VE Sosyal Bmmler Enstitüsü Olarak Hezrrtenrmşt ır
Transkript
VE Sosyal Bmmler Enstitüsü Olarak Hezrrtenrmşt ır
ANLAM SORUNU VE JOHN R. SEARlE"ÜN R. levent Hacettepe ÇÖZÜMÜ Aysever Üniversitesi Sosyal Bmmler Enstitüsü lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Felsefe Anabilim [)ah için Öngördüğü DOKTORA TEzi Olarak Hezrrtenrmşt Ankere Aralık, 1994 ır vi içifmEKilER TEŞEKKÜR . ÖZET " . ii SlH1f1ARV [INSÖZ GIRiş: "" Ai··llAt·ı SORUNU . iv . vii: . i. BÖLÜf1: ANLAl""l SORUNUNA ÖNERiLEN ÇÖZÜlilfR 1. ı. Zihinei 26 Çözüm 29 1.1.1. Çözümün Eleştirisi 34 1.2. Göndergeei Çözüm 39 1.2.1. Çöziimün Eleştirisi 43 ı.3. Davrenı şçı çözüm U.ı. 47 Çözümün Eleştirisi 1.4. Anlam ~;orunıı oevremscı 1.5.1. H. P. Grice'ın 1.5.2. Anlam Göndergeei, Çözümler 1.5. Kullanımbilimsel 49 ".......... ve Zihinci, 54 ".......... Çözllm 58 Çözümü Sorunu ve _....... H. P. srtcs'm Çözümü 65 ii. BÖLÜt't J. L. AUST i N 2.1. Yaygın iki Vanlış 2.2. Edimsel """ Türnceler "."" 2.3. Söz Edirnlsri . 2.3.1. Düzsöz Edi mi 2.3.2. Edimsöz Edimi "" " " """"... 68 """ .. 73 . 75 ".." " .." 62 . "". 81 81 . 85 vjj 2.3.3. Etkısöz Edimi 90 2.4. Anlam Sorunu ve Austtn'tn Çözürnü 95 i iI. ôÖLO~1:JOHN R. SEARLE . 3.1. Dtl 99 . 3.2. Edimsöz Edimi ve Öteki Söz Edinıleri 3.3. Edlmsüz Edtminln 105 Başarı Koşulları 3.3.1. Edirnsöz Ereği 3.3.2. Edtmsöz Ereğinin . . Şiddet 125 Derecesi. 126 3.3.3. Ernrnsöz Ereğine Ulaşma Yolu 3.3.4. Önerme içeriği KoşUiları . 3.3.5. Ön Koşullar . kusulu 3.3.7. içtenlik Koşulunun Şiddet Derecesi Edtmsöz i27 . Edinıi 126 . 3.3.6. içtenlik 3.4. Beş Temel 98 ıda da Beş i29 130 Temel Gücü........................................................................... Edirnsöz 131 3.5. Önerme Edimleri 153 3.5.1. Gönderme E,jimi ve Başarı Koşulları 153 3.5.2. Y'ükleme Edimi ve Başarı Koşulları................ 158 3.6. I'önelmişlik 163 ve Edimsöz Edimleri 3.6.1.Yönelmişlik................................... 3.6.2. Edimsôz Edimlerinin Vönelrnişliği 3.7. Anlam Sorunu ve Searle'ün Çözümü. SONUç: . 164 172 174 185 KAVNAKÇA 191 EK 1: John R. seerıeun Yapıtları 201 EK 2: Sözlük 214 6ô ikinci Bölüm JOHN John L. Austin felsefe çevidl) yôlnızcô (1911-1960) geleneğinin ile birkaç kitap ders] er.5\ öteki si eleştirisi(2) yôyımlôrnıştırA). verdiği H(i dizi ders olmuştur. başlığı 1950'!erde kurucutenndendır. yedi tmıkaleeZ) Sensibilltl ı. AUST iN elunde 1955 Oxford'dô yeşeren yaptığı bir dışında ölümüne dek üne asıl ün kezendıren, Bunlardan biri üxtord'de ôlgı dilci Freqe'den konusunce yılı nda Harverc'de Sense and verdiği verdiği, sürekli öl ümünden (1) The Foundations of IıritbmeU" (üxford: Blaokwell,1950). (2) Öme9in., J. lu,',Js;e\ficz'in Aristoters: Sljllogıstic; from the Shııdpoint Modern formai logic başlıklı yapıtı üz,;rir,e bir .I.ştiri yazısı (Mind, Vo1.LXi, 1952). of (Z) "Ar~ Ther• .4 Pnilri Concepts?" (Proct't'dinııs of Aristotelian So,,;ety, 1n9); "Olher Hinds" (Pro"eedings of Arislot"lian Soci ••bj, 1946); "Truth" (Pro""edings of ArİstoteHan Soeit'ty, Sı.ıppl~mentary VQlum~xxiv, 1950); "Höwto Talk - some sirnple \""'.5" (Procol't'dln'ls of "'ristolellan Soe1,.;t'1, 1952-53); "i; Plea for Exeuses" (Procet'dings of Aristotelian Soei ••ty, 1956-57); "lfs and Cans" (Pro"t't'diIl9s of tlıe eriiislı Acad••m'1. 1956); "Pr ~~.ndin9·(Pro"eed1ngs of Aristotelian Soeiety, SU?pı~mantarı. Vnltime xxxii, 1957-58). (4) .J.O. Urrnsen ile 13.,j. 'y/arn.)ck söz: konusu y~di m.~k.alec'JiJ AIJstii,'in IJ.aIJlffıl.anrrı.armş üç konuşmasırı} da ("Thı: ~·1ı?.Etninqof a \ı/ord" i "Unfair to Fects", "Performativi? UHera-rıc:t?s") ~kı~'J~r~k ;;;1iimünd~"sorıra Philosopbie;)t Papt'rs başlığı altında y<ıyımlarnışlardır (Oxford: Clar€-rı.jıjf. Pn:s51 1961). Kitabm ikinoi b.::skıs1rıa (1970) Aust-in'irı rıotl·:ır1 ·::was1i1d.;r bulurıfrıuş biri t,mamlanmarmş iki yazısı C" .4~'i.ffI<", and [1',ü,I;,l<,1mı in ttı~Ethies of AristooH.", "Thr~>? \\"ays of Spiiliü9 kık"); üç:jjrıı::ü tıasJ.::ısm.a: (1979) iSE< .J.O. Urmsı:ın'urı Austkı'in flotlarmdar. derleYi?' "The Line and ~he C·~'/e in Plato's RepIJblic" t"Ş1191m kQyduğu bir yazı dah·. ~k~nmi:ş:t;r. ölürflündı?f! S.:ıfıY3 b ..J. 'w'.anı.)ck t.arafm&n AIJ:.:tir.'lrl rı,:ıtı:ınrı.j·~n d-:yk-rıip yine Senst' and S"nsib1ia başlığı ile 'Jayınııarımıştır(Oxford: CI.rendon Press, 1962). (5) Bu derster i J 69 sonra How to Da Things with yayltyllanan(6) William .Jemas Dersleri',jir{7), Wanls başlığı altında Austin, yüzyılın hemen başlarında, G. E. rıoore ile Bertrand Russell'ın çeusmetennden doğan analitik felsefe akımının daha sonraki önemli temsilcilerinden tnritıir. Anelittkçiler, felsefe sorunlannın otnukçe bÜYÜkbir bölümünün, ancak, dilin işleyişinin sıkı bir biçimde cözümlsnmest. bu işleyişin kimi yönlerinin düzelttlmest yoluldla anlaşl];jtJileceği, IJa da giderilebileceği qörüsündaotr. Bunun için, dilin işleyişine ilişkin ereştrrmeler ile bu işle1jişin kırm yönlerinin düzeltilmesi yolun1ja çabalar, analitik gelenek içerisinde önemli bir yer tutar. Bu felsefe geleneğini, 1'100r8 ile Russell'dan Austin'e dek uzanan çizgide, bes evreye ayırmak olanaklıdır (sross 1970: 13-14). Moore ile Russell'ın temsil ettiği ilk avrede, analü ikçüarln üzerinde durduğu nokta, soruıenn doğru sorutmesi ve açık seçik yanıtlônn verıtrnestdir. Onlara göre, bunun için yapılması ı;ıereken şey, sorularla yanıtları, anlamlarını açık seçik olarak ortaya koyôc:ak biçim,je yeniden dile qattrmskttr. Russell'in 1914-19 yılları at-asındaki ceusmeıerı ile, Vlittgenstein'ın ilk dönem cehşmelennoe örneğini bulduğumuz, mantıksal atomculuk adıyla anılan ikinci avrsua enautıkcuer, cıztmset yapıs~ dünyayı Oluştunın temel varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerini yansıtacak yapma bir dil kurma çabası ıçertstnue olmuşlardır. Çünkü onlere göre, doğru sorulat"a açık seçik yanıtlar, ancak böyle bir dil ;:inıcılığıyla (6) '{"yıma h.•zıria'J.rı: ,J.O. Urrnson (üxford: C1ar~rıdorıPt'~ss, 1962) AIJstin bir notunda, bu di't·:;:lı?rin -31tınıl4 iJ."1t.~rıtı?f'i'l~l dUşijncı?lp,rin 1',39\h biı;:lrrı1Hıdiğirıf, daha sonra onları "üther 1'1inds"ta (1946) kul1arıdığmı; bundan kısa sür€' sonra da birkaç topluluk iinürıd~bu buzdağının bUyük bir bölümünü az çük sU'Jüzürıe "ıkardığım b~ıirtir (Bkz. :J.O. Urrnson, "Py~fac~ to th~ First Editton", ilustin 1984: vi). Aynca,1952-54 yıllan ~rasında Austin WiHi<mJames Dersleri'yle hemen h~men aynı tem~n~ripayıaşarı "words and Deeds" başlıklı dersler vermiştir. (7) 70 verilebilir, Günllik dil (ordil?tJı?ılaııgUff,'Ij"8), cernep izin vermegen bir dildir, çalışmalarında yapısı itibarıyla buna mantıkçı pnztttvtsttertn anehttkciter, tıpkı ile ıjiğer örneğini buıen üçüncü evrede de, i ki nci evrene olduğu gi bi, dünyanın yapı sını yansı tecek yapma bi r dil kurma cebesmde olmuşlardır, bu dil, içerisinde olmalıdır, hiçbir Çünkü, "metettztk"m, Ancak" önemli bir farkla: Onlara göre, türnce barındırmayan "metafizik" analitik felsefenin saçma olıjuğu için, bu kendisinden üçüncü bir dil evresinde, kurtulmak zorunda olunan bir alan olduğu kabul edilmektedir, Analitik filozoflar" felsefe ve üçüncü evrelerinde günlük dilin, soruların doğru sorulmesına, yanıtların seçik verilmesine sağlayabilecek felsefe geleneğinin ikinci olanak vermediğini yapma bir geleneğinin dil göre" bu, günlük dilin dilsel tuzaklar Oysa, bu bu Bu dönem eneuttkcuertne keynaklanan ettiği açık bunları yakınılan Felsefe sorularının yanlış ikinci dönem çalışmalarıyla bir de Gi1bert Ryle'ırı temsil düştükleri günlük dilin ertık bir özelliğidir. bilinmemesinden doğurduğu sorunlardır, için, kurrneğe çalışmışlardır, dör-düncü evresinde, durumu bir kusur olarak görülmez özelliğin ı:lüştindükleri çoğu, bu kullanımların Wittgenstein'ın, bu evrede, sorunlar, filozofların giderllmağe; gösterilerek dilsel tuzaklara düşmeden açık seçik bir biçimde iJeniıjen dile getirilerek elenrneğe cehşıhr. Geleneğin beşirıci ve son evresinde de, felsefe sorularının coğunun, dilin yanlış kullanılması sorular olduğu kabul edilmektedir, üzerinde durduğu şey, filozofların düzelterek fe 1seı e sorunlarını evrsoe, yôımzcô, Türkçe, anlatımlarının 'elsefe qünlük ecrsmden sonucu ortaya sahte Ancak, tıII evrede, analitikçilerin düştükleri dilsel yanlış;Jarı gi derrnek ya da elemek değil di r. Bu ingilizce, Frensizce kullemrnler ıqle önemli çıkan ilgili olduğu görüşü gibi ıjoğal bir dilin bır soruşturmanın, egemendir. Son dönem 71 enelttikellerine göre, bu sorusturrne, kimi filozofların aslında sahte sorunlarla uğraştıklarını gösterdiği gibi .. esu sorulması gereken soruları da ortaya çıkarır. Austin, analitik geleneğin işte bu son evresinin baş temsilcisidir. 0, geçmişte yapılan felsefe incelemeleri ile glinünün kıta Avrupe'sınde felsefe alanında yapılan çalışmalardan hoşnut değildir. Tam elerak neyin söz konusu olduğu bile bilinmeden sistemler kurulduğu, bırtakım sorunların çözülmsqe çalışıldığı kemsmdectr. Filczorlen. qeneı oıerek, bir çözüm sunmadan önce, bir soruna ilişkin bütün olguları incelemedikleri için, kendisiyle aynı çizgide olanları ise yorumlônacak olguları çok fazla yalınlaştırdıkları, basitleştirdikleri için eleştirir. (l.ene 1970: ô-9) Austtn, felsefenin çok sayıda yanılsômôyô ve önyargıya tıoyun eğmiş durumda olduğu tnancınoernr. Ona göre, bu önyargılar, uygun çözümlerin bulunmasını engellemekle ketmemekta, sorunları da çerpitmektemr. Bu önyargılar ile kötü sorulmus soruların ortadan kaldırılması, ya de hiç olmazsa sayılarının azaltılması gerekir. Kısaca .. Austin, felsefede .. tembel bir bilgisizcilik (olls-cII./7·sm), içerisinde birtakım sorunlan barı mli ran olguların tüm qörünümlertm erestırmernekten gelen önyargııar, gerçeği aşırı bir biçimde basitleştiren çözümler ve kuramler sunma eğilimi görür, bunları eleştirir. Bu duruma bir çare bulmak, Atina'da "kısmen' tcet edilmiş olan felsefey; yeniden keşfetmek gerektiğine inanır. (l.ene: 1970:9-10) Austln'in olqulera, tenementere ya da gerçekJjğe ulaşmak için bir yöntemi, nene doğrusu bir yolu vardır. 0, gerçekliğe, günlük dilden deleşerak verrneğe çalışır. Bu felsefe yapma biçimine de ,jil çözümlemesi değil, dil fenomeneılojisi derneği tercih eder. vent, 72 fenomenleri incelemek için dille uğraşan felsefe (l.ene 1970: ! 5). O, felsefi sorurı!ijrın yapısına, gene! bir öğretiye beşvurerek bakrnsz. Örneğin, dille uğraşması .. felsefi sorunları da dilsel sorunlar olarak gördüğü için değildir. Felsefi sorunterm, köksnlart, terthleri, özellikleri bakımından çok farklı sorunlar olduğunun bilincindedir. Onun bütün istediği, bu sorunları, bir de "iyi işleiden aletlerle" ele stmektır. (Idarnock 1967: 13-14) Austin, 'yöntem' sözcüğünü de pek sevmez. Dili inceleme biçimine teknik dei-, bunu da çoğul kullanır. Ona göre, bu teknikler, sonunda yavaş yavaş yalnızca felsefenin geleneksel sorunlarına değil, felsefenin sınırları içerisinde (!lduğu halde şimdiye dek ortaya çıkmamış alana da uygulamağı öğrendiğimiz bir senettır. (Lens 1970: 15) Austm, dile, yani söylediklerimize ilişkin incelemelertn, eylemlerimizin yapısını da aydınlatacağı uüşüncestndedtr. Bağlamlar, koşullar, durumlar, hangi eylemi gerçekleştirdiğimizin belirlenmesi için önemlidir. Eylem dediğimiz şey, her zaman bir bağıarn içerisinde olan bir olaydır. Eylem denen nu şeyi incelemenin en verimli yöntemi, olguları, durumları incelemek, onları betimleme biçimler-inde uyuşma olup olmayacağını görmektir. Bu iş için, doğrudan doğruya eylemle ilgili olan uzmanlaşmış ajanlardan yararlanılabilir. Austtn, bu konuda, hukuk ve psikolojiyi kullanmağı önerir. Ona göre, bu iki alanda, çok olağandışı Olup, insan eyleminin incelenmesiyle son derece ilişkili olan bir durum betimlemesi zenginliği buluruz. (Ferguson 1967: 43) Bu bölümde, Aust in'irı, dile ilişkin soruşturmasının bir ürünü olarak geliştirdiği söz edimlerl kuramından yola çıkarak, Giriş'te çeşitli 'Jönleriyle ortaya koymağô çalıştığımız anlam sorununa, nasıl bir çözüm getirebileceğimizi 2. L görrneğe çalışôcôğız. YAYGIN iKi YANlıŞ Austin'e göre, anlam sorunu çözülmeğe çalışılırken iki önemli hata Idôpılrnıştıı-. (i) Kirnileri, sorune sözcükler-in anıatm sorunu olarak bekmışur. Oysa, anlam taşıyan yalnızca tumcelerdir (Austin 1990: 56) (2) Kireıileri ise yalnızca tümeelerin enlem taşıdığını kabul etmiştir .. erne bu kez de yalnızca bir olguyu betimleyen, yani bildirim türünden tümeelert dikkate almıştır. (Austin 1964: 1) Austin, günlük dilde sözcüklerin anlamından da söz edildiğini kabul eder. Ancak, ona göre, bir sözcüğün anlam taşıdığını ~;öylemek demek, aslında, o sözcüğün geçtiği enlemlı türnceter olduğunu söylemek demektir. Sözcüğün anlamını bilmek dernek de sözcüğün geçtiği tümcelertn enlemını bilmek demektir. Bu enternde sözlüklerin bütün yaptığı, sözcüğün geçtiği tümeelert anlamak için birtakım önerilerde bulunmektır (AusUn 1990: 56). Dolayısıyla, günlük yaşamda sık sık kerşileşuğirmz "X sözcüğünün enlemı nedir?" biçirnindeki soruters yanıt verirken yapılacak iki şey vardır: (1) "Sözcüğün dizimbilgisini açıkltımak"(3) (Austin 1990: 57), yani x'tn (sözcüğün adlandırdığı şeyin) ne olduğunu betirnie!~ip sözcüğün kullôrıılabildiği ve kulemlemegeceğı türnca örnekleri vermek; (2) "sözcüğün enlembüqistni göstermek"eS) (Austin 1990: 57), yani soruyu soran kişinin, sözcüğü içeren türncalar aracılığıylô doğru oıerek betimlenen durumlar! gözünde cenlenctrmestm, ['ıottô yoşomösinı sağlô!Yıor~.Aneök, soruna sözcüklsrtn anlamı sorunu diye bakanlar bu sorulara verilen w:ınıtıa yetinmernişlerdir; daha geneı bir soru, yôni sözcüğün anlernının, ya da anlamın ne olduğunu s (B) "Exphinio9 \h~ s\jf,\~ctics" (9) "Demonstr atin9 tho? s~m,jf)tics" 74 sormuşler. sonra de onun "bir kavram", "soyut bir ide", "bir imge", "bir benzer ıjuyumlar sınıfı" olıjuğu yanıtını tlanıtı çünkü "bir all/tl/7J! da olanaksızdır; vermişlerdir Oysa, soru da sözcüğün., Xllr ı::~'~;'ô2(:t;gill1t)/i) denilen dOIJal ve gözle görülür, bır elle tutulur karşılığı yoktur." (Aust in 1990: 60) Ancak, Austin'a göre, "kavram" ile "soyut ide" gibi şeylerin yarsayımsal birer vôrlık olduğunu çok açık bir tıtçtmda "sözcüğün anlamı" denilen bir görenler bile olduğunu versaıjmışterdır. şeyin Örneğin ,J N. Hempshtre "Icees. Proposlttcns and signs"(lO) neslıkl: yôzısındô "sözcüğün anlamı" diye bir şeyin olıjuğu düşüncesine karşı çıkarken şunları ileri sürmüştür: "enlem" denilen belirli bir şeyin olıjuğu inencı yanlışt.ır; sözcüğün anlamı olan şey kavram da olemez. belirli bir imge de. 0, aslında, "birbirine oluşan bir aımf'f tr. Oysa, Hempsmrem suun" benzeyen tek tek idelerden "birbirine de1jiği şey de, en az "kavram" ile benzeyen iıjeler "soyut ide" varsayımsal bir verlıkt ır. C. Y.f.Morris de Encyclupedia sctenceıe bir keder, of Un1fied aynı seküde anlamın herhangi bir yerde bulunan belirli şeyolduğu düşüncesine toplam "göstergebilim" betimlenebilen karşı ı semtoste) eU:inliği Ona göre, anlamın hiç hesaba katılmadan bir varlık diye düsünülrnes! yanlıştır. kendi si de sözcüğün gösterll şeyler ileri çıkmıştır: sürmektedir: vardır ve bu gösterilen stmf ıdır. rtorrts'in eni (des/gl/oturtJ) konusunda benzer Ona göre her göstergenin belirli bir qösterılenı bir şey değil, bir nesne türü nesne türü ya da sınıfı "idea"sı kadar varsayımsal iyi güzel, ama bir verhktır. ya da dediği şey, Ptsten'un Dolayısıyla o da "sözcüğün anlamı olan bir şey" arama Idan1ışına düşmüştür. (Austin 1990 :60- 61) Austtn'ın ortaya atılan çözüm önerilerinde kusure -getmzce bildirim türünden tümcalerin (10) p,.oceediııgs of ",.istote Haıı Societl.!, 1939-40 gördüğü ikinci dikkate alınması 75 konusuna- gElIince, Austtrı, çôğdtlşlôrıncô bu ytlnlışın düzeltilmesi yolunda birtakım adımlar attıklarını katıu] eder. Ancak, ona göre, asıl yapılmtlsı gereken şey, bildirim türünde tümeeleri bildirim nlrnaıjenlerden, bildirim türünde olmayanları da birbirinden ayırmanın sağıarn ölçütlerini bulmaktır. O bu işi, How to Do Things wHh Won:ls'te yaprnağa qırtsır. 2.2. EDiMSEl TÜMCELER wHh Austin, How to 1)0 Thinqs Words'te dilin temel işlevinin olgultm battmlemek olduğu, birşey söyleyen herkesin. neredeyse heı- durumda, birşey bHdinliği görüşünün yanlışlığını ortaya koymakla işe beşler. Dış görünürnü bakımından bir-er bildirim olan, erne blldirimlerden farklı olarak, doğru ya da yanlış olamayan tümeelare dikkat çeker (Austtn 19ô4: ı. Ders) ÖtTıeğin,c11) (1) kadın Nikeh rnesesınde ya da erkek tarafından "Evet" ("Evet, bu kôdını/erkeği sözestenen karılığelkocalığô kabul ediYOrlırn"), (2) Bir qermnin denize tndirtlrnesi törenin şişesini bellt bir geminin esemesmce, dolayısıylô birinin oruvesınce perçelerken adını veriqorum", düzenlenen şampanya sözcelediği "Bu çıkıp gemiye 'Queen Elizabeth' (3) rtires "Saatimi bırakan kişinin, kerdesime miras bırakıyorum", (11) örnekler Austirı 'in kendi örnekıeridir. (1990 : 5) bırekırken sözceledij~i 76 (4) tümeelert Bahse giren ktsimn, bense git-erken sözcelediği "Seninle yüzbin ıtresıne bense varım ki, yarın yağmur yağacak" Döyle gözlemleyiciler tümceıennr. (comIlHives) Austtn, bu tür adını verdiği tıildirim türncelerı tümcelertnin karşısına kor ve onlara edimseller (perfo/iTN'Jtiv8S) adını verir. Ona göre, bu tümeeleri sözcelsqen kişi bir şey söulemekten, ya da bir şey bildirmekten çok, bir şey yapar. Örneğin, sıresrute, '1' ~ ,} (2) (3) (4) Evlilik bağına girer Gemiye ad verir [vliras cırektr Bense girer. Austin, gözlemleı~icilerden farklı olarak doğru olamayan edımseuertn. ancak ve ancak, isabetli isabetsiz (lmMpPi/), yerinde (telkit<ills) ya da yanlış (MPfifll ya da ya da yersiz olabileceklerini görüşündedir. (Austtn 1954: 12 v.d.) Daha açık bir deyişle, Austin'e göre .. belli bir iletişim ortamında belli bir iletide bulunmak için bu tür bir türnce sözeeleuan kişinin doğru ya da yanlış birşey söylediğinden değil, yerinde ya da yersiz birşey söylediğinden sözedilebilir. (j/l{eiicito,,/s) Her- edimsei sözeelem. ancak ve encek beili koşullarda yerinde bir sözeelem olur. Onun yerinde olup olmadığını belirleyen belli koşullar vardır. Örneğin, sözcetemi, eğer, söz konusu geminin zaten bir adı verse: ortace ı~emiye ad veren kişi dışında kimse yoksa; gemiye ad veren kişi, töreni düzenleyen kişi ya da kişilerin bu iş için davet ettiği ntr ki~;i 77 değilse yerinde değil, yersiz bir sözeelem Austin, belirleyen koşulları getirir (A.l) sözcelemlertn edimsel ve yerindelik olup olmadıklarını conaitioas ) dediği (lelicfl!! ayırarak altı kural halinde dile (Austtn 19ô4: 14- i 5). Ortada, belli bir ııylaşımsaı bir uyıaşımsal işlem belli kistlerce (A.2) yerinde koşulları üç ana ulama (kategoriye) olacaktır. kcşuller etkisi olmalıdır. olan, kabul görmüş belli (işlem, belli koşullarda sözcalanmesi belli sözlerin işlsmtdtr.) ile kişiler, işlem için uygun koşuller ile kişiler tarafları, işlemi doıjru işlemt eksiksiz olmalıdır. (B. 1) işlemin bir [ıiçimde yerine getirmelidir. (ô.2) işlemin tererten. bir biçimde yerine getirmelidir. (C. ı) işlemin tarafları, düşüncelere, (C.2) İslerntn gerçekten niyetıere tereüsn. Karısıyla sonunda tsebetstz, kuralden birine ya da birkecıne boşamak sahip belirttiği olan dUldgulôrô .. kişiler olmeucır. niyetinde oldukları ya da yersiz kılen, işte, şeyi yapmalıdır. Bir sözeelemi (A 1) işlemin arasında aykırı devremlmesunr. resmi için sözcelediği i ijçt~rı doklJz·~boş 0]1 bu elt ı Örneğin, nH::l:Ih elen kocanın, karısını 7S yerinde değildir. Çünkü kocanın kensıne bu tümceyi sözcelsmest, karısıyla arasında resmi nikah alen kocanın karısını boşaması sonucunu doğuracak uyıaşımsal bir işlem değildir. Bu türnce. ancak ve ancak karısıyla arasında islami tıır mken olan kocanın sözcetemssı durumunda yerinde olur. türncesi (A2) Nikah töreninde nikeh memurunun evH bir erkekle beker bir kadına tanıklar huzurunda onaylarını aldıktan sonra sözcelediği Sizi kan koca ilan ~diı~orum yerinde değildir Çünkü nıkeh memurunun, tanıklar huzurunda, onaylarını aldıktan sonra, evH bir erkelele beker bir kadına bu tümcsqi sözcetemesı. o erkekle o kadını evlilik bağına sokrne sonucunu doğuracak uqlesrmsel bir işlem değildir. su türnce. ancak ve encek, nikeh memuru tarafından tanıklar huzurunda .. bakar ntr erkekle beker tnr kedme. onayları alındıktan sonra sözcelenmesi durumunda yerinde olur. türncesi (61) Ertesi gün yağmur yağauığı konusunda bahse giren kişinin sözcelediği. Senjnı~yüı:binlirasına bal\se yokum ki, yarın IJağmur ya.~acak türncesi yerinde değiidir. Çünkü türnceqı sözeetegen ile karşısındaki kişinin bense girmesi sonucunu doğuracak ı:lcıı~rutürnce. 79 türncesi di r. (B2) Nikah masasında nikafl memurunun. "du keoun/eoerm kabul ediyor musun?" sorusunu soruo karılığa/kocaiığa kadın ile erkekten "Evet" yanıtını ermeden sözcetedığt, tümcesi yerinde ':leğildiı-. Çünkü ni kah memurunun olumlu yanıt eksiklikten almadan bu tümceuı i) soruyu sorun sözceıemest. böyle bir bağına sokrne sonucunu dolayı, kadın ile eckeği evlilik dol3urmaz. (CL) Ertesi gün gelme niyetinde olmayan birinin sözcetectğı, Söz yarın gtılE'ceğim l türncesi yerinde değildir. sözeelegen kişi, söz Çünkü bu tumce. verdiği şeyi ancak ve ancak, onu yapmak niyeUndeyse, Himceyi sözceleuen kişinin söz vermesi sonucunu doğurur. (C2) Ertesi gün gelmeğe söz verdiği ve gerçekten de gelrne niyetinde olduğu halde gelmeyen kişinin sözceiediği, Söz Yarın 'lelec~ğim J tümcesi !:lerinde değildir. Çünkü bu tUrnceyi sözcelermmn, kosuüaroekı doğal sonucu, söz verenin sözünde durması, verdiği söz şeyi yapmıısHhr. Austin'e tümeeleri bu göre, sözeelerken bu kuralların !:Iaptığı ihlali, şeylerle, K'nın söz konusu buıunduğu e!:llemlerle 60 ilgisinde aynı sonucu doğunrıaz. A ile B kurallarını ihlal eden kişi o eylemlerde bulunmuş otmez (Austin 1964: 16). Vani, koca karısını oosemıs etmez (A 1); nikah memuru kadın ile erkeği kan koca ilan etmiş olmaz (A2, B2); kişi iddiaye girmiş olmaz (B1). Burıô karşılık, C kurallarını ihlal eden kişi, ilgili eylemde bulunmuş olur, ama ya içten değildir, ya da ilgili eylemi tam olarak yerine getirmemiş olur (Austin 1984 17). venı söz vermiş olur, ama içten değildir (C 1); söz vermiş, erne sözünde ourmemıs olur. Austin A ile B kurallenmn i!1lali durumunne sözceıemıert karevena ı mtsrtre ) (Austın 19ô4: iL. ve III Dersler), C kurallarının ihlali durumunda ise kötı1yekullanma (ff/Il/se) (Austtn 1964: ii. ve 1'./. Dersler) diye ni te iendi ri r. Austin, soruşturmasının belli bir noktasında yerinde olma özelliğinin, edimsellet-in oıcuğu kader gözlemleyicilerin de bir özelliği olabileceğine ilişkin qüclü ipuçları yakalar (Iv. Ders). Bunun üzerine edimsel türnceleri edirnsel otmeuenıeroen, yani ı~özlernleyici olanlardan ayırt etmemezt sağlôyabilecek dilbilgisel Ölçütler arar (V. Ders). Fakat sonunda, ntcbtr dilbilgisel mutlak ölçüt olmadığı sonucuna varır. Bu kez ce edimsellert illcel(12) (pıifllff(!J) ve tıeıirttk~(13) (B..~p/jCjt) diye ikiye ôylrıt- ve bunlardan ilkel olanlarm baltrttk olanterden türetilebileceğini (Vi Ders); aeurttk edimselleri adlandıran fii11erin(14) btr ıtstestntn çıkarılabileceğini (Vii. Ders) ileri sürer. Ancak, yine sonunda, belirtik edimsel fi11erin bir listesini çıkarmanın da, edimselleri gözlemleyiei1erden ayırt etmeği her zaman kolaı:ılaştırrnadığını görür. Örneğin, (12) Söz gi>lişi "Yar m g(tl€<e~ğim" gibıı türnce sözc€>li>rıirke-rı YE'rinl? gG'tiril.:o edirnin hangisi olduğynu gösteren dilsel ögenin bulunmadığı türnceler. (13) "Söz, y~rın geleceğim" gibi, tijmce sözceıenirken yerine getiı'ilen edirnin hangisi (scz vermek) olduğunu gösteren dilsel ög~rıirı ('söz' dilsel ögesirıirı) bulunduqu tiimcelsr , (14) Örneğirı 'söz vermek', 'emretmek', 'ric4 etmek', 'uyarmak' bu fiill€'rdendir. ôl f<edinirı masanın ijz~rind€< olduğunu söylüyorum sözeelemt. aynı edimselolmanın zemenoe getirmektedir: gereklerini gözlemleyici Bu sözealem yerine getirmektedir, olmanın gereklerini bir bildirimdir Ama de yerine ve doğru yô da yanlış olabilir, soruşturmemn bu noktasında şudur: Aslında bir şeyi nettmlerken bir şey yaparız; dolayısıyla Başka bir deyişle, Nitekim, her lnldirtm her sözeelem bunlardan yôlnızca biridir, neler yapılır?" bir vardığı öncelikle edimseldir. soruşturmasının bu sonuç bulunurken de bir edimseldir, Bildirimler Varılan sonuç bu olunca, akıllare, sorusunun gelmesinden Austın'in Aust ln'In de, btr bildirimde daha doğal birşey nokıesmoen de" "Peki, yoktur, sonra yanıtını anıdığı soru da bu olmuştur, 2.3. SÖZ EDiMLERi Austin'e göre birşey söyleyen -bir türnce sözcelsqen- kişi şu üç söz edtmtnde (s.~'18ecl! ec! ) bulunur: ( 1) Düzsöz edi mi (lon/l ıeme/?ıset ) (2) Edımsöz edımı (macııljoMıY ec! ) (3) Etkisöz edirnt (perk1c,il/{l/ltJryect) 2.3.1. üüzsöz Eoımi Bu edim, sestenntrme entemlenmrme (Ii'letic) (pfmH8llc), edimlerinden ıHllendırme (pi'/tJlic-) oluşan üç tıesemeklı ve bir 82 eutmctr: sesıenntrme birtakım edimi., sesler çıkarma sdimtdır (Austin 1964.92.,95) Örneğin, 'n', 'd', 'e' seslerini sestam belli (p/JtJ/l8) sözetilder demektedir (Austin sözceıeme. başka sözlüğünde IJer alan belli dilin dilbilgisine 95) Austın bu edimde seslendirilen çıkarır. ses 1964: 92). Dülendtrme btr bütünlerim uygun olarak sözeeleme deyişle, belli t,eHi tıtr edimidir şeye e,jimi, bir dnin tontemeute ve o 1964: 92, (Atıstin Örneğin, Kedi paspasın ijzı?rirıd~ diyen kişi Tür-kçenin sözHlğOnde yer alan 'kedi', 'pespes', '-ın', üzeri' ve '-de' se~; bütünlerini Türkçenin diltıilgisine Tür-kçenin uygun elerak şeye, Austin, dHlemHrim Anlemlencırme tıütünlertnı belli birşeye (pll8.-778) gerektirdiği sözeeler. tonlamayla EiU edirnde demektedir ve sözeelenan (Aust in 1964: 92). ecırm i,:;e., belli bir dilin sözlüğünde yer alan ses az çok belli birşeldi entatmeğe göndermede ve az çok çalışlInıK tmlimarak sözeeleme edimicir (AusUn 1954: 93, 95), Örneğin., diyen kişi 'kedi' ile, söz gelişi kediysJ 'pespss' enteurm evin kedi si Sarman gibi belli bir il8.< söz gelişi bulunduklan evin sokak kapısının önündeki paspas gibi belli bir psspese göndermede bulunur; 'pespesın üzerinde' enletırm I/Z8.r!'7d8 IJii/{/HiJl';§t/H{! ile de o kedinin o ence o anll.lt.rnl.lğa çalışır. ptlSjJô31l? Bu ecımde sözeelenan şeye 83 ise, Austtn, antemlemnrrm (r/J8:r7?e) dernektedtr (Austin 1954: 93) Austin bu üç: edimt çözümlerken şu noktalanı dikkat çeker: (1) DilIerıdirme bulunmağı ediminde qerskttrtr. Başka bulunmak bir deyişle seslenöirme eotmınde dillendırme edtrninde bulunan kişi seslsndirme ediminde de bulunur. Örneğin, Kı?di paspasın üZE'rindı? gibi bir türnce sözeeternek 'k', 'e', 'd', T, 'p', 'e', 's', 'p', 'ü', 'z', 'e', 'r', 'i', 'n', 'd'_, 'e' seslerini bunun tersi doğru ıjeğildir T, 't' seslerini '(l', 's', 'I', 'n', geref(li kiler. Arns çıkarmağı Çünkü, söz gelişı kusursuz bir biçimde 'g', peşi sını cıkeren bir megmunun dillendilTne birtıiri ediminde bulunduğunu söyleyemeyiz_ (Austin 1984: 95-96) (2) Belli bir dilin sözlüğünde yer alan dilsel ögeleı-j pesi sıra sözeeternek. dillerıciirme Çünkü dillendtrme ögeleri yalnızca kurallarına edtmi, belli bir dilin ~:özlüğıjnde yer alan dilsel sözeelemak uygun sözcelernekttr. otreırtntn bulunrnek ıjeğildir, e,jirninde değil., o o olarak, birtmlert dilin o dilin gerektirdiği dilbilgisi tonlamayla Dolayısıyla_, örneğin Kedi eni konu ise gibi Türkçenin gelişigüzel sözlüğünde sıralayan yer kişinin, alan sözcükleri bir dillendtrme birbiri ardından edin"ıinde bulunduğu söyıenemez. (AusUn 1954: 96) (3) (tonlerne, eoımt, Dil1endirme bu sırada seslendtrrne yapı 1an jest edilebilen, yinelenebilen edirni gibi, özü gereği ve mimıkl er de dar"Ii1) takl it bir adtmctr. Örneğin biri çıkıp 64 Kedi paspasın üz~rifldı? diyerek dillendinYıe ediminde tümceyi aynı tonlemegle, bir aynı jest dillendirme edimini bulunduğunda, ve mimiklerle başka biri bu sözceleuerek bu yineleyetıilir. diyen kişinin yaptığı bildirilebl1en. aktarılabilen budur. Buna enlemlendırme karşılık. sdtmı bir edimdir. Örneğin biri Kedi paspesın üze-rind-e- diyerek bir entsmleneırrne ediminde bulunduğunda, başka biri bu edi mi diyerek bir beskesine ekterebütr, (4; Anlatma bulunulurken ile gönderme yerine yerine getirmeden olanaklı değildir. getirilen bir bildiret;]]ir. Ama, kimi anlamlanaırma sdirnlert. yardımcı ememlencırme kafa (Austin 1964: 96-97) edimJerdir. edimince karıştırıcı edimtnda Bu edimleri bulunrnek örnekler pek de yok değilıjir. Örneğin diyen kişinin değildir. göndermede bulunduğu şeyi (Austin 1964: 97) bulmak hiç: de kolay (5) Eilc entemtsnrnrme oleneklıotr. erıiminne bulunmak tümcsgi yineleyen dillendirme Örneğin Latince bilmeden Latince bir kişinin sdırrunde yaptığı budur. Ama tersi, yani butunmeden bir- enlernlenörrme eıjiminde butunrnek oteneksıztnr. (6) Aynı dillendirirn, (Austtn iletişin-ı orteımıarında farklı birşeye edin-ıinde bulunmeden bir dtllendtrrns ı9ô4: enlemlencmrn 97) başka bir deyişle t1irşey arılötrnağa gön1jemıede bulunularak bir tümca, celısılerek ve aynı sbzcelenebilü-{15) Bu farklı farklı durumda enlemlenmrım değildir. Buna Karşılık, aynı calısılerek ve aynı şelje göndermede bulunularak sözeelenan iki farklı türnce. yani iki farklı dtllendtrim söz konusu olduğurıda(16), iki eşit enlemlendmmcen ve iki eşit snlemlendırme ediminden değil, ancak ve ancak enlemlenoırme bakımından Vbatkıyı eşdeğer iki edimden söz edilebilir. (Austin 1964: 97-98). artık aynı şey anlatmağa (7) dillendirime ııettstm belirsiz (tümce) Dillendirim dilin saçma, ya da anlamsız otrtmıuır. Hatalı bit- nır neten denir. Anlemlendmm enıamtennmme bulanık, bir ise bir baş, ya de denir. (Austin 19[;4: 96) Edim] Edımsüz Bu edi m, düzsöz edirTıinde bulunan kişinin yerine ntrtmrctr: getirdiği bir ernmnır Başka bir bu edimde bulunurken deyişle K'nm bir şey (15) Örneğin., "Kedi burada değil" t.ümGesi.. bir iletişim ortamında $.3rman'a., bir bsşkesında da T"tir'" görıd.rrrıede bulunulsrak ; bir iletişim o.-bmınd. !'ı;4Im&f'k; ~:;,."f s ,9,~n.Jd~Jı.' bir beşkasmda da Z&7f1oep:0 ",n'-"1>n ,)!i1'3ifp}ı anhtılmağa çalışılarak sö;:cel.nebi1ir. (16)Örneğin, "ABD'nin ilk K€'nMdy 1963't€' kalalik Başkanı 1963'1. suikaste kurban gitti" tiirncesi ile "John F. ;j1dürUldij" tümces·;nd(' aynı kişiy~ g;:~rıd€'rrnE'd€' Dul1Jfıulm·::,kta ve aym şe~anıatılma~ çalıfilmakladır. 86 söylerken yaptığı şeydir. Örneğin, Kedi paspasın üzerinde- derken yerine getirıjiği bihHrme edimi: Ksdi paspasın U~erindE'mi ? der-ken yerine getir-diği soru serme edtmi, Boğa sa ıdır ocak derken yerine getirdiği haber verme edirrıi, alJril şekilde neska türnceler sözeelerken yerine getirdiği bilgi verme, rennevu verme, yalvarma, amretrne, rica etme, bettmleme v.b. edimler birer sorrnsöz edimidir. (Austtn 1964: 9ô v.d.) göre, birşey söylenirken yerine getirilen bu söylenen şeyin, yani sözcelenen tümcenin taşıdığı euımsüz güçleridir (ıifc'ndiMar.!! /orce ı. Sözealenen tümceıertn işlevini gösteren bu güç, hepqöz ardı edilmiş ve sorun, hep düzsöz düzeyinde ele alınmıştır. Oysa, düzsöz düzeyinde sorun, bir anlam sorunu, ytini bir enletmeğe çalışma ve gönderme sorunudur. Edirrısöz düzeyinde ise bir güç sorunudur. Bu ikisi, yani anlam ile güç bir-birinden ayrılmalıdır. (Austtn 1964: 93,1(0) Austin'e edimler. sôzcelernlerin edirnsöz Austin taşı yabi1 ecekl eri gllçlerinin, başka bir deyişle, türnce sözceıentrken yerine getir-ilen edirnsöz edimlerinin sayısının bınlerle ifade edilebileceği görüşündedir. Ona göre, bir dilin sözlüğünde yer alan ve bu güçleri adlandır-an t iillertn sayısı bunun kemt ıdır. Ancak, yine de bunler ı bss başlık altında toplamak olenekhdır. (Aust in 1964: 150-151) s '=:>7 Lif (1) Knnır-belirtici1er sözcelenen tümcalerin kararını hekemin güçlerini gerekli (örneğin bir jürinin. bildirirken bir yat-gıcın .. ya da bir sozceJBdiği içerir. Burada, verilen tümceıertn) ya da bildirilen kararın enimsöz kesin olması Bu, bir tahmin, bir sanı .. bir takdir değildir. Kerar-tıalırttctler tam bir karar bildir-ilirken (V8.ro:tct.iV8S·): de olabilir-o için söz konusu olan, şu ya da bu nedenle hakkında kartıra vanlamayan bir şeyle (bir olguy)a .. bir değerle) ilgili birbulguııun dile getirilmesidir. (Austin 19ô4 151) bir (2) KuHamm-!:ısHrtü:ller ya da bir nütuz kullanılırken güçlerini (8)i'8.rcfthr';$): bir hak, taşıdıı~ı edımsöz emtetme. üsteleme. Bir güç, sözestenen türncslsrtn kapsar. Örneğin, atama .. oyunu verme, önsrme, utJarrna birer kullenım-belirt ictdir. (Austin birşey yapmakla sorumtu kılan yükürnlü1üklerB tümcalerin taşıdığı verilmeden bir desteklemek taşıdığı niyet edirnsöz girilirken sözealenen ernmsöz güçlerini içerir. Bunun yanı sıra, söz dile getirilirken sözestenen tümceterte, birini gibi dene belirsiz kerer-tıehrttcüerte 1954: 151) güçlerini durumlerde de içerisine sözealenen tümeelerin alır. Austın yükleyieilerin ve kullemrn-benrtrcuerte yakın bağlantıları olduğuna da dikkat çeker. (Austın 19ô4: ı5i-152) (4) Davnmış-beHrUcilsr (i;8.l!tJIJ/tIV8S): Ausun'ın çok nitelediği bu edtrnsöz gücü, ona göre tutumlar'la ve toplumsal davranışlarla ilgilidir. Örneğin özür dilerne. kuueme. saygılar sunma, taziyede bulunma, beddua etme, meydan okuma tıU türe girer. (Austtn 19ô4: 152) karmaşık olarak (5) SerimleyicHer (8.~p(J5ftfV8S-): Austın, tanımlamakta B6 çektiğini belirtt@ tıl) son ectmsöz 91)cu wrünu şÖIJle belirler: Bunlar sözcelernlertmtztn ntr usıemtememn ıda da bit- söz alış-verişinin akışı içerisindeki yerini; daha genel bir anletımle, sözcetemtenmızı nasıl kuııanıjıl~lrrıız1 gösterir. Örneğin uemueme, kabul etme, varsaymaaçıklama bu türdendir. (Austin 1984: 152) güçlük Hangi türden olursa olsun, bir enimsöz ediminin başarılı bir bjçirnde !jerine getirilmesi, belli sonuçların orteqe çıkmasına bağlıdır. Austtn, edtrnsüzet sonucter (/ıMaltioNa/p e/feci) dediği bu sonuçları üçe ôyınr: (n Kavramaımı gerçekleşmesi (S8Cı,t,"-iIJ.fl üptakB): Türnce sözceıentrken göndermede bulunulan şey ile ônlatılmaı~a çalışılan şey, bir de bu sırane yerine getirilen eutrnsöz edimi D tarafından entesurnadıkce söz konusu edirnsöz edtmi başarılı bir biçimde yerine getirilmiş olmaz. Bir edtmsöz ectmintn başarılı bir biçimde yerinegetirilmesi, buna, yeni AiJstin'jn ::ı)zleriyle, "oüzsözün anlamı ile gücünün antesıtmesme" (Austtn 1954 1 i7) bağııdır. DolôlJısıyıa, k'mn, örneğin Boij.~saMıracak türncesini sözeeterken bulunduğu neoer verme edifTıinin beşartst, ü'nin, ci) (ii) 'boğô' ile ..biraz önce gördükleri bognuzlu, kara, dört ayaklı yaratığa 9önderrnede bulunduğunu .. kmn 'seınıracek' ile cı !:Iö(ötığın k8/1d//8.r/tl ... sorsr verme« Klıın Q çalıştığını, (iii) K'mn, bunu söylerken bir heber venjjğini 89 kavramasına bağlı olacaktır. (Austin 1984: 16-117) (2) Etkisini gösterme edimleri, olayhırın akışını değiştirerek errect ). (ttlkıi7g etkilerini göstermeyen böyle bir edimsöz edtmt, Kimi edimsöz gösterir. beşaniı Etkisini bir edim olamaz. Örneğin, K'nın tümcestm söylerken bulunduğu ad verme ediminin tıesensı. o andan sonra söz konusu gemiye bu adla gelişi, 'Generô1lissirno Stalin' qöncerrnece adıyla sonucunun ortaya çıkmasına bağlıdır. Bu etkiyi yerine getirdiği bulunulması; söz 'Jôn,jermede tıulunulmernesı göstermiyorsa, K'nın edtmsöz edtmi. yani ad verme sdiml, başarısız bir edim olur. (Austin 1984: 117) (3) Gerekli (Mj/i/Ing tl yoluyla, belli devremste tepkinin r88pl.7/?88 bir or tepkinin bulunulmasını söz verme qerekttrdikleri gösterilmesi sdimsöz sdimi, uulesrm ya da sonra belli bir Örneğin, emir boyun eğmeği, gerekli tepki kılar. Dolayısıylcı, qösterılmez. bu ya de sonra dal/ranı ste bul unul mezse, tıôş<ı.c,l"şız ol urtsr. Austin, bu tepki ya da davranışların, belirtir Birçok gösterilmesini gerektirir. sözünde durulmesıru ediITISÖZedtmleri, gerekt irdikleri ya da davranişın 88qt/8/): zaman zaman, ikili olabileceğini de (Austin 1954: i 17) Örneğin, erkeğin kadına 8enimie- evl~n deyip evlenma teklifinde teklifi kelıul etmesini teklifi geri çel/irmesi bulunduğunu cüşüneltrn. ya da geri cevtrmestm Bu teklif, gerektirir. durumunda, kedırnn da erkeğin de kedımn kedmm qöstermesı 90 ger-eken beske bir tepki ıda da cevrenrs YOktur, Elunakarşılık, teklifi bir ikinci kabul etmssı durumunde ..bu sdimsüz edimlnln get-ektirdiği tepki ya da davranış dene vardır: erkeğin kadın ile evlenmesi, Idani teklif ettiği 2.3.3. Bir Etkısöz Edimi düzsöz Hetiren ktşi, istemeyerek, duygulannı; edimi, şeyi yaprnası. euimtnde bulunun kendisinin birş8ld söylerken eylernlerinı ya da başkalarının,:m Austtt\ edtmı bu öil:ie nHelenÖinjiği olm-ak. birşey söyleyerek ve ona etkisöz yerine isteiderek ıda da etkile!j8biHr. !jôprrıô edimi hirşey ecimsöz edirninden farklı eıjimini edimı aracılığıldla, dinltilden kişinin düsüncalertni, edirni ,:liye nitelendiriı- bir ecımsöz belli bulunduğu düzsöz birşey yapmô (p8.!ioctd/oI78/}' ocı ) der. (Ausun 1964: 10 1) Örneğin, kocası öloürülan dediğini düşünelim. Burada, anne annenin oğluna ..bir silah uzatıp. '0 edem' de DaDaldıvuran kişiye göndermede oınunmekte. 'vur' ile de oğulun o kişiidi anıatmağa edımidir. çalışmaktadır. buyurmaktaöır. Elunların dışındo, adamı öldürmesi sözceleyerek ljh1li;"-liJ8Sim getirdiği düzsöz sözeeterken. oğluna o kişiıdi onun yerine getirdiği eoımsöz için Bu, anne bu türnceyi sözeeleyereK znrtemektemr: dololdısıyla oğıunun o adamı ölljürrnesine eıktsöz edimleridir. annenin yerine Hetiröiğl A!Jstirı} :;öyl-€'rı~n şeı; ~ra(:ıl'iğıyla dlJygulan} ::ır.rssmd.lK\nd:;ı:::ayıyor(Aus:tin1984: 10i). (17) yerine Anne bu sırade. yani Hirrıc8Yl öldürrnesini e.jimidir. Bu, annenin IJOl ôçôt.iiir. dijşijrı(:~lı:ri; eoIJlemTı:ri oğlunu o DU tümeeı:!i suntar da ı?tkilE>flı?fı kişn'E't" 91 Bu örnek, K'mn tıesketermın eylemlerini isteyerek: etkilemesine belirtildiği gibi, geçen anletmeden, bir örnektir. bunu istemeyerek oğulun bir erkedesıne yalnızca erkedesımn duygulônnı, Ancak K, önce de de yôpatıilir. içerisinde adam düşüncelerini, Örneğin, bulunduğu öldürmenin sözü durumu sorduğunu, cezasını da bunun üzerine, Adam ij1dürm~nin ('''Z·3$ıidamdır dediğini düşünelim. Burada, erkedaş. bu türnce ki$/.l8,ril~> li/iJ....'i?8 /Nbiıkül!} 8dHdik/8.ı~i/Jf söylerken de durumda, yôlnızce arkedesin. duygularında, yarôtmôk oğulun söz istediği pek oğulun duygu, düşünce, pekala, yanıtatıilir: öldürmekten cleneklırnr: annesinin Arkadaşının Bunların duygu, düşünce, yaratamaması anlatıp da bunun üzerine dediğini sözleri K'nın sözcelediği ya eylemleri düşünelim. katilini onun babasının bunun oğulu etkilemeyebilir; dışında, de, katilini tersi de oğul sonunda türnce ile başkalarının istediği eU~i1eri oğulun bir arkadaşına gidip öldüreceqim halde .. gidip vurabilir. üzerinde Örneğin, değişiklik böyle bir etkiyi Fakat, katilini oğultm bir amaçlamadiğı üzerinde bu sözleriyle uyup babasının da sözcelegerelc Ancak, sağlayabilir. da olenekhtnr. betıesmm tümceyi söylenemez. Arkadaşı buyruğuna enlatmeğe çalı smekte. bunu yamtltımaktadır. Bu ya da eylemlerinde ye da eylemleri vazgeçmesini dlO{,lr~c,:17 sorusunu konusu düşüncelerinde, sasm ile söylediğini; durumu arkadaşının kendisine, Burada, arkadaş oğul üzerinde yaratmak istediği 92 etkiyi K~ndin~ 9",1 sözleriyle ortaya koyduı]u halde oquıun kenıjine sağıômôyaı:ımr; onu yôprnôğa kerer verdiği şeyi vazgeçi remeyel:ıi i İr. bu Aııstin durumu, etkisöz eotmtertnin, edimsöz otrnernesı ile sdirnsöz edimi düzsöz edimleı"inden farkli olanik, ul;laşH'i,a dayanan edimler setklar. deıjişle., Austin'e Başka bir ediminin 113-115., ama bir sonucudur, 121-122) erxecesm oğulu göre., etktsöz Verdiğimiz gelmesini yapmaktan edtrm değij,jjr. son önıeiji (Austtn düşünecek 1984: olursek, uyarması ile \ demesi arasında uylaşım~;al bir ilişki ortemtnde. bu türnce ile, kullamlan tıir de kullanımbilgisi dilin vardır: DöIJle t,ir uetıstm diztmtıilqis]. anlambilgisi, gereği, ancak ve ancak bir u!darı edirninde Buna karşılık, erxecesm, oğulun kendine gelmesini \La da oğulu IJapmağa karar" verdiği şeyden vazgeçirmesi bulunulebtlir. sağlaması, ile Kendine ge1; adam öldürmenin C~Z·>S'iHilmdiid yoktur: böyle bir iletişim orteminde. bu türnce ile cı üzerinde yctt"ôtılôcôk etkileri belirleyen nıçetr dil kurall yoktur. Dolayısıyia, K'rnn tilj Uimceyi sözcelsuerek dernesi arasında tlyıaşırnsa] D'yi kendine getirememesi bir ilişki getirmesi ne de o kadar oıenekumr. kadar olanaklı ise D'yı kendine Dğulun arkadaşına yalnızca adam öldürmenin cezasım sürduğu örneği dü';;ünec8k olursak" K'nm 93 Adam öldjjrnl~nin cezası idamdır tümcesiyle D'yi beoesimn keti1ir;j öldürmekten vôzgeçirmesi kadar olanaklı ise vazgeçirernernesi de o kadar cleneklunr. ne Austin, etkisöz edimlerinin ürünü olarak yaratılan etkileri ikiye ayırır: (1) bir hedefe uıesmek (5C:/Ji8J.1Ü7pfi.tltfN8D"t), (2) bir sonuç üretmek (prodl/c/t7p 5 S8qti8/) (Austtn 1964: 11B). Örneğin, denilerek': 1) tefıllkeyi haber verme hedefine ulôşıiabilir, (2) telaşa düşürme sonucuna yol açılabilir. Austin'e göre, bu iki etkinin ikisini de yaratrnak her zaman olanaklı 01 mayabi 1ir. Örneği n, bi r görüşe karşı çıkılarak karşı tarafın qörüşünü ıjeğiştirmesi hedefine ulesılrneqetnur: ama buna rağmen karşı taraf getirilen ıurezm haklı olduğu sonucuna varabilir. Ayrıca, bir sözeetemin etkisözel hedefi bir başkasının etkisözel sonucu olabilir. Örneğin, hedefi D'yi tehlikeden haberdar etmek olan uldarısı, D'nin o anda yapmakta ol,juğu Şe1di yapmağ1 tnrekmssı sonucunu doğurabilir. Buna karşılık, hedefi bu olan, yani D'yi i} anda yôpmakta olduğu şeyi yapmağı Dırakması olan buyruğu de D'nin teles 1enmesı sonucunu doğurEıbi J ir. Kirni edırnsöz edirnleri ..her zaman, bir sonuç üretme edirm olarak kersımıze çıkar. 94 Bunlar, sdimsöz sesırtrnek, dilegstirişlerine izin verrne\jen edimlenjir. üzmek, utenoırmek tıöyle eotrntercenctr. K, birşey sesırtebütr, üzabilir .. ya da utenrhrabiltr: ama ..... söyleyerek D'yi sözü ile seni şaşırtıyorum seni utanomuorum" Etkisöz edinıleri saHayaral::, sözü ile söz konusu olduğundô .. istenen hedefe araçlarla ya da silah razı etme .. ya da araçlarla sözü ile seni üzüyortım", di\jemez. (Austin 1964: ! 1B) da sonuca söz-dışı etme. Örneğin Örneğin, K' D'yi da ulesılebütr. doğn.lHı:ıral< ce kcrkutebütr. tnencırme durumlarında ya SOp1:l Hatta, ikna da sonuca söz-1jışı ulaşmak nlanekudır. Örneğin, K D'yi .. elindeki sspaqı Silihıyonı!:: da, söz geiişi .. denileni yapmasının yapılacak en iyi şey olduğu konusunda H~naedebilir. Daha da önemlisi .. istenen etkisözel t18defe ya da sonuca ulaşmak için kullanılan olması ce saııalJarak, gerekli ya değildir da kitıerce Örneğin, anne ile araçların koca bir babasının durumunda, K'mn erasınde etkisöz yerine enimsöz sdtrnlert ikna etme ilişki yapılması imdefi ayrıldığı gibi sotmsöz erne, ile zorunludur. etkisöz Kunarnıen ereeler qöre, bu, en önemli ectmlertncen araçlar uyıôşımsôl etkisöz noktadır. ereelerta eıjimlet-i ,j8 söz-dışı edimsöz ed·irnleri söz konusu olduı~undô kullanılan olmesi elinde istenen kullandığı yoktur. Atd.in·e edirnıerinden getirilebilir; Peicn'ın en iiJi şey oldul]IJ konusunda ikna etmsst hiçbir uyıaşımsôl edimlerinin Tıpkı D'yi kttıerce sopayı lll. bulunduğunu söyleyen~k, K'nın D'yi, kendisinden şeyi yapmasının uepuecek uylaşırrısa1 clerek, farklı aracın ugleşımsel olrnedıkce edimsöz edirninden söz edilemez. Doh:iY1Sl~Jlôı k'rnn elindeki sôllôrken, [ı'yi, uyardığım söldle\jebilildorsak, bulunmak olmesrdır. kendisinden (uuerme için istenen entmsöz bunu olanaklı kullanılabilecek (Austin 1954: 119-120) şeyi yapması ediminde kılen, konusunda t,ulun1jw]wıu) sopayı sellememn SÖZ-dışı uqleşımsel bir SOPij~Jl uyarıda bir araç 95 2.4. ANLAM SORUNU \lE AUSTlffiN ÇÖZÜMÜ YukarıdaOt:) gördük: Aust in, sözcalemlertn anlamlan ile sdtmsöz güçlerini kesin çizgilerle mrctrıncen euırrr. Ona göre, bir sözeetemin anlamı. o sözeelernde gönderrn-8de bulunuıan Ş8~j ne anlôtl1rnağô çölışılan şeyin toplemıdır; (Austtn 1984: 93, 1(0) Peki bu, Glfış'ie sunrtartm ı;:iziHğımiz sunmil ne ölçüde bir çözüm get irebi] ir? vukence kUl1an,jığımız örneklerden btrini biraz sene geliştirerek yeniden kullerıalım. Kınja duleştrlarken, pek de uzakta olmayan bir tıoğa görüyorlar. Boğanın cevremsıennoen ken,jilerine seldırmek üzere oldu:]unu anlayan Kı içerisinde bulundukları terılikeli dururndan D'yi heberner etmek için ona, diyor. Austin'e göre, D, K'nın 'boğ::!' ile biraz önce gördükleri botınuzl u, kara, dör-t aldakıı yarat 1 ğa gön,jemıede buıUn,juğunu; 'ssttnrecek ile de (f.!l8relıg>Ii:, kB/ıdılar/np zeF81- ~"8!7i18k af/ifft,/!//ff llb'Fa.kEde ~78~:I;rJBj,~ ;,i,;;'YfI-e o/dilgi/tN! ô,lh.. 9t/}J'tJ.""..qa ,C{}lj.$ı~gj/ij kavradığın1ja Du sözeelemt enlermş olur. anlamı, i~Ô da bu türnce ar<3cı1ı'diid1::ıK'nın D'ye vereneğe çal1ştııJl dilsel iletiidi, Giriş'te, önerme Bıjjrni dediğimiz Bıjimin içerisine, deyirn yerindey~;e, "hapsetrnek"ten başka tıir şey değildir. Bu, 'Boğa saldırarak' sözcalsmtntn anlamının, k'mn nu tümceuı sözealarkan yerine getirdiği edirnlerden yalnızca birini, ;dani idalnızca önerme edimin: yöneten kurallarıjan yola çıkarak belirlenebileceğini kabul etmek IjernekUr. ôunlar dikkate ÔU, alındığındô) (i 8) Bkz.: s. 86. Austtn'ın çözümunun. enlem sorununun eksik bir ÇÖ2ÜtYıÜ 96 olduğunu söylemek \iıınlış olmaz, Ancıık Austin, bu tümcegi sözeeleyen kişinin" eum zernence bir edirnsöz edirninde bulunduğunu da kabul eder. Btmdem başka, fCnın bu tümceyi sözeelerken bir duygusunu dışavurduğunu ileri sürmsz, ame onun efi ezmden bu tümceyi sözeelemenin gerektirdiği duygulôra sahip olması gerektiğini sezdtrir. Edimsel sözeelemterin "yerindelik kcsuller ı" arasında saydığı (c) kosullert, yani "işlemin taraflarının, işlemin belirttiği duygulara, düşüncelere, nilJetlere sahip olmesi gerektiğini" söyleyen (Ci) koşulu ile "işlemin tareüerimn, sonunda niyetinde oldukları şeyi gerçekten qepmalen gerektiğini" söyleyen (C2) koşulu bunu göstermektedir, Bu bakımdan, Austtn'irı çözümünün. eksik ama, anlam sorununun eksiksiz bir çözümünü vermek için gerekli kavramlerı içinde barındıran bir çözüm olduğunu söylemek daha ocğru olacaktır. sözeeterken. K'mn. nelde qönoermeos bulunup, ona ne yüklediğini, hangi ernmsöz ediminde bulunduğunu ve hangi duygu jçeı-isinde o1ıjuğwıu kôvrernak., bu sözeelamin taşıdığı bütün dilsel iletileri almak dernek değildir. Bunun için yapılması gereken şey., bu tümcey! sözeelerken K'nın yerine getirdiği gönder-me ecımı ile yükleme edtrnıru, sdimsöz edimini ve bir duyguyu dışavurma edimini yöneten kuralları ortaya koymaktır. Şu soruların yanıtını vermeden, bu sözeelemin enlemmı. K'mn bu tümceyi sözGeleyerek D'ye vermeğe çalıştığı dilsel iletileri belirlemek olanaksızdır: K'mn 'boğa' diyerek, gördükleri o boynuzlu, kara, dört ayaklı yaratığa göndermede bulunmasını sağlayan kurallar nalerdir? K'nın 'seldırecek diyerek, cı yaratığa, 'Soğa selrnrecek' tumcesını özelliğini yliklemesini sağlayan kurallar nelerdir? K'mn bu türnceuı sözcelelderek yerine getirdiği haber verme editTıini yöneten kurallar nelerdır? K'rnn <Boğa selnırecek' ıjiyerek Doğanın saldıracağı inecını 97 dışavurmasını sağlayan kurallar neterdir? Austin, ne böyle sorulan sorar, ne de böyle sorularm yanıtı olabılecek şe!dler söyler. Böyle soruları sorup. yanıtıannı veren, John R. seerre olmuştur.