re_sume_s AMIDA01 - CRISES – Centre de Recherches

Transkript

re_sume_s AMIDA01 - CRISES – Centre de Recherches
Workshop International « AMIDA 2015 – LES JARDINS DE L’HEVSEL : JARDINS
INTRANQUILLES » Maison des Sciences de l’Homme de Montpellier
Lieu et date - Montpellier, Saint-Charles, salle des Colloques 1 - 26-27 Octobre 2015.
Organisation : M. ASSENAT (Laboratoire CRISES-IFEA), C. KUZUCUOĞLU (CNRS, Université Panthéon-­‐Sorbonne Paris 1, U-­‐Pec), Jean-François PEROUSE (IFEA, Istanbul) A. PEREZ
(Laboratoire CRISES)
Jour 1 – Lundi 26 octobre 2015
Session 1 (9h-11 h) Jardins sacrés et profanes, Jardins intranquilles
Martin GODON, Pensionnaire scientifique du pôle archéologie IFEA, Préhistoire.
Chasser au paradis : la haute-Mésopotamie préhistorique
Jean-Daniel CAUSSE, Professeur en études psychanalytiques à Montpellier 3, laboratoire CRISES.
Pourquoi le jardin d'Eden n'est pas un paradis. Mythe et psychanalyse
Antoine PEREZ, MCF Histoire romaine Montpellier 3, laboratoire CRISES.
Les Jardins d’Amid dans les sources anciennes
Jean-Charles DUCENE, Directeur d'études à l'Ecole Pratique des Hautes Etudes, 4ème section. « Proche-Orient
– Caucase : langues, archéologie, cultures » (UMR 7192). Amid, sa topographie et ses Jardins chez les auteurs
arabes anciens
Résumé
Les auteurs arabes médiévaux se sont surtout intéressés à la topographie générale de la ville sans s’attarder à son
environnement géographique. Ce sont les murailles et les sources intérieures de la ville qui retiennent leur
attention. En revanche, la ville conserve deux inscriptions, l’une de 1241, l’autre du XVIe siècle (?) qui
témoignent que les jardins de Hevsel étaient assez importants pour être soumis à un impôt foncier. Incidemment,
ces deux inscriptions révèlent que le terme arabe qui désigne ces jardins, wašl, pl. awšāl, signifie “la petite
source qui coule”.
Abstract
The medieval Arabic writers mainly deal with the general topography of the city, without dwelling on its
geographic environment. The city walls and the springs located within the city come to their attention. But we
also find in Diyar Bakir two Arabic inscriptions (1241 and 16th century) which show that the Hevsel gardens
were important enough for to be subject to a land tax. Incidentally, these inscriptions show that the Arabic word
which designates these gardens, wašl, pl. awšāl, means “dripping water”.
Yusuf BALUKEN, Assistant de Recherches, Mardin Artuklu Université, Dép. Hist. et Hist. de l’art de l’Islam
"Histoire d’une aventure : la construction de la section des murailles de Diyarbakır regardant les Jardins de
l'Hevsel"
Abstract
The southern part of Diyarbakr City walls is on side of Evsel Gardens. We can see that most of the constructions
were carried out in this region during the Marwanid reign. Marwanids who ruled Diyarbakr, Akhlat and
Malazgird were originally Kurdish. Marwanid Reign between 380-478 990-1085 was the period of most
constructions carried out.
The most leading ruler of Marwanids, Nasruddawlah, after the restoration of city walls, asked Hanefid faqih/law
schollar and Mutazilid creed schollar Abu Yusuf al Qazwini ‘What do you think of beauty and endurance of City
Walls?’ and al Qazwini replied ‘It will protect you from enemies at nights, defend from invaders but cannot save
you from innocents’ curse’
One of the Marwanid Rulers Nasruddawlah Ahmad bin Marwan constructed bastions on Amida city walls in
(42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045), (444/1052). His heir apparent Nizamuddin Nasr also constructed
bastions here in (42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045), (444/1052)
In 478/1085 the army lead by Marwanid’s pre-vizier Fakhruddawlah Ibn Jahir and Seljuk Sultan Malikshah’s
commander Artuq Bey conquered Amida region from Marwanids. Then Seljuk Empire continued to rule there.
During this period , demolished city walls restorated and new bastions contructed. Many bastions were
constructed by Malikshah (1072-1092). One of them is constructed in 485/1092. Reigned by Seljuk Empire,
Nisanoghlu’s Amid Governor Jamaluddin Mahmud ibn Ilaldi also constructed a bastion in 558.
Özet
Diyarbakır kent surlarının güney kesimi Evsel/Hevsel bahçelerine bakar. Bu bölgede yapılan imar faaliyetlerinin
çoğunun Mervanîler döneminde yapıldığını görmekteyiz. Diyarbekir, Ahlat ve Malazgird bölgesine hakim olan
Mervaniler Kürt menşeli idiler. (380-478/990-1085) tarihleri arasında hüküm süren Mervaniler dönemi
Diyarbakır surlarında en fazla imar faaliyeti yapılan dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mervanilerin en uzun süre yöneticilik yapan hükümdarı Nasruddevle, Amid surlarında yaptırdığı tamirlerden
sonra beraberinde bulunan Hanefi fakihi ve Mutezile kelamcısı Ebu Yusuf el-Kazvinî (ö. 488/1096)ye şehir
surlarını göstererek “Şehir surlarının sağlamlığı ve güzelliği hakkında ne düşünüyorsun?” sorusuna Kazvinî,
“Geceleri seni düşmandan korur. Gelip geçenlere karşı savunur. Ancak seni mazlumun bedduasından korumaz.”
diyerek cevap verir.[1]
Mervânî hükümdarlarından Nasruddevle Ahmed bin Mervân (42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045),
(444/1052), yıllarında Amid surlarında burçlar inşa ettirdi. Onun veliahdi olan Nizâmeddîn Nasr ise (460/1067),
(464/1071) yıllarında Amid surlarında burçlar inşa ettirdi.[2]
478/1085 yılında Mervanilerin eski veziri Fahruddevle ibn Cehir ile Melikşah’ın komutanlarından Artuk Bey
öncülüğündeki Selçuklu ordusu Diyarbekir bölgesini Mervanilerin elinden aldı. Selçuklular bu tarihten itibaren
bu bölgede hüküm sürmeye devam ettiler. Bu dönemde tahrip edilen Diyarbakır surları yeniden onarıldı ve yeni
burçlar ilave edildi. Melikşah (1072-1092) tarafından birçok burç inşa edildi. Bunlardan biri 485/1092 tarihinde
inşa edilen burçtur. Selçuklulara tabi Nisanoğullarının Amid valisi Cemaleddin Mahmud bin İlaldı 558 yılında
bir burç inşa ettirdi.
Pause
Session 2 (11h15-12h30) Le Tigre, fleuve de Jardins
Catherine KUZUCUOĞLU Directrice de Recherche au CNRS, Université Paris 1 (LGP, UMR 8591), S.
SAULNIER-COPARD & F. MOGADEM, Ingénieurs d’Etudes, Sédimentologue et Chimiste au CNRS,
Université Paris 1 (LGP, UMR 8591).
La dynamique de la boucle du Tigre à Diyarbakır
Sabri KARADOĞAN, Professeur de Géographie, Université de Dicle (Diyarbakır , Turquie)
Rythmes et amplitudes des changements du paysage fluvial à Diyarbakır : les crues, les îles et les terrasses du
Tigre
Abstract
Between 510-650 meters around Diyarbakır, Tigris River flows by sometimes creating meanders or performing a
stranded drain, and by sinking to the ground and showing linearity at some places.
Tigris River offers a natural and unique landscape conditions which can be called Fluvio- topographic
(embedded meanders, stranded drain, abandoned meander channels, meander scars, sand islands, undercut bank
and point bar deposits, terraces). Because of the block, shaped by lavas of Karacadağ, the river, in the south of
Diyarbakır, changes its course to east by forming a sharp flexure and in this zone of the basin it continues to flow
in its wide floodplain in east to west direction.
In the vicinity of the city, the transverse profile of the watercourse is asymmetrical. This is because there are
different lithologies on both of the slopes. The basalts, which formed upon the city of Diyarbakır, have caused
the west slopes of Tigris River to be steeper inclination. In return for this, as east slopes which contain lacustrine
and terrestrial Pliocene sediments regress, gradient of these slopes is low. Terrace sets in the east slope of the
river are more distinct around the city.
The wide floodplain of Tigris River enlarges more in the south side of the city where it creates meanders because
it is easy and quick to erode clayey sediments. Therefore, immense meander sliding terraces have been formed in
the area which contains gardens of Hevsel. The circular form of this area gives the idea of covered gypsum karst.
Tigris River has a Pluvio- Nivale regime. This river, which takes its source from south eastern Taurus where the
snowfall is intense and the snow stays for long, carries plenty of sediments with the increase of its flow rate
depending upon the onset of warm period and the fusion of snow at the mountainside. Hence, lots of sand islands
and abandoned meander channels crate an ox-box lake with the recession of the water in the arid periods.
Based on these features, it can be said that river landscape around Diyarbakır takes form according to these
provisions:
1- Climate changing and the alterations which occurs in the river’s energy due to the climate
2- The spatial alterations based on lithological features
3- Local and regional tectonic features
4- Covered gypsum karst
Özet
Dicle Nehri Diyarbakır civarında 510- 650 metreler arasında bazen menderesler çizerek, bazen örgülü bir drenaj
göstererek, kimi yerde temele gömülerek ve çizgisel bir akış göstererek akmaktadır.
Dicle Nehri kent civarında özgün Fluviyo-topoğrafik doğal peyzaj koşulları sunar (Gömük menderesler, Örgülü
drenaj, terk edilmiş menderes kanalları, menderes izleri Kum adaları, Oyulmuş yamaçlar ve Burun seti depoları,
Taraçalar). Nehir, Karacadağ lavlarının oluşturduğu engel nedeniyle Diyarbakır’ın güneyinde keskin bir dirsek
oluşturarak yönünü doğuya çevirir ve havzanın bu kesiminde doğu-batı doğrultusunda, yine geniş tabanlı
vadisinde akışını sürdürür.
Kent civarında Nehir yatağının enine profili asimetriktir. Bunun nedeni her iki yamaçta farklı kayaçların
bulunmasıdır. Diyarbakır kentinin üzerinde kurulduğu bazaltlar Dicle Nehrinin batı yamaçlarının daha dik bir
eğime sahip olmasına neden olmuştur. Buna karşılık gölsel ve karasal Pliosen çökellerinden oluşan doğu
yamaçları daha fazla geriletilmiş, dolayısıyla bu yamaçların eğim değeri düşüktür. Kent civarında nehrin doğu
yamacındaki taraçalar daha belirgindir.
Dicle nehrinin geniş tabanlı vadisi kentin güneyinde menderes yaptığı kesimde killi tortulların daha kolay ve
çabuk aşındırılmasından dolayı daha da genişlemektedir. Bu nedenle Hevsel bahçelerinin bulunduğu alanda çok
geniş menderes yeniği taraçaları oluşmuştur. Bu alanın dairesel bir forma sahip olması örtülü jips karstı fikrini
doğurmaktadır.
Dicle nehri, plüviyo- nivale karakterli bir rejim göstermektedir. Kar yağışlarının yoğun olduğu ve karın uzun
süre yerde kaldığı Güneydoğu Toroslar’dan kaynağını alan Dicle nehri, sıcak dönemin başlaması ve dağlık
alanlardaki karların erimesine bağlı olarak debisi önemli ölçüde artar ve bol miktarda alüvyon taşır. Dolayısıyla
Kurak dönemlerde suyun çekilmesiyle birlikte birçok ırmak adası ve terk edilmiş menderes kolları oluşur.
Bunlara bağlı olarak Diyarbakır civarında nehir peyzajının şu koşullara bağlı olarak şekillendiği söylenebilir:
1- İklim değişimleri ve buna bağlı olarak akarsu enerjisinde meydana gelen değişmeler
2- Litolojik faktörlere bağlı mekansal değişimler
3- Lokal ve bölgesel tektonik faktörler
4-Örtülü (gizli) Jips karstı
Pause
Session 3 (14h30 – 17 h)- Jardins, matières, outils
Martine ASSENAT, MCF Histoire romaine Montpellier 3 CRISES, IFEA.
Modules, histoires, œuvres, matières et territoires entre ville et Jardins
Résumé
This study aims to form a basis for various researches related materials, modules, marks, shapes and decorative
motifs used in historical monuments in Diyarbakir. This study, moreover, aims to investigate the main
characteristics of stone packing (e.g., stone size, carved stones and stones used in historical structures). It is
pointed out that the packing can be interpreted in different forms in the light of the created database. The
mentioned interpretation forms may vary in accordance with the geological properties of materials, provided
locations, processes which have been applied (from the quarry till using as a construction material after the
storage period ) to the materials, exclusive usage forms for the structures and art, and their presence in the city.
The understanding of circulations phases of materials and circulation properties with respect to the locations
(local, provincial, interprovincial and cross-borders) and well-determination of information systems will shed
light on the environmental, social, economic, and cultural history of the city throughout the different phases.
Özet
Bu çalışma Diyarbakır’ın tarihi yapılarında kullanılan malzeme, modül, işaret, şekil ve süsleme motifleriyle ilgili
çeşitli araştırma zeminleri sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Diyarbakır’da kullanılan taş diziminin (oyma taşlar,
yapılarda kullanılan taşlar) temel özelliklerini incelemek de çalışmanın bir diğer amacıdır. Taş dizimi eldeki
değişik bilgi ve verilere bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanabilir. Kullanılan malzemelerin jeolojik
özellikleri, maddelerin geldiği veya temin edildiği yerler, bu malzemelerin geçirdiği işlemler (taş ocağından
yapıda kullanılmadan önceki dinlendirme aşamasına kadar), yapılara ve sanata özel kullanım biçimleri, şehirdeki
varlıkları bahsettiğimiz yorumların çeşitlenmesinde etken olan özelliklerdir. Taşların dolaşım evreleri ve
dolaşımın mekâna göre özelliklerinin (yerel, bölgesel, bölgelerarası, sınırlar ötesi) iyi tanınması, bilgi
sistemlerinin iyi belirlenmesi şehrin değişik dönemlerine dair çevresel, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihe ışık
tutabilir.
Felat DURSUN, doctorant à l’Université Technique du Proche-Orient (ODTÜ, Ankara, Turquie) et boursier au
Getty Conservation Institute de Los Angeles (USA).
Les propriétés des matériaux basaltiques utilisés dans la construction des murailles de Diyarbakır
Abstract
The Diyarbakir Citadel and City walls are appreciated as a masterpiece structural design of human history. It is a
result of different cultures combined from different historical periods. The structure is shaped from basalts of
Karacadağ Volcanic Complex. Based on the field surveys basalts with two different types of textures used in the
Diyarbakir City Walls were identified. These are classified as massive and vesicular basalts. The City Walls
reveal some signs of weathering. The characterization of material plays an important role on deterioration.
Therefore, some characterization tests such as index, mercury intrusion porosimetry (MIP), scanning electron
microscopy (SEM), XRD, BET tests were carried out to assess the material properties of the basalts used in the
Diyarbakir City Walls. The test results demonstrate that the basalts differ considerably from each other based on
their physical and petrographical properties.
Keywords: Basalt, deterioration, material characterization, Diyarbakir, Turkey
Philippe BROMBLET, Ingénieur géologue, Centre International de Conservation et de Restauration du
Patrimoine (CICRP, Marseille).
Les mortiers : parcours des Jardins à la muraille
Jour 2 - 27 Octobre 2015
Session 4 (9h-12 h 30) - Jardins, labyrinthes et micro-circuits, Politiques aux Jardins
Suleyman KIZIL, Professeur à la Faculté d’Agriculture de l’Université du Dicle ( Diyarbakır , Turquie)
Etat de la production agricole des Jardins de l’Hevsel
Abstract
Hevsel gardens date back to the foundation of the city of Diyarbakir and has an important role in feeding of local
people. These gardens remind us of a rich past agricultural history that binds us to the future along with role of
women in agriculture marketing of these products in local markets. This study reports land structure of Hevsel
gardens, state of land use and heavy metals status of these soils, irrigation water used in agricultural production
and some crops growing in the area. This study also evaluates socio economic conditions of farmers working in
these gardens and determines some economic characteristics. The results obtained from this study, showed
nominal amount of heavy metal contents in soil, water and plants that are below threat level for human
consumption, however these analyses should be repeated regularly. It would be useful to promote cultivation of
ornamental plants, seedlings/saplings production nurseries and building greenhouses in the area.
Özet
Hevsel Bahçeleri Diyarbakır şehrinin kuruluşundan günümüze kadar halkın beslenmesinde önemli bir role sahip
olmuştur. Bu bahçeler tarımsal kültür hafızasının geleceğe taşınması, tarımda kadının rolü ve yerel pazarların
oluşmasında da oldukça önemlidir. Bu çalışma ile Hevsel Bahçelerinin arazi yapısı, arazi kullanım yeteneğine
göre durumu, toprak, tarımsal üretimde kullanılan sulama suyu ve yetiştirilen bazı ürünlerin içerdiği ağır metal
içeriklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte bu bahçelerde üretim yapan üreticilere yönelik yapılan
bir anket ile üreticilerin sosyo - ekonomik özelliklerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Araştırmadan elde edilen
sonuçlar, örneklerin alındığı dönem itibari ile ağır metal içeriklerinin toprak, su ve bitkide insan sağlığını tehdit
eden boyutlarda olmadığı, ancak bu çalışmaların düzenli olarak tekrarlanması ve sulama suyu temininin
kolaylaştırılmasına gerek duyulduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, söz konusu alanda, süs bitkileri,
fide/fidancılık ve seracılık çalışmalarının teşvik edilmesi yararlı olacaktır.
Richard RAYMOND, Chercheur CNRS, Museum National d'Histoire Naturelle (UMR 7206) et Marie
GISCLARD, Post-doctorante du Labex DynamiTe de l’Université Paris 1, membre de PRODIG (UMR 8586)
Approche d'éco-anthropologie et d'ethnobiologie des Jardins de l'Hevsel.
Résumé
Une première mission de terrain a mis en lumière plusieurs éléments méritant d’être aujourd’hui complétés et
éprouvés. Ils portent sur la question de la gestion des eaux dans les jardins d’Hevsel.
Les relations entre les jardins d’Hevsel et la cité de Diyarbakir sont marquées par une proximité immédiate.
Cependant, cette relation est asymétrique : si les jardins semblent dépendre de la ville (marché, sources d’eaux),
la ville ne semble pas s’inscrire dans la même dépendance : les productions des jardins semblent
n’approvisionner que marginalement la ville. Or, le maintien, voire le développement, de cette agriculture de
proximité pourrait être un argument pour la protection de ces jardins qui occupent par ailleurs une place
importante dans les représentations des habitants de la ville. Ainsi, la gestion de la quantité et la qualité des eaux
qui alimentent les jardins est un des enjeux clefs de l’agriculture qui s’y développe et une condition de la
légitimation d’une action publique en faveur de la conservation des jardins. Les systèmes d’irrigation observés
sont gravitaires. Plusieurs traces de systèmes hydrauliques anciens sont visibles dans les jardins mais ces
systèmes semblent inutilisés. Aucune règle claire de partage des eaux entre agriculteurs ne semble mise en place.
Enfin, autre fait marquant les eaux utilisées sont de deux types : les eaux de source et les eaux usées de la ville.
Quelles sont les modalités actuelles de partage des eaux ? Celles-ci ont-elles été toujours les mêmes ? Quelle est
la place des infrastructures d’adduction d’eau (sources, canaux, aqueduc…) ? Quelles sont les modalités de
transfert des normes sociales dans les jardins (le sale et l’impur par exemple…) ? Notre communication visera à
argumenter ces interrogations et à les mettre en perspective avec les modes de gestion des affaires collectives
(les systèmes socio-technico-politiques) qui ont émergés des discours de nos interlocuteurs et dans lesquels les
préoccupations environnementales occupent une place au premier plan.
Abstract
Following our first field mission, several elements mark our discovery of Hevsel Gardens. Our observations
should be completed and our interpretations tested, but an inquiry has been woven around the issue of water
management in these gardens.
Proximity characterizes relations between Hevsel Gardens and the city of Diyarbakir. However, this relationship
is asymmetrical: if the gardens seem to be dependent on the city (markets, springs of water), city does not seem
to have the same dependence (productions gardens seem anecdotal in the supply of the city). However,
maintaining, or developing, local agriculture could be a strong argument for the protection of these gardens
which are important in inhabitants’ representations. Thus, water management, in quantity and in quality, is one
of the key challenges in the conservation of these gardens. Irrigation systems observed are very simply gravity
flow system. Nevertheless, several traces of older and more complex and structured hydraulic systems could be
seen in gardens but these systems appear unused. Farmers and interviewed witnesses evoke no clear rule about
sharing water between farmers. Finally, these farmers use two types of waters: spring water and waste water
from the city.
What are the current arrangements of water sharing? Are they always be the same? What is the role of water
infrastructure (springs, canals...)? How social norms were transferred in the gardens (dirty and impure for
example...)? Our communication will aim to argue these questions and put them into perspective with the
collective management methods (technical and socio-political systems) that we met in the speeches of our
interlocutors.
Nevin SOYUKAYA, Ville de Diyarbakır, Service de Gestion des murailles de Diyarbakır et des Jardins de
l’Hevsel.
La dimension environnementale et écologique dans le projet UNESCO
Özet
Dicle Nehri Türkiye’de güneydoğu Toroslar’da doğar birçok akarsudan beslenerek Cizre ilçesinin içinden Habur
Suyu kavşağına kadar 40 km. lik Suriye sınırını oluşturur ve güneye Irak topraklarına geçip orada Fırat’la
birleşerek Şattülarap’ta Basra Körfezi’ne dökülen büyük bir akarsudur.
Dicle Nehri boyunca oluşan bataklık alanları, adacıklar ve sazlık alanlar, kumullar ekolojik açıdan zengin
habitatlar içerir.
Diyarbakır, Dicle Nehri kıyısında, binlerce yıldır aralıksız yaşam süren ender kentlerden birdir. Dicle nehir
havzasında, Karacadağ’dan Dicle Nehrine doğru uzanan geniş bazalt platonun doğu ucunda kurulmuştur.
Diyarbakır ile Dicle Nehri arasında, nehrin taşıdığı alüvyonlarla oluşan bereketli topraklarda Hevsel Bahçeleri
olarak adlandırılan tarım alanını da kapsayan Dicle Vadisi, Diyarbakır Surları, İçkale ve kent içinde ki önemli
bir su kaynağı olan Hamravat suyu, “Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı” olarak Temmuz
2015 de UNESCO nun 39. Genel Kurul Toplantısında Dünya Mirası olarak tescillendi.
Tarihi kentin kuruluşu ve antik gelişimi süresince, içerisinde yer aldığı Dicle nehri vadisi ile uyumlu bir yaşam
sürmüştür. Ekolojik dengeleri gözetilerek, araziden en üst derecede faydalanılmıştır.
Ancak geçmişte var olan bu çevreyle bütünleşik yaşam biçimi, günümüz de yanlış kentleşme koşulları,
sanayileşme girişimleri ve duyarsızlık gibi nedenlerle bozulmaya, hızla tahrip olmaya başlamıştır.
Makalemizde, UNESCO sürecinin kentin ve Dicle Vadisinin tarihi ve ekolojik değerlerinin korunmasında
olumlu etkileri ve geleceğe yönelik planlamalarına değinilecektir.
Pause
Necati PIRINÇÇIOĞLU, Ville de Diyarbakır, Département de la Consolidation des circuits économiques
locaux.
Les politiques d’assainissement et de développement des Jardins de l’Hevsel.
Clémence SCALBERT-YUCEL, Pensionnaire Scientifique IFEA et Senior Lecturer, Université d'Exeter (UK).
Vers une société écologique ? Le mouvement kurde, l'environnement et les Jardins de l'Hevsel
14 h 30 Session Posters et Discussions
Julien BOUCLY, Doctorant, EHESS : Les Jardins de l’Hevsel et le projet UNESCO
Résumé
- Ce poster se propose de présenter le processus par lequel les jardins sont devenus un lieu de patrimoine, et plus
spécifiquement du patrimoine mondial. Le cas des jardins de l’Hevsel est extrêmement instructif des modalités
d’invention, de recherche et d’appropriation de la valeur patrimoniale d’un territoire socialement construit. C'est
pourquoi nous avons choisi de revenir aujourd'hui sur les grandes étapes de ce processus.
Abstract
- This poster introduces the process by which the Gardens became a place for cultural heritage expression, and
more specifically a World Heritage site. Hevsel Gardens is a most instructive case when it comes to look at
heritage invention, research and appropriation mechanisms and to analyze the socio-spacial construction of a
territory. That is why we would like to go back now to the major stages of this process.
Eloïse NOC, Doctorante à « Archéologie des sociétés méditerranéennes » (ASM, UMR 5140) : Un Système
d'Information Géographique pour une analyse des modules de l'architecture à Diyarbakır
Résumé
Le traitement des données patrimoniales peut être effectué grâce à un système d’information géographique
(SIG). Enregistrées de façon organisée, les données peuvent être interrogées sur leur aspect sémantique, mais
également sur leur aspect géographique. Les résultats des requêtes permettent de répondre à des questions
d’ordre spatial, de valider ou de réfuter des hypothèses ou encore d’en émettre de nouvelles. À Diyarbakır, il
pourrait permettre une analyse spatiale de plusieurs éléments (modules architecturaux, constructions en relation
avec l’eau ou encore décors et inscriptions figurant sur les diverses entités, par exemple) à différentes périodes.
Abstract
The processing of heritage data can be performed through a geographic information system (GIS). Recorded in
an organized way, data can be queried on their semantic angle, but also their geographical angle. Query results
are used to answer questions of spatial nature, validate or refute hypotheses or to put new ones forward. In
Diyarbakır, it could allow a spatial analysis of several elements (architectural modules, constructions which have
a relation with the water or decorations and inscriptions on the various entities, for example) at different periods.
Tayfun ÖZKAYA, Professeur à Ege Üniversitesi, Faculté d’Agronomie, Département d’Economie Agricole
(Izmir, Turquie) : Le rôle des semences locales pour une agriculture durable dans les Jardins d'Hevsel
Özet
Hevsel Bahçelerinin Unesco tarafından koruma altına alınması tarımsal ve peyzaj açısından da büyük bir şans
yaratmıştır. Hevsel Bahçelerinde şu anda oldukça yoğun tarım ilacı, kimyasal gübre ve şirket tohumları ve
fideleri ile tarım yapılmaktadır. Aslında yerel tohumlar açısından Diyarbakır tarih boyunca oldukça büyük bir
zenginlik göstermektedir. Bunların kaybedilmesi, hiçbir tedbir alınmadığı takdirde kaçınılmazdır. Yerel
tohumların, gerek ekolojik tarıma yatkınlıkları, gerekse de dünyanın karşılaştığı iklim değişikliğine uyum
kabiliyetleri nedeni ile korunmaları ve geliştirilmeleri kesin gereklidir. Bu bahçelerin kentin hemen yanında
olması yanında buna önem veren bir belediye ve entelektüel bir çevreye yakın olmaları bu koruma çalışmalarının
Hevsel Bahçelerinde yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Yerel tohum takas şenliklerinin düzenlenmesi, ekolojik
üretimin geliştirilmesi, kentte çiftçiden tüketiciye doğrudan satış olanaklarının yaratılması ile bu gelişme
başlatılabilecektir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu için bu gelişmeler örnek oluşturabilecektir.
Füsun TEZCAN, Dr. Ingénieur agricole, Entomologue : L’importance des traitements écologiques dans la lutte
contre les maladies des végétaux dans les Jardins de l’Hevsel à Diyarbakır (Turquie)
Résumé
Dans le cadre du projet de l’UNESCO les autorités locales de Diyarbakir souhaitent assainir les Jardins de
l’Hevsel où les pesticides sont encore utilisés surtout dans la production des végétaux qu’on récolte
fréquemment et que l’on consomme frais tels que l’oignon cébette, la roquette, le persil. Les pesticides ont des
impacts graves sur la santé humaine ainsi que sur l’environnement.
Cet article se focalise sur l’utilisation des pesticides écologiques qu’on peut préparer à la maison d’une manière
économique à base du savon noir, d’oignon, d’ail, de piment et d’autres plantes .
Mots clés : Jardins d’Hevsel, maladies végétaux, pesticides faits à la maison.
Introduction
Les Jardins de l’Hevsel sont situés près de la ville de Diyarbakir sur une surface de 750 hectares dont 250-300
hectares représentent la terre utilisée par l’activité agricole. La production des maraîchages (l’oignon cébette, la
roquette, le persil) occupe une place importante.
L’utilisation des pesticides industriels dans la lutte contre les maladies des végétaux est la technique la plus
préférée par les producteurs dans les Jardins. Or ces pesticides ont des impacts négatifs sur la santé humaine
ainsi que sur l’environnement.
Il est à noter qu’il y a une riche diversité des pratiques pour la lutte contre les maladies des végétaux.
L’agriculture biologique et l’agriculture paysanne sont les deux modèles de la production qui encouragent les
pratiques des techniques respectueuse à l’environnement pendant la lutte des maladies. Dans ces modèles, la
précaution culturelle, physique, mécanique et bio-technique est largement utilisée et favorisée ainsi que les
pesticides préparés à la maison.
La préparation des pesticides écologiques à la maison pour la lutte des maladies de maraîchage dans les Jardins
de l’Hevsel
Il est possible de préparer les pesticides à la maison contre les pucerons et les maladies principales qu’on observe
dans les Jardins de l’Hevsel. Ces remèdes sont préparés par l’utilisation de certaines plantes telles que l’ail,
l’oignon, le piment, Melia azedarach et/ou d’autres matières comme le savon noir, le sel, le soufre.
Propositions
• Sensibiliser les producteurs dans les Jardins en les informant sur les impacts négatifs des
pesticides sur l’environnement et la santé humaine
• Organiser les ateliers ou les séminaires sur la résolution des problèmes des maladies à
travers des pesticides écologiques préparés à la maison
• Identifier les producteurs qui ont plus de volonté pour l’adaptationdes pratiques
écologiques et les encourager de participer aux séminaires
• Organiser les activités et y présenter les pesticides écologiques
Ces propositions peuvent être prises en compte dans le projet de l’UNESCO qui est un atout afin d’améliorer la
situation actuelle des Jardins.
Bibliographie
Tezcan, F., 2014. Börtü Böcek İçin Doğa Dostu Öneriler ve Ev Yapımı İlaçlar. Genişletilmiş 4. Baskı, İzmir,
224s.
Özet
Diyarbakır İli Hevsel Bahçeleri’nde yetiştirilmekte olan marul, taze soğan, roka, maydanoz gibi sebzelerde
karşılaşılan zararlı sorunlarının çözümünde çok zehirli pestisitler kullanılmaktadır. Özellikle sık sık hasat
edilerek pazara sunulan ve çiğ olarak tüketilen bu sebzelerde kullanılan pestisitlerin insan ve çevre sağlığı
açısından son derece zararlı olduğu ortadadır.
Bu bakımdan, karşılaşılan zararlı etmenlerin yoğunluklarının azaltılmasında, arap sabunu, ısırgan otu, soğan,
sarımsak, acı biber gibi doğal maddelerden yararlanarak ekolojik ve ekonomik bir şekilde hazırlanacak ev
yapımı ilaçların kullanımı bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır.
Anahtar kelimeler: Hevsel Bahçeleri, zararlı sorunları, ev yapımı ilaçlar.
Michaël THEVENIN, ethnologue, Président de l'ACoMoNT : Une Maison du Berger dans les Jardins de
l'Hevsel : projet de centre d'interprétation des cultures pastorales actuelles anatoliennes à Diyrabakir
Caroline WALLIS, Doctorante en ethnologie, laboratoire CERCE – LERSEM (Montpellier 3) : Les Jardins, les
dimensions humaines dans le projet UNESCO
Heval YILDIRIM, Doctorante à l’Université de Montpellier 1, Institut Agronomique Méditerranéen de
Montpellier (IAMM), Laboratoire Montpelliérain d’Economie Théorique et Appliquée (LAMETA) ) : Approche
écosystémique et institutionnelle de la durabilité de l’agriculture et du développement durable territorial
Résumé
La protection des Jardins de l’Hevsel dans le cadre de projet de l’UNESCO et par les autorités locales représente
un vrai atout pour le futur de l’activité agricole ainsi que de l’environnement et de l’aménagement de la zone.
Depuis les années 1970, la dégradation de l’environnement occupe une place importante dans la discipline
d’écologie ainsi que d’économie. Le concept de la durabilité et le développement durable sont émergés en
raison de ce contexte et devenus souvent utilisés dans le domaine de l’économie de développement.
La prise en compte de l’environnement et des écosystèmes dans les politiques de développement représente
quelques avantages (TEEB, 2010). En premier lieu, cela peut permettre économiser sur les futures dépenses
municipales en raison de la dégradation. Elle peut également stimuler les économies locales et améliorer la
qualité de vie. En outre, on pourrait avoir des moyens contre la pauvreté en raison de l’état de la répartition de
ressources et de services rares et vitaux. Tous ces avantages nous démontrent d’étudier l’environnement et les
écosystèmes dans un projet de développement local et régional.
Depuis les années 1970, dans le domaine de développement rural, on observe la décentralisation et les approches
de bottom-up. Aussi on voit que, surtout dans les territoires français, les acteurs locaux mobilisent autour des
ressources locales et créent les réseaux de la gouvernance dans un processus de développement économique
(Campagne et Pecqueur, 2014). Le problème paradoxal entre le développement économique et la dégradation
des ressources permet la prise en compte croissante des questions environnementales dans le développement
rural. Ces évolutions dans le domaine de développement rural nous démontrent l’importance de l’environnement
comme un point de départ dans un projet de développement et d’aménagement.
L’agriculture se trouve au centre de tous ces questions environnementales. D’une part, elle peut être la cause de
la dégradation des écosystèmes par l’utilisation intensive des produits industriels. D’autre part, elle peut
améliorer le fonctionnement des services grâce aux techniques respectueux à l’environnement et au bien-être
(FAO, 2008).
Les Jardin de l’Hevsel à Diyarbakır représentent une importance pour l’activité agricole ainsi que pour l’héritage
culturel. Ils se trouvent au cœur de développement local en créant des impacts importants sur les dimensions
économiques, sociales et écologiques de la structure de la région. Il est donc important d’étudier ces relations
existantes sur la zone à partir d’une approche institutionnelle et écologique qui permet d’identifier les parties
prenantes (producteurs, consommateurs, acteurs locaux,etc) qui sont concernés aux Jardins.
Notre étude vise à examiner ces relations institutionnelles afin de traiter la question environnementale des
Jardins pour un développement local ainsi que durable. Une étude de pré-diagnostic sera menée dans la zone
auprès des acteurs locaux qui va nous permettre de préciser les objectifs futurs de la recherche.
Bibliographie
CAMPAGNE P., PECQUEUR B., (2014), Le développement territorial. Une réponse émergente à la
mondialisation, Ed. Charles Léopold Mayer, Paris, 268 p.
FAO (2007). La situation mondiale de l’alimentation et de l’agriculture, No 38.
TEEB, (2010), The economics of ecosystems and Biodiversity.
Özet
Hevsel Bahçeleri’nin yerel yöneticilerin çalışması sonucu UNESCO projesi kapsamında koruma altına alınması
bahçelerdeki tarımsal faaliyetin geleceği açısından olduğu kadar çevre ve bölgesel plânlama çalışmaları
açısından da oldukça önem arz etmektedir. Çevre, 1970’lerden bu yana hem ekoloji hem de ekonomi alanında
önemli bir yer tutmaktadır. Çevre sorunlarının insan yaşamı ve geleceğini tehdit eden olası sonuçları
sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarının yükselişine ve bu kavramların hemen her alanda
kullanılmasına neden olmuştur.
Kalkınma alanında çevre ve ekosistemlerin kalkınmanın merkezine yerleştirilmesi bir çok avantajlar
sunmaktadır (TEEB, 2010. Ekosistemleri merkeze koyan kalkınma yaklaşımları belediyelerin olası çevre
maliyetlerinden kaynaklanacak gelecekteki harcamalarını azaltmaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca yerel
ekonomiler güçlendirilerek yaşayanların yaşam kalitesi arttırılmaktadır. Bunların yanı sıra kıt yaşamsal
kaynakların uyumlu bölüşümü sağlanarak yoksullukla mücadele etmek de mümkün olmaktadır. Bütün bunlar
bölgesel ve yerel kalkınma plânları hazırlanırken çevre ve ekosistemleri hareket noktası olarak belirlemenin ne
kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kırsal kalkınma alanındaki gelişmelere baktığımızda ise 1970’lerden bu yana adem-i merkeziyetçiliğin giderek
azaldığı tabandan tavana kalkınma yaklaşımlarını gözlemlemek mümkündür. Özellikle Avrupa’daki kırsal
alanlarda, yerel aktörlerin ekonomik kalkınma süreçlerinde daha çok sorumluluk üstlendiği ve yerel kaynakları
kullanarak ekonomik kalkınma gerçekleştirmek amacında oldukları göze çarpmaktadır (Campagne et Pecqueur,
2014). Ekonomik kalkınmanın beraberinde getirdiği çevre sorunları ise çevre ve ekosistemlerin kırsal kalkınma
yaklaşımlarında daha çok ele alınmasını sağlamıştır. Kırsal kalkınma alanındaki bu gelişmeler çevrenin genel
olarak kalkınma alanındaki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Tarım, çevre problemlerinin hem nedeni hem reçetesidir. Yoğun endüstriyel girdi kullanımına dayanan tarımsal
üretim modelleri çevre ve ekosistemler üzerinde telafisi mümkün olmayan hasarlar yaratabilmektedir. Öte
yandan, çevre ve ekosistemlerle dost tarımsal üretim modelleri hem ekosistemlerin daha iyi işlemesine katkıda
bulunmakta hem de birey ve toplum refahı, peyzaj, yerel bilgi sistemleri açısından olumlu etkilerde
bulunmaktadır.
Hevsel Bahçeleri tarımsal anlamdaki öneminin yanı sıra kültürel bir mirastır. Bölgenin ekonomik, sosyal ve
ekolojik yapısını belirlemek suretiyle yerel kalkınmada oldukça önemli bir işleve sahiptir. Dolayısıyla
Bahçeler’deki ekonomik, sosyal ve çevresel ilişkileri kurumsal bir yaklaşımla incelemek ve Bahçe ile ilgili
aktörleri belirlemek (üreticiler, tüketiciler, yerel kurumlar, vb) son derece önemlidir.
Bu çalışmada yerel ve sürdürülebilir kalkınma açısından sözü edilen kurumsal ilişkilerin çevre ve
ekosistemlerden hareketle incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın gelecekteki amaçlarının daha iyi
belirlenmesini sağlaması amacıyla bölgede bir ön-tanı çalışması yapılması öngörülmektedir.
Kaynakça
CAMPAGNE P., PECQUEUR B., (2014), Teritoryal Kalkınma. Küreselleşmeye karşı bir cevap. Ed. Charles
Léopold Mayer, Paris, 268 p.
FAO (2007). Dünya tarımı ve beslenmenin durumu, No 38.
TEEB, (2010), Ekosistem ve Biyoçeşitlilik Ekonomisi Raporu.
Uluslararası Çalışma Atölyesi:
« AMIDA 2015 – HEVSEL BAHÇELERİ»
Maison des Sciences de l’Homme de Montpellier
Yer ve Tarih: MSH-Montpellier, Saint-Charles, salle des Colloques 1 - 26-27 Ekim 2015.
Organizasyon : M. ASSENAT (Montpellier 3 Üniversitesi, CRISES Laboratuvarı - IFEA), C. KUZUCUOĞLU
(CNRS, Panthéon-­‐Sorbonne Paris 1 Üniversitesi, U-­‐Pec), Jean-François PEROUSE (IFEA, İstanbul) A.
PEREZ (Montpellier 3 Üniversitesi, CRISES Laboratuvarı)
PROGRAM
1. Gün – 26 Ekim 2015
1. Oturum (09.00-11.00) Kutsal ve Kutsal Olmayan Bahçeler, Endişeli Cennet
Martin GODON, Dr., prehistoryacı, IFEA Arkeoloji bölümünde konuk araştırmacı.
Cennette Avlamak : Prehistoryada Yukarı Mezopotamya
Jean-Daniel CAUSSE, Prof. Dr., Montpellier 3 Üniversitesi, Psikanalitik Çalışmalar Bölümü, CRISES
Laboratuvarı.
Neden Eden Bahçesi bir cennet değildir? Mit ve psikanaliz
Antoine PEREZ, MCF, Montpellier 3 Üniversitesi, Roma Tarihi Bölümü, CRISES Laboratuvarı.
Eski Kaynaklarında Hevsel Bahçeleri
Jean-Charles DUCENE, Ecole Pratique des Hautes Etudes 4. Bölüm Müdürü, « Yakın Doğu– Kafkasya: Diller,
arkeoloji, kültür» (UMR 7192 Digitorient).
Eski Arap yazarlarında topografisi ve bahçeleriyle Amid
Résumé
Les auteurs arabes médiévaux se sont surtout intéressés à la topographie générale de la ville sans s’attarder à son
environnement géographique. Ce sont les murailles et les sources intérieures de la ville qui retiennent leur
attention. En revanche, la ville conserve deux inscriptions, l’une de 1241, l’autre du XVIe siècle (?) qui
témoignent que les jardins de Hevsel étaient assez importants pour être soumis à un impôt foncier. Incidemment,
ces deux inscriptions révèlent que le terme arabe qui désigne ces jardins, wašl, pl. awšāl, signifie “la petite
source qui coule”.
Abstract
The medieval Arabic writers mainly deal with the general topography of the city, without dwelling on its
geographic environment. The city walls and the springs located within the city come to their attention. But we
also find in Diyar Bakir two Arabic inscriptions (1241 and 16th century) which show that the Hevsel gardens
were important enough for to be subject to a land tax. Incidentally, these inscriptions show that the Arabic word
which designates these gardens, wašl, pl. awšāl, means “dripping water”.
Yusuf BALUKEN, Arş.Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
Diyarbakır Kent Surlarının Evsel Bahçelerine Bakan Kısmının İmar Serüveni
Abstract
The southern part of Diyarbakr City walls is on side of Evsel Gardens. We can see that most of the constructions
were carried out in this region during the Marwanid reign. Marwanids who ruled Diyarbakr, Akhlat and
Malazgird were originally Kurdish. Marwanid Reign between 380-478 990-1085 was the period of most
constructions carried out.
The most leading ruler of Marwanids, Nasruddawlah, after the restoration of city walls, asked Hanefid faqih/law
schollar and Mutazilid creed schollar Abu Yusuf al Qazwini ‘What do you think of beauty and endurance of City
Walls?’ and al Qazwini replied ‘It will protect you from enemies at nights, defend from invaders but cannot save
you from innocents’ curse’
One of the Marwanid Rulers Nasruddawlah Ahmad bin Marwan constructed bastions on Amida city walls in
(42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045), (444/1052). His heir apparent Nizamuddin Nasr also constructed
bastions here in (42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045), (444/1052)
In 478/1085 the army lead by Marwanid’s pre-vizier Fakhruddawlah Ibn Jahir and Seljuk Sultan Malikshah’s
commander Artuq Bey conquered Amida region from Marwanids. Then Seljuk Empire continued to rule there.
During this period , demolished city walls restorated and new bastions contructed. Many bastions were
constructed by Malikshah (1072-1092). One of them is constructed in 485/1092. Reigned by Seljuk Empire,
Nisanoghlu’s Amid Governor Jamaluddin Mahmud ibn Ilaldi also constructed a bastion in 558.
Özet
Diyarbakır kent surlarının güney kesimi Evsel/Hevsel bahçelerine bakar. Bu bölgede yapılan imar faaliyetlerinin
çoğunun Mervanîler döneminde yapıldığını görmekteyiz. Diyarbekir, Ahlat ve Malazgird bölgesine hakim olan
Mervaniler Kürt menşeli idiler. (380-478/990-1085) tarihleri arasında hüküm süren Mervaniler dönemi
Diyarbakır surlarında en fazla imar faaliyeti yapılan dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mervanilerin en uzun süre yöneticilik yapan hükümdarı Nasruddevle, Amid surlarında yaptırdığı tamirlerden
sonra beraberinde bulunan Hanefi fakihi ve Mutezile kelamcısı Ebu Yusuf el-Kazvinî (ö. 488/1096)ye şehir
surlarını göstererek “Şehir surlarının sağlamlığı ve güzelliği hakkında ne düşünüyorsun?” sorusuna Kazvinî,
“Geceleri seni düşmandan korur. Gelip geçenlere karşı savunur. Ancak seni mazlumun bedduasından korumaz.”
diyerek cevap verir.[1]
Mervânî hükümdarlarından Nasruddevle Ahmed bin Mervân (42?/1029-1037), (426/1034), (437/1045),
(444/1052), yıllarında Amid surlarında burçlar inşa ettirdi. Onun veliahdi olan Nizâmeddîn Nasr ise (460/1067),
(464/1071) yıllarında Amid surlarında burçlar inşa ettirdi.[2]
478/1085 yılında Mervanilerin eski veziri Fahruddevle ibn Cehir ile Melikşah’ın komutanlarından Artuk Bey
öncülüğündeki Selçuklu ordusu Diyarbekir bölgesini Mervanilerin elinden aldı. Selçuklular bu tarihten itibaren
bu bölgede hüküm sürmeye devam ettiler. Bu dönemde tahrip edilen Diyarbakır surları yeniden onarıldı ve yeni
burçlar ilave edildi. Melikşah (1072-1092) tarafından birçok burç inşa edildi. Bunlardan biri 485/1092 tarihinde
inşa edilen burçtur. Selçuklulara tabi Nisanoğullarının Amid valisi Cemaleddin Mahmud bin İlaldı 558 yılında
bir burç inşa ettirdi.
Mola
2. Oturum (11.15-12.30) Bahçelerin Nehri : Dicle
Catherine KUZUCUOĞLU CNRS Araştırma Müdürü, Paris 1 Üniversitesi (LGP, UMR 8591), S. SAULNIERCOPARD & F. MOGADEM, CNRS’de inceleme mühendisi, sedimentolog ve kimyacı, Paris 1 Üniversitesi
(LGP, UMR 8591).
Diyarbakır’da Dicle Nehri’nin Döngü Dinamikleri
Sabri KARADOĞAN, Prof. Dr., Dicle Üniversitesi Coğrafya Bölümü.
Diyarbakır ’da Nehir Peyzajındaki Ritm ve Genlik Değişimleri : Dicle’de kabarmalar, adalar ve teraslar
Abstract
Between 510-650 meters around Diyarbakır, Tigris River flows by sometimes creating meanders or performing a
stranded drain, and by sinking to the ground and showing linearity at some places.
Tigris River offers a natural and unique landscape conditions which can be called Fluvio- topographic
(embedded meanders, stranded drain, abandoned meander channels, meander scars, sand islands, undercut bank
and point bar deposits, terraces). Because of the block, shaped by lavas of Karacadağ, the river, in the south of
Diyarbakır, changes its course to east by forming a sharp flexure and in this zone of the basin it continues to flow
in its wide floodplain in east to west direction.
In the vicinity of the city, the transverse profile of the watercourse is asymmetrical. This is because there are
different lithologies on both of the slopes. The basalts, which formed upon the city of Diyarbakır, have caused
the west slopes of Tigris River to be steeper inclination. In return for this, as east slopes which contain lacustrine
and terrestrial Pliocene sediments regress, gradient of these slopes is low. Terrace sets in the east slope of the
river are more distinct around the city.
The wide floodplain of Tigris River enlarges more in the south side of the city where it creates meanders because
it is easy and quick to erode clayey sediments. Therefore, immense meander sliding terraces have been formed in
the area which contains gardens of Hevsel. The circular form of this area gives the idea of covered gypsum karst.
Tigris River has a Pluvio- Nivale regime. This river, which takes its source from south eastern Taurus where the
snowfall is intense and the snow stays for long, carries plenty of sediments with the increase of its flow rate
depending upon the onset of warm period and the fusion of snow at the mountainside. Hence, lots of sand islands
and abandoned meander channels crate an ox-box lake with the recession of the water in the arid periods.
Based on these features, it can be said that river landscape around Diyarbakır takes form according to these
provisions:
1- Climate changing and the alterations which occurs in the river’s energy due to the climate
2- The spatial alterations based on lithological features
3- Local and regional tectonic features
4- Covered gypsum karst
Özet
Dicle Nehri Diyarbakır civarında 510- 650 metreler arasında bazen menderesler çizerek, bazen örgülü bir drenaj
göstererek, kimi yerde temele gömülerek ve çizgisel bir akış göstererek akmaktadır.
Dicle Nehri kent civarında özgün Fluviyo-topoğrafik doğal peyzaj koşulları sunar (Gömük menderesler, Örgülü
drenaj, terk edilmiş menderes kanalları, menderes izleri Kum adaları, Oyulmuş yamaçlar ve Burun seti depoları,
Taraçalar). Nehir, Karacadağ lavlarının oluşturduğu engel nedeniyle Diyarbakır’ın güneyinde keskin bir dirsek
oluşturarak yönünü doğuya çevirir ve havzanın bu kesiminde doğu-batı doğrultusunda, yine geniş tabanlı
vadisinde akışını sürdürür.
Kent civarında Nehir yatağının enine profili asimetriktir. Bunun nedeni her iki yamaçta farklı kayaçların
bulunmasıdır. Diyarbakır kentinin üzerinde kurulduğu bazaltlar Dicle Nehrinin batı yamaçlarının daha dik bir
eğime sahip olmasına neden olmuştur. Buna karşılık gölsel ve karasal Pliosen çökellerinden oluşan doğu
yamaçları daha fazla geriletilmiş, dolayısıyla bu yamaçların eğim değeri düşüktür. Kent civarında nehrin doğu
yamacındaki taraçalar daha belirgindir.
Dicle nehrinin geniş tabanlı vadisi kentin güneyinde menderes yaptığı kesimde killi tortulların daha kolay ve
çabuk aşındırılmasından dolayı daha da genişlemektedir. Bu nedenle Hevsel bahçelerinin bulunduğu alanda çok
geniş menderes yeniği taraçaları oluşmuştur. Bu alanın dairesel bir forma sahip olması örtülü jips karstı fikrini
doğurmaktadır.
Dicle nehri, plüviyo- nivale karakterli bir rejim göstermektedir. Kar yağışlarının yoğun olduğu ve karın uzun
süre yerde kaldığı Güneydoğu Toroslar’dan kaynağını alan Dicle nehri, sıcak dönemin başlaması ve dağlık
alanlardaki karların erimesine bağlı olarak debisi önemli ölçüde artar ve bol miktarda alüvyon taşır. Dolayısıyla
Kurak dönemlerde suyun çekilmesiyle birlikte birçok ırmak adası ve terk edilmiş menderes kolları oluşur.
Bunlara bağlı olarak Diyarbakır civarında nehir peyzajının şu koşullara bağlı olarak şekillendiği söylenebilir:
1- İklim değişimleri ve buna bağlı olarak akarsu enerjisinde meydana gelen değişmeler
2- Litolojik faktörlere bağlı mekansal değişimler
3- Lokal ve bölgesel tektonik faktörler
4-Örtülü (gizli) Jips karstı
Mola
3. Oturum (14.30 – 17.00)- Bahçeler, Malzemeler, Araçlar
Martine ASSENAT, MCF, Montpellier 3 Universitesi, Roma Tarihi Bölümü, CRISES, IFEA. Bahçeler ve Şehir arasında, Modülle, Tarihler, Eserler ve Malzemeler
Résumé
This study aims to form a basis for various researches related materials, modules, marks, shapes and decorative
motifs used in historical monuments in Diyarbakir. This study, moreover, aims to investigate the main
characteristics of stone packing (e.g., stone size, carved stones and stones used in historical structures). It is
pointed out that the packing can be interpreted in different forms in the light of the created database. The
mentioned interpretation forms may vary in accordance with the geological properties of materials, provided
locations, processes which have been applied (from the quarry till using as a construction material after the
storage period ) to the materials, exclusive usage forms for the structures and art, and their presence in the city.
The understanding of circulations phases of materials and circulation properties with respect to the locations
(local, provincial, interprovincial and cross-borders) and well-determination of information systems will shed
light on the environmental, social, economic, and cultural history of the city throughout the different phases.
Özet
Bu çalışma Diyarbakır’ın tarihi yapılarında kullanılan malzeme, modül, işaret, şekil ve süsleme motifleriyle ilgili
çeşitli araştırma zeminleri sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Diyarbakır’da kullanılan taş diziminin (oyma taşlar,
yapılarda kullanılan taşlar) temel özelliklerini incelemek de çalışmanın bir diğer amacıdır. Taş dizimi eldeki
değişik bilgi ve verilere bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanabilir. Kullanılan malzemelerin jeolojik
özellikleri, maddelerin geldiği veya temin edildiği yerler, bu malzemelerin geçirdiği işlemler (taş ocağından
yapıda kullanılmadan önceki dinlendirme aşamasına kadar), yapılara ve sanata özel kullanım biçimleri, şehirdeki
varlıkları bahsettiğimiz yorumların çeşitlenmesinde etken olan özelliklerdir. Taşların dolaşım evreleri ve
dolaşımın mekâna göre özelliklerinin (yerel, bölgesel, bölgelerarası, sınırlar ötesi) iyi tanınması, bilgi
sistemlerinin iyi belirlenmesi şehrin değişik dönemlerine dair çevresel, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihe ışık
tutabilir.
Felat DURSUN, ODTÜ’de doktora öğrencisi ve Los Angeles Getty Conservation Institute bursiyeri.
Diyarbakır Surları'nda Kullanılan Bazaltların Malzeme Özellikleri
Abstract
The Diyarbakir Citadel and City walls are appreciated as a masterpiece structural design of human history. It is a
result of different cultures combined from different historical periods. The structure is shaped from basalts of
Karacadağ Volcanic Complex. Based on the field surveys basalts with two different types of textures used in the
Diyarbakir City Walls were identified. These are classified as massive and vesicular basalts. The City Walls
reveal some signs of weathering. The characterization of material plays an important role on deterioration.
Therefore, some characterization tests such as index, mercury intrusion porosimetry (MIP), scanning electron
microscopy (SEM), XRD, BET tests were carried out to assess the material properties of the basalts used in the
Diyarbakir City Walls. The test results demonstrate that the basalts differ considerably from each other based on
their physical and petrographical properties.
Keywords: Basalt, deterioration, material characterization, Diyarbakir, Turkey
Philippe BROMBLET, Jeoloji mühendisi, CICRP.
Bahçelerden Surlara Olan Hat Boyunca Kullanılmış Harçlar
2. Gün - 27 Ekim 2015
4. Oturum (09.00-12.00) – Bahçeler, Labirentler ve Yerel Ağlar, Bahçelerle İlgili Politikalar
Süleyman KIZIL, Prof. Dr., Dicle Universitesi Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü.
Hevsel Bahceleri Tarımsal Uretim Durumu
Abstract
Hevsel gardens date back to the foundation of the city of Diyarbakir and has an important role in feeding of local
people. These gardens remind us of a rich past agricultural history that binds us to the future along with role of
women in agriculture marketing of these products in local markets. This study reports land structure of Hevsel
gardens, state of land use and heavy metals status of these soils, irrigation water used in agricultural production
and some crops growing in the area. This study also evaluates socio economic conditions of farmers working in
these gardens and determines some economic characteristics. The results obtained from this study, showed
nominal amount of heavy metal contents in soil, water and plants that are below threat level for human
consumption, however these analyses should be repeated regularly. It would be useful to promote cultivation of
ornamental plants, seedlings/saplings production nurseries and building greenhouses in the area.
Özet
Hevsel Bahçeleri Diyarbakır şehrinin kuruluşundan günümüze kadar halkın beslenmesinde önemli bir role sahip
olmuştur. Bu bahçeler tarımsal kültür hafızasının geleceğe taşınması, tarımda kadının rolü ve yerel pazarların
oluşmasında da oldukça önemlidir. Bu çalışma ile Hevsel Bahçelerinin arazi yapısı, arazi kullanım yeteneğine
göre durumu, toprak, tarımsal üretimde kullanılan sulama suyu ve yetiştirilen bazı ürünlerin içerdiği ağır metal
içeriklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte bu bahçelerde üretim yapan üreticilere yönelik yapılan
bir anket ile üreticilerin sosyo - ekonomik özelliklerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Araştırmadan elde edilen
sonuçlar, örneklerin alındığı dönem itibari ile ağır metal içeriklerinin toprak, su ve bitkide insan sağlığını tehdit
eden boyutlarda olmadığı, ancak bu çalışmaların düzenli olarak tekrarlanması ve sulama suyu temininin
kolaylaştırılmasına gerek duyulduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, söz konusu alanda, süs bitkileri,
fide/fidancılık ve seracılık çalışmalarının teşvik edilmesi yararlı olacaktır.
Richard RAYMOND, CNRS’de araştırmacı, Museum National d'Histoire Naturelle (UMR 7206) ve Marie
GISCLARD, Post-doktora öğrencisi Paris 1 Üniversitesi Labex Dynamite, PRODIG üyesi (UMR 8586)
Hevsel Bahçeleri’ne Eko-antropolojik ve Etnobiyolojik Yaklaşım
Résumé
Une première mission de terrain a mis en lumière plusieurs éléments méritant d’être aujourd’hui complétés et
éprouvés. Ils portent sur la question de la gestion des eaux dans les jardins d’Hevsel.
Les relations entre les jardins d’Hevsel et la cité de Diyarbakir sont marquées par une proximité immédiate.
Cependant, cette relation est asymétrique : si les jardins semblent dépendre de la ville (marché, sources d’eaux),
la ville ne semble pas s’inscrire dans la même dépendance : les productions des jardins semblent
n’approvisionner que marginalement la ville. Or, le maintien, voire le développement, de cette agriculture de
proximité pourrait être un argument pour la protection de ces jardins qui occupent par ailleurs une place
importante dans les représentations des habitants de la ville. Ainsi, la gestion de la quantité et la qualité des eaux
qui alimentent les jardins est un des enjeux clefs de l’agriculture qui s’y développe et une condition de la
légitimation d’une action publique en faveur de la conservation des jardins. Les systèmes d’irrigation observés
sont gravitaires. Plusieurs traces de systèmes hydrauliques anciens sont visibles dans les jardins mais ces
systèmes semblent inutilisés. Aucune règle claire de partage des eaux entre agriculteurs ne semble mise en place.
Enfin, autre fait marquant les eaux utilisées sont de deux types : les eaux de source et les eaux usées de la ville.
Quelles sont les modalités actuelles de partage des eaux ? Celles-ci ont-elles été toujours les mêmes ? Quelle est
la place des infrastructures d’adduction d’eau (sources, canaux, aqueduc…) ? Quelles sont les modalités de
transfert des normes sociales dans les jardins (le sale et l’impur par exemple…) ? Notre communication visera à
argumenter ces interrogations et à les mettre en perspective avec les modes de gestion des affaires collectives
(les systèmes socio-technico-politiques) qui ont émergés des discours de nos interlocuteurs et dans lesquels les
préoccupations environnementales occupent une place au premier plan.
Abstract
Following our first field mission, several elements mark our discovery of Hevsel Gardens. Our observations
should be completed and our interpretations tested, but an inquiry has been woven around the issue of water
management in these gardens.
Proximity characterizes relations between Hevsel Gardens and the city of Diyarbakir. However, this relationship
is asymmetrical: if the gardens seem to be dependent on the city (markets, springs of water), city does not seem
to have the same dependence (productions gardens seem anecdotal in the supply of the city). However,
maintaining, or developing, local agriculture could be a strong argument for the protection of these gardens
which are important in inhabitants’ representations. Thus, water management, in quantity and in quality, is one
of the key challenges in the conservation of these gardens. Irrigation systems observed are very simply gravity
flow system. Nevertheless, several traces of older and more complex and structured hydraulic systems could be
seen in gardens but these systems appear unused. Farmers and interviewed witnesses evoke no clear rule about
sharing water between farmers. Finally, these farmers use two types of waters: spring water and waste water
from the city.
What are the current arrangements of water sharing? Are they always be the same? What is the role of water
infrastructure (springs, canals...)? How social norms were transferred in the gardens (dirty and impure for
example...)? Our communication will aim to argue these questions and put them into perspective with the
collective management methods (technical and socio-political systems) that we met in the speeches of our
interlocutors.
Nevin SOYUKAYA, arkeolog, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Diyarbakır, Surları ve Hevsel Bahçeleri Proje
Yönetimi
UNESCO Projesi’nin Çevresel ve Ekolojik Boyutu
Özet
Dicle Nehri Türkiye’de güneydoğu Toroslar’da doğar birçok akarsudan beslenerek Cizre ilçesinin içinden Habur
Suyu kavşağına kadar 40 km. lik Suriye sınırını oluşturur ve güneye Irak topraklarına geçip orada Fırat’la
birleşerek Şattülarap’ta Basra Körfezi’ne dökülen büyük bir akarsudur.
Dicle Nehri boyunca oluşan bataklık alanları, adacıklar ve sazlık alanlar, kumullar ekolojik açıdan zengin
habitatlar içerir.
Diyarbakır, Dicle Nehri kıyısında, binlerce yıldır aralıksız yaşam süren ender kentlerden birdir. Dicle nehir
havzasında, Karacadağ’dan Dicle Nehrine doğru uzanan geniş bazalt platonun doğu ucunda kurulmuştur.
Diyarbakır ile Dicle Nehri arasında, nehrin taşıdığı alüvyonlarla oluşan bereketli topraklarda Hevsel Bahçeleri
olarak adlandırılan tarım alanını da kapsayan Dicle Vadisi, Diyarbakır Surları, İçkale ve kent içinde ki önemli
bir su kaynağı olan Hamravat suyu, “Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı” olarak Temmuz
2015 de UNESCO nun 39. Genel Kurul Toplantısında Dünya Mirası olarak tescillendi.
Tarihi kentin kuruluşu ve antik gelişimi süresince, içerisinde yer aldığı Dicle nehri vadisi ile uyumlu bir yaşam
sürmüştür. Ekolojik dengeleri gözetilerek, araziden en üst derecede faydalanılmıştır.
Ancak geçmişte var olan bu çevreyle bütünleşik yaşam biçimi, günümüz de yanlış kentleşme koşulları,
sanayileşme girişimleri ve duyarsızlık gibi nedenlerle bozulmaya, hızla tahrip olmaya başlamıştır.
Makalemizde, UNESCO sürecinin kentin ve Dicle Vadisinin tarihi ve ekolojik değerlerinin korunmasında
olumlu etkileri ve geleceğe yönelik planlamalarına değinilecektir.
Necati PİRİNÇÇIOĞLU, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yerel Ekonomiyi Güçlendirme Dairesi Başkanlığı
Hevsel Bahçeleri’nin bakımı ve gelişmesine yönelik politikalar Clémence SCALBERT-YUCEL, IFEA’da konuk araştırmacı ve, İngiltere Exeter Üniversitesi’nde öğretim
görevlisi.
Ekolojik Bir Topluma Doğrumu? Kürt Hareketi, Çevre ve Hevsel Bahçeleri
Mola
5. Oturum - (14.30-17.00) Session Posters
Julien BOUCLY, doktora öğrencisi, EHESS : Hevsel Bahçeleri ve UNESCO Projesi
Résumé
- Ce poster se propose de présenter le processus par lequel les jardins sont devenus un lieu de patrimoine, et plus
spécifiquement du patrimoine mondial. Le cas des jardins de l’Hevsel est extrêmement instructif des modalités
d’invention, de recherche et d’appropriation de la valeur patrimoniale d’un territoire socialement construit. C'est
pourquoi nous avons choisi de revenir aujourd'hui sur les grandes étapes de ce processus.
Abstract
- This poster introduces the process by which the Gardens became a place for cultural heritage expression, and
more specifically a World Heritage site. Hevsel Gardens is a most instructive case when it comes to look at
heritage invention, research and appropriation mechanisms and to analyze the socio-spacial construction of a
territory. That is why we would like to go back now to the major stages of this process.
Eloïse NOC, « Archéologie des sociétés méditerranéennes »de (Akdeniz Arkeoloji Topluluğu) doktora öğrencisi
(ASM, UMR 5140) :Diyarbakır’da Mimari Modüllerin Analizi Için Coğrafi Bilgi Sistemi
Résumé
Le traitement des données patrimoniales peut être effectué grâce à un système d’information géographique
(SIG). Enregistrées de façon organisée, les données peuvent être interrogées sur leur aspect sémantique, mais
également sur leur aspect géographique. Les résultats des requêtes permettent de répondre à des questions
d’ordre spatial, de valider ou de réfuter des hypothèses ou encore d’en émettre de nouvelles. À Diyarbakır, il
pourrait permettre une analyse spatiale de plusieurs éléments (modules architecturaux, constructions en relation
avec l’eau ou encore décors et inscriptions figurant sur les diverses entités, par exemple) à différentes périodes.
Abstract
The processing of heritage data can be performed through a geographic information system (GIS). Recorded in
an organized way, data can be queried on their semantic angle, but also their geographical angle. Query results
are used to answer questions of spatial nature, validate or refute hypotheses or to put new ones forward. In
Diyarbakır, it could allow a spatial analysis of several elements (architectural modules, constructions which have
a relation with the water or decorations and inscriptions on the various entities, for example) at different periods.
Tayfun ÖZKAYA, Prof. Dr., Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü : Hevsel Bahçeleri’nde
Sürdürülebilir Tarım Açısından Yerel Tohumun Önemi
Özet
Hevsel Bahçelerinin Unesco tarafından koruma altına alınması tarımsal ve peyzaj açısından da büyük bir şans
yaratmıştır. Hevsel Bahçelerinde şu anda oldukça yoğun tarım ilacı, kimyasal gübre ve şirket tohumları ve
fideleri ile tarım yapılmaktadır. Aslında yerel tohumlar açısından Diyarbakır tarih boyunca oldukça büyük bir
zenginlik göstermektedir. Bunların kaybedilmesi, hiçbir tedbir alınmadığı takdirde kaçınılmazdır. Yerel
tohumların, gerek ekolojik tarıma yatkınlıkları, gerekse de dünyanın karşılaştığı iklim değişikliğine uyum
kabiliyetleri nedeni ile korunmaları ve geliştirilmeleri kesin gereklidir. Bu bahçelerin kentin hemen yanında
olması yanında buna önem veren bir belediye ve entelektüel bir çevreye yakın olmaları bu koruma çalışmalarının
Hevsel Bahçelerinde yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Yerel tohum takas şenliklerinin düzenlenmesi, ekolojik
üretimin geliştirilmesi, kentte çiftçiden tüketiciye doğrudan satış olanaklarının yaratılması ile bu gelişme
başlatılabilecektir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu için bu gelişmeler örnek oluşturabilecektir.
Michaël THEVENIN, etnolog, Acomont derneği başkanı, Türkiye'de Çoban evi : Anadolu Göçebe Hayvancılık
Kültürünü Tanıtma ve Yayma Projesi (Yerel gelișim ve kırsal hayvancılık etkinliklerini canlandırma projesi)
Fusun TEZCAN Dr. Füsun Tezcan, Ziraat Mühendisi - Böcek Bilim Uzmanı : Diyarbakır Hevsel Bahçelerinde
Karşılaşılan Zararlı Sorunlarının Çözümünde Ev Yapımı İlaçların Önemi.
Résumé
Dans le cadre du projet de l’UNESCO les autorités locales de Diyarbakir souhaitent assainir les Jardins de
l’Hevsel où les pesticides sont encore utilisés surtout dans la production des végétaux qu’on récolte
fréquemment et que l’on consomme frais tels que l’oignon cébette, la roquette, le persil. Les pesticides ont des
impacts graves sur la santé humaine ainsi que sur l’environnement.
Cet article se focalise sur l’utilisation des pesticides écologiques qu’on peut préparer à la maison d’une manière
économique à base du savon noir, d’oignon, d’ail, de piment et d’autres plantes .
Mots clés : Jardins d’Hevsel, maladies végétaux, pesticides faits à la maison.
Introduction
Les Jardins de l’Hevsel sont situés près de la ville de Diyarbakir sur une surface de 750 hectares dont 250-300
hectares représentent la terre utilisée par l’activité agricole. La production des maraîchages (l’oignon cébette, la
roquette, le persil) occupe une place importante.
L’utilisation des pesticides industriels dans la lutte contre les maladies des végétaux est la technique la plus
préférée par les producteurs dans les Jardins. Or ces pesticides ont des impacts négatifs sur la santé humaine
ainsi que sur l’environnement.
Il est à noter qu’il y a une riche diversité des pratiques pour la lutte contre les maladies des végétaux.
L’agriculture biologique et l’agriculture paysanne sont les deux modèles de la production qui encouragent les
pratiques des techniques respectueuse à l’environnement pendant la lutte des maladies. Dans ces modèles, la
précaution culturelle, physique, mécanique et bio-technique est largement utilisée et favorisée ainsi que les
pesticides préparés à la maison.
La préparation des pesticides écologiques à la maison pour la lutte des maladies de maraîchage dans les Jardins
de l’Hevsel
Il est possible de préparer les pesticides à la maison contre les pucerons et les maladies principales qu’on observe
dans les Jardins de l’Hevsel. Ces remèdes sont préparés par l’utilisation de certaines plantes telles que l’ail,
l’oignon, le piment, Melia azedarach et/ou d’autres matières comme le savon noir, le sel, le soufre.
Propositions
• Sensibiliser les producteurs dans les Jardins en les informant sur les impacts négatifs des
pesticides sur l’environnement et la santé humaine
• Organiser les ateliers ou les séminaires sur la résolution des problèmes des maladies à
travers des pesticides écologiques préparés à la maison
• Identifier les producteurs qui ont plus de volonté pour l’adaptationdes pratiques
écologiques et les encourager de participer aux séminaires
• Organiser les activités et y présenter les pesticides écologiques
Ces propositions peuvent être prises en compte dans le projet de l’UNESCO qui est un atout afin d’améliorer la
situation actuelle des Jardins.
Bibliographie
Tezcan, F., 2014. Börtü Böcek İçin Doğa Dostu Öneriler ve Ev Yapımı İlaçlar. Genişletilmiş 4. Baskı, İzmir,
224s.
Özet
Diyarbakır İli Hevsel Bahçeleri’nde yetiştirilmekte olan marul, taze soğan, roka, maydanoz gibi sebzelerde
karşılaşılan zararlı sorunlarının çözümünde çok zehirli pestisitler kullanılmaktadır. Özellikle sık sık hasat
edilerek pazara sunulan ve çiğ olarak tüketilen bu sebzelerde kullanılan pestisitlerin insan ve çevre sağlığı
açısından son derece zararlı olduğu ortadadır.
Bu bakımdan, karşılaşılan zararlı etmenlerin yoğunluklarının azaltılmasında, arap sabunu, ısırgan otu, soğan,
sarımsak, acı biber gibi doğal maddelerden yararlanarak ekolojik ve ekonomik bir şekilde hazırlanacak ev
yapımı ilaçların kullanımı bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır.
Anahtar kelimeler: Hevsel Bahçeleri, zararlı sorunları, ev yapımı ilaçlar.
Caroline WALLIS, etnoloji alanında doktora öğrencisi, CERCE – LERSEM Laboratuvarı : UNESCO Projesinde
Hevsel Bahçeleri ve İnsani Boyutları
Heval YILDIRIM, Institut Agronomique Méditerranéen de Montpellier (IAMM- Montpellier Akdeniz Tarım
Enstitüsü), Laboratoire Montpelliérain d’Economie Théorique et Appliquée (LAMETA-) : Sürdürülebilir Yerel
Tarımda Hevsel Bahçeleri’nin Sosyo-ekonomik Tanı Çalışması
Résumé
La protection des Jardins de l’Hevsel dans le cadre de projet de l’UNESCO et par les autorités locales représente
un vrai atout pour le futur de l’activité agricole ainsi que de l’environnement et de l’aménagement de la zone.
Depuis les années 1970, la dégradation de l’environnement occupe une place importante dans la discipline
d’écologie ainsi que d’économie. Le concept de la durabilité et le développement durable sont émergés en
raison de ce contexte et devenus souvent utilisés dans le domaine de l’économie de développement.
La prise en compte de l’environnement et des écosystèmes dans les politiques de développement représente
quelques avantages (TEEB, 2010). En premier lieu, cela peut permettre économiser sur les futures dépenses
municipales en raison de la dégradation. Elle peut également stimuler les économies locales et améliorer la
qualité de vie. En outre, on pourrait avoir des moyens contre la pauvreté en raison de l’état de la répartition de
ressources et de services rares et vitaux. Tous ces avantages nous démontrent d’étudier l’environnement et les
écosystèmes dans un projet de développement local et régional.
Depuis les années 1970, dans le domaine de développement rural, on observe la décentralisation et les approches
de bottom-up. Aussi on voit que, surtout dans les territoires français, les acteurs locaux mobilisent autour des
ressources locales et créent les réseaux de la gouvernance dans un processus de développement économique
(Campagne et Pecqueur, 2014). Le problème paradoxal entre le développement économique et la dégradation
des ressources permet la prise en compte croissante des questions environnementales dans le développement
rural. Ces évolutions dans le domaine de développement rural nous démontrent l’importance de l’environnement
comme un point de départ dans un projet de développement et d’aménagement.
L’agriculture se trouve au centre de tous ces questions environnementales. D’une part, elle peut être la cause de
la dégradation des écosystèmes par l’utilisation intensive des produits industriels. D’autre part, elle peut
améliorer le fonctionnement des services grâce aux techniques respectueux à l’environnement et au bien-être
(FAO, 2008).
Les Jardin de l’Hevsel à Diyarbakır représentent une importance pour l’activité agricole ainsi que pour l’héritage
culturel. Ils se trouvent au cœur de développement local en créant des impacts importants sur les dimensions
économiques, sociales et écologiques de la structure de la région. Il est donc important d’étudier ces relations
existantes sur la zone à partir d’une approche institutionnelle et écologique qui permet d’identifier les parties
prenantes (producteurs, consommateurs, acteurs locaux,etc) qui sont concernés aux Jardins.
Notre étude vise à examiner ces relations institutionnelles afin de traiter la question environnementale des
Jardins pour un développement local ainsi que durable. Une étude de pré-diagnostic sera menée dans la zone
auprès des acteurs locaux qui va nous permettre de préciser les objectifs futurs de la recherche.
Bibliographie
CAMPAGNE P., PECQUEUR B., (2014), Le développement territorial. Une réponse émergente à la
mondialisation, Ed. Charles Léopold Mayer, Paris, 268 p.
FAO (2007). La situation mondiale de l’alimentation et de l’agriculture, No 38.
TEEB, (2010), The economics of ecosystems and Biodiversity.
Özet
Hevsel Bahçeleri’nin yerel yöneticilerin çalışması sonucu UNESCO projesi kapsamında koruma altına alınması
bahçelerdeki tarımsal faaliyetin geleceği açısından olduğu kadar çevre ve bölgesel plânlama çalışmaları
açısından da oldukça önem arz etmektedir. Çevre, 1970’lerden bu yana hem ekoloji hem de ekonomi alanında
önemli bir yer tutmaktadır. Çevre sorunlarının insan yaşamı ve geleceğini tehdit eden olası sonuçları
sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarının yükselişine ve bu kavramların hemen her alanda
kullanılmasına neden olmuştur.
Kalkınma alanında çevre ve ekosistemlerin kalkınmanın merkezine yerleştirilmesi bir çok avantajlar
sunmaktadır (TEEB, 2010. Ekosistemleri merkeze koyan kalkınma yaklaşımları belediyelerin olası çevre
maliyetlerinden kaynaklanacak gelecekteki harcamalarını azaltmaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca yerel
ekonomiler güçlendirilerek yaşayanların yaşam kalitesi arttırılmaktadır. Bunların yanı sıra kıt yaşamsal
kaynakların uyumlu bölüşümü sağlanarak yoksullukla mücadele etmek de mümkün olmaktadır. Bütün bunlar
bölgesel ve yerel kalkınma plânları hazırlanırken çevre ve ekosistemleri hareket noktası olarak belirlemenin ne
kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kırsal kalkınma alanındaki gelişmelere baktığımızda ise 1970’lerden bu yana adem-i merkeziyetçiliğin giderek
azaldığı tabandan tavana kalkınma yaklaşımlarını gözlemlemek mümkündür. Özellikle Avrupa’daki kırsal
alanlarda, yerel aktörlerin ekonomik kalkınma süreçlerinde daha çok sorumluluk üstlendiği ve yerel kaynakları
kullanarak ekonomik kalkınma gerçekleştirmek amacında oldukları göze çarpmaktadır (Campagne et Pecqueur,
2014). Ekonomik kalkınmanın beraberinde getirdiği çevre sorunları ise çevre ve ekosistemlerin kırsal kalkınma
yaklaşımlarında daha çok ele alınmasını sağlamıştır. Kırsal kalkınma alanındaki bu gelişmeler çevrenin genel
olarak kalkınma alanındaki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Tarım, çevre problemlerinin hem nedeni hem reçetesidir. Yoğun endüstriyel girdi kullanımına dayanan tarımsal
üretim modelleri çevre ve ekosistemler üzerinde telafisi mümkün olmayan hasarlar yaratabilmektedir. Öte
yandan, çevre ve ekosistemlerle dost tarımsal üretim modelleri hem ekosistemlerin daha iyi işlemesine katkıda
bulunmakta hem de birey ve toplum refahı, peyzaj, yerel bilgi sistemleri açısından olumlu etkilerde
bulunmaktadır.
Hevsel Bahçeleri tarımsal anlamdaki öneminin yanı sıra kültürel bir mirastır. Bölgenin ekonomik, sosyal ve
ekolojik yapısını belirlemek suretiyle yerel kalkınmada oldukça önemli bir işleve sahiptir. Dolayısıyla
Bahçeler’deki ekonomik, sosyal ve çevresel ilişkileri kurumsal bir yaklaşımla incelemek ve Bahçe ile ilgili
aktörleri belirlemek (üreticiler, tüketiciler, yerel kurumlar, vb) son derece önemlidir.
Bu çalışmada yerel ve sürdürülebilir kalkınma açısından sözü edilen kurumsal ilişkilerin çevre ve
ekosistemlerden hareketle incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın gelecekteki amaçlarının daha iyi
belirlenmesini sağlaması amacıyla bölgede bir ön-tanı çalışması yapılması öngörülmektedir.
Kaynakça
CAMPAGNE P., PECQUEUR B., (2014), Teritoryal Kalkınma. Küreselleşmeye karşı bir cevap. Ed. Charles
Léopold Mayer, Paris, 268 p.
FAO (2007). Dünya tarımı ve beslenmenin durumu, No 38.
TEEB, (2010), Ekosistem ve Biyoçeşitlilik Ekonomisi Raporu.