En Sık İlkesi
Transkript
En Sık İlkesi
BİTİŞİKLİK KURAMLARI Bitişiklik Kuramları J.B. Watson E.R. Gurthire J.Broladus Watson Watson, davranışçılığın kurucusudur. Şu görüşü ile bilinmektedir; “İnsanlar doğmaz, yaşatılırlar; bir başka deyişle, bir bebek koşullanma yoluyla trapezci, müzisyen, suçlu vb. bir yetişkin haline getirilebilir. J.B.Watson (1878 – 1958) Watson’a göre bütün davranışların temelinde, uyarıcı-tepki bağlantısı bulunmaktadır. Korkuların Oluşması ve Korkuları Yok Etme Watson’a göre korku öğrenilen bir durum ise korkmama da öğrenilebilir. Watson, korkuyu ortadan kaldırmak için sistematik duyarsızlaştırma tekniğini geliştirmiştir. Ayşe tavşandan,yünden ve kurbağadan korkmaktadır. Şekilde görüldüğü gibi tavşan,Ayşe’nin görebileceği ama zarar göremeyeceği bir uzaklığa konur. Her defasında tavşan, Ayşe’ye biraz daha yakınlaştırılır. Ayşe sonunda korkmadan tavşana dokunabilir. Sistematik duyarsızlaştırmayı kademeli yaklaşma ile karıştırma. Kademeli yaklaşımda, pekiştirme ile psikomotor bir beceri kazandırılır. Sistematik duyarsızlaştırmada, pekiştirme yoktur ve aşamalı olarak korku yok edilir. En Son ve En Sık İlkesi En Son İlkesi (yakınlık) : Organizmanın bir uyarıcıya gösterdiği en son tepkiyi aynı uyarıcıya karşı gösterme olasılığı daha fazladır. En Sık İlkesi : Belli bir uyarıcıya karşı daha sık gösterilen tepkinin aynı Uyarıcıyla karşılaşınca gösterilme eğilimi yüksektir. Organizma belli bir uyarıcıya karşı belli bir tepkiyi ne kadar çok gösterirse, bu uyarıcıya karşı o tepkiyi gösterme ihtimali artacaktır. Görüldüğü gibi öğrenci derste düşmüş canı acımıştır. Daha sonraki gün sınıfa ilk girdiğinde o acıyı tekrar hisseder. Bu durum en son ilkesiyle ifade edilir. Derste midesi bulandığı için kendini kötü hisseden bir öğrencinin, ertesi gün sınıfa girdiğinde ilk hissettiği duygu olumsuz olacaktır. En Son İlkesi Matematik dersinde genellikle sıkılan ve hoşlanmayan bir öğrenci, karşılaştığı başka bir matematik dersinde de büyük olasılıkla aynı tepkiyi verecektir. En Sık İlkesi E. Ray Guthrie Bitişiklik öğrenmenin tek yasasıdır. Bitişiklik, bir uyarıcıya karşı yapılan tepkinin, daha sonra, aynı uyarıcı ile karşılaştığında da gösterilme eğilimidir. Yani Guthrie’nin bitişikliği Uyarıcı-Tepki bitişikliğidir. Bir kişi belli koşullar altında yaptığı bir davranışı, başka zaman aynı koşullarla karşılaştığında da gösterme eğilimindedir. Edwin Ray Guthrie (1886–1959) Üniversiteye yerleşen Eda, yurtta ilk gün olumsuz olaylar yaşamıştır. Eda bundan sonra yurda girdiğinde tekrar bu duyguları hissedecektir. Mete, Coğrafya öğretmeninin konuyu hayatla ilişkilendirmesinden çok memnun kalmıştır. Daha sonraki Coğrafya derslerinde de hoşlanma duygusu gösterecektir. ÖĞRENMEDE TEK DENEME Guthrie, öğrenmede tekrarın önemi olmadığını vurgular. Öğrenme tek deneme ilkesi ile gerçekleşir. Yapılan tekrarlar bağın gücünü arttırmaz. Aykut annesiyle birlikte gittiği komşusunda, elini cam kesmiştir. Guthrie’nin bitişiklik kuramına göre, Aykut’un bu davranışı tekrar etmese bile öğrenme olmaktadır. SONUNCULUK İLKESİ Guthrie, öğrenmede “Sonunculuk İlkesi” ni benimsemiştir. Sonunculuk ilkesi, organizmanın belli bir durumda son olarak gösterdiği davranışın, aynı durumla tekrar karşılaşıldığında aynı davranışın gösterilmesidir. Buradan çıkan sonuç, Guthrie’de, Watson gibi bir sonraki uyarıcı durumunda en son davranışın tekrar edileceğini ifade eder. Guthrie’ye göre cezada dikkat edilecek şeyler ; • Ceza istemeyen davranışın zıttı bir davranış oluşturur nitelikte olmalıdır. • Ceza, organizmaya acı verdiği için değil, belli uyarıcılara yeni tepkiler gönderilmesini sağlayabildiği ölçüde etkilidir. SÖNME ve UNUTMA Guthrie’de, sönme, unutma süreçleri uyarıcı-tepki çerçevesi içinde yeni tepkilerin kazanılması, eski tepkilerin değiştirilmesi şeklinde ele alınmaktadır. Sönme, uyarıcıdan sonra pekiştirecin kesilmesinden dolayı davranışın sönmesi değil, yeni bir davranışın öğrenilmesi olarak ortaya çıkmaktadır. Guthrie’ye göre unutma ise araya girme yaklaşımı ile açıklanmaktadır. Öğrenilmiş bir tepkinin unutulması, yeni bir uyarıcı-tepki ilişkisinin gelişmesi ve uyarıcı tepki ilişkisini bozması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. ALIŞKANLIKLARI YOK ETME YÖNTEMLERİ Guthrie’ye göre bitişiklik sonucu alışkanlıklar meydana gelir. Bitişiklik sonucu meydana gelen alışkanlıklar her zaman istenilen türde olmayabilir. Bitişiklik sonucu meydana gelen alışkanlıklar istenmeyen alışkanlıklar ise bu alışkanlıkları yok etmek mümkündür. Alışkanlık Yok Etme Eşik Yöntemi Bıktırma (Yorma) Zıt Tepki Eşik Yöntemi : Eşik yönteminde; istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı azar azar ve uzun sürede verilerek istenmeyen davranışın meydana gelmesi önlenmekte ve istenen davranışın yapılması sağlanmaktadır. Et yemeyen bir çocuğa, önce yemeğinin içinde hissedemeyeceği kadar az bir et, daha sonra giderek miktarı artan oranlarda et verilirse bir süre sonra çocuk artık et yemeğe alışacaktır. Bıktırma Yöntemi : Bıktırma yönteminde, tüm uyarıcılar organizmaya, istenmeyen tepkiyi yapmaktan yoruluncaya kadar verilir. Daha sonra organizma bu tepkiyi göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı yeni bir tepki göstermeyi öğrenir. Evin salonunda top oynamak isteyen çocuğuna, anne çocuğu bıktırıncaya kadar salonda top oynamasına izin verir. Bir müddet sonra çocuk, salonda top oynamaktan sıkılır ve böylelikle istenmeyen davranış sergilenmez. Zıt Tepki Yöntemi : Zıt tepki yönteminde, istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı ile birlikte, istenen davranışı meydana getiren uyarıcı aynı anda sunulur. Benzer şekilde havuç yemeyi sevmeyen ama et seven çocuğa, en sevdiği et yemeğinin içine küçük küçük havuçlar koyarak yedirmek mümkündür. Yosunlardan korkan bir çocuğun, yanında kendini güvende hissettiği babasının elini tutarak yosunlara basabilmesi mümkündür. Alışkanlığın ortadan kaldırılmasında bir başka yöntem ; Alışkanlığın bastırılmasıdır. Burada alışkanlık tümüyle yok edilememekte, sadece tepkinin ortaya çıkması önlenmektedir. Örneğin; kağıt yırtma alışkanlığı olan bir çocuk düşünün, bu çocuğun önünden kağıtları kaldırır, göremeyeceği bir yere koyarsak çocuk bu davranışı gerçekleştiremeyecektir. KARIŞAN KAVRAMLARI ÖZETLEYELİM Eşik Yöntemi İstenmeyen davranışa sebep olan uyarıcı azar azar verilir. Amaç,alışkanlığı yok etmektir. Zıt Tepki İstenmeyen uyarıcı daha istenir uyarıcıyla birlikte verilir.Sevdiği uyarıcıdan doları diğerine katlanma vardır. Amaç;alışkanlığı yok etmedir. Kademeli Yaklaşımı Sistematik Duyarsızlaştırma Kazandırılmak istenen psikomotor bir davranış alt parçalara bölünür ve her bir adım yapılmasıyla pekiştirme uygulanır. Amaç, davranış öğretmektir. Pekiştirme kullanmadan, sistemli bir şekilde, korku uyandıran bir uyarıcıyla karşı karşıya gelme vardır. Aşamalı yapılır. Amaç,korku ve fobileri ortadan kaldırmaktır. BAĞLAŞIMCILIK KURAMI ( BAĞ KURAMI ) Edward Lee Thorndike Thorndike’nin öğrenmeyi duygusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bağ (uyarıcı-tepki bağı) olarak açıklanmıştır. (1874-1949) Çevrede bulunan uyarıcılar duyu organları ile beyne iletildiğinde, beyinde bulunan ve sayıları milyonlarca olan nöronlar (sinir hücresi) harekete geçmekte ve organizmanın gelen uyarıcılara karşı bir tepki oluşturmasını sağlamaktadırlar. Deneme Yanılma (Seçme ve Bağlanma) : Thorndike’a göre öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. Thorndike daha sonra bunu seçme ve bağlama olarak adlandırmıştır. Aynur hanım arkadaşlarının yaptığı bir yemeği yapmak istemektedir. Bu yemeğin nasıl yapıldığını bilmeyen Aynur hanım birkaç deneme yaparak istediği lezzete ulaşır. Yeni aldığı cep telefonunun, mesajlar bölümüne tuşları deneyerek girmek. Mobilyanın parçalarını teker teker deneyerek, masayı kurmak Küçük Adımlar İlkesi : Thorndike, problem çözme süresi, ardışık denemelerinin sonunda yavaş yavaş kısaldığından öğrenmenin birdenbire içgörüsel bir şekilde değil, yavaş yavaş gerçekleştiğini savunmuştur. Öğrenme, büyük atlamalardan çok, küçük sistemli adımlardan meydana gelmektedir. Mobilya parçalarını birleştirip masayı kuracak olan kişi, birdenbire nasıl kuracağını bulmaz, teker teker deneyerek bulur. ÖĞRENMENİN İLKELERİ Birincil İlkeler • Hazırbulunuşluk • Tekrar • Etki İkincil İlkeler 1930 Yılından Önce • Tepki Çeşitliliği • Öğelerin Gücü • Tutumlar • Tepki Analojisi • Çağrışımsal Geçiş 1930 Yılından Sonra • Ait Olma • Etkinin Yayılması • Çağrışımsal Zıtlık Hazırbulunuşluk Kanunu : Organizmanın belirli bir tepki veya davranış için gereken hazırlıklara sahip olup olmadığını ifade eder. Bu yasaya göre birey, belli bir davranış göstermeye hazırsa bu davranışı yapmasına izin verilmesi ona mutluluk verir, tersi bir durum ise engellenme durumunu oluşturarak bireyde kızgınlık yaratır. Ayrıca birey bir davranışı gerçekleştirmek için hazır değilse bu kez de zorlanır ve rahatsızlık yaşar. Tekrar Kanunu : Bağlantıların tekrarla güçlendirilmesi ve bağlantıların zayıflamasını veya tekrarların kesilmesiyle unutulmasını ifade eder. Kısacası, 1930’dan önce tekrarın önemli olduğunu vurgulamıştır. Uyarıcı ve tepki arasındaki bağ kullandıkça güçlenir. Buna kullanma yasası denir. Tekrar devam etmediğinde, bağlaşımlar azalır. Buna ise kullanılmama yasası denir. 1930 Sonrası Düzenleme : Buna göre tepkilerin doğruluğu hakkında geribildirim vermeden yapılan tekrarın etkisi ya çok azdır ya da hiç etkili değildir. Etki Kanunu (Sonucu Etki Kanunu) : Bir uyarıcı-tepki bağının, tepkinin doğurduğu etkilere göre kuvvetlenmesini veya zayıflamasını ifade ederi. Değiştirilebilir bir bağ tatmin edici haller tarafından takip edilirse, bu bağın kuvveti artar, rahatsız edici haller tarafından takip edilirse, bu bağın kuvveti azalır. Çocuk tek başına yemek yemeye çalıştığında, annesi çocuğun bu davranışını alkışlayarak sevinç gösterilerinde bulunursa, çocuk bir dahaki sefere aynı davranışı tekrar edecektir. Eğer çocuk tek balına yemek yemeye çalıştığında, annesi etrafı kirlettiğinden dolayı çocuğu azarlarsa, çocuk davranışını tekrar etmeme eğilimi gösterecektir. 1930 Sonra Düzenleme : 1930’ların başında ödüllendirmenin tepkiyi güçlendirdiğini, cezalandırmanın ise olumsuz bir etkiye sebep olmadığını belirtmiştir. Bu yüzden de cezadan çok ödülün üzerinde durulmuştur. Thorndike, uyarıcı tepki bağlantısının kurulmasında ödülün en etkili rolü oynadığı, fakat cezanın uyarıcı-tepki bağın zayıflamakta bu kadar etkili olmadığını düşünmektedir. İKİNCİL İLKELER 1930 Öncesi İlkeler 1.Tepki Çeşitliliği (Tepki Çokluğu) ; Bir tepkinin ödüllendirici bir etki doğurması için önce bu tepkinin yapılması gerekir. Öğrenen organizma bir problem durumuyla karşılaştığı zaman, çeşitli tepkiler dener. Uygun tepki çıktığında, istenilen etki doğmuş olur. 2.Dikkat Çekici Uyarıcılar (Öğelerin Gücü) ; Öğrenen organizma, problem durumundaki öğelere seçici bir şekilde tepkide bulunur. Özellikle insanlar, problem durumundaki temel öğeleri seçebilir ve tepkilerin bu temelin üzerine oturtabilirler 3.Tutumlar ; Tepkiler, belirli bir oranda, bireyin içinde yaşadığı kültür tarafından belirlenir. Tepkiler, aynı zamanda içinde bulunan anın eğilimleri tarafından da etkilenirler. Tutumlar bireyin hangi koşullarda tatmin olacağını veya hangi koşullarda rahatsız olacağını belirler. 4.Tepki Analojisi (Benzetim Yoluyla Tepkide Bulunma / Transferde Benzer Öğeler) ; Organizma, yeni durumlara benzetmeler yoluyla tepkide bulunabilir. Yeni bir duruma giren organizma, bu duruma benzer diğer durumlarda yaptığı tepkileri tekrarlayabilir. 5.Çağrışımsal Geçiş; Bu ilke tepkisel koşullanmaya benzemektedir. Thorndike’nin yapmış olduğu bir deneyde kediye eliyle ”atla” komutu verir ve kedinin sıçramasını ister. Ancak kedi bunu yapmaz. Daha sonra “atla” komutunu verir ve elinde tuttuğu balığı kediye gösterir. Bunun üzerine kedi sıçrar, balığı yer. Bu süreç birkaç kez tekrar edildikten sonra kedi artık ”atla” komutunu duyduğunda sıçramaktadır. 1930 Sonrası İlkeler 6.Etkinin Yayılması ; Ödül sadece ait olduğu bağlantıyı değil, aynı zamanda ödüllendiren bağlantının hemen öncesinde ya da sonrasında geçici olarak ortaya çıkan bitişik bağlantıları da otomatik olarak etkilemektedir. 7.Ait Olma ; İki öğenin sadece bitişik olması çağrışım oluşturması için yeterli değildir. Bu öğelerin bitişik olması yanı sıra birbirine ait olmaları da gerekir. 8.Çağrışımsal Zıtlık ; Thorndike’a göre çağrışım tek yönlüdür. Organizma bilişsel kuramlarda olduğu gibi genel ilkeleri değil tek bir durumu, uyarıcı-tepki bağını öğrenir.