bizimşifa dergisi - KadıköyŞifa Sağlık Grubu | Hoşgeldiniz
Transkript
bizimşifa dergisi - KadıköyŞifa Sağlık Grubu | Hoşgeldiniz
sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 1 içindekiler BASINDA KADIKÖYŞİFA GÖĞÜS HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI ODYOLOJİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ NÖROLOJİ BİRİM TANITIMI KLİNİK PSİKOLOJİ GENEL CERRAHİ KALİTELİ YAŞAM POLİKLİNİĞİ Akne, yara, yanık izleri ve çatlaklarla savaş... AĞIZ, DİŞ SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI Kırmızı estetik ile sağlıklı ve güzel... DUYURU KÜLTÜR SANAT BİZDEN HABERLER SİZDEN GELENLER Gebelikte diyabet artıyor... Gece alt ıslatma erkek çocuklarda daha çok... Hokus Pokus Çocuk Atölyesi Kurucumuz DR. AHMET EMİNOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı BUKET PİLAVCI Astımın tek belirtisi uzun süre devam eden öksürük Karpal tünel sendromu Reflüye yol açan 10 yiyecek... Bülteni Hazırlayanlar AYŞEN ÖZKUL ŞENAY EKİZOĞLU GÖKÇE BABAYİĞİT FARUK GÜR Yorgunluk hastalık mı? Hastalık işareti mi? Migrende botox tedavisi İletişim Bilgileri Işıklar Cad. No: 31 Ataşehir, İstanbul 444 2 574 www.kadikoysifa.com info@kadikoysifa.com İşitme kayıplarında ileri ileri tanıda BERA testi Hemşirelik Hizmetleri Baskı Form-Ar Matbaacılık ve Ambalaj San. Tel: 0212 512 16 31 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 12:12 Page 2 " ! !$ " ! ! ! ! $ !"! ! "$ ! $ ! # ! ! ! ! $ "! ! ! Buket Pilavcı Genel Müdür "! " sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 3 Basında KadıköyŞifa R ANAGE TAL M HOSPI MAYIS 2012 3 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 4 MAYIS 2012 COSMOPO LITAN MAYIS 2012 4 GÖĞÜS HASTALIKLARI sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 5 astımın tek belirtisi uzun süre devam eden öksürük olabilir PROFESYONEL OLARAK SPOR YAPAN ALLERJİK ASTIM HASTALARI OLDUĞU GİBİ GEÇ TANI VE YETERSİZ TEDAVİ NEDENİYLE BİRKAÇ ADIM ATMAKLA BİLE NEFES DARLIĞI ORTAYA ÇIKAN, SIK ASTIM KRİZLERİNE GİREN VE HAYATINI KAYBEDEN HASTALAR OLDUĞU UNUTULMAMALIDIR. ASTIM BELİRTİLERİ NELERDİR ? Kimlerde alerjik astım araştırılmalıdır? Lütfen aşağıdaki soruları kendinize sorun. 1.Göğsünüzde dönem dönem hırıltı, hışıltı veya ıslık sesi duyuyor musunuz? 2.Özellikle geceleri ve / veya sabah uyandığınızda ‘inatçı öksürüğünüz’ var mı? 3.Öksürük veya nefes darlığı nedeniyle uykunuz bölünüyor mu? 4.Koşarken veya hızlı hareket ederken öksürüyor ya da göğsünüzde hırıltı / hışırtı sesi duyuyor musunuz? 5.Şikayetleriniz mevsimlere göre değişiyor mu? 6.Sigara dumanı, yemek kokusu, boya veya ağır kokularla karşılaşınca öksürük, hırıltı / hışırtı veya nefes darlığı ortaya çıkıyor mu? 7.Soğuk algınlığı ‘göğsünüze iniyor’ mu veya iyileşmesi 3 haftadan fazla zaman alıyor mu? 8.Bu belirtiler ortaya çıktığında herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz? Bu ilaçtan sonra nefes darlığınız rahatlıyor mu? 9. Zaman zaman nefes darlığınız artıyor mu? 10. Uzun süre devam eden hapşırma, geniz akıntısı, burun veya boğazınızda kaşıntı gibi yakınmalarınız var mı? Yukarıdaki sorulardan herhangi birine ‘evet’ yanıtı verdiğiniz takdirde, doktorunuza başvurun. Astım olup olmadığınız ne kadar erken öğrenirseniz, ilerde akciğerlerinizde oluşabilecek daha kötü hasarlardan kendinizi o kadar erken korumuş olursunuz. ASTIM YAYGIN BİR HASTALIK MIDIR ? Astım dünyada 300 milyon, ülkemizde 3.5 milyon kişiyi etkilemektedir. Her yıl tüm dünyada 250.000 kişi astım nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Çocukların % 2 - 15 ve yetişkinlerin % 2 - 5 ‘inde astım hastalığı görülmektedir. ASTIM NEDİR ? Astım, akciğerde bronş adı verilen hava yollarını etkileyerek nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, öksürük gibi yakınmalara yol açan bir hastalıktır. Hava yollarında hem iltihaplanma, hem de tıkanma olmaktadır. Hastaların şikayetleri günden güne, hatta gün içinde değişiklik gösterebilmekte ve hatta dönem dönem tamamen ortadan kalkabilmektedir. SADECE ÖKSÜRÜK ASTIM BELİRTİSİ OLABİLİR Mİ? Astımın tek belirtisinin uzun süre devam eden kuru öksürük olabileceği unutulmamalıdır. ASTIM HANGİ YAŞLARDA ORTAYA ÇIKABİLİR? Hem çocuk hem de büyüklerde; yani her yaşta ortaya çıkabilmektedir. ASTIM TANISINDA ÖNEMLİ NOKTALAR NELERDİR? Astım tanısında anamnez yani hastalık ile ilgili belirtilerin neler olduğu ve nasıl seyrettiği çok önemlidir. Astım şüphesi olanlarda solunum fonksiyon testleri, alerji testi, olası başka hastalıkları ekarte etmek için radyolojik 5 Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Cengiz Şen görüntüleme gibi incelemeler yapmak tanı konulmasına yardımcı olur. Şikayetlerin olmadığı dönemde hiçbir muayene bulgusu olmayabilir ve solunum fonksiyon testleri normal çıkabilir; solunum fonksiyon testlerinin normal çıkması ve muayene bulgusun olmaması astım tanısını dışlamaz. Bu nedenle astım şüphesi olan kişilerin uygun yöntemlerle takip edilmesinde fayda vardır. ASTIM BENZERİ BULGULAR VEREN BAŞKA HASTALIKLAR VAR MIDIR ? KOAH (kronik obstruktif akciğer hastalığı), bronşektzi, akciğer dokusunu tutan hastalıklar, tüberküloz, akciğer kanseri, gırtlak kanseri, lenfoma, akut bronşit ve bronşiyolitler, reflü, kronik sinuzit, yabancı cisim aspirasyonu, üst hava yollarını daraltan hastalıklar, ses tellerindeki hastalıklar, kalp yetmezliği, hipertansiyon ve tiroid rahatsızlıklarında astıma benzeyen bulgular olabilir. ASTIM TEDAVİSİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? Alerjik astım tedavisinde astımı tetikleyen faktörlere karşı önlem almak ve özellikle nefes yoluyla alınan ilaçları düzenli kullanmak önemlidir. ASTIMI TETİKLEYEN (HASTALARIN ŞİKAYETLERİNİ ARTIRAN VEYA ORTAYA ÇIKMASINI SAĞLAYAN) FAKTÖRLER NELERDİR? Polen, hayvan tüyü ve ev tozu akarı gibi sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 6 lütfen unutmayınız alerjenler, ilaçlar (aspirin, bazı göz damlaları, ağrı kesici ilaçlar vb ), reflü, bazı besinler (karides, midye gibi kabuklu deniz ürünleri, şarap, bira, kurutulmuş meyveler, cips, hazır çorbalar) ağır kokular (boya, yemek kokusu,deterjan, çamaşır suyu vb), sigara dumanı, ev içi ve ev dışı hava kirliliği, viral veya bakteriyel enfeksiyonlar (grip, sinüzit, zatüre vb.) bazı meslek gruplarında maruz kalınan maddeler, aşırı stres veya üzüntü astımı tetikleyen faktörlerdendir. ASTIM RİSKİ TAŞIYAN MESLEK GRUPLARI HANGİLERİDİR? Fırıncılar (un, amilaz) çiftçiler (soya tozu) güzellik salonu çalışanları (persülfat), kaplamacılar (nikel tuzları) hastane çalışanları (dezenfektanlar), otomobil boyama (etonolamin), marangozlar (odun tozları, sedir meşe, çınar), gıda işleme, ipek işletmeciliği gibi birçok meslek grubunda astım gelişme riski mevcuttur. Astım tedavisinde; • Düzenli olarak (şikayetiniz olmasa bile) doktorunuza önerilen aralıklarla görünmelisiniz. • İlaçlarınızı düzenli kullanmalı; şikayetiniz olmasa bile doktorunuzun kontrolünde ilaçlarınızı kesmelisiniz. • Astım tetikleyen alerji, infeksiyonlar, sigara dumanı, reflü, bazı ilaç ve besin maddeleri gibi etkenlere karşı gerekli önlemleri almalısınız. • Belirli aralıklarla akciğer kapasitenizin belirlenmesi için solunum fonksiyon testi yaptırmalısınız. • Şikayetlerinizde artma hissettiğinizde, doktorunuza danışmalısınız. GEBELİK DÖNEMİNDE ASTIM ÖNEMLİ Mİ? Gebelik sırasında en sık karşılaşılan solunum sistemi hastalığıdır. Astımın kontrol altında tutulması anne ve bebeğin sağlığı için çok önemlidir. Gebelik sırasında kullanılabilen astım ilaçları mevcuttur. ASTIM TEDAVİSİNDE HANGİ İLAÇLARI NE KADAR SÜRE KULLANMALIYIZ? Bronşlarınız açmak için kullanılan ve genellikle nefes yoluyla alınan ilaçlar kısa zamanda etkisini gösterecek ve daha rahat nefes alabileceksiniz. Ancak ilaçlarınızı uzun dönem kullanmanız gerekmektedir; zira astım rahatsızlığında hava yollarınızın daralmasının yanı sıra havayollarınızda iltihaplanma da önemlidir. Kullandığımız ilaçların bir kısmı hava yollarındaki iltihabı gidermektedir. Etkisi uzun dönemde ortaya çıkacağından dolayı bu tip ilaçları nefes yoluyla alır almaz nefesinizin rahatladığını HİSSETMEYEBİLİRSİNİZ. LÜTFEN İLACINIZI KESMEYİNİZ ! Özetle astım tedavisinde hem bronşlarınızı açan ve etkisini hemen hissettiğiniz ilaçlar, hem de bronşlarınızdaki iltihabı gideren ve etkisi uzun dönemde ortaya çıkan ilaçları kullanmanız gerekmektedir. İlaçlarınızın erken kesilmesi hastalığınızın ilerlemesine sebep olabilecektir. 6 İÇ HASTALIKLARI sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 7 YORGUNLUK HASTALIK MI? HASTALIK İŞARETİ Mİ? Çevremizde bu aralar “yorgunum” kelimesini sıkça duyar olduk. Son yıllarda ülkemizde yapılan taramalarda 100 kişiden 55’i “çok yorgun olduğunu” dile getiriyor. Yorgunluk, subjektif, kişinin algılaması ile ilgili bir yakınmadır, bu sebeple kişisel farklılıklar gösterir. Halsizlik, isteksizlik, güçsüzlük, yıpranmışlık, sıkıntı gibi tanımlamalar benzer durumu tanımlamak için sıklıkla kullanılır. Ancak, bazı hastalar egzersiz esnasındaki nefes darlığını veya bacaklardaki ağrıyı yorgunluk olarak dile getirebilir. Bu durumda tarif edilen yorgunluk bizim sıklıkla kullandığımız tanımın dışında kalp – damar sisteminin hastalığının şikayet bulgusu olabilir. Bu sebeple güçsüzlük, yorgunluk gibi yakınmaların arkasında gerçekte anlatılmak istenenin ne olduğu netleştirilmelidir. Yorgunluk nedenleri nelerdir? Fizyolojik Yorgunluk Sağlık durumu normal olan kişilerde stres, yetersiz dinlenme, yetersiz uyku, diyet değişiklikleri veya aşırı aktivite durumunda görülür. Yaşlı hastalarda bu tip yorgunluk daha sıktır. Organik Yorgunluk Bu tip yorgunluk bazı hastalıklarla birlikte görülür. Orta ve ileri yaş hastalarda en sık karşılaşılan durumdur. Aile hikayesi, tam bir fizik muayene ve yapılan kan ve görüntüleme ile ilgili tetkikler sonrası nedeninin belirlenip, ilgili hastalığın tedavisi ile yorgunluk ortadan kaldırılabilir. Psikojenik Yorgunluk Genel olarak tüm yorgunlukların %50'sini oluşturur. En sık depresyonla birliktedir. Herhangi bir yaş gurubunda oluşabilir. Çoğunlukla gün içinde azalır. Duygu, düşünce ve stres durumuna paralel olarak şiddeti değişebilir. Kronik Yorgunluk Sendromu Kronik yorgunluk sendromu büyük ihtimalle yüzyılımızın yaygın hastalığı olacaktır. Yaşlılarda nadirdir. Yorgunluğu olan hastaların %30'unda organik veya psikolojik sebep bulunmaz. Tanı koyulana dek idiyopatik kronik yorgunluk olarak değerlendirilir. Bu olgularda motivasyon azlığı konsantrasyon yetersizliği, güçsüzlük, irritabilite vardır. Sıklıkla psikomotor yavaşlama vardır. Yorgunluk bir hastalık mı, yoksa bir hastalık işareti midir? Yorgunluk çoğunlukla bir hastalık bulgusu olmakla birlikte, kronik yorgunluk sendromu adı altında hastalığın kendisi de olabilir. Yorgunluk her türlü bakteriyel, viral ya da parazitik enfeksiyonun, kansızlık ve benzeri kan hastalığının, karaciğer ya da böbrek hastalığının, kandaki vitamin ve mineral eksikliklerinin, hormonal hastalıkların, beslenme ve uyku bozuklukları sonucunda oluşabilir. Özellikle tiroid hormon yetmezliği, böbrek üstü bezi yetmezliği, büyüme hormonu yetmezliği ve hipoglisemi gibi hormonal sebepler erken dönemde gözden kaçabilir. Kronik yorgunluk sendromunun tanısı içinse; tam bir klinik değerlendirme sonrası tanımlanamayan devamlı ve tekrarlayan yorgunluğun yeni ve bilinen bir zamanda başlaması, devamlılığı, sosyal ve iş hayatındaki aktivitelerde yavaşlamaya yol açması gerekir. 6 ay üzerinde devam eden durumlarda bu sendrom düşünülmelidir. 7 Yorgunluk hangi durumlarda masum bir halin ötesine geçerek tehlike işareti olabilir? Yorgunluk yakınması; daha önce yaşanılmayan ölçüde yoğunsa, günlük aktiviteleri sınırlıyorsa, beraberinde başka yakınmalar mevcutsa, takipte olduğunuz kronik bir hastalığınız mevcutsa ya da aile hikayesi veya vücut yapısı nedeniyle bazı organik hastalıklar açısından risk grubunda bulunuyorsanız ve kendi çabalarınızla geçmiyorsa zaman kaybetmeden bir hekimle görüşmelisiniz. Yakınmanın tehlikeye işaret edip etmediği bazı tıbbi araştırmalar sonucunda netleşecek bir durumdur. Pek çok sinsi seyirli kanserin ilk bulgusu yorgunluk olabilmektedir. Ve bu durumda kilo kaybı, beslenme bozukluğu ve hastalığın tutulma bölgesi ile ilgili pek çok ek yakınma sonradan tabloya eklenebilmektedir. Yorgunlukla kronik yorgunluk arasındaki farklılıklar nelerdir? KRONİK YORGUNLUK sendromu sürekli ve tekrarlayıcı seyreden, bir çok sistemi etkileyen bir hastalığı tanımlamak için kullanılır. Tek bir sebebi yoktur. Bu hastalığın viral bir enfeksiyon tarafından çalışma dengesi bozulan beyin kaynaklı olduğu veya stres ve savunma sisteminde oluşan bozulmanın ve hedef sap- sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 8 masının içinde olduğu bir durum olduğunu kabul etmeliyiz. Kronik yorgunluğun en ayırt edici özelliği yatak istirahati ile geçmemesidir. Bu sürecin sonucu bitkinliktir. Kronik yorgunluk sendromunu gösteren belirtiler hangileridir? Fiziksel Tükenmişlik Bulguları • Başka bir nedene bağlı olmayan, istirahatle geçmeyen, 6 aydan uzun süren, ortalama günlük aktiviteyi en azından %50 azaltacak derecede, sürekli ve tekrarlayıcı fiziksel ve mental bitkinlik hissi. • Güçsüzlük, daha önce tolere edilebilen egzersizden sonra oluşan ve 24 saat ya da üzerinde devam eden bir durumdur. • Enerji kaybı • Yıpranma • Hastalıklara karşı daha hassas olma • Baş ağrıları • Bulantı • Kas krampları ve miyalji • Bel ağrıları • Denge kaybı • Sindirim sorunları • Uyku bozuklukları • Çabuk yorulma • Hafif ateş, üşüme • Boğaz ağrısı • Boyunda ağrılı lenf bezleri • Açıklanamayan genelleşmiş kas zayıflığı • Kaslarda katılaşma • Geçici eklem ağrıları • Farenjit • Bazı hastalarda gribal enfeksiyon benzeri durumlar Duygusal Tükenmişlik Bulguları • Işıktan rahatsızlık • Düşünmede zorluk • Göz önünde beneklerin uçuştuğu hissi • Depresyon • Umutsuzluk, unutkanlık • Evde, işte gerginlik- tartışma artışı • Kızgınlık • Net görememe • Huzursuzluk,sabırsızlık • Nezaket, saygı gibi pozitif bulgularda azalma Zihinsel Tükenmişlik Bulguları • Doyumsuzluk • İşi bırakma • Kendine ve işine karşı negatif yaklaşım • Hafıza problemleri • İşi savsaklama Kronik yorgunluk daha çok kimlerde görülür? Kronik yorgunluk sendromu A tipi agresif dediğimiz hırslı, titiz, mükemmelliyetçi, çabuk sinirlenen, tez canlı kişilik yapılarında daha çok görülür. Kentsel yaşam ve çalışma yoğunluğunun sonucu olarak bu toplumun bireylerinde daha sıktır. Doktorlar ve diğer yardımcı sağlık çalışanlarında, yönetici kadrosunda çalışanlarda, ekonomi alanında çalışanlarda daha yoğun görülür. Kadın cinsiyet erkeklerden daha fazla risk altındadır. Kronik yorgunluğun giderilmesi için yapılması gerekenler nelerdir? Kronik Yorgunluk Sendromunun tanı amaçlı kan testleri yoktur. Tedavi planı: • Tatil • Egzersiz (kas gevşemesine yardımcı, hafif egzersizler) • Günlük istirahat sürelerini uzatma • İlaç • Vitaminler (günlük ihtiyaca göre) • Psikoterapi (hayat tarzı değişikliği) Yorgunluğa neden olan sağlık sorunları neler olabilir? 1- Kan hastalıkları: kansızlık çeşitleri, kan kanserleri 2- Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları: kroner kalp hastalığı, kalp yetmezlikleri, kalp ritim bozuklukları, kapak hastalıkları, periferik atar ve toplardamar problemleri 3- Solunum sistemi bozuklukları: uyku apne sendromu, astım, KOAH gibi hastalıklar, akciğer kanserleri 4- Sindirim sistemi hastalıkları: mide-bağırsak kanamaları, iltihabi bağırsak hastalıkları, karaciğer yetmezliği(siroz), hepatitler, kanserler 5- Böbrek yetmezlikleri ve idrar yollarının böbreğin iltihabi ve kötü huylu hastalıkları 6- Hormonal hastalıklar: tiroid hormonu yetmezliği, böbreküstü bezi yetmezliği, şeker dengesizliği (tip2 diyabet, hipoglisemi), büyüme hormonu yetmezliği, östrojen- testesteron hormanlarında dengesizlik 7- Nörolojik hastalıklar 8- Vitamin – mineral yetersizlikleri: B12 , D vitamini yetersizliği gibi 9- Enfeksiyon hastalıkları Kişinin yorgunluğunun kaynağını anlamaya yarayan tahliller hangileridir? Yorgunluğu olan hastada yapılacak tetkikler: 1- Kan sayımı, sedimentasyon 2- Karaciğer fonksiyon testleri 3- Böbrek fonksiyon testleri 4- Kan şekeri, tiroid hormonları 5- Kandaki vitamin, mineral ve elektrolit düzeyleri 8 6- Ek yakınmalarla ve muayene bulguları ile karar verilecek görüntüleme yöntemleri Beslenme şekli yorgunluk nedeni olabilir mi? Kendini yorİç Hastalıkları gun hisseUzm. Dr. İrfan Berber denler nasıl beslenmelidir? Beslenme şekli yorgunluk sebebi olabilir. Et ve kuru baklagilden fakir bir beslenme demir ve vitamin B12 eksikliği nedeni ile kansızlığa dolayısıyla yorgunluğa neden olabilir. Yoğun yağlı ve karbonhidratlı beslenme şekli hipoglisemiye, diyabete eğilim yaratacağından ve kilo fazlası oluşturacağından yorgunluk yaratabilir. Meyve ve sebzeden fakir beslenme folik asit, c vitamini, potasyum gibi pek çok mineral, vitamin eksiğine neden olabilir. Sıvı alımımızın yeterli ve dengeli olması oldukça önemlidir. Kafein ve çay tüketimine dikkat edilmelidir. Bu içeceklerin her birinin günde 2 - 3 fincandan fazla tüketimi yorgunluk nedeni olabilir. Her gıda grubunun dengeli alımı beslenmeden kaynaklanacak yorgunluğun önüne geçecektir. Dengesiz beslenme ile sıkı diyetler oldukça önemli bir yorgunluk nedenidir. Kendini yorgun hisseden kişiler gün içinde neler yapmalıdır? Yorgunluğu olan insanlar: • Dengeli beslenmeli, fazla kilolarından kurtulmalı • Yaşamlarını tekdüzelikten çıkaracak uğraşlar edinmeli • Her sabah 10 - 15 dakika kas gevşetici egzersizler yapmalı • Uyku ritmine dikkat etmeli, günlük tem polarını düşürmeli • Tatil fırsatlarını değerlendirmeli • İş yerinde iş yükünü paylaşmaya yönelik çalışmalar yapmalı • Organik nedenler olabileceği ihtimaline yönelik hekim desteği alınmalıdır. ODYOLOJİ, SES VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 9 İŞİTME KAYIPLARINDA İLERİ TANIDA BERA TESTİ’NİN ÖNEMİ Çocuğunuza seslendiğinizde tepkisiz mi kalıyor? Sizi rahatsız eden seslerin çocuğunuzu etkilenmediğini mi fark ettiniz? Bugüne kadar yaptırdığınız testlerde çocuğunuzda işitme kaybı tespit edilemediği halde siz yine de endişeleniyor musunuz? Öyleyse mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimi ve odyoloji uzmanından çocuğunuzun işitmesi için gerekli değerlendirmeleri yapmaları için başvurun. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı İrem Konakçı işitme kayıplarında ileri tanı için önemli rolü olan BERA Testi hakkında en önemli bilgileri derledi. Odyoloji, Ses ve Konuşma Bozuklukları Ünitesi Uzm. Ody. İrem Konakçı Her 1000 bebekten 3'ünde işitme kaybı görülüyor İşitme kaybı gözle görülebilen bir sorun olmadığından özellikle bebeklik döneminde fark edilmesi güç bir sorundur. Bu durum olası bir işitme kaybının fark edilip bir uzmana başvurulma sürecini geciktirmekte ve dolayısı ile erken tanının konmasına engel olmaktadır. Ülkemizde 1000 bebekten 3’ünde doğumsal işitme kaybı görülmektedir. Bu amaçla günümüzde ulusal yenidoğan işitme taraması programının da yaygınlaşması sebebi ile birçok bebek taburcu olmadan ya da doğumundan sonraki ilk bir ay içerisinde işitme tarama testleri yapılmaktadır. Tarama testlerinde hedeflenen bebeklerin olası işitme kayıplarının bir an önce belirlenerek 6 aydan önce işitme cihazı kullanmaya başlamasını sağlamaktır. İşitme kaybında teşhis nasıl konur? Tarama amaçlı kullanılan iki farklı cihaz bulunmaktadır. Otoakustik emisyon testinde bebeğin kulağına yerleştirilen bir prob ile kulağa gönderilen sesin, iç kulaktan yansımasını kaydetmeye dayalı, kısa sürede tamamlanabilen bir test yöntemidir. Tarama amaçlı kullanılan bir diğer cihaz ise tarama ABR (işitsel beyin sapı cevabı) dir. Tarama ABR (BERA) testinde işitsel sinir ve beyin sapı tarafından oluşturulan elektriksel aktivite kafa cildi üzerine yerleştirilen elektrot ile kaydedilmektedir. BAEP olarak anılmaktadır. Diğer odyolojik testlerin sonuçları ile birlikte yorumlandığında işitmenin objektif değerlendirmesini sağlar ve yüksek tanısal değere sahiptir. Testin uygulanması kadar yorumlanması kısmı da çok büyük önem taşımaktadır. ABR testi Odyoloji uzmanları tarafından yorumlanması gereken alana dair bilgi ve tecrübe gerektiren çok özel bir testtir. BERA (ABR) Testi kimlere yapılır? ABR, hasta uyumu gerektirmediği için özellikle küçük çocuklar ve bebekler başta olmak üzere her yaş grubunda, diğer odyolojik testlere uyum gösteremeyen bilinci kapalı, herhangi bir farklı zihinsel engel, iletişim bozukluğu vb. durumu olan kişilere yapılabilmektedir. Yapılan tarama testlerinde şüpheli görülen durumlarda bebekler BERA (ABR) testine yönlendirilmektedir. İleri tanı aşamasında devreye odyoloji uzmanları girmekte ve tarama testinde şüpheli görülen durumu çeşitli test bataryalarını bir arada kullanarak değerlendirmektedir. BERA (İşitsel beyin sapı cevabı) Testi nedir? İşitsel beyinsapı cevabı anlamına gelen bu testin ismi genellikle BERA, ABR ya da 9 BERA (ABR) Testi nasıl yapılır? Bu test doğal uykuda ya da uyku hali sağlanarak yapılabilmektedir. Kişinin kafasının belirli bölgelerine elektrotlar yardımıyla kulaktan gönderilen ses karşı beyin sapında oluşan aktiviteler kaydedilir. Kayıtların uygun koşullarda alınması kadar doğru yorumlanması da önemli olduğu için, testin odyoloji uzmanları tarafından yapılması ve yorumlanması önem taşımaktadır. sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 10 Bebeğinizin sizi duyduğundan emin misiniz? Halen günümüzde çocukluk çağında işitme kaybı önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Küçük yaştaki çocuklarda işitme kaybına konuşma problemleri de ekleneceğinden işitme kaybında erken tanı büyük önem taşımaktadır. İleri tanı amaçlı kullanılan BERA testi, işitme kayıplarının tanılanmasında önemli rol oynamaktadır. 10 KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 11 GEBELİKTE DİYABET ARTIYOR! Tüm dünyada artan obeziteye paralel olarak Tip II; yani erişkin diyabeti ve gebelik diyabeti artıyor. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Prenatal Tanı ve Tedavi Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Kafkaslı, gebelikte diyabet hakkında önemli bilgiler verdi. Gebelik diyabetine yol açan faktörler nelerdir ? Gebelik diyabeti tanısı alan kişiler nasıl Gebelik diyabeti gelişiminde en önemli fak- takip ve tedavi edilmelidir ? törler; anne adayının gebelik öncesi kilosu, Gebelik diyabeti tanısı alan hamileler diyet, 1. derece yakınlarında diyabet bulunması, egzersiz ve eğer gerekir ise ilaç tedavisi ile varsa önceki gebeliklerinde diyabet tanısı takip ve tedavi edilmelidirler. Bu süreçte konması veya 4 kilonun üzerinde bebek kadın doğum hekimi, erişkin endokrinoloji doğurmuş olmasıdır. Tüp bebek uygula- uzmanı ve diyetisyenin ortak takip ve teda- maları da gebelik diyabeti riskini arttırmak- visi ideal yaklaşımdır. Uygun takip tadır. Bu risk faktörleri arasında obezite ön ve tedavi ile anne adayı ve bebek planda bulunmaktadır. Annenin kan şekeri sağlıklı bir gebelik süreci geçire- bebeğin eşi (plasenta) aracılığı ile bebeğe bilirler. Hamilelik sırasında konu aynı düzeyde geçer, yani anne ile bebeğin ile ilgili ekip tarafından anne ada- kan şeker düzeyleri benzerdir. Bunun an- yının daha sık kontrolü gerekir. lamı; yüksek anne kan şekeri eşittir yüksek bebek kan şekeridir. Unutmamak gerekir ki doğru tedavi ve takip Gebelikte Diyabet Tarama Testi ne zaman ile anne adayının ge- yapılmalıdır? belik sonrasında da Her hamile, eğer kilolu ise, ailesinde diya- yaşam biçimi daha bet varsa veya önceki gebeliklerinde iri sağlıklı, bebeğin ge- bebek doğumu, gebelik diyabeti tanısı leceği birçok riskten almış ise ilk kadın doğum muayenesinde, korunmuş olacaktır. eğer bu risk faktörlerini taşımıyorsa 24–28. gebelik haftaları arasında mutlaka gebelikte diyabet tarama testi yaptırmalıdır. 11 Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Ayşe Kafkaslı Gebelik diyabeti; tanısı ilk kez gebelikte konan diyabettir. Gebelik sırasında anne adayında gebeliğin ilerleyen dönemlerinde tansiyon yüksekliği, iri bebek doğum, yenidoğanda ise anne karnında iken karşılaştığı yüksek kan şekeri nedeni ile kilolu doğma, doğumdan sonra kan şekerinde düşüklük, sarılık, 20’li yaşlarda diyabet, hipertansiyon ve obezite gibi sorunlara neden olabilir. sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 12 ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KARPAL TÜNEL SENDROMU Karpal tünel sendromu, median sinirin el bileği düzeyinde bası altında kalması sonucunda ortaya çıkan bir dizi belirti ve bulguları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. En sık saptanan sinir sıkışması olan karpal tünel sendromu ve dünyada en çok yapılan el ameliyatı olan karpal tünel sendromu cerrahisi hakkında detaylı bilgileri Wooridul Türkiye KadıköyŞ i f a A t a ş e h i r H a s t a n e s i O r t o p e d i v e Tr a v m a t o l o j i U z m a n ı Doç. Dr. Ali Erdem Bagatur verdi. Median sinir el bileğinden ele doğru ilerlerken “karpal tünel (el bileği tüneli)” adı verilen bir aralıktan geçer ve sıkışma bu tünel içinde olur. Karpal tünel sendromunda hastaların büyük çoğunluğunda belirgin bir neden saptanamaz. Karpal tünel sendromunun en sık rastlanılan belirtileri; başparmak, işaret parmağı, orta parmak ile yüzük parmağının yarısında uyuşma, ağrı ve duyu kaybıdır. Bu belirtilerin en önde gelen özelliği geceleri ortaya çıkarak ya da artarak hastayı uyandırmasıdır. Ağrı bazı hastalarda el bileği ve ön koldan dirseğe doğru yayılım gösterir. Hastalığın ileri evrelerinde sinirin ciddi bası altında kaldığı durumlarda elin avuç içi tarafında başparmağın hemen gerisinde de ağrı ile elde güç ve beceri kaybı ortaya çıkar ve bu bölgede belirgin kas zayıflaması görülür. Karpal tünel sendromu en sık 40-70 yaşları arasındaki kadınlarda görülür ve genellikle çift taraflıdır. Karpal tünel sendromu tanısı, hastanın öyküsüyle birlikte fizik muayenesi sonucunda konulan klinik bir tanıdır. Karpal tünel sendromunun klinik tanısını doğrulayan ya da ayırıcı tanıda yardımcı olan bazı inceleme yöntemleri mevcuttur. Karpal tünel sendromunun standart inceleme yöntemi, sinir ileti çalışmaları ve iğne elektromiyografisinden (EMG) oluşan elek- trodiagnostik incelemelerdir. Bu incelemeler ile sinirlerin elektrik iletme gücü ölçülür, böylelikle sinirde bir sıkışma olup olmadığı ve varsa tam hangi seviyede sıkışma olduğu saptanır. Karpal tünel sendromunun tedavisi cerrahi olarak median sinirin gevşetilmesi, sıkışmaya neden olan dokuların serbestleştirilmesidir. Ameliyat el bileğinin hemen alt tarafında yaklaşık 1,5-2 cm’lik bir kesi ile yapılır ve genel anestezi gerektirmez. Ameliyattan hemen sonra hastaların tümünde belirtilerin tümü ya da çoğu hemen geçer ve hastalar belirgin olarak rahatlarlar. Uzun zamandır her gece elde ağrı ve uyuşma nedeniyle uyanan hastalar ameliyatın olduğu gece rahat uyumaya başlarlar. Sonucu etkileyen faktörler arasında hastanın yaşı, hastalığın süresi ve ameliyat öncesi belirtilerin şiddeti önemlidir. Hasta yaşının ilerlemesiyle, özellikle 65 yasından sonra, belirtilerde ve el fonksiyonlarında sağlanan iyileşme azalabilmektedir. Hastalığın ileri evrelerinde sıkışma nedeniyle sinirde hücre ölümü olabildiğinden, karpal tünel sendromu 12 Ortopedi ve Travmatoloji Doç. Dr. A. Erdem Bagatur Geceleri elleriniz ağrıyor, uyuşuyorsa, karpal tünel sendromu olabilirsiniz.. tanısı konulduktan sonra en kısa zamanda ameliyat olunmalıdır. İleri yaştaki hastalarda (70 yaş üstü) bile sonuçlar çok tatmin edicidir. Bu nedenle, yaşı ve hastalık evresi ne olursa olsun karpal tünel sendromlu hastalarda cerrahi tedaviden kaçınılmamalıdır. NÖROLOJİ sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 13 MİGRENDE BOTOX REDAVİSİ... Her yetişkin hayatı boyunca az veya çok aralıklarla baş ağrısı çeker. Bazı vakalarda baş ağrısı çabuk iyileşirken bazılarında ise kronikleşir ve yaşam kalitesini düşürür. Bu vakaların çoğunda migren görülür. Pek çok tedavi şeklinin yetersiz kaldığı migren şikayetinde artık yeni bir tedavi şekli var. Botox ile migren tedavisi ağrı ataklarını azaltırken, yaşam kalitesini de yükseltir. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Hamit Toprak migren ve migrende Botox tedavisi ile ilgili en önemli soruları yanıtladı Nöroloji Uzm. Dr. Hamit Toprak Migren nedir, her baş ağrısı migren mi? Migren çoğunlukla başın bir tarafında, zonklamalı ve şiddetli ağrı biçiminde ortaya çıkan, belirgin bir nedeni bulunamayan bir hastalıktır ve diğer başın tümünü tutan baş ağrılarından farklı bir baş ağrısıdır. Migren baş ağrısına genellikle bulantı veya kusma eşlik eder ve bazı hastalar ayrıca ışık ve sese karşı duyarlılık da yaşayabilirler. Migren nedenleri nelerdir? Hastalar tarafından yaşanan ağrının zonklama tarzında olması nedeniyle ilk önceleri damarsal bir durum olduğu sanılan migren karmaşık bir beyin bozukluğudur. Modern görüntüleme tekniklerinin yardımıyla migrenin yalnızca beyin damarları ile ilgili değil, aynı zamanda beyni de doğrudan etkileyen bir hastalık olduğu anlaşılmıştır. Hangi faktörler migreni tetikler? Migren genellikle kalıtsaldır ve açlık, uykusuzluk, fazla uyku, psikolojik nedenler ve hormonal değişiklikler veya sıcak hava, parlak ışık, ağır kokular ve hava değişimi gibi çevresel bazı tetikleyici faktörler tarafından başlatılabilen bir hastalıktır. Migrenin görülme sıklığı nedir? Baş ağrısı her yıl erişkinlerin yaklaşık %50’sini etkilemekte. Bu hastaların yaklaşık %11’inin migren olduğu bilinmektedir. Türkiye'de kronik migren görülme sıklığı %1,7‘dir. Kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2 - 3 kez daha fazla görülen migren Dünya Sağlık Örgütü sıralamasında yaşamı olumsuz etkileyen hastalıklar arasında 19. sıradadır ve en yaygın hastalıklardan biri olan şeker hastalığının da önünde yer alır. Migrende çoğu tedavi şekli yetersizdir! Kaç tip migren vardır? Migren baş ağrısı atakların sıklığı ve yoğunluğuna bağlı olarak epizodik ve kronik migren olarak ikiye ayrılmıştır. Epizodik migren ayda en fazla 10 - 14 gün migren atakları olarak tanımlamıştır. Kronik migren 5 ve üzerinde migren atak hikayesi olan kişilerde ayda en az 8 gün migren atağı 13 olmak üzere toplam 15 gün veya daha fazla ortaya çıkan, aşırı ilaç kullanımı olmadan 3 aydan uzun süren ve başka bir bozukluğa bağlanamayan baş ağrısı olarak tanımlantır. Bu iki migren baş ağrısı durumu arasındaki temel farklar duyarsızlaşma ve aşırı uyarılma ile ilişkilidir. Bu durum epizodik ve kronik migrenli hastaların ele alınması sürecinde önemlidir. Kronik migren tedavisi nasıl yapılır? Kronik migren hastaların ve ailelerinin hayatı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olabilecek maliyetli ve engelleyici bir bozukluktur. Kronik migreni olan hastalar, acil servis veya uzman hekim muayenelerine, epizodlu migreni olan hastalara göre daha çok giderler. Buna rağmen kronik migren hastalarının yaklaşık %80’ine doğru tanı konulamamakta veya doğru tanı konulsa bile bu hastalar doğru ve etkin tedavi görmemektedirler. Eskiden kronik migren tedavisinde antidepresan ilaçlar, bir takım tansiyon veya epilepsi ilaçları kullanılmaktaydı. Bugüne kadar kronik migrenli hastalar için az sayıda önleyici tedavi uygulanmıştır, ancak bu ilaçların migren atağını önleyici etkileri yetersiz kalmıştır. sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 14 Migrende Botox tedavisi nasıl uygulanır? Botox tedavisinin migren baş ağrısı sıklığını azalttığı kanıtlanmıştır ve bu durum hastalar için önemli faydalar sağlar. Botox çocuklar, gebelik ve emzirme döneminde olan kadınlar dışında tüm kronik migrenli hastalara uygulanabilir. Migren ataklarının önlenmesi amacıyla bazı baş, boyun ve omuz kaslarına çoklu enjeksiyondan sonra hastaların yaklaşık %70’i migrenli gün sayısında tedavi öncesine göre %50'den fazla azalma görmektedir. Ayrıca bu hastalarda aynı zamanda yaşam kalitesi ve baş ağrısına bağlı engellilik miktarında önemli iyileşmeler gözlenmektedir. Çalışmalar ve deneyimlerimiz Botox tedavisi sonucunda hastaların işlevlerinde, canlılığında, psikolojik durumunda ve genel yaşam kalitesinde önemli bir gelişme kaydedildiğini ortaya koymaktadır. Açlık ve uykusuzluk migreni tetikleyebilir! 14 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 15 HEMŞİRELİK HİZMETLERİ Sağlık bakım gereksinimleri zamana ve bireye göre değişiklik göstermektedir. KadıköyŞifa hemşireliğinin odağında, her zaman ve her koşulda, hasta ve ailesinin gereksinimlerini bütüncül ve insancıl yaklaşımlarla karşılayabilmek vardır. Hemşirelik bilimi; teorik, pratik ve eğitim ilişkisinin bir bütünüdür. Hemşirelerin, hemşirelik bilimi ile ilgili yetkinliklerini, mezuniyet öncesi eğitim süreçlerindeki teorik bilgiler, mezuniyet sonrası ise, çalıştıkları hastane ortamındaki klinik deneyimleri belirler. Bu anlamda, hemşirelerimiz için kurum içi eğitim programlarımız ve klinik deneyimlerimizi destekleyen, gelişime açık, çağın gereklerine uyum gösterebilen, sürekli iyileştirmeye odaklı bir hemşirelik yönetim felsefemiz vardır. Günümüzde hemşireler; sağlık bakımı vermenin yanı sıra profesyonel rolleri kapsamında, araştırma yapmakta, teoriler geliştirmekte, mesleki örgütlerde aktif olarak rol almaktadırlar. Kurumumuzda hemşirelerimizin, meslek olmanın gerekliliklerine uygun olarak bu rollerinin desteklenmesi hemşirelik süreçleri- malarının, “Teknolojinin İnsana Dokunduğu Yer” olan hastane- mizi olumlu olarak etkilemektedir. Tüm hemşirelik uygulamaları- mizde en üst düzeyde desteklendiğini ve hemşirelerin, sorumlu- mız ilgili hemşirelik komitelerinde, farklı görüşler ve lukları açısından ‘’Kanıta Dayalı Uygulamalar’’ konusunda değerlendirmeler ışığında, multidisipliner olarak tartışılmaktadır. entegrasyonu çalışmalarının sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Süreçlerimizin ölçümünde kullandığımız kalite göstergelerimizin sonuçları, her dönemde titizlikle değerlendirilmekte ve iyileştir- Tüm bunların bilincinde olarak, KadıköyŞifa Hemşirelik Hizmet- meye açık alanlarımızın tespitinde kullanılmaktadır. leri Yönetimi; hemşirelerimizin yetkinliklerinin artırılması, profesyonel rolleri kapsamında uygulamalarının kabul edilmesi, Hemşireliğin gelişiminde aslı önemli nokta, bir yanda hızla eski- kişisel gelişimleri ile bütüne katkılarının sağlanabilmesi, elde et- yen bilgilerin yerine, hızla çoğalan yeni bilgilerin konulabilmesi- tikleri bilgi ve deneyimlerini tüm değerli meslektaşları ile payla- dir. KadıköyŞifa hemşirelerinin, hem kurum içi, hem de kurum şılabilecekleri platformların oluşturulmasına yönelik dışı eğitim ve bilimsel toplantılara katılımının teşvik edilmesi, uygulamalarını sürdürme, yenilikçi ve mükemmeliyetçi bir anla- desteklenmesi ve bunun her geçen gün arttırılarak sürdürülmesi yışla organizasyonu sağlama ve yönetme konusunda kararlı bir kurum politikası olarak benimsenmiştir. adımlar ile ilerlemekte ve bunu hedef edinmektedir. Daha da önemlisi, hızla gelişen teknolojinin ve bilimin etkisi ile, kullandığı yöntemler her geçen gün gelişen hemşirelik uygula- 15 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 16 16 KLİNİK PSİKOLOJİ sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 17 GEcE ALT ISLATMA ERKEK çOcUKLARDA DAHA çOK GÖRÜLÜYOR En çok 5 - 8 yaş arasında görülen gece alt ıslatma sorunu hem çocuk hem de ebeveynler açısından oldukça zorlu bir süreçtir. Çocukta başarısızlık, beceriksizlik, özgüven kaybı ve utanç hissi yaratan bu durum, anne babalarda da bıkkınlığa kadar varabilir. Hangi durumlarda bir rahatsızlıktan söz edilebilir? “Enürezis nocturnal” olarak adlandırılan çocuklarda gece alt ıslatma, özellikle okul öncesi dönemde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu durum, çocuğun gündüz ve gece idrar kontrolünü sağlayabileceği gelişimsel olgunluğa eriştiği kabul edilen 5 yaşından sonra, haftada en az 2 kere olmak üzere ve birbirini takip eden 3 ay süresince gerçekleştiğinde veya sosyal ya da akademik anlamda çocuğun yaşam kalitesini bozucu oranda sıkıntı ya da bozulmalara neden oluyorsa klinik bir tablo olarak değerlendirilir. Ne kadar yaygındır? Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sıklıkla karşılaşılan bu sorunun 5 yaşındaki erkeklerde görülme sıklığı %7 iken, aynı yaş grubundaki kız çocukların sadece %3’ünde görülmekte, 10 yaşına geldiklerinde ise erkekler için bu oran %3’e, kız çocuklar için ise %2’ye kadar düşmektedir. Genetik geçirgenliğin oldukça etkin olduğu bu tabloda, gece altını ıslatan çocukların yaklaşık %75’inin birinci dereceden akrabalarında da bu sorunun yaşantılanmış olduğu, özellikle de her iki ebeveynin kendi öykülerinde benzer bir sorunun olmasının çocukta bu tablonun ortaya çıkma olasılığını ciddi oranda arttırdığı bilinmektedir. Kendiliğinden düzelir mi? Her ne kadar bu sorunun yıllar içerisinde kendiliğinden düzelebildiği ya da ergenlikle birlikte ortadan kalkabildiğine dair çeşitli görüşler bulunsa da, kendiliğinden geçmesini beklemek hem çocuk, hem de aile için devam eden bir aile içi sorun haline dönüşecek, normal dışı olan bu durumun ve ilgili sorunların inkar edilmesine sebep olacaktır. Bu nedenle zaman kaybetmeden öncelikle çocuğun alt ıslatmasına sebep olacak herhangi bir üriner sorunu olmadığından emin olmak ve bu amaçla ilgili tıbbi tetkiklerini yaptırmak önemlidir. Söz konusu durumun bir ilaç (ör: diüretikler) ya da medikal bir durumla bağlantılı olmadığı netleştirildikten sonraki adım sorunun psikolojik boyutlarını araştırmak olmalıdır. Kaldı ki bu durum, her koşulda bir süredir geceleri altını ıslatan bir çocukta başarısızlık, beceriksizlik, özgüven kaybı, öfke, kaygı ve utanç gibi çok çeşitli duygular uyandırabileceği gibi aynı zamanda ailesinden veya çevresinden alacağı tepkiler ya da bu sorundan ötürü yaşadığı çeşitli kısıtlamalar (ör: bir başkasının evinde kalamama vb.) sebebiyle çocuğun psikolojisini elbette ki olumsuz yönde etkileyecektir. Çoğunlukla ailelerin ya çevrelerinde, ya bir önceki çocuklarında şahit olmaları ya da kendi çocukluklarında gece alt ıslatma deneyimleri olması sebebiyle bu durumu belirli bir süre kabullendiklerini görmekteyiz. Ancak bunun, altını ıslatan çocuk için tekrar eden bir hüsran ve sürekli bir başarısızlık hissi uyandıran bir deneyim, aile açısından ise süregelen ve zaman zaman bıkkınlık seviyesine gelebilen bir zorluk oluşturduğu da gözden kaçırılmaması 17 Klinik Psikoloji Uzm. Psikolog Merve Büyükkucak gereken bir gerçektir. Bazen ebeveynler tarafından yapılan konuşmalar, açıklamalar, tehdit ya da ödül - ceza gibi yöntemlerle ortadan kalkan durumlar olabildiği gibi, her türlü müdahale yöntemine direnen durumlar da olmaktadır. Uygun müdahaleler yapılmadığı noktada gece alt ıslatma probleminin ergenliğe hatta yetişkinliğe kadar uzanabilmekte olduğu da bilinmektedir. Nasıl ortaya çıkar? Semptomların başlangıç zamanına göre “primer” ve “sekonder” enüresis olarak iki farklı gece alt ıslatma probleminden söz etmek mümkündür. Primer enüresis olarak adlandırılan ve söz konusu çocuğun tuvalet alışkanlığı alıştırmalarının başından itibaren geceleri kuru kalmayı başarabildiği bir dönemin hiç olmadığı tipinde genetik faktörler daha baskındır ve bu sorunun arkasında sinir sisteminin yeterince gelişmemesi gibi fizyolojik sebepler bulunma ihtimali oldukça yüksektir. Çoğunlukla semptomların başlangıç zamanı çocuktan çocuğa göre değişiklik gösterse de en çok rastlanan durum normal gelişen çocukların tuvalet alışkanlıklarını kazanmalarının ve uzunca bir süre kuru kalabilmeyi başarmalarının ardından belirli bir süre sonra geceleri altlarını ıslatmaya başlamaları şeklinde görülmektedir. İkincil enüresis olarak adlandırılan bu sorunun başlama zamanı genellikle 5 ila 8 yaş arasına denk gelmektedir. Böyle durumlarda en sık görülen tetikleyicinin çocuk tarafından sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 18 yaşantılanan üzücü, sarsıcı ve travmatik bir olay olduğu söylenebilir ki terapötik müdahaleye en rahatlıkla yanıt alabildiğimiz durumlar bunlardır. İkincil enüresise baktığımızda, aniden ortaya çıkan ve üzücü bir olayla tetiklenen alt ıslatmaların başında çocuğun bir kayıp yaşaması, özellikle de kendisine tuvalet alışkanlığı kazandırma konusunda aktif rol oynayan kişiden bir sebeple ayrılması sıkça görülen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sevdiği kişiden ayrılmak ya da uzaklaşmak zorunda kalan çocuk, ki en çok bakıcı değişimleri esnasında, okula başlangıç aşamalarında, boşanma ya da ölüm vb. kayıpların sonrasında böyle durumlarla karşılaşabiliyoruz, gelişimsel anlamda daha ileri bir seviye olan tuvalet alışkanlığını bir kenara bırakarak daha çocuksu, gelişimsel olarak daha erken bir döneme dair olan bir davranışı sergilemeye başlar. Yani, gelişimsel olarak edindiği kademede bir adım geriler. Çocuk bu kayıpla ve kaybın yarattığı yoğun duygularla baş edebilme konusunda desteklendiğinde ve diğer sevgi ve ilgi kaynaklarına güvenli bir şekilde yönelebildiğinde bu semptomların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülebilmektedir. Benzer şekilde bu semptomun zaman zaman kardeş doğumundan hemen sonra da ortaya çıkabildiğini görmekteyiz. Aileye yeni bir bebeğin gelmesiyle birlikte ister istemez ebeveynlerinin, özellikle de annenin ilgi ve sevgisinin kardeşine yoğunlaştığını gören büyük çocuk tıpkı küçük kardeşi gibi yeniden annesinden yakın bir ilgi görebileceğine inandığı alt ıslatma davranışına geri dönebilir. Özellikle de küçük yaştaki ilk çocukların annenin ilgi ve bakımını alabilmek adına kirli kalmak gerektiğine dair yanlış yorumlar geliştirebilmesi muhtemeldir. Böylelikle tıpkı kardeşinin altı temizlendiğinde gözlemlediği gibi annesinden aynı ilgi, bakım ve sevgiyi alabilmeyi amaçlayabilir. Gelişimsel anlamda daha önceki bir evreye geri dönerek yaşına göre daha bebeksi davranışlar sergilemeye başlayabilir. Böyle bir gerileme pekâlâ annenin sevgi ve ilgisini yoğun bir şekilde geri kazanmaya dair bir uğraş olarak yorumlanabilir. Eğer söz konusu çocuk bu kıskançlık duyguları ile başa çıkma konusunda yeterince desteklenemez, onun bu duygusal ihtiyacı ebeveynleri tarafından doğru yorumlanamaz ve buna müdahale edilemez ise bu semptomun ortadan kalkması oldukça uzun sürebileceği gibi bunun yanına yine yaşına göre daha bebeksi olarak kabul edilebilecek farklı birçok davranış da eklenebilir. Özellikle de bu ihtiyacın yanlış yorumlandığı ve ebeveynler tarafından kızgınlık ya da ceza ile karşılık bulduğu durumlarda bu davranışın ortadan kalkması oldukça güçleşebilir; anneye ve/veya kardeşe karşı öfke, kızgınlık ve saldırganlığa dönüşebilir. Ne yapmak gerekir? Çocuklarda gece alt ıslatmayı tetikleyen sebep her zaman bu kadar aşikâr olmayabilir; biz yetişkinlerin gözüne çok önemsiz gibi görünen herhangi bir olay, bir değişim çocuğun iç dünyasında tahminimizden çok daha önemli ve büyük bir etki yaratabilir. Buradaki uygun yaklaşım salt sorunun kaynağını bulmaya çalışmak yerine çocuğun yaşadığı duygusal zorluğu ve iç dünyasını anlamaya çalışmak ve onu bu zorlukla ilgili rahatlatabilmek olmalıdır. Yalnızca semptoma odaklanmak çocuğa anlaşılmadığını hissettirebileceği gibi, aynı zamanda bu davranışın aile üzerindeki gücünü göstererek, çocuğu davranışının 18 devamı konusunda farkında olmadan daha da cesaretlendirebilecek bir faktör oluşturabilir. Tüm bunlar aslında söz konusu çocuğun hem yaşından hem de duygusal gelişiminin tam olarak olgunlaşmamasından ötürü dile getiremediği, söze dökemediği duygularını farklı bir düzlemde, davranışsal olarak sergilemesi anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi dürtü kontrolü ile duygusal gelişim ve duyguların kontrolü gelişimsel anlamda bir paralellik içerir. Duygusal ifadenin en sağlıklı yolunun söz aracılığıyla olduğunu bilerek böyle önemli bir dönemde bu sorunu yaşayan çocukların duygusal gelişimlerine destek olmanın çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada meseleye hem aileyi hem de çocuğu rahatlatacak ve ortadan kalkması gereken bir davranış problemi olarak bakmak yerine çocuğun duygusal gelişimine dair önemli bir müdahale ve katkı olarak bakmanın önemi tartışılmazdır. Eğer sizin çocuğunuz da benzer bir sorun yaşıyorsa, size anlatmak istediği mesajı görmezden gelmeyin. Gerekli tıbbi tetkikleri yaptırdıktan sonra mutlaka bir uzman psikologla görüşmeyi ihmal etmeyin. GENEL CERRAHİ sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:56 Page 19 REFLÜYE YOL AÇAN 10 YİYECEK Mide Reflüsü olarak bilinen Gastro Özofageal Reflü hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması nedeni ile oluşur. Reflü, asit, safra ve pankreas sıvısı içeren mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun kendini bu mide içeriğinden koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülür. Genel Cerrahi Op. Dr. Levent Eminoğlu Baharatlar ve reflü Acı yeşil biber, kırmızı biber ve karabiber içeren gıdalar reflünün en büyük tetikleyicilerindendir. Baharatlar aşırı tüketildiklerinde reflüsü ol- Bir reflü hastası her zaman için bes- olabilir. Özellikle aç karnına yenmeme- mayan kişilerde dahi midenin lenme konusunda kendi uzmanı olmalı lidirler. Miktar sınırlandırıldığı ve tok tü- savunma mekanizması olan alkali ör- ve kendisini en çok etkileyen gıdaları ketildiği sürece çok sorun tüye zarar verebilirler. Reflü hastalığı belirleyip bu gıdaları mümkün oldu- yaratmayabilirler. olan kişilerde ise asit salınımını artıra- ğunca diyetinden çıkarmalıdır. Her gıda her kişide aynı etkiyi yapmaya- rak göğüste yanmayı tetiklerler. Bu neDomates ve reflü denle çoğu kez yanma hem mide hem caktır. Yediğimiz gıdanın ne olduğunun Likopen içer- yanı sıra, yediğimiz miktar, yediğimiz mesi nedeni ile zaman ve yanında tükettiklerimiz, bu özellikle son gıdaların etkisini değiştirecektir. yıllarda çok Çoğu kez mide barsak sağlıklı bir hastalıklarında rahat- Narenciye ve reflü sebze olarak nitelendirilen domates de göğüste algılanabilir. Nane ve reflü lama ve tedavi amaçlı Portakal, greyfurt asidik yapıda olduğundan özellikle yat- kullanılan nane aslında bir reflü tetikle- ve ekşi manda- kınlığı olan kişilerde reflüye neden ola- yicidir. Yemek borusu ve mide arasın- lina ile limon kla- bilir. Aç karnına tüketilmesi reflüyü daki kapak düzeneğinde gevşemeye yol sik olarak relüyü daha da artıracaktır. Pişmiş domatesin açtığından mide içeriğinin yemek boru- tetiklerler. Çok böyle bir etkisi yoktur. suna geri kaçışını artırır ve reflüyü başlatır. asitli olduklarından bu gıdaların tüketil- Özellikle mide içi basıncının arttığı yemek mesi mide ve göğüste yanmaya neden sonrası dönemde tüketilmemelidir. 19 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:22 Page 20 Eski kaşar, fıstık, yağlı pirzola ve reflü Bu gıdaların ortak paydası hepsinin Kahve severlerin sabah kahvesi sonrasında gün sonunda çok yağlı olmasıdır. Yağlı gıdalar kahve ve kafein içeren diğer içecekleri tüketmemeleri gerekir. mide boşalımını geciktirir. Mide boşalımı geciktiğinde basınç yüksek Çikolata ve reflü kalacağından mide içeriğinin yemek Çikolata iki nedenle reflüye yol açar. Birincisi özellikle de aç borusuna geri kaçışı hızlanacak ve kolaylaşacaktır. Özellikle karnına ve çok miktarda tüketildiğinde yemek borusu ve de akşam yemeklerinde yağlı gıdalardan kaçınılmalıdır. mide arasındaki kapak düzeneğini gevşetmesi, ikincisi ise kendisi tek başına reflü nedeni olan bol kafein içermesidir. Alkol ve reflü Özellikle fermente edilmiş alkoller (kırmızı şarap, viski, konyak ve bira) ref- Gazlı içecekler ve reflü lüyü arttırır. Özellikle yağlı bir yemeğe Gazlı içecekler yemekle birlikte tüketildiğinde zaten artmış eşlik ettiklerinde bu etki çok daha olan mide içi basıncını, içerdikleri basınçlı gazın midede ser- fazla görülecektir. Reflüyü arttırmala- best hale dönüşmesi ile çok daha fazla arttırırlar. Artmış rındaki en önemli etken nanede olan bu basınç ise mide içeriğinin yemek borusuna kaçı- olduğu gibi mide ve yemek şını çok kolaylaştırır. borusu arasında çalışan ve reflüye engel olan mide kapak düzeneğinin Reflü hakkında daha detaylı bilgi almak için; basıncını düşürmeleri ve reflüyü kolaylaştır- www.reflunedir.com malarıdır. Kafein ve reflü Kahve, çay, tatlandırılmış gazlı içecekler, buzlu çay gibi kafein içeren içecekler çoğu reflü hastasının yakından bildiği gibi reflüyü çok hızlı şekilde tetiklerler. 20 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:58 Page 21 K aliteli Ya ş a m Polikliniği Akne, yara, yanık izleri ve çatlaklarla savaş Dış görünümüne önem veren herkes pürüzsüz bir cilde sahip olmak ister. Ancak geçmişten kalan akne, yara, yanık izleri ve çatlaklar bazen güzelliğimize gölge düşürebilir. Fraksiyonel CO2 Lazer nedir ve nasıl çalışır? Normal yaşlanma prosesine, güneş hasarı ve hava kirliliğinin zararlı etkileri de eklendiğinde kollajen yıkımı hızlanır. Kollajenin ciltteki miktarı azaldıkça kırışıklıklar gözlenmeye başlar. Cilt gençleştirmede kullanılan fraksiyonel CO2 lazerler, tüm cilt yüzeyini etkileyen konvansiyonel CO2 lazerlerin aksine, ciltte mikroskobik kolonlar açarlar. Bu kolonlar çok ince kanallardır. Bu bölgelerdeki esas hedef sudur, yani kollajen, kan damarları, keratinositler gibi su içeren yapılar, seçici termal hasara uğrarlar. Termal hasar oluşan bölgenin hemen yanındaki hasar görmemiş bölgelerdeki canlı hücreler hasarlı alana göç ederek buradaki onarım mekanizmasını uyarırlar. Böylece cilt altında yeni kollajen üretimi başlar. Yeni jenerasyon fraksiyonel CO2 lazerlerin en büyük özelliği cildin üst yüzeyine hasar vermeden işlevlerini cildin altında gerçekleştirmeleridir. Böylece cildin üst yüzeyinde çok daha hızlı bir iyileşme oluşur ve kişiler sosyal hayatlarına kısa süre içinde dönebilirler. Daha önce üretilen Er:Glass ve Er:Yag lazerlerin dalga boylarının kısa olması sebebiyle yeterli cilt derinliğine ulaşılamamakta, bu nedenle de etkileri sınırlı olup, bazen çok sayıda uygulamaya rağmen istenilen noktaya varmak mümkün olamamaktaydı. Bu sınırlamanın aşılması amacıyla dünya çapında gelinen son nokta CO2 lazer sistemlerinin fraksiyonel versiyonudur. Fraksiyonel lazer uygulamaları sırasında tedavi edilen cildin kalınlığı kimyasal peeling veya dermabrazyonda olduğu gibi göz kararı veya tecrübeye dayalı şekilde değildir. İnilen derinlik kesin olarak bilinir. Güçlü olmasına karşın fraksiyonel özelliği sayesinde uygulama sonrası iyileşme hızı çok yüksektir ve iyileşme süresi kısadır. Dalga boyu daha uzun olduğu için, daha derin dermisde etkisini gösterdiğinden benzer sistemlere göre etkisi çok daha yüksektir. Fraksiyonel CO2 Lazer Hangi Alanlarda Kullanılır? Cilt Yenileme, yüz gençleştirme: Yüz, göz kapakları, boyun , dekolte bölgelerindeki, el üstündeki kırışıklıklar ve çizgilerin giderilmesi ve genital bölge estetiğinde kullanılır. İz Tedavisi: Yüz, sırt ve göğüste oluşan akne izleri (sivilce izleri) ve çukurları, yara ve yanık izleri ve deri çatlaklarının görüntüsünün düzeltilmesinde kullanılır. • Cildin geniş gözenekli ve kaba görünümünün giderilmesi • Ciltte meydana gelen güneş lekesi, 21 Medikal Estetik Dr. Yasemin Savaş yaşlılık lekesi, doğum sonrası oluşan lekeler ve yüzeysel pigment bozukluklarının giderilmesi • Kötü yara iyileşmesi (hipertrofik skar) ve yara kabarmalarının (keloid) azaltılması • Bazı cilt kanserlerinin tedavisi • Piyojenik granülom tedavisi • Rinofima ve otofima tedavisi • Doğumsal veya sonradan oluşan benlerin tedavisi • Göz kapaklarında oluşan kolesterol plaklarının ( ksantalezma) tedavisi • El, ayak, genital bölge gibi yerlerde oluşmuş siğil ve kondülomların tedavisi Fraksiyonel CO2 Lazer Sonucu Ciltte Oluşan Değişiklikler Nelerdir? Fraksiyonel CO2 lazer uygulaması sonrası, ani olarak cilt altı kollajen liflerinde %30 oranında kısalma meydana gelir. Sonraki 1 - 3 aylık süreçte ise cilt altında yeni kollajen oluşumu ve cilt altı bağ dokusunda yeniden düzenlenme meydana gelir. Tüm bunların sonucu olarak cilt gençleşmesi olarak adlandırılan ciltte gerilme, cilt üzerindeki pürüzlerde, lekelerde ve izlerde yüksek seviyede azalma olur. Ciltteki gözenekler daralarak cildin yapısı 2 - 5 yıl önceki durumuna geri döner. Fraksiyonel CO2 Lazer Uygulaması Ağrılı mıdır? sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 22 Uygulama sırasında yanma ve acı hissi olur. Bu his lokal anestetik kremler kullanılarak azaltılabilir. Fraksiyonel CO2 Lazer Uygulaması Kaç Kez Yapılır? Fraksiyonel CO2 lazer sisteminde seans sayısı sorunun şiddetine göre ve uygulamanın gücü ve derinlik ayarlarına bağlı olarak değişmektedir. Hafif - orta derece kırışıklıklar ve izlerde 2 - 3 seans yeterli iken çok derin sivilce izleri ve kırışıklıklarda tedavi 3 - 5 seans olarak düzenlenir. Seansların aralığı 1 - 1.5 aydır. İyileşme Sürecinin Özellikleri Nelerdir? Fraksiyonel CO2 lazer uygulaması sonrası pansuman gerekmez. Ciltte ilk gün kızarıklık ve ödem meydana gelir. Sonrasında 3 - 7 gün süren noktasal kabuklanma dışında bir şikayet olmaz. Hasta 3. günden itibaren makyaj yapabilir. CO2 fraksiyonel lazerin bu avantajı hastanın günlük yaşamına devam etmesine olanak sağlar. Uygulama Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir? Hasta uygulama öncesi güneş ve solaryumdan 1 ay uzak kalmalıdır. Kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçlar (aspirin,heparin), retinoid içeren ilaçlar (isotretionin), ışığa duyarlılığa neden olan ilaçlar (tetrasiklin, naproksen, östrojen, progesteron, doğum kontrol hapları, klorokin) alınmamalıdır. Uygulama öncesinde cildi aşındırıcı dermabrazyon ve peeling gibi tedaviler veya cilt germe operasyonu uygulanmışsa mutlaka uygulama yapan doktora söylenmelidir. Hastada geçmişte herpes (uçuk) çıkarma öyküsü var ise, mutlaka uygulama öncesinde ilaç almalıdır. Uygulama Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir? Uygulamadan 2 gün sonra ılık duş alınabilir. Ödem ve inflamasyonu azaltmak için soğuk kompres uygulanabilir. Uygulama sonrası ciltte oluşabilecek kabuklanmayı azaltmak için cilt nemli ve temiz tutulmalıdır. İlk hafta içinde bu nemlendirme işlemi günde 3 4 kez “ FRAKSİYONEL LAZER UYGULAMALARI SIRASINDA TEDAVİ EDİLEN CİLDİN KALINLIĞI KİMYASAL PEELING VEYA DERMABROZYONDA OLDUĞU GİBİ GÖZ KARARI VEYA TECRÜBEYE DAYALI ŞEKİLDE DEĞİLDİR. İNİLEN DERİNLİK KESİN OLARAK BİLİNİR. tekrarlanmalıdır. Hastanın cilt tipine ve çevre koşullarına bağlı olarak iyileşme sonrası güneş koruyucular kullanılmalı, cilt soyucu kremler ise en az 1 ay kullanılmamalıdır. ” Tedavi kimlere uygulanmaz? • Kişide son 3 ay içinde izotretinoin kullanma öyküsü varsa bu tedavi uygulanmaz. • Hamilelere uygulanmaz. • Deride aktif enfeksiyonu ve aknesi olanlara uygulanmaz. 22 www.kaliteliyasam.org AĞIZ -DİŞ SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 23 KIRMIZI ESTETİK İLE SAĞLIKLI VE GÜZEL BİR GÜLÜŞ... Ağızdaki estetik sorunların ortadan kaldırılarak gülüşün yeniden biçimlendirilmesi artık oldukça yaygın bir yöntem. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Ağız ve Diş Hastalıkları Uzmanı Dt. Erhan Palamutçu, kişilerin özgüvenine zarar verdiği gibi, sosyal hayatını da olumsuz yönde etkileyebilen bu sorunlar ve kırmızı estetik uygulamaları hakkında bilgiler verdi. Bazen sadece beyaz estetik, yani dişlere müdahale yeterli olmayabiliyor. Dişi saran dokuların estetiğine “kırmızı estetik” deniyor. Kırmızı estetik ile diş etlerine de neşter atılır. Etkileyici ve güzel bir gülüş, sağlıklı dişlerin birbirleriyle olduğu kadar, diş eti, dudak ve yüzle uyumlu olmasıyla ortaya çıkar. Diş çürükleri, renk ve şekil bozuklukları, çapraşıklıklar, dişlerin ve diş etlerinin az veya çok görünmesi, dudağın dişleri örtmesi veya kapanmaması gibi sorunlar bu uyumu bozar. Özellikle uzun yıllar boyunca dişlerin gıcırdatılması, dişlerin boyunun kısalmasına yol açar. rekirken, diş eti bazen çok fazla olup, olması gerekenden çok fazla görülebilir. Fazla görünen diş eti, kesilerek kısaltılır. Bir diğer estetik problem de, diş etlerinin çekilmesidir. Diş etleri diş eti iltihabı veya yanlış fırçalama nedeniyle çekilirler. Böyle durumlarda eksilen diş etinin yerine başka bölgeden alınan diş etleri yerleştirilir. Kırmızı estetik uygulamaları, hastayı çok zorlayıcı uygulamalar değildir. İsteyen ve ihtiyaç duyan herkese yapılabilmektedir. Ameliyatı engelleyen çeşitli faktörlerin bulunmaması önemlidir. Diş etindeki estetik problemler genelde birkaç şekilde olur; Diş etlerinin dişlerin arasından hafifçe ve ince bir çizgi halinde görülmesi ge- 23 Ağız-Diş Sağlığı ve Hastalıkları Dt. Erhan Palamutçu sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 24 BEMBEYAZ DİŞLER ESTETİK GÜLÜŞLER 24 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 25 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 26 Gelişimsel Hareket Eğitimi Programı Türkiye’de ilk kez uygulanacak olan bu Gelişimsel Hareket Eğitimi Programı’nda bireyler kendi kendileriyle ve diğerleriyle oynamaya davet edilir. Böylece benlik saygısı ve kendilerine güven geliştirirler. Ayrıca kendi alanlarından çıkarak dışarıya doğru hareket etme ve çevreyi keşfetme becerilerini geliştirirler. Sherborne Gelişimsel Hareket eğitimi programı doğrultusunda birlikte yaşadığımız ve çalıştığımız tüm kişiler için saygı inşaa ederiz. Kendi yeteneklerimizden hoşlanmayı ve diğerlerinin davranış ve yeteneklerinden memnun olmayı öğreniriz. Sherborn’un temel safhalarından biri birlikte hoş vakit geçirmek ve bağımsızlığı geliştirmektir. Bu prensiplerden bir diğeri ise kendi kendimize ve diğerleriyle harekette eşitlik kavramını geliştirmektir. Sherborne Gelişimsel Hareket Eğitimi Programını her birey bir partnerle uygular, amaç; partnerlerin hareketlerini kendi bedenleri aracılığıyla hissetmelerini sağlamak, birbirini kollamak ve diğerlerine saygı duymak böylece diğerlerine güven ve kendimize özgüven inşa etmektir. Oyunlar sırasında farkında olmaksızın, partnerlerimizin sinyallerini doğru algılamak için empati ve duyarlılık geliştiririz., kendi kendimizi daha iyi tanırız, zayıf ve güçlü yanlarımızı öğreniriz. Eğitmenimiz Nesil Aykut, spor akademisi mezunu olup, eğitimlerini en yüksek dereceye tamamlamış bir eğitmendir. Bu atölyede çocuklar hayatın içinde kullanılan kutu, torba, teneke, plastik gibi malzemelerin doğada ne kadar sürede kaybolduğunu ve nasıl zarar verdiğini, bu malzemelerin geri dönüşüm tesislerine gönderilebileceği gibi ayrı bizim tarafımızdan da kullanılabilir eşyalar haline getirilebileceğini öğrenir ve tecrübe ederler. Ar tık mater yaller ve kır tasiye ürünlerini bir arada kullanarak her hafta başka bir eşya yaparlar. Bir hafta bir totem, bir hafta anneleri için nihale başka bir hafta Advertorial kendilerine oyuncak, çerçeve ya da kukla yapabilirler. sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 27 kitap Eşyaların çeşit çeşit anlamı Masumiyet Müzesi'nin kataloğu, yepyeni bir Orhan Pamuk kitabı. Pamuk eşyalar ve resimler üzerinden şehir hayatının tuhaf ya da tatlı ayrıntılarına dikkat çekiyor. Orhan Pamuk , bir kez daha yıllarca uğraşıp İstanbul’a ve kendi anılarına adanmış bir kitap yazdı. Bu aslında, son romanıyla birlikte tasarladığı ve geçen hafta Çukurcuma’da açtığı ‘Masumiyet Müzesi’nin kataloğu. Giriş bölümünde müzeyi nasıl kurduğunu anlatan Pamuk, daha sonra müzedeki her vitrinle ilgili ayrıntılara ve onların yaptığı çağrışımları kaleme alıyor. Eşyaların çeşit çeşit anlamı Camus: Bir ahlakçının portresi O boşluk Camus’nün; “Tüm sanatsal doktrinlerin, sanatçının kendi sınırlarını gerekçelendirmeye çalışan bir mazeret” olduğunu söylemesi, kendisini de tam çerçeveleyebilir mi? Bir temelli mazereti mi vardır sanatçının ve neticede bütün eser ve tutumu bu mazerette mi saklıdır? Üstelik, “bir insanın eserleri, sanatsal sapmalar yoluyla, kalbini ilk kez açtığı iki ya da üç büyük ve basit imgeyi yeniden keşfetmek için yapılan yavaş bir seyahatten başka bir şey değildir” diyen de bizzat kendisi iken! O zaman dönüp bakmak gerekir, nedir bu iki üç basit imge? Gerçi yine “bir inancın büyüklüğü, yol açtığı şüpheye bakılarak anlaşılabilir” diyen bir filozofla karşı karşıya bulunduğumuzu unutmamak gerekir, yanılmamak için. Stephan Eric Bronner’in ‘Camus: Bir Ahlakçının Portresi’, Camus’ye doğru yaklaştıkça Camus’deki çıkıntıları törpüleyen, Camus’deki Camus’yü şeffaflaştıran bir çalışma. Hatta dikkatli bir okuyuşla mazeret kadar imgeleri de devşirmeye imkân verir boyutta. Fevkalbeşer Sair Bey ve Suskunluğu O Boşluk' damağımızda romandan çok, bir felsefe metni tadı bırakıyor. Her satırın altını çizerek, her satırda durarak, hatta etrafınızdakilerle paylaşarak okuyabileceğiniz bir metin. Aksak Ahmet celladın boyunda sevdalandığı ejderhayı görünce dayanamayıp ağzıyla kolyeye asılıyor ve ağzında kolye ile ölüyor. Ve böylece başlıyor ejderhanın gizemli hikâyesi. ‘O Boşluk’ adlı yeni kitabında Doğan Yarıcı bir yılın duygu ve düşünce güncesini tutuyor. Kitabın ilk bölümü 010101, sondan bir önceki bölümü ise 311201 başlığını taşıyor. 2001 yılı boyunca tutulmuş kaybedişler öyküsü olarak okunabilecek bir metin çıkıyor ortaya. Doğan Yarıcı’nın metnine ‘roman’ demek doğru mu bilmiyorum. Klasik anlamda bir roman olmadığı kesin. Bir günlük şeklinde ama yapı olarak handiyse Ludwig Wittgenstein’ın felsefi metinlerine daha yakın. Rakamlar günden çok düşünceleri ayırmak için kullanılmış. İyi bir roman okumaya başladığınızda daha önce gitmediğiniz bir dünyaya adım atmış gibi olursunuz. Sözcükler, etrafınızda bir dünya örmeye başlar. Nasıl bir mekân, ne zaman, hangi karakterler derken, her okurun kendi başına keşfettiği bir dünya ortaya çıkar. FEVKALBEŞER SAİR BEY VE SUSKUNLUĞU Ömer İzgeç Ayrıntı Yayınları 2012, 160 sayfa, 12 TL. O BOŞLUK Doğan Yarıcı Yapı Kredi Yayınları 2012, 336 sayfa, 22 TL. CAMUS: BİR AHLAKÇININ PORTRESİ Stephen Eric Bronner Çeviren: Tuğba Sağlam İletişim Yayınları 2012, 189 sayfa, 16.5 TL. İçerikler Radikal Kitap’tan alınmıştır. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalKategoriV3&CategoryID=40 27 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 28 sinema En çok beklenen üç film VAMPİR AVCISI PAMUK PRENSES VE AVCI İNANILMAZ ÖRÜMCEK ADAM Vizyon tarihi 17 Ağustos 2012 Yönetmen Timur Bekmambetov Oyuncular Benjamin Walker, Dominic Cooper, Jimmi Simpson devamı... Tür Korku, Gerilim Ülke ABD Vizyon tarihi 1 Haziran 2012 Yönetmen Rupert Sanders Oyuncular Kristen Stewart, Charlize Theron, Chris Hemsworth devamı... Tür Fantastik, Aksiyon, Macera Ülke ABD Vizyon tarihi 6 Temmuz 2012 Yönetmen Marc Webb Oyuncular Andrew Garfield, Emma Stone Tür Aksiyon, Macera, Fantastik Ülke ABD 19yy.'da Avrupa'yı neredeyse vampirlerin işgali altındadır. Abraham'ın ailesi vatanlarından yeni dünya topraklarına vampirin zulmünden kaçarak gelmiştir. Fakat kısa sürede Abraham buradada ailesini vampirler yüzünden kaybedecektir. İntikam yemini eden Abraham büyük oynar ve Amerika topraklarına başkan seçilir. 11 Güney Eyaleti ile Washington yönetimi arasında çıkan İç Savaş, vampirler ve insanlar arasındaki geçen iktidar mücadelesine dönüşecektir. Lincoln, vampirlerin kökünü kurutmaya kararlıdır... Film, kendisini öldürtmek isteyen üvey annesi cadı-kraliçeden (Charlize Theron) kaçan güzeller güzeli pamuk prensesin (Kristen Stewart) onu öldürmek için ormanda peşine düşen avcıyla (Chris Hemsworth) karşılaşmasını ve sonrasında yaşananları anlatıyor. Bu masalda avcı, kraliçe hem ihanet ediyor hem de Pamuk Prenses'e savaş sanatının sırlarını öğretiyor... Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü dahası sosyal hayatta zayıf karakterli, lise çağında bir gençtir. Her ergenin yaşadığı "ben kimim?, nereye aitim?" sorunları daha derin sormaktadır. Bir yandan da Gwen Stacy'ye kör kütük aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının ortadan kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve babasının eski ortağı olan Dr. Curt Connor’ın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi olmayacaktır... 28 İçerikler http://www.beyazperde.com sitesinden alınmıştır. sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 29 insan kaynakları bizden haberler Atananlar Bowling Turnuvası KADIKÖYŞİFA SAĞLIK GRUBU çalışanlarımıza yeni görevlerinde başarılar diliyoruz. Neriman KILIÇ Kat Hemşiresi - Poliklinik Hemşiresi Elif BALLI Hasta Danışmanı - Hasta Kabul Yetkilisi Seda EKİN Hasta Danışmanı - Hasta Kabul Yetkilisi Fatma KUTLUATA Hasta Kabul Yetkilisi - Estetisyen Sifalı Miniklerimiz Bowling Turnuva Birincisi Takım; Yoğun Bakım Bireysel Birinci:Mehmet Özçelik Çocuklarınızla birlikte sağlıklı ve şifalı bir ömür dileriz Tavla Turnuvası Selma Çakıcı Elif Serkan Gücük Mina Rüya Arzu Yalçın Semahat Burcu Erdöl Evlenenler... KADIKÖYŞİFA SAĞLIK GRUBU çalışanlarımıza bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz. * Özlem Uğuz Demir * Çiğdem Yıldırm * Didem Köylü KadıköyŞifa Tavla Turnuva Birincisi:Mehmet ÖZÇELİK 29 sayi2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 24.05.2012 11:23 Page 30 sizden gelenler S i z d e n Ge le n le r • Tüm personelin güleryüzlü ve candan bir yakınlıkla tüm hasta ve ya- KADIKÖYŞİFA KADIKÖY HASTANESİ kınları ile ilgilendiklerini gözlemledim, memnun oldum. F.G En güzel doğulan hastane...tavsiye ederim. F.K • Bebek hemşireleri çok ilgili ve şevkatliler. M.Ö • 1 gece kaldık, gayet memnun ayrılıyoruz. Doktorumdan çok KADIKÖYŞİFA ATAŞEHİR HASTANESİ memnunum.R.E Endokrinoloji'de Doç. Dr. Gökhan Özışık'ı tavsiye ediyorum. A. M. • Doktorumuzun ve hemşirelerin ilgisi çok iyi. G.E • Doğum sonrası anne ve bebek ile ilgili bakım, bebek hemşirelerinin ilgisi, bilgi ve tecrübesi çok memnun edici. Ayrıca hemşirelik seminerleri verimliydi. Kadıin sağığı bölümü çok iyi. Bir daha doğum yapsam gene Emel hanım'a gelirim. E. A. İc hastalıkları uzmanı İrfan Berber Hanım şiddetle tavsiye edilir. H.G. • Her zaman memnun kaldık karşılama ve hizmetlerde. D.D • Personelin güleryüzlü ve olumlu yaklaşımı beni çok memnun etti. F.T • İşlem süreçlerinin kısa olması, takip etmemiz gerek kalmadan işlem- Tam teşekküllü doğum hastanesi, pek memnunuz. E. T. lerin zamanında gerçekleşmesi, zaten “ŞİFA” adının kelimesinin Buraların en iyi diş hekimi burada, Erhan Palamutçu. E. I. rahatlatması. B.B Hizmet cok hızlı ve güler yüzlü....B. • Hemşirelerin güleryüzü, ilgisi ve lohusa şerbetinden çok memnun oldum. S.Ö • Doktorumuz Sn. Arzu Yaşaroğlu Erkum’dan çok memnunuz. Kendisini ailece çok seviyoruz.ÖU. 30