en enerjik vadeli kontrat
Transkript
en enerjik vadeli kontrat
YIL: 5 SAYI: 20 TEMMUZ 2011 Canlı Hayvan Kontratı Kurban Bayramı öncesi yükselen canlı hayvan fiyatları artık sorun olmayacak... EPDK Başkanı Hasan Köktaş Her türlü enerji ürününün alınıp satılabildiği bir vadeli piyasa hedefliyor... EN ENERJİK VADELİ KONTRAT Elektrik piyasasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Alıcı ve satıcı vadeli piyasada kendi fiyatını belirleme şansına sahip olacak. HSBC Portföy Grup Müdürü ÖMER GENCAL Yatırımcılara vadeli piyasada işlem yapmak için öneriler... Arma Portföy Genel Müdürü MURAT GÜLKAN Pozisyon aldıktan sonra geceleri rahat uyumak için VOB’u kullanıyor... YÖNETİM KURULU BAŞKANI’NIN MESAJI TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR ÜRETİM DESENİ GEREKİYOR IŞINSU KESTELLİ VOB Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye ve dünya ekonomisi çok ilginç bir dönemden geçiyor. Gelişmiş ülkelerin bir kısmını mesken edinen küresel kriz geçti, geçiyor derken “ikinci dip” tartışmalarıyla yeniden gündeme oturdu. Öte yandan 2009’un son çeyreğinden bu yana dünya ekonomisinin dinamosu olan ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için “aşırı ısınma” uyarıları yapılıyor. Ortada tam bir küresel ilginçlik var. Tıpkı yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüyerek dönemin dünya rekorunu kıran Türkiye’nin, yine aynı çeyrekte dünyada en çok cari açık veren beşinci ülke olması gibi. Büyümede Çin’le, cari açıkta ise iflasın eşiğindeki Yunanistan’la yarışıyoruz. Gerçekten çok ironik bir durum. Şu tespiti paylaşmadan geçemeyeceğim… Türkiye, 1990’larda hızlanan küreselleşmeye maalesef kendisinin yönetmediği bir süreçle dahil oldu. Zayıf sermaye birikimi ve yetersiz doğrudan yabancı yatırım, Türkiye’yi üretimde ithalata giderek daha bağımlı bir ülke haline getirdi. Bugün yaşadığımız cari açık sorununun temelinde bu yatıyor. Türkiye’nin bu sorunu, ithalata bağımlılığın azaldığı yeni bir üretim desenine geçerek aşmaktan başka yolu yok. Bu konuda henüz harekete geçilmemiş olsa da bir irade var. Ancak yaşadığımız dönemin temel belirleyicisi olan cari açık, ekonomide bir belirsizliği hakim kılıyor. Tıpkı ışığın suda kırılması gibi netlik azalıyor. Bu süreçte riskler tırmanıyor. Fiyatlardaki son dalgalanmalar bu sürecin doğal bir sonucu. Amerika’nın üç kurucu babasından biri olan Benjamin Franklin, “Küçük masraflardan kaçınmayın, bazen ufak bir delik koca bir gemiyi batırır” demiş. Bu tür belirsizlik dönemleri, işlerimizi sigortalatmanın, daha ihtiyatlı davranmanın öneminin arttığı dönemlerdir. Risk taşıyanların risklere karşı korunma araçlarını kullanmaları, karar alıcıların ise bunu teşvik edici düzenlemeler konusunda hızlı davranmaları esastır. Bu konuyu son derece önemsediğim bir örnekle açmak istiyorum. Maliye geçen yıl VOB’da yapılan döviz işlemlerindeki haksız vergilemeyi kaldırdı ve borsamızda bu yılın ilk 6 ayında döviz işlemleri geçen yılın tamamını geçti. Bu gelişmenin bize verdiği iki net mesaj var. Birinci mesaj şu: Şirketlerimizin kur riskinden korunma konusundaki bilinç düzeyleri giderek gelişiyor. İkinci mesaj da şu: Karar alıcılar, Türk girişimcisinin ihtiyaçlarını görüp bu konuda daha hızlı kararlar alırsa işler daha kolay hale geliyor. Olası bir küresel dalgalanmanın ekonomimizi teğet geçip geçmeyeceğini zaman gösterecek ancak ben bütün yatırımcılara şu Afrika atasözünü hatırlatıp ihtiyatlı olmalarını tavsiye ediyorum: “Yalnızca bir deli, suyun derinliğini iki ayağıyla anlamaya kalkar.” TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 3 İÇİNDEKİLER 52 32 48 10 Röportaj: Hasan Köktaş 18 En enerjik vadeli kontrat 26 Canlı Hayvan Kontratı 32 Röportaj: Murat Gülkan 41 Testi kırılmadan önce! EPDK Başkanı, gelecek olan vadeli elektrik sözleşmesinin vizyonlarındaki yerini anlattı. Elektrik piyasasında yeni dönem açacak vadeli sözleşmenin işleyiş esasları neler olacak? Canlı hayvan piyasası için büyük önem taşıyan sözleşme Kurban Bayramı öncesinde geliyor. Arma Portföy Genel Müdürü, VOB kontratlarını fon yönetiminde nasıl kullandıklarını aktardı. “Tombul Parmak”, işlem öncesi risk kontrolünün önemini hatırlattı. Peki kontrol nasıl yapılabilir? 48 Röportaj: Ömer Gencal HSBC Portföy Grup Müdürü Gencal, yatırımcıların dikkat etmesi ve kaçınması gereken noktaları anlattı. 52 FX piyasasında devrim 61 Sadece arbitraj mı? 10 SAYI: 20 TEMMUZ 2011 SAHİBİ YÖNETİM YERİ TEMSİLCİ Çetin Ali Dönmez Akdeniz Caddesi Birsel İş Merkezi No: 14 K: 6 Alsancak 35210 İZMİR Tel: 0232 481 10 81 Faks: 0232 445 61 85 www.vob.org.tr e-posta: vob@vob.org.tr SORUMLU MÜDÜR TASARIM-İÇERİK-REKLAM MAHİYETİ SEM YAYINCILIK Büyükdere Caddesi Öztürk Sokak Akabe İş Merkezi No: 1/A Mecidiyeköy/İstanbul Tel: 0212 347 32 30 YAYIN TÜRÜ GRAFİK VE BASIM YERİ Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş. Şamil Demirkan İktisadi konular Yerel Süreli Yayın 4 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 Türk Medya Kampüs Davutpaşa Caddesi No:34 Topkapı/İstanbul SPK, yatırımcıdan büyük ilgi gören FX piyasasına yeni düzenleme getirmek için düğmeye bastı. VOB endeks kontratları hangi unsurlar için kullanılabilir? Arbitraj ve riskten korunmak için yapılabilecekler neler? VOB GENEL MÜDÜRÜ’NÜN MESAJI DÖVİZDEKİ İŞLEM HACMİ GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR ÇETİN ALİ DÖNMEZ VOB Genel Müdürü Borsamız 2011 yılının ilk altı ayını geride bıraktı. Genelde klasikleşmiş bir başlangıçtır, işlem hacmimiz şu kadar oldu, şöyle yükseldi ile başlamak. İşlem hacmi artarken bunları yazmak kolaydır ama aksi durumda bundan bahsetmek istemeyiz. Ancak ben iyi kötü tüm gelişmeleri paylaşmaktan yanayımdır hep, bu defa da öyle olacak. İlk altı ay itibarıyla işlem hacmimiz maalesef beklentilerimizin altında gerçekleşti, neredeyse geçen yılın ilk altı aylık rakamları ile aynı toplam işlem hacmimiz. Mevcut sözleşmelerle özellikle endekse dayalı vadeli işlem sözleşmeleri ile belirli bir piyasa doygunluğuna geldiğimiz anlaşılıyor. Bunu aslında tahmin de etmiştik, ancak opisyonları yılın ilk yarısında açabileceğimizi düşünerek işlem hacmi artış tahminimizi % 25 civarında tutmuştuk. Geldiğimiz noktada opsiyonları açabilmiş değiliz, bunda SPK’dan bu konuda henüz onay çıkmamış olması önemli bir etken, ancak iğneyi kendimize de batıralım, biz de teknik olarak istediğimiz mesafeyi alamadık, bazı aksilikler de peşimizi bırakmadı. Ben buradan sadece tüm gücümüzle çalıştığımızı ve en kısa zamanda yeni sistemi ve onay çıkarsa opsiyonları devreye alacağımızı ifade edeceğim. Toplam işlem hacminde her ne kadar hedeflerimize ulaşamamış olsak da risk yönetimi açısından son derece önemli olan döviz vadeli işlem sözleşmelerinin işlem hacminde çarpıcı bir artış yaşandı. İlk altı ayda geçen senenin toplam döviz sözleşmeleri işlem hacmini geçmiş bulunuyoruz. Özellikle 2010 yılında yapılan vergisel düzenlemelerin meyvesini vermeye başladığı görülüyor, dövizdeki işlem hacmi artışının devam etmesi sürpriz olmayacak. Ayrıca, 2010 yılı Aralık ayında işleme açtığımız Euro/Dolar vadeli işlem sözleşmelerinin de dövize dayalı vadeli işlem sözleşmelerinin toplam işlem hacmindeki artışta önemli katkısı olduğunu düşünüyorum. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile Şubat ayında yaptığımız protokolü takiben, TİM üyesi şirketlerin borsamız uzmanlarına daha kolay erişimini ve gerekirse kur riski yönetiminde danışmalarını kolaylaştırmak için ALOVOB (444 7 862) hattını Haziran ayı başında devreye almış bulunuyoruz. Uzmanlarımız telefonun diğer ucunda şirketlerimize bilgi vermek yardımcı olmak için bekliyor, umarım şirketlerimiz bu hizmetimizden yararlanır. Borsamız bilimsel alanda da uluslararası konferans ve kongrelere destek olmaya devam etti. Türk İstatistik Derneği tarafından organize edilen ve 28 Nisan-01 Mayıs 2011 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen “Uluslararası 7. İstatistik Kongresi”ne sponsor olduk. Ayrıca, 2-4 Mayıs 2011 tarihleri arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası İstatistik Konferansı’na konferans sponsoru olarak destek verdik. Borsamızla ilgili paylaşmak istediğim bir diğer gelişme de web sitemizin farklı dillere çevrilmesi çalışmalarımız. Borsamızın resmi web sitesi www. vob.org.tr’yi biliyorsunuz. Web sitemiz bu senenin başına kadar sadece İngilizce’ye çevrilmişti, daha sonra Korece’ye ardından Rusça’ya ve son olarak da Çince’ye çevrildi. Mayıs ayında SPK önderliğinde Almanya’ya yaptığımız ziyaret sonrası web sitemizin Almanca versiyonunu da devreye almayı planlıyoruz. Diğer yandan, uluslararası arenada borsamızı tanıtmaya devam ediyoruz. Son olarak 7-8 Haziran tarihlerinde Londra’da “International Derivatives Expo”ya fuar katılımcısı ve sponsor olarak katıldık. Ayrıca borsamızı, ürünlerimizi ve opsiyonlar başta olmak üzere işleme açmayı planladığımız yeni ürünleri özel bir toplantı ile tanıttık. Fuar süresince gerek stantta gerekse fuar alanında birçok yetkili kişi ile görüşmelerimiz oldu. Borsamızla özellikle teknik işbirliği yapmak isteyen borsalar ve yazılımcı şirketleri olduğunu görmek bizleri sevindiriyor. Ayrıca yoğun çabalarımız sonucu Futures Industry Association (FIA) tarafından düzenlenen ve uluslararası alanda önemli konferanslardan olan bölgesel türev ürünler konferanslarından bir tanesini Türkiye’de gerçekleştirmeye FIA’yı ikna ettik. 19-20 Eylül tarihlerinde Futures Industry Association (FIA) ve Institute for Financial Markets (IFM) tarafından İstanbul’da ilk defa düzenlenecek olan “Türkiye Türev Konferansı”na resmi sponsoruz. Bu konferans beklenen katılımcı profili, tartışılacak konuları ve organizatörleri açısından ülkemizde bu çapta düzenlenen ilk konferans olacak. Küresel finansal kurumları, banka ve aracı kurumları, kurumsal yatırımcıları ve uluslararası borsaları bir araya gelmesine fırsat sunacak konferansa üyelerimizin desteğini ve ilgisini bekliyoruz. Bu tarz konferansların ülkemiz türev piyasasına ciddi katkılarda bulunacağına inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde Türk finans piyasalarına sunacağımız yeni ürünlerin yanı sıra, reel sektöre sunmakta olduğumuz imkânlar, akademik çalışmalara katkılarımız ve uluslararası konferanslara katılımımız ile sermaye piyasalarına önemli katkıda bulunduğumuzdan şüphem yok. Yeni projeler ile gerek piyasa katılımcılarının beklentilerini karşılamak, gerekse finansal piyasaların gelişimine katkıda bulunmak üzere çalışmalarımıza son hız devam etmekte kararlıyız. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 5 DÜNYADAN ONLARCA YENİ SÖZLEŞME Eurex Tarımsal Ürün Sözleşmeleri Haziran’da Rekor Kırdı Eurex’in 2009 yılının Temmuz ayında işleme açtığı tarımsal ürünlere dayalı sözleşmeler 2011 yılının Haziran ayı ortasında 100.000 adedi geçerek önemli bir rekor kırdı. Sözleşme hacimlerinde 2010 ve 2011 yılında yaşanan yükselişlerin hava koşullarında yaşanan değişimlerden kaynaklandığı açıklandı. Eurex’de tarımsal ürünlere dayalı sözleşmelerde günlük ortalama işlem hacmi 2011 yılının ilk altı ayı boyunca 300 sözleşmenin üzerinde olurken, 2011 yılının Haziran ayında günlük ortalama işlem hacmi 400 adet sözleşmeye ulaştı. 2010 yılında bu rakam 200 sözleşme idi. Deutsche Borse NYSE Euronext Alımı için AB’den Onay Bekliyor Deutsche Borse, AB otoritelerine Nyse Euronext’i satın alma planını 6 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 onaylaması için başvuruda bulundu. 9,25 milyar dolarlık değer taşıyan anlaşma sonucu meydana gelecek olan yeni organizasyon türev ve hisse senedi ürünleri bazındaki en geniş piyasayı oluşturacak. Birleşme sonucu türev ürünler tarafında Nyse Euronext çatısı altında bulunan Liffe ve Deutche Borse çatısı altında bulunan Eurex bir araya gelecek. Bu birleşme gerçekleşir ise Avrupa bölgesinde borsalarda işlem görmekte olan türev ürünlerin % 90’ı ve hisse senedi alım satımlarının % 30’u yeni oluşan yapı altında gerçekleşecek. Birleşme için AB yetkililerinden onay bekleniyor. Rusya’da Micex ve RTS Birleşmeye Giden Yolda İlk Adımı Attı Rusya’nın 2020 hedefinde bulunan uluslararası bir sermaye piyasası olma hedefini de göz önünde bulundurarak Moskova’nın en büyük iki borsası olan Micex ve RTS birleşme yolunda ilk adımı attı. Toplam değeri 5 milyar dolar olan anlaşma sonucunda Micex hissedarları yeni oluşacak grubun % 75’ine ve RTS hissedarları ise % 25’ine sahip olacak. Birleşme sonucu oluşacak olan grup bünyesindeki hisselerin %50’den fazlası 4 adet devlet bankasına ait olacağından bu borsalar devlet kontrolünde olacak. S&P’den CME’ye Uyarı S&P Amerika’nın en büyük vadeli işlemler borsası CME için negatif bir görüş belirterek, NYSE Euronext ‘in CME nezdinde işlem görmekte olan faiz sözleşmeleri için hatırı sayılır bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Hindistan’ın En Büyük Borsası’na Rekabet Cezası Hindistan Rekabet Kurumu, Hindistan Borsası NSE’yi 12,4 milyon dolar ile cezalandırdı. Rekabet Kurumu tarafından verilen para cezasının nedeni borsanın ülke içerisindeki baskın pozisyonunu adil olmayan piyasa tutumlarının uygulanmasına izin vermesi olarak belirtildi. Cezanın uygulanmasına, NSE rakibi olan MCX-SX tarafından NSE’ye 2009 yılında rekabeti önleyici uygulamalarda bulunduğuna ilişkin yapılan şikayet nedeni ile yapılan soruşturma sonucunda karar verildi. ICE Bazı Sözleşmelerde Fiyatlara Müdahale Yetkisine Sahip Olacak ICE Futures U.S., kahve, kakao, pamuk ve şeker sözleşmelerinde volatiliteyi yönetmek için işlem fiyatlarını ayarlama yetkisine sahip. Bu sözleşmelerde oluşan borsa fiyatlarının piyasa değerini yansıtmadığı kanaatine ulaşılırsa, borsanın 1 Temmuz tarihinden itibaren fiyatlara müdahale etme yetkisi var. Alınan karar ICE’in hatalı işlem iptalleriyle ilgili fiyatlara müdahale etme yetkisini takiben oluşturuldu. Londra Borsası Üye Olmayanlara Uzaktan Erişim İmkanı Tanıyacak London Stock Exchange üye olmayan kuruluşlara elektronik emir defterleri ile doğrudan bağlantı imkanı sunmayı planlıyor. Barclays Capital, Deutsche Bank ve Rus finansal hizmet grubu Otkritie ve Renaissance Capital hizmetle ilgilendiğini bildirdi. Fon yöneticileri üye olma masraflarından kaçınmak ve borsaya emir iletim süresini kısaltmak üzere, bu imkandan faydalanmayı tercih ediyorlar. RTS ve Saint Petersburg Borsası’nda Tarım ve Yakıt Atılımı RTS Grup ve OJSC Saint Petersburg Borsası’nın ortak işbirliğiyle dört yeni nakdi uzlaşmalı ve ruble cinsinden kote edilen emtia vadeli işlem sözleşmesi işleme açıldı. Bu işbirliğinde sözleşmelerin alım satımı OJSC Saint Petersburg Borsası tarafından yapılırken, sözleşmelerin takası ve uzlaşması da RTS Takas Merkezi ve RTS Uzlaşma Komitesi tarafından yapılıyor. 30 Haziran 2011’den itibaren mısır ve soya vadeli işlem sözleşmeleri, 5 Temmuz 2011’den itibaren ise pamuk ve gazyağı vadeli işlem sözleşmeleri işlem görmeye başladı. CME Group Renminbiye Dayalı Döviz Sözleşmelerini İşleme Açtı! Döviz cinsinden vadeli işlem sözleşmelerinde dünya lideri olan CME Group Çin para birimine dayalı vadeli işlem sözleşmelerini işleme açtı. Yatırımcılar tarafından Çin para birimine dayalı ürünlere olan talebi karşılamak amacı ile yaratılan bu yenilikçi sözleşmeler Renminbinin Amerikan Doları cinsinden değerini yansıtacak şekilde kote edilecek. Londra Borsası Doğu Avrupa’da Takas Merkezi kuruyor London Stock Exchange Group (LSEG) Merkez ve Doğu Avrupa’ya (CEE) özel bir takas kurumu kuracağını açıkladı. CCP.CEE adlı yeni kurulacak platform Viyana, Prag, Ljubljana ve Budapeşte gibi CEE piyasalarında standartlaşmış ürünler için takas hizmeti verecek. Shanghai Futures Exchange (SHFE) Ham Petrol Sözleşmesi Açıyor Şanghay Vadeli İşlem Borsası yetkililerin yaptığı açıklamalara göre ham petrol vadeli işlem sözleşmelerin işleme açılması için çalışmalar sürüyor. SHFE Genel Müdürü Yang Maijun, Çin vadeli işlem piyasasının uluslararası yatırımcılara da açılması için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Çin’de uluslararası yatırımcılar emtia sözleşmelerinde doğrudan işlem yapamıyor. Kredi Derecelendirme Kuruluşlarına AB Parlamentosu Ayarı Avrupa Parlamentosu’nda kredi derecelendirme kuruluşlarının denetimi ile ilgili görüşmeler sürerken bu tür kuruluşları kamu hukuku nezdinde mükellef taraf haline getirilmesi ve bağımsız bir Avrupa Kredi Derecelendirme Derneği kurulmasına ilişkin teklifler görüşüldü. Yeni regülasyonlarla denetimi ve hukuki sorumluluğu arttırılması istenen kredi derecelendirme şirketleri özellikle ülke borçlarını derecelendirirken kullanılan metotların daraltılması gerektiği belirtildi. Ayrıca bağımsız bir Avrupa kredi derecelendirme derneğinin kurulması önerildi. NYSE AMEX Borsası Hisselerinin 7 Büyüğe Satışını Tamamladı NYSE Amex Opsiyon Borsası sermayesinin % 52.8’ini 7 büyük piyasa yapıcı ve işlem hacminde etkin aracıya sattı. Bu aracıların; Bank Of America Merill Lynch, Barclays Capital, Citadel Securities, Citi, Goldman Sachs, TD Ameritrade ve UBS AG olduğu açıklandı. Borsa içerisindeki en büyük hissedarın halen NYSE Euronext olacağı belirtildi. Deutsche Bank Eurex’in Temettü Opsiyonlarında Piyasa Yapıcı Olacak Uluslararası bir türev borsa olan Eurex Deutsche Bank’in Euro Stoxx 50 Endeksi temettü vadeli işlem sözleşmesi üzerine yazılmış olan opsiyon sözleşmelerinde sürekli emir girerek piyasa yapıcı olacağını açıkladı. Borsa, 01 Haziran 2011 ‘den beri bu sözleşmede daimi piyasa yapıcı olan piyasa yapıcılarına 2012 yılının sonuna kadar sözleşmede girilen kotasyonlar nedeni ile para iadesi yapacak . CFTC Malezya Borsası’nın Kuala Lumpur Bileşik Endeks Vadeli İşlem Sözleşmelerinde Amerikalı Yatırımcıların İşlem Yapmasını Onayladı Malezya Borsası’nda işlem gören FKLI, Kuala Lumpur bileşik endeks vadeli işlem sözleşmelerinde Amerikalı yatırımcıların işlem yapabilmesi CFTC tarafından onaylandı. Malezya piyasasında yaşanan bu olayı bir dönüm noktası olarak nitelendiren Borsa Genel Müdürü bu sayede ülke vadeli piyasalarında kayda değer boyutta hareket yaşanacağını kaydetti. ROFEX tarafından Petrol Vadeli İşlem Sözleşmeleri ROFEX 14 Haziran 2011 tarihinde ham petrol vadeli işlem sözleşmelerini işleme açtı. Bu sözleşmenin fiziki teslimatı bulunmuyor, nakdi uzlaşma ile sonlanıyor. Sözleşme büyüklüğü 10 varil ve dolar cinsinden kote ediliyor. İlk işlem e-trader II alım satım platformunda gerçekleşti. ROFEX Arjantin’de petrol vadeli işlem sözleşmesi sunan ilk türev borsası olma özelliği taşıyor. EUREX İtalyan Hazine Bonosu Vadeli İşlemlerini İlerletiyor Uluslararası Türev Ürünler Borsası Eurex, 19 Eylül 2011 tarihinde yeni faiz vadeli işlem sözleşmelerini işleme açacağını açıkladı. Eurex‘in yeni işleme açacak olduğu orta dönemli faiz vadeli işlem sözleşmeleri İtalyan hükümeti tarafından ihraç edilmiş olan orta dönemli italyan hazine bonolarına dayalı olacak. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 7 VOB’DAN HABERLER EXPO LONDRA’DA VOB’A YOĞUN İLGİ VOB BİTKİSEL YAĞ SANAYİSİNE KENDİNİ TANITTI Dünyanın önde gelen bitkisel yağ zirvelerinden birisi olan ve Amerikan Yağ Kimyacıları Derneği (AOCS) tarafından düzenlenen Oils and Fats Market Update 20-23 Haziran 2011 tarihlerinde İzmir Hilton Oteli’nde düzenlen zirve İtalya, İspanya, Malezya, Rusya, Çin ,Hindistan ve İran’ın da yer aldığı toplam 45 ülke ve 450’ye yakın katılımcıyı bir araya getirdi. VOB bitkisel yağ sanayi için son derecede büyük önem taşıyan bu konferansta sponsor olarak destek verdi. Kongrede ayrıca VOB’a ait tanıtıcı bir stant yer aldı. Konferansta VOB Başkanı Işınsu Kestelli’nin kendi faaliyet konusu olan palm yağına ilişkin hazırlamış olduğu çalışma VOB Proje Müdürü Tolga Uysal tarafından sunuldu. Sunum sonunda VOB’a ilişkin bir bilgilendirme de yapıldı. İZMİR TİCARET ODASI TANITIM TOPLANTISI 22 Haziran 2011 tarihinde VOB’un işlevinin reel sektör tarafından anlaşılabilmesi 8 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 amacı ile İzmir Ticaret Odası’nda bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. VOB Eğitim ve Tanıtım Müdürü Şamil Demirkan tarafından yapılan bilgilendirme seminerinde VOB’un reel sektör açısından önemi, kur riskinden korunma sürecinde VOB’un avantajlarından bahsedildi. IDX EXPO LONDRA KONFERANSINDA VOB’A YOĞUN İLGİ GÖSTERİLDİ 07-08 Haziran 2011 tarihlerinde İngiltere’nin Londra şehrinde Futures Industry Association tarafından düzenlenen “International Derivatives Expo “ (IDX) süresince VOB kendini tanıtan bir seminerde yer aldı. Yapılan tanıtım seminerinde, Borsamız Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez, Genel Müdür Yardımcısı Yaman Başaran ve Proje Müdürü Tolga Uysal VOB ve gelecekte yapılacak projelere ilişkin bilgilendirmede bulundu. Fuarda gerçekleşen seminere yabancı yatırımcılar tarafından yoğun ilgi gösterildi. Organizasyonda borsamızı tanıtıcı bir stant da açılarak piyasa katılımcılarının soruları cevaplandı. İlhami Koç dünya vadeli piyasalarının ne olduğu, nasıl işlediği, vadeli işlem sözleşmelerinin çalışma mantığı ve VOB’da işlem gören sözleşmelere ilişkin bilgi aktarımı yapıldı. SERMAYE PİYASALARINA ÖZEL EĞİTİM KURUMU OLUŞTURULDU Türkiye sermaye piyasalarının temel taşlarını oluşturan kurumların ortaklığının bulunduğu yeni bir eğitim kurumu oluşturuldu. Lisanslama sınavlarına özel eğitimlerin gerçekleştirilecek olduğu “Sermaye Piyasaları Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu A.Ş.” piyasada bulunan uzman eksiğini gidermeyi amaçlıyor. Söz konusu kuruluşun ortakları arasında Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası A.Ş. de yer alıyor. TÜRKİYE’DE TÜREV PİYASALARIN GELİŞİMİ VE FİNANSAL SİSTEM İÇERİSİNDEKİ ROLÜ KONULU PANEL VOB’un üniversiteler ile gerçekleştirmiş olduğu anlaşmalar kapsamında yer alan Ege Üniversitesi’nde “Türkiye’de Türev Piyasaların Gelişimi ve Finansal Sistem İçerisindeki Rolü” konulu bir panel düzenlendi. Panelde yer alan konuşmacılar VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez, İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç ve Sermaye Piyasası Kurulu Üyesi Emin Özer idi. Panelde Türkiye’de türev piyasaların gelişimi ve VOB, finansal piyasalarda yapılan işlemler ve düzenleme tarafından bahsedildi. Üniversitede düzenlenen konferansta öğrenciler tarafından yöneltilen sorular kapsamında ayrıca finansal piyasada kariyer olanaklarına da yer verildi. VOB’A ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDEN GÖSTERİLEN İLGİ YOĞUN! Üniversite öğrencilerinin VOB ziyaretleri kapsamında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Ankara Gazi Üniversitesi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi ve İzmir Yaşar Üniversitesi VOB’da ağırlandı. Ziyaretler kapsamında ilgili üniversite öğrencilerine VOB uzman kadrosu tarafından, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, dünya türev piyasaları ve piyasalardaki son gelişmeler risk yönetimi ve türev ürünlerin kullanımına ilişkin bilgilendirme yapıldı. Öğrencilere aynı zamanda finans piyasasında yapılabilecek kariyer fırsatlarından bahsedildi. TİM ÜYELERİNE ÖZEL ALO VOB HATTI Geçtiğimiz aylarda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile işbirliği yapan VOB, işbirliği kapsamında TİM üyelerine özel ALOVOB HATTI’nı yürürlüğe koydu. İhracatçılara yönelik olarak yapılan hizmet, dış ticaret yapan firmalara özel olarak kur riskine karşı VOB’un etkin kullanımı ve risk yönetimine ilişkin olan bilgi eksikliğini gidermeyi amaçlıyor. VOB GENEL MÜDÜRÜ ÇETİN ALİ DÖNMEZ GBATA KONFERANSI’NDA KONUŞTU Global Business Technology Association tarafından 13’üncüsü düzenlenen konferansta VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez “Kriz Zamanlarında Risk Yönetimi” konulu bir sunum yaptı. Ekonomik, teknolojik, sosyal, hukuki konuları içeren konferansta birçok vaka çalışması, toplantı ve sunum yapıldı. GÜZELYALI ROTARACT KLÜBÜ VOB ZİYARETİ Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nı tanımak ve nasıl kullanıldığını anlayabilmek kapsamında genel olarak üniversite öğrencileri veya iş hayatının başlarında yer alan profesyoneller tarafından oluşmuş olan Rotaract kulüplerinden Güzelyalı Rotaract Kulübü VOB’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Yapılan ziyaret kapsamında kulüp üyelerine TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 9 RÖPORTAJ HASAN KÖKTAŞ Türkİye Avrupa’nın 3. büyük elektrİk pİyasası olacak EPDK Başkanı Hasan Köktaş’ın vizyonunda, “her türlü enerjinin alıp satılabildiği bir piyasa” var. Bu stratejinin ilk adımını ise VOB ile kurulacak olan Elektrik Piyasası Vadeli İşlem Kontratı oluşturuyor. EPDK Başkanı, Türkiye’nin enerjideki finansman açığının ancak türev enstrümanlar ile kapatılabileceğini düşünüyor. E H. NAZLI AYDOĞAN 10 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 nerji, sanayileşmiş bir ülkenin en önemli mihenk taşı. Ülkelerin kalkınmışlıkları, medeniyet düzeyleri, dış politikaları üzerinde doğrudan etkili. Özellikle Türkiye gibi hem nüfus hem de ekonomik anlamda gelişen ülkelerde enerji politikası arz güvenliğini sağlayabilmek adına son derece büyük önem taşıyor. 2009 krizi sonrasında tam 6 çeyrektir büyüyen ve 2011 birinci çeyrekte yüzde 11’lik büyüme rakamıyla dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin’i geçen Türkiye için enerji ve elektrik tüketimi giderek artan bir ivmeyle büyüyor. Elektriğin üretimi, dağıtımı, iletimi ve regülasyonu üzerindeki çalışmalar koordinasyon içinde yürüyor. Ancak bugüne kadar elektriğin depolanması ve fiyatlaması bacağında yaşanan eksiklikler dikkat çekiyordu. İşte bu nedenle iki yıldır Enerji Bakanlığı, EPDK, SPK ve sektör yetkililerinin işbirliği ile önemli bir çalışma yürütülüyor. Arz fazlasının değerlendirilmesi, arz açığı olduğu dönemlerde eksikliğin giderilmesi gibi hayati önem taşıyan bir piyasa kuruluyor. “Elektrik vadeli işlem piyasası” için adım atılıyor. Kendi enerji kaynakları sınırlı olmasına rağmen stratejisini “enerji koridoru olmak” şeklinde belirleyen Türkiye’nin bu stratejisini ve VOB’da işlem görmesi planlanan Elektrik Vadeli İşlem Kontratları’nın detaylarını Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı Hasan Köktaş ile konuştuk. 2001 krizi sonrasında enerji piyasasının liberalleşmesi yolunda atılan adımlar elektrik sektörünü de doğrudan etkiledi. Bu yeniden yapılandırmada Türkiye’nin bugüne değin aldığı yolu nasıl değerlendiriyorsunuz? Vadeli İşlem Borsası ya da enerji ticareti piyasası konuşabilmek için aslında böyle bir girizgaha ihtiyaç var. Enerji sektörü 2001 yılından itibaren esaslı bir şekilde yeniden yapılandırmaya tabii tutuluyor. Liberalleşme devam ederken diğer yandan da sektör yeni dinamikler üzerine oturmaya başladı. Bu gelişmeler paralelinde 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 2001 yılında çıktı. Bu bir model kanundur. Bu kanuna baktığımızda geçmişi kısa bir hatırlamamız lazım ki gelecek projeksiyonu doğru ortaya koyabilelim. İlk olarak kanun, enerji piyasasının düzenlemeye ihtiyacı olan bir piyasa olduğuna hükmederek bir düzenleyici kurumun kurulmasını RÖPORTAJ HASAN KÖKTAŞ öngörmüştür. İkincisi, kanunun en önemli amacı, enerji faaliyetlerinin temel anlamda üretim ve dağıtım dahil özel sektör marifetiyle yapılmasıydı. Bu kanun elektrik üretiminde kamunun üretim tesisi yapmasını ortadan kaldırmıştır. Yani sektörü özel sektör marifetiyle dizayn etme modelini öngörmüştür. Yine bunun devamı şeklinde diyebiliriz ki kamunun elinde var olan tüm üretim ve dağıtım tesislerinin de özelleştirmesini öngörülmüştür. Kanun, aynı zamanda bir piyasa modeli olması diğer taraftan da piyasayı libere etmesine yönelik de hükümler içermektedir. Devam eden dağıtım özelleştirmelerinin yanında üretim özelleştirmeleri de önümüzdeki aylarda başlıyor. Elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerinin piyasaya katkısı ne olacak? Özelleştirme çalışmaları 2004 yılında başladı. EPDK kendi enerji sektörünü düzenleyen ve denetleyen bir kurum olarak ortaya çıktı. Aynı zamanda yatırım yapan özel şirketleri lisanslandıran dolayısıyla oyunun kurallarını koyan ve bu kurallara uygunluğu denetleyen, o oyuna giriş ve çıkışları yollarını da belirleyen bir kurum oldu. EPDK, bugün hızlı büyüyen enerji piyasasında bu temel fonksiyonu yerine getiriyor. Bu piyasanın önümüzdeki 20 ila 40 yılda Türkiye’nin kalkınmasına çok önemli ölçüde katkıda bulunacak bu sektöre kaynak ve hammadde sağlaması lazım. Enerjinin önemi esas itibariyle iki noktadan gelir. Birincisi ham maddedir. Sanayinin, hizmet sektörünün ham maddesidir elektrik. Pek çok sektörün 12 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 TÜRKİYE’NİN ENERJİDE 2030 YILINA KADAR 350-380 MİLYAR LİRA KAYNAK İHTİYACI VAR. BAŞROL İSE ELEKTRİK PİYASASININ... de ham maddesidir. Aynı zamanda da nihai tüketim ürünüdür. Evimizde ve aracımızda tüketiriz. Elektrik ekonominin ve kalkınmanın en önemli unsurudur. Aynı zamanda insan yaşamının ve toplumsal refahın da çok önemli bir göstergesidir. Türkiye’de giderek artan enerji talebi de bu unsurun en önemli göstergesi sanırım… Elbette. Enerji piyasası bugüne kadar her zaman ekonomik büyümenin iki katı kadar büyümüştür. Bu, şu anlama geliyor. Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 4,1 büyüme gerçekleştirmiştir. Enerji sektörü ise yüzde 8,4 oranında büyümüştür. Geçmiş 40 yılın ortalamasını söylüyorum. Bu durumda ekonomik büyümeyi sağlamak için arz güvenliğine dayalı, arz güvenliği sağlanmış enerji sektörünün büyümesini yaratmak gerekir. Önümüzdeki 20 yıla bakalım. 2030 yılına yönelik gelecek için şöyle bir perspektif çizebiliriz. Ekonomimizin yine yıllık yılda yüzde 4,1 oranında büyüyeceğini varsayalım. Piyasada oluşabilecek enerji sektörüne yönelik kişi başı tüketimi 1,5 ya da 1,6 gibi bir çarpan düşünelim. Yüzde 4’lük bir ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için enerji sektörünün yüzde 6,5-7 oranında büyümesi gerekiyor diyebiliriz. Bu durumda enerji sektörünün ne kadarlık bir yeni yatırıma ihtiyacı var? Nereden baksanız yaklaşık 350-380 milyar lira civarında bir kaynağa ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Doğrudan yeniden yatırımlar için üretim ve dağıtım hatları için bu parayı sektöre aktarmak zorundayız. Tabii önemli bir kısmı elektrik üretimi için. En önemli tespitlerden biri tanesi bu. Diğer taraftan ikinci boyutuna da bakmamız lazım. 2023 yılına kadar Türkiye’nin su kaynaklarının tamamını kullanacağını varsayıyoruz bu projeksiyon içinde. HES’lerin ekonomik ve fizıbıl olanları tamamının kullanacağız. Bu yaklaşık 15 bin megavatlık çok önemli bir rakamdır. Rüzgar enerjisinden istifade edeceğiz. Güneş enerjisinin bir bölümünü kullanabileceğimizi varsayıyoruz. Nükleer enerjinin devreye girmesini de 2023 olarak kabul ettiğimiz zaman toplam 4800 megavatlık (4x1200 megavat) ünitenin üretime gireceğini varsayıyorum. Türkiye bildiğiniz gibi son çeyrekte yüzde 11 ile dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu. Aynı çeyrekte elektrik ve gaz sektörü ise yüzde 12 büyüdü. Dolayısıyla sektör ekonominde üzerinde bir büyüme kaydetti. Bu bize şunu gösteriyor. Türkiye’nin enerjiye olan ihtiyacı her geçen gün artarken ekonomimizin tüm yerel kaynaklarını kullansak bile yine enerji ithal etmek zorunda kalacağız. Enerji karakteristiği olarak kaynağı yüksek bir ülke değiliz. Ama hızlı büyüyen ve ihtiyacı artan bir ülkeyiz. Dolayısıyla bu hızlı büyüyen ekonomiye enerji temin etmek zorundayız. Böyle bakıldığında da kendi yerli kaynaklarımızın tamamını seferber etmemiz lazım, yetmezse kalanı kuşkusuz ithal yoluyla karşılamak zorundayız. Uzun vadeli yatırım gerektiren enerji sektörünü finansman ihtiyacını hangi yöntemlerle karşılanacak? VOB’un buna katkısı ne olacak? Şimdi, bu resmin tamamına baktığımızda şu iki önemli unsur karşımıza çıkıyor. Bir tanesi halihazırdaki banka kaynakları da dahil tüm finansal piyasa enstrümanlarını enerji sektöründe kullanabilelim ki az önce sözünü ettiğim 20 yıllık ihtiyacı ya da 380 milyar liralık ihtiyacı karşılayabilelim. Şimdi bankacılık sistemimize bakıyoruz. Kendi iç kaynaklarından bunu tek başına karşılama imkanı zayıf. Bundan dolayı aynı zamanda sendikasyonlar ve benzeri para piyasaları enstrümanları yoluyla bu paranın karşılanması ihtiyacı var. ENERJİDEKİ KAYNAK AÇIĞINI KAPATMAK İÇİN EN ÖNEMLİ YOL TÜREV ENSTRÜMANLARIN KULLANILDIĞI BİR PİYASAYI KURABİLMEK. oluşturmaya yönelik her türlü altyapıyı yapmak ve kurgulamak zorundayız. Çünkü Vadeli İşlem Borsası, birincisi arz güvenliğini olumlu yönde etkileyecek enstrümanlardan bir tanesidir. İkincisi ise finansman temin enstrümanıdır. Ve aynı zamanda bütün bunlar istikrarlı bir enerji piyasasının oluşmasına çok önemli ölçüde katkı sağlamaya yönelik çalışmalardır. Çünkü, vadeli işlemler piyasasının kendisi bir sermayedir, sektöre finansman girişi sağlayan bir enstrümandır. Biz finansal piyasalardan yeterince temin edemediğimiz finansmanı, nakit akışını sermaye piyasaları enstrümanları aracılığıyla devreye koyarak bir ölçüde sektörümüze para ya da kaynak akışını sağlamak zorundayız. Yeter mi? Bu da yetmez. O zaman ikinci seçenek devreye giriyor. İşte bu çok önemlidir. O da şudur. Yapacağınız her türlü atraksiyon ve düzenlemelerle sermaye piyasası enstrümanlarını da devreye sokmak. Bir kere kalkınmamızdan asla taviz veremeyiz. İki, bu kalkınmayı sağlayacak enerjiyi bulmak zorundayız. Üç, enerjinin parasal kaynaklarını da oluşturmak zorundayız. Şimdi böyle baktığımızda sadece para piyasalarından ya da finansal piyasalardan elde edeceğimiz kaynaklar bu sektördeki büyümeyi sağlamaya yetmez. O halde bizim sermaye piyasasındaki enstrümanlarını da devreye sokmamız lazım. Görüşmeler şu anda hangi noktada? Biz VOB’la uzun süre çeşitli görüşmeler yaptık. Hala hazırda bakanlıkta bekleyen kanun taslağında değişiklik vardı, ona hukuki bir hazırlık yaptık ve katkıda bulunduk. Bu çerçevede VOB’un SPK’ya başvurusu var. Biz bu konuda SPK’ya görüşlerimizi bildirdik. Bu dönem içerisinde VOB, SPK, EPDK, Enerji Ticaret Derneği de konu içine girerek çeşitli toplantılar yaptık. Tabii, VOB bütünün bir parçası. Biz modelin yani enerji ticaretinin oluşturulması içindeki büyük resmin içerisinde VOB bir parça. Biz, o büyük resmi de tamamlamak zorundayız. Bu çerçevede Bakanlıkla, finans sektörü ve sektör diğer unsurları ile işbirliği halindeyiz. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası sanırım bu noktada devreye giriyor… Doğru. Vadeli İşlemler Borsası bu sektör için çok önemlidir. Ve biz EPDK olarak buna katkıda bulunmayı sürdürüyoruz. Sadece bu değil tabii. Biz, enerji ticaretinin, enerji borsasının en genel anlamıyla beraber tüm unsurlarıyla, vadeli işlemlerin yapılabildiği, enerji ticaretinin yapılabildiği, her türlü kontrat piyasasının oluştuğu, alım satımın yapıldığı yani bir ticari piyasa Peki büyük resimde görünen nedir? Büyük resimde her türlü enerjinin alıp satılabildiği bir piyasa var. Çünkü takas sisteminin kurulmasından tutun, kontrat piyasasının, future işlemlerin kurulması, İMKB’de enerji endeksi oluşturulmasına kadar pek çok alt başlık büyük resmi tamamlıyor. Ve diğer türev piyasaların tamamını içeriyor. Bir örnek vereyim. Bugün Almanya ürettiği enerjinin 9,5 katını trade ediyor, yani ticaretini yapıyor. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 13 RÖPORTAJ HASAN KÖKTAŞ Neredeyse ürettiği enerjinin 10 katını turnover yapıyor. Bu piyasa sermayeye bir işlerlik kazandırıyor, dolayısıyla bu çok önemli bir iş. Bizde nasıl bir potansiyel var bu noktada? Bizde bu rakam en fazla 1,5 katıdır. Yani ürettiğimiz enerjinin sadece yüzde 1,5 kadarını trade edebiliyoruz. Bizim Türkiye olarak çok daha büyük hacimlere ulaşmamız lazım. Şu anda Avrupa’nın 6. büyük enerji piyasasıyız. Bu büyüme trendleri ile devam ettiğimizde 2030 itibariyle Avrupa’nın 3. büyük enerji piyasasına sahip olacağız. Dolayısıyla bu büyük piyasa yapısına ticaret yapısına bugünden hazırlıklı olmamız lazım. Ümit ediyorum ki, kısa sürede bu türev piyasaların oluşmasına yönelik çalışma bitmiş olur. Resmin büyüğüne doğru ilerlemiş oluruz. Dolayısıyla her şey adım adım ilerliyor. Modül modül gidip piyasa modeli çerçevesinde tamamını ileriye yönelik gerçekleştirmemiz gerekiyor. Borsanın kuruluşunda örnek aldığımız bir model var mı? Yurtdışından farklı bir düzenleme mi olacak? Bu piyasa modeli dünyada çalışıyor zaten. Genelde baktığımız zaman biz Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde düzenlemelerimizi yaparız. Dolayısıyla kıta Avrupası’nın düzenleme yapısına, rejimine dikkat ederiz, bakarız. Niye? İleride enerji fasılları açılmaya başladığı zaman orada bir uyum sorunu yaşamayalım, hızlı bir şekilde gereği yapılsın diye. Biz yaptığımız düzenlemelerde Avrupa’da yayınlanan enerji direktiflerine dikkat ederiz. Daha çok şu ya da bu model yerine, AB normlarını da karşılayacak tarzda bir yapılanmaya önem veriyoruz. ENTSO-E diye bilinen Avrupa İletim ağının birbirine uyumlaştırılması bu önemli aşamalardan bir tanesidir. Biliyorsunuz, geçen yılın Eylül ayından itibaren deneme çalışmaları yapılıyor. Şimdi biz geçen aydan itibaren ithalat teknik yönetmeliklerimizi enerji ile ENTSO-E’nin yönetmeliklerine uygun hale getirecek şekilde değiştirdik. Bu şu anlama geliyor. Bugün İtalya, Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinde geçerli olan yönetmelikler Türkiye için de geçerli. Enerji ticareti başlayacak ya dolayısıyla bizde bu şebekenin bir parçası haline geldiğimiz için bu esaslarla çalışmaya hazır hale gelmiş olacağız. 14 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 VOB BİR AÇILIMDIR. BORSAYA KOTE OLAN ENERJİ ŞİRKETLERİNİN SAYISI SON DERECE DÜŞÜK. BUNLARIN ARTMASI GEREKİYOR. Böylece yurtdışı ile tam uyum sağlanmış olacak değil mi? Şimdi bir yatırımcı ya da enerji ticareti ile ilgili bir kişi Türkiye’de işlem yaparken hangi usul ve esaslara tabii olacağını biliyor. Türkiye’deki bir lisans sahibi de Almanya’da ticaret yapacağı zaman hangi esaslara tabii olduğunu biliyor. Çünkü uyumlaştırılmayı tamamlamış durumdayız artık. Şunu söylemeye çalışıyorum. Bu konuştuklarımızı topladığımızda bir bütün ortaya çıkacak. O bütünde AB müktesebatı geçerli. Kuzey ülkelerinin bir modeli vardır. Norveç’in de bir modeli vardır. Ama biz taklitçi bir anlayıştan çok kendi öznel koşullarımızı dikkate alıyoruz. Ancak büyük resimde içinde bulunduğumuz ya da üyesi olduğumuz bir topluluğa daha rahat adapte olabilecek hukuki altyapı ile Avrupa direktiflerini takip ederek buluşturmaya çalışıyoruz. VOB’a bakışınız ve beklentiniz nedir? VOB’da duruşumuz şudur. Biz esas itibariyle bu sektörü rasyonel bir piyasaya dönüştürebilmeyi, bu piyasanın oluşmakta olan mekanizmalarına katkı sağlamayı amaçlıyoruz. “VOB daha henüz yeterince derinleşmemiştir” gibi değerlendirmeler yapılıyor ancak bu tartışma bizim konumuz değil. Biz EPDK olarak konuya şöyle bakarız. VOB, bir açılımdır enerji sektörü için. Bu açılıma biz hukuki destek ve her türlü altyapı desteği sağlayarak buna katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Konuya aslında “Bir her zaman sıfırdan büyüktür” mantığıyla bakmak lazım. Şöyle anlatmaya çalışalım. Bakın İMKB’deki şirketlerin toplamı bir Microsoft yapmıyor maalesef bir Citibank yapmıyor. BP ya da Shell yapmıyor. Bir Bank of America ya da America Online yapmıyor mesela. Biz İMKB’de derinlik var olduğunu sanıyoruz ama baktığınız zaman yüzde 70’i yabancıların elinde, yerli payı ise yüzde 30’dur. Bu kadar köklü enerji şirketlerimiz var ama halka açılmış borsaya kote olmuş şirket sayımız 11 ya da 12’dir. Elektrik Borsası’nın kurulması sektöre ne tür katkılar sağlayacak? Sizin EPDK olarak katkınız nedir? Altyapıya ait bir takım kolaylıklar sağlamak için EPDK olarak çok gayret ediyoruz. Sadece finansal kaynak beklentisi ya da sermaye ve finansal piyasalardan kaynak beklentisi için değil bu. Başka bir görünmez ama çok önemli bir gerçeklik daha var. O da şudur. Bizim piyasalarda iyi yönetişim ilkeleri esas itibariyle henüz oturmuş değil. Ancak halka açıklık, hesap verilebilirlik ve şeffaflık bu iyi yönetişim ilkeleri üzerinden dünyaya yayılıyor. Şirketlerin yönetimleri daha profesyonel hala geliyor. Nitelikli insan gücü ile çalışmaya çalışıyorlar daha çevreye duyarlı, hesap verebilir ve şeffaf hale geliyor. İyi yönetişim ilkelerine hakim kıldığınızda şirketlerin kendileri kalıcı hale geliyor. Uzun soluklu ve kaliteli bir sektör yapısı oluşuyor, bu da çok önemli. Bizde maalesef şirketlerimiz hala geleneksel aile teamülleri ile ya da aile gelenekleri ile yönetiliyor. Bu geleneksellikten bu şirketlerimizi kurtarmanın bir yoludur halka açıklıktır. Böyle spesifik bir tarafı da var bu konunun. Şu ya da bu gerekçelerden dolayı ‘bu piyasa çalışmaz’ deyip borsanın oluşmasına, vadeli işlemler piyasasına ya da enerjinin kullanılmamasına yönelik karşı bir duruş oluşturmanın bir anlamı yok. Bu piyasalara herkes kendi ölçeğinde katkıda bulunarak derinlik kazandıracak. Çünkü piyasaları ne kadar derinleştirirseniz istikrarsızlığı o kadar ortadan kaldırırsınız. İstikrarsızlığın en sevdiği piyasalar sığ piyasalardır, hareket olduğu zaman toplamda piyasalarda etki yaratıyor. Dolayısıyla istikrarlı bir piyasa haline geliyor. Son yıllarda enerji işine şirketlerinde bakışı değişti. Piyasada bugün Enerji Ticaret Derneği’ne üye 26 yerli ve yabancı şirket var. Bir anlamda enerji sektöründe özel sektörün ağırlığı hissedilmeye başladı diyebilir miyiz? Yabancı şirketlerin şöyle bir beklentisi var ki, çok doğal bir beklenti bu. Türkiye’de kendi rasyonel koşulları ile işleyen bir enerji piyasasının borsasının oluşması. Eksiğini o piyasadan alabilen, fazlasını o piyasaya satabilen, future işlemleri bu piyasada yapabilen, orta ve uzun vadeli kontrat piyasasını oluşması yerli yabancı herkesin beklentisi. Bizim teşvik ettiğimiz sistem de budur. Orta ve uzun vadeli kontratların işlem gördüğü, alınıp satılabildiği dolayısıyla finansman kaynağı olarak kullanabildiği bir piyasanın oluşması. Böylesi bir piyasa Türkiye’de tek ya da birkaç tane kaynağa bağlı olmamayı sağlayacak. En fazla kaynaktan para temin etmeye, nakit temin etmeye ya da alım satım yapmaya yönelik beklentileri karşılayacak. Böyle baktığımız taktirde İSTEYENİN EKSİĞİNİ KAPATABİLDİĞİ, VADELİ İŞLEM YAPILABİLEN UZUN SÜRELİ BİR KONTRAT YAPISINA İHTİYAÇ VAR. aslında bu beklenti Türkiye’ye gelip faaliyet göstermek isteyen yabancıların değil aynı zamanda faaliyette olan yerli şirketlerimizin de beklentisidir. Şu anda piyasa olarak gerek bakanlık olarak gerekse EPDK olarak gündemimizde olan en önemli iş kalemlerimizden biri. Önemli başlıklarımızdan bir tanesi enerji borsasının oluşmasına yönelik faaliyetlerdir. Bir elektrik borsası kurulduğu taktirde ne kadarlık bir işlem hacmi oluşacağını öngörüyorsunuz? Ülkemizde bugün piyasadaki elektriğin yüzde otuzluk bir kısmı Gün Öncesi Piyasası’nda veya Dengeleme Güç Piyasası’nda işlem görüyor. 2010 yılı için ülkemiz toptan satış piyasasındaki alım satım miktarının 330 milyar kilovat/ saat düzeyinde ulaştığını ve bunun 2010 yılı fiyatları ile yaklaşık 47 milyar liralık bir ekonomik büyüklüğü ifade ettiğini görüyoruz. Bir başka ifade ile ülkemizde tam anlamıyla işleyen bir elektrik borsası oluşturduğumuzda bugün PMUM’da işlem gören 10 milyar liralık hacmin birkaç kat artması mümkündür. Öte yandan ülkemizin Avrupa Birliği elektrik sistemi ile bağlantısının tamamlanmış olması da elektrik ticaret imkânının çok daha artmasına vesile olacağından toptan ticaret piyasanın çok daha gelişecek olması da aşikârdır. Özel sektör enerji işine çok sıcak bakıyor demiştik. Özel sektör yatırımları açısından beklentiniz nedir ? Bildiğimiz kadarıyla çok sayıda HES projesi lisans almak için bekliyor? Özel sektör yatırımlarının büyüklüğü konusunda bilgi verir misiniz? Kesinlikle, enerji sektörüne inanılmaz bir talep var. Bu ilgiyi yerli ve yabancı herkes gösteriyor . Bir sektöre neden ilgi duyulur? Birincisi ekonomik ve siyasi istikrarın olması en önemli etken. Türkiye’de bu var. Bu her sektör için ortak bir paydadır. Diğer taraftan iyi düzenlenmiş bir piyasa olması lazım. Öngörülebilirliği yüksek, rekabete dayalı, adil, şeffaf çalışan bir piyasa olması lazım. Bu da var. Bu insanlar bunun için geliyorlar, bu kadar başvuruyu yapıyorlar. Yatırımcıyı seçmek için ihaleler yapılıyor. Yatırımcının arzu ve iştahı var enerji sektörü için. Yeterli olmamakla beraber, diğer sektörlere oranla finans sektörünün enerji proje finansmanına ayırdığı para daha fazla. Yine de bu rakamlar toplamda hala yeterli değil. Şimdi sadece biz finans sektöründen değil, diğer finansal enstrümanlardan da enerjiye kaynak sağlayalım istiyoruz. Az önce çizdiğimiz 20 yıllık perspektifte bu kaynak Türkiye için yeterli değil. Çok daha farklı kaynaklara yönelmek gerekiyor. Bunların hepsi beraber olduğunda hızlı büyüyen bir piyasa var, talep var. Ürettiğinizi satabiliyorsunuz. Bütün bunları topladığınızda bir sektör için bir yatırımcı için tüm şartların Türkiye’de oluştuğunu görüyoruz. Türkiye’nin 2023’de 500 milyar dolarlık bir ihracat hedefi var. Bu hedef aynı zamanda sanayinin enerjiye olan talebinin daha da artacağı anlamına geliyor. Bu hedef için Türkiye enerji potansiyeli açısından ne durumda? Bu talebi karşılayabilecek mi? Bu nedenle ben sözümün başında 2030 hedefi koydum. Çünkü enerji kısa vadeli perspektifler konabilen bir sektör değildir. Yatırım süresi çok uzundur. Bu nedenle perspektifi uzun koymak zorundasınız, 2035 hatta daha ileri 2040 yılları gibi. 2004 yılında Yüksek Planlama Kurulu Enerji Strateji Belgesi adında bir belge yayınladı. Bu belgede Türkiye’nin enerji stratejisini ortaya koydu. Elektrikte özelleştirmelerin nasıl yapılacağına kadar pek çok konu o tarihte bu belgeye konuldu. 2008’in sonunda yeni bir revizesi yapıldı. 2009 başında Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu aynı zamanda Türkiye’nin enerjideki 2023 hedefiydi. Yani bir yönüyle enerji strateji belgesi Türkiye’nin 2023 hedefidir. Temel başlıklarında ise şu vardı. Birincisi, bu ülke özelleştirmeleri bitirmiş olacak yani kamunun elinde üretim ve dağıtım şirketleri kalmayacak. Biliyorsunuz dağıtım ihaleleri hemen hemen bitti. Üretimde yeni başladı. Aşama aşama özelleştirmeler sürüyor. Özelleştirmelerden sonra devlet enerji sektöründen çekilecek ve piyasa özel sektör marifetiyle işlerlik kazanacak. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 15 RÖPORTAJ DOSYA HASAN KÖKTAŞ Diğer önemli başlık da enerjide çeşitlendirme ve tüm kaynaklara erişimdi… Doğru. Türkiye enerji ihtiyacını karşılayabilmek için tüm ulusal kaynaklarını kullanacak. Yani ithalata bağımlılığı azaltabilmek için yerel kaynakların hepsini kullanmayı hedefledik. Bakıyoruz jeotermal kanunu çıktı. İhaleleri yapıldı, bir taraftan yeni tesisler yapılıyor. Rüzgar kanunu çıktı. 3500 megavatlık bir santral lisansı verdik. Yıl sonuna kadar 7-8 bin megavatlık daha lisans vermiş olacağız. Bunlardan 1.6001.700 megavatı işletmeye açıldı. HES’lerin tamamı için 2023’ü beklemeyeceğiz. 2023 yılına kadar Türkiye’nin tüm enerji kaynaklarını devreye almasına yönelik çalışmalar tamamlanmıştır. Yerli kömür kaynakları kullanılacak. Nükleer, kömür, yenilebilir enerji, diğer enerji kaynakları ve su kaynakları. Yerli kaynakları üretime geçirecek tüm lisanslamaları yapıyoruz. 2023 yılına kadar sanayimizdeki ve diğer sektörlerdeki büyümeye destek sağlayacak bir strateji oluşturmamız lazım. Güvenli, yedekli bir şekilde aynı zamanda arz güvenliğini temin edecek bir şekilde hazır olacak. Bütün gayretimiz bunun içindir. Bu nedenle bu ülke nükleer enerjiyi bir tercih olarak değil bir sonuç olarak bir zorunluluk olarak yapmalıdır. Nükleer enerji olmazsa olmaz bir enerji kaynağıdır. Bizim gibi hızlı büyüyen bu yapıda yerli kaynaklarımızın tamamını da kullansak enerjiyi yetiştirmek gibi bir şansımız yok. İthalata bağımlılığımızın azaltılması açısından bu enerji kaynaklarını hızlı bir şekilde devreye alma zorunluluğumuz var. Geriye doğru baktığımızda elektrik ithalatında aşağı doğru bir gidiş var. Yerli kaynakları hızlı bir şekilde devreye aldığımız için bunu söyleyebiliyoruz. Dediğimiz gibi bu işlere orta ve uzun vadeli bakmak gerekir. Tabii ihtiyaç artıyor, yerli kaynaklarınız sınırlı ise ya nükleer yapacaksınız ya da doğalgaza bağımlı hale geleceksiniz. Bu iki seçenekten başka şansınız yok. Enerji sektöründeki bu gelişmeler tüketiciye ne kazandıracak? Bu arada VOB aracılığıyla çok önemli bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum. Enerji piyasalarının serbestleştirileceğine ilişkin yani bütün tüketim gruplarının kendi tedarikçilerini seçebileceği bir piyasa yapısı oluşturuyoruz. Şimdi bu niçin önemli? Onu açıklamaya çalışayım. Bu şu anlama geliyor. Birincisi elektrikte üretim ayağı tamamen 16 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 YENİ PİYASA YAPISINDA DEVREDE YOKUZ. ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ ALIM SATIMI KENDİ KONTRATLARI İLE YAPACAK serbest olacak. Yani biz elektrikte tarife belirlemeyeceğiz. Tüketiciler tedariklerini kendileri yapacaklar. Tüketicilerle üreticiler, toptancılarında işin içine girdiği bir piyasa yapısı içerisinde bir araya geliyor. Birbirlerine alım satımı kendi kontratları ile yapıyor olacaklar bu yeni piyasa yapısında. İşte modellediğimiz piyasa yapısı bu. Bu enerji strateji belgesinde de var. 2012’de hane halkları hariç, 2013’ten itibaren ise hane halkı dahil 32-33 milyon abonenin tamamı serbest tüketici olacak. Tüketicilerin tamamı serbestçe isteyen istediği yerden gidip enerjisini alacak. Elektrik vadeli işlem borsasında hangi enstrümanlarla, sözleşmelerle işlem görecek? Sözleşme türleri ve içeriği ne olacak? Bazı şeyleri hayata geçtikten sonra görmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Şimdi hangi kontratlarla işlemlerin yapılacağını söylemek için erken diye düşünüyorum. VOB kurulduğunda pek çok kontrat çok konuşuldu, tartışıldı. İlk başlangıçta bazı kontratlar ivme kazanmadı. Bazı enstrümanlar yavaş gitti, diğerleri daha zayıf kaldı. Bazıları ise daha çok tercih edildi. Şu anda EPDK olarak biz sektöre ve VOB’a altyapıda destek veriyoruz. Sonuçta, bu oyunu oynayan oyuncular kontratlara ivme kazandırır. Biz EPDK olarak piyasanın yapısını oluştururuz, yapıya destek veririz ama oyunu oynayacak oyuncular. Piyasadaki oyuncuların talepleri, beklentileri oradaki taleplerle nerede örtüşecek ona da bakacağız. Bu piyasa bir oluşsun, enerji orada bir enstrüman olarak çalışmaya başlasın. Elektrik VOB’da işlem görmeye başlasın. Tüm piyasalar arz talep ilişkisi ve dengesi üzerine kuruludur ve bu denge üzerinde çalışır. İMKB’de bu arz- talep oluşmadığında hisseler işlem görmüyor, duruyor. Bu durumda denebilir mi borsaya ait şu hisseleri çıkartalım? Denmiyor. Elektrik anlık üretilen ve depolanmayan bir ürün. Fiziki teslimatlı ürünler çıkarılabilir mi gelecekte? Takas sisteminin olması, geliştirilmesi önemlidir. Bütün enerji piyasasındaki borsa hareketleri belge üzerinden örgütlenir; buna petrol de dahil. Baktığımız belgenin alışverişi esası vardır, mevcut malın alışverişi yoktur. Biz bunu henüz petrolde oluşturamadık. Türkiye doğalgaz üretmiyor ama çok önemli bir transfer piyasasıyız. Yani böyle bir potansiyele sahibiz. Bu nedenle de bu borsa ve piyasa yapısını bir an önce oluşturmak zorundayız ki bir trade üretebilelim. Bugün Hollanda doğalgaz üretmiyor ama Avrupa’nın en büyük doğalgaz terminallerinden birisi. Yani biz pratikte şuna bakmıyoruz; böyle bir yapı oluştuğunda oyuncu hangi enstrümanı kullanır, nerede yoğunlaşır? Niçin, bu arz ve taleple ilgili bir şeydir. İMKB örneğini de onun için verdim. Çünkü arz talep nerede oluşur hangi üründe oluşur, orada hangi enstrümanlar üzerinden oluşuyorsa o önemlidir. Yeterli koşullar oluşmadığında o enstrüman başarılı olmayabilir. Bunu denemeden bunun altyapısını oluşturmadan bunu göremeyiz, varsayımlar üzerine öngörmemek lazım diye düşünüyorum. Elektrik borsasının kurulması son kullanıcıyı fiyat noktasında nasıl etkileyecek? Amaç fiyat rekabetiyle tüketiciye daha ucuz elektrik kullandırmaksa bunun yansımalarını ne zaman göreceğiz? Evler ve sanayi için ayrı ayrı birim fiyat oluşması mümkün olacak mı? Bütün dünyada bunla ilgili teori şudur. Özelleştirmeler ilk yapıldığında kısa vadede göreceli olarak bir maliyet getirir. Ancak orta ve uzun tüketici lehine indirimler olarak yansır. Şimdi 2013’ten sonra enerji strateji belgesi gereği biz artık tarife ilan etmeyeceğiz. Piyasa alım satım fiyatlarını kendisi belirleyecek. Şu anda bu piyasa çalışıyor zaten. Bizim ilan ettiğimiz fiyattan daha ucuz elektrik bulabilirsiniz piyasada. Ticarethanelere bizim verdiğimiz fiyattan yüzde 30 daha indirimli elektrik alanlar var. Sanayiye zaten bir indirim yapıyoruz. Baktığımız zaman zaten tarifenin bir anlamı kalmayacak serbest rekabet ortamında herkes birbirinin fiyatını belirlemiş olacak. Ayrıca piyasaya çıkacak bir telefonla bir tuşla ya da internetten tedarikçi değiştireceksiniz. Bu rekabet ortamı aynı zamanda fiyatta da rekabeti getirecektir. ELEKTRİKTE FİYATLARI DEVLET DEĞİL DEVLETİN KOYDUĞU ESASLARA GÖRE HER ŞİRKET KENDİSİ BELİRLİYOR. Doğalgaz piyasasında fiyatları devlet belirliyor. Dolayısıyla elektrik fiyatının belirlediği bir piyasada bu fiyatı da serbest piyasa değil de devlet belirliyor olmayacak mı? Fiyatlar bu anlamda yine devlet kontrolünde sayılmaz mı? Aslında devlet belirliyor dememek lazım. Bu konu Enerji Strateji Belgesi’nde de vardır ve Yüksek Planlama Kurulu kararıdır. Tüm enerji birimleri kendi maliyetlerini otomatik fiyatlandırma usul ve esaslarına göre ve orada belirtilen formüllere göre belirlemek zorundadır. O formüllerin, usul ve esasların bir koşulu tamamen maliyet esaslı bir modeldir. Dünyada da bu sistem çalışıyor ve 2008 yılında Türkiye bu modele geçti. Bütün birimler maliyet yansıtması esasına göre yılda 4 kez çeyrekler halinde maliyetlerini artı ya da eksi yönünde fiyatlarına yansıtıyor. Devlet bunu belirlemiyor. Devlet kuralını koymuş; diyor ki buna göre belirleyeceksin. Bakın geçen hafta biz 1 Temmuz’u belirledik. TEDAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ ve elektrik dağıtım bölgeleri kendi hesaplamalarını yaptı bize gönderdi. Bunların hepsinin hesabını yaptık ve bir tarife ilan ettik. Sistem böyle çalışıyor. Bu nedenle fiyatı devlet belirlemiyor. Fiyatları devletin koyduğu usul ve esaslara göre her şirket kendisi belirliyor. Doğalgaz ve enerji maliyetlerinde yaşanacak artış ve inişlerin vadeli fiyatlar üzerindeki etkisi ne olacak? Doğalgaz piyasasındaki vadelerin piyasayı nasıl etkileyeceğini iyi açıklamak lazım. BOTAŞ’ın elindeki kontratların Türkiye’ye yansıması olarak diyorsak zaten o kontratların içinde formüller vardır. Daha çok petrol fiyatları esaslı. Ve belirli bir süre sonra alıcı fiyatlarına yansıyacak şekilde bir mekanizma vardır. Uluslararası piyasada fiyatlanan bir üründür zaten. Formüller gereği bu kontratın alıcı tarafındaki BOTAŞ ya da ithalat yapan şirkete yansıması nasılsa maliyetlerine yansımasıdır aynı şekildedir. Dünya vadeli işlem borsalarında petrol, doğalgaz ve LPG’de işlem görüyor. Türkiye’de bu ürünlerin VOB’da işlem görmesi ne zaman gerçekleşebilir? Az önce söylediğim gibi bütün enerji aktörlerinin borsalarının kurulması. Önemli olan burada tarih değildir diye düşünüyoruz. Sağlıklı bir altyapı oluşturmak öncelikli olmalıdır. Örneğin 2006 yılında TEİAŞ ile DUY sistemini kurduk. 2011’deyiz sağlıklı işlemeye yeni başladı. Esas olan doğru zamanda doğru işler yapmaktır. Biz onun planlaması için çok iyi hazırlanıyoruz. Muadillerimizle toplantılar yapıyoruz. Deneyim aktarımı yapıyoruz. Ancak, zaman söylemek doğru olmaz. EPDK olarak Elektrik Borsası’ndan bir hacim beklentiniz var mı? Gerek hacim olarak gerek hangi enstrümanlar, hangi vade ve kontratların çıkacağına ilişkin bir şey söylemek doğru olmaz. Neden, az öncede belirttiğim gibi bu bir arz talep ilişkisidir. Varsaymak, çok gerçekçi olmaz. Sonuçta hangi enstrümanın hangi ölçekte, yoğunlukta çalışacağını bilmeden zaman, volüm ve fiyatlandırma tahmini yapmak doğru değil. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 17 DOSYA VOB’UN EN ENERJİK SÖZLEŞMESİ GELİYOR EMİR ÇETİNKAYA Derya Ezgi ÖZTÜRK Sözleşme, Araştırma ve İstatistik Müdürlüğü sozlesme@vob.org.tr Enerji koridoru olmayı amaçlayan Türkiye’de çok büyük bir eksiklik gideriliyor. Enerji fiyatlarındaki oynaklıklardan kaynaklanan riskleri ortadan kaldıracak olan “Elektrik Piyasası Vadeli İşlem Sözleşmesi” için hazırlıklar son aşamaya geldi. T ürkiye elektrik piyasası son yıllarda büyük bir değişim içine girdi. Halen süren bu değişim piyasanın yapısını, oyuncularını ve ihtiyaçlarını da farklılaştırdı. Yaşanan hızlı serbestleşme süreci ile elektrik ticaretinde rekabet arttı. Gelişen rekabet, piyasada etkin fiyatlama ve risk yönetimi ihtiyacını ortaya çıkardı. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, elektrik piyasasında yaşanan bu değişimlere paralel olarak ortaya çıkan fiyatı riski yönetimi ihtiyacına cevap verebilmek amacıyla elektrik vadeli işlem sözleşmelerini işleme açmayı planlıyor. ANLIK HAREKETLİLİK Elektrik piyasası, elektriğin sadece küçük miktarlarda depolanması nedeniyle diğer emtia piyasalarından farklı bir piyasa yapısına sahip. Elektrik, milyonlarca tüketicinin anlık olarak artan ya da azalan tüketimini karşılayacak şekilde üretiliyor. Tüketimi karşılayacak üretimin sağlanması ise 365 18 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 gün - 24 saat boyunca gerçekleşiyor. Türkiye elektrik piyasası yakın dönemde bir reform sürecine girdi. 19701993 yılları arasında elektriğin üretimi, iletimi ve dağıtımı Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) altında gerçekleşirken, 1993-2003 yılları arasında üretim, iletim ve toptan satış fonksiyonları Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketi (TEAŞ) altında, dağıtım ve perakende satış fonksiyonları ise Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) altında gerçekleşti. 2001 yılı Türkiye elektrik piyasası için köklü değişimin yılı oldu. EPDK’NIN ROLÜ Aynı yıl yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Kanunu ile rekabetçi ve şeffaf bir elektrik piyasası oluşturulması amaçlanırken, bu kapsamda gerekli düzenlemelerin yapılması için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kuruldu. Elektrik Piyasası Kanunu ile Türkiye’de “elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 19 DOSYA TABLO - 1 TABLO - 2 uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanması” hedeflendi. 2003 yılından günümüze elektrik üretimi Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), toptan satışı Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), iletimi Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ), dağıtımı ise TEDAŞ tarafından gerçekleştirildi. Elektrik sektöründe özelleştirme çalışmaları 17/03/2004 tarihli “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi” kapsamında başlatılırken, özelleştirmelerle dağıtımda maliyetlerin düşmesi, üretimde rekabetin sağlanması, verimlilik, kalite artışı ve yatırımlarda artış hedeflendi. Bu doğrultuda Türkiye 21 elektrik dağıtım bölgesine ayrıldı. Bu bölgelerden dokuzunun özelleştirme işlemleri tamamlandı. Elektrik üretimi özelleştirmeleri ise 19/10/2009 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile başlarken, 52 Hidro Elektrik Santrali (HES) özelleştirme kapsamına alındı. Söz konusu HES’lerin özelleştirmeleri 19 grup halinde ve 49 yıllık işletme hakkı devri ile gerçekleştirilecek. yılına göre %7,9’luk bir artışı ifade ediyor. Enerji puan talebi ise 2010 yılında 33.000 GWh’i aştı. • Elektrik talebinde, 2008 kriz yılı haricinde, 2001 yılından beri artış görülüyor. 2000-2007 yılları arasındaki elektrik talebindeki artışla Türkiye Çin’den sonra dünyada ikinci sırada yer alıyor. • 2010 yılında Türkiye kurulu gücü 2.769 MW (Megawatt) arttı ve toplam kurulu güç 49.562 MW’a ulaştı. 2010 yılı sonunda faaliyet gösteren termik santral sayısı 264, hidrolik santral sayısı 260, rüzgar enerjisine dayalı santral sayısı ise 39’a ulaştı. • 2010 yılı sonu itibarıyla kurulu gücün %41’i Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ), % 26’sı ise serbest üretim şirketlerine ait durumda. • 2010 yılı sonu itibarıyla kurulu gücün %65’i termik, %32’si hidrolik kaynaklı. • Elektrik piyasasında lisans usulü ile faaliyet gösterilebiliyor, ilgili lisanslar ise EPDK’dan alınabiliyor. 19 Mayıs 2010 itibarıyla piyasadaki lisans sayısı 1337. Lisanslardan 921’i üretim, 199’u otoprodüktör, 124’ü Organize Sanayi Bölgesi dağıtım lisansı. • Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu öngörülerine göre önümüzdeki 20 yıl içinde elektrik üretimi için fosil yakıtlar ve yenilenebilir kaynaklar çerçevesinde farklı senaryolara göre 225 ile 280 milyar dolar arasında değişen bir yatırım ihtiyacı olduğu ifade ediliyor. • 2010 yılı için Türkiye toptan satış piyasasındaki alım satım miktarı 330 milyar KWh düzeyinde ulaştı ve bu değer 2010 yılı fiyatları ile yaklaşık 47 milyar liralık bir ekonomik büyüklüğü ifade ediyor. • Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) projeksiyonlarına göre Türkiye’nin elektrik talebinin yüksek Büyük bir değişim içine giren ve önümüzdeki yıllarda ekonomi içindeki öneminin daha da artması beklenen Türkiye elektrik piyasasına ilişkin makro veriler ve öngörüler aşağıda özetleniyor: • Türkiye yıllık enerji tüketimi 2010 yılında 210.000 GWh’e (Gigawatt saat) yaklaşmış durumda. Bu değer 2009 20 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 talep senaryosuna göre 2011 yılında %5, sonraki yıllarda (2012-2019) %7,5 civarında artması bekleniyor. Bu senaryoya göre 2016 yılında Türkiye’nin yıllık enerji talebinin 300.000 GWh’i aşması ve 314.796 GWh olması bekleniyor. Düşük talep senaryosuna göre ise Türkiye yıllık enerji talebinin 2011 yılında %5, sonraki yıllarda (20122019) %6,7 civarında artması bekleniyor. Bu senaryoya göre 2016 yılında Türkiye yıllık enerji talebinin 300.000 GWh’i aşması ve 303.254 GWh olması bekleniyor. 3 tür Elektrİk Tİcaretİ Türkiye’de elektrik ticareti 3 farklı şekilde yapılıyor. • İkili anlaşmalar yoluyla, • Gün Öncesi Planlama yoluyla, • Dengeleme Güç Piyasası yoluyla. Şekil 1’deki elektrik piyasası şematik olarak özetleniyor. Şekilde de görüleceği üzere elektrik ticaretinin yaklaşık %8085’i ikili anlaşmalar yoluyla yapılıyor, kalan hacim ise Gün Öncesi Planlama ve Dengeleme Güç Piyasası’na dağılıyor. Gün Öncesi Planlama işlemlerinin elektrik ticaretine yönelik, Dengeleme Güç Piyasası işlemlerinin ise daha çok elektriğin arz ve talebini anlık dengelemeye yönelik olarak gerçekleşmesi bekleniyor. İkİlİ anlaşmalar İkili anlaşmalar özel hukuk şartlarına tabi, piyasa katılımcıları arasında serbestçe gerçekleştirilen anlaşmalardır. Anlaşmaların miktarı TEİAŞ’a bildirilirken, fiyat bilgilerinin bildirim yükümlülüğü yoktur. Piyasada mevcut ikili anlaşmaların %80’inin EÜAŞ ve dağıtım şirketleri arasında olduğu ŞEKİL - 1 TABLO - 5 TABLO - 3 biliniyor. TEİAŞ bünyesindeki Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi (PMUM) altında işletilen Gün Öncesi Planlama (GÖP) ve Dengeleme Güç Piyasası (DGP), ikili anlaşmalar dışında elektrik ticareti yapılan piyasalar. Gün Öncesi Planlama’da bir gün öncesinden ikili anlaşmalar dışında kalan ve tüketim tahminine göre enerji açığı/fazlası üzerinden işlemler gerçekleşirken, Dengeleme Güç Piyasası’nda anlık dengelemeyi sağlamaya yönelik işlemler gerçekleşir. Bu piyasalarda işlem gerçekleştirenler ise lisanslı katılımcılar. Yukarıdaki tabloda 16.05.2011 tarihi itibarıyla lisans tiplerine göre PMUM katılımcı sayısı yer alıyor. Tablo 3’te toplam elektrik tüketimi içinde Gün Öncesi Planlama ve Dengeleme Güç Piyasası hacmi gösteriliyor. Tablo 4’te görüldüğü gibi GÖP hacminin toplam hacme oranı % 13-18 aralığında değişirken, DGP hacmi % 9-12 aralığında seyretmiş durumda. Gün Öncesİ Planlama Gün Öncesi Planlama sistemi TEİAŞ Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi altında işleyen bir piyasa. 14.04.2009 tarihli Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği (DUY) ile düzenlenmiş bu piyasa aşağıdaki amaçları yerine getirir : • Piyasa katılımcılarına, ikili anlaşmalarına ek olarak bir sonraki gün için enerji alış ve satışı yapma fırsatı tanıyarak, üretim ve/veya tüketim ihtiyaçları ile sözleşmeye bağlanmış yükümlülüklerini gün öncesinde dengeleme olanağını sağlamak, • Sistem İşletmecisine gün öncesinden dengelenmiş bir sistem sağlamak, • Elektrik enerjisi referans fiyatını belirlemek. Gün Öncesi Planlama’da işlemler günlük olarak ve saatlik bazda gerçekleştiriliyor. Piyasa Malı Uzlaştırma Merkezi katılımcılarının Gün Öncesi TABLO - 4 Planlama’ya katılımları zorunlu olmakla birlikte, ayrıca piyasa katılımcıları tüm emre amade kapasitelerini de piyasaya sunmakla yükümlü. Gün Öncesi Planlama’da bir sonraki günün her bir saati için yapılan planlama süreci aşağıdaki gibi işliyor: • Günlük Üretim Planı, santral bazlı olarak, her gün saat 11:30’a kadar bildirilir. • İkili anlaşmalar her gün saat 11:30’a kadar üretim tesisi tarafından sisteme girilir ve tüketim tarafınca onaylanır. • Tüketim tahminleri 11:30’a kadar piyasa katılımcıları tarafından bildirilir. • Piyasa katılımcıları sistemden alış ve sisteme satış tekliflerini, sırasıyla sistemden alış ve sisteme satış kapasitelerine uygun olarak bildirir. • Bildirilen üretim planları ve tüketim tahminleri ile sistem işleticisi sistem yönünü (enerji açığı/fazlası) belirler. • Sistem yönüne göre değerlendirilen tekliflerle Sistem Gün Öncesi Fiyatı (SGÖF) belirlenir. • Yük alma ve yük atma talimatları sistem işleticisi tarafından piyasa katılımcılarına iletilir. • Talimatlara ilişkin ilgili tarafların ödemeleri günlük olarak gerçekleştirilir. • Gün öncesi işlemleri saat 16.00’ya kadar tamamlanır. 01.12.2011 tarihi itibarıyla Gün Öncesi Planlama’da teminatlı yapının faaliyete başlaması bekleniyor. Teminatlı yapının faaliyete başlaması ile Gün Öncesi Planlama’da işlem gerçekleştirebilmek için piyasa katılımcılarının merkezi uzlaştırma bankası olan Takasbank’ta yeterli teminat bulundurmaları gerekiyor. Gün Öncesi Planlama’da 01.01.201010.03.2011 arasında oluşan saatlik SGÖF’lerin baz yük ve pik yük dönemi için hesaplanan aylık ortalamaları Tablo 5’te gösteriliyor. NASIL İŞLEM GÖRECEK? Elektrik vadeli işlem sözleşmeleri nakdi ve fiziki uzlaşmalı olmak üzere birçok borsada işlem görüyor. Elektrik vadeli işlem sözleşmelerinin işlem gördüğü borsalar menkul kıymet ve türev ürün borsaları ile enerji borsaları olarak farklılaşıyor. Yurtdışı borsalarda işlem gören elektrik vadeli işlem sözleşmeleri incelendiğinde menkul kıymet ve türev ürün borsalarında nakdi uzlaşmalı vadeli işlem sözleşmelerinin, enerji borsalarının birçoğunda ise hem nakdi hem de fiziki uzlaşmalı vadeli işlem sözleşmelerinin işlem gördüğü biliniyor. Tablo 6’da nakdi ve fiziki teslimatlı elektrik sözleşmelerinin işlem gördüğü borsalar yer alıyor. Yurt dışı borsalarda işlem gören nakdi uzlaşmalı elektrik vadeli işlem sözleşmelerinin vadeleri haftalık, Elektrik Vadeli İşlem Sözleşmeleri (Nakdi Uzlaşma/Fiziki Teslimat) TABLO - 6 TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 21 DOSYA aylık, üç aylık ve yıllık olabiliyor. Bu sözleşmeler zaman aralığına göre Baz Yük (Base Load), Pik Yük (Peak Load), Pik-Dışı Yük (Off-Peak Load) olarak farklılaşabiliyor. Yurtdışı borsalarda işlem gören nakdi uzlaşmalı elektrik vadeli işlem sözleşmeleri incelendiğinde işlem gören ürünlerin birçok borsada benzer özelliklere sahip oldukları görülüyor. SÖZLEŞMENİN İşleme açılması yenİ YATIRIMCILARIN ENERJİ SEKTÖRÜNE katılımını kolaylaştıracak. 1. Dayanak Varlık • Baz Yük Sözleşmeleri için; vade döneminde ilgili spot elektrik piyasasında oluşan saatlik fiyatların aritmetik ortalaması veya bu şekilde hesaplanan endeks dayanak varlık olarak tanımlanıyor. • Pik Yük Sözleşmeleri için; genellikle vade döneminde resmi tatiller ve hafta sonları hariç 08:00’den 20:00’ye kadar ilgili spot elektrik piyasasında oluşan saatlik fiyatların aritmetik ortalaması veya bu şekilde hesaplanan endeks dayanak varlık olarak tanımlanıyor. Pik yük tanımı ülkeden ülkeye veya borsadan borsaya değişiyor. Resmi tatiller bazı borsalar tarafından pik yük tanımına dahil edilirken (EEX), bazı borsalar tarafından dahil edilmiyor (APX). 2. Sözleşme Büyüklüğü Sözleşme büyüklüğü ilgili vade döneminde teslimatı yapılacak (nakdi olarak uzlaşılacak) elektrik miktarı üzerinden hesaplanıyor. Buna göre her vade ayı için sözleşme büyüklüğü değişirken, yıllık ve dönemlik sözleşmelerde de sözleşme büyüklüğü farklı olabiliyor. • Baz Yük Sözleşmeleri için; Sözleşme büyüklüğü, ilgili dönemdeki gün sayısı ve günlük olarak teslimatı yapılacak (nakdi olarak uzlaşılacak) elektrik miktarının çarpımı olarak tanımlanıyor. Sözleşmelerde saatlik olarak teslimatı yapılacak elektrik miktarı 1 MWh olarak tanımlanıyor. Kış saatinden yaz saatine geçiş yapılan gün 23 MWh, yaz saatinden kış saatine geçiş yapılan gün ise 25 MWh günlük teslim miktarı öngörülüyor. Sözleşme büyüklüğü aylara göre değişiyor. Sözleşme büyüklüğü 30 gün olan aylarda 720 MWh iken, 31 gün olan aylarda 744 MWh düzeyine çıkıyor. • Pik Yük Sözleşmeleri için; 22 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 Sözleşme büyüklüğü, ilgili dönemdeki gün sayısı ve günlük olarak teslimatı yapılacak (nakdi olarak uzlaşılacak) elektrik miktarının çarpımı olarak tanımlanıyor. Günlük olarak teslimatı yapılacak elektrik ise birçok borsada 08:00-20:00 aralığını kapsadığından 12 MWh’dir. Sözleşme büyüklüğü 21 iş günü kapsayan aylar 252 MWh, 65 iş gününü kapsayan çeyreklik sözleşmeler için 780 MWh iken, 261 iş gününü kapsayan yıllık sözleşmeler için 3.132 MWh’dir. 3. vade ayları ve Basamaklandırma (Cascading) İşlem gören sözleşmeler genellikle aylık, çeyreklik ve yıllık olarak tanımlanıyor. Aynı anda işlem gören sözleşme sayısı ise borsadan borsaya farklılaşıyor. Bununla birlikte, elektrik piyasasında, bu piyasanın yapısı gereği, finansal piyasalara göre daha uzak vadelerde korunma ihtiyacı olmasından dolayı birçok borsada sözleşme basamaklandırması sistemi uygulanıyor. Bu sistemle yıllık sözleşmeler son işlem gününde aylık ve çeyreklik sözleşmelere, çeyreklik sözleşmeler ise aylık sözleşmelere dönüştürülüyor. Böylelikle yatırımcıya hem uzak vadelerde işlem yapma imkanı sağlanıyor hem de aylık sözleşmeler toplulaştırılarak likidite bölünmesi ve işlem maliyetleri artışı engellenmiş oluyor. 4. Uzlaşma Fiyatı Vade sonu uzlaşma fiyatı dayanak varlık ile aynı tanımlanıyor. • Baz Yük Sözleşmeleri için; vade döneminde ilgili spot elektrik piyasasında oluşan saatlik fiyatların aritmetik ortalaması veya bu şekilde hesaplanan endeks vade sonu uzlaşma fiyatı olarak belirlenir. • Pik Yük Sözleşmeleri için; vade döneminde resmi tatiller ve hafta sonları hariç 08:00’den 20:00’ye kadar ilgili spot elektrik piyasasında oluşan saatlik fiyatların aritmetik ortalaması veya bu şekilde hesaplanan endeks vade sonu uzlaşma fiyatı olarak belirlenir. VOB ELEKTRİK VADELİ İŞLEM SÖZLEŞMELERİ Borsamız, Türkiye elektrik piyasasında yaşanan piyasalaşma gelişmelerine paralel olarak ortaya çıkan fiyat riski yönetimi ihtiyacına cevap verebilmek amacıyla elektrik vadeli işlem sözleşmelerini işleme açmayı planlıyor. Bu kapsamda öncelikle nakdi uzlaşmalı baz yük ve pik yük vadeli işlem sözleşmelerinin işleme açılması, daha sonra ise aylık fiziki teslimatlı baz yük elektrik sözleşmelerinin işleme açılması düşünülüyor. Söz konusu sözleşmelerin işleme açılmasıyla; • Elektrik fiyatlarına ilişkin risk yönetimi, • Gelecekte oluşacak elektrik fiyatlarının bugünden alınıp/satılabilmesi, • Geleceğe ilişkin beklentilerin elektrik fiyatlarına yansıması, • Elektrik fiyatlarının tüm yatırımcıların ulaşımına açık finansal bilgi niteliğine ulaşması mümkün olacak. Tasarlanan vadeli işlem sözleşmeleri ile hem elektrik piyasası oyuncuları hem de finansal piyasa katılımcıları gelecekte oluşacak elektrik fiyatları üzerine işlem yapma imkanı elde edecek. Elektrik vadeli işlem sözleşmeleri Türkiye finansal piyasaları için elektrik fiyatlarını bir yatırım aracına dönüştürmesi ile bir ilk olacak. Söz konusu sözleşmelerle elektrik fiyatları şeffaf ve tüm finansal piyasa katılımcılarına ulaşılabilir olacak, VOB’un veri dağıtım kanalları ile finansal göstergeler arasında yer alacak. HESAPLAMA YÖNTEMİ İlk aşamada işleme açılması planlanan baz yük ve pik yük vadeli işlem sözleşmelerinin taslak özellikleri Tablo 7 ve 8’de yer alıyor. Yarım gün resmi tatil olan günler için oluşan fiyatlar vade sonu uzlaşma fiyatı hesaplamasına dahil edilmez. TABLO - 7 Korunma Örneğİ Durum Mart ayında A Elektrik A.Ş. Mayıs ayı boyunca her saat için üreteceği 50MWh enerjiyi satmak istemektedir. A Elektrik A.Ş. Mart ayında Mayıs satış fiyatını sabitlemek istemektedir. 14 Mart’ta Mayıs vadeli baz yük vadeli işlem sözleşmesinin fiyatı 90 TL’dir. A Elektrik A.Ş. 14 Mart’ta Mayıs vadeli sözleşmede 90 TL’den 50 kısa pozisyon alır. (Vade ayının her saati için 50 MWh enerji satışına uygun olarak) Vadeli piyasada pozisyonunu kapatır. Sonuç: Vadeli sözleşmede elde edilen kar piyasa fiyatlarının düşmesinden dolayı oluşan satış kaybını engellemiştir. A Elektrik A.Ş.’nin MWh başına satış fiyatı 90 TL’ye denk gelir. Durum 2: Piyasa fiyatları değişmez. DURUM - 1 TABLO - 8 A Elektrik A.Ş. 90 TL’ye alıcı bulur (ikili anlaşma). Vadeli piyasada pozisyonunu kapatır. Sonuç: Fiyatlar değişmediğinden spot piyasadaki satış değeri vadeli piyasada satış değerine eşittir. A Elektrik A.Ş.’nin MWh başına satış fiyatı 90 TL’ye denk gelir. DURUM - 2 Durum 1: Piyasa fiyatları 85TL’ye düşer A Elektrik A.Ş. 20 Mart’ta Mayıs ayı saatlik 50 MWh elektrik üretimini 85 TL’ye satar (ikili anlaşma yoluyla). TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 23 DOSYA DURUM - 3 Durum 3: Piyasa fiyatları vade sonunda 95 TL’ye yükselir. A Elektrik A.Ş. piyasada Mayıs ayı elektrik üretimini ikili anlaşma yoluyla satamaz, saatlik 50 MWh üretimini Gün Öncesi Planlama’da satar. Vadeli piyasada pozisyonunu kapatmaz, pozisyonlar vade sonu uzlaşma fiyatından nakdi uzlaşma ile kapatılır. Vade sonu uzlaşma fiyatı Gün Öncesi Planlama’da oluşan fiyatların aylık ortalaması olduğundan, A Elektrik A.Ş.’nin Gün Öncesi Planlama’da ortalama satış fiyatı vade sonu uzlaşma 24 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 fiyatı olan 90 TL’ye eşittir. Sonuç: Piyasa fiyatları yükseldiğinden spot piyasada satış değeri vadeli piyasada satış değerinden yüksektir. Ancak vadeli piyasada vade sonundaki zarar ile birlikte düşünüldüğünde A Elektrik A.Ş.’nin MWh başına satış fiyatı 90 TL’ye denk gelir. Yukarıda görüldüğü gibi elektrik vadeli işlem sözleşmeleri elektrik üreticisine ileride üreteceği elektriğin satış fiyatını bugünden sabitleme imkanı tanıyor. Aynı şekilde, elektriğin alış fiyatının toptan satış şirketleri için sabitlenmesi de elektrik vadeli işlem sözleşmeleri ile mümkün olacak. ENERJİ BORSASINA GİDEN YOL AÇILIYOR VOB’da işleme açılması planlanan elektrik vadeli işlem sözleşmeleri başta fiyat riski yönetimi olmak üzere elektrik piyasasına birçok avantaj sağlayacak. Bu sözleşmelerle gelecekte oluşacak elektrik fiyatları bugünden alınıp/satılabilecek ve geleceğe ilişkin referans fiyatlar oluşacak. Elektrik piyasasına yönelik yatırımların önünü açacak bu gelişme Türkiye elektrik piyasasının geçirdiği değişim sürecinde önemli bir yer taşıyor. Elektrik vadeli işlem sözleşmesinin Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda işleme açılmasıyla birlikte Türkiye’de ilk defa yatırımcıların elektrik üzerine yatırım amaçlı işlem yapabilecekleri gibi, ilgili sektör kuruluşları korunma imkanına kavuşmuş olacak. Ayrıca elektrik vadeli işlem sözleşmelerinin işleme açılmasıyla enerji sektörü elektrik fiyatlarından kaynaklanan risklerini yönetebileceği için bu alanda yatırımları artmasına katkı sağlaması bekleniyor. Bu gelişmenin Türkiye Enerji Borsası kurulması sürecini hızlandıracağı öngörülüyor. KONUK YAZAR YAVUZ SEMERCİ Kolunuza kuvvet Çetİn Bey! M alum, geçen sayı yazdım. VOBSTAR muamelesi görüyorum. Kur ne olur diyenler, arbitraj imkanlarını araştıranlar, yeni kontratları soranlar... Benim gündemimde ise bambaşka bir konu var. VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez’in kolu. Nereden çıktı demeyin. Bildiğiniz gibi vadeli piyasalar konusunda “vizyoner” bir kişiliğe sahibim. Bu sayıda kapakta da gördünüz. VOB, yeni bir kontrat için hazırlık yapıyor. Doları, borsayı, pamuğu, fındığı vadeli piyasada görmüştük ama... Montofonları, angusları, öküzleri büyükbaş hayvanı vadeli piyasada görmek ilginç geldi bana. Hem büyükbaş hem küçükbaş hayvancılığı öldürmek için elinden geleni yapmış bir ülke için oldukça ileri bir adım. O kadar ki, kurban bayramında kesmek için canlı hayvan ithal eder hale geldik. Kurban kesmek isteyenler için fiyatlar ateş pahası. Her sene kurban bayramında 100 liralık hayvanın fiyatı çıkıyor 300 liraya. Gidiyorsunuz saf saf adamın karşısına 100 liralık hayvan için 300 liradan başlayan pazarlığa başlıyorsunuz: - Kaç para? - 300! - Olur mu, ons altın mı alıyoruz? 100’den fazla vermem! - Olmaz 290. - 120? - Yok ağam 270. Arabın yalellisi kadar uzun süren bir pazarlığın ardından anlaşıyorsunuz 250’ye. Fiyatı 50 lira indirttiniz ya. Mutlusunuz. Pazarlıkçı gücünüzün ne kadar yüksek olduğunu düşünüyorsunuz. Parayı verip kurbanı alacaksınız ama elinizi kurtaramıyorsunuz ki! Adam almış kolunuzu hababam sallıyor. Kol kırıldı kırılacak, adamın umrunda değil. Çıkan omuzlar mı istersiniz, incinen kollar mı... İşte VOB, bütün bunları bitiriyor. Canlı hayvanların vadeli piyasada satılmasını sağlayacak bir kontrat geliyor. Diyelim ki bayram bu yıl olduğu gibi Kasım’da. Kurban kesmeyi planlıyorsanız eğer, Ağustos ayında gidip tahmini fiyat üzerinden alımınızı yapabilirsiniz. Satıcı için de büyük avantaj. Kurban zamanı gidip soğuğun çamurun içinde çadır kurup “çalındı-çalınmadı” diye uğraşmıyor. Yapıyor bugünden anlaşmayı, götürüyor hayvanını, bırakıyor İstanbul Ticaret Borsası’nın teslimat noktasına, oh! Kafası rahat. Kaç hayvan satacak, kaç hayvanı kalacak, eksiği var mı, fazlası kalıyor mu hepsini bilecek. Minibüsler içinde bas bas bağıran kurban toplayıcı dernekler ve kurumlar için de avantaj. Mesela toplu sipariş üzerine yapılacak kesimler için Türk Hava Kurumu gidip vadeli piyasayı kullanarak belirli bir fiyat üzerinden alım yapabilir. Arabın yalellisi demişken... Bu piyasanın sadece Türkiye’den değil, yurtdışından da büyük ilgi görme olasılığı olduğunu düşünüyorum. Özellikle Körfez ülkelerinden ve Arap yarımadasından. Yani aslına bakarsanız herkesin kafasını rahatlatacak bir durum var. Var da... Benim kafamı kurcalayan konu dediğim gibi başka. İyi güzel, her şeyi vadeli piyasada yapıyoruz da. Gelenekleri yaşatmak adına satıcılar “Madem satışı VOB’da yapıyoruz, pazarlığı da VOB Genel Müdürü ile yaparız” derlerse ne olacak? Şimdi anlatabildim mi neden Çetin Bey’in durumu kafamı kurcalıyor? TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 25 RÖPORTAJ MURAT GÜLKAN Rahat uyumak İçİn VOB’u kullanıyoruz Türkiye’nin ilk hedge fonlarından Arma Portföy’ün Genel Müdürü Murat Gülkan, kağıt bazında fırsatları değerlendirirken “rahat uyumak” için VOB’u kullandıklarını söylüyor. Yatırımcıların ya çok aşırı riske düşkün ya da çok muhafazakar olduklarını savunan Gülkan ile yatırım stratejilerini konuştuk. A AÇIL SEZEN 26 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 rma Portföy, Türkiye’nin “serbest fon” ya da sık bilinen adıyla “hedge fon” olarak kurulmuş belki de ilk portföy yönetim şirketi. Sermaye Piyasası Kanunu’na göre “nitelikli yatırımcı” sıfatı taşıyan yatırımcılara profesyonel fon yönetim desteği sağlıyor. Genel Müdür Murat Gülkan ise neredeyse tüm piyasa oyuncuları tarafından tanınan ve uzun süredir bu piyasanın içinde etkin şekilde yer almış bir isim. Murat Gülkan ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın profesyonel fon yöneticileri tarafından hangi şekillerde kullanıldığını, yatırımcıya bunları anlatırken yaşadıklarını ve daha etkin bir kullanım için yapılması gerekenleri konuştuk… shortlamanın en pratik yolu olduğu için kontratların hep teorik fiyata göre iskontolu işlem gördüğünü görüyorduk. VOB’u satın alıp gidip nakit piyasayı shortlamak ciddi bir fırsat sağlıyordu. O yıllarda yüzde 2,5 civarında teorik marjlarla gerçek ve teknik anlamıyla arbitraj imkanı tanıyan bir piyasa vardı. Ancak bugün VOB kontrat fiyatlarının teorik fiyattan çok daha az saptığını görüyoruz. Buna göre de index arbitrajının sofistikasyonu da ciddi şekilde arttı. O iskontoyu görebilmek ve icrasını yapabilmek ayrı bir şey. Ama bugün marjlar daraldığı için arbitraj amaçlı kullanım daha az imkan tanıyan bir yapıda. Profesyonel fon yöneticileri açısından Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın kullanımı artık kaçınılmaz bir zorunluluk. Ama özellikle son dönemde arbitraj amaçlı kullanımdan çok risk yönetimi açısından kullanım daha öne çıkıyor gibi görünüyor. Ne dersiniz? Arbitraj amaçlı kullanım azalıyor. VOB ilk başladığında arbitraj imkanı son derece yüksekti. Hisse shortlama imkanı neredeyse hiç olmadığı ve VOB piyasayı Siz fon olarak daha çok hangi amaçla kullanım gerçekleştiriyorsunuz? Biz fon olarak iki türlü kullanıyoruz. VOB’u daha çok hisse senedindeki pozisyonlarınızın betasını nötralize etmek için kullanıyoruz. Örneğin piyasayı beğenmiyoruz, ama bir hisseyi beğeniyoruz. Bu hisse piyasanın daha üzerinde getiri sağlar diye düşünüyoruz ki yılın ilk yarısı özellikle buna çok fırsat tanıdı. Piyasayı beğenmiyorduk ki endeks TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 27 RÖPORTAJ MURAT GÜLKAN hiçbir yere gitmedi. Ama kağıt bazında bazı fırsatları değerlendirirken daha rahat uyumak için bu kontratları kullanıyoruz. Beğendiğimiz hisse senetlerinin en azından bir oranı kadar endeksi VOB’da shortluyoruz. Ayrıca hisse senedinde seçim konusunda da deneyime sahibiz. Türkiye artan bir ölçüde global makro politik gelişmeler ışığında yürüyen bir yapıya geldi. Bu görüşü bir yatırıma çevirmenin de en pratik yolu endekste pozisyon almak, kontratları bunun için de kullanıyoruz. Genelde hep çıkan piyasada para kazanmaya alışmış bir yatırımcı var. Ancak VOB düşen piyasada da para kazanma imkanını getiriyor. Bunu yatırımcıya anlatırken zorlanıyor musunuz? Bizim yatırımcıya anlattığımız paketin tamamı Türkiye için yeni sayılabilir. Bir hedge fon olarak bunun genel yapısından ücretlendirmesinden, müşteriye para kazandırmaya yönelik kurulmasına kadar pek çok müşterinin yeni duyduğu unsurları içeren bir paketimiz var. Bu da onların içinde anlatmaya çalıştığımız yeniliklerden biri. Bizim genellikle birden fazla defa görüşmemiz gerekiyor. Bizim açımızdan mutlak getiri son derece önemli. Borsa yüzde 30 düştü, biz yüzde 20 düştük demek bizim açımızdan mümkün değil. Bu yüzden VOB’a çok ihtiyaç duyuyoruz. VOB kontratları fon getirilerinde nasıl bir avantaj sağlıyor? Yılbaşından itibaren endeks yüzde 5 düşerken biz yüzde 10 getiri sağlamışız. İleri gitmeyen borsada bu enstrümanları kullanıp getiri elde etmenin mümkün olduğunu göstermiş oluyoruz. Biz Kasım ayından bu yana faaliyet gösteren bir fonuz, dolayısıyla aslında getirinin iyi de olsa kötü de olsa değerlendirilmesi için çok yeterli bir süre değildir. Ama ilk sonuçların avantajlı olduğunu görüyoruz. Fotoğraflar: Celal Yıldız 28 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 Türk yatırımcısının kaldıraç kullanımı konusundaki hem iştahını hem de bilincini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yatırımcılar kaldıraç kullanımında son derece iştahlı. VOB’un da birçok yatırımcı için en büyük cazibesinin kaldıraç olduğunu düşünüyorum. Varant alıp satan perakende yatırımcı tipine baktığımızda da hep kaldıracın ön planda olduğunu görüyoruz. Çok yaygınlaşan forex türü ürünlere baktığımız zaman da akıl almaz büyüklükte bir kaldıraç kullanıldığını görüyoruz. Bire 400 kaldıraç kullandıran yerler var… İşte bire 400 kaldıraç kullandığınız zaman öngörünüz doğru çıksa bile volatiliteye karşı dayanma gücünüz olmadığı için doğru çıktığını görecek kadar bile hayatta kalamazsınız. Tek tikte her şeyi kaybedebiliyorsunuz. Zaten tek tikte bu kadar kaldıraç ile para kazanabilen yatırımcı dünyada var mıdır onu da bilmiyorum. Bunları alt alta koyunca Türk yatırımcısının belli bir kesiminin müthiş bir iştahı olduğunu görüyoruz. Bilinci var mı peki? Yok tabii. Yatırımcı profiline baktığımız zaman şöyle bir şey görüyoruz. İki ekstrem arasında dağılıyor. Bir kısmı bire 400 kaldıraca karşı iştahlı, biraz toplama çıkarma yapsa bununla hayatta kalmasının mümkün olmadığını görecek. Diğer bir kesim yatırımcı tipi ise hala en muhafazakar yatırım alışkanlıklarını yapıyor. Negatife geçen faiz oranlarına karşı mevduat ya da döviz tevdiat hesaplarında kaldığını görüyoruz. Bu ikisi arasında doldurulması gereken büyük bir boşluk var. Bunun doldurulmamış olmasının sebebini hem yatırımcıda hem de getiriler konusunda büyük sorunlar yaşayan fon yönetim endüstrisinde aramak gerekiyor. Müşterek bir kabahat var. Yatırımcı bilinçsiz ama bu işi daha iyi yapma iddiasında olan sektörün de hali melali pek de parlak değil. Fon yönetimi açısından döviz sözleşmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizim zaman zaman kullandığımız bir enstrüman. Bazen çıplak pozisyon alıyoruz. Çok da sık kullandığımız bir enstrüman değil ama zaman zaman kullanıyoruz. Reel sektörden çok büyük bir iştah görmediğimizi söyleyebilirim. İki şey geliyor aklıma, biri yakın zamana kadar faizlerin yüksek olmasına bağlı olarak döviz kontratları işlem iştahını kıracak kadar pahalı oluyordu. Bu şu anda ortadan kalkmış durumda. İkinci konu ise Türkiye’de net ihracatçı olan çok az sayıda şirket var. Birçok şirketin kendi doğal bir operasyonel hedge imkanı var. İkisinin net KALDIRAÇLAR KONUSUNDA BÜYÜK BİR İŞTAH VAR, AMA AYNI ÖLÇÜDE YATIRIMCI BİLİNCİ MAALESEF YOK. bakiyesini hedge etmek mümkün olabilir ama birçok şirkette bu net bakiyenin çok yüksek olmadığını sanıyorum. Bu nedenle kullanılmıyor olabilir. Ayrıca son 5 yıldır birkaç kısa dönem hariç, döviz riski almak çok karlı bir şey oldu. 90’ların 2000’li yılların ilk yarısının aksine dövizde short gitmek çok getiri sağlayan bir yaklaşım oldu. Fakat gene de Kasım ayından bu yana da sessiz ve derinden gelen bir devalüasyon görüyoruz. Bu da yatırımcılar açısından iyi değerlendirilmesi gereken bir durum. Çünkü bu kez de döviz pozisyonlarından zarar etmek söz konusu olabiliyor… İlginç bir rakam vereyim, yılbaşından bu yana Türk ve Yunan borsalarını karşılaştırdığımız zaman Türkiye’nin Yunanistan’dan daha kötü performans gösterdiğini görüyorsunuz. Aynı para birimi yani euro cinsinden değerlendirme yaptığımız zaman Türk borsasının getirisinin batmakta olan Yunanistan’ın altında olduğunu görüyorsunuz. Sene başında değerleme yaparken temel alınan değerlerin çoğu değişmiş durumda. Parayı korumanın bu kadar önemli olduğu dönemlerde stratejiyi nasıl oluşturmak gerekir? Yılın ilk yarısı için genel stratejimiz borsayı beğenmiyorduk, ama çok agresif şekilde çıplak bir satış pozisyonu almaya da elimiz gitmedi. Çünkü tüm piyasalarda böyle bir şartlı refleks var. Bernanke vanaları açtığı müddetçe her düşüş bir alış fırsatı olarak gözüküyor. Kağıt bazında pozisyon. Bunun riskini dışarıda bırakabilecek kadar endeks shortlayarak geçirdik. Beklentimiz yılın ikinci yarısında özellikle Fed’in toplantısından sonra varlık fiyatlarında zorlanma başlayabileceği yönünde. Yani ilk yarıda kağıt bazında para kazanmaya çalıştık, yılın ikinci yarısında biraz daha toptan düşüş yönlü hareket bekliyoruz. Opsiyonlar piyasa, yatırımcı ve oyuncular olarak sizin açınızdan neler getirecek? Opsiyonlar yıllardır çok ihtiyacını duyduğumuz bir yatırım aracıydı. Bu ihtiyaç, önce kısmen tezgahüstü piyasadan karşılanmaya başlandı. Ama her tezgahüstü piyasada olduğu gibi, alışsatış spreadlerinin çok yüksek olduğu, karşıdaki kurumun insafına maruz kaldığınız bir fiyatlama görüyorsunuz. Ve o fiyatlamanın ne kadar kötü olduğunu şöyle anlatmaya çalışayım. Hisse shortlamak zor olduğu için Türkiye’de, call opsiyonu almak istediğinizde daha iyi fiyatlama bulabiliyorsunuz, ama put opsiyonu istediğinizde karşıdaki yabancı kurum bunu size çok zor veriyor. Put opsiyonu şöyle bulunuyor. Bazı bankaların özel bankacılık ağlarından bazı büyük yerli yatırımcılar put opsiyonu satıyor. Yani zaten varolan hisse pozisyonu üzerine ya da hisseler ile ilgili kendi bilgi sahibi olduğunu düşündüğü için put opsiyonunun kötü fiyatlamasını bertaraf edecek ölçüde bir güveni var. Ancak böyle satılıyor. Bu put opsiyonları imalattan halka geçene kadar ilginç bir süreç geçiriyor. Alıcıyla burada konuşan genellikle aracı kurumun ya da bankanın ICM departmanı oluyor. O üzerine bir miktar kar marjı koyduktan sonra kendi kardeş kuruluşuna, yani özel bankacılığa veriyor. Özel bankacılık tarafı da buna bir kar marjı ekledikten sonra opsiyon satıcısına iletiyor. Bu kadar kötü fiyata TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 29 RÖPORTAJ MURAT GÜLKAN rağmen opsiyon işlemlerinin oldukça ciddi seviyeye ulaştığını görüyoruz. Dolayısıyla normal işleyiş içinde çalışan bir opsiyon piyasasına çok büyük bir ihtiyaç var. Opsiyonların gelişinde yaşanan ve yıllarca süren gecikmeyi yatırımcılar farklı enstrümanlar ile kapatmaya çalıştılar değil mi? Yıllar süren gecikme var, doğru. Biraz da su akar yolu bulur noktasından hareketle, yatırımcılar bu açığı kapatmak için belli ölçüde varantları kullanmaya başladı. Sunduğu ekonomik yapı açısından tezgah üstü opsiyonlara elimizi pek sürmüyoruz, varantlar bu alandaki ihtiyaçlarımızın çoğunu görüyor. Varant sayısı artıyor, üzerine varant yazılan hisse sayısı da artıyor. Opsiyonlar geldiğinde muhtemelen vadeli işlem kontratlarında olduğu gibi teminat karşılığı işlem görüyor olacak, dayanak göstererek menkul kıymet alıyorsunuz. Bugün dokuz hisse üzerine varant var. Doğal olarak en büyük dokuz hisse üzerine var. Bu büyük bir kısmını karşılıyor. Opsiyonların gecikmesi, yerini başka bir ürünün doldurmasına neden olmuş gibi görünüyor. Varantlarda belli bir likidite var, ama çok da likit değil bu ürünler. Opsiyonlar geldiği zaman aynı hisse üzerine hem varant hem de opsiyon varsa bu likidite hangi ürüne nasıl dağılacak, ben de merak ediyorum. Varantlar ile opsiyonlar arasında nasıl bir fark olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Tezgahüstü piyasalardaki opsiyonların kötü fiyatlandığından söz ettik. Bid- ask spreadlerinin çok yüksek olduğunu görüyoruz bunlarda. Ama genel olarak daha düşük volatilite seviyesinden yani daha ucuza fiyatlama olduğunu görüyoruz. Varantlara baktığımız zaman ise daha pahalı ama bid-ask spread’i çok daha dar. Yani aslında yatırımcı açısından elma-armut gibi oluyor. Birini daha ucuza alıyorsunuz ama satarken de kötü fiyattan satabileceğinizi biliyorsunuz, diğerini daha pahalıya alıyorsunuz, ama sattığınızda da o fiyatı bulabileceğinizi biliyorsunuz. Opsiyonlar nasıl fiyatlanacak bunu göreceğiz, ama bunların bir an önce bu alanda yaşanan çekişmelerin giderilip şeffaf piyasalarda ürünlerin işlem görmeye başlaması gerektiğini düşünüyorum. Çıplak işlem yapma konusunda yaklaşımınız nedir? Opsiyon piyasasında nasıl düzenlenmesi gerekir? Yurtdışındaki örneklere baktığınız zaman metazori işlerin aynı şekilde sonuç vermediğini görüyorsunuz. Yatırımcının sofistikasyon seviyesine uygun ürünleri alıp sattığından emin olmanız lazım. Yurtdışında bir hedge fonu dullara ve yetimlere satamıyorsunuz. Türkiye’de de aynı şekilde bir serbest fonu ancak SPK’nin belirlediği nitelikli yatırımcı profilindeki yatırımcılara satabiliyorsunuz. Opsiyon ve varant gibi daha sofistike ürünlerin de bunları daha doğru anlayabilecek; müşteriyi tanıma kapsamında değerlendirilerek sunulması lazım aracı kurum ve bankaya. SPK bu konuyu da görüşe açtı. Profesyonel yatırımcı gibi ayrımlar oluşturuluyor ki bunlar son derece doğru adımlar. Örneğin bankaların YATIRIMCI İKİ UÇTA YAŞIYOR. YA ÇOK MUHAFAZAKAR YA DA ÇOK BÜYÜK RİSKLER ALABİLECEK KADAR GÖZÜ KARA. son dönemde çok yaygın şekilde kullandığı DCD gibi ürünler var. Bunlar içinde bir döviz opsiyonu barındırıyor. Genellikle mevduat müşterisinden banka aynı zamanda bir döviz opsiyonu almış oluyor. Bunun bedelini yani primini de yatırımcıya daha yüksek bir faiz olarak ödüyor. Ancak yatırımcı bu opsiyonun değerinin ne olması gerektiğini bilinçli bir şekilde hesaplaması mümkün olmadığı için ucuza devamlı opsiyon satıyor. Bu dönemde olduğu gibi kur yukarı gittiğinde de o opsiyonların farklı fiyattan satılmış olması gerektiği ortaya çıkıyor. Bütün bunları içeren yapılandırılmış ürünlerin de müşteriye anlatılması gerekiyor. Her şeyin şeffaf şekilde anlatılması gerekiyor. Yatırımcıya bunu anlatmak çok kolay değil tabii.. Ben eminim çoğu B tipi likit fon müşterisine “Bu fonunuz yıllık yüzde 6 faiz getiriyor, bunun yüzde 4’ünü ücret olarak ödüyorsunuz” diye çok basit cümleyle anlatabilsek bu tablo değişebilir. Ama böyle bir cümle yerine günlük yüz binde bir ücret diye anlattığınız zaman insanların bunu anlamaları zorlaşıyor. Örneğin ana para korumalı fonlar için bunu söylemek mümkün. Çok iyi bir ürün ama kötü kullanılıyor. Şaşırmamak lazım. Çünkü diğer ürünlerin nasıl fiyatlandığını görüyoruz, bunlar için de şaşırmıyoruz. Ama kanun koyucunun tüm bunları rahat, şeffaf, açık bir şekilde düzenlemesi lazım. Uzun süreden bu yana piyasada işlem yapan bir profesyonel olarak bu piyasada sizin tespit ettiğiniz sorunlar neler? Hangi alanlarda adım atılırsa daha avantajlı bir piyasa yapısına kavuşmak mümkün? İkiye ayırarak yanıt verebiliriz. Fonların iç işleyiş süreciyle ilgili olarak sistemin çok iyi işlediğini görüyoruz. Mükemmel olmasa da ihtiyaçların çok önemli bir bölümünü karşılayan bir yelpaze var 30 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 yönünde çok da büyük bir ivme olmadığını görüyoruz. Türkiye’de. İstediğimiz şekilde fon yönetme şansına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Bunların takası, saklaması çok iyi işliyor. Bu açıdan Türk piyasasının altyapısı oldukça iyi. İşin ticari tarafına baktığımız zaman, ülkenin kültürel olarak ihtiyaç duyduğu bir yapı var. Müşteriler açısından iki aşırı uçta durulan bir yapı var. Fütursuzca risk alan bir kesim var. Ve ne kadar kötü getiri olursa olsun çok muhafazakar alışkanlıklarını terk etmeyen bir kesim var. Bu boşluğun kapatılması gerekiyor. Yatırım ürünü, fon gibi unsurlarla ilgili olarak geçmişte bu geçişleri yapan kişilerin de çok memnun olmadığını görüyoruz. Fon endüstrisinin çuvaldızı kendisine batırması gereken bir süreç var, çok düşük getiriler elde edildi bugüne kadar çünkü. Bu kadar yatırım enstrümanı olmasına rağmen vergisel anlamda ürünler arasında farklılık olduğu görülüyor. Bunu bir engel olarak görüyor musunuz? Vergisel olarak çok büyük eksiklikler var. Bizde sermaye piyasası mevzuatı çok büyük gelişim kaydediyor, sürekli daha da iyileşiyor. Vergi mevzuatı ise gerçekten akıl dışı, mantıksız ve çağdışı bir yapıya saplanıp kalmış durumda ve gelişme Verginin hangi alanlarında sorun görüyorsunuz? Saymakla bitmez. Türkiye kadar kazanmadığı paranın vergisini isteyen, para kazanandan ise vergi almayan bir ülke, dünyanın başka bir yerinde var mıdır bilmiyorum. En basitinden BSMV uygulaması var. Hisse aldık, sattık kar ettik, yüzde 5 BSMV. Burada problem oran meselesi değil, sistem meselesi. Aldık sattık kar ettik, bir daha aldık sattık zarar ettik. Net nette mahsuplaşman gerekir, mahsuplaşamıyorsun. Kazandığın bacağından yüzde 5 BSMV ödüyorsun. Aldık sattık kar ettik, aldık sattık zarar ettik, bir daha aldık sattık zarar ettik, yani günü, haftayı, ayı kayıpla kapattık. Mahsuplaşabiliyor muyuz? Hayır. Hala kar bacağından yüzde 5 BSMV ödüyoruz. İstanbul’un finans merkezi olması çabalarının, buraya güzel kamu bankası genel müdürlük binası dikmek gerekmiyor. Bu tür eksikliklerin giderilmesini sağlamak gerekiyor. Bu eksik kaldığı için örneğin bir finans kurumusunuz, varant yapacaksınız Türkiye’de. Varant olsun opsiyon olsun, aldığınız ürüne karşı nakit piyasada bir işlem yapıyorsunuz. Bu ikisinin kar ve zararını mahsup etmesini bekliyorsunuz. Ama vergisel açıdan bu ikisini mahsup edemiyorsanız, Türkiye’de bir opsiyon book’u yapamazsınız. Türkiye’de varant ihraç eden yabancı kurumlar avantajlı, ama yerli kurumlar açısından bu durum dezavantaj, piyasaya girmeyi engelliyor. Hisse senedinde stopaj yok, borsa yatırım fonunda stopaj var, olacak iş değil. Mesele oran meselesi değil. Biraz daha rasyonel bir sistem olması lazım. Zaten genel olarak türev ürünlerin nasıl vergilendirilmesi gerektiği gri bir alan. Bunun netleşmesi lazım. VOB’da yeni sözleşme olarak beklentiniz nedir, hangi ürün gelirse avantaj sağlar? Döviz sözleşmesi tarafında bankalarda ikame olarak değerlendirilebilecek ürünler de var. Bence o tarafta büyük bir sıkıntı yok. İyi fiyatlanan piyasalardan bir tanesi. Ama ihtiyaç duyulan nokta, hisse bazlı vadeli işlemlerdir (single stock futures). Burada da sorunların ve çekişmelerin bir an önce sonuçlandırılmasında büyük fayda var bence. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 31 DOSYA KURBAN BAYRAMI İÇİN VADELİ CANLI HAYVAN KONTRATLARI GELİYOR İstanbul Ticaret Borsası ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, dünyada bir ilki hayata geçirmek için kolları sıvadı. Her kurban bayramı döneminde hareketlenen canlı hayvan piyasasında fiyat istikrarı adına önemli bir adım geliyor... Kontrata sadece Türkiye değil, Körfez ülkelerinden de ilgi bekleniyor. T 32 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ürkiye’nin en büyük ticaret borsalarından biri olan İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) ile ülkemizin ilk ve tek türev borsası olan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda (VOB) bugünlerde ekstra bir telaş var. Bu iki kurum, dünyada bir ilki gerçekleştirmek; Kurban Bayramı Vadeli Canlı Hayvan Kontratı’nı hayata geçirmek için hummalı bir çalışma içinde. İki kurum arasında prensip anlaşmasına varıldı. Şu anda bu işin altyapısının kurulması için gerekli çalışmalar yapılıyor. Bütün gayretler, bu işi bu yılki Kurban Bayramı’na yetiştirebilmek için... Dünyada büyükbaş canlı hayvan vadeli sözleşmelerinin işlem gördüğü birkaç önemli borsa var. Amerika’da günlük işlem hacmi 2.5 milyar doları buluyor. Türkiye’de her yıl Kurban Bayramı dolayısıyla yaklaşık 400 bin büyükbaş hayvan kesiliyor. Bu kadar büyük bir hareketlilikte standart eksikliği yüzünden çoğu zaman kaos havası hakim oluyor. Büyükbaş hayvan varlığı konusunda ciddi bir açığı bulunan Türkiye, geçen yıl önemli ölçüde canlı hayvan ithal etmesine rağmen dünyanın en pahalı etini tüketen ülkelerden biri olmaktan kurtulamadı. Bu nedenle Kurban Bayramı vadeli canlı hayvan kontratının bu piyasanın disiplini için önemli bir işlev görmesi bekleniyor. İstanbul Ticaret Borsası’nın Başkanı Atilla Sümer, bu konuda çok heyecanlı. VOB’da işleme açılacak Kurban Bayramı Vadeli Canlı Hayvan Kontratı’nın bir parçası olarak Türkiye’de bir ilki başarmak istediklerini söylüyor ve ekliyor, “Bu işte başarılı olacağımıza yüzde 100 inanıyorum.” İstanbul Ticaret Borsası’nın, 1954’te Sütlüce’de hizmete başlayan canlı hayvan ve et şubesi, Haliç’in temizlenmesi projesi kapsamında 1989’da Tuzla’ya taşındı. 132 dönüm üzerine kurulu Tuzla padokları, bugün Avrupa’nın en modern tesisi olarak gösteriliyor. İstanbul Ticaret Canlı hayvan pİyasasına İstİkrar getİrecek VOB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, vadeli canlı hayvan vadeli sözleşmesi için güçbirliği yaptıkları İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Atilla Sümer’i ziyaret etti. Bu İşe sosyal sorumluluk gözüyle bakıyoruz Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez Son dönemde Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok ülkede şu tartışılıyor: Borsalar sadece finans sektörüne hizmet eden kurumlar mıdır? VOB’un kuruluş felsefesinde çiftçiden iş dünyasına kadar reel kesimin iş yapma kapasitesini artırma iddiası var. İstediğimiz gibi çalışmasa da üreticinin önünü görmesini amaçlayan vadeli tarımsal ürün kontratları, iş dünyasına kur riskine karşı korunma imkanı sağlayan döviz kontratları hep bu çabanın ürünleri. AMAÇ PARA DEĞİL Bugün İstanbul Ticaret Borsası ile hazırlık çalışmalarını yürüttüğümüz canlı hayvan vadeli kontratına da bu gözle bakıyoruz. Böyle bir adım atarken ön plana çıkardığımız noktanın para kazanmak olmadığını anlatmak istiyoruz. Yeni bir piyasa oluşturarak canlı hayvan işiyle uğraşan on binlerce insanımızın yaşam kalitesini yukarı taşımayı hedefliyoruz. Hazırlıklarımız tamamlanınca gerekli izinler için düzenleyici otoritemiz Sermaye Piyasası Kurulu’na başvuracağız. Borsası’nı bu konuda iddialı kılan, işte Tuzla’daki bu tesisin büyüklüğü… İstanbul Ticaret Borsası ve VOB, bu kontratların nasıl kullanılacağını aktarmak için canlı hayvan komisyoncularından başlayarak, piyasadaki muhataplara eğitim vermeyi hedefliyor. Eş zamanlı olarak, Kurban Bayramı’nda büyük ölçekli alım yapan kurum ve kuruluşlar ziyaret edilerek bu konu anlatılacak. Sİstem nasıl İşleyecek? VOB’da hayata geçirilmesi planlanan canlı hayvan vadeli kontratının nasıl çalışacağını kısaca şöyle özetlemek mümkün… • İstanbul Ticaret Borsası tarafından özellikleri belirlenmiş (yaşı, cinsiyeti vs.) bir büyükbaş hayvan, VOB tarafından tasarlanacak vadeli işlem sözleşmesine dayanak varlık olacak. • VOB’da işleme açılacak vadeli kontratların vadesi Kurban Bayramı olacak. • Kurban Bayramı’nda İstanbul’da büyükbaş hayvan satmak isteyen besiciler, VOB’u kullanarak arz edebilecekleri kadar canlı hayvanı, bir iki ay önce, belirlenen kilogram fiyatından satabilecek. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Atilla Sümer Türkiye her Kurban Bayramı döneminde büyük zorluklar yaşıyor. Hayvan sevkiyatı büyük sıkıntı. Anadolu’dan Avrupa’ya geçişler ve tersi trafik büyük problem. Fiyat dalgalanmaları bir başka istikrarsızlık kaynağı. Biz, alanın da satanın da memnun olacağı bir sistem kurmak istiyoruz. VOB’la yapacağımız işbirliği ile büyükbaş canlı hayvan işi yapan herkesin önünü görmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bugünkü sistemde Anadolu’dan İstanbul’a satmak için hayvanı getiren, ne kadara satacağını, kaç tane satacağını bilmeden giriyor pazara. Talep ne olursa ona göre satıyor. Bazen mal elinde kalıyor. Biz bu vesileyle besicinin, canlı hayvanın gelecekteki fiyatını ve ne kadar talep olduğunu bilerek iş yapmasını sağlayacağız. İstanbul’a gelen hayvan, satılmış hayvan olacak. Hayır kuruluşları ve marketler başta olmak üzere toplu alımların da devreye girmesiyle piyasaya istikrar gelmesi sağlanacak. YENİ KONTRAT, MEHMETÇİK VAKFI, TÜRK HAVA KURUMU GİBİ BÜYÜK ALICILARA FIRSAT TANIYOR • Aynı şekilde, Kurban Bayramı için büyükbaş hayvan almak isteyenler, yine VOB’u kullanarak çok önceden ihtiyaçlarını karşılayabilecek. • Mehmetçik Vakfı , Türk Hava Kurumu ve süpermarketler gibi büyük hacimli kurban alıcısı kurumlar da bu işlemi yapabilecek. • Alım satım yapmak için bir aracı kurumda hesap açtırıp teminat yatırmak ve emir vermek yeterli. • Vade sonu geldiğinde satıcılar büyükbaş hayvanlarını İstanbul Ticaret Borsası’nın Tuzla padoklarında alıcılara teslim edecekler. Kilogram hesabıyla gerekli ödemeyi yapan alıcılar da aldıkları hayvanı kesim için götürebilecekler. Bu işlemde Ticaret Borsası’nın uzmanları alıcı ile satıcıya danışmanlık yapacak ve sadece standart tescil ücreti alacak. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 33 DOSYA BAYRAMLIK KURBANI aylar ÖNCESİNDEN ALMA İMKANI EMİR ÇETİNKAYA S. SEMİH ATEŞ Sözleşme, Araştırma ve İstatistik Müdürlüğü sozlesme@vob.org.tr Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası bünyesinde açılacak olan fiziki teslimatlı canlı hayvan sözleşmesi, et fiyatlarının çok tartışıldığı Türkiye için önemli bir adım olacak. Dünyanın birçok büyük borsasında da bulunan sözleşme, Türkiye’nin hayvancılık potansiyeli açısından da önemli fırsatlar sunuyor... B 34 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 u yeni sözleşme Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda işlem gören diğer vadeli işlem sözleşmelerinden farklı olarak senede bir kez işleme açılacak ve üç aylık bir sürede işlem görecek. Böylece yatırımcılar, Kurban Bayramı’nın üç ay öncesinden büyükbaş kurbanlık fiyatlarını takip edebilecek ve kurban alıp satabilecek. Bu sözleşmede; • Uzun pozisyon alan yatırımcı, teslim tarihinde İstanbul Ticaret Borsası’nda (İSTİB) canlı hayvanını teslim alabilecek ve eğer isterse ücretini ödeyerek hayvanını hijyenik şartlarda mezbahada kestirebilecek. • Kısa pozisyon alan yatırımcı, teslim tarihinde İstanbul Ticaret Borsası’nda (İSTİB) canlı hayvanını teslim edebilecek. yapılmış olması, • Üç ay önceden kurban fiyatlarını sabitleme olanağı, • Güvenli ve şeffaf hayvan alım satım ortamı sağlaması, • Pazarlama ve nakliye maliyetlerinin azalması. Söz konusu sözleşmenin işleme açılmasının aşağıda sıralanan faydaları beraberinde getirmesi bekleniyor: • Hayvanların standartlarının belirlenmesi, • Hayvanların sağlık kontrollerinin TÜRKİYE’DEKİ CANLI HAYVAN SAYISI Amacı Kurban Bayramı öncesinde küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara olan talebin arttığı görülüyor. Talep artışı ile birlikte canlı hayvan fiyatlarındaki oynaklıklar da artıyor. Canlı hayvan sözleşmesi, fiyat oynaklıklarına karşı hem üretici hem de tüketicilere korunma imkanı sağlıyor. Ayrıca piyasa oyuncuları bu sözleşmeler ile üç ay önceden kurban fiyatlarını takip edebilecek. Türkiye’deki toplam sığır sayısını oluşturan sığır ırklarını üç ana başlıkta incelemek mümkün: • Yerli Sığır Irkları • Kültür (Safkan) Sığır Irkları • Melez Sığır Irkları Yerli Sığır Irkları: Türkiye’deki yerel hayvanların oluşturduğu ırktır. Yerli ırklar yüzyıllardır yetiştirildikleri çevrenin koşullarına uyum sağlamış, verimleri düşük fakat dayanıklı ve olumsuz çevre koşullarında üreyebilen hayvanlardan oluşur. Bu grubun içine giren hayvan türleri ise; Yerli Kara, Bozırk, Güney Sarısı, Güney Anadolu Kırmızısı (Kilis Sığırı) ve Doğu Anadolu Kırmızısı’dır. Kültür (Safkan) Sığır Irkları: Sığır yetiştiriciliğinde 18.yy’da bilimsel yöntemlerin uygulamaya geçmesi ile birlikte kültür sığır ırklarının geliştirilmesi çabaları da başlamıştır. Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde süt, et ya da kombine olarak sığır cinsi hayvanların verimliliklerinin artırılması amacıyla, toprak, iklim ve ekonomik yapının yardımı ile (belirli bir amaca doğru) ıslah edilmiş hayvanların oluşturduğu ırklardır. Ülkemizdeki kültür ırklarının sayısı, ithal edilmek suretiyle gelen kültür ırklarının üretilmesi ile arttırılmıştır. Et ve süt verimi yerli ve meleze göre daha yüksek olan ırklardır. Kültür Sığır Irkları kendi arasında üç alt başlığa ayrılır: • Sütçü Sığır Irkları: Holstein, Jersey, Angler, Guernsey • Etçi Sığır Irkları: Angus, Hereford, Shorthorn, Charolais • Kombine Sığır Irkları: Montofon, Simental, Esmer Melez Sığır Irkları: Kültür ırkları ile yerel ırkların ya da farklı kültür ırklarının birbirleriyle melezlenmesi ile elde edilen sığır ırklarının oluşturduğu gruptur. Yerli ırklara oranla süt ve et verimi daha yüksek ırklardır. Ülkemizdeki büyükbaş hayvanlar bu üç ırkın bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Türkiye’de 2008 yılında yerli sığır ırkı 2.850.710 adet iken 2009 yılı itibarıyla %9 azalarak 2.594.334 adede geriledi. Kültür (safkan) sığır ırkındaki hayvan sayısı ise 2008 yılında 3.554.585 adet iken 2009 yılında %5’lik artışla 3.723.583 adede yükseldi. Hayvan sayısındaki azalmaya rağmen kültür sığır ırkındaki sayısal artış Türkiye’deki genel hayvan veriminin artmasını sağladı. Melez sığırlarda ise 2009 yılında 2008 yılına Tablo - 1 göre %1 azalış söz konusu oldu. 2005 ve 2009 yılları arasındaki dönemde Türkiye’deki sığır ırklarının değişimi Tablo-1’de yer alıyor. Türkiye’de üretilen sığır sayısının bölgelere göre dağılımı sağdaki tabloda bulunuyor. Ege Bölgesi 2008 yılı itibarıyla %15,13 pay ile en fazla sığır varlığı olan bölge durumunda. Bunun nedeni kesimhanelerin batı bölgelerde yoğunlukta olması ve et ticaretinin bu bölgelerde yapılması olarak görülebilir. Ayrıca et ve süt üretimi yapan kurumların üretim için ülkenin batısını seçmeleri bu bölgelerdeki hayvancılığın artmasına sebep oluyor. (Tablo -2) Türkiye’de 2009 yılında bir önceki yıla göre büyükbaş hayvan sayısı %1,2 azaldı. Buna bağlı olarak et ve et mamullerinde de 2009 yılında bir önceki yıla göre %12,2 oranında azalış gözlemlendi. Tablo -3’de 2005-2009 yılları arasında ülkemizdeki toplam sığır, toplam kesilen sığır sayısı ve üretilen toplam sığır eti miktarları yer alıyor: 2008 yılında 10.859.942 olan toplam Tablo - 2 sığır sayısının %1 azalarak 2009 yılında 10.723.958’e gerilediği görülüyor. Türkiye’deki sığır varlığının dünya sığır varlığına oranı 2005-2009 yılları arasında en düşük %0,78 en yüksek %0,81 olarak hesaplanmış durumda. Dünyada 2005 ve 2009 yılları arasında canlı sığır sayısında genel olarak artış söz konusu oldu. Tablo -4’te 2005 ve 2009 yılları için dünyada en çok sığır varlığına sahip ülkeler ve Türkiye’deki sığır sayısına ilişkin veriler bulunuyor. Tablo - 3 Tablo - 4 TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 35 DOSYA İTHALAT VE İHRACATTA BULUNAN SINIRLAMALAR ET FİYATLARI ÜZERİNDE ETKİLİ OLUYOR. Tablo - 5 İTHALAT VE İHRACAT Türkiye’de hayvan ithalatı ve ihracatında genel olarak bir sınırlama bulunuyor. Bunun nedeni ise yurtiçindeki hayvan varlığını ve sağlığını korumak. Türkiye’deki hayvan hastalıkları ve hayvan sayısının yetersizliği nedeniyle hayvan ihracatı çok fazla yapılmıyor. Daha çok damızlık hayvanlar üzerine ithalat yapılırken, ihracatta sınırlama var. Gen kaynaklarının korunması amacıyla damızlık büyükbaş ve küçükbaş hayvan ihracatı “İhracı Ön İzne Bağlı Mallar Listesi” ne dahil edilmiş durumda. İhracat işlemleri 22.12.1995 tarih ve 95/7623 sayılı İhracat Rejimi Kararı’na istinaden 19 Eylül 1996 tarih ve 22762 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ (İhracat 96/31) çerçevesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ön iznine tabi durumda. İthalatta ise 1996 yılında ortaya çıkan deli dana hastalığından sonra alınan tedbirler kademeli olarak kaldırılıyor. İthalat yapılabilecek bölgeler hastalıklardan arındırılmış bölgeler. Bu kapsamda, ABD (Teksas, Alabama ve Washington eyaletleri hariç), Brezilya (Parana Bölgesi hariç), Uruguay, Arjantin (Corrientes ve Misiones bölgeleri hariç), Şili, Yeni Zelanda, Avustralya, İzlanda, Norveç, Estonya, Litvanya, Letonya, Macaristan, Finlandiya (Northern Ostrobothnia Bölgesi hariç), İsveç (Vastmanland Bölgesi hariç), Yunanistan (Kilkis, Pella, Selanik, Serres ve Voreio Bölgeleri hariç), Avusturya (Schärding, Bludenz, Bregenz, 36 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 Hallein, Gmünd, Bregenz, SalzburgUmgebung, Perg, Lienz, St.veit/Glan (Sankt Veit an der Glan), Kirchberg/ krems (Kirchdorf an der Krems) ve Wiener Neustadt’tan Bölgeleri hariç) canlı hayvan girişlerine izin veriliyor. İthalat izni öncelikle, 29.06.2010 tarih ve 27626 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2010/623 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 31.12.2010 tarihine kadar 100.000 tonluk canlı sığırın yüzde 0 gümrük tarifesi üzerinden Et Balık Kurumu’na verilmiş durumda. Daha sonra ise özel sektöre 13.08.2010 tarih ve 27671 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2010/756 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kasaplık canlı sığır yüzde 40 gümrük vergisi üzerinden ithalat izni çıktı. 19.09.2010 tarih ve 27704 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2010/822 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kapsam genişletildi ve gümrük vergi oranları yüzde 20 ile yüzde 30 oldu. 28.10.2010 tarih ve 27743 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2010/972 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile tekrar düzenlemeye gidildi. En son 22.12.2010 tarih ve 27793 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2010/1155 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kasaplık sığırların gümrük vergisi yüzde 10 artırılarak yüzde 40’a yükseltildi. 31 Aralık 2010 itibarıyla kasaplık ve besi büyükbaş hayvan ithalatında gümrük vergilerinin yüzde 135’e, et ithalatında ise yüzde 225’e çıkması beklenirken, 31.12.2011 tarihine kadar gümrük vergilerinin tedrici olarak artırılacağı Tarım Bakanlığı tarafından dile getirildi. Türkiye’deki sığır eti ve canlı sığır ithalat ve ihracatına ilişkin veriler Tablo - 6 Tablo - 7 sırasıyla Tablo 6 ve 7’de yer alıyor. Damızlık hayvanların yurt dışına çıkmasında kısıtların olması, kasaplık canlı hayvanlarda ise şap ve diğer hastalıklardan dolayı yurtdışından talep gelmemesinden dolayı Türkiye’nin et ve büyükbaş canlı hayvan ihracatı yok denecek kadar az. Fakat küçükbaş hayvancılıkta az da olsa Arap ülkelerine ihracat söz konusu. Önceki sayfadaki Tablo -6-7’de bulunan veriler incelendiğinde ithalatta kısıtlamaların kaldırılması sonrasındaki son iki yıl (2010 ve 2011 ilk çeyrek) içerisinde ithalatta hızlı bir artış gerçekleştiği ve canlı hayvan ve sığır eti ithalatına ödenen paranın toplam 771 milyon doları bulduğu görülüyor. Dünya Borsalarında Canlı Hayvan Sözleşmeleri ve İşlem Hacimleri Yurt dışında canlı hayvan sözleşmeleri ağırlıklı olarak Amerika’da Chicago Mercantile Exchange (CME) ve Brezilya’da BM&F Bovespa (BM&F) borsalarında işlem görüyor. CME ve BM&F’deki canlı hayvan vadeli işlem sözleşmeleri kasaplık sığır ve beslemelik sığır olmak üzere iki çeşit. CME’de canlı kasaplık sığırlar üzerine olan sözleşmeler fiziki teslimatlı yapılırken beslemelik sığır üzerine olan sözleşmelerde daha çok nakdi uzlaşma söz konusu. BM&F’de ise kasaplık sığır sözleşmeleri duruma göre fiziki teslimatla kapatılabildiği gibi nakdi uzlaşmayla da kapatılabiliyor. Avustralya’da Sydney Futures Exchange’te (SFE) sığır eti üzerine vadeli işlem sözleşmesi açılmıştır ve uzlaşma şekli nakdi uzlaşma. Bu üç sözleşme arasında en yüksek işlem hacmine sahip olan sözleşme CME’de işlem gören fiziki teslimatlı canlı hayvan sözleşmesi. 2004-2010 yılları arasında CME fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesinin işlem hacmi adet cinsinden ortalama %18 artış gösterdi. Tablo - 8 SINIRLAMALARIN KALDIRILMASI SONRASI İTHAL EDİLEN ETİN TÜRKİYE’YE MALİYETİ YÜKSELDİ. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 37 DOSYA VOB�Fiziki�Teslimatlı�Canlı�Hayvan�Vadeli�İşlem�Sözleşmesi�Özelikleri CANLI HAYVAN KONTRATLARINDA FİZİKİ TESLİMAT İSTANBUL TİCARET BORSASI’NDA OLACAK Dayanak�Varlık 24-42 aylık, ağırlığı 450-550 kg arası olan, Türkiye’de doğmuş, sağlıklı, dezenfeksiyon belgesi ve veteriner sağlık raporu bulunan, hayvan pasaportuna sahip ve kulak küpeleri olan canlı erkek sığırdır. Fİzİkİ Teslİmat Sürecİ VOB’da açılması planlanan fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesinin fiziki teslimatı İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Canlı Hayvan ve Et Şubesi’nde yapılacak. Teslimata başlanılmadan önce satıcı tarafın teslimat bildiriminde bulunması gerekiyor. Teslimat bildiriminin süresi de son işlem günü ve son işlem gününden önceki iki iş günü oluyor. Satıcı tarafın yükümlülüğü; teslimat günleri ve saatleri içerisinde hayvanlarını İSTİB’e getirmek. Hayvanların teslime uygun olup olmadıklarının belirlenmesi İSTİB yetkililerince yapılacak. Nakliye ve sigorta satıcı tarafa ait.Alıcı tarafın yükümlülüğü ise; vade sonu uzlaşma fiyatından hesaplanan canlı hayvan tutarını hesabına yatırmak. KDV ödemesi ise alıcı tarafa ait ve fiziki teslimat sırasında satıcıya ödeniyor. Teslimat, satıcı ve alıcı tarafın karşılıklı yükümlülükleri yerine getirdikten sonra tamamlanıyor. Satıcı Kurban Bayramı’ndan sonraki ilk iş gününde parasını çekebilecek. Alıcı ise Kurban Bayramı’nın ilk üç günü içersinde hayvanını teslim alır. Alıcı eğer isterse, İSTİB tesislerinde belli bir ücret karşılığında hayvanını kestirebilir. 38 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 Son işlem günü, sözleşmenin alım satımının yapılabileceği son günü gösterir. Fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesinin son işlem günü, bayram arifesinden önceki ikinci iş günüdür. Yurt içi piyasaların resmi tatil nedeniyle yarım gün olması durumunda son işlem günü bir önceki iş günüdür. Sözleşmenin�Büyüklüğü�(1�Adet�Sözleşme) Sözleşme büyüklüğü 500 kg’dır. 2010 yılında ise 2009 yılına göre %29 artış oldu. BM&F fiziki teslimatlı canlı hayvan sözleşmelerinin adet bazında işlem hacmi 2004-2010 yılları arasında ortalama %12 artarken, 2010 yılında 2009 yılına göre %38 arttı. Yanda bulunan FOI ve FIA verilerinden oluşturulmuş grafikte dünyadaki canlı hayvan vadeli işlem sözleşmelerinin adet bazında işlem hacimleri bulunuyor. Tablo -8’de, CME Fiziki Teslimatlı Canlı Hayvan Vadeli İşlem Sözleşmesi ile BM&F Fiziki Teslimatlı Canlı Hayvan Vadeli İşlem Sözleşmesi Özellikleri yer alıyor. Son�İşlem�Günü Fiziki�Teslimat�Esnasında Fiziki teslimata konu olan canlı hayvanın ağırlığı, %8 tokluk firesi düşüldükten sonra bulunan net ağırlıktır. Sözleşme büyüklüğüne ±%10 tolerans limiti uygulanır (Sözleşme büyüklüğü 500 kg olduğu için tolerans limiti 450 kg-550 kg arasındadır).Örnek: 580 kg canlı hayvanın net ağırlığı 533,6 kg’dır. Net ağırlık (533,6 kg) tolerans limitleri (450 kg-550 kg) içinde olduğu için hayvan ağırlık açısından fiziki teslimata uygundur. Fiyat�Kotasyonu Büyükbaş canlı hayvanın 1 kg’nın fiyatı TL cinsinden değeri virgülden sonra iki basamak halinde kote edilir. (Örnek: 13,01; 13,02 gibi). Vade�Sonu Fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesinin vadesi, fiziki uzlaşmanın yapılacağı her kurban bayramından sonraki ilk iş günüdür. Teslimat�Günü Teslim tarihi, fiziki teslim öngören sözleşmelerde dayanak varlığın fiziken teslim edileceği tarihtir. Fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesinin teslim tarihleri kurban bayramından önceki gün ile bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günleridir. Teslim tarihleri Borsa tarafından değiştirilebilir Teslimat�Yeri İstanbul Ticaret Borsası’nın Canlı Hayvan ve Et Şubesi’dir. Vade�Ayları Fiziki teslimatlı canlı hayvan vadeli işlem sözleşmesi her yıl tek vade ayı olarak işleme açılır. Sözleşmenin�İşleme�Açılma�Zamanı Yeni bir sözleşme, vade sonundan üç ay öncesine denk gelen ayın ilk iş gününde işleme açılır. Örnek: Vade sonu 10 Kasım olursa, sözleşme 1 Ağustos’ta işleme açılır. Teslimat�Saatleri Teslim günlerindeki teslim saatleri 08:00-18:00’dir. Teslimat�Bildirim�Günleri Son işlem günü ve son işlem gününden önceki iki iş günüdür. Vade�Sonu�Uzlaşma�Fiyatı •Son�işlem�gününde�14:00-17:00�saatleri�arasında�Borsamızda� alım-satım sonucu oluşan tüm fiyatların ağırlıklı ortalaması vade sonu uzlaşma fiyatı olarak kullanılır. Eğer uzlaşma periyodu içerisinde 10’dan az işlem yapıldıysa, seans içerisinde geriye dönük olarak bulunan son 10 işlemin fiyatlarının ağırlıklı ortalaması alınır. •Son�işlem�gününde�10�adetten�az�sayıda�işlem�gerçekleşmişse,� gerçekleşen işlemlerin ağırlıklı ortalaması uzlaşma fiyatı olarak ilan edilir. Son işlem gününde yukarıda belirtilen yöntemlere göre uzlaşma fiyatının hesaplanamaması veya bu şekilde hesaplanan uzlaşma fiyatının piyasayı yansıtmadığına Uzlaşma Fiyatı Komitesi tarafından kanaat getirilmesi durumunda, aşağıda belirtilen yöntemler tek başına ya da birlikte kullanılarak günlük uzlaşma fiyatı tespit edilebilir: a-�Bir önceki günün uzlaşma fiyatı, b�-Seans sonundaki en iyi alış ve satış kotasyonlarının ortalaması, Yukarıdaki yöntemlerle belirlenen vade sonu uzlaşma fiyatı en yakın fiyat adımına yuvarlanır. Minimum�Fiyat�Adımı 0,01 Minimum fiyat adımının değeri 5 TL’ye karşılık gelmektedir. Teslimat�Ayları Tüm aylar. Uzlaşma�Şekli Fiziki uzlaşmadır. RÖPORTAJ MUSTAFA YARDIMCI Tarım ve hayvancılık 4 YIL SONRAKİ ÜRÜNÜ SATABİLECEĞİZ Edirne Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Yardımcı, tarım ve hayvancılıkta envanter çıkarılması gerektiğini belirterek “VOB’da devreye girecek yeni sözleşmeler sayesinde çiftçi 4 yıl sonraki ürününü satma şansına sahip olacak” diyor. T H. NAZLI AYDOĞAN 39 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ürkiye artık bir buğday deposu değil”. Bu söz konunun uzmanlarından. Bu sözün dayanağı olan rakamlara baktığımızda ise uzmanların bu söylemlerinde haksız olmadıklarını görüyoruz. Geçmişte kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi konumda olan Türkiye uygulanan yanlış politikalar nedeniyle net ihracatçı konumdan çıkarak net ithalatçı konumuna gelmiş bir ülke. Son 8 yılı baktığımızda tam 6 yıl üst üste Türkiye’nin tarım ürünleri ithalatı ihracatını geçti. 2008’de tarımsal ithalat 6,4 milyar dolar, tarımsal dış ticaret açığı ise 2,3 milyar doları bularak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. 2009’da küresel kriz nedeniyle gerileyen ithalat, 2010’da yeniden tırmanışa geçti ve bu rakam 6,5 milyar dolara ulaştı. 2011 yılının ilk beş ayında da tarım ürünleri ithalatı ve dış ticaret açığının 2.5 milyar dolara dayanması da bu kötümser senaryoları destekler nitelikte. Peki ya hayvancılıkta durum nedir? TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yardımcı ile tarım ve hayvancılığı konuştuk. Tarım ve hayvancılıkta bugün geldiğimiz nokta ile ilgili kısa bir değerlendirme yapar mısınız? Maalesef Türkiye Tarım ve hayvancılıkta çok parlak bir noktada değil. Türkiye, tarım ve hayvancılıkta doğru politikalar üretebilseydi eğer bugün kayıptan çok 4-5 kat daha ileride olabilirdi. Bu kaybın en önemli nedeni ise Türkiye’de hala tarım ve RÖPORTAJ MUSTAFA YARDIMCI hayvancılığın bir envanterinin çıkarılmamış olmasıdır. Doğru bir politika üretemedikçe Türkiye uzun süre bırakın ihracat yapmayı kendi kendine yeten bir ülke konumuna bile gelemeyecek. Tarım Bakanlığı, sürekli Türkiye’nin tarım ve hayvancılık envanterini çıkardığından bahsediyor. Bakanlık sadece Türkiye’nin ürün desenini çıkardı. Envanter tarım ve hayvancılık yapılan arazilerin kime ait olduğuna ve bu arazilerde neler yetiştirildiğine yönelik kapsamlı bir bilgidir. Bugüne kadar çıkmaması kayıptır. Tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da Türkiye sıkıntılı bir sürece girdi. Yıllar sonra Türkiye yeniden ithal etle karşı karşıya kaldı. Hükümetin hayvancılık politikaları hakkında neler söylersiniz? Hayvancılığa gelince ise o içler açısı işte. Bugün 72 milyonluk Türkiye’yi 7-7,5 milyonluk Bulgaristan’dan et ithal hale getirirseniz söyleyecek hiç bir şey kalmamış demektir. Peki, neden bakanlık et ithalatının yolunu açtı? Çünkü Türkiye’de hayvan kalmamıştı. Bakanlık bunu kabul etmese de durum buydu. İthalatın amacı neydi? Etin ucuzlaması. Et ucuzladı mı? Hayır. İthalat amacına ulaşmadı. Peki, niye hala ithalat devam ediyor? Kimse üzerine alınmıyor. Bu aşamaya gelinene kadarki unsurları saydınız. Peki bundan sonra ne olacak? Ya da neler yapılmalı? Yaşanan sıkıntıları anlatmaya çalıştık. Bundan sonra yapılacak en önemli iş Türkiye’nin tarım ve hayvancılık envanterini çıkarmak olmalıdır. Teknoloji çağında hala 1960’larda elle doldurulan defterlerdeki kadar data ve bilgiye sahip değiliz. Maalesef, Türk tarımı ve hayvancılığı için acı bir tablo. Bugün Türkiye yağlı tohumlara yılda 4,5 milyar dolar civarında döviz ödüyor. Yağlı tohumlarda tamamen ithalata bağlıyız. Ürettiğimizin tam 1,5 katını ithal ediyoruz. Yağlı tohumlar, petrolden sonra en çok döviz çıktısı olan kalem. Türkiye’nin 2023 hedefinde tarımda Avrupa’nın beşinci büyük ülkesi olma hedefi var. Bunu tutturmak mümkün mü? Türkiye’nin tarım ihracatı 8,5 milyar dolar civarında. Bugün Hollanda gibi neredeyse Konya büyüklüğünde bir ülkenin 52 milyar dolarlık tarım ürünü ihracatı var. Türkiye’de tarım için her şey var. Ama doğru politikalar ve hedefler yok. Biz neyi satacağımızı, nereye ve kime satacağımızı 40 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 BUGÜNE KADAR TÜRKİYE’DE TARIM VE HAYVANCILIĞIN ENVANTERİNİN ÇIKMAMASI KAYIPTIR. bile henüz tam olarak bilmiyoruz. Tarım tam da bu noktada. Bir hedef koyuyoruz ama hedefe nasıl ulaşacağımız konusunda bir yol haritamız ve stratejimiz yok. Türkiye gıda fiyatlarında yükseliş senaryolarına nasıl hazırlanmalı? Bana göre geleceğin yıldız sektörü tarım ve gıda olacak. Biz nasıl hazırlanırız bilmiyorum. Bu plansızlık, bu kadro ve bu anlayışla çok zor görünüyor. Şimdi elimizdeki bu arazilerle 72 milyonu doyuramıyoruz, 100 milyon olunca nasıl doyuracağız? Bunun hesabını kim yapıyor merak ediyorum. Türkiye dünyanın en büyük fındık üreticisi. Ancak fındığın borsası Hamburg’da. Fındığı biz üretiyoruz, dünyaya satıyoruz, fiyatı ise Hamburg belirliyor. Bu olacak iş mi? Biraz da VOB tarafından bahsedelim. Emtiaların VOB’da işlem görmeye başlaması çiftçi, tüccar ve sanayiciyi nasıl etkileyecek? Emtiaların vadeli işlem borsasında işlem görmesi öncelikle çiftçinin önünü görmesini sağlayacak. VOB’da çiftçi henüz üretmediği gelecekteki birkaç yıllık ürününü satabilir. Tüccar ve sanayici de bir ürünün gelecekteki fiyatını görebilir. Çiftçi, tüccar ve sanayici açısından bu önemli bir veridir. Zaten sanayinin önündeki en büyük handikap önünü görmemesidir. Yarın buğdayın, pamuğun ya da yağın ne kadar artıp düşebileceğini kim bilebilir ki? Ancak, tarım ürünlerinin borsada işlem görmesi durumunda çiftçide ileride üreteceği ürünleri piyasada satabilecek, planını ona göre yapabilecek. Tüccar ve sanayici de bir ürünün 4 yıl sonraki fiyatını görerek alım yapabilecek, maliyetlerini hesaplayabilecek. LİSANSLI DEPOCULUK Lisanslı Depoculuk VOB ile gündeme girdi. Bu konuda ne söylemek istersiniz? TOBB ve TMO’nun ortak olduğu Lidaş adında bir lisanslı depoculuk şirketimiz var. Kuruldu, çalışıyor, depolarımız hazır. ELİDAŞ var, bunun dışında fındığın lisanslı depoculuğu kurulma hazırlığında. Ne yazık ki hala devlet lisanslı depoculuğun önündeki en büyük engel. Lisanslı depoculuğun bu kadar zamandır start alamamasındaki neden devlet kurumlarının çalışmaması, ağır bürokrasi ve hantal yapı. Biz sanayici ya da tüccar olarak elimizi taşın altına koyarak üstümüze düşeni yapsak da ağır ve hantal bürokrasi hızlı yol alamıyor. Şunu da unutmayalım ki, ürün ihtisas borsası kurulmadan da bunların hiçbirisi çalışmaz. Şu ana kadar Ürün İhtisas Borsası’nda da ciddi bir aşama kaydedemedik. VOB’un asıl ürünü emtiadır, tarım ürünleridir. VOB’da neyi bekliyor? Lisanslı depoculuğu ve ürün ihtisas borsalarını bekliyor. Bunlar olmadığı sürece emtianın VOB’da işlem görmesi zor gibi görünüyor. Ürün ihtisas borsası kurulmazsa, VOB da çalışmaz. DOSYA Rİsk Yönetİmİnde Yenİ Trend: İşlem Öncesİ Rİsk Kontrolü E. Tolga Uysal Proje ve Ürün Gelİştİrme Müdürü Çİğdem Erken Proje ve Ürün Gelİştİrme Müdürlüğü, Uzman Yardımcısı Ekonomik krizin dünyaya öğrettiği en kritik unsurların başında risk yönetimi geliyor. “Tombul parmak” skandalı sonrasında tüm dünyada yatırımcılar işlem öncesi kontrolünün hayat kurtarıcı rolünü bir kez daha algılamış oldu. Aracı kuruluş, takas kuruluşları ve borsa üçgeninde yapılacak kontrol son derece önemli. 2 008 yılı dünyaya finansal risklerin ciddi boyutlara ulaşabileceğini ve buna paralel olarak büyük çöküşlerin olabileceğini gösterdi. Dünya batmayacak kadar büyük olduğu düşünülen finansal kuruluşların bile iflasına tanıklık etti. Şu iki hususta herkes hemfikirdi: Krizin yarattığı güvensizlik ortamı çok büyüktü ve risk kontrolleri çok önemliydi. İşte VOB da Türkiye’ye bir çok yeniliği beraberinde getirecek yeni yazılımını tasarlarken bu hususları dikkate almayı atlamadı ve risk kontrollerine büyük önem verdi. İlk olarak halihazırda yapılan, işlem sonrası risk kontrollerini geliştirdi ve yeni yazılımını portföy bazında teminatladırmada standart halini alan SPAN yöntemini kullanacak şekilde tasarladı. Ancak teknoloji ve hızın bu derece gelişmiş olduğu piyasalarda risk kontrolleri bununla sınırlı kalamazdı. Son yıllarda özellikle doğrudan erişim sağlayan borsalardaki risk kontrolleri konusunda yapılan çalışmalar sonucu işlem öncesinde gerçekleşecek risk kontrollerinin oldukça önemli olduğu vurgulanmaya başlandı. Aslında VOB bunu çok daha önceden görmüş ve yıllar öncesinde mevcut sistemini hesap bazında peşin teminatlandırma yöntemini uygulayacak şekilde tasarlamıştı. Yeni işlem sistemiyle beraber bir adım daha atılarak eşleşme anında yapılan kontrollerin yerini işlem öncesi risk kontrollerine bırakmasına karar verildi. Bu uygulamalar ile hem çok daha hızlı hem de daha etkin bir risk kontrolünün yapılması hedefleniyor. İşlem Öncesinde Yapılacak Olan Risk Kontrolleri Gerekli Mi? Bu kontrollerin gerekliliğinin sorgulandığı noktada çok uzakta olmayan bir tarih yol gösterici olabilecek nitelikte. 6 Mayıs 2010, Dow Jones (DJIA) endeksinin ani çöküşüne tanık olduğumuz gün. Bu tarihte, fiyat ve zaman dikkate alınmadan, sadece işlem hacmine göre piyasaya gönderilen satış TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 41 DOSYA 42 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 emirleri Dow Jones endeksinin yaklaşık 1.000 puanlık düşüşüne yol açınca CFTC ve SEC meydana gelen olağan dışı piyasa hareketlerini incelemek için harekete geçti. Yapılan araştırmaların sonuçları ve alınan önlemler işlem öncesi risk kontrollerinin önemini vurgular nitelikteydi. Yapılan çalışmaları kısaca özetlemek gerekirse; CFTC ve SEC ortaklığında oluşturulan komite (The Joint CFTC-SEC Advisory Committee) yapmış oduğu incelemelerin sonucunda işlem öncesi risk kontrollerini de konu alan bir rapor yayınladı. Etkin işlem öncesi risk kontrollerini sağlamak adına Circuit Breaker uygulamasında kullanılan “Beş Saniye Limiti (Five Second Limit )” süresinin fazlalaştırılması komitenin önerilerinden biri oldu. SEC ise işlem öncesi risk kontrolleri yapılmadan doğrudan erişime izin verilmemesi konusunda karar almış durumda. Bu konudaki en ayrıntılı çalışmalar ise PTS ve FIA tarafından yapıldı. PTS (Pre-trade Functionality Subcommittee), CFTC’nin Teknoloji Danışmanlığı Komitesi (Technology Advisory Committee, TAC) tarafından işlem öncesi risk kontrollerini araştırmak amacıyla oluşturulan bir alt komite. Futures Industry Association (FIA) ise türev piyasalar alanında güvenilir araştırmalar yapan bir diğer kuruluş. PTS’in araştırmasının sonuçlarında kontrollerin nasıl bir temele oturtulması gerektiği, piyasada kimlere hangi görevlerin düştüğü ve işlem öncesi risk kontrollerinin nasıl yapılacağına yönelik görüşler yer alıyor. Borsalara risk kontrolleri konusunda çeşitli sorular yöneltilerek yapılan FIA araştırması ise borsalarda bu kontrollerin nasıl yapıldığı ve gelecekte yapılması planlanan uygulamalar hakkında bilgi veriyor. 2010 yılında yapılan FIA araştırmasına katılan borsalar şöyle: • ASX 24 (SFE) • Minneapolis Grain Exchange • CBOE Futures • Moscow Interbank Currency Exchange • CME Group • National Stock Exchange of India • Dubai Mercantile Exchange • NCDEX • ELX • NYSE LIFFE (US, Europe) • Eurex • NZX HER BİR EMİR İÇİN FİYAT VE MİKTAR LİMİTLERİNİN KONTROL EDİLMESİ GEREKİYOR. EMİR İPTALİ DE ÇOK ÖNEMLİ. • Hong Kong Exchanges • OneChicago • ICE (US, Europe, Canada) • Singapore Exchange • Kansas City Board of Trade • Thailand Futures Exchange • LME • Tokyo Commodity Exchange • Meff • Turkdex • MexDer Bu yazıda PTS ve FIA tarafından yapılan çalışmalar incelenmiş, işlem öncesi risk kontrolleri konusundaki önerileri ve var olan uygulamaları birlikte ele almaya çalıştık. Ayrıca VOB’un yeni işlem sistemiyle beraber yapılacak olan kontroller hakkında kısaca bilgi vermeyi amaçladık. İşlem Öncesi Risk Kontrollerinin Temelinde Neler Olmalı? PTS’e göre işlem öncesi risk kontrolleri konusunda yapılacak çalışmalar ve düzenlemeler yürütülürken piyasanın dinamikliğinin korunması, amaçlara hizmet edilmesi, işbirliği ve adaletin sağlanması gibi unsurlar temel alınmalı. Piyasa açısından teknolojik gelişmeler oldukça önem taşıdığından teknolojik yaratıcılığa ve dinamizme engel olacak gereksiz kural ve uygulamalardan kaçınılmalı. Bunun yanı sıra piyasanın bütünlüğünün muhafaza edilmesi açısından yapılan çalışmalarda muhakkak işbirliği yapılmalı. Uygulanacak risk kontrollerinin; aracı kuruluşların, takas kurumlarının ve borsaların amaçlarına hizmet etmesi gerekli. Günümüzde, piyasa katılımcıları hız konusunda birbiri ile yarışır durumda. Bu yarış hem teknolojik gelişmelerden geri kalmamayı gerektirirken hem de oluşabilecek risklerden kaçınmayı zorunlu kılıyor. Teknoloji ve hızın böylesine önemli olduğu piyasalarda korunma adına daha fazla sorumluluk alan bir katılımcının diğerine göre avantajsız duruma düşmemesi açısından bu konuda bir standardın oluşması önemli. Kime Ne Görev Düşüyor? İşlem öncesi risk kontrolleri; aracı kuruluşlar, takas kurumu ve borsa bazında olmak üzere üç seviyede yapılabilir. Aracı kuruluşlara; emirler borsaya ulaşmadan önce gönderilen her bir emir için fiyat ve miktar limitlerini kullanarak bir kontrol yapması, belirli bir zaman diliminde birçok eşleşmeye neden olacak şekilde algoritmaların devreye girmesi durumunda sistemi kontrolden geçirmeleri, bütün emirlerin iptalini sağlayan ve yeni emir gönderimini engelleyen bir tuşu sistemlerinde bulundurmaları tavsiye ediliyor. Takas kurumlarının, aracı kuruluşlar tarafından makul risk kontrollerinin uygulanıp uygulanmadığının kontrolünü yapmaları bekleniyor. PTS’e göre borsalar ise işlem öncesi risk kontrolleri konusunda en önemli yerde duruyor. Çünkü risk kontrollerinin borsalar tarafından standartlaştırılmasının piyasanın bütününde etkinliği sağlarken daha sağlıklı kontrollerin daha ucuza maledilmesine imkan tanıyacağı düşünülüyor. Borsalarda standartlaştırılan işlem öncesi risk kontrollerinin bütün aracı kuruluşlarca kullanılması halinde hem takas kurumlarının kontrollerinin kolaylaşacağı hem de bu konunun aracı kuruluşlar arasında bir yarış olmaktan çıkacağı vurgulanıyor. İşlem Öncesi Risk Kontrolleri Doğrudan Erişimde Neden Önemli? Özellikle doğrudan erişime izin veren borsalarda işlem öncesi risk kontrolleri oldukça önem taşıyor. FIA ve PTS’in işlem öncesi risk kontrolleri konusundaki araştırmalarının ve tavsiyelerinin çıkış noktası da doğrudan erişime izin veren borsalar. Doğrudan erişim, piyasa katılımcılarının borsalara kendi emirlerini doğrudan yollamalarının yanı sıra kendi fiyatlarını belirleme ve piyasada bekleyen eşleşmemiş emirleri TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 43 DOSYA görme olanağı sağlayan bir uygulama. Doğrudan erişim bir takas üyesi adına ya da takas üyesi olmadan (Non-Clearing Members) sağlanabiliyor. Uygulanan risk kontrolleri her iki yöntem için de aynı. Takas üyesi olmadan doğrudan erişim bir takas kurumu aracılığıyla, bir takas kurumu kontrolündeki aracı kuruluş aracılığıyla ya da direk borsaya sağlanabiliyor. Piyasaların daha şeffaf, daha hızlı ve daha likit olmasını sağlayan bu sistem beraberinde yeni riskleri de getiriyor. Risklerin, sistemin getirdiği yararları engellememesi açısından ise yapılacak işlem öncesi risk kontrolleri oldukça önemli. FIA’nın araştırmasına katılan borsaların çoğu doğrudan erişime izin veriyor. Bu borsalar; takas kurumu aracılığıyla, dağıtıcı aracılığıyla ve direk borsaya olmak üzere her üç yolla da bu erişimi sağlayabiliyor ya da bunların arasında tercih ettiklerini kullanıyor. Grafik 1’de her yöntem için kullanıcı borsa sayısı verilmiştir. Kimler, Neye, Nasıl Limit Koyuyor? İşlem Öncesi Risk Kontrolü Yapan Borsalar Risklerden Ne Seviyede Korunuyor? FIA’nın araştırma sonuçlarına bakıldığında araştırmaya katılan borsaların %66’sının doğrudan erişim Grafik 1 44 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 kullanıcılarına borsa seviyesinde işlem öncesi risk kontrolleri sağladığı sonucuna ulaşılıyor. Katılımcıların % 27’si bu kontrolleri ileride uygulamayı düşündüğü cevabını verirken doğrudan erişime geçmeleri halinde ise bunun bir tercih değil gereklilik olacağını belirtiyor. Borsaların uyguladığı risk kontrollerini; miktar, fiyat, kar/zarar gibi unsurlara koyulan limitlerin dikkate alınmasıyla yapılan işlem öncesi risk kontrolleri ve emir iptaline yönelik risk kontrolleri olarak iki grupta incelemek mümkün. Limitli İşlem Öncesi Risk Kontrolleri PTS’in yaptığı araştırmalar doğrultusunda verilen tavsiyelere göre her bir emir dahilinde girilebilecek miktarlar, gün içinde alınabilecek pozisyon sayısı, her emrin gönderimi esnasında girilebilecek fiyatlar belirlenen limitler ile borsalar tarafından sınırlandırılmalı. Bu doğrultuda ürün grubu, ürün ya da hesap bazında belirlenebilecek olan limitin dışında bir miktarda emir gönderilirse reddedilecek, takas kurumlarının finansal olarak kendilerini güvende hissetmesini sağlayacak şekilde belirlenen pozisyon limitlerinin aşımına neden olacak emirler geri çevrilecek ve gün içindeki bu pozisyon limitleri uzun ve kısa pozisyon olarak ayrıştırılabilecek, son olarak emrin giriş anındaki fiyat limitleri göz önüne alınarak fiyat limitlerinin dışında emir girilmesine müsaade edilmeyecek. FIA’nın araştırma sonuçları dikkate alındığında limitler dahilinde yapılan risk kontrollerini araştırmaya katılan borsaların %59’u uyguluyor. Bu kontrolleri yapan borsaların uygulamaları PTS’in tavsiyelerine benzer nitelikte. Çünkü FIA araştırması gösteriyor ki bu borsalarda maksimum emir miktarı, gün içi maksimum pozisyon sayısı, gün içi maksimum teminat ve kar/zarar limitler dahilinde kontrol altına alınıyor. Ancak bu limitlerin kullanımı konusunda borsalar ayrışıyor. Bazıları bütün limitleri kullanarak kontrollerini gerçekleştirirken bazıları bunların arasından seçtiklerini de kullanabiliyor. Grafik 2’de bu kontrolleri uygulayan, uygulamayı planlayan ve uygulamayan borsa sayıları yer alıyor: Grafikten de görüldüğü gibi araştırmaya katılan borsaların %68’i maksimum emir miktarı limitlerini uyguluyor. Borsaların %63’ü işlem öncesinde pozisyon limiti kontrolü yapıyor ya da yapmayı planlıyor. %41’lik kısım ise gün içi kullanılabilecek maksimum teminatı belirliyor ya da belirlemeyi planlıyor. Bu kontrolleri gerçekleştiren borsaların %90’ı limitlerin ayarlanmasında kendi yönetimsel araçlarını kullanırken artan Grafik 2 otomatikleşme ihtiyacı %45’lik kesimi API’leri kullanmaya yöneltmiş durumda. Hatırlayacağınız gibi araştırmalardan çıkan tavsiyelerde emir gönderimi esnasındaki fiyatlara sınır konularak fiyatların uçlara gitmesinin önlenmesi gerektiği konusu yer alıyordu. FIA’nın araştırmasında borsaların son işlem fiyatından uzaklığa göre emir girişi esnasında bir sınırlama (price banding or dynamic price limits) getirip getirmediği konusu ele alınmış ve borsaların %81’inin halihazırda emir girişi esnasında fiyat limitlerini uyguladığı sonucuna ulaşılmış. Borsalar fiyat sınırlamalarını koyarken sözleşme özellikleri ve piyasanın durumu gibi unsurları dikkate alıyor. Bazı borsalar fiyatlar için koydukları limitleri gün içinde değiştirebiliyor. Borsalar hem vadeli işlem sözleşmelerine hem de opsiyon sözleşmelerine fiyat limiti koyabiliyor ancak opsiyonların fiyatlarına limit koyan borsalar vadeli işlem sözleşmesine limit koyan borsalardan daha az sayıda. FIA’nın elde ettiği bu sonuçlar borsa sayıları ile birlikte Grafik 3’ten görülebilir. Limitleri kullanarak yapılan işlem öncesi risk kontrolleri farklı seviyeler için ayarlanabiliyor. FIA’nın yaptığı araştırmanın sonuçları, borsaların yapılacak kontrollerin limitlerini genellikle ürün, kullanıcı, aracı kuruluş ya da hesap bazında belirlediğini gösteriyor. Ancak bunlara ek olarak ürün grubu seviyelerine, düz emir ve yayılma ayrımına, opsiyonların içsel değerine göre de bu limitlerin belirlenmesi Grafik 3 mümkün. Borsalar bütün risk kontrollerini aynı seviyede yapabildiği gibi, kontrol etmek istedikleri risklere göre farklı seviyelerde limit ayarlaması yapabiliyor. Grafik 4’te, FIA’nın araştırmasının sonuçları yer alıyor. Grafikte her seviye için bu seviyede bütün kontrollerini gerçekleştiren, bazı kontrollerini gerçekleştiren ve hiçbir kontrol gerçekleştirmeyen borsa sayıları ayrı ayrı veriliyor. Emİr İptalİne Yönelİk Kontroller İşlem öncesi risk kontrolleri konusunda hem PTS hem de FIA’nın oluşturduğu çalışma komitesi tarafından yapılması tavsiye edilen diğer uygulamalar ise emir iptallerine yönelik. Bu tavsiyeler aşağıdaki gibi üç maddede sıralanabilir: • Aracı kurumların borsa ile bağlantısının kesilmesi durumunda bekleyen emirlerin iptal edilebilme olanağı • Bütün açık emirleri iptal eden ve daha fazla emir gönderimini engelleyen “Kill Button” kullanımı • Gerçekleşmiş işlemlerin ve bekleyen emirlerin izlenebilmesi ve bekleyen emirlerin ayrı ayrı iptal edilebilme olanağı FIA’nın yaptığı araştırmaya katılan borsaların %72’si bağlantı kesilmesi durumunda emir iptalini sağlıyor ya da sağlamayı düşünüyor. Ancak bu borsaların % 63’ü bu konuda bir zorunluluğun gerekli olmadığı kanısında. Katılımcı borsaların yarıya yakını “Kill Button” kullanırken diğer yarısı da yakın zamanda bu uygulamaya geçmeyi planlıyor. Araştırmada yer alan borsaların %77’si ayrı ayrı emir iptaline olanak sağlıyor. Emir iptaline olanak sağlayan borsalar uygulamada farklılıklar gösterebiliyor. Emir iptalleri söz konusu iken kullanıcıların gerçekleşmemiş emirlerin takibi, eşleşmiş emirlerin takibi, emir iptalleri ve değişimlerinin takibi gibi birtakım olanaklarının olması önem taşıyor. Bazı borsalar bu olanakların hepsini kullanıcılara sağlarken bazıları uygun görmediklerine izin vermeyebiliyor. Aynı şekilde borsalar emirlerin tek tek iptali, grup olarak iptali, tek komut ile bütün emirlerin iptali gibi bütün uygulamaları kullanıcılara sunabildiği gibi bunlar arasından seçtiklerini de kullanabiliyor. Sonraki sayfadaki Grafik 5, bu uygulamalarla ilgili borsa sayılarını ortaya koyuyor. VOB’da İşlem Öncesi Risk Kontrolleri Nasıl Yapılacak? VOB’un yeni işlem sistemi, limitli işlem öncesi risk kontrolleri için bir çok seviyede limit belirlenmesine olanak sağlamasının yanı sıra farklı şekillerde emir iptallerini de mümkün kılıyor. Sistem bu kontrolleri yaparken hız ve dinamizme engel oluşturmayacak şekilde tasarlanmış durumda. Yeni sistem ile her emrin gönderimi esnasında ilgili emrin miktarı ve fiyatı borsa tarafından konulan limitler ile kontrol edilebilecek, bir hesabın alabileceği pozisyon sayısına limitler konulabilecek, pozisyonlara konulan Grafik 4 TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 45 DOSYA Grafik 5 limitler opsiyon sözleşmeleri için uzun ve kısa olarak ayrıştırılabilecek, dayanak vadeli işlem sözleşmesi pozisyonu olmadan opsiyon sözleşmesinde alınacak pozisyon miktarına sınır konulabilecek, hesabın maksimum edebileceği zarar belirlenebilecek ve her emrin girişinde hesabın teminatının bu emrin verilmesine olanak sağlayacak seviyede olup olmadığı denetlenebilecek. VOB, ilk etapta bu kontrollerden pozisyon limitleri, teminat yeterliliği ve günlük fiyat hareket limitleri kontrollerini yapacak. VOB’un işlem öncesi risk kontrollerinde getirdiği bu yenilikler, aracı kuruluşların kendi kontrollerine herhangi bir sınırlama getirmeyecek. Aracı kuruluşlar dilerlerse yine gönderdikleri emirler borsanın belirlediği risk kontrollerinden geçmeden önce kendi oluşturdukları algoritmalar ile kendi risk kontrollerini yapabilecek. Pozİsyon Lİmİtlerİ Pozisyon limiti kontrolü şu an VOB’da mevcut durumda kullanılan pozisyon limiti kontrolleri ile hemen hemen aynı mantıkta çalışacak. Ancak, kontroller saklama hesapları bazında gerçekleştirilecek ve yeni girilmek istenen emrin hesabın ilgili sözleşmedeki açık pozisyon sayısında yaratacağı etki hesaplanarak emir reddedilecek ya da 46 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 kabul edilecek. Kontroller, hesaptaki açık pozisyon sayısı ve sözleşmedeki toplam açık pozisyon sayısının belli bir yüzdesi baz alınarak iki kademede yapılacak. İlk olarak mutlak pozisyon eşiği ile sözleşme tipi bazında tanımlanıp sözleşme bazında uygulanan mutlak değerin hesap bazında aşılıp aşılmadığı kontrol edilecek. Bu eşiğin aşılması durumunda; sözleşme tipi bazında belirlenen oransal limitler dikkate alınarak, hesabın açık pozisyon sayısının ilgili sözleşmedeki toplam açık pozisyon sayısının belirli bir yüzdesini geçip geçmediği kontrol edilecek. Pozİsyon Lİmİtİ Uygulama Mutlak pozisyon eşiği 20.000, oransal pozisyon limiti %10 olan sözleşmenin açık pozisyon sayısı 250.000 olsun. Bu durumda sistem, hesabın bu sözleşmedeki pozisyon sayısı 20.000’e ulaşıncaya kadar herhangi bir müdahalede bulunmaz. Mutlak pozisyon eşiğine ulaşıldıktan sonra oransal pozisyon limiti devreye girer. Bu örnekte ilgli sözleşmedeki açık pozisyon sayısı 250.000 olduğundan mutlak pozisyon eşiğine ulaşıldıktan sonra hesabın 25.000’e (250.000*%10) kadar pozisyon almasına izin verilir. Burada not edilmesi gereken nokta bu hesaptan gönderilen emirlerin pozisyon kapatıcı olduğu ölçüde gönderimine izin verilecek olması. Temİnat Yeterlİlİğİ Teminat yeterliliği testleri emir girilirken hesapların teminatlarının kontrol edilmesi esasına dayanıyor. Yeni sistemde bu kontroller için geliştirilen algoritmaya göre bir ön başlangıç teminatı hesaplanacak ve bu değer dikkate alınarak işlem öncesi teminat kontrolü yapılacak. Burada önemli olan nokta ön başlangıç teminatı hesabının ne şekilde yapılacağı. Ön başlangıç teminatı, pozisyon eşdeğeri (Exposure Value, EV) ve birim pozisyon teminatının çapılmasıyla bulunan değerdir. Bu hesaplama önce sözleşme tipi bazında yapılır ve sonrasında bulunan değerler toplanarak ön başlangıç teminatı bulunur. Hesaplamaya konu olan birim pozisyon teminatı eski sistemden aşina olduğumuz, sözleşme tipi bazında belirlenen başlangıç teminatıdır. Piyasaların işlem öncesi risk kontrolleri uygulamasının başlamasıyla tanışacağı yeni bir kavram olan pozisyon eşdeğeri ise portföydeki pozisyonlar ve açık emirler dikkate alınarak vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin, vadeli işlem sözleşmesi adeti cinsinden hesaplanan değeridir. Pozisyon eşdeğeri hesabı sırasında mevcut pozisyonlar ile açık emirlerin gerçekleşmesi halindeki en kötü durum senaryosu oluşturulur ve aşağıda yer alan parametreler dikkate alınır: Likidite Risk Değeri (Liquidity Risk Value, LRV): Sözleşme vadelerinin risk durumuna göre belirlenen değerdir. Strateji Değeri (Strategy Value, SV): Vadeler arası yayılma pozisyonlarının (spread) olduğu durumlarda pozisyon eşdeğeri hesaplaması yapılırken kullanılan orandır. Delta Değerleri (Delta Profiles, DP): Pozisyon eşdeğerine opsiyonların riski dahil edilirken her bir opsiyon sözleşmesi vadeli işlem sözleşmesi eşdeğerine çevrilir. Bu değer Denk Vadeli İşlem Sözleşmesi Pozisyonu (Equivalent Futures Position, EFP) olarak adlandırılır. Bu değerler bulunurken, opsiyonların içsel değerine göre belirlenen delta değerleri kullanılır. Pozisyon eşdeğeri hesaplaması yapılırken ilk olarak vadeli işlem sözleşmeleri incelenir. Vadeli işlem sözleşmelerinin pozisyon değeri hesaplanırken vadeler arası yayılmalar dikkate alınır. Opsiyon sözleşmelerinin pozisyon değeri ise sözleşmelerin vadeli işlem sözleşmesi eşdeğerine çevrilmesiyle bulunur. Hesaplamalar sırasında vadeli işlem sözleşmeleri ve opsiyon sözleşmeleri ilk olarak kendi aralarında daha sonra ise birbirleriyle netleştirilir. Netleştirmeler birbirinin riskini kapatan sözleşmeleri dikkate alarak, gerçekçi bir risk hesabı yapılabilmesini sağlar. Son aşamada vadeli işlem sözleşmeleri ve opsiyon sözleşmelerinin pozisyon değerleri toplanarak portföyün teminat hesabında kullanılacak olan son pozisyon eşdeğeri bulunur. Sonuç olarak, teminat yeterliliği testi ön başlangıç teminatını kullanarak şöyle yapılacak: EV= 10 Toplam EV = 10 Satım Senaryosu: Haziran 2011 ⁄ Ağustos 2011 vadeler arası yayılma için hesaplanan EV = 2,5 Haziran 2011 Vadeli İşlem Sözleşmeleri EV = 5 Haziran 2011 Satım Opsiyonları EFP = Mutlak (-10 +5) = 5 Toplam EV = 2,5 + 5 + 5 = 12,5 Toplam EV= En Kötü Durum Senaryosu= Satım Senaryosu Toplam EV= 12,5 Sonuç olarak hesaba gerekli olan ön başlangıç teminatı kar/zarara göre ayarlanmış toplam teminat değerinden küçük olduğu için hesabın gönderdiği açık emirlerini ve kısmi gerçekleşmiş bekleyen tüm emirlerini tek bir tuş ile iptal etmesi mümkün olduğu gibi seçtiği bir sözleşmedeki sadece alım emirlerini, sadece satım emirlerini ya da o sözleşmedeki bütün emirlerini iptal etmesi de mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra hesabın açık ya da kısmi gerçekleşmiş olan emirleri normal seansta ve işlem yapılmayan dönemde sistemden geri çekilebilir. Geri çekilen emirler daha sonra aynı unsurlar ile (sözleşme, emir tipi, alış/satış, miktar, fiyat ve hesap numarası gibi) ancak farklı bir emir numarası ile normal seansta aktif hale getirilebilir. Bağlantı kesilmesi durumunda ise gerçekleşmemiş emirler kullanıcıların sisteme girerken yaptığı seçime göre sistem tarafından iptal ya da muhafaza edilebilir. Sonuç emir kabul edilecek. Günlük Fİyat Lİmİtlerİ Temİnat YeterlİlİK Örneğİ Örneğimizde kar zarara göre ayarlanmış toplam teminatı 15.000 TL olan hesaptan birim pozisyon teminatı 800 TL olan Ağustos 2011 vadeli VOB İMKB 30 Vadeli İşlem Sözleşmesi üzerine 5 miktarlı satım emri gönderiliyor. Hesaplamalarda LRV değeri 100, strateji değeri ise 50 olarak kullanılıyor. Emir gönderiminden önce hesabın portföyü: - Haziran 2011 vadeli 10 adet uzun VOB İMKB 30 Vadeli İşlem Sözleşmesi pozisyonu - Haziran 2011 vadeli 10 adet kısa VOB İMKB 30 Opsiyon Sözleşmesi pozisyonu Hesabın gönderdiği emir ve portföyde yer alan pozisyonlar dikkate alınarak en kötü durum senaryosu bulunmaya çalışılır. Alım ve satım senaryoları likidite risk değeri ve delta değerlerine göre ağırlıklandırılmış miktarlar üzerinden ayrı ayrı incelenir. Alım Senaryosu: (Ağustos 2011 Vadeli İşlem Sözleşmesi Açık Satım Emirleri EV = 0) Haziran 2011 Satım Opsiyonları EFP = Mutlak (-10+10)=0 Haziran 2011 Vadeli İşlem Sözleşmeleri Emirlerin gönderimi sırasında fiyata yönelik kısıtlamalar sözleşme tipi bazında belirlenen bir yüzde ile sadece vadeli işlem sözleşmeleri için ve mevcut sistemde olduğu gibi yapılacak. Böylelikle bir önceki günün uzlaşma fiyatı dikkate alınıp bu fiyatın belirlenen yüzdesi fiyata eklenip çıkarılarak alt ve üst sınırlar belirlenecek ve böylelikle günlük fiyat hareket limitleri oluşturulacak. Opsiyon sözleşmeleri için böyle bir uygulama düşünülmemekte. Emİr İptallerİ Yeni işlem sistemi ile, bir hesabın açık emirlerinin ya da parçalı gerçekleşmiş emirlerinin bekleyen kısımlarının işlem yapılmayan dönemde ve normal seans süresince iptal edilebilmesi mümkün. Hesabın bütün sözleşmelerdeki, bütün ENGELLENMESİ MÜMKÜN RİSKLERDEN KURTULMAK için TÜM BORSALAR ÇABA GÖSTERİYOR. İşlem öncesi risk kontrollerinin önemi gerek yaşanan deneyimlerden gerekse bu konuda yapılan araştırmalar neticesinde net bir şekilde anlaşılıyor. Dünyada bu gelişmeler yaşanırken VOB’un yakın takipte olması ve yeni sistemini oluştururken bunları da dikkate alması kontrol edilmeyen riskin ciddi sonuçlara neden olduğu piyasaların güvenle işlemesi açısından önemli bir gelişme olarak nitelendirilebilir. VOB’un işlem öncesi risk kontrolleri çalışmaları bu yazıda anlatılanlar ile sınırlı kalmayacak. Yeni işlem sisteminin uygulamaya geçmesinden sonraki dönemlerde ilk etapta kullanılmayan ancak yeni sistem ile uygulanması mümkün hale gelen diğer özellikler de devreye alınabilecek. Buna CFTC ve SEC tarafından oluşturulan komitenin de önerdiği, fiyatların bir sözleşmede belirli bir yüzdeden fazla hareket etmesi durumunda bu sözleşmedeki işlemlerin bir süreliğine durdurulmasına imkan sağlayacak “Circuit Breakers” uygulaması örnek gösterilebilir. Sonuç olarak dünya işlem öncesi risk kontrolleri konusunda bir değişim içerisinde. Engellenmesi mümkün olan riskten korunmak piyasalar açısından çok önemli ve farklı seviyelerdeki kontroller ile bu korunma sağlanmaya çalışılıyor. VOB da yeni işlem sistemi ile piyasa katılımcılarına güvenli, hızlı ve dinamik bir işlem ortamı sunmayı planlıyor. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 47 RÖPORTAJ ÖMER GENCAL Hırsını kontrol edemeyen yatırımcı para kaybedİyor HSBC Portföy Grup Müdürü Ömer Gencal, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda yatırımcılara ve yeni kontratlara yönelik önemli tavsiyelerde bulunuyor. Gencal, faiz kontratlarında vade uzatımı halinde hareket olacağını, elektrik kontratlarının son derece olumlu sonuç vereceğini, emtia vadeli işlemleri için ise oldukça umutlu olduğunu söylüyor. H AÇIL SEZEN 48 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 SBC Portföy Genel Müdür Yardımcısı Ömer Gencal, hem Türkiye hem de dünya ekonomisinin son 20 yılda yaşadığı tüm krizleri piyasanın içinde geçirmiş bir yönetici. Türkiye ekonomisinin yeniden yapılandırılması sürecinde atılan adımları çok yakın takip etmiş bir isim. Ömer Gencal’a, Türkiye’deki yatırımcı profilini, vadeli piyasalara yönelik görüşlerini, opsiyonlara bakışını ve VOB’un yeni açılacak kontratlara dair görüşlerini sorduk. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? VOB birçok dayanak varlıkta kendini fiyat hareketlerinden korumak isteyen yatırımcılarla diğer yandan bu enstrümanları alıp satarak para kazanmak isteyenlerin bir araya gelerek belirli taşıma maliyetlerini de baz alarak geleceğe dair bir fiyatlamanın ortaya çıkarıldığı önemli bir organize piyasadır. Örneğin bir ihracatçıysanız ve euro/TL ya da dolar/TL ile işlem yaparken kur riski almak istemiyorsanız VOB’da yapmış olduğunuz ihracat veya ithalat işlemi için bir pozisyon alarak kendinizi kur riskinden koruyabilirsiniz. Veya spot piyasada bir hisse senedi pozisyonunuz varsa bunu hedge etmek için mevcut pozisyonunuzu korumak için VOB IMKB-30 kontratı satarak pozisyonunuzu hedge etme yoluna gidebilirsiniz. Spot fiyatları ile vadeli fiyatlar arasında herhangi bir fark aslında yoktur. İkisi arasındaki tek fark bunun taşıma maliyetidir. Taşıma maliyetlerini de dikkate alan bir fiyat oluşumu için bu piyasada aynı para birimi cinsinden ithalat yapmış ve kendini hedge etmek isteyen veya aynı para birimleri cinsinden alım satım yapmak isteyen bir karşı tarafın da olması gereklidir. Şu an itibariyle ithalatçı ve ihracatçının aynı vadede hedge etme eğilimi pek yok. Vadeler bakımından VOB’da belirli standart vadeler söz konusu olduğundan bankaların tezgahüstü piyasalarındaki işlemler kendini hedge etmeye çalışan ihracatçılar ve ithalatçılar açısından daha cazip görünüyor. İhracatçının bu noktadaki iştahsızlığını neye bağlıyorsunuz? Bu konjonktüre bağlı bir şey. Örneğin TL’nin yüksek faiz ödediği dönemlerde dolar/TL 1.14’lere kadar gelmişti. Euro/ TL’nin 1.68’lere kadar indiği dönemler oldu. Bu dönemlerde ithalatçılar kendilerini kur riskine karşı korumak için herhangi bir eğilim göstermiyorlardı. İhracatçılar bu dönemlerde maliyetlerini kurtarmak ve kurun daha da Fotoğraflar: Celal Yıldız düşme riskine karşı faiz farklarından da yararlanarak forwardlar veya yapılandırılmış ürünler ile kur riskini ortadan kaldırmaya ve artan maliyetlerini çıkartmaya çalışıyorlardı. Şu anda bulunduğumuz konjonktür, Merkez Bankası’nın faiz politikasındaki faiz farklarının fazla olmadığı ve risk algısının yüksek olduğu bir ortam.Bu da TL’nin hala değer kaybetme riskini işaret eden bir dönem. Böyle bir dönemde de ihracatçı elindeki dövizi gerekmedikçe bozdurmama veya yapmış olduğu ihracat bedelini hedge etmeme saiki ile hareket edebiliyor. alarak) diğer yandan ödenen primi finanse etmek amacıyla belirli bir misliyle bir opsiyon satarak (alım veya satım hakkı satarak) gerçekleştirilen ürünler. Aslında anlatmaya çalıştığım ürünler kendi başlarına basit görünse de, strateji anlamında birkaç tanesinin bir araya gelmesi ile oluşturulan yapıladırılmış ürünler karmaşık bir hal alıyor. Bu nedenle kesinlikle bir uzman tavsiyesi alınması şart diye düşünüyorum. Pahalı da olsa, prim ödeyerek riskten korunma amacıyla opsiyon satın almak en basit ve kolay strateji oluyor bu durumda Şu anda ihracatçıdan ziyaret ithalatçının daha fazla ilgisi var gibi değil mi? Geldiğimiz noktada durum biraz daha farklı. Eski dönemde ihracatçıların kur düşüşlerinden ve maliyet artışlarından kendilerini korumak amacıyla yapmış oldukları kur riski korunma mekanizmalarını ithalatçıların yapma eğiliminde olduğu gözleniyor. Kur riskini ortadan kaldırmayı ve maliyet baskısını yapılandırılmış ürünler vasıtasıyla ortadan kaldırmaya çalıştıklarını gözlemleyebiliyoruz, ama yine risk alarak. Yapılandırılmış ürünler kavramı opsiyonları içine alan bir kavram. Yani bir taraftan bir opsiyon alarak (alım veya satım hakkı DCD’ler son yıllarda önemli bir yapılandırılmış ürün olarak piyasada görülmeye başlandı. Bu çerçevede opsiyon piyasasına nasıl bir düzenleme ile gelmeli? DCD, yatırımcının mevcut varlığını teminat göstererek karşılığında belirli vadede opsiyon satarak, opsiyon primi ile getirisini artırdığı yapılandırılmış bir ürün olarak düşünülebilir. Bunun bir bacağını mevduat, diğer tarafını ise müşterinin satmış olduğu opsiyon oluşturuyor. Dolar cinsinden birikimi olan bir yatırımcı, vade sonunda parasının anlaşılmış bir kurdan TL’ye çevrilmesi riski karşılığında mevduat getirisinden daha fazla bir getiri sağlayabilir. Bu getiriyi sağlayabilmek için, karşı tarafa bir dolar alma hakkı verilmiş ve bunun karşılığında belirli bir opsiyon primi alınarak getiri artırılmıştır. Belirli bir seviyede USD’den TL’ye dönme stratejisi yatırımcı için kabul edilebilir bir stratejiyse bu işlem fırsat maliyeti dışında herhangi bir risk içermez.Diğer yandan opsiyonu alan taraf da yüzde 100 teminatlandırılması dolayısı ile herhangi bir riske maruz değildir. Belirli bir miktar teminat oranı ile kaldıraçlı olarak satılan opsiyonlar ise önemli risk içerir. Kar potansiyelleri sadece alınan opsiyon pirimi kadar limitli fakat karşı tarafa verdiğiniz hakla önemli miktarda zarar etme potansiyeline sahipsiniz. Her ne kadar opsiyonlar çok eski ve basit bir mantığa işaret ediyor olsa da, bu şekliyle biraz daha profesyonellerin işin içine girerek yardımcı olacağı bir yapıyı beraberinde getiriyor. Yatırımcı bilinci açısından değerlendirildiğinde kaldıraç kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çıkan son SPK tebliğini nasıl değerlendirdiniz? Şu ana kadar yapılmamış bir şey yapıldığı için pozitif karşılıyorum. Bire 100, 500, 1000 gibi kaldıraç oranlarında yatırmış olduğunuz teminatı çok küçük bir piyasa hareketinde TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 49 RÖPORTAJ ÖMER GENCAL kaybetme ihtimaliniz var. Deregülasyon dönemi bitiyor, kamu otoritesinin, kurumları, yatırımcı ve profesyonelleri belirli kurallar çerçevesinde düzenlemesi ön plana çıkıyor. Ben oldukça önemli katkıda bulunacağını düşünüyorum. Hem yatırımcıların hem aracıların iyi şekilde eğitilerek neyi kaybedebilecekleri, neyi kazanabilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Aşırı risk taşıyan kurumların da sermayelendirilmesi konusunda otoritelerin önlem alması gerekir. VOB’da işlemlerin VOB 30 Endeks kontratı üzerinde yoğunlaşmasını neye bağlıyorsunuz? Bu, işlem gören hisse senetlerinin IMKB’deki likiditesi ile alakalı bir konu. İMKB 30 endeksinin büyük ağırlığı büyüklük banka hisse senetleri. Banka hisse senetleri de diğer banka dışı hisse senetlerine göre çok daha likit varlıklar. İMKB 30’u replike eden birtakım fonlar, kendilerini hedge etme anlamında İMKB-30 VOB kontratını kullanıyorlar. Ayrıca IMKB-30 cinsinden yatırım yapmak isteyen yatırımcılar, tek tek İMKB-30 hisselerinden oluşan kağıtları almak yerine, belirli bir teminat oranı ile İMKB-30 VOB kontratı alarak bunu yapabiliyorlar. İMKB 100’e gelince, bazı hisse senetlerinde likiditenin bir anda ortadan kalktığı, alıcı ve satıcıların piyasadan çekildiği dönemlerde İMKB 100 hisseleri üzerinde doğru fiyatlardan işlem yapmak mümkün olmadığından dolayı İMKB 100 kontratına yatırımcılar ne hedge anlamında ne de yatırım anlamında çok fazla eğilim göstermiyor. Alıcı ve satıcının olmadığı ortamlarda bu kontratta yaşanabilecek olan sıkışma yatırımcıyı cezbetmiyor. VOB’un yılbaşında açtığı İMKB 100İMKB 30 Endeks farkı sözleşmesi vardı. Sanayi sektörü ile bankacılık sektörünün getiri makasının açıldığı dönemlerde arbitraj imkanı da oluştu. Likiditenin artması bu kontratları cazip hale getirebilir mi? Likiditenin bunu engellediği doğru. Piyasalar etkin çalıştığı için arbitraj olanağının da olmadığını düşünebiliriz. Böyle bir arbitraj, likidite olmadığı için söz konusu olmadı diyebiliriz. Emtia tarafında açılan kontratlar için neler söyleyebiliriz? Spot piyasası güçlü olmayan ürünlerin vadeli piyasasında da yeterince canlılık oluşmadığını görüyoruz. Türkiye’de tarım açısından bakıldığında 50 VOBJEKTİF | NİSAN 2011 YATIRIMCI HIRSINI KONTROL ALTINA ALMALI. İYİ EĞİTİLMELİ, RİSKİ KONTROLLÜ ŞEKİLDE YÖNETEBİLMELİ. pamuk, hububat, buğday gibi ürünlerde spot piyasa canlı. Benim, bu ürünler bazında vadeli işlem kontratlarının derinlik kazanması bakımından umudum var. Özellikle üretici ve üreticinin kendini hedge etme mantığıyla buraya gelmesi açısından bir eğitim sürecine ihtiyacımız var gibi görünüyor. Maalesef şu anda üreticinin bilgi eksikliği emtia kontratlarında hala çok yüksek hacim oluşmamasına neden oluyor. Spot piyasası son derece derin olan faiz kontratlarında bile şu anda hemen hemen hiç bir işlem hacmi gerçekleşmiyor. Portföy yönetimi açısından VOB’u nasıl kullanıyorsunuz? Arbitrajdan ziyade korunma amaçlı işlemler daha mı çok öne çıkıyor artık? Gerek yatırım fonlarında, gerekse emeklilik fonlarında VOB kontratlarının kullanılma şartları zaten tebliğlerle ve fon stratejileriyle belirleniyor. SPK tebliğinin dışına çıkarak işlem yapmak zaten mümkün değil. Özellikle VOB kontratları yatırım amaçlı kullanılacaksa, yatırım fonunun bir karşılaştırma ölçütünün olması gerekiyor. Fonun stratejisine bağlı olarak bu kontratlar IMKB-30 VOB, USD/TRY –VOB, EURO/ TRY- VOB kontratı olabilir. Eğer karşılaştırma ölçütünüz belirli bir oranda IMKB-30’u içeriyorsa, tek tek bu hisseleri almak yerine IMKB-30 VOB kontratı alarak yatırım yapabilirsiniz. Eğer stratejinizde dövize yatırım yapmak söz konusu ise yaptığınız işlemleri spot piyasadan döviz almak yerine (Yatırım fonları zaten spot döviz alamamaktadır) işleminizi vadeli piyasadan USD veya EURO cinsinden bir kontrat alımı yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Genel konjonktüre göre strateji bant aralıklarınızı ayarlamak, varlık dağılımı yapmak amacıyla da bahsedilen kontratları kullanabilirsiniz. Türkiye genelde hep çıkan piyasada para kazanmayı bilen bir yatırımcı profili vardı. Artık türev enstrümanlar sayesinde düşen piyasada da para kazanmayı öğrendiği söylenebilir mi? Ben her iki tarafta da profesyonel olmayan yatırımcıların bu piyasaya çok aşina değillerse maalesef para kaybettiklerini görüyorum. Bu piyasada eğer hisse senedine yatırım yapmak amacıyla katılım söz konusu olacaksa, hisse senetlerine birebir yatırım yapan fonların tercih edilmesinin çok daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Piyasanın düşmesi beklentisi hakimse, belirli bir teminat yatırarak onun karşılığı olan miktar kontratı açığa satabilir ve beklentisinin doğru çıkması durumunda bu işlem dolayısı ile para kazanabilir. VOB 30 endekste işlemlerin daha çok ilk vadeye yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Geldiğimiz konjonktürün bunda önemli etkisi var. Türk yatırımcısının çok kısa vadeli düşünme etkisi var. Bu piyasada büyük işlem hacmi yapanlar, yurtiçi ve yurtdışı fonlar ve profesyonel yatırımcılar. Geldiğimiz global ortam aldığımız pozisyonun bir günden diğer güne önemli oynaklıklar gösterdiği bir süreç. Elektrİk kontratları büyük İlgİ görür VOB’da işlem görecek elektrik kontratı var. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Çok faydalı olacağını düşünüyorum. Enerji gelecek yüzyılın en önemli konularından bir tanesi. DUY piyasasındaki aşırı fiyat oynaklığı riski yönetmede yetersiz kalıyor denebilir. O nedenle bu konuda gelecek vadeli işlem kontratları fiyatın stabil olması ve riskin kontrol edilebilmesi açısından son derece faydalı. Gerek üreticinin karını bir noktada kilitleyebileceği, gerekse nihai tüketiciye ulaşacak olan fiyatta büyük dalgalanmaların yaşanmayacağı bir ortam oluşabilir. Bu konuda ortaya çıkabilecek olan istikrar ile önümüzdeki döneme dair işletmeler tarafında da ilginin olabileceğini düşünüyorum. Örneğin çelik üreticileri gibi özel sektör açısından bu kontratlar cazip olabilir. Son derece yararlı görüyorum. Canlı hayvan borsası konusunda da bir vadeli piyasa çalışması var... Kulağa çok hoş geliyor ama emtia piyasasında ortaya çıkan alıcı ve satıcı derinliğinin oluşmaması sorunu bu noktada da görülebilir. Bu nedenle soru işareti olabilir. Bir ürün standardizasyonu getirilmeli, oligopol olmasının engellenebilmesi gibi noktalar şart. Spot piyasanın gelişmesi vadeli piyasanın gelişmesi için önemli noktalardan biri. Bunun tersi de olabilir, vadeli piyasanın gelişmesi de spot piyasayı düzene sokabilir. Sadece VOB değil, tüm yatırım enstrümanları için kısa vadeli bir bakış açısı var. olduğunu görüyorum. Kontrollü, hırslardan arınmış, iyi çalışılmış ve risk profilinin farkındalığıyla pozisyonlar almak gerekiyor. Çıplak işlemler açısından ne düşünüyorsunuz? Öncelikle yatırımcıların hırslarını kontrol altına almaları gerekiyor. İkinci etapta bu konuyla ilgili eğitim almaları, bu mümkün değilse riski kontrollü bir şekilde yöneten kurumlara yönelmelerini ve profesyonel yardım almalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü kar zararın ikiz kardeşi. Piyasaların pozitif olduğu dönemlerde insanların pozisyon almaya daha fazla meyilli oldukları görülüyor. Ancak bu pozisyonların genelde hep trendin tepe noktalarına yakın yerlerden alındığını görüyoruz. Dolayısıyla kar zarar kardeşliğinin genelde zarar tarafını görmenin çok daha olası Vadeli piyasada açılabilecek yeni kontratlar konusunda düşünceleriniz neler? Metal piyasası ile ilgili kontratların işlerlik kazanması fiyat dalgalanmalarından kaynaklanan riskleri kontrol etmekte oldukça faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Gelecek olan vadeli tek hisse alım sözleşmeleri ve tek hisse opsiyon sözleşmeleriyle için beklentiniz nedir? Varantlar bu piyasadaki açığın bir bölümünü kapattı ama opsiyonların bu açığı daha fazla dolduracağını düşünüyorum. Sadece prim ödeyerek bir pozisyon almak için değil. Hisse bazlı opsiyonların gerek alım opsiyonu alım, satım opsiyonu satım, gerek satım opsiyonu alım, satım opsiyonu satım şeklindeki işlemlerle çok daha etkin ve efektif bir kendilerine koruma mekanizması oluşturacağını düşünüyorum. Bu nedenle opsiyonlar kesinlikle önemli olacak. Faİz kontratının gelİşmesİ pazar payı yarışının bİtİşİne bağlı Faiz tarafındaki görüşlerinizin üzerinde durmakta fayda var. Faiz kontratlarının işlemlerinin artması için yapılabilecek bir şey var mı, yoksa konjonktürün değişmesi mi gerekir? Türkiye’de hala faiz piyasasında pazar payına yönelik pozisyon alındığı için bilançoda faiz riskinin hedge edilmesinde belirli bir çekingenlik olduğunu düşünüyorum. Kontrat vadelerinin uzatılarak 5-10 senelik kontratların trade edilebiliyor olması, tahvil piyasasında pozisyon almış yatırımcıların pozisyonlarını hedge etmek amacıyla bu piyasaya yöneltebilir diye düşünüyorum. Şu an itibariyle 3-6-9 aylık veya 1 yıllık kontratların olduğu ve bu kontratların da hemen hemen hiç işlem görmediği göz önüne alındığında vadeli faiz kontratlarının işlem görmesi için uzun vadeli kontratların işleme açılması iyi bir adım olabilir. Bankalar arası piyasa etki bir şekilde çalışmadığı için VOB faiz kontratları da gerekli likiditeyi bulamıyor diye düşünüyorum. Faiz düzeylerinin çok farklı olduğu bir dönemde, vadeli para piyasası içinde bankaların birbirine plasman yapma çekingenlikleri, likidite bakımından faiz kontratı gelişimini etkiliyor. Merkez Bankası fonlamasının yüksekliği bankaların faiz riskini hedge etme konusunda iştahını azaltıyor mu? Bilanço kalemlerinde verilen kredilerin vadelerinin uzadığı göz önüne alındığında, Merkez Bankası’nın kısa vadeli fonlaması belirli bir ölçüde risk kontrolü sağlayabilir. Bankalar için vade uyumsuzluğundan kaynaklanan durumların hedge edilmesi gerekiyor. Mesela bir kredi verdiniz 3 yıllık. Bunun için bir tahvil çıkardınız ama vadesi 6 ay veya mevduat topladınız, ortalama 3 ay. vade uyumsuzluğu var. Bunun için bankaların, risklerini tamamen olmasa da, vadeli faiz piyasalarında hedge etmesi mümkün. Bu piyasanın derinleşmesi, hazine bölümlerinin daha fazla aktif olmasıyla mümkün olacak. 12 yıl önce kısa vadeli tahvil ve bono pozisyonlarımızı hedge için tezgah üstü piyasada alım satımını yapabildiğimiz faiz türevlerini hatırladıkça bu piyasanın organize gelişimine inancım artıyor. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 51 DOSYA 52 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 RİSKİ DE BÜYÜK GETİRİSİ DE Bahar Demİryürek Kerem Önde Gülce Özgülşenler Sözleşme, Araştırma ve İstatistik Müdürlüğü sozlesme@vob.org.tr Hem Türkiye hem de dünyada büyük ilgi gören forex piyasasında yüksek getiri potansiyeli yatırımcıya önemli fırsatlar sunuyor. SPK Türkiye’de bu piyasada yeni düzenlemeye gidiyor. 2 Dünya Savaşı sonrası 1944 yılında, uluslararası para sisteminin yeniden kurulması amacıyla ABD ve İngiltere öncülüğünde, Türkiye’nin de arasında bulunduğu 44 ülkenin katılımıyla Bretton Woods Konferansı düzenlendi. Döviz kurlarındaki istikrarın yeniden yakalanması için 35 ABD Doları, 1 ons altına eşit kabul edildi ve diğer ülkelerin para birimleri ise ABD Doları’na sabitlendi. Sistemde, diğer ülkelerin para birimleri ABD Doları karşısında maksimum %1 oranında dalgalanabilecek, bu seviyenin aşılması durumunda ilgili ülkenin Merkez Bankası döviz piyasasına müdahale edecek ve paritedeki istikrar sağlanacaktı. Sistem bu şekilde devam ederken, ABD artan dış ticaret açığına bağlı olarak doları devalüe etmek istedi ve 1971 yılında ise ABD Doları’nın altına dönüşebilirliğini kaldırdı. Hemen ardından 1973 yılında petrol krizi meydana geldi ve gelişmiş ülkelerin paralarını dalgalanmaya bırakmalarıyla Bretton Woods Sistemi çöktü. Özetle, 1973 yılında uluslararası para sistemini düzenleyen Bretton Woods mekanizmasının çöküşü ile birçok ülkede dalgalı kur sistemine geçildi. Türkiye’de, 1962 tarihli “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu” döviz piyasalarına ilişkin en önemli düzenleme. Karar ile döviz işlemlerinin düzenlenmesi ve kontrolü Maliye Bakanlığı’na verildi. 1984 yılında ise döviz girişi büyük ölçüde serbestleşmiş ve yurtiçi yerleşiklere döviz bulundurma ve döviz ile tasarruf yapabilme hakkı verildi. 1989 yılında ise, 32 sayılı karar ile ulusal paramız tam konvertibiliteye sahip oldu ve TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 53 DOSYA ülkemizde döviz üzerindeki kısıtlamalar tamamen kaldırıldı. Türkiye’nin dalgalı kur rejimine geçişi ise 2001 krizinden sonra gerçekleşti. Global FX Piyasası günlük ortalama işlem hacminin taraflar bazında dağılımı (%) Finansal Piyasaların Yükselen Yıldızı “FX Piyasası”nı Birlikte Tanıyalım ➢ Forex piyasası (FX piyasası), İngilizce “Foreign Exchange” kelimelerinin kısaltmalarından oluşan, farklı para birimlerinin alınıp satıldığı, dünyanın en büyük ve en likit tezgahüstü piyasasıdır. ➢ Yüksek likiditesi, kaldıraç avantajı, yasal mevzuat açısından dünyanın en az sınırlandırılmış piyasası olması ve haftanın 5 günü 24 saat işlem yapılabilmesi FX piyasasını yatırımcılar için çok cazip hale getiriyor. ➢ Global bir piyasa olan FX piyasasının 2010 yılı günlük ortalama işlem hacmi 4 trilyon ABD Doları’na ulaşmış durumda. Geçmişte sadece büyük bankaların ve kurumsal yatırımcıların yararlandığı bu piyasalar, son yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte bireysel yatırımcılar tarafından da online alım-satım platformları üzerinden yaygın olarak kullanılıyor. Gelişen bilgisayar teknolojisi sayesinde piyasaya giriş ve çıkış, pozisyon açma ve kapama saniyeden de kısa bir zaman diliminde yapılabiliyor. Çok sayıda yatırımcının ilgisini çeken FX piyasasının işlem hacmi yıllar geçtikçe artan bir ivmeyle büyüyor ve bu hacmin daha da artacağı öngörülüyor. FX piyasası verileri incelendiğinde ise bu öngörünün çok isabetli olduğu anlaşılıyor. İLGİ HER GÜN KATLANIYOR Bu piyasanın günlük ortalama işlem hacmi, 2007 yılında 3,3 trilyon ABD Doları iken %20 artarak 2010 yılında 4 trilyon ABD Doları’na yükseldi. ➢ FX piyasasında gerçekleşen spot işlemlerin işlem hacmi %48 artarak 2010 yılında 1,49 trilyon ABD Doları’na ulaştı. Diğer FX işlemlerinin işlem hacmi ise %7 artarak 2,5 trilyon ABD Doları oldu. ➢ 2010 yılında FX piyasasında gerçekleşen günlük ortalama işlem hacminin %39’u aracılar (dealers), %48’i diğer finansal kurumlar ve %13’ü ise finansal olmayan müşteriler tarafından yapıldı. 54 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ➢ Piyasaların günden güne daha fazla globalleşmesiyle birlikte yapılan işlemlerin %35’ini yerel işlemler, %65’ini ise uluslararası işlemlerin oluşturduğu biliniyor. Bu durum FX piyasasının global olma özelliğini yansıtıyor. DOLARIN AĞIRLIĞI YÜKSEK ➢ 2010 yılında yapılan FX işlemlerin %84,9’u ABD Doları, %39’u Euro, %19’u Japon Yeni ve %12,9’u İngiliz Sterlini üzerinden gerçekleşti. ➢ İşlemler ikili para birimi cinsinden incelendiğinde, %28’i USD/Euro, %14’ü USD/Japon Yeni, %9’u USD/İngiliz Sterlini olarak gerçekleşti. ➢ Yapılan işlemlerin %37’si İngiltere merkezli bankalar tarafından yapılırken, %18’i Amerika, %6’sı Japonya, %5’i Singapur, %5’i İsviçre, %5’i Hong Kong ve %4’ü Avustralya merkezli bankalar tarafından yapılıyor. FX piyasasında en büyük paya sahip kurumlar ise uluslararası bankalar. Bankalar interbank pazarında yaptıkları işlemler ve kendi bünyelerinde oluşturdukları online işlem platformlarında yatırımcıların yapmış oldukları işlemler ile FX piyasasını şekillendiriyor. Deutsche Bank 2009 yılında toplam FX işlem hacminin %18’ini gerçekleştirirken ve global FX piyasasında ilk sırada yer alıyor. Deutsche Bank’tan sonra ise, %11’er piyasa payı ile UBS ve Barclays Capital geliyor. dezavantajları da bulunan FX piyasasının denetlenmemesi yatırımcı için en önemli dezavantaj olarak biliniyor. Yüksek kaldıraç ise daha önce de değinildiği gibi küçük yatırımcılar için anlık değişimlerle avantaj ya da dezavantaj haline gelerek risk unsuru yaratıyor. İşlem verilerine dair raporlama yapılamaması, piyasanın şeffaf olmaması, piyasa kurallarındaki belirsizlik, işlem platformlarının kar amacı gütmesi ve yatırımcı şikayetlerine çözüm bulunamaması piyasanın beraberinde getirdiği başlıca dezavantajlar. İŞLEM HACMİNİN TÜRKİYE’DEKİ YÜKSELİŞİ Ülkemizde gerçekleşen günlük ortalama FX işlem hacmi, 2007 yılında 4,1 milyar USD iken, 2010 yılında 16,8 milyar dolara ulaştı. Ülkemizde yapılan işlemler, 2007 yılında global FX piyasası günlük ortalama işlem hacminin %0,1’ini oluştururken, 2010 yılında %0,3’ünü oluşturuyor. Ülkemizde günden güne artan FX piyasası işlem hacmi, bu piyasaya olan yoğun ilgiyi yansıtıyor. Bu durumda FX piyasasını tanımak ve anlamak, yatırımcıların bu piyasada bilinçli olarak rol almasını sağlayacak ve piyasanın içinde barındırdığı risklerden korunma imkanı tanıyacak. FX Piyasasında İşlem Yapmak İstiyorum, Hangi Ürünleri Alıp Satabilirim? Ürün çeşitliliği fazla olan bu piyasada, başta parite olmak üzere emtia, fark sözleşmeleri (contract for difference) adı altında birçok ürün işlem görüyor. FX platformlarda işlem gören örnek ürünler; Parİteler: • USDTRY, • EURTRY, • TRYJPY, • EURUSD, • GBPUSD, • USDJPY, • USDCHF, • EURCHF, • EURJPY, • EURGBP. Emtİalar: • Altın (Dolar bazlı), • Gümüş (Dolar bazlı), • Ham petrol (WTI). Fark Sözleşmelerİ: • Euro, • İngiliz Sterlini, • Japon Yeni, • Altın, • Gümüş, • Ham petrol, • Bakır, • Yurtdışı Endeksleri, • Hisse senetleri. FX piyasası katılımcıları arasında ise Merkez Bankaları, özel bankalar, yatırım fonları, hedge fonlar, emeklilik fonları, aracı kurumlar, spekülatörler, hedgerlar ve arbitrajcılar yer alıyor. FX Piyasası Bize Ne Gibi Avantajlar Sağlar? Aleyhimize Olan Özellikleri Nelerdir? FX piyasası, yatırım için birçok avantaj sağladığı gibi bazı dezavantajları da bünyesinde barındırıyor. 24 saat işlem yapabilme, yüksek kaldıraç oranı, yüksek likidite, alımsatımda düşük spreadlerin kullanılması, işlemlerin internetten kolay ve hızlı yapılabilmesi, işlemlerin komisyonsuz gerçekleşmesi, sınırlama olmaması ve esnek uygulamalar FX piyasasını yatırımcılar için çekici kılmakta ve bu piyasada işlem yapanların sayısını her geçen gün arttırıyor. Cazip avantajlarının yanında, FX Piyasasının Çalışma Esasları Nelerdir? • FX piyasası uluslararası döviz piyasasıdır. FX piyasasında döviz kurları farklı faktörler yüzünden devamlı değişir. Piyasa katılımcıları bir para birimini diğer para birimi ile değiştirebilir. • FX piyasasında işlem yapmak için sadece internet bağlantısı ve bir miktar sermaye yeterlidir. FX piyasasında isteyen herkes katılımcı olabilir ve işlem yapabilir. • FX piyasasında bir dövizin diğer dövize değişimi yapılmakta ve değişim işlem yapıldığı anda verilen kura göre gerçekleşiyor. • FX piyasasında alış ve satış kurları mevcut. Alış ve satış kurları arasındaki farka spread denilir. Spread, müşteriler için operasyon maliyetini, döviz değiştirme hizmetini veren banka veya aracı kurumlar için ise karı ifade ediyor. • FX piyasasında kurlar birçok faktöre bağlı olarak devamlı değişiyor. Kurun bir sonraki değişim yönü doğru tahmin edilebilirse bu işlemden kar sağlanır. • FX piyasası genellikle teknik ve temel faktörler ile hareket eder. FX PİYASASINDA YÜKSEK KALDIRAÇ ETKİSİNE DİKKAT FX piyasasında, fiziksel olarak herhangi bir değişim söz konusu değil. Bu nedenle, sistemde yüksek kaldıraçlı işlem yapılabiliyor. FX piyasasında genelde 1’e 100, 1’e 200, 1’e 250 gibi kaldıraç oranları ile yatırım yapılıyor. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 55 DOSYA Bir döviz çiftindeki fiyat değişiminin en küçük birimi ise “pip” ile ifade ediliyor. Fiyatların çok hızlı hareket ettiği bu piyasada fiyat hareketlerinin göreceli olarak küçük olması nedeniyle (1 pip) piyasa kusursuz olarak çalışıyor ve likit oluyor. EUR/USD, GBP/USD, USD/CHF gibi paritelerde en küçük değişim 0,0001 (10 binde 1) olarak gerçekleşiyor. Örneğin, 1’e 250 kaldıraç oranı uygulanan bir FX platformunda, yatırımcı 250.000 ABD Doları tutarındaki bir işlemi kaldıraç etkisinden yararlanarak sadece 1.000 ABD Doları ile gerçekleştirir. 1.000 ABD Doları ile 1,5800 TL’den 250.000 ABD Doları tutarında işlem yapar. • Kur 1,5825 TL’ye çıkar ve yatırımcı pozisyonunu kapatırsa, 25 pips (0,0025)’lik bir kar elde eder. 1 pip’in 25 TL (250.000*0,0001) olmasından dolayı 625 TL kazanır. • Kurun 1,5760 TL’ye düşmesi halinde ise 1.000 TL kaybeder. Sonuç olarak, kaldıraç etkisi nedeniyle düşük teminatla işlem yapmak yatırımcının lehine olabileceği gibi aleyhine de olabiliyor. Diğer bir deyişle, çok küçük oynamalarla ya paranın tamamı kaybedilebiliyor ya da çok yüksek oranlarda kâr elde edilebiliyor. Bu nedenle işlem yapmadan önce FX piyasasının yatırımcılar tarafından çok iyi tanınması ve anlaşılması gerekiyor. Bu noktada FX platformları, bu piyasada işlem yapmak isteyen yatırımcıların deneme hesapları açmalarına imkan vererek önemli bir katkı sağlıyor. Yatırımcılar, deneme hesaplarında sanal para ile FX piyasasında anlık alımsatımlar gerçekleştiriyor, böylelikle karzarar ve swap maliyetlerinin (yani gecelik taşıma maliyetlerinin) hesaplanması gibi teknik bilgileri uygulamalı olarak anlayabiliyor. PİYASA NASIL İŞLİYOR? NASIL ANLAŞILABİLİR? 24 saat işlem yapılabilen, yüksek kaldıraç imkanı sunan ve ülkemizde herhangi bir yasal denetime tabi olmayan FX piyasaların işleyişi aşağıdaki şema ile özet olarak açıklanıyor. FX işlemlerine ait sağdaki modelde, piyasada birden fazla piyasa yapıcısı bulunmakta ve bu piyasa yapıcılar aracı platformlara alış ve satış kotasyonu veriyor. Aracı platformlar da verilen 56 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 bu kotasyonlardaki spreadleri açarak müşterilerine alış ve satış kotasyonu veriyor. İşlemler doğrudan FX yatırımcısının bilgisayar ekranında gördüğü gerçek zamanlı alış ya da satış fiyatları üzerinden yapılıyor. Yatırımcı kendi hesap durumunu gerçek zamanlı işlem platformundan izleyebiliyor. Müşteriler gerekli teminatı muhabir bankalara yatırarak işlemlerini gerçekleştiriyor. Piyasa yapıcılar teminatların bulunduğu hesaplardan komisyon paylarını ve gecelik taşıma maliyetlerini (swap maliyeti) alıyor. FX piyasasında, açılan pozisyonların elde tutulma süresine bağlı olarak pozisyonlar üzerinden alınan swap maliyeti paritedeki para birimlerinin merkez bankalarının faiz oranları arasındaki farka göre hesaplanıyor. Her para birimine uygulanan faiz oranı farklı olduğu için paritede yer alan dövizlere ve işlem yönüne (alış/ satış) bağlı olarak uygulanan gecelik taşıma oranı değişiyor. Gecelik taşıma oranının kapanış fiyatı ile çarpılmasıyla hesaplanan miktar hesabın alacaklandırılması veya borçlandırılması suretiyle yatırımcıya yansıtılıyor. YURTDIŞI Düzenlemeler Avrupa Birliği’nin Finansal Araç Piyasaları Direktifi (Markets in Financial Instruments DirectiveMİFID) ile organize piyasalar ve borsalar dışında gerçekleştirilen OTC işlemler için ilk defa kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturuldu. Sistematik içselleştirmeyi (systematic internalisation) yeni bir kavram olarak getiren MIFID, sistematik içselleştiricileri, müşteri emirlerini organize piyasa veya alternatif işlem kanalları dışında sıklıkla kendi portföyünden, organize ve sistematik bir şekilde işlem yaparak gerçekleştiren yatırım kuruluşları olarak tanımlıyor. Buna bağlı olarak, tezgahüstü işlem yapan yatırım kuruluşları üzerinden (sistematik içselleştiriciler) yapılan OTC işlemler organize işlemler olarak gerçekleşecek. 1985 yılında kurulan ISDA (Uluslararası Swap ve Türev Araçlar Birliği) ise, dünyadaki tezgahüstü (OTC) piyasaları daha etkin ve güvenli yapmak için çalışıyor. ISDA Master Agreement’ı geliştirerek, çeşitli dokümanlar yayınlayarak, teminat ve pozisyonları netleştirmeyi garanti altına alarak kredi ve yasal risklerin azaltılmasını sağlıyor. Master Agreement, OTC işlemlerini belgelemek için piyasa katılımcıları tarafından yaygın bir şekilde kullanılıyor. ISDA’nın amacı, karşı taraf riskini azaltmak, şeffaflığı artırmak, sektörün operasyonel altyapısını geliştirmek üzerine yoğunlaşarak sağlam, istikrarlı finansal piyasa ve güçlü finansal düzenleme çerçevesi kurmak. Türkİye’DE Düzenleme 25.02.2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6111 No’lu “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 155’inci maddesi ile yapılan değişiklik ile 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda, “Döviz, mal, kıymetli maden veya Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı alım satımı, alım satımına aracılık ve bu işlemlere yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi” sermaye piyasası faaliyeti olarak düzenlendi. Kanunun yürürlük SPK’NIN YAPACAĞI DÜZENLEME İLE PİYASA ARTIK ÇOK DAHA DÜZENLİ VE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE BÜYÜYECEK. maddesi ile söz konusu hüküm 25 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek ve Türkiye FX piyasasında önemli bir gelişme yaşanacak. SPK kontrolünde piyasa daha sağlıklı büyüyecek ve daha yüksek işlem hacmine ulaşacak. FX Pİyasasının Geleceğİ Yaşanan son global krizde, finansal piyasaların işleyişinin ve finansal kurumların daha sıkı denetlenmesinin gerektiği ortaya çıktı. Buna bağlı olarak, organize piyasalara göre daha az denetime sahip olan FX piyasalarına ilişkin mevcut uygulamalar yeniden gözden geçiriliyor. Örneğin, 21 Temmuz 2010 tarihinde kabul edilen Dodd Frank Yasası ile ABD’de tezgahüstü piyasalara denetim gelmiş oldu. Bu kapsamda ABD FX piyasasında uygulanan kaldıraç oranına sınırlamalar getirdi. En fazla işlem gören döviz çiftlerinde kaldıraç oranı maksimum 1’e 50, diğer döviz çiftlerinde maksimum 1’e 20 olarak belirlendi. Japonya’da ise FX piyasaların düzenlenmesi ve denetiminden sorumlu olan Finansal Hizmetler Kurumu, (Financial Service Agency) 2010 yılı kaldıraç oranlarını 1’e 50 ile sınırladı ve bu oranın 2011 yılı için ise 1’e 25’e düşürüleceğini açıkladı. Uluslararası finans piyasalarına paralel olarak, Türkiye’de de tezgahüstü piyasalarda gerçekleşen türev ürünlerin denetim yetkisi Şubat 2011’de SPK’ya verildi. Önümüzdeki günlerde SPK FX piyasalarında denetleyici otorite olarak görev yapacak. Böylelikle, FX piyasasında güven ve şeffaflık sağlanacak, Türkiye FX piyasası ve buna bağlı olarak Türkiye sermaye piyasaları daha sağlıklı bir şekilde büyüyecek. TEK MERKEZDE TOPLAMA SPK denetimine tabi olması öngörülen FX işlemlerinin tek bir merkezde yapılmasının aşağıdaki faydaları sağlaması bekleniyor: • İşleme taraf olmayan bir merkez tarafından yürütülmesi bu piyasalarda karşılaşılabilecek muhtemel riskleri minimum seviyeye indirmesi, • Bir çeşit düzenlenmiş tezgahüstü FX piyasasının Türkiye’nin bu alanda rekabet gücünü artırması ve uluslararası piyasalardan ciddi yatırımcı çekmesi, • Aracı kurum gelirlerinde önemli artışlar olması, • Yatırımcılar için tezgahüstü piyasaların esnek yapısının ve rekabet avantajının güçlendirilerek güvenli bir hale getirilmesi, • Türkiye’nin bölgesel finans merkezi olması hedefine katkı sağlaması, • Anlık olarak yapılan tüm işlemlerin ve kayıtların takip edilmesi. TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 57 DOSYA “VOB’un yıldızı parlayacak” Ekinciler Menkul Değerler Vadeli İşlemler Müdürü Metin Taşçıoğlu VOB’da kaldıraç oranları sınırlı iken Forex piyasasında 1/100-1/500 arasında değişen kaldıraç kullanılabiliyor. Yatırımcılar teminat miktarını artırarak daha küçük kaldıraç kullanarak risklerini minimize edebilirken Foreks piyasasında böyle bir imkan yok. Foreks daha çok yüksek kâr amaçlı bir piyasa olduğu için en belirgin riski ve avantajı bir anda sermayenin hepsini kaybedilebilmesi ya da bir an da sermayenin katlanarak büyümesidir. VOB’da pozisyonlar hem hedge hem de spekülatif amaçlı yapılabiliyor ancak foreks işlemlerinde işlemlerin yüzde 99’u spekülatif amaçlıdır. Yatırımcılar arasındaki algı henüz tam oturmuş olmasa da foreks işlemleri kadar kötü değildir. Nedeni ise gerçek anlamda çalışıyor olmasa da işlemlerin emtia ve tarımsal ürünlere bağlı olmasıdır. Bu nedenle VOB geleceği çok parlak bir piyasa. Lisanslı depoculuğun hayata geçmesi özellikle buğday ve pamuğun fiziksel takasının başlaması ile birlikte yatırımcılar tarafından daha da ilgi gören bir piyasa olacak. Foreks piyasasının henüz bir çatı altında olmaması, denetim ve kayıt altına alınmaması yatırımcılar ya da oyuncular açısından sorun yaşanmasına neden oluyor. Mutlaka SPK tarafından denetlenecek ve kayıt altına alındığı ve işlemlerin aracı kurumlar tarafından yapıldığı bir piyasa mekanizmasına kavuşturmak gerekiyor. Foreks piyasalar kumar mantığıyla hareket imkanı sağladığı için oyuncular için çok daha fazla risk içeriyor. Oysa Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası realize edilen format içinde gelecek 10 yıl içinde çok ciddi bir gelişme kaydedecek. Emtia işlemlerine dayalı bir piyasa olduğu için yatırımcının üreticinin hem kur hem de emtiaya yönelik risklerini ciddi oranda azaltacak bir piyasa olacak. Foreks ve VOB kaldıraçlı piyasalar olduğu için yatırımcıların ya da oyuncuların çok dikkatli olması gerekiyor. Her ne kadar VOB ile foreks piyasalar arasında uçurumda olsa her ikisinde de yatırımcıların amaçlarını çok iyi belirlemeleri gerekiyor. Korunma yada spekülatif amaçlı stratejileri olmalı ve türev piyasaları çok yakından tanımamalılar. 58 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 “Merdİven altı forekse dİkkat” Şeker Yatırım Vadeli İşlemler Müdürü Şehmuz Acun Yatırımcı tarafından değerlendirdiğimizde aslında her iki piyasa içinde riskin yüksek olduğunu düşünüyorlar. VOB sığ bir piyasa ve spekülatif, manipülatif hareketlere açık olduğunu düşünen yatırımcılar kaldıraç oranları daha riskli olmasına rağmen foreks piyasasının 24 saat işlem yapılabilmesi nedeniyle manipülatif hareketlerin daha az olduğunu ve normal piyasa özellikleri taşıyan bir piyasa olduğunu düşünüyor. Ancak foreks piyasalarda “merdiven altı” diye tabir ettiğimiz şirketler var. Bu şirketler üzerinden işlem yapanlar daha fazla risk altındalar. Bu şirketler topladıkları paralarla bir gecede ortadan yokolabilirler. Yatırımcılar bu nedenle yüksek kâr cazibesine kapılarak kulaktan dolma bilgilerle, foreks şirket pazarlaması yapanlara değil daha kurumsal şirketlerle yönelmeliler. Küçük paralarla büyük paralar kazanmak hevesi riskleri daha da artırıyor. VOB’da ise kaldıraçlar düşük olmasına rağmen küçük yatırımcı daha çok zarar ediyor. Bunun nedeni ise yatırımcının yön kestirememesi. Profesyonel yardım almadan bu piyasaya girenler kaldıraçları yükseltince zarar ediyorlar. VOB yatırımcısının hatası hisse senedi mantığıyla hareket etme isteğinden kaynaklanıyor. En büyük sıkıntı stoploss konusunda. Ne zaman ‘zarar kes’ yapması gerektiğini en iyi nerede kar alması gerektiğini bilmiyor. Her iki piyasa içinde yatırımcılara önerimiz bu piyasaları çok iyi anlamaları ve tanımaları. Birkaç kez bu piyasada işlem yapan kendini bu işe hazır hissediyor. Bu piyasaları iyice anlayana kadar mutlaka profesyonel yardım almalılar ve kurumsal şirketlerle çalışmalılar. Foreks piyasaları genellikle risk algısı yüksek kişiler tarafından tercih ediliyor ve öğrenciden işadamına kadar uzanan çok geniş bir yelpazesi var. Bilgisayar başına oturan herkesin bugün foreks piyasalarla ilgilendiğini ve oyuncu olduğunu görebiliyoruz. Bu da çok geniş bir grubun denetim dışı risklere açık olarak bu piyasalarda olduğunu gösteriyor. Foreks piyasalar internet üzerinden işlem yaptırdığı ve reklamı çok olduğunu için VOB’dan çok daha fazla tanınıyor. VOB’da ise daha çok İMKB’de işlem yapanlar kullanılıyor. “Yüksek kâra aldanmayın” Global Menkul Değerler İstanbul Merkez Şube Yönetmeni Bilgehan Kuyucu Her iki piyasanında ortak yönü düşük para, yüksek risk ile hayal edemeyeceğiniz kadar para kazanma şansı vermesidir. Bir anda 5 bin liranızı 20 bin lira yapabildiğiniz gibi tersi durumda bir anda hepsini sıfırlayabilirsiniz. Pariteler üzerinde işlem yapan piyasalar olduğu için paritelerdeki sert dalgalanmalar sadece foreksde değil VOB’da da hayal kırıklıkları yaratabilir. Ancak VOB foreks piyasasına göre daha sağlam ve güvenilir bir yatırım imkanı sağlar. İşlemlerinizde teminat oranının altında düştüğünüzde Takasbank size bunu tamamlama çağrısında bulunur. Örneğin 5 bin lira teminatınızın yüzde 75’ini kaybettiğimizde yeniden 5 bine tamamlanmanız istenir. Bu yatırımcıyı koruyan bir sistem. Foreksin VOB’dan daha fazla tanınıyor olması kulaktan kulağa kolayca yayılması ve yüksek kârların oyuncuları kolay cezbetmesi. VOB’daki gibi bir teminat zorunluluğu olmadan düşük paralarla istediğiniz kadar kaldıraç kullanarak işlem yapılmasına fırsat vermesinden kaynaklanıyor. Vadeli işlemlerde büyük grupların özellikle işlem hacminin düşük olduğu yaz aylarında piyasaya yönlerdirmesi, speküle etmesi çok kolaydır. Ancak, foreks piyasası uluslararası bir piyasa ve spekülatif hareketler ve manipülasyona açık değil. Kendi seyrinde bir piyasa. Her ikisinde de işlem yaparken temkinli olmak gerekiyor. İkisi de pariteler üzerinde işlem yaptığı içi özellikle Avrupa ya da ABD kaynaklı veriler, güçlü ya da güçsüz dolar piyasalarda ters rüzgarlar estirebilir, yönü kestiremeyen büyük zararlar yaşayabilir. VOB’un denetimli ve kayıt içi bir piyasa olması nedeniyle aracı kurumların yatırımcılara desteği yüksektir. Ancak, foreks piyasasında sürekli takipte olmanız gerekir ve size danışmanlık edecek kimse yoktur. Yatırımcılara bu nedenle VOB’u tavsiye ediyoruz. Vadeli işlemler aslında hisse senedinin alternatifidir ama foreksin alternatifi olamaz. Bana göre vadeli işlemler forekse göre daha temiz ve daha anlaşılabilir netlikte bir piyasadır. HABER TÜRKİYE TÜREV PİYASASININ BEYİN TAKIMI VOB PROJE EKİBİ Türkiye’nin ilk ve tek türev borsası olan VOB, bu piyasanın geleceğini kurgulamak üzere işlem sistemini değiştiriyor. Risk kontrolünden yeni ürünlere kadar devrim niteliğinde gelişmelere yol açacak bu sistem değişikliğini, Genel Müdür Yardımcısı Yaman Başaran liderliğinde, genç ve başarılı bir ekip yönetiyor. T 59 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ürev piyasaları Türkiye ile tanıştıran VOB kuruluşundan bu yana gelişmesine hız kesmeden devam ediyor. Aldığı yol dünya türev piyasalarında ilk 25’e girmesini sağlayacak derecede önemli ancak Türkiye’deki ilk ve tek türev araçlar borsası olmasından dolayı dünyayı yakalamak adına yapacakları çok, katedeceği mesafe uzun. Bütün yöneticileri ve çalışanları ile üzerindeki sorumluluğun fazlasıyla farkında. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden dinamik yapısı da bu farkındalığın bir sonucu. Dünya borsaları, tecrübelerinden ders alarak her geçen yıl daha da gelişiyor. Özellikle yaşanan finansal kriz sonucu yapılan araştırmalar, alınan önlemler dünyayı teknoloji ve hız bakımından çok önemli bir noktaya taşıdı. Gelinen bu noktada, risk kontrollerinin büyük yeri var. Dünya risklerden etkin korunmayı sağlayamayan, teknolojideki yenilikleri eş zamanlı takip edemeyen, değişime ayak uyduramayan borsaların başarılı olma olanaklarının olmadığı bir dönemde. Borsalar bu gelişmelerine devam ederken işlem gören sözleşmelerine de her geçen gün bir yenisini ekliyor ve türev araçlardaki işlem hacimleri giderek artıyor. İşlem hacmi yüksek olan sözleşmelerden biri opsiyon sözleşmeleri. Ülkemizde de piyasa katılımcıları uluslararası borsalarda yıllardır işlem gören bu sözleşmeleri bir an önce organize bir borsanın güvencesinde kullanmak konusunda oldukça hevesli. Bütün bunların bilincinde olan VOB, yazılım sistemini değiştirmek için 2009 yılının Aralık ayında önemli bir adım atarak dünyanın önde gelen şirketlerinden İngiliz firması Patsystems ile bir sözleşme yaptı. Bu yeni proje ile gelişmiş piyasaların özelliklerinin yakalanması ve opsiyon sözleşmelerinin endüstri standardını yakalamış yeni bir işlem sistemi ile işleme açılması hedeflendi. LONDRA İLE İŞBİRLİĞİ VOB; yeni işlem sistemi projesi için gerekli çalışmaları yürütmek adına Genel Müdür Yardımcısı Yaman Başaran liderliğinde Bilgi İşlem Müdürlüğü, Piyasa Takas Müdürlüğü, Proje ve Ürün Geliştirme Müdürlüğünden müdürlerin ve uzmanların yer aldığı bir proje ekibi oluşturdu. Proje kapsamında yapılması gereken hususlar bu ekiptekilerin uzmanlıklarına göre yapılan iş bölümü doğrultusunda yürütüldü. Patsystems’in var olan sistemi ve VOB projesi için önerileri ile VOB’un istekleri görüşülerek yapılacaklar belirlendi. Proje ekibinin Londra’ya, Patsystems ekibinin Türkiye’ye seyahatlerinde yapılan toplantılar; telekonferanslar; mailler vasıtasıyla projede önemli ilerlemeler kaydedilerek sona HABER yaklaşıldı. Proje ekibi, VOB’un diğer çalışanları ve Patsystems arasında bir köprü görevi gördü. Bu kapsamda yaptıkları toplantılar ve verdikleri eğitimler ile ekip dışındakilerin yeni sistem ile yapılacak bütün yeniliklerden, kaydedilen bütün gelişmelerden haberdar olmasını sağladılar. Bunun yanı sıra ekip sistem testleri konusunda ilgili bölümlerde çalışan uzman ve uzman yardımcılarından destek aldı. Böylelikle testler, sistem açıldığında karşılaşılabilecek her olasılığı değerlendirecek detayda yapıldı. Karşılaşılan bütün sorunlar ekip tarafından Patsystems’a bildirilerek üzerinde gerekli düzeltmelerin yapılması sağlandı. TAKAS İLE SPAN ÇALIŞMASI Proje ekibi proje süresince VOB’un takas işlemlerini üstlenen Takasbank ile iletişim halinde oldu. Yeni yazılımın Takasbank’ı ilgilendiren bölümleri Takasbank çalışanları ile paylaşılıp onların görüşleri de dikkate alınarak oluşturuldu. Özellikle işlem sonrası teminatlandırmada kullanılacak olan SPAN yöntemi konusunda proje ekibi ile Takasbank sürekli işbirliği halinde çalıştı ve şu anda bu alanda yapılmakta olan sistem testleri ortaklaşa yürütülüyor. Aracı kuruluşlar ve piyasa katılımcıları ise proje süresince proje ekibinin iletişim 60 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 halinde olduğu bir diğer taraf. Yeni işlem sistemi konusunda yapılan sunumlar ve birebir üye ziyaretleriyle piyasa katılımcılarının bilgilendirilmesi sağlandı. Ayrıca proje ekibi tarafından hazırlanan, yeni işlem sistemi ile uygulamaya koyulacak iş kuralları konusunda bir taslak niteliğindeki iş kuralları dokümanı VOB’un web sitesinde paylaşıldı. Proje ekibinin bu tarafta yaptığı çalışmalardan sonuncusu belki de en önemlisi yeni sistem test ortamının üyelerin kullanacağı şekilde ayrıştırılması oldu. Böylece haftanın belirli günlerinde belirli saatlerde üyelerin yeni sistem ile kullanılmaya başlayacak olan FIX protokolü üzerinden emir göndermelerine olanak sağlandı. Bu uygulama ile katılımcıların hem yeni sistem konusunda hem de FIX üzerinden emir yollamak için kendi API’lerini oluşturma konusunda fikir sahibi olmaları amaçlandı. VOB, sistem işleme açıldığında bir sorun yaşamamak için yeni sistem testlerine çok önem vermekte. Bu nedenle hem kendi çalışanları hem de üyeler tarafından sistemin test edilmesi ve bu testlerin birbiri ile karıştırılmadan takip edilebilmesi açısından farklı iki test ortamı oluşturdu. Bunların yanı sıra testleri otomatikleştirmek ve Promark tarafında yapılan testleri FIX tarafında da denemek için Verifix adlı yazılımı kullandı. Verifix’in etkin kullanımının sağlanması için Greenline isimli Amerikan şirketinden danışmanlık alındı ve bu kapsamda proje ekibi ve Greenline bir süreliğine beraber çalıştı. OPSİYONLAR İLE GELİYOR VOB yeni işlem sistemi çok kısa bir süre içerisinde opsiyon sözleşmeleri ile birlikte kullanılmaya başlayacak. Proje ekibinin yeni sistemin devreye alınması konusunda yaptığı çalışmalar sona yaklaştı. Önümüzdeki günlerde piyasa katımcılarına yeni sistem konusunda verilecek eğitimler başlayacak. Eğitimleri takiben sistem bir de üyelerin katılımıyla test edilecek. Bu aşamaların da sorunsuz bir şekilde tamamlanması ile artık yeni sistem devrede olacak. Ancak proje ekibinin hikayesi burada sonlanmıyor. Yani VOB yeni sistem projesi, sistemin devreye girmesine kadar olan bir süreç değil. Yazının başında da söylendiği gibi katedilecek mesafe uzun. Bu durum sürekli gelişmeyi hedef alan VOB’un yaptığı ile yetinmesine izin vermiyor. Döviz ve endeks opsiyonlarının işleme açılmasından sonra işleme açılacak farklı dayanak varlıklara dayalı opsiyon sözleşmeleri ve Türkiye’ye tanıştırılacak bir çok yeni ürün gelecek planlarında yer alıyor. Bu da demek oluyor ki proje ekibine düşen daha çok görev var. DOSYA İSTER KAZANMAK İSTER KORUNMAK İÇİN: ENDEKS KONTRATI TOLGA ÖZBAĞ EĞİTİM VE TANITIM MÜDÜRLÜĞÜ Endeks Vadeli İşlem Sözleşmeleri artık portföy yöneticileri için vazgeçilmez unsurlardan biri. Portföy yöneticileri, VOB Endeks Sözleşmelerini hem yatırım hem korunma hem de arbitraj amacıyla kullanıyor. Peki bu kullanımlar sırasında doğru zamanlamayı yapmak için hangi unsurlara dikkat etmek gerekir? İşte yanıtları... G 61 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ünümüzde hisse senedi endeksine dayalı vadeli işlem sözleşmelerinin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en fazla işlem hacmi bulunan sözleşmelerden biri olduğu bir gerçek. 2010 yılı itibariyle dünyada vadeli işlem ve opsiyon endeks sözleşmelerinin toplam işlem hacmindeki payı yüzde 33. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda (VOB) işlem gören hisse senedi endeks sözleşmelerinin VOB’un toplam işlem hacmindeki payı da yüzde 97 civarında. VOB’da işlem gören endeks sözleşmelerinde 2010 yılında 419 milyar TL’nin üstünde işlem hacmi oluştu. Dünyada ise 2011 yılının ilk yarısında endeks vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinde toplam 244 trilyon Dolarlık işlem hacmi oluştu. Yukarıda verilen rakamlar dünyada ve aynı zamanda Türkiye’de de endekse dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin çok geniş bir kullanım alanı ve buna bağlı olarak yüksek bir işlem hacmi ve likiditeye sahip olduğunu gösteriyor. Hisse senedi endekslerine dayalı vadeli işlem sözleşmeleri birçok piyasa katılımcısı tarafından farklı amaçlarla kullanılabiliyor. Söz konusu piyasa katılımcılarının işlem yapma motivasyonu üçe ayırılabilir. Bunlar sırasıyla; Yatırım, Korunma (hedging), ve Arbitraj olarak sıralanabilir. Türkiye’de daha çok kaldıraçlı yatırım aracı ve hisse senedi endeksin yönüne spekülatif amaçlı işlemler için kullanıldığı bilinse de endeks vadeli işlem sözleşmelerinin farklı bir çok kullanım amacı olabiliyor. Özellikle portföy yönetimi kapsamında endeks vadeli işlem sözleşmeleri birçok nedenden dolayı vazgeçilemeyecek enstrümanlar haline geldi. Portföy yöneticileri endeks vadeli işlem sözleşmelerini kullanarak spot piyasada DOSYA SPOT PİYASADA HİSSE POZİSYONU ALIRKEN OLASI DÜŞÜŞLERDEN KORUNMAK İÇİN ENDEKSTE VADELİ İŞLEM YAPILABİLİYOR. tutulan hisse senedi portföylerini fiyat düşüşlerinden koruyabilir veya piyasada oluşan arbitraj olanaklarından yararlanarak risk almadan kazanç elde etmek amacıyla işlem yapabilir. 1. Portföy Yönetİmİnde Korunma Finansal piyasalarda getiri beklentileri ve gerçekleşen getiriler her zaman örtüşmüyor. Özellikle hisse senedi portföylerinin getirileri spot piyasadaki negatif hareketlerden dolayı birçok kez beklenen getiriyi yaratamayabiliyor. Portföy yöneticileri, yönettikleri hisse senedi portföylerin değer kaybetmesini engellemek amacıyla endeks vadeli işlem sözleşmelerini kullanabilirler. Bir hisse senedinin riski, sistematik olan ve olmayan risklerinin toplamına eşittir. Endeks vadeli işlem sözleşmelerini kullanarak portföy yöneticileri, yönettikleri hisse senetlerin yarattığı sistematik riski ortadan kaldırabilirler. Eğer hisse senedi portföyün değeri piyasa şartları nedeniyle düşmekte ise portföyü korumak adına vadeli piyasada endeks vadeli işlem sözleşmeleri satılarak korunma sağlanabilir. Risk yönetimi kapsamında korunma işlemi yapılan portföy ve fonlar rekabet açısından önemli bir avantaj yakalıyor. Portföyün değer kaybetmesinin önlenmesi ile daha az risk alarak kar etme olasılığı arttırılıyor. Korumasız bir portföy dalgalı piyasalarda neredeyse sınırsız bir risk ile karşı karşıya. Bu nedenle hisse senetleri portföylerinde riski sınırlandırmak ve performansı arttırmak portföy yönetimi için çok önemli bir husus. Endeks vadeli işlem sözleşmeleri bu soruna etkin bir çözüm sunuyor. Hisse Senedi Portföyleri Riskten Nasıl Korunabilir? Korunma işlemlerinde dikkat edilmesi 62 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 gereken husus söz konusu portföy ile endeks arasındaki fiyat korelasyonunun yüksek olması gerektiğidir. Korelasyon ne kadar yüksekse endeks vadeli işlem sözleşmesinin sağlayacağı korumanın etkinliğini o derecede artar. Bununla birlikte spot endeks ve vadeli endeksin fiyatları farklı oranlarda artabilir veya düşebilir. Bu faktör Riskten Korunma Oranı (RKO) olarak tanımlanmaktadır. Bu oran, dayanak varlığın hisse senedi spot piyasadaki fiyat değişimlerinin vadeli piyasadaki fiyat değişimiyle ne kadar uyumlu olduğunu gösterir. Örnek olarak spot piyasada endeks değeri %10 artarken vadeli piyasada %7 artarsa, olur. Bir diğer önemli RKO değeri unsur ise β katsayısıdır. β, sahip olunan portföyün fiyat değişimlerinin dayanak varlığın fiyatının hisse senedi spot piyasasındaki değişimleriyle ilişkisini ortaya koyar. Örneğin hisse senedi endeksinin spot piyasa değeri %10 artarken portföyün değeri %15 artıyorsa portföyün βp ‘sı ’dır. Öncelikle etkin bir korunma sağlayabilmek için ve hisse senedi portföyünün tümüyle korunabilmesi için kaç adet sözleşmenin satılması gerektiği hesaplanması gerekir. Bir hisse senedi portföyün korunabilmesi için alınması gereken sözleşme sayısı aşağıdaki formül ile hesaplanıyor. Örnek 1 1 Temmuz tarihinde İMKB-30 endeksini çok yakın yansıtmakta olan 1 milyon TL değerinde bir hisse senedi portföyünü 3 Fiyat Hareketi VİS Fiyatı -%10 +%10 aylık bir dönem boyunca korumak için aşağıdaki işlemin yapılması gerekiyor. Spot İMKB-30 endeks değeri 71.500 VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi Fiyatı 72,000 Portföy Değeri: 1 milyon TL RKO : 1 Portföy Beta’sı (βp): 1 Örnek portföyümüzü piyasa hareketlerinden korumak için sözleşme satılması gerekmektedir. Buna göre 14 adet sözleşme satıldığı takdirde portföy fiyat düşüşlerinden korunmuş olmaktadır. 3 ay sonra endeksin değerinde ve vadeli fiyatta %10’luk bir düşüş veya yükseliş olduğunda oluşan kar/zarar Tablo 1’de gösterilmektedir. Endeksteki %10’luk bir fiyat değişimi korunma işlemi yapıldığı takdirde spot ve vadeli piyasalardaki kar ve zararlar birbirlerini dengelemektedir. 2.Portföy Yönetİmİnde Endeks Sözleşmelerİ İle Arbİtraj İşlemlerİ Arbitraj kısaca iki farklı piyasada işlem gören bir menkul kıymetin, finansal varlığın, emtianın, para birimin veya menkulleştirilmiş başka bir varlığının iki piyasada farklı fiyatlara işlem görmesi durumunda risksiz kazanç elde etmek amacıyla yapılan bir işlem türüdür. Bir ürünün birden fazla piyasada işlem görmesi durumunda piyasalar arasında fiyat farklılıkları değerlendirilerek risksiz kazanç elde edilebilir. Bu anlamda mümkün olduğunca en az riskle en fazla getiri elde edilmek istendiğinden arbitraj birçok profesyonel piyasa katılımcısı için önemli bir işlem türüdür. VİS Kar/Zarar (TL) Portföy Değeri (TL) Portöy Kar/Zarar (TL) 72,000x0,9=64,800 72.000-64,800x14=100.800 1.000.000x1.1=1.100.000 -100.000 100.800-100.000=800 72,000x1,1=79,200 72.000-79.200x14=-100.800 1.000.000x0.9=900.000 100.000 -100.800+100.000=-800 Net Kar/Zarar(TL) Tablo 1 Yatırım ve korunma amaçlı işlemlerin yanı sıra arbitraj işlemleri de etkin ve sağlıklı bir piyasanın oluşması için önemlidir. Arbitraj işlemleri piyasalar arası oluşan normal dışı fiyat hareketlerinden dolayı oluşan fiyat farklılıklarını düzeltme işlevi görür. Arbitraj işlemlerin devreye girmesi piyasanın normale dönmesinde olumlu katkısı olmaktadır. Portföy Yönetiminde Arbitraj İşlemlerin Önemi Portföy yöneticileri portföy performans hedeflerine ulaşmak için bir çok farklı strateji kullanıyor. Günümüzde kuşkusuz bir çok yatırım portföyünde arbitraj işlemleri de önemli bir yere sahip. Portföy yöneticilerinin müşterilerin farklı risk ve getiri beklentilerine göre farklı portföylerle çözüm bulması gerekiyor. Çeşitli risk düzeylerinde müşterilere farklı opsiyonlar tanımak zorunda olan portföy yöneticileri, arbitraj işlemleri ile risk almadan müşterilerine risksiz faiz oranının üstünde bir getiriyi sağlayabiliyor. Az risk barındıran ancak getirisi risksiz faiz oranından daha yüksek olan arbitraj işlemlerini, fazla bir risk almadan faiz oranından daha yüksek bir getiriyi bekleyen, yani riskten kaçınan bir müşteri profili kullanabilir. Bu kapsamda arbitraj işlemlerini barındıran portföyler önemli bir avantaj yakalayabilir. Arbitraj işlemleri kapsayan stratejiler portföy çeşitlendirilmesi kapsamında piyasa katılımcıları için önemli bir avantaj sunuyor. Arbitraj ne zaman oluşur? Normal piyasa şartlarında arbitraj olanaklarının olmaması beklenir. Bir arbitraj olanağın oluşması için öncelikle söz konusu varlığın iki farklı piyasada da farklı fiyatlarla işlem görmesi gerekir. Örneğin farklı ülkelerde yer alan piyasalar veya spot ve vadeli piyasalar arasında yapılabilir. Örnek olarak İMKB’de kote edilmiş 30 hisseyi kapsayan İMKB-30 endeksi ve VOB’da işlem gören İMKB-30 endeksine dayalı VOB-İMKB30 Vadeli İşlem SPOT İLE VADELİ PİYASALAR ARASINDAKİ FARKIN YÜKSEK OLDUĞU DÖNEMLER ARBİTRAJ İMKANI SAĞLIYOR. Sözleşmesi’nin fiyatlarının arasında piyasa normali dışında bir fiyat farkının oluşması durumunda bir arbitraj olanağından söz edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus vadeli işlem sözleşmelerinin teorik fiyatının esas alınmasıdır. Vadeli işlem sözleşmelerinin fiyatları genel olarak spot fiyatlar ile yüksek bir korelasyonla, paralel ve birbirine yakın hareket etmesine rağmen, bazı durumlarda piyasa koşulları gereği bu ilişki değişebilir. Vadeli işlem sözleşmesinin fiyatının olması gereken teorik fiyattan sapması durumunda bir arbitraj olanağı doğabilir. Örneğin spot fiyat vadeli fiyattan daha yüksek olduğunda spot ürün satılır, daha ucuz olan vadeli işlem sözleşmesi alınır. Eğer spot fiyat vadeli fiyattan daha düşükse spot ürün alınır, daha pahalı olan vadeli işlem sözleşmesi satılır. Normal bir piyasada vade sonunda vadeli işlem sözleşmesi fiyatı ile spot fiyat eşdeğer olacağı için her iki durumda da yatırımcı işlem yaptığı takdirde risk almadan bir kazanç elde edecektir. Bu tür durumlarda oluşan arbitraj olanaklarını kullanan piyasa katılımcıları işlem yaparak spot ve vadeli piyasa fiyatlarını yeniden dengeye getirir. Vadeli işlem sözleşmelerinin fiyatlanması Arbitraj olanakların doğru saptanabilmesi için vadeli işlem sözleşmelerinin teorik fiyatı hesaplanması önem arz eder. Genel olarak geçerli olan fiyatlama modeli taşıma maliyeti modelidir. Bu modelde söz konusu kıymetin belirtilen vadeye kadar elde tutulmasının getirdiği tüm maliyetler hesaba katılır. Bu taşıma maliyetlerin arasında finansman, depolama, sigortalama, nakliye maliyetleri ve ayrıca söz konusu kıymeti elde tutmaktan elde edilecek diğer gelirlerden oluşur. Vadeli işlem sözleşmelerin fiyatlaması genel olarak 4 aşağıdaki formül ile ifade edilir. Fo = SoerT Fo : Vadeli işlem sözleşmesinin bugünkü değeri (teorik fiyat) TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 63 DOSYA So : Dayanak Varlığın Piyasa Değeri r: Risksiz Yıllık Faiz Oranı T: Vadeli işlem sözleşmesinin vade sonuna kadar kalan süresi (yıl bazında) Hisse Senedi Endeksi Vadeli İşlem Sözleşmelerin Fiyatlanması Hisse senedi endeksine dayalı vadeli işlem sözleşmelerin teorik fiyatı da diğer tüm vadeli işlem sözleşmeleri gibi yukarıda verilen formül ile hesaplanabilir. Finansal bir gösterge olan endekslerde bazı emtiada olduğu gibi herhangi bir depolama veya sigortalama maliyeti söz konusu olmadığı için endeks veya buna bağlı olarak elde tutulan hisse senetlerinin getirdiği maliyet risksiz faiz oranına eşdeğerdir. Eğer endeks içersinde elde tutulan hisse senetlerin temettü (d) dağıtması söz konusu ise bu gelirin de hesaba katılması gerekir. Temettü dağıtımında hisse senedi endeksinde birden fazla hisse ve buna bağlı olarak birden fazla temettü dağıtımının söz konusu olabileceği de dikkate alınması gereken hususlardan biridir. Bu kapsamda hisse senedi endeksine dayalı vadeli işlem sözleşmelerin teorik fiyatı aşağıdaki formül ile hesaplanır. Fo = Soe(r-d)T Örneğin spot İMKB-30 endeksinin 74.000 puanda, yıllık risksiz faiz oranının %8,15 (vadesine 45 gün kalan bono) ve İMKB-30 endeksinde bulunan hisselerin toplam temettü dağıtım oranın %3,18 olduğu varsayıldığında VOB’da işlem gören vadesine 45 gün kalan Haziran vadeli VOB-İMKB30 Vadeli işlem Sözleşmesinin teorik fiyatı aşağıdaki gibi hesaplanır. Fo = 74.000 x e (0,0815-0,0318)x36545 =74454,82 Buna göre söz konusu olan vadeli işlem sözleşmesinin teorik fiyatı 74.455’dir. Bu fiyat taşıma maliyeti modeline göre olması gereken bugünkü değerdir. Piyasa koşullarına göre bu fiyat gerçekte farklı olabilir ve olduğu takdirde bir arbitraj olanağı doğar. Sonraki bölümde gerçekleşen fiyat ile teorik fiyat arasında oluşan farkların ne zaman arbitraj olanakları sunduğuna değineceğiz. İMKB-30 endeksi ile VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmeleri’nde Arbitraj Spot ve vadeli piyasalar arası arbitraj 64 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 işlemleri yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de de büyük hacimlere ulaşmış durumda. Özellikle yurtdışında S&P500, FTSE veya Dax gibi gösterge endeksler ve söz konusu endekslere dayalı vadeli işlem sözleşmeleri ile arbitraj işlemleri yapılıyor. Türkiye’de 2005 senesinde VOB’un kurulması ve VOB-İMKB30 ve VOBİMKB100 vadeli işlem sözleşmelerin işleme açılması ile birlikte piyasa katılımcıları Ulusal İMKB-30 ve İMKB-100 endekslerinde de yatırım ve arbitraj yapma imkanına sahip oldu. Vadeli işlem sözleşmesinin teorik fiyatının spot fiyattan sapması halinde (Fo > Soe(r-d)T veya Fo < Soe(r-d)T ) endekse eşdeğer hisse senetlerini almak/satmak ve aynı zamanda vadeli işlem sözleşmesini satmak/almak suretiyle arbitraj işlemi yapılabilir. Vadeli işlem sözleşmesinin teorik fiyatının farklı olması durumunda yatırımcı arbitraj işlemi yaparak risksiz bir kazanç elde edebilir çünkü vade sonunda spot endeks ile vadeli endeksin fiyatları birbirine eşit olacaktır. Aşağıdaki iki örnekte farklı iki arbitraj işlemi gösteriliyor. Bir yatırımcının 1 milyon TL’lik bir yatırım ile bu arbitraj işlemini yapmak istediğini varsayalım: Örnek 2 Sonuç: Yatırımcı bu işlemle toplamda 1.453TL’lik (12.330TL-10.877TL) bir kazanç elde etmiştir. Bu örnekte aracı kurum komisyon tutarları gibi ek işlem masrafları dikkate alınmamıştır. Her iki piyasadaki işlemlerde oluşan işlem maliyetleri arbitraj işleminden elde edilen kazancı geçmediği takdirde arbitraj işlemi yapılabilmektedir; aksi takdirde yatırımcı zarar etmektedir. (Vadeli Piyasa Fiyatı Teorik Fiyattan Yüksekse) 27 Temmuz tarihinde piyasa verileri aşağıdaki gibidir: Ağustos Vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi Fiyatı: 73.700 Spot Endeks Değeri: 73.000 Vadeye kalan gün sayısı: 36 Vadesine 36 gün kalan Hazine Bonosu Faiz Oranı: %8,25 Buna göre bu tarihte Ağustos Vadeli VOBİMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesinin Teorik Fiyatı 73.596 olarak hesaplanmaktadır. Vadeli piyasada söz konusu sözleşmenin fiyatının 73.700 olarak oluşması bu sözleşmenin piyasa normalinin üstünde bir fiyatta işlem gördüğünü gösterir. Bu durumda doğan arbitraj karı aşağıdaki şekilde elde edilebilir. 22 Temmuz • Vadeli işlem sözleşmesini 73.700 fiyatından sat • İMKB-30 endeksinde yer alan hisse senetlerini endeksteki oranına eş değer şekilde spot piyasadan satın al Vade Sonu (31 Ağustos) • Vadeli piyasadaki pozisyonu kapa • Eldeki hisse senetlerini sat Tarih Spot Piyasa Vadeli Piyasa 22 Temmuz İMKB-30 Endeksi 73.000 puanda, Faiz oranı %8,25, Temettü verimi %0 Ağustos vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesinin fiyatı 73,700 1 milyon TL’yi, 36 gün için, yıllık %8,25 faiz oranından borçlanır. Arbitrajcı 137 adet (1 milyon TL/ 7.300) Ağustos vadeli VOBİMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi satar. Arbitrajcı 1 milyon TL’lik İMKB-30 endeksine eşdeğer oranda hisse sendi alımı yapar. 31 Ağustos (Vade Sonu) İMKB-30 Endeksi 72.800 puanda. Alınan hisseler 997.260TL değerinde satar. Ağustos vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi 72,800 değerinde kapanır. 1.008.137 TL’lik borç tutarını faizi ile birlikte geri öder. Vadeli Pozisyon vade sonunda kapatılır. Net Zarar: -10.877 TL* Net Kar: 12.330TL* *Aracı kurum, işlem ve banka komisyonları gibi ek masraflar ve teminatlar hesaba katılmamıştır. Not: Bu örnekte temettü verim oranı %0 olduğu varsayılmıştır. Örnek 3 (Vadeli Piyasa Fiyatı Teorik Fiyattan Düşükse) 13 Mayıs tarihinde piyasa verileri aşağıdaki gibidir: Haziran Vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi Fiyatı: 68.200 Spot Endeks Değeri: 68.500 Vadeye kalan gün sayısı: 48 Vadesine 48 gün kalan Hazine Bonosu Faiz Oranı: %7,85 Haziran Vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesinin Teorik fiyatı 69.210 olarak hesaplanmaktadır. Piyasada söz konusu sözleşmenin fiyatı 68.200 olması, bu sözleşmenin piyasa normalinin altındaki bir fiyata işlem gördüğünü göstermektedir. Bu durumda arbitraj yatırımcısı aşağıdaki işlemi yapabilmektedir. 13 Mayıs • Vadeli işlem sözleşmesini 68.200 fiyatından al • İMKB-30 endeksinde yer alan hisse senetlerini endeksteki oranına eş değer şekilde spot piyasada açığa sat • Açığa satış işleminden elde edilen tutar %7,85 oranından 48 gün için değerlendirilir. Vade Sonu (30 Haziran) • Vadeli piyasadaki pozisyonu kapa • Borçlanan hisse senetlerini satın alıp teslim et TEMMUZ 2011 | VOBJEKTİF 65 DOSYA Bir yatırımcının 500.000 TL’lik bir yatırım ile bu arbitraj işlemini yapmak istediğini varsayalım: Tarih Spot Piyasa Vadeli Piyasa 13 Mayıs İMKB-30 Endeksi 68.500 puanda, Faiz oranı %7,85, Temettü verimi %0 Ağustos vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesinin fiyatı 68,200 500.000TL’lik İMKB-30 endeksine eşdeğer oranda hisse senedini açığa satar. Arbitrajcı 73 adet (500.000TL/ 6.850) Ağustos vadeli VOBİMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi alır. Elde edilen 500.000TL, %7,85 oranından 48 gün için değerlendirilir. 20 Haziran (Vade Sonu) İMKB-30 Endeksi 67.200 puanda. Açığa satılan hisseler 490.510 TL değerinde satın alınır. Ağustos vadeli VOB-İMKB30 Vadeli İşlem Sözleşmesi 67,200 değerinde kapanır. Yatırılan 500.000 TL ana para faizi geliri (5.161 TL)ile birlikte geri alınır. Vadeli Pozisyon vade sonunda kapatılır. Net Kar: 14.650 TL* Net Zarar: -7.300TL* *Aracı kurum, işlem ve banka komisyonları gibi ek masraflar ve teminatlar hesaba katılmamıştır. Not: Bu örnekte temettü verim oranı %0 olduğu varsayılmıştır. Sonuç: Örnekte görüldüğü gibi vadeli fiyatın teorik fiyattan daha yüksek olduğu durumlarda da arbitraj olanakları doğabilir. Bu örnekte arbitrajcı vadeli sözleşmenin fiyatı spot endeksten daha düşük bir fiyattan işlem gördüğü için bir önceki örneğin tersine hisse senetlerini piyasada açığa satıp vadeli işlem sözleşmesinde alım yönlü işlem yapar. Eğer yapılan işlemler sonucunda işlem masraflarının elde edilen karı geçmediği varsayılırsa yatırımcı yukarıda yapılan işlemlerden kar elde edecektir. Bu örnekte toplam kar 7.350 TL (9.489TL+5.161TL7.300TL) olarak hesaplanmaktadır. Türkiye’de açığa satış işlemleri için Takasbank bünyesinde bulunan Ödünç Pay Senedi Piyasası (ÖPSP) mevcuttur. ÖPSP piyasasında hisse senetlerin ödünç alınabilmesi için belirli bir komisyon ödenmesi ve teminat bulundurulması gerekmektedir. ARBİTRAJDA SORUNLAR Arbitrajın etkin piyasalarda oluşmaması beklenmekle birlikte oluşan farklıkların kısa bir süre zarfında tekrar düzelmesi söz konusudur. Günümüzde arbitraj fırsatlarını yakalamanın oldukça güç olduğu söylenebilir. Özellikle elektronik 66 VOBJEKTİF | TEMMUZ 2011 ÖDÜNÇ PAY PİYASASI SİSTEMİNİN ETKİN ÇALIŞMASI HALİNDE ARBİTRAJ İŞLEMLERİNDE ARTIŞ OLABİLİR. katılması gerekir. Bir diğer husus ise özellikle Türkiye gibi piyasalarda spot piyasada açığa satış işlemlerin etkin bir şekilde yapılıp yapılamamasıdır. Takasbank nezdinde yürütülen Ödünç Pay Senedi Piyasası, İMKB’de kote edilmiş A grubu pay senetleri için böyle bir imkan sunuyor. Söz konusu piyasada yatırımcılar İMKB endeksinde işlem gören sözleşmeleri ödünç alıp piyasada satabilir. ABD gibi gelişmiş piyasaların aksine Türkiye’de ödünç pay senedi piyasasında çok az işlem yapılıyor. 2010 yılında Takasbank bünyesinde yer alan ödünç pay senedi piyasasında toplam işlem hacmi 13.335.147 TL olarak gerçekleşti. Etkin işlemeyen bir ödünç pay senedi piyasası arbitraj işlemlerinin yapılmasını zorlaştıran nedenlerin başında bulunuyor. Endeks arbitraj işlemleri gerçekleştirilirken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da endekse eşdeğer oranda alınan veya satılan hisse senetlerini kısa bir süre içersinde, istenen fiyattan ve miktarda alınıp veya satılabilmesi. Yatırımcı için söz konusu hisseleri aynı anda ve söz konusu fiyatlardan alabilmesi teknik açıdan zor olabilir. Bazı durumlarda endeksi oluşturan hisse senetlerin alım veya satımı gerçekleşirken bazı hisse senetlerinde işlem gerçekleşene kadar fiyat değişebilir. Özellikle likit olmayan piyasalarda veya hisselerde görülebilecek bir durum olmakla birlikte arbitrajcı için ciddi bir risk oluşturur. Sonuç ortamda işlemlerde otomasyon sağlayan yazılımların gelişimi ile algoritmik işlemlerin (algo-trading) ve “Highfrequency Trading” in piyasa katılımcıları tarafından daha aktif bir şekilde kullanılması arbitraj işlemlerindeki otomasyon oranının artmasına yol açmıştır. Bu trend normal yatırımcıların arbitraj fırsatlarını değerlendirmesini zorlaştırmaktadır. Bu yazıda verilen örneklerde işlem masrafları gibi ek işlem maliyetleri hesaplamalara katılmamıştır. Ancak yapılan işlemlerinden dolayı oluşan maliyetler elde edilen karı geçmediği takdirde arbitraj işlemi yapılabilmektedir. Bu yüzden arbitraj işlemlerini yapmadan önce işlem maliyetlerinin de hesaba Endeks vadeli işlem sözleşmeleri yatırım amaçlı işlemlerin dışında korunma ve arbitraj işlemleri için de birçok piyasa katılımcısı tarafından kullanılıyor. Korunma işlemlerinin portföy ve fon yönetiminde kullanılmasının, finansal piyasalarda daha aktif bir risk yönetim kültürünün oluşmasında olumlu bir katkısı olacağı bir gerçektir. Bu trendin yaygınlaşması portföy yönetiminin profesyonelleşmesi açısından önem arz ediyor. Diğer taraftan günümüzde arbitraj işlemleri de portföy çeşitlendirmesinde oldukça önemli bir yere sahip. Ülkemizde ödünç pay senedi piyasasının daha etkin çalışması durumunda arbitraj işlemlerinde de ciddi bir artış olacağı bekleniyor. Türkiye Türev Konferansı 19-20 Eylül 2011 Swissôtel | The Bosphorus www.futuresindustry.org 2I¿FLDO+RVW6SRQVRU 3ODWLQXP6SRQVRU 6LOYHU6SRQVRUV 0HGLD6SRQVRUV $VVRFLDWH6XSSRUWHU )XWXUHV,QGXVWU\$VVRFLDWLRQ9DGHOL3L\DVDODU%LUOL÷LYH,QVWLWXWHIRU)LQDQFLDO0DUNHWV RUJDQL]DV\RQXQGDYH(\OOWDULKOHULQGHøVWDQEXO6ZLVVRWHO¶GHG]HQOHQHFHN ³7UNL\H7UHY$UDoODU.RQIHUDQVÕ´EHNOHQHQNDWÕOÕPFÕSUR¿OLVSRQVRUODUÕWDUWÕúÕODFDN NRQXODUÕYHRUJDQL]DW|UOHULLWLEDUÕ\ODEXER\XWWDG]HQOHQHQLONXOXVODUDUDVÕNRQIHUDQV RODFDNWÕU%RUVDPÕ]KH\HFDQYHULFLEXHWNLQOL÷LQUHVPLVSRQVRUXROPDVÕ\DQÕQGD GH÷LúLNVSRQVRUOXNODUODGDNRQIHUDQVDGHVWHNROPDNWDQJXUXUGX\PDNWDGÕU.RQIHUDQV NUHVHO¿QDQVDONXUXPODUÕEDQNDYHDUDFÕNXUXPODUÕNXUXPVDO\DWÕUÕPFÕODUÕXOXVODUDUDVÕ ERUVDODUÕELUDUD\DJHWLUHUHNVHNW|UGHNLWUHQGYHJHOLúPHOHULQ]HQJLQNDWÕOÕPFÕ RUWDPÕQGDWDUWÕúÕOPDVÕQÕVD÷OD\DFDNWÕU7UHYSL\DVDODUODLOJLOL|QHPOLNRQXODUGDNLX]PDQ J|UúOHULQLGX\PDNJQFHOX\JXODPDODUÕYHDOÕPVDWÕPVWUDWHMLOHULQL|÷UHQPHNYHVHUJL DODQÕQGDGH÷LúLN¿UPDODUÕQUQOHULQLWDQÕPDNYHLúELUOL÷LRODQDNODUÕQÕNHúIHWPHNLoLQ .RQIHUDQVDND\GÕQÕ]ÕELUDQ|QFH\DSWÕUPDQÕ]Õ|QHUL\RUX] *QON3URJUDP.DWÕOÕPhFUHWL 5 Eylül’e kadar - 595$ 5 Eylül’den sonra - 650$ *QON.DWÕOÕPhFUHWL DGHW<DWÕUÕPFÕ(÷LWLP:RUNVKRS¶D.DWÕOÕPg÷OH<HPH÷LYH)XDU$ODQÕQD*LULú )XDU$ODQÕ6WDQW3URPRV\RQYH6SRQVRUOXNODULoLQøOHWLúLP%LOJLOHUL 0V7RQL9LWDOH&KDQYH\DWYLWDOHFKDQ#IXWXUHVLQGXVWU\RUJ ILAN.indd 58 8/2/11 11:09:48 PM