aylık bülten için tıklayınız
Transkript
aylık bülten için tıklayınız
AYLIK BÜLTEN EKİM 2010 Yıl:5 Sayı:49 İÇİNDEKİLER BAKIŞ AÇISI.. 1 GİRİŞ 1 F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ 3 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE 5 ORTA VADELİ PROGRAM GLOBAL PİYASALARDAKİ GERÇEKLEŞMELER 14 45 DÜNYA BORSALARININ 2010 YILI PERFORMANSI 45 ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI 47 İMKB FİNANS SEKTÖRÜ GLOBAL KARŞILAŞTIRMA 48 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRKİYE BANKACILIK SEKTÖRÜ 48 P/BV KARŞILAŞTIRMASI GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ORTALAMA 49 F/K ORANI KARŞILAŞTIRMASI MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ İMKB HİSSE SENETLERİ 2Ç10/1Y10 50 52 İHLAS EV ALETLERİ 52 TÜRK HAVA YOLLARI 64 KARDEMİR 67 PARK ELEKTRİK 70 EYLÜL AYI YABANCI İŞLEMLERİ 73 ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER 74 GİRİŞ Asya bölgesinde ülkeler arasında farklılıklar olsa da talep artışı ve büyümenin devam etmesi, Japonya’dan gelen parasal genişleme adımı, Euro bölgesinde borç ve bütçe endişelerinin ötelenmiş olması, FED’in 3-4 Kasım’daki FOMC faiz toplantısından sonra QE2’ye geçmesi (niceliksel genişleme) ile likiditenin yeniden bollaşması ki büyüme beklentilerinin düşük maliyetle alınmasına neden olmaktadır, küresel anlamda piyasaları tutan da belirttiğimiz bu beklentilerdir. Çifte dip korkusunun halen gündemde olmasını büyük, ürkütücü ve çürütülmesi zor bir korku olarak görmekteyiz. Fakat 1983’ten sonra 2010’un ikinci çeyreğinde gelir büyümesinin %30 seviyesini art arda aştığı üçüncü çeyrek olması, son gelen makro veriler ve büyüme beklentilerinde yapılan olumlu revizyonlar, satış ve gelir rakamlarındaki yükseliş, bu korkunun gündemin arka planında kalmasını sağlamakta olup, bu durum piyasaların risk iştahının artması ile boğa piyasasının ikinci ayağına hazır olmamız gerektiğini ön plana çıkarmaktadır. 12 Ekim itibariyle İMKB-100’ün F/K’sı 13,15x seviyesine çıkmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama F/K oranı 15,3x seviyesindedir. Dolayısıyla bir ay öncesinde %24 olan iskonto oranımız %14 seviyesine gerilemiştir. 70.150 seviyesine denk gelen bu F/K oranı realizasyonun gerçekleşmesini beklediğimiz seviyeydi ve bunun gerçekleştiğini görmekteyiz. Dolayısıyla 9 aylık mali tablolar geldiğinde gerçekleşmiş kazançlara göre F/K’mızın ulaşacağı seviyenin yeniden çıkış sürecinin devam etmesini sağlayacağı beklentisindeyiz. Global çapta mali tablo açıklanma dönemine girilmiş olması sebebiyle mevcut F/K’ların güncellenmesi, İMKB’nin yeniden ön plana çıkmasına imkan vereceği düşüncesindeyiz. Genel olarak Türkiye için yurtdışı kaynaklı olası bir satış ve realizasyon baskısı İMKB’de realizasyon için en güçlü neden olabilir. Fakat bütçe gerçekleşmelerindeki olumlu görünüm, petrol fiyatının yatay seyri, düşük enflasyon ve gündemde olmayan politik belirsizlikler sayesinde bu gelişmenin etkisinin ve çıkış kısa süreli olmasını trendinin devam etmesini beklemekteyiz. Kurdaki değerlenme tüm dünyanın içinden çıkmaya çalıştığı bir sorun olmaya devam ediyor. ABD, Çin'in para biriminin değerini artırması konusunda baskısını artırırken, Japonya, Brezilya ve Güney Kore'nin de aralarında bulunduğu birçok ülke ise ihracatını artırmak için para birimini daha zayıf tutma adımları atıyor. Liderler döviz piyasasındaki dengesizliğe işaret etse de bunun çözümü hususunda ortak bir görüşe varamayıp konuyu IMF’ye havale ederken, IMF ise döviz piyasası dengesizliklerini daha dikkatli bir şekilde inceleyeceğini belirtip çözüme yönelik ne tür bir adım atacağı konusunda cevap verememektedir. Dolayısıyla zayıf dolar çerçevesinde mevcut durum devam etmektedir. 1 GİRİŞ Büyüme hızımız, yükselen ihracatımız, güçlü bankacılık sektörümüz ve bütçemiz, borçluluk sorunumuzun olmaması, bankacılık sektörümüzün ve şirketlerimizin yurtdışından kolay kredi temin edebilmeleri ve sıcak para girişinin devam etmesi, bu sorunun ülkemizde de devam etmesine neden olmaktadır. Ama kısa vadede sorunun çözümü pek bulunmamaktadır. Merkez Bankası en son gecelik borçlanma faizini %6,25’ten %5,75’e indirdi. Merkez Bankası böylelikle gecelik faize yöneldiği gözlemlenen ilgiyi kesme yönünde adım atarken, hem krizde üstlendiği rolü devam ettirmekte hem de açıklanan OVP’yi desteklemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İGDAŞ ve İDO özelleştirmesinde blok satış yönünde karar alınması ve buradan yaklaşık 10 milyar dolar gelir elde edilmesinin beklenmesi, Milli Piyango’nun (MP) özelleştirme stratejisinin birkaç hafta içinde tamamlanacağının açıklanması, özelleştirmelerde kararlı adımlar atılmaya devam edileceğinin ve gelirleri artırma çabasının süreceğinin göstergesi olarak algılamaktayız. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's’in Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitife çevirmesini ve Türkiye ekonomisinin beklenmedik derecede dayanıklı olduğunu ve kriz öncesi seviyelere geldiğini belirttip, Türkiye için GSYH büyüme tahminini bu yıl %6,5'e, önümüzdeki yıl için ise %5'e yükseltmesini geç atılmış bir adım görmekteyiz. Piyasanın beklentisi not artırımı ile yatırım yapılabilir seviyeye yükselmekti. Bu yüzden gelişmenin etkisi sınırlı olurken, sadece iyimserliğin devam etmesine ve önümüzdeki dönemde not artırımlarının gelebileceğine yönelik beklentilerin güçlü kalmasına yardımcı olmuştur. Orta vadeli program açıklandı. OVP’nin temel amacı, ülkenin refah seviyesinin artırılması nihai hedefi doğrultusunda, büyümeye istikrar kazandırmak, istihdamı artırmak, kamu dengelerini iyileştirmek ve fiyat istikrarını sağlamak olarak tanımlanmıştır. 2011–2013 yıllarını kapsayan OVP’nin; 2011 yılında GSYH büyümesini %4,5, TÜFE enflasyonunu %5,3, bütçe açığının GSYH’ye oranını %2,8, işsizlik oranını %12,0, cari işlemler açığının GSYH’ye oranını ise %5,4 olarak temel aldığını görmekteyiz. Ekonominin önümüzdeki 3 yıl içerisinde ortalama %5 büyümesi, yatırımların ortalama %8 artması beklenirken, kamu harcamalarının kademeli olarak azalması da özel sektörü büyümenin itici gücü olarak ön plana çıkarmakadır. Genel olarak bütçeye ilişkin açıklamaların gündemden düşmüş olan mali kurala yakın olduğunu ve 2011’den sonra daha da güçlenen bir mali disipline dikkat çekildiğini görmekteyiz. 2 F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ… Merkez bankalarının faiz artırımlarına 2011’in ikinci yarısından itibaren başlayacak olması, Japonya’dan gelen parasal genişleme adımı ve FED’in de Kasım ayındaki toplantısında bu yönde adım atılacağına yönelik beklentiler ile likiditenin yeniden bollaşması, büyüme beklentilerinin düşük maliyetle alınmasına neden olmaktadır. Küresel anlamda zayıf dolar çerçevesinde hareket eden global piyasaları bu ana etmenler tutmaktadır. Siyaset tarafında seçim dönemine kadar sorun görülmemesi, bütçenin bu dönemde ciddi saplamalar göstermeyeceğinin beklenmesi, bankacılık sektörümüzün güçlü konumu, güçlü bütçe rakamları, daha az borçluluk oranı, yurtiçi güçlü talep, ertelenmiş özel sektör yatırımlarının devreye girmiş olması, tüm bunlara düşük enflasyon ve faiz oranlarının da eklenmesi Türkiye’nin diğer piyasalardan ayrışmasına ve de piyasaların yıl sonu rallisine erkenden hazırlanmalarına imkan vermiştir. Euro/Dolar paritesinin mevcut durumu, sıcak para girişinin devam etmesi sonucu gerileyen kur ve bonodaki alıcılı tutum sonucu gerileyen faizler, getiri peşindeki likitidenin adresinin borsa olmasını sağlamaktadır. Faizlerin düşük seyri ve borsadaki yükseliş, yatırımcı/yatırımcı adaylarının kredi kullanarak borsaya girmelerine neden olmaktadır. İşletilen mantık, kredi ile alınan İMKB veya VOB pozisyonunun getirisinin kredi faizinden yüksek olacağı ve aradaki farkın kar olarak yatırımcılarda kalacağı şeklindedir. Buna benzer davranışlar 2000-2001 döneminde de gerçekleşmiş ve başta halka arzlar olmak üzere bir çok yeni yatırımcı kredi kullanarak piyasaya katılmış ve mali gerçeklerle karşılaşınca ciddi zararlara katlanmak zorunda kalmışlardır. 2010 yılına ait büyüme beklentileri artarken, 2011’e yönelik büyüme beklentilerinin gerilemesi, içinde bulunduğumuz dönemde yatırımcıların hisse seçimlerinde spekülatif hareketlerden kaçınmalarını gerektirmektedir. Çünkü genel karşılaştırma kıstaslarından biri olan F/K oranına göre İMKB 25 Ağustos dönemindeki 10,72’lik F/K ile gelişmekte olan ülkeler ortalamasına göre yaklaşık %24’lük iskonto içerirken, daha gideceğimiz yol var demiş ve burada en önemli argüman olarak yurtdışında karlılık azalırken ülkemizde karlılığın artmaya devam ettiğini, bu durumun da F/K’nın pahalılık seviyesine gelmesini engellediğini belirtmekteydik. 12 Ekim itibariyle İMKB-100’ün F/K’sı 13,15x seviyesine çıkmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama F/K oranı 15,3x seviyesindedir. Dolayısıyla iskonto oranımız %14 seviyesine gerilemiştir. Bloomberg verilerine göre gelişmekte olan ülkelerin 2010 yıl sonu tahmini F/K’sının 14x olması, buna karşın IMKB-100’ün 11,76 olması beklenmektedir. Bu durum yılın geri kalanında IMKB’nin performansının gelişmekte olan ülkelere göre yaklaşık %2,28’lik daha düşük olmasının beklendiğini göstermektedir. 3 F/K İSKONTOSU MİNİMUMA İNDİ… 4 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE KURDAKİ DEĞİŞKENLER ve ETKİLERİ 2009 yılının ortasından itibaren ülkelerin krizden çıkış stratejisinde öncelik talep yaratmaktaydı dolayısıyla kurların seviyesi ikinci planda kalmıştı. 2010’un ilk çeyreğinde kıpırdandıktan sonra, ikinci yarısından itibaren ‘toparlanmanın yavaşlaması’ döneminde, dış ticaret ve rekabetçilik çoğu ülkede temel sorunlar arasında sayılmaya başlanınca kur politikaları ve seviyeleri ilk sıraya yerleşti. Bugün sadece Türkiye’de değil, küresel çapta firmaların büyük bir çoğunluğu, başta ithalat ve ihracat yapanlar olmak üzere mutlaka bir döviz riski taşımaktadır. İthalat yapıp ithal ettiği ürünleri yurt içinde satan bir şirket, ithalat bağlantısını yaptığı tarihte öngördüğü maliyetleri ve elde etmeyi beklediği kar marjını hesaplayarak yurt içi satış fiyatını TL olarak belirleyip bu satış bağlantılarını da gerçekleştirmektedir. Bunu yaparken, ürünü ithal ettiği ülkedeki firmaya belirli bir vadede ödeme yapmak üzere dövizle borçlanmakta ve bağlantıların gerçekleştiği anda ortaya ciddi döviz riski çıkmaktadır. İthalatı yapan yerel şirket, ürünü ithal ettiği firmaya borcunu ödeme vadesi gelene kadar satışlarını tespit ettiği o TL değer üzerinden yaparak nakit akımı sağlarken , borcun ödenme tarihindeki döviz kuru belirlenene dek bu nakit akımının bir kar üretip üretmeyeceğini bilememektedir. İthalat ve satış bağlantılarının yapıldığı tarihteki döviz kuru üzerinden hesaplanan kar marjı ve satış fiyatları, borcun ödenme tarihinde döviz kurunun firmanın öngörüsünden daha fazla yükselmesi durumunda erime ya da yok olma riski altındadır. TL’nin yabancı paralara karşı son dönemde değer kazanması veya en azından gerçekleşen enflasyon kadar değer kaybetmemesi ithalat yapan şirketler için büyük bir avantaj yaratmıştır ama bu avantaj aynı zamanda alışkanlık ve temelsiz bir rahatlığa dönüşmektedir. İhracat yapan şirketler için de aynı riskler mevcuttur. Bu şirketler, ihracat dövizlerini yerel paraya dönüştürdüklerinde zarar etme riski taşımaktadırlar. İhracat bağlantısının yapıldığı andaki kurlar üzerinden hesaplanan satış fiyatları o tarihte belki mantıklı düzeyde bir kar marjı sağlamaktadır ama döviz yurtiçine geldiğinde bu kurların düşük kalma olasılığı, bu kar marjlarını yok edebilmektedir. Ülkemizin yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele ettiği yıllarda birçok firma ancak ve ancak döviz kurunda o beklenen artışın gerçekleşmesi halinde fiyat tutturabilmekte ve kar edebilmekteydi. 5 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE İhracatçılara göre, özellikle son dönemde TL aşırı değer kazanmış, ihraç ürünlerinin fiyatı yükselmiş yani ihracat daha pahalı hale gelmiş, buna karşılık ithalat daha ucuz hale geldiği için dış ticaret dengesi bozulmuştur. Diğer taraftan bir çok üretici, ucuz ithalatın rekabetine dayanamadığından ithalatçılığa yönelimiş ve de üretim ve ihracat faaliyetlerinden yeterli gelir elde edemeyen bazı sanayiciler de , nakit dengesini kurabilmek için bir ek faaliyet olarak mal ithal edip satmaya başlamışlardır. 1990'lardan önce ülkeler arasındaki döviz hareketlerini belirleyen temel unsur, ihracat ve ithalat olurken şimdi kompozisyon değişmiştir. BIS'in raporuna göre, döviz piyasasındaki işlemlerin günlük hacmi 2010 yılında 4 trilyon dolar iken, dünya ticaret hacminin 2009 yılındaki toplam değeri 12,5 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla döviz kurları açısından asıl önemli etkeni bulmak için, uluslararası döviz piyasasındaki döviz alım ve satımlarının arkasındaki nedenlere yani yatırımcıların sermayenin gittiği ülkenin tahvillerinden elde etmeyi beklediği getiri ile sermayenin çıkış yaptığı ülke/ülkelerin tahvillerinden elde edilmesi beklenen getiri arasındaki farka bakmak gerekmektedir. Bu fark ne kadar büyükse, diğer koşullar aynı kalmak üzere yurtiçine o kadar fazla döviz girişi olmakta ve dövizin bollaşmasıyla yerel paranın değerinin düşmesine neden olmaktadır. Döviz kuru çok önemli bir değişken olup, ihracat ve ithalatın önemli belirleyicilerinden biridir. Kur, tüketim ve yatırım kararlarını etkilemekte ve enflasyonun temel belirleyicilerinden biri olmaktadır. İhracat açısından bakıldığında, şirketlerin karlılıklarında en önemli etmenlerden biri kurdur. Döviz kuru ne kadar düşükse şirketlerin karları da o kadar düşük olurken, diğer taraftan döviz kuru, ürettikleri mallarda ithal girdi kullananlar için aynı zamanda bir maliyet unsuru olmaktadır. Döviz kuru ne kadar yüksekse, onların maliyetleri de o kadar yüksek olmakta ve karlılıkları azalmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’nin net ihracatçı değil de, net ithalatçı olması ve en büyük ithalat kalemimiz de enerji olması kur seviyesini kritik kılmaktadır. Türkiye, enerji ithal eden ve ithal ettiği enerjiyle üretim ve de ihracat yapan bir ülke konumundadır. Kurun her yukarı hareketinde Türkiye’nin ithal ettiği enerjinin maliyeti artmakta , dolayısıyla da Türkiye’deki imalat rakamları da yukarıya çıkmaktadır. Aynı şekilde Türkiye net borç alan bir ülke, dolayısıyla kurun her yukarıya çıkması Türkiye’nin borcunun ve de ödediği faiz miktarının artması dolayısıyla Türkiye’deki maliyetlerin yukarıya çıkmasına neden olmaktadır. 6 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Eğer kurları Merkez Bankasının müdehalesi ile anormal bir şekilde yukarıya çıkarırsak belki kısa vadede ihracatçılar rahat eder ama orta ve uzun vadede maliyet artışları yüzünden bu sefer biz ciddi anlamda hem bir enflasyon baskısı ile hem de tüm maliyetlerin artması ile dolayısıyla ihracatçıların bile tekrar rekabet edememesi gerçeği ile karşı karşıya kalırız. İthalatta 2010’un ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre %30'lük artış söz konusu iken, ara malı ithalatında artış yaşanmaktadır. Ara malı ithal etmek, kur seviyesinde dolayı yurtiçi pazardan almaktan daha ucuz hala gelmektedir. Değerli TL, üretimi yurtdışı mallara göre çok pahalı hale getirdiğinden, şirketler yurt içi piyasadan pahalı malı almak yerine ara malı ithal etmeyi tercih etmektedirler. Bu durumdan , yan sanayimiz de olumsuz etkilenmektedir. Bunun yansıması , yeni işten çıkarmalar ve işsizlikte artış yaşanması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan ithalatın cazibesinin artıp, ihracatın zayıflaması, yükselen dış ticaret açığını ve büyük cari açıkları da beraberinde getirmektedir. Değerlenmiş TL, kısa vadede enflasyon hedefinin yakalanmasına yardımcı olduğundan, başarı gibi gözüken bu durumun, orta ve uzun dönemde ekonominin, üretim ekonomisinden, tüketim ve ithalat ekonomisine dönüşmesine de zemin hazırlamaktadır. Dalgalı Kur Sisteminde Döviz Kurunu Etkileyen Ekonomik Faktörler Şirketler açısından kurlara ilgili en temel sorun, döviz kurlarının gelecekteki seviyesini tahmin etmektir. Fakat döviz kurlarını tahmin etmek özellikle dalgalı kur sistemini benimsemiş bizim gibi ülkelerde kolay değildir. Çünkü, döviz kurları yanlızca ekonomik faktörler tarafından belirlenmemekte, bunun dışında politik faktörler ve insan davranışları da döviz kurlarının belirlenmesinde önemli etkenlerdir. Politik Faktörler Hükümet tarafından takip edilen ekonomi politikası, politik sistemdeki belirsizliğin düzeyi, Merkez Bankası ve/veya düzenleyici kurumlar tarafından izlenen politikalar, Merkez Bankası’nın döviz piyasasına müdahaleleri gibi başlıklar altında toplanabiliyor. Ekonomik Faktörler Ödemeler dengesi, ekonomik büyüme, para arzı, enflasyon oranı, işsizlik oranı, vergi tahsilatı gibi unsurları barındırmaktadır. Ödemeler Dengesi Ödemeler dengesindeki değişimler döviz kurlarının tahmininde önemli bir göstergedir. Eğer ödemeler dengesi olumlu yönde değişiyorsa yani cari denge fazla veriyorsa bunun etkisi uluslararası rezervlerin artışı ve/veya dış borçların azalması biçiminde olunca yerel paranın değeri üzerinde olumlu etki gerçekleşmiş olmaktadır. 7 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Eğer ödemeler dengesi kötü ise yani cari açık veriyorsa bu açık uluslararası rezervlerin azalışı ve/veya dış borçların artışı biçiminde sonuçlandığından, ülke parasının değer kaybetmesine neden olmaktadır. Ekonomik Büyüme Büyümenin kaynağı iç tüketim ve bütçe açıkları ise bu koşullarda ülkenin ithalatında bir artış olmakta ve dövize olan talep artacağı için yerel paranın değeri azalmaktadır. Eğer büyümenin kaynağı yatırımlar ve özellikle yabancı yatırımlar ve ihracat ise bu koşullarda yerel para birimi değer kazanmaktadır. Para Arzı ve Enflasyon Para arzının, gereksinimin üzerinde artması durumunda enflasyonist bir baskı ile karşı karşıya kalınmaktadır. Örneğin bir ülkede enflasyon %10, ekonomik büyüme ise %5 olarak hedeflenmiş olsa ancak para arzı %30 oranında artış gösterirse bu koşullarda enflasyonist bir eğilim ortaya çıkacak ve paranın satın alma gücünün dolayısıyla değerinin düşeceğine işaret edecektir. Enflasyon döviz kuru üzerinde de baskı yaratmaktadır. Eğer enflasyon yaşayan bir ülke, parasının değerini diğer ülke para birimleri karşısında düşürmemekte direnirse ihracatı azalabilecek ve ithalatı artabilecektir. Sonuçta dış açığın artması ülke parasının değerinin düşürülmesine kadar giden bir süreç yaşanmaktadır. Diğer Ekonomik Göstergeler İşsizlik oranı, vergi oranlarındaki değişiklikler gibi birçok ekonomik gösterge ülke ekonomisinin performansını göstermek açısından büyük önem taşımaktadır. Eğer bu türden göstergeler ekonomik performansın arttığını gösteriyor ise bunun sonucunda ülke parasına olan arz ve talep ile dövize olan arz ve talep üzerindeki etkilerin değerlendirilmesi gerekmektedir. VOB… Hedging, finansal piyasalarda risklerden korunmak amacıyla yapılan işlemlerdir. Tüm dünyadaki yabancı yatırım işlemleri (ithalatçı ve ihracatçılar) ile ilgilenen şirketler uluslararası döviz para piyasasının aktif katılımcılarıdır. İhracatçılar yabancı döviz satışıyla ilgilenirken, ithalatçılar da bu döviz takasıyla ayrıca ilgilenmektedirler. *Derleme çalışmasıdır.. 8 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Döviz takası makro ekonomik kriz dönemlerinde kalıcı şekilde değişimlere uğramakta ve sonuç olarak emtia alım ve satışlarındaki gerçek fiyatlarda ciddi volatilite olmakta ve karlı gözüken bir kontrat işin sonunda zarara bile uğrayabilmektedir. İki çeşit hedge yöntemi bulunmaktadır. Alım ve satış için hedge. Alım için hedge, ürünün fiyatının yükselmesi ihtimaline karşı riski azaltmak için kullanılır. Satış için hedge ise tam tersine ürünün fiyatının düşmesi ihtimaline karşı riski sınırlar. Yabancı yatırım işlemlerindeki ortak hedge prensibi, sermaye değişimi için gelecek pozisyonu düşünerek paritede işlem açmaktır. İhracatçılar döviz satmak durumundadır ve bu yüzden bir yatırım hesabında önceden parite için satış pozisyonu açarlar. Paritenin alımı gerçekleşmeye başladığında pozisyonunu kapatırlar. (TL) Endeks 30 Endeks 100 Toplam endeks işlem hacmi Dolar/TL Euro/TL Oca.10 26.161.773.678 1.419.828 26.163.193.505 463.945.048 8.629.244 Şub.10 35.347.594.193 2.793.485 35.350.387.678 822.924.427 18.101.600 Mar.10 31.813.731.850 4.601.623 31.818.333.473 583.927.394 41.779.342 Nis.10 31.878.376.600 2.781.850 31.881.158.450 614.612.109 24.663.073 May.10 42.752.129.415 7.656.948 42.759.786.363 1.424.128.814 24.408.243 Haz.10 41.702.020.650 3.462.218 41.705.482.868 1.042.737.403 20.487.476 Tem.10 Ağu.10 33.525.667.085 34.342.427.653 5.859.818 2.691.595 33.531.526.903 34.345.119.248 572.789.620 814.217.020 57.755.296 29.828.602 Ülkemizde de ithalatçı ve ihracatçı şirketler döviz kuru riskini bugünün gelişmiş finans piyasalarında çeşitli enstrümanlarla hedge edebilme imkanına sahiptirler. Bu şirketler ihracat veya ithalat bağlantılarını gerçekleştirdikleri tarihte kendilerine bir döviz riski yarattıklarından aynı tarihte bankalarla bir forward veya VOB’da bir vadeli işlem yaparak bu risklere karşı korunabilirler. Örneğin, döviz kurunun yükselmesinden dolayı zarar etme riski taşıyan bir ithalatçı firma, ithalat bağlantısını yaptığı tarihte, VOB’da dolar borcunun miktar ve vadesine tekabül eden bir miktar ve vadede dolar sözleşmesi satın alarak bu riski bertaraf edebilir. Doların yükselmesi halinde spot piyasada gerçekleşecek zararı VOB’da daha düşük kurdan satın alarak ettiği kardan karşılayacaktır. 9 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Aynı şekilde, döviz kurunun düşmesinden dolayı zarar etme riski taşıyan bir ihracatçı firma, ihracat bağlantısını yaptığı tarihte, VOB’da dolar alacağının miktar ve vadesine tekabül eden bir miktar ve vadede dolar sözleşmesi satarak bu riski bertaraf edebilir, çünkü doların düşmesi halinde gerçekleşecek zararı, VOB’da daha yüksek kurdan satarak elde ettiği karla karşılayacaktır. Aynı korunma bankalarla forward işlem yapılarak da sağlanabilir. Üstelik bu işlemlerin finansman ve işlem maliyetleri son derece düşüktür. Ne var ki, birçok şirket bu korunmanın sağladığı rahatlığa rağmen herhangi bir hedging işlemi yapmaya yanaşmamaktadır. Bunu TİM’in yılın ikinci çeyreğinde hazırlattığı İhracatçı Eğilim Anketi’ne göre; ihracatçı şirketlerin %38,1’inin vadeli döviz işlemi yaparken kalan büyük çoğunluğunun (%61,9) döviz kuru riskinden kaçınmak için bir finansal araç kullanmamasından görmekteyiz. Hedging yapıp yapmama kararının arkasında yatan en büyük sorun belirsizliğin yarattığı risk ile fırsat maliyeti arasındaki dengeyi sağlamaktır. Eğer hedging işlemi yapılmaz ve korkulan başa gelirse zarar edilecektir ve bu da belirsizlik riskidir. Diğer taraftan, hedging işlemi yapıldığından ve ters bir kur hareketi olmadığından dolayı elde edilecek kardan da faydalanamamak da fırsat maliyetidir. Örneğin, dolar kuru 1,50 iken bağlantısını yapan ve yurt içi satış fiyatı bu kurda makul bir kar marjı sağlayan ithalatçı şirket, kurun artma olasılığına (belirsizlik riski) karşı hedgin işlemi yaptığında (VOB’da dolar sözleşmesi almak) kuru alış fiyatından kilitlemiş olur. Böylece borcun vadesi geldiğinde artmış olabilecek kurdan etkilenmez ama kurun düşmüş olma olasılığından da faydalanamamış olur (fırsat maliyeti). Bugün birçok yerel şirket, olası fırsat maliyetlerine maruz kalmamak için belirsizlik riskine karşı korunmamayı tercih etmektedir. ihracatçı VOB'da dövizin değerinin düşeceği yönünde geleceğe yönelik bir pozisyon alırsa döviz kuru düşse bile vadeli işlemle elde edeceği karla, kur riskini minimize etmiş olur. İhracatçı için tersi gerçekleşir ve döviz kuru artarsa zaten satışlardan elde edeceği gelir ek bir kazanç sağlayacak, VOB'da yapacağı zarar ise sanki bir sigorta gideri haline gelecektir. Döviz kurunun düşüklüğünden şikayet eden ihracatçılara vadeli işlem yapmaları tavsiyesinde bulunan Merkez Bankası’nın da, ihracatçıların temsilcisi TİM’in de telaffuz etmediği önemli bir sorun bulunmaktadır. Bu da, ihracatla uğraşan kimi firmaların yeterli sermayelerinin olmamasıdır. Bu soruna sahip ihracatçı şirketlerin rekabetçi olmaları, pazar paylarını artırıp orta vadede kazanç sağlamaları olanaksızdır. 10 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Çünkü; ihracat bedellerini görece daha yüksek bir kurdan TL’ye çevirmeyi arzulayan ihracatçı şirketlerin, döviz kurunu ‘hedge’ edecek mekanizmaları kullanma, vadeli döviz işlemi yapma ‘yetenekleri’ sermayeleri ile sınırlıdır. Sonuçta, sermayesi yetersiz ihracat şirketinin sağlayabileceği kredi limiti de sınırlı kalmaktadır. Bu durumda, işletme sermayesi için gereken krediden, döviz kuru riskinden kaçınmak için sağlamak istediği işlem limitine kadar çok önemli alanlarda hareket yeteneği kısıtlı kalmaktadır. VOB işlemlerinde şirketlerin en büyük isteklerinden biri ‘Kontrat teminatının tamamını yatırmak yerine bunun bir kısmını teminat mektubu olarak verememektir, eğer şirketler banka ile kendi aralarında anlaşırlarsa, yani şirketten banka teminat mektubu ya da ipotek alırsa, şirketin kontrat teminatının bir kısmını banka yatırabilir. İhracatçılar bu konuda bankaların bu işlemlere aracı olması konusunda biraz daha yardımcı olmalarını beklemektedir. Diğer istekleri ise; türev ürünlerle (forward, opsiyon ve vob) yapılan riskten korunma (hadge) işlemleri nedeniyle oluşan karlar veya doğan vergilerden muaf tutulmalarıdır. Ayrıca İzmir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası'ndaki emtia ürünlerinin aktif hale getirilmesidir. İhracatın temel sorunu kur politikaları değil, verimliliğin ve rekabet gücünün artırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, yüksek teknoloji içeren, katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesidir. Bu da kamu ve özel sektörün uzun vadeli, sürdürülebilir, kaynakları belli ve şeffaf bir işbirliğini gerektirmektedir. Merkez Bankası kur politikasını sürdürürken, piyasadaki faiz politikasının da balans ayarını yapmak zorundadır. Çünkü kur ve faiz tek yumurta ikizi gibidir. İkizlerdeki denge bozukluğu Merkez Bankası'nın asıl görevi olan piyasadaki "fiyat istikrarını" da etkilemektedir. Kur ve faizlerdeki balans ayarındaki bozulma "fiyat artışı"na neden olacağından enflasyon yeniden tırmanmaya başlar. Ekonomide bir faktörün diğerinin üzerindeki etkisini açıklamak için bir varsayıma gider; diğer her şeyin sabit (ceteris paribus) olduğunu düşünelim deriz. Buradan yola çıkarak döviz kuru artarsa, ihracat artacak ve ulusal gelir artacaktır. Ama gerçek hayatta diğer her şey hiçbir zaman sabit kalmaz! Döviz kuru artarsa fiyatlar artar, enflasyon artar ve faizler de artar. Dolayısıyla dalgalı kur rejiminde kurları, ihracatçılar lehine değiştirmek, oyunun kurallarında yoktur. 11 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Neden TL ile ticaret ? Türkiye’deki istikrarlı büyüme ile birlikte enflasyonun tek haneye indirilmesinin TL’ye güveni artırması ile TL’nin dış ticarette kullanılabilmesi için uygun şartlar ortaya çıkmıştır. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda yapılan değişiklik uyarınca “konvertibl olmayan dövizlerin alış ve satışında uygulanacak esasların Merkez Bankası’nca belirlenmesi” uygulamasına da son verilip, Merkez Bankası’nın sadece kendi işlemlerinde kullanacağı konvertibl dövizi tespit edecek olması ve kendi listesinde yer almayan paralarla ilgili özel bankaların yaptığı işlemlere ise karışmaması sağlanmış, böylece isteyen bankaya İran Riyali ve Rus Rublesi başta olmak üzere diğer para birimleriyle işlem yapabilme imkanı sağlanmıştır. Bunun için bankalar Riyal ya da Ruble ile TL arasında bir kur belirleyecek. Böylece, çapraz kurlarla, dolar ya da Euro gibi para birimlerinin yaşadıkları volatiliteden uzaklaşılmış olacaktır. Türkiye, Rusya’nın ardından İran, Çin ve Mısır ile ticarette de yerel para birimi kullanarak toplam dış ticaretin %20’sini Dolar ve Euro’nun dışına çıkarmayı amaçlamaktadır. Çünkü dış ticaret açığının %56’sı Rusya ve Çin’den kaynaklanmaktadır. Yerel parayla ticaret, ülkelerin kurdaki risklerden olduğunca kaçıp ucuzluğundan dolayı başka ülkelere (Çin) kaçan siparişlerin ülkemize gelmesine ve üretim ve istihdamın artmasına yardımcı olacaktır. İthalatçı açısından aldığı malın bedelini ödeme kolaylığı yaratacağı için de Türkiye’nin ihracatını artırıcı bir etken olacaktır. Uzakdoğu ülkeleri ile Urumçi üzerinden planlanan kara ve demiryolu projelerinin hayata geçirilmesi ile birlikte Çin’e ticaretimiz daha da artacaktır. Dolayısıyla Türk Lirası ile ticaret önem kazanacaktır. TL ile satış imkanı, riski yurtiçiyle eşitleyeceğinden, şirketlerin söz konusu ülkelerde (Rusya, Çin, İran ve Mısır) daha rahat hareket edebilmesini sağlayacaktır. Dışa daha az bağımlı olduğumuz enerji ürünlerinde o ülkenin para birimini kullanmak daha gerçekçi olabilir. Böylece dış ticaret girdilerinin çeşitlenmesini sağlanırken , küresel mali şoklara karşı da ülkenin bağımlılığını azalmakta , ithalatımızı da dolar bağımlılığından kurtarmamıza imkanına kavuşabilecektir. 12 KUR TARTIŞMALARI ÜZERİNE Zorluklar ve yapılması gerekenler; Lira ile Ruble arasında çok değişken olmayan bir parite saptamak kolay görünmemektedir. Paritenin bir konvertibl paraya endekslenmesi gerekmektedir. İki ülkenin ticareti dengeli olmadığı için, karşılıklı olarak bankalar ellerinde biriken diğer ülkeye ait parayı dolaşıma sokmakta zorlanabilirler. Rusya’nın tüm kaderinin petrol fiyatlarına bağlı olması şirketlerin tahsilatta zorlanmasına neden olabilir. Petrol fiyatlarındaki gerileme Ruble’yi devülasyona açık hale getirebilir. Bu açıklık aynı zamanda TL için de geçerlidir. Çünkü her iki para birimi de dünyada kabul gören Dolar ve Euro gibi rezerv paralar karşısında devalüasyona uğramaya açıktır. Özellikle İran'da bankacılığın uluslararası sisteme entegre olmaması ve İran Merkez Bankası'nın piyasadaki ağırlığı, sektörün uygulama için merkez bankalarının ortaklığına ihtiyaç duymasına neden olacaktır. Diğer bir sıkıntı ise yüksek banka komisyonları ve gümrük vergileri olarak sıralanabilir. İran bankaları, Türk bankalarından çok daha yüksek komisyonlar istemekte, komisyonlar %3-5 mertebesinde çıkabilmektedir. Bu nedenle Türkiye'deki ihracatçılar bu işten zarar görebilmektedir. Diğer taraftan ihracatımızın artabilmesi için gümrük vergilerinde de indirime gidilmesi gerekmektedir. Çin'le de ulusal parayla ticaret konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Çin pazarında iş yapan Türk firmalarının en büyük sıkıntılarından birini, ticari bankacılık işlemlerinin oluşturduğu bilinmektedir. Çünkü, bu ülkedeki bankalarla Türk bankaları arasındaki muhabirlik ilişkilerinin az olmasından dolayı akreditif alma konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Bankacılık sektörünün muhabirlik ilişkilerini artırması gerekmektedir. Türkiye'nin önemli miktarda enerji alımı yaptığı bu pazarda, bu ödemeleri Riyal’le yaparak kurdan doğan zararı azaltmak için de merkez bankasının uygulamaya dahil olması gerekmektedir ama Merkez Bankası'nın bu taleplere sıcak bakmadığı ve bu riski üstlenmek istemediği de bilinmektedir. 13 ORTA VADELİ PROGRAM GİRİŞ 2010-2012 dönemini kapsayan bir önceki Orta Vadeli Program (OVP), dünya ekonomisinde İkinci Dünya Savaşı yıllarından sonra en derin daralmanın yaşandığı bir ortamda yürürlüğe konulmuş, maliye ve para politikaları Program çerçevesinde yüksek bir siyasi sahiplenmeyle başarıyla yürütülmüştür. OVP; ekonomik politikalara ilişkin belirsizliği kısa sürede ortadan kaldırarak üretim sektörlerinin, dış piyasaların, tüketicilerin ve yatırımcıların güvenini tesis etmiş ve ekonominin hızlı bir şekilde canlanmasına katkı sağlamıştır. Türkiye, OVP ile maliye politikası açısından krizden çıkış stratejisini ilan eden ve ekonomik birimlerin önüne orta vadeli bir çerçeve koyan az sayıda ülke arasında yer almıştır. Bu durum, gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ekonomileri borçlarının sürdürülebilirliği açısından değerlendiren sermaye piyasalarının gözünde Türkiye’yi bir adım öne çıkarmıştır. Bugün gelinen noktada pek çok ülkede ortaya çıkan kamu açıkları ve borç sürdürülebilirlik endişeleriyle orta vadeli programlara duyulan şiddetli ihtiyaç, Türkiye’de zamanında ve doğru adımlar atıldığının da bir teyidi olmuştur. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, her yıl, üç yıllık perspektifle OVP hazırlanmasını öngörmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, 2011-2013 dönemi için hazırlanan bu Program, bir önceki OVP’nin devamı niteliğinde olup, uygulanmakta olan ilke, politika ve önceliklerle uyum arz etmektedir. I. DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE GELİŞMELER A. DÜNYA EKONOMİSİ 2008 yılının ikinci yarısından itibaren dünyayı etkisi altına alan krizin bir ekonomik ve finansal çöküş haline dönmesini engellemek için, hükümetler ve merkez bankaları; finansal sisteme işlerlik kazandırmaya, güveni tekrar tesis etmeye ve toplam talebi artırmaya yönelik yüksek boyutlu parasal ve mali tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin katkısıyla, 2009 yılında dünya ekonomisinde yaşanan daralma öngörüldüğü kadar olmamış ve ekonomik toparlanma beklenenden erken başlamıştır. Dünya ekonomisinde 2009 yılı için yüzde 1,4 olarak tahmin edilen daralma yüzde 0,6 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, ekonomik krizin ülke gruplarına yansımaları önemli ölçüde farklılık göstermiştir. 2009 yılında gelişmiş ülkelerde ekonomik daralma yüzde 3,2’ye ulaşırken, özellikle Çin ve Hindistan kaynaklı olmak üzere, yükselen ve gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde yüzde 2,5 oranında büyüme kaydedilmiştir. Küresel ekonomik kriz sonucunda, 2009 yılında, dünya ticaret hacmi yüzde 11, dünya mal ve hizmet ticareti fiyatları ise yüzde 10,3 oranında gerilemiştir. Kriz aynı zamanda dünya genelinde fiyat artışlarının belirgin bir biçimde yavaşlamasına yol açmıştır. Tüketici enflasyonu 2009 yılında gelişmekte olan ülkelerde 4 puan azalarak yüzde 5,2 olarak gerçekleşmiştir. Krizden en çok etkilenen grup olan gelişmiş ülkelerde ise tüketici enflasyonu 3,3 puan azalarak yüzde 0,1 seviyesine düşmüş; bu gelişme bazı ülkelerde deflasyon riskini gündeme getirmiştir. 14 ORTA VADELİ PROGRAM 2009 yılında yaşanan ekonomik daralmanın olumsuz etkileri işsizlik oranlarında da belirgin olarak görülmüştür. İşsizlik oranı Avro Bölgesinde yüzde 9,4’e, ABD’de yüzde 9,3’e, OECD genelinde ise yüzde 8,3’e çıkmıştır. Temmuz 2010 itibarıyla söz konusu ülkelerin tamamında işsizlik oranlarının bir miktar daha yükseldiği görülmüştür.2 Mevcut gelişmeler ve düşük büyüme beklentileri, işsizlik oranlarında gelinen bu seviyelerin uzun bir süre kalıcı olabileceğine işaret etmektedir. Nitekim Ekim ayında yayımlanan IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporunda 2011 yılı işsizlik oranları ABD ve Avro Bölgesi için sırasıyla yüzde 9,6 ve yüzde 10 olarak tahmin edilmektedir. Makroekonomik gelişmeler 2010 yılında, gelişmiş ekonomilerde yavaş olmakla birlikte istikrarlı bir toparlanma, gelişmekte olan ekonomilerde ise güçlü büyüme beklentisini teyit etmektedir. Bu kapsamda, büyümenin 2010 yılında ABD ekonomisinde yüzde 2,6, Avro Bölgesinde yüzde 1,7 ve gelişmiş ekonomilerin tamamında yüzde 2,7 olarak gerçekleşmesi beklenirken; Çin’in yüzde 10,5, Hindistan’ın yüzde 9,7, gelişmekte olan ekonomilerin toplamda yüzde 7,1 büyüme kaydetmesi beklenmektedir. Böylece, dünya ekonomik büyümesinin yüzde 4,8 olacağı tahmin edilmektedir. 2009 yılında, ABD ve Avro Bölgesi ekonomilerinde, küresel krize karşı uygulanan genişlemeci ekonomi politikalarının katkısıyla, genel devlet açığının GSYH’ya oranı sırasıyla yüzde 12,9 ve yüzde 6,3’e ulaşmıştır. Söz konusu oranın, ABD’de 2010 yılından itibaren, Avro Bölgesinde ise 2011 yılından itibaren düşmeye başlayacağı ve 2015 yılında ABD’de yüzde 6,5’e, Avro Bölgesinde ise yüzde 2,8’e gerileyeceği tahmin edilmektedir. ABD ve Avro Bölgesi brüt borç stokunun GSYH’ya oranı, 2007 yılındaki yüzde 62,1 ve yüzde 65,9 seviyelerinden, 2009 yılında sırasıyla yüzde 84,3 ve yüzde 79’a ulaşmıştır. Bu oranların önümüzdeki dönemde de artmaya devam ederek 2015 yılında ABD’de yüzde 110,7’ye, Avro Bölgesinde ise yüzde 89,3’e yükselmesi beklenmektedir. Kamu açığı ve borç stokundaki bozulma bazı Avrupa ülkelerinde çok daha fazla olmuş ve bu ülkelerde kamu borcunun sürdürülebilirliğine yönelik ciddi kaygılar ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği (AB) içinde makroekonomik politika eşgüdümünün sağlanamaması ve bankacılık sektörünün kırılgan yapısı, uluslararası piyasalarda Avronun ciddi değer kaybına neden olmuştur. Bu gelişme, krizin başından itibaren beklendiği gibi, Avro Bölgesinin, dünya ile mukayese edildiğinde, krizden çıkışının tedrici olacağı yönündeki beklentileri güçlendirmiştir. Ancak, borç sorunu yaşayan ülkelerin kamu açıklarını azaltmak amacıyla ardı ardına mali tedbir paketleri açıklamaları; IMF’nin de katkısıyla AB’de zor durumda kalan ülkelere destek mekanizması oluşturulması; uygulanan stres testlerinde bankacılık sisteminde kayda değer bir sorun olmadığının görülmesi; Almanya ekonomisinin güçlü bir toparlanma seyri izlemesi; AB ekonomisinin görünümünü nispi olarak düzeltmiştir. Özetle, küresel ekonomik krizin etkilerinin azaltılması amacıyla uygulanan maliye politikaları, finansal kesimden kaynaklanan mali yükler ve devresel bütçe etkisi ülkelerin kamu açıklarını ve borç stoklarını önemli ölçüde artırmıştır. Böylece, ekonomik kriz, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülke için bir nevi borç krizi haline dönüşmüştür. 15 ORTA VADELİ PROGRAM Uzun dönemde dahi, ülkelerin borç stoklarında meydana gelen artış eğiliminin durdurulabilmesi, ancak dönem boyunca kamu dengelerinde tedrici ve istikrarlı bir iyileştirme yapılmasıyla mümkün görünmektedir. Bu nedenle, kamu borcunun sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla mali sıkılaştırma ülkelerin ekonomik politika gündemine oturmuştur. Önümüzdeki dönemde, dünya ekonomileri genelinde canlanma ve büyüme öngörülmekle birlikte, özellikle gelişmiş ülkelerdeki yüksek bütçe açıkları ve zayıf büyüme performansı nedeniyle oluşan mali ve finansal kırılganlıklar kaynaklı belirsizlikler sürmektedir. AB’de yaşanan borç krizine ek olarak, AB ve ABD ekonomilerinde krizle birlikte işsizliğin yüksek seviyelere ulaşmış olması ve yapışkan hale gelmesi, küresel ekonomik beklentilerde belirsizliğe yol açmaktadır. Son dönemde, ABD’de büyümenin düşmüş olması olumsuz beklentileri güçlendirmiş, 2010 yılı ABD büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edilmiştir. Kamu borçlarındaki hızlı yükseliş ve mali bilânçolardaki bozulmayla birlikte risk primlerindeki yükselmenin bankacılık sistemine yansıma ve tüketim ve yatırım kararlarını olumsuz yönde etkileme riski bulunmaktadır. Politika faizlerinin sıfır düzeyine yaklaşması nedeniyle para politikasının sınırlarına ulaşılması ve bütçe açıklarının gelmiş olduğu yüksek seviyeler, uygulanabilecek ilave para ve maliye politikası seçeneklerini daraltmakta ve bu husus küresel belirsizliği artırmaktadır. Dünya ekonomilerinin potansiyel üretim düzeylerinde kısa vadede küresel kriz nedeniyle gerileme kaydedilmiştir. Söz konusu gerileme, AB ve ABD gibi krizden fazla etkilenen ekonomilerde daha belirgin düzeydedir. Bu durum, mevcut işsizlik ve kamu borç yükü sorunlarının çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. B. TÜRKİYE EKONOMİSİ Küresel kriz Türkiye ekonomisini dış ticaret, finansman ve beklentiler olmak üzere üç kanaldan etkilemiştir. 2008 yılının ikinci çeyreğinden itibaren daralmaya başlayan Türkiye ekonomisi, yurtiçi talep ve üretimi artırmaya yönelik alınan önlemler sonucunda, 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren canlanma eğilimine girmiştir. Ekonomide başlayan canlanma eğilimi, OVP çerçevesinde, zamanında ve doğru politikalar uygulanarak desteklenmiştir. OVP ile kamu açıklarının üç yıl boyunca kademeli bir şekilde azaltılacağı ve kamu borç stokunun kontrol altında tutulacağı ilan edilmiştir. Maliye politikalarında 2009 ve 2010 yılındaki uygulamalar OVP ile uyumlu olmuştur. Belirsizliklerin azalması, tüketici güveninin artması, kredi koşullarının iyileşmesi tüketim ve yatırım kararlarını olumlu yönde etkileyerek yurtiçi talebi artırmıştır. Ekonomik canlanmada sağlanan bu ivme 2010 yılında da devam etmiş ve yılın ilk yarısında GSYH, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11 oranında artış kaydetmiştir. Böylece, Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen bir kaç ekonomisi arasında yer almıştır. 16 ORTA VADELİ PROGRAM 2009 yılında, ekonomideki daralmaya paralel olarak cari açığın milli gelire oranı bir önceki yıla göre 3,4 puan azalarak yüzde 2,3 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2010 yılında ise cari açık, ekonomideki toparlanmayla birlikte yeniden artma eğilimine girmiştir. Bu dönemde cari açığın finansmanında herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır. Sermaye girişi, ekonomideki canlanma ve güven ortamının tesisiyle 2009 yılının Mayıs ayından itibaren tekrar başlamış, mevduat ve portföy yatırımları ağırlıklı olmak üzere artarak sürmüştür. 2009 yılında küresel krizin getirdiği istihdam belirsizlik ortamında olanaklarındaki daralma nedeniyle işsizlik oranı yüzde 14’e yükselmiştir. Bununla birlikte toplam istihdamda bir kayıp yaşanmamıştır. Tarım dışı istihdam yüzde 1 azalırken, tarım istihdamının yüzde 4,5 oranında artması nedeniyle toplam istihdam yüzde 0,4 oranında artış göstermiştir. 2010 yılının ilk yarısında ise ekonomik aktivitenin öngörülerin üzerinde artış göstermesi, belirsizliklerin azalması ve istihdamın artırılmasına yönelik alınan tedbirler istihdam olanaklarını artırmış ve işsizlik oranı sürekli azalarak Haziran dönemi itibarıyla yüzde 10,5 seviyesine gerilemiştir. İşgücüne katılma oranındaki artışa rağmen işsizlik oranının azaldığı gözlenmiştir. 2010 yılı Haziran dönemi itibarıyla, bir önceki yılın aynı dönemine göre, tarım dışı işsizlik oranı 3 puan azalarak yüzde 13,4’e, genç nüfusta işsizlik oranı ise 4,6 puan azalarak yüzde 19,1’e gerilemiştir. Aynı dönemler itibarıyla, tarım dışı istihdam yüzde 6,8, ücretli ve yevmiyeli sayısı ise yüzde 8,4 oranında artış kaydetmiştir. İstihdam olanaklarındaki iyileşme ile birlikte 2010 yılının tümünde işsizlik oranının yüzde 12,2’ye gerilemesi beklenmektedir. 2009 yılında TÜFE yıllık artış hızı, 2008 yıl sonuna göre yaklaşık 3,5 puan azalış kaydederek yüzde 6,5 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, küresel krizin etkileriyle iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın belirginleşmesi ve emtia fiyatlarındaki düşüş belirleyici olmuştur. Diğer taraftan, vergi düzenlemelerinin oluşturduğu fiyat artışının yanı sıra, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle 2009 yılının son çeyreğinde enflasyonda artış eğilimi başlamış, bu eğilim 2010 yılının Ocak-Nisan döneminde güçlenerek devam etmiştir. Ancak, hizmet grubu yıllık enflasyonundaki gerilemenin devam etmesi ve enerji fiyatlarının artış hızındaki yavaşlamaya rağmen işlenmemiş gıda fiyatlarında kaydedilen yükselme sonucunda Eylül ayı sonunda yıllık enflasyon yüzde 9,2 seviyesine yükselmiş Mevcut görünüm bulunmaktadır. altında yıl sonunda tüketici fiyatları yıllık artış oranının yüzde 7,5 olması beklenmektedir. 17 ORTA VADELİ PROGRAM Başta bankacılık kesimi olmak üzere birçok sektörde gerçekleştirilen yapısal reformlar ile uzun süredir uygulanan sıkı maliye politikası sonucunda bir taraftan Türkiye ekonomisinin küresel krize sağlam makroekonomik temellerle girmesi sağlanırken, diğer taraftan da küresel krizin ekonomimiz üzerindeki etkilerini azaltıcı politikaların uygulanmasına imkan sağlanmıştır. Küresel krizin ekonomimiz üzerindeki etkilerini azaltmak amacıyla uygulamaya konulan canlandırma paketlerinin de etkisiyle, 2007 yılında yüzde 0,2 olan genel devlet açığının GSYH’ya oranı 2009 yılında önemli ölçüde yükselmiştir. 2008 yılına kadar sürekli düşüş gösteren kamu borç stokunun GSYH’ya oranı, kamu açığındaki artışa ve büyümedeki daralmaya bağlı olarak, 2009 yılında artış göstermiştir. Bununla birlikte, özellikle 2009 yılı ortasında alınan tedbirler, OVP kapsamında atılan adımlar ve büyüme hızının son çeyrekte beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi sonucunda, 2009 yıl sonu itibarıyla hem kamu açığı hem de borç stokunun GSYH’ya oranı öngörülerin altında kalmıştır. Bu kapsamda, 2009 yıl sonu itibarıyla yüzde 6,6 olması beklenen genel devlet açığının GSYH’ya oranı yüzde 5,4 seviyesinde; yüzde 47,3 olması beklenen genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranı ise yüzde 45,5 seviyesinde kalmıştır. OVP’de yer alan tedbirlerin kararlılıkla uygulanması ve ekonominin öngörülenden daha erken ve güçlü bir biçimde toparlanmasının da katkısıyla, kamu maliyesi göstergelerindeki iyileşme 2010 yılında da sürmüştür. Başta gelişmiş ekonomiler olmak üzere, ülkelerin kamu borçlarının sürdürülebilirliği açısından değerlendirildiği bir dönemde, kamu maliyesi alanında elde edilen bu başarılı sonuçlar, Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı bir konumda değerlendirilmesine imkan sağlamıştır. Sağlanan bu olumlu gelişmeler, geleceğe yönelik güven ve risk primine ilişkin birçok göstergedeki ciddi iyileşmeyle de teyit edilmiştir. Türkiye, 2010 yılında Cumhuriyet tarihinde ilk defa iç piyasada 10 yıllık vadeyle borçlanmıştır. Yurt dışına ihraç edilen eurobondların vadesi 30 yılı aşmış, söz konusu senetlerin faizleri, kredi notu Türkiye’den yüksek olan senetlerin ülkelerin çıkardıkları faizlerinden daha düşük gerçekleşmiştir. Benzer şekilde, Türkiye’nin risk primi göstergeleri bazı gelişmiş ekonomilerin de altına inmiş ve Türkiye, yatırımcıların daha az riskli kabul ettiği bir ülke olmuştur. Türkiye’nin krize karşı geliştirdiği politikalar ve gösterdiği dayanıklılığın bir neticesi olarak, ülke kredi notumuz bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından iki kademe olmak üzere, dört farklı kredi derecelendirme kuruluşu tarafından çok kısa aralıklarla bir kademe artırılmıştır. II. TEMEL AMAÇ 2011-2013 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programın temel amacı, ülkemizin refah seviyesinin artırılması nihai hedefi doğrultusunda, büyümeye istikrar kazandırmak, istihdamı artırmak, kamu dengelerini iyileştirmek ve fiyat istikrarını sağlamaktır. 18 ORTA VADELİ PROGRAM Ekonominin rekabet gücü, kamu harcamalarında etkinlik, iyi yönetişim, devlet yardımları, eğitim sistemi, yargı sistemi, kayıt dışılık, yerel yönetimler ve bölgesel gelişme alanlarında yapısal dönüşüm ihtiyacı devam etmektedir. İstihdamı artırmak için istikrarlı büyüme ortamını sağlayacak politikaların yanı sıra işgücünün niteliğini, işgücü piyasasının esnekliğini ve işgücüne katılımı artıracak politikalara ağırlık verilecektir. Kamu kesimi açıklarının azaltılması; bir taraftan ekonomide güven, istikrar ve öngörülebilirliğin güçlendirilmesine, diğer taraftan özel sektörün kullanabileceği kaynakların artırılmasına katkı sağlayacak ve böylece özel sektör öncülüğünde bir büyüme sürecinin gerçekleşmesine yardımcı olacaktır. III. MAKROEKONOMİK HEDEFLER VE POLİTİKALAR A. PROGRAM DÖNEMİ HEDEF VE GÖSTERGELERİ Programın makroekonomik çerçevesi oluşturulurken; gelişmiş ülkelerin yavaş ve istikrarlı, gelişmekte olan ülkelerin ise daha hızlı bir ekonomik büyüme göstereceği; dünya ticaret hacmindeki artışın, uzun dönem ortalamasının bir miktar üzerinde seyredeceği; yükselen piyasa ekonomilerine net özel sermaye girişinin artacağı ve cari açığın finansmanında bir sorunla karşılaşılmayacağı; uluslararası mal ve ham petrol fiyatlarında aşırı yükselme olmayacağı varsayılmıştır. 1. Büyüme ve İstihdam i) Küresel krizden çıkış sürecinde 2010 yılının özellikle ilk yarısında yurtiçi talep ve üretimde hızlı bir artış kaydedilmiş ve GSYH bu dönemde yüzde 11 oranında artmıştır. Baz etkisinin azalmasıyla da büyümenin 2010 yılının ikinci yarısında yavaşlaması ve yılın tamamında yüzde 6,8 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2011 yılında yüzde 4,5 olacağı tahmin edilen büyümenin, 2013 yılı sonunda yüzde 5,5 düzeyine ulaşması hedeflenmektedir. Bu hedefe ulaşılmasında, Program dönemi sonuna kadar dünya ekonomisinin küresel krizin etkilerinden kurtulacağı öngörüsünün yanı sıra potansiyel hasılaya yakınsamanın sürmesi ve OVP’de yer alan politikaların kararlılıkla uygulanması belirleyici olacaktır. ii) Program döneminde yıllık ortalama reel artış hızının özel tüketim harcamalarında yüzde 4,4, özel sabit sermaye yatırım harcamalarında yüzde 10,8, kamu tüketim harcamalarında ise yüzde 3,9 olması öngörülmektedir. Kamu sabit sermaye yatırım harcamalarının ise dönem boyunca ortalama yüzde 2,5 oranında azalacağı tahmin edilmektedir. iii) Program dönemi boyunca kamu ve özel kesim tasarruflarında artış öngörülmektedir. Ancak negatif olan özel kesim tasarruf yatırım farkının program döneminde artması beklenmektedir. iv) Ekonomik büyümenin yanı sıra, işgücü piyasasını daha esnek hale getirecek politikaların da uygulanmasıyla Program döneminde, tarım dışında 1,5 milyon kişi ilave istihdam yaratılması beklenmektedir. Bu dönemde tarım istihdamında beklenen çözülmenin etkisiyle toplam istihdam artışının 1,1 milyon kişi olacağı tahmin edilmektedir. v) Dönem sonunda istihdam oranının yüzde 43, işsizlik oranının yüzde 11,4 olması beklenmektedir. 19 ORTA VADELİ PROGRAM 2. Kamu Maliyesi i) 2010 yılı sonunda yüzde 3,4 olacağı tahmin edilen kamu kesimi açığının GSYH’ya oranının, Program dönemi sonunda yüzde 1,2’ye gerileyeceği öngörülmektedir. ii) Aynı şekilde, 2013 yılı genel devlet açığının GSYH’ya oranının da, 2010 yılında gerçekleşmesi beklenen yüzde 3,7 seviyesinden yüzde 1,1’e düşmesi hedeflenmektedir. iii) 2010 yılında GSYH’ya oran olarak yüzde 1,0 düzeyinde olan faiz giderleri ve özelleştirme gelirleri hariç kamu kesimi fazlasının Program dönemi sonunda yüzde 1,7’ye yükseleceği öngörülmektedir. iv) 2010 yılında yüzde 39,1 olarak gerçekleşeceği tahmin edilen genel devlet harcamalarının GSYH’ya oranının, 2013 yılında yüzde 36,1’e düşmesi beklenmektedir. v) 2010 yılında yüzde 34,4 olacağı tahmin edilen genel devlet faiz dışı harcamalarının GSYH’ya oranının, sürekli bir azalma trendi içerisinde Program dönemi sonunda yüzde 32,6’ya gerilemesi beklenmektedir. vi) 2010 yılında yüzde 35,0 olacağı tahmin edilen özelleştirme gelirleri hariç genel devlet gelirlerinin GSYH’ya oranının, 2013 yılında yüzde 34,3 olması beklenmektedir. vii) 2010 yılında yüzde 26,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilen sosyal güvenlik primleri dahil vergi yükünün (vergi red ve iadeleri hariç) GSYH’ya oranının, 2011 yılında yüzde 26,4’e yükseleceği ve Program dönemi sonunda tekrar yüzde 26,2 seviyesine gerileyeceği öngörülmektedir. viii) GSYH’ya oran olarak, 2009 yılında yüzde 45,5 düzeyinde gerçekleşen AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun 2010 yılında yüzde 42,3 düzeyine gerilemesi beklenmektedir. Söz konusu oranın düzenli bir azalma trendi göstererek, Program dönemi sonunda yüzde 36,8 düzeyinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. ix) Program döneminde gerçekleştirilmesi öngörülen özelleştirmeler sonrasında küçülen KİT sisteminin, doğal gaz tüketiminin arzın altında kalmasının da tesiriyle 2010 yılında yüzde 0,3 olması tahmin edilen faiz dışı fazlasının GSYH’ya oranının Program dönemi sonunda yüzde 0,1 faiz dışı açığa dönüşmesi beklenmektedir. 3. Ödemeler Dengesi i) Program döneminde, dünya ticaretinde ve ticaret ortaklarımızın ekonomilerinde başlayan toparlanmanın devam etmesi ve bu gelişmenin de dış talebe olumlu yansıması sonucunda ihracatın dönem boyunca yıllık ortalama olarak cari fiyatlarla yüzde 12,7 oranında artarak 160 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. ii) Ekonomimizdeki büyümeye paralel olarak ithalatın da hızla yükseleceği ve yıllık ortalama yüzde 11,3 artışla 2013 yılında 245 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dönem sonunda yakıt ithalatının (27. Fasıl) 53,1 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. iii) Programda öngörülen politikaların uygulanmasıyla ihracatın ithalatı karşılama oranının tedrici bir şekilde artması ve böylece dış ticaret açığının GSYH’ya oranının yüzde 9,3 seviyesinde kalması öngörülmektedir. 20 ORTA VADELİ PROGRAM iv) Turizm gelirlerinin GSYH içindeki payının Program dönemi boyunca yüzde 3 seviyesinde kalacağı tahmin edilmektedir. v) Program döneminde hedeflenen ortalama yüzde 5 büyümeye rağmen, yurtiçi tasarrufları artırmaya yönelik politikaların da katkısıyla, cari işlemler açığının GSYH’ya oranının ortalama yüzde 5,2 civarında kalacağı öngörülmektedir. 4. Enflasyon i) Program döneminde toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde yaptığı katkının devam edeceği öngörülmektedir. Politika faizlerinin 2011 yılında sınırlı bir artış gösterdikten sonra dönem boyunca tek haneli düzeylerde kalması, gıda enflasyonunun yüzde 7 seviyesinde seyretmesi ve petrol fiyatlarının 80-85 dolar seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu çerçevede, TÜFE yıllık artış hızı, 2010 yılı için yüzde 7,5, 2011, 2012 ve 2013 yılları için ise sırasıyla yüzde 5,3, yüzde 5 ve yüzde 4,9 olarak tahmin edilmiştir. B. POLİTİKALAR MAKROEKONOMİK 1. Büyüme ve İstihdam i) Kriz sonrası dönemde güçlü, sürdürülebilir ve istihdam yaratan büyümenin sağlanması için para, maliye ve gelirler politikaları koordinasyon içerisinde yürütülecektir. ii) Ekonomide yurtiçi tasarrufları artırmaya yönelik çalışmalar sürdürülecektir. Kamu mali disiplininin sağlanması çerçevesinde, kamu tasarruflarının iyileştirilmesi bu amacın gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır. iii) Kriz sonrasında ekonomik canlanmanın güçlendirilmesi ve istikrarlı büyüme için özel kesim yatırımlarını ve ihracatı artırmaya yönelik politikalara devam edilecektir. iv) Kamu yatırımlarında teknik ve sosyal altyapının geliştirilmesine öncelik verilecektir. v) Ekonominin istihdam yaratma kapasitesini artıracak politikalara öncelik verilecektir. Bu çerçevede, işgücü piyasası daha esnek hale getirilecek ve işgücünün niteliği artırılacaktır. vi) KOBİ’lerin rekabet gücü artırılacak ve istihdam yaratma kapasitesi iyileştirilecektir. vii) Bölgelerdeki potansiyelin ve dinamiklerin ulusal büyümeye ve kalkınmaya sağladıkları katkı artırılacaktır. viii) Kırsal kesimde, görece verimliliği yüksek ekonomik faaliyet alanlarını geliştirmek suretiyle, istihdam ve katma değer artırılacaktır. 2. Kamu Maliye Politikası Kamu kesimi açığı azaltılarak özel sektörün kullanabileceği kaynakların artırılmasına katkı sağlanacak ve böylelikle özel sektör öncülüğünde bir büyüme sürecinin gerçekleşmesine yardımcı olunacaktır. Mali saydamlık ve hesap verebilirliğin artırılmasına yönelik idari ve hukuki düzenlemelere devam edilecek, başlatılmış olan reformların uygulama boyutu güçlendirilecektir. Politika oluşturma ve analiz sürecinde büyük önem taşıyan kamu mali istatistiklerinin uluslararası standartlara uyumu sağlanacaktır. 21 ORTA VADELİ PROGRAM a. Kamu Harcama Politikası Kamu kaynaklarının kullanımında, belirlenen politika ve öncelikler doğrultusunda hareket edilmesi, yürütülen faaliyet ve projelerin gereklilik, etkinlik ve verimlilik açısından gözden geçirilerek kamu harcamalarının sağlıklı bir temele kavuşturulması esastır. Bu çerçevede; i) Kamu idareleri tarafından harcama programları gözden geçirilecek; ihtiyaçlara cevap vermeyen, verimsiz faaliyet ve projeler tasfiye edilecek, böylece kamu kaynağının ihtiyaçlar doğrultusunda daha etkin kullanımı sağlanarak mali alan oluşturulacaktır. ii) Kamuda personel istihdamı; personel ihtiyacının belirlenmesi ve personelin niteliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar doğrultusunda ve merkezi yönetim bütçe kanunlarında belirlenen sınırlamalara uygun olarak gerçekleştirilecektir. iii) Sağlık hizmetlerinin kalitesinden ödün verilmeksizin ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getirmeye yönelik tedbirler alınmaya devam edilecektir. Üniversite hastanelerinin finansman sıkıntılarının giderilmesine yönelik yapısal tedbirler alınacaktır. iv) Sağlık harcamalarına ilişkin denetimlerin daha etkin bir şekilde yapılabilmesi amacıyla, sağlık hizmet sunucularının geçmiş davranışlarını dikkate alan denetim modelleri geliştirilecek, risk analizi ve veri madenciliği alanlarında yazılım, donanım ve eğitim altyapısı güçlendirilecektir. v) Genel sağlık sigortası, getireceği mali yüklerin makul düzeyde tutulması amacıyla, sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte uygulanmaya devam edilecektir. vi) Sosyal yardımlarda etkinliğin sağlanmasına yönelik olarak sosyal yardımlarla istihdam arasında bağlantı kurulacak ve sosyal yardımlardan mükerrer yararlanma önlenecektir. vii) Mahalli idarelerin genel bütçe vergi paylarından kamuya olan borçlarına mahsuben yapılacak kesinti, yeni borç doğmasını engelleyecek ve borç stokunun azalmasına yardımcı olacak bir oranla düzenli olarak uygulanacaktır. viii) Kamu ihale sisteminin etkinlik ve şeffaflığının artırılmasını ve AB müktesebatında yer alan kapsam, tanım ve istisnalarla uyumunu sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilecektir. ix) Mali sonuç doğuracak düzenleme ve uygulamalarla ilgili olarak, kısa dönemin yanı sıra, orta ve uzun dönemi de içeren etki analizleri yapılacaktır. b. Kamu Yatırım Politikası Kamu yatırımlarının etkinliği artırılacak; yatırımlar, öncelikli sosyal ihtiyaçları giderecek ve üretken faaliyetleri destekleyecek nitelikteki altyapıya yönlendirilecek; sektörel, bölgesel ve AB’ye uyum yönündeki amaçların gerçekleştirilmesinde etkili bir araç olarak kullanılacaktır. Bu çerçevede; i) Kamu yatırımları etkili ve verimli bir şekilde zamanında gerçekleştirilecek ve mevcut sermaye stoku daha etkin kullanılacaktır. ii) Eğitim, sağlık, teknolojik araştırma, ulaştırma, içme suyu ile bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir. 22 ORTA VADELİ PROGRAM iii) Kamu yatırımları, başta Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi olmak üzere bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmayı hedefleyen ekonomik ve sosyal altyapı projelerine yoğunlaştırılacaktır. iv) AB’ye üyelik yönünde ortaya konulan politika ve önceliklerin hayata geçirilmesi için sürdürülen çalışmaların gerektirdiği yatırımlar hızlandırılacaktır. iii) Vergi kanunlarında yer alan istisna, muafiyet ve vergi indirimi hükümleri, öngörülen sosyoekonomik politika ve hedefler çerçevesinde gözden geçirilerek vergi mevzuatı sadeleştirilecektir. İstisna, muafiyet ve indirimler nedeniyle oluşan vergi harcaması tutarlarının hesaplanmasına devam edilecektir. iv) Yüksek oranda vergilendirilen ürünler başta olmak üzere vergi kayıp ve kaçağını önlemeye yönelik denetimler artırılacaktır. v) Kamu altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde özel sektör katılımını artırıcı modellerin kullanımı yaygınlaştırılacaktır. v) Vergi ve diğer mali yükümlülüklerin zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla etkin bir tahsilât sistemi oluşturulacaktır. vi) Kamu yatırım teklif ve kararları, sorun ve çözüm analizlerini içeren sektör çalışmaları ve nitelikli yapılabilirlik etüd ve analizlerine dayandırılacaktır. vi) Vergiye gönüllü uyumun artırılması ve vergi tabanının genişletilmesine yönelik çalışmalara devam edilecektir. c. Kamu Gelir Politikası Uygulanacak kamu gelir politikalarının temel amacı; büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesine ve ekonomide kayıtdışılığın azaltılmasına katkıda bulunmak ve etkin, basit ve adil bir vergilendirme sistemi oluşturmaktır. Bireysel ve kurumsal tasarruf ve sermaye birikiminin teşvik edilmesi özel önem taşımaktadır. Bu çerçevede; i) Vergi uygulanmasında vergilendirmede esas olacaktır. politikalarının istikrar ve öngörülebilirlik ii) Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasına, yatırımların ve ArGe faaliyetlerinin desteklenmesine, istihdamın artırılmasına ve bölgeler farklılıklarının arası gelişmişlik azaltılmasına yönelik vergi politikalarının uygulanmasına devam edilecektir. vii) Maktu vergi ve harçlar genel ekonomik koşullar göz önüne alınarak güncellenecektir. viii) Vergi idaresinin denetim ve uygulama kapasitesinin güçlendirilmesiyle ilgili çalışmalara devam edilecektir. ix) Vergi uyuşmazlıklarına dair idari yargılama alanında gerekli düzenlemeler yapılacaktır. x) Yerel yönetimlerin öz gelirlerinin artırılmasına yönelik düzenlemeler hayata geçirilecektir. Yerel idarelerin öz gelirlerinin artırılmasında, imar ve altyapı hizmetleri sonrasında varlıkların değerinde ortaya çıkan artışlardan daha fazla yararlanılacaktır. xi) Atıl vaziyette bulunan Hazineye ait taşınmazlar, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordinasyon içerisinde, geliştirilecek projeler vasıtasıyla ekonomiye kazandırılacaktır. 23 ORTA VADELİ PROGRAM d. Kamu Borçlanma Politikası Kamu borcunun yönetimi, iç ve dış piyasa koşulları ile maliyet unsurları göz önünde bulundurularak belirlenen risk düzeyi çerçevesinde, finansman ihtiyacının orta ve uzun vadede mümkün olan en uygun maliyetle karşılanması ilkesine dayanmaktadır. Bu ilke çerçevesinde, i) Kamu kesimi borçlanmasının özel kesim kaynaklarını dışlamamasını teminen iç borç çevirme oranı kademeli olarak azaltılacaktır. ii) Şeffaflığın artırılması amacıyla, kamuoyunun ihtiyaçları da dikkate alınarak, finansman programları ve borç bilgilerinin düzenli olarak açıklanmasına devam edilecektir. iii) Devlet iç borçlanma senetlerinin yatırımcı tabanının genişletilmesi amacına yönelik olarak yeni araçların ve yeni satış yöntemlerinin geliştirilmesine ilişkin çalışmalara devam edilecektir. ii) Sayıştay’ın denetim faaliyetleri kamuda yaygınlaştırılacaktır. İç kontrol ve iç denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yönelik Sayıştay’ın daha fazla katkı vermesi sağlanacaktır. iii) Kamu kurum ve kuruluşlarında yönetim sorumluluğunun güçlendirilmesi için gerekli mali yönetim, iç kontrol ve iç denetim faaliyetlerinin etkin bir şekilde uygulanmasına yönelik tedbirler güçlendirilecektir. iv) Kamu idarelerinin faaliyetlerinde kamu iç kontrol standartlarının esas alınması sağlanacaktır. v) Kamu kuruluşlarında kamu mali yönetiminin gerektirdiği hizmetlerin daha etkin sunulmasını teminen insan kaynakları altyapısı nitelik ve nicelik olarak güçlendirilecektir. f. Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme e. Kamu Mali Yönetimi ve Denetim İdari ve mali sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmesine yönelik olarak 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla oluşturulan yeni mali yönetim ve denetim anlayışının, tüm unsurlarıyla hayata geçirilebilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, iç kontrol sistemlerinin sağlıklı bir şekilde kurulması, iç ve dış denetimin etkin ve koordineli bir şekilde çalışması esastır. KİT’lerin kârlılık ve verimlilik ilkelerine uygun olarak işletilmesi esastır. KİT’lerin belirli bir takvim ve strateji çerçevesinde özelleştirilme çalışmaları kararlılıkla sürdürülecektir. i) 5018 sayılı Kanunla uyum sağlayacak şekilde etkin bir dış denetimin sağlanması için Sayıştay’ın yasal ve insan kaynakları altyapısı güçlendirilecektir. ii) KİT’lerin tüm işletmecilik politikaları; stratejik planlar ile genel yatırım ve finansman kararnamelerinde öngörülen hedeflere ulaşacak şekilde belirlenecek ve etkin bir şekilde uygulanacaktır. i) KİT’lerde; yetkilendirmeyi, hesap verebilirliği, şeffaflığı, karar alma süreçlerinde etkinliği ve performansa dayalı yönetimi esas alan stratejik yönetim anlayışı yaygınlaştırılacaktır. 24 ORTA VADELİ PROGRAM iii) KİT’lerin gayrimenkullerinin değerlendirilmesinde rayiç bedel esas alınacaktır. KİT’lerin atıl olmayan gayrimenkullerinin devri, işletmenin verimliliği, bütünlüğü ve çevre sağlığı gibi hususları olumsuz etkilemeyecek şekilde mümkün olabilecektir. Kamu kurum ve kuruluşlarının KİT’lerin gayrimenkullerine ilişkin devralma taleplerinin değerlendirilmesinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri esas alınacaktır. iv) KİT’lerin sürekli zarar eden ve alınacak tedbirlerle kâra geçirilmesi mümkün görülmeyen işletme birimleri tasfiye edilecektir. v) KİT’lerde nitelikli personel ihtiyacının karşılanması için gerekli tedbirler alınacaktır. vi) Kamunun elektrik dağıtımı ve şeker üretimi alanlarından tamamen çekilmesi; elektrik üretimi, telekomünikasyon, liman, otoyol ve köprü işletmeciliğindeki payının ise azaltılması hedeflenmektedir. 3. Ödemeler Dengesi İstikrarlı ve sürdürülebilir büyüme ortamının sağlanması için cari açığın kontrol altına alınması ve borç yaratmayan kaynaklarla finanse edilmesi esastır. i) İhracatta firmaların küresel rekabet gücünü artırmak amacıyla yenilikçiliğe ve Ar-Ge’ye dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçlerinin desteklenmesi sağlanacaktır. ii) İhracatta pazar çeşitliliğini artırmak amacıyla bölgesel stratejiler kapsamında, küresel krizden nispeten daha az etkilenen Afrika ülkeleri ile Asya-Pasifik ve benzeri ülke gruplarına yönelik ticaretin artırılması sağlanacaktır. iii) Belirlenen hedef ülkelerle ticari ilişkilerin geliştirilmesine yönelik “Ülke Masaları” kapsamında pazara giriş projeleri ve eylem planları hazırlanarak hayata geçirilecektir. Ayrıca, ihracatçıların karşılaştıkları pazara giriş engelleri tespit edilerek bu engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik girişimlerde bulunulacaktır. iv) Üretim ve ihracatın ithalata olan yüksek oranlı bağımlılığını azaltmak amacıyla özellikle ara malları ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı politikalara ve desteklere devam edilecektir. v) AB teknik mevzuatına uyumda ilerleme kaydedilecek ve yurtiçi ve yurtdışı piyasalara kaliteli ve güvenli ürün arz edilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, AB’nin üçüncü ülkelerden ithalatta ürün güvenliği denetimleri sistemiyle mevzuatımızın uyumlu hale getirilmesi çalışmaları sürdürülecektir. vi) İhracata yönelik kredi ve garanti destek imkanlarını iyileştirmek amacıyla Eximbank kaynaklarının artırılmasına devam edilecektir. vii) “Üretime Dönük İhracat Stratejisinin” bir parçası olan “Girdi Tedarik Stratejisi” çerçevesinde; dahilde işleme rejiminde, iç piyasa üretimi ve denetim koşullarında ortaya çıkan gelişmelere paralel olarak gerekli değişiklik ve düzenlemeler yapılacaktır. viii) İpek yolunun yeniden canlandırılması amacıyla, Japonya’dan Türkiye’ye kadar olan güzergâhtaki gümrük idareleri arasında işbirliğinin artırılması, ticaretin kolaylaştırılması ve sınır geçişlerinin hızlandırılması yönündeki çalışmalara devam edilecektir. 25 ORTA VADELİ PROGRAM 4. Para Politikası Para politikası 2011–2013 döneminde de enflasyon hedeflemesi çerçevesinde yürütülecektir. Para politikasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Bu amaç doğrultusunda; i) Temel para politikası aracı olarak kısa vadeli faiz oranları kullanılmaya devam edilecektir. Kısa vadeli faiz oranı dışındaki para politikası araçları, önümüzdeki dönemde de para politikasının etkinliğini artırmak ve ekonomiye dair riskleri azaltmak amacıyla kullanılabilecektir. ii) Enflasyon hedefleri, Hükümet ve Merkez Bankası tarafından üç yıllık vadede belirlenecektir. iii) Para politikasında hesap verebilirliği ve şeffaflığı temin etmek amacıyla, enflasyonun yıl sonu hedefinden belirgin olarak sapması ya da sapma olasılığının ortaya çıkması halinde, Merkez Bankası hedeften sapmanın nedenlerini ve enflasyonun tekrar hedefe yakınsaması için alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirecek ve kamuoyuna duyuracaktır. iv) Esnek ve etkin likidite yönetimine imkan veren para politikasının operasyonel çerçevesi önümüzdeki dönemde de sürdürülecektir. v) Dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına bu dönemde de devam edilecektir. vi) Piyasa derinliğinin kaybolmasına bağlı olarak kurlarda sağlıksız fiyat oluşumlarının gözlenmesi durumunda döviz satım ihaleleri yapılabileceği gibi spekülatif davranışlar gözlenmesi durumunda piyasaya doğrudan müdahale edilebilecektir. vii) Piyasa koşulları göz önünde bulundurularak, rezerv biriktirme amaçlı döviz alım ihaleleri önceden ilan edilen program dahilinde yapılmaya devam edilecektir. IV. PROGRAM EKSENLERİ DÖNEMİ GELİŞME A. REKABET GÜCÜNÜN ARTIRILMASI 1. İş Ortamının İyileştirilmesi İş ortamının rekabetçi bir yapıya kavuşturularak iyileştirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) KOBİ’lerin finansmana erişimlerinin artırılması amacıyla sağlanan desteklerin etkinliği artırılacak ve finansal araçlar çeşitlendirilecektir. ii) KOBİ’lerin, yeni girişimcilerin, esnaf ve sanatkârların rekabet güçlerinin artırılmasına yönelik etkin destekler sağlanacak, desteklere ilişkin izleme ve değerlendirme sistemleri oluşturulacak ve kurumlar arası işbirliği ve koordinasyon artırılacaktır. iii) İş ortamının iyileştirilmesine yönelik olarak bürokrasinin azaltılması, işlemlerin hızlandırılması ve işlem maliyetlerinin düşürülmesi konusundaki çalışmalar sürdürülecektir. iv) Devlet yardımlarının AB müktesebatıyla uyumlu hale getirilmesi çalışmaları sürdürülecektir. v) Fikri mülkiyet sisteminin etkinliğini sağlamak üzere; kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlenecek, kurumsal kapasite ve hukuki altyapı güçlendirilecek, kurumlar arası etkin bir işbirliği ve koordinasyon sağlanacak, toplum düzeyinde yaygın ve yerleşik fikri haklar kültürü oluşturulacaktır. vi) Girişimci Bilgi Sistemi geliştirilecektir. 26 ORTA VADELİ PROGRAM 2. Ekonomide Azaltılması Kayıtdışılığın Ekonomide rekabet gücünün artırılması, haksız rekabetin önlenmesi ve kamu finansmanına katkıda bulunulması hedefleri doğrultusunda, ekonomide kayıtdışılığın azaltılması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı güncellenecektir. Söz konusu Plan kapsamında kayıtdışılığa karşı kurumsal ve toplumsal mutabakat güçlendirilerek kayıt içi faaliyetler özendirilecek, denetim kapasitesi artırılacak, yaptırımların etkinliği artırılmak üzere gözden geçirilecektir. ii) Başta vergi denetimi olmak üzere, denetimlerde etkinliğin kurumlar arası çapraz kontrolü de içerecek şekilde sağlanması amacıyla kamu idarelerinin uygulama kapasitesinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilerek, idarelerin beşeri ve teknolojik altyapısı iyileştirilecektir. 3. Finansal Sistemin Geliştirilmesi Finans sektöründe güven ve istikrar güçlendirilecek ve sektörün uluslararası rekabet gücü artırılacaktır. Bu çerçevede; i) Finansal piyasaların daha etkin izlenmesi, sistemik risk yönetiminin etkinliğinin artırılması ve yurt dışı ilgili mercilerle işbirliğinin artırılması sağlanacaktır. ii) Finans sektöründeki tüketici ve yatırımcı haklarının gözetilmesine yönelik uygulamalar geliştirilecektir. iii) Finans sektörünün düzenleme ve denetimi, uluslararası standartlara, AB müktesebatına, küresel kriz sonrası dönemde G-20 platformu öncülüğünde yürütülen yeni çalışmalara uyum gözetilerek geliştirilecektir. iv) İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı titizlikle uygulanacaktır. 4. Enerji ve Ulaştırma Altyapısının Geliştirilmesi a. Enerji Enerji politikasının temel amacı; artan nüfusun ve büyüyen ekonominin ihtiyaç duyacağı enerjinin, rekabetçi bir serbest piyasa ortamında, sürekli, kaliteli ve güvenli bir şekilde asgari maliyetle karşılanmasıdır. Bu çerçevede; i) Elektrik enerjisi arz güvenliğinin temini ve elektrik üretim, iletim ve dağıtım yatırımlarının arz-talep projeksiyonları çerçevesinde gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır. ii) Elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmeleri gelir elde etmenin yanı sıra piyasada oluşacak fiyat yapısı ve diğer sektörel öncelikler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilecektir. iii) Elektrik arzında sağlıklı bir kaynak çeşitliliği yaratmak ve arz güvenliğini artırmak amacıyla nükleer güç santrallerinin kurulması konusunda başlatılan çalışmalara devam edilecektir. iv) Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Stratejisi Belgesi ile ilan edilmiş elektrik üretimindeki kaynak kullanım hedefleri dikkate alınarak, elektrik maliyetlerinin asgari seviyelerde tutulmasını sağlayacak şekilde elektrik enerjisi üretiminde yerli kaynakların payının artırılması için tedbirler alınacaktır. 27 ORTA VADELİ PROGRAM v) Elektrik üretiminde doğal gaz ve ithal kömür kaynaklarına bağımlılık azaltılacaktır. Elektrik dışı alanlarda doğal gaz kullanımı rekabete dayalı olarak yaygınlaştırılacak ve mevsimsel talep değişimleri de dikkate alınarak ulusal düzeyde doğal gaz arz güvenliği sağlanacaktır. vi) Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımında kayıp/kaçakların asgari seviyeye indirilmesi, Enerji Verimliliği Kanunu çerçevesindeki destekleme imkânlarının artırılması, talep tarafı yönetimi, yüksek verimli kojenerasyon ve yalıtım gibi uygulamaların yaygınlaştırılması yönünde politikalar izlenecektir. vii) Bölgemizde bulunan enerji (petrol, doğal gaz ve elektrik) kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında Türkiye’nin transit güzergâhı ve terminal ülke olması için gerekli çalışmalar sürdürülecektir. b. Ulaştırma Ulaştırma sektöründe temel amaç; taşıma türleri arasında dengenin sağlandığı, çağdaş teknoloji ve uluslararası kurallarla uyumlu, çevreye duyarlı, ekonomik, güvenli ve hızlı taşımacılığın yapıldığı bir ulaştırma altyapısının Ulaştırma alt oluşturulmasıdır. sektörlerinin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte çalışması ve kombine taşımacılığın yaygınlaştırılması esastır. Bu çerçevede; i) Ulaştırmanın tüm türlerinde trafik güvenliği artırılacaktır. ii) AB kaynaklarından azami ölçüde yararlanılarak, ulusal ulaşım ağlarımızın Trans-Avrupa ulaştırma ağlarıyla bütünleşmesi, Türk limanlarının AB deniz otoyollarında ana akslar üzerinde yer alması ve Avrupa Tek Hava Sahasına entegrasyonun sağlanması yönündeki çalışmalara devam edilecektir. iii) Devam eden bölünmüş yol yapım çalışmaları tamamlanacak; ayrıca mevcut karayolları, standartları yükseltilerek iyileştirilecektir. iv) TCDD’nin hizmet kalitesi artırılacak, hızlı trenle yolcu taşımacılığı yaygınlaştırılacaktır. Demiryolu taşımacılığının sektör içindeki payını artırmak ve TCDD’nin kamu üzerindeki mali yükünü azaltmak amacıyla, demiryolu sektörü ve TCDD yeniden yapılandırılacaktır. v) Yük taşımacılığında demiryolu ve denizyoluna ağırlık verilecek; iç bölge bağlantıları geliştirilerek limanlar kombine taşımacılık yapılabilen lojistik merkezler haline getirilecektir. Uygun liman sahaları tespit edilecek, ana limanlar oluşturulacak ve limanların etkin yönetimi sağlanacaktır. vi) Havaalanlarında orta ve uzun vadeli kapasite ihtiyaçlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılacak, bölgesel hava taşımacılığının geliştirilmesine yönelik tedbirler alınacaktır. vii) Kent içi ulaşım altyapı projelerinin planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve işletilmesi aşamalarında etkinlik ve verimlilik artırılacaktır. 5. Çevrenin Korunması ve Kentsel Altyapının Geliştirilmesi Kentlerin yaşam standartlarının yükseltilmesi, sürdürülebilir kentsel gelişmenin sağlanması, yaşanabilir mekanların oluşturulması ve çevrenin korunması temel amaçtır. 28 ORTA VADELİ PROGRAM Bu çerçevede; i) AB müktesebatına uyum kapsamında müzakerelere açılan çevre faslında uyumlaştırılan mevzuatın uygulanmasında etkinliği sağlamak üzere ilgili tüm kurumların kapasiteleri geliştirilecektir. 6. Ar-Ge Geliştirilmesi ve Yenilikçiliğin ii) İklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki faaliyetler Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi çerçevesinde yürütülecektir. Bilim ve teknolojide yetkinleşmek, bu yetkinliği ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürmek, Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüşmesi ve rekabet gücüne katkısının artırılması sürecinde önemli rol üstlenen özel sektörün yenilik yeteneğini artırmak bilim ve teknoloji politikasının temel amacıdır. Bu çerçevede; iii) Başta biyolojik çeşitlilik olmak üzere doğal kaynakların korunması, geliştirilmesi ve ekonomik anlamda değer kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılarak sürdürülebilir kullanımı sağlanacaktır. i) Ulusal yenilik sistemi içerisinde kurum ve kuruluşların, görev ve faaliyetleri göz önüne alınarak, aralarındaki işbirliğinin ve özel kesimin sistem içerisindeki etkinliğinin artırılması desteklenecektir. iv) Ülkemizde su kaynaklarının etkin bir şekilde yönetimi amacıyla idari, yasal ve finansal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. ii) Başta KOBİ’ler olmak üzere, özel kesimin Ar-Ge kapasitesi ve ArGe’ye olan talebinin artırılması sağlanacaktır. v) Katı atık yönetiminde kaynakta ayrıştırma, toplama, taşıma, geri kazanım ve bertaraf safhaları teknik ve mali yönden bir bütün olarak değerlendirilecektir. iii) Özel sektör ile üniversiteler ve araştırma kurumları arasındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik programlar ve rekabet öncesi Ar-Ge işbirlikleri desteklenecek, insan gücü özel araştırmacı sektörün ihtiyaçları da dikkate alınarak nitelik ve nicelik yönünden geliştirilecektir. vi) Çevre korumaya yönelik kentsel altyapı hizmetlerinin planlanması, projelendirilmesi, gerçekleştirilmesi ve işletilmesinde belediyelerin kapasiteleri geliştirilecektir. vii) Mekânsal planlama sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır. viii) Konut arz ve talebine yeterli kaynak sağlamak üzere sermaye piyasası araçları geliştirilecektir. iv) Dışa bağımlılığın yüksek olduğu stratejik sektörlerde yerli teknolojik yeteneklerin geliştirilmesi ve ürüne dönüştürülmesine yönelik programların işlerliği artırılacaktır. v) Kamu araştırma kurumları ve yükseköğretim kurumlarında ileri seviyede araştırmaların yapılacağı mükemmeliyet/uzmanlık merkezleri ile merkezi araştırma laboratuvarlarının kurulmasına devam edilecek, özel sektörün benzer girişimleri teşvik edilecektir. 29 ORTA VADELİ PROGRAM 7. Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılması Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygın ve etkin kullanımıyla bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin hızlandırılması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Bilgi toplumuna dönüşüme yönelik politika ve stratejilerin etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesi sağlanacaktır. ii) Bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısının geliştirilmesi amacıyla elektronik haberleşme sektöründe alternatif altyapı ve hizmetlerin sunumuna önem verilerek sektörde rekabet artırılacaktır. iii) Elektronik haberleşme sektöründe etkin rekabet ortamının tesis edilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan hukuki düzenlemeler tamamlanacak, mevcut düzenlemeler değişen teknoloji ve pazar yapısının ortaya çıkardığı ihtiyaçlar doğrultusunda gözden geçirilecek, düzenlemelerin zamanında ve etkin şekilde uygulanması sağlanacaktır. iv) Telekomünikasyon altyapısının güçlendirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi amacıyla altyapı yatırımlarıyla eş anlı olarak fiber optik kablo şebekesi tesisine imkân verecek fiziki altyapıların da kurulması sağlanacaktır. Bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısındaki bölgesel farklılıklar azaltılarak, toplumun tüm kesimlerinin genişbant teknolojileri başta olmak üzere bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimi artırılacak, bu teknolojilerin uygun maliyetlerle yaygın kullanımı sağlanacaktır. v) Uydu teknolojileri alanında, milli uydu imal edilmesine yönelik çalışmalar yoğunlaştırılacaktır. vi) Bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe kamu alımları, sektörün gelişimini destekleyecek bir politika aracı olarak kullanılacaktır. vii) Bilgi teknolojileri sektörünün ihtiyaç duyduğu uzmanlık alanlarında nitelikli insan kaynağı geliştirilecektir. Yazılım ve hizmetler alanında sektörün yurtdışına açılımı desteklenecektir. viii) Posta sektörü kalite, güvenilirlik ve erişilebilirlik esasları ve AB düzenlemeleri paralelinde rekabetçi bir anlayışla yeniden yapılandırılacak ve sektörde etkin düzenleme ve denetim sağlanacaktır. ix) Uluslararası yükümlülükler dikkate alınarak yayıncılık sektörü geliştirilecektir. 8. Tarımsal Yapının Etkinleştirilmesi Tarım sektöründe, gıda güvenliği ve güvenilirliğinin sağlanması ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gözetilerek, örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir yapının oluşturulması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Tarımsal destekler, alan ve ürün temelinde farklılaştırılarak üretimde etkinlik, verimlilik ve kaliteyi artırmaya yönelik olarak düzenlenecektir. ii) Bilgi altyapıları başta olmak üzere tarım sektöründeki kurumsal ve idari yapılardaki dönüşüme öncelik verilecek, tarımsal istatistikler nitelik ve nicelik olarak iyileştirilecektir. iii) Kamunun bitki ve hayvan sağlığı ile gıda güvenilirliği hizmetlerine ilişkin kapasitesi geliştirilecek ve tarım ile gıda işletmelerinin modernizasyon faaliyetleri desteklenecektir. 30 ORTA VADELİ PROGRAM iv) Tarım ürünleri ihracat desteklerinde, katma değeri yüksek, markalı ve nihai tüketiciye yönelik ürünlere ağırlık verilecektir. v) Bitkisel üretimde, verimliliği artırma amaçlı uygulamalar yaygınlaştırılacak, bitki sağlığı uygulamaları geliştirilecektir. vi) Hayvancılıkta; et ve süt piyasalarında istikrarın sağlanması ve besi hayvancılığının geliştirilmesi yönünde yapısal dönüşümü sağlayacak şekilde destekler düzenlenecek, ıslah çalışmalarıyla hastalık ve zararlılarla mücadeleye ve kaliteli yem bitkileri üretiminin artırılmasına öncelik verilecektir. vii) Üreticilerin eğitimi ve sektördeki yayım hizmetlerine ilişkin faaliyetler iyileştirilecektir. viii) Toprak ve su kaynaklarının etkin kullanılmasına yönelik yöntem ve araçlara öncelik verilecek, arazi toplulaştırma ve gerekli yasal düzenlenme yoluyla işletme ölçekleri büyütülecek ve sulama yatırımları yaygınlaştırılacaktır. ix) Su ürünleri sektöründe, kaynak yönetim sistemine yönelik kurumsal kapasite geliştirilecek ve yetiştiriciliğin çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. x) Ormanlar, toplum sağlığı ve ihtiyaçları dikkate alınarak sürdürülebilir yönetim anlayışı dahilinde korunarak değerlendirilecek; ağaçlandırma, rehabilitasyon ve kent ormancılığı geliştirilecek; ekosistem ve ergonomik ağırlıklı eğitim ve tanıtım faaliyetleri yoğunlaştırılacaktır. 9. Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek Katma Değerli Üretim Yapısına Geçiş Sağlanması a. Sanayi İmalat sanayiinde rekabet gücünü artırmak ve dünya ticaretinden daha fazla pay almak üzere yüksek katma değerli mal üretimini artırarak, yapısal dönüşümün hızlandırılması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Türkiye’nin belirli sektörlerde üretim merkezi olmasına yönelik olarak sanayi ihracatı artırılacak ve yapısal dönüşüme katkı sağlayacak Sanayi Stratejisi ve sektörel stratejiler uygulamaya geçirilecektir. ii) Üretimin ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla yurtiçi katma değeri artırıcı sektörel politikalar geliştirilecektir. iii) Yüksek katma değerli mal üretimini teminen ürün kalitesi geliştirme ve piyasada güvenli ürünlerin yer almasını sağlamak amacıyla laboratuvarların kurulması desteklenecek, uygunluk değerlendirme ve piyasa gözetim sistemleri etkinleştirilecektir. iv) Tekstil, hazır giyim, deri, seramik, cam, mobilya, kuyumculuk gibi geleneksel sektörlerin tüketime yönelik ürünlerinde özgün tasarım faaliyetleri özendirilecek, ulusal ve uluslararası marka oluşturulması desteklenecektir. v) KOBİ’lerin büyüme ve birleşmeleri özendirilecek,verimliliklerini artırmaya, iş kurma ve geliştirmeye yönelik faaliyetleri desteklenecektir. vi) Savunma sanayiinde, yurtiçi teknoloji ve kabiliyet edinimini esas alan bir sistem oluşturulacaktır. 31 ORTA VADELİ PROGRAM vii) Madencilikte ülke potansiyelinden en üst düzeyde yararlanılacak, maden arama faaliyetlerine ve katma değerin artırılmasına önem verilecek, yurtiçinde ve yurtdışında petrol ve doğal gaz arama ve üretim çalışmalarına hız verilecek, ihtiyaç duyulan kurumsal yapılandırma çalışmaları yürütülecektir. b. Hizmetler Turizm Turizm sektöründe, turist başına gelirin ve turist sayısının artırılması amacıyla hizmet kalitesini artıran, pazarlama kanallarını çeşitlendirerek üst gelir gruplarını hedef alan, doğal sermayeyi koruyan ve sürdürülebilir kılan, karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne uygun turizm çeşitlerini öne çıkaran bir yapının oluşturulması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Turizm yatırımları, gelişmiş ve yoğun kullanıma konu olan yörelerden diğer alanlara kaydırılarak çeşitlendirilecek ve turizm faaliyetlerinin tüm yıla yayılması sağlanacaktır. ii) Turizm yatırımları, doğal, tarihi, sosyal ve kültürel çevreyi koruyucu ve geliştirici bir yaklaşımla ele alınacaktır. iii) Uluslararası turizm pazarından alınan payın artırılabilmesi için seçilmiş pazarlar başta olmak üzere tanıtıma ve uluslararası örgütler nezdinde turizm alanındaki işbirliğine ağırlık verilecektir. iv) İstanbul başta olmak üzere gelişme potansiyeli yüksek turizm bölgelerinin kültürel, sosyal ve doğal zenginlikleri sürdürülebilir turizm yaklaşımıyla değerlendirilecektir. İnşaat, Mühendislik-Mimarlık, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik Hizmetleri Ülke ekonomisinin özelliklerine ve sosyal gereksinimlere uygun, ileri teknoloji kullanan ve uluslararası kurallarla uyumlu, çevreye duyarlı, katma değeri, döviz girdisi ve istihdamı yüksek ve bu doğrultuda hizmet kalitesi, beşeri ve fiziki sermayesi gelişmiş bir sektör yapısı oluşturmak temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Sektörde etkinleştirilecektir. denetim ii) Sektör istihdamının kalitesi artırılacaktır. iii) Yurtdışı müteahhitlik ve müşavirlik hizmetlerinde rekabet gücü artırılacaktır. Ticaret Hizmetleri Rekabetçi bir ortamda verimlilik artışının sağlanması, ticaret hacminin artırılması, teknoloji kullanımı ve yenilikçiliğin özendirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Ticaret hizmetlerinde yüksek katma değerli hizmet üretimi desteklenecektir. Toptan ve perakende ticaret hizmetleri sektöründe; rekabeti ve tüketiciyi koruyan, kayıt dışılığı önleyen, verimlilik ve kaliteyi artıran, hijyen kurallarına uyumu gözeten ve sektör içi kesimler arasında dengeli gelişmeyi sağlayan bir ortam tesis edilecektir. ii) Fiziki mal akışının yüksek standartlara sahip güvenilir, ucuz ve hızlı ulaşım sistemleriyle temin edilmesine yönelik olarak; lojistik ve kombine taşımacılık faaliyetlerinin geliştirilmesi ve bürokratik işlemlerin basitleştirilmesi sağlanacaktır. 32 ORTA VADELİ PROGRAM iii) Elektronik ticaretin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülecektir. B. İSTİHDAMIN ARTIRILMASI 1. İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi İstihdam odaklı sürdürülebilir büyüme çerçevesinde, rekabetçi bir ekonomik yapıda ve bilgi toplumuna dönüşüm doğrultusunda istihdam imkanlarının geliştirilmesi, işsizliğin azaltılması ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) İşletmelerin ilave istihdam oluşturmalarını kolaylaştıracak ve kayıtdışına yönelişi önleyecek yeni modeller geliştirilecektir. ii) 5982 sayılı Kanun’la Anayasa hükümlerinde gerçekleştirilen değişiklikler ile AB ve ILO norm ve standartlarına uyum çerçevesinde, çalışma hayatına ilişkin mevzuat gözden geçirilecek ve sosyal diyalog alanında gerekli düzenlemeler yapılacaktır. iii) İşgücü piyasasında başta gençler, kadınlar ve özürlüler olmak üzere dezavantajlı kesimlere yönelik destekleyici politikalar sürdürülecektir. 2. Eğitimin İşgücü Talebine Duyarlılığının Artırılması Eğitimin, işgücü talebine duyarlılığının artırılması ve işgücü piyasasında talep edilen nitelik ve nicelikte insan gücünün yetiştirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) İş dünyasının talep ettiği nitelikteki işgücünün yetiştirilmesi amacıyla eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki uyum güçlendirilecektir. ii) Mesleki Eğitim ve Öğretim Stratejisi hazırlanacak, Hayat Boyu Öğrenme Stratejisi etkili bir şekilde uygulanacaktır. iii) AB’ye uyum kapsamında Ulusal Yeterlilik Çerçevesi oluşturularak eğitim ve öğretim programları ulusal meslek standartlarına göre güncellenecek ve uyumlaştırılacaktır. 3. Aktif İşgücü Politikalarının Geliştirilmesi Bireylerin niteliklerine uygun iş edinmelerini kolaylaştırmak amacıyla beceri ve nitelik düzeylerini artıracak işgücü eğitimlerini, kamu istihdam hizmetlerini ve iş yaratmayı içeren aktif işgücü programlarının yaygınlaştırılması ve bu kapsamda sunulan hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Aktif işgücü programları, işgücü piyasası üzerindeki etkileri değerlendirilerek işgücü piyasası ihtiyaç analizleri doğrultusunda yaygınlaştırılacaktır. ii) Aktif işgücü programlarının etkin uygulanması amacıyla, İŞKUR’un kurumsal kapasitesi geliştirilecek, özel sektör ve ilgili meslek kuruluşlarıyla işbirliği artırılacaktır. C. BEŞERİ GELİŞME VE SOSYAL DAYANIŞMANIN GÜÇLENDİRİLMESİ 1. Eğitim Sisteminin Geliştirilmesi Düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni fikirlere açık, özgüven ve sorumluluk duygusuna sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik değerleri benimsemiş, milli kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen ve kültürler arası öğrenmeye açık, bilgi toplumu gereklerini haiz bireyler yetiştirmek eğitim politikasının temel amacıdır. 33 ORTA VADELİ PROGRAM Bu çerçevede; Bu çerçevede; i) Eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları artırılacak, donanım ve fiziki altyapı ile eğitici personel nitelikleri geliştirilecek, eğitime erişimde bölgeler ve cinsiyet itibarıyla dengesizlikler azaltılacaktır. i) Sağlık hizmetlerinin erişilebilirliği, kalitesi ve etkinliği artırılacaktır. ii) Koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilerek yaygınlaştırılacaktır. iii) Akılcı ilaç kullanımı ve teşhise dayalı fiyatlandırma gibi uygulamalarla başta ilaç olmak üzere, sağlık harcamalarında etkinliğin artırılması sağlanacaktır. iv) Sağlık Bakanlığı düzenleme, planlama ve denetleme rolü güçlendirilecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır. ii) Eğitimde kalite, rekabet, verimlilik ve fırsat eşitliğini artırmaya yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar sürdürülecektir. iii) Eğitimin her kademesinde alternatif finansman modelleri geliştirilecek, özel sektörün eğitim yatırımları kalite odaklı bir anlayışla teşvik edilecektir. iv) Ortaöğretimde okullar arasındaki başarı farklılığını asgari düzeye indirmek amacıyla okul türleri azaltılacak, ortaöğretime geçiş sistemi yeniden yapılandırılacaktır. v) Mesleki eğitimin payı ve kalitesi artırılacak, özel sektör ve meslek örgütlerinin mesleki eğitim sürecine idari ve mali yönden aktif katılımının sağlanması için düzenlemeler yapılacaktır. vi) Orta ve yükseköğretimde öğrenci ve öğretim elemanı değişimi ve hareketliliğini artırmaya yönelik uluslararası programlar artırılarak sürdürülecek ve katılım yaygınlaştırılacaktır. 2. Sağlık Sisteminin Geliştirilmesi Sağlık politikasının temel amacı, vatandaşların ekonomik ve sosyal hayata sağlıklı bireyler olarak katılımını sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. 3. Gelir Dağılımının İyileştirilmesi, Sosyal İçerme ve Yoksullukla Mücadele Gelir dağılımının iyileştirilmesi, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunan birey ve grupların ekonomik ve sosyal hayata katılımlarının artırılarak yaşam kalitelerinin yükseltilmesi ve toplumla bütünleşmelerinin sağlanması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Gelir dağılımı, sektörel politikalar ve transferler aracılığıyla iyileştirilecektir. ii) Dezavantajlı gruplar için eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel hizmetlere erişilebilirlik ve iş imkanları artırılacak ve özürlülerin ekonomik ve sosyal hayata katılımlarının artırılması için sosyal ve fiziki çevre şartları iyileştirilmeye devam edilecektir. iii) Çalışabilecek durumda olan yoksullara yönelik sosyal yardım ve hizmetler, yoksulluk kültürünün oluşmasını önleyici ve yoksul kesimin üretken duruma geçmesini sağlayıcı nitelikte olacak; çalışamayacak durumda olan yoksullar ise düzenli sosyal yardımlarla desteklenecektir. 34 ORTA VADELİ PROGRAM iv) Aile eğitim programları yaygınlaştırılacak, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete karşı daha yoğun mücadele edilecek, dezavantajlı çocuklara yönelik önleyici, koruyucu ve rehabilite edici hizmetlerin kalitesi artırılacaktır. v) 5982 sayılı Kanun’la Anayasa hükümlerinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özürlüler ve aileye yönelik olarak gerçekleştirilen değişiklikler çerçevesinde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılacaktır. 4. Sosyal Güvenlik Etkinliğinin Artırılması Sisteminin Sosyal güvenlik sisteminin; nüfusun tümünü kapsayan, toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılayabilen, mali sürdürülebilirliğe ve etkin denetim mekanizmasına sahip, kaliteli hizmet sunan bir yapıya kavuşturulması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Sosyal sigorta sisteminde bilgi işlem altyapısı güçlendirilecek,sistem etkili, erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet sunan bir yapıya kavuşturulacaktır. ii) Sosyal yardım ve istihdam bağlantısının kurulmasına ilişkin çalışmalar tamamlanacak, bu alanda faaliyet gösteren kurumların görev ve sorumlulukları netleştirilerek etkinlikleri artırılacaktır. iii) Sosyal hizmet sunumunda etkinliğin sağlanması amacıyla nitelikli personel ve ara eleman ihtiyacı giderilecek ve vatandaşların gönüllü katılımının artırılmasına yönelik mekanizmalar oluşturulacaktır. iv) Yaşlılara yönelik sosyal hizmetler çeşitlendirilecek ve geliştirilecektir. 5. Kültürün Korunması, Geliştirilmesi ve Toplumsal Diyaloğun Güçlendirilmesi Toplumsal değişim sürecinde kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması temel amaçtır. Bu doğrultuda, kültürel birikimin günümüz değerleriyle sentezlenmesi ve farklılıkları zenginlik kabul eden bir anlayışla, ortak kültürel değerler etrafında tüm bireylerin hoşgörü ve dayanışma içerisinde yaşaması hedeflenmektedir. Bu çerçevede; i) Toplumda dayanışma, uzlaşı ve hoşgörü kültürünü besleyen toplumsal kurum ve kaynakların tespitine ve bu kültürü zayıflatan etkenlerin ortaya çıkarılmasına yönelik sosyal araştırmalara öncelik verilecektir. ii) Gençlik hizmetlerinin sunumuna ilişkin yeni bir yapılanma gerçekleştirilecektir. iii) Yazılı ve görsel basında ailenin bütünlüğünü ve önemini vurgulayan, aile içi ilişkilerin güçlenmesini hedef alan dizi, belgesel, çizgi film gibi yayınlar yaygınlaştırılacaktır. iv) Yurtiçi ve yurtdışı kültür mirasımızın envanterinin çıkarılmasına, bu mirasın korunması ve restorasyonuna yönelik çalışmalar yapılacak ve kamuoyunun bilinç düzeyi artırılacaktır. v) Kültür sektörünün ekonomik boyutunu güçlendirmek amacıyla kültür turizmi geliştirilecek ve sinema, belgesel film gibi kültür ürünleri üretimi teşvik edilecektir. vi) Türkçe’nin dil birikimini ortaya çıkaracak, bütün dünyada tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağlayacak çalışmalar desteklenecektir. 35 ORTA VADELİ PROGRAM D. BÖLGESEL GELİŞME VE BÖLGESEL GELİŞMİŞLİK FARKLARININ AZALTILMASI Bölgesel gelişme politikalarında bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak, kırsal alanda asgari yaşam standartlarını geliştirmek, bölgelerin rekabet edebilirliklerini artırmak suretiyle ulusal kalkınmaya, rekabet gücüne ve istihdama katkılarını azami seviyeye çıkarmak temel amaçtır. 1. Bölgesel Gelişme Politikasının Merkezi Düzeyde Etkinleştirilmesi i) Bölgesel gelişme ve bölgesel rekabet edebilirlik açısından ulusal düzeyde koordinasyonu sağlamak, mekânsal gelişme ve sosyo-ekonomik kalkınma politikaları arasında uyumu güçlendirmek ve alt ölçekli plan ve stratejilere genel çerçeve oluşturmak üzere Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi hazırlanacaktır. ii) Merkezi politikalar ile bölgesel gelişme politikaları arasında planlama, uygulama ve izleme bakımından uyum ve koordinasyonu sağlayarak yönetişimi geliştirmek amacıyla Bölgesel Gelişme Komitesi kurulacaktır. iii) Hazırlanacak Bölge Planlama Kılavuzu çerçevesinde, kalkınma ajanslarının koordinasyonunda Düzey-2 bazındaki tüm bölgelerde bölge planlama çalışmaları yürütülecektir. iv) Bölge plan ve programlarının uygulanabilirliği takip edilecek, mevcut entegre bölgesel gelişme planları, kalkınma ajanslarının katkısıyla, uygulanabilir programlara ve/veya eylem planlarına dönüştürülecek, çeşitlendirilmiş finansman imkanları sunan tutarlı bir kaynak tahsis planlaması yapılacak, izleme ve değerlendirme mekanizmaları oluşturulacaktır. v) Kalkınma Ajansları Yönetim Sistemi kalkınma ajanslarıyla birlikte geliştirilecektir. vi) Cazibe merkezlerini destekleme programları yaygınlaştırılacaktır. vii) Komşu ülkelerle yürütülmekte olan bölgeler arası işbirliği programlarının kapsamı genişletilecek; yeni programların başlatılmasına dair çalışmalara devam edilecektir. viii) Müzakere sürecinin ilerlemesine bağlı olarak, AB bölgesel gelişme politikalarına uyum ve yapısal fonların kullanımına hazırlık için stratejik bir çerçeve oluşturulacaktır. ix) Kalkınma ajansları ile diğer kuruluşların verdiği teknik ve mali destekler arasında tamamlayıcılık ve koordinasyon gözetilecektir. x) AB’den ekonomik ve sosyal uyum alanında sağlanacak fonlar, oluşturulan izleme ve koordinasyon mekanizmasıyla etkin bir şekilde yönetilecektir. 2. Yerel Dinamiklere ve İçsel Potansiyele Dayalı Gelişmenin Sağlanması i) Bölgesel düzeyde rekabet gücü taşıyan sektörlere odaklanarak ve yerel girişimleri öne çıkararak kümelenme politikaları geliştirilecek, uygun bir yönetişim ve destekleme mekanizması kurulacaktır. ii) Yerel uzmanlaşmaya dayalı ve üniversite-iş dünyası işbirliğini merkeze alan, model nitelikte bölgesel yenilik altyapısı hazırlanacaktır. 36 ORTA VADELİ PROGRAM iii) Bölgesel potansiyeli ve yerel işgücü piyasası özelliklerini dikkate alan ve yerel düzeyde ekonomik dönüşümü destekleyen girişimcilik ve işletme modelleri oluşturulacak; bunun için kalkınma ajanslarının yerel düzeyde ihtiyaç duyulan koordinasyon ilişkilerini kurması ve uzmanlık kuruluşlarıyla işbirliği mekanizmaları oluşturması sağlanacaktır. iii) Kırsal alan ve kent tanımları yeniden düzenlenerek mekânsal gelişme ve bölgesel/yerel kalkınma politikaları uygulanacaktır. iv) Kırsal alanda yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin mevzuat çalışmaları tamamlanacak ve uygulama projeleri hayata geçirilecektir. 3. Yerel Düzeyde Kapasitenin Artırılması vi) Zorunlu nedenlerle yaşadıkları yerlerden ayrılan vatandaşlara, kendi istekleri doğrultusunda, eski veya yeni yerleşim yerlerinde yaşamlarını sürdürebilecekleri koşullar oluşturulacaktır. Kurumsal i) Düzey 2 bölgelerinin tamamında kurulan kalkınma ajanslarının kurumsallaşma çalışmaları tamamlanarak tam olarak faaliyete geçmeleri sağlanacaktır. ii) Merkezi ve yerel düzeyde kurum ve kuruluşlar arası koordinasyonu ve karar alma süreçlerini desteklemek ve merkezyerel arasında bilgi akışını güçlendirmek üzere oluşturulan İl Koordinasyon ve İzleme Sistemi (İKİS) geliştirilecek ve kullanımı yaygınlaştırılacaktır. iii) Kalkınma çalışmaları ve program/proje uygulamalarında mahalli idare ve birliklerin teknik, mali ve kurumsal kapasiteleri güçlendirilecektir. 4. Kırsal Kesimde Kalkınmanın Sağlanması i) Kırsal Kalkınma Planının izlenmesi ve değerlendirilmesine ilişkin yapılar, Planda belirtilen esas ve usuller çerçevesinde oluşturulacaktır. Bu doğrultuda, kırsal kalkınmaya yönelik faaliyetlerin Kırsal Kalkınma Planına (2010-2013) uyumu gözetilecektir. ii) Kırsal kalkınma projelerinin istihdam odaklı tasarlanması sağlanacak ve bunların uygulama ölçekleri bölgesel gelişme politikalarına uygun olarak belirlenecektir. v) Köy Kanunu yenilenecektir. vii) Kırsal alanda kadınların durumunun iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi için önlemler alınacaktır. viii) Kırsal kesime yönelik hizmetlerin geliştirilmesi ve yararlanıcılara ulaştırılmasında bilgi ve iletişim teknolojileri etkili bir şekilde kullanılacaktır. E. KAMU HİZMETLERİNDE KALİTE VE ETKİNLİĞİN ARTIRILMASI 1. Kurumlar Arası Yetki ve Sorumlulukların Rasyonelleştirilmesi Kamu kurum ve kuruluşlarının asli görevlerini yerine getirebilmeleri için görev ve yetkileriyle teşkilat yapıları arasında uyum sağlanması, işlevi kalmamış birimlerin kapatılması, hizmet gereklerinin zorunlu kıldığı durumlar dışında yeni birimler oluşturulmaması, merkezi yönetimden mahalli idarelere yetki ve görev aktarılması, yerel yönetimlerin sundukları hizmetler için ülke çapında asgari hizmet standartlarının belirlenmesi ve bunlara uyumun denetlenmesi temel amaçtır. 37 ORTA VADELİ PROGRAM Bu çerçevede; i) Kamu kurum ve kuruluşları arasındaki görev ve yetki karmaşasının giderilmesine yönelik çalışmalara devam edilecektir. 2. Politika Oluşturma ve Uygulama Kapasitesinin Artırılması Kamu yönetimi reform süreci ile kamu idarelerinde stratejik yönetimin gerektirdiği dönüşümün sürdürülmesi, yönetsel kararların stratejik planlara dayanan, orta ve uzun vadeli bakış açısıyla şekillendirilmesi, uygulanacak politikaların maliyeti, etkilediği kesimler ve fırsat maliyeti de göz önüne alınarak, bütçenin, kamu idarelerinin performansını gösterecek bir yapıya kavuşturulması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Kamu idarelerinde daha etkin, verimli ve uygulanabilir stratejik planların hazırlanmasına yönelik çalışmalar yapılacaktır. ii) Stratejik planlar ve performans programları çerçevesinde ölçme, izleme ve değerlendirme süreçleri geliştirilecektir. iii) Kamu idarelerinde mevcut idari ve beşeri kapasite, nitelik ve nicelik olarak stratejik yönetim anlayışı doğrultusunda geliştirilecek, yönetim kültürünün yeni yapıya uyarlanmasına dönük programlar düzenlenecektir. iv) Politika oluşturma ve uygulamaya yönelik karar alma süreçlerinin desteklenmesi amacıyla bilişim sistemlerinin etkin kullanımı sağlanacaktır. 3. Kamu Kesiminde Kaynaklarının Geliştirilmesi İnsan Kamu kurum ve kuruluşlarında etkili bir insan kaynağı planlamasının yapılması, hizmet gereklerine uygun sayı ve nitelikte personel istihdamının sağlanması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Kamu personeli bilgi sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülecektir. ii) Kamu personel sisteminin iyileştirilmesi amacıyla hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır. 4. e-Devlet Uygulamalarının Yaygınlaştırılması Kullanıcı ihtiyaçları doğrultusunda, çeşitli kanallardan bütünleşik hizmet sunumunun sağlanacağı bir e-Devlet yapısının, gerekli teknik, idari ve yasal düzenlemeleri içerecek şekilde oluşturulması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) e-Devlet proje ve uygulamaları bütüncül ve bilgi paylaşımını esas alan bir anlayışla koordine edilecektir. ii) e-Devlet uygulamalarının hayata geçirilmesi için gerekli temel veri tabanları, ortak altyapı ve hizmetler geliştirilecek, çeşitli kanallardan bütünleşik hizmet sunumu sağlanacaktır. iii) Kamu iş süreçleri, idari ve mali yüklerin azaltılması, mükerrerliklerin giderilmesi ve birlikte çalışabilirliğin sağlanması yönünde iyileştirilecektir. iv) e-Devlet uygulamalarında kullanıcı odaklılık, kullanıcı memnuniyeti, kişisel bilgi mahremiyeti, bilgi güvenliği, şeffaflık katılımcılık ve gözetilecektir. 38 ORTA VADELİ PROGRAM 5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde adalet hizmetlerinin daha adil, hızlı, güvenli ve isabetli şekilde sunulması, yargılamanın işleyişinde ve temel unsurlarında hizmet kalitesini artırıcı çabaların sürdürülmesi; hukuk kurallarının sosyal düzenin korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesinin bir aracı olması temel amaçtır. Bu çerçevede; i) AB uygulamaları da dikkate alınarak, hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır. ii) Eylem yasal hayata Yargı Reformu Stratejisi ve Planı çerçevesinde gerekli ve kurumsal düzenlemeler geçirilecektir. 6. Güvenlik Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Bireyin, kurumların ve mülkiyet haklarının gözetildiği, özgürlük ve güvenlik arasındaki hassas dengenin korunduğu, toplum destekli ve birey odaklı bir asayiş hizmeti sunumu sağlanacak ve iç güvenlik hizmetlerinin; terör ve terörizmin finansmanı, yasa dışı göç ve iltica hareketleri, insan ticareti ve kaçakçılığı, uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığı, organize ve mali suçlarla mücadele eksenlerine odaklanması sağlanacaktır. Bu çerçevede; i) Suçun oluşmadan önlenebilmesi amacıyla önleyici kolluk ve istihbarat hizmetlerine önem verilecek, hizmet sunumunda ilke olarak delilden sanığa ulaşılması yaklaşımı benimsenecektir. iii) Yasa dışı göç ve iltica hareketleri, insan ticareti ve kaçakçılığı, uyuşturucu madde ticareti ve kullanımıyla etkin bir şekilde mücadele edilecek ve sınır güvenliğinin yeniden yapılandırılması konusundaki çalışmalara devam edilecektir. 7. Doğal Afetler Afet yönetiminin, merkezi ve yerel düzeyde, yeterli, etkin ve bütüncül bir kapsamda yürütülmesi temel amaçtır. Bu çerçevede; i) Ulusal Stratejisi ve hazırlanacaktır. Afet Yönetimi Eylem Planı ii) Ülke genelinde doğal afet riski taşıyan yerleşim yerleri afet risk düzeyine göre önceliklendirilecek, riskin planlı bir şekilde azaltılmasına yönelik teknik ve mali çalışmalar sonuçlandırılacak, halkın bilinçlendirilmesine yönelik faaliyetler yürütülecektir. iii) Afet sigorta sistemi, yaptırımlar dahil olmak üzere, tüm afet türleri ve ülkenin tamamını kapsayacak şekilde gerekli yasal yaygınlaştırılacak, düzenlemeler tamamlanacaktır. iv) Güçlendirme ve dönüşüm ihtiyacı olan yerleşim yerleri ve kamu binaları için programlar geliştirilecektir. ii) Başta terör ve terörizmin finansmanı olmak üzere organize ve mali suçlarla mücadelede ihtiyaç duyulacak hukuki, kurumsal ve teknolojik altyapı oluşturulacaktır. 39 ORTA VADELİ PROGRAM Ek Tablo 1: Temel Ekonomik Büyüklükler 2010 2011 2012 2013 1.099 1.215 1.343 1.485 730 781 847 913 10.043 10.624 11.405 12.157 GSYH Büyümesi (1) 6,8 4,5 5,0 5,5 Toplam Tüketim (1) 4,4 4,5 4,2 4,4 Kamu 7,6 5,6 2,1 4,1 Özel 4,1 4,4 4,4 4,5 22,0 5,5 8,7 9,6 Kamu 28,6 -8,9 0,7 1,0 Özel 20,0 10,0 10,8 11,6 Toplam Nihai Yurtiçi Talep (1) 7,9 4,8 5,2 5,6 Toplam Yurtiçi Talep (1) 9,1 5,4 5,4 5,7 Nüfus (Yıl Ortası, Milyon Kişi) 72,7 73,5 74,3 75,1 İşgücüne Katılma Oranı (%) 48,8 48,3 48,4 48,5 İstihdam Düzeyi (Milyon Kişi) 22,5 22,7 23,2 23,6 İstihdam Oranı (%) 42,8 42,6 42,8 43,0 İşsizlik Oranı (%) 12,2 12,0 11,7 11,4 İhracat (FOB) (Milyar Dolar) 111,7 127,0 143,5 160,0 İthalat (CIF) (Milyar Dolar) 177,5 199,5 222,5 245,0 Dış Ticaret Dengesi (Milyar Dolar) -65,8 -72,5 -79,0 -85,0 İhracat / İthalat (%) 62,9 63,7 64,5 65,3 Dış Ticaret Hacmi / GSYH (%) 51,9 56,0 58,6 61,2 Turizm Gelirleri (Milyar Dolar) 22,5 23,8 25,5 28,0 -39,3 -42,2 -45,1 -47,8 Cari İşlemler Dengesi / GSYH (%) -5,4 -5,4 -5,3 -5,2 Ham Petrol Fiyatı (Dolar/w) (2) 76,8 79,9 81,8 83,1 BÜYÜME VE İSTİHDAM GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla) GSYH (Milyar Dolar, Cari Fiyatlarla) Kişi Başına Milli Gelir (GSYH, Dolar) Toplam Sabit Sermaye Yatırımı (1) DIŞ TİCARET Cari İşlemler Dengesi (Milyar Dolar) 40 ORTA VADELİ PROGRAM 2010 2011 2012 2013 9,3 10,6 11,8 13,1 37,8 42,9 47,9 53,1 GSYH Deflatörü 8,0 5,8 5,3 4,8 TÜFE Yıl Sonu % Değişme (Tahmin) (3) 7,5 5,3 5,0 4,9 Ham Petrol İthalatı (Milyar Dolar) Enerji İthalatı (27. Fasıl, Milyar Dolar) ENFLASYON (1) Sabit fiyatlarla yüzde değişimi göstermektedir. (2) DPT tarafından IMF tahminleri kullanılarak yapılan hesaplamalardır. (3) 10 Aralık 2009 tarihinde belirlenen enflasyon hedefleri, 2010 yılı için yüzde 6,5, 2011 yılı için yüzde 5,5 ve 2012 yılı için yüzde 5 ‘dir. 41 ORTA VADELİ PROGRAM Ek Tablo 2: Kamu Finansmanına İlişkin Temel Büyüklükler (Milyar TL) 2010 2011 2012 2013 -44,2 -33,5 -32,3 -24,4 Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri 252,8 279,0 307,1 334,7 Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları 297,0 312,5 339,3 359,1 -1,9 3,0 8,7 14,6 -7,4 0,4 5,4 12,3 Merkezi Yönetim Bütçesi Gelirleri (Program Tanımlı) 240,0 265,4 292,1 321,3 Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Harcamaları (Program Tanımlı) 247,5 264,9 286,7 309,0 5,5 2,6 3,3 2,4 3,9 13,7 12,7 10,3 Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Diğer Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Toplam Kamu Özelleştirme Gelirleri (GSYH'ya Oran, %) 2010 2011 2012 2013 -4,0 -2,8 -2,4 -1,6 Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri 23,0 23,0 22,9 22,5 Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları 27,0 25,7 25,3 24,2 -0,2 0,3 0,7 1,0 -0,7 0,0 0,4 0,8 Merkezi Yönetim Bütçesi Gelirleri (Program Tanımlı) 21,8 21,8 21,7 21,6 Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Harcamaları (Program Tanımlı) 22,5 21,8 21,3 20,8 0,5 0,2 0,2 0,2 0,4 1,1 0,9 0,7 Sosyal Güvenlik Primleri Hariç Vergi Yükü (Red ve İadeler Hariç) 19,7 19,7 19,6 19,5 Sosyal Güvenlik Primleri Dahil Vergi Yükü (Red ve İadeler Hariç) 26,2 26,4 26,3 26,2 AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku 42,3 40,6 38,8 36,8 Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Diğer Kamu Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı) Toplam Kamu Özelleştirme Gelirleri Not: Negatif işaret açığı göstermektedir. 42 ORTA VADELİ PROGRAM Ek Tablo 3: Kamu Kesimi Borçlanma Gereği (GSYH'ya Oran, %) 2010 2011 2012 2013 -3,4 -2,0 -1,8 -1,2 -3,7 -2,1 -1,8 -1,1 Merkezi Yönetim Bütçesi -4,0 -2,8 -2,4 -1,6 Mahalli İdareler -0,2 -0,1 -0,1 -0,3 Bütçe Dışı Fonlar 0,1 0,1 0,1 0,1 İşsizlik Sigortası Fonu 0,4 0,6 0,6 0,7 Sosyal Güvenlik Kuruluşları 0,0 0,0 0,0 0,0 Genel Sağlık Sigortası 0,0 0,0 0,0 0,0 Döner Sermayeli Kuruluşlar 0,1 0,1 0,1 0,1 0,3 0,1 0,0 -0,1 1,0 0,9 1,3 1,7 0,6 0,8 1,3 1,7 0,4 1,0 1,2 1,5 Mahalli İdareler -0,1 -0,3 -0,1 -0,1 Bütçe Dışı Fonlar -0,2 -0,6 -0,5 -0,4 İşsizlik Sigortası Fonu 0,4 0,6 0,6 0,7 Sosyal Güvenlik Kuruluşları 0,0 0,0 0,0 0,0 Genel Sağlık Sigortası 0,0 0,0 0,0 0,0 Döner Sermayeli Kuruluşlar 0,1 0,1 0,1 0,1 0,4 0,1 0,0 -0,1 KAMU KESİMİ GENEL DENGESİ (KKGD) (2) Genel Devlet KİT (Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar dahil) FAİZ GİDERLERİ VE ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ HARİÇ KKGD Genel Devlet Merkezi Yönetim Bütçesi KİT (Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar dahil) (1) Devlet Planlama Teşkilatının klasik kamu kesimi genel dengesi formatı esas alınmıştır. (2) Gelir - gider farkını göstermektedir. Not: Negatif işaret açığı göstermektedir. 43 ORTA VADELİ PROGRAM Ek Tablo 4: Genel Devlet Borçlanma Gereği (GSYH'ya Oran, %) 2010 2011 2012 2013 -3,7 -2,1 -1,8 -1,1 Merkezi Yönetim Bütçesi -1,8 -0,8 -0,3 0,5 Mahalli İdareler -0,5 -0,3 -0,3 -0,5 Bütçe Dışı Fonlar 0,3 0,7 0,5 0,5 İşsizlik Sigortası Fonu 0,7 0,7 0,7 0,7 Sosyal Güvenlik Kuruluşları -2,0 -2,3 -2,4 -2,4 Genel Sağlık Sigortası -0,6 -0,3 -0,2 -0,1 0,2 0,2 0,1 0,1 0,6 0,8 1,3 1,7 2,7 3,0 3,3 3,7 -0,4 -0,5 -0,3 -0,3 Bütçe Dışı Fonlar 0,0 0,0 0,0 0,0 İşsizlik Sigortası Fonu 0,7 0,7 0,7 0,7 Sosyal Güvenlik Kuruluşları -2,0 -2,3 -2,4 -2,4 Genel Sağlık Sigortası -0,6 -0,3 -0,2 -0,1 0,2 0,2 0,1 0,1 35,4 35,8 35,4 35,0 35,0 34,6 34,5 34,3 39,1 37,9 37,2 36,1 34,4 33,8 33,2 32,6 GENEL DEVLET DENGESİ (GDD) (2) Döner Sermayeli Kuruluşlar FAİZ GİDERLERİ VE ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ HARİÇ GDD Merkezi Yönetim Bütçesi Mahalli İdareler Döner Sermayeli Kuruluşlar Genel Devlet Gelirleri Özelleştirme Hariç Genel Devlet Gelirleri Genel Devlet Harcamaları Faiz Giderleri Hariç Genel Devlet Harcamaları (1) Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Avrupa Birliğine sunulan Katılım Öncesi Ekonomik Program formatı esas alınmıştır. Bu çerçevede, kamu kaynağının, ilk elde eden kuruluş bütçesinde gelir; nihai olarak harcayan kuruluş bütçesinde gider olarak yazılması durumunda oluşan ve KİT'leri kapsamayan Genel Devlet Dengesinde, toplam denge rakamı klasik tanıma göre değişmemekte, ancak bütçe türleri itibarıyla açık (veya fazla) değişmektedir. (2) Gelir - gider farkını göstermektedir. Not: Negatif işaret açığı göstermektedir. 44 DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI Global piyasalar FED’in yeniden niceliksel gevşemeye gideceği beklentisiyle tarihi bir Eylül ayını geride bıraktılar. Özellikle Wall Street’te 71 yılın en iyi Eylül ayının bitimiyle beraber son bir yılın en güçlü çeyrek dönemi görülürken, S&P 500 ve Nasdaq Eylül ayında Nisan 2009'dan bu yana en büyük aylık kazanımlarını elde etti. Avrupa’da ise İrlanda ve İspanya’nın kredi notunun düşürülmesi tedirginlik yarattı. Ancak bu negatif algılama kısa sürdü ve genel olarak Avrupa’ya yönelik kaygıların artık fiyatlamalar üzerinde etkisini yitirdiği gözlendi ve Avrupa borsaları da yükselişini sürdürdü. FED'in yeni tahvil alımlarına yöneleceği beklentisi, ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede enflasyon oranının hedeflenen düzeyin altında seyretmesi nedeniyle oluşan deflasyona korkularını gölgelerken, artan risk iştahı, başta gelişmekte olan ülkelere olan para girişini de hızlandırdı. Böylece yılbaşından bugüne en fazla değer kazanan borsalar arasında gelişmekte olan ülke borsaları yine ilk sıralardaki yerlerini korumuş oldular. Yılbaşından bugüne %42,78 yükselişle Endonezya ilk sırada, %38,68 oranında yükselişle Filipinler ikinci sırada, %35,28 yükselişle Tayland üçüncü sırada ve %31,05 yükselişle Türkiye dördüncü sırada yer aldı. Yılbaşından bugüne en fazla değer kaybeden borsaları incelediğimizde ise ön sıralarda görmeye alıştığımız bir çok Avrupa borsasının bu kez kendi sıralarını Çin ve Japonya borsalarına bıraktığını görüyoruz. DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSLARI Ülke Endeks AMERİKA Venezuella Venezuela Stock Mkt. Arjantin Merval ABD Nasdaq Composite Meksika Bolsa Index ABD Dow Jones ABD S&P 500 Brezilya Bovespa ASYA / PASİFİK Endonezya Jakarta JSX Filipinler PSEC(PSE Composite) Tayland Thailand Set Index Malezya Kuala Lumpur Comp Ind Hindistan Mumbai Sensex Güney Kore Kospi Rusya RTS İsrail Tel Aviv Hong Kong Hang Sang Avusturya ATX Index Tayvan Taiwan Taiex Index Avustralya All Ordinaries Index Vietnam Vnindex Çin Shanghai Composite Japonya Nikkei 225 AVRUPA / AFRİKA / ORTADOĞU Türkiye IMKB-100 Danimarka Copenhagen (KAX) İsveç Stockholm 30 Polonya Varşova Pakistan Karachi 100 Index Macaristan Budapeşte Almanya DAX Güney Afrika JSE Norveç OSE Benchmark Index İngiltere FTSE 100 Çek CuM. Prague Stock Exch Hollanda Amsterdam B.A.E Abu Dhabi Sec. Market Bahreyn Bahrain Stock Exc. Kuveyt Kuwait Stock Exc. İsviçre Swiss Market Index Fransa CAC 40 B.A.E DFM General Index Portekiz PSI 20 İspanya IBEX 35 İtalya Mibtel Yunanistan ASE MSCI ENDEKSLERİ (USD) MSCI TÜRKİYE MSCI EM ASYA (USD) MSCI EMERGING MARKETS (USD) MSCI EM AVRUPA (USD) MSCI EM LATİN AMERİKA (USD) MSCI DÜNYA ENDEKSİ (USD) Yıl Başından Bugüne Değişim (%) 20,23 18,00 11,66 8,23 6,39 5,26 4,35 42,78 38,68 35,28 17,06 15,23 13,05 9,52 8,79 8,62 7,03 0,21 -2,55 -7,35 -9,34 -9,92 31,05 25,83 15,12 14,56 11,13 10,31 8,79 8,67 6,74 5,25 2,22 1,69 0,55 0,08 0,07 -1,68 -3,00 -3,15 -7,78 -8,98 -9,40 -29,43 30,63 15,26 14,95 13,32 11,99 4,68 NOT: Endekslerin 14.10.2010 kapanışları kullanılmıştır. 45 DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI Yılbaşından bugüne %29,8 değer kaybıyla Yunanistan borsası en fazla değer kaybeden borsa olurken, Çin %12,13 düşüşle ikinci sırada, İspanya %10,09 düşüşle üçüncü sırada, İrlanda %9,41 düşüşle dördünc sırada ve Japonya %9,13 düşüşle beşinci sırada yer aldı. Uluslararası piyasalarda artan risk iştahı ve gelişmekte olan ülke borsalarına giren sıcak para İMKB’de de pozitif bir hava estirirken, referandum sonuçları da yurtiçi piyasalardaki olumlu havayı şahlandırdı. Son olarak ise IMF’nin 6 Ekim’de yayınladığı Ekim ayı global ekonomik görünüm raporunda Türkiye için 2010 yılı büyüme beklentisi %6,1’den %7,8’e revize edilirken, 2011 yılı için %3,6 olarak belirlenen büyüme beklentisinde revizeye gidilmedi. Yurtiçinde olumlu algılama devam ederken, risk iştahının açılmasını sağlayan diğer bir önemli gelişme de 2011 – 2013 Orta Vadeli Program’ın Bakanlar Kurulu’nca kabulünün ardından resmi gazete de yayınlanması oldu. Böylece hükümetin ekonomide yeni dönem hedefleri belirlenmiş oldu. Referandum sonrası, Türkiye ekonomisinin 2. çeyrekte beklentilerin üzerinde %10,3 oranında büyüme kaydetmesi de endeksin güçlü performansına destek oldu. Yükselişle kapatılan Eylül ayının ardından Ekim ayı da İMKB-100 endeksi için oldukça verimli başladı öyle ki ayın neredeyse hergünü İMKB100 endeksinde kapanış rekorları yenilendi. Ekim ayında ilk katalizör 5 Ekim’de Türkiye’nin kredi notunun görünümünü durağandan pozitife yükselten Moody’s oldu. Bir gün sonrasında ise IMF’in Türkiye için 2010 büyüme beklentisini yükseltmesi pozitif havanın devam ettirilmesine katkıda bulundu. IMF 2010 yılının Nisan ayında yayınladığı global ekonomik görünüm raporunda Türkiye için 2010 büyüme beklentisini %5,2, 2011 yılı için büyüme beklentisini ise %3,4 olarak açıklamıştı. Bu tarihten sonra IMF, Eylül ayında Türkiye’ye ilişkin yayınladığı 4.madde konsültasyon raporunda 2010 ve 2011 için büyüme beklentilerini sırasıyla %6,1 ve %3,6’ya revize etmişti. 46 ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI Eylül ayında, Euro Alanı'nda büyümeye ilişkin beklentilerin nispeten iyileşmesine karşılık ABD’de açıklanan verilerin ekonomide toparlanmanın yavaşladığına işaret etmesi Dolar'ın Euro karşısında değer kaybetmesine neden olurken, ABD Merkez Bankası'nın yeni nicel gevşeme adımları atacağına yönelik beklentiler dolardan kaçışı hızlandırdı. Avrupa tarafında Moody's'in beklendiği gibi İspanya'nın notunu indirmesi ve İrlanda'nın bankalara vereceği yeni sermaye desteğiyle ilgili açıklamalar bile eurodaki yükselişi sınırlayamadı ve Euro/Dolar paritesi İspanya’dan gelen olumsuz haberi ‘beklenen’ olarak algıladı. Fed'in yeni nicel gevşeme adımları atacağına yönelik beklentilerin canlı tuttuğu risk iştahına paralel gelişmekte olan ülke para birimlerine girişin etkisiyle yılın en düşük seviyelerinde 1.40'in altında seyreden dolar/TL'de TCMB’nın döviz alım ihalelerinin etkisi sınırlı kaldı. Öte yandan geçtiğimiz ay içerisinde önemli gelişmesi de Yen cephesinde yaşandı. Japonya Merkez Bankası, Dolar karşısında son 15 yılın en yüksek seviyesine ulaşan Yen’deki değer artışına müdahale etti. Bankanın piyasaya verdiği likiditenin etkisiyle Japon para biriminin değerinin gerilediği görüldü. EURUSD USDHUF USDRON USDALL USDLVL USDDKK USDBGN USDLTL USDTND USDMAD USDPLN USDKES USDNOK USDGBP USDCZK USDDZD USDEGP USDARS USDSDD USDRUB USDPKR USDIRR USDSEK USDINR USDKWD USDHKD USDTL USDHNL USDKRW USDSKK USDSAR USDJOD USDQAR USDTWD USDILS USDCNY USDBRL USDMXN USDCAD USDUAH USDCHF USDJMD USDZAR USDCLP USDPEN USDSGD USDIDR USDTHB USDJPY EURO/DOLAR MACAR FORINTI ROMANYA RONU ARNAVUTLUK LEKE LETONYA LATI DANIMARKA KRONU BULGAR LEVI LITVANYA LITASI TUNUS DINARI MOROCCAN DIRHAM POLONYA ZLOTY KENYA SILINI NORVEC KRONU USD/INGILIZ STERLINI CEK KORUNASI CEZAYIR DINARI MISIR PAUNDU ARJANTIN PESOSU SUDAN DINARI RUS RUBLESI PAKISTAN RUPEESI IRAN RIYALI ISVEC KRONU HINDISTAN RUPEESI KUVEYT DINARI HONG KONG DOLARI TURK LIRASI HONDURAS LEMPIRASI KORE WONU SLOVAK KORUNASI SUUDI ARABISTAN URDUN DINARI KATAR RIYALI TAYVAN DOLARI ISRAIL SHEKELI CIN YUANI BREZILYA REALI MEKSIKA PESOSU KANADA DOLARI UKRAYNA HRYVNIA ISVICRE FRANGI JAMAIKA DOLARI GUNEY AFRIKA RANDI SILI PESOSU PERU SOLU SINGAPUR DOLARI ENDONEZYA RUPIAH THAI BAHT JAPON YENI Yıl Başından Bugüne Değişim (%) -2,00 3,58 3,00 3,03 2,31 2,25 2,09 2,03 4,38 2,24 -2,96 6,09 -0,21 0,77 -5,32 2,63 3,39 3,03 2,31 0,66 1,84 6,16 -7,75 -4,84 -1,91 0,05 -6,17 0,05 -5,20 0,00 -0,01 -0,10 -0,07 -4,11 -5,87 -2,73 -4,82 -5,37 -4,18 -1,23 -7,67 -2,25 -8,28 -6,70 -3,39 -7,82 -5,70 -10,91 -12,56 NOT: Veriler 14.10.2010 tarihinde saat 18:45’de güncellenmiştir. 47 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI Eylül ayına başlarken, bankacılık sektöründeki alımlar, 2Ç10 bilançoları sonrasında beklentilerin gerçekleşmesi ile, sanayi sektörü hisselerine yöneldiğinde, Türk bankacılık sektörü P/BV değerinde de gerileme görülmüş, Eylül ayı başında gelişmekte olan ülkelerin ortalama P/BV değerlerine göre %9,5 iskontolu işlem görür hale gelmişti. Ekim ayına başlarken, referandum sonrası azalan siyasi risk algılaması ve Moody’s in not artırı sonrası bankacılık sektör hisselerine yönelik artan taleple Türkiye’nin bankacılık sektörü ortalama P/BV değeri 1,76x’ten 1,98x’e yükselirken, Fed'in yeni nicel gevşeme adımları atacağına yönelik beklentilerin canlı paralel tuttuğu risk iştahına gelişmekte olan ülke para birimlerine girişin etkisiyle, gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörü ortalama P/BV değerinin de 2,01x’den 2,09x’e yükselmesi sonrası Türkiye ile gelişmekte olan ülke borsaları arasındaki iskonto %5,3 seviyesine gerilemiştir. Gelişmekte olan ülkelerin 2010 yılı için tahmini P/BV değerlerini incelediğimizde, tüm gelişmekte olan ülkelerin P/BV değerlerinde düşüş yaşanması beklenmektedir. Tahmini P/BV değerlerine göre gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörü ortalama P/BV değerinin 1,88x seviyesine gerilemesi beklenirken, Türkiye’nin şu an 1,98x seviyesinde bulunan bankacılık sektörü P/BV değerinin 1,86x seviyesine gerilemesi beklenmektedir. EKİM 2010 ÜLKE P/BV HİSSE AKBNK ARJANTIN 2,12 ALBRK BREZİLYA 2,75 ALNTF ÇEK CUM. 2,08 ASYAB ÇİN 2,19 DENIZ HINDISTAN 2,35 FINBN İSRAİL 0,97 FORTS KORE 1,00 GARAN MACARİSTAN 1,13 HALKB MEKSİKA 2,80 ISCTR MISIR 2,48 SKBNK POLONYA 2,25 TEBNK RUSYA 2,11 TEKST ŞİLİ 4,03 TKBNK TAYLAND 1,87 TSKB TAYVAN 1,24 VAKBN YKBNK ORT. 2,09 İSKONTO /PRİM Kaynak: Bloomberg P/BV 2,50 2,02 1,02 1,80 3,01 2,74 1,03 2,47 2,95 2,09 1,01 1,60 1,01 2,60 1,67 1,61 2,55 ORT. 1,98 -5,3% NOT: 14 Ekim Kapanışları Kullanılmıştır. Gelişm ekte Olan Ülkeler ve Türkiye Bankacılık Sektörü Ortalam a P/BV Karşılaştırm ası 2,20 2,01 1,92 1,80 1,72 1,70 1,62 1,84 1,53 1,55 1,46 1,46 1,28 1,27 1,00 Haz.09 1,76 1,62 1,54 1,20 1,79 1,78 1,47 1,40 1,71 1,60 1,49 1,95 1,98 1,80 1,79 1,75 1,60 2,09 1,89 2,00 1,74 1,62 1,52 1,53 1,49 1,36 Eyl.09 Ara.09 Mar.10 Haz.10 Gelişm ekte olan ülkeler Eyl.10 Türkiye 48 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ORTALAMA F/K ORANI KARŞILAŞTIRMASI Yandaki grafikte ise gelişmekte olan ülkelerin F/K oranları görülmektedir. Ge lişm e kte Ola n Ülke le r Fiya t/Ka za nç Şili 21,6 Hindis tan İMKB-100 endeksi 11 Ekim kapanışlarına göre yılbaşından beri %30,62 ile yükselişle en fazla yükselen borsalar arasında dördüncü sırada, son bir yıllık dönemde ise %37,40 yükselişle üçüncü sırada yer alırken, hisselerin değerini gösteren fiyat kazanç oranları da katlandı. Tüm dünyayı etkisi altına alan global krizin etkilerinin derinleşmeye başladığı Kasım 2008’de F/K oranı en düşük 4,12x seviyesine gerileyen İMKB-100 endeksi, krizin başlangıç gösterdiği Eylül 2008’den bugüne kadar olan dönemde ise en yüksek F/K oranına, 16,80x seviyesini test ederek Ocak 2010’da ulaşmıştır. 6A10 dönemi bilançolarının açıklanmasının ardından, fiyatlarda yaşanan yükselişle beraber, bugün itibariyle 13,12 F/K oranına ulaşan İMKB-100 endeksi, yandaki tabloda görüldüğü üzere gelişmekte olan ülkelerin F/K oranları sıralamasında alt sıralarda kalıyor olsa da, gelişmekte olan ülke borsalarının ortalama F/K oranlarına göre uzun bir süredir gözlenen yüksek iskonto oranının da azalmaya başladığı dikkati çekmektedir. 19,9 Çin 18,7 M ale zya 18,1 M e k s ik a 17,3 M acar is tan 16,5 Bre zilya 15,3 Tayland 15,1 Tayvan 14,9 Filipinle r 14,3 Güne y Kore 14,0 Polonya 13,7 M ıs ır 13,3 Çe k Cum . 13,2 Türk iye 13,1 Güne y Afrik a 11,0 Rus ya 8,5 0,0 5,0 10,0 15,0 20,0 25,0 İMKB-100 F/K oranı 18,00 16,00 14,00 12,00 10,00 8,00 6,00 4,00 2,00 10 10 .1 0 .2 0 10 .0 8 .2 0 08 10 .2 0 09 .2 0 .0 6 11 09 10 .2 0 .0 4 13 09 .2 0 .0 2 15 .1 2 17 .1 0 .2 0 09 .0 8 .2 0 16 09 .0 6 .2 0 18 09 .2 0 22 08 .2 0 .0 4 21 08 .2 0 .0 2 23 .2 0 .1 0 .1 2 25 08 08 .0 8 .2 0 22 08 .0 6 .2 0 21 08 .2 0 25 08 .2 0 .0 4 28 .2 0 .0 1 .0 2 28 09 0,00 02 Gerçekleşmiş kazançlara göre; İMKB-100 endeksi 13,12 F/K oranıyla işlem görürken, gelişmekte olan ülkelerin ortalama F/K oranı 15,3x seviyesindedir. Yılsonuna ilişkin şirket karları gözönüne alınarak hesaplanan F/K oranları ise Türkiye için 11,76x (kaynak: bloomberg), gelişmekte olan ülkeler için ise ortalama 14x seviyesinde bulunmaktadır. 49 MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ Yandaki grafikte MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler, MSCI Dünya ve MSCI Türkiye endekslerinin global finansal krizin derinleşmeye başladığı Eylül 2008’den itibaren performansları görülmektedir. Bu tarihten itibaren 2009 yılının Mart ayına kadar global finans krizinin olumsuz etkilerini yansıtan endeksler hemen hemen birbirlerine paralel bir seyir izlerken, Mart ayından itibaren endeksler arası ayrışma belirgin bir şekilde görülmektedir. MSCI Türkiye endeksi yılbaşından bugüne %39,2 oranında değer kazancıyla, en fazla artış gösteren gelişmekte olan ülkelerin MSCI endeksleri arasında dördüncü sırada yer alırken, ortalama bir değere işaret eden MSCI EM (gelişmekte olan ülkeler endeksi) yılbaşından bugüne sadece %11,1 oranında artış göstermiştir. MSCI dünya endeksinin yılbaşından bugüne gösterdiği artış ise %3,37 ile sınırlı kalmıştır. Türk hisse senetleri, Morgan Stanley'in gelişmekte olan ülkeler endeksi olan MSCI EM endeksinde yüzde 1.78 ağırlığa sahip olup, endekste en yüksek ağırlığa sahip ülkeler yüzde 18.28'le Çin, yüzde 15.91'le Brezilya, yüzde 13.42 ile Kore ve yüzde 10.76 ile Tayvan olarak sıralanabilir. 2009 yılında, IMF ile anlaşma umutlarının tekrar tekrar gündeme gelmesi, Merkez Bankası’nın kararlı faiz indirimleri ve derecelendirme Kuruluşlarının not artıtımları sayesinde, MSCI Türkiye endeksinin gösterdiği olumlu performans, 2010 yılında da daha da güç kazanmıştır. MSCI endeksleri (USD) Kolombiya Tayland Peru Türkiye Endonezya Filipinler Şili Malezya Hindistan Güney Afrika Meksika Kore EM Avrupa&Orta Doğu EM Polonya EM Asya EM Avrupa EM Latin Amerika İsrail EM Uzak Doğu Fas Mısır EM Doğu Avrupa Çin Rusya Brezilya Macaristan Tayvan Çek Cum. Ay Başından Bugüne değişim 4,3% 2,5% 8,8% 8,3% 0,9% -1,5% -2,3% 1,1% 2,3% 1,8% 4,0% 0,5% 4,4% 2,2% 2,2% 1,4% 4,4% 3,2% -0,1% 1,2% 1,0% 2,8% 3,6% 3,3% 4,1% 3,4% 3,4% -1,3% 1,0% 3 Aylık Değişim 21,3% 26,4% 25,3% 23,2% 11,9% 22,9% 15,4% 12,8% 16,9% 12,4% 9,4% 9,4% 10,4% 10,9% 15,4% 10,6% 10,4% 11,1% 9,4% 9,7% 3,0% 7,3% 7,9% 9,0% 6,0% 10,0% 15,8% 6,9% 2,4% Yıl Başından Bugüne Değişim 55,6% 46,1% 39,3% 39,2% 33,8% 33,4% 31,3% 28,3% 19,7% 18,2% 12,7% 11,6% 11,6% 11,1% 11,0% 10,6% 10,3% 9,9% 9,7% 9,2% 7,6% 7,2% 5,3% 5,0% 4,7% 4,5% 1,9% -0,5% -3,1% Son 1 Yıllık Değişim 44,9% 40,1% 31,1% 39,1% 38,1% 37,3% 48,4% 30,5% 24,2% 20,8% 18,2% 16,7% 11,9% 15,6% 19,5% 16,2% 8,3% 15,5% 51,9% 14,9% -2,8% -1,2% 3,0% 10,8% 1,0% 10,3% 1,6% 7,8% -11,5% EM (Emerging Markets): Gelişmekte Olan Ülkeler Not: Veriler 12.10.2010 kapanışları itibariyledir. 50 MSCI TÜRKİYE VE MSCI EM (GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER) ENDEKSLERİ 2010 yılında, tekrar tekrar gündeme gelen mali kuralın yasalaşacağı beklentisi, beklentilerden düşük gelen enflasyon rakamlarının faizler üzerinde baskı yaratarak bankacılık sektör hisselerinin karlılıklarına olumlu yansıyacağı öngörüleri, 12 Eylül 2010 referandumun ardından siyasi risk algılamasındaki iyileşme, Mali Kural bilmecesinin sonlandırılmasının ardından, açıklanması aylarca geciken 20112013 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programa ilişkin detayların belli olması, henüz yatırım yapılabilir seviyeye ulaşmamız olmasına rağmen kredi derecelendirme kuruluşlarının moral veren not artırımları MSCI Türkiye endeksine güç kazandıran gelişmeler olarak sıralanabilir. 51 İHLAS EV ALETLERİ İhlas Ev Aletleri’nin başlıca ürünleri arasında insan sağlığı ve temel ihtiyaçları açısından en önemli ihtiyaçlarından olan temizlik robotu, reverse osmosis su arıtma sistemleri, banyo şofbeni, çeşitli özelliklerdeki elektrikli quartz sobalar ve terazi yer almaktadır. Şirket bu ürünlerin birçoğunda pazar lideri olarak, yurtiçi talebin önemli bir kısmını tek başına karşılamaktadır. İhlas Ev Aletleri ürünlerini Aura, Aura Cleanmax, Aura Roboclean, Aura Cebilon markaları ile müşterilerinin beğenisine sunmaktadır. Ürün yelpazesi içinde ciro büyüklüğü açısından lokomotif ürün olarak yer alan ve 1996 yılında üretimine başlanan temizlik robotu ile “reverse osmosis” yöntemini kullanan bir teknoloji ile arıtma yapan su arıtma cihazı piyasada öncü ve rakipsiz bir konuma sahiptir. İhlas Ev Aletleri ayrıca ihracatta göstermiş olduğu performansı ile iyi bir ivme yakalamış olup, Kazakistan, Polonya, Macaristan, Danimarka, Malezya, Özbekistan, S.Arabistan, Rusya, Almanya, Yunanistan, İtalya, Güney Afrika gibi toplam 34 ülkeye satış yapmakta olup bunun bölgesel dağılımı; %55 AB Ülkeleri, %37 Türk Cumhuriyetleri ve %3 diğer ülkelerdir. Hisse senetleri 26.09.1996 tarihinden beri İMKB’de işlem gören İhlas Ev Aletleri’nin 2010 yılı II. ara faaliyet dönem sonu itibariyle sermayesinin %77,97’si halka açıktır. 30.06.2010 tarihi itibariyle, şirkette sermayeye dolaylı yoldan sahip olan gerçek ve tüzel kişilerin durumu aşağıdaki gibidir; 52 İHLAS EV ALETLERİ Konsolidasyona Dahil Edilen Bağlı Ortaklıklar (Etkin Orana Göre) 1-İhlas Madencilik A.Ş. (İhlas Madencilik) iştigal etmektedir. %83 : Madencilik faaliyetleri ile 2-Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi (Mir Maden) %82,17 : Madencilik faaliyetleri ile iştigal etmektedir. 563.000 ton %4,59 Pb (kurşun) ve %5,13 Zn (çinko) tenörlü muhtemel rezerv bulunmaktadır. Bu rezerv çalışmaları MTA Enstitüsü tarafından yapılmış olup 74 adet katotlu sondaj, yüzlerce yarma ve 3.000 civarında kimyasal analiz sonuçlarından oluşmaktadır. Ekonomik olarak görünür ve muhtemel rezervin toplam metal karşılığı 280.793.629 USD’dir. Şu anda hali hazırda işletme ruhsatı olan Mir Madencilik Ltd. Şti. üzerinde bulunan cevher zenginleştirme tesisi üretime devam etmekte olup aylık 400 ton çinko konsantresini ve 100 kurşun konsantresini üretmeye hazır durumdadır. Metal ton/$ fiyatı 2.664 2.564 Ton/Metal Fiyatı 122,2776 131,5332 Görünür Rezerv Görünür Ekonomik Rezerv 563.000 68.842.289$ 563.000 74.053.192$ 142.895.481$ Muhtemel rezerv 1.548.158 1.548.158 Muhtemel Ekonomik Rezerv 67.638.404$ 70.259.745$ 137.898.149$ 3-Detes Enerji Üretim A.Ş.(Detes Enerji) %99,84 : Elektrik enerjisi üretim tesisi kurulması, işletmeye alınması, kiralanması, elektrik enerjisi üretimi, üretilen elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin müşterilere satışı ile iştigal etmektedir. 4-Bayındır Madencilik ve Ticaret A.Ş. (eski ünvanı: Okan Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.) (Bayındır Madencilik) %12,98 : Faaliyet konusu her türlü madencilik faaliyetleri ile iştigal etmektir. (eski faaliyet konusu: pamuk ipliği üretimi ve çeşitli tekstil dokuma ürünleri imalatı ile bunların yurt içi ve yurt dışında satışını yapmaktır.) Konsolidasyona Dahil Edilmeyen Bağlı Ortaklıklar (Etkin orana göre) İhlas Mining Ltd. Şti. (İhlas Mining) %74,70 Şirket’in Bağlı Ortağı İhlas Madencilik’in %90 iştirak ettiği ve 11.07.2008 tarihinde Gana’da kurulmuş olan 300.000 USD sermayeli İhlas Mining ünvanlı firmanın finansal tabloları, konsolide finansal tablolara göre parasal önemlilik arz etmediğinden ve önemli düzeyde nakit akışı sağlamadığından konsolide kapsamı dışında tutulmuştur. Şirket’in söz konusu bağlı ortaklığına koyduğu sermaye dışında bir sorumluluğu bulunmamaktadır. 53 İHLAS EV ALETLERİ İHLAS MADENCİLİK A.Ş. İhlas Madencilik A.Ş.'nin ruhsat devrini almış olduğu maden sahaları üç ana grupta toplanmaktadır. Bu sahalar altın, kömür ve endüstriyel alaşım malzemelerini içermektedir. Ortaklık 89 ayrı sahaya ilişkin 40 adet altın, 9 adet krom, 22 adet kömür, 16 adet bakır, 28 adet de çinko, kursun, alçı, mangan, torf, kaolen ve mermer madenlerine ait arama ruhsatlarını devralmış olup 2 adet maden sahasının aynı zamanda işletme ruhsatı için müracaatı yapılmıştır. a) İşletme Ruhsatları-Arama Ruhsatı Şirketin 89 adet maden arama ruhsatı mevcut olup bu ruhsatlardan sadece BEMAS maden sahası için ön değerlendirme raporu mevcuttur. Diğer madenlerde herhangi bir araştırma faaliyeti olmadığından projeksiyona dahil edilmemiştir. Projeksiyonlara dahil edilen maden sahalarının arama ruhsatları mevcut olup henüz işletme ruhsatları mevcut değildir. Şirketin bu sahalarda faaliyet gösterebilmesi için işletme ruhsatlarının alınması şarttır. Şirket, değerinin çok önemli bir kısmını oluşturan BEMAS maden sahasına ilişkin arama ruhsatını 2.500.000 TL ile satın almıştır. Eski ruhsat sahibine elde edilecek cirodan da ayrıca %8 pay verilecektir. Bu maden sahasına ilişkin arama ruhsatının satın alınması ile ilgili olarak eski sahiplerle imzalanan sözleşmenin gereği en geç 2009 Mart ayı itibariyle üretime başlanılmış olması gerekirken bu 2010 yılına kalmıştır. Şirket yönetimi; bu maden sahasına ilişkin arama ruhsatlarının eski sahipleri ile görüşmelerin sürdüğünü ve üretime başlama tarihindeki gecikmeye ilişkin olarak ek sözleşme düzenleneceğini beyan etmişlerdir. Söz konusu maden sahasına ilişkin nakit akımlarının gerçekleşmesi tamamıyla bu sözleşmenin yürürlükte olmasına bağlıdır. ( şirketten halen cevap gelmemiştir) . Rezerv Tespit Raporları ve Tahmin Edilen Maden Miktarları Şirket değerinin çok önemli bir kısmını oluşturan Bemas Maden sahası ile ilgili varsayımlar Almanya menşeli DMT GMBH & Co.KG (D.Mn firmasınca düzenlenmiş ön değerlendirme raporunda belirtilen maden rezervlerine dayandırılmıştır. DMT tarafından düzenlenen ön değerlendirme raporu uluslararası standartlara (JORK) uygun olarak hazırlanmış kesin bir rezerv tespit raporu niteliği taşımamaktadır. Raporda sadece maden sahasında yapılan sondajlardan elde edilen sonuçların ilk değerlendirilmesi yapılmış olup, jeolojik değerlendirmeler, kimyasal analizler ve gerekli diğer ayrıntılı incelemeler devam etmektedir. 54 İHLAS EV ALETLERİ DMT tarafından BEMAS maden sahası için yapılan ön değerlendirme çalışmasında 423 hektarlık toplam maden sahasının yaklaşık 70 hektarlık kısmında bulunabilecek maden cevherleri ile ilgili detay bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilere göre 70 hektarlık alanda tahmini 343.400.000 ton (171.700.000 m3) maden cevheri bulunmakta olup ana madenler kuvars ve titanyum; ek madenler zirkon, demir, gümüş ve altın madenleridir. Değerleme çalışmasına baz teşkil eden şirketin tahmini gelir tablosu ve nakit akışları, ilk değerlendirmesi yapılan ve raporda belirtilen 343.400.000 tonluk maden rezervi dikkate alınarak oluşturulmuştur. Şirket bu kısım için günde 25.000 ton kazı yapmayı planlamaktadır. Planlanan bu kazı miktarına göre şirketin yıllık yapacağı harfiyat tutarı (yılda 300 gün çalışacağı dikkate alınarak) 7.500.000 ton olarak hesaplanmıştır. Yılda 7.500.000 ton'luk harfiyata göre tahmin edilen 343.400.000 ton maden cevheri 45-46 yılda çıkarılabilecektir. DMT, raporunda ayrıca, 423 hektarlık maden sahasındaki olası maden cevherinin, 200 m derinlik söz konusu olduğunda ve 1,8 t/m3 yoğunluk baz alındığında, 843.855.000 m3 hacminde bir yer kaplayabileceğini ve söz konusu cevherin 1.518.940.000 ton ağırlığında bir rezervi içerebileceğini belirtmektedir. DMT bu değerlendirmeyi raporunda da belirttiği üzere ayrıntılı çalışma ve analizlerden ziyade kendi deneyimlerine ve ilk izlenimlerine dayandırmaktadır. DMT tarafindan yapılacak analiz ve değerlendirmelerden sonra 423 hektarlık maden sahasındaki toplam rezerv tutarının kesin tespitinin yapılması ve uluslararası standartlara uygun rapora bağlanması halinde şirket değeri önemli ölçüde değişebilecektir. DMT raporunda belirtilen Maden Cevherlerinin Kalitesi, işlenmesi DMT tarafindan düzenlenen ön inceleme raporunda kimyasal analizler henüz tamamlanamadığından, çıkan madenlerin kalitesine ve buna bağlı olarak kullanım alanlarına ilişkin kesin bir değerlendirmede bulunmak mümkün olmamaktadır. Bu husus madenlerin muhtemel alıcıları ile potansiyel satış miktar ve fiyatlarını etkileyebilmektedir. Çıkarılacak madenlerin doğada kendiliğinden ayrık olması ya da birbirleriyle yapışık olması halinde ayrıştırılmasının gerekmesi durumunda, gerekecek yatırım ve işletme maliyetleri de uygulanacak ilave ayrıştırma süreçlerine göre değişkenlik gösterebilecektir. İlk analiz raporlarında bu tür bilgiler yer almamaktadır. Projeksiyonlar ile ilgili varsayımlarda, şirket yönetimi ilk analiz sonuçlarına göre çıkarılacak madenlerin yüksek kalitede olduğu ve yüksek maliyet getirecek ayrıştırma prosesine gerek duyulmayacak şekilde saf olarak elde edilebileceği varsayımıyla hareket etmiştir. 55 İHLAS EV ALETLERİ Maden Fiyatlarındaki Dalgalanmalar Projeksiyonlarda altın, gümüş, kurşun, çinko madenlerinin satış fiyatı olarak 16 Şubat 2010 tarihinde Londra Metal Exchange ve diğer ilgili borsalarda oluşan piyasa fiyatları, krom, kuvars, titanyum, zirkonyum ve demir madenleri için Maden Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan 30 Eylül 2009 tarihli madencilik bülteninde (www.maden.org.tr) yayınlanan fiyatlar kullanılmıştır. Kuvars kumu için Aralık 2009'daki ortalama piyasa fiyati baz alınmıstır. Gelecekte oluşacak maden fiyatlarının sağlıklı bir şekilde tahmin edilemeyeceğini düşünmemizden dolayı güncel fiyatlar baz alınarak satış hasılatları tahmin edilmiştir. Bunun en önemli nedeni maden fiyatlarının piyasa arz ve talep dengesinin de dışında güncel siyasi, ekonomik ve psikolojik sebeplerden de etkilenerek, önemli tutarda ve önceden tahmin edilemeyen fiyat dalgalanmaları göstermesidir. Ileriki dönemlerde fiyatlardaki dalgalanmalar şirket değerini etkileyecektir. Bu değerlendirmeler ışığında yapılan projeksiyonlara göre ki gelecekteki nakit akışlarının iskonto edilmesi ( INA veya DCF) yöntemine göre şirketin değeri...395.793.578 USD Manisa, Salihli Mersindere Köyü'nde yaptığı sondaj çalışmalarıyla Çalışma alanı 70 hektar olup toplam rezerv 343.400.000 ton, toplam ruhsat alanı 420 hektar olup, mümkün rezerv 1.687.710.000 tona ulaşmaktadır. DMT firması nezaretinde yapılan sondajlarda ancak 237 metreye kadar inilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda sahanın bir poli metal sahası olduğu anlaşılmıştır. 70 hektar, toplam rezerv 343.400.000 ton sahada tespit edilen metaller şunlardır; Altın 67 ton, Gümüş 1.210 ton, Titanyum 1.691.627 ton, Zirkonyum 71.698 ton, Demir 16.085.584 ton ve Kuvars 81.840.000 ton'dur. Bu rezervin toplam ekonomik değeri yaklaşık olarak 12.903.418.717 $ olmaktadır. İhlas holding elindeki %20’lik ihlas madencilik payınının %7’sini 14 ocak 2009’da AGD Bağımsız Denetim ve Danışmanlık Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş. tarafından, Gelecekteki Nakit Akışlarının Bugünkü Değeri Yöntemi ile, İhlas Madencilik A.Ş.’nin toplam şirket değeri, 380.986.452,00 USD olarak tespit edilmiştir. Satış tutarının, toplam şirket değerinin, % 7’sine tekabül eden 26.669.051.64 USD olması 1,5918 kur ile 42,451,796 TL’ye denk etmektedir. 56 İHLAS EV ALETLERİ ALTIN... ERZURUM-Ispir..1.800 hektar ÇANAKKALE-Yenice...1.944 hektar BALIKESiR-Edremit...80 hektar BALlKESiR-Ayvalık...10.695 hektar SAMSUN-Merkez ..1.975 hektar USAK-Esme..2.033 hektar. UŞAK...3.600 hektar MANlSA-Kula.. 533 hektar iZMiR-Bayındır...34.375 hektar KIRKLARELİ – Kofçaz..3.321 hektar MANİSA- Alaşehir...2.268 hektar MANİSA- Merkez...423 hektar BAKIR... BURSA - İznik..1314 hektar ERZURUM-Senkaya...1425 hektar DENiZLI-Ertugrul...1.437 hektar KIRKLAREli-Vize SİVAS -Koyulhisar SAMSUN-Merkez.... 1.975 hektar (aynı zamanda altın) KÖMÜR.. KAHRAMANMARAS-Elbistan...21.067 hektar BOLU-Mengen ..1338 hektar ÇORUM-Mecitözü ...385 hektar BURDUR-Tefeni ... 460 hektar, TEKiRDAG-Merkez... 1.188 hektar BURSA Karacabey..14.000 hektar, . ALÇI... ERZiNCAN-İliç..8.887 hektar ÇİNKO... HAKKARi-Çukurca TORF… ANTALYA-Korkuteli .1707,804 ve 900 hektar MANGAN… KASTAMONU-Tosya...200 hektar USAK-Esma.... 2.033 hektar (aynı zamanda altın) MANisA-Kula....533 hektar (aynı zamanda altın) BALIKESİR – Ayvalık...1.008 hektar KURŞUN... BURSA-İznik...1.314 hektar (aynı zamanda bakır) DENiZLi-Güney...1437 hektar ÇANAKKALE-Yenice...1.779 hektar (aynı zamanda krom) KROM... ERZURUM-Askale..1758 hektar ERZURUM-Pasinler...500 hektar BURDUR-Yeşilova...1546 hektar KARAMAN-Ermenek...1382 hektar ÇANAKKALE-Yenice ...1779 hektar ÇORUM-Bogazkale...2.589 hektar DENİZLİ- Honaz...412 Hektar TUNCELİ – Ocavık...4.561 hektar (rödavans karşılığı) 57 İHLAS EV ALETLERİ İhlas Madencilik’in 15.01.2008 tarihinde iştirak ettiği Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi’ne ait iki adet arama ruhsatı ve bir adet işletme ruhsatı bulunmaktadır. Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi’ne ait sahalarda 563.000 ton %4,59 Pb (kurşun) ve %5,13 Zn (çinko) tenörlü muhtemel rezerv bulunmaktadır. Bu rezerv MTA Enstitüsü tarafından yapılmış olup, 74 adet katotlu sondaj, yüzlerce yarma ve 3.000 civarında kimyasal analiz sonuçları ışığında tespit edilmiştir. Şu anda hali hazırda işletme ruhsatı olan Mir İç ve Dış Ticaret ve Maden Sanayi Limited Şirketi’ne ait cevher zenginleştirme tesisi üretime devam etmekte olup aylık 400 ton çinko konsantresini ve 100 ton kurşun konsantresini üretmeye hazır durumdadır. İhlas Madencilik ile Eti Elektrometalürji arasında 05.10.2007 tarihinde, Fethiye Karagedik’te bulunan 1.200.000 ±%20 ton Krom cevheri atığının zenginleştirilmesi konusunda detaylı teknik ve mali konularda ön anlaşma sağlamış ve bu ön anlaşma neticesinde 23.10.2007 tarihinde “Krom Konsantratör Atığı İşleme ve Geri Kazanım Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşme gereği kurulan tesis Haziran 2008’de üretime başlamıştır. Bu tesislerde üretilen cevherlerle ilgili olarak Delima Trading LLC firması ile satış kontratı yapılmıştır. Satış kontratı kapsamında 100.000 ton (aylık 5.000 ton) cevher satılacaktır. Satış fiyatı metal bültende yayınlanan yüksek karbonlu feer fiyatları referans alınarak dünya borsalarındaki fiyatlara uygun olarak belirlenmektedir. İhlas Madencilik, Zimbabwe merkezli Peacoke&Simpson Minerals Engineers Adi Ortaklığı ile finansmanını kendi karşılamak üzere Zimbabwe’de bir ortak girişim şirketi kurma kararı almıştır. Yüksek tonajlı dört adet üretim tesisi kurularak Peacoke&Simpson’a ait 1.000 hektarlık alanda bulunan 25 milyon tonluk (artı eksi %20 ton) düşük dereceli alüvyonlu kromit işlenmesi yapılması planlanmaktadır. 2008 yılı Temuz , İhlas Madencilik, Gana’da madencilik işiyle iştigal edecek %90 hisse oranı ortak olduğu( İhlas Mining) , 270.000 ABD doları sermayeli yeni bir şirket kurmuştur. Alman İngiliz ortaklığı olan DMT GmbH Deeutche Montan Consulting AG, Am Technologiepark ID-45307 Essen/Germany firması ile İhlas Madencilik’in Türkiye’de sahip olduğu maden arama ruhsatlarına ilişkin maden sahalarının sondaj ve rezerv tespit çalışmalarının yapılması ve bu faaliyetlerin yurtiçi ve uluslararası madencilik ve çevrecilik standartlarına uygunluğunun tespit imzalanmış ve sondaj çalışmalarına edilmesi hususlarında anlaşma başlanmıştır. İhlas Holding’in bağlı ortaklığı olan İhlas Ev Aletleri’nin %76 oranında hissesine sahip olduğu İhlas Madencilik, madencilik sektöründe faaliyetlerine devam etmekte olup ödenmiş sermayesi 15 milyon YTL’dir. 58 İHLAS EV ALETLERİ İhlas ev aletlerinin üretim birimlerinin nitelikleri, kapasite kullanım oranları ve bunlardaki gelişmeler, genel kapasite kullanım oranı, faaliyet konusu mal ve hizmet üretimindeki gelişmeler, miktar, kalite, sürüm ve fiyatların geçmiş dönem rakamlarıyla karşılaştırmaları aşağıda yer almaktadır. Faaliyet konusu mal ve hizmetlerin fiyatları, satış hasılatları, satış koşulları ve bunlarda yıl içinde görülen gelişmeler, randıman ve prodüktivite katsayılarındaki gelişmeler aşağıda yer almaktadır. 59 İHLAS EV ALETLERİ MALİ ANALİZ.. İhlas ev aletleri 2010 yılının ilk çeyreğinde 2,68 mn TL net kar açıklamıştır. Şirket geçen yılın aynı döneminde 1,42 mn TL zarar açıklarken, açıklanan kar 2010/03’e göre %40 gerilemeye işaret etmektedir. Gelir tablosunu 2010/06’ya göre karşılaştırdığımızda ; Satışlardaki %19 buna karşın SMM’deki %19,5 artış sonucunda brüt kar’ın %17’lik artışla 5,06 mn Tl’ye ulaşmasına neden olmuştur. Bölümsel dağılıma baktığımızda da Ev aletleri bölümünün satış gelirlerindeki içindeki payının 1Y09’dönemindeki %97,8’den 1Y10’da %99,6’ya çıktığını , Madencilik segmentinin ise aynı dönemlerdeki payının %2,17’den %0,35’e gerilediğini görmekteyiz. Faaliyet giderinde ise Genel yönetim giderlerindeki %46’lık artış sonucunda net esas faaliyet zararının %84’lük artışla 1,1 mn TL zarardan 2,03 mn zarar çıktığını görmekteyiz . Net esas faaliyet zararındaki artışa rağmen, esas faaliyet dışı giderlerinin 7,5 mn TL’den 2,45 mn TL’ye gerilemesi şirketin karlılığındaki artışın ana nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada da karşımıza şirketin hem kur farkı giderinin 3 mn TL’den 368 bin TL’ye hem 3,1 mn TL olan faiz giderinin 1,5 mn TL’ye hem de 1,3 mn TL olan vadeli alımlardan oluşan finansal giderlerin 529 bin TL’ye düşmesinin katkısını görmekteyiz. 60 İHLAS EV ALETLERİ 1Y09 döneminde yaklaşık 14 mn TL olan işletme sermayesi 112 mn TL ile çok güçlü durumdadır. İşletme sermayesinin güçlü konumu şirketin verimli çalışmasına yardımcı olmuş ve faaliyet sonucunda nakit yaratma potansiyelini arttırmıştır. Likit aktiflerin 126 mn TL seviyesinde olması da şirketin hem borçlarını hem de ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılamasına yeterli seviyededir. Cari oranın 3 ve likidite oranında 2,44 seviyelerinde olmasıda borç ödeme kapasitesinin yüksekliğinin diğer göstergeleridir. Borçlanma oranının %23 seviyelerinde olması şirketin fonlamada özkaynaklarını kullandığını, %85 seviyelerinde olan Sermaye özsermaye oranı da öz sermayenin ödenmiş sermaye yoluyla sağlandığını, yani ortakların sermaye eklemesi ile oluştuğunu görmekteyiz. Maddi duran varlık – özsermaye oranın 2,58 seviyesinde bulunması; maddi yatırımların tamamının uzun vadeli ve faiz maliyeti olmayan öz sermaye ile finanse edildiğini ve ek bir yabancı kaynağa ihtiyaç olmadığını göstermektedir. Duran varlıklar devamlı sermaye oranının 50 seviyesinde bulunması; şirketin varlıklarını fonlamada başarılı bir politika izlediğini göstermesine karşın bu varlıkların finansmanı için vadesi bakımından risk teşkil eden kısa vadeli borçlarada agırlık verdiğini göstermektedir. Şirketin UVB yaklaşık 4 mn TL, kısa vadeli borcu ise 58 mn TL seviyesindendir. Güçlü özsermaye sermayesinde bu oranı başarılı bulmaktayız. 1,26 seviyesinde olan alacak devir hızı şirketin likitidesinin düşük oladuğunu fakat genel itibariyle baktığımızda yüksek net işletme sermaye ve cari oran sayesinde nakit sıkıntısına girmeyeceğini alacaklarının fazla erimesine müsade etmediğini görmekteyiz. Fakat oranın düşük seviyesi alacak tahsilatında ciddi bir başarı elde edemediğini yada rekabet gücünün az olduğuna işaret etmektedir. Bu arada şirketin kısa vadeli alacaklarını 40 mn TL’nin altına indirmekte çok zorlandığını da belirtmekte yarar görmekteyiz. 1,69 seviyesinde olan stok devir hızıda son 5 çeyreğin en düşük seviyesine işaret etmektedir. Bu oranda verimliliğin azaldığının diğer bir işaretidir. Stokların şimdilik maliyet unsuru olarak görülmemesine karşın gereksiz stoklar nedeniyle ek işletme sermayesi stoklara bağlanacağından, şirketlerin likidite yapısı olumsuz etkilenebilir. İHEVA’nın alacaklarının ortalama tahsil süresi ile stokların ortalama tüketilme süresinin toplamından oluşan ve bu iki ayrı süreyi değişik bir bakış açısıyla değerlendirmemize yarayan bir Etkinlik süresine baktığımızda ise ki bu oran işletmelerinde bir malın hammadde olarak alımından paraya dönüşmesine kadar geçen süreyi göstermektedir, 506 gün olduğunu görmekteyiz. Bunun ana nedeninin şirketin hem satışlarını artırmak için kredili satışlarında vadeyi uzatması , kampanya yapması ve peşinat oranını azaltması ile tahsilat süresini kısaltma çabasına karşın stokların azalma göstermemesinden kaynaklaklanmıştır. 61 İHLAS EV ALETLERİ Cari ve likitide oranının yükseliği şirketin ticari borçlarını geri ödeme de rahat olduğunu göstermekteydi benzer durum Ticari Borç devir hızının düşüklüğünde de görülebilmektedir. Net işletme sermayesi devir hızına baktığımızda 0,48’lik bir oranla karşılaşmaktayız. Bu oranın düşüklüğü şletmenin aşırı net çalışma sermayesine sahip olduğunu, stok ve alacakların devir hızının yavaş olduğunu, işletmenin gereğinden fazla nakit değere sahip olduğunu göstermektedir. İhlas Ev Aletlerinin hedef piyasa değeri bulurken, uluslararası benzer şirket çarpanlarını kullandık. Şirket elindeki mevcut madencilik lisansları ile önümüzdeki yıllarda gelirini madencilik sektöründen elde etmeyi planlamakla birlikte mevcut durumda satış gelirlerinin neredeyse tamamı Ev aletleri segmentinden sağlanmaktadır. Bizde uluslararası benzer şirketlerde madencilik, dayanıklı tüketim ve kişisel ürünler grubundan seçip eşit agırlıklandırma yaptık. Sonuç olarak IHEVA için 1,20 TL hedef piyasa değeri karşımıza çıkmaktadır. Bu değerde mevcut 1,01’e göre %15 iskonto içermekte ve TUT yönünde tavsiyede bulunmaktayız. 62 İHLAS EV ALETLERİ 63 TÜRK HAVA YOLLARI THYAO, 2010’un ikinci çeyreğinde piyasa beklentisi olan 222 mn TL’nin altında 159 mn TL net kar açıklamıştır. Karın beklentilerin altında kalması ; maddi varlıkların değerindeki azalma için ayrılan karşılıklar ki şirket bu dönemde 143 mn TL karşılık ayırmıştır ve THYAO’nun tek seferlik olmak üzere 2009 yılına ilişkin maaş artışlarını da bu dönemde giderleştirmesinden kaynaklanmıştır. Şirket’in operasyonel sonuçları beklentilerin üzerinde gerçekleşmiştir. Aylık açıklanan trafik verilerinden anlaşıldığına paralel yolcu sayısındaki ve yolcu başı verimlilik artışına yüksek doluluk oranı da eklenince THYAO’nin yılın ilk altı ayına ait gelirleri %24’lük artışla 3.74 milyar TL seviyesine çıkmıştır. Ciro’daki tarifeli uçuşlardan Avrupa %35, yurtiçi %20 ve Uzak Doğu %20 pay alırken, Amerika ve Afrika’dan sağlanan gelir ise %50 ve %107 artış kaydederken yurtiçi gelirleri ise %18 oranında büyümüştür. 2Ç10 döneminde ise uluslar arası gelirlerdeki artış kaynaklı toplam gelirler 2.1 milyar TL’ye yükselirken, toplam gelirlerin %73’ünü dış hat yolcu gelirleri oluşturmuştur. Yolcu sayısı 2Ç10 döneminde 2Ç09’a göre %14 artışla 7.2 mn, taşınan kargo-posta ise %43 artışla 78K tona ulaşırken, AKK ’da %19, ÜYK’de %31’lik artış kaydedilirken yolcu doluluk oranı %76.2’ye yükselmiştir. Yılın ikinci çeyreğinde satış gelirlerindeki %21’lik artışa karşın, toplam faaliyet giderleri %30’luk artış kaydedince ki hızlı büyüme stratejisi sefer sayılarının artmasına ve akaryakıt tüketiminin %18’lik arışla 861K’ya ulaşmış olması ve akaryakıt fiyatlarını da dolar bazında yıllık %30 artması kaynaklıdır VAFFÖK marjının 2Ç09’daki %23.3 seviyesinden 2Ç10’da %15.8'e gerilemesine neden olmuştur. Kurdaki dalgalanma sonucu uçak değer düşük karşılığındaki 182 mn TL ve 139 mn TL’lik kur farkı gelirlerin etkisiyle THY 350 mn TL’lik net finansal gelir kaydederken, net borç pozisyonu değişim göstermemiş ve 2.1 milyar seviyesinde kalmış, faaliyet tipi kiralama borçları ise filoya yeni katılan uçaklar nedeniyle %10’luk artışla yaklaşık 1.8 milyar TL’ ye yükselmiştir. Sonuç olarak; THYAO’nin 2Ç10 karı uçak değerleme giderleri nedeniyle beklentilerin altında kalmasına rağmen, talep ve fiyatlamadaki iyileşme, yolcu başı gelir artışı ile doluluk oranındaki artışları operasyonel faaliyet açısından olumlu bulmaktayız. Diğer taraftan Avrupa’nın gelirler içindeki payının azalmasına karşın diğer tüm bölgelerdeki yüksek artışın, yeni uçakların sağlayacağı verimlilik artışının ve maliyet kontrolünün yılın kalanında da gelirlerdeki artışı desteklemesini, petrol fiyatları ve personel giderlerinin marjlar üzerindeki baskısını azaltmasını beklemekteyiz. 64 TÜRK HAVA YOLLARI THY 9 aylık trafik verilerine göre 2010 yılının Ocak-Eylül döneminde toplam yolcu sayısını geçen seneye göre %17,8 artışla 22 milyon’a, Arzedilen koltuk km (AKK) %17 artışla 48,2 milyon’a,ücretli koltuk km (ÜYK) %22,6’artışla 36 milyona çıkarırken, Konma Sayısı %15,8 artışla 182.184'e, KargoPosta % 40,7 artışla 227.659 ton'a yükseltmiş ve Yolcu Doluluk oranı da 3,4 puan artışla %74,2’ye ulaşmıştır. Sadece Eylül ayı olarak baktığımızda bile geçen yıla kıyasla Yolcu Sayısında %17, AKK’de %12, ÜYK’de %17, Konma Sayısında %15 , KargoPosta %28’da artış ve doluluk oranında da 2,5 puanlık artış görmekteyiz. Bu sonuçlar her ne kadar büyüme hızında biraz yavaşlamaya işaret etse de yolcu başına gelir artışı ve uçak doluluk oranlarında devam eden artış, talep ve fiyat ortamının iyileşmekte olduğunu ve büyüme ivmesinin devam ettiğini göstermektedir. Filoya dahil olacak çift koridorlu( geniş gövdeli) ve uzun menzilli uçaklarla hem doluluk oranının artması hem de büyümenin devamının sağlanmasını, Ekim ayında mevsimsel etkiden dolayı zayıflama görünse de bunun Kasım ayında bayram nedeniyle yüksek oranda telafi edilmesini beklemekteyiz. THYAO, Boeing’e 12 adet geniş gövdeli B777-300 uçağı siparişten ilkini geçtiğimiz gün almış ve yıl sonuna kadar da 4 uçağı daha filosuna katacaktır. Kalan 7 uçak ise Ağustos 2011’e kadar teslim alınmış alınacaktır. Diğer taraftan şirket bu yılsonuna kadar 5 adet B777, 4 adet A330 teslim alarak, filodaki çift koridorlu ve uzun menzilli uçak sayısını 20’den 29’a çıkartacaktır. 2014’e kadar en az 64 adet uçak alımıyla tüm filonun yaş ortalaması gençleştirilirken, doğal olarak borçluluk artacak fakat global sektör ortalamasının altında kalmaya devam edecektir beklentisindeyiz. THYAO için olumlu devam etmesini etmenler; bakışımızın sağlayan - THYAO’nın hem dikey hem de yatay büyümeye devam etmesi, - Mevcut 152 uçağına 89 siparişin eklenecek olması, - Yurtdışındaki 130 uçuş noktası, - Hem uçuş kapsamında hem de yolcu sayısında Avrupa'nın üçüncü büyük ve Dünyanın da tarifeli havayolları arasında 8.sırada bulunması, - Karlılıkta dünya altıncısı konumu, - Son yıllarda gelişen ekonomileri dikkate alarak, gelişen ülkelerdeki destinasyonları açma yolunda önemli adımlar atması, büyük uçaklarla Atlantik ötesinde pazar payını artırması (ki bu kısa mesafeli uçakların uzun menzillileri beslemesiyle onlarında doluluk oranlarının artması sağlanacaktır), - Haftalık 5 bin sefer sayısının 10 bine çıkarılarak Avrupanın en büyüğü olma hedefi ve bu yolda adımların hızla atılması, 65 TÜRK HAVA YOLLARI - IATP teknik ortaklık üyeliği ile ticari avantaj sağlaması ki, bu anlaşma ile diğer operatörle yapacağı işbirliği ile hem know-how hem de stok maliyetinin düşmesi ile önemli bir giderden de kurtulacak olması, - 2010 yılını 30 mn yolcu sayısı ile tamamlamasını beklerken 2011’de bu sayısının %20 büyümesini tahmin etmemiz ki büyüyen filo yeni hatlar ciroya olumlu katkıda bulunacaktır, - Uzun vadeli stratejisi çerçevesinde, faaliyet gösterdiği bölgelerde işbirliği fırsatlarını değerlendirmek adına Rusya ve Afrika bölgesinde Tanzanya'da işbirliği fırsatlarının araştırması ki basında Rus Aeroflot, Polonyalı LOT, Sırp JAT ve Hırvatistan Havayolları ile ilgili görüşme haberleri çıkması THYAO’nın ilerleyen dönemlerde bu havayolu şirketleri, ya da benzer hızlı büyüme vaat eden Doğu Avrupa ya da Afrikalı havayolu şirketleri ile M&A yapacak olması, Yakıt tarafında görülebilecek sorunların maliyet tasarrufları ve yeni uçakların verimlilik artışı ve de artan trafiğe baglı olarak marjlardaki artışla karşılanmasını beklememiz, - Euro'nun dolar karşısında değer kazanması ile mali tabloları Euro/Dolar paritesine duyarlı olan THYAO’ya olumlu katkısı, kısaca güçlü büyüme ve operasyonel karlılık artış Rezive ettiğimiz değerler ve uluslararası benzer şirket çarpanlarına göre THYAO için 6.00 TL olan hedef fiyatımızı 7.15’e çıkarırken ALIM yönünde tavsiyede bulunuyoruz. 66 KARDEMİR Kardemir 2Ç10 sonuçlarında konsensus tahmini olan 7mn TL’nin üzerinde 35,8 mn TL net kar açıklamıştır. Şirketin FAVÖK rakamı da 21 milyon TL olan piyasa beklentisinin üzerinde 35 milyon TL seviyesinde gerçekleşmiştir. Karlılığın piyasa beklentisinin bu denli üstünde kalmasının nedenleri olarak; düşük finansman gideri, konusu kalmayan karşılık geliri (14 mn TL olarak kaydedilen konusu kalmayan karşılık geliri, şirketin 2Ç10’da 16 milyon TL net faaliyet dışı gelir kaydetmesini sağlamıştır) ve güçlü operasyonel performansa bağlı olarak artan FAVÖK marjını görmekteyiz. Hatırlatmak gerekirse Kardemir; 1Y09’da ürün fiyatlarındaki sert düşüş ve artan maliyetler nedeniyle 43 milyon TL operasyonel net dönem zararı kaydetmek zorunda kalmıştı. Çeyreksel bazda finansallarda artan çelik fiyatları ile bir iyileşme mevcuttur. 2Ç10 mali tablolarının açıklanmasıyla şirket yılın ilk yarısında 57 milyon TL FAVÖK ve 18 milyon TL operasyonel kar kaydederken, şirketin brüt ve FAVÖK kar marjlarının da sırası ile % 7.5 ve % 11,1 olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Kardemir’in miktar bazında ürün satışları 2Ç10’da 1Ç10’a göre %3 artışla 288 bin ton seviyesinde gerçekleşirken, ortalama ürün fiyatları çeyreksel bazda %15 artış göstermiştir. 2Ç10’da ürün fiyatlarında ve miktar bazında artan satışlar, şirketin çeyrekler bazında satış gelirlerinin 1Ç10’a göre %13.8 artışla 260 milyon TL seviyesinde gerçekleşmesini sağlamıştır. 1Y10’da ihracat gelirlerinin toplam gelirler içerisindeki payı 1Y09’daki %6 seviyesinden %14’e ulaşırken, 1Y10’da artan çelik fiyatları ile satışlar ise geçen yıla göre %22’lik artışla 489 mn TL olmuştur. Kar marjı yüksek profil ve ray satışlarına bakıldığında, profil satış hacmi 1Y09’da 39,086 ton’dan 1Y10’da 39,779 tona, ray satış hacmi ise aynı dönemde 18,013 tondan 41,106 tona yükselmiştir. 1Ç10’da 2 mn TL net finansal gelir kaydeden Kardemir, 2Ç10’da 3 mn TL net finansal gelir kaydetmiştir. Şirketin 1Ç10 sonunda 108 mn TL olan net borç pozisyonu ise 2Ç10 sonunda 200mn TL seviyesine yükselmiştir. Beklentiler; Kardemir yılsonunda 100 milyon TL net kar hedeflemektedir. Bu rakama ulaşılması durumunda Kardemir'in değerleme rasyolarının oldukça cazip seviyelere ineceğini ve bunun da hisse açısından olumlu olduğunu düşünüyoruz. Kardemir, dün (12/10/2010) itibariyle nervüllü inşaat demiri ve kütük fiyatlarını, sırasıyla %5 ve %8 oranlarında olmak üzere ton başına 826 TL ve USD 5229'a indirmiştir. 67 KARDEMİR 2009 döneminde inşaat demiri ve profil satışlarının ciro içerisindeki payı %47 ve %8 iken kütük satışlarının payı ise %33 seviyesinde bulunmaktaydı. Bu indirim neticesinde Kardemir’in 3.çeyrek fiyatları yılın ikinci çeyreğine göre yaklaşık %7 seviyesinde gerilemiştir. Talep tarafında yaşanan zayıflığın yılın son çeyreğinde fiyatlara da yansıdığını görmekteyiz ki bu durumun devam etmesi halinde karlılık üzerinde olumsuz etki yapacağıda muhakkaktır. Akfen ile 10 milyon Euro değerinde ve 22.5MW toplam elektrik üretim kapasitesi bulunan bir elektrik üreticisi satın alınması için anlaşan Kardemir, EPDK’dan alacağı onayla birlikte elektrik maliyetlerinde de tasarrufa gitmiş olacak ve bu işlem sonucunda doğal olarak karlılık da olumlu etkilenecektir. Önümüzdeki 5-10 yıllık süre zarfında İran, Suriye ve Irak'ta yüksek miktarlı ray ihtiyacı olması beklenmekte ve bölgenin tek üreticisi konumundaki Kardemir'in de bölgede söz sahibi olması kaçınılmazdır. Hatırlatmak gerekirse Kardemir 72 metre rayı tek parça üretebilmektedir. Rayın uzunluğu ne kadar fazla olursa demiryolu seyahatinin güvenilirliği açısından o kadar iyidir. Yıllık 1 milyon 300k üretim kapasitesi olan Kardemirde mevcut 3 fırına ilaveten dördüncü yüksek fırın yapılmaktadır. Fırının tamamlanması ile birlikte kapasite 1 milyon 800k’ya yükselecektir. 50 megawatlık enerji santrali ile birlikte Kardemir'in şu anda bacalarından çıkmakta olan yüksek fırın, kok fabrikası ve çelikhanenin atık baca gazlarından üretilmesi sağlanıp, Kardemir’in dışarıya 1015 megawatlık elektrik satar hale gelmesi hedeflenmektedir. Üçüncü büyük yatırım olarak ise Sinter görülmektedir. Sinter toz halinde gelen demir cevherini işleyerek bir yüksek fırınların kullanabileceği kaliteye getiriyor. Böylelikle yüksek fırının verimi artarken, verilen fireler de önlenebilecektir. %51 ile Voestalpine firmasının ana ortak olduğu, %34 Kardemir, %15 de TCDD’nin iştirak ettiği hızlı tren makası fabrikasının temelinide atan Kardemir, böylece diğer bir eksikliğinide gidermiştir. Kardemir, Türkiye'nin tek ray üreticisi olmasına karşın makas üretmiyordu. Makası TCDD üretiyordu. Şimdi bu konsorsiyum demiryolu makası üretmeye başlayacak. 1,5 yıl süre zarfında yaklaşık 9 mn euroluk yatırımla tamamlanacak olan bu yatırım sonrasında TCDD ile Kardemir arasındaki işbirliğinin daha da artarak devam etmesi sağlanırken, makas fabrikasındaki ürünlerin sadece %10-20'sini ihraç edeceği öngörülmektedir. (TCDD'nin ihtiyacından dolayı ) t Çin’le yapılan son anlaşmalar doğrultusunda 7000 km’lik hızlı tren demir yolu ağının yapılması planlanlanırken, bölgenin en önemli demir yolu ray tedarikçisi olan Kardemir’in de 10 yılda tamamlanması beklenen bu projede yer almasını beklemekteyiz. 68 KARDEMİR KRDMD Kardemir ARCELORMITTAL THYSSENKRUPP AG SEVERSTAL MECHEL CHINA STEEL CORP NOVOLIPETSK ANGANG Şirketlerin Ortalaması Şirket Değeri Ortalama Birim Hisse Değeri F/K 36,19 12,20 19,68 43,50 15,65 21,06 21,45 16,72 19,68 225.674.520 PD/DD 0,73 0,97 1,36 2,18 2,53 1,71 2,52 1,55 1,71 973.542.052 PD/S 0,69 0,71 0,30 1,03 1,37 1,64 3,04 1,01 1,03 620.617.451 FD/FAVÖK 15,10 13,60 10,07 7,95 13,71 8,69 8,09 9,38 205.910.064 506.436.022 0,84 Uluslararası benzer şirket çarpanı analizimize göre eşit ağırlık vererek bulduğumuz hisse başı fiyatı 0,84 TL iken mevcut 0,69 TL’ye göre şirket hisseleri %18 oranında iskontolu işlem görmekte olup, hisse için ALIM yönünde tavsiye başlattık. 69 PARK ELEKTRİK Park Elektrik 2Ç10 dönemide 12,9 milyon TL kar elde ederek, 6A10 dönemi net karını geçen yılın aynı dönemine göre %62,7 artışla 18,4 milyon TL’ye taşımıştır. 6A10 döneminde şirketin brüt karı geçen yılın aynı dönemine göre %35,4 artışla 20,3 milyon TL’ye yükselirken, 6A10 dönemi faaliyet karı da geçen yılın aynı dönemine göre %113,5 artışla 11,9 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Bakır fiyatlarındaki artışın yanı sıra geçen yılın aynı dönemine göre etkisi görülmeyen asfaltit satışları karlılıkta yaşanan artışta belirleyici olmuştur. Şirketin 6A10 dönemi satış gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre %14,2 oranında artış göstererek 40,7 milyon TL olarak gerçekleşirken, cironun 31,8 milyon TL’sini bakır, 8,8 milyon TL’sini asfaltit satışları oluşturmaktadır. Geçen yılın ilk yarısında 32.540 WMT olarak gerçeklestirilen bakır üretimi bu yıl aynı dönemde 18.096 WMT’ye gerilerken, geçen yılın ilk yarısında 46.245 ton olarak gerçeklesen asfaltit üretimi ise bu yıl ilk yarıda 217.593 ton olarak gerçekleşmiştir. Bakır üretimindeki düşüşün nedeni üretimin 15 Mayıs 2010 – 15 Eylül 2010 tarihleri arasında geçici olarak durdurulmasıdır. Asfaltit üretimindeki yüksek artışın nedeni de madenin geçen yılın ikinci çeyreğinde üretime başlamış olmasıdır. Şirketin 2 bulunmaktadır: faaliyet alanı 1 - Siirt, Madenköy Bakır Madeni 2006’nın son çeyreğinde maden çıkartılmaya başlandı. Başlangıç rezervi 13,6 mn ton. 2 - Şırnak, Silopi Asfaltit Madeni 2009’un ikinci çeyreğinde üretime başladı. Toplam görünür rezerv 25 mn ton. Sahanın işletim hakkı 2033 yılına kadar Park Elektrik’e ait. Planlanan Yeni Yatırım: Diyarbakır, Şirvan Hidroelektrik Santrali 50,5 MW kurulu güce sahip olacak. EPDK’dan üretim lisansı için izin alındı. Prosedürler devam ediyor. 2-3 ay içerisinde yatırıma başlanması planlanıyor. BAKIR Park Elektrik, 2006 yılının son çeyreğinden bu yana Siirt, Madenköy’de bulunan bakır madenini işletmektedir. Eti Holding’in rezerv araştırmasına göre sahada 13 mn ton başlangıç rezervi bulunmaktadır. Park Elektrik, işletmeye başladığı günden itibaren işletme hakkına sahip olduğu Madenköy bakır sahasında yeni rezerv çalışmaları yapmakta ve kullanılabilir rezervi artırmayı hedeflemektedir. Şirket, Madenköy sahasından tüvenanı konsantre çıkardığı tesisinde işlemekte ve nihai ürün olarak konsantre bakır haline geldikten sonra satılmaktadır. Şirketin satışını gerçekleştirdiği konsantre bakır içindeki saf bakır miktarı %20 ile %24 arasında değişiklik göstermekte olup, buna bakır tenörü adı verilmektedir. 70 PARK ELEKTRİK Bakırın fiyatı tamamen global platformlarda belirlenmektedir. Üretiminin tamamını yurtdışına satan şirket için de LME’deki fiyatlar referans fiyattır. Şirket 15 Mayıs 2010 - 15 Eylül 2010 tarihleri arasında üretimin geçici olarak durdurulduğu Siirt Madenköy Bakır Madeninde belirtilen tarihler arasında yaşanan üretim kaybından dolayı, ilave bir üretim artışı planlanlamamaktadır. (Üretim kaybının çift vardiya ile kapatılması gibi bir durum söz konusu değil) ASFALTİT Asfaltit, petrolden oluşan veya petrol köklerinden gelen yüksek ısıl değerine sahip bir hidrokarbondur. Türkiye'deki asfaltit yatakları, ender de olsa Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ısınma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca asfaltitler, boya, vernik, oto lastiği, elektrik yalıtımı, batarya koruyucuları, genleştirilmiş kauçuk, zemin karoları, su geçirmez kabloların yapımı ve benzer çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Şirketin Türkiye Kömür İşletmeleri'nden 2033 yılına kadar rodövans usulü ile kiraladığı asfaltit sahasında toplam 25 mn ton görünür asfaltit rezervi bulunmaktadır. Toplam 18 mn TL'lik yatırımın tamamlandığı Silopi sahasındaki asfaltit üretimi 2009'un ikinci çeyreğinde başlamıştır (Haziran 2009). Sahada açık ocak işletmeciliği yapıldığı için yeni bir yatırıma ihtiyaç duyulmamaktadır. Ceytaş, Silopi asfaltit sahasından çıkartacağı asfaltitin önemli kısmını bir Ciner Grubu şirketi olan Silopi Elektrik Üretim A.Ş.'ye satacaktır. Silopi EÜAŞ, 135 MW başlangıç kapasitesine sahiptir ve akışkan yatak teknolojisi ile çalışmaktadır. Yıllık planlanan asfaltit kullanımı yaklaşık 400.000 ton düzeyinde olup, şirket ilk yıl için 400.000 ton asfaltit satışı için ton başına 40,5 TL bedelle Silopi EÜAŞ ile satış anlaşması imzalamıştır. 400.000 ton’luk satış miktarının 2014 yılı itibariyle 3 katına çıkarılması hedeflenmektedir. 2010’un devam eden dönemleri itibariyle asfaltit üretiminin ciroya ve karlılığa etkisinin artmasını beklemekteyiz. HİDROELEKTRİK SANTRALİ Park Elektrik, 25 Ekim 2007 tarihinde Siirt İli sınırları içinde kurulması planlanan 50,5 MW kurulu güce sahip olacak Hidroelektrik Santrali (HES) projesiyle ilgili olarak 49 yıl süreli üretim lisansı almak üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na başvurmuş ve şirketin sözkonusu proje için üretim lisansı alması 4 Aralık 2008 tarihinde uygun bulmuştur. HES’le ilgili üretim lisansı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan 28 Mayıs 2009 tarihinde teslim alınmıştır. Tahmini yatırım değerinin 60 mn $ olacağı öngörülmektedir. İnşaat için ihaleye çıkılacak ve yatırım başlamış olacak. 2-3 ay içerisinde yatırımın başlaması beklenmekte olup, 2013 yılında sona ermesi beklenmektedir. 71 PARK ELEKTRİK PRKTE Park Elektrik ANTO LN ANTOFAGASTA FM CN FIRST QUANTUM MINERALS ARG CN AMERIGO RESOURCES FCX US FREEPORT-MCMORAN RIO LN RIO TINTO IMN CN INMET MINING CORP Şirketlerin Ortalaması Şirket Değeri Ortalama Birim Hisse Değeri F/K 15,82 23,14 11,83 9,75 12,54 15,56 12,51 12,53 332.383.164 PD/DD 1,31 3,65 3,27 1,21 4,42 2,77 1,58 3,02 967.150.956 PD/S 5,01 5,76 2,86 1,08 2,52 2,62 3,58 2,74 229.513.555 FD/FAVÖK 12,98 9,82 5,72 6,41 5,61 10,10 6,87 6,64 214.721.090 478.707.165 3,2 Uluslararası benzer şirket çarpanı analizimize göre F/K ve PD/DD çarpanlarına %30’ar, PD/S ve FD/FAVÖK çarpanlarına %20’şer ağırlık vererek bulduğumuz hisse başı fiyatı 3,20 TL iken mevcut 2,82 TL’ye göre şirket hisseleri %12 oranında iskontolu işlem görmekte olup, hisse için TUT yönünde tavsiye başlattık. 72 2010 EYLÜL AYI YABANCI İŞLEMLERİ İMKB verilerine göre yabancı yatırımcılar, Eylül ayında 5,8 milyar dolarlık alış, 4,52 milyar dolarlık da satış işlemi sonucunda nette 1,27 milyar dolarlık alış gerçekleştirdiler. İşlem hacmi ise 10,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. EYLÜL Ayında EN FAZLA ALIŞ Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net Sadece Eylül ayında gerçekleştirilen 1,27 milyar dolarlık net alım, 2009 yılı toplamında gerçekleştirilen 2,25 milyar dolarlık alımın %57’sini oluşturuyor. Öte yandan Eylül ayındaki net alımların ardından, OcakEylül 2010 dönemi toplam net alışlar da 2,39 milyar dolara yükselerek, 2009 yılındaki toplam net 2,25 milyar dolarlık alımları da geride bırakmış oldu. Ağustos ayında, bankacılık sektör hisselerinde yaşanan satışların ardından, Eylül ayında ilginin yeniden bankacılık sektörü hisselerine yöneldiği görülmektedir. Bankacılık hisselerinin yanı sıra en fazla alım yapılan hisseler arasında Türk Hava Yolları ve Sabancı holding hisseleri de dikkat çekmektedir. Boeing firmasından satın alınması planlanan uçakların şirket filosuna katılmasıyla, uzun menzilde gücünü artırmayı planlayan şirketin, Rusya ve Afrika bölgesinde Tanzanya'da işbirliği fırsatlarını değerlendirdiğini açıklaması şirket hisselerinde alımların yoğunlaşmasını sağladı. Sabancı Holding hisselerinde yaşanan alımlar ise, holdingin 2011 yılı için yüzde 15 büyüme hedeflediğini ve Enerjisa, Teknosa, Temsa ve Avivasa’yı halka açmayı planladıklarını duyurmasının ardından yoğunlaştı. ISCTR GARAN 568.565.175 302.153.554 1.345.640.588 1.150.259.152 Hacim 266.411.621 870.718.730 195.381.436 2.495.899.739 SAHOL 297.738.935 192.342.622 105.396.313 490.081.557 YKBNK 335.400.664 243.457.928 91.942.736 578.858.591 THYAO 215.157.349 125.962.948 89.194.402 341.120.297 EREGL 120.727.101 55.838.044 64.889.056 176.565.145 KCHOL 153.298.574 96.666.541 56.632.033 249.965.115 AKBNK 319.698.845 263.874.864 55.823.981 583.573.709 TCELL 316.431.019 269.100.640 47.330.379 585.531.659 VAKBN 187.012.071 155.556.852 31.455.219 342.568.924 EYLÜL Ayında EN FAZLA SATIŞ Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net Hacim ASYAB 156.641.394 173.922.912 -17.281.518 330.564.307 FROTO 25.342.935 37.619.060 -12.276.125 62.961.995 BIMAS 111.117.894 121.164.620 -10.046.726 232.282.514 ALARK 2.619.525 12.503.567 -9.884.042 15.123.093 TSPOR 749.482 10.508.107 -9.758.625 11.257.589 ULKER 7.831.331 14.328.305 -6.496.974 22.159.637 ARCLK 66.204.855 72.331.989 -6.127.134 138.536.844 IHLAS 2.581.852 7.888.968 -5.307.116 10.470.819 NTTUR 7.296.635 10.887.744 -3.591.108 18.184.379 NTHOL 9.072.615 12.353.876 -3.281.260 21.426.491 EYLÜL Ayında EN FAZLA İŞLEM Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net GARAN 1.345.640.588 1.150.259.152 Hacim 195.381.436 2.495.899.739 ISCTR 568.565.175 302.153.554 266.411.621 870.718.730 TCELL 316.431.019 269.100.640 47.330.379 585.531.659 AKBNK 319.698.845 263.874.864 55.823.981 583.573.709 YKBNK 335.400.664 243.457.928 91.942.736 578.858.591 SAHOL 297.738.935 192.342.622 105.396.313 490.081.557 VAKBN 187.012.071 155.556.852 31.455.219 342.568.924 THYAO 215.157.349 125.962.948 89.194.402 341.120.297 ASYAB 156.641.394 173.922.912 -17.281.518 330.564.307 HALKB 174.696.029 145.469.836 29.226.193 320.165.866 73 ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER 74 ABD'DE BİLANÇOLARINI AÇIKLAYACAK ÖNEMLİ ŞİRKETLER 75 M. Baki ATILAL Araştırma, Müdür m.baki@turkishyatirim.com + 90 212 315 1071 Filiz SARI Araştırma, Uzman f.sari@turkishyatirim.com + 90 212 315 1061 Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza www.turkborsa.net www.turkishyatirim.com adreslerinden ulaşabilirsiniz. ÇEKİNCE : Bu rapordaki bilgi ve fikirler Turkish Yatırım tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır. Turkish Yatırım bu bilgilerin doğruluğu veya bütünlüğü konusunda bir garanti veremez. Raporda yer alan yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu rapordaki görüşler, tahmin ve projeksiyonlar raporu hazırlayan analistlerin fikirlerini yansıtmaktadır. Analist/ler görüş ve tahminlerini haber vermeksizin değiştirme hakkına sahiptirler. Bu rapor sadece bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Turkish Yatırım ve personeli bu rapordaki bilgilerin eksikliğinden veya yanlışlığından dolayı hiçbir şart altında sorumlu tutulamaz.