Hakan Erdem_yayinlar - e
Transkript
Hakan Erdem_yayinlar - e
Değerli dinleyiciler, Ben Doktor Hakan Erdem Bu ay size Arthritis and Rheumatism dergisinin 2014 Mayıs sayısında çıkan Ankilozan Spondilit, Psöriyatik Artrit ve Malign Lenfoma Riski adlı makaleden bahsedeceğim. Bu makalede İsveç Ulusal Veri Tabanını temel alan bir kohort çalışmasından bahsedilmekte. Çalışma adından da anlaşılacağı gibi Psöriyatik Artritli ve Ankilozan Spondilitli Hastalarda Malign Lenfoma Gelişme Riskini değerlendirmekte. Psöriyatik artrit hastalarında lenfoma riskini değerlendirilen ilk çalışma olması da önemli bir özellik olarak göze çarpmaktadır. Kronik romatizmal hastalıklarda malign lenfoma riskinin arttığı daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Spondilartritli hastalarda lenfoma riski ile ilgili bilgiler sınırlı olmakla birlikte hastalığın alt tipleri arasında potansiyel olarak farklılıklar olduğu gösterilmiştir. Psöriazis ile ilgili olarak T hücre lenfoma riskinde artış tartışmalıdır. Ayrıca inflamatuar barsak hastalıklarda TNF inhibitörü ve azatiyoprin kombinasyonu alan hastalarda hepatosplenik T hücre lenfomasında risk artışı gözlenmiştir. Bu bilgiler ışığında çalışma 3 amaç için planlanmıştır. Birincisi genel topluma göre ankilozan spondilit ve psöriyatik artritli hastalarda lenfoma riskinde artış olup olmadığı saptanması. İkincisi bu hastalarda gelişen lenfomanın alt tiplerinin dağılımı ve son olarak ankilozan spondilit ve psöriyatik artritli hastaların tedavisi ile lenfoma riski arasında ilişki olup olmadığını araştırmaktır. Bu çalışmaya alınan hastalar 2001-2010 yılları arasında İsveç sağlık hizmetleri kayıt kütüğü, zorunlu kanser raporları ve İsveç ulusal biyolojik kayıt kütüğünden elde edilmiş. Buna göre çalışmaya 8707 ankilozan spondilit ve 19328 psöriyatik artrit hastası alınmış. Çalışmaya alınan her hasta için 5 kişi random olarak seçilmiş. Çalışmaya alınan ankilozan spondilit hastalarının 1908’i ve psöriyatik artrit hastalarının 2605’i TNF inhibitör tedavisi almaktaymış. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde; AS kohortunda 51.240 hasta yılında 14 lenfoma olgusu görülmüş. Bu oran kaba insidans olarak 100.000 kişi için 29 olgu olarak hesaplanmış. Karşılaştırılan toplumda ise 242.255 hasta yılında 75 lenfoma olgusu saptanmış ve bunların kaba insidansı 100.000 kişi için 31 lenfoma olgusu olarak hesaplanmış. Bu sonuçlara göre AS hastalarınında hazard oranı 0.9 saptanmıştır. Bu hastalardan 1 kez RA tanısı alan %12 hasta çıkartıldığında hazard oranına 0.8 düşmekte. Bu hazard oranına göre AS hastalarında lenfoma riskinde bir artış yoktur. PsA kohortunda ise, 109.142 hasta yılında 41 lenfoma olgusu saptanmıştır. Bu oran kaba insidans olarak 100.000 kişi için 41 lenfoma olgusu olarak ifade edilebilir. Karşılaştırılan toplumda ise 520.069 hasta yılında 175 lenfoma olgusu saptanmış ve bunların kaba insidansı 100.000 kişi için 35 lenfoma olgusu olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlara göre PsA hastalarının da hazard oranı 1.2 saptanmıştır. Bu hastalardan 1 kez RA tanısı alan %17 hasta çıkartıldığında hazard oranı 1.0 olmaktadır. DMARD tedavisinin lenfoma riski ile ilişkisine bakıldığında, AS hastaları için sülfasalazin, MTX veya kortikosteroid tedavisinin HR üzerine etkisi saptanmamıştır. PsA hastalarında ise DMARD kullanımında sınırlı bir risk artışı varken kortikosteroid tedavisinde herhangi bir artış gözlenmemiş. Bu çalışmada ayrıca lenfoma ile ilişkisi olduğuna dair yayınlar bulunan TNF inhibitörlerinin etkisine de bakılmış. TNF inhibitörleri ile tedavi gören AS hastalarında 7.790 kişi yılında 2 lenfoma olgusu ve kaba insidans 100.000’de 25 lenfoma olgusu gelişirken, tedavi almayan hastalarda 43.905 kişi yılında 12 lenfoma olgusu ve kaba insidansı 100.000 de 27 lenfoma olgusu olarak saptanmış. TNF inhibitörleri ile tedavi gören PsA hastalarına ise 10.912 hasta yılında 8 lenfoma olgusu ve kaba insidans 100.000’de 73 lenfoma olgusu saptanırken tedavi almayan hastalarda 98.710 hasta yılında 37 lenfoma olgusu ve kaba insidansı 100.000’de 37 olgusu saptanmış. Bu hastalara en az iki poliklinik muayenesinde PsA tanısı şart koşulduğunda veya hatalı psöriatik artrit ve lenfoma tanıları düzeltildiğinde kaba insidans 100.000’de 52 lenfoma olgusuna düşmektedir. Lenfoma alt tipleri değerlendirildiğinde belirgin bir özellik saptanmamış. Ancak sayı az olmakla birlikte AS’li hastalarda diffüz büyük B hücreli lenfoma tipinde hafif derecede artış saptanmış. Bu çalışmada TNF inhibitörü alan hastaların tedavi kararını etkileyen daha önce kanser öyküsü olması ve hastalık şiddeti gibi bazı karıştırıcı faktörlerin tam olarak kontrol edilememesi ve bazı duyarlılık analizleri için yeterli hasta sayıların olamaması gibi kısıtlılıklar vardır. Bu çalışma sonunda birkaç adet önemli gözlem ortaya çıkmıştır. 1. Genel toplumla karşılaştırıldığında AS hastalarında diğer çalışmaların çoğunda uyumlu olarak lenfoma riskinde bir artış yoktur. 2. PsA’lı hastalarında lenfoma riskinde %20’lik sınırlı bir artış gösterilmiştir. RA ICD kodu da almış PsA’lı lenfoma hastaları göz çıkartıldığında lenfoma riski olmadığı görülmektedir. 3. Genel topluma göre AS veya PsA’lı hastalarda lenfoma alt tipleri arasında fark yoktur. 4. AS’li hastalarda DMARD tedavisi ile lenfoma riski arasında bir ilişki yoktur. Sülfasalazin veya MTX alan PsA’lı hastalarda lenfoma riskinde bir artış söz konusudur. RA kodu da alan hastalar çıkartıldığında dahi bu durum devam etmektedir. Bu hastalıklar arasındaki DMARD kullanımına bağlı lenfoma risk artışındaki farklılıklar DMARD’ın kendisiyle ilgili faktörlere bağlı olabileceği düşünülmektedir. 5. Son olarak AS ve PsA’lı hastalarda TNF inhibitör tedavi ile lenfoma riskinde bir artış gözlenmemiştir. 6. Bu çalışmada psöriyatik artritli hastalardaTNF inhibitörü kullanımının lenfoma riskinde artış yapmayıp DMARD kullanımına bağlı bir risk artışı olması ilginç bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Benim bu bölümde anlatacaklarım burada sona ermektedir. Başka bir makalede buluşmak üzere herkese iyi günler dilerim.