Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpu
Transkript
Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpu
ÖZET: Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpulat: “Türkiye ve diğer ülkelerdeki Ebru’lardaki fark, kullanılan malzemeden kaynaklanıyor. Bizdeki ebru örnekleri 300-500 yıldır canlılığını koruyorlar. Bizdeki maden ocakları ve elde edilen boyaların ana maddeleri olmadığı için diğer ülkelerde sentetik veya kimyasal ağırlıklı boyalar kullanılıyor. Doğal olarak bu malzeme ile yapılan ebrulu kâğıtlardaki renkler solmaya başlar. Kitap ve cilt süsleme sanatı olarak bilinen, ebru sanatının 1500 yıllarında Türkistan’ın Buhara şehrinde doğup buradan ipek yolu ve göçlerle Anadolu’ya geldiği bilinmektedir. Ebrunun felsefesi sonsuzluk ve aşka dayanır. En iyiye en güzele ulaşmaktır. ANAHTAR KELİMELER: Esengül Boyacıoğlu İnalpulat, ebru, hat, serpme. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 38 ABSTRACT: Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpulat, marbling artist, reports ‘The difference between the marbling of Turkey and other countries is caused by the materials used. Our marbling samples preserve the color for 300 – 500 years. As the mine quarries and raw substance of the paints which are present in Turkey, are rare in other countries they use synthetic or chemical paints. Naturally the colors on marbling made of these materials pale. The marbling, which is known as book and cover embroidering art, was originated in Bukhara, Turkistan in the 16th century and moved to Anatolia with migration and Silk Road. The philosophy of marbling that origins from the eternity and love, is to reach the best and the most beautiful. ’ (Translated by BURDİL) KEYWORDS: Esengül Boyacıoğlu İnalpulat, marbling, calligraphy, sprinkling. B urdur’da doğdum. Kimyager olarak, Portaş elektro porselen fabrikasında şef, ODTÜ Mimarlık Fak. Restorasyon Ana Bilim Dalında Akademik Uzman ve Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünde İpek Yolu Projesinde Restoratör-Araştırmacı olarak çalıştıktan sonra, iş yaşamı boyunca sürdürdüğüm sanat çalışmalarıma ve uzmanlık alanım olan boyalara ağırlık verdim. Ebru sanatını öğrendikten sonra bu sanatın tekniklerini ilerletmek ve tanıtmak için Ebru işliği açtım. Çalışmalarımı bu işlikte sürdürmekte ve öğrenciler yetiştirmekteyim. ICCROM Enstitüsü (Tarihi Eserlerin Korunmasının Bilimsel Prensipleri) diploma sahibiyim. Kültür ve Turizm Bakanlığının ebru sanatçısıyım. Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurul Üyeliğinde bulundum. Ankara’daki Burdurlular Derneğinin bir dö- nem başkan olarak görev aldım. Koruma-Restorasyon Uzmanları Derneği üyesiyim. Ebru sanatı ile ilgili görevlerim ve katkılarım, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Tasarım Bölümü öğrencilerinin atölye dersinde “Ebru atölye” projesi jüri, 2008 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü Su Yılı Ebru yarışmasında jüri üyeliğinde, Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Grafik Bölümünde ebru sunumunda, Gazi Üniversitesi İngilizce Böl. Uluslararası seminerde sergi ve sunumunda, 2009 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü Sağlık Yılı ebru yarışması jüri üyeliğinde, 4. Arnavutluk Türk Ürünleri Fuarında ebru tanıtım ve sergi ile Avustralya’da yapılan 4., 5., 6., 7. Lale Festivalinde Bakanlığın Ebru sanatçısı olarak sergi ve tanıtım yaparak, Ljubiyana, Zagreb, Belgrat, Balkan ülkelerinde ve Varşova’daki Turizm Fuarlarında Ebru sanatçısı olarak ebru tanıtımı ve sergi ile Slovenya Devlet Arşivinde bulunan ebru kâğıt ile kaplanmış ciltlerin restorasyonu hakkında seminer ve uygulamasını göstererek, Ljubiyana Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Bilinen sanatların dışında Ebru sanatının olduğunu ve neler yapılabileceği konusunda seminer ile Melbourne International Art Museum da sergi ve tanıtımda, LÖSEV- Tedavisi bitmiş çocuklarımıza yeni yaşamlarına alışma projesinde ebru kursu, İller Bankası Sanat Evinin kurulmasında ve eğitmen olarak görev alarak, Diyarbakır-Hava Kuvvetleri-Jet Üssü Komutanlığında yetişkinlere yönelik seminer ve ebru atölyesinin kurulmasında, Kayalar İlköğretim okulunda “çocuk ve ebru” konulu proje kapsamında 1yıl ebru kursu, Esenboğa Hava Limanı personeline hizmet içi eğitim ve Havaalanında sergi açarak, Ankara-Kayalar İlköğretim öğrencilerine bir dönem ebru kursu ve sergisi ile İstanbul Zeytinburnu Belediyesinde ve Tıbbi bitkiler merkezinde sergi ve seminer ile Ankara Üniversitesi İlköğretim koleji bahar şenliğinde etkinliklerle Milli Eğitim Bakanlığı Ankara Hizmet içi Eğitim Enstitüsü-Avrupa Birliği Çalıştayında farklı ülkelerden gelenlere ebru eğitimini vererek sanatımızın tanıtılmasında eğitmen olarak Dumlupınar Üniversitesinde seminer ve Ebru İşliği’nin kurulmasında, Yurt içinde ve dışında Ebru kurs yeri açılmasında ve eğitmenin yetişmesi ile Ayrıca, ebru sanatının bireylere ve çocuklara kazandırdıkları konusunda çeşitli kuruluşlarda seminerler vererek ebru sanatını tanıtılması ve yayılması konusunda katkıda bulundum. Halen kendi atölyemde (Ebru İşliği) ve Ankara Üniversitesi bünyesinde üniversitedeki öğrencilere ebru sanatı dersi vermekteyim. Sergilerim; 2000-Ocak İtalyan Kültür Merkezi-Ankara 2001-Mayıs Sanat Sevenler Derneği-Denizli 2001-Kasım Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi-Ankara 2002-Eylül Vakıf Bank, Fuaye Sergi Salonu-Ankara 2003-Temmuz Vakıf Bankası, Atakule Sergi Salonu-Ankara 2004-Mart Pozitif Dans, Sergi Salonu-Ankara 2004-Kasım Vakıf Bankası, Atakule Sergi Salonu-Ankara 2004-Kasım Halk Bankası, Farabi Sergi Salonu-Ankara 2005-Nisan Konak Belediyesi Kültür Merkezi-İzmir 2005-Mayıs Kalkınma Bankası-Ankara 2006-Mart Vakıfbank-İstanbul 2007-Mayıs Vakıfbank-Ankara 2007-Eylül Ortaköy Sanat Galerisi-İstanbul 2008-Kasım Başkent Üniversitesi-Ankara 2009-Aralık T.C. Devlet Resim ve Heykel Müzesi Fuaye Salonu-Ankara 2010-Temmuz Ördekli Kültür Merkezi – Bursa 2010-Temmuz Nurol Sanat Galerisi-Ankara 2010-Ağustos Esenboğa Havalimanı –Ankara 2010-Eylül Vakıfbank Levent Fuaye Salonu-İstanbul 2011-Eylül Vakıf Eserleri Müzesi-Ankara 2012-Eylül Bodrum Kalesi Haluk Elbe Sanat Galerisi-Bodrum 2013-Mayıs “Ustalardan Seçkiler” Dumlupınar Üniversitesi - Kütahya 2013-Eylül Belediye Konağı Sergi Salonu- Karaburun –İzmir 2014-Şubat ANKÜSEV Ankara Üniversitesi Sanat Evi - Ankara DAMLALAR SUYA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN BAŞLAR EBRUNUN HİKAYESİ… SU ÜZERİNDE SANATIMIZIN İZLERİ: Bilinçaltına atılmış sembolleri ve çevremizdeki güzellikleri ses ile ifade edilemeyince renk ve şekillerle anlatmayı tercih ederiz. Bu düşüncelerimizi de kâğıda aktarmanın bir yolu ebru sanatının teknikleri ile dile getirilir. Geleneksel sanatımızda kullanılan malzemelerin hepsi doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlanır. Renkli toprak ve minerallerin el taşı ile ezilip, sığır ödü ve su ile karıştırılarak elde edilen boyalar, kitreli su ile doldurulmuş tekneye, atkuyruğunun kılından yapılmış fırça yardımı ile damlatılarak ebru yapımına başlanır. Ebruzenler, kendilerine has teknikler ile şekil verirler. Tekne üzerinde oluşan boyalı yüzeye, kâğıt yavaşça ve her tarafı boyaya temas edecek şekilde konur. Kâğıt tekGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 40 neden alınıp kurutulması ile ebrulu kâğıt elde edilir. Ebru sanatını uygulamak için çalışma ortamının ısısı ve temizliği, kitreli suyun yoğunluğu, boyanın su ve öd oranı ve bunların birbirleri ile olan ilişki çok önemlidir. Bu hassas dengeyi kurmak zaman, dikkat ve tecrübe ister. Bir sanat eserinde bulunması gereken değerleri taşıyan, geleneksel ebru sanatına gereken önemin verilmesi, tanıtılması gerekmektedir. Bu amaçla çalışmalarımı kendime ait olan “Tunalı Hilmi Caddesi 91/11 Kavaklıdere-Ankara” adresindeki Ebru İşliğinde sürdürmekte ve öğrenciler yetiştirmekteyim. EBRU SANATININ FELSEFESİ ANI YANSITAN TEKRARI OLMAYAN SANAT… Ebrunun felsefesi sonsuzluk ve aşka dayanır. En iyiye en güzele ulaşmaktır. Mevlana’nın “ Bir damladan göl olur” felsefesiyle, damlaların sonsuzluğa, kâinata dönüşmesi gibi… Dört tarafı çevrili bir alanda farklı boyalar kendi güçleri oranında farklı özellikler gösterir. Tıpkı insanlar gibi… Her boya tekne üzerinde ya büyük( güçlü) ya da küçük (güçsüz) damlalar halinde dağılır. Damlalar gücü oranında güçsüz boyayı iter ve yerleşir. Yani zarar vermez, diğer boya ile karışmaz. Bizlerde birbirimize saygı göstererek güçsüze yer vererek, birbirimizin alanına girmeden, bilgimiz ve gücümüze göre durumumuzu, seviyemizi bilirsek, başkalarına zarar vermeden, haklarını çiğnemeden, sevgi ve saygının olduğu bir Dünya’da mutlu ve güzel bir şekilde yaşarız… Tıpkı ebru da olduğu gibi… Ebru sanatında kullanılan, farklı özellikte olan doğal boyalar; su ve öd ile zenginleştirip, çalışma ortamını ayarlarsak bu boya- lar diğer boyalarla karışmadan birbirlerine zarar vermeden, sınırları belli olan teknede birbirini iterek yerleşirler. Eğer boya ayarı, ortamın şartları uygun değil ise boyalar ya dibe çökerek yok olur ya da tekneye yayılarak diğer boyaların teknede yerleşmesine izin vermez. Onun için tüm şartları, ayarları, dengeleri bir arada tutmalı ki sorunsuz güzel ebru örnekleri elde edelim. Şartlar uygun değil ise hatalı ebru örnekleri elde ederek yapımından zevk alamayız. Her işte olduğu gibi ebru sanatında da ebru çalışmasını kâğıda alana kadar sabır ve dikkati elden bırakmamalıyız. Elde edilen eserin tek olması ve yapımında kullanılan malzemelerin doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlanması ebru sanatına ayrı bir değer katar. Ayrıca hareket eden su, pozitif iyonlar yaydığı için insanlar üzerinde olumlu etki yaptığı gibi yapılışının kısa sürmesi, renklerin dağılımı, yapanı ve seyredeni büyüleyip her şeyi unutturduğundan terapi özelliği de vardır. EBRU SANATININ TARİHÇESİ: Ebru sanatının tarihi ve tekniği konusunda kim tarafından, ne zaman, nasıl bulunduğu bilinmemektedir. Kitap ve cilt süsleme sanatı olarak bilinen, ebru sanatının 1500 yıllarında Türkistan’ın Buhara şehrinde doğup buradan ipek yolu ve göçlerle Anadolu’ya geldiği bilinmektedir. Mısır’da bulunan M.Ö. 1365 tarihli cam şişelerde, taraklı ve gel-git ebrularını andıran desenlere rastlanması, bu desenlerin, antik çağlardan beri beğeni gördüğünü göstermektedir. Çin’de Sung Hanedanlığı zamanından kalma (960-1279) bazı çömleklerde, battal ebrularının benzeri desenlere rastlanmaktadır. Aynı yıllarda Japonya’da Sumi ressamlarının fırçalarını temizlemek için batırdıkları suyun yüzünde biriken boyaların, başka bir kâğıda alınarak bulunduğu tahmin edilen “Simunagashi” tekniği vardı. Uzakdoğu’daki bu ilk örnekleri ile daha sonra ebrunun, 13.yy.da Türkistan’da, Semerkant’ta ve 14.yy.da İran’ın doğusunda bulunan Herat yöresinde yapıldığı ve daha sonra İstanbul’a kadar yayıldığı kabul edilmektedir. Ebrulu kâğıtlar önce Almanya’da, sonra Fransa ve İtalya’da “mermer kâğıdı ” veya “Türk mermer kâğıdı” adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştır. Zamanla İngiltere ve Amerika’ya yayılmıştır. Ebru, Osmanlı döneminde İstanbul-Üsküdar’daki Özbekler tekkesinde yaşam bulmuş ve yöneticilerce korunup sahiplenilerek desteklenmesi ile gelişmiştir. Matbaanın icadı ile Avrupa’ya yayılmıştır. Japonya, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, Türklerin bu sanatını taklit etmiş ve yıllar içerisinde kendileri de kullanmaya başlamışlardır. Elimizdeki örneklerin tarihlerine göre, Ebru sanatı 15. yüzyıl olarak bilinse de daha eskilere de dayanmış olduğu düşünülmektedir(12. yy. Japon ların “suminagashi” adını verdikleri su üzerinde kağıt boyama sanatı).Bazı kaynaklara göre bu sanatın Türkistan’a Çağatay Devri’nden gelebileceği düşünülmektedir. EBRU SANATININ BİZDEKİ GELİŞİMİ: Başlangıçta soyut bir görünümü olan ebru eserler; 1519-1680 yılları arası bulutumsu ( Battal), 1690-1829 yılları arasında damla (hatip) teknikleri görülmektedir.18.yy. Özbeklerin hacca giderken mola verdikleri Üsküdar-Sultantepe’deki Özbekler Tekkesinde Ebru, geleneksel sanat haline döner ve eğitimleri verilir. Özbekler Tekkesinin hocalarından Şeyh Sadık Efendi, Hazerfen Edhem Efendi (1829-1904), Sami Efendi (18281912), Aziz Efendi (1871-1934), Abdulkadir Kadri Efendi (1875-1942) gibi ebru ustaları yetişmiştir. Doğu’da yazı sanatlarının gelişmişi ile ebru sanatını, hatları süslemek için; zemin, pervaz veya cetvel şeklinde yaygın olarak kullanılmıştır. Ayrıca şablonlama tekniği veya Arap zamkı kulla- Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 41 nılarak aynı kağıda üzerine birden fazla ebru almak suretiyle Akkase (zemini akseden) hat şaheserleri vücuda getirilmiştir. 1846 yıllarında bazı ustaların katkısı ile yeni teknikler eklenerek geliştirilir. Zaman içerisinde ebru desenli kâğıtların taklidi yapılmadığı için önemli senetlerde, resmi yazışmalarda, devlet belgelerinde ve evraklarda kullanılmıştır. Matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte cilt ve kitap sanatlarında kullanılan ebru sanatı da duraklama olmuştur. Özellikle Yahudilerin özel makinalarla seri halinde ürettikleri ebrular, Türk klasik ebru sanatının yavaşlamasına sebebiyet vermiştir. Makine ebruları ve baskı ebrular piyasaları doldurunca, Klasik Türk ebru sanatçıları yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. 1900 yıllarında ebru sanatının tekrar canlanması Necmeddin Okyay (1883-1976) ve oğullarının çabasıyla olmuştur. Mustafa Düzgünman (1920-1990)’ı yetiştirmesiyle Türk ebru sanatında bir yükselişin zemini hazırlanmıştır. Elimizde en eski tarihli ebru, Topkapı müzesinde bulunan Arifi’nin 1539/40 tarihli “Gay-ı çevgan”, Uğur Derman’ın koleksiyonun da bulunan 1544 tarihli, Malik-i Deylemi nin, diğer önemli eser ise İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde 1539 tarihli Herat’lı Mir Alihan’ın ebrusu dur. Bu yıllarda yazılmış bazı el yazması kitapların içinde ebru örnekleri bulunmaktadır. Tarihimizde adı bilinen en eski ebrucu 1608 yılında “Tertib-i Risale-i Ebri” adlı eserin yazarı Şebek’ tir. İkinci önemli ebrucu ise hatip ebrusunu yapan Ayasofya Hatibi Mehmet Efendidir. Eskiden bir kâğıt süsleme sanatı olan ebru, zamanla kumaş, ahşap, porselen, cam ve benzeri malzemeler üzerine tatbik edilmektedir. EBRU KELİMESİNİN ANLAMI: Kâğıt üzerinde renk kümelerinin buluta benzemesi nedeni ile Farsca’da bulut, kaş anlamına gelen “ EBRİ ”, Çağatay’ca da hareli, damarlı kumaş yüzeyi anlamına gelen “ EBRE ”, sözcüklerinden etkilenerek bu geleneksel sanatımız “EBRU” adını almıştır. Araplar, damarlı kâğıt anlamına gelen “VARAKU MECAZZA” , Avrupalılar ise Türk mermer kâğıdı “ TURKISH MARBLE PAPER ” veya “ MARBLING ART ”diye adlandırır. EBRU SANATINDA KULLANILAN MALZEMELER: Klasik ebru sanatında kullanılan malzemelerin hepsi doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlanır. BOYA: Renkli toprak veya metal oksitlerden elde edilir. Bu boyalar suda erimemeli ve yağ içermemelidir. Bitki kökünden (Lahor çividi, Lök kırmızısı) elde edilen veya yapısında yağ bulunan boyalar da kullanılır. ( Mangan moru, is ) SU: Ebruda kullanılan sular, kireçsiz ve dinlenmiş olmalıdır. KIVAMLAŞTIRICILAR: Kitre, keten tohumu, salep, bey tohumu, İrlanda yosunu, denizkadayıfı ( Carrageenan), ayva çekirdeği… Kitre: Halk arasında geven adı verilen bitkinin(Astragalus) kökünden elde edilen sıvının katılaşmış (yaprak) halinden 30-35 gr tartılır. Her gece bir litre Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 42 su ilave edilerek toplam beş litreye tamamlanır. Homojen bir şekilde eridikten sonra süzülüp tekneye alınır. Denizkadayıfı: 5 litre içme suyuna 50 gr. Denizkadayıfını 15 dakikada bir 5-6 saat çırpılır. ÖD: Yüzey aktif malzemesi olan öd, büyük baş hayvanların safra kesesinden alınan sıvıdır. Boyaların kitre üzerinde yayılmasını ve birbirlerine karışmamasını, kâğıda yapışmasını sağlar. FIRÇA: Yaşlı atkuyruğundan alınmış kıllar, gül dalına bağlanarak yapılır. KÂĞIT: 1. hamur, samanlı gibi her türlü emici özelliği olan kâğıt kullanılır. TEKNE: Paslanmaz metalden yapılmış, isteğe bağlı olarak çeşitli ebatlarda olabilir. Genellikle Türk ebru teknesi 35 x50x5cm’dir. BİZ, BIZ, TEL: Paslanmaz metal telden yapılır. DESTESENG (EL TAŞI) : Boyaları ezmeye yarayan mermer veya sert, taştan yapılır. TARAK: Desen vermek için kullanılır. Tarak şeklindedir. EBRU TEKNİKLERİ VEYA ÇEŞİTLERİ: BATTAL(Tarz-ı kadim): Çeşitli boyaların fırça ile tekneye atılarak hiçbir şekil vermeden yapılır. BÜLBÜLYUVASI: Battal, gel-git ve tarak formun, biz yardımı ile dairemsi şekil verilerek yapılır. ŞAL: Battal, gel-git ve tarak ebru üzerine biz ile se veya serbest şekil verilerek yapılır. GEL-GİT: Battal form verdikten sonra, teknenin üzerinde bulunan boyaların bız yardımı ile yukarıdan aşağıya, sağdan sola doğru düz bir şekilde çekilmesiyle yapılır. SOMAKİ: Gel-git, battal ve tarak ebruya büyük damlaların(öd oranını fazla olan boya) atılması ile yapılır. SERPME: Battal, gel-git ve taraklı ebruya küçük damlaların atılması ile yapılır. TARAKLI: Tarak şeklinde yapılmış tarak ile bat- tal formdaki ebrunun şekillendirilmesi ile yapılır. FANTAZİ (Buket, midye) : Taraklı ebruya biz yardımı ile es çizilerek veya özel tarak ile yapılır. HATİP ( Damla) : Battal zemin üzerine orantılı bir şekilde 4-5 sıra ve iç içe 3-4 rengin damlatılarak biz yardımı ile menekşe, yürek, taralı yürek, yıldız, papatya gibi şekiller verilmesi ile yapılır. KOLTUK: Battal, gel-git, taraklı ebru üzerine boyutları 4-7cm civarında sık aralıklarla ve küçük çiçeklerin yapılması. (Hüsn-ü hat levhaların koltuk denilen boşluklara yapılan desen) ÇİÇEKLİ: Her hangi bir ebru form üzerine çiçek motifi ile yapılır. HAFİF: Sulu kitreye atılan boyalar ile yapılır. Renkleri açık olur, hattatlar üzerine yazı yazmak için kullanır. AKKASELİ: Ebrulanmasını istemediğimiz kısım, arap zamkı(akasya reçinesi) ile ebrulu kâğıda veya ebrusuz kâğıda fırça ile yazı, desen yapılır. Bu kâğıt tekrar farklı ebru deseni verilmiş tekneye koyduğumuzda arap zamklı kısım ebrulanmaz. Bir başka şekli ise, ebrulanmasını istemediğimiz kısımlar şablon ile kapatılır. NEFTLİ: Çam nefti katılmış boya ile yapılır. KUMLU: Kitrenin kirlenmesi sonucu veya kıvamlı kitrede yapılır. KILÇIKLI: Boya damlatılır, boyaya dokunmayacak şekilde tekne cam ile kapatılıp bekletilerek boyaların açılması (kılçıklı bir hal) sağlanır. DALGALI ( İspanyol): Teknede yapılan ebruyu kâğıda alırken, kâğıt belli aralıklarla sağa sola veya ileri geri hareket ederek yapılır. ZER-EFŞANLI: Boya içine altın tozu koyarak veya sadece altın tozu ile yapılır. EBRU SANATININ DİĞER ÜLKELERDEKİ EBRULAR ARASINDAKİ FARK: Türkiye ve diğer ülkelerdeki Ebru’lar- daki fark, kullanılan malzemeden kaynaklanıyor. Bizdeki ebru örnekleri 300-500 yıldır canlılığını koruyorlar. Bizdeki maden ocakları ve elde edilen boyaların ana maddeleri olmadığı için diğer ülkelerde sentetik veya kimyasal ağırlıklı boyalar kullanılıyor. Doğal olarak bu malzeme ile yapılan ebrulu kâğıtlardaki renkler solmaya başlar. Boyaların, suyun üzerinde durabilmesi için yağ tipi malzemeler kullanıldığından ince hatlar verilemiyor. Önce ince hat çıkıyor daha sonra toparlanıyor. Aynen suyun üzerindeki yağın toparlanması gibi. Onlarda daha yuvarlak hatlar oluyor. Bizdeki ebrunun özelliği, daha ince hatların olmasıdır. Ayrıca desenler ve kâğıt boyutları her ülkeye göre değişiyor. SONUÇ OLARAK, DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM… Sanatçılar, doğada var olan kesitleri, motifleri en güzel yanlarıyla ele almakta ve stilize ederek sanatseverlerin beğenisine sunmaktadırlar. Ebru sanatı da bu benzersiz sanatlarımızdan biri olarak tarihimizde yıllardır yer almaktadır. Türk Süsleme Sanatlarının belki de en taklitsiz ve özgün, doğayı içine alan sanatlarından biri ebru sanatıdır. Batı’nın bir Türk Sanatı olarak kabul etmiş olduğu ebru emekle hazırlanan, zahmetli ama zevkli ve sabır isteyen bir sanattır. Köklü ve saygın bir geçmişe sahip olan ebru sanatının doğru bilgilerle, doğru malzemelerle, doğru tekniklerle nesillere aktarılmalı ve sahip çıkılmalı… Ebru sanatçıları, zamanımızda temini ve hazırlanması kolay malzemeler tercih edildiğinden kendimize has malzemeleri ( toprak boya, kıvam artırıcı olarak kitre ) kullanılmamaya başlanmıştır.