkiyeti Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı tanınan vakıflar ile kamuya yararlı derneklere ait taşınmazlar »» Bunlar dışında kalan ve mülkiyeti tüzel kişilere ait taşınmazlar »» Tapu örneği ya da çaplı tasarruf belgesi Yardım Tutarı Nedir? »» Fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği »» Kanuni tebligat adresi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılacak yardım tutarı: b- Proje Uygulanması için İstenen Belgeler Proje hazırlanması için ellibin (50.000)TL’yi, »» Proje uygulamasının kapsamı Uygulamalar için tahmini uygulama bedelinin %70’ini, »» İşin bitirilme süresi »» Uygulama aşamaları ve tahmini bedele ilişkin rapor »» Yapının iç ve dış görünümlerini veren fotoğraflar »» Tapu örneği ya da çaplı tasarruf belgesi »» Belediye ile ilgili bölge koruma kurulu tarafından onaylanmış arsanın ve yapının durumunu gösteren 1/500 ölçekli vaziyet planı »» Belediye ile ilgili koruma kurulundan onaylanmış röleve, restorasyon ve gerekiyorsa restitüsyon projeleri Tahmini uygulama bedeli ne olursa olsun ikiyüzbin (200.000) TL’yi geçemez. Uygulamanın tahmini bedeli 50.000 TL’yi geçmiyorsa bu bedelin %100’üne kadar parasal yardım yapılabilir. Sözleşme Nasıl Yapılır? Kültür ve Turizm Bakanının onayı ile kesinleşen komisyon kararları İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile başvuru sahibine bildirilir. İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile başvuru sahibi arasında sözleşme imzalanır. »» Fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği Ödeme Nasıl Yapılır? »» Kanuni tebligat adresi Sözleşme imzalandıktan sonra komisyonca belirlenecek ön ödeme hak sahibine ödenir. Diğer ödemelerde Kültür varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce yapılacak denetim raporlarına göre uygulamanın %50’yi geçtiği saptandığında komisyonca uygun görülen toplam yardımın %30’u ödenir. Başvurular Nasıl incelenir? İçinde bulunulan yılın Eylül Ayının sonuna kadar İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine sunulan belgeleri içeren dosyalar Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne iletilen belgeler kendi personelince incelenir. İnceleme sonuçları her yıl Mart Ayı başında toplanan Bakanlık bünyesindeki komisyonda incelenir. Uygulamalara İlişkin Değerlendirme Ölçüleri Nelerdir? »» Mevcut durumları ivedilikle ele alınmaları gereken yapılar »» Mimari ve kültürel açıdan dönemsel ve bölgesel özellik gösteren yapılar İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Son ödeme uygulama tamamlandığında yapılır. 2 - Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Restorasyonu Amacıyla Verilen Toplu Konut Kredileri: 2895 Sayılı Toplu Konut Kanunu uyarınca verilecek kredilerin en az %10’u tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu işlemlerine ilişkin başvurularda kullandırılır. Bu kapsamdaki öncelikli projeler Bakanlık ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca müştereken belirlenir. Kasım 2010 - 155 47 Üyelerimizden Başvurular Nasıl Yapılır? Kredi Ödemeleri Nasıl Yapılır? Krediden yararlanarak mülkiyetindeki tescilli kültür varlığının bakım onarım ve restorasyonunu yaptırmak isteyen gayrimenkul sahibi Toplu Konut İdaresine yazılı olarak başvuruda bulunur. Başvuru sırasında aşağıdaki doküman ve bilgilerin bulunması zorunludur. Kredi ödemeleri yapılmış işleri belgeleyen ve usulüne uygun şekilde düzenlenmiş hakediş raporlarına göre yapılır. Verilen avans son hakedişle tamamlanmak üzere hakedişlerden eşit oranlarda kesilir. Başvuruda istenenler: »» Dilekçe »» Onarılacak eserin Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu tarafından onaylanmış röleve ve restorasyon projeleri ile restorasyon raporu »» Onaylı projeye göre düzenlenmiş keşif raporu »» İş programı »» Yapının dışını, içini ve çevresini detaylı biçimde gösteren tanıtıcı nitelikli fotoğraflar (en az 9x12 cm boyutlarında) »» Arsanın ve binanın durumunu gösteren belediyesinden onaylı vaziyet planı (1/200 veya 1/500 ölçekli) »» Tapu örneği, çaplı tasarruf vesikası »» Nüfus cüzdanı örneği ve ikametgah belgesi Kredi kullanılacak olan yapının mülkiyeti hisseli ise, hissedarların her birinin ayrı ayrı dilekçe, nüfus cüzdanı örneği ikametgah belgesi ve muvafakatname vermesi veya hissedarlardan birine vekaletname vermesi gereklidir. Kredi Miktarı Nedir? Kredinin miktarı projenin keşif bedelinin en fazla %70’i oranında olup, 2010 yılı için bu miktar 85.000 TL geçemez. Taşınmaz kültür varlığı için verilecek kredi miktarının %15’i bankaca gerekli teminatlar alındıktan sonra avans olarak ödenir. Kredi Kullanmaya Nasıl Başlanır? Kredinin kullandırılması kararı verildikten sonra: »» Toplu Konut İdaresi tarafından kredi açılan proje için ilgili bankaya gerekli talimatlar verilir. »» Banka ile kullanıcı arasında sözleşme imzalanır ve söz konusu taşınmaz kültür varlığı üzerine tahsis edilen kredinin %100 fazlası üzerinden bankaca ipotek tahsis edilir. Teminat olarak gösterilecek gayrimenkullerin tasarrufa ve ipoteğe mani herhangi bir engeli bulunmamalıdır. Hisseli gayrimenkule bütün hissedarların borca ve ipoteğe iştirakları halinde kredi açılabilir. 48 Kasım 2010 - 155 Hakediş raporları, taşınmaz kültür varlığının yer aldığı bölgede bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile TOKİ tarafından onaylandıktan sonra geçerlik kazanır ve ödemesi yapılır. Son hakediş geçici kabul işlemi yapıldıktan sonra ödenir. Kredi Verilen Projeler Nasıl denetlenir? Kredi verilen projelerin uygulama aşamasındaki denetimi TOKİ tarafından görevlendirilen uzmanlar ile Bakanlık tarafından görevlendirilecek ilgili Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü uzmanları tarafından müştereken yapılır. Kredilerin Faizi ve Geri ödeme Süresi Nedir? Kullandırılan kredinin faizi yıllık %4, vadesi ise 10 yıl olup geri ödemeler aylık sabit taksitler halinde tahsil edilecektir. Kredilerin Geri Ödemesi Ne Zaman Başlar? Kredi kullanan gerçek ve tüzel kişilerin geri ödemeleri son hakedişin ödenmesinden sonra, bankanın kredi kullanıcısına vereceği 10 yıllık geri ödeme tablosundaki tarihle başlar. Ancak geri ödemenin başlangıç tarihi ile son hakediş ödendiği tarih arasındaki süre 3 ayı geçemez. Vergilendirmeye İlişkin Açıklamalar »» Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlığı Malikleri veraset ve İntikal Vergisi ödemezler. »» 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz kültür varlıklarının Röleve, Restorasyon ve Restitüsyon Projelerine münhasır olmak üzere bu projelerden yararlananlara verilen mimarlık hizmetleri ile projelerin uygulanması kapsamında yapılacak teslimler Katma Değer Vergisinden muaftır. »» Koruma Bölge Kurulları Kararına uygun olarak taşınmaz kültür varlıklarında yapılan onarım ve inşaat işleri Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınacak vergi harç ve harcamalara katılma paylarından müstesnadır. Kaynak: Son Yasal Düzenlemelerde Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması ve Yerel Yönetimler. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları/3035 Üyelerimizden BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖZÜRLÜ KİŞİLERİN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NDEN ALINTILAR Ayşe BAYSAL İnşaat Mühendisi Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi, 13 Aralık 2006 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 61/106 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Sözleşme, 20 ülkenin onayını takiben ve onaylayan ülkeler açısından 03 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz 30 Mart 2007 tarihinde imzaya açılan Sözleşme’yi ilk imzalayan ülkelerden biridir. Sözleşme, özürlü kişilerin haklarına bütüncül bir koruma sağlayan ve bağlayıcılığı olan uluslararası nitelikte ilk ve tek yasal araçtır. Amaç Bu sözleşme’nin amacı, özürlülerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik etmek, korumak ve sağlamak ve varlıklarına içkin onura saygıyı güçlendirmektir. Özürlü kavramı, diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel veya zihinsel veya düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişileri içermektedir. Genel İlkeler İşbu Sözleşme şu ilkelere dayanacaktır: a) Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin varlıklarına içkin olan insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi; b) Ayrımcılık yapılmaması; c) Özürlülerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması; d) Farklılıklara saygı gösterilmesi ve özürlülerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi; e) Fırsat eşitliği; f ) Erişebilirlik/ulaşabilirlik; g) Kadın ve erkekler arasında eşitlik; h) Özürlü çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması. Genel Yükümlülükler 1.Taraf Devletler özürlülüğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeksizin tüm özürlülerin insan hak ve temel özgürlüklerinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesini sağlamak ve özürlülerin hak ve özgürlüklerini güçlendirmekle yükümlüdür. Bu amaç doğrultusunda Taraf Devletler şunları taahhüt etmektedir; İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr a) Bu Sözleşme’de tanınan hakların uygulanması için gerekli tüm yasal, idari ve diğer tedbirleri almayı; b) Yürürlükte mevcut, özürlüler aleyhinde ayrımcılık teşkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaları değiştirmek veya ortadan kaldırmak için gerekli olan, yasama faaliyetleri dahil uygun tüm tedbirleri almayı; c) Tüm politika ve programlarda özürlülerin insan haklarının korunmasını ve güçlendirilmesini dikkate almayı; d) Bu sözleşme’yle bağdaşmayan eylemler veya uygulamalardan kaçınmayı ve kamu kurum ve kuruluşlarının bu Sözleşme’ye uygun davranmalarını sağlamayı; e) Kişiler, örgütler veya özel teşebbüslerin özürlülüğe dayalı ayrımcı uygulamalarını engellemek için gerekli tüm uygun tedbirleri almayı; f ) Standartlar ve rehber ilkelerin geliştirilmesinde evrensel tasarımdan yararlanılması ve özürlülerin özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere evrensel olarak tasarlanmış ve mümkün olduğunca az değişikliği ve düşük maliyeti gerektiren ürünler, hizmetler, ekipman ve tesislerin araştırılması, geliştirilmesi, temini ve kullanılabilirliğini sağlamayı veya desteklemeyi; g) Maliyeti karşılanabilir teknolojilere öncelik vererek bilgi ve iletişim teknolojileri, hareket kolaylaştırıcı araçlar, yardımcı teknolojiler gibi özürlülere yönelik yeni teknolojilerin araştırılması, geliştirilmesi, temini ve kullanılabilirliğini sağlamayı veya desteklemeyi; h) Özürlülere yeni teknolojiler dahil hareket kolaylaştırıcı araçlara, yardımcı teknolojilere ve bunların beraberindeki diğer yardımcı ve destekleyici hizmetler ile tesislere ilişkin erişim bilgilerinin sağlanması; i) Özürlüler ile çalışan meslek sahipleri ve yönetici personelin bu Sözleşme’de tanınan haklara ilişkin eğitimin geliştirilmesi ve böylece bu haklarla güvence altına alınan destek ve hizmetlerin iyileştirilmesi; Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Eşitlik Taraf Devletler; 1-Herkesin hukuk önünde ve karşısında eşit olduğunu ve ayrımcılığa uğramaksızın hukuk tarafından eşit korunma ve hukuktan eşit yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul eder. 2-Özgürlüğe dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklayacak ve özürlülerin herhangi bir nedene dayalı ayrımcılığa karşı eşit ve etkin bir şekilde korunmasını güvence altına alacaktır. 3-Eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak Kasım 2010 - 155 49 Üyelerimizden üzere özürlülere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli tüm adımları atacaktır. 4-Özürlülerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirler işbu Sözleşme amaçları doğrultusunda ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir. Farkındalığın Artırılması Taraf Devletler aşağıdaki amaçları gerçekleştirmek için, acil, etkin ve uygun tedbirleri almayı taahhüt eder. a) Aile dahil toplumun her kesiminde özürlülere yönelik farkındalığın artırılması ve özürlülerin hakları ve insanlık onurlarına saygı duyulmasını teşvik etmek; b) Yaşamın her alanında özürlülere yönelen klişeler, önyargılar, incitici uygulamalar ile cinsiyet ve yaş temelli ayrımcı davranışlarla mücadele etmek; c) Özürlü bireylerin kapasiteleri ve katkılarına ilişkin farkındalık yaratmak. Bu amaca yönelik tedbirler aşağıdakileri içermektedir; hizmet erişimine ilişkin asgari standart ve rehber ilkelerin geliştirilmesi, duyurulması ve bunlara ilişkin uygulamaların izlenmesi; d) Kamuya açık tesisleri işleten veya kamuya hizmet sunan özel girişimlerin, özürlülerin erişilebilirliğini her açıdan dikkate almalarının sağlanması; e) İlgili kişilerin, özürlülerin karşılaştığı ulaşılabilirlik sorunlarıyla ilgili olarak eğitilmesi; f ) Kamuya açık binalar ve diğer tesislerde Braille alfabesi ve anlaşılması kolay biçimde işaretlemeler yapılması; g) Kamuya açık binalara ve tesislere erişimi kolaylaştırmak için rehberler, okuyucular ve profesyonel işaret dili tercümanları dahil çeşitli canlı yardımların ve araçların sağlanması; h) Özürlülerin bilgiye erişimini sağlamak için onlara uygun yollarla yardım ve destek sunulmasının teşvik edilmesi; ı) Özürlülerin internet dahil yeni bilgi ve iletişim teknolojilerine ve sistemlerine erişiminin teşvik edilmesi; 2-Özürlü bireylerin haklarının kabul edilebilirliği konusunda toplumun eğitimi; j) Erişilebilir bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemlerinin tasarım, geliştirme ve dağıtım çalışmalarının ilk aşamadan başlayarak teşvik edilmesi ve böylece bu teknoloji ve sistemlere özürlüler tarafından asgari maliyetle erişilebilmesinin sağlanması; 3-Özürlülere yönelik olumlu yaklaşımların ve toplumsal farkındalığın artırılması; Risk Durumları ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar 1-Toplumda farkındalık yaratmaya yönelik etkin kampanyaların tasarlanması, başlatılması ve sürdürülmesi; 4-Özürlü bireylerin becerileri, meziyetleri ve yeteneklerinin işyerlerine ve iş piyasasına katkısının toplumca tanınmasını teşvik etmek; 5-Özürlülerin tüm kitle iletişim araçlarında Sözleşme’nin amacına uygun bir yaklaşımla tanımlanmasını cesaretlendirmek; 6-Özürlülere ve haklarına ilişkin farkındalığı artırıcı eğitim programlarını teşvik etmek, Erişebilirlik/Ulaşılabilirlik Taraf Devletler özürlülerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve özürlülerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dahil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal ve hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri alacaklardır. Bu tedbirler erişim önündeki engellerin tespitini ve ortadan kaldırılmasını da içerecektir. Bu tedbirler aşağıda belirtilen yer ve hizmetler bakımından da geçerlidir. a) Binalar, yollar, ulaşım araçları ve okullar, evler, sağlık tesisleri ve işyerleri dahil diğer kapalı ve açık tesisler; b) Elektronik hizmetler ve acil hizmetler de dahil olmak üzere bilgi ve iletişim araçları ile diğer hizmetler; c) Kamuya açık veya kamu hizmetine sunulan tesis ve 50 Kasım 2010 - 155 Taraf Devletler silahlı çatışma halleri, acil insani durumlar ve doğal afetler de dahil olmak üzere risk durumlarında özürlülerin korunması ve güvenliğinin sağlanması için insancıl hukuk ve uluslar arası insan hakları hukuku dahil uluslar arası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tüm tedbirleri alacaktır. Sömürü, Şiddet veya İstismara Maruz Kalmama Taraf Devletler, Özürlülerin işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye veya cezaya karşı diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmasını sağlamak için etkin bir şekilde tüm yasal, idari, yargısal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Özürlülerin ev içinde ve dışında sömürüye uğramasının, şiddete ve istismara maruz kalmasının, bu tutumların cinsiyete dayalı halı dahil her biçimden korumak için uygun yasal, idari, sosyal, eğitsel ve diğer tüm tedbirleri alacaktır. Özürlülere, ailelerine, onların bakımını sağlayanlara cinsiyetlerine ve yaşlarına uygun yardım ve desteği sağlayarak sömürü, şiddet ve istismar vakalarının nasıl önleneceğine, tespit edileceğine ve bildirileceğine dair bilgi ve eğitim vererek sömürünün, şiddetin ve istismarın her biçimini önleyici uygun tüm tedbirleri- yaş, cinsiyet ve özürlülük konularına duyarlı olarak- alacaktır. Üyelerimizden Tabiiyet Taraf Devletler, Özürlü çocukların doğum sonrasında derhal nüfusa kaydedilmesi ve doğuştan isim edinmesi, uyrukluk kazanma ve mümkün olduğu ölçüde kendi ebeveynlerini bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahip olmalarını sağlamalıdır. Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dahil Olma a) Özürlüler diğer bireylerle eşit koşullar altında ikametgahlarını ve nerede ve kiminle yaşayacaklarını seçme hakkına sahiptir ve özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar; b) Özürlülerin kişisel destek dahil olmak üzere toplum içinde yaşamak ve topluma dahil olmak için ihtiyaç duydukları konut içi, kurum içi ve diğer toplumsal destek hizmetlerine erişimleri sağlanmalı ve özürlülerin toplumdan tecridi ve ayrı tutulması önlenmelidir. c) Özürlülerin, olanaklar çerçevesinde azami ölçüde bağımsız hareket edebilmesini sağlamak için etkin bir şekilde gerekli tüm tedbirler alınmalıdır. d) Özürlülere ve özürlü kişilerle çalışan uzman personele özürlülerin hareket becerilerinin geliştirilmesi konusunda eğitim verilmelidir. Konut ve Aile Dokunulmazlığı 1-Taraf Devletler; a) Evlilik çağına gelmiş özürlülerin evlenme ve aile kurma hakkının tanınması ve bu hakkın evlenmek isteyen eşlerin serbest iradeleri ve rızaları doğrultusunda kullanılmasını; b) Özürlülerin çocuklarının sayısına ve yaş aralığına serbestçe ve sorumluluğunu taşıyarak karar verme hakkının ve yaşlarına uygun bilgiye, üreme ve aile planlaması eğitimine erişim hakkının tanınması ve bu haklarını kullanmaları için gereken araçların oluşturulması; c) Çocuklar dahil özürlüler diğer bireylerle eşit koşullar altında doğurganlıklarından mahrum bırakılmamasını sağlamalıdır. 2-Taraf Devletler velayet, vesayet, kayyımlık, evlat edinme veya ulusal mevzuatta bu kavramların benzerlerinin yer aldığı kurumlar hususunda –her durumda çocukların yararlarının üstün tutulması şartıyla-özürlü hakları ve sorumluluklarını güvence altına alacaklardır. Özürlüler çocuklarının bakım sorumluluklarını yerine getirirken uygun desteği sunmalıdır. 3-Taraf Devletler, özürlü çocukların aile yaşamlarıyla ilgili olarak diğer bireylerle eşit haklara sahip olmasını, bu hakları yaşama geçirmek ve özürlü çocukların saklanması, terk edilmesi, ihmal edilmesi ve ayrı tutulmasının önüne geçmek üzere özürlü çocuklara ve ailelerine erken ve kapsamlı bilgi, hizmet ve destek sunmalıdır. 4-Taraf Devletler, bir çocuğun ailesinin istemi olmadan ailesinden ayrılmamasını sağlamalıdır. Bunun istisnası İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr yargısal denetime tabi yetkili mercilerin çocuğun üstün yararı gereğince ailesinden ayrılmasının gerekli olduğuna uygulanan yasa ve usuller uyarınca karar vermelidir. 5-Taraf Devletler, özürlü çocuğun çekirdek ailesinin çocuğa bakamaması durumunda, çocuğa geniş anlamda aile üyeleri, bunun mümkün olmadığı durumda aile ortamını sağlayacak bir sosyal çevrede alternatif bakım sağlanması için her türlü çabayı göstermeyi taahhüt ederler. Eğitim 1-Taraf Devletler tarafından aşağıdaki hedefler gözetilmelidir; a) İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temek özgürlüklere ve insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi; b) Özürlülerin kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin potansiyellerinin en üst derecesinde gelişiminin sağlanması; c) Özürlülerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımının sağlanması. 2-Taraf Devletler bu hakların yaşama geçirilmesi için aşağıda belirtilenleri sağlamalıdır: a) Özürlüler özürleri nedeniyle genel eğitim sisteminden dışlanmamalı ve özürlü çocuklar özürleri nedeniyle parasız ve zorunlu ilk ve orta öğrenimlerin dışında tutulmamalıdır; b) Yaşadıkları çevrede bütünleştirici, kaliteli ve parasız ilk ve orta öğretime diğer bireylerle eşit olarak erişebilmelidir; c) Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır; d) Özürlülerin genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almaları; e) Özürlülere yönelik bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirlerin, özürlülerin eğitime tam katılımı/bütünleştirme hedefine uygun olarak akademik ve sosyal gelişimi artırıcı ortamlarda sağlanması; f ) Braille ve diğer biçemlerdeki yazıların okunmasının öğrenilmesi, beden dilinin ve alternatif iletişim araçları ve biçimleri ile yeni çevreye alışma ve bu çevrede hareket etme becerilerinin öğrenilmesini, akran desteği ve rehberlik hizmetlerinin kolaylaştırılması; g) İşaret dilinin öğrenilmesine, işitme ve konuşma özürlülerinin dilsel kimliğinin gelişmesine yardımcı olunması; h) Görme, işitme veya hem görme hem işitme konuşma özürlü kişilerin özellikle çocukların eğitiminin en uygun dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve sosyal gelişimini artırıcı ortamlarda sunulmasını sağlamak. i) Özürlü olanlar dahil olmak üzere, işaret dilini ve Braille alfabesini bilen öğretmenlerin işe alınması ve eğitimin Kasım 2010 - 155 51 Üyelerimizden her düzeyinde çalışan uzmanların ve personelin eğitimi için uygun tedbirleri alacaklardır. Söz konusu eğitim özürlülüğe ilişkin farkındalığın artırılmasını, alternatif iletişim araç ve biçimleri ile destekleyici eğitim tekniklerinin ve materyallerinin kullanılmasını içermelidir. j) Taraf Devletler özürlülerin genel yüksek okul eğitimine, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömür boyu süren eğitime ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle eşit koşullar altında erişimini sağlayabilmek için, uygun makul düzenlemelerin yapılmasını sağlamalıdır. Komite 12 uzmandan oluşur. Komite üyeleri; kişisel kapasiteleri ölçüsünde çalışmalı, ahlaki değerleri yüksek olmalı ve Taraf Devletlerce sözleşmenin içerdiği alanlarla ilgili başarıları ve deneyimleri kabul gören kişiler arasından seçilmelidir. Komite üyeleri Taraf Devletlerin gösterdikleri adaylardan oluşan bir listeden gizli oyla seçilir. Seçimlerde Taraf Devletlerin en az 3/2 ‘si hazır bulunmalıdır. Üyeler en fazla oyu alan ve temsil edilen devletlerin oylarının mutlak çoğunluğu ile seçilir. Çalışma ve İstihdam Taraf Devletler: a) İşe alım ve istihdam edilme koşullarında, istihdamın sürekliliği, kariyer gelişimi ve sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları dahil olmak üzere, istihdama ilişkin her hususta, özürlülüğe dayalı ayrımcılığı yasaklar; b) Adil ve uygun çalışma koşullarının sağlanmasına ilişkin olarak, özürlülerin hakları diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmalıdır. Bu koşul fırsat eşitliğini, eşit işe eşit ücret ilkesinin korunmasını ve tacizden korunma ve mağduriyetin giderilmesi dahil olmak üzere güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarını sağlar; c) İş ve sendikal haklarını diğer bireylerle eşit koşullar altında kullanabilmelerini sağlar; d) Özürlülerin genel teknik ve mesleki rehberlik programlarına, yerleştirme hizmetlerine, mesleki ve sürekli eğitime diğer bireylerle eşit koşullar altında etkin bir şekilde erişimini sağlar; e) İş piyasasında özürlülerin istihdam olanaklarının ve kariyer gelişiminin desteklenmesine ve özürlülerin iş aramasına veya işe başlamasına, çalışmaya devam etKARE BULMACA mesine ve işe geri dönmelerine yardım eder;ÇÖZÜMÜ f ) Serbest çalışma, girişimcilik, kooperatif 1 2 3 4 kurma 5 6 7 ve8 1 M İ geliştirir; H A N İ K kendi işini kurma konusundaki fırsatları 2 İ R İ g) Özürlüleri kamu sektöründe istihdam eder; A Ğ I T 3 L A Z I M T O KARE BULMACA ÇÖZÜMÜ h) Olumlu ayrımcılık içeren eylem teşvik4 İprogramları, A R Y A T 5 T uygun O A politika Y A L ve A ler ve diğer tedbirleri de içerebilecek 1 2 3 4 5 6 7 8 9 6 10A M A Z O N tedbirlerle, özürlülerin özel sektörde istihdam edilme-L 1 M İ H A N İ K O 7 MR A N K A Z I lerini 2destekler; İ R İ A Ğ I T 8 Aİ C A P Y E T 3 L A çalıştığı Z I M iş yerlerinde T O R 9 Smakul i) Özürlülerin Z A Rdüzenlemeleİ F K E 4 İ Asağlar; R Y A T A10 KM A L İ Z A R rin yapılmasını 5 T O A Y A L A M A j) Özürlülerin 6 A M açık A Z işOpiyasasında N L İ işR deneyimi kazanmaSUDOKU ÇÖZÜMLERİ sını sağlar; 7 R A N K A Z I A 8 İ C A P Y E T İ SUDOKU ( kolay ) k) Özürlüler için mesleki rehabilitasyon, işte kalma ve 9 Z A R İ F K E T E işe dönüş 10 M programlarını A L İ Z yürütür; A R İ N 3 5 6 9 7 8 4 2 l) Özürlülerin kölelik altında tutulmalarını 7 1 8 engellemeli 2 5 4 6 9 9 2 4 6 bireylerle 1 3 8 7 ve zorla veya mecburi çalışmaya karşı diğer SUDOKU ÇÖZÜMLERİ 4 6 2 1 3 9 5 8 eşit koşullar altında korumalıdır. Kaynak: Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi BULMACA ÇÖZÜMLERİ KARE BULMACA ÇÖZÜMÜ Kare Bulmaca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 6 9 5 8 2 1 7 3 4 8 -7155 1 3 4 6 2 5 9 52 Kasım 2010 2 4 3 7 9 5 1 6 8 2 3 4KARE 5 BULMACA 6 7 8ÇÖZÜMÜ 9 10 İ H A N 1 İ 2 K3 4 5 O6 7M8 1 M İ H A N İ K R İ A Ğ I T A Ğ I AT 2 İ R İ A Z I M 3 L A TZ O I M R T SO 4 İ A R A R Y A T AY AKT 5 T O A Y A L A O A 6Y A AM LA ZA O MN AL M A Z 7O R NA N L K İA ZR I 8 İ C A P Y E T A N 9K Z AA ZR İ I F KAE C A P 10 MY EA LT İ İZ A R A R İ F K E T E A L SUDOKU İ Z AÇÖZÜMLERİ R İ N 9 10 O M A R S A K M A İ R A İ T E İ N SUDOKU ( kolay ) 9 10 O M A R S A K M A SUDOKU İ R A 8 İ 3 T E 4 İ N 5 3 5 6 9 8 )2 ( orta 2 4 6 66 22 17 85 99 42 31 77 56 SUDOKU ÇÖZÜMLERİ 7 1 SUDOKU 9 SUDOKU ( kolay )48 Sudoku (Kolay) 53 14 5 9 4 2 86 1 27 61 4 1 7 6 3 5 2 8 9 3 5 8 9 4 6 1 7 2 6 9 3 18 93 3 74 55 2 8 8 4 6 7 1 2 9 3 6 4 59 6 5 1 1 3 5 7 5 1 34 68 83 8 4 3 99 71 25 3 5 6 9 7 8 4 2 1 65 98 54 81 27 12 6 9 3 ( orta ) 7 1 8 2 5 4 86 77 11 38 49 63 22 49833 7 74 955 56 9 2 4 6 1 3 6 2 7 4 9 5 3 1 78 8 4 6 8 55 37 92 76 24 11 2 9 7 83 16 48 39 55 67 1 3 5 71 24 69 43 92 88 9 2 6 3 1 7 8 4 5 3 1 6 9 2 7 97 45 5 89 27 8 71 33 8 15 62 4 2 9 4(Orta) 6 Sudoku 2 1 7 3 4 9 2 6 3 1 7 8 4 5 SUDOKU ( zor ) 7 4 5 8 9 27 8 13 13 6 4 6 2 5 9 1 3 8 2 5 64 4 39 27 7 9 59 71 8 66 28 5 4 1 3 4 2 1 9 8 3 5 7 6 3 5 6 4 7 1 2 8 9 7 5 8 9 4 6 7 3 1 2SUDOKU 1 3 7 5 8 2 9 4 6 Özürlü Hakları 9 3 5 6 Komitesi 9 7 8 4 2 1 6 9 5 8 2 1 7 3 4 4 1 8 2 Sekreterliği 5 4 6 9 3tarafından bu SözleşmeBirleşmiş 7Milletler 8 7 1 3 4 6 2 5 9 3 9 2 4 6 1 3 8 7 5 de verilen görevleri yerine getirmek 2 4üzere 3 7 bir 9 5özürlü 1 6 8 5 4 6 2 1 3 9 5 8 7 hakları komitesi kurulur. 8 5 8 9 4 6 7 3 1 2 1 1 3 7 5 8 2 9 4 6 SUDOKU ( kolay ) 1 M İ L İ T A R İ Z M ( zor ) Sudoku (Zor) 7 8 6 2 5 4 1 3 2 1 9 8 3 5 7 6 5 6 4 7 1 2 8 9 4 9 7 1 2 3 6 8 6 7 3 5 4 1 9 2 3 2 8 9 6 7 5 4 7 9 5 2 4 8 6 3 1 6 1 4 5 3 9 8 2 7 2 8 3 1 6 7 9 4 5 5 4 9 7 1 2 3 6 8 8 6 7 3 5 4 1 9 2 1 3 2 8 9 6 7 5 4 7 9 5 2 4 8 6 3 1 6 1 4 5 3 9 8 2 7 2 8 3 1 6 7 9 4 5 genç-İMO EYLÜL-EKİM 2010 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİ 29.09.2010 Ege Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde yaptığımız tanışma toplantımızda 40 öğrenci arkadaşımıza gençİMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmıştır. Toplantımızda Ender Kılınç İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini, Cihan Demirci ise genç-İMO İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd. Doç. Dr. İsmail ÇİL’e teşekkürlerimizi sunarız. 01.10.2010 Dokuz Eylül Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde, yaptığımız tanışma toplantımıza 80 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda Mert Kılıç İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini, Metin Görgeç ise genç-İMO İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Ayrıca herkese genç-İMO bültenleri ve genç-İMO broşürleri dağıtılmıştır. Odamızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Yrd. Doç. Dr. Okan FISTIKOĞLU’na teşekkürlerimizi sunarız. 12.10.2010 Celal Bayar Üniversitesi genç-İMO İzmir Tanışma Toplantısı İnşaat Mühendisliğine Giriş dersinde, yaptığımız tanışma toplantımıza 75 öğrenci katılmıştır. Toplantımızda Abdurrahman Gülden ve Erkay Kılıç genç-İMO İzmir Etkinlik sunumlarını yapmışlardır. Daha sonra söz alan Manisa Şube genç-İMO sorumlusu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Nazım Obus genç-İMO ve Oda uygulamaları hakkında bilgi vermiştir. Ardından İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ayhan Emekli ve İzmir Şube çalışanı Hüseyin Kuzu yine Oda çalışmaları, uygulamaları ve genç İMO hakkında bilgi vermişlerdir. Ayrıca herkese genç-İMO broşürleri dağıtılmış ve mesleğimizle ilgili kısa bir anket yapılmıştır. OdaİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr mızın öğrencilere olan bakışını anlatma fırsatını bize tanıdığı için Prof. Dr. Ümit Gökkuş’a ve Araş. Gör. Soner Şeker’e teşekkürlerimizi sunarız. 14.10.2010-17.10.2010 İzmir Yapı Fuarı İMO Stand Çalışması 16. İzmir Yapı Fuarında açtığımız standımızda, deprem hakkında gerek dağıtılan broşürler, gerek bire bir ilgilenilerek fuarı ziyaret edenlere bilgi verilmiştir. Bunun dışında 17 Ağustos’ta açılan stantlarda yapmış olduğumuz anketlerden yapı fuarında yaklaşık 150 vatandaşla birebir görüşülerek anket yapıldı. Stant çalışmalarında emeği geçen öğrenci arkadaşlarımız Ali Kemal ÖZTÜRK, Baran POLAT, Belemir ÜNLÜ, Ebru AYDINDAĞ, Hazal CANPOLAT, Öyküm AĞBABA’ya teşekkür ederiz. 04.10.2010-15.10.2010 DEÜ ve EGE Üniversitesi genç-İMO kayıt Masaları Yaklaşık 2 hafta boyunca Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi’nde genç-İMO kayıt masaları açtık. Açmış olduğumuz masalarda deprem broşürleri ve genç-İMO bültenleri dağıtıp 2 üniversiteden yaklaşık Kasım 2010 - 155 53 genç-İMO 150 tane yeni genç-İMO kaydı aldık. Masalarda görev alan öğrenci arkadaşlarımıza teşekkür ederiz. 19.10.2010 genç-İMO – Geçit Beton Prefabrikasyon Uygulamaları Semineri genç-İMO ve GEÇİT’in birlikte düzenlemiş olduğu ve İnş. Yük. Müh. Erol AR’ın sunmuş olduğu Beton Prefabrikasyon Semineri Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 2.Kat B 202 No’lu salonda yaklaşık 30 öğrencinin katılımıyla gerçekleşti. Prefabrike elemanların üretim aşamaları, nakliye şekilleri ve uygulandığı yapı türleri üzerinde duruldu. Ege Üniversitesi Stand Çalışması Dokuz Eylül Üniversitesi Stand Çalışması 54 Kasım 2010 - 155 26-27.10.2010 Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi genç-İMO Sınıf ve Üniversite Temsilci Seçimleri İMO Öğrenci Üye Yönetmeliği gereği, 26–27 Ekim 2010 tarihlerinde Dokuz Eylül ve Ege Üniversitelerinde sınıf ve üniversite temsilci seçimi yapılmıştır. Yaptığımız seçimlere ilgi yoğun olmuştur. genç-İMO genç-İMO 2. YAZ EĞİTİM KAMPI Metin GÖRGEÇ Dokuz Eylül Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi 2009 yılında ilki gerçekleştirilen genç-İMO Yaz Eğitim Kampının ikincisi 31 Ağustos - 7 Eylül 2010 tarihleri arasında İzmir’de yapıldı. genç-İMO örgütlülüğü için önemli bir yere sahip olan kampa her üniversiteden yaklaşık 100 inşaat mühendisliği öğrencisi arkadaşımız katıldı. Kamp öncesinde programın oluşumunda da yer alan genç-İMO öğrenci konseyi kamp yürütücülüğünü de üstlenmişti. Kampın ilk günü olan 31 Ağustos günü sabah erkenden gelmeye başlayan arkadaşlarımızın heyecanı yüzlerinden okunuyordu. Kampa katılan arkadaşlar ilk andan itibaren birbirleriyle tanışıp kamp havasına girmişlerdi. Kayıtlarını yaptıranlar kendilerine verilen çadırları zaman kaybetmeden hep birlikte kurdular. Akşam yemeğinden sonra kamp kurallarını hatırlatan kısa bir toplantıyla katılımcılar bilgilendirildi. Geçen kampın atölye çalışmalarının özet görüntüleri katılımcılarla paylaşıldı. Teoman Öztürk belgesel gösterimi yapıldı. Celal Bayar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencilerinin oluşturduğu grup Betonarmy tarafından kısa bir konser verildi. Ertesi gün olduğunda şaşırtıcı bir biçimde sabah saat 8.00’de katılımcıların hepsi uyanmış sabah sporunu yapmak için alana toplanmışlardı. Kahvaltının ardından Aziz Konukman’ın “Türkiye’ye Bakış” konulu söyleşisi katılımcılar tarafından ilgiyle dinlendi. Kampta tiyatro, sinema, fotoğrafçılık, heykel, dalış, atölyelerinden en az ikisine kayıt yaptıran arkadaşlar atölye çalışmalarına öğle yemeğinden hemen sonra başlamışlardı. Kampın olduğu tarih Türkiye açısından çok önemli olan Anayasa değişikliği referandumu öncesine denk gelmişti. Atölye çalışmalarından sonra akşamüstü referandum sürecinde durumu değerlendirmek için Yaşar Seyman ve Oğuzhan Müftüoğlu bizlerle birlikteydi. Panel gece geç saatlere kadar sürse de panelden sonra da referandum tartışması sürdü. 2 Eylül ve 3 Eylül günleri ahşap konulu atölyede “Çağdaş Yapılarda Ahşabın Kullanım Alanları” Mimar Ela Çil, “Geleneksel Konutlar Ahşap Konut Mirası” Mimar Vedat Tokyay, “Ahşap Yapı Tasarımı” konulu seminer de İnşaat Mühendisi Erdem İnce tarafından verildi. 3 Eylül Cuma öğleden sonra programda “Foça’da Serbest Zaman” olarak yer alan kısımda Foça’ya giden genç-İMO üyeleri, yapılacak referandum öncesi HAYIR yürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında Foça halkının desteğini de alan bu eylem, toplumsal olaylarda genç-İMO’nun da söz sahibi olduğunun açıkça göstergesiydi. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 4 Eylül Cumartesi son günlerde gündemden düşmeyen Karadeniz’de yapılan HES’lerin konu edildiği panel katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Taylan Ulaş Evcimen’in sunumuyla başlayan panelde Derelerin Kardeşliği Platformu Genel Başkanı Mehmet Gürkan’ın Karadeniz halkının direnişini, yapılmak istenen HES’lerin yol açtığı çevre kıyımını tüm gerçekleri ile göz önüne serdiği konuşması gerçekten etkileyiciydi. Ardından yönetmen Bahriye Kabadayı’nın konuk olduğu Devrimci Gençlik Köprüsü belgeseli gösterildi. 5 Eylül Pazar günü kampımıza gelen TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp ile birlikte TMMOB ve Oda politikaları konulu söyleşiyi gerçekleştirdiler. Kampın son gününe yaklaşılırken 5 Eylül akşamı Muammer Ketencioğlu ve Balkan Orkestrası tarafından verilen konser genç-İMO üyeleri tarafından keyifle izlendi. 6 Eylül günü atölye çalışmalarına ağırlık veren katılımcılar akşamüstü yapacakları sunumlara hazırlandılar. Atölye çalışmaları arasında genç-İMO Öğrenci Konseyi ve katılımcılar kamp değerlendirme toplantısı yaptılar. Görüş ve önerilerin konuşulduğu toplantıda katılımcıların tavrı genel olarak olumlu oldu. Akşam atölye sunumlarının son derece başarılı geçmesi verilen emeğin bir göstergesiydi. Son akşam da katılımcılar hatıra fotoğrafları çekerek bu anı ölümsüzleştirdiler. Ertesi gün kampın en zor günü olmuştu. Aylardır planı yapılan genç-İMO yaz Eğitim Kampından ayrılma vaktiydi. Kamp çok çabuk geçse de oluşturulan dostluklar kalıcı oldu. Farklı farklı illerden gelen arkadaşlarımız en kısa zamanda görüşme dilekleri ile kamptan ayrıldılar. Kasım 2010 - 155 55 genç-İMO ÖFKE, ŞİDDET, CİNNET… Latife DOĞAN İnşaat Mühendisi Sırça köşklerimizde, sıcak çaylarımızı yudumlarken okuduğumuz gazetelerin üçüncü sayfa haberleri… Hani bilinçaltımızda gerçekliğini tam olarak idrak edemediğimiz, bizim veya yakınlarımızın başına asla gelmeyeceğini sandığımız olaylar… İşte böyle bir olay yaşandı geçtiğimiz günlerde İstanbul’da, İstiklal’de. Ateş düştüğü yeri yakarmış, bu sefer bizim yüreğimize düştü. Aynı sıralara oturduğumuz, aynı sınavlara çalıştığımız, aynı düzensizliklere kızdığımız arkadaşımız Tolgahan, sokaktaki terörün yeni kurbanı oldu, “omuz attın” bahanesiyle onlarca insanın içinde canını aldılar. Demişti ya Rakel Dink, “bir bebekten bir katil yaratan karanlık” diye; işte şimdi o karanlığa ağız dolusu küfürler savurmak geliyor içimizden ama hiçbir şeyin Tolgahan’ı geri getirmeyeceğini bilmenin çaresizliğine düşüyoruz sonra. O bıçağı daha 25 yaşındaki Tolgahan’ın gencecik vücuduna 8 yerinden saplayanlar mıdır katiller yoksa dört bir yanımızı saran karanlık mıdır, biri çıksın açıklasın istiyoruz da havsalamız almıyor bir canı almanın bu kadar ucuz oluşunu. Artık o kadar alışıyoruz ki toplum olarak bu tip haberlere; tecavüzler, yaralamalar, kapkaçlar günlük sıradan haberler halini alıyor neredeyse. Bir kargaşa ki sormayın cinnetin, şiddetin, cinayetin bini bir para. Ve hatta birçoğunu duymuyoruz bile, yetmiyor gazetelerin üçüncü sayfaları. Yitirdiklerimizin acısı öyle yüksek bir sesle bağırtıyor ki bizi duyamıyoruz aklımızdan geçen fısıltıları çoğu kez. Neden böyle bir toplum olduğumuzu soruyor mantığımız, öyle ya biz değil miydik Anadolu’nun fedakâr, cefakâr, misafirperver, temiz insanı? Neler oluyor da böylesine acımasız, böylesine öfke dolu bir hal alıyoruz? Etrafımıza baktığımızda ekonomik sıkıntılardan, işsizlikten, açlıktan, mutsuz insanlardan başka ne görüyoruz ki? Hepimiz korkuyoruz bugünden, yarından. Kavga etmeye hazırız. Trafikte şoförlere, iş yerinde patrona, okulda 56 Kasım 2010 - 155 hocalara, sokaktan geçen vatandaşa, gözümüzün üstünde kaşımız olduğunu söyleyen herkese kızgınız. Hepimiz birbirimizi suçluyoruz. Öfke patlamaları yaşanıyor her yerde. Toplumsal cinnetin eşiğinde bekliyoruz ya da ne beklemesi attık adımı eşikten, bizzat içindeyiz. İçimizdeki şiddet dürtüsünü bastıramadıkça vahşileşiyoruz. Vahşetin seviyesi arttıkça bir öncekine alışıyoruz. Gazetelerimiz yazıyorlar sonra; kültür seviyesi düştükçe, şiddet artıyor. “Ötekiler” yapıyor her şeyi. Öyle çirkin bir sınıfsal ayrım ki… Oysaki Türk-Kürt, laik-anti laik, öteki-beriki diye kutuplara ayrıldıkça toplum ve her bir kutup bir diğeri için paranoyalar beslemeye devam ettikçe şizofreninin kucağında hezeyanlarıyla boğuşmak kalıyor halka. Ekonomik ve sosyal anlamda tatmin olamadıkça saldırganlaşıyoruz. Gazetelerden okuyoruz; “Oğlumu öldüren o çocuklar şimdi yanıma gelse onlara aynı şeyi yapmam. Onların ailelerini hemen düşünürüm. Bu çocukları eğitmek lazım. Kaba kuvvetle, cezaevine atmakla sorun çözülmüyor. Bu insanlar ıslah edilmeli. Çünkü bunu yapan da insan." diyor Tolgahan’ın babası. Böylesine bir toplumsal kirlenmenin tam ortasında, merkeze insanı ve insan haklarını alan bir çözüm bulmanın vakti gelmiş de geçiyor olsa gerek. Artık bir şeyler yapmanın zamanıdır, yitirilen canların da değerlerin de acısı yetmedi mi yoksa hala? Tolgahan AKSU - 28 Eylül 2010 genç-İMO EMPERYALİZM NE İSTİYOR, BİZ NE YAPMALIYIZ? Kaan GİRGİN Celal Bayar Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.” Gazi M. Kemal ATATÜRK “Türkiye’de Kemalizm’in modası geçti, artık ılımlı İslam öncülük edecek.” Graham FULLER, CIA Ortadoğu sorumlusu ( Türkiye’yi bölünmüş gösteren BOP haritasını işaret ederek) “Ortadoğu böyle olsaydı bu kadar çok sorun yaşanmazdı.” ABD’ li bir albay, Nato Savunma Koleji, ROMA 2006 Sovyetlerin çözülmesiyle iki kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçilmesi, “kapitalizmin ebedi zaferi” çığlıkları, Körfez Savaşı, PKK terörünün tırmanması, 96 krizi, 28 Şubat, bankaların hortumlanması, 2001 krizi, gömlek değiştiren AKP, CIA bürolarındaki BOP haritaları, bölünmüş İslam coğrafyası demek olan BOP ‘a eş başkan olunması, Rusya- Çin- İran- Hindistan işbirliği, ABD eksenli dış politikadan dengeli dış politikaya geçilmesi tartışmaları, Cumhuriyet Mitingleri, 27 Nisan bildirisi, AKP’ nin % 46 ile iktidara gelmesi, Ergenekon operasyonları, “AKP karşıtı herkes darbecidir” yargısının yerleşmesi, AKP’ye açılan kapatma davası, davanın düşmesi, Ergenekon Operasyonlarının şiddetlenmesi, referandum oylaması ve yargının siyasi iktidar tarafından ele geçirilmeye başlanması. Dünya ve ülkemiz siyasi tarihlerine geçmiş bu olaylar, ilk bakıldığında tam bir keşmekeş gibi görünebilir. Ancak büyük resmi görmeyi başarabildiğimizde bu olayların, bir yapbozun parçaları gibi birbirini nasıl tamamladığını görebiliriz. 90’ların başında tek süper güç olarak sahnede kalan ABD, Ortadoğu’daki enerji ve su kaynaklarını ele geçirmek ve jeopolitik açıdan önemli coğrafyalarda sarsılmayacak bir egemenlik kurmak istemiştir. Bu planın gerçekleşmesi önündeki en büyük engel ise bölgedeki ulus devletlerdir ve bu devletler mutlaka bertaraf edilmelidir. Bu doğrultuda tüm bölge coğrafyasında olduğu gibi ülkemizde de bir takım değişiklikler yapılması gerekmektedir. Yıllar boyunca adını her ağzına alanın adeta bilinçli bir şekilde çarpıtmasıyla, gerçekte olduğundan çok farklı bir yere konmuş olan Kemalizm’in k’ sine bile tahammül kalmamıştır. Çünkü her türlü çarpıtmaya karşın Kemalizm, halkın azımsanmayacak bölümü için halen bir bağımsızlık, aydınlanmacılık , halkçılık ve antiemperyalizm gibi ideallerin simgesidir ve sahiplenilmektedir. Peki ne yapmalı da bu idealleri simgeleyen Kemalizm ağızlara alınmaktan korkar hale getirilmeli ? Em- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr peryalizmin planı şudur: Öncelikle, ülkenin tüm aydınlarının bağımsızlık ve demokrasiden yana seslerini duyurmasını bir biçimde engelleyerek, halkın gerçekleri öğrenmesıni ve örgütlenmesini giderek yok etmek ve hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin, ülkedeki tüm siyasal yapılanmayı “Ortadoğu’daki ABD çıkarlarını” etkileyemeyecek şekilde ülkeyi etnik ve dini temelde bölünmüş yeni bir Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştürmek. 1990’lı yıllarda aydınlarımızı hedef alan faili meçhul cinayetlerle başlayan toplumu pasifize etme süreci, günümüzde Ergenekon adı verilen operasyonlarla sürdürülmektedir. Geçmişte CIA kontrolündeki kontrgerillaya hizmet etmiş eli kanlı katillerin yanına emekli-muvazzaf askerler, aydınlar, siyasi parti yöneticileri, yazarlar da eklenerek bin türlü düzmece kanıta dayanarak adeta bir sürek avı, bir sivil darbe süreci başlatıldı .Gırtlağına kadar kire bulaşmış ve kana batmış durumda olan bazı sanıkların yanına iktidar karşıtı olan herkes eklenerek aynı kirin içinde gibi gösterildi. Gelinen noktada, 2-3 sene boyunca neyle suçlandığını bilemeyen, iddianamesi hazırlanmayan, tutukluluk hali bir cezaya dönüşmüş onlarca gazeteci, aydın ve muhalif içeride. Dışarıda ise iktidarı eleştirmekten korkar hale gelmiş, “acaba beni de alırlar mı?” diye susan aydınlar ve telefonla konuşmaktan bile çekinir hale gelmiş bir halk var. Ancak emperyalizme bu kadarı yetmez. Planlarını tam olarak uygulayabilmek için, ulus- devlet savunuculuğunu faşizm savunuculuğuna eşitlemesi gerekli. Eşitlemeli ki, küreselleşmenin ve BOP’ un önündeki en büyük engel olan ulus- devlet anlayışı mahkum olsun. Ülkemizin on yıllardır çözülemeyen ve irdelenmesi bu yazı konusunun dışında kalan uluslaşma sorunu burada karşımıza çıkıyor. Ulus devleti savunanların karşısına, “bu ülkede başka etnisiteler de var, onlar da bir ulus, ayrı bir ulus” tezleriyle çıkılıyor. “Sorunların kaynağı bilinmeden çözümü de bulunamaz” tezi, geldiğimiz noktada önemsizleşiyor. Öylesine ince bir çizgide bulunmaktayız ki, ya “ Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” ideali doğrultusunda birleşeceğiz, ya da “sen şusun, ben buyum, zamanında sen bunu yapmıştın, ben bunu yapmıştım” tartışmalarında boğulacağız ve “onlar” kazanacak. Yazımı, Mustafa Kemal’in şu sözüyle bağlamak istiyorum: “Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.” Bu sözün, hepimize rehberlik etmesi dileği ile… Kasım 2010 - 155 57 Kültür ve Sanat İnş. Müh. Alim ŞADAN Öngerilmeli BETON Engin Keyder Seçkin Yayıncılık Kitabın her bölümünde örnek problemlere yer verilmiş, teori ve davranış konuları basite indirilerek anlatılmıştır. Öngerilmeli beton: yüklemeden evvel verilen ön gerilme ile yüklerin oluşturacağı gerilmelerin, istenilen ölçüde dengelendiği betondur. Kullanım alanları, normal betonların kullanıldığı her alanda kullanılmaktadır. Köprüler, Binalar, Borular, Kazıklar, Palplanj, Deniz Yapıları, Açık deniz platformları, Gemiler, Traversler, Silolar En yaygın kullanım alanlarıdır. Malzeme: Beton, Öngerme Çeliği, Ekipman: Öngerme Yatağı, Hidrolik Krikolar, Kilit Mekanizmaları, Ard Çekme Kılıfı ve Ankraj plakları sayılabilir. Öngerilmeli Beton Kitabında Yer Alan Konu Başlıkları • Öngerme Kuvveti Kayıpları • Eğilme Analizi • Öngerilmeli Kiriş Tasarımı • Kayma Hesabı • Aderans, Sehim, Çatlama ve Moment Eğrilik • Sürekli (Mütemadi) Kirişler • Basınç Elemanları • Çekme Elemanları • Öngerilmeli Plaklar • Öngerilmeli Prefabrik Yapılar ve Deprem 58 Kasım 2010 - 155 YAPI HASARLARI VE ONARIM İLKELERİ Prof. Dr. Müh. M. Süheyl AKMAN TMMOB İMO İstanbul Şubesi Yapı hasarlarının nedenlerini inşaat mühendisi olarak sadece statik proje ve boyutlandırma sürecindeki hatalarda aramak yeterli bir yaklaşım değildir. Mühendis, yapım ve üretim çalışmalarını planlayan, yöneten ve izleyen kişidir. Mühendiste olması gereken nitelikler: Yeterli temel bilimsel formasyon (matematik, fizik, kimya ve geoteknik) bilgisine sahip olmalı. Uygulamalı Mühendislik bilimlerini özümsemiş olmalı, yönetme karar verme ve verdiği kararların uygulamasını sağlama, Mühendis sadece matematikçi, projeci değildir. Yapım sanatını bilen bir sanatkardır. Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır. Giriş, hasar çalışmalarında ana ilkeler, çelik yapılar, betonarme yapılar, hasar nedenleri, korunma önlemleri, beton yapı hasarlarını teşhiste yöntem, beton yapılarda oluşan belli hasarların nedeni, beton yapıların onarımı, yapıların güçlendirilmesinde ilkeler, bazı yöntemler. Kültür ve Sanat 23 Aralık 1930 Menemen Olayları ‘İNANDILAR DÖVÜŞTÜLER ÖLDÜLER BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİSİYİZ…’* Olayın elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) adında Nakşibendi tarikatına bağlı biriydi. 7 Aralık’ta 6 müridiyle Manisa’dan yola çıkan Derviş Mehmet, 23 Aralık sabahı, gün doğarken Menemen’e girdi. Belediye Meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söylediler. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Meydandaki kalabalığın bir bölümü çağrısına uymuş, bir bölümü ise seyirci kalmayı yeğlemiştir. Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Eylemciler “bize kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştılar. Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını kesti. huriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise” olduğunu belirtti. Bu olaydan sonra devrim şehidi olarak Kubilay simgeleşti. Bugün de hala öldürüldükleri günde Menemen’de anılmaya devam edilmektedir. Asteğmen Kubilay’ı simgeleştiren aynı Hasan Tahsin gibi gözü pekliği ve gericilik karşısında ‘tek kişi’ kaldığında bile gösterdiği cüreti olmuştur. Belki de bu yüzden kendileri için Menemen’de 1932 yılında dikilen anıtta ‘İnandılar, Dövüştüler ve Öldüler’ denmektedir. Bu kadar kısa, çarpıcı ve üç kelimelik bir hikâyeyi bize bırakarak hayatlarını feda etmişlerdir. Hatıraları için dikilen anıtın tam ortasında elinde mızrağıyla ufka doğru bakan Türk genci durmaktadır. Anıtın ortasında duran bu genç gericiğe karşı her an hazır Türk gencini temsil etmektedir. Asteğmen Kubilay ve iki silah arkadaşını bize bırakılan üç kelimelik ağır emanetimizle birlikte saygıyla anıyoruz. * 1932 yılında Menemen’de Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Şevket için dikilen anıtta yazılan sözler Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay’ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı. Kaynakların ifadesine göre, Atatürk, Kubilay Olayına çok kızmıştı. Daha birkaç yıl önce Yunan İşgalinin acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün de, “Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun”, dedi. 28 Aralık 1930’da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, “Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cum- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2010 - 155 59 Oyun ALİ İHSAN ARGIT Bulmaca köşesi ALİ İHSAN İNŞAATARGIT MÜHENDİSİ İnş. Müh.Bulmaca Ali İhsan ARGIT köşesi İNŞAAT MÜHENDİSİ KARE BULMACA KARE BULMACA KARE BULMACA 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 21 32 43 5 4 6 5 7 68 79 8 10 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA 10 1– Mekanik bilgisi – Kemiklerin toparlak ucu. 2– Olağandan daha hacimli, olağan aşan SOLDAN SAĞA SOLDAN SAĞA büyüklüğü olanbilgisi – –Ölenin iyi niteliklerini, 1– Mekanik Kemiklerin toparlak ucu. 2– ölümünden duyulan acy dile getiren veya olan Olağandan daha hacimli, olağanı aşansöz büyüklüğü bilgisi ––Tahln Kemiklerin toparlak ucu. ezgi. 3 –Mekanik Gerek, gerekli taş ve toprakla –1– Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile 2– karşk kalnts. 4 ezgi. –daha yüzey ölçü birimi Olağandan hacimli, getiren söz veya 3 – Gerek, gerekli–olağan –Yatlan Tahılın taş aşan ve yer,toprakla döşek.karışık 5 – kalıntısı. Eski Japon hacim yüzey ölçüölçüsü biriminiteliklerini, ––Yatılan büyüklüğü olan –4 – Ölenin iyi Harman dövülüp kalktktan sonra,ölçüsü harman yer, döşek. 5 –duyulan Eski Japon hacim – söz Harman ölümünden acy diletaneler. getiren veya yerinde kalan toz ve samanla karşkyerinde dövülüp kalktıktan sonra, harman kalan toz ve ezgi. 3 – Gerek, gerekli – Tahln taş ve toprakla 6 –samanla Ata binen kadn – Kaynağ mitolojik çağlara karışık taneler. kalnts. –7 yüzey ölçüçağlara birimi dayanan – Yatlan dayanan bir çalg. – Nazm’n soyad – 6karşk – Atakirişli binen kadın –4Kaynağı mitolojik Mühendis işlerinden Hafriyat. 8 –hacim Gerekli yer, birdöşek. –biri,Eski Japon ölçüsü – kirişli çalgı. 7 –5Nazım’ın soyadı – Mühendis işlerinden görmek, gereklilik hali –görmek, İnsanda bulunan, biri, Hafriyat. 8 – Gerekli gereklilik hali –bir İnsanda Harman dövülüp kalktktan sonra, harman şeybulunan, yapabilme yeteneği, meleke. 9 – Güzel, şk, bir şey yapabilme yeteneği, meleke. 9 – Güzel, yerinde kalan toz ve samanla karşk taneler. inceşık,veince kibar tavrl – –Yağl, mayalveya veya ve kibar tavırlı Yağlı, mayalı mayasız 6 – Ata binen kadn – Kaynağ mayasz hamurdan yaplan çörek.mitolojik 10 – çağlara hamurdan yapılan çörek. 10 – Kökboyası. dayanan kirişli bir çalg. 7 – Nazm’n soyad – Kökboyas. Mühendis işlerinden biri, Hafriyat. 8 – Gerekli YUKARIDAN AŞAĞI hali – İnsanda bulunan, bir YUKARIDAN görmek, AŞAĞI gereklilik Ülke sorunlarınınyeteneği, yalnız ordumeleke. gücüyle çözülebileceğini 1– şey yapabilme 9 – Güzel, şk, görüş. 2– İrlanda ordusu kısa 1– savunan Ülke sorunlarnn yalnz cumhuriyet ordu gücüyle ince ve kibar tavrl – Yağl, mayal veya yazılışı – Asmasavunan kütüğü, kesilmiş 3 – Doğru çözülebileceğini görüş.ağaç2–kökü. İrlanda mayasz hamurdan yaplan 10 – bir çizgi üzerinde bulunma durumu – Ufakçörek. tefek, öteberi, cumhuriyet ordusu ksa yazlş – Asma kütüğü, Kökboyas. sandık eşyası. kadınbir adı. – Kimyasal kesilmiş ağaç kökü.4 3– –BirDoğru çizgi üzerindeenerjiyi elektrikdurumu enerjisine çeviren araç.öteberi, 5 – Şöhret yapmak, bulunma – Ufak tefek, sandk şöhretin yayılmak – Olmayan, bulunmayan şey – Çok eşyas. 4 – Bir kadn ad. – Kimyasal enerjiyi YUKARIDAN AŞAĞI eski bir tarihi anlatırken kullanılan sözcük. 6 – elektrik enerjisine çeviren araç. 5 – Şöhret Araba okunun ekseni – Bir yaylmak cismin düşey– kesiti. 7– Savaşma, yapmak, şöhretin Olmayan, 1– Ülkeşey sorunlarnn yalnz ordu gücüyle Vuruşma, Kavga - İnsanın akıl yürütme, bulunmayan – Çok eski birdüşünme, tarihi anlatrken çözülebileceğini savunan görüş. 2– objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma kullanlan sözcük. 6 – Araba okunun ekseni – İrlanda –Savaşma, Demokratik cumhuriyet ordusu ksa yazlş Vuruşma, –olmayan Asma baskılı kütüğü, Bir yeteneklerinin cismin düşeytamamı, 8 kesiti. 7– yönetim. 9 – İstanbul’da bir semt – İtici güç, ilhamüzerinde verici. Kavga İnsann düşünme, akl yürütme, objektif kesilmiş ağaç kökü. 3 – Doğru bir çizgi 10 – Eğlendirici, sevimli, güldürücü, sevimli, soytarı – gerçekleri alglama, yarglama sonuç çkarma bulunma durumu – Ufakve tefek, öteberi, sandk Genişlik yeteneklerinin tamam, 8 – Demokratik eşyas. 4 – Bir kadn ad. – Kimyasal enerjiyi olmayan baskl yönetim. 9 – İstanbul’da bir elektrik enerjisine çeviren araç. 5 – Şöhret semt – İtici 2010güç, - 155ilham verici. 10 – Eğlendirici, 60 Kasım yapmak, şöhretin yaylmak – Olmayan, sevimli, güldürücü, sevimli, soytar – Genişlik bulunmayan şey – Çok eski bir tarihi anlatrken SUDOKUSUDOKU (Kolay) (Kolay) 6 7 1 9 2 4 7 6 4 8 6 1 3 4 8 1 3 6 9 7 4 2 4 9 6 8 2 1 3 1 6 9 7 7 9 9 7 8 2 9 5 6 8 7 13 9 6 6 7 6 5 2 5 1 4 7 4 5 9 7 5 8 7 1 2 1 6 7 6 5 5 9 1 SUDOKU ( orta ) 6 SUDOKU ( orta 9 1 )7 6 8 6 2 6 1 9 3 9 4 3 5 8 2 5 9 8 8 6 7 1 4 1 3 9 2 3 6 2 6 3 4 5 7 9 8 1 8 7 5 7 7 6 7 2 SUDOKU ( zor ) 5 8 3 6 2 3 5 4 9 1 SUDOKU ( zor ) 8 6 5 3 7 4 3 2 7 8 1 6 9 8 2 6 8 4 3 8 5 4 1 Çözümleri Sayfa 52’de 5 Ç6özümleri sayfa …….. da 3 7 8 6 6 2