karatahta - 2.indb
Transkript
karatahta - 2.indb
Engin ufuklar bizi bekliyor Vira Bismillah… Işılak, Hatice Durmuş, Alpaslan (ed.) Kara Tahtayı Aşmak EDAM (Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi) Eğitim Kitaplığı ISBN 978-9944-111-15-7, Cemaziyelevvel 1429 / Mayıs 2008 Genişletilmiş ve gözden geçirilmiş ikinci baskı, İstanbul, 210 sayfa. 1. Eğitim ve öğretim | 2. Öğretmenlik | 3. Öğretim ve öğrenim yöntemleri 4. Eğitim_Kullanılan yardımcı nesneler, malzemeler, araçlar | 5. Öğretimde tasarı yöntemi 2 KARA TAHTAYI AŞMAK −Öğrenci Merkezli Öğretmenlik− Hatice Işılak Alpaslan Durmuş (Editör) 3 EDAM Eğitim Kitaplığı: 1 Kitabın Adı Kara Tahtayı Aşmak -Öğrenci Merkezli Öğretmenlik- Editör Hatice Işılak Alpaslan Durmuş Bölüm Yazarları Alpaslan Durmuş Ayhan Başak Halil Ekşi İbrahim Hakan Karataş Mustafa Otrar Neriman Gökçegöz Karatekin Pınar Koç Yıldırım Grafik Tasarım ve Uygulama M. Sami Kaya Ahmet Karataş © EDAM, 2008 İstanbul Genişletilmiş ve gözden geçirilmiş ikinci baskı, Cemaziyülevvel 1429 / Mayıs 2008 ISBN 978-9944-111-15-7 Baskı ve Cilt: Altınoluk Yayın ve San. Mam. İmalat ve Tic. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi, Turgut Özal Caddesi No: 117/4 İkitelli - İstanbul Tel: 0212 671 07 00 EDAM (Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi) Yayıncı sertifika no: 1007-34-009073 Adres: Kısıklı Mh. Alemdağ Cd. Yanyol Sk. SBK İş Merkezi, B Blok, No: 5, Kat 1, Daire 3-4, Üsküdar, 34692, İstanbul Tel/Faks: +90 216 481 3023 (pbx) url: http://www.edam.com.tr e-posta: edam@edam.com.tr 4 İçindekiler Önsöz ................................................................................................................ 6 Eğitimde Genel İlkeler ...................................................................................... 9 Neriman Gökçegöz Karatekin, Alpaslan Durmuş Öğretim Yöntemleri ........................................................................................ 25 Neriman Gökçegöz Karatekin Sınıf Yönetimi ................................................................................................. 95 Alpaslan Durmuş, Ayhan Başak Yanıbaşımızdaki Okul: -Okul ve Eğitim-Öğretim Sürecinde Bir İmkân Olarak Çevresi- ..................... 111 Alpaslan Durmuş Ergenlere Rehberlik ...................................................................................... 123 Mustafa Otrar, Pınar Koç Yıldırım Karakter Eğitimi ........................................................................................... 169 Halil Ekşi Oluşturmacılık Kuramı ve Öğrenci Merkezli Ölçme-Değerlendirme ......... 191 İbrahim Hakan Karataş Yazarlar Hakkında... ..................................................................................... 207 5 ÖNSÖZ Pratikle iç içe olan öğretmenlerin meslekî gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanan bu kitap yedi bölümden oluşuyor: Eğitimde Genel İlkeler, Öğretim Yöntemleri, Sınıf Yönetimi, Yanıbaşımızdaki Okul: Okul ve Eğitim-Öğretim Sürecinde Bir İmkân Olarak Çevresi, Etkili İletişim Becerileri, Ergenlere Rehberlik, Karakter Eğitimi, Oluşturmacılık Kuramı ve Öğrenci Merkezli Ölçme-Değerlendirme. Eğitimde Genel İlkeler ve Öğretim Yöntemleri bölümleri, bilmekle öğretmek arasındaki farka dikkat çekerek öğretmenin bildiklerini aktarmada en etkili yolu seçmesinin ve hangi yolu kullanırsa kullansın ortak amaç ve ilkelere dikkat etmesinin vazgeçilmezliğini vurguluyor. Sınıf Yönetimi bölümü öğrencilerin derse katılımı, öğretmenle ve dersle iş birliğinin kurulması ve üretken bir öğrenme ortamının sağlanması ve sürdürülmesi için gerekli bileşenleri ele alıyor. Yanıbaşımızdaki Okul: Okul ve Eğitim-Öğretim Sürecinde Bir İmkân Olarak Çevresi bölümü ise klasik eğitim-öğretim teknolojileri yaklaşımının ötesinde bir anlayışla öğretmenlere sahip oldukları imkânlar ve yapabilecekleri konusunda yeni farkındalıklar sunmayı hedefliyor. Okulun öğretmeninden öğrencisine, idarecisinden velisine tüm paydaşlarının amaç birliği içinde olması için sağlıklı ve etkili bir mesaj alış verişinin şart olduğu anlayışından hareketle kaleme alınan Etkili İletişim Becerileri bölümü iletişimi bir süreç olarak ele alıyor, kişisel ve kurumsal olarak etkili iletişim kurulmasını etkileyen faktörleri irdeliyor. Ergenlere Rehberlik bölümü ile ergenlik döneminin kendine özgü doğasının tanınması, gelişime paralel olarak ortaya çıkan değişimlerden haberdar olunması, muhtemel sorunlar ve çözümleri hakkında iç görü geliştirilmesi, öğretmenlerin farklı eğitimsel problemlere karşı hazırlıklı olmaları amaçlanıyor. 6 Karakter Eğitimi bölüm ise öğretmenlerin, öğrencilerde ahlâkî bir topluluk bilinci oluşturmak, ahlâk temelli disiplin kavramını yerleştirmek, kaybolan değerleri gençlere yeniden kazandırmak için aile ve çevreyle iş birliği çerçevesinde yapabileceklerinin farkına varmasını, eğitim-öğretim tekniklerini yeniden gözden geçirmesini, eğitimi öğüt vermenin ötesine taşımasını sağlamayı hedefliyor. Son bölümde ise MEB tarafından 2004’ten itibaren uygulamaya koyulan yeni öğretim programlarının temelini oluşturan oluşturmacılık kavramı ve bu çerçevede form değiştiren ölçmedeğerlendirme süreci ele alınıyor. Oluşturmacılık Kuramı ve Öğrenci Merkezli Ölçme Değerlendirme başlıklı makalede eğitim-öğretimin başat unsuru olan ölçme-değerlendirme sürecinde kullanılacak ölçme araçlarının çeşitleri ve değerlendirme ölçütleri açıklanıyor. Kitaptaki bölümler EDAM’ın (Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi) eğitimcilere yönelik olarak yaptığı seminer ve çalıştaylarda tespit ettiği boşluğu doldurmaya yönelik olarak üretilmiştir. Eğitimde aktif etkileşim sürecini geliştirmek üzere kaleme alınan bu kitapta mümkün olduğunca sade bir dil kullanılmıştır. Konularla ilgili akla gelebilecek tüm sorulara cevap verilmeye çalışılmış, akademik tarzın birtakım zorlamalarından (kaynak gösterimi, dil vb.) kaçınılmıştır. Öğrenci merkezli uygulamaları yaygınlaştırmayı hedefleyen çalışmada eğitimcilere, öğrencilere birer rehber ve destek olacakları roller biçilmiştir. Kitapta genel olarak teorik bilgilere pratik alan uygulamalarıyla yeni bir yüz kazandırılmıştır. Eğitimcilerin uygulamalarında güven duyacakları bir el kitabı olan Kara Tahtayı Aşmak’ın yararlı olması dileğimizdir. Hatice Işılak Alpaslan Durmuş 7 8 EĞİTİMDE GENEL İLKELER Neriman Gökçegöz Karatekin Alpaslan Durmuş ÖZET Eğitim öğretim ilkesi, öğretimin düzenlenip yürütülmesine ışık tutabilecek nitelikte temel fikir şeklinde tanımlanabilir. İlkeler, eğitim ve öğretim etkinliğinin bir tür ölçütü durumundadır ve etkinlikleri sırasında eğitimciye kılavuzluk eder. Böyle bir eğitim öğretim ilkesi, bir eğitim öğretim programının düzenlenip uygulamaya konmasından, ders araç gereçlerinin seçimine kadar tüm etkinliklerde hareket noktasını teşkil eder. Bu nedenle, bunları bilmek, her eğitimcinin doğru ve sağlam eğitsel davranışlar geliştirmesine yarar. İÇERİK 1. Bütünlük İlkesi 2. Çocuğa Görelik İlkesi 3. Hayatîlik İlkesi [Yaşama Yakınlık] İlkesi 4. Ayanîlik İlkesi [Açıklık] İlkesi 5. Otorite ve Özgürlük 6. Rehberlik İlkesi 7. Etkinlik [İş] İlkesi 8. Toplumsallık İlkesi 9. Bireysellik İlkesi 10. Ekonomiklik İlkesi 11. Öğrenci Eylemi [Aktivite] İlkesi 12. Başarının Güvence Altına Alınması ve Alıştırma İlkesi 13. Somuttan Soyuta İlkesi 14. Bilinenden Bilinmeyene İlkesi 15. Yakından Uzağa İlkesi 16. Kişisel İlkeler Eğitimde Genel İlkeler / N. G. Karatekin, A. Durmuş Tarih boyunca birikmiş tecrübelere dayanılarak eğitim için geliştirilmiş birtakım temel ilkeler vardır. Eğitimin hemen her unsurunu kuşatan bu ilkeler aynı zamanda, eğitim ve öğretim etkinliğinin bir tür ölçütü durumundadır. Eğitim ilkeleri, etkinlikleri sırasında eğitimciye kılavuzluk eder. Bu nedenle, bunları bilmek, her eğitimcinin doğru ve sağlam eğitsel davranışlar geliştirmesine yarar. Eğitim-öğretim ilkesi: Öğretimin düzenlenip yürütülmesine ışık tutabilecek nitelikteki temel fikir… Her eğitim esasen bir kendi kendini eğitimdir. Aynı şekilde her öğrenme, öğrencinin bizzat kendi kendine öğrenmesidir. Fakat, sübjektif olan, yani öğrenci içinde cereyan eden bu kendi kendini eğitme ve kendi kendine öğrenme olayı, dışarıdan desteklenmeli, geliştirilmeli, düzenlenmeli, yönlendirilmeli, kolaylaştırılmalı ve güvenlik altına alınmalıdır. Pratik deneyimler ve bilimsel düşünceler, öğrencinin kendi kendini eğitiminde ve kendi kendine öğreniminde bazı ilkeler ortaya koymuştur. Öğretmen bunlara uymakla kalmamalı, bunlar onda bizzat didaktik bir tavır hâlini almalıdır. Buradan hareketle eğitim-öğretim ilkesi de, öğretimin düzenlenip yürütülmesine ışık tutabilecek nitelikte temel fikir şeklinde tanımlanabilir. Böyle bir eğitim öğretim ilkesi, bir eğitim öğretim programının düzenlenip uygulamaya konmasından, ders araç gereçlerinin seçimine kadar tüm etkinliklerde hareket noktasını teşkil eder ve kılavuzluk yapar. 1. Bütünlük İlkesi Eğitimde bütünlük ilkesi, eğitime konu olan her şeyde, uygunluk, denge, tamlık olması gerektiğini belirtir. Bundan yoksun olan bir eğitim, birtakım sorunları da beraberinde getirir. Eğitim, her yönüyle bir bütündür. Çocuğun eğitimi söz konusu olduğu zaman, bedensel, zihinsel, duygusal, toplumsal ahlâkî ve cinsel eğitimin hepsinin birbirleriyle ilişkili olarak bir bütün hâlinde ele alınması gerekir. Bunlardan birine fazlaca önem ve ağırlık verilmesi çocukta bir sorunun ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin, zihin eğitimine önem verilen, toplumsal ve ahlâkî eğitimi dikkate alınmayan bir çocuk, bir süre sonra toplum içinde hiç akla gelmeyecek bir Eğitimde bütünlük uyumsuzlukla karşı karşıya kalabilir. Zihin eğitimi de kendi içinde bir büilkesi: Eğitime konu tündür. Algılama, dikkat, bellek de birbiriyle ilgili olarak bir bütün hâlinde çalışır. Bu böyle iken, bunlardan birine ya da birkaçına önem verilip diğerolan her şeyde, leri ihmal edilirse, yine benzer bir durumla karşılaşılabilir. Çocuk, eğitimuygunluk, denge, de, böyle bir uygunluk, tamlık ve denge içinde yetiştirildiği zaman, daha sağlıklı bir kimliğe kavuşur. tamlık… 10 Kara Tahtayı Aşmak Çocuğu oluşturan bedensel, duygusal, zihinsel ve toplumsal özelliklerin uyum içinde ve bir bütün hâlinde gelişmesi gerektiği gibi, bunlardan birindeki gelişmenin aşırı bir boyuta ulaşmasına ya da geri kalmasına fırsat vermemek gerekir. 2. Çocuğa Görelik İlkesi Bu ilke ile çocukların minyatür yetişkinler olmayıp, kendilerine özgü gelişim özellikleri taşıyan bireyler olduğunun altı çizilir. Çocuğa, çocuk gözü ile bakmanın öğrenmeye katkıları değerlendirilir. Eskiden, birer yetişkin olan her eğitici, kendini, duygu ve düşünceleri doğrultusunda, bunların doğru ya da yanlış olabileceğine bakmaksızın, hareket etmekte özgür kabul ediyordu. Bu düşünüş, on sekizinci yüzyıla kadar sürdü. Bu noktaya Emil adlı eğitim kitabında değinen J. J. Rousseau KRAL BAHÇESİ (1712-1778), “Ben, eski eğitimin yaptığı gibi, Çok eskiden büyük bir kral vardı. Gel zaman git zaman bu kral, portakal çocuğa adam gözüyle bakmayacağım; her şeyden ağacı yetiştirme hevesine kapıldı. Adamlarını çağırdı, dileğini buyurdu. önce, adam olmadan evvel, çocuğun ne olduğunu Adamlar ülkeyi dolaştı, ılık güney illerinde bir yer seçti. İşçiler tutuldu, düşüneceğim.” demişti. Bu düşünüş, bilimlerin bahçıvanlar bulundu. Toprak işlendi, çukurlar kazıldı, fidanlar dikildi. ilerlemesi ve özellikle çocuk psikolojisinin geBüyük kralın bahçesi komşu ülkelere nam saldı. Bahçesiyle öğündü, gururlandı büyük kral. Adamlarına buyurdu: Benim bahçem, en güzel lişmesiyle günümüze kadar kuvvetlenerek gelolmalı bu yeryüzünde. Tüm ağaçlar bir boyda bir biçimde büyümeli... miştir. Çocuğa görelik ilkesi, yirminci yüzyılın başlarında eğitimci John Dewey (1859-1952) tarafından benimsenmiş ve savunulmuştur. Dewey sınıflara klâsik sıralar yerine, çalışmaya ve gerçek iş yapmaya olanak sağlayan masaların konmasını önermiştir. Çünkü, ona göre, çocuk, çevresiyle ilgilenme, hareket etme, iş yapma ve etkinlikte bulunma güdüleriyle yüklüdür; gelişebilmesi için, bunların doyurulması ya da olumlu bir yöne kanalize edilmesi gerekir. Çağdaş öğretim sistemleri ve yöntemleri, bu düşünüşün ürünü olarak eğitim alanına çıkmıştır. Çocuğa görelik ilkesi, (i) eğitimi öğrencilerin bulundukları gelişim düzeyine uygun olarak düzenlemeyi, (ii) onlara saygı göstermeyi, (iii) ona uygun hareket etmeyi içine alır. Özellikle, öğretimin ögelerini oluşturan çevre araç ve gereçleri ya da eğitim ortamı ve öğretim programı çocuğa görelik il- Aradan yedi yıl geçti: Komşu ülke kralı konuk geldi. Ünlü bahçeyi görmek istedi. Büyük kralın adamları güneye at sürdüler, tez varıp bahçeyi düzene koydular. Bahçe temizlenip düzenlenecekti. Tüm ağaçlar bir boy bir biçime girecekti. Bahçenin temizlenip, düzenlenmesine ses etmedi bahçıvanlar. Ama ağaçların bir boy bir biçime sokulmalarına karşı çıktılar. Büyük kralın adamları buyurdu: “Buyruk buyruktur, bizimkisi kulluktur. Buyruk demiri keser, hepimizin kellesi gider!” Büyük kralın buyruğu üzerine işe başlandı. Boylu ağaçların üst dalları kesildi, sık dallı ağaçların dalları seyreltildi, kısa boylu ağaçlar yukarı çekilip ötekilerin düzeyine getirildi. Benzer çalışmalarla tüm ağaçlar bir boy, bir biçime sokuldu. Bahçenin temizliği ve düzeni bitirildi. Büyük kral ve konuğu bahçeye gittiler. Ağaçları pek beğendiler. Aynı boy aynı biçim ağaçlara hayran kaldılar. Konuk kral ülkesinde de böyle bir bahçe yapılmasını buyurdu adamlarına. Konuğun hayranlığına sevindi büyük kral. Bir kat daha gururlandı, onurlandı. Adamlarına armağanlar dağıttı. O mevsim çok az portakal verdi kral bahçesi. Çünkü boyu kısaltılan, dalları seyrekleştirilen ağaçlardan yabancı dallar fışkırdı. Uzatılan ağaçlar kurudu. Kimi ağaçlar hastalandı. Bahçıvanlar ne denli uğraştılarsa da eski canlılık gelmedi. Sekizinci yıl, büyük kralın bahçeye geleceği duyuldu. Bahçıvanlar ve işçiler, oradan kaçıp canlarını kurtardılar. 11 Eğitimde Genel İlkeler / N. G. Karatekin, A. Durmuş kesine göre biçim alır. Hatta okulun yerleşimi ve örgütü bile bununla ilgilidir. Çocuğa görelik ilkesinin en genel tanımı, çocuk gelişirken ona yapılacak her türlü etkinin, çocuğun o anda içinde bulunduğu gelişim düzeyine uygun olması ile ilişkilidir. Henüz yürümeyi öğrenecek duruma gelmemiş bir çocuğa Çocuğa görelik ilyürümeyi öğretmeye çalışmak ne kadar gereksiz bir davranış olursa, henüz okuma yazmayı öğrenecek bir düzeye erişmeyen bir kimseye de okuma kesi: Çocuk gelişiryazmayı öğretmeye çalışmak, o kadar gereksiz bir davranış olur. Bunu ken ona yapılacak yaparken, çocuğun o andaki durumunu ve özelliklerini dikkate almamak, çocuğa görelik ilkesine aykırı düşer. her türlü etkinin, çocuğun o anda içinde bulunduğu gelişim düzeyine uygun olması… Eğitimde çocuğa görelik ilkesi, en somut konulardan en soyut konulara kadar örneklenebilir. Çocuğun sınıfta oturacağı sandalyenin biçimi ve yüksekliği, çocuğa görelik ilkesine uygun olduğu zaman, çocuk rahat edecek, çalışırken herhangi bir sıkıntı duymayacaktır. Bu durum, çocuğun sağlıklı eğitim ve öğretimine yardım edecektir. Böyle bir davranış, çocuğun bedensel gelişimine uygun bir davranış olacaktır. Bu durum, eğitimde çocuğun kullanacağı oyuncak, defter, kalem, kitap gibi bütün araç ve gereçlere kadar götürülebilir. Örneğin, kitabın büyüklüğü, biçimi, puntosu, satır aralıkları, satır uzunlukları ve içindeki konular, çocuğun o andaki durumuna ya da özelliklerine uygun olmalıdır. Bu ilkeyi uygulamak öğretmenlerin, çocuğun gelişimi ile ilgili psikoloji bilgilerine sahip olmasını da gerektirir. Özetle çocuğa görelik ilkesi; a. Öğretimin öğrenciye uygun olarak yürütülmesi, b. Öğrencinin öğrenmesini engelleyen durumların gözlenmesi ve giderilmeye çalışılması, c. Öğrencinin öğrenme gücünün ve hızının tanınması, öğretimin bu özelliklere göre ayarlanması, d. Öğrencinin özel yeteneklerinin ortaya çıkarılması ve geliştirilmeye çalışılması, e. Kimi zaman öğrencilerin düzeylerinin belirlenip seviye grupları oluşturulması ve bu grupların faaliyetlerde dikkate alınması, f. Öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarının sınıf içi ve sınıf dışı çalışmalarda göz önünde bulundurulması, g. Öğrencilerin kişisel sorunlarıyla ilgilenilmesi ve bunlar için çözüm yolları aranması, 12 Kara Tahtayı Aşmak h. Derslerin öğrencilerin aktif katılımını sağlayacak biçimde düzenlenmesi gibi hususları kapsamaktadır. 3. Hayatîlik İlkesi [Yaşama Yakınlık] İlkesi ÖĞRET ONA Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğitimde hayatîlik ilkesi, öğretim konusunun seçiminde, işlenmesinde ve sonuç olarak da değerlendirilmesinde günlük yaşamın ihtiyaçlarının temel alınmasını amaçlar. Öğretim, programlarının öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve sorunlarına göre düzenlenmesi, bu görüş ve anlayışın bir sonucudur. İlköğretim de bireylerin çoğunluğunun dengeli bir yaşam sürmeleri için, öğrenmek zorunluluğunda bulunduğu alanları kapsar. İlköğretim programındaki hayat bilgisi dersi de bu ilkeden hareketle oluşturulmuştur. Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Hayat bilgisi dersi çocukların, çevresine uyumunu kolaylaştırır. Çocuk, yaşam için gerekli olan hayati bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazanır. Çocuğun öğrendiği her şey, yaşam için gerekli olan şeydir. Verilecek bilgi, beceri ve alışkanlıkların dozunu da yine çocuğun içinde bulunduğu çevrenin durumu, çocuğun zihin düzeyi, ilgi ve ihtiyaçları sınırlar; onun ötesine geçilmez. Çocuğa ihtiyacına göre, yaşamda işine yarayacak bilgi kullanabileceği kadar verilir. Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını. Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona sessiz zamanlar da tanı, gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedî gizemini düşünebileceği… Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi… Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona. Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret. [Abraham Lincoln’un oğlunun öğretmenine yazdığı rivayet edilen mektup…] Bu ilke, yalnız hayat bilgisi dersine özgü değildir. Diğer dersler için de öğretimde bir ilke ve değerlendirmede bir ölçüttür. Buna göre, yaşamda işe yaramayacak bilgi ve beceri kazandırmanın değeri yoktur. Çocuk, çevresindekileri kavrayabilmeli ve onlardan, önce kendi, daha sonra da ailesi, yakın çevresi ve nihayet ülkesi ölçüsünde yararlanma olanaklarına sahip olabilmelidir. Son olarak hayatîlik ilkesinin üç yönü vurgulanmalıdır: a. Öğrencinin bugünkü ve gelecekteki yaşamı için değerli, yardım edici, kullanılabilir eğitim içeriklerini yakın çevresinden seçer. b. Öğretim kurumları ve dersler bizzat hayatın kendisi olmak zorundadır. 13 Eğitimde Genel İlkeler / N. G. Karatekin, A. Durmuş c. Dersin ve eğitimin biçimleri yaşama yakın olmalıdır. Bu da, öğrencinin kendi yaşamı içinden getirdiği doğal ve saf eğitim biçimlerinin derste dikkate alınması anlamına gelir. Doğal ve saf eğitim biçimleri ile şunlar kastedilmektedir: (i) Taklit yoluyla öğrenme, (ii) Çocuğun kendine özgü lisanı, Yaşamda işe yaramayacak bilgi ve beceri kazandırmanın değeri yoktur. (iii) Çocuğun yaşamdan getirdiği ahlâkî eğitim, (iv) Çocuğun bir sosyal gruba ait olması (doğal sosyal eğitim), (v) Estetik eğitim (Estetik eğitim de -zevk ve stil eğitimi olarak- doğanın yaşanmış gerçeğiyle ilişki kurmadan öğretilemez). 4. Ayanîlik İlkesi [Açıklık] İlkesi Ayanîlik sözcüğü Arapça’daki ayn kelimesinden türetilmiştir. Arapça’da ayn, (i) göz, (ii) bir nesne ya da kimsenin kendisi demektir. Öğretimde ayanîlik ilkesi başlangıçta sözcüğün birinci, daha sonraları da ikinci anlamından kaynaklanmıştır. Buna, “öğretimde nesnelerin, kişilerin ya da olayların kendilerinden hareket etmek” diyebiliriz. Öğretimde, söze ve ezberciliğe yer veren anlayışın tam tersi olan bir görüşü yansıtır. Daha açık bir söyleyişle, ayanîlik ilkesi, öğretimde nesnelerin, olayların ve kişilerin kendileriyle öğrencileri karşılaştırmak, onlardan etkilenmek ve zihinsel etkinlik için izlenim almak gerektiği görüşünü savunan temel bir davranış biçimini anlatır. Bu ilke, öğrenmenin duyu organlarıyla, özellikle görme, işitme, dokunma organlarıyla temas ya da etkileşim sonucu gerçekleşebileceğini anlatır. Bilindiği üzere, öğrenme, yaşantılar aracılığıyla yeni bir davranış geliştirme, ya da eski bir davranışı değiştirme sürecidir. Yani, öğrenmenin ham maddesi olan yaşantı, beş duyu aracılığıyla nesne ya da olayın kendisinden alınır. Duyular öğrenme sürecine katılmazsa, etkili bir öğrenme gerçekleşmez. Ayanîlik ilkesi, ezberciliğe karşıdır. Öğretim, nesnenin kendini görerek, ona dokunarak, uygun bir yerde, atölyelerde yapılır. Konularla ilgili gözlem ve inceleme yerleri, çoğu Açıklık İlkesi: Öğkez çevrede vardır. Yeri geldiğinde bir plan çerçevesinde, gözlem ve inceleretimde nesnelerin, meler yaptırılabilir. Çocuk, çevresine bir amaçla, özel olarak bakmadıkça, orada olup bitenleri, onların kendi yaşamı üzerindeki etkilerini, onların kişilerin ya da olaykendi davranışlarını nasıl etkileyebileceğini bilmez. Okuma, hesap, resim, ların kendilerinden yazı, müzik ve beden eğitimi dersleri de, buralarda görülenlerin türlü biçimlerde anlatımına olanak sağlar. hareket etmek… 14 Kara Tahtayı Aşmak 5. Otorite ve Özgürlük Eğitimde otorite ve özgürlük, birbirine zıt iki tutumu ya da yöntemi ifade eder. Eğitimde bu iki kavramın nasıl bir yeri olacağı sorundur. Otoriteye önem veren eğitimde, eğitilen kişinin ilgi, istek, görüş ve düşüncelerine yer verilmeyip, eğitimde eğiticinin görüşleri, düşünceleri ve istekleri esastır. Otorite, kişiyi, sıkı disiplin ve baskı altında tutan, onu sıkı disipline zorlayan bir güçtür. Eğiten kişi, böyle bir güç ile donatıldığı zaman, eğitim olgusunda rehberlik yerine, şekil vericilik ve yönlendiricilik rolünü oynamaya başlar. Bu sırada, eğitilen kişi, eğitim amacının belirlediği davranışlar dışında başka davranışlar da geliştirir. Öte yandan, otorite, kişinin temel ihtiyaçlarından biri olan güven içinde bulunma ihtiyacına ters düşer. Bu da onun öğrenme gücünü azaltır. Özgürlük, sözcük anlamıyla, herhangi bir şekilde, herhangi bir koşula bağlı olmama hâlidir. Buna göre, özgür eğitim de herhangi bir etki altında kalmadan, çocuğun, kendi kendini eğitmesi anlamına gelir; fakat böyle bir eğitim mümkün değildir. İnsanın hiçbir şeyden etkilenmediği düşünülemez, çevresindeki diğer insanlardan, belki de doğa koşullarından ve hatta nesnelerden etkilenir. Birey bu etkilenmeyle şekillenir. Özgür eğitimde amaçlanan, eğiten kişinin tutumunun, çocuğa yönelik, onun geliştirmiş bulunduğu duygu ve düşüncelere önem veren bir eğitimdir. Aslında tam özgür bir eğitim de söz konusu olamaz. Bunun da birtakım dereceleri bulunabilir. Özgür eğitim, kişinin kendi yeteneklerini geliştirmesine olanak sağlar. 6. Rehberlik İlkesi Rehberlik, çocuk ve gence yönelik eğitim uygulamalarının özel şeklidir. Özellikle okullarda genel bir nitelik taşıyan eğitime, birtakım ölçme araç ve gereçlerinden de yararlanarak, daha özel ve daha duyarlı bir yaklaşım geliştirilebilir. Eğitimin etkili olabilmesi için, çocuğun, kendi eğitiminde yine kendisinin rol alması gerekir. Rehberlik ilkesi çocuğa kendi üzerinden gelişimini destekleme alanında yapılan çalışmaları kapsar. Rehberlik, sürekli ve sistemli bir yardım sürecidir, özel bir tekniği gerektirir. “Rehberlik, bireyin verimli bir biçimde gelişmesinde, hayata uyum sağlamasında gerekli olan tercihleri, planları yapmasına ve kararları vermesine yarayacak bilgi ve beceri kazanması ve bu tercih ve kararları yürütmesi için, bireye yapılan sistemli ve profesyonel yardımdır.” Eğitim, kişinin, bedensel, ruhsal, toplumsal ve 15