Fonksiyonel Gıdalar - Prof.Dr. Dilek Boyacıoğlu
Transkript
Fonksiyonel Gıdalar - Prof.Dr. Dilek Boyacıoğlu
Prof.Dr. Dilek Boyacıoğlu İ.T.Ü. Gıda Mühendisliği Bölümü Fonksiyonel Gıda Tanımı Beslenme bilimi, insan sağlığını iyileştirme ve iyi durumda (sağlıklı) olmasını sağlamak amacıyla gıdalar veya besleyici öğeler hakkındaki bilgileri bütünleştirerek uygulayan bir disiplindir. Yirminci yüzyılda ise temel olarak vücudun onarımı, bakımı ve gelişimini desteklemek ve yetersizlikleri önlemek için elzem olan besleyici öğeler belirlenmiş, beslenme standartları ile birlikte çeşitli diyet ve gıda kılavuzları yayınlanmıştır. Ancak son 30 yıl içinde ise, özellikle bazı besin öğelerinin sağlık üzerine olumsuz kronik etkilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte aşırı tüketimlerinden kaçınılması önerileriyle karşılaşılmıştır. Bütün bu gelişmeler sonucu beslenme bilimi, beslenme kılavuzları ve yetersizlikleri kavramlarından, hastalıkları önleyici veya riskleri azaltıcı ve iyi düzeyde sağlıklı olma kavramlarına doğru ilerlemeye başlamıştır. 21.yüzyıla girerken dünyada hemen tüm gelişmiş ülkelerde artık toplum, tedavi masraflarının kontrol edilemez düzeyde artışı, daha uzun ömür beklentileri ve yeni yaşam tarzlarıyla ortaya çıkan teknolojinin gelişmesi sonucu yeniliklerle karşı karşıya kalmıştır. Artık beslenme bilimi dengeli beslenme üzerindeki vurguyu azaltmadan optimum beslenme kavramının geliştirilmesi üzerine yoğunlaşacaktır. Optimum beslenme ise her bireyin bir yandan yaşam süresince hastalanma riskini minimuma indirirken, bir yandan da daha sağlıklı olmasını sağlamak üzere fizyolojik fonksiyonlarını en yüksek düzeyde gerçekleştirmesini amaçlar. İşte optimum beslenmeye giden bu çok tutkulu ve uzun yolda fonksiyonel gıdalar oldukça gelişme vaat eden bir kavramdır. Zira gıda bileşenleri ve vücut fonksiyonları ve/veya patolojik prosesler arasında etkileşimleri yeni bilgilerle bütünleştirerek diyet kılavuzlarını geliştirmeyi hedefleyen fonksiyonel gıda biliminin ürettiği araştırma sonuçları bu kavram üzerine ilgiyi haklı olarak kamçılamaktadır. Literatürde çok sayıda fonksiyonel gıda tanımı olmakla birlikte en basit olarak “temel beslenmenin ötesinde sağlık yararı sağlayan gıdalar” tanımından daha ayrıntılı olarak “normal bir diyetin bir parçası olarak tüketilebilen geleneksel gıdaya benzer olan ancak basit beslenme gereksinmelerinin sağlanmasının ötesinde fizyolojik roller kazandırmak üzere modifiye edilen gıdalardır” tanımına doğru gidebilir. Fonksiyonel gıda tanımlarında ortak nokta, fonksiyonel gıdalardan beklenenin, insan sağlığı ile ilgili olarak bir artı sağlaması veya hastalanma riskini azaltması ile birlikte bir ya da daha fazla sayıda vücut fonksiyonunu hedefleyerek yararlı şekilde etkilemesidir. Bu gıdalar doğaldır, sağlığa olumlu bir etkide bulunan bir bileşen ilavesiyle ya da zararlı bir bileşenin uzaklaştırılması elde edilebilir ve doğasında mevcut bir ya da daha fazla sayıda bileşeni değiştirilmiş bir gıda olabilir Gelecekte fonksiyonel gıda bilimi, gıda bileşenlerinin vücuttaki hedef fonksiyonlar üzerine etkileri üzerine kurulu olarak özellikle insanlardan alınan veriler ile sağlığı olumlu etkileyecek ürünler üretilmesine katkıda bulunacaktır. Gıda bilimcileri ve beslenmeciler birlikte disiplinler arası çalışmalar yaparak fonksiyonel gıdaları araç olarak kullanmak suretiyle insanlığa çok yararlı fırsatlar sunacaklardır. Hatta kişiye özgü gıda kavramı, bir bireyin hastalanma riskini tayin eden gen ve çevre hakkında bilgiler ortaya çıktıkça adeta kişiye özgü bir elbise diker gibi yeni bir biçim verilerek büyüyecektir. Özellikle gelişmekte ülkelerde Bu kapsamda özellikle ürünler için yapılacak sağlık ile ilişkili beyanlar üzerindeki mevzuat çalışmaları da yoğunluk kazanacaktır. Kuşkusuz ülkemizde de fonksiyonel gıda pazarının artışı sağlık beyanlarının etiketlerde izin verilmesi ile içiçedir. Ancak sağlık iddialarının beyanı için mutlak surette bilimsel bulgular ve kanıtlar mevcut olmalıdır. Fonksiyonel gıda kategorisine toz, kapsül, draje gibi ilaç şeklinde değil aslında her gün tüketilebilecek yiyecek ve içecek şeklinde olan ürünler girmektedir. Fonksiyonel Gıdaların ortak özellikleri: • İçerdiği besin bileşenleri sağlık üzerine olumlu etki göstermelidir • Doğal olmaları • Diyetin bir parçası olarak kontrolsüz tüketimde güvenli olmalı • Sağlığa olan faydaları mutlaka bilimsel olarak ispatlanmalı • Alerjik etki göstermemeli, güvenli olmalıdır. Fonksiyonel gıda çeşitleri: 1) Düşük kalorili gıdalar: Düşük kalorili tatlandırıcılar veya yağ ikame ediciler ile üretilen şeker ve yağ içeriği azaltılmış gıdalar ve içeceklerdir. Bu anlamda ülkemizde de “light” ibaresi yaygın olarak kullanılmaktadır. Sağlık etkileri ise özetle; vücut ağırlığının kontrolü, diyabet kontrolü, koruyucu diş sağlığı, obesite ile ilişkili risklerin kontrolüdür. Düşük kalorili (Light) ürün pazarı ülkemizde toplam gıda pazarının % 6 sını teşkil etmektedir. Örnekler: unlu mamüller (ekmek, bisküvi vb gibi), alkolsüz gazlı içecekler, düşük yağlı ve kalorili süt ve süt ürünleri, şeker konfeksiyon ürünleri (ciklet, şekerleme), çikolata, reçel vb. ürünler piyasada yer almaktadır. Aynı kapsamda inulin ve diyet lifince zenginleştirilmiş ürünler de değerlendirilebilir. İzomalt, maltitol, sorbitol, mannitol, laktitol ve ksilitol gibi şeker alkolleri ilave edilen gıdalarda kaloriyi azaltılabilir. Ayrıca bu ingredientlerin diş çürümelerini önleyici etkileri söz konusudur. 2) Düşük sodyumlu veya sodyum içermeyen tuzlar da dahil olmak üzere düşük sodyumlu gıdalar özellikle yüksek kan basıncı problemlerine karşı koruyucu özellikte gıdalardır. 3) Diyet lifi içeriği artırılmış gıdalar (Çeşitli içecekler, pudingler, çorbalar vb gibi) - Bunlar insan vücudunda emilemiyen, sindirim sisteminde önemli fizyolojik etki gösteren, temel olarak bitkilerin duvarlarında bulunan kompleks karbonhidratlar olarak tanımlanan lif ve lifli ürünlerdir. Çok sayıda etki söz konusudur; • Bağırsak fonksiyonların düzenlenmesi ve kolon kanserine karşı koruyuculuk ve bağışıklık sistemine destek • Kan şekerinin kontrol edilmesi ile diabetik problemlere destek • Serum kolesterolü düzeyinin kontrol edilmesine yardımcı olarak kalp-damar hastalıklarına karşı korunmada öne çıkmaktadır Sebze, meyve ve tahıllarda doğal olarak bulunan inülin ve oligosakkaritler bu sınıfta değerlendirilir. Yaygın olarak günlük lif alımının 25-30 g/kişi/gün düzeyinde olması tavsiye edilmektedir. 4) Glutensiz gıdalar – Çölyak hastalarının tüketimi için tasarlanmış gıdalardır (ekmek, bisküvi) 5) Sporcu gıdaları – Enerji içecekleri 6) Diyabetik gıdalar (şeker içermeyen) - Diyabetlilere yönelik olarak şeker alkolleri ile hazırlanmış çikolata, şekerleme, lokum, reçel vb.ürünler örnek verilebilir. Ayrıca bu ürünlerde yapay tatlandırıcılar da kullanılabilmektedir. 7) Zenginleştirilmiş gıdalar: Bir gıdaya içeriğinde doğal olarak bulunan/bulunmayan bir veya birden fazla esansiyel besin öğesinin populasyonda veya populasyonun özgün bir grubunda kanıtlanmış bir eksikliği gidermek amacıyla ilave edilmesidir. Kalsiyum, magnezyum, potasyum, çinko ve demir gibi mineral: Fonksiyonları, i) Kemik ve diş sağlığına destek ii) Kemik erimesine (ostoporozis) karşı koruyuculuk iii) Anemiye karşı korunma iv) Bağışıklık sistemine destek v) Enerji metabolizmasına destek Örnekler; mikrobesin öğelerinin-demir, folik asit- ekmeğe, una, margarine ve sürülebilir yağlara ilavesi gibi, kalsiyumlu süt (hamileler için), iyodlu tuz, vitaminli şekerler gibi. 8) Fenilketonuri hastaları için özel gıdalar - Fenilalanin aminoasitinin büyük ölçüde uzaklaştırıldığı ekmek, peynir, çikolata gibi çeşitli gıdalar 9) Probiyotik ve prebiyotik içeren ürünler – Probiyotik içeren gıdalara yoğurt gibi fermente ürünler, fermente içecekler (süt bazlı, hububat bazlı vb gibi), bebek devam mamaları örnekler olarak verilebilir. Bunlar Bifidobakteriler ve (probiyotikler) ve Laktobakteriler olup önemli etkileri; • Bağırsak sisteminin düzenlenmesi ve kolon kanserine karşı koruyuculuk • Kolesterol'ün azalması ve kalp-damar hastalıklarına karşı koruyuculuk • Bağışıklık sisteminin aktivasyonunda son derece olumlu etkiler. • Enterik patojenleri kontrol etme 10) Bağışıklık sistemini güçlendirenler, yaşlanmayı geciktirenler, fiziksel ve mental performansı artıranlar. Örneğin; Echinacea içeren çerez gıdalar veya çorbalar (bağışıklık sistemini geliştirme), fosfatidil serin içeren sakız (zihinsel konsantrasyonu geliştirme), St Johns’s wort gibi bitkisel katkılar içeren çorbalar (bağışıklık sistemini geliştirme) 11) Yaşlanmaya karşı ürünler: Antioksidanlarca ve fitokimyasallar ile zengin ürünler olarak E vitamini, C vitamini ve beta karoten içeren içecekler, doğal antioksidanlar ile zengin sebze veya meyve ekstraktları içeren şekerlemeler (kalp ve damar fonksiyonlarını destekleyici olarak) 12) Pre- veya post menstrual belirtileri azaltmak için geliştirilen veya zenginleştirilen ürünler; örneğin fitoöstrojen içeriği yüksek soya, nar ve çeşitli bitki ilaveleri ile fitoöstrojen içeriği yüksek gıdalar verilebilir. Ancak bazı hayvan denemelerinde düşük dozda antikanserojen etki yapan bazı fitokimyasalların yüksek dozlarda alındığında kanseri teşvik edici özelliklerinin olabileceği de tartışılmaktadır (allil izotiyosiyanat, soya fitoöstrojenleri,vb) 13) Echinacea, gingko, ginseng, saw palmetto gibi bitkisel katkıları içeren içecekler – Sağlık üzerine çok çeşitli olumlu etkiler (prostat kanserine karşı koruyucu, enerji verici, zihinsel konsantrasyonu artırıcı veya hafızayı güçlendirici, ağışıklık sistmeini güçlendirici) 14) Resveratrol (Üzüm çekirdeği ekstresi) ilave edilmiş gıdalar (kalp damar rahatsızlıkarına karşı koruyucu) 15) Bitki sterollerive ve bitki stanol esterleri içeren modifiye margarin ürünleri (sağlıklı kolesterol seviyelerini destekleyici) 16) Çoklu doymamış esansiyel yağ asitleri olarak omega-3, omega-6 ve omega-9 yağ asitleri içeriği artırılmış gıdalar: Bunların önemli etkileri, serum kolesterolünü azaltıcı etkileri ile kalp ve damar hastalıklarına karşı ve göğüs, kolon ve prostat kanserlerine karşı koruyucu olmalarıdır. Örneğin omega-3 içeriği yüksek yumurta, margarin gibi. Türkiye, fonksiyonel gıda ile ne zaman tanıştı? Türkiye’deki fonksiyonel gıda pazarının gelişimine değinerek şu andaki durumunu değerlendirir misiniz? Japonya’da fonksiyonel gıdalar kavramını başlangıcı 1980’li yıllarda başlamış ve farklı bir gıda kategorisi olarak 1990 yılında yasallaştırılmıştır (Food for Specified Health UseFOSHU). Bu nedenle Japonya fonksiyonel gıdalar alanında liderliğini sürdürmektedir ve fonksiyonel gıdalara yaklaşımı ile diğer ülkelere ömek olmuştur. Avrupa Birliğinde 1996 yılında “Avrupa’da Fonksiyonel Gıda Bilimi” projeleri (FUFOSA ve PASSCLAIM) ile önemi kavranmıştır. Halen AB’de yasal sağlık iddialarının ürün etkiletlerinde beyanlarında sınırlamalar mevcuttur. Amerika Birleşik Devletlerinde ise fonksiyonel gıdaların etiketlerinde sağlık iddiaları 1993 yılında başlamış ve 1998 yılında Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration) bilimsel bulgulara dayalı sağlık iddialarının önününü açması ile birlikte ürünlerin pazarı artış göstermiştir. Örneğin A.B.D’de 1995 yılında 7-10 milyar USD olan pazar 2000 yılında 15 milyar USD’a yılda yaklaşık %10 büyüme ile ulaşmıştır. Ancak tüketicilerin yaşam kalitesi beklentilerinin artışı fonksiyonel gıda pazarının dünyanın tüm gıda pazarının %5-20’lik bir oranına ulaşacağı beklenmektedir. Japonya’da 1988 ve 1998 yılları arasında toplam 1700 fonksiyonel gıda ürünü piyasaya sürülmüştür. Şubat 2000’de Japonya’da FOSHU lisansına sahip ürünlerin sayısı 174’e ve tahmini pazar değeri 2 milyar USD’ına ulaşmıştır. Avrupa’da (Almanya, Fransa, UK, Hollanda) fonksiyonel gıda pazarı 2 milyar USD’ını aşmakta olup, toplam gıda pazarının %1’inden azdır. Ancak gelecek 10 yıl içerisinde bu oranın % 5’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Kuşkusuz bu büyümenin ve ilginin çok önemli nedenleri vardır. Özellikle kronik hastalanmaların önlenmesi ve diyet arasındaki ilişkiler üzerine yapılan araştırmalar yeni bulgular sunmaktadır. Gelişmiş toplumlarda ölüm yaşı giderek artış göstermekte ve dolayısıyla hastalanmalara karşı daha duyarlı bir nüfus dilimi de giderek artmaktadır. Bir diğer neden de halk sağlığı ile ilgili bütçe sınırlamalarının bireylerin kendi sağlıkları ile ilgili sorumluklarını artırmasıdır. Doğal olarak tüketiciler sağlıkları ile ilgili daha bilinçli olarak günlük gıda tüketimlerine de dikkat etmektedirler ve yeni ürünlere ve kaliteye gösterdikleri ilgi de artmaktadır. Gıda bilimi ve teknolojisindeki gelişmeler de fonksiyonel gıdaların üretimini kolaylaştırmaktadır ve sürekli olarak yeni ingrediyenler bulunarak etkileri sağlıkla ilişkilendirilmektedir. Tüm bu gelişmelere paralel olarak da bu alandaki yasal mevzuatta dünyada değişmektedir. Fonksiyonel Gıda Üretim Teknolojisi Fonksiyonel gıdaların potansiyelinin artırılabilmesi için tarım ve gıda sanayinin farklı bir düşünce yapısına sahip olması gereklidir. Günümüze değin, tarımsal teknolojiler verim artışı ve maliyetin azaltılması üzerine kurulu olmuştur. Oysa gelecekte tarım ve gıda sanayinde popülasyonun belirli segmentleri için fonksiyonel bileşenlerin optimasyonu ve ürünün sürdürülebilirliği itici güç olacaktır. Eğer gıda popülasyonun sınırlı sayıda segmentlerinin (örneğin sadece Çölyak hastaları için çikolata vb gibi) ihtiyaçları için uygun gıda ürünleri üretmek amaçlanacak olursa, büyük miktarlarda üretilen diğer gıdalar için kullanılan metotlar uygun olmayacaktır. O halde bu ürünler için prosesler nisbi olarak daha küçük ölçekte olmalı, büyük miktarlarda üretilen gıda ürünlerinin üretimini de sağlayacak kadar esnek olmalı, taşınması ayrı yapılabilmeli, seçilmiş özelliklere sahip hammaddeleri aynı kalitede sürdürülebilirliğini sağlayabilmelidir. Verrips ve ark., 2001 Hammadde Fabrika Verimin Optimize Edilmesi Market Maliyetin Dü Düsürülmesi Müsteri KÜTLE ÜRETIM Mevcut Gida Saglama Zinciri – hammaddeler büyük miktarda standart ürünler üretmekte Fonksiyonel ingrediyentler Hammadde Fabrika KÜÇÜK ÖLÇEK Ara Ürün Müsteri •Belirli tü tüketici gruplari gruplari için kalitenin optimiza edilmesi •Ürünün sü sürdü rdürülebilirlig lebilirligi Gelecekteki Fonksiyonel Gida Saglama Zinciri – Fonksiyonel bilesenler veya ara ürünleri kullanan prosesler İçecek Sektörü ve Fonksiyonel Yenilikler Prof.Dr. Dilek Boyacıoğlu İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Gıda tüketimi ve sağlık arasındaki ilişkiler her geçen gün daha fazla aydınlanmaktadır. Bu alandaki bilimsel gelişmeler küresel düzeyde gıda üreticilerini çok yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca bu gelişmeler çok doğal olarak tüketicileri de etkilemekte olup, özellikle gelişmiş ülkelerde kendileri için en iyi çözüm arayışları büyük bir artış göstermektedir. Bu ülkelerde aynı zamanda yaşlı nüfus dilimi de büyümektedir. Bu talepleri karşılamaya dönük olarak bir anlamda sağlık fonksiyonları geliştirilmiş “süper gıda” tanımları gıda pazarlarında artık kendine yer bulmaya başlamış durumdadır. Özellikle yüksek yağlı ve şekerli ve düşük karbonhidratlı gıda maddelerine olan talep giderek düşmektedir. Buna karşın sağlık kalitesini artıran özellikler taşıyan yağ içeriği, enerjisi, şeker veya kolesterolü azaltılmış gıdalar talep artmaktadır. Bunlara ilave olarak etik veya organik ürünlere olan yönelim 2006 yılında da artış göstermiştir. Tüketiciler etik davranışları, adil ticaret, çevreye en az zarar ve yardım gibi kavramlarla iç içe olarak sadece Avrupa’da değil, Kuzey Amerika’da da gelişmektedir. Kuşkusuz süper gıdaların gelişimi üzerine her ülkedeki sağlık beyanları ile ilgili mevzuatları olağanüstü etkilidir. Örneğin daha az trans-yağ ve glutensiz ürünler bu kategori içinde çok fazla miktarda büyümüştür. Kuzey Amerika’daki mevzuatın esnekliği nedeniyle 2006 yılında bir yıl içinde %120 artış göstermiş ve tüm beyanların %80’ini oluşturmuştur. İçecek kategorisinde 2006 yılında özellikle “Nar suyu” yükselen star halindedir ve antioksidan içeriği yüksek bir Brezilya meyvesi olan “Acai” bu eğilimi 2007 yılında gösterecek potansiyeldedir. Bu meyvenin insanda kanser hücrelerini yok etme potansiyelini gösteren ilk araştırma Florida Üniversitesinde yürütülmüştür ve kuşkusuz bu üründeki bilimsel çalışmalar devam edecektir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da Amazon bölgesi meyvelerine ilginin 2007 yılında da sağlık etkileri nedeniyle öne çıkmaları beklenilmektedir. 2005 yılında gıda şirketleri tüm dünyada yaklaşık 150.000 yeni ürün piyasaya sürdüğü tahmin edilmektedir. Neredeyse her 3 dakikada bir küresel anlamda bir yeni ürünün raflara koyulması demektir. Yeni ürünler içinde ise yaklaşık %20 oranıyla en aktif kategori içeceklerdir. Bu kategoriyi unlu mamuller ve şekerli mamuller takip etmektedir. Sadece ABD’de 16.000 yeni ürün pazara girmiştir. Yeni ürünler geliştirilirken gıda üreticisi için en önemli itici güç “Sağlık” olmuştur. Benzer şekilde İngiltere’de de tüketicilerin sağlık tercihleri ve Bakanlığın tavsiyeleri, meyve sularının tüketiminde ciddi artışlara yol açmıştır. Meyve suyu çeşitlerindeki artışa karşın sağlık kalitesi üzerindeki olumlu etkileri ile gelişmiş ülkelerde yoğurt içeceği büyük bir popularite kazanmaktadır. Hatta yoğurt içeceği, satışları dünyada en fazla büyüme gösteren içecek olarak kabul edilmektedir. Bu ürünlere omega-3 ve fitosteroller gibi fonksiyonel ingredientlerin de ilavesinin olası olması çekici kılmaktadır. Geleneksel olarak soframızda en sevilen içecek olan ayranı bir anlamda diğer ülkelerin yeni keşfediyor olması son derece düşündürücüdür. Ülkemiz gıda sanayi bu ürünlerimizi yüksek kalitede ve standartlarda fonksiyonellik kazandırarak bir marka olarak dünya pazarına sunup, tanıtabilirdi. Bununla birlikte uluslar arası gıda pazarlarında ayranın yanı sıra ülkemizde büyüme gösteren kefir içeceğindeki potansiyel halen mevcuttur. Ancak bu ürünlerin özellikle hedef alınan pazarlardaki tüketicilerin damak zevkleri ve beklentilerinin dikkate alınarak geliştirilmesi ve araştırmaların yapılması son derece önemlidir. Son yıllarda yüksek antioksidan, antosiyanin ve fitokimyasalların olumlu sağlık etkileri nedeniyle sarı/kırmızı renkli meyve ve sebzelerin sularının karışımları sadece ülkemizde değil ABD gıda pazarında da yükseliştedir. Örneğin bu tür meyve/sebze sularının satışının 2008 yılında kadar 1.4 milyar USD’na ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu kapsamda sağlık yararları öne çıkmış yeni meyve suyu ürünlerinin pazarda yer bulması mümkündür. Yüksek enerji vermeleri nedeniyle şekerli gazlı içeceklere karşı tüketici tercihinin azalması nedeniyle, lezzetlendirilmiş, yapay tatlandırıcı ilaveli renklendirilmiş su içeceklerinin çeşitleri dünyada da her geçen gün artmaktadır. Buna ilave olarak sağlık etkileri arttırılmış ve fonksiyonellik kazandırılmış çeşitleri de geliştirilmektedir. Örneğin kalsiyum veya florür ile zenginleştirilmiş su içecekleri bu kategoride büyümektedir. Fonksiyonel içecekler sınıfında enerji içeceği olarak ginseng-cola veya 50 farklı elektrolit içeren su içeceği (pure) ve soya içecekleri gibi diğer örneklerde ABD pazarında yer almaktadır. Öte yandan zaten kendine özgü bir lezzeti olan çay, yeni lezzetler kazandırılmış olarak dünya pazarında büyük gelişme göstermektedir. Örneğin ABD’deki artan son eğilimlerden biri doğal olarak demlenmiş meyveli buzlu çaylar dikkat çekmektedir. Benzeri şekilde kuvvetli lezzet özelliği ile öne çıkan kahve ekstraktları daha yüksek kafein içerikleri ile çeşitli karışımlarda yer almak üzere ABD pazarında gelişme göstermektedir. Düşük asitli, yeşil çaydan daha yüksek antioksidan içerikli kahve çeşitleri ile kahve alternatiflerinin (%100 soya kahvesi) yükselişi dikkat çekmektedir. Bitki çaylarının yüksek oranda içerdikleri antioksidan maddelerin (yağda çözünen A ve E vitamini, suda çözünen C vitamini ve geniş orandaki fenolik bileşikler olarak adlandırılan amfifatik moleküller) hastalıkları önleme ve tedavi etmedeki öneminin açıkça ortaya konulmasının sonucu olarak tüketimleri her geçen gün daha çok artmaktadır.. Bu nedenle çaylar ve bitkisel infüzyonlar günlük diyetimizin temel fenolik bileşik kaynaklarını oluşturmaktadır. Özellikle son aylarda yapılan araştırmalar siyah ve yeşil çayın tümör oluşumunu önleyici etkileri ve hatta prebiyotik etkileri konusundaki çalışmalar bu ürünlerin tüketimini artırmasının yanı sıra yeni bileşenler olarak çeşitli gıda ürünlerinin geliştirilmesinde de yer alacağının işaretidir. Geleceği Nasıl Görüyorum Bugün bilimin sağladığı bulguları izleyen ve bilimsel çalışmalar yürüten gıda üreticilerinin konuya olan yakın ilgileri ile bugün sağlık etkileri iyileştirilmiş, daha uzun süre saklanabilir bir “Süper Gıda” tanımı doğuyor aslında. Bütün bu gelişmelere ilave olarak fonksiyonelliğin (besleyici öğelerin korunması, biyo yarayışlılığının artırılması, özgün hedefe ulaşan bileşenlerin üretimi gibi) kesinlikle artışını sağlayacak olan nanoteknolojinin gıda sanayinde uygulanması ile gerçekten çok kısa bir zaman dilimi içinde ambalaj nitelikleri de üstün hale getirilmiş “Süper Gıda” kavramı yaygınlaşacaktır. Kuşkusuz ülkemiz gıda sanayi de tüm bu gelişmeleri yakında izleyip ve proaktif bir davranış modeli ile bütçe ve kaynaklarını ayırarak araştırmalar yapmalıdır. . Türk insanının fonksiyonel gıdalara yaklaşımı nasıl? Daha çok hangi ürünleri tüketiyorlar? Ülkemizde; Probiyotik yoğurtlar, Prebiyotik içecekler, Çeşitli bitkisel çaylar (barsak sistemini çalıştıran gibi), DHA katkılı çerez gıdalar, Diyet lif içeriği yüksek ürünler- ekmek çeşitleri Enerjisi azaltılmış gıdalar: düşük yağlı süt ve süt ürünleri, şeker içermeyen çikletler, içecekler, reçeller, çikolata, şekerleme gibi Omega-3 yağ asidi içeren gıdalar - Yumurta Glutensiz ekmek – Çölyak hastaları için Sporcu gıdaları – Enerji içecekleri Zenginleştirilmiş gıdalar- Kalsiyumu zengin süt gibi, folik asit ve demir zengin ekmek gibi Bitki sterolleri ve ve bitki stanol esterleri içeren modifiye margarin ürünleri (sağlıklı kolesterol seviyelerini destekleyici) Tüketim rakamlarını elbette bilemem ancak piyasada mevcut ürünleri sizlere sıraladım.
Benzer belgeler
PDF ( 49 ) - Bursa Gıda ve Yem Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü
• Alerjik etki göstermemeli, güvenli olmalıdır. Fonksiyonel gıda çeşitleri: 1) Düşük kalorili gıdalar: Düşük kalorili tatlandırıcılar veya yağ ikame ediciler ile üretilen şeker ve yağ içeriği azalt...
Detaylı