Sayı:1 - HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ
Transkript
Sayı:1 - HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ
İçindekiler Halkların Birleşik Devrim Hareketi Kuruluş Bildirgesi......................................................................5 Halkların Birleşik Devrim Hareketi Temel Amaç ve İlkeler...............................................................7 Şimdi sıra devrimde - Devrimci Karargah.......................................................................................9 AKP-IŞİD faşizmi ve çıkış yolu - DKP............................................................................................12 Halkların Birleşik Devrim Hareketi milyonların özlemidir - MKP ....................................................19 Birleşik Devrim Hareketimiz, ezilenlerin bir hesap sorma gücüdür - MLKP ..................................25 Birleşik devrim cephesini örmekle görevliyiz - THKP-C/MLSPB...................................................29 Devrimin gücünü büyütelim - TİKB ................................................................................................31 Devrimde zaferin müjdesi - TKEP Leninist...................................................................................33 Herkesi HBDH çatısı altında birleşmeye çağırıyoruz - TKP-ML TİKKO........................................35 “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”nin kuruluşunu selamlıyoruz - PDK........................................37 Yaşasın Newroz, Kahrolsun Faşizm...............................................................................................38 Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür.......................................................................................................39 Birleşik Devrim 3 Aylık Siyasi Dergi - Halkların Birleşik Devrim Hareketi Yayın Organı Bahar 2016 -Sayı : 1 www.hbdh-online.org - info@hbdh-online.org Merhaba H Y T alklarımızın yeni umudu Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin yayın organı Birleşik Devrim’in ilk sayısı ile merhaba! eni bir baharın ilk günlerinde ilan edilen HBDH’nin halklarımızın özlem duyduğu devrim baharına vesile olmasını diliyoruz. ürkiye ve Kürdistan’da yaşayan halklar açısından tarihi bir adım olan Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin ilanı devrim ve sosyalizm mücadelesini zafere taşıyacak önemli bir aşamadır. Henüz yeni ilan edilen hareketimizin yeni katılımlarla da her geçen gün daha da büyüyeceğine inanıyoruz. İ lk sayımızın hazırlanmasında zaman darlığı ve belli zorluklar olsa da Devrim Hareketinin ilanının yarattığı heyecan ve coşkuyu yaşayarak sizlerle paylaşmaya çalıştık. Dergimiz Birleşik Devrim’de hareketin kuruluş bildirgesi, temel amaç ve ilkeleri ile bileşen yapıların değerlendirmelerine yer verdik. B E undan sonra üç ayda bir yayınlamayı planladığımız Birleşik Devrim dergisi ile Hareketin gelişimini, etkinlik ve eylemselliklerini, mücadele strateji-taktik ile perspektif ve çağrılarını sizlerle paylaşacağız. zilen halklar, emekçilerin omuzlarına çöreklenmiş olan Emperyalist güçler ve gerici faşist ulus devlet yapılarına karşı devrim mücadelesinin zaferi ancak ve ancak kadın, gençlik, emekçiler, Kürtler, aleviler ve tüm toplumsal kesimlerin ortak mücadelesi ile mümkündür. Türkiye ve Kürdistan’da devrimci güçler arasında uzun süredir sağlanamayan bu birlikteliğin Halkların Birleşik Devrim Hareketi ile sağlanması halklarımızın ve tüm emekçilerin devrime inancını artırmış, büyük bir heyecan yaratmıştır. İdeolojik farklılıkları olan fakat Emperyalizmin yayılmacılığı, gerici ulus-devlet faşizmi ve oligarşik yapılara karşı devrim hedefinde birleşen çok sayıda örgüt ve partinin yayın organı olmak, belli zorlukları beraberinde gertirse de bu durum yayınımıza büyük bir zenginlik katacaktır. Bu zenginlik devrim mücadelesini ve ona olan inancı büyüten bir sinerji açığa çıkarmaktadır. Halkların Birleşik Devrim Hareketinin yayın organı çalışanları olarak bizler de oluşan bu sinerjiden büyük bir heyecan duyarken bunu siz değerli okurlarımıza taşırmaktan büyük bir onur duyuyoruz. B irleşik Devrim dergimiz Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin bileşeni her parti ve örgütü aynı düzeyde yansıtmayı esas alırken dergimizin aynı zamanda bileşenler arasında karşılık saygıya dayalı ilişkiye katkı ve birbirini daha yakından tanıma açısından önemli bir platform olacağına inanıyoruz. Bileşen tüm yapıların kitlelerine hitap ettiğimizin bilinci ile de hareket edip aynı zamanda onların ortak sesi olma gibi bir sorululuğu da duyuyoruz. İlandan kısa bir süre geçmiş olması itibarı ile bu sayımızda bu konuda yaşanan eksiklik, bundan sonraki sayılarımızda tamamlanacaktır. S izlere ilk sayı olarak bahar sayımızı sunarken Newroz’dan, Kızıldere’ye ve 1 Mayıs’a uzanan direniş ruhuyla sizleri selamlıyor ve ‘Emperyalizm ve faşizme karşı kurtuluş Birleşik Devrim’de’ diyoruz. Saygılarımızla Birleşik Devrim için imkân ve fırsatlar her zamankinden daha fazladır. Bu durum başaran bir devrimci öncülüğü acil ihtiyaç haline getirmiş bulunmaktadır. HALKLARIMIZA! Bu temelde, dünyada ve bölgemizde ırkçı, dinci ve mezhepçi çatışmalar yükselirken, bunlara alternatif olarak Rojava devrimi bütün gericilikleri reddeden ve tüm ezilenlere güven veren parlak bir umut ışığı olarak doğmuştur. Bundan dolayı Rojava ve birleşik olarak gelişen özyönetim direnişi, emperyalizmin olduğu gibi, faşist AKP ve TC’nin de hedef tahtasındadır. Emperyalistler ve gerici-faşist ulus-devlet yapıları Ortadoğu’da yaşanan tüm insanlık dışı kitlesel katliamların baş sorumlusudur. Emperyalistlerin Suriye’ye müdahalesiyle bölgesel savaş tüm insanlığı tehdit eden atopyekûn bir dünya savaşına doğru evrilmektedir. Emperya listler ve yerli gerici-faşist işbirlikçi iktidarlar, bir yandan bölgede çöken statükoyu, iktidarlarını ve hakimiyetlerini güçlendirerek yeniden kurmak için kendi aralarında kıyasıya rekabet ederken; diğer yandan ulusal, dinsel ve mezhepsel temelde halkların birbirlerini kırarak tüketmesi için de her türlü çabayı sürdürmektedir. Dolayısıyla bugün Rojava devrimini, Kürt özyönetim direnişlerini ve halklarımızın birleşik devrim mücadelesini savunmak ve sürdürmek demek, tüm ezilenlerin, emekçilerin, aydınların, demokratların ve tüm halkın can güvenliğini ve geleceğini savunmak demektir. Söz konusu büyük değerlere sahip çıkmak demek, dünya halklarının geleceğini savunmak demektir. Bu düzen altında Türkiye’de hiç bir toplum kesiminin geleceği güvende değildir. Aleviler, AKP hükümeti, emperyalistlerle birleşen ve çatışan çıkarları temelinde bölge halklarına karşı laik demokrat kesimler, emekçiler, yoksullar, tüm sürdürülen bu kanlı saldırılarda uluslararası muhalif güçler saldırı altındadır. Kürt öz yönetim ve bölgesel en kirli ittifaklar içerisindedir. Aynı direnişleri kırılırsa, AKP aynı saldırganlıkla ve biçimde ülke içinde de tüm halklarımıza karşı kanlı acımasızca Türkiye’deki tüm muhalefeti kanla ve topyekûn bir saldırıya geçmiş durumdadır. bastıracaktır. Dolayısıyla Türkiye’deki tüm ilerici, Kendine yönelen tüm muhalefeti devlet terörü, devrimci güçlerin ve emekçi halkın geleceği Kürt sokak infazları, kitlesel katliamlar ve yaygın direnişinin geleceği ile iç içe geçmiştir. tutuklamalarla ezmeye çalışırken; aynı zamanda Bizler Türkiye ve Kürdistan devrimci ve sosKürt halkına karşı da yüz binlik şehirleri tank ve yalist güçleri olarak, işbirlikçi-faşist AKP ve TC top ateşiyle yerle bir ederek kitlesel soykırım egemenlik sistemine karşı silahlı mücadele uygulamaktadır. TC egemenlik sisteminin dahil tüm alanlarda ve tüm araç ve yöntemlergeleneksel ve modern tüm gerici ve faşist le devrimi yükseltmek için güçlerimizi Halkların güçlerini arkasında toplayarak, tüm muhalefeti Birleşik Devrim Hareketi’nde (HBDH) birleştirdik. ezmek ve tek parti diktatörlüğünü kurmak için Birliğimiz, dışımızdaki tüm direniş güçlerine açık çalışmaktadır. Bu kanlı ve faşist iç ittifakı da Kürt olduğu gibi, oluşacak tüm mücadele ve eylemdüşmanlığı üzerinden sürdürmektedir. lerin de içinde olacak, destek sunacak ve ileri Bütün bunlar, bir yandan halklarımız üzerinde taşıyacaktır. ağır tahribata, acıya ve sömürüye yol açarken; bir yandan da devrimci durumu olgunlaştırarak halklarımızın birleşik devriminin önünü açmaktadır. Bugün bölgemizde ve ülkemizde devrim Birleşik Devrim Hareketimiz, emperyalizme, kapitalizme, faşizme, şovenizme ve ırkçılığa karşı halklarımızın demokratik ve özgür geleceğini kazanmayı hedefler. Sistemle bütünleşen faşist 5 AKP’nin toplumsal dayanakları ile birlikte halkın Halkların Birleşik Devrim Hareketi, faşizm ve devrimci gücüyle yıkılmasını zorunlu görür. gericilikten zarar gören herkesi, başta kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere tüm AKP Hükümeti, toplumla birlikte doğayı da imha ezilen halk kesimlerini özgürlük, demokrasi ve etmektedir. Kadına ve gençliğe düşmandır. İşçi halkların kardeşliği için örgütlenmeye, birleşme sınıfı ve tüm emekçiler üzerinde sömürüyü ağırye ve mücadele etmeye çağırır. laştırıp, kölelik koşullarını dayatmaktadır. Tüm halk kesimleri üzerinde baskıcı ve katliamcıdır. Eğer önlenmezse mevcut durum kaçınılmaz Halkların Birleşik Devrim Hareketi, AKP hüküme- olarak daha kanlı bir diktatörlüğe doğru gidecekti ve TC burjuva devletinin saldırısı altındaki tüm tir. Bu gidişi engelleyecek hiç bir düzen gücü ve bu güçleri eğitip örgütlemeyi ve birleştirip mü- kurumu kalmamıştır. Bu gidişi yalnız ve yalnızcadeleye seferber etmeyi esas alır. ca halkların birleşik direnişi ve devrimi önleyebi lir. Ya daha kanlı bir diktatörlük kurulacak ya da Halkların Birleşik Devrim Hareketi, ekolojik halklarımız örgütlenip silahlanarak cihatçı faşist ve kadın özgürlükçü toplum için, işçi sınıfı ve AKP çetesini dayanakları ile birlikte yerle bir edeemekçilerin hak ve özgürlüklerinin elde edilmecektir. si için, Türkiye’de halk iktidarını ve Kürdistan’da demokratik özerk yönetimleri kurarak halklarımızın özgür geleceğinin kazanılması için mücadele eder. HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ (HBDH) FAŞİZM YIKILACAK, HALKLARIMIZIN TKP/ML BİRLEŞİK DEVRİMİ KAZANACAKTIR! PKK THKP-C/MLSPB MKP TKEP-LENİNİST FAŞİZMİ HALKLARIMIZIN BİRLEŞİK DEVRİMİYLE EZECEĞİZ! TİKB DKP DEVRİMCİ KARARGÂH MLKP 6 HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ (HBDH) Temel Amaç ve İlkeler Sovyetler Birliğinin çözülüşünün ardından, dünyayı yeniden paylaşmak isteyen emperya listler, krizin derinleştiği koşullarda, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdi. Uygulanan emperyalist politikalardan dolayı Ortadoğu’daki statüko kesin bir şekilde sürdürülemez hale geldi. Bu yüzden de, uluslararası tekelci sermaye güçleri kendi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’yu ve bölgeyi yeniden dizayn etmek istemektedir. Ortadoğu devrimi ekseninde, Kürt sorununun çözümünün nasıl bir temelde olabileceğini ortaya koymuş durumdadır. Bu nedenle, kapitalist-emperyalist, statükocu ve yerel gerici güçler, elbirliği ederek baskı ve saldırılarla Rojava Özgürlük Devrimini boğmak istemektedir. Dolayısıyla Özgür Rojava’nın korunması, savunulması ve çoğaltılması bugün tüm devrimci-demokratik güçlerin en önemli görevlerinden biridir. Gezi-Haziran ayaklanması, 6-8 Ekim serhildanları ve 7 Haziran 2015 genel seçiminde kaybeden faşist AKP ve Erdoğan çetesi Türkiye ve Kürdistan halklarına topyekün savaş ilan etti. DAİŞ ile işbirliği içinde, Rojava Devrimine, emek çi halklarımıza ve bölge halklarına karşı siyasi, askeri saldırılar yürütmektedir. Onlar, bir yandan Rojava’yı işgal planları yaparken, diğer yandan da, Silopi, Cizre ve Sur başta olmak üzere, tüm Kuzey Kürdistan kent ve kasabalarında tam bir faşist terör ve soykırım uygulamaktadır. Emperyalizmin işbirlikçisi Türk egemen sınıfları ve faşist AKP iktidarı, devrimci-demokrat güçlere, 1991 Körfez Savaşıyla başlayan, Afganistan ve aleviler başta olmak üzere, ezilen inanç gruplarıIrak’la devam eden ve bugün Suriye, Irak ve Tür- na, Kürt ulusunun demokratik kazanımlarına, kiye üçgeninde odaklanmış olan Ortadoğu’daki ezilen ulusal topluluklara, laik demokratik kesimsavaşla, bölgedeki eski yapılanma ve güç denge- lere, işçi ve emekçilere, kadınlara, gençliğe, ekolerinde çok önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. lojistlere, ilerici aydınlara, LGBTI’lere düşmanlık Kapitalist-emperyalist güçler, bölgenin parçalı ve etmekte, saldırmakta, katliamlara başvurmakta çatışmalı yapısından yararlanarak, kendi ege- ve şovenizmi kışkırtmaktadır. menlik sistemlerini yeniden tesis etmeye çalışFaşist TC’nin ve AKP’nin söz konusu terör ve maktadır. Bölgenin statükocu ulus-devlet güçleri de, daha çok faşizme ve diktatörlüğe yönelerek, soykırım uygulamaları, halklarımızın birlikte ve mezhepsel-dinsel ve etnik çelişki ve çatışmaları kardeşçe yaşama zeminini yok edecek kadar öne çıkarmaktadır. Bu yolla, kendi varlıklarını büyük bir tehlike içermektedir. Dolayısıyla AKP sürdürebilmek için çaba harcamaktadır. Tüm faşizmine dur demek ve onu yenilgiye uğratbunlara karşı, Arap halklarının isyanı baş göster- mak, bugün tüm Türkiye halklarının ve devrimmiş, sonrasında ise halkların demokratik alter- ci-demokratik güçlerinin en önemli, birincil ve ernatifi olarak Rojava Özgürlük Devrimi bir kıvılcım telenemez görevi haline gelmiştir. biçiminde belirmiştir. Bu devrim başka bir OrFaşist AKP iktidarının ve Türk gerici egemen tadoğu’nun da var ve imkân dahilinde olduğunu sınıflar devletinin yenilgisi, Türkiye ve Kuzey herkese kanıtlamıştır. Kürdistan’ı halklar için, özgür ve demokratik Bölgenin en temel özgürlük ve demokra- yaşam toprağı haline getirecek, Ortadoğu devrisi meselele rinden biri olan Kürt sorununun minin önünü açacaktır. demokratik çözümü, bugün her zamankinden Ancak bu sonuçların elde edilebilmesi için, çok daha emekçi halkfazla kendilarımızı eğitip ni dayatmakörgütleyecek tadır. Rojava ve mücade Kürdistan’ınleye seferber da gelişen edecek güçlü devrimci çıkış, bir devrimdemokratik ci öncülüğe 7 ihtiyaç vardır. Mevcut haliyle devrimci parti ve örgütlerin yürüttüğü çalışmalar, belli gelişmeler yaratsa da, ihtiyaç duyulan öncülük düzeyini oluşturmaya yetmemektedir. Güçlü bir devrimci mirasa sahip Türkiye Devrimci Hareketi, bugün çok büyük bir potansiyele sahip olsa da, Kürt özgürlük direnişince beslense de, mevcut parçalı duruş, gereken politik ve pratik gücü ortaya çıkaramamaktadır. Dolayısıyla faşizme ve egemen sisteme karşı, devrimimizi zafere götürebilmek için, devrimci parti ve örgütlerin politik ve pratik birliği önemli bir şart olmaktadır. Kürdistan üzerindeki inkârcı ve soykırımcı sisteme karşı olunması. Kürt ulusunun iradesinin koşulsuz kabul edilmesi. Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleştirilmesi temelinde çözümünün gerçekleştitrilmesi için özgür koşulların yaratılması. Ulusal topluluklara demokratik haklarının tanınması, özgür gelişiminin desteklenmesi ve tam hak eşitliğinin sağlanması. Erkek egemen sisteme karşı, kadın özgürlüğünün ve eşitliğinin esas alınması. Bu temelde özgün kadın örgütlülüğünün ve mücadelesinin geliştirilmesi için aktif çalışılması. Mevcut durumu bu temelde değerlendiren bizler; Kürt ulusunun, Türkiye emekçilerinin, gençlerin ve kadınların, Ortadoğu halklarının ve insanlığın başına bela haline gelmiş Erdoğan sultası ve AKP faşist iktidarını yıkmak, demokratik bir Türkiye ve Özgür Kürdistan’a varmak, tüm Ortadoğu’da ve dünyada özgür ve demokratik yaşama katkı sunmak amacıyla ve aşağıdaki ilkeler temelinde bir araya geldik. Faşizme karşı Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni ilan ederek, bu temelde mücadeleyi büyütmeye karar verdik. Bilincimiz, inancımız ve yoldaşça dayanışmamız, tüm görev ve sorumluluklarımızı başarmada gerçek güç kaynağımızı oluşturacaktır. Başta Kürt halk önderi Abdullah Öcalan olmak üzere tüm devrimci tutsakların özgürlüğü için mücadele edilmesi. Gençlik örgütlenmesine ve mücadelesine özel önem ve destek verilmesi. Doğanın ve çevrenin korunması. Doğayı rant kapısına çeviren ve dünyayı yaşanamaz duruma getiren tüm politikalara karşı konulması. Fiili meşru mücadele temelinde, silahlı veya silahsız miting, yürüyüş, protesto, grev ve boykottan en kapsamlı kitle direnişleri ve yerel ayaklanmalara kadar zengin kitle eylemliliklerinin geliştirilmesi. En dar bireysel eylemden milise ve gerillaya varan, devrimci şiddet eylemlerini içeren çok yönlü ve zengin bir eylem çizgisinin uygulanması. A-Siyasi Amaçlar Emperyalizme karşı olunması. Tüm antifaşist, devrimci, demokrat, sol, sosyalist, komünist, feminist, ekolojist ve özgürlükçü hareketlerle ilişki ve dayanışmanın geliştirilmesi. Böyle bir eylem çizgisini hayata geçirebilmek için, başta kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere, toplumun ezilen ve sömürülen tüm kesimlerinin ve demokrasiden yana olan güçle rinin örgütlendirilmesi, eyleme seferber edilmesi. Tüm demokratik kurum ve kuruluşların, demokratik kitle örgütlerinin mücadelesinin desteklenmesi. Faşizme ve her türden gericiliğe karşı olunması. 12 Eylül faşist-askeri rejimini restore ede rek sivil faşist diktatörlük biçiminde kurumlaştırmak isteyen AKP iktidarının ve dayandığı mevcut sistemin yıkılması. Tam bir ifade, örgütlenme ve inanç özgürlüğü temelinde, tüm ezilen kimliklerin kendini özgürce örgütleyip yaşattığı, yeni demokratik bir sistemin kurulması. Dinin siyasallaştırılmasına ve devlet dinine karşı mücadelenin geliştirilmesi. Demokratik islami hareketle dostluk çizgisinde hareket edilmesi. Emperyalist ve işbirlikçi tekelci kapitalist baskı ve sömürüye karşı olunması. İşçi sınıfı ve yoksulların taleplerine sahip çıkılması ve bu uğurdaki bütün mücadelelerin aktif savunulması. ‘’İşçilerin birliği ve halkların eşit temelde kardeşliği’’nin savunulması. Üretenin yönetmesi ilkesi temelinde ve yeni bir ekonomik ve sosyal yaşamın esas alınması. 8 yürüttüğü inkâr ve imha siyasetinin kök saldığı takip eden yıllarda bu kez Türkiye halkının ve Türkiye devriminin mücadelesi yükseldi. Türkiye proletaryasının fabrikalarda, devrimci gençliğin üniversitelerde ve mahallelerde bütün toplumu saran mücadelesi yaşandı. Bu mücadele 15-16 Haziranlarda İstanbul’un proletarya tarafından fethine, Fatsa’da halk meclislerinin iktidarına kadar ulaşırken Kürdistan sessizdi. ÖNCE “SİPER YOLDAŞLIĞI” OLUŞTU.. ARDINDAN “HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ” KURULDU.. ŞİMDİ SIRA DEVRİMDE!! Bu dönem boyunca Türkiye devrimi her atılımında kendi eksiklikleri nedeniyle Kızıldere’lerde, idam sehpalarında, zindanlarda hep ağır yenilgiler yaşadı. Ama bütün eksiklerine rağmen ağzından Deniz’lerin sloganını hiç eksik etmedi: Yaşasın Halkların Kardeşliği!! Başta Türkiye proletaryası ve Kürt emekçi ve yoksulları gelmek üzere, Türkiye siyasal alanındaki halkların, bugün AKP gibi hırsız, ahlaksız, geçici bir iktidarın en azgın sömürgeci ve en gözü dönmüş sömürücü politikalarına mahkûm olması bu emekçi sınıf ve halkların toplumsal ve İki halkın devrimci mücadeleleri arasındaki siyasal kurtuluş açısından yeterli bir mücadele bu senkron bozukluğu türev sonuçlar vermezgösteremediklerini gösteriyor. lik edemedi. İki devrim arasında mücadele tarz Bununla birlikte gene biliyoruz ki, ülkenin her ve kapasiteleri açısından bir asimetri doğdu. iki yakasında da çok önemli ve çok yüksek mü- Kürt devrimi Ağrı isyanından beri gelen yarım asırlık sessizliğini Komutan Agit’in taarruzuycadeleler verilmedi değil. la bugün Rojava’da federal sisteme, Başur’da Bir sürü tarihsel ve toplumsal nedenin öte- Medya Alanları’na, Bakur’da Cizre, Sur, Silopi, sinde bu yüksek mücadelelere rağmen Türkiye Nısebin, Gever’de özyönetim egemenliklerine ve Kürdistan halklarının TC denen sömürücü taşırken Türkiye devrimi yaşadığı yenilgilerle ve sömürgeci oligarşiden kurtulamamalarının düzen solculuğunun, yasalcılığın, liberalizmin ve en ağırlıklı nedeninin bu iki halkın mücadeleleri oportünizmin egemenliği altına girdi. arasında bir zamandaşlık, eş zamanlılık kuruBiz kendi edebiyatımızda yeri geldiğince lamaması olduğu söylenebilir. vurguladık; Doğu’da tarih kendi öznesiyle buCumhuriyet kapitalizmi ilk kurulduğu sıralar- luşamadığı sürece “tekerrür” eder, diye. Son da Türk burjuvazisine karşı kendi ulusal hak dönem ülkedeki mücadelenin resmi, tıpkı Kıvıltaleplerini dillendiren Kürt halkının mücadelesi cımlı’nın mücadelenin ilk evrelerine ilişkin büyük zorluklara rağmen yükseliyorken aynı bur- yaptığı eleştiriye uygundu; Kürtler Kürdistan’da juvazi tarafından Kemalist faşizmin zulmü altın- dağa çıkıyor, gerilla yapıyordu, Türkiye solcudaki Türkiye proletaryası ve komünistleri hiçbir luğu Beyoğlu’nda bildiri dağıtıp basın açıklaması siyasal etkinlik gösteremiyorlardı. Kürdistan’ın yapıyordu. sömürgeliğini ve Türk sömürgeciliğini komünist Aynı sömürücü ve sömürgeci oligarşiye karşı hareketin siyasal belgelerine ilk kaydeden Kıvılyürütülen mücadeledeki eşitsizliğe müdahale cımlı bu durumu ve mücadele tarzındaki eksikliği “Kürtler doğuda dağa çıkıyor, biz batıda bildiri gerekti. dağıtıyoruz” diye eleştiri konusu yapıyordu. Müdahale komutan Orhan Yılmazkaya’dan, Türk burjuvazisinin Kürt halkı Yılmazkaya’cı devrim anlayışından geldi. Hem üzerinde 9 artık batıda da sadece bildiri dağıtılmayacak, oligarşinin askeri ve siyasal merkezlerine karşı devrimin öfkesi yönlendirilecekti: İstanbul’da 1. Ordu karargâhı ve AKP il başkanlığı vuruldu.. hem de Türkiye devrimciliği egemen ulus böbürlenmelerini bırakarak Kürt halkının yüksek mücadelesiyle hizaya geçecekti: Türkiye devrimine Kürt devrimiyle “siper yoldaşlığı” çağrısı yapıldı. Bu gelişmede ölümünü gören oligarşinin, liberallerin ve oportunizmin saldırısı karşısında örgütsel mücadele geri düştü ama bir kere sömürücü ve sömürgeci statükonun dengeleri yırtılmıştı ve hiçbir gerici siyasal müdahale tarihin ileri akışını durduramazdı: Gezi Haziranı patladı. Gezi Haziranı’nda milyonlarca emekçi, kadın, alevi ve genç bedeller ödeyerek batının büyük kentlerinde devrimi estirdi. İki devrim arasında uzun yıllardır süren asimetri ve eşitsiz gelişim sonrasında Kürt devrimi batıda birdenbire yükselen mücadeleye gerekli uyumu gösteremedi. Ama oligarşik statüde açılan Yılmazkayacı yırtık biraz daha büyümüştü. Türkiye solculuğu üzerindeki oportünist hegemonya ve Kürt devrimi üzerindeki yalnızlık duygusu aşılmaya başlamıştı. Ve ardından Kobane direnişi geldi. Türkiye devrimcileri Rojava devriminde, Medya Savunma Alanları’nda mevzilendiler. Türkiye ve Kürdistan devrimleri arasındaki “siper yoldaşlığı” kurumlaşmıştı. Bu kadarla kalmadı. Emperyalist yayılmacılığın ve Türk sömürgeciliğinin Kürt devrimi üzerine saldığı DAİŞ gericiliğine karşı belli başlı örgütleriyle Til Hemis’ten Teşrin’e hamlelere katılan Türkiye devrimci hareketi MLKP’li, MLSPB’li, BÖG’lü bölüklerinden şehitler verdi. Böylece “Halkların Kardeşliği”nin yanı sıra “Türkiye ve Kürdistan Devrimlerinin Kan Kardeşliği”ni yücelten sloganlarımız artık ajitatif düzeylerini aşarak bir somut-pratik mücadele düzeyini ifade eder hale geldi. Bu gelişmelerin örgütsel belirleniminin yapılması artık tarihsel bir zaruretti. Bölge devriminin en yüksek ve en ileri temsilcisi PKK’nin çağrısıyla “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” kuruldu. Bu gelişim süreci itibariyle HBDH, önce devrimlerimizin senkronik bozukluğuna sonra da devrimlerimiz arasındaki asimetriye, eşitsizliğe bir müdahaledir. Bu, devrimlerimizin emperyalist yayılmacılık ve oligarşik sömürü ve sömürgecilik karşısındaki zaaflarının, yetmezliklerinin aşılmasıdır. Kürt halkının Erdoğanseverlerin, Türkiye proletaryasının düzenseverlerin ellerinden kurtarılmasıdır. Birliği ve mücadeleyi zafere taşıyacak umut ve inancın sarsılmaz düzeyde inşasıdır. Kürdistan’da yükselen cesaret, atılım ve fedakârlık ruhunun esintisini metropollerdeki suni dengenin kırılmasına; metropolde yükselecek mücadelenin esintisini de Kürdistan’daki kararsız dengenin kırılmasına dönüştürecek bir maniveladır. Sömürücü ve sömürgeci oligarşinin Türkiye ve Kürdistan halkları üzerindeki egemenliği bu dengeler toplamıdır. Bu dengelerin kırılması devrimdir. Artık sıra devrimdedir!! HBDH devrim çağrısıdır.. 10 Sünni mezhepçilik dışındaki inançları sapkınlık saymayı ideolojik dayanağı sayan bir iktidara karşı Alevi halkların.. Cahilliği siyasal varlığının en vazgeçilmez temeli sayan ortaçağ artığı gerici bir iktidara karşı tüm aydınların ve aydınlık arayanların.. Enerjilerini ve toplum adına daha iyi bir gelecek arayışlarını kendi siyasal varlığının en büyük düşmanı sayan gerici, zorba ve yobaz bir iktidara karşı “kızlı erkekli” gençliğin.. Ortaçağ gericiliğini bir yaşam felsefesi ve egemenlik ideolojisi olarak bütün toplum hayatına egemen kılmaya çalışan toplum anlayışıyla modern toplumun tüm dinamiklerini kendine düşman sayan bir iktidara karşı laiklerin, kentli, eğitimli, modern bütün toplum güçlerinin.. …özgürlük ve kurtuluş bayrağıdır. Bu bayrak sadece bu günün gerici, sömürücü ve sömürgeci iktidarına değil, bu iktidarı ayakta tutan uluslararası ve yerel bütün tekelci kapitalist düzene karşı, bunların kışkırttıkları savaşlara karşı, bunların kurdukları faşist diktatörlüklere karşı başka bir dünyanın, başka bir HBDH; Ortadoğu’nun, başka bir Türkiye’nin ve başka Emek sömürücülüğünü madenlerden inşaat- bir Kürdistan’ın mümkün olduğunu haykıranlara binlerce iş cinayetine vardıracak kadar ların, bu başkalıklara umudu yükseltenlerin, bu azgınlaştırmayı ideolojik temelde “işin fıtratı” başkalıkları mümkün kılacakların bayrağıdır. sayan bir iktidara karşı proletaryanın.. Soykırımcı sömürgeciliği insanları diri diri yakıp, bebek, yaşlı, hamile demeden pervasızca katletmeye vardırmayı siyasal varlığının gereği olarak savunan bir iktidara karşı, Kürtlerin.. Her gün daha fazla yukarı.. Her gün bir başka mevzide.. Tecavüzü egemenlik ideolojisinin bir gereği olarak savunan bir iktidara karşı kadınların, çocukların.. Devrimci Karargah 11 AKP-IŞİD Faşizmi ve Çıkış Yolu Devrimci Komünarlar Partisi (DKP) nin de içinde yer aldığı Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) 12 Mart 2016 tarihinde kuruluşunu ilan etti. Geç kalmış olarak atılan bu adımın değerlendirmesi ve gelecekte oynayacağı rol kendi başına bir olgu olmaktan önce, girilen bu sert mücadele döanemindeki yeri ve yapması gereken görevler açısından ele alınacaktır. lar her zamankinden daha uygundur. Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri bölgedeki sürdürülemez eski statükoyu çökerttiler ancak, istedikleri türden „yeni“ bir düzen kuramadılar. Bu konuda kendi aralarında ve yerel gerici iktidarlarla, değişen dengelere bağlı olarak ittifaklar kadar keskin çelişkiler de yaşıyorlar. Batılı emperyalistlerle Erdoğan iktidarı, her iki tarafın isteği hilafına iplerin koptuğu noktaya doğru gidiyor. Rus uçağını düşürdükten sonra Rusya ile savaşın eşiğinden dönüldü. Bölgede cihatçı çeteler hariç Erdoğan iktidarının tek bir müttefiki kalmadı. Türkiye dünyadan dışlanmış vaziyette, dış politikada en zayıf dönemini yaşıyor. AKP ve Erdoğan kliği içerde iktidarını, kirli ve kanlı bir savaş çeteleri ittifakı üzerinden yürütüyor. AKP nin emrinde TSK, Kontrgerillacılar, Kürt halkına karşı yürüttükleri katliam üzerinden güç devşiriyorlar ve aynı zamanda ilk tökezlemede birbirlerinin boğazına sarılmak üzere fırsat kolluyorlar. ErTDH çok doğan Kürdisparçalıdır; bu tan’daki katliamgerçekliğe lara karşı çıkan rağmen, bir araya herkesi düşman gelmek, anlamlı ilan ederek savaşı bir güçler yelpazTürkiye tarafına esini bir araya geda taşıdı. Türkitirmek ve kalıcılık ye tarafında da kazandırmakta tüm muhalefeti hep zorlandık. düşman ilan etti. HBDH hem hareİçerde ve dışarketimizin farklı geda sürdürülen bu leneklerden gelen saldırgan politikesimlerini hem ka, düzenin belirli mevcut koşullarkesimlerinde ve da olabilecek en AKP içinde çatlakgeniş birlikteliği lar yarattı. Dışarsağlayabilmiştir. Başlangıç olarak hiçbir adım da olduğu gibi içerde de Erdoğan iktidarı sert herkesi kapsayamaz. Türkiye’de şovenizmin sürtüşmeler yaşıyor. Her yöne kılıç sallaması gücü biliniyor. Türkiye devrimci güçlerinin bir- gücünün değil zayıflığının; kan ve terör dışınbirlerine karşı ön yargıları da biliniyor, bunlar da iktidarını sürdüremeyeceğinin göstergesidir. aşılmış ve geniş bir birliktelik olabilecek en ile- Erdoğan için iktidarda kalmanın yegane yolu, ri zeminde ve devrim hedefi üzerinden sağla- içerde ve dışarda savaş ve faşist diktatörlüktür. nabilmiştir. Bölgemizin ve halklarımızın içinden geçtiği bu dönemde kuruluşun kendisi bile başlı -Ortadoğu’da yeni bir dönem açılıyor. başına devrimci bir eylemdir. Emperyalistler ve gerici, faşist bölge dik-AKP nin tek çaresi savaş ve faşist diktatörlükleri tüm Ortadoğu’yu kan gölüne çetatörlük virdiler. Etnik ve dini ayrımlar üzerinden, bir Halkların mücadelesinin yükselmesi için koşulbiçimde sürdürülen ortak yaşamı paramparça 13 ederek ülkeleri yüzlerce yıl geriye savurdular. Nasıl amansız bir gericiliğe/geriye savrulduğumuzu, Türk ve Kürt halkları dehşet içinde yaşıyorlar. Üstelik de bunlar 2016 yılında yaşanıyor. Bugün bölgemizde yaşananlar kader değildir ve kesinlikle emperyalistlerin ve gerici bölge egemenliklerinin eseridir. Bölgenin kadim halkları Araplar, Farslar, Türkler, Kürtler, Asuriler, Ermeniler vd.leri bu cehennemi yaratanların em peryalistler ve bölgenin gerici egemenlikleri olduğunu kavrıyor ve kurtuluşun yollarını her zamankinden daha fazla arıyor. Arap isyanları bu arayışın kitlesel olarak dışa vurumuydu. Ardından Rojava’da ortaya çıkan halk devriminin yeni bir model önermesi ve bunun dışındaki tüm alternatiflerin mevcut kan deryasını derinleştimekten başka bir çözüm yolu gösterememesi halkların daha çok Rojava’ya bakmasını getirmiştir. Bölge halkları kendi güçleri dışında başka hiç bir güvencelerinin olmadığını görüyor, hissediyorlar. Emperyalistlerin ve bölge gerici ulus devletlerinin yarattığı siyasal, yaşamsal, kültürel, ekonomik, ahlaki toplumsal durum sürdürülemez. Bu, Ortadoğu’da tarihsel olarak yeni bir durumun ve farklı bir dönemin başlangıcıdır. Artık Ortadoğu‘da yalnızca emperyalizmin ve bölge gericiliğinin borusu ötmüyor, bölge halkları henüz zayıf ama gerçek bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Rojava örneği şimdiden, sınırlı da olsa tarihsel olarak ırk, din, mezhep temelinde halen birbirinin kanını döken Kürt, Türkmen, Arap, Asuri, Çerkes, halklarından Sünni, Şii, Ortadoks, Ezidi inançtan toplulukları etrafında birleştirmiştir. Yeni olan budur ve mevcut çıkışsızlıkta tek alternatif de budur. katil sürüleri devşiriyor. Bu savaş artık sınırlara sığmıyor ve sınırlardan taşmıştır. Halklar için zaten metazori olan, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerin „güvenlik duvarı“ ulusal sınırlar, kendiğinden keenlem yekun olmuştur. Bizim savaşımızın da mevcut durumda ağırlıklı alanı hala TC sınırları olsa da, bölge halklarının ortak kurtuluşu için mücadele giderek öne çıkacaktır. -HBDH AKP faşizmini yıkmak için kurulmuştur. Bu gerçeklik üzerinden bir araya gelen partilerimiz geçici güç birliklerinin ötesinde, demokratik devrimi gerçekleştirmek için halk iktidarını hedefleyen cephesel bir birlik kurmuştur. Partilerimiz arasında birliğimizin program ve hedefleri üzerinde farklı değerlendirmeler mevcuttur. Ayrı partiler olarak bir çok konuda farklı görüşlerimiz olmasından doğal bir durum olamaz ve birliğimiz kendi içinde farklılıkları devrimci eleştiri temelinde çözmeyi esas almaktadır. HBDH, hedefine tüm dayanaklarıyla birlikte AKP faşizmini yıkmayı koymuştur. HBDH içinde ve dışımızdaki devrimci güçler arasında AKP iktidarının hedeflenmesinin yetersizliği ileri sürülmektedir. Bu konu elbette tartışılabilir ve tartışılacaktır. Bizce, tersine bu düşman cepheyi daraltan ve somut hedef haline getiren devrimci bir taktiktir ve bu hedefe devrimci şiddetle vuran güçler kaçınılmaz olarak tüm düzen kurumlarını karşısında bulacaktır. Bugünkü siyasal koşullarda kim AKP‘ye güçlü darbeler indirirse düzene darbe vurmuş olur; ve tersine olarak, AKP cidBölgede emperyalist savaş, içerde iç savaş di anlamda devrimci bir halk gücüyle zorlandığı ve egemen faşist klikler arasındaki çatışmalar oranda sistem ve devlet AKP etrafında keçözümsüz bir kaos ortamı yaratmıştır. Bu koşullar netlenir. Türkiye burjuvazisi ve devletinin gerici Türkiye’de dahil Ortadoğu’da devrimci bir durum ve faşist siyasal odağı bugün AKP iktidarı ve yaratmıştır. Kitaplardaki klasik tanıma tam uy- etrafında toplanan düzen güçleridir. Türkiye burmayabilir, bölge halklarının örgütlülüğü ve bilinç juvazisi ve devleti, devrimci halk güçlerinin AKP durumu henüz tam hazır olmasa da egemenlerin iktidarını ciddi oranda zorladığını gördüklerinde yarattığı ağır çözümsüzlük hızla halkların ortak at değiştirerek, halkı düzen içi alternatiflere çekdirenişine evrilebilir. HBDH bu zeminde vücut meye çalışabilirler. Mücadelemizin hangi biçimbulmuştur, kuruluş alanı ve ana karargahı da leri alacağı ve hangi aşamalardan geçeceği yükOrtadoğu’nun tek özgürlük alanı olan Medya selteceğimiz devrimci savaştaki yaratıcılığımıza ve etrafımıza toplayacağımz kuvvetlere bağlı Savunma Alanları dır. olacaktır. Her koşulda bugün AKP‘ye sert darbelTayyip’in emrindeki TC devleti, yalnız Türkier vurarak anlamlı bir güç biriktirenler AKP sonye’de yaşayanlara değil tüm bölge halklarına rasına en güçü olarak gireceklerdir. karşı, tüm bölge gericilikleri ve halk düşmanı AKP tüm muhalefete karşı stratejik, bütünlüklü yeni dinci faşistlerle iç içe geçmiştir. Sınırların ve eş zamanlı topyekun bir atağa kalktı. Kürt dışına kuvvet gönderiyor ve sınırlar dışından 14 düşmanlığı ve devlet savunusu üzerinden geleneksel gericiliğin ve şovenizmin bütün biçimle rini arkasında toplayarak Kürtlerle savaşı derinleştiriyor. Türkiye’deki muhalefete hazır olmadığı bir savaşı dayatıyor. Genel sol muhalefet bırakın bu azgın saldırılara karşı pratik tavır geliştirmeyi, düşüncede dahi savaş fikrine yakın değil. Tayyip her başkaldıranın kafasını ezerim diyor ve eziyor. Biraz daha ileri gitmek isteyeni kurşunluyor. Yasal gösterileri bombalıyor, şehirleri tank ve top ateşine tutuyor; buna karşılık “sol tarafta” devrimci savaş fikri yer yer ürkütücü bir etki yaratıyor… HBDH’i kendi mücadele tarzını bu gerçekler üzerinden kuruyor. AKP ve etrafında topladığı faşist odağın ancak halkın devrimci silahlı mücadelesiyle durdurulabileceğine inanıyor. Kimseyi hakir görmeden genel solu ve halkı bu fikre ve eyleme ikna etmeyi hedefliyor. Türkiye’de devrimci sol hareketin ezici çoğunluğu gidişin bir faşist diktatörlüğe doğru olduğu konusunda birleşiyor. Hatta liberaller bile AKP faşizmine karşı direnişten söz ediyor. HBDH, AKP diktatörlüğünü yıkmak için kurulmuştur. Faşizme karşı nasıl mücadele edilirse, dünyada ve bizim ülkemizde faşizm nasıl inine gönderildiyse aynı biçimde mücadele edeceğiz. Faşizm hiçbir biçimde rica minnetle, beyaz bayraklar ve barış haykırışlarıyla durdurulamaz. Halk kitlelerini örgütleyip, teçhizatlanlandırıp bu azgın ve kanlı faşist sürülere karşı anladıkları dilde konuşacağız, devrimci zor uygulayacağız. Ankara katliamının şokundan henüz çıkamamış olsa da, Türkiye tarafı kesinlikle yekvücut bu katliamcı cellatların arkasından gitmeyecektir. Kürtlere karşı Türkiye tek vücut değildir; AKP’nin dayattığı düzende bir arada yaşayamayacak birbirine düşman iki ayrı Türkiye vardır. Bu savaşta AKP ve devletin yumuşak karnı Türkiye tarafıdır, güçlerimizi ve stratejik önceliğimizi bu zayıf yan üzerine toplayarak, buradan sert darbeler vurmak üzere hazırlanmalıyız. Onlar savaşı etnik, din ve mezhep temelinde derinleştirerek güç topluyorsa, HBDH de savaşı adım adım işçilerin, emek çilerin ve tüm ezilenlerin savaşına döndürmeyi hedeflemelidir. Faşizme, ırkçılığa, katliamlara karşı yaşamı savunanları ve tüm halk güçlerini geniş bir direniş cephesinde birleştirmeyi hedeflemelidir. Savaşlar, temel toplumsal ve sınıfsal çelişkileri bir dönem geri itse de ortadan kaldıramaz, tersine daha da ağırlaştırır. Bir dönem rüzgar bu yandan eser, sonra nesnel gerçekler işlemeye devam eder ve acımasız sınıfsal-toplumsal çelişkiler devreye girer. Geçtiğimiz günlerde Artvin’de bir şehrin kararlı direnişi faşist iktidarı geri adım atmak zorunda bırakmıştır. Aynı günlerde Bursa metal işçilerinin direnişi patlak vermiştir. Bir çok alanda benzeri çelişkiler kaçınılmaz patlayacaktır. Birliğimiz bu mücadeleleri dikkatle izlemeli, izlemekten öteye kitlesel direnişlere öncülük etmek için hazırlıklarını tamamlamalıdır. Bunun için tüm birlik bileşenleri, tüm alanlardaki İçinde bulunulan dönem de, durum da çok cid- güçlerini ortaklık ve birlikte mücadele temelinde didir. Kahredici eşitsizlikte sert bir savaşla karşı eğiterek hayatın her alanında bir araya gelmeye karşıyayız. AKP faşizmi ezici fiziki kuvvetlerle hazır hale getirmelidir. ve dev devlet olanaklarını arkasına alarak halka Birliğimiz bir dönem devrimci zoru öne alacaksaldırıyor. Bu şartlarda önce sınırlı gücümüzle tır, ama yanlızca bu alana daralamaz. Birliğimiz, saldırılara direnmeyi, karşı ataklar geliştirmeyi siyasal partilerin siyasal devrimi amaçlayan ittive giderek ona darbeler vurmayı başarmak zo- fakıdır. Yasadışı ve şiddet içeren konum ve tarz rundayız. Buraya varabilmek için somut koşul- ile meşru alan ve kitle siyasetini ustaca birleştirelara uygun, iç ve dış dengeleri hesaplayan bir bilmelidir. Devrimci zor öne çıkacaktır ve savaş stratejik hat ve bu stratejiyi tamamlayan doğru siyasal alanı belirler hale gelecektir; ama her taktik adımları planlayabilmeliyiz. şeye rağmen siyaset, toplumsal alandan kurulmak zorundadır. Devrimci savaşa ve savaş siyasetine toplumun geniş kesimlerinin ikna edilmesi -Irk ve mezhepçiliğe karşı emekçilerin başarı için belirleyicidir. birliği. Başarı her zaman, nesnel gerçekler ve somut koşulların doğru tahlili temelinde siyasetin AKP ve devlet savaşı Kürtleştirip-Türkleştirmek doğru bir stratejik hedefe oturmasına bağlıdır. için elinden geleni yapıyor. Buna zorunlu zira, Klasik savaş sanatı kitaplarında yazar; en başTürkçü-İslamcı kaynaşması üzerinden Türkiye ta düşmanın net-somut olarak belirlenmesi, tarafını katı bir muhafazakarlığın, koyu bir dinsel düşman cephenin olabilecek en dar sınırlara sünni bağnazlığının esaretine sokuyor. 10 Ekim itilmesi, ittifaklarının bozulması, kararsız kesim15 lerin tereddütlerinin derinleştirilmesi, dost güçlerin ve tarafsız kesimlerin büyütülmesi yönünde politikalarla kendi cephemizi en geniş ittifaklar üzerine inşa etmek ve birleşebilecek tüm muhalefeti ortak düşmana karşı bir cephede birleştirebilmek doğru bir politikanın vazgeçilmezleridir: Güncel olarak bu hedef faşist AKP iktidarı ve tüm dayanaklarıdır; bütün imkanlar bu hedefe yönelmeli, birleşebilecek bütün güçler bu hedefe karşı birleştirilmelidir. terkedilmesi anlamına gelmez. Tersine, yasal meşru mücadele çok daha fazla önem kazanmıştır ve kararlılıkla yürütülmelidir. Başka boyutlarda süren tüm mücadelelerin sonuçları açık mücadele meydanlarında kazanımlara ve güce dönüştürülecektir. Sorun bu alanda da siyasal hedefin doğru seçilmesi ve kitlelerin “havanda su dövüyoruz” ve “yapılacaklar boş” mantığına sürüklenmesini engelleyerek, doğru taktiklerle yürütülmesidir. -Ara dönem kapanmıştır. Hemen tüm muhalif güçlerin üzerinde anlaştığı bir gerçeklik var. Halka karşı kanlı bir saldırı var ve eğer halk engellemezse kanlı bir faşist diktatörlüğe geçilecek. O zaman arada kalmanın mümkün olmadığı bir döneme girmişiz demektir. “Diktatörlüğe karşı direniş zorunlu” deniliyorsa, bu devrimci savaşçılarla, devrimci savaşla ve devrimci zorla olur. HBDH, mücadelenin bu cephesini omuzluyor. Bu alanın dışında ve diğer yöntemlerle mücadele sürdüren tüm güçleri kendi gücümüz, ittifak yaptığımız yoldaşlarımız olarak görüyoruz. -Aktif çoğunluk devrimden yanadır. HBDH, dışındaki tüm devrimci ve muhalif güçleri dost ve müttefik olarak kabul ediyor. Düşmanlık boyutuna varan devlet ağzıyla yapılan saldırılar dışında kendisine yapılacak tüm eleştirilerden öğrenmeyi esas alıyor. Değişik birleşik mücadele denemelerine rağmen devrimci ve sol muhalefet güçleri hala çok dağınıktır, ortak strateji ve hedeflerden yoksundur. Bu durum AKP faşizminin işini kolaylaştırdığı gibi halk güçlerini de demoralize etmektedir. Mücadelede kararlı olan herkes bu olumsuz durumun aşılması için çaba göstermek ve somut öneriler geliştirmek zorundadır. Parçalı halimize rağmen ortak bir koordinasyon kendiliğinden bile kurulabilir. Her şeye rağmen Mücadelenin başarısının, hedefin somut belirlenmesiyle bağı direkttir. Açık, meşru mücadele bu parçalı halimizle de hayatın içinde her alanyürüten muhalefetin kavramadığı bir gerçek var. da ve herkes kendi tarzında vurarak düşmanı Türkiye’yi faşist saray cuntası yönetiyor, başkan- kuşatabilir, parçalı halimizi avantaja çevirebiliriz. lık sistemi fiilen kurulmuştur. Geniş muhalefet Hedeflerimizi ortaklaştırır ve netleştirirsek, ortak güçleri hedeflerine, Erdoğan’ın başkanlığını ön- koordinasyon kendiliğinden savaş içinde kurulur. lemeyi koymuş durumda. Fakat bu hedef şim- Devrimci sol güçler ve tüm muhalefetsahasında, diden kadük olmuş durumdadır: Kurulmuş ve egosantrik laf cambazı bazı kesimler dışında, fiilen oluşmuş bir durum engelenemez. Siyasette ezici çoğunluk kendi beyanlarıyla Tayyip dikboşluğa düşmek böyle bir durumdur. Mücadele- tatörlüğünün yıkılmasını stratejik öncelik olarak nin bu zeminlerde kabul edilerek bu zeminlerde ilan etmiştir. Bu, bütün programları ortak kesen tutulmaya çalışılması faşist kliğin tam istediği du- tespit olmanın ötesinde ve daha önemli olarak rumdur. Bu zeminlerde girilecek her çatışmadan, Türk ve Kürt halklarımızın ezici çoğunluğunun her koşulda kendisinin kazandığı ve kazanacağı talebidir. Burası çok önemlidir ve politik olarak açıktır. Muhalefetin boyun eğerek uymasını zorladığı faşist yasalara kendisi asla uymuyor ve dayanacağımız asıl mevzimizdir. HBDH’nin kaybettiğinde yasayı, anayasayı, sandığı vb. kuruluş amacı halklarımızın arzusunu politik tekmelemekten çekinmiyor. Mevcut yasallık tam ve örgütsel bir güce dönüştürmektir. Hiç teredbir faşist kapan durumunda; eğer kırılmazsa tüm dütsüz halk çoğunluğunun özlemleri ve giderek halkın ve devrimcilerin enerjisini söndüren bir gücü arkamızdadır. AKP’nin yüzde elli oy alması, gerçekliktir. Tüm muhalefet güçleri ve halk için sadece iflah olmaz kötümserleri, politik miyopbu kapanı kıracak tek doğru hedef ve slogan; ları ve bu kirli düzene iman etmişleri aldatabilir. faşist saray diktatörlüğünün tüm dayanaklarıyla Faşist AKP iktidarı bir yana, en demokratik olduğunu iddia eden burjuva ülkelerinde de halkın yıkılmasıdır. Bu gerçeklik tüm yasal zeminlerin artık bittiği ve çoğunluğu verilen oylara bakılarak anlaşılamaz. boşa düştüğü, bu alanların faşizme ve gericiliğe Toplumsal mücadelelerin tarihinden biliyoruz ki, 16 halkın çoğunluğu basit nicel toplamlarla ölçülemez; çoğunluk demek, aktif politik kesimlerin çoğunluğu demektir ve kesin kavganın sonucunu bu topluluklar belirler. Halklarımız yalnız AKP’den değil, bu sistemin ahlakından, talancılığından, hırsızlığından, düşkünlüğünden bıkmıştır. Sultasından, tehditlerden, şantajcılığından usanmıştır. İkinci sınıf, parya muamelesi görmek canına tak etmiştir. Bir zamanlar güvendiği devlet ve düzen kurumları, birimleri, kadrolarıyla dinci faşist Erdoğan diktatörlüğünün emrine girmiştir. Bu durum devlete ve düzene pamuk ipliğiyle bağlı son güven kırıntılarını da koparıp atmıştır. Büyük çoğunluğun bu düzende güvenebileceği hiçbir kurum, kuruluş kalmamıştır. Bu gerçekler ışığında hiç tereddütsüz halkın çoğunluğu arkamızdadır diyoruz ve bundan dolayı başarmak için her zamankinden daha güçlüyüz.Türkiye ve Kürdistan mücadele tarihindeki en büyük devrim olanaklarının önümüze açıldığı bir dönemdeyiz. Halkın düzende güvenebileceği hiçbir kurumun kalmaması muazzam bir güçtür ve biz devrim için her zamankinden daha güçlüyüz. Halkın çoğunluğuyla, “mevcut iktidar gitsin” temelinde ortaklık kurmuşsak bu büyük bir güçtür ve devrim koşulları bu gerçeklikten dolayı her zamankinden daha yakıcıdır. Bu tablo devrimci durum demek değildir, devrimci durum için ve öncülük iddiasındaki tüm devrimci güçler için büyük olanaklar demektir. Değerlendiremezsek bu bizler için ağır bir suçtur. Bu dönemi de ciğeri beş para etmez burjuva politikacılarına kaptırmak halka karşı işlenecek en büyük suçtur. -Krize devrim cevabı: HBDH Tarihsel olarak büyük alt üst oluş dönemleri, siyasetler ve örgütlü güçler için sıçrayış momentleri yaratırlar. Bizim tarihimizde devrimci hareketin önüne büyük olanaklar çıkmıştır. Her defasında devrime cesaret eden bir stratejik feraset geliştiremediğimiz için burjuvazi üstün gelmiştir. 12 Mart saldırısı, aynı zamanda bir direniş ve hesaplaşma ile ve devrimci güçlerin kanlı biçimde ezilmesiyle sonuçlanmıştır. De-niz, Mahir ve İbrahim ile semboleşen 71 devrimci direnişçilerinin kendilerini halkın davasına feda edişleri, büyük bir halk uyanışına ve siyasallaşmasına dönüşmüştür. Bu büyük halk uyanışını devrimciler değerlendiremeyerek düzene 17 teslim etti. 1973’de Türkiye’de siyasal bir deprem yaşandı, dağ taş halkçı Ecevit demogojisinin arkasına aktı. TDH kanıyla, canıyla yarattığı bu büyük potansiyeli acemiliğiyle, yetersizliğiyle asıl olarak da demogojik solculuğu aşamadığı ve devrimciliğin hakkını veremediği için, kendi elleriyle burjuvaziye hediye etmiştir. Aynı yetersizlik 12 Eylül sonrasında da yaşanmıştır. 12 Eylül zulmünden bıkan kitleler gene devrimcilerin alternatif olamamaları dolayısıyla, kurtarıcı olarak kaşarlanmış burjuva politikacısı ve faşizmin işbirlikçisi Demirel ile onun yedek lastiği durumundaki İnönü’ye sarılmıştır. Aynı şey 2000’lerde tekrar etmiş, Kürt özgürlük mücadelesinin allak bullak ettiği geleneksel egemen güçler ve odakların çökmesi sonucu ortaya çıkan boşluğu AKP sahtekarlığı doldurmuştur. Bütün bu momentler, devrimcilerin yetersizliği; daha açıkçası devrimci olamaması sonucu burjuvaziye terkedilen büyük devrim olanaklarıdır. HDBH bir daha aynı hataya düşmeden önümüze açılan bu büyük olanakları devrimle tamamlamak için vardır. -Birleşirsek başarabiliriz. Türkiye’deki tüm devrimci ve demokratik güçlere çağrımızdır; HDBH’nin mücadelesi sizlerin mücadelesidir. Mevcut durumu faşizme gidiş olarak, iç savaş olarak, topyekün diktatörlük olarak değerlendiren tüm güçler; HBDH sizlerle aynı düşünüyor ve bu tehdidi önlemek için mücadele ediyor. Gelen faşist diktatörlükse ve bunu söyleyenler kendi tespitlerinde tutarlı iseler çok ciddi olmak ve derhal bütün güçleri birleştirerek en geniş mücadele cephesini kurmak üzere harekete geçmek zorundalar. Bu gerçeklerden dolayı diyoruz ki, güçlerimizi birleştirmenin ve ortak mücadelemizin önünde hiçbir engel yoktur. Faşizme karşı mücadelede izlenecek hat konusunda farklılıklarımızın olması normaldir. Bu konularda tüm devrimci ve anti-faşist güçler önünde yürütülecek açık bir tartışma çok geliştirici ve faydalı olacaktır. Gene HBDH’nin stratejik ve programatik hedefleriyle veya yöntem ve mücadele tarzı ile farklı düşünenlerle de mücadelemiz ortaktır. Bu gerçekler ışığında Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci güçler başta olmak üzere tüm muhalif demokrat kesimler, tüm anti-faşist güçler ve tek tek bireyler kadar herkes, bu katiller ve hırsızlar saltanatını yerle bir etmek için birleşmek zorundadır. Bazı dönemler zor dönemlerdir. Tabir uygunsa “kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsü” gibi zamanlardan geçiyoruz. Korkunç kaybedebilir, büyük kazanabiliriz. Kolay zafer yok, kimse kolay bir dönem olduğunu söylemiyor. Şimdiden yaşadıklarımıza bakarak, tahayyül dahi edemeyeceğimiz, normal insan aklının alamayacağı yırtıcılık ve zulümlerle karşılaşabiliriz. Bu bizim seçtiğimiz ve tercih ettiğimiz bir durum değil. Bu coğrafya ve bu toplumsallık kaderimiz başka bir seçim şansımız yok. Bu ülkeden başka istedikleri yerde yaşama olanakları olanlar vardır ama halklarımızın böyle bir lüksü yok. Halkın ve devrimcilerin tek kaderi, tek çaresi, tek seçeneği: AKP ve IŞİD zihniyetini iktidar yapan bu düzeni yerle bir edip, eşit ve özgür bir yaşamı kurmaya mecbur ve mahkumuz! Bu mücadelede başarı tesadüflere, şansa, beklenmedik gelişmelere bağlı değil; tamamen bizlere, devrimcilerin yaratıcılıkla görevlerini yapıp yapmamasına bağlı. Kolay başarı yok, kolay zaferi hiç kimse hayal etmiyor. Ancak yapılamaz değil, başarabiliriz. Büyük şairimizin sözleriyle: “Varılacak yere (ne yazık ki) kan içinde varılacaktır / Ve zafer hiç bir şeyi affetmeyecek biçimde tırmakla sökülüp kopartılacaktır”! Devrimci Komünarlar Partisi (DKP) leşmiştir. Ve daha iyisini nasıl yapabilirize cevap olarak ta daha da gündemleşecektir. ‘Halkların Birleşik Devrim Hareketi milyonların özlemidir’ 12 Mart 2016’de Kürdistan dağlarında 10 örgütün ilan ettiği Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin önemli bileşenlerinden biri de Maoist Komünist Partisi. Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’nın kurduğu TKP/ML geleneğinden olan Maoist Komünist Parti (MKP) 2002 yılında bu ismi aldı. Örgütlü silahlı kanadının adı Halk Kurtuluş Ordusu (HKO). Dersim, Tokat, Kastamonu, Giresun ve Ordu’da gerilla birlikleri bulunan MKP, kendisini Marksist, Leninist, Maoist, komünist bir örgüt olarak tanımlamakta. Birleşik mücadele hattının tarihsel ve stratejik önemi olduğunu belirten MKP temsilcisi Kinem Yıldız, yapılan birliğin yaratacağı sonuçların Kürdistan ve Türkiye’nin yanı sıra bölgesel etkide bulunacağını söylüyor. MKP temsilcisi ile Halkların Birleşik Devrimci Hareketi üzerine yaptığımız söyleşide de önemli tespitler var. Neden birleşik mücadele? Devrim mücadelesi yada onun bir parçası olan tek tek yada yerel mücadeleler sürekli birlik, eylem birliği, cephe, ittifak gibi politikaları ve bu noktada yürütülen tartışmaları dünden bugüne sürekli canlı tutmuştur. Devrim ile karşı devrim arasındaki mücadelede bu tartışmalar devrimci mücadelenin bir ihtiyacı olarak sürekli gündem19 Bu tartışma ve ihtiyaç keyfi bir şey değildir. Devrim isteyen, radikal değişiklik isteyen ve bu düzenin-sistemin değişmesini isteyen milyonların arzusu ve ihtiyacıdır. Ne varki milyonlar dağınıktır. Örgütsüzdür ya da politik hareketlerin-örgütlerin çevresindedir. İşte ihtiyaç buradan çıkmaktadır. Politik hareketleri ortak düşmana karşı bir araya getirmek dağınık olan kitleleri toparlamak, ve daha etkin ve güçlü bir mücadeleyle (aynı zamanda çok yönlü mücadeleyle) sonuç alıcı hamleler yapmak. Bu başarıldığı oranda Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketinin tek tek müfrezelerinin bu güne kadar yapmaya çalıştığı ama yetersiz kaldığı-başaramadığı şeye ulaşmak daha olanaklı ve mümkün olacaktır. -Maoist Komünist Partisi’nin birlik çalışmalarındaki çabaları şu ana kadar nasıldı? Bu açıdan baktığımızda Partimiz Maoist Komünist Partisi yıllardan beri birleşik mücadelenin, cephe siyasetinin stratejik önemine vurgu yapsa da ve bu noktada çeşitli girişimler ve pratik adımlar atılsa da deneyim-tecrübe anlamında olumlu, fakat sonuç alıcılığı açısından yetersiz kaldığını kabul etmektedir. Tarih açısından bakıldığında; İbrahim Kaypakkayaların, Mahir Çayanların, Deniz Gezmişlerin, Mazlum Doğanların pratik tutumları veridir. Yan yana gelip ortaklıklar oluşturmasalar da yaptıkları eylemler ve düşünsel yaklaşımları birleşik mücadelenin tohumlarını atar niteliktedir. Bundan dolayı devrimci hareketlerin hem teorik hem de pratik olarak üzerinde yükseldikleri zemin vardır hem de oldukça güçlüdür. Bugüne kadar elde edilen deneyim ve tecrübeyle ve de devrim ile karşı devrim arasındaki mücadelenin geldiği aşama ve aldığı boyut düşünüldüğünde bu zemin daha da güçlüdür. Belirtmek gerekir ki, devrim ile karşı devrim arasındaki mücadelede bir tutum-tavır geliştirirken ve ona yönelik siyaset belirlerken onları anlamsız kılmak olacaktır. gerçeğe yakın belirlemeler yapmak gerekmekLegal demokratik siyasetle devrim yapılamatedir. Ve bu önemlidir. Doğruya yakın tespitler yacağı mücadele tarihinin öğrettiği bir gerçektir. yapılmadığında, doğru siyasette belirlenemez ve Legal demokratik siyaset bazı iyileştirmeler, redoğru konumlanma da gerçekleştirilemez. Yeter- formlar elde edebilir fakat silahlı ve örgütlü cebersizlikleriyle, eksiklikleriyle ve olumlu yanlarıyla rut devlet ve sistemi yıkabilecek bir rolü yoktur. dünden bu güne kadar oluşturulan ortaklıkları, Ve buna göre konumlanmamıştır da. Hukuksaleylem birliklerini ve cephe girişimlerini böyle ele yasal çerçeve ve “resmiyeti” bu sınırlılığı anlatalıp değerlendirmek gerekiyor. Yani her olay ve maktadır. olgu ortaya çıkan ihtiyaç ve girişim kendi tarihLegal demokratik siyaset kendine alan bulduğu sel koşulları içinde ele alınmalıdır. Bu tarihsel oranda ihtiyacın bir bölümünü karşılamaktadır. gerçeklikten kopuk ele alınan belirlemeler ve bu Unutulmamalı ki ancak kendine alan bulduğunbelirlemelere denk düşen örgütlemelerin toplumda kendini ifade edebilmektedir. Ve yarın bu alan da bir karşılığı olmamaktadır. kapatıldığında-ortadan kaldırıldığında bu siyaset 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde ortaya alanı da eskisi gibi varolmayacaktır. 12 eylül gibi çıkan tablo da bu süreç için olumlu bir etki darbelerin yaşandığı ve koyu faşist gericilik yılyaptı mı? ları buna örnektir. Devrimci-sosyalist-yurtsever hareket uzun Burada şu soru sorulabilinir: Legal demokratik bir süredir hem kendi içinde hem de devrimci siyaset devrim mücadelesini sonuca ulaştıracak kamuoyu önünde birleşik mücadeleyi tartışmakta olanak-araç-yöntem ve biçimlerine sahip değilse ve genel çeğrılar yapmaktadır. Bu tartışmaların ve bunu kim yapacak? İşte, stratejik dediğimiz çağrıların bir sonucu olarak legal demokratik si- meselede burada. Bunu yapacak olanlar, sonuyasette önemli diyebileceğimiz adımlar da atıldı. ca gitmede hiçbir engel tanımayan, buna göre İçeriğine-yönelimine-hedeflerine vb. eleştirile- örgütlenmiş ve konumlanmış araçlar olmalıdır, rimiz olsa da ve çeşitli boyutlarıyla kamuoyuyla ki, esas kazanımlar elde etmek ve kazanılan paylaşsak ta önemli bir adım olduğunu vurgula- mevzileri korumak mümkün olsun. Bahsettiğimiz mak gerekiyor. Ki, Maoist hareket son süreçler- araçlar illegal temelde örgütlenmiş silahlı müde birleşik mücadelenin örülmesi ve genişleti- cadeleyi savunan ve yadsımayan devrimci parti lerek daha etkin olması perspektifiyle oluşan bu ve örgütlerdir. legal demokratik siyasetle ittifak yaparak 7 haziBirleşik mücadele ne gibi sonuçlar ortaya ran ve sonrasında da 1 kasım genel seçimlerine çıkaracak? katıldı. Buradan da görülüyor ki güçler arasında Partimiz devrim- sosyalizm mücadelesi gibi farklılıklar olsa da ortak noktalarda birleştiğinde büyük bir dinamizm ortaya çıkarabiliyor. Ve kitle- milyonları yakından ilgilendiren bir meselenin, lere güven veren adımları atabiliyor. O zaman bir partinin ve bu partinin etrafında örgütlenmiş bunu geliştirmemiz, ilerletmemiz ve sürekli hale militanlarla değil, partimizin etki alanı dışındagetirmemiz gerekmektedir.Bu, devrimci hareke- ki milyonlarında katılmasıyla olanaklı olduğunu savunmaktadır. Devrim kitlelerin eseridir. Partiletin önündeki zorunlu-stratejik bir görevdir. rin değil. Bizlerin düzen sınırları içine hapsedilPeki neden böylesi bir birlikteliğe ihtiyaç miş, düzen partilerinin peşlerine takılmış milduyuldu? yonları da yanımıza çekmemiz zorunludur. Ve Devrimci-sosyalist-yurtsever hareketin, le- devrimi yapacak olan kitlelerin devrimi sürdürgal demokratik siyasette geliştiriği birleşik mü- meleri de bir o kadar önemlidir. Biliyoruz ki, nasılcadele-ittifak politikası devrim mücadelesinin ki bugün devrim isteyen kitleler kendilerini politik bazı sorunlarına-çelişkilerine cevap olmakla bir örgüt-le ifade ediyorlarsa, yarın da kendilebirlikte bütünü karşısında yetersiz kalmaktadır. rini politik bir örgütle, fikirle ifade edeceklerdir. Bunun nedeni, kendisini sınırlayan hukuksal Yani bizim düşündüğümüz gibi düşünmeyecebağlayıcılığı, egemen sistem içindeki resmi- klerdir. O zaman onları kovacakmıyız? Hayır. yetidir. Bu açıdan legal demokratik siyasetten Kendi renkleriyle devrime katılmalı ve daha iyisidaha fazlasını beklemek anlamsız olacaktır. Ve i yapmak için devrimi ileri taşımak için kendisio görevi, yani daha fazlasını yapabilecek olan, ni devrim sonrası da örgütleyebilmeli- fikirlerini silahlı devrim mücadelesini esas alan devrim- savunabilmelidir. Biz buna Proletarya ve emekci-sosyalist-yurtsever hareketin elinden almak, çiler devleti/demokrasisi demekteyiz. Böylesi 20 bir devletle, böylesi bir demokrasiyle devrimi ilerletebiliriz. Bundandır ki, bugünden bu renkleri kabul etmek, birlikte çalışmak, ortak yürümeyi geliştirmek zorunlu. Birlikte mücadele etmeli, birlikte başarmalı, birlikte yürütmeli ve birlikte ilerlemeliyiz. programına dahil edilerek ve aktör olarak dizayn edilen AKP eliyle bir sürecin içine sokuldu. %99’u Müslüman olan bir toplumda, dini sürekli canlı tutarak yürütülen bu süreçte, egemenler arasındaki çelişkide öne çıkan ve ayak direyen kesimlere karşı Ergenekon, balyoz vb adı altınEsasımız şudur; devrimi hedefleme- da yürüttüğü tutuklamalar ve bu tutuklamalarla li-komünizme kilitlenmelidir. Burjuva devlet aygıtı birlikte “sivilleşme” propagandaları, darbelere zor gücüyle paramparça edilmelidir. Diyalektik karşı tepkisi olan kitlelerin olumlu yönde dikkatini ve tarihsel materyalist bilim ve komünizm ideo- çekerken, demokrasi mücadelesinin konularınlojisi esas alınmalı ve yol göstermelidir. Devrimi dan olan kürt sorunu,Alevilik sorunu,aydın-sanyapmada ve devrimin ilerletilmesinde kitleler atçılar sorunu gibi bir çok sorunun “çözüm” için seferber edilmelidir. Bu esaslar hedeflediğimiz oluşturduğu çalıştaylarda “demokratikleşme” argümanıyla geniş şekilde kitlelere sunuldu. Bunun proletarya ve emekçiler devletinin içeriğidir. Böyle bir perspektif bugün ele alındığında dışında AB’ye üyelik adı altında çıkarılan uyum birleşik mücadelenin önemi ve stratejik olarak yasaları avrupa’ya özenen aydınların ve kitlelerin desteğini aldı. Tüm bu ve benzeri adımlar en yeri daha iyi anlaşılır. geniş şekilde kamuoyuna sunulurken, hükümet Bugünün mücadele açısından önemi ve olan AKP, süreç içinde halk desteğinide ardına özelliği nedir? alarak iktidarlaşmada büyük olanaklar elde etti Bugün birleşik devrimci mücadele, genel ve rakiplerine karşı büyük bir üstünlük sağladı. devrimci mücadelenin gelişimi açısından Üstünlüğünü sağlamasında büyük etkenlerden muazaam derecede önemlidir. Bu bir slogan biri de “barış ve çözüm” adı altında Kürt Ulusal yada iyi niyet olarak algılanmamalıdır. Hareketiyle kurduğu ilişkidir. Bu, çatışmasız bir Türkiye-Kuzey kürdistanda ki devrim mücade- ortamın oluşmasına zemin sunarken, iktidarlaşlesi 12 mart ve ’80 öncesi sürecin sunduğu ola- ma da rakiplerine karşı daha güçlü hamleler yapnaklara benzer gelişmeleri devrimci harekete masına da fırsatlar sundu. “Demokratikleşme”, sunmaktadır. Hatırlanacağı üzere o süreçler “çözüm” vb argümanlarla büyük bir manipülasyon devrimci hareketlerin bastırılması, ezilmesi ve hamleside yürüttü. halk kitlelerinin sindirilmesiyle sonuçlandı. Ve Ne varki, dini argümanların ve dini ritüellerin candevrimci hareketler büyük darbeler aldı. Yenil- lı tutulması kendini laik olarak adlandıran toplugiye uğradı. Bugün, kitlelerin sürekli hale gelmiş mu karşı karşıya getiren bölünmeye götürdüğü kendiliğindenci büyük kabarışları olmasa da gibi, toplumun yaşam tarzına müdahaleyide günuygulanan anti demokratik-faşist uygulama- deme getirerek hoşnutsuzlukların artmasına zelar, devlet ve sistem içinde yaşanan çelişki ve min sundu. Bunun dışında tek başına hükümet tıkanmalar hem kitle hareketlerinin büyümesine olmanın ve tek başına yasa çıkarmanın avanzemin hazırlamakta hem de yaşanan bu çeliş- tajıyla ekonomik çıkarları doğrultusunda yasalar ki ve tıkanıklıklar devrimci hareketin ve devrim çıkararak uygulamaya soktu. Özelleştirme adı mücadelesinin gelişmesine büyük olanaklar sun- altında tüm Kamu İktisadi teşebbüslerini sermamaktadır. Devrimci hareket büyük bir çıkış ve yeye sattı. Kentsel dönüşüm adı altında sermasıçrama yaratabilir ve gidişatın devrimci hareketi yeye yeni rant kapıları açtı. Doğayı tahrip eden, olumsuz yönde etkileyecek bir rotaya evrilmes- coğrafyayı yaşanmaz hale getiren HES gibi proine karşılık bir duruş sergileyebilir. Ya dağınık du- jeleri zor kuvvetiyle uyguladı-uygulamaya devam rarak sürece müdahale etmeye çalışacak, bunda ediyor. Dindar gençlik yaratma hedefiyle eğitim da ne kadar başarılı olacağı belli değildir. Ya da müfredatlarını değiştirdi. Kadını eve ve kocasına güçlerini birleştirerek sürece müdahale etmede bağlayan, köleliğini meşrulaştıran uygulamaları etkili bir duruş sergileyecek. Başka seçenek yeni yeni yasalarla pekiştirdiği gibi, kadına yöneyoktur. lik şiddeti arttıran-teşfik eden yasal düzenlemeÖncesi olmakla birlikte, emperyalist-kapitalist leri-uygulamaları savundu. Vb vb. İşçi-emekçi ekonomi politikaların istemlerine yeterli düzey- kesime yönelik sömürüyü arttırdığı gibi çalışma de cevap veremeyen Faşist Türk Devleti, diğer güvenliğine yönelik işvereni koruyan düzenyarı sömürgeler gibi yeniden yapılandırılmanın lemeler yaptı. Köylü çiftçinin üretemez hale 21 gelmesine ve toprağını terkederek kentlere göç etmesine neden olan tarım politikalarını hayata geçirdi. Bu ve benzeri politikalar toplumun tüm kesimlerinde tepkilerin birikmesine ve sokağa yansımasına neden olurken, şiddet ve zoru kullanmakta eskileri aratmayan bir yönelimi sergilemekten geri durmadı. Hakkını arayan yada bu uygulama ve politikalara karşı çıkan kesimleri de “marjinal” vb tanımlarla teşhir etmeye ve demokratikleşme önünde ayak direyenler olarak lanse etmeye ve toplumu algı operasyonlarıyla bölmeye çalıştı. Ve gün geçtikçe de bunu boyutlandırarak-genişleterek yaptı-yapıyor. -AKP-Erdoğan iktidarının özellikleri ve HDBH’nin bu kliğe karşı mücadelesinin özellikleri neler? anlamına gelmeyeceği, aynı zamanda uyguladığı ekonomik-politika, yolsuzluk, adaletsizlik vb nedenlerden dolayı da kendilerinden ağır hesap sorulacağını da bilmektedirler. Bu gerçekler Erdoğan-AKP kliğini korkutmakta ve tedirgin etmektedir. Olanaklar olmasına rağmen 7 haziran sonrası Koalisyon yapma konusundaki oyalama tavırları ve bu süreçte azgın bir şekilde yürüttükleri faşist-katliamcı uygulamalar topluma “ben yoksam siz de yoksunuz” mesajıydı. Bu saldırılar eşliğinde korku cenderesine sokulan toplumla 1 kasım seçimlerine girmeyi hedefledi. Amacı, her yol ve yöntemi uygulayarak 1 kasım genel seçimlerinde tek başına hükümet olmak ve iktidarını pekiştirmek için kaldığı yerden devam etmektir. Devlet içindeki egemenlik savaşında Erdoğan-AKP kliği tek başına hükümet olmanın ve yasa çıkarmanın avantajıyla iktidar koltuğuna oturdu ve kendine rakip gördüğü tüm kesimleri tasfiye etmek, tasfiye edemediğinide baskı altında tutmak için burjuva yasalara meydan okurcasına pratik yönelime girdi. Burjuva siyaset alanında dahi kendisini, siyasetini-politikasını eleştiren her kesime baskı uyguladı, uygulamaya da devam ediyor. Toplumsal muhalefete karşı da en barbar baskı ve şiddeti de kullanmaktan geri durmamaktadır. Gelinen aşamada bunun dozajını arttırarak “ben bilirm, ben yaparım, siz de uyun” demektedir. 7 haziran öncesine kadar “barış-çözüm” adı altında oyaladığı kürt ulusuna ve hareketine 24 Temmuzdan sonra katliamlar eşliğinde saldırıya geçti. Bu anti-demokratik, dozu giderek artan faşizme karşı sesini yükselten aydın-akademisyenlere dahi tahammül edemeyerek hedef tahtasına oturttu. İşçi, emekçi, köylü, gençlik, kadın vb’leride bu saldırılardan nasibini alırken her türlü faşizan baskı uygulanyor. 1 Kasım seçimlerinde istediği sonuca ulaşmış görünüyor. Bu seçim sonuçları korku iklimine sokulan, terörize edilen ortamda toplumun istemeye istemeye verdiği oylardı. Yaşamdada karşılığı yoktur. 7 Haziran seçim sonuçları Erdoğan-AKP iktidarının aldığı desteğin gerçek göstergesidir ve bu destekle hükümet olmak imkansızdır. 1 kasım seçim sonuçları ise gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun farkında olan Erdoğan- AKP iktidarı, saldırılarını arttırarak toplumu cezallandırmakta, sindirmeye ve baskı altına almaya çalışarak faşist iktidarını baskı ikliminde kalıcılaştırmaya çalışmaktadır. Bu birinci nedendir. Tüm bu uygulama ve yönelimin dozu gittkçe arttırılan faşizmin, oluşturulmaya çalışılan daha koyu faşist diktanın bir nedeni vardır. Ve bu nedenler devrimci harekete Birleşik Mücadele için büyük bir zemin sunmaktadır. Dördüncü neden ise, Kürt Ulusal Hareketinin devrimci mücadelesinin esasta Kuzey Kürdistanda olmak üzere Rojava’da da faşist devleti içinden çıkılamaz bir sürece soktuğu, devletin kuzey kürdistandakontrolünü yitirdiği ve uluslararası alanda teşhir ettiğidir. Nedir bunlar; 7 Haziran genel seçimleri gösterdiki, Erdoğan-AKP iktidarı kitle desteğini kaybetmektedir ve kitlelerin hoşnutsuzluğu artmaktadır. Seçim sonuçlarına bakıldığında, AKP’nin tek başına hükümet kuracak desteği bulamadığı anlaşılıyor. İktidara yeni oturan ve iktidarını pekiştirmek isteyen Erdoğan-AKP kliği, iktidardan düşmenin yalnızca siyaset sahnesinden silinme İkinci neden, 7 haziran seçim sonuçları ve sonrasındaki gelişmeler de gösterdi ki, AKP iktidarı kendi içindeki bütünselliğini de yitirmekte ve zayıflamaktadır. Üçüncü neden ise, Erdoğan-AKP iktidarının dış politikada izlediği yolun emperyalistleri rahatsız ettiği ve çeşitli biçimlerde bunu dışa vurduğu gerçeğidir. Beşincisi ise; yaşam tarzından, barınma hakkına, mahallesinden nasıl düşüneceğine, inancından işine neyi-nasıl eleştireceğinden nasıl konuşacağına ve eğitimine kadar müdahaleyle karşı karşıya kalan kitlelerin hoşnutsuzluğunun giderek artması, Gezi-haziran başkaldırısı gibi ayaklanmaları hazırlayan tekçi faşist politikaların alttan alta öfke biriktiriyor olmasıdır. 22 Yani Erdoğan-AKP dönemlerini yaşıyor... iktidarı aslında zayıf Tüm bu nedenler yanyana geldiğinde iktidarının ilk yıllarında hem kitle desteği, hem kendi içinde daha bütün ve de emperyalistlerin her türlü desteğini alan Erdoğan-AKP kliği, bugün bu desteklerin zayıfladığını görmektedir. Bundandır ki saldırılarını arttırmakta ve faşizan uygulamaları Hitleri aratmayacak şekilde gündemleştirmektedir. Erdoğan-AKP iktidarı gerçek anlamda hükümet olamamıştır, en zayıf olduğu dönemi yaşamaktadır. Bu azgın saldırganlığı da zayıflığından ileri gelmektedir. Faşizmi iyice tırmandırarak iktidarını pekiştrmeye ve daha azgın bir faşist dikta oluşturmaya çalışan Erdoğan-AKP iktidarı karşısında bugün beklemek, hareketsiz kalmak, bu faşist iktidarın kendini toparlaması, yeniden kendisini tahkim etmesi için zaman kazanması ve daha azgın faşist bir diktanıninşaa edilmesi anlamına gelecektir. Diğer düzen partilerinden nitelik olarak bir farkı olmamakla birlikte faşizmi daha da derinleştirerek ve yaygınlaştırarak uygulamaya ve toplumu daha karanlık günler götürmeye çalışan Erdoğan-AKP iktidarı öne çıkan birincil hedef olarak toplumun büyük kesiminin haklı nefretini kazanmıştır. Bu nefreti bilinçli birtavıra, örgütlü bir harekete dönüştürmek devrimci-sosyalist ve yurtsever hareketin öteleyemeyeceği bir görevdir Ve bugün bu göreve sahip çıkmak ertelenemezdir. Faşizme, öne çıkan Erdoğan-AKP iktidarına karşı ortak bir cephe oluşturarak Birleşik Mücadele yürütmek bu saldırıları püskürtmek, daha da önemlisi geriletmek ve devrime giden yolun önünü açmak, Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarının istemi ve talebidir. Bizler bu talebe cevap olabilmeliyiz. Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin Kürdistan, Türkiye ve bölge halkları için önemi nedir? İşte bundandır ki, bizler oluşturulan Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni önemsiyoruz. Gelişmeler böylesi Birleşik Mücadeleyi önümüze görev olarak koyarken bunu eylem birlikleri düzeyinde ele alamazdık. Bu olanak ve ortaya çıkan fırsatları görememek ve mücadeleyi geriye çekmek olacaktı. Oysa bugün eylem birliklerinin ilerisinde bir adım atılması, daha ileri bir mücadele yürütülmesi, daha kapsamlı plan-program-hedef ve örgütlenme yaratılması gerekirdi ki, bizler de bunu yaptık. Bugünün ihtiyacı böylesi bir perspektife sahip bir örgütlenmedir. Hedeflediğimiz Birleşik Mücadelenin, devrimci mücadele için ön açıcı bir misyona sahip olduğunu belirtmeliyiz. Fazla yorum yapmaya, üzerinde çokça tartışma yürütmeye gerek yok. Gezi-Haziran başkaldırısıyla halk kitlelerinin verdiği mesaj öğreticidir. Birleşik mücadelenin eylem birlikleriyle güne cevap olamayacağını, daha ileri bir perspektif ve örgütlenmeyle cevap olunabilineceğini göstermiştir. Halkların Birleşik Devrimci Hareketi’nin kurulması önemli bir hamle. Peki bu hamle ile kısa, orta ve uzun vadede ne gibi sonuçlar ortaya çıkacak? Emperyalist-kapitalist paradigma ve onun bileşenleri olarak faşizm ve tüm gericiliklere karşı halk kitlelerinin tarihsel ve güncelde özlemle umut ettiği birleşik mücadele, somutta adımını attığımız Halkların Birleşik Devrim Hareketi, ezilen ve sömürülenler cephesinden devrimci-demokratik bir hamledir. Maoist Komünistler olarak, eylem birliklerine taktiksel ve günübirlik değil, stratejik ve uzun erimli bakmakta ve ele almaktayız. Stratejik birleşik mücadele ve devrimci savaş halkların çıkarınadır ve kitlelere hizmet etmektedir. Birleşik Mücadele bağlamında Halkların Birleşik Devrim Hareketi; gönüllü ve tamamen demokratik devrimci hukuk kuralları çerçevesinde pratikleşmiştir. Bu düzlemde bütün tekçiliğe ve ötekileştirmelere karşı olduğunu ısrarla belirtmektedir. Maoist Komünist Partisi(MKP) olarak, birleşik mücadele ve bu temelde oluşturulan tüm birlik platformlarınadoğru-yanlış temelinde yoldaşça ideolojik mücadele, bütün tecrübelerin karşılıklı paylaşılması, örgütsel-politik irade ve eylem birliği ve de sürekli olarak merkezi ilişkilerin devamı perspektifiyle yaklaşmaktayız. Ve inanıyoruz ki, ajitasyon ve propaganda da serbestlik, eylemde birlik anlayışıyla devrimci-demokratik mücadele ve savaşımızın seküler-komünal bir yaklaşımla nitel sıçrama ve ilerlemeyi de daha fazla geliştireceğiz. Sözün özü; kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Halkların Birleşik Devrim Hareketi ile şimdi çok daha güçlü ve düşmanlarımıza çok daha büyük, sarsıcı darbeler vuracak ve devrim yürüyüşümüzü ilerleteceğiz. 23 Maoist Komünist Partisi devrimci örgütlerin gerillalarını ve gerilla komutanlarını gördüğümüzde tarihi bir ana tanıklık edeceğimizi anlıyoruz. Birleşik Devrim Hareketimiz, ezilenlerin bir hesap sorma gücüdür Ve gerçekten de Türkiye ve Kürdistan devrim tarihinde o tarihi gelişmeyi ifade eden açıklamayı dinliyoruz. TKP/ML, PKK, THKP-C/MLSPB, MKP, TKEP-LENİNİST, TİKB, DKP, DEVRİMCİ KARARGAH ve MLKP’nin birlikte ilan ettiği Halkların Birleşik Devrim Hareketi ilan ediliyor. Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ne ayrıca Proleter Devrimciler Koordinasyonu katılım gösterirken Diriliş Hareketi adlı örgütün de toplantı süreçlerine katılarak birliğe katılmak üzere olumlu görüş beyan ettiği belirtiliyor. Yani Halkların Birleşik Devrim Hareketi daha fazle genişleyecek. Medya Savunma Alanları’ndayız. Türk orBu bileşim içinde yer alan örgütlerin temsilciledusunun kapsamlı hava saldırıları bütün yönleri ile devam etse de gerilla günlük yaşamını, ri ve savaşçıları ile sohbetler ediyoruz. MLKP, mücadele takvimini aksatmadan sürdürüyor. PKK, MKP ve THKP-C/MLSPB ile Devrimci Komünarlar Kış boyunca Türk Partisi temdevletinin “dağsilcileri ile dakileri bitirdik” özel olarak söyleminin, gerilla g ö r ü şme alanlarına gittiğiniz şansımız ilk anda büyük bir o l u y o r . yalan olduğunu Ya p t ı ğ ı m ı z görüyor ve anlıyorbu söyleşisunuz. erden birinGerillalar karıncisi. MLKP ca gibi sağa Te m s i l c i s i sola koşturuyor, Ferzad Can çalışıyor. Çünkü ile. gerilla Türk devMLKP Temletinin topyekün silcisi Ferzad savaş konseptine Can, Halkkarşı topyekün ların Birleşik Devrim Hareketi’nin ilanı, önemi ve direnişte kendisi üzerine düşen rolün farkında. Görüştüğümüz bütün gerilla komutanları, tanık misyonu hakkında sorularımızı yanıtlıyor. olduğumuz bütün anlarda gerillanın her zamanHBDH’nin gerçekleştiği koşullar itibariyle kinden daha fazla sürece hazırlıklı olduğunu siyasal süreçle ilgili değerlendirmenizi alabigörüyoruz. lir miyiz? Önümüzdeki sürece gerilla farklı yönleri ile de Öncelikle 12 Mart Gazi ayaklanmasının 21. hazırlıklı. Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’daki yıldönümünde Gazi şehitlerini, yine geride bıraksürecin sadece Kürtler için değil bölge halkları tığımız 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü için de devrimsel gelişmelere yol açabilecek dolayısıyla ulusal kurtuluş, özgürlük ve sosyaözellikte olduğunu Kürdistan dağlarında daha iyi lizm kavgasında şehit düşen kadın savaşçıları görebiliyoruz. saygıyla anarak sözlerime başlamak istiyorum. 12 Mart’ta Turkiyeli ve Kürdistani devrimci sosGerek Ortadoğu’da, gerekse de Kürdistan ve yalist örgütlerin oluşturduğu Halkların Birleşik Türkiye’de özel ve kritik bir süreçten geçiyoruz. Devrim Hareketi’nin ilanı anında tanık olduğu- Emperyalist savaş ve devrim koşulları görülmemuz tablo da bunun en güzel göstergesiydi. dik ölçüde yığılmaktadır. Emperyalistler ve işbirHPG ve YJA Star gerillarının yanında Türkiyeli likçisi gerici-faşist iktidarlar bölgemizi kan gölüne 25 çevirdiler; büyük insani yıkımlara, trajedilere, göçertmelere yol açtılar ve açmaya da devem ediyorlar. Bu koşullarda, Türk burjuva devleti giderek daha fazla kan ve zorbalık siyasetinden beslenmektedir. Başını Erdoğan’ın çektiği Saray çetesi, DAİŞ ve El Nusra çeteleriyle kol kola statüko bekçiliğine soyunmuş bulunuyorlar. Bu çeteler, açık ya da örtük biçimlerde Kürdistan, Türkiye, Suriye ve Irak coğrafyasında devrimci ve ilerici güçlere, Ezidi, Şii, Nusayri, Hristiyan inanışlarından halklara karşı kitle katliamlarına, soykırımlara başvuruyorlar. Onlar ayrı ayrı ya da birlikte korkuyu egemen kılarak, halkları teslim almaya çalışıyor ve bunu da üstünlük kurmanın başlıca bir yöntemi haline getiriyorlar. Ne var ki fena halde yanıldıklarını gördüler; yenildiler ve daha da alçalıyorlar. Sömürgeci faşist Türk burjuva devletine ve onunla ittifak halindeki DAİŞ benzeri çetelere ve bütün statükocolara en iyi yanıtı Rojava devrimi verdi, vermeye de devam ediyor. Rojava halklarının, Kürt halkının öncülüğünde geliştirdiği özgürlük ve zafer hamleleri, savaş ve devrim toprağına dönüşen Ortadoğu’da öne çıkan seçenek olmaya devam ediyor. Devrimci ve ilerici hareketin büyüyüp yaygınlaşmasının koşulları güçleniyor. Bölgemizde, Türkiye ve Kürdistan coğrafyalarında devrim her zamankinden daha güncel, daha yakıcı bir sorun haline gelmiştir. Büyük devrimci olanaklar ve tarihsel fırsatlarla yüzyüzeyiz. yükselterek ve birleşik mücadele konusundaki politikasını kararlılıkla sürdürerek ve daha fazla özneleşerek, bu döneme yanıt olma çabalarını kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Ve açıktır ki, bu büyük ve bölgesel devrimsel sürece yanıt olamamanın sorumluluğunu biz de taşıyoruz. Sürece yanıt olmada fedai devrimcilik tarzıyla kuşanan, eli kanlı faşist polis sürülerine devrimci eylemleriyle hesap soran ve üsleri kuşatıldığında son mermilerine kadar çatışarak şehit düşen FESK komutanlarımız Yeliz Erbay ve Şirin Öter yoldaşları da bu vesileyle anıyor ve devrimci anılarına bağlılık sözümüzü yineliyoruz. Bu değerli kadın komutan yoldaşlarımız eylemleriyle bir tarih yazdılar ve onlar bu yeni süreçte bizim zafer parolamız olacaktır. MLKP, AKP iktidarının temel politikalarını nasıl değerlendiriyor? 7 haziran seçimleri Erdoğan çetesi ve AKP iktidarı için bir yenilgiydi. Erdoğan ve AKP iktidarı, generaller kligiyle oluşturduğu yeni ittifak konseptine ve başta MİT-Polis-yargı gelmek üzere devletin diğer organlarındaki ağırlığına dayanarak, başta Kürt ulusal özgürlük devrimi olmak üzere ortaya çıkan büyük devrimci olanaklara ve gelişmeye karşı, Saray darbesiyle faşist rejimi yeniden biçimlendirme yoluna gitti. Anayasa fiilen rafa kaldırıldı. Parlamento iyice işlevsiz hale getirildi. Erdoğan çetesi, Saray darbesiyle, katliamlarla, ayları bulan sokağa çıkma yasaklarıyla, olağanüstü hallerle kendi yenilgili 2015 yılında yaşanan hangi gelişmeler bu sürecini tersine çevirerek, kitle hareketini geriletbirliği daha fazla zorunlu kıldı? meyi başarsa da, direnişi ezemedi. 7 Haziran’da Faşist inkarcı sömürgecilik, 20 Temmuz’dan demokratik siyaset zemininde kazanılan inisiyaitibaren PKK’ye, partimize ve emekçi sol hare- tif, ne yazık ki, yeniden Erdoğan çetesinin eline ketin kimi bölüklerine karşı ezme-irade kırma geçti. Ülkeyi artık faşist Saray cuntası yönetmekve halklarımızı teslim alma hedefli kapsamlı tedir. Şimdi ‘’Başkanlık Sistemi’’ ve ‘’Yeni Anayabir tasfiye planını uygulamaya soktu. Yeni ve- sa’’ teraneleriyle bu fiili durumu kurumsallaştırtopyekün bir saldırı ve imha konseptiyle sonuç mak, bu yeni durumu hukukileştirmek istiyorlar. almaya yöneldi. Mücadele koşulları her bakımMİT-DAİŞ koordinasyonuyla örgütlenen kitle dan daha da ağırlaştı. Ortalama devrimciliğin, katliamcılığı süreci, yeni biçimlerle ve ağırlaşarak hele hele varlığını dergi çevresi biçiminde veya sürüyor. Yüzbinlerce nüfuslu Cizre, Sur, Silopi, internet dünyasında sürdürme tarzının her Nüsaybin, İdil gibi kentler tank ve top atışlarıyhangi bir etkide bulunamayacağı açık bir irade la harabeye çevirildi. Kimyasal ve yanıcı gazlar çarpışması dönemindeyiz. Ve yine birleşik mü- yoğun olarak kullanıldı. ‘’Vahşet bodrumları’’yla cadele kararlılık ve iradesi sergileyemediği simgelenen kitlesel katliamlar ve göçertme ölçüde, kimi devrimci ve antifaşist grupların planları iç içe uygulandı. Bütün dünyanın göpolitik sahnenin seyircisi haline geleceği, etkile- zleri önünde direniş kalesi ilçelerde alenen Kürt ri altındaki kitlenin politik mücadele yeteneğinin halkımızı soykırımdan geçirdiler. Medya Savunçözülüp dağılacağı da bir gerçektir. Partimiz, ma Alanlarına hava saldırıları süreklileşti. Siyasi savaşımcılığını güçlendirerek, daha ileri konum- soykırım operasyonları artarak sürüyor. HDP’li lanmalara yürüyerek, örgütsel düzey ve niteliğini vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıy26 sa kapıda. Süreç daha baskıcı ve katliamcı bir faşizm yönünde ilerliyor. Faşist politik islamcı Erdoğan ve AKP iktidarının, rejimin bütün iç dengeleriyle oynaması, onun güçsüzlüğünün bir ifadesi olduğu gibi, rejimin bugün her zamankinden daha zayıf bir konuma geldiğinin de bir ifadesidir. Rejimin uluslararası ilişkileri her zamankinden daha fazla sorunlu hale gelmiştir. AKP iktidarı da bütün faşist cuntacılar gibi, katliamlarla ve devlet terörüyle ayakta durmaya çalışıyor. Bu süreç iyi değerlendirilirse, faşist rejimin çözülme ve yıkılma sürecini, devrimci çözüm yönünde hızlandırabiliriz. Katliamlı süreç yönetimine ve faşist devlet terörünün her alanda ve her düzeyde bu denli sistemli kılınmasına karşı asla geri çekilmeden, politik mücadeleyi büyüterek, direnişi yükselterek, kitleleri saflaştırarak, kendi otorite alanlarımızı yaratarak cevaplamak daha da yakıcılaşmıştır. -Kürdistan’daki özyönetim direnişleri…. Direnişin kalesi Cizre/Sur’lar, ezilenlere, yürünecek politik ve askeri hattı göstermiş; güç ve moral kaynağı olmuştur. Artık ‘’Özyönetim/ Özsavunma Direnişleri’’ hep yüksekte tutacağımız bir devrim bayrağıdır. Bu koşullarda politik askeri eylemler çok daha fazla önem kazanmıştır. Halklarımıza dayatılan korku cenderesini parçalamayı biz de kendi cephemizden, devrimci şiddetin dilinden yanıtlamaya devam edeceğiz. Ne var ki, politik askeri alanda birleşik kanalların yaratılmasının yakıcı bir görev olarak kendisini dayattığı da bir gerçektir. medyası hesap sorma kapsamındadır. Düşmana daha fazla ve çok daha etkili ve yaygın fiziki darbeler indirmek durumundayız. Kuzey Kürdistan’daki direniş ve başkaldırı simgeleri Cizre ve Sur gibi ilçelerde sömürgeciliği sınırlama içeriği taşıyan özyönetim-özsavunma hamlelerini bu vesileyle selamlıyor ve şehitlerini anıyoruz. Onların direnişleri bizim savaş ve zafer parolamız olacak ve mutlaka hesabını soracağız. Açıktır ki, bu deneylerden de öğrenerek devrimci şiddeti büyütme ve yayma göreviyle karşı karşıyayız. Partimizin birlik devrimi örneğinden de biliyoruz ki, Birleşik Devrim Hareketimiz politik askeri eylemleriyle sürece yanıt olduğu ölçüde, kendisini de aşan bir sinerji yaratacaktır. Birleşik Devrim Hareketimiz, ezilenlerin bir hesap sorma gücü olduğu kadar, bir özsavunma gücüdür de. Erdoğan ve çetesinden, AKP ve hükümetinden ve inkarcı sömürgeci faşist devletten ve onlar adına kirli katlimalara imza atanlardan birleşik devrimci şiddetimizle, öz savunmamızla hesap soracağız. Onlara yanıtımız, devrimci şiddetimizle olacak. HBDH’nin bir cephesel bir oluşum olduğunu söylediniz. Peki bir cephe örgütlenmesi olarak nasıl bir rol oynayacak? HBDH, devrimci parti, örgüt ve çevrelerin devrimci şiddet alanında kendilerini birleşik bir hareket olarak örgütlediği bir cephesel forum biçimidir. Alanı bellidir; politik askeri alan. HBDH kendisini burada var edecek ve bizzat birleşik eyleminin gücüyle kendi yolunu açacaktır. Politik askeri alanda bir güç/kuvvet açığa çıkaracak ve bu da Birleşik Devrimci Hareket bileşenlerini old-HBDH bu ihtiyacın bir ifadesi midir? uğu gibi, birleşik devrimimizin zafere ulaşmasının Evet, tam olarak öyle. Geçtiğimiz süreç, siyasi zeminini de güçlendirici bir rol oynayacaktır. Bu alanın yanı sıra, politik askeri alanda da cephe- bakımdan, dönemsel ihtiyaçların ötesinde stratesel adımların atılmasını gerektiriyordu. Örgütle- jik bir önem taşıdığı rahatlıkla söylenebilir. Katlirimiz politik askeri alanda da güç ve olanaklarını maları ve kapsamlaşarak/artarak süren sistemli birleştirmek, cepheleşmek durumundaydılar. Poli- devlet terörünü gögüslemede ve yanıtlamada, tik mücadelenin askeri olmayan biçimlerini tabi ki hesap sormada, halklarımızın adalet duygusubu dönemde çok daha yaygın ve etkili bir biçimde na cevap olmada Birleşik Devrim Hareketimiz kullanmak gerekiyor. Bunu her türlü tartışmanın önemli bir rol oynayacaktır. Devrimci hareketimizdışında tutuyoruz. Politik askeri biçimler bunun in, Türkiyeli ve Kürdistanlı bölüklerinin ezici bir yerine geçirilemez. Fakat aynı zamanda politik çoğunluğunun devrimci bir temelde bir araya geaskeri mücadele biçimlerinin daha fazla önem lerek, ortak düşmana karşı, ortak devrimci hedef kazandığı ve siyasi alana da yeni kanallar aça- ve amaçlar temelinde, birlik yanlarını öne çıkarcağı bir süreçten geçiyoruz. Grupsal ve kitlesel arak, iradeleşerek, politik askeri alanda cephdevrimci şiddetin alanı bu gün her zamankinden eleşmesi, Erdoğan ve AKP faşizmine, sömürgedaha fazla genişlemiştir. Devletin faşist milita- ci faşist diktatörlüğe karşı yeni ve birleşik bir rist güçleri ve AKP devrimci şiddetin baş hede- savaş ilanıdır. İlk ve en önemli adım başarıyla fleridir. Katliamlar ve özyönetim direnişleri süre- atıldı. Onu geliştirmek ise artık hepimizin görevi. cindeki alçaklıklarıyla silahsız bürokrasinden Başarmaya mahkum olduğumuzun bilincindeyiz. kimi unsurlar ve Sarayın faşist psikolojik savaş Birlikte direneceğiz, birlikte kazanacağız! 27 Birleşik Hareketin bir bileşeni olarak, bütün parti güçlerimizi, bu adımı güçlü bir şekilde sahiplenmeye, her alanda özneleşmeye çağırıyoruz. Ve yine, emekçi kadınları, gençleri, Kürt halkımızı, Eylül 1995 yılında, toplanan 1. Parti ve Birlik alevi halkımızı, Türk işçi ve emekçileri, bütün ezilenleri, bütün devrimcileri birleşik devrimci ce- Konferansı MLKP-K’ya TKP/ML Yeniden İnşa phemizi büyütmeye, omuz omuza mücadele et- Örgütü’nün katılmasıyla “Kuruluş” eki kaldırılarak MLKP ilan edildi. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da meye çağırıyoruz. örgütlü bulunan MLKP’nin, MLKP-Kürdistan olarak Kuzey Kürdistan’da faaliyet yürüten KürdMLKP’nin kısa tarihi: istan kolu... Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) 10 Eylül 1994’te kuruldu. 1994’te Türkiye Komünist İşçi Hareketi (TİKH) ve Türkiye Komünist Partisi Marksist Leninist Hareketi (TKP/ML Hareketi)’nin gerçekleştirdiği Birlik Kongresi’yle MLKP-K Kuruldu. Gençlik Örgütü Komünist Gençlik Örgütü (KKÖ) gençlik içerisinde, Komünist Kadınlar Örgütü de kadınlar arasında faalişet yürütmektedir. Aynı zamanda Fakirlerin ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri (FESK) olarak silahlı kanadı bulunmaktadır. 28 MLKP Iki cephede faşizme karşı, halklarımızın politik-pratik işbirliğini-ittifakını sağlayacak birleşik devrim cephesini örmekle görevliyiz yalist oyun kurucular, onların işbirlikçi-faşist kuklaları 20. yy.’ın başında uluslararası düzlemde kendi kurdukları statükoları ve cetvelle çizdikleri sınırları, yeniden çizmenin ve bölgemizi yeniden paylaşmanın kavgasına girişmişledir. Bütün bu gelişmeler ve emperyalist aktörler arası, çelişki ve çatışmalar 20-25 yıllık bir zaman aralığı içinde açığa çıktı. Bu temelde emperyalist güçler arası çelişki ve çatışmaların her geçen gün şiddetlendiği bir emperyalist yeniden paylaşım sürecinin kaotik ve dinamik süreci içerisindeyiz. Halklarımıza ise; emperyalist-kapitalist sistemin dışında kalınarak herhangi bir devrimin “Yeni tarihsel dönemde devrim ve karşı devrim, gerçekleşemeyeceği, gerçekleşse de ayakta şiddet ve karşı şiddet temelinde yeniden tasnif kalamayacağı illüzyonu dayatılmaktadır. Oroluyor ve yeniden konumlanıyor. Dinamik bir ta- tadoğu’da ve Arap coğrafyasında açığa çıkan ve rihsel anının içerisindeyiz. Uluslararası alanda, işbirlikçi-faşist Arap rejimlerini deviren halk ayakpolitik-askeri olarak müttefik-ittifak ilişkilerinin üç lanmalarını, Arap baharı diye manipüle ederek aşağı beş yukarı belirginleştiği fakat çok kaypak kendi lehlerine çevirdiler. ve zayıf bir zeminde ilerlediği açıktır. Herhangi bir emSosyalist blokun peryalist rakibin çöküşüyle birlikte, tarafı tutulmadığınABD ve post-moda ise; 1945 sondern ideologlar, rası, yeşil kuşakta “devrimler çağının” yetiştirdikleri ve Afkapandığını “proleganistan ve Çeçenitaryanın tarih sahnestan’da sosyalist sinden çekildiğini” blok’a karşı kontra uluslararası areolarak devşirdikleri, nada ve bölgesel ümmetçi Arap millidüzlemde ise diğer yetçisi DAIŞ çeteemperyalist rakiplelerini kullanmaktalar. rine, küresel yeni Bugün ise; emperdünya düzeninin imyalist rakipler arası paratoru olduğunu yeniden paylaşım ve 1. Körfez işgaliyle hegemonya savaşı, ve CNN’nin naklen Türkiye, Kürdistan yayınıyla ilan etti. ve Ortadoğu sathınFakat diğer emperda gözlerimizin yalist-kapitalist güç odakları hem 1990 öncesi önünde fiilen cereyan ediyor. kurulan statükoyu hem de ABD’nin uluslararası Bugün Rojava’ da gerçekleşen devrim, emperve bölgesel planda ilan ettiği hegemonyayı redyalist rakipler arası çelişkilerin, özgürlük hareketi detti. Fakat 11 eylül saldırı sonrası ABD tek yanlılık, üstünlük konseptine paralel genişletilmiş ve tarafından devrimci temelde değerlendirilişinin ve Kürt halkının devrimci iradesinin konuşturulbüyük Ortadoğu planını devreye soktu. masının sonucudur. Türk ve Arap işbirlikçi-faşist Irak’ın işgali ile birlikte diğer hegemonik aktör- rejimlerin desteklediği DAİŞ çeteleri, Rojava’dan ler yerel-bölgesel kuklaları vasıtasıyla kendileri- sökülüp atıldı ve devrim gerçekleşti. Böylece ni reaktife ederek, küresel dünyanın hegoman devrimler çağı, 21. yy.’ın başında Kürt halkının gücüne ve onun tek yanlılık üstünlük konseptine şahsında tecelli etti. karşı ataklara giriştiler. Hatta tetikçi taşeronlarını Rojava devrimiyle gerçekleşen ve Kobane vasatlaştırarak, bizzat sahaya inerek paylaşılan coğrafyaların yeniden paylaşılmasında hego- direnişiyle bölgesel ve uluslararası bir karakter manya savaşına tutuştular. Kısacası; emper- kazanan Enternasyonalist mücadelenin, poli29 tik-pratik zeminleri bölgesel ve küresel planda fiilen oluşmuştur. Zaten iki ülke devrimcileri Enternasyonalist birliği ve ittifakı fiilien pratik sahada gerçekleştirmişlerdir. Bu nedenle bizler; Türkiyeli, Kürdistanlı ve Ortadoğulu devrimciler olarak, halklarımızın birlik-ittifak çabalarını bölgesel planda ve diğer ülke devrimcilerinide içerecek kapsamda değerlendirmeliyiz. Rojava’ da sadece Kürt halkının devrimci iradesi değil, bütün Ortadoğu halklarının iradesi açığa çıkmıştır. Emperyalist güçler ve faşist sömürgeciler sadece iki ülke devrimini ve iki ülke halklarını hedeflemiyor, bütün Ortadoğu halklarını hedefliyor. Bütün bu tarihsel ve konjoktürel gelişmeler bir bölgesel devrimin zeminlerini, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar olgunlaştırmıştır. Bizlerin görevi bu tarihsel fırsatları iki cephede ve Ortadoğu sathında biraraya getirecek bir birlik çemberi oluşturmaktır.Diğer yandan, Türkiye ve Kürdistan devriminin stratejik hedefleri ve taktik yönelimleri farklıdır. İki ülke-iki devrim espirisi üzerinden atlamadan, kendi bulunduğumuz düzlemde kendi ülke ve halklarımızın somut ve güncel sorunları ekseninde devrim gündemli politik ve pratik ittifaklar kurmalıyız. Ülkemiz, Amerikan emperyalizminin “gizli sömürgesi” işgali altında bir ülkedir. Bakur Kürdistanı ise; faşist T.C devletinin “açık sömürgesi” işgali altındadır. Bu gerçekler iki ülke devrimcilerine, farklı görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bizler ülkemizde, emperyalizmi kovmakla ve işbirlikçi hainlerinin kurdukları zulüm çarkını kırmakla mükellefiz ve Enternasyonalist bir hareketiz. Bölgesel planda Ortadoğu devrim cephesinin bir parçasıyız. Biz Türkiye devrimini temel ve güncel bir görev olarak ele almayan, Türkiye devriminin temel gücü olarak örgütlenmeyen, Türkiye halkının mevcut düzenle çelişkilerini devrimci şiddet-zor temelinde çatışmaya dönüştürmeyen, bu tarihsel anın devrimci görev ve sorumluluklarının farkında olmayan, bu farkındalığın politik-askeri pratiğini geliştiremeyen ve her hangi bir cephesel birlik-ittifak halklarımızın ortak mücadelesini geliştiremez. T.C Oligarşisinin siyasi figüranı faşist AKP, çözüm diye adlandırdığı süreci 24 Temmuz’dan itibaren rafa kaldırarak, topyekun işgalci militarist güçlerini Bakur Kürdistanında devreye sokmuştur. Diğer yandan, Ortadoğu’daki yayılmacı politikalarını işbirlikçi faşist Arap yandaşlarıyla birlikte, Ortadoğu halklarına yönelik politik as- keri bir seçenek olarak güncellemiştir. Bütün bu nedenlerden dolayı bizler; Türkiye cephesinden işbirlikçi, finansçı tekellere karşı, emekçi halkımızın mücadelesini büyüttüğümüz oranda, Kürdistan devrimine ve emekçi halklarına karşı görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz. Bu tarihsel, konjonktürel ve politik-askeri gelişmeler çerçevesinde geçmişteki birlik ve ittifak ilişkilerini aşacak tarzda, devrimci zorun-şiddetin enstrümanlarını esas alarak emperyalizme ve sömürgeci faşist ortak düşmana karşı, devrim gündemli yeni bir birlik-ittifak ilişkisinin bakış açısını halklarımızın iradesini açığa çıkaracak temelde, faşizme karşı bütün devrimci, sosyalist ve demokratik güçleri seferber ederek halklarımızın gündemine sokmalıyız. Devrim ve karşı devrim sarmalının içine giren Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da artık kazanılacak bütün mevziler, halk savaşının şimdiye kadar edinilmiş bütün tecrübelerini devrimci zor-şiddet temelinde senkronize ederek, siyasi gerçekleri açıklayarak, düzen içi sol ve devrim cephesi ayrımını her adımda netleştirecek ve başarılar elde edecek bir ittifak penceresinin açılması objektif bir zorunluluktur. İki halkı ortak düşmana karşı bir araya getirecek meşru, militan ve radikal bir halklar cephesinin iç içe geçtiği bir birlik zemininin, yeniden kurgulanması ve bu birliğin pratikleştirilerek halklarımıza sunulması tarihsel görevimizdir. Bu çerçevede, mevcut olandan kopuşların ve arayışların her gün yenileriyle karşılaşacağız. Silahlı devrimci seçeneğin yeniden uç verdiği, ülkemizdeki samimi devrimci çevrelerin dikkatli ve temkinli bir duruş sergilediği, aynı zamanda bir beklenti içerisine girdiği güncel bir anın ödeviyle karşı karşıyayız. Bu temelde emperyalizme, sömürgeciliğe ve faşizme karşı halklarımızın iradesini açığa çıkaracak, düşman ve halklar saflaşmasını öncü vuruşlarla seçenek haline dönüştürecek birleşik devrim cephesini, politik-pratik düzlemde yeniden kurmanın ve işlevsel kılmanın tarihsel sorumluluğu omuzlarımızdadır. İşte, bu yüzden emperyalizme karşı bağımsızlık ve sömürgeciliğe karşı özgürlük için, iki cephede faşizme karşı, halklarımızın politik-pratik işbirliğini-ittifakını sağlayacak birleşik devrim cephesini örmekle görevliyiz ve güncel olan da budur. 30 THKP-C/MLSPB Devrimin gücünü büyütelim Yaşadığımız coğrafya ve Ortadoğu’daki karmaşık ve sarsıcı gelişmelerle birlikte ele alındığında HBDH, Türkiye, Kürdistan ve bölgede militan devrimci bir mevzilenme ve savaşım için önemli bir adımdır. Bölgede ve coğrafyamızdaki işçi sınıfı ve ezilen halkların önüne devrimci bir seçeneğin konulması açısından değerlidir. TİKB’li komünistler olarak, başka birçok faktörlerle birleşik iki stratejik nedenle HBDH içinde yeraldık: Bu stratejik nedenlerin başında, Türkiye ve Kürdistan’ın da bir parçası olduğu Ortadoğu bölgesinde yerleşik bütün düzen ve dengelerin yeniden şekillendiği tarihsel bir sürecin yaşanıyor oluşu geliyor. Bu yönüyle sorun (ve karşı karşıya olduğumuz sorumluluklar) sadece Kürt halkının statü elde etmesi, bununla birleşik olarak Türkiye cephesinde de mücadelenin yükseltilmesiyle sınırlı değil. Devrim ve sosyalizmin tek ülkede de zafere ulaşma olasılık ve olanaklarını reddetmemekle birlikte kapitalizmin dünya çapındaki hegemonyasına karşı çekim gücü yüksek, daha sağlam ve anlamlı sonuçlar elde edebilmek için en azından birleşik bölgesel bir devrim perspektifine sahip olan devrimci güçler, bu tarihsel altüst oluş sürecine seyirci kalamazlar. Sadece “uzaktan” öğüt ve vaaz vermekle, sadece genel bir devrim ve sosyalizm propagandası ve ajitasyonu yapmakla yetinemezler. Hangi bahanenin arkasına saklanırsa saklansın bu edilgenlik -ve iddiasızlıktarihin oluşumunu bir kenardan seyreden kendiliğindenliğin günümüzdeki en sinsi biçimidir. 40 yıla yaklaşan pratiği ve ödediği bedeller sonucu bugün bölgesel bir güç haline gelmiş 31 olan Kürt özgürlük hareketiyle Türkiye solunun bileşenleri olarak bugün aramızda oluşan bu birlikteliğin Türkiye ayağını oluşturan devrimci sol güçler olarak keşke bu kadar zayıf ve etkisiz olmasaydık da Balkanlar’dan İran’a, Kafkasya’dan Mısır’a bölgede ilişki kurulabilecek diğer bütün ilerici, devrimci, olduğu kadarıyla sosyalist güçleri kapsayan daha geniş bir birliktelik peşinde koşabilseydik. Gerçi bu konuda tren kaçmış, iş işten bütünüyle geçmiş değil. Oluşturduğumuz bu birliktelik, acil ve öncelikli olarak elbette Türkiye cephesindeki zayıflığın giderilmesini başa yazmakla birlikte hedeflemesi gereken yönelimlerden biri olarak bu perspektifi de yitirmemelidir. Bu oluşumda yeralmamızın belirleyici nedenlerinden ikincisi ise, birinci emperyalist paylaşım savaşı sonrası Ortadoğu’da büyük bir tarihsel haksızlığa uğrayan halkların başında gelen Kürtlerin, yüz yıl sonra kendi kaderlerini tayin hakkı kapsamında bir statü elde etme fırsatını yakalamış olmalarıdır. Bu sadece bölgedeki gelişmelerin nesnel bir sonucu olmayıp Kürt halkının özellikle de PKK -ve farklı parçalardaki müttefikleri- öncülüğünde yürüttükleri mücadelenin sağladığı tarihsel bir kazanımdır. Kürt halkının uğradığı tarihsel haksızlık ve bunun neden olduğu sonuçlar ortadayken, dünyanın ve bölgenin bugünkü koşullarında hala Kürtlerle yan yana gelmekten şu ya da bu bahaneyle uzak duran hiçbir hareket ve yaklaşım devrimci ve enternasyonalist olarak kabul edilemez. Devrimci bir güç ve eylem birliği olarak HBDH’nin öncelikli misyonu, “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” sloganını ete kemiğe büründürecek militan devrimci bir mücadele hattını Türkiye cephesinde pratikleştirmektir. Tarihsel-nesnel nedenleri olmakla birlikte batıdaki savaşımın bu denli zayıflığı, bileşeni olduğumuz Türkiye devrimci hareketi açısından hızla aşmamız-farklılaştırmamız gereken utanç verici bir durumdur. Bu birliktelik, bugün AKP-ordu ittifakında cisimleşen burjuva iktidar blokunun faşist rejimin yeniden tahkimi doğrultusunda tırmandırdığı kirli savaşa birlikte karşı koyma ve halkların birbirini boğazladığı gerici iç savaş tehlikesinin önünü almanın ötesine geçerek bu azgınlığın da temelinde yatan neoliberal kapitalizme karşı işçi ve emekçi kitlelere umut ve güven veren devrimci bir alternatifin temsilcisi olarak öne çıkmak zorundadır. Hitlerci bir faşist rejimin inşa edilmeye çalışıldığı iç savaş koşullarında işçilerin birliği, halkların kardeşliği bilincinin ancak ve ancak mücadelede ortaklaşmanın büyütülmesinden geçtiğini bilen herkes bu birlikteliğe güç katmalıdır. Arkasına aldığı tarihsel-toplumsal gericilik birikimiyle, ordu ve polisin yanı sıra, örgütlediği paramiliter gerici-faşist çeteleriyle karşı devrim, bu süreçte azımsanmayacak bir hazırlıkla yeralıyor. Bunların beslendikleri zemin olan toplumsal yapıdaki çürüme ve çözülme alabildiğince derin… Bunun karşısında ise -Gezi’de ve 7 Haziran’da da açığa çıktığı gibi- azımsanmayacak bir toplumsal tepki birikimi var. program ve militan pratiğin sahibi olarak çıkmayı başardığı ölçüde HBDH’nin önü açıktır. Biz komünistler olarak bu pratiğin geliştirilip genişletilmesine gücümüz oranında katkı sunacağımız gibi bu ittifakta somutlanan devrimci enternasyonalist ruhu ve kardeşleşme yönelimini özellikle işçi sınıfı ve sınıf hareketi içine taşıma yönünde özel bir çaba ve yoğunlaşma içine gireceğiz. Gezi direnişinde ölümsüzleşen Ethem yoldaşta simgeleşen Emeğin Yumruğu ve Ankara katliamında kaybettiğimiz Serdar yoldaşın ısrarcısı olduğu Kardeşlik Müfrezeleri gibi militan sınıf politikalarını içinde yeraldığımız HBDH’yle güncelleyip derinleştireceğiz. HBDH’nde somutlanan bu devrimci ittifakı, Ortadoğu’daki süreçlerin devrimci yönde gelişimi, işçi sınıfı ve ezilen halkların birleşik militan savaşımının büyütülmesi, devrim ve sosyalizm mücadelesinin önünün açılması açısından umut verici bir adım ve fırsat olarak görüyoruz. Bundan dolayı özellikle batıda devrimin gücünü hissettiren, iyi düşünülmüş etkili militan bir eylem hattının örülmesi ve ivedilikle hayata geçirilmesi şarttır. Çürüyen ve kendisiyle birlikte toplumu da çürüten kapitalizmin karşısına emeğin ve ezilen insanlığın çıkarlarını esas alan güven verici bir 32 Yaşasın Halkların Birleşik Devrim Hareketi!.. TİKB iktidarın kurulması birinci, temel ve ertelenemez bir görev haline gelir. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, eskilerin deyimiyle, adıyla müsemma, bir “Devrim Hareketi”dir. Yani, düzenin söküğünü, yırtığını yamayan; adalet, eşitlik, hak-hukuk peşinde koşan, böylece sorunun etrafında dolanıp duran reformist bir hareket değil, düzeni, sistemi bütün dayanaklarıyla yıkmayı amaçlayan, bunu birinci hedefi ve kuruluş amacı olarak kabul eden bir harekettir. HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ DEVRİMDE ZAFERİN MÜJDESİ Kuruluşunu ilan eden Halkların Birleşik Devrim Hareketi, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin temel eksiğini gidereceği umudunu şimdiden veriyor. Evet, “devrim” öncelikle bir yıkma hareketidir. Ama aynı zamanda birlikte bir kurma hareketidir de.. Eskiyi yıkan, burjuva egemenliği deviren bir hareket yıkılanın yerine emekçi halkların kanları ve canlarıyla koruyacakları bir iktidar koymak zorundadır. Bu, bir devrimci halk iktidarıdır; bir devrimci hükümettir. Bu olmadan, devrimci bir iktidar kurulmadan devrimin gerçek bir zaferinden söz edilemez. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, Haziran Halk Ayaklanmasının, 6-8 Ekim Serhıldanının ve bu gün sürmekte olan silahlı ayaklanmanın ortaya çıkardığı devrimin temel ihtiyacını karşılayacak, yani kitleleri mevcut iktidarı yıkmaya yönlendirecek ve devrimci iktidarın inşasında temel rol oynayacak bir merkez görevini yerine getirecek; getirmek zorunda olan bir odaktır. Nedir bu temel eksiklik? Önce şu somut gerçeğin altı çizilmeli: Türkiye ve Kürdistan’da bir devrim yaşanıyor. Devrim, doğal olarak tek bir hamle, tek bir kalkışma biöiminde değil, biz dizi patlamalar, ard arda gelen bir dizi çatışmalar, ayaklanmalari isyanlar biçiminde gelişiyor. Uzun bir zamandır objektif ve subjektif koşullarını olgunlaştıran birleşik devrim Haziran Halk Ayaklanması ve 6-8 Ekim Serhıldanıyla birlikte somut biçimler almaya başladı. Ne var ki, her iki ayaklanmada devrimin en zayıf noktası da ortaya çıktı: Devrimin bir yönetim merkezi, bir karargahı, ayaklanan kitleleri politik iktidarın fethine yönlendirecek, kitleler tarafından otoritesi kabul edilmiş merkezi bir organı yoktu. Eğer bir ülkede devrim pratik, somut biçimler almaya başlamışsa burjuva iktidarın dayandığı devlet ve ekonomik güçle birlikte yıkılması; politik iktidarın ele geçirilerek devrimci bir Sermaye sınıfı sözcülerinin kuruluşunu ilan eder etmez HBDH’ne saldırmaları hareketin kendisinde bu potansiyeli görmeleri nedeniyledir. Sermaye sınıfı ve sözcülerinin asıl korkusu, politik iktidarı doğrudan hedefleyen ve devrimci iktidar amacını güncel mücadelenin merkezine koymuş bir güç odağının ortaya çıkmasıydı. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, böyle bir odağın oluşumuna doğru ilk ve güçlü bir adım oldu. Yani sermaye sınıfı ve sözcülerinin korkularını gerçeğe dönüştürecek bir adım. HBDH, bu adımın arkasını getirmeli ve getirecektir de. 33 Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur. Sermaye sınıfı ve faşist devlet, bu güne kadar, iki ülkedeki devrimlerden biri öne çıkarken diğerinin geri kalmasından yararlanmış ve çıkış yolu bularak günü kurtarmaya çalışmıştır. HBDH, halkların mücadele birliğini sağlayarak sermaye İktidar sorunun ele alınması demek, yıkılması sınıfı ve faşist devletin bu çıkış yolunu da kapadüşünülen iktidarın yerine nasıl bir iktidarın ku- tacaktır. HBDH’ne dair eksikliklerden, hata ve yanlışlarrulacağını, kurulacak iktidarın temel politik ve ekonomik tedbirlerinin neler olacağını kısa, öz, dan söz edilebilir. Ama şunu da unutmuyoruz: net ve herkes tarafından anlaşılabilir biçimde Hiçbir başlangıç mükemmel olmaz. Ve HBDH henüz yolun başındadır. Önemli olan doru roaçıklamaktır. HBDH, iki ülke devriminin “birleşik” karakterde tanın tutturulmuş olmasıdır. Bu sorunu ele almayan, buna ilişkin çözümünü ortaya koymayan bir hareketin zafer elde etme şansı yoktur. “Şimdi Devrim Zamanı!” Öyleyse, iktidar sorununu ele almanın ve çözümü Türkiye ve Kürdistan halklarına açıklamanın tam sırası. olacağını adıyla ortaya koymuş ve bu konudaki her türlü tartışma ve yoruma son vermiştir. Ve bu, yapılmıştır. TKEP Leninist 34 rini özgürlük, demokrasi ve halkların kardeşliği için örgütlenmeye, birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz. Herkesi HBDH çatısı altında birleşmeye çağırıyoruz TKP-ML TİKKO tüm devrimcileri özellikle de sempatizan, taraftar ve militanlarını HBDH içinde faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaşmaya ve birlikte yürümeye çağırdı. Emperyalistler ve gerici-faşist devletler Ortadoğu’da yaşanan tüm insanlık dışı kitlesel katliamların baş sorumlusudur. Emperyalistler ve yerli gerici-faşist iktidarlar, bir yandan bölgede çöken statükoyu, iktidarlarını ve hakimiyetlerini güçlendirerek yeniden kurmak için kendi aralarında kıyasıya rekabet ederken; diğer yandan ulusal, dinsel ve mezhepsel temelde halkları birbirlerini kırdırmaktadır. Bunun için de her türlü kötülükleri yapmaktan asla geri durmamaktadır. Faşist AKP hükümeti, emekçi yoksul halkımıza karşı topyekün kanlı bir saldırıya geçmiştir. Kendisine yönelen tüm muhalefeti devlet Kürdistan ve Türkiye’den 10 devrimci örgüt terörü, sokak infazları, kitlesel katliam ve yayaralık ayından bu yana yürütülen tartışma süre- gın tutuklamalarla ezmeye susturup sindirmeye cinin ardından güç ve eylem birliği olarak tanım- çalışırken; diğer yanda Kürt halkına karşı da yüz ladıkları Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin binlik şehirleri tank ve top ateşiyle yerle bir ede(HBDH) kuruluşunu bir bildiriyle ilan etti. rek kitlesel soykırım uygulamaktadır. Hareket içerisinde yer alan örgütlerden Egemen sömürücü sınıflar bir yandan halkTKP/ML-THKP-C/MLSPB- MKP- TKEP\LE- larımız üzerinde ağır tahribata, acıya ve sömürüye NİNİST-TİKB-DKP-Devrimci Karargah, birlik yol açarken; içerisinde bir yandan da yer alma devrimin nesnel amaçlarına koşullarını ve hedeflerhiç olmadığı ine dönük kadar olgunaçıklama laştırmaktadır. yapmaya Bugün bölgemdevam ediizde ve ülkeyor. mizde devrim için imkân ve Konuya fırsatlar her dair açıklazamankinden ma yadaha fazladır. pan TKPBugün ihtiyaç ML TİKKO olan devrimci savaşçısı Pale Dersim sömürgecilikten, faşizm ve gericilik- örgütün ve önderliğin yaratılmasıdır. Sürece ve ten zarar gören herkesi, başta kadınlar, gençler, gelişmelere bilinçli ve örgütlü bir şekilde müdaişçiler ve emekçiler olmak üzere tüm ezilen halk hale edilmesidir. kesimlerini özgürlük, demokrasi ve halkların Dünyada ve bölgemizde ırkçı, dinci ve mezhep kardeşliği için örgütlenmeye, birleşmeye ve mü- çatışmaları yükselirken, demokratik temelde alcadele etmeye çağırdı. ternatif olarak gelişen Rojava devrimi bütün geriPale Dersim’in TKP-ML TİKKO adına okuduğu cilikleri reddeden ve tüm ezilenlere güven veren bir umut ışığı olarak doğmuştur. açıklama şöyle: Bundan dolayı Rojava devrimi ve Bakurê Kürd“Kürdistan ve Türkiyeli devrimci örgütlerden istan’da gelişen özyönetim direnişi, emperyaoluşan HBDH içerisinde yer alan örgütler olarak sömürgecilikten, faşizm ve gericilikten zarar lizmin olduğu gibi, faşist AKP’nin ve TC’nin de gören herkesi, başta kadınlar, gençler, işçiler ve hedef tahtasındadır. emekçiler olmak üzere tüm ezilen halk kesimleAmed, Nusaybin, Gever’de gelişen Kürt 35 halkının ‘özyönetim direnişlerini’ savunmak, sahiplenip sürdürmek demek, tüm ezilenlerin, emekçilerin, aydınların, demokratların ve tüm halkın can güvenliğini ve geleceğini savunmak demektir. Özgürlük değerlerine sahip çıkmak, dünya halklarının geleceğini savunmak demektir. halkların birliği için örgütlenmeye, birleşmeye ve mücadele etmeye çağırır. Birleşik Devrim Hareketimiz, emperyalizme, faşizme, şovenizme ve her türden gericiliğe karşı halklarımızın demokratik ve özgür geleceğini kazanmayı hedefler. Sistemle bütünleşen faşist AKP’nin toplumsal dayanakları ile birlikte halkın devrimci gücüyle yıkılmasını zorunlu görür. büyük direnişleri büyüterek, özgürlüğün yolundan yürüyor. Gerçek olan özgürlüktür. Gerçek olan halktır. Asla boyun eğmeyecek olan Kürdistan’dır. Yoksulluk ve yokluğu işsizlik ve cehaleti engelleyecek ortadan kaldıracak hiç bir düzen gücü ve kurumu yoktur. Bu gidişi yalnız ve yalnızca halkların devrimci savaşımı ve direnişi önleyebiBu zulüm düzeni altında Türkiye’de hiç bir lir. Bugün her zamandan daha fazla halklarımız toplum kesiminin geleceği güvende değildir. örgütlenip, silahlanarak cihatçı faşist AKP çetesiAleviler, laik demokrat kesimler, işçiler, emekçi- ni dayanakları ile birlikte yerle bir etme göreviyle ler, yoksullar, tüm muhalif güçler ciddi bir tehdit karşı karşıyadır. altındadır. Kürt öz yönetim direnişleri kırılırsa, Her günü katliam, her yanı katliam, ölülerine faşist AKP aynı saldırganlıkla ve acımasızca bile ağlayacak zamanı bulamayan bir ülkede Türkiye’deki tüm muhalefeti daha fazla kanla yaşıyoruz. bastırma cesareti kazanacaktır. Kürtlere, Alevilere, Kadınlara, gençlere, işçiDolayısıyla Türkiye’deki tüm ilerici, devrimci lere, emekçilere, özgürlüğe düşman devletin güçlerin ve emekçi halkın geleceği Kürt direnişi- yaptığı en iyi şey katletmek, yoksulluk ve yokluk nin geleceği ile iç içe geçmiştir. Kaderleri ve kur- içinde halkları köleleştirmektir. Devletin en iyi tuluşları ortaktır. bildiği şeydir, en iyi yaptığı şeydir, korku ve tehdit Bizler, Türkiye ve Kürdistan devrimci ve sosya- savurmak. En iyi yaptığı şeydir kan dökmek. Adı list güçleri olarak, faşist AKP ve TC egemenlik katliam ve soykırımlarla dolu olan bir ülkede tasistemine karşı silahlı mücadele dahil tüm alan- rihi emekçi halkların kanlarıyla yazılı bir devletin larda ve tüm araç ve yöntemlerle devrimi yük- en iyi yaptığı şey, mazlum kanı dökmektir. seltmek için güçlerimizi HBDH birleştirdik. Bugün Faşizm halkın canını alarak, acılarını büyüteve yarın bu gücü büyütmek, güçlü bir örgütlen- rek halkın ve öncülerinin biat edeceklerini sanıyormeye çevirmek gibi ciddi bir sorumlulukla karşı sa fena halde yanılıyor. Bu toprakların geçmişi karşıyayız. ve her günü göstermektedir ki her katliam daha Gerçek olan zalimlere zalim, mazlumlara mazlum demesini bilen, zalimlerin önünde diz çökmeyen, boyun eğmeyen, halkımızın özgürlük savaşımıdır. AKP hükümeti, sadece toplumu değil doğayı da imha etmektedir. Kadına ve gençliğe düşmandır. İşçi sınıfı ve tüm emekçiler üzerinde Önümüzde çetin ama şanlı mücadele günleri sömürüyü ağırlaştırıp, kölelik koşullarını dayat- var. Herkesi HBDH içinde faşizme ve her türden maktadır. Tüm halk kesimleri üzerinde baskıcı ve gericiliğe karşı savaşmaya ve bu mücadele de katliamcıdır. HBDH, AKP hükümeti ve TC faşist birlikte yürümeye çağırıyoruz.” devletinin saldırısı altındaki tüm güçleri örgütlemeyi ve birleştirip mücadeleye seferber etmeyi esas alır. TKP-ML TİKKO HBDH, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum için, işçi sınıfı ve emekçilerin hak ve özgürlüklerinin elde edilmesi için, Türkiye’de halk iktidarını ve Kürdistan’da demokratik özerk yönetimleri kurarak halklarımızın özgür geleceğinin kazanılması için mücadele eder. HBDH, faşizm ve gericilikten zarar gören, yoksulluk ve yokluktan bunalan herkesi, başta kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere tüm ezilen halk kesimlerini özgürlük, demokrasi ve 36 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU “HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ”NİN KURULUŞUNU SELAMLAR! HBDH’yi kendi başına bir süreç olarak ele almaktan ziyade, bu süreci HDK ve HDP ile başlayan sürecin yeni bir halkası olarak düşünmek daha doğrudur. HBDH ne HDK’nin ne de HDP’nin alternatifidir tam tersine HDK ve HDP’nin bir tamamlayıcısıdır.Her iki siyasi alanının doğru politik orantılar ile birbirlerine bağlanması, her iki alanın başarısı açısından temel bir öneme sahiptir. HBDH , Erdoğan ve AKP’nin darbe mekaniği üzerinde yükselen ve özellikle son üç-dört yıldan beri giderek halk üzerinde açıktan bir terörcü dikTürkiye ve Kürdistan devrimci hareketinin on tatörlüğe evrilen yeni faşist rejimine karşı, halkın örgütü (TKP/ML, PKK, THKP-C/MLSPB (Devrim bir tür devrimci tepkisidir.Faşist devletin halk üzeCephesi) , MKP, TKEP-LENİNİST, TİKB, DKP, rindeki terörcü diktatörlüğü, devrimci hareketin DEVRİMCİ KARARGAH, MLKP ve PROLETER bir cephe örgütlülüğü içerisinde bir araya gelerek DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU) , 12 Mart silahlı direnişin örgütlenmesine götürmüştür. 2016 tarihinde, Medya Savunma Alanları’nda yapılan bir resmi açıklama ile HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ (HBDH)’nin kuHalklarımıza umut ve mücadele azmi veren bu ruluşunu dünya kamuoyuna ilan etti. Hareketi, Proleter Devrimciler Koordinasyonu (PDK) olarak selamlıyoruz ve bu Hareket içerisinde yeralan diğer kardeş örgütlere bu yeni HBDH yapısından, örgütlenme biçimi ve simücadelede başarılar diliyoruz. PDK bu Hareyasi amaçlarından da anlaşılacağı gibi, aslında ket’e öncelikle Avrupa’daki çalışmalarda katılabir tür cephe örgütlenmesidir.Bu tür bir örgütlecaktır ve ileride gücünün elvermesi ölçüsünde de nmeyi devrimci harekete dayatan bizzat tarihsel Türkiye’deki çalışmalara da katılacaktır. koşulların kendisidir.Türkiye’de varolan devrimci muhalefet boşluğunun, devrimci örgüt ve partiler tarafından doldurulamaması , kaçınılmaz bir Faşizme Karşı Birleşelim, Savaşalım , Kaşekilde bazı devrimci örgütlerin böyle bir cephe zanalım! örgütlenmesine gitmesine neden olmuştur. PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU 37 Yaşasın Newroz, Kahrolsun Faşizm! Yeni bir Newroz’u yaşıyoruz. Newroz, Ortadoğu halklarının özgürlük, birlik ve direniş bayramı oluyor. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm halklarımızın ve dostlarımızın Newroz’unu kutluyoruz. 2016 Newroz’unu faşizme karşı direniş içinde karşılayan herkesi selamlıyoruz. Newroz’u özgürlük ve direniş günü yapan tüm kahraman şehitlerimizi Mazlum Doğan şahsında saygı ve minnetle anıyoruz. Halklarımız 2016 Newroz’unu Gezi, Cizre ve Sur direniş ruhuyla karşılıyor. “Her Gün NewrozHer Yer Direniş” sloganıyla AKP faşizminin ve TC sisteminin yasaklarını yerle bir ediyor. Bu temelde her yerde sokaklara dökülerek faşist sisteme karşı devrimci-demokratik direnişi zirveye taşıyor. Bu Newroz’da halklarımızı birleştirerek devrime taşıma iddiasında olan Halkların Birleşik Devrim Hareketi var. 12 Mart günü kuruluşunu ilan eden Birleşik Devrim Hareketimizin, halklarımız için yeni bir umut ışığı olurken, işbirlikçi AKP faşizmine de kahredici darbe vurduğu görülmektedir. Bu nedenledir ki, faşist AKP diktatörlüğü Yüksekova, Şırnak ve Nusaybin’den İstanbul ve İzmir’e kadar her alanda vahşi saldırılarını artırmış bulunmaktadır. Başta kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler olmak üzere tüm ezilen ve sömürülenler üzerinde baskı, tutuklama ve katliamlarını her gün artırmaktadır. Bu tutumu özgürlük ve barış isteyen akademisyenleri tutuklamaktan, Newroz’u Türkiye’de yasaklama noktasına kadar vardırmakta ve ülkemizi tam bir polis devleti haline getirmektedir. Ancak faşist devlet terörü ne kadar tırmandırılırsa tırmandırılsın, bu durum Tayyip Erdoğan’ı, AKP Hükümetini ve faşist devlet sistemini kurtarmaya yetmeyecektir. Gezi, Cizre ve Sur direniş ruhuyla sokaklara dökülen halklarımız, her tür faşist terörü ve AKP yasağını yerle bir edecektir. Newroz’un izinle kutlanamayacağını, hiçbir yerde ve hiçbir zaman da yasaklanamayacağını faşist gerici güçlere açıkça gösterecektir. Bu inançla halklarımızın ve dostlarımızın Newroz özgürlük ve direniş bayramlarını bir kez daha kutluyor; başta işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler olmak üzere tüm ezilen kesimleri ve halklarımızı Van ve Diyarbakır’dan İstanbul ve İzmir’e kadar tüm kent ve kasabalarda Newroz bayramını yüz binler halinde meydanları doldurarak coşku ve öfke içinde kutlamaya çağırıyoruz! 38 HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür! 30 Mart 1972de Kızıldere’de bir savaş manifestosu yazıldı. ‘’Biz buraya dönmeye değil, Ölmeye geldik’’ diyen Mahir Çayan 9 yoldaşıyla ölümsüzlüğe ulaştı. THKO ve THKP-C önder kadro ve militanlarından Mahir Çayan, Ömer Ayna, Cihan Alptekin, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Nihat Yılmaz, Hüdai Arıkan, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt ve Ahmet Atasoyların devrim ve sosyalizm şiarıyla çıktıkları bu yol teslimiyeti değil, irade-inanç-cüret ve siper yoldaşlığının ete kemiğe büründüğü andır. Kızıldere, emperyalizme, kapitalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaş çağrısıdır. Kızılder’nin ardılları olarak bizler bugün Cizire, Sur, Silopi, Nüsaybin ,Gever ve Bakur Kürdistan’ın bir çok alanında ezilen halkların direniş ve mücadeleleriyle On’ları yaşatıyoruz. Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın her bir bölge ve yerelinde ezilen ve sömürülen kitlelerin meşru ve demokratik devrimci mücadeleleriyle birleşik devrim ihtiyacı, tarihsel öncülleriyle bu temelde anlam kazanıyor. Kanla yazılan tarihimizin kavga bayrakları olarak yol gösteren Kızıldere direnişi, Halkların Birleşik Devrim Hareketi’mizin de stratejik temel bileşkesi olmaya devam ediyor. Türkiye- Kürdistan birleşik devriminde, Kızıldere’nin yoldaşlaşan özü ve ruhu, çizgisi ve perspektifi vardır. AKP hükümeti-iktidarında somutlaşan faşist Türk devle- tine karşı Halkların Birleşik Devrim Hareketi, Kızıldere direniş manifestosuyla haklı ve meşru birleşik devrimci savaşını yükseltiyor. Revizyonizme ve reformizme, legalizme ve tasfiyeciliğe karşı radikal devrimci silahlı savaşım ve militan çizgileriyle faşizmin koyu karanlık dünyasına meydan okuyup ölümsüzleşerek büyüyen On’lardır. Tekçi faşist devletin algı yönetimi ve manipülasyonlarla halkların belleğinden silmeye çalıştığı On’lar, karşı-devrimin değil ezilen halk kitlelerinin ve devrimci savaşımızın savaş siperlerinde ifadesini bulmaktadır. On’lar bugünde birleşik devrimci atılım savaşımıza yol göstermektedir. Bu bilinçle Kızıldere asla bir son değil, başlangıçtır. Bundan 44 yıl önce devletin her türlü kuşatma ve teslimiyet politikasına karşı Kızıldere Direnişiyle ölümsüzleşen yoldaşlarımızı bir kez daha anarken, devrimci anıları önünde saygıyla eğiliyor ve On’lardan aldığımız güçle mutlaka birleşik devrimci savaşımızla zafere ulaşacağımızı ilan ediyoruz. Tüm halklarımızı Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin kızıl sancağı altında birleşmeye, mücadeleye ve devrime çağırıyoruz! Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür! Şehit Namırın! Kızıldere, Kavga Bayraklarımızda YaşıyorSavaşıyor! Halkların Birleşik Devrim Hareketi Ortak Komutanlığı