Kadınlarda Meme Kanseri
Transkript
Kadınlarda Meme Kanseri
Görünüm Ekim 2014 Kadınlarda Meme Kanseri Prof. Dr. Vahit Özmen Sema Erdem www.tapv.org.tr Meme Kanseri Taramaları Cinselleşen Metalaşan Memeler KSEP Değerlendirme Toplantısı Güvenli Annelik Eğitim / Danışmanlık Programları Görünüm Ekim 2014 1 KADINLARDA MEME KANSERİ Meme kanseri kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Hayat boyu her 8 kadından birinin kansere yakalanma riski vardır. Meme kanserinde erken tanı hayatı kurtarır. Sorumluluk her kadının bizzat kendisindedir. 2 Görünüm Ekim 2014 Kadın bedeninde meme, erkek bedeninden farklı olarak daha belirgindir ve sahip olduğu fonksiyonlarla birçok toplumda estetik görünümün, cinselliğin ve doğurganlığın kültürel simgesi olmuştur. Toplumların kendi kültürlerine göre kadın memesine yüklediği anlamlar birbirinden farklılıklar da gösterebilmektedir. Örneğin geçmiş tarihte ‘memesiz’ anlamına gelen ‘Amazon’ döneminde kadınların rahat yay ve mızrak kullanabilmek için sağ memelerini kestikleri ve yaktıkları bilinirken, yine aynı dönemlerde başka toplumlarda yapılmış olan kadın figürleri ve heykellerinde memelerin özellikle vurgulandığı görülür. Antik dönem mitolojisinde çocuk besleme ve annelikle özdeşleştirilen memeli tanrıçalar vardır. Günümüzde, memenin kadın bedenindeki kültürel anlamının memeye bağlı hastalık yorumlarını ve hastalığa verilen tepkileri de etkilediğini görüyoruz. Bunun en önemli örneğini son dönemde sayısı giderek artan meme kanseri vakaları oluşturuyor. Meme kanseri tedavisinde uygulanan mastektominin, memenin cerrahi yollarla kısmen veya tamamının alınmasının, kadın bedeninde fiziksel değişikliklere neden olması, kadınlarda oluşturabileceği düşünülen psikososyal etkileri ile birlikte tartışılmaktadır. Bugünlerde meme kanseri, hem ülkemizde hem diğer ülkelerde kadınlarda en sık görülen tüm kanserlerin yaklaşık %30’unu oluşturmaktadır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda da son 20 yıl içerisinde meme kanseri sıklığının 2 kattan fazla arttığı gözlemlenmiştir. Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser tipi olması ve meme kanseri görülme yaşının kadınlar arasında 20’lere kadar düşmesi, konuya daha fazla dikkat ve titizlikle yaklaşılması gerektiğini gösterir. Hastalıkla ilgili gelinen son durumun en önemli nedenleri, günümüzün değişen yaşam şekli ile ilişkilendirilmektedir. Yapılan çalışmalarda, organik beslenmenin azalması, bedenimizdeki hormonların değişen yaşam şeklinden etkilenmesi ve stresli yaşam artışının kanserin erken yaşta görülme sıklığını etkilediği belirtilmektedir. Birçok kanser gibi meme kanserinin de nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak çalışmalar kadın olmanın önemli bir risk faktörü olduğunu ortaya koymaktadır. Meme kanseri kadınlarda erkeklere göre 150 kat daha fazla görülmektedir. Tüm meme kanserlerinin %99’u kadınlarda ortaya çıkmaktadır. Bunun en önemli nedeni kanser risklerinin, memenin kadın bedenindeki fonksiyonları ile ilişkisidir. Meme dokusu, yaşam boyu dönemsel olarak artan ve azalan seviyelerde hormonlarla karşı karşıya kalmaktadır. Kadın bedenindeki hormonlar (östrojen ve progesteron), meme kanseri riskinin ana belirleyicisidir. Bu nedenle günümüz koşulları ile değişen yaşam alışkanlıkları etkisi ile artık daha sıklıkla; kadınların ilk adet görme (menarş) yaşının 12’den küçük olması, menopoz yaşının 55’den büyük olması, kadının ilk doğumunu geç yaşta yapması, doğum sayısı, emzirmemek, uzun süreli hormon tedavisi gibi durumlar kanser riskini arttıran faktörler arasında sıralanmaktadır. Bu nedenlerden farklı olarak, ailede meme kanseri öyküsünün olması ve genetik faktörler de bir risk nedeni olarak ifade edilmektedir. Meme kanseri, ölüme neden olmasının yanı sıra erken tanı ile korunabilir olması açısından önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu nedenle bireylerin; kendi sağlık ve iyilik hallerini koruyacak, sürdürecek ve geliştirecek olumlu davranışlar kazanmaları ve erken tanılama sayesinde kendi sağlığı ile ilgili doğru kararlar alabilmeleri konusunda desteklenmeleri gerekir. Meme kanserinde erken tanılama, kadınların meme kanseri ve tarama yöntemleri konusunda farkındalık çalışmalarıyla bilgilendirilmesi ve korumaya yönelik bilinçli davranışların geliştirilmesi, son dönemde bu kanserden dolayı artan ölümlerin azalmasını sağlayabilmeleri açısından son derece önemlidir. Tarama yöntemi ile erken tanının mümkün olması meme kanserini diğer kanserlerden ayırır. Bu nedenle koruyucu sağlık yaklaşımı ile Sağlık Bakanlığı tarafından KETEM bünyesinde ücretsiz kanser tarama programları yapılmaktadır. “Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı” olan Ekim ayında her yıl meme sağlığı alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, meme kanseri riski ve erken tanının önemini anlatan, farkındalığı arttırmaya yönelik çalışmalar yapmaktadırlar. Ekim ayında sıklıkla karşılaştığımız “pembe kurdele”, meme kanserine dikkat çeken sosyal sorumluluk projelerinin simgesidir. Meme kanseri konusunda bilinçlenen kadınlar, düzenli olarak meme tarama yolu ile kontrollerini yaptırırlar. Tarama programları kapsamındaki mamografi, meme ultrasonu, klinik muayene ve kendi kendine meme muayenesi (KKMM)’nin meme kanseri teşhisinde kullanılan yöntemlerdir. Bu programlara katılan kadının meme kanserinden hayatını kaybetme ihtimali düşer, yaşam kalitesi artar, organ bütünlüğü korunur ve mastektomi (memenin cerrahi yolla alınması) olmadan tedavisini sağlanabilir. Türkiye’de meme kanserinin genç yaşlara düşmesi nedeniyle, kadınların 20 yaşından sonra her ay düzenli olarak KKMM yapmaları çok önemlidir. Kadınların kendi kendilerini muayene etmelerinde kendi bedenleri ile olan ilişkileri de etkilenir. Meme sağlığı konusunda farkındalık arttığında kendi bedenlerine verdikleri değer de artmakta ve daha çok kontrole gitmektedirler. Ayrıca genç yaşlardan itibaren kadınların doğru beslenme alışkanlığı edinmeleri ve düzenli egzersizi yaşam biçimi haline getirmeleri olasılığı da artar. Düzenli kontroller sonrası erken teşhisi yapılabilen erken evre meme kanserinin cerrahi tedavi yöntemlerinde, uzun yıllar sadece radikal veya modifiye radikal mastektomi (MRM) ameliyatları uygulanmıştır. Günümüzde, bazı hastalar için MRM uygun bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaya devam etse de, meme koruyucu cerrahi (MKC) hastaların önemli bir kısmında tercih edilen yöntemtir. Bu tedavi alternatiflerinin tercih edilmesinin nedeni, meme kanserinin kadınların sosyo-kültürel yaşantılarındaki etkileridir. düşüncesinin bile psikolojik durum üzerindeki olumsuz etkisini anlamak zor değildir. Genç kadınlık döneminde “memeler kadın olmanın ve cinsel çekiciliğin en önemli simgesidir” mesajını alan kadın, meme kaybını kabul etmekte daha da zorlanacaktır. Tüm bu sorunlar, kansere yönelik tepkiler olmanın yanı sıra, kadın bedeninde birçok sembolü bünyesinde barındıran meme kaybına özgü tepkiler olarak da değerlendirilmektedir. Meme kanserinin kadınlarda, birbirini etkileyen fiziksel, sosyal ve psikolojik koşulların bütün olarak oluşturduğu yaşamsal zorluklar düşünüldüğünde, alınması gereken sorumluluk mesajı daha net anlaşılır: Her kadının öncelikle, sadece cinsiyetinden dolayı meme kanserine yakalanabilme riski taşıdığını bilmesi ve erken tanı muayene ve testlerini düzenli olarak yaptırması gereklidir. Sorumluluk “her kadının bizzat kendisindedir!” Meme kanseri tanısı, kadınların yaşamını fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi yönlerden etkileyen bir kriz durumu yaratır. Bu kriz durumunda yaşa, etnik gruba veya hastalığın evresine bakmaksızın herkes için bazı tepkiler evrenseldir ve bu tepkiler genel olarak iki alanda yoğunlaşır: İlk tepkiler kanserin yayılma olasılığı, belirsizlik, acı çekme ve ölümle ilgili, daha sonraki tepkiler ise meme kaybı ile ilişkili olarak beden imajı, benlik saygısı ve cinsellikle bağlantılıdır. Meme kanseri, yarattığı korku ve kaygı ile birlikte, kadının kimliği için büyük önem taşıyan “meme”nin alınmasına da yol açabilmektedir. Meme kanseri nedeniyle mastektomi uygulanan kadınlar, kanser ve cerrahi girişimle ilgili psikososyal sorunlar yaşamaktadırlar. Beden algısında bozulma, erken menopoz, doğurganlığın kaybı, eş ile olan iletişimde bozulma olasılıkları, reddedilme veya terk edilme korkusu, iş ve kariyerini kaybetme korkusu, tedavinin fiziksel ve maddi etkileri, ölüm ve nüks korkusu bu sorunlar arasında sayılabilir. Memenin kadınlık ve cinsellik sembolü olarak vurgulandığı bir toplumda sadece “memeyi kaybetme” Kaynakça: Meme Sağlığı Dergisi Wikipedia J Breast Health 2014; Özgün Araştırma Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar Psikiyatri Hemşireliği Dergisi C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi Kriz Dergisi Arşiv Kaynak Tarama Dergisi Türk Psikoloji Bülteni Türkiye’de Meme Kanseri; Klinik, Histopatalojik Özelikler ve Standart Prognostik Faktörler/ Prof. Dr. Vahit Özmen Meme Kanseri Nedeniyle Opere Olan Hastalarda Meme Koruyucu Cerrahi Veya Radikal Mastektomi Kararını Etkileyen Faktörler Ve Cerrahi Türünün Hasta Üzerindeki Etkileri; Uzmanlık Tezi / Dr. Meral Garip Görünüm Ekim 2014 3 Prof. Dr. Vahit Özmen Meme Kanseri Risk Faktörleri ve Erken Tanı Prof. Dr. Vahit Özmen Meme Sağlığı Derneği Kurucu üyesi ve projeler sorumlusu. Halen, İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi ve Şişli Florence Nightingale Hastanesi’ndeki Meme Sağlığı Merkezi’nin direktörlüğünü yapmaktadır. İstanbul Tıp Fakültesi’nden 1978 yılında birincilikle mezun oldu, 1987 yılında doçent, 1995 yılında Profesör oldu. 1989 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Meme Hastalıkları Araştırma ve Tedavi Derneği ve Ünitesi’nin kuruluşunda görev aldı. American College of Surgeons (F.A.C.S.) ve American Society of Colorectal Surgery (M.A.S.C.R.S.) üyesi. Dünya Meme Sağlığı Derneği’nin {World Society of Breast Health (WSBH) ve Ulusal Endoskopik Laparoskopik Derneği’nin kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi. 21 Ekim 2007 yılında Tianjin, China’da WSBH’in Genel Sekreterliği’ne seçildi. 2009-2011 döneminde Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu Başkanlığı’nı, 2009-2012 yılları arasında İstanbul Meme Derneği Başkanlığını yaptı. 2000-2004 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu Sağlık Kurulu Başkanlığı yaptı. Ulusal Kanser Danışma Kurulu üyesi ve Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Türkiye Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Kurulu başkanı. 2000 – 2006 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 4 Görünüm Ekim 2014 Kimler meme kanseri risk grubunda yer alıyor? Meme kanseri risk faktörlerinden bahsedilirken özellikle günümüzde kadının yaşam biçiminin değişmesinin üzerinde durulmasının nedeni nedir? Meme kanseri Türkiye’de son zamanlarda giderek büyüyen bir sorun. Bugün Türkiye’de çok hızlı bir değişim var. Bu değişim, kadının meme kanseri riskini arttıran bir niteliğe de sahip. Şimdiki kadınlar eskiden olduğu gibi çok çocuk doğurmuyor, erken evlenip erken doğum yapmıyor, çok uzun süre süt vermiyor. Benim annem her çocuğuna iki yıl süt vermiştir. Süt vermek büyük bir etken. Sonra şimdiki kadınlar çok erken adet görmeye başladılar. Eskiden ilk adet görme yaşı 15-16’ydı. Kadın yumurtalarının çalışma süresi meme kanseriyle ilişkilidir. Ne kadar uzun süre çalışıyorsa yumurtalar, kadın ne kadar çok uzun süre adet görüyorsa meme kanseri riski o kadar artar. Bahçeşehir’de 2008-2009 yıllarında 1008 kadın üzerinde yaptığımız bir çalışma var. Bu çalışmada o bölgede yaşayan kadınların %17,5’unda morbid obezite problemi ortaya çıktı. Kilo meme kanseri riskini arttırıyor. Geç doğum yapma, 30 yaşından sonra, 35 yaşından sonra doğum yapma da risk faktörüdür. Ailesinde kanser vakasının bulunması, özellikle birinci derece akrabalarda rastlanmış olması da bir faktör. Böyle 15-20 tane meme kanseri riskini arttıran faktör sayabilirim. Amerika’da, Batı’da kanserden korunma projeleri yapılıyor. Bu projelerde sporun meme kanseri riskini azalttığına dair bilinçlendirici çalışmalar yapılıyor. Diyet yapmak da meme kanseri riskini azaltır. Bunun yanında genetik testler yapılıyor. Genetik riski pozitif olursa kadınların memesi alınmadan tedaviler uygulanıyor, Angelina Jolie’de olduğu gibi. Koruyucu ilaç tedavileri uygulanıyor, Tamoksifen gibi. Günümüzde Batı toplumunda meme kanseri riski azalmaktadır, bunun için çok fazla şey yapılıyor. Örneğin menopozda verdikleri hormon tedavisi azaltılmıştır, önceleri Batı’da çok sık uygulanıyordu, şimdi onu azalttılar. Kendi kendini meme muayenesi (KKMM)’nin meme kanseri tanısındaki etkisinden bahseder misiniz? KKMM neden önemli? KKMM kadının kendi beden sağlığına ve kansere karşı farkındalığını arttırıyor. Yapılan hemen hemen her çalışmada meme kanserinde kendi kendini muayene eden kadınların daha çok doktora gittiği, daha çok mamografi çektirdiği, daha erken tanı sağlayan kontrolleri düzenli yaptırdığı sonuçları ortaya çıkmıştır. Bunlar kanser riskine karşı kadınlara avantaj sağlıyor. Bu nedenle her kadına 20 yaşından itibaren her ay düzenli olarak KKMM yapmalarını öneriyoruz. KKMM yap dediğimiz zaman kadın ben bunu yapamam diyor, endişe duyuyor, zor olduğunu söylüyor. Oysa aslında kadın meme kanserini kendi kendine fark edebilir. Çok sert, çok düzensiz, ağrısız ve çok rahat hissedebileceği farklı bir dokudur kanser. O yüzden KKMM mutlaka yapılmalı. Onun dışında klinik muayene var. 20-40 yaş arasında iki yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir yapılması gerekir. 40 yaşından sonra yapılan mamografi var. Bunlar meme kanserine erken tanı koymayı sağlayan meme kanseri tarama yöntemleridir. Ülkemizin batısında meme kanseri vakalarının Doğu’ya oranla yaklaşık iki kat fazla olduğu ifade dilmekte. Bu fark neden kaynaklanıyor? Batıda kadınlar daha sık ve daha erken yaşta tarama yoluyla erken tanı şansı buluyor. Doğuda kadınlar daha geç kalıyor. Çünkü Doğuda, kadınlarında farkındalık daha düşük.. Geçim sorunları daha önde.. Kadın kendini tanıyamıyor. Kendi hastalıklarını öne çıkaramıyor ve tümör çok ileri evrede fark ediliyor. Farkındalık çalışmalarının arttırılması lazım. Buna rağmen doğuda kadınlarda meme kanseri sıklığı yine de daha az. Bunda beslenme faktörleri var, kadınlar doğal besleniyorlar, geç adet görüyorlar, daha çok doğuruyorlar. 30 yaşından önce doğum yapıyorlar. Bunlar da meme kanseri riskini azaltıyor. Radyasyona az maruz kalmak riski azaltmada yine önemli bir faktör. Türkiye’de meme kanseri taramalarının yapılmasının önemi hakkında neler söylenebilir? Türkiye’de Bahçeşehir MemederMeme Sağlığı Derneği 2008’de bir proje başlatmıştır. Bahçeşehir projesi sonrasında Sağlık Bakanlığı Türkiye’de meme kanseri tarama yaşını kadında 40 yaşına indirdi. Eskiden ancak 50 yaşında mamografi ücretsiz yapılıyordu, şimdi 40 yaşında her kadın devlete ait bir kurumda ücretsiz olarak her yıl mamografi çektirebilecek. Memeder Türkiye’de bir ilk olarak Bahçeşehir’de, 40-69 yaş arasında beş bin kadın üzerinde on yıl içerisinde iki yıl aralıklarla ücretsiz tarama programı gerçekleştirmiştir. Bu proje ile sağlıklı bir tarama sistemi ve veri tabanı ile meme kanserinin azaltılabileceğine yönelik farkındalık geliştirilmiştir. Bu proje, Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, Amerika ve Avrupa’daki kuruluşlar tarafından takip ediliyor ve destekleniyor. Dolayısıyla erken tanıya yönelik taramaya ve kayıt tutulmasına önem veren bir dernek. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Bu kadar yüksek bir orana rağmen ülkemizde kayıt ve tarama programları henüz sistematik bir şekilde yürütülemediği için sağlıklı istatistik vermek mümkün olmuyor. Oysa sağlıklı istatistiklerle ülkemizdeki meme sağlığı ve sorunlarının boyutu ve kapsamı ortaya konulabilir, bu sağlık sorununun çözümü için ülkemize, kendi koşullarımıza uygun, bize özel programlar tasarlanıp yürütülebilir ve erken teşhis kolaylaşır. MEMEDER KURULUŞ YILDÖNÜMÜ ETKİNLİĞİ 2007 yılında Başakşehir’de Sivil Toplum Kuruluşu olarak faaliyet göstermeye başlayan Meme Sağlığı Derneği (MEMEDER) ; uzman kadro, kurum ve gönüllülerle birlikte meme sağlığı konusunda toplumu bilinçlendirmek, hastalara sosyal-psikolojik destek vermek, kadınların yaşam kalitesini arttırmak ve bilimsel proje ve sosyal etkinliklerle tıbba ve insanlara hizmet etmek amacını güdüyor. Derneğin bu yılki kuruluş yıldönümü etkinliği Bahçeşehir Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda gerçekleşti. Kahvaltı ile başlayan organizasyona Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Memeder kurucusu, onursal Başkanı Prof. Dr. Vahit Özmen, Başakşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel, Derneğin yönetim kurulu üyeleri ve erken tanı konulmuş 72 hasta katıldı. Kahvaltı sonrasında düzenlenen toplantıdaki konuşmasında, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, yerel yönetim ile sivil toplum kuruluşu işbirliğindeki çalışmaların önemli olduğunu ve bu ortak çalışmaların başka projelerle arttırılmasının gerektiğini ifade etti. Memeder’in kurucu başkanı Prof. Dr. Vahit Özmen, derneğin meme kanseri konusunda yaptığı çalışmalarından bahsetti. 2008 yılında İstanbul’da başlatılan, MEMEDER Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Projesi’nde, beş binden fazla kadın ücretsiz olarak meme kanseri taramasından geçti ve bugüne kadar 50 den fazla hastaya erken meme kanseri tanısı konuldu. 10 yıl süreyle devam edecek olan proje Bahçeşehir Belediyesi, özel bir ilaç firması ve derneğin iş birliğinde gerçekleşiyor. MEMEDER her sene Ekim ayında, başta kadınlar olmak üzere tüm kamuoyunu, meme kanserinde erken tanının önemi konusunda bilinçlendirmeyi amaçlayan etkinlikler gerçekleştiriyor. ‘Meme Kanseri Bilinçlendirme’ ayı etkinlikleri kapsamında İstanbul’un üç önemli yapısı olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü ve Galata Kulesi’ni kadınlar için “Pembe” renkle ışıklandırıldı. Kampanya “Çek Pembeyi” başlığında, sosyal medyada Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşayan kadınlarla paylaşıldı. Dernek, kadınının meme sağlığı sorununa dikkat çekmek ve yürütülecek en etkin korunma yaklaşımını belirlemek üzere “meme sağlığınız elinizde” sloganıyla bilinçlendirici çalışmalarına devam etmektedir. MEMEDER Yönetim Kurulu: Ülkü Büyükgönenç, Dernek Başkanı Dr. Nilüfer Özaydın, Dernek Başkan Yardımcısı Dr. Beyza Özçınar, Genel Sekreter Dr. Vahit Özmen, Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Arslan Günay, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Sibel Özkan Gürdal, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Erkin Arıbal, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Arda Kayhan, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nuran Akyurt, Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Neslihan Cabıoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi Ecem Esencan, Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Yar, Yönetim Kurulu Üyesi Görünüm Ekim 2014 5 Sema Erdem Bir Deneyim Paylaşımı; Tanılama ve Tedavide Farkındalık Süreci Sema Erdem Türkiye ve Avrupa’daki kanser derneklerinden ED ve ECCO’da ‘hasta hakları savunucusu’ olarak gönüllü çalışmaktadır. ED Europa Donna The European Countries Breast Cancer Coalition Europa Donna Türkiye, Yönetim Kurulu Üyesi 2002 – 2014 ED – Europa Donna Vice President 2008 – 2013 ECCO PAC – European CanCer Organisation Patient Advisory Committee ECCO PAC Member 2012 - 2014 6 Görünüm Ekim 2014 1- Uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak Europa Donna’nin meme kanseri alanında yaptığı çalışmalardan bahseder misiniz? Son on yıldır Europa Donna çatısı altında çalışmalar yapıyorum. Europa Donna, Avrupa Ülkeleri Meme Kanseri Koalisyonu, şu anda Türkiye dahil 46 üyesi bulunan, bağımsız ve kar hedefi gütmeyen bir organizasyon. Tüm üye ülkelerde kadınların ‘Meme kanseri tarama ve tanısında kalite güvencesi için Avrupa Yönergeleri Kılavuzu’ uyumlu bilgi ve tedavi olanaklarına sahip olmalarına yönelik eğitim ve hasta hakları konularında çalışmalar yapıyoruz. Merkezi Milano’da bulunan Europa Donna, kuruluşunun 20. Yılını Mart, 2013 de Glasgow’da gerçekleşen EBCC9 – European Breast Cancer Congress, Avrupa Meme Kanseri Kongresi’nde kutladı. ED Türkiye, Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği olarak 2001 yılından beri calışmalarını yürütüyor. Meme kanseri farkındalık yaratma, tarama, tanı ve tedavisindeki güncel bilginin aktarılması, kanser riskini azaltma amaçlı sağlıklı yaşam, beslenme ve sporun önemini vurgulayan eğitim ve seminerlerimiz oluyor. Europa Donna’nın her yıl Milano’da gerçekleştirdiği ‘Meme Kanseri Hasta Hakları Savunuculuğu’ eğitimi, iki yılda bir üye ülkelerden birinde yapılan Avrupa çapındaki eğitimlere üyelerimizin katılımıyla hem bilgilendirme hem de ülkeler arası iletişimi sağlıyoruz. ED eğitimin yanısıra meme kanseri konusunda gerçekleşen bilimsel araştırmaları destekliyor ve araştırmanın planlama aşamasından itibaren yönetimsel sorumlulukları alıyor. Meme kanseri, sekiz kadından birinde karşımıza çıkan ancak erken tanıyla tedavi edilebilen bir hastalık. Sigara, alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak bir yaşam, beslenme ve sporun önemini de vurgulayarak kanserden korunmanın mümkün olabileceğini, kontrollerimizi aksatmadan gerçekleştirmemizin teşhis ve tedavideki önemini sürekli aktarıyoruz. Bu amaçla öğretim kurumlarıyla yakın bir ilişki içerisindeyiz. Türkiye genelinde liselerdeki öğrencilere ‘meme kanseri farkındalık’ seminerlerimiz oldu. Gerçekleştirdiğimiz kampanyalar ve bilgilendirme toplantılarında yerel belediyeler ve halk eğitim merkezlerinin desteğini alarak katılımın artmasını sağladık. Ekim ayının meme kanseri farkındalık ayı olması nedeniyle, Koç Üniversitesi, Kadın Mühendisler Grubu, SWE – ‘Society of Women Engineers ‘ ile meme kanseri farkındalık eğitim, seminer ve panellerine konuşmacı olarak katılıyor ve tüm dinleyiciler kanalıyla daha geniş kitlelere erişmeye çalışıyoruz. Meme Kanseri, multidisipliner yapıda, konu uzmanlarından oluşan bir ekibin desteğini gerektiriyor. Meme kanseri tarama, tanı, teşhis ve tedavi aşamalarında meme hemşiresi, meme cerrahı, radyolog, patolog, onkolog, psikolog gibi farklı uzmanlığı olan bir ekibin ve kalite denetimlerinin sağlandığı bir merkezin gerektiğini düşünüyoruz. Daha da önemlisi, meme taraması konusunda akreditasyonu, sertifikasyonu olan bir merkez olmalı. Yani bir kadın kontrole gittiğinde, gittiği merkezin de kalite kontrolünün yapılmış olması, gittiği merkezde uzman bir ekibin kendisiyle ilgileneceğini bilmesi gerekiyor. Tüm tedavi uzmanlığı olan bir grup tarafından değerlendirilmeli ve meme sağlığı ile ilgili sorun yaşayan kadına tatmin edici açıklamalar yapılmalı... Tüm kadınların önerilen tedavi seçenekleri konusunda yeterince bilgilendirilmeleri ve isterlerse klinik çalışmalara katılmak veya ikinci bir doktorun görüşünü almak gibi haklara sahip olduklarını düşünüyoruz. Amaç, kadının kendisine özel bir tedavi programının oluşturuluyor olması konusunda bilinçli ve olabildiğince etkin olmasını sağlamak. 2- Meme kanseri ile ilgili kendi yaşam deneyiminizden bahseder misiniz? Mamografi ve ultrasonografi ile meme kontrollerimmi 30’lu yaşlardan itibaren yaptırıyor iken 2001 yılında kolumun altında büyüyen sert bir kitleyi fark ettim ve her sene muayene için gittiğim merkezdeki radyoloji uzmanıyla durumu paylaştım. Raporlarında da belirttikleri gibi, granüler yapıda bir meme, fibro adenom veya kalsifikasyon olabileceği ve endişelenmemem gerektiği cevabını aldım. İstanbul’da, büyük bir tarama merkezinde bir radyoloji uzmanı bunu söylüyorsa güveniyorsunuz... Şimdi sahip olduğum bilgiyle en ufak bir değişikliği hissettiğim anda endişelenmemek yerine anında başka bir uzmana daha gider ve ikinci bir görüş alırdım... Benim vakamda, mememdeki kitleyle ilgili endişelenmemem gerektiği söylenmişti ama aylar sonra basit bir biyopsi ile kitleden alınan parçanın kanser olduğu teşhis edildi... Kontrollerini düzenli olarak yaptıran biri olarak atlanmaması gereken bir vakaydım ve yaşadığım olayı gittiğim merkezin hatası olarak değerlendiriyorum.. Bu tür hatalara düşmemek için kontrole gittiğimiz merkezlerin ve çalışanlarının da periyodik olarak kalite kontrollerinin yapılması ve denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. 3- Meme kanserinde tedavi yöntemlerinden biri olan mastektominin, kadının kendi bedenindeki meme algısı ile ilgili psikososyal etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz? Ben mastektomi ile rekonstrüsyonu aynı aşamada yaşadım, iki operasyon da tek seansta yapılmış oldu. Ameliyat sonrasında iki meme de yerinde duruyordu. Açıkçası bana meme kanseri teşhisi konduğunda estetik operasyon aklımın ucundan dahi geçmemişti. Aklımdaki tek şey “ben hayatta kalmalıyım, bu hastalıktan bir şekilde tamamen kurtulmalıyım”dı, ilk tepkim buydu. Amerika’da ilk teşhis konduğunda beni plastik cerrah ile de görüştürmüşlerdi. Kemoterapi mi yapılacak, kaç seans yapılacak, sonra ne olacak gibi bütün tedavi sürecini kapsayan hayati sorunlar önceliğimdi, haliyle rekonstrüksiyon üzerinde durmadım. Türkiye’deki doktorumla durumu tekrar değerlendirerek bir plastik cerrah ile görüştüm. Gerek mastektomi sırasında gerekse sonradan rekonstrüksyon yaptırmak mümkün. Bu konuyu tedavi sürecinde hasta ile doktorun enine boyuna tartışabilmesi lazım. Fakat kadın kendisine kanser teşhisi konulduğu anda, benim vücudumun görüntüsü nasıl olacak yerine hayatta kalmalıyım, bu durumla nasıl baş edebilirim diye düşünüyor. Ama gayet tabii, bu tedavi süreci atlatıldıktan sonra veya paralelinde eşim beni eskisi kadar çekici bulacak mı gibi sorular da ortaya çıkıyor. Kadının “Benim görüntüm, güzelliğim, çirkinliğim, bir çift memeye bağlı değil”i anlaması lazım. Bu sorun kimi çiftler için belki böyle aşılabilir. Amerikalı bir arkadaşımın, meme kanseri teşhisinden sonra bir memesi alınmıştı ve eşiyle birlikte rekonstrüksiyon yaptırmama kararını alarak, protez takmayı tercih etti. Bu kararın tamamen kadının kendisini nasıl gördüğüne, eşinin ona bu konuda nasıl destek olduğuna ve birlikte konuyu nasıl değerlendirdiklerine bağlı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde 30’lu yaşlarda meme kanseri teşhisi konulmuş birçok kadın var ve çoğu mastektomi ile rekonstrüksyonu beraber istiyorlar. Yaş bu kararlarda önemli bir faktör olabiliyor. Ben 45 yaşındaydım meme kanseri teşhisi konduğunda. Şimdi 60 yaşındayım. O sırada benim için önemli olan hayatta kalabilmekti ve doktorlarımla birlikte değerlendirdik ne yapacağımı. Meme kanseri risk faktörlerinden bazıları kontrolümüz dışında, kadın olmak, aile geçmişinde meme kanseri hikayesi, genetik yapımız gibi... Sağlıklı yaşam seçeneği ise kontrolümüzde... Meme kontrollerimizi yaptırarak, sağlıklı beslenme ve spor yaparak kendimizi koruyabiliriz. Görünüm Ekim 2014 7 MEME KANSERİ TARAMALARI Doç. Dr. Nilüfer Özaydın Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Meme kanserinden ikinciler korunma yaklaşımı olan taramaların etkinliği kanıtlanmıştır. Meme kanserinin erken tanısı için klinik meme muayenesi (KMM) yapılmalıdır. KMM, eğitimli- sağlık personeli tarafından, herhangibir nedenle sağlık kurumlarına başvuran her kadına, yılda bir kez yapılmalıdır. Klinik öykü, inspeksiyon ve palpasyon üçlüsü ile, oturur ve yatar pozisyonda, vertikal tarzda, üç parmak ucunun küçük dairesel hareketleriyle ve üç farklı düzeyde palpasyon ile uygulanır. Sağlıklı kadında tarama için görüntüleme yaklaşımlarından mamografi (MMG) tek başına yeterlidir. MMG iki pozisyonda ‘kraniokaudal ve mediolateral oblik‘ gerçekleştirilmelidir. Sağlıklı kadında tarama MMG 40 yaşında başlamalı, en erken 70 yaşına kadar devam ettirilmelidir. Ultrasonografi(US) ve MR, sağlıklı, riski olmayan kadında, tarama için rutin önerilmez. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2030 yılında dünyada kanserlerin, hastalıklara bağlı ölüm sıralamasında ilk sıraya oturacağını belirtmektedir. Kansere bağlı ölümlerin üçte biri erken yakalanabilir ve etkin tedavi edilirse şifa ile sonuçlanabilir. DSÖ kadınlarda meme ve serviks kanseri için, “önlenebilir, erken tedavi edilebilir hastalıklar” olduklarından toplum taramaları yapılmasını önermektedir1. Tarama “Tarama” hastalıkların kontrolu amacıyla asemptomatik kişilerin muayene edilmesi/incelenmesidir 2. Taramanın amacı “tanı” koymak değil, görünüşte sağlıklı olan kişilerde, henüz klinik belirtilerin görülmediği dönemde, daha ileri yöntemler ile doğrulanmak üzere, (varsa) pozitif bir bulgunun erken dönemde ortaya çıkarılmasıdır. Hastalık açısından riski olan kişi ya da grupların tamamının (örneğin meme kanseri için hastalığın sık görüldüğü yaş gruplarındaki kadınların), bir program dahilinde, erken tanı ve tedavisi amacıyla muayene edilmesi ve incelenmesine “toplum taraması”, taranan hastalık için olası yüksek riskli durumlarda (örneğin aile öyküsü veya bilinen diğer risk faktörlerinin varlığında) rutin tıbbi danışmanlık kapsamında taranmasına ise “fırsatçı tarama” denilmektedir. Toplum 8 Görünüm Ekim 2014 taramalarında vakalar “aktif” olarak araştırılarak bulunur. Fırsatçı tarama ise bir program dahilinde olmayan “pasif” bir uygulamadır. Fırsatçı taramada, taranan kadınların önemli bir kısmı risk grubunda olmayabilir, veya yüksek risk grubunda olan kadınlar taranmamış olabilir. Tarama aralıkları düzenli olmayabilir. Toplumlarda hangi durumlarda tarama yapılmasının uygun olduğu ilk kez 1968’de Wilson ve Jungler tarafından dile getirilmiş, ardından farklı yazarlarca geliştirilerek “temel prensipler” halinde yayınlanmıştır. Buna göre, taramalarda kullanılacak testler; • Taranacak kişiler tarafından kabul edilebilir olmalı, • Pratik-non invaziv olmalı, • Güvenli olmalıdır. Tarama testlerinin, hem duyarlılık (hastaları ayırdedebilme gücü) hem de seçicilik (sağlamları ayırdedebilme gücü) düzeylerinin yüksek olması arzu edilir. I. Meme Kanseri Taramaları: Sistematik taramalarla erken evrede yakalayarak, etkili tanı koyma yolları ve en iyi tedavilerle, meme kanserinden ölüm hızlarını düşürmek ve toplumdaki hastalığın sıklığını azaltmak mümkündür. Meme kanseri tarama programlarının amacı, erken tanı ile meme kanserinden ölümleri azaltmaktır. Meme kanseri taramalarında farklı toplumlarda, farklı zaman dilimlerinde farklı muayene ve testler kullanılmıştır: a. Kendi kendine meme muayenesi (KKMM): Meme kanserinin taranmasında “kendi kendine meme muayenesinin meme kanserinden ölümlerin azaltılmasında etkisi St. Petersburg3 ve Shangai4 araştırmaları ile araştırılmış ve tek başına KKMMnin meme kanserinden ölümlerin azaltılmasında etkisi olmadığı gösterilmiştir. Ancak topluma dayalı ve hedef grubun tamamına ulaşabilen başarılı bir meme kanseri tarama programının olmadığı ülkelerdeki kadınların BİREYSEL DUYARLILIKLARINI, MEME KANSERİNE KARŞI FARKINDALIKLARINI ARTIRMADAKİ katkısı nedeniyle, her bir sağlıklı kadının, 20 yaşından itibaren kendi memelerinin muayenesini öğrenmesi, her ay düzenli ve sürekli olarak memelerini hem gözle hem de elleriyle kontrol etmesi önerilmekte ve öğretilmektedir. b. Klinik meme muayenesi (KMM): Klinik meme muayenesi (KMM) bir doktor veya hemşire, ebe tarafından memelerin muayenesidir. Meme kanserinden ölme riskini azaltmak amacıyla, erken evrede meme kanserine tanı koyabilmek amacıyla bir tarama yöntemi olarak geliştirilmiştir. KMM, mamografiye alternatif bir tarama yöntemi ve/veya mamografiye eklenecek bir tarama yöntemi olabilir. KMM, 40 yaşın altındaki kadınlarda, mamografi önerilmediği için, çeşitli nedenlerle rehberlerdeki taramalara uygun olmayan kadınlar ve düzenli taramalara katılan kadınlar için meme kanserinin erken tanısına katkıda bulunabilir. KMMnin duyarlılığı %54.1 ve seçiciliği %94.0 hesaplanmıştır5. KMM, ‘klinik öykü alma, inspeksiyon, meme dokusunun ve lenf nodlarının palpasyonu’ muayenenin temel bileşenleri olarak belirtilmektedir. Klinik meme muayenesi, klinik meme muayenesi eğitimi alan tüm sağlık personeli tarafından uygulanabilir6. KMM, herhangi bir nedenle sağlık kurumlarına başvuran her kadına, yılda bir kez yapılmalıdır. KMM, • Klinik öykü + inspeksiyon + Palpasyon üçlüsü ile, • Hem oturur hem de yatar pozisyonda, • Aksiller, supraklavikuler ve infraklavikuler lenf nodlarının muayenesi ile birlikte tüm meme ve kuyruğunu içine alacak şekilde • Aksilla üst-dıştan başlanarak, sternumun alt ucuna-ortaya doğru VERTİKAL tarzda, • 2.3.4. parmakların ucu ile, • Küçük dairesel hareketlerle ve • 3 farklı düzeyde palpe edilerek uygulanır. c. Memenin mamografik muayenesi (MMG): Görüntüleme yaklaşımlarından mamografi, sağlıklı kadında tarama için tek başına yeterlidir. Meme kanserinin erken tanısına yönelik mamografi ile taramada, mortalitedeki azalma yüzde birkaçtan, yüzde 40’lara (HIP araştırması) kadar değişmektedir.7 Mamografik taramada iki poz film çekilmesi (CC ve MLO olmak üzere iki pozisyonda) ve iki ayrı radyoloji uzmanı tarafından ayrı ayrı değerlendirilmesi önerilmektedir. Sağlıklı kadında tarama mamografisi 40 yaşında başlamalıdır. Sağlıklı kadında tarama en erken 70 yaşına kadar devam ettirilmelidir. Mamografik tarama sayesinde invaziv meme kanseri çok küçük boyutlarda ve aksiller lenf nodu negatif iken saptanabilmektedir. Mortalitedeki azalmanın yanısıra, daha erken dönemde saptanan kanserlere daha az agresif tedaviler uygulanabilmektedir8. Konvansiyonel film-screen mamografinin duyarlılığı %8697 arasında9, seçiciliği %50-98 arasındadır. Mamografinin 40 yaş altındaki genç populasyonda ve özellikle meme glandı yoğun olan kadınlarda duyarlılığı düşüktür. Meme ultrasonografisi ve MR, sağlıklı, riski olmayan kadında, tarama için rutin önerilmez. Yüksek riskli ve yoğun meme glandı olan kadınlarda ultrasonografi ile tarama ve/veya ileri tetkik yapılmaktadır. Ultrasonografinin duyarlılığı farklı araştırmalarda çok farklıdır (ColeBeuglet ve ark 74, Kobayashi 93, Sickles 58, Teixidor ve Kazam 78, Somuncu 64.3, Ustaoğlu63.9). Mamografi negatif, yüksek riskli kadınlarda ultrasonografi ile saptanan kanser oranı %0.4-0.6’dır. Non-invaziv, pratik, ucuz, radyasyon içermeyen ve yaygın bir görüntüleme yöntemi olmasına karşın, ultrasonografik incelemenin bizzat bir uzman tarafından yapılmasının gerekliliği ve minimal meme lezyonlarını ve mikrokalsifikasyonları saptayamaması toplum taramalarında kullanımını kısıtlamaktadır. KAYNAKLAR: (Endnotes) 1 Hatipoğlu A. Kanserde erken tanı ve tarama problemleri. Türkiye’de Kanser Kontrolü. SB, Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı.2007. 2 Özaydın A.N. Kadın Sağlığı için Önemli Tarama Testleri, 6. Ulusal Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongre Kitabı, 23-25 Nisan 2009, Ankara, s:131-132. 3 Hackshaw Ak et al. Breast self examination anfd death from breast cancer: a metaanalysis. Bri J Cancer 2003:88,1047-53. 4 Thomas DB et al. Randomized trial of breast selfexamination in Shangai:Final results. J of National Cancer Inst, 2002:94,19:1445-57. 5 McDonald S, Saslow D, Alciati M.H. Performance and reporting of clinical breast examination: A review of the literature. CA Cancer J Clin 2004;54:345-361. 6 S.Baskan, K. Atahan, E.Arıbal, N.Özaydın, P.Balcı, E.Yavuz. “Meme Kanserinde tarama ve tanı. İstanbul Meme Kanseri Konsensus Konferansı 2010”. Meme Sağlığı Dergisi, 2012 Mart ;8(3):100-125. 7 Shapiro S, Coleman EA. Boreder M, Codd M, de Koning H, Fracheboud J et al. For the International Breast Screening Network, and the European Networkof Pilot Project for Breast Cancer Screening. Breas cancer screenings programmes in 22 countries: current policies, administration and guidelines. Int J Epidemiol 1998;27:735-42. 8 Ernster VA, Barclay J. Increases in Ductal carsinoma in situ of the breast in relation to mammograph. Monogr Natl Cancer Inst 1997;22:15-16. 9 Ustaoglu C. Uzmanlık tezi. Süleyman Demirel Üniv. Tıp Fak. Radyodiagnostik AD. Isparta, 2000. Görünüm Ekim 2014 9 Cinselleşen, Metalaşan Memeler 1 Yrd. Doç. Dr. Ayşe Dayı Yrd. Doç. Dr. Ayşe Dayı Şu anda İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Psikoloji Bölüm”ünde Yardımcı Doçent ve Bölum Başkan Vekili olarak çalışan Ayşe Dayı, 1994 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümlerini bitirdikten sonra ABD’ye gitmiş, Penn State Üniversitesi’nden İnsan Gelişimi ve Aile Çalışmaları dalında yüksek lisans ve doktora derecesi, Kadın Çalışmaları’nda yandal derecesi almıştır. Penn State University, Lock Haven University of Pennsylvania ve West Chester University of Pennsylvania’da öğretim üyesi olarak psikoloji ve kadın çalışmaları alanlarında dersler verdikten sonra, 20062013 yılları arasında Towson Üniversitesi Kadın Çalışmaları Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak çalışmıştır. Akademik görevinin yanı sıra sivil toplum alanında da aktif olan Ayşe Dayı, 2007 yılında kurduğu Ulusötesi Kadın Konuları Merkezi’nde de Eş Başkan olarak çalışmakta, Türkiye’de “Kahire +20 ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Platformu” koordinatörlüğünü yapmaktadır. İlgi alanları kadın sağlığı, sağlık psikolojisi, (özellikle üreme sağlığı konusunda) sağlık hizmetleri ve sağlık politikaları, ulusötesi feminizm, poststructural teori, ve kalitatif metodoloji olan Ayşe Dayı’nın kadın sağlığı, tıbbileşme ve sağlık politikaları üzerine yayınları bulunmaktadır. 10 Feminist filozof Iris Marion Young’ın da (1998) dediği gibi, “Birçok kadın, belki de tüm kadınlar için memeler beden algısının önemli bir parçasıdır; bir kadın memelerini sevebilir ya da onlardan memnun olmayabilir ama nadiren memelerine kayıtsız kalır.” Peki buna nasıl karar verir? Ölçütleri nedir? Ataerkil toplumlarda cinsellik (heteroseksüel) erkekleri referans alır, onların arzuları etrafında şekillenir.2 Kızlar ve kadınlar memelerini (ve tüm bedenlerini) erkeklerin gözünden değerlendirirler. Ataerkil toplumlarda kadının memeleri (ve bedeni) kendine ait değildir; kocasına, âşığına, bebeğine aittir (Marion Young, 1998). Marion Young, ataerkil sistemin önemsediği “görüntü” ile (ki buna göre, memeler de penis gibi kalkık, sert ve dik olmalıdırlar), kızların ve kadınların bedenlerini/memelerini “deneyimi/hissiyatı” arasındaki farktan bahseder. Ataerkil cinsellikte, göğsün yukarısında, büyük, sarkmayan memeler makbul; küçük, kırışık, sarkan memeler ‘anormal’; yaştan dolayı sarkmış olanlar ise kadının yaşlandığı ve cinsellik dışı kaldığının göstergesidir. Bazı kültürlerde ise yaşlı, sarkık memeler annelik ve bilgelik göstergeleridir (Ayalah ve Weinstock, 1979). Görüntü için belirlenen ölçütler memelerin çeşitliliğiyle çelişir ve de doğum yapma, emzirme, yaşlanma gibi, kadınların normal hayat deneyimlerini göz ardı eder (ya da cinsellik tezatı sayar). Breasts/Memeler (1996) isimli belgeselde 11 ile 84 yaşları arasında yirmi iki kız ve kadın (bir tanesi de trans kadın olarak üzere) ile üstsüz mülakatlar yapılır. Çocuklar ve istemeyen kadınlar üstlerini çıkarmazlar. Kadınlarla mülakatları üstsüz yapmanın amacı, memelerdeki çeşitliliği göstermek ve seyrederken belki en başta hâlâ cinselleştirdiğimiz bedenlere, bir süre sonra normal bir şekilde bakmamızı, memeleri tekrar normalleştirmemizi sağlamaktır. En azından benim için böyle olmuştu. Ataerkil cinselliğin “görünüş” takıntısına karşılık, kadınlar için önemli olan, memelerini nasıl deneyimledikleri, onların duyarlılığı ve kendilerine verdiği hazdır. En ufak dokunuşta, ısı değişimi veya bir mahcubiyet anında kalkabilen, başına buyruk olan meme uçlarının duyarlılığı, memelerin şekli, büyüklüğü veya yaşlılığına bağlı değildir. Memeler ataerkil cinsellikte ‘ikincil cinsiyet özellikleri’ olarak adlandırılır; memelerden alınan/ kadına verilen zevk, heteroseksüel sekste cinsel birleşme öncesi ‘ön sevişme’ olarak geçiştirilir... Halbuki kadınların cinselliği fallus odaklı cinselliğin tekliği gibi değildir; kadınlar bedenlerinin birçok noktasından zevk alabilir, orgazm yaşayabilirler. Memeler de kadınlar için cinsel birleşmeden bağımsızdır ama orgazmdan bağımsız değildir (Irigaray, 1977). Ataerkil sistemde erkekler, kadınlardan ayrışmak ve erkeklere yaklaşmak/ erkekliği benimseyebilmek için annelikle cinselliğin ayrışmasını şart koşarlar. Kendi cinsel arzularını ancak anneyi ve kadın bedeninin cinselliğini kontrol ederek bastırabilirler. Marion Young’a göre memeler annelikle cinsellik arasındaki ayrımı yıkarlar. Kadının emzirmekten aldığı hazda olduğu gibi (ki burada Marion Young ensestten bahsetmediğini ve öyle bir şeyi onaylamadığını açıkça belirtir), meme uçlarının bu ikilemi anlamsız kıldığı gibi... Sütyenler meme uçlarını belirsiz hale getirir; değişik pozisyonlara girebilen, değişken memeleri (tek) şekle sokar. Kadın cinselliğinin erkek gözünden oluşturulmasını sağlayan sütyenin çıkışında ataerkil sistemin yanısıra kapitalizm ve tıbbın da rolünün olduğunu görüyoruz. Joan Jacobs Brumberg (1997), sütyenin Batı’daki tarihine bakarak, ataerkil sistemde zaten cinselleşmiş/ nesne haline gelmiş olan memelerin metalaşmalarını anlatır. ABD’deki ilk sütyen 1913’te Mary Phelps Jacobs tarafından üretilir. 1930’larda sütyenin seri imalatının başlaması, genç kızlar ve kadınların beden algılarında büyük değişime yol açar. Evde veya ev ekonomisi derslerinde dikilen sütyenler 1 Yazıda “göğüs” yerine “meme” kullanmamın nedeni göğüs kelimesinin memeleri de içeren bir bölgenin adı olmasından. Yanlış olmasına rağmen, günlük konuşmada ve yazılarda “meme” yerine “göğüs” kullanımı “kadın” yerine “bayan”da da olduğu gibi kadın ve meme kelimelerinin cinselliği çağrıştırdığı, bunun için kaba ve çirkin bulunarak bastırıldıkları, daha steril olan “bayan” ve “göğüs” Görünüm Ekim 2014 kelimelerinin tercih edilmesindendir. Toplumumuzda kadınlığın kendisi dahi hala rahatça telaffuz edilemiyor maalesef. 2 Buna eğlenceli örneklerden biri heteroseksüel erkeklerin ürettiği ve tükettiği ‘lezbiyen’lik çağrıştıran anaakım pornografideki kadın kadına cinselliğin tamamen heteroseksüel erkeklerin fantazilerinin yansıması oluşu, bunun lezbiyen kadınların ürettiği ve tükettiği pornografi ve yaşadığı cinsellikten farkıdır. kişiye uygun hazırlanabilirken, seri şekilde üretilen sütyenler memeleri A, B, C, D kalıplarında standartlaştırır. Memeleri bu standart kalıplara uymayan genç kızlar, kendilerinde bir anormallik olduğunu düşünürler (Brumberg, 1997). ABD’de, Victoria’s Secret mağazasından seksi bir sütyen almaya çalışırken bir büyük bedeni rica ettiğimde, satıcı genç kadın seksi görünmesi için memelerimi sıkıştırıp içeri ve yukarı iten sütyenin doğru boy olduğunu söylemişti. Kırk yaşımda memelerimin boyutu ve ‘doğru sütyen’ kullanımı bana öğretiliyordu. 1950’lerde doktorların ve medyanın katkıları ile “ergen figürü kontrolü” denilen bir akımla, genç kızların “training bra/ alıştırma sütyeni” almaları desteklenmiş, seri imalatla başlayan memelerin standartlaşması ve bir meta haline gelmeleri tamamlanmıştır. 1952’de ABD’de Parents’ Magazine/Ebeveyn Dergisi’ne yazan Frank H. Crowell adında bir doktor, karın veya bağırsakların germe teli veya askı fonksiyonu gören bağlarının olduğunu, memelerin ise sadece deri ile tutulan birer deri oluşumu olduklarını öne sürerek, ergen kızların sarkmayı önlemek, damarları esnetmek ve kan dolaşımını arttırmak için sütyen kullanmalarını önermiştir. “Alıştırma sütyeni” adlandırılan bu sütyenin amacı, kızları anneliğe (iyi emzirebilen sağlıklı memelere sahip olmaya) ve erkeklere seksi gelen forma hazırlamaktı. Brumberg, regl ve sivilce için geliştirilen ürünlerde de olduğu gibi, ergen kızların vücutları bir kere daha kâr amaçlı sömürüye açılmıştır, der. Sharon Batt (1998), kendinin ve diğer kadınların meme kanseri deneyimlerini vererek memelerin cinselleşmesi ve metalaşmasında doktorların ve kanser derneklerinin de rolü olduğunu gösterir. Batt, protez meme takmayı reddeden veya mastektomi sonrası sıkça görülebilen lenf ödemini gizlemek amacıyla kolluk giymeyen kadınların bu dernekler tarafından gönüllü olarak çalıştırılmadıklarından bahseder. Derneklere göre ameliyat öncesi ve sonrası kadınların en büyük endişeleri beden algısı ve normal görünmektir. Bu ayrımcılığa itiraz eden Darlene Bettley adında Kanadalı bir gönüllü, dimdik durarak mastektomi öncesi ve sonrası çekip gazeteye verdiği fotoğrafları Sharon Batt’a göstererek, “Sence normal görünüyor muyum??” diye sorar. olan, görünüşe dayalı, nesneleştirici ve metalaştırıcı beden algısı arasında büyük bir fark vardır. Naomi Wolf’un da dediği gibi, ataerkil güzellik mitosu kadınların gücünü yıkar. Kanserli bir kadının dünyayı saçsız ve göğüssüz bir biçimde karşılaması büyük değişimler getirebilir (Marion Young, 1998). “Tek göğüslü bir kadın ordusu (Amerikan) Kongresi’ne yürüyüp danalara verilen kanserojen hormonların yasaklanmasını talep etseler ne olurdu acaba?” diye sorar Audre Lorde. Böylece, görünmemesi gereken bedenler, kendi güzellik, yaşam ve politik anlayışları ile görünürdü. Referanslar: Afro-Amerikan lezbiyen feminist şair Audre Lorde Amerikan Kanser Derneği’nin Reach to Recovery programından bir gönüllünün kendisini ameliyat sonrası ziyaretinden öfke duyar. Lorde’un endişeleri, (otomatik olarak heteroseksüel varsayılan) kendisinin hangi erkekleri cezbedip cezbedemeyeceği veya çocuklarının arkadaşlarına karşı mahcup olup olmayacaklarından ziyade, hayatta kalma ihtimali, muhtemelen kısalacak olan hayatının kariyeri ve öncelikleri üzerine etkisi gibi düşünceler ve “kanser önlenebilir miydi?” ve “tekrarlaması nasıl önlenebilir?” gibi sorular etrafında yoğunlaşmıştır. Lorde bu kadınla, kanser deneyimini hayatının tümüne nasıl entegre edeceğini tartışmak istemiştir. Gönüllü kadın ise bu soru(n)ları göz ardı etmiş, iyimser olmadığı için Lorde’u azarlamış, ona sütyenine doldurması için bir yün topu vererek ayrılmıştır. 3 Başa dönersek... Kadınlar için memelerinin ve tüm bedenlerinin anlamı, onu deneyimleyişlerindeki (her zaman gerçekleşmese de en azından potansiyelde var olan) bütünsellik ile ataerkil sistemdeki sığ, kadın bedenine ve kişiliğine bir tür hakaret ve şiddet Ayalah, Daphna, and Isaac Weinstock (1979). Breasts: Women Speak About Their Breasts and Their Lives. New York: Simon and Schuster. Batt, Sharon (1998). Perfect people: Cancer charities. In R. Weitz (Ed.), The politics of women’s bodies: Sexuality, appearance, and behavior (pp. 137-146). New York: Oxford University Press. Breasts: A Documentary (1996). Director: Meema Spadola. http://www.imdb.com/title/tt0128086/ Brumberg, Joan Jacobs (1997). Breast buds and the “training bra”. In J. J. Brumberg The Body Project: An intimate history of American girls, (pp. 108-118). New York: Vintage Books. Lorde, Audre (1980). The Cancer Journals. San Francisco: Aunt Luke Books. Marion Young, Iris (1998) “Breasted experience: the look and the feeling. In R. Weitz (Ed.), The politics of women’s bodies: Sexuality, appearance, and behavior (pp. 125-136). New York: Oxford University Press. Rothman, Barbara, Katz. (2004). Motherhood under capitalism. In J. Taylor, L. L. Layne, and D. F. Wozniak (Eds.), Consuming motherhood (pp. 1930). New Brunswick: Rutgers University Press. Spence, Jo (1995). Cultural Sniping: The Art of Transgression. London, New York: Routledge. 3 Meme protezlerinden bahsederken benim amacım ve yazarların amacı mastektomi sonrası bedende oluşan değişiklerin kadınlara verdiği acıyı yadsımak değil, bu acının ataerkil cinselliğin kabulü ile ilgisini görebilmek, ve kadınların diğer endişeleri ve kanserin sosyal nedenleri ile uğraşmak yerine bunları kadınlara dayatmanın yanlışlığını göstermek. Görünüm Ekim 2014 11 Güvenli Annelik Çalışmaları Devam Ediyor Temmuz – Ekim ayları arasında Kilis, Kırkareli ve Bartın’da Güvenli Annelik Eğitim/Danışmanlık Programı başlatıldı. Kilis Kilis 128 586 nüfusa sahip küçük bir ildir. İlde İlçe, belde ve köylerde toplam 14 Aile Sağlığı Merkezi ve 26 sağlık evi ve 1 hastane bulunmaktadır. Suriye savaşının ardından ilde 3 adet konteynır kent oluşmuştur ve Suriyeli vatandaşların gelmesi ile birlikte nüfus hızlı bir artış göstermiştir. 2013 yılı bebek ölüm hızı incelendiğinde, Kilis ‰25,1 Türkiye’de birinci il olmuştur. Kilis Halk Sağlığı Müdürlüğü bebek ölümlerini incelemiştir ve ölüm nedenlerinin başında konjenital anomali gelmektedir. Diğer nedenler ise sırasıyla; prematürre doğum ve sepsisdir. Kilis’de Halk Sağlığı Müdürlüğü işbirliğinde il üreme sağlığı eğitimcileri, Aile Hekimliği çalışanları, Toplum Sağlığı Merkezi çalışanlarından oluşan 26 kişilik sağlık hizmet sunucu grubunun katılımı ile 15-16 Mayıs 2014 de “Güvenli Annelik Hizmet Kullanıcı Eğitim/ Danışmanlık Programı” kapsamında 2 günlük eğitici eğitimi uygulanmıştır. 1-2 Temmuz 2014 tarihlerinde ise hekim-hemşire ve ebelere (120 kişi) yönelik seminer programı gerçekleştirilmiştir. Programın ilk kısmında Doç Dr. Ayşegül Zenciroğlu Yenidoğan Ölümlerini Önlemede 1. Basamak Sağlık Çalışanlarının Rolü konu başlığında “Bebek ölümü nedir? Bebek ölümlerini önlemek için erken önlemler nelerdir? Birinci basamak sağlık hizmet sunumunda alınacak önlemler nelerdir?” konularını sağlık çalışanları ile paylaşmıştır. 3 saat süren tartışmada Zenciroğlu dünyada yılda 3,6 milyon yenidoğan bebeğin 12 Görünüm Ekim 2014 öldüğünü, ölümlerin % 99’u düşükorta gelirli ülkelerde, yarısının evde veya 1. basamak sağlık hizmeti düzeyinde gerçekleştiğini ve yapılan çalışmaların zengin ülkelerdeki % 1’lik orana yönelik olduğunu ifade etmiştir. Programın ikinci yarısında Prof. Dr. Mithat Erenus ile “Riskli Gebelikler ve Gebelik Testleri” konusunu çalışılmıştır. Kırklareli Kırklareli nüfusu 340 559 kişidir. Kırklareli nüfusunun % 68,2 ’si il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. Kırklareli Binde -1,9 nüfus artış hızı ile nüfus artış hızı sıralamasına göre 81 il arasından 68. sırada yer almıştır. 2013 yılı için doğurganlık hızı 1,43 ile Türkiye’deki en düşük ildir. Kırklareli Kamu Hastaneler Birliği’nin talebi üzerine 14-15 Temmuz 2014 tarihlerinde ikinci basamak sağlık çalışanlarına yönelik Güvenli Annelik Eğitim Danışmanlık Programı uygulanmıştır. Kırklareli Devlet Hastanesi, Vize Devlet Hastanesi, Babaeski Devlet Hastanesi ve Lüleburgaz Devlet Hastanesi’nden 18 ebehemşire eğitime katılmıştır. Kamu Hastaneler Birliği her hastanede “Gebe Okulu” açılması için en az iki sağlık çalışanını görevlendirmiş ve eğitimleri yapabilmeleri için alt yapı çalışmalarına başlamıştır. Sağlık çalışanlarının gebe-lohusalara yönelik eğitim-danışmanlık ve bilgilendirme hizmetlerine ilişkin beceri kazanmalarını amaçlayan iki günlük program bu eğitim sürecini desteklemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bartın Bartın 189.139 nüfusa sahip, merkez ve 3 ilçeden oluşmaktadır. TÜİK 2013 verilerine göre Türkiye’de kaba ölüm hızında Bartın binde 7,7 ile dokuzuncu sırada yer almaktadır. Bartın’da 62 Aile Sağlığı Merkezi bulunmaktadır. Bartın Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün işbirliği talebi ile 30- Eylül- 2 Ekim tarihleri arasında sağlık çalışanlarına yönelik Güvenli Annelik Eğitim/ Danışmanlık Programı eğitimi ve Bebek Ölümlerinin Önlenmesinde 1. Basamak çalışanlarının sorumlulukları” konulu seminer çalışması yapılmıştır. 30 Eylül-1 Ekim 2014 tarihlerinde 100 sağlık personeline Kültür merkezi konferans salonunda İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Zeynep İnce bebek ölümlerinin önlemesinde birinci basamak sağlık çalışanlarının sorumlulukları konulu bir seminer gerçekleştirmiştir. İnce konuşmasında anne eğitiminin, çocuk sayısının, anne yaşının ve doğum aralığının bebek ölümlülüğünü etkilediğini belirtmiştir. 1-2 Ekim 2014 tarihlerinde ise 20 kişilik sağlık personeline yönelik Güvenli Annelik Eğitim/Danışmanlık Programı eğitimi düzenlenmiştir. Eğitim sonrasında sağlık birimlerinin gebe-lohusalara yönelik eğitim yapabilmesi için eğitim materyali ve broşür desteği sağlanmıştır. Kadın Sağlığı Eğitim Programı Değerlendirme Toplantısı (16-19 Eylül 2014) Kadın Sağlığı Eğitim Programı’nı uygulayan eğitmenleri bir araya getirerek, izlem çalışmalarından elde edilen sonuçlar ışığında programa ilişkin bilgilerini tazelemek, deneyim paylaşımı ve sosyal aktivitelerle motivasyonlarını arttırmak amacıyla her yıl değerlendirme toplantısı yapılmaktadır. 16-19 Eylül 2014 tarihleri arasında Diyarbakır’da gerçekleştirilen toplantıya 28 KSEP eğitmeni, 5 KSEP katılımcısı katıldı. 16 Eylül 2014 Salı günü değişik illerden gelen KSEP eğitimcileri ile birlikte akşam yemeğinin ardından tanışma oturumu yapıldı. KSEP eğitimcileri; geldikleri illeri, KSEP deneyimlerini grupla paylaştılar. 17 Eylül 2014 de değerlendirme toplantısının açılışını Program Koordinatörü Eylem Karakaya yaptı. Eylem Karakaya KSEP’nın 2013-2014 gelişim sürecini paylaştıktan sonra Yenişehir Belediyesi Epidem Kadın Danışma Merkezi KSEP eğitimine katılan 5 kadın KSEP ile ilgili düşüncelerini ve yaşamlarını nasıl etkilediğini anlattılar. “Burada en önce haklarımızı öğrendik.” “Bazı bilgilerimizin doğru olduğunu, bazı bilgilerimizin ise ne kadar yanlış olduğunu fark ettik.” “Eğitimde konuştuklarımızı ben arkadaşlarıma da anlatıyorum. Onlarda bunları bilmiyorlar.” “Epidem’de başka kurslara gelirken bu konular ilgimi çekti, ben de gelmeye devam ettim”. “Bizim buralarda kadınların hakları pek önemsenmiyor, neleri yapıp yapamayacağımı öğrendim.” KSEP eğitimcileri Feride Özdağ, Fatoş Eren, İlkay Tanyer ve Mükrüme Dursun KSEP grupları ile ilgili deneyimlerini paylaştılar. Bağlar Belediyesi Ana Çocuk Sağlık Merkezi sorumlu doktoru Özlem Anlı yerel yönetimlerin kadın sağlığı sorunlarına bakışını ve kendi belediyelerinin kadın sağlığı çalışmalarını anlattı. Dr. Anlı sağlık tanımına siyasal iyilik halinin de eklenmesi gerektiğini belirtti. Anlı kendi belediyesinin kadın sağlığına önem verdiğini, kendi politikaları arasında yer aldığını buna karşın hala yetersiz olduğunu söyleyerek, şu soruların sorulması gerektiğini belirtti: Yerel yönetim bütçeleri kadın eksenli mi? Sağlığı ne kadar yer ayrılıyor? İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nden Hale Kolay, Sarıyer Belediyesi’nden Çiğdem Algür, Yenişehir Belediye’nden Azize Kaya kendi bölgelerine ilişkin kadın sağlığı sorunlarını paylaştılar. Eğitmenlerin sunumlarının ardından aşağıdaki başlıklarda tüm grupla tartışma yürütüldü. Tartışmanın ardından iller bazında hastane, kürtaj yapılan merkezler, gebeliği önleyici yöntemleri uygulayan merkezlerin listesinin tüm eğitmenlerle paylaşılmasına karar verildi. Kadın Sağlığı ve Yasal Süreçler ile ilgili bilgilendirmeyi Av. Nermin Kaplan yaptı. Kaplan, Analık sigortası, Cinsel taciz-tecavüz durumunda kürtaj, yasal kürtaj süresi, evlilik yaşı gibi konularda KSEP eğitmenlerinin sorularını yanıtladı. İstismar ile ilgili son yapılan yasal düzenlemenin Haklar Modülüne yansıtılmasına karar verildi. KSEP katılımcı kadınlarından gelen sorunların cevaplanması, cinsellikle ilgili mitlerin tartışılması için Eylem Karakaya Kadın cinselliği/orgazmı konusunu paylaştı. KSEP modülleri içinde yapılan yeni bilgi güncellemeleri/değişiklikleri hakkında KSEP eğitmenlerine bilgi verildi. 17 Eylül akşam KSEP grubu ile Erdebil Köşkünde yemek yendi. 18 Eylül’de KSEP eğitimcileri gruplara ayrılarak (İstanbul, İzmir, DiyarbakırBatman-Mardin, Siirt-Şırnak-Kilis-Ağrı) “Kadın Sağlığı Sorunlarının Çözümünde Neler Yapılabilir, Kimlerle Yapılabilir, Nasıl Yapılabilir”i tartıştılar ve önerilerini sıraladılar. Başlıca öneriler; • Çalıştay düzenlenerek ; belediyeler, MEB, baro, sağlık müdürlüğü, emniyet gibi kurumlar çağırılıp, KSEP verileri ve ihtiyaçlar/sorunlar paylaşılır. • Tanıtım, broşür, afiş, sosyal medya çalışmalarını, görselleri artırma • Her yıl alana yönelik raporları daire başkanlıklarına sunmak • Yıllık raporları basınla paylaşmak • Üniversitelerin halk sağlığı bölümleri ile işbirliği yapmak • Üniversite öğrencilerine, meslek odalarına, sendikalara seminerlere gitmek • Lobicilik; YEEP stratejik planının uygulanması yönünde baskı, belediyelerin web sitelerine hastane-kurum bilgileri, kürtaj ve yöntem uygulanan yerlerin listesinin paylaşımı • Kamu spotu-farkındalık videoları (tek, tek birkaç konuda) KSEP seminer paketi hakkında bilgi paylaşımı yapıldıktan sonra, seminer uygulama becerileri, ppt sunumu yaparken uyulması gerekenler, seminerler ve kapalı grup arasındaki farklar eğitmenlerle çalışıldı. KSEP uygulamalarında karşılaşılan sorunlara ilişkin vaka çalışması yapıldı. Vaka çalışmaları Kadir Akbulut kolaylaştırıcılığında tüm eğitmenlerle birlikte gerçekleştirildi. KSEP ilkeleri ve KSEP gelecek dönem hedefleri konuşuldu. KSEP eğitmenleri ile Diyarbakır Ziya Gökalp ÇATOM’a ziyarete gidildi. Ziya Gökalp ÇATOM eğitmeni Fatoş Eren ÇATOM çalışmaları ve kadınlara yapılan etkinlikler hakkında KSEP eğitmenlerini bilgilendirdi. Görünüm Ekim 2014 13 Siber Ortamda Çocuğa Yönelik Cinsel Suçlarla Mücadele Eğitimi Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüyle (ÇTCS) Mücadele Ağı tarafından, 1 Eylül 2014 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen “Siber Ortamda Çocuğa Yönelik Cinsel Suçlarla Mücadele Eğitimi”ne TAP Vakfı adına Efsun Sertoğlu katılmıştır. ECPAT International Çocuklara Yönelik Cinsel Sömürü ile Online Mücadele Programı Sorumlusu MarieLaure Lemineur ve ÇTCS Mücadele Ağı Koordinatörü Av. Şahin Antakyalıoğlu kolaylaştırıcılığında yürütülen eğitimde; siber ortamda çocuğa yönelik cinsel suçlarla ilgili dünyadaki ve Türkiye’deki durum, yasal mevzuat, bu suçların önüne geçmek için hükümetlere, sivil toplum kuruluşlarına, eğitimcilere, ebeveynlere düşen görevler ve çocuklarla yapılabilecek çalışmalar ele alınmıştır. İstanbul Kamu Hastaneleri Gebe Eğitmenlerine Eğitim İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ile Güvenli Annelik kapsamında yapılan işbirliği ile 26 Eylül 2014 de gebe sınıfı bulunan kamu hastanelerinin gebe eğitimcilerine yönelik Doğum Sonrası Cinsel Yaşam konulu seminer verildi. İl sağlık müdürlüğü gebe sınıfı bulunan hastanelerin gebe eğitimcisi olan hemşireleri ile 2 ayda bir toplantılar yapmaktadır. 26 Eylül 2014 de Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesinde 36 ebe – hemşireye yönelik gebeliklohusalık döneminde cinsel yaşam konulu seminer düzenlendi. “Gebelik-Lohusalık 14 Görünüm Ekim 2014 Dönemlerinde Cinsellik” konusunu İstanbul Üniversitesi Florance Nightingale Hemşirelik Fakültesi’nden öğretim görevlisi Doç.Dr. Nevin Şahin aktardı. TAP Vakfı’ndan Eylem Karakaya “cinsellik algısı, Doğum sonu dönem ve cinsel danışmanlık” konusunu paylaştı. Katılımcılara vaka çalışması yaptırılarak danışmanlık üzerinde konuşuldu. Danışmanlık uygulamalarında sağlık çalışanlarının aile planlaması yöntemi ve emzirme danışmanlıklarına yöneldikleri, cinsel sorunları tanılamaktan kaçındıkları görüldü. Sağlık çalışanları cinsellik konusunda danışmanlıkta kendilerini iyi hissetmediklerini, önce cinsellik ile ilgili bilgilerini artırmak istediklerini ifade ettiler. Breastanbul Uluslararası İstanbul Meme Kanseri Konferansı Breastanbul Uluslararası İstanbul Meme Kanseri Konferansı, Türkiye Basketbol Federasyonu, Acıbadem Üniversitesi, SENATURK ve Europa Donna Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği işbirliği ile 30 Eylül – Konferans programı kapsamında 2 Ekim Perşembe günü ”Europa Donna Meme Hastalıkları Koalisyonu Derneği”nin katkılarıyla Halk Günü’nde halka açık yapılan toplantılarda meme kanserinde doğru olarak bilinen yanlışlar tartışıldı. 2 Ekim 2014 tarihlerinde Hilton Hotel Bosphorus’da (Harbiye) düzenlendi. Halk Günü kapsamında Acıbadem Sağlık Grubu sponsorluğunda gerçekleştirilen “Pembe İzler Sokağı”, meme kanseriyle mücadelelerinde hayata örnek bir iz bırakmak isteyenleri ve kanseri yenenleri bir araya getirdi. Tüm etkinliklerin ücretsiz gerçekleştiği Pembe İzler Sokağı’nda kadınlara özel birbirinden renkli spor, beslenme, güzellik, moda, müzik, dans ve “Sağlıklı Yaşam” yoga etkinlikleri yer aldı. Konferansta meme kanseri ile ilgili olarak kanseri önleme başta olmak üzere, tanı ve tedavisinde son yıllarda elde edilen tüm umut verici gelişmeleri aralarında tartışmak üzere 50’nin üzerinde ülkeden 600’e yakın katılımcı buluştu. Kadın Sağlığı Eğitim Programı Eğitici Eğitimi’nin 11. si İzmir’de gerçekleştirildi 11. KSEP Eğitici Eğitimi’nin ilk bölümü, 13-17 Eylül 2014 İzmir Bornova Öğretmen evinde 20 eğitmen adayı ile gerçekleştirildi. Eğitime Sarıyer Belediyesi’nden 2 kişi, İstanbul Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nden 1 kişi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden 3 kişi, Çiğli Belediyesi’nden 1 kişi, Karabağlar Belediyesi’nden 2 kişi, Bornova Belediyesi’nden 1 kişi, Urla Belediyesin’nden 2 kişi, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden 2 kişi, Silopi Belediyesi’nden 1 kişi, Cizre Belediyesi’nden 1 kişi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden 1 kişi, Marmara Üniversitesi’nden bir kişi katılım göstermiştir. Eğitici eğitiminin ilk 5 gününde program soru-cevap, beyin fırtınası, grup çalışması, demonstrasyon, rol yapma, uygulama gibi yöntemler kullanılarak interaktif şekilde yürütüldü. Görünüm Ekim 2014 15 Görünüm Ekim 2014 UNAIDS verilerine göre bugün dünyada; 35,3 milyon HIV taşıyıcısı bulunmaktadır ve 1,8 milyon kişi aıds nedeni ile hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde hıv tanısı alan kişi sayısı her geçen gün artmaktadır. Tedavi olanaklarının hala sınırlı ve pahalı olduğu ülkemizde; TAP Vakfı olarak ‘güvenli cinsellik’ çalışmaları kapsamında, hıv/aıds farkındalığını arttırmaya devam ediyoruz… Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar ve HIV/AIDS geçişini engellemek için en temel güvenli cinsellik adımı kondom kullanmaktır. Görünüm Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı bültenidir. Üç ayda bir yayınlanır. Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nurcan Müftüoğlu Yayın Ekibi: Şule Dursun, Efsun Sertoğlu, Eylem Karakaya, Deha Enis Vardaryıldızı Sayfa Mizanpajı: Müşerref Öztürk Yönetim Yeri ve Haberleşme Adresi: Ulus Mahallesi Güzel Konutlar Sitesi A-Blok Daire: 3-4 34760 Etiler - İstanbul Tel: (0212) 257 79 41 - 42 Faks: (0212) 257 79 43 info@tapv.org.tr www.tapv.org.tr www.dikkatbebek.org.tr www.gencakran.net Baskı: Maydanoz Matbaa ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 619 13 71 www.maydanozmatbaa.com