İndirmek İçin Tıklayınız!
Transkript
İndirmek İçin Tıklayınız!
merhaba kültür sanat yaflam›nda Sahibi: ‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic. Ad›na: Muharrem Cengiz Genel Yay›n Yönetmeni: Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Ahu Zeynep Görgün Yaz›flma Adresi: ‹dil Kültür Merkezi ‹stiklal Cad. Aznavur Psj. No: 212 Kat: 6 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (212) 245 00 70 244 31 60 Faks: 244 81 02 e-posta: tavir@grupyorum.net Ankara: ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap No: (TL): 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. (EURO): 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Ofset Haz›rl›k: TAVIR YAYINLARI Bask›: ASPAfi Da¤›t›m: D-B-R tavır tavır Haziran say›m›zla yine birlikteyiz. Geçen ay Grup Yorum’la masal gibi bir gece yaflad›k Harbiye’de... Masallar›n nas›l gerçe€e dönüfltü€ünü ispat etmeye devam ediyor hala direnenler. “Masal ne? gerçek ne? Bizi aflan güçlere meydan okumaksa, ar›nmaksa masallar Gerçekten de gerçek olamazlar m›?” diyerek, ispat ediyorlar onurlu sesleriyle gerçekleri. Selma Kubat bi zincirin 111. halkas› oldu. Alevler kar›fl›yor Anadolu’ya. Her yürek feda atefliyle kavruluyor. Ba€›ms›zl›k, özgürlük ve sosyalizm için. Kapa€›m›z› masal gecesinin çarp›c› görüntüleriyle süslemek istedik. Nato Zirvesi ‹stanbul’da yap›l›yor. Halklar›n katili Bush ve Blair ‹stanbul’a ayak bas›yor. Emperyalistlerin ayak bast›klar› toprakta ot bitmez kan izleri kal›r. Ebu Garip’ten itaat etmeyenlerin hayk›r›fllar›, ülkemizde ise F tiplerinde direnenlerin gür sesi duyulurken yine ülkemiz topraklar›nda binler Nato’ya Hay›r! diyecek. DGM’lerin kald›r›lmas› tart›fl›l›yor. Daha iki ay önce 1 Nisan’da yap›lan operasyonda keyfi ve hukuksuzca onlarca kifli komployla tutukland›. Varoldu€u söylenen demokrasi, komplolor demokrasisidir. fiu anda yine bir komplo ile hukuksuzca tutuklu bulunan Dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in mahkemesi 9 Haziran’da ‹stanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek. Dergimizin okurlar›n›, Grup Yorum dinleyicilerini, haktan hukuktan yana olanl herkesi o gün mahkeme salonuna davet ediyoruz. Büyük ozan Naz›m Hikmet ve Ahmed Arif’i, ölüm y›ldönümlerinde bir kez daha selaml›yoruz. 1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesinde otuz üç köylüyü kurfluna dizdiren dönemin 3. Ordu Müfettifli Orgeneral Mustafa Mu€lal›’n›n ismi bir süre önce bir Jandarma taburuna verildi. Ahmed Arif’in; katledilen otuz üç köylünün an›s›na yazd›€› “33 Kurflun” isimli fliiri sizlerle paylafl›yoruz. Temmuz say›m›zda buluflmak dile€iyle... Dostlukla... tavır Ayl›k Sanat Dergisi ISSN 1303-9113 5 dördüncü haziran 7 nato’ya hay›r! 3 komplolar demokrasisi 28 kömür gözlüm... 11 konserlerimiz devrimci disiplinimizdir 13 erovizyon ve türkiye’nin erozyonu 14 33 kurflun 2 3 futbol savaflt›r 16 sokaklardan biz geçtik... komplolar demokrasisi ürkiye, kimilerine göre demokrasi yolunda dev ad›mlar at›yor. Sözünü etti¤imiz kimileri, Türkiye’nin AB yolunda son sürat ilerlemesine yandafl olanlar. AB taraftarlar›, uygulamada baz› sorunlar yaflansa da demokrasi paketlerinin bir bir aç›lmas›ndan gayet memnunlar. Türkiyeli devrimciler, düflüncelerinden hareketle, bu ülkenin önde gelen ve en dinamik demokrasi savunucular›d›r. Öyle ki flu anda ç›kar›lan yasalarla zevkten dört köfle olanlar, flimdiki zaman ekinde oldu¤u gibi, bu demokrasi mücadelesinin atefl hatt›nda sürdürüldü¤ü koflullarda dahi s›rça köflklerinden ç›kmam›fllard›r. Sözünü etti¤imiz dönemlerde, bu kuvvetli kalemler, demokratik alanda s›cak mücadele veren güçlerin tasfiyesinde kalemleriyle rol alm›fl kesimler olmaktan da kaç›nmam›fllard›r. ‹çinde bulundu¤umuz dönem, yukar›da sözünü etti¤imiz gibi yeni demokrasi paketlerinin aç›lmaya baflland›¤›, sorgulama ve yarg›lamada demokratik koflullar›n sa¤lanmas› yönünde ad›mlar›n devam etti¤i fleklinde yans›yor gündeme. Dönelim ve bakal›m gerçekler tam da böyle mi? Sorgulama aflamas›nda, eskiye gömüldü¤ü iddia edilen iflkence halen sürüyor. ‹flkencenin biçimleri de¤iflmifl olsa da iflkence alenen sürmektedir. Gündemi hayli meflgul eden, Irak’taki Amerikan iflkencesi, müttefik Türkiye’nin topraklar›nda bu gerçe¤in bitti¤i anlam›na gelmemektedir. Bununla birlikte, iflkenceye sebep olarak sunulan; san›ktan bilgiye, delile ulaflma yöntemi de¤ifltirilmifl ve art›k delilden san›¤a ulaflma devri bafllam›flt›r. Ka¤›t üzerinde, ileri bir tav›r fleklinde alg›lanabilecek bu yöntem de¤iflikli¤i do¤al olarak, ülkemiz gerçekli¤inde kendi yolunda akmaktad›r. Ülkemizde karakterize olmufl yönetim biçimi geçerlili¤ini korumaktad›r. Birkaç y›l önce iflkenceyi kutsayan iktidar merciileri flu anda iflkencenin önlenmesi ve ça¤dafl normlara uygun haklar›n tan›nmas› için görünürde mücadele ediyor. Bu, eflyan›n do¤as›na ayk›r›d›r. Ülkemizdeki iktidar› karakterize eden flekillenme de¤iflmeden; ka¤›t üzerindeki yasal de¤ifliklerin, halk›n lehine çevrilmesi mümkün de¤ildir. Nitekim bu uygulamalar, iktidar›n ikiyüzlü politikalar› çerçevesinde flekilleniyor. Sözünü etti¤imiz delilden san›¤a ulafl- mustafa özdenmir tart›flma T ma yöntemi art›k, komplolar›n en temel dayana¤› ve silah› haline gelmifl durumda. Yürürlükteki bu uygulama iktidar›n, demokrasi mücadelesi veren güçlere yönelik yok etme politikas› için daha kuvvetli bir silah haline gelmifl durumdad›r. Uygulama çok basittir. Hukuksal düzlemde kolayca bofla ç›kar›labilecek düzmece iddialar, çeflitli iflkence yöntemleriyle gözalt›ndaki kiflilere imzalat›larak, onlarca yüzlerce insan›n tutuklanmas›na yol aç›yor. Dedik ya iktidar›n flekli ve onu karakterize eden yap›s› de¤iflmemifltir. Görünürdeki demokratik ad›mlar da yine halk›n de¤il ezilenlerin istikrar›na yönelik prati¤e geçmektedir. Geçti¤imiz befl ay içerisinde çeflitli flekillerde bu yöntem hayata geçirilmifl ve böylece demokratik alanda mücadele veren onlarca kifli tutuklanm›flt›r. Ç›kar›lan yasalar›n, pratik olarak komplolarla örülü bir sürecin yolunu düzlemekten öte bir ifllev tafl›mamaktad›r. Dergimizi haz›rlad›¤›m›z süreçte kesinleflen, DGM’lerin kald›r›lmas› yasas› da benzer bir özellik tafl›maktad›r. Görünürde, bu davalara maruz kalanlar›n lehine bir de¤iflikli¤i içeren yasa, bu niteli¤ini ancak hukuksal bir dönüflümün yafland›¤› iktidarlarda hayata geçebilir. DGM’lerin kald›r›lmas›, y›llard›r çeflitli kesimler taraf›ndan mücadelesi verilmifl bir u¤raflt›r. Böyle bir yasa kazan›m olarak de¤erlendirilebilecekken neden böyle bir yaklafl›m sergiliyoruz. Yaflad›¤›m›z bask›lar, bizde paranoyak bir hal yaratm›fl olabilir mi? Kuflkusuz meseleye önyarg›yla bakan gözler hemen benzer de¤erlendirmelere yöneleceklerdir ki bu en kestirme yoldur. Öyleyse meseleye toplum bilim penceresinden bakal›m! Bu tarz de¤ifliklikler, gerçekten ma¤durun lehine de¤iflikliklerse, bu mahkemelerde yarg›lanan ve ceza alanlar›n ak›betlerine iliflkin bir çal›flma da bafllat›l›rd›. fiöyle ki; iktidar, bu mahkemeleri AB yolunda bir ad›m olmas› itibariyle kald›rarak, bu mahkemelerin biçimsel olarak hukuksuz oldu¤unu kabul etmektedir. Siyasal ve sosyolojik olarak bu mahkeme- 3 lerin halk üzerinde yapt›¤› etkilere iliflkin bir demeç, bir çal›flmaya biz rastlamad›k, bilmiyoruz okurlar›m›z rastlad› m›? Bu, hayata geçirilmedi¤inde; yani DGM’lerin hayat›m›za, siyasete yönelik olumlu olumsuz etkilerinin tart›fl›lmad›¤› noktalarda yeni kurulacak mahkemeler hangi temeller üzerine infla edilecektir. Sadece uygulamada olan a¤›r ceza statüsü mü geçerli olacakt›r? Yoksa DGM benzeri geniflletilmifl yetkilerle donat›lm›fl yeni oluflumlar kap›da m›d›r? Duyuyoruz ki bu oluflumlar kap›da beklemektedir. Öyleyse, DGM’lerin kald›r›lmas› flekilci bir düzenlemeden baflka nedir? Bunu bir kenara b›rak›yoruz; DGM’lerin kald›r›lmas› tart›flmalar›nda dahi, bu mahkeme üyelerinin verdi¤i tutuklama kararlar›na iliflkin problem ne olacakt›r? Buna iliflkin hiçbir geliflme, tart›flma ve çal›flma söz konusu de¤ildir. Tüm bu geliflmeler, iktidar›n AB’ye flirin görünme çabalar› olarak dahi de¤erlendirilemez. Çünkü yaflad›klar›m›zdan biliyoruz ki, AB ve Türkiye iktidar› aras›nda, bu ülkenin en dinamik kesimlerinin imhas› üzerine bir anlaflma söz konusudur. AB’de bafl› çeken tüm ülkeler, görünürdeki demokratik temellerini ülkelerinin devrimcilerinin imhas› üzerinden flekillendirmifllerdir. Türkiye’de de yap›lmak istenen budur. Demokrasi mücadelesinin de bafl›n› çeken devrimciler, komplolarla örülmüfl tutuklama dalgalar›yla hücrelere at›lacak ve halktan tecrit edilecektir. Ard›ndan ç›kar›lan demokrasi yasalar› ise kimsenin baflvurmay› akl›na dahi getiremeyece¤i koflullarda ideolojik ve bilinç olarak tüketilmifl bir toplulu¤a sunulacakt›r. fiükür ki bu ülkenin devrimci damar› hala taptazedir. Tüm komplolara ve “operasyonlara” ra¤men yürümeye devam etmektedir. Bu ülkenin sahte demokrasi söylemlerinin önündeki en büyük engel de yine bu kesimdir. Bu yüzden de sadece iktidar›n bask›s›na maruz kalm›yor. AB mücadelesi vererek var olmaya çal›flan demokrasi mücadelesinin üzerindeki kenelerin de tepkisini üstüne çekiyor. Bu ülkenin devrimcileri, bu kesimler içinde yoldan çekilmesi, süratle ve fliddetle da¤›t›lmas› gereken barikatlard›r. Devrimciler var oldukça bu demokrasi havarilerinin yüzlerindeki boya tutmamaktad›r. Bu ülkenin devrimcileri, siyasal hayat›n turnusol ka¤›tlar›d›r. Yaflad›klar›, yaflatt›klar› ve a盤a ç›kard›klar›yla bu ülkenin iktidarlar›n›n üzerine kuruldu¤u hukuksuz, gayr›-meflru zemini iflaret etmekte ve kitleleri oraya yöneltmektedir. Bu yüzden de sömürücü güçler için en büyük tehlikedir devrimciler. Tarihsel olarak da toplumsal dönüflümün, demokrasi ve ba¤›ms›zl›¤›n, en dinamik ve etkin gücüdür. Komplolar› A盤a Ç›karmak da Boynu muzun Borcudur ‹ki ayd›r, Türkiye’nin dört bir yan›nda kaba bir tabirle insan av› yaflan›yor. Merkezi bir komployla, yüze yak›n insan tutukland›. ‹lk bafllarda, büyük bir yasad›fl› örgüt operasyonu olarak lanse edilen bu komplo tutuklanan insanlar›n kimlikleriyle birlikte 4 sessiz ve derinden süren operasyon niteli¤ini tamamen kaybeden bir hal ald›. Yaflananlar›n ad›, büyük harflerle, KOMPLOdur. Bu niteli¤in iyice belirginleflmesiyle birlikte, tutuklamalar daha sessiz yürütülmeye bafllanm›flt›r. Televizyonlar, radyolar, gazeteler; yeni ç›kan uyum yasalar›n›n yarataca¤› demokrasi rüzgar›ndan bahsederken, demokrasi için mücadele eden insanlar befler onar tutuklan›yordu. Büyük Örgüt Operasyonu, gerçekte devrimci sanatç›lar›n, hukukçular›n, demokrasi savunucular›n›n, tutuklu ailelerinin, hak ve özgürlükler mücadelesi verenlerin sesinin kesilmeye çal›fl›ld›¤› bir yalan dalgas›d›r. Bu yalan dalgas›yla, dergimizin merkezi bürosu bas›lm›fl, çal›flanlar›m›z gözalt›na al›nm›flt›r. Bu yalan dalgas›yla, Grup Yorum elemanlar› tutuklanm›fl, tutuklanmayanlar ise çeflitli bahanelerle konserlerinden, hava- alanlar›ndan gözalt›na al›nm›fllard›r. Bu derginin de bünyesinde yer ald›¤› ‹dil Kültür Merkezi’nin salonu ve kafeteryas› tamamen keyfi bir flekilde mühürlenmifltir. Çarp›c›d›r, ne ilçe emniyetinin ne savc›l›k makam›n›n ne de belediyenin bir tespiti ve baflvurusu olmamas›na ra¤men, ‹stanbul Terörle Mücadele fiubesi polisleri kendi keyiflerince bu iki mekan› mühürlemifltir. AB sevdal›lar›na duyurulur. Bu duyurumuz ayn› zamanda gerçekten demokrat olanlarad›r da! Haktan, hukuktan yana olanlara da duyuruyoruz! Bu ülkede demokrasi zannetti¤imiz süreç komplolar sürecidir. Hukuka, haklar›m›za ve özgürlüklerimize sahip ç›karak, takip ederek, duyarak ve ö¤renerek bu süreci bofla ç›karal›m. Gerçek bir demokrasi mücadelesi verelim; gerçek bir ba¤›ms›zl›k mücadelesi verelim!❏ can y›ld›r›m y›ldönümü dördüncü haziran nlar sanat›, fliiri halk›n ekmek, adalet ve özgürlük kavgas›n›n hizmetine sundular. Halk›n ac›lar›yla, kavgas›yla, hiç tükenmeyen umuduyla yo¤rulmufl bilincinden ve yüre¤inden süzülüp sa¤›ld› her dize... Kalemleri silah, sözcükleri cephaneydi; zulmün efendilerini ve saltanat› hedef alan... Naz›m Hikmet ve Ahmed Arif... O "Bir k›rm›z› gül dal› e¤ilmifl üstüne"; yurduna hasretini büyüttü¤ü topraklarda, 3 Haziran 1963'te, Naz›m Usta'n›n. Bedeni, kilometrelerce ve y›llarca uzaktayd›; fliirleri memlekette. Ona, "vatan haini" damgas› vurdu vatan sat›c›lar›. 1930'lu y›llarda, "fieyh Bedreddin Destan›"n› yay›nlad›ktan sonra; ölümüne dek kitaplaflt›rmak, yay›nlamak, okumak, okutmak yasakt› onun fliirlerini. Yasaklar, iflkenceli sorgular, hapislikler... Emperyalizm ve iflbirlikçilerinin sömürdü¤ü, zulmetti¤i; kar d›fl›nda hiçbir kural, de¤er, ilke, tarih, hukuk, ahlak tan›mayan vahfletiyle ezdi¤i halklar›n yan›nda saf tutmufl bütün ozanlar›n "kaderi"... "Sus!" deniyordu. "Gerçe¤i söyleme!"... Oysa O, daha bafl›ndan belirlemiflti fliirin görevini: "S›ska öküzün yan›na koflulup fliirlerimiz Pirinç tarlalar›nda batakl›¤a girebilmeli dizlerine kadar Bütün sorular› sorabilmeli (...) Ve yeryüzünde tek esir insan Gökyüzünde atomlu tek bulut kalmay›ncaya kadar Mal› mülkü akl› fikri can› neyi varsa verebilmeli Büyük hürriyete fliirlerimiz" Hayat› boyunca, kendi dilinde, kendi yurdunda yasaklanan fliirleri; her fleye ra¤men elden ele, dilden dile dolaflt› Anadolu'yu. Ö¤rencilerin eylemlerinde, iflçilerin grevlerinde, nöbet bafllar›nda, meydanlarda... Ö¤retmenlerin tahta bavullar›n›n zulalar›nda tafl›narak köylere ulaflt›. Ve hapishane duvarlar›n› delip; ter kokan, sab›r büyüten ko¤ufllarda yank›land›. Yüreklerde ve beyinlerde yasaklar› parçalay›p; cesaret, umut, ayd›nl›k ve güç afl›lad› okuyana. Ve vatan sevgisi, ve özgürlük tutkusu, ve kavga bilinci, ve zafer inanc›... "fiiir, tüm insan duygular›n› yans›tmal›d›r." diyen bir ozan için, saf›n› ezilen halk›n›n yan›nda belirlemifl bir devrimci için, yasaklar›n bir hükmü olur mu hiç? Karanl›¤› delen bir ›fl›k gibi, deler geçer yasaklar›. Çünkü, hayat bir derya; insan her yerde. Sokakta, okulda, atölyede, meydanda, zindanda... Onlar, emekçidir... ‹flçidir, köylüdür, esnaft›r, ö¤rencidir... Erkektir, kad›nd›r, annedir... Ve biny›llard›r süren yaflam mücadelesinde, emek ile yarat›lan de¤erlerdir. Yar›na aktar›lacak olan vefa; sahiplenme, fedakarl›k, sevgidir. Bunlar› yok etmeye yönelen alçakl›¤a, ihanete, sömürüye, zorbal›¤a, yalana... Öfkedir. Hepsinin üzerinde, asla tükenmeyecek olan umuttur. *** "Ve ben flairim Namus iflçisiyim yani Yürek iflçisi (...)" Ahmed Arif, 2 Haziran 1991'de sessiz sedas›z ayr›ld› bu dünyadan. Naz›m Hikmet'in ard›ndan, "Art›k, fliir yaz›lmaz." diyenler vard›. Her kar›fl topra¤› emperyalizme peflkefl çekilen , yoksullu¤un sömürünün zulmün artt›¤›, kar h›rs›n›n bütün insanl›k de¤erlerini yok etmeye yöneldi¤i, vahfletin s›n›r tan›mad›¤› bir dünyada, milyonlar›n ac›lar›na ac› eklenirken susmak; teslim olmakt›. Teslim olmak yaz›l› m›yd› halklar›n tarihinde? Hele de Anadolu'yu tan›yan biri nas›l inkar edebilirdi, halk›n evlatlar›n›n yi¤itlikleri? Biny›llar›n direnme gelene¤i, tarihin sayfalar›na nakfledilmiflken; nas›l görmezden, duymazdan, bilmezden gelinirdi? Ferman padiflah›nsa, da¤lar kimin? Ahmed Arif, yüzünü da¤lara döndü. Anadolu'nun en da¤l›k yerinde büyüttü yüre¤ini. Suyunu, topra¤›n›, çiçeklerini, ovalar›n› ama ille de o topraklar›n insanlar›n›n 5 onuruna düflkünlü¤ünü, yaralanm›fl onurun tek merhemi olan direnifli söyledi. Bu yüzden, Sansaryan Han'da, iflkencelerde kan ifletildi. Zindanlarda yat›r›ld›. Çok söylemedi belki. Avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›rmad›. Avaz› yetmedi yüre¤indekileri anlatmaya. Az söyledi ama hiç susmayan bir sesle söyledi. Sanat›n ve fliirin ne olup olmad›¤›; hayat›n nas›l flekillendi¤i ve insan›n ne yaflay›p yaflamad›¤› ile belirlenir. Onlar›n fliirlerini kendilerine malzeme yapmak isteyen; y›lg›nl›¤›n, dönekli¤in, suskunlu¤un, yozlu¤un "ayd›nc›k"lar›n›n elleri yanar, dilleri tutulur! Çünkü onlar›n fliiri, gerçe¤in tavizsiz hayk›r›lmas›d›r. Özgürlük inanc›ndan bir milim bile kopmadan, kavgadan asla y›lmadan direnmenin fliiridir... Onurun, umudun fliiri... Bu yüzden, onlar›n fliiri, direniflin, kavgan›n oldu¤u her yerde, ça¤›l ça¤›l akma- y› sürdürmektedir. Çat›flman›n k›z›flt›¤›, duygular›n s›n›rlar›n›n y›k›l›p tarifsiz hale geldi¤i anlarda mevziinin en önünde, tereddütsüz yerlerini al›rlar. 'Terörist' denildi¤inde; Bedreddin'i, Serez Çarfl›s›'nda as›p, ak libasl›lar› kana bulayanlar›, Tanya'n›n gözlerinde, kurfluna dizilirken korku arayan korkaklar› ve daha niceleri dize dize; f›rlar gelir. ‹flgal alt›ndaki Irak'ta, Felluce'de, Necef'teyken kula¤›m›z; vatan sevgisi, özgürlük ça¤r›s› olan dizeler koflar gelir ön saflara. tedir, içerdekiler. 111 ›fl›k selinin ayd›nl›¤›nda yürümekte d›flar›dakiler. Ve dördüncü Haziran’d›r ki, bir saniye yan›m›zdan ayr›lmad› dizeler. Hasret, da¤lar› aflt› tecritte; prangalar eskidi. Yaflamay›, Naz›m'la daha bir sevdik; u¤runda ölecek kadar. Dayanarak difl ile t›rnak ile can ile... Rüsva etmedik onuru ve hiç unutmad›k t›rnakla sökülüp kopar›lacak olan›... Yaflam›n bir anlam› vard›r ki u¤runa "sonuna, sonuncumuza dek" denilen; Hapishanelerde, y›ld›zs›z geceleri ayd›nlatan 111 y›ld›zla birlikte seslenmek- Dördüncü Haziran’d›r ki sanat de¤ildir konufltu¤umuz; hayat›n ta kendisidir. Dördüncü Haziran’d›r, damarlar›m›zda hissederek yaflad›¤›m›z, yaflatt›¤›m›z... "Yaflamak, sade yaflamak Y›lan, solucan harc›d›r" "Yaflamak bir a¤aç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeflçesine" Dördüncü Haziran’d›r, onlar heybemizde hiç tükenmeyen az›¤›m›z... Ve tükenmeyecek olan... Bir kez daha: “Merhaba fliir. Merhaba usta, ozan. Merhaba Haziran!”❏ ad›n› siz koyun.... Şiirler yazıyorum yoldaşım şiirler... Henüz adı konmamış ve henüz okunmamış Bu son zamanlarda yoldaşım - şiir gibi yürüyorumVe yine de Kıskanmıyor değilim Büyük ozanların endamlı dizelerini Fakat bu son zamanlarda Kederli değilim Şiirler okuyorum bol bol Büyük ozanların endamlı dizelerinden “ne çok gereksiz süslü cümleler “dediğim güzel şiirler yazamadığım için Kıskanarakta olsa Bol bol şiir okuyorum bu aralar Sizin yerinizede okuyorum Ve daha önce Okumayı pek sevmediğim mısraları O denli seviyorum ki şimdi Mısralarda gezinmek Yelkenlimin güvertesinde yolraşlarım sizin yerinize de... Güzel yarınlarda insanların Şiir gibi olsun diye hayatları Şiirlerde hayallere dalarak ve salınarak Memleketemin dağlarında Ve kavga kentimin Yürüyorum yoldaşım yürüyorum sokaklarında En ünlü şairleri bile kıskandırarak Gezinmek gibi geliyor bana Adı henüz konmamış Ve mısralarda yollara koyulup “son şiirim”in denizlere açılıyor İskeleti dağ yamaçlarına vuruyo- İskeleti tasarlayarak yürüyorum rum kendimi Yürüyorum yoldaşlarım, yürüyorum 6 Adını siz koyun canlarım adını siz koyun Tekirdağ Devlet Hastanesi Ümit Günger (110. Ölüm Orucu Şehidi) nato’ya hay›r! aziran’›n sonlar›nda, NATO zirvesi ‹stanbul'da gerçekleflecek. Bu zirveye "a¤alar›m›z, paflalar›m›z" gelecek. Bu telafl, bu canh›rafl haz›rl›k bunun için. Zirveye tam 62 ülkeden heyetler gelecek. Kat›l›m› en düflük olan ülkenin bile yaklafl›k 250 kifli ile gelece¤i tahmin ediliyor. En kalabal›k gelecek olan heyet ise ABD. Amerika'dan yaklafl›k bin kiflinin gelmesi bekleniyor. Asl›nda, Amerikan heyetinin bir k›sm› önceden geldi bile!.. Zirveye, toplam yedi bin kifli gelmesi bekleniyor. Yedi bin kiflinin a¤›rlanmas› da, misafirperverli¤imizi gösterebilmemiz aç›s›ndan bizi epey telafla düflürüyor! Hele bir de gelen konuklar›n a¤›rl›¤› düflünülürse... Onlar için her fley düflünüldü... Konfor, sa¤l›k, çevre düzenlemesi, güvenlik... ‹lk olarak, NATO'nun kendisinin güvenlik için uygun gördü¤ü bir fley vard›. Yetkililer, zirveye ça¤r›lmas› planlanan Do¤u ülkelerini davet etmemeye karar verdi. Nedeni, "Washington'un bölgedeki reform hareketlerine flüpheyle yaklaflmalar›ndan duyulan derin endiflelerdi." Bunun için ‹srail, M›s›r, Ürdün, Cezayir, Tunus, Fas ve Moritanya'y› ‹stanbul'a davet etme planlar› sessizce gündemden düflürüldü. fiimdiki düflünce, o tarihe kadar, Irak'›n iflgali ve Filistinliler'le çat›flmas›nda ‹srail'e deste¤i nedeniyle ABD'ye karfl› Arap öfkesinin yat›flaca¤› umuduyla, bu y›l›n sonlar›nda bu ülkelerle ayr› ayr› toplant›lar yapmak. Üst düzey bir diplomat; "Bölge ülkeleriyle görüflmelerimize dayanarak, Orta Do¤u yang›n içindeyken, bölge ülkelerini ‹stanbul'daki zirveye davet etmenin gerçekçi olmayaca¤›na karar verdik." demifl. Bu yang›n› kim bafllatt›ysa... CIA, Türkiye'yi flimdiden uyard› bile; "terör" örgütü El Kaide'nin zirve s›ras›nda bombal› sald›r› düzenlemek için haz›rl›k yapt›¤› konusunda. Bu amaçla patlay›c› maddelerin Kuzey Irak'tan ‹stanbul'a getirildi¤ini bildiriyor. CIA'n›n elindeki bilgilere göre, bu operasyondan Suudi Arabistan'l› fieyh Muhammed Mustafa sorumlu. Mustafa Türkiye'ye Muhsin el-Cahil ad›yla, sahte pasaportuyla girmeye niyetli. CIA'n›n elinde bu kadar bilgi var ve bir fley yapmak için "suç üstü" yapmay› bekliyor! Asl›nda sadece kendisine flimdiden altyap› yap›yor. Ayn›, Irak'a girmeden önce yapt›¤› gibi... Bu yüzden Türkiye, konuklar›n› ola¤anüstü bir güvenlikle koruyacak. Bunun için 20 milyon dolar ayr›ld›. Bütçenin bir k›sm›n› NATO, bir k›sm›n› ise D›fliflleri Bakanl›¤› karfl›layacak. Zirve için Emniyet Genel Müdürlü¤ü, Çevik Kuvvet'in toplumsal olaylarda kullan›lan Makina Kimya Endüstrisi (MKE) üretimi gaz fifle¤i, gaz bombas› ve spreylerin etkisiz kald›¤›ndan flikayet etmesi üzerine ihale aç›yor. ‹lk ihale sonunda ABD üretimi 1000 adet gaz bombas› sat›n al›narak birimlere gönderiliyor. Malzemelerin yetmemesi ve ‹stanbul'daki NATO zirvesini dikkate alan emniyet, ikinci bir ihaleye ç›k›yor. Hindistan H üretimi 2500 parça gaz bombas› için 60 milyar ödeniyor. ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü taraf›ndan 400 adet yeni lüks otomobil, 2500 yeni kulakl›k ve tak›m elbise ile yeni bariyerler al›n›yor. Güvenlik için, çevre illerden gelenlerle birlikte yaklafl›k 30 bin polis görev alacak. Otellerin çat›lar›nda ve belli noktalarda 500 keskin niflanc› bulunacak. Özel harekatç›lara "Vur Emri" ç›kar›lacak. Havadan gelebilecek sald›r›lara karfl› F-16 filosu ve AWACS'lar bizi havadan kuflatacak, ya da onlar›n deyimiyle koruyacak! Denizden gelebilecek sald›r›lara karfl› ise SAT ve SAS komandolar› haz›rl›klar›n› tamamlam›fl. En lüks otellerde yerleri ayr›lan ve özel e¤itilmifl 2500 personelin hizmet edece¤i heyetlerin sa¤l›klar› da düflünülmüfl. Sa¤l›k Bakanl›¤›, zirve için 40 yeni ambulans ay›rm›fl. Ambulanslar otel önlerinde ve devlet baflkanlar›n›n konvoylar›nda görev yapacak. Ayr›ca lider kadrosu için, Sa¤l›k Müdürlü¤ü'ne ba¤l› kan merkezlerinde, kan gruplar›na göre stoklama yap›lacak. Atatürk Havaliman›, Askeri Müze ve Lütfi K›rdar Kongre Merkezi'nde 24 saat hizmet verecek sa¤l›k birimleri oluflturuldu¤u gibi, kalacaklar› lüks otellerde kurulan sa¤l›k birimleri fiiflli Etfal Hastanesi ile Taksim ‹lkyard›m Hastanesi taraf›ndan desteklenecek. Bölge içinde kalan bütün özel ve SSK hastanelerinden de gerekti¤inde yararlan›lacak. Bu arada onlar›n bulunaca¤› Talimhane bölgesi de yeniden düzenleniyor. Alt› trilyon lira tutan düzenleme masraflar›n›n NATO taraf›ndan karfl›lanaca¤› söyleniyor. Ayr›ca bu bölge, zirve süresince hem yaya hem araç trafi¤ine kapat›l›yor. Buralarda evleri ve iflyerleri olanlar valilik taraf›ndan verilecek kartlarla girifl-ç›k›fl yapabilecekler. 4000'e yak›n bas›n görevlisi taraf›ndan izlenmesi beklenilen zirvede, bölgeye sadece NATO akreditasyonu olanlar girebilecek. Uluslararas› Sivil Havac›l›k Örgütü taraf›ndan denetlenecek havalimanlar›nda, ‹çiflleri Bakan› Abdülkadir Aksu, Emniyet Genel Müdürlü¤üne gönderdi¤i yaz›l› talimatta, vize kontrolü yapan polislerin 'sempatik ve flirin' davranmas›n› istemifl. Ne de olsa gelenler yabanc› de¤il! Ama en önemli haz›rl›k, eylem yapabilecek devrimcileri "saf d›fl›" b›rakmakt›. Bunun için 1 Nisan'la birlikte bir çok devrimci kurum, dernek bas›larak onlarca devrimci tutukland›. Hem de “Avrupa'yla efl zamanl›” olarak... Alt› ülkede birden yap›lan operasyonlarla "eylem haz›rl›¤› yapan(!)" örgüte ciddi bir darbe vuruldu. Böylelikle hem devrimcileri "saf d›fl› b›rak›yor" hem de zirve s›ras›nda oluflabilecek eylemler için, eylemcilere flimdiden gözda¤› veriliyordu. Ama görünen o ki muhtemel eylemciler pek ak›llanmam›flt›. Çünkü 1 may›sta, onca spekülasyon ve kurguya ra¤men, hem de yasakl› oldu¤u ve müdahale edilece¤i söylendi¤i halde on binlerce insan alan- özgür flen tart›flma lardayd›. Daha çok fley yazabiliriz. Okudukça insan› flafl›rt›yor de¤il mi? Bütün bunlar ne için? Neye hizmet ediyor? Güvenlik için diyorlar. Kimin güvenli¤i için? Taksim bölgesindeki 300 bin insan soruflturmadan geçti. Onlarca devrimci tutukland›. Kaç bin metrekarelik alan yaya ve araç trafi¤ine kapat›lacak. TRT'de, hastanelerde ve bölgedeki evlerde sicili 'bozuk' olanlar veya flüpheli görülenler tehditle veya çal›flt›¤› yerin yönetimi taraf›ndan zorla, zirve süresince ifl yerlerine, evlerine gidemeyecek. Milyonlarca dolar para harcanacak. Ne için? A¤ababalar›na "flirin" görünmek için kendi halk›na "terör" uyguluyorlar. Bu kadar para ne için? Kimin u¤runa harcan›yor? Genel Kurmay Baflkan› Hilmi Özkök; "Zirveye çok büyük önem veriyoruz. Bu zirvenin Türkiyede yap›lmas›, bizim için ayr›ca bir k›vanç kayna¤›d›r." demifl. Onlar için gerçekten k›vanç olabilir. Ama bizim için utanç tablosu. Hem günlerce, halk›m›za terör estiriliyor, hem de bundan sonra Orta Do¤u'da nas›l terör uygulayacaklar onun görüflmelerini yap›yorlar. Orta Do¤u halklar› üzerine oynanan oyunlar› bizden saklamak için, ‹stanbul’da ‘ola¤anüstü hal’ uyguluyorlar. NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer'in, "Henüz NATO'nun Irak konusunda tart›flmalar› bafllamad›. Olmaz demiyorum, bu ‹stanbul zirvesinden sonra bafllayacakt›r." demesinden anlafl›laca¤› üzere bu zirvede 'Büyük Orta Do¤u Projesi' üzerine konuflup, bundan sonra özellikle de her geçen gün daha fazla teflhir olmufl olman›n verdi¤i telaflla Orta Do¤u pastas›n› nas›l paylaflacaklar›n› tart›flacaklar. NATO'yu da iflin içine sokarak yapacaklar›n› biraz daha meflrulaflt›rmaya çal›flacaklar. Kald› ki NATO, Amerika'n›n oyunca¤›d›r. Hiçbir zaman NATO, Amerika'ya karfl› bir karar alamam›flt›r. Irak'ta gördük. Amerika, Irak'a girmek için NATO'nun karar›n› bile beklememifltir. NATO buna ra¤men sesini ç›karmam›flt›r. Ama ABD Baflkan› Bush, ikiz k›zlar›n›n mezuniyet töreni oldu¤u için ‹stanbul'daki NATO zirvesini May›s ay›ndan haziran sonuna ald›rtm›flt›. Ancak Bush, k›z› Jenna'n›n diploma törenine kat›lmad›. Hatta Jenna'n›n kendisi de törene gitmedi. Görüldü¤ü gibi NATO Amerika'n›n oyunca¤› durumundad›r. Bunun için gitti¤i hiçbir yere "bar›fl", "adalet" götürmemifltir. K›sacas› ‹stanbul’da toplanacak zirve "terör" zirvesidir. Gerçek "teröristler" kendileridir. Bu yüzden NATO'ya HAYIR! ❏ 7 röportaj tav›r levent çoker ve murat flen’le “Bir Masal Gecesi” üzerine söylefli... Grup Yorum'la çal›flma fikri nas›l olufltu? 2003 y›l›nda bir arkadafl›m vas›tas›yla Grup Yorum'dan bana bir teklif geldi. Tabi buna ilk tan›flmam›z diyemeyece¤im. Daha önceki albümlerinden tan›fl›yorduk. Fakat bir ara uzun bir süre görüflemedik. Böyle bir boflluktan sonra düzenli olarak görüflmemiz 2003 y›l›ndaki Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu konserleriyle oldu. Geçen y›lki ve bu y›l ki Harbiye konserlerinin haz›rl›klar› nas›l oldu? Nas›l çal›flt›n›z? Her iki konserin haz›rl›klar› da ayn› tarzda oldu. Önce ilk konserden bahsedeyim. Repertuar›n bana geç verilmesi, parmaklar›m› paralarcas›na çal›flmam, parmaklar›mda nas›r ç›kmas› ve onbefl günde yirmi flark›n›n düzenlemelerini yapmam... ‹flin haz›rl›k k›sm› iki, üç prova ve soundcheck biçiminde gerçekleflti. Bir de geçen seneki çal›flmalar›m›zda teatral bir gösteri yoktu. Sadece konser havas›nda oldu¤u için daha rahatt›k dolay›s›yla. Fakat bu seneki konserde teatral bir çal›flma da vard›. Ayr›ca vaktimiz de çok k›s›tl›yd›. Tam konsantre olamad›k, tam çal›flamad›k. Daha do¤rusu hep beraber çal›flamad›k. Bunun d›fl›nda gruplar›n kendi içinde çal›flmas›, tiyatrocular›n çal›flmas›, bizim çal›flmam›z iyiydi tabi ki ama bir beraberlik yakalayabilmek aç›s›ndan zor oldu. Fakat san›yorum onu da baflar›yla yap- t›k, atlatt›k. Grup Yorum’la Bir Masal Gecesi sizce nas›l geçti? Bir bütün olarak ad›ndan da belli oldu¤u gibi Bir Masal Gecesi’nde bir masal, bir olay anlat›ld›. Yani bir konusu vard› gecenin. Bununla birlikte yürüyen müzikler vard›. Anlaml› müzikler vard›. Konularla alakal› müzikler vard›. Bir yenilikti, bir ilkti ve gayet güzeldi. Yani konu, olay, tarz ve düflünce çok güzeldi. Grup Yorum'un müzi€ini nas›l de€erlendiriyorsunuz? Ben Grup Yorum'un bestelerini çok be¤enen bir insan›m. Ayr›ca benim çevremdeki müzisyen arkadafllar›m da çok be¤eniyor. Yani be¤endi¤im bir grup Grup Yorum. Çok melodik, çok ak›flkan besteleri var Yorum'un, gayet güzel. Peki size ilginç gelen bir fleye rastlad›n›z m›? Seyirci ile iletiflim anlam›nda... Yani ilk defa Grup Yorum'la sahneye ç›kt›€›n›zda yaflad›klar›n›z nelerdi? Ben ilk defa Yorum'la konsere ç›kt›¤›mda aç›kças› korktum! Bu kadar çok sesi bir arada duymad›m. 30 y›ld›r sahneye ç›k›yorum, hiç bu kadar kalabal›k görmedim. O tribün, üstüme y›k›l›yor zannettim. Yani o kadar çok sesi cidden bir arada duymad›¤›m için “Ne oluyor?” diye düflündüm. Bu kadar alk›fl, cofl- ku?... Ama buna çabuk al›flt›m. Üçüncü parçadan sonra “Hay Allah!” dedim. “Demek ki, bu kadar büyük alk›fllar da varm›fl.” Erovizyon'da fiebnem Paker'in seslendirdi€i “Dinle” isimli besteniz üçüncü olmufltu. Geçen sene ve bu sene de birincilik ve dördüncülükler elde edildi. Siz o günden bu güne nas›l de€erlendiriyorsunuz Erovizyonu? 1997'den önce ilk olarak benim Erovizyon dal›ndaki tarihimi ele almak laz›m. TRT canl› yay›nlara bafllad›¤› vakit, -flimdi y›l›n› hat›rlam›yorum ‘86-’87 olabilir- Ankara’da elemeler yap›l›yordu. Ben o y›llardan itibaren bu orkestran›n içindeyim zaten. Ankara’da kurulan Erovizyon orkestras›nda tromboncu, klavyeci olarak bulunuyorum. 1987 y›l›nda ilk olarak bir gruba aranjörlük yaparak Erovizyon sahnesine ç›kmaya bafllad›m. 1990 y›l›nda bir bestemle Türkiye finallerine kat›ld›m. 1992 y›l›nda bir baflkas›na aranjörlük yaparak kat›ld›m ancak, bu arada hala Erovizyon orkestras›nda çalmaktay›m. 1995 y›l›nda Mustafa Sandal'›n parças›n›n aranjman›n› yaparak kat›ld›m Türkiye finallerine. 1996 y›l›nda tekrar benim bestemle kat›ld›m fiebnem Paker'le ve ilk olarak birincilik geldi. Türkiye’yi temsil etmek için o y›l Oslo'ya Norveç'e gittik. 46 ülke aras›ndan 12. olarak geriye döndük. 1997 y›l›nda yine Türkiye elemelerine kat›ld›m. Yine birincili¤i kazand›k. Bu defa ‹rlanda’ya gittik Türkiye’yi 8 temsil etmek için. Yine fiebnem Paker'le ve bu sefer üçüncü olduk. Peki ne de¤iflti. Dedi¤im gibi benim y›llard›r tecrübelerim, Erovizyonu takip etmem. Fakat ben de ifli yanl›fl biliyormuflum. Hep Erovizyon normu diye bir norm var zannederdim kendi kendimce, ABBA gibi, flu gibi, bu gibi.1996 y›l›nda yapt›¤›m Beflinci Mevsim isimli parça de¤iflik bir parçayd›. Avrupa’ya gidip yar›fl›p tam puan ald›¤›n› görünce “Ya!” dedim “Bu ifl yanl›fl. ‹flin do¤rusu de¤iflik bir fley yapmak. Yani bir anda insan› yakalayacaks›n. Basit olacak ve de¤iflik olacak.” Ne yapt›m? Zaten bakt›¤›n›zda iflte bir ba¤lama, bir ney ilave ettim gruba ama tampare sistemle yani Avrupa alt yap›s›yla. Kula¤a yabanc› gelmeyecek, onlar› ürkütmeyecek flekilde üstüne bir ney, bir darbuka, bir el zili gibi fleyler koyarak gittik yar›flmaya ve bakt›k ki üçüncü olduk, “tamam”lam›flt›k. Bir eksi¤imiz kalm›flt› promosyon. Kendi valizimizle gittik kendi valizimizle geldik sadece. TRT bundan sonra yine baflka eserler seçerek göndermeye bafllad›. Fakat o eserler hiç uygun de¤ildi bence. Yani 1997 ve 2003 aras›ndakiler. Derken 2003 y›l›na gelince ne yapt› TRT, çok s›k› bir flekilde promosyon yaparak... Sadece TRT de¤il; Sony o y›l Sertab’›n sponsoruydu ve o firmadan albümü ç›kacakt›. Avrupa’da tan›t›lacakt›. Çok büyük bir destek verdi Sertab’a. Buradaki medya Avrupa’ya hakim bir grup (Do¤an Medya... vb). Çok büyük bir destek verdi. Ve nitekim bu deste¤in sonucu da birinci oldu. Yani koca bir devi y›kamazs›n›z, mümkün de¤il. Ve dolay›s›yla böyle bir birincilik ald›k. Bu birincili¤i parçan›n sözlerinin ‹ngilizce oluflundan filan almad›k. ‹ngilizce olmas› hikaye, hiç fark etmez. Türkçe de olabilir, ‹branice de, Rusça da olabilir. Önemli olan de¤iflik bir parça yap›p insan› yakalamakt›r. ‹nsan› yakalayacaks›n›z. ‹nsan müzikle yakalan›r. fiu anda bile “Dinle”nin Rumca versiyonu var yeni ç›kt›. Alex Paneyi diye bir arkadafl yapm›fl. Üstelik bu yetmiyormufl gibi Rumca’y› bonus olarak koymufllar albüme. Dinle’nin Türkçe halini de okumufllar. Ne oldu flimdi? ‹ngilizce’ye gerek var m›ym›fl? Hay›r, Türkçe okuyor Rumlar. Gayet de güzel olmufl, onu da belirteyim. Ayr›ca Türk enstrümanlar› kullanma aç›s›ndan da çok tutucu olmamak laz›m, o da gerekmez. De¤iflik bir fley yapman›z laz›m, çok de¤iflik. Bir yerde hakl› olabilirsiniz, bunlar›n sesi bilinen sesler de¤il. De¤iflik sesler. Mesela banong diye bir alet var Himalayalar’da. De¤iflik bir ses. Burada bestecinin ve aranjörün çok uyan›k ve ak›ll› olmas› gerekiyor... fiu anda neler yap›yorsunuz? Konserden sonra büyük bir rahatlama var. Bir kere ertesi gün saat ikiye kadar uyudum. Yani onbir-oniki saat uyumuflum. Kendime geldim. fiu anda özgürlü¤ün tad›n› ç›kart›yorum. Rahat›m, hiçbir ifl yapm›yorum. Ay bafl›na kadar da müzik ile ilgili hiçbir ifl yapmayaca¤›m. Trombon dahi çal›flmayaca¤›m. fiebnem Paker’in albümünün çal›flmas›n› yap›yordum. Fakat kafam›n iyice boflalmas›n› bekliyorum. Ay bafl›ndan itibaren tekrar albüme dönüp onun çal›flmas›na bafllayaca¤›m. 9 sal Gecesi’nin; Grup Yorum kitlesine, Grup Yorum taraf›ndan da benim taraf›mdan da borçlu kapat›lm›fl bir gece oldu¤unu düflünüyorum ve borcumu da ödemek istiyorum. Konser esnas›nda seyirci ile iletiflim nas›ld›? Seyircinin tepkisi nas›ld›? Bekledi¤imin alt›nda de¤ildi. Ama hep dönüp bafla geliyorum. ‹stedi¤imiz gösteriyi yapabilseydik çok daha iyi tepkiler alaca¤›m›z kesindi. Yine de seyircinin tepkisi yeterliydi. Memnun olduklar›n› gördüm; hatta biz fliirleri okurken ön s›ralardan pek çok seyircinin fliire kat›ld›¤›n› duydum ve gördüm. Bu çok güzel bir duyguydu. Bizimle Naz›m okudular, bizimle Bedreddin okudular... Ülkemizdeki tiyatro ad›na neler söyleBir Masal Gecesi projesine nas›l dahil mek istersiniz? Bir ülkede sadece zengin aile çocuklar› oldunuz? Bu projeyi duyunca neler düsanat aflk› u¤runa tiyatro yap›yor. Her flekilflündünüz? Grup Yorum’dan arkadafllar bana; “Müzikle tiyatroyu dramatik bir geliflimle bir araya getirmek istiyoruz. Yard›mc› olur musun?” dedi. Ben de bundan keyif alaca¤›m› söyledim. Bunu söylerken samimiydim çünkü, bir oyuncu olarak, bir tiyatrocu olarak benim bu ülkede tiyatro yapma olanaklar›m oldukça s›n›rl›. Her fleyden önce, belli ortak noktalarda Grup Yorum'la örtüflmemin d›fl›nda, sahneye ç›kma veya sahnelenecek bir fleyde eme¤imin bulunmas› bana cazip geldi. Çünkü art›k Türkiye’de tiyatro yapmak tröstleflmekle ayn› ad› tafl›yor. Ben tröstleflebilen biri de¤ilim. O sürece dahil olamad›m, olmak istemedim. Evet flu anda tiyatro yapamayan bir tiyatrocuyum. 4000 kiflinin karfl›s›na Grup Yorum'la ç›kmak benim için hem zevkti hem de gerçekten gurur verici bir fleydi. Onun için kabul ettim projeye dahil olmay› ve çok da iyi oldu. Projenin haz›rl›k aflamas›ndan bahsedebilir misiniz? Bilgesu Han›m’›n oluflturdu¤u ve Yorumcu arkadafllar›n flekillendirdi¤i metin, bence son derece yeterli bir metindi. Daha sonra bu metni canland›racak oyuncu arkadafllar›n bulunmas› da bizi çok zorlamayan bir çaba oldu. Kostüm, dekor... gibi ufak s›k›nt›lar yaflad›k ama buradaki insanlarla ‹dil kültür Merkezi’nin çal›flanlar›yla, Grup Yorum’un çal›flanlar›yla yürütülen ortak çal›flmayla eksi¤imiz olmadan sahneye ç›kmay› baflard›k. Kendi ad›m›za eksikliklerimiz yoktu asl›nda. Grup Yorum, orkestra eksiksizdi. Oyuncular eksiksizdi, kostüm ve dekor eksiksizdi. Asl›nda her fley, yap›landan kat be kat üstün bir gösteriyi sunmak için eksiksizdi. Ama niye yap›landan daha üstün bir gösteri sunamad›k. Bunun tek bir sebebi var ki, teknik aksakl›k deyip geçilebilir. Fakat ben böyle demiyorum. Çünkü benim için önemli olan fleylerden biri de onurdur. Onur da verilen sözü yerine getirmekle olur. Ses sistemindeki baz› aksakl›klar nedeniyle gösteriyi tamamen de¤ifltirmek zorunda kald›k. Sadece dans ve koreografi bölümlerini kulland›k. ‹stediklerimizi tam olarak yapamad›k. Buna ra¤men seyircinin memnun oldu¤una dair duyumlar al›yoruz. Ama istedi¤im fleyi yapamaman›n vermifl oldu¤u ac› hala içimde var. Bir Ma- de engelleniyor tiyatro. Bizzat devlet taraf›ndan engelleniyor. Yap›lan tiyatronun niteli¤i burada önemli de¤il. Yani herhangi bir komedi olsa da engelleniyor. Maliye bir taraftan bast›r›yor, emniyet bir taraftan. Tiyatro yapabilmek için sponsorlara s›rt›m›z› dayamak zorunda kal›yoruz. Ben burada kendi ad›ma konufluyorum. Sponsorlar bana para vermiyor o zaman ben tiyatro yapam›yorum. Çok aç›k bir fley var. Ben oyunculuk yapabilmek için kendi tiyatromu kurmak ya da en az›ndan asgari müflterekte uzlaflabildi¤im patronlar›n tiyatrolar›nda çal›flmak zorunday›m. Benim bir patronla asgari müflterekte uyuflmam mümkün de¤il. Peki tiyatro patronlar› sanatç› de¤il mi? Onlar›n içinde duayenler yok mu? Var, elbette. Ama sanatç› kimli¤i ile patron kimli¤i madalyonun iki yüzü. Ve bir tiyatronun içinde çal›flt›¤› zaman insan o madalyonun her iki taraf›nda görünüyor. Ve madalyonun her iki taraf›n› da görüyor. O madalyonu kopar›p atmak istiyor. Ben tüm bu sebeplerden dolay› tiyatro yapam›yorum. Bir dönem tiyatro kurduk. Fena da gitmemiflti. Bir sene çal›flabildik. O bir sene, ben televizyonda hiç de onaylamad›¤›m bir dizide çal›fl›p oradan kazand›¤›m paray› da tiyatroya yat›rm›flt›m. O yüzden, biz o sene tiyatro yapabilmifltik. Türkiye’de tiyatro yapmak için deli olmak gerekli ve bu delili¤i finanse edebilmek için de bir yerden para bulmak gerekli. Bütün hikaye bu. Bu paray› sa¤layamayan insanlar bugün tiyatro yapam›yorlar. Bugün tiyatro durumuna bakt›¤›m›z zaman. Ayr›ca flunu da söylemek istiyorum. Deniyor ki seyirci azald›, seyirci gelmiyor. Evet do¤ru, ama bugün Türkiye’de kendi dal›nda bile baflar›l› olan tiyatrolar bile k›rk›nc› ellinci y›l›n› kutlayan tiyatrolar bile hala 1960’taki estetikle, sanat görüflüyle bu iflleri yap›yorlar ve sene 2004 seyirci art›k çok s›k›ld›. ‘80 darbesinin o keskin k›l›c› zaten her fleyi biçti. O entellektüel tavr› biçti. Bir de onun üzerine tiyatrocular da lümpenli¤e düflünce... Tiyatrocular da sadece para için bir fley yapmaya bafllay›nca Türkiye’de yap›lan tiyatro kötü bir tiyatro haline geliyor. Daha iyisini yapabilir misin? Tabii ki yapar›m. Tabii ki yapabilecek pek çok tiyatrocu var, pek çok var. Ama yap›lm›yor. Çünkü her fley ekonomiye ba¤land›. Para ka- sonraki projeleriniz nelerdir? zanabilmek için rezil ifller yap›l›yor. Seyirci bu rezil ifllerden b›kt›¤› için tiyatroya gitmiyor. Yani mesele sadece 12 Eylül faflizminin entellektüel hayat› öldürmesi de¤il. Mesele entellektüellerin kendilerini de öldürmesi. Kendi ruhlar›n› satmas›. O yüzden bu ülkede tiyatro yap›lmamal› zaten. Halk tiyatronun yap›lmad›¤›, tiyatroyla ilintili di¤er sanat bileflimlerinin olmad›¤› bir ülkede yaflaman›n gerçe¤ine belki de elli y›l sonra idrak edecek. Bizim halk›m›z biraz geç uyan›yor. Ama Naz›m’›n da dedi¤i gibi derya dedi¤in uyur uyur uyan›r. Bir gün uyanacak. Ama flu an uykuda. Bedeli çok fazla, yani bugün Türkiye’de severek, gerçekten yeni estetik anlay›fllarda, yeni içerik aray›fllar›nda bulunarak tiyatro yapabilmenin bedeli gerçekten çok a¤›r. Politik eylemlerin bedeli kadar nerdeyse a¤›r, insanlar›n hayatlar› al›n›yor neredeyse elinden, bunun için. Ben dublaj yaparak yaflamak zorunda kal›yorum. Benim gibi binlerce insan var ‹stanbul’da yaflayan. Bunun sorumlusu kim? Hemen bir basamakland›rma yaparsak, medya, medya patronlar› ve bu zincirin en sonunda gelip devletin kendi sistemini, kendi bekas›n› koruyabilmek ad›na oluflturdu¤u o kokuflmufl mengeneye s›k›fl›yor. Yani düflünmek laz›m bugün Türkiye’deki sistem nedir? Bugün Türkiye’de kapitalizm bile yok ki. Burjuva demokrasisi yok ki. E¤er biz hala Cumhuriyetin kuruluflunun 80.y›l›nda hala bari Kemalist kazan›mlar› kaybetmeyelim diye insanlar soka¤a dökülüyorsa, çok ac› bir durum var. Bu ülkede sanattan bahsetmek do¤ru de¤il ki. Ancak öyle 2-3 tane deli bir fleyler yapar. Hayatlar›n› ortaya koyup sinema yapmaya, tiyatro yapmaya çal›fl›r, müzik yapmaya çal›fl›r. Ee onlar, sistemin kar marjlar› taraf›ndan ekarte edilir. D›flar›da kal›r. Ondan sonra pop-starlar olur. Jüri üyesi y›llard›r tiyatroya emek verdi¤ini iddia eden ve övgüler alan sanatç› geçinenler de ç›kar oradakilere, oy verirler. Utanmadan, senin oyunculu¤un flöyle, böyle gibi cümleler kurarlar. Medya patronlar›na yalakal›k yap›la yap›la gelinen nokta budur. Bu yüzden tiyatro yap›lmamal› diyorum. Tabii projemiz var. Biz yap›lmas›n deriz ama yapmadan duramay›z. Para bulursak e¤er tiyatro kuraca¤›z yine. Ben umudumu kaybetmiyorum. Ben kendi yaflad›¤›m topraklara ve kendime dair umudumu kaybetmiyorum. Kaybedersem yaflayamam. Bugün devletin 50-60 sene önce kurdu¤u gerçekten elit bu ifli ö¤reten okullar›m›z var. Yani var olan devletin kurdu¤u konservatuarlar böyle bir misyonla kurulmufltu. Baflar›l› da oldu bir süre. Son zamanlarda fley vard›. Tabi onlar da TV’lere pembe dizi oyuncusu yetifltirmeye bafllad›lar. Buna, benim mezun oldu¤um okul da dahil. Evet biz bir tiyatroyu yeniden kurup o tiyatroyu kendi oyuncusunu yetifltirebilmesi aç›s›ndan uluslararas› sanat platformunda e¤itim vermeyi de amaçl›yoruz. Bu biraz ukalaca olmuyor mu? Tabi, ukalaca oluyor ama destek alabilece¤imiz gerçekten deneyimli insanlar var. A¤abeylerimiz ve ablalar›m›z var. Biz onlarla birlikte bu ifli yapabiliriz. Fakat flöyle bir durum var; ‹stanbul’da pek çok; iki, üç, belki daha fazla oyunculuk e¤itimi veren özel kurum var. Bu özel kurumlardan bir tanesinin “en seçkininin” ve en pahal›s›n›n bafl›ndaki insan bir ›fl›kç›. fiimdi bunda tiyatro emekçilerini kategorize etmemifl. Ama flöyle bir durum var. Ifl›kç›l›k da bir uzmanl›k alan›d›r. Tiyatro içinde çok önemli bir uzmanl›k alan›d›r. Fakat tiyatro e¤itimi verebilmek için, ›fl›kç› olman›n ötesinde çok baflka donan›mlara ihtiyaç vard›r. Sorwin Üniversitesi’nde tiyatro ›fl›k bölümünün mezunu olmak neyi ifade eder ki. Çok iyi ›fl›kç› olmay›, iyi bir ›fl›k tasar›mc›s› olmay› getirir. Ama sözünü etti¤imiz insanlar bu ülkede elit yönetmenlerden say›l›r. Çok ac› bir fley bu. Bu benim bugüne kadar kusmak isteyip de kusamad›¤›m. Akacak mecra bulamad›¤›m konuydu. Bugün bu ülkede tiyatro rejili¤i yapan insanlar›na büyük ço¤unlu¤u tiyatroyu bilmeyen insanlar. Bak›n burada da çok önemli bir kilit nokta var. Evet seyirci... Seyirci anlamaz, seyirci sadece zevk al›r, se- yirci sadece be¤enir. Bizim seyircimizin tiyatrodan sanattan anlayacak düzeye gelmesi için önce sanatç›lar taraf›ndan yap›lan iyi ifllerle yetifltirilmesi laz›m. Sanatç›lar taraf›ndan ne herhangi bir k›stas içinde ne herhangi bir uluslararas› genel be¤eni k›stas› içinde yap›lm›fl iyi ifller yoksa, o seyirciyi biz terbiye edemeyiz ki. Bir gün ›fl›kç›lar, tiyatroda oyun koyarsa o tiyatrodan hay›r gelmez. Bu konuda da çok netim. Bunu, üstüne al›nacak insanlar bilirler. ‹sim vermeyece¤im. Zaten böyle bir iki örnek vard›r Türkiye’de. Sanat, sanat›n her türü usta-ç›rak iliflkisiyle ö¤renilir. Sanatsal birikim usta-ç›rak iliflkisiyle edinilir. E¤er bir insan›n ustas› ›fl›kç›ysa o insan muhteflem bir ›fl›kç› olur ki! Sözünü etti¤im insan gerçekten do¤aüstü bir ›fl›k tasar›mc›s› bence Türkiye’deki ›fl›k dehas›na sahip insan ve bunun gibi çok örnek var. Ancak reji yapmak, oyunculuk yapmak bunlar ak›l almaz donan›m isteyen fleyler. Basit görünen ama zor fleyler. Bunun e¤itimi öyle ya da böyle, iyi ya da kötü yetersiz oldu¤unu kabul etmekle birlikte konservatuarlarda veriliyor. Ya da herhangi bir tiyatroda ustan›n yan›nda çal›flan insanlar bunu edinebilirler. Fakat Türkiye’de usta kalmad›, sorun burada. Türkiye’deki son ustalar ya öldü ya da iflten elini ete¤ini çekti. Türkiye’deki son ustalardan biriydi Müflfik Kenter. Benim hocamd› ve bununla da gurur duyuyorum. Ama e¤er bugün Müflfik hoca bile e¤itimci olarak da tiyatro adam› olarak da yavafl yavafl kendini emekli etmeye bafllad›ysa ki, bu kaç›n›lmaz adam yaflland›.Yerine gelecek yeni insanlar yok. ‹yi oyuncular›m›z yok mu var tabii ki. Bunlar›n içinde star özelli¤i tafl›yan da var. Haluk Bilginer gibi. Hiç bilinmeyenler var. Biz o konuda zengin bir ülkeyiz. fiairlerimiz ve aktörlerimiz ola¤anüstü. Ama bu yetmiyor tiyatro için. Bu iyi oyuncularla birlikte do¤ru konsepti yakalamak ak›ll›, birikimli ve en az onlar kadar dehaya sahip yönetmenlere ihtiyaç var. Ama onlardan bizde yok...❏ Önünüzde bir proje var m›? Bundan 10 konserlerimiz devrimci disiplinimizdir May›s 2004 Cumartesi gecesi, Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu’nda, “Grup Yorum’la Bir Masal Gecesi” ad›yla bir konser gerçeklefltirdik. Duyurular›ndan, haz›rl›klar›na ve sahneye yans›yan›na kadar; uzun bir haz›rl›k dönemine yay›lan, sadece bir konser olmakla s›n›rlamad›¤›m›z, içeri¤inden biçimine dek dinleyicilerimize farkl› bir gece yaflatman›n heyecan›yla yürüttü¤ümüz bir çal›flmay› sergiledik. Tarihin en bafl›ndan, Troya Savafl›’ndan bafllayan ve günümüze dek uzanan; ezilenlerin özgürlük özlemini, savafllar›n›, y›k›mlar›n›, kay›plar›n› ve zaferlerini anlatan bir anlat›m› müzi¤in yan› s›ra, tiyatro, halkoyunlar› ve modern dansla birlefltirerek sahneye tafl›d›k o gece. Bizim aç›m›zdan bir ilkti, dinleyicilerimize sundu¤umuz program. Projemiz sahneye tafl›nana kadar da nice badireler atlatarak sevenlerimize ulaflt›. Hatta konser günü bile yaflanan bir dizi aksakl›k projemiz üzerinde bir tak›m de¤ifliklikler yapmam›za sebep oldu. Ancak, gene de sahneye ç›k›fl›m›zdan, program›m›z›n bitifl an›na dek yüzümüzün ak›yla, hedeflediklerimizi size ulaflt›rmaya çabalad›k. Çok daha büyük organizasyonlar›n, hiç sorun yaflamadan gerçekleflti¤i günümüzde sorunlar›n neden hep gelip bizi buldu¤u da düflünülebilir. Ancak unutulmamal› ki Grup Yorum’un arkas›nda ne ciddi bir sponsor deste¤i vard›r, ne büyük medya gücü. Kendi ad›ndan ve mücadelesinden ald›¤› gücü daha ileri tafl›mak için hayat›n içinde ad›mlar atmaya çal›flmaktad›r Grup Yorum. Aksilik ve eksikleri yenerek, ders alarak ve birikimini hep bir ad›m ileri tafl›yarak yürümektedir. Dinleyicilerimiz ise o gece yine, bizi dosta düflmana karfl› utand›rmam›fl ve Aç›k Hava Tiyatrosu’nu doldurmufltu. Bir bahar gecesi olman›n ötesindeki so¤uk havay› da düflününce dinleyicimizin cefakarl›¤›na da sayg› duymamam›z mümkün de¤il. Fakat, sayg› ve sevgimiz sahne d›fl›ndaki eksik ve hatalar› görmedi¤imiz, sineye çekece¤imiz anlam›na da gelmeyecektir. Nas›l kendi eksiklerimizi aflmak için çabal›yorsak, konserlerimizde dinleyicilerimizden kaynaklanan prob- grup yorum güncel 15 lemleri de aflmaya çal›flaca¤›z. Dergi sayfalar›nda yazarak, tart›flarak ve hayata geçirilebilecek tüm yöntemlerle... Çünkü o salonun içinde, dinleyicisi ve müzisyeniyle bir bütünü oluflturuyoruz. Eksi¤imiz ve olumluluklar›m›z, bir bütün olarak tart›l›yor. Dostlar›m›za verdi¤i morali bir bütün olarak yarat›yoruz. Düflmanlar›m›za karfl› da bir bütünüz. 2001 y›l›ndan bu yana, ‹stanbul’a olan hasretli¤imizi dindiriyoruz. 12 y›l boyunca ‹stanbul’da izinli bir konser vermek için mücadele ettik. 2001 y›l›ndaki ilk Harbiye konserimizde, belki de dinleyicilerimizden daha heyecanl›yd›k. O günden bugüne, sadece Harbiye’de dört konser verdik. Neredeyse her konserimizin temel problemi ise konser giriflinde, konseri ücretsiz izlemek isteyenlerle yaflananlar oldu. Tüm bu konserlerde ücretsiz girmek isteyenlerin tepkilerine ve suçlamalar›na maruz kald›k. Yorum konserine girme haklar›n›n engellendi¤inden tutun da Yorum’un burjuvalaflt›¤›na kadar... Son konserimizde yaflananlar ise bu ifli gündeme getirmeyi yak›c› bir flekilde hissettirdi. Sebebi ne olursa olsun, girifl kap›s›nda yaflanan arbede; bafllayan konsere odaklanan dinleyicilerimiz tedirgin etmifl; kap›da yaflanan›n bir polis müdahalesi oldu¤u intiba›n› yaratm›fl ve kap›ya y›¤›lmay› beraberinde getirmifltir. Sonuç ne olmufltur? Bilet ücreti ödemeden girmek isteyenler arbedeler sonucu içeri girmifl ve önemli bir süre boyunca, konserimize olan ilgi kap›ya odaklanm›fl; zarar gören Grup Yorum olmufltur. Bunun maddi boyutuna ise hiç girmeyece¤iz. Öncelikle konser ücretlerinin pahal› oldu¤u yönünde de¤erlendirmeler yap›lmaktad›r ki bu gerçekçi de¤ildir. Grup Yorum konserleri, benzerlerine oranla çok ucuzdur. Çünkü temel amac› para kazanma kayg›s› olmayan konserlerdir. Fakat bizim bu sözümüz de zaman içinde yanl›fl yerlere çekilerek dejenere edilmifltir. Para kazanma kayg›m›z›n olmamas›, para kazanmay› hak etmedi¤imiz anlam›na gelmemektedir. Sonuna kadar hak ediyoruz. Para kazanma kayg›s›n›n olmamas› hak etti¤imizden fazlas›n› kazanmak diye bir derdimizin olmad›¤›n› belirtmek içindir. 15 milyon TL olan konser biletlerimiz, geçti¤imiz y›l yapt›¤›m›z konserin bilet fiyat›yla ayn›d›r. Geçti¤imiz y›ldan bu 11 yana, bir konseri organize etmek için harcanan miktar›n ne derece artt›¤› hesaplan›rsa bu konsere kar amac›n› bir kenara koyup, temel kayg›n›n borçlu ç›kmamak oldu¤u anlafl›lacakt›r. Ancak yine de konserimizin organizasyonunda bilet fiyatlar›n›n daha yüksek olmas›n›n bizim dinleyici kitlemizi zorlayaca¤›n› düflünmüflüzdür. Buna ra¤men yaflad›klar›m›z ortadad›r. Bunun yan› s›ra tüm bir y›l boyunca verdi¤imiz destek konserleri de bilinmektedir. Bunlar› dile getirmeye gerek bile görmüyoruz. Bunca y›ldan sonra, kendimizi yeni bafltan anlatacak de¤iliz. Sadece hat›rlatmakta yarar görüyoruz. Hak ve özgürlük mücadelesi verenler, en baflta, sevdiklerinin haklar›n› korumak durumundad›r. Bu yaflananlar, bize ait al›flkanl›klar ve tarz de¤ildir. Sadece bu de¤il; kap›da yaflanan arbede neye hizmet etmifltir? Düflman›n ekme¤ine ya¤ sürmüfltür. Durduk yere bir provokasyon havas› yaratm›flt›r. Dergimizin okurlar› aras›nda, o gece konserde bulunmayanlar da var. San›lmas›n ki çok büyük olumsuzluklar yaflanm›flt›r. Aksine çok küçük bir ana denk gelen bir olumsuzlu¤u tart›fl›yoruz. Çok küçük oldu¤unda tart›fl›yoruz ki ilerde daha büyük olumsuzluklar› meflrulaflt›rmas›n. Konserlerimiz bir bütün olarak devrimci disiplinimizi ifade etmektedir. Kuflkusuz ki dinleyicilerimizin önemli bir bölümü devrimci olmayan kesimleri de kapsamaktad›r. Bu, Yorum’un zenginli¤i oldu¤u gibi ayn› zamanda da üzerindeki bir yüktür. Bu kesimlere, kendimizi do¤ru ifade edebilme yüküdür. Bu yaflananlar›, konserimize ilk kez gelen bir dinleyicinin gözünden de¤erlendirdi¤imizde ç›kacak sonuç bizi üzmektedir. Konserlerimizde, dinleyicilerimiz de sorumluluk sahibidir. Sorumluluklar›, konser disiplinimizi sa¤lamakt›r. Bu disiplinin bozuldu¤unda, olumsuzluklar› gidermek için olgun bir flekilde müdahale etmektir ve problemi çözmektir. Örne¤in, konserlerimizin olmazsa olmazlar› sloganlar, bir disipline oturmak zorundad›r. Sloganlar, kitlenin kendini ifade edifl biçimidir. Bu ifadelendirme, ba¤›r›fl ça¤›r›fl haline geldi¤inde en büyük sayg›s›zl›k dillendirilen talebin kendisine yap›lmaktad›r. Grup Yorum, her zaman dinleyicisinin de kendisini ifade etmesine özen göstermifltir. Fakat aram›zdaki iletiflimin karfl›l›kl› olarak birbirimize sayg›dan geçti¤i de muhakkakt›r. Bazen Yorum’un sahnede kendini ifade edemedi¤i durumlar da yaflanmaktad›r ki bu durumun ne oldu¤unu izah etmeye, bilmiyoruz gerek var m›? Türküler söylüyoruz, bedel ödüyoruz. Türküler söylüyoruz; dinleyicilerimize en iyisini sunman›n eme¤ini harcayarak. Türküler söyleyelim, hedefini tam kalbinden vuracak kadar gür ve berrak sesle. Sesimizi yükseltmeyi tart›flal›m; daha yüksek, en yüksek!..❏ 12 Bir Masal Gecesine Merhaba; Masallar gerçe€i de€ifltirme arzusundan do€arlar. Onlar› gerçe€e dönüfltürmek yaflam çizgimizin ta kendisidir. Günlerdir voltalarda kendi masallar›m›z› kurgulad›k bizlerde. Masal bu ya; aflt›k duvarlar› geldik aran›za günler önceden. Notalar eksik kalmas›n, yanl›fl sesler olmas›n, davul dengine, mey rengine. ba€lama yüre€e uygun çal›ns›n, vokaller, danslar masal›m›z› gerçek k›ls›n diye sürdürdü€ünüz telafll› coflkunun içindeydik. Bu masal de€il; Yüz on bir Boran'›n nas›l kanatlan›p Anadolu’yu kucaklad›€›n› yaflad›k gördük hepimiz... Bü masal hepimizin... Bu masal ba€›ms›z, demokratik, özgür bir ülke ve insana yarafl›r bir dünya üzerinedir. Ödedi€imiz bedeller bunun için. Ayn› masal› gerçek k›lman›n sevdal›s› binlerce yürek Merhaba, Merhaba enstrüman›n› yüre€iyle çalan bütün müzisyen dostlar, Merhaba eme€i geçen bütün canlar... Grup Yorum demek bu birliktelik demektir. Öyleyse merhaba Grup Yorum... Madem ki Bir masal gecesindeyiz; " orada olmay› ne çok isterdik" demiyoruz. Oraday›z, birlikteyiz, ayn› yürek coflkusuyla hayk›r›yoruz gerçe€i: TÜRKÜLER SUSMAZ! HALAYLAR SÜRER! GRUP YORUMA ÖZGÜRLÜK! S‹NCAN F Tipi Hapishanesi ‹hsan Cibelik TEK‹RDA⁄ F Tipi Hapishanesi Muharrem Cengiz ve Ali Arac› eurovision flark› yar›flmas› ve türkiye’nin erozyonu... fla¤›l›k kompleksi y›k›c› bir hastal›kt›r. Bu y›k›m, sadece kendi bünyesinde yaratmaz hasar›. Y›k›m s›çrar ve çevrede de hasar yarat›r. Y›llardan beri yüzünü ‘muas›r Bat› medeniyetlerine’ dönen ülkemiz egemenleri, olmad›klar› birfleymifl gibi görünmenin y›k›m›n› yafl›yor ve yaflat›yor ülkemize. Oysa; uzun y›llard›r, türlü vesilelerle tokat yedi¤imiz Bat›’n›n ac›s›n› hisseti¤imiz yan›m›zd›r yüzümüz. ‹pin ucuna ba¤lanm›fl kemi¤in peflinde, dili d›flarda koflan egemenler ise dizlerinin ac›s›, y›rt›lan üst bafllar›yla kemi¤i bir yakalay›p bir kaybederek yönetiyorlar ülkemizi. Kemik dediysek bildi¤imiz kemik de¤il. Hafla, kimseye köpek demiflli¤imizden de¤il, sadece teflbihtendir vurgulad›¤›m›z! Kemik dediysek AB anlay›n, kemik dediysek s›rt›m›z› s›vazlar gözüken elleri anlay›n. Kemik dediysek sahte ›fl›lt›lar›yla Erovizyon gecesini anlay›n. 15 May›s gecesi, ‹stanbul’da düzenlenen Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n ard›ndan, ortaya ç›kan bilançoya bakt›¤›m›zda, gözümüze sokulan; ülkenin tan›t›m›n›n nas›l yap›ld›¤›, bunun ülkemize geri dönüflünün nas›l önemli gelir sa¤layaca¤› ve böyle bir organizasyonun alt›ndan kalkarak nas›l büyük bir ifli becerdi¤imiz üzerinedir. Bir de ayn› gece, bir Arap ülkesinde düzenlenen benzer yar›flman›n aksayan organizasyonuyla yap›lan k›yaslamalar da bizim ait oldu¤umuz kültürü perçinlercesine sunuldu bizlere. O gece, canl› yay›nlarda da dile getirildi¤i gibi; tüm Avrupa ülkelerinden tam not alm›flt›k. Bir y›ll›k bir emek, iddialara göre milyar dolarl›k bir harcama. Bu ifli en iyi biz yapar›z. Var m› ötesi?.. A Koca bir yalan. Bir kere bu organizasyon 48 kez gerçekleflmifl ve gerçeklefltiren tüm ülkelerin “baflar›yla” sonland›rd›¤› bir organizasyondur. ‹kincisi, günler öncesinden provas› yap›lan kurmaca replikler sokuluyor gözümüze. Tüm ülkelerden ba¤lanan papa¤anlar ayn› repli¤i tekrarlad›. Rüya gibi bir gece, muhteflem organizasyon. Binlerin içinde sahte milliyetçilik gösterisi de eksik b›rak›lm›yor. Provalarda yaflanan “Sen Konstantinapolis dersen ben de Güney K›br›s derim.” türü yalandan ulusalc›l›klar, bir kalemde silinip geçilesi gösteriden baflka bir fley de¤ildir. Bunlar da gösterinin kendisi kadar sahtedir. Yoksul ülkelerin sömürücü egemenleri için, en büyük f›rsatlard›r böylesi organizasyonlar. Nice ülkeler biliriz ki yabanc›lara rezil olmamak için, yoksul mahallelerin ortas›ndan geçen otobanlar›n› büyük bezlerle bezemifl ve yoksulluklar›n› gizlemifllerdir. O gece yarat›lan atmosfer ne kadar güçlü olursa olsun, ülkenin gerçe¤i o yoksul mahallelerdir. Gecekondular, uyuflturucu ba¤›ml›s› haline getirilmifl gençlik, açl›¤a mahkum edilen bir halk. Gizlenen budur. Gizlenen bu afla¤›l›k kompleksidir. Bu ülkenin tarihinde de vard›r bu olaylar. Sokaklarda yaflayanlar, yaflamaya mahkum edilenler bir gecede toparlan›rlar ve caddeler steril hale getirilir. Organizasyon biter ve yine sal›n›r sokaklara bu evsiz yoksul halk. Asl›nda hiçbir fley gizli de¤ildir. Konuk da ev sahibi de gerçe¤i bilmektedir. ‹stenen, bir gecelik huzurdur. Göz önünde olup da huzur kaç›rmas›nlard›r. Budur bütün istenen. Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n yap›ld›¤› gün ülkenin gerçekli¤ini, hücreleri, ölüm orucunu levent karakaya güncel salonun önüne tafl›yanlar, bir ç›rp›da tutuklanm›fllard›r. Tutuklanm›fllard›r; çünkü bir savafl haliymiflcesine ulusal onuru zedelemifllerdir. Ulusal onurun kriterleri de¤ifleli nice zaman oldu. TRT Genel Müdürü’nün, yar›flma sonras› yapt›¤› aç›klama ilginçtir. fienol Demiröz: “Genel müdürlük tayinim gecikmeseydi, yar›flmay› Haliç’in üzerinde cam bir salonda yapacakt›k.” diyor. ‹flin ucunda alaca¤› “aferin”ler var ama daha önemlisi, hatta, en önemlisi, “Avrupa Treni” var. O tren kaç›r›lamaz. Tav›r Dergisi’nin bir y›l önceki Haziran say›s›nda, Nesrin Taflç› imzas›yla yay›nlanan yaz›da, bugünkü durumla benzer tespitler, birincilik gümbürtüsü üzerinden de yap›lm›flt›. “... ‘Müreffeh ülkeler seviyesine ulaflmak’, milli fliard› ve ölçü bat›l› ülkelerdi. Bu fliar› a¤›zlar›nda sak›za çevirenler, ba¤›ml›l›k bata¤›n›n timsahlar›na döndüler. Art›k uflakl›k, pespaye düzeydeydi ve cümle daha net hale gelmiflti. ‘Hür dünya’ya ya da daha aç›k haliyle ‘Avrupa’ya dahil olmak’ta somutlanm›flt› hedef. ... Art›k her fleyimiz, giysilerimiz, yiyecek kültürümüz, düflünüfl tarz›m›z... Bat› gibi olacakt›... Hatta hapishanelerimiz bile... Tek farkl›l›k, bize özgü yan›m›z, bütün bunlar› uygularken ki çi¤lik, yavflakl›k, bask› ve zulüm yöntemlerimiz... Her iflimizde böyleydik... Kültürel-sanatsal etkinliklerde de... Eurovision fiark› Yar›flmas›, bat› karfl›s›ndaki afla¤›l›k kompleksinin, flakflakç›l›¤›n, tutars›zl›¤›n ve yönetme al›flkanl›klar›n›n a盤a ç›kt›¤› ilginç bir alan olup ç›kt›...” Olay›n bir baflka boyutu ise muhafazakarlar›n iktidar› diye lanse edilen AKP iktidar›n›n döneminde bu cilalaman›n yap›lmas›d›r. Biliyoruz ve görüyoruz ki muhafazakarl›k sözdedir. En temel yan› kültürel de¤erlerine ba¤l›l›k diye lanse edilen muhafazakarl›k bir yalandan baflka bir fley de¤ildir. Bir muhafazakarl›k sözkonusudur, bu muhakkakt›r. Ancak, bu statükonun ve resmi politikan›n devam›ndaki muhafazakarl›ktan baflka bir fley de¤ildir. Tüm pespayelikler sürerken, “Kad›n semazen olur mu?” tart›flmas›na indergenmifl bir muhafazakarl›kt›r sözü edilen. Zincir k›r›lm›flt›r. Çamurun içinden çekip al›nacak diye yaygara kopar›lan semazenin ete¤i ise çoktan kirlenmifltir. Ahlaks›zl›klar iktidar›nda temiz kalmas› mümkün müdür ki? ❏ 13 1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesi’nde 33 köylüyü kurfluna dizdiren dönemin 3.Ordu Müfettifli Orgeneral Mustafa Mu¤lal›’n›n ismi bir süre önce S›n›r Jandarma Taburuna verildi. 1943 y›l›nda katledilen 33 köylünün an›s›na Ahmed Arif’in onlara adad›¤› fliiri yay›nl›yoruz. otuz üç kurşun Tanyeri atanda Nemruda karfl› Bir yan›n 盤 tutar, Kafkas ufkudur Bir yan›n seccade Acem mülküdür Doruklarda buzullar›n salk›m› Firari guvercinler su bafllar›nda Ve karaca sürüsü, Keklik tak›m›... Yi¤itlik inkar gelinmez Tek'e-tek dö¤üflte yenilmediler Bin y›llardan bu yan, bura ufla¤› Gel haberi nerden verek Turna sürüsü de¤il bu Gökte y›ld›z burcu de¤il Otuz üç kurflunlu yürek Otuz üç kan p›nar› Akmaz, Göl olmufl bu da¤da... 2. Yokuflun dibinden bir tavflan kalkt› S›rt› alaçak›r Karn› sütbeyaz Garip, ikicanl›, bir da¤ tavflan› Yüre¤i a¤z›nda öyle zavall› Tövbeye getirir insan› Tenhayd›, tenhayd› vakitler Kusursuz, ç›r›lç›plak bir flafakt› Bakt› otuzüçten biri Karn›nda açl›¤›n a¤›r bofllu¤u Saç, sakal bir kar›fl Yakas›nda bit, Bakt› kollar› vurulu, Cehennem yürekli bir yi¤it, Bir garip tavflana, Bir gerilere. 1 Bu da¤ Mengene da¤›d›r Tanyeri atanda Van'da Bu da¤ Nemrut yavrusudur 14 Düfltü nazl› filintas› akl›na, Yast›¤› alt›nda küsmüfl, Düfltü, Harran ovas›ndan getirdi¤i tay Perçemi mavi boncuklu, Aln›nda ak›tma Üç topu¤u ak, Eflkini hovarda, k›vrak, Doru, seglavi k›sra¤›. Nas›l uçmufllard› Hozat önünde! ahmed arif fliir fiimdi, böyle çaresiz ve ba¤l›, Böyle arkas›nda bir so¤uk namlu Bulunmayayd›, S›¤›nabilirdi yüceltilere... Bu da¤lar, kardefl da¤lar, kadrini bilir, Evvel Allah bu eller utand›rmaz adam›, Yanan c›garan›n külünü, Günefllerde çatal k›v›lc›mlanan Engere¤in dilini, ‹lk at›mda uçuran Usta elleri... Bu gözler, bir kere bile faka basmad› Ç›¤ bekleyen bo¤azlar›n k›yametini Karl›, yumuflac›k h›yanetini Uçurumlar›n, Önceden bilen gözleri... Çaresiz Vurulacakt›, Buyruk kesindi, Gayr› gözlerini kör sürüngenler Yüre¤ini lefl kufllar› yesindi... fiifre buyurmufl bir pafla Vurulmuflum hiç sorgusuz, yarg›s›z Kirvem, hallar›m› ayn› böyle yaz Rivayet san›l›r belki Gül memeler de¤il Domdom kurflunu Paramparça a¤z›mdaki... 4. Ölüm buyru¤unu uygulad›lar, Mavi da¤ duman›n› ve uyur-uyan›k seher yelini Kanlara bulad›lar. Sonra orac›kta tüfek çatt›lar Koynumuzu usul-usul yoklay›p Arad›lar. Didik-didik ettiler Kirmanflah dokumas› al kufla¤›m› Tespihimi, tabakam› al›p gittiler Hepsi de arma¤and› Acemelinden... Hay›na... Kirvem hallar›m› ayn› böyle yaz Rivayet san›l›r belki Gül memeler de¤il Domdom kurflunu Paramparça a¤z›mdaki... 5. Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmifl közüm, Karn›mda sözüm var Haldan bilene. Babam gözlerini verdi Urfa önünde Üç de kardafl›n› Üç nazl› selvi, Ömrüne doymam›fl üç da¤ parças›. Burçlardan, tepelerden, minarelerden Kirve, h›s›m, da¤lar›n çocuklar› Frans›z Kuflatmas›na karfl› koyanda 3. Kirveyiz, kardefliz, kanla ba¤l›Vurulmuflum Da¤lar›n kuytuluk bir bo¤az›nda Vakitlerden bir sabah namaz›nda Yatar›m Kanl›, upuzun... Vurulmuflum Düflüm, gecelerden kara Bir hayra yoran›m ç›kmaz Can›m al›rlar ecelsiz S›¤d›ramam kitaplara y›z Karfl›yaka köyleri, obalar›yla K›z al›p vermifliz yüzy›llar boyu, Komfluyuz yaka yakaya Birbirine kar›fl›r tavuklar›m›z Bilmezlikten de¤il, F›karal›ktan Pasaporta ›s›nmam›fl içimiz Budur katlimize sebep suçumuz, Gayr› eflkiyaya ç›kar ad›m›z Kaçakç›ya Soyguncuya B›y›klar› yeni terlemifl daha Benim küçük day›m Nazif Yak›fl›kl›, Hafif, ‹yi süvari Vurun kardafl demifl Namus günüdür Ve flaha kald›rm›fl at›n›. Kirvem hallar›m› ayn› böyle yaz Rivayet san›l›r belki Gül memeler de¤il Domdom kurflunu Paramparça a¤z›mdaki... 15 sokaklardan biz geçtik kırmızılarımızla... İstanbul sokakları, kanımızın rengine boyandığın- 1 Mayıs’tı günlerden ve dökülen kanımız gibi kızıldı ne’den... Kurtuluş dan beri özgürdü. Bizimdi sokaklar, caddeler... ,bayraklarımızın rengi. Kabarıp taşan bir nehir gibi, umudun çocukları, genç kızlar, erkekler ve anneler... akıp Başları al bantlı analarımız... Şehitlerimizin gülen göz- geçtik Saraçha- için büyüyen leri... Ve omzumuzda gururla taşıdığımız, otuz dört yıllık tarihle yürüdük Saraçhane yollarında. 1 Mayıs... Günlerin en kızılı, özgürlüğün rengi. Kavga günümüz. Kalabalık ve binlerce geçtik Saraçhane’den. Genç kızlar, erkekler, çocuklar, kadınlar... Biz vardık... Bin kez budasalar da dallarımızı... Ölsek de 111 kez, Dirildik bin kez daha, Saraçhane allı gelin... Düşman elinden kurtarılmış bir esirin gülüşü vardı o gün yüzünde. Mağrurdu biraz, başı dik... Bir bayram çocuğu gibi allı sarılı, kıpır kıpırdı yüreği. Düşen canlarımız için yürüdük; Filistinli bebelerin ahı için; Irak’ta, toprakları 16 uğruna direnenler için; dünyanın bir yerinde, haksız yere, birinin yüzünde patlayan tokat için yürüdük. Yürüdük, hayatı yeniden yaratmak için. Yürüdük boydan boya. Ekmek için, özgürlük için, adalet için!... Ve boyadık sokakları kanımızın rengine. Yürüdük, Dalcı gibi Binlerce Mehmet, yürüdük kavga kavga. Umudun adını haykırdık. Sesimiz çatallaşana, boğazımızı yırtılıncaya dek. Umut bizdik!... Saraçhane’yi dolduran binlerin umudu... Ezilenin, horlananın umudu; halkımızın umudu. Sokaklardan biz geçtik kırmızılarımızla... Bizi izliyordu emperyalistler ve uşakları. Patronlar, işbirlikçiler, ekmeğimize göz koyanlar, kanımıza ekmek doğrayanlar, alçaklar ordusu! Biz geçiyorduk kırmızılarımızla. Ellerimizde, dalga dalga özgürlüğün rengi. Ellerimizde gelecek güzel günlerin sembolü, bayraklarımızla... Bu ülkenin sahibi biziz! Toprağı eken, buğdayı öğüten, demiri döven ve gerektiğinde can veren halkız biz. Bizimdir sokaklar... ❏ 17 inceleme türk gerçekçili¤inin geliflmesinde yeni bir aflama -I rhan Kemal (1914-1970) yaln›z kendi ülkesinde de¤il, ülke s›n›rlar›n›n çok ötesinde de tan›nmaktad›r. Orhan Kemal, Sovyetler'de de çok iyi tan›nan bir yazard›r. Bu Türk yazar›n›n ilk seçme öyküleri, Moskova'da 20 y›l önce yay›nlanm›flt›r.(1) Onun yazd›klar›n› flimdi Azerbaycanl›lar, Ukraynal›lar, Gürcüler, Kazaklar, Latviyal›lar ve Özbekler de kendi dillerinde okuyorlar. Orhan Kemal'in yap›tlar›nda, bugün yayg›n olan yabanc›laflma sorununa ya da yaln›zl›k felsefesine de¤inilmiyor. Yazar, kendini biçimsel deneylere de kapt›rm›yor. Bu düzyaz› yazar›n›n geleneksel gerçekçilik yaklafl›m›yla yazd›¤› tüm yap›tlar›nda, Türk emekçisinin; sönük, gündelik yaflam›ndan, onun yoksulluklarla dolu çevresinden; devrimci, ilerici bir sanatç›n›n bilincinden ve ruhundan yükselen bir gerçeklik var. Orhan Kemal'in yap›tlar›, yaln›z çevirmenlerin de¤il; Sovyetler, Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan ve Do¤u Almanya'daki araflt›rmac›lar›n da dikkatini çekmifltir. Son y›llarda, özellikle kendi ülkesi Türkiye'de Orhan Kemal hakk›nda çok yaz› yaz›l›yor. Elefltirmenler ve yazarlar, Orhan Kemal'in yap›tlar›n›n özelliklerini daha iyi anlamak ve ulusal edebiyattaki yerini saptamak için çal›fl›yorlar. Orhan Kemal'in edebiyatta as›l etkin oldu¤u, ‘40-’60 y›llar›; ayn› zamanda Türk elefltirel gerçekçili¤inin estetik ve sanatsal olgunluk kazanmaya, belli bafll› bir ak›m olarak kendini ortaya koymaya, asl›nda ülke edebiyat›n›n geliflmesini yönlendirmeye bafllad›¤› dönemdir. O 18 Toplumsal sorunslara karfl› her zaman büyük bir ilgi besleyen gerçekçi edebiyat, özellikle köylerin ve kentlerin alt tabaka insanlar›n›n yaflam›n› kaps›yor. XX. Yüzy›l, halk kitlelerinin tarihini ön plana ç›kartm›flt›r. Çeflitli ülkelerin edebiyatlar› bu süreci yans›tm›flt›r; bugün de yans›tmaktad›r. Birçok ülkenin gerçekçi yazarlar›n›n, bu arada Türk yazarlar›n›n yap›tlar›n›n da bafll›ca kahraman›, emekçi insand›r. Bunun yan›nda gerçekçi Türk edebiyat›, dikkatini toplumun belli bir kesimindeki insanlar›n toplumsal bilinçlenme sürecine çevirmifltir. Toplumsal uyan›fl ve toplumsal etkinlik sürecine giren yeni bir insan-kahraman ortaya ç›km›flt›r (Örne¤in Sabahattin Ali'nin Kuyucakl› Yusuf'u, Yaflar Kemal'in ‹nce Memed'i, vb.). Bu gerçekçi yazarlar, kahramanlar›n›n davran›fllar›n›n ard›nda yatan nedenleri, kiflilerin ruhsal yap›s›n›, yaflamlar›ndaki çeliflkileri ve onlar›n iç-dramlar›n›; 'içinden' görüp resmediyorlard›. Bunda, yazar›n yaflam deneylerinin bir parças› olan betimlemelerin verilmesinden çok, emekçi kitlelerin ç›karlar›na cevap veren olaylar›n de¤erlendirilmesi önemlidir. Her fleyi bilinçli olarak, halk›n aç›s›ndan görmeye çal›flan Türk edebiyat›, daha ‘30'lu y›llarda kendini demokrat yazarlar›n yap›tlar›nda göstermifltir. Örne¤in; Reflat Enis, Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Suat Dervifl, vb. Toplumda ve edebiyat alan›nda ülkenin kendine özgü geliflmesinden ötürü, gerçekli¤i halk›n gözüyle görme yöntemi; art›k tek tek yazarlar›n kiflisel özelli¤ini tafl›yan bir yöntem olmaktan ç›k›p ça¤dafl elefltirel gerçekçilikte yasalaflan, norm olarak yerleflen bir yöntem olarak ortaya ç›km›flt›r. Gerçekli¤in halk aç›s›ndan de¤erlendirilmesi; yazarlar›, halk›n çektiklerinin "kökenlerine" inmeye götürüyor. Bu yöntem de, anlat›lan olaylardaki neden-sonuç ba¤lant›s›n›n daha derin ve net olarak yans›t›lmas›na, anti-emperyalist ve anti-kapitalist e¤ilimin gerçekçi Türk edebiyat›nda güçlenmesine yol açm›flt›r. Son y›llarda edebiyatta elefltirel gerçekçili¤in geliflmesinde görülen özelliklerden biri, Türkiye'de özellikle ‘60-‘70 y›llar› aras›nda gözlenen sosyalist fikirlerin edebiyata girmesi olgusudur. Sosyalist fikirlerin yayg›nlaflmas› ve Türk gerçekçili¤inin yeni bir niteli¤ini oluflturmas› - gerçekçilikle sosyalist fikirlerin birleflmesi - kesinlikle sosyalist gerçekçili¤in do¤du¤u anlam›na gelmez. Yeni bir sanatsal dünya görüflünün olgunlaflmas› için uzun bir süre gereklidir. Yeni fikirlere, yeni sözcüklere gereksinme vard›r; bütün bunlar, Genrich Mann'a göre Gorki için "dünya edebiyat› içinde yeni yollars›n ve yeni bir perspektifin aç›lmas›na olanak sa¤lam›flt›r.(2) Ça¤dafl Türkiye'nin özelliklerine gelince, burada sosyalist fikirlerin çok çeflitli oldu¤unu, sosyalizme yönelen Türk yazarlar› için sosyal ve tarihsel svetlana uturgauri ORHAN KEMAL'‹N YAPITLARI koflullar nedeniyle sosyalizmin toplumsal bir ideal olmaktan ileri gidemedi¤ini eklememiz gerekir. De¤iflik dünya edebiyatlar›ndan al›nan birçok örnek bize gösteriyor ki, sosyalist fikirler, sosyalist gerçekçili¤in do¤mas›ndan çok önce geliyor. Örne¤in; E. Potie'nin Enternasyonal'i. Lunaçarski'ye göre gerçekten sosyalist ilk yap›tlardan biri Jack London'›n Demir Ökçe'sidir. Gerçekten de Mayakovski'nin "Misteri Buf"u, Nâz›m Hikmet'in "Kan Konufluyor"u ve Sabahattin Ali'nin "Düflmanlar"›n›n sosyalist bir e¤ilim tafl›d›¤› tart›flma götürmez. Yukar›da sayd›¤›m›z yap›tlar sosyalist fikirlerin Türk edebiyat›na ‘30-’40 y›l önce girdi¤ini kan›tl›yor ki; bu süreç Nâz›m Hikmet'in ve Sabahattin Ali'nin yap›tlar›na ba¤l›d›r. Orhan Kemal'in yap›tlar› da ayn› ak›m›n içinde geliflmifltir. Sosyalist e¤ilimin de¤iflik biçimlerde ve de¤iflik ölçülerde bulunmas›, bu tan›nm›fl sanatç›lar› tart›flma götürmez bir biçimde birlefltiren temeldir. Sanata sosyalist fikirlerin girmesiyle sosyalist e¤ilimli bir sanat›n biçimlenmesi süreci bafll›yor. Buna ba¤l› olarak da yeni bir sanatsal dünya görüflü do¤uyor. Ünlü Sovyet edebiyat bilgini A. Matçenko flöyle diyor: "Sosyalist gerçekçilikle sosyalist edebiyat birbirine ba¤l› ve birbirine yak›nd›r; ama bunlar ayn› olgular de¤ildir. Sosyalist edebiyat, sosyalizmin olumlu etkisiyle oluflan bir edebiyat demektir. De¤iflik sosyalist dünya görüflleri vs sosyalizme karfl› duyulan yak›nl›¤›n de¤iflik dereceleri bu edebiyata yans›maktad›r."(3) ‘60-‘70 y›llar› aras›nda Türk edebiyat›nda gerek bilimsel sosyalizm tutkusunu benimseyen, gerekse de¤iflik ulusal sosyalizm görüflünü savunan ve sosyalizme karfl› belli belirsiz bir yak›nl›k duyan birçok yazar vard›. Sosyalist edebiyatta karfl›t sanat ak›mlar› ve de¤iflik yarat›c›l›k yöntemleri de bulunabilir ve bu asl›nda kaç›n›lmazd›r. Ça¤dafl Türk elefltirel gerçekçili¤inde birbirinden ideolojik s›n›rlarla ayr›lm›fl sanatsal ve estetik e¤ilimlerin bulunuflu sosyalist edebiyat›n biçimlenme sürecinin ne denli güç geliflti¤ini kan›tl›yor. Bu tür edebiyat›n en çok dikkati çeken özelliklerini, çok özgün bir biçimde Orhan Kemal'in yap›tlar›nda görüyoruz. 200'ü aflk›n öykü, 30'a yak›n roman ve uzun öyküde Orhan Kemal; edebiyat›n› yaflamdan al›nan malzemeyle zenginlefltirmifl, güncel toplumsal sorunlar konusunda dikkatini bilemifltir. Yeni temalar, yeni konular, yeni kifliler yaratarak s›n›f s›n›r›n›n ötesinde duranlara karfl› alt tabakalar›n yaflam›n›n genifl bir tablosunu çizmifltir. Orhan Kemal'in kahramanlar›; zanaatç›lar, küçük memurlar, iflçiler, köylüler ve ›rgatlar, serserilerin elebafllar›, evsiz barks›zlar ve fahi- flelerdir. Yazar, fabrikatörlere, müteahhitlere, toprak a¤alar›na da ilgi duyuyor; ama onun en çok dikkatini çeken fley, büyük ça¤dafl kentteki emekçi halk›n yazg›s›d›r. Emekçi halk üzerine yazmak, Orhan Kemal için kiflisel ve sanatsal bir e¤ilim de¤ildir; bu, onun çok iyi düflünülmüfl, sanatsal-estetik tutumudur. Yazar›n bu tutumu özel söyleflilerinde, makalelerinde sürekli olarak ortaya konmufltur. Yazar›n kan›s›na göre ça¤dafl sanat›n en önemli malzemesi emekçi, çal›flan insanlard›r. Yazar›n amac› kendi eme¤iyle toplumun geliflmesini etkilemek oldu¤undan o, bunlar› görmezlikten gelemez. Orhan Kemal'in sanatç› olarak edebiyattaki tutumu; yaln›z sorunsal› iflleyen konular›nda, kahramanlar›nda ve anlat›m biçiminde ortaya ç›kmakla kalmaz; bu tutum asl›nda, Orhan Kemal'in, ulusunun yazg›s›na boyun e¤ifline büyük bir ac›yla yaklaflmas›nda, çal›flan kitlelerin bilincini uyand›rmaya çal›flmas›nda ve onlar› toplumsal etkinli¤e ça¤›rmas›nda kendini gösteriyor. K›sa bir yaz› içinde Orhan Kemal'in b›rakt›¤› genifl edebiyat ürününü bütün yanlar›yla incelemeye olanak yoktur. Bunun için, çok genifl ve uzun bir monografik araflt›rma gerekir. Bu yüzden yap›tlar›nda onun yazar kiflili¤inin en belirgin biçimde ortaya ç›kt›¤› alan›, Türk proletaryas›ndan çizdi¤i tablolar› incelemek akla en yatk›n yol olacakt›r. Çünkü Orhan Kemal'in do¤rudan do¤ruya iflçilerin yazg›lar›n› ele almayan yap›tlar› bile de¤iflik ölçülerde bu sorunlarla ilgilidir. Gerçekten de Türk ayd›n›n›n ve köylüsünün yaflam› Orhan Kemal’e özgü ve yepyeni bir aç›dan ele al›nm›flt›r. Ayd›nlar›n yaflam›na yöneldi¤inde yazar, bunlar›n emekçi s›n›fa toplumsal bak›mdan en yak›n olan kesimini ele al›yor: "‹nci’nin Babas›", "‹fl", "On Lira", "Kitap Satmaya Dair", "‹nci'nin Maceras›"ndaki kahramanlar, hep yoksulluk içinde ifl peflinde koflan ve arada s›rada emekçilere kar›flan insanlard›r. Orhan Kemal'in; köylüleri, al›fl›lm›fl yaflam koflullar› içinde ele ald›¤› pek s›k görülmez. Onun ilgisini daha çok gurbette olan ve büyük kentteki yaflam anaforunun içine düflen köylüler çeker. "Yabanc›", "Hatice Aktur ve Saire", "Bir Kad›n", "Çöpçü", "Ekmek Peflinde" öyküleri, "Bereketli Topraklar Üzerinde" roman›, kendilerini hapiste bulan "Ali" ve "Recepsin öyküleri vb. "Ekmek Peflinde" öyküsünde kente yerlefl- mifl köylülerin çektiklerini görüyoruz. Fabrikan›n gâvur icad› san›ld›¤› y›llar art›k gerilerde kalm›flt›r. Dul Emeti’nin içinde bulundu¤u toplulu¤u, bekçiler zor zaptediyorlar. Emeti, küçük arsas›n›, köyündeki yoksul topraklar›n›, var›n› yo¤unu yok pahas›na sat›p çocuklar›yla birlikte kente gelmifltir. O¤lunu fabrikaya yerlefltirmek kolay olmam›flt›r onun için. Sa¤l›k raporu ve nüfus ka¤›d› gerekmifltir. Nüfus ka¤›d› parayla ve yalanc› bir tan›kla zar zor ele geçirilmifltir ama sa¤l›k raporu nas›l ele geçirilecektir?.. Çünkü delikanl› hastad›r. "Kad›n" öyküsünün ads›z kahraman›, koskocaman kentte tek bafl›na kald›¤› zaman açl›ktan ölmemek için kendini satmak zorunda kal›r. Son 20 y›l içinde yaz›lan en iyi Türk romanlar›ndan biri olan “Bereketli Topraklar Üzerinde” adl› yap›tta tema üç köylü çevresinde örülmüfltür. Bunlar, en mübrem gereksinmeleri olan ekmek paras›n› kazanmak için; evlerini, ailelerini terketmifllerdir. ‹fl ararken, gündelik yaflamlar›nda ›rgatlar ve fabrikada çal›flan iflçiler aras›na girerler. Köse Hasan, hastal›ktan kurtar›lamayarak ölür; Pehlivan Ali'yse kat› yürekli bir müteahhit yüzünden kazaya kurban gider; köyüne yaln›z ‹flahs›z Yusuf dönebilir. Gurbette kald›¤› aylar s›ras›nda elde etti¤i tek fley, bir gaz lambas›d›r. Basit emekçilere karfl› s›cak bir sevgiyle dolu olan (bu, Türk elefltirmenlerinin durmadan vurgulad›klar› bir noktad›r) bu romanda yazar, iflçilerin, ›rgatlar›n ve köylülerin yaflamlar›ndaki benzerlikleri göstermeyi baflar›yor. Sadri Ertem ve Sabahattin Ali'nin köylülerine karfl›n, Orhan Ke-. mal'in köylüleri, s›k›nt›larla dolu yaflamlar›na sab›r ve teslimiyetle boyun e¤miyorlar. "Bereketli Topraklar Üzerinde"ki Kürt Zeynel gibi, yaflama egemen olan insanl›k d›fl› davran›fllara ve adaletsizli¤e karfl› isyan ediyorlar. "Afarac› Hac›"n›n bafl kiflisi olan Ali gibi onlar da kendilerini sonsuz bir bask› alt›nda tutmak isteyenlere karfl› halk›n baflkald›rmas›n› temsil ederek flöyle ba¤›r›yorlar:"... Tarlan›z var, tak›m›n›z var, çiftiniz var, çubu¤unuz var, Con Dire'ler, Hanomak'lar... Var o¤lu var... Gözlerini toprak doyuras›calar... Derya deniz mal›n üstüne oturmufl, köyü zaptetmiflsiniz! Benim bir ine¤im mi gözünüze batt›? F›ka-raya bir ine¤i de mi çok gördünüz? Bu ne adaletsizliktir can›m?" (4) Orhan Kemal, köyü yeni bir tarihsel - toplumsal aflamada, kapitalizm aflamas›nda görmüfltür. Yazd›klar›nda 20-30'lu y›llar›n Türk köyüne bakan Sadri Ertem ve Sabahattin Ali'ye özgü yar›-feodal a¤a - köylü iliflkileri de¤il, kapitalist toprak a¤as›n›n ve ›rgat›n çat›flan ç›karlar›n›, bu süreçle birlikte giden köylülerin köyden uzaklaflmas›, iflçi s›n›f›na kar›fl›p onu doldurmas› gibi sorunlar› ve çat›flmalar› da yans›t›yor. Orhan Kemal, s›n›fsal - toplumsal iliflki ilkelerinin kentte oldu¤u gibi köyde de geçerli oldu¤unu gösteriyor. De¤iflik emekçi kitlelerin ve s›n›flar›n temsilcileri olan kahramanlar›n birbirlerine benzemelerinden yararlanarak Orhan Kemal, bunlar›n toplumsal durumlar›ndaki ortak yanlan bize gösteriyor; yazar, bu emekçi halk›, "dünyan›n egemen güçleri"nin karfl›s›na koyuyor. K›saca Orhan Kemal, yap›tlar›nda bütün olarak ça¤dafl toplumun toplumsal yap›s›n› ortaya ç›kar›yor. Orhan Kemal'de en yayg›n kahraman tipi olan kentte çal›flan iflçinin, ulusal edebiyatta bir öncüsü vard›r; ne var ki bu tip, Halit Ziya Uflakl›gil'in yap›tlar›nda belirsiz bir biçimde çizilmifl ve genellikle savunmas›z bir kurban gibi gösterilmifltir. Bundan sonra Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Kenan Hulusi, Sadri Ertem, Sait Faik ve Sabahattin Ali gibi gerçekçi yazarlar›n yap›tlar›nda bu iflçi, çok trajik yazg›s›na terkedilmifl olarak görülüyor. Orhan Kemal'in edebiyata ilk bafllad›¤› s›ralarda kentteki iflçilere ve küçük ihsanlara dönük olan yap›tlar›nda genellikle kendi dünyas›n› oluflturan koflullar›n kurban› olan, edilgen bir kahraman tipi egemendi. Orhan Kemal kendi yaflam deneylerinden yararlanmadan yazmak ilkesine ba¤l› kalarak 30-40'l› y›llarda Türk iflçilerinin yaflam›n›, anlatm›flt›r. Orhan Kemal'in yaflam›nda bu y›llar›n oluflturdu¤u dilim, Mehmet Raflit Ö¤ütçü ad›yla, baz› kesintilerle, Adana'da geçmifltir. Adana yöresinin özelliklerinden biri de burada hem köy, hem de sanayi yaflam›n›n çok yo¤unlaflm›fl olmas›d›r. Dokuma fabrikas›nda çal›flan ve ilerde yazar olacak olan Mehmet Raflit, fabrika iflçilerinin yaflam›n› bütün yönleriyle inceleme olana¤›n› bulmufltur. Bunu, "Grev", "Dert Dinleme Günü", "Kardefl Pay›", "Hatice Aktur Ve Saire", "Dilekçe" vb. gibi öykülerinde ve Avare Y›llar, Cemile, Murtaza gibi romanlar›nda iflçilerle ilgili olarak o zaman yeni yeni ortaya ç›kmaya bafllayan baz› olaylarla anlatmaya çal›flm›flt›r. Çok usta bir sanatç› olan Orhan Kemal, yaln›zca malzeme zenginlefltirmek ve halktan kiflilerin say›s›n› art›rmakla kalmay›p baflka fleyler de yapm›flt›r; bunlar bile kendi bafl›na onun edebiyata yapt›¤› önemli katk›lard›r. Yenilikçi bir yazar olan Orhan Kemal, ayr›ca yaratt›¤› bu kiflileri kendi de¤erlendirmesinden geçirerek edebiyatta yeni bir kahraman görüflü gelifltirmifltir. ‹flçilerle ilgili ilk Türk roman› olan Cemile'de (1952) Orhan Kemal, konuyu iki çizgide gelifltiriyor; bütün dikkatini genç dokuma iflçisi Cemile ve fabrika kâtibi Necati'yle onun aras›ndaki aflk öyküsü üzerine de¤il, iflçilerin yaflama biçimi ve çal›flma koflullar›, iflçilerle patronlar aras›ndaki çat›flmalar, fabrikan›n ortaklar› aras›ndaki anlaflmazl›k, yani cahil, yeni zengin, tutucu Kadir A¤a'yla onun tam karfl›t› olan yeni tip kapitalist Numan Bey'e yöneltmifltir. Çok ayr›nt›l› betimlemelerden kaç›narak Orhan Kemal, kendine özgü lâkonik (k›sa ye özlü) anlat›mla iflçilerin düzensiz, rahats›z yaflamlar›n› veriyor: E¤ri bü¤rü evler; çürümüfl, akan damlar; yetersiz beslenme; uykusuzluk ve insan› y›pratan uzun çal›flma saatleri. ‹flte iflçiler fabrikaya gidiyorlar. Evlerinin çürük kap›lar› flak diye kapan›yor ve ya¤murlu gecenin so¤uk karanl›¤›na erkekler, kad›nlar, çocuklar, uykular›n› do¤ru dürüst alamam›fl, iyice dinlenmemifl insanlar so¤ukta titreflerek arka arkaya soka¤a dökülüyorlar. Bir çok kiflinin birarada kald›¤› evlerin darac›k avlular›nda toplan›yor, sonra soka¤a ak›yorlar; baflka avlularda oturanlar da gelip onlara kar›fl›yor; kalabal›k 盤 gibi büyüyerek fabrikaya yollan›yor. Orhan Kemal kendisini sanayiin iflleyiflini anlatmaya kapt›rm›yor; iflçilerin çal›flt›klar› koflullar hakk›ndaki bilgimiz, metinde fluraya buraya serpifltirilmifl ayr›nt›lardan ve k›sa betimlemelerden olufluyor. ("Uyku", "Harika Çocuk", "Kel Tahir", vb). Cemile roman›nda ifl ortam›n› canland›rmak için yazar, patronun fabrikada yapt›¤› günlük denetlemeden yararlan›yor. Kadir A¤a, bir patronun keskin gözleriyle pamu¤un fabrikaya girdi¤i yeri, ardiyeyi, niflasta kokan hafl›llama yerini, inan›lmaz bir gürültüyle çal›flan ve çevresinde yumak yumak pamukçuklar uçuflan dokuma tezgâhlar›n› denetliyor. "... Her bankoda "öncü" ve "arkac›" denilen iflçiler çal›fl›r. Islak betonun üzerinde yal›n ayak veya takunyalarla çal›flan k›z, o¤lan, genç, ihtiyar, kad›n, erkek iflçiler... Bilhassa çocuklar... Do- 19 kuz, on yafllar›nda, gözleri uyku dolu, renksiz fleylerdir ki, ifl kanununa uysun diye, annelerinin, teyze, hala, day› yahut da ta-mamiyle yabanc› bir büyük insandan parayla sat›n al›nm›fl nüfus k⤛tlar›yla ifle girmifllerdir." (5) Sanayi koflullar›n› anlat›rken Orhan Kemal'in amac› yaln›z kiflilerin yaflamlar›n› ele alarak zor ifl günlerini anlatmak de¤ildir. Yazar, üretim ortam›n›, insanlar aras›ndaki toplumsal iliflkilerin en yo¤un biçimde ortaya ç›kt›¤› bir ortam olarak sapt›yor. Yazar için önemli olan, bu iliflkileri yakalamak ve yans›tmakt›r; çünkü toplumsal yaflamdaki köklü de¤ifliklikleri yazar, bu koflullar›n de¤iflmesine ba¤l›yor: "Egemen güçler"le onlara ba¤›ml› olan insanlar aras›nda bar›flç›l iliflkilerin bulunmas› olana¤› yoktur; oysa "alt tabakalar" yaflamlar›n› art›k eskisi gibi sürdürmek istemiyor ve sömürülen insanlar art›k onurlu bir yaflama kavuflmak istiyorlar. "936" adl› öyküsünün kahraman›, müdürün özel yaflam›na kar›flmas›na tepki olarak sevgilisiyle birlikte fabrikadan ayr›l›yor. "Dert Dinleme Günü" öyküsünde de fabrikada ç›kan bir olay sonunda Kemal Dokuzcanl›, patronun, mebuslara yalan söyleyerek burada iflçilerin çok rahat bir yaflam sürdürdüklerini bildirmesi iste¤ine karfl› ç›k›yor. Tutuklu olan iflçilerin yerine, çoktan beri iflsiz kalm›fl, ifl bekleyen genç ç›raklar ifle girmek istemiyorlar ("Avare Y›llar"). "Grev"deyse dokumac›lar, çal›flma koflullar›n›n düzeltilmesini istiyorlar. Orhan Kemal'in onu baflkalar›ndan ay›ran kendine özgü yan›, gerçekli¤in çirkin yanlar›n› ödün vermeksizin sürekli belli bir aç›dan görmek, somut toplumsal olaylar›n (uzun çal›flma günlerinin, çok düflük ücretlerin, para cezalar›n›n, teknik tehlikeleri giderici önlemlerin al›nmamas›n›n, sa¤l›k hizmetlerinin ve sosyal yard›m›n bulunmamas›n›n, çocuklar›n çal›flt›r›lmas›n›n, iflsizli¤in, fahifleli¤in) elefltirisi yan›nda yaflam›n olumlu yanlar›n›n de¤erlendirmesini de birlikte verebilmesidir. Yaflam›, akl› bafl›nda bir yaklafl›mla çözümlerken günlük yaflam›n iyi ve güzel yanlar›n› aray›p bununla birlefltiriyor. ‹leri görüfllü bir yazar olarak Orhan Kemal'in gelecekte daha iyi bir yaflama inanmas›, emekçi insanlar›n dürüst olabilece¤ine inanc›ndan do¤uyor. Orhan Kemal'in yap›tlar›nda okur, olumlu bir kahraman›n her yan›yla, bütün boyutlar›yla verildi¤ini hiçbir zaman görmüyor. Belki de yazar, kendi yaflam›nda böyle bir kahraman çizmeyi gerektirecek olaylarla karfl›laflmam›flt›r. Ama yazar›n ayr› ayr› yap›tlar›ndaki kahramanlar›n›n niteliklerini biraraya toplarsak, onun sanat›nda olumlu bir kahraman›n nas›l bir insan oldu¤unu anlayabiliriz. "Kardefl Pay›"ndaki Siverekli hammal, ilk bak›flta pek ak›ll› görünmeyen, kayg›s›z bir taflra delikanl›s›d›r. Asl›nda müteahhidin bafllang›çta onun tak›m›na söz verdi¤i iflin, çavuflun rüflvet karfl›l›¤› tak›ma ihanet etmesiyle d›flar›dan gelen hammallara verilmesi yüzünden kahraman, duruma el koyuyor. Siverekli hammal, tepkisini fabrika patronunun yüzüne karfl› gösteriyor. Çavuflu cezaland›r›yor; öteki ham-mallar›n kimsenin arac›l›¤› olmadan çal›flmalar›n› ve kazand›klar› paray› paylaflmalar›n› öneriyor. "Grev"deki Sar› Memet, iflçilerin sayg›s›n› kazanm›flt›r. Sekiz saatlik ifl günü iste¤ini patrona kabul ettirmek için Sar› Memet'in önerisiyle iflçiler ‹talyan Usulü greve, ,yani ifl yerinde kalarak makinalar› durdurma eylemine gidiyorlar. Ne var ki, fabrika patronu onu k›flk›rt›c› ve kargaflal›¤›n elebafl›s› olarak polise teslim ediyor. Sar› Memet, kendi gücünü bilenlerdendir. Patronlar›n önünde dik bafll› durabilen ve iflçileri örgütleme yetene¤i olan bir insand›r. 20 - "Sar› Memet sen misin? - Benim! - Bu ameleye sen mi önayak oluyorsun? - Ne gibi? - Tezgâh bafl›nda dikiliyor, ifl yapm›yorlarm›fl. Böyle hareket etmelerini sen tavsiye ediyormuflsun. - Ne münasebet? Onu sana söyleyen halt etmifl! - Ne biçim konuflmak bu? Bir amirin, bir büyü¤ün önünde böyle mi konuflulur? - Büyü¤ün önünde böyle konuflulmaz, biliyorum. - Konufluyorsun iflte! - Konuflmuyorum, terbiyemi bilirim ben\ - Konufluyorsun iflte be! - Ben senin önünde konufluyorum! - Ben senin büyü¤ün de¤il miyim? Ekmek veriyorum sana! - Sen? Bana ekmek veriyorsun ha! Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çal›fl›yorum ben, aln›m›n teriyle kazan›yorum onu... Bana ekmek veriyormufl!.. Ben çal›flmayay›m da sen bana ekmek ver... Ulan siz de¤il ekmek, günah›n›z› bile vermezsiniz bedavadan!" (6) "Dert Dinleme Günü"nde Kemal Dokuzcanl›'n›n kiflili¤i de gene fabrika patronuyla konuflmas›nda ortaya ç›k›yor. Kendi toplumsal durumunun bilincinde olan bu kahraman, özgür eylemlere giriflmeyi özlüyor. Müdürün odas›na ça¤›r›lan birkaç iflçiye haberi verirken ustabafl› flunlar› söylüyor: "... Ankara'dan milletvekillerimiz geldi. Halkevinde halk›n dertlerini dinleyeceklermifl... Sizleri de fabrikam›z ad›na seçtik. Gidin, bir flikâyetiniz, bir derdiniz... Olur a... Söyleyin!" (7) Sonra da, "‹riyar› Umum Müdür araya girdi: -Memleketimizin büyük tüccarlar›, büyük çiftçileri, büyük fabrikatörleri de orda bulunacak... Sözü fabrika sahibi ald›: -Onlar varken size söz düflmez! Çünkü onlar memleketin ihtiyaçlar›n› daha iyi bilir, daha iyi, takdir ederler... Dokumac› Kemal Dokuzcanl› dayanamad›: -fiu halde bizim gitmemize hiç lüzum yok! -Büyük tüccar, büyük çiftçi, büyük fabrikatör benim küçük derdimi ne bilecek? dedi, onlar kendi dalgalar›nda, ben kendi dalgamday›m... Salih Topal ‹leri at›ld›: -Efendim, dedi, biz kendimizi bilmez, sayg›s›zlardan de¤iliz. Neden? Çünkü, büyü¤ünü bilmeyen Allah'›n› da bilmez! Memleketimizin ileri gelen büyüklerinin yan›nda bize söz düflmeyece¤ini bizler elbette takdir ederiz! Dokumac› Kemal Dokuzcanli: -‹flte, dedi, tam bulmuflsunuz gönderecek adam›... Benim ne iflim var orada? Odadan ç›kt› gitti."(8) Yazar bize, her iflçinin Kemal Dokuzcanl›'n›n davrand›¤› gibi davranamayaca¤›n› gösteriyor. Bütün iflçiler patronlar›n iradesine kendi iradeleriyle karfl› ç›kam›yorlar. ‹flçilerin ço¤u Topal Salih ve Yorulmaz Hüseyin gibi, kendindeki boyun e¤me al›flkanl›¤›ndan henüz kurtulamam›flt›r. Ama onlar da, arkadafllar›n›n davrand›klar› gibi davranmalar› gerekti¤ini anl›yor ve onu öven sözler söylüyorlar. "Cemile"de Orhan Kemal bize ‹zzet Usta'n›n ve ‹zmirli Nusret'in kifliliklerini tan›t›yor. ‹zzet Usta iyi bir teknisyendir, ama iflinde uzaklaflt›rm›flt›r ve gündelikçi iflçi olarak çal›flmaktad›r. ‹zzet, okuma yazma biliyor; üstelik epeyce de kitap devirmifl. ‹flçilerle iliflkisini kesmiyor; onlara çok yararl› ö¤ütlerde bulunuyor; Kadir A¤a'n›n tuzaklar›n› aç›klayarak onlara acele, düflünmeden giriflilen yanl›fl eylemlerden kaç›nmalar›n› sal›k veriyor. ‹zmirli Nusret oldukça kafal› bir delikanl›d›r. ‹zzet gibi onun da okumas› yazmas› vard›r (Lise dokuzuncu s›n›ftan ayr›lm›flt›r) ve epeyce kitap okumufltur. Çal›flt›¤› fabrikada üretimin neden azald›¤›n› ve elbette bu azalmadan sonra dokuma iflçilerinin ald›klar› ücretlerde neden düflme olaca¤›n› ilk sezen birkaç kifliden biri o oluyor. Nusret, bu tahminini, iflçilerin huzursuzlu¤undan yararlanarak Numan Bey'in tayin etti¤i Avrupal› mühendisten kurtulmay› amaçlayan patronu Kadir A¤a'ya iletiyor. Orhan Kemal'in, yap›tlar›nda ilk kez Türk edebiyat›nda bir sanatç›n›n emekçi insanlar› kitapla karfl› karfl›ya getirdi¤ini görüyoruz. ("Can S›k›nt›s›", "Ekmek, Sabun ve Aflk", "Necati", "Devlet Kuflu" roman›ndaki Recep ve "Cemile" roman›). ‹flçinin bilgiye duydu¤u büyük özlemi dile getirirken yazar, sömürülmüfl insanlar›n bilincinin geliflmesinde e¤itimin ne büyük bir yeri oldu¤unu gösteriyor. Orhan Kemal'e göre e¤itim "gerçe¤i görmek için" gereklidir. Çok etkileyici portreler çizerken Orhan Kemal, konuflmalar›n ayr›nt›lar›n› çok s›k› bir seçmeden geçirerek onlara inand›r›c› bir canl›l›k kazand›rm›fl ve psikolojik aç›dan çok do¤ru kifliler yaratm›flt›r. Yazar bu kiflileri, yaflam›n içinde ve toplumsal 'çeliflkilerin ortas›nda, belli toplumsal e¤ilimlerin temsilcileri olarak görmüfl ve seçmifltir. "Grev"deki Sar› Memet, Cemile'deki ‹zzet Usta ve Nusret, "Kardefl Pay›"ndaki Siverekli, "Dert Dinleme Günü"ndeki Kemal Dokuzcanl›, Avare Y›llar'daki Ahmet, Suçlu roman›ndaki Mustafa ve Hasan, "Arkadafl lsl›klar›"ndaki ‹lyas, Devlet Kuflu roman›ndaki Recep yeni tür kahramanlard›r; yazar, bunlar› toplumsal bilincin ve toplumsal etkinliklerin uyand›¤› bir dönemde ortaya ç›kan insanlar olarak gösterir. Orhan Kemal kahramanlar›n›n iç dünyalar›na girerek çok sönük (hiçbir özelli¤i olmayan) d›fl görünüfllerin ard›nda korkusuzluk, çal›flma sevgisi, arkadafll›k duygusu ve do¤ufltan ak›ll›l›k gibi çok büyük yeteneklerin bulundu¤unu göstermifl ve emekçi insanlar›n toplumsal bak›mdan bilinçlenmesine yard›m eden ve ahlaksal nitelikleriyle insan› kendine çeken bir ideal yaratm›flt›r. Orhan Kemal'i, 30'lu y›llar›n kendinden önce gelen yazarlar›ndan ay›ran baflka bir özelli¤i de, onun Türk iflçisini, kendi s›n›f›n›n temsilcisi olarak ortaya ç›karmas›d›r. Bundan baflka Orhan Kemal, iflçinin s›n›f psikolojisine inerek bunu aç›klam›fl ve belli bir toplumsal psikolojik tip yaratm›flt›r. (Sürecek) Dipnotlar (1) Orhan Kemal, Ekmek Kavgas›, Rusça's› R. Fifl, Moskova, 1956. (2) 3 Ciltlik Rus Sovyet Edebiyat› Tarihi, Cilt I, Moskova, 1958, s. 487. (3) A. Metçenko, "Sosyalist Gerçekçilik ve Sosyalist Sanat Üzerine", Oktobr Dergisi, 1967, Say› 6, s. 196. (4) Orhan Kemal, Ekmek Kavgas›, ‹st., 1958, s. 40-41. (5) Orhan Kemal, Cemile, ‹st., 1970, s. 2324. (6) Orhan Kemal, "Grev", Ankara, 1954, s. 11-12. (7) A.g.e., s. 50. (8) A.g.e., s. 50-51. tart›flma ahmet tulgar’a bizden bir cevap tav›r BUNU DA YAZIN! efliktafl Jimnastik Kulübü Baflkan› Serdar Bilgili; 25 Nisan’da oynanan Befliktafl-Fenerbahçe maç›n›n ard›ndan, kulübü ola¤anüstü kongreye götürme karar› ald›¤›n› aç›klad›. Bilgili’nin gerekçesi, bu karfl›laflma s›ras›nda kendisine VIP tribünü ve localardan edilen küfürlerdi. Bu koflullarda kulüp yönetimini sürdüremeyece¤ini aç›klayan Bilgili, onuruna ve flerefine leke sürdürmeyece¤ini beyan ederek kongrede aday olmayaca¤›n› aç›klad›. Bu iflin görünen yüzü. Arka plan›nda neler oldu¤unu biz bilemeyiz. Ancak, futbol stadlar›n›n en bilinen yüzü olan galiz küfürler, bunca zaman görmezden gelinip, Baflkan’›n flahs›na yöneldi¤inde bir sorun teflkil etmifl ve bu ç›k›flla birlikte tribünlerin yoketti¤i bir Baflkan portresi sunulmufltur önümüze. Olay; spor sayfalar›nda yeterince yer al›rken Milliyet Gazetesi Yazar› Ahmet Tulgar’›n konuya iliflkin bir yaz›s›, 2 May›s tarihli Milliyet Gazetesi’nde yay›nland›. “Baflkan'la Befliktafl'›n Onulmaz Çeliflkisi” bafll›kl› bu yaz›da, Bilgili’nin tribünler taraf›ndan neden sevilmedi¤i, hadi yumuflatal›m yad›rgand›¤› üzerine bir deneme üslubu tafl›yordu. Bilgili’nin demokrat ve kulüp de¤erleri üzerine vefal› bir tav›r tak›nmas›na ra¤men, taraftar nezdinde neden sevilmedi¤ine kafa yoran bu yaz›, olay›n s›n›fsal, ideolojik boyutuna dikkat çekiyordu. Ancak, bilinçli ya da bilinçsiz bilemeyiz ama ciddi yanl›fllar da içeriyordu. Bilinçli olmas› muhtemeldir ki Tulgar’›n politik geçmiflini kendisi kadar iyi biliriz. Bilinçsiz olmas› da muhtemeldir ki burjuva medyan›n sular›nda kulaç atal› epey zaman olmufltur. Kuflkusuz, yüzdü¤ü sular, kendisinde bilinç bulan›kl›¤› yaratm›flt›r. Tulgar; Befliktafl taraftar kimli¤i ile kulüp yönetimi aras›ndaki çeliflkiyi özetlerken, “Befliktafl'›n ruhu diyebilece¤imiz s›n›fsal ve ideolojik söylemi ile gelene¤inin bulufltu¤u noktada Bilgili ve arkadafllar›n›n temsil etti¤i kimli¤e yer yok, kalmam›fl.” cümlesiyle söze giriyor ve devam ediyor; “Befliktafl, Türkiye futbol ortam›nda durup bak›lan aç›ya ba¤l› olarak hep ‘halk›n tak›m›’ ünvan›na ya da afla¤›lamas›na lay›k görülmüfltür. Ve bu tan›mlan›fl Befliktafll›lar’a iki benzefl, hatta birbirini tamamlayan davran›fl biçimi kazand›rm›flt›r. Bir kere: "Halk çocuklu¤u", "emekçi ya da alt s›n›ftan olmak" Türkiye'de ifade edilirken, edildi¤inde maflizmi, erkeksili¤i ça¤r›flt›r›r, hat›rlat›r. Bu ça¤r›fl›m toplumun ortak duyumunda öylesine yer etmifl, kabul görmüfl bir fleydir ki biri, bir baflkas›na ‘Ben halk çocu¤uyum.’ diye ç›k›flt›¤›nda, di¤eri ‘Biz neyiz? O. çocu¤u mu?’ diye yan›t verir. Bir stereotip olarak Befliktafl taraftar› iflte tam da bu yüzden mütevaz› ama sert, maço bir figürdür.” Tulgar’›n yaz›s›nda, bu noktadan itibaren izledi¤i seyir, kulaç att›¤› sular›n halkç› karakterli her harekete yöneltti¤i bak›fl aç›s›n› içermektedir. Bu yüzden de sorgulanmas› flart bir bak›fl aç›s›d›r. fiöyle ki; bir süredir, Amerikan e¤lence sektöründen f›rlay›p gelmifl bir anlay›fl ayd›n çevreye nüfuz etmifltir. Geçmiflte, sorgulamadan, anlamadan, B seçkinci bir tav›rla burun k›v›r›p yerden yere vurduklar› fleyleri, bugün el üstünde tutar olmufllard›r. Örnek olarak arabeski ve arabesk flark›lar› icra eden müzisyenleri verebiliriz. Son dönemde Müslüm Gürses’i entelektüel çevreye maletme çabalar› bunun bariz göstergesidir. Sanki, y›llard›r yap›lan arabesk elefltirisi kifliler üzerinden yürütülüyormufl gibi bunun ne kadar yanl›fl oldu¤undan dem vurup Müslüm Gürses’i yüceltiyorlar. Oysa, arabeske yönelik politik elefltiride bunun zerresi yoktur. Böyle bir elefltiri varsa da bu yine bu ayd›n çevre içinde aranmal›d›r. Bu durumda ikinci popüler örnek de futboldur. Düne kadar, lümpenlere ait oldu¤u için s›rt çevrilen; bugün, ayd›nlar›n sosyolojik tespitleri için p›nar olmufltur. Ancak, burada da meselelerin özü kaç›r›lmaktad›r. Dün ne kadar seçkin bir gözlükle bak›yorlarsa, bugün de ayn› flekilde bakmakta ve futbolu genifl kitlelerin elinden seçkin bir zümreye devretmek istemektedirler. Oysa bugün, bizim y›llard›r söylediklerimiz, futbol üzerinden ayan beyan tart›fl›lmaktad›r. Futbol, art›k meflin bir topla oynanm›yor. Art›k ortada koflturulan, milyon dolarlar diye tabir edilen kara paralar, yolsuzluklar, ahlaks›zl›klard›r. Ancak, Tulgar gibi meseleye seçkin bir pencereden bakanlar, onu bir oyun zevki, seyir zevki gibi dar pencerede de¤erlendirmekte ›srar etmektedir. Yukar›da al›nt›lad›¤›m›z bölüm de bu anlay›fl›n bir ürünüdür. Görünen o ki kulüp kimli¤i de¤iflse de Befliktafl taraftar› futbolun parayla oynanmas›n› reddeden yap›s›n› korumaktad›r. Tulgar’›n utangaçça elefltirdi¤i bu durumdur. Türkiye halklar›n›n kimli¤ini Avrupa’yla bütünlefltirmeye çal›flt›¤›n›z zaman, bütün kuramlar›n›z iflas eder. Tulgar, bu iflasa itiraz ediyor. Avrupa’yla kültürel olarak entegrasyon çerçevesinde bu kimlik de ayak ba¤›d›r. Yeri gelmiflken, futbol üzerinden bu düflüncelerini iffla ediyor. Naz›m’›n fliirlerinin o yürek kabartan Anadolu insan›, art›k seçkin tabirle “trendy” de¤ildir. Onun yeni ad› maçoluktur ve maçoluk, ille de elefltirilesi bir fleydir. Buradan maçoluk denen tabirin ifade etti¤i kimli¤i tümüyle kutsad›¤›m›z sonucu da ç›kar›lmas›n tabi ama karfl›s›na “feminel” bir kimlik ç›kar›lacaksa, biz ona karfl›y›z. Tulgar’›n yapt›¤› budur. Y›llard›r, devrimin okyanusundan düzenin sular›na kanal aç›p yüzenler, devrimcili¤i sertlikle karakterize edip buradan sald›rmay› maharet bilmifllerdir. fiimdi de yap›lan bundan farkl› de¤ildir. “...Ama ayn› Çarfl›'n›n duvar yaz›lar›ndaki orak-çekiç ça¤r›fl›ml› Ç ve fi harfleri, anarflistlerin amblemi de olan daire içine al›nm›fl A harfi; bütün bunlar Befliktafl'›n halkç› maflizmine kat›lm›fl belli dozlardaki emekçi ideolojilerine, emekçi izm'lerine iflaret etmiyor mu? E¤er içinden ölüm orucunda hayat›n› kaybetmifl devrimciler bile ç›karacak kadar sol uca gidebilen ama daha çok maflizmle, delikanl›kla karakterize olmufl "Çarfl›"y›, Bilgili'yi görevi b›rakma karar› alacak kadar rahats›z eden tribünlerdeki ana ak›m olarak kabul edecek olursak, Befliktafl'›n para ile de bir meselesi olmal›.” Böyle yaz›yor Tulgar, Befliktafl tribünün yap›s›n› ifade ederken. Ne mutlu ki hala o dinamikler asgari düzeyde de olsa kendini koruyor. Muhakkak ki kendili¤indenci bir yap› tafl›yor ama Tulgar’›n da dedi¤i gibi. ‹stanbul kulüplerinin içinde en ezilmifl kesim olarak kendini gören taraftarlar, kendilerini sosyalist bir kimlikle ifade ediyor. Tulgar ise bir önceki paragrafta elefltirdi¤i yap›ya solu da bulaflt›rarak, akl›nca devrimcilerin de ayn› mayay› tafl›d›¤›n› vurgulamaya çal›fl›yor. Onun elefltiri olarak yöneltti¤i bizim için övgüdür. Ne mutlu ki o saflardan hala devrime akan bir kanal var. Anlamas› zor de¤il mi? Ama öyle Ahmet Tulgar! Türkiye devrimci hareketini ne kadar marjinal göstermeye çal›flsan›z da hala hayat›n içinde derin nefesler ald›¤›n› görmek sizi yaral›yor. Çünkü, siz bu hareketin vazgeçilmezleriydiniz ve siz yoksan›z her fley de¤iflecekti. Herkes sizin peflinizden gelecekti ve her fley yeni bafltan flekillenecekti. Fakat öyle olmad›, olmuyor. Siz, yolunuzda kendi bafl›n›za yürüyorsunuz. Tulgar’›n ölüm orucunda hayat›n› kaybetti¤ini söyledi¤i devrimci, Berkan Abatay’d›r ve do¤rudur. Çarfl› tribünün içinden devrimci harekete gelmifltir. Bundan do¤al, bundan güzel ne olabilir ki. E¤er o tribünler böyle bir kültürü yaflatabiliyorsa biz o tribünleri de sahipleniriz. Hem unutmay›n o tribünler Filistin davas›na yönelik en kitlesel mitingi stadyumda gerçeklefltirmifltir. O tribünler Susurluk’a karfl› da en büyük protestoyu, onbinlerle, tribünde hayata geçirmifltir. Hani diyorsunuz ya, o tribünler paray› küçümseyerek delikanl›l›¤›n› ve halkç›l›¤›n› onurland›r›r. Evet o tribünler bunu yap›yorsa bizi hep yanlar›nda bilsinler. Bunu da böyle yaz›n. “Devrimci hareket bunu da dedi.” diye bir kenara not edin. Halk bafl›ndakinin kendisini karakterize etmesini ister. Bu flimdiye kadar böyle olmad›ysa, bunda Çarfl› grubunun suçu yoktur. Bu, flimdiye kadar yerleflen ahlak›n suçudur. Onlar isyan etmiflse; buna, kimliklerinin kendilerine ait olmayan de¤erlerle dejenere edilmesine isyan etmifltir. Bu anlay›fl do¤ru bir anlay›flt›r. Hakim k›l›nmak istenen düzene tav›r koyan bir anlay›flt›r. Ancak dedik ya, Tulgar’›n derdi bu olmasa gerek. E¤er öyle olsayd›, parlatt›¤› Bilgili’nin icraatlar›yla söylediklerini bir kalemde anlat›rd› bize. Burjuva demokratl›¤›n›n nas›l yürüdü¤ünü anlat›rd›. Gariptir! Tulgar, alttan alta Bilgili’nin gidiflini Çarfl› tribününe yorarken nas›l bir yan›lg› içinde oldu¤unun fark›nda de¤il. Çünkü, Bilgili bile, kendisine kapal› tribünden de¤il, localardan ve VIP tribünlerinden küfür edildi¤ini söylüyor. Yani, kendi gibi olanlar›n ayaklar›n›n alt›nda ezilmifltir Bilgili’nin onuru. Hangi ç›kar, hangi hesapla edildi¤ini flimdilik bilmedi¤imiz küfürlerle. T›pk› Ahmet Tulgar’›n hangi ç›kar ve hesaplarla yazd›¤›n› bilmedi¤imiz yaz›s› gibi.❏ 21 futbol savaflt›r simon kuper spor Dört y›lda bir düzenlenen Avrupa Futbol fiampiyonas›, 10 Haziran’da bafll›yor. Portekiz’de düzenlecek olan flampiyonada, Almanya ve Hollanda ayn› grupta mücadele edecek. Futbol alan›ndaki rekabetleri ‹kinci Paylafl›m Savafl›’na dek uzan›yor. Hitler ordusu taraf›ndan iflgal edilen Hollanda’n›n, Almanya ile yapt›€› maçlara ayr› bir önem verdi€i muhakkak. Bu önemin, 1988 y›l›nda Almanya’da yap›lan turnuvada üst düzeye ç›kt›€› da bir gerçek. O y›l yap›lan turnuvada; Hollanda, Almanya’y› yenerek finale ç›km›fl ve kupay› kazanm›flt›. Bu maç›n yap›ld›€› gece, bütün Hollanda ayaktayd›. ‹flgalin intikam› olarak de€erlendirilen maç› kazanman›n gururunu yafl›yorlard›. Bu y›l, yine bir Hollanda-Almanya maç› oynanacak. Aradan geçen y›llar içinde bu maçlar›n tansiyonu düflse de bu havan›n tekrar solunaca€› muhakkak. 1988 y›l›nda oynanan karfl›laflma sonras›, Hollanda ve Almanya cephesinde yaflananlar›, kül- er fley 1988’in bir yaz gecesinde Hamburg’da oynanan Avrupa fiampiyonas› yar› final maç›nda, Hollanda’n›n Almanya’y› 2-1 yenmesiyle bafllad›. Asl›nda a¤›rbafll› insanlar olan Hollandal›’lar kendilerinin de flaflt›¤› bir duruma tan›k olmufllar ve dokuz milyon Hollandal›, yani toplam nüfusun yüzde 60’› zaferi kutlamak için sokaklara dökülmüfltü. O Sal› gecesi, Hollanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›na kavufltu¤u günden bu yana görülen en büyük toplu gösteri yafland›. Hatta eski bir direnifl örgütü üyesi televizyonda, “Sanki sonunda savafl› kazanm›fl›z duygusuna kap›ld›m.” demiflti. 58 yafl›nda bir Hollandal› olan Ger Blok, haberi, Honduras Ulusal Tak›m›’n› çal›flt›rd›¤› Tegucicalpa’da alm›fl ve duydu¤u mutlulu¤u, elinde ülkesinin bayra¤›yla sokaklarda koflarak dile getirmiflti. “‹nan›lmaz bir mutluluk içindeydim.” diyordu, “ama ertesi gün o gülünecek davran›fl›mdan ötürü büyük bir utanç duydum”. Leidseplein Meydan›’nda Amsterdam- H 22 l›’lar bisikletlerini havaya f›rlatm›fllar (Acaba kendilerininkini mi?) ve “Yaflas›n, bisikletlerimizi geri ald›k!”, diye ba¤›rm›fllard›. Tarihteki en büyük bisiklet h›rs›zl›¤› say›lan olayda Almanlar, iflgal s›ras›nda bütün Hollandal›’lar›n bisikletlerine el koymufllard›. Yaflam›n›n son 45 y›l›n›, onlarca ciltten oluflan, ‹kinci Dünya Savafl›’nda Hollanda’n›n resmi tarihini yazmakla geçiren k›r saçl›, ufak tefek biri olan Prof. Dr. L. de Jong “Hollanda gol att›¤› zaman odan›n içinde dans ediyordum.” demiflti. “Ben bir futbol delisiyim.” diyen profesör daha sonra flöyle devam etmiflti: “Bu çocuklar ne yapt›lar böyle? Bunun savaflla ilgisi oldu¤u kesin.‹nsanlar›n bunu inkar etmeleri ne kadar garip.” 1974 Dünya Kupas› Finali’nde Almanya’ya karfl› Hollanda Ulusal Tak›m›’nda yeralan Willem van Hanegem, Vrij Nederland Dergisi’ne verdi¤i demeçte flöyle demiflti: “Genel anlamda Almanlar›n en iyi dostlar›m olduklar›n› söyleyemem. Beckenbauer fena de¤ildi. Kibirli görünürdü ama bu onun oyun tarz›ndan kaynaklanan bir fleydi. Onun için her fley çok kolayd›.” Gazeteci “Bunda ne gibi bir terslik var?” diye sorunca Van Hanegen, “Ne de olsa atalar› çok yanl›fl kifliler.” diye yan›tlam›flt›. Hollanda dilinde “yanl›fl” anlam›na gelen “fout” sözcü¤ü ayr›ca, “savafltaki yanl›fl” anlam›n› da tafl›yordu. fieytan›n avukat› rolünü üstlenmifl gibi görünen gazeteci, “Bu, onlar›n suçu de¤il ki” deyince, Van Hanegem hemen ekledi: “Olabilir, ama bu gerçek yine de de¤iflmeyecek.” ‘Özgür Hollanda’ anlam›na gelen “Vrij Nederland”›n bir ye- ralt› gazetesi olarak yay›n hayat›na bafllad›¤› günlerde Van Hanegem babas›n› ve iki erkek kardeflini savafltaki bir bombard›manda kaybetmiflti. Daha sonra da flakayla kar›fl›k, “Ne yaz›k ki Japonlar futbol oynam›yorlar.” demiflti. .... Profesyonel futbolcular rakipleri hakk›nda genelde çok nazik konuflurlar, çünkü günün birinde onlarla mutlaka karfl› karfl›ya geleceklerini çok iyi bilirler. Fakat Hollandal›’lar, Almanlar hakk›nda hiç de nazik konuflmad›lar. Ronald Koeman, Almanlar’›n maçtan sonra kendilerini tebrik etmeyifllerine fena halde içerlemiflti. Maç sonras›nda formas›n› de¤ifltirdi¤i Olaf Thon’un Alman tak›m›ndaki tek iyi insan oldu¤unu söylüyordu. “Futbol savaflt›r” ifadesini ilk kez dile getiren Holanda Teknik Direktörü Rinus Michels de, “fiu an söylemek istemedi¤im nedenlerden ötürü bu yengi bana daha da büyük bir tatmin duygusu verdi”, demiflti. Maç›n ikinci yar›s› için tünelden stada ç›karken Alman seyircilerin aleyhte tezahüratlar› üzerine tribünlere do¤ru orta parma¤›n› mifl ve oradaki halk› yenmiflti. (‹ngiltere ve ‹skoçya aras›nda s›k s›k yap›lan maçlar döneminde de ‹skoçlar, bir günlü¤üne Londra’y› fethederlerdi.) Almanlar, kendilerine uygun bir davran›fl örne¤i gösterip Hollandal›lar’a sadece 6000 bilet verdiler, buna ra¤men Volkspark Stad› Hollandal›lar’la doluydu. Almanlar’›n forvetlerinden Frank Mill bile, “Maç Almanya’da oynansayd› daha iyi olurdu.” demiflti ki, bu, bir Alman için oldukça baflar›l› bir espri say›l›rd›. Hollanda halk› flark› söylüyordu: kald›r›p bilinen iflareti yapm›flt›. Arnold Mühren’e göre ise Almanya’y› yenmeleri, ‹rlanda’n›n ‹ngiltere’yi yenmesi gibi bir fleydi, ama bence bu bile durumu anlatmak aç›s›ndan hafif kal›yordu. Bir kaç ay sonra Hollanda’da Hollanda -Almanya: Futbol fiiirleri ad›yla bir kitap yay›nland›. fiiirlerden baz›lar› profesyonel flairler taraf›ndan yaz›lm›flt› ama di¤erlerini yazanlar profesyonel futbolculard›. “Kendimi bildim bileli Hatta ondan önce de Almanlar dünya flampiyonu olmak istiyorlard›” diyordu, A. J. Heerma van Voss. Rotterdaml› flair Jules Deelder ise 21-688 ad›ndak› fliirini, Van Basten’in golü için yazd›¤› flu dizelerle bitiriyordu: “Ve düflenler Mezarlar›ndan sevinç 盤l›klar›yla kalkt›lar” 1988 de aralar›ndaki z›tl›k had safhadayd›. Hollanda-Almanya maçlar› geçmiflte hiç bir zaman difl bileme maçlar› olmam›fllard››. Oyuncular›m›z hiçbir zaman onlar›n oyuncular›ndan çok daha soylu olmam›flt›. Do¤ru, 1974’te Hollanda dünyan›n en iyi tak›m›yd›. (“fioförümün söyledi¤i bir fley çok hofluma gitmiflti. ‘En iyi tak›m kazanamad›.’, demiflti ki bu ayn› zamanda Hollanda Direnifl Örgütü’nde çal›flm›fl bir Alman olan Hollanda Prensi Bernhard’›n maçtan sonra Cruyff’a söyledi¤i cümlenin ayn›s›yd›.”) Do¤ru, Hollandal›’lar o zamanlar bile kiflilik sahibiydiler. Van Hanegem’in turnuvada giydi¤i ayakkab›lar o kadar eskiydi ki, ulusal marfl çal›n›rken ayaklar›yla tempo tutmaya bafllam›fl ve o s›rada ayak bafl parma¤›, ayakkab›s›ndaki bir delikten d›flar› ç›km›flt›. Ama 1974’teki Almanlar da anlay›fll›yd›: Beckenbauer, ayakkab›dan ç›kan parma¤› görünce, Hollandal› malzemecilere, ayakkab›lar›n›n kal›p kalmad›¤›n› sormufltu. Onlar iyi Almanlar’d›. Oysa bunun aksine Hamburg, ‹kinci Dünya Savafl›’n›n yerinden yafl›nd›¤› yer olmufltu. Savafl s›ras›nda Almanya, Hollanda’y› befl y›l süreyle iflgal etti ve Hollandal›’lara göre hepsi Direnifl Örgütü Üyesi’ydiler. Tabi do¤al olarak Hamburg’da yaflanan o gece, aradan geçen onlarca y›l› silip süpürmüfltü. Almanlar’›n gö¤üslerinde hala kartallar vard›. Hollanda’l› oyuncular direniflçi, Almanlar’sa Wehrmacht’t›. Gerçi bu, anlams›z bir benzetmeydi ama Hollandal›’lar›n ço¤u böyle düflünüyordu. Hamburg’tan sonra Hollandal›lar’›n da en az Alman’lar kadar sert ve çirkin oynad›¤›n› söyleyen Gullit olmufltu, ama ac›mas›z Hollanda bas›n› ilk defa bundan flikayetçi de¤ildi. (Hollandal› gazeteciler daha önceleri hiçbir zaman futbolculara sar›l›p a¤layarak “Teflekkür ederiz” dememifllerdi.) Yap›lan fauller alk›fllanm›fl, hatta kutsanm›flt›, çünkü hepsi direniflin gere¤i davran›fllard›. ... Bu maça iliflkin tek benzetme, Direnifl’e karfl› “Wehrmacht” de¤ildi. Hamburg, ayn› zamanda iflgalin tersine dönüflüydü. Turuncu üniformal› bir Hollanda ordusu tüm araçlar›yla Almanya’ya gir- 1940’ta geldiler. 1988’de de biz geldik. Holadiay, Holadio... ... ‹ki tak›m, 18 Haziran 1992’de Göteborg’ta Avrupa fiampiyonas› için karfl› karfl›ya geldiler. Ronald Koeman’a göre bu eflleflme, “fleytan›n marifeti”ydi. ... Maç›, 10 milyon Hollandal› izledi. Bu, Hollanda TV’si aç›s›ndan yeni bir rekordu ve Ullevi Stad›, a¤z›na kadar Hollandal›lar’la dolmufltu. ... Maçtan sonra, s›n›rdaki Enschede ve Kerkrade’nin Nieuwstraat Caddesi’nde Hollandal›lar ve Almanlar birbirlerine bira flifleleri ve tafllarla sald›rd›lar. Enschede’de oturan 500 kifli, s›n›r› geçti ve Alman kenti Gronau’nun alt›n› üstüne getirdi. AT’de ifller yolunda giderken, neredeyse savafl›n efli¤ine gelinmiflti. Hollanda’n›n entellektüel günlük gazetesi NRC Handelsblad, genç taraftarlar›n hiç haklar› olmayan bir öfke gösterdiklerini ve bu haks›z öfkenin hiç de yak›fl›k almayan kötü bir davran›fl› hakl› ç›karmak amac›yla kullan›ld›¤›n› yazm›flt›. Ama asl›nda konu, ‹kinci Dünya Savafl› de¤ildi. Savafl, direnifl ve ‘Wehrmacht’ sadece, bizim oyuncular›m›z›n gerçek birer Hollandal›, Almanlar’›n ise tipik birer Alman olduklar›n› söylemek amac›yla kullan›lan sözcüklerdi. ... Hollanda-Almanya maçlar› bir süre sonra sinir harbi olmaktan ç›kacakt›r. 1988’den sonraki birkaç y›l boyunca Hollanda, Avrupa’n›n en baflar›l› oyuncular›ndan baz›lar›na sahipti, oysa, Alman oyuncular en kötüler aras›nda gösteriliyordu. Gullit, Rijkaard, Van Basten, Wouters ve Ronald Koeman ulusal maçlarda oynamay› b›rakt›klar› zaman, Almanya, Hollanda’y› kolayca yener hale gelecektir. Belki bizim oyuncular›m›z da onlar›nkilerden daha iyi insanlar olmaktan vazgeçeceklerdir. ‹flte o zaman Hollandal›lar, Hollanda-Almanya maçlar›na bu kadar önem vermeyi b›rakacaklar ve Clingendeal Enstitüsü’nün de daha fazla üzülüp korkmas›na gerek kalmayacakt›r.❏ 23 amerika kahramanl›k öyküleri sever ‹flte böyle yap›ld› Atlar› ‹yi Süren Hektor’un Cenaze Töreni* aklafl›k bir y›ld›r, fragmanlar›yla, izleyicilerin merak›n› artt›ran Truva (Troy) geçti¤imiz ay gösterime girdi. Görkemli savafl sahnelerinin sinyallerini, fragmanlar›yla sunan Truva; beklenenin aksine, çok büyük savafl sahneleri içermeyen ama üzerinde tart›fl›lacak bir film olarak sinemalarda yerini ald›. Homeros’un, ‹lyada isimli destan›ndan uyarlanan film, David Beniof’un senaryosuyla izleyicisini oldukça farkl› metin okumalar›na yöneltiyor. Üç bin y›l önce; Ege’de, tanr›lar›n düzenledi¤i bir güzellik yar›flmas›nda hakem seçilen Truva Prensi Paris’in, Sparta Kraliçesi Helen’i kaç›rmas›yla bafllayan savafl› iflleyen destan, günümüze kadar çarp›c› özelli¤ini korudu. Yönetmen Wolfgang Peterssen ve Senarist David Beniof, destan› sadece esinlenme kayna¤› olarak de¤erlendirip, destan›n; özellikle mistik boyutunu eleyip, tamamen dünyevi bir mant›kla flekillendirdikleri bir filmle ç›k›yorlar karfl›m›za. Destana s›k› s›k›ya ba¤l› olanlar aç›s›ndan, bir problem olarak de¤erlendirilebilecek bu yaklafl›m, olumlu nitelikler içerse de kimi göndermeleriyle, incelenmeye de¤er özellikler tafl›yor. Destan›n, Yunan tanr›lar›n›n bir kehaneti ve oyunu olarak ele ald›¤› Truva Savafl›; filmde Yunan Kral› Agamemnon’un topraklar›n› geniflletme ve Anadolu’ya aç›lma planlar›n›n bir aya¤› olarak de¤erlendiriliyor ki tarihsel aç›dan da akla yatk›n olan de¤erlendirme; bu yan›yla, hikayeye uhrevi de¤il de dünyevi bir nitelik kazand›r›yor. Ancak, bunu yaparken hikayeyi neredeyse yeni bafltan ele al›yor ve baz› ayaklar›n› da kendi kurgusu içinde, yeni bafltan yarat›yor. En bariz özelliklerini de Aflil (Akhilleus) ve Hektor karakterlerinde görebiliriz. Amerikan film flirketlerinin temel yaklafl›m› olan güncel göndermeler, burada Aflil’in kara yelkenli gemisiyle kendini gösteriyor. Benzer bir örne¤i; Yüzüklerin Efendisi’ndeki kaykayl› Legolas’ta da görmüfltük ki bu, bir yarat›c›l›k olma niteli¤inden öte hikayeyi suland›rma gibi bir iflleve de dönüflüyor. Karakterlerin yeniden flekillendirilmesiyle birlikte, temel bir de¤ifliklik gündeme geliyor. Bu da Truva Prensi Hektor’un, savafl k›flk›rt›c›s› karakterinde yap›lan de¤i- ibrahim köro¤lu sinema Y 24 flikliklerdir. Hektor, burada Truva’n›n akl› selimini temsil ediyor. Bir baflka önemli nokta da Homeros’un mistik kurgusuna tamamen s›rt çevrilmesi. Savafl›n Akhal›lar’dan yana dönmesini sa¤layan temel unsur olarak, Truva’l› rahip seyircinin önüne at›l›yor. Tuna Erdem’in Radikal Pazar ekinde ileri sürdü¤ü tez bu noktada dikkate de¤erdir. Kral Priamos’a sundu¤u telkinlerle savafl›n seyrinin de¤iflmesini sa¤layan rahip üzerinden, eski ve yafll›n›n de¤iflmesi gerekti¤i tezi gözümüze sokuluyor. Genel anlamda do¤rular içerse de Amerika’n›n Ortado¤u politikas› ve hikayenin hayat buldu¤u topraklara yönelik bu gönderme; bu kez, esprileriyle güncellenmekten öte, politik olarak do¤unun yenilmesindeki temel faktöre iflaret eden bir flekle dönüflüyor. Tam da burada, filme yönelik beklentiler ve gerçeklik üzerine, birkaç fley söylemek flart oluyor. Mitoloji ve Tarih ‹liflkisi Richard Leigh ve Michael Baigent taraf›ndan kaleme al›nan, “Mabet ve Loca” isimli kitapta, bilimin aldat›c› kavramlar›ndanolarak ele al›nan tarih ve mit iliflkisi, flu cümlelerle de¤erlendiriliyor. “Geleneksel bilimin aldat›c› kavramlar›ndan biri de ‘tarih’ ile mit aras›ndaki kat› ve sahte ay›rt edilebilirlik üzerinde ›srar etmesidir. Böyle bir ay›rt edilebilirli¤e göre, tarih bafll› bafl›na kay›tlara dayal› bir gerçek olarak ele al›n›r. Çeflitli s›namalar üzerinde ayakta duran ve bir fleyin ‘gerçekten olmufllu¤unu’ ispat eden veriler, kesin bilimsel incelemelere dayand›r›lmal›d›r.” Öykünün kuruluflunda, epik anlat›m hakimiyetini korurken, Amerikan sinemas›n›n o çok sevdi¤i kahramanl›k temas› her an hissediliyor. Oysa Homeros’un destan›n›n temel içeri¤i, bir kahramanl›k an›t› ya- ratmaktan daha çok, bu savafla yak›lan bir a¤›t› içermektedir. Ancak; dedik ya, bu Amerikan yap›m› bir epik film ve tüm bunlar› daha bafltan kabullenmek zorunday›z. Burada, yüre¤imize biraz olsun su serpen, yönetmenin filmi iflleyiflindeki üslup... Savafl sahnelerinde, bir gövde gösterisi yapmaktan özellikle kaç›nd›¤›n› söyleyebiliriz. Savafl sahnelerinin, benzerlerine oranla daha yal›n ele al›nmas›, meselenin özünü de savafl› da bütünlü¤ü de kaç›rmadan izlememize ön ayak oluyor. Yine, Homeros’un destan›nda say›s›z karakter karfl›m›za ç›karken, burada haliyle karakterler aras›nda bir sadelefltirmeye gidilmifl. Hektor ve Aflil, filmin temel kahramanlar›. Karakterleri, kendi içinde iflleyifli de gerçekten dikkate de¤er. Karakterlerin çat›flmalar› bizi flafl›rtacak derecede iyi ifllenmifl. Burada da genel stüdyo sisteminin ak›fl›na biraz olsun ayak direndi¤i hissine kap›lmad›k de¤il. Yoksa, geçmiflte karfl›m›za ç›kan örnekler, k›r›lmaz, bükülmez karakterlerin kahramanl›k gösterilerine dönüflüyordu ki art›k Amerikan sinemas›n›n bu öykücülü¤ü, mide buland›rman›n bir üst aflamas›na s›çram›fl durumdayd›. fiimdi, bir tak›m olumlamalar›m›zdan hareketle tümüyle olumlad›¤›m›z sonucu da ç›kar›lmas›n tabi. Yaz›m›z›n sat›r aralar›nda da de¤indi¤imiz gibi, bu filmde Amerikan tipi pazarlaman›n vazgeçilmez öykücülü¤ü en nihayetinde mevcuttur. Fakat, biz son dönemlerde karfl›m›za ç›kan örneklerden hareketle, olumluluklar› s›ralamay› do¤ru bulduk. Senaryonun, destana ba¤l› kalmamas› meselesine gelince; bu konudaki tutucu elefltirilere pek kat›lmad›¤›m›z› ifade etmeliyiz. Öncelikle, önümüzde kurmaca bir öykü duruyor ve nihayetinde, esinlendi¤i destan›n da kurmaca yanlar›n›n oldu¤u kuflku götürmez bir gerçeklik. Böyle olunca da, neden o destana ba¤l› kal›nmad›¤› elefltirisi biraz havada kal›yor gibi. Bu, bir tercih meselesidir. Fakat, bu kurmacaya girerken, karakterlerin geçmifli ile ilgili aç›k b›rak›lan bir tak›m noktalar üzerine e¤ilinse belki de daha iyi olacakt›. Sadece topu¤undan öldürülebilecek olan Aflil’in, bu özelli¤inden film boyu bahsedilmedi¤i gibi, yine bu sonu yaflad›¤›nda baflka bir zemine oturtulmas› biraz zorlama bir hal alm›fl. Film boyunca tek bir darbe yemeyen kiflinin sonunu haz›rlayan bir etken olarak, topu¤undan ald›¤› yara bize sunuluyor. Burada art›k, destan› bilip bilmeme meselesinden öte bir durum söz konusudur. Sonuç olarak; Truva, türün merakl›lar›n›n beklentilerine cevap vermekle birlikte, destan› sevenler aç›s›ndan da bolca tart›flma malzemesi içermesiyle, bu yaz›n en çok izlenen ve konuflulan filmi olacak gibi. Son bir söz olarak; memleketimizi idare edenlere de¤inmek istiyoruz. Truva’n›n gösterime girmesiyle birlikte medyadan meclise uzanan bir hareketlili¤i de izliyoruz. Türkiye’nin tan›t›m› noktas›nda filmi f›rsat olarak de¤erlendirenler, kaç›r›lm›fl f›rsatlar üzerinden elefltiri oklar›n› yetkili kurumlara yöneltiyor. Bu filmin ülkemize getirece¤i turizm girdisi üzerinden yürüyor tart›flmalar. Bir ulusun tarih bilinci ancak böyle bitirilebilir. Tarihsel tüm birikimini dolara endekslemifl anlay›fl, kendini hakim k›larak istedi¤i bilinci flekillendiriyor. Troya’ya, Hititler’e, Anadolu’nun zenginliklerine sadece parasal getirileriyle bakanlar; bu ülkenin tarihsel miras›n› arkeolojik kaz›lar›n bile gün›fl›¤›na ç›karamayaca¤› bir derinli¤e gömüyor. Yüzünü bat›ya çevirmifl memleket idarecileri, do¤unun nimetlerini sat›l›k birer aksesuar olarak tezgaha sunman›n kavgas›n› veriyor. Bu tart›flmalar aras›nda, kendi kültürümüze, birikimimize, tarihimize biz ne kadar de¤er verdik sorusunu duyan›n›z oldu mu? Bari biz soral›m da duyun! (*‹lyada Destan›-Homeros) ❏ Homeros Kimden Yana? Dinleyicilerin ulusal onurunu alabildi¤ine okflamakla birlikte Homeros; Anadolu topra¤›n› övmek, Troyal›lar’›n Akhalar’dan çok daha insan, çok daha uygar olduklar›n› belirtmekte hiçbir f›rsat› kaç›rmaz. Benzetmelerde, Akhalar’dan dem vurunca, hep üstün benzetme ö¤eleri seçer. Örne¤in; Akhalar’› arslanlara, Troyal›lar’› sineklere benzetir ama bu benzetmelerden her biri Anadolu gerçe¤inden al›nm›fl; Anadolu do¤as›n› dile getiren ve her defas›nda ozan›n duygular›n›, sevgilerini tafl›yan, özgün fliir parçalar›d›r. Homeros; Hektor’dan, Andromakhe’den, Priamos’tan söz ettikçe ci¤erini söyler. Efendileri için Akhilleus’lar›, Agamemnon’lar› övmek zorunda kalan Anadolulu ozan; onlar›n, bir yandan kavgalar›n›, sövgülerini, ac›mas›zca adam öldürmelerini canland›r›rken; bir yandan da oturmufl, a¤›r, onurlu bir toplumun bafl›na gelen belalara yanar. ‹lyada boyunca kulaklar›m›zda ç›nlayan, “Bir gün gelir, yok olur kutsal ‹lyon!” dizesinde, içimizi ürperten bir ac›l›k vard›r. Destan sonunda da Homeros, bu can›m kenti gelip y›kan Akhalar’a öyle bir insanl›k dersi verir ki Hektor’a a¤›tlarla kapanan ‹lyada, Akhilleus’un de¤il, Hektor’un destan› oluverir ama bu kadar! Homeros’un hangi gerçekler içinde,hangi geleneklere uyarak ‹lyada’y› dile getirdi¤ini unutmayal›m ve flu ya da bu taraf› tutmak için, kendi zaman›n›n bilmedi¤i ya da biliyorsa da anlatmaktan hofllanmad›¤› facia ve vahflet sahnelerini eserine alabilece¤ini sanmayal›m. ‹lyada ve Odysseia, gerçeklikle örülmüfl iki destand›r. Canland›rd›klar› ça¤lar› ayd›nlatmak için onlardan daha ayd›n bir belge bulunamaz. Gönül ister ki, bilimin bu destanlarla el ele giden araflt›rmalar›, ‹lyada ve Odysseia’n›n kaplad›¤› gerçeklik alan›n› bize büsbütün aç›klayabilsin bir gün. Azra Erhat ‹stanbul-1981 25 bu ülkeyi yang›n sarar 26 grup yorum nota Atefl düfltü¤ü yeri yakar Yan›yor yüre¤im Kurflun girdi¤i yeri deler Kan›yor yüre¤im Bu ülkeyi yang›n sarar Seller sürükler flimdi Bu ülkeyi yang›nlar sarar Bu atefli yakanlar San›yor sönecek Analar›n yüre¤inde Öfkeyi görecek Bu ah k›yamete kalmaz Gelir o günler gelir Bu ülkeyi yang›nlar sarar Yang›n büyür yanar orman Alevler yakar yakan› Kan birikir taflar bir an Sel olur bo¤ar cellad›n› Söz : Ümit ‹lter Müzik : Grup Yorum 27 ümit zafer hapishaneden kömür gözlüm... “... Gör nas›l yarat›l›r›m, Namuslu genç ellerinle K›zlar›m, O€ullar›m var gelecekte Her biri vazgeçilmez cihan parças› Kaç bin y›ll›k hasretimin koncas› Gözlerinden Gözlerinden öperim. Bir umudum sende Anl›yor musun?..” Merhaba kömür gözlüm, Bilirsin ve seversin kömür gözlüm, Ahmed Arif’in o fliirinin son bölümü böyledir. Ki, Anadolu, evlad›na seslenir: “Bir umudum sende” diyerek. Ve sonra sorar: “Anl›yor musun?” ve yine sevdi¤in Naz›m, bir fliirinde “Anlad›¤›n› anlatmayan alçakt›r.” der. Anlad›¤›n› anlatmaktan kaçanlar› ya da yanl›fl anlatanlar›, anlad›¤›na piflman edecek denli keskin bir dizedir bu. Ve do¤rudur. Ki onlar, hakikate ve halka yabanc›laflt›kça paçalar›ndan yalan akan bir hayat›n hükümranlar›na kuldurlar. Ve cümle y›lanlara ve y›lanlar› y›ld›ranlara hastir çekeriz. K›zma sak›n kömür gözlüm, insan bazen küfretmeli. Ve insan bazen küfreder. Hem de a¤›z dolusu. Yeri gelince küfürde fl›k durur bizde... Kömür gözlüm, seninle çok mektuplaflt›k. Ki art›k hayat›m›zdaki tek farkl›l›k, “görülmüfltür” damgal› mektuplar almayacak olmam›z. Beis de¤il. Çünkü zaman ard›m›zda kald› çoktand›r. Mekansal ayr›l›klar ve hatta hasretler ard›m›zda kald›. Cümle boyutlar ard›m›zda kald› art›k. Metafizik cümleler kurmad›¤›ma eminim kara gözlüm. Hani diyor ya koca flair; “Bir ufka vard›k ki art›k, yaln›z de¤iliz” O misal say›l›r bizim maceram›z. Ki ölümün öldü¤ü bir destan›n neferleriyiz... Kömür gözlüm, sana dair olan her fley o kadar canl› ve yak›n ki... An› olmayacak ve mazide kalmayacak kadar canl›d›r b›rakt›klar›n. O nedenle bunlar› “di”li geçmifl bir zamanla anlatmayaca¤›m. Aksine sana üç cümleden bahsedece¤im. Ki Esenler’den bir arkadafl, genç bir kardeflimiz yazm›fl mektubunda: “… Selma Kubat, 1 May›s günü bedenini direnen halklara hediye etti. 1 May›s’tan coflkuyla ç›kt›k. Selma’n›n flehitlik haberi coflkumuzu daha da artt›rd›...” Sen anlad›¤›n› güzel anlatt›n gül yüzlüm. Bu kardeflimiz senden anlad›¤›n› güzel ifade etmifl. Ve elbette kömür gözlüm, inanc› olmayan›n coflkusu da olmaz. Coflku dedi¤in, her fleyden önce bir umut, bir irade ve iddia iflidir. Ve umut büyüdükçe; coflku, yüre¤e s›¤maz, koflup bayraklafl›r meydan meydan... Söylesene kömür gözlüm, emperyalist cellatlar o z›rhl› beygirlerini flaha kald›rm›flken, kaç insan›m›z›n yüre¤ine umut düflürüp coflkusunu artt›rd›n. Kaç gencimizi türlü kötü yol ve envai kulluktan al›koydun. Ve o gençler, yeri geldi¤inde kaç Selma’n›n yüre¤ine umut ekecek. Hakl›s›n kömür gözlüm, rakamlar muhasebecilerin iflidir. Ki biz, bir bayrak yar›fl›n›n koflucular›y›z... Gül yüzlü kardeflim, bilirsin o fliirin bir baflka yerinde “dayan rüsva etme beni” der Anadolu. Biliyorsun ya, rüsva edilmemifltir Anadolu’nun baht›. “Ya istiklal ya ölüm” deyiflimiz... Ve Cebeci, “gülistan-› fluheda”d›r flimdi... Korkuyor hala o yedi düvel bu topraklardan ve bu topra¤›n umut b›çk›n› evlatlar›ndan, kömür gözlüm. Bundand›r o büyük komplolar. Korkudand›r. Ve o yald›zl› zirveleri de asl›nda bu korkunun zirvesidir. Korkuyorlar senin varl›¤›n- dan ve feda ruhundan kömür gözlüm. Onurundan ve umudundan korkuyorlar gülyüzlüm. Halktan ve gelecekten korkuyorlar can›m kardeflim. Ki nerede görseler onur ve umuda sald›rmalar› bundand›r. Daha da sald›rs›nlar kömür gözlüm. Biz dayan›r›z nas›lsa. fiark›larla dayan›r›z, türküler ve halaylarla dayan›r›z hem de. Dün “ne ‹skender takm›fl›m, ne flah ne sultan” ve bugün emperyalistlerin alay›n› da takmay›p, hastir çekece¤iz elbette. M a demki göze göz, difle difl v e selma kubat gücü gücüne yetenedir; biz güçlüyüz kömür gözlüm. Muazzam güçlüyüz hem de... Ve sana, ve Anadolu’ya bir kez daha ant olsun kömür gözlüm, yemin olsun, söz olsun ki dayanaca¤›z ve dayataca¤›z, sonuna kadar. Ve sonuncumuza ve sonsuza kadar. Ve sen kazanacaks›n kömür gözlüm. Halk kazanacak. Ve Filistinli kardefllerin, Irakl› akrabalar›n da kazanacak. Çünkü hayat›n yazg›s›d›r, halk›n kazanacak olmas›... Gözlerinden, gözlerinden öperim kömür gözlü kardeflim...❏ 28 haber-yorum Cezmi Ersöz’ün Kitap Afiflini Asan Ö€renciye Soruflturma Bafllat›ld›! ‹zmit’te Kocaeli Üniversitesi’nde, Cezmi Ersöz’ün “Suçtur Umutsuzlu¤a Kap›lmak” adl› kitab›n›n afiflini asmak isteyen ‹stanbul Gençlik Derne¤i Üyesi üniversite ö¤rencisi Ekin Günefl hakk›nda soruflturma bafllat›ld›. Soruflturmaya gerekçe olarak da “afiflte ideolojik unsurun bulunmas›” gösterildi. Hakk›nda soruflturma bafllat›lan Ekin Günefl; Kocaeli Gençlik Derne¤i’nde yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda: “Kitaplar› binlerce satan bir yazar olan Cezmi Ersöz, bu afifli kendisinin imza gününde imzalad›. Ben de bu afifli kitab›n tan›t›m› amac›yla üniversitede asmak istedim. Yönetim kaydede¤er bir gerekçe gösteremedi, yetmezmifl gibi hakk›mda soruflturma bafllatt›.” fleklinde konufltu. Kocaeli Üniversitesi ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi Dekan› Prof. Ahmet Hamdi ‹slamo¤lu da "Kamuya ait alan içinde afifl asmak ve gösteri yapmak yasakt›r. Bize suç duyurusunda bulunuldu¤u için biz de soruflturma bafllatt›k." diye konufltu.❏ Mustafa Mu€lal›’n›n Ad› Özalp Jandarma Taburuna Verildi! 1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesi’nde 33 köylüyü kurfluna dizdiren dönemin 3.Ordu Müfettifli Orgeneral Mustafa Mu¤lal›’n›n ismi bir süre önce S›n›r Jandarma Taburuna verilmiflti. Y›llar önce köylerinden göç edenler tekrar Van’a gelerek, ‹HD Van fiubesi’ne bu ismin de¤ifltirilmesi konusunda baflvuruda bulundular. Baflvuruyu yapanlardan Mustafa Kolcu isimli bir köylü; "33 masum insan› kurfluna dizdiren birinin isminin bir k›fllaya verilmesinin tek bir amac› var, o da halka psikolojik bir hat›rlatmada bulunmak. 'Hepiniz çapulcusunuz, yine kafan›za kurflunu s›kar›z' demektir. Bu ismin Özalp'tan kald›r›lmas› için bütün iç hukuk yollar›n› zorlayaca¤›z. Sonuç alamad›¤›m›z zaman da A‹HM'e baflvuraca¤›z. Genelkurmay, Kürt halk›ndan özür dilesin." diye konufltu ❏ 4. Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali Bafll›yor 4.Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali, 28 May›s- 6 Haziran tarihleri aras›nda gerçekleflecek. Festival program›, yap›lan bas›n toplant›s›yla tan›t›ld›. Diyarbak›r Büyükflehir Belediye Baflkan› Osman Baydemir, yapt›¤› toplant›da: "Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi ve daha pek çok kültürün rengini surlar›na yazd›¤› kentimizde festivalimizin slogan› 'Surlar s›rlar›n› paylafl›yor', bir di¤er temam›z ise gökkufla¤›. Festival ile gökkufla¤›n›n tüm renklerini kentimize yans›tmak ve bu renklerin birbiriyle ne denli uyumlu oldu¤unu dünyaya anlatmak istiyoruz. Festival program› k›sa bir sürede hayata geçirilmesine ra¤men oldukça anlaml› bir içerik kazanm›flt›r. Eksiklikler olacakt›r. Program, kentteki bütün kurum ve kurulufllar›n ortak fikri ve iradesinin ürünüdür." dedi. 4.Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali’nde; sinemadan tiyatroya, atölyelerden, panellere, müzi¤e birçok dalda çal›flmalar yer alacak. Birçok sinemac›, müzisyen, tiyatrocu ve yazar kat›lacak. 14 sokak konseri, 2 büyük konser, 42 sinema gösterimi, 11 söylesi, 5 panel, 12 tiyatro ve 6 dans gösterisi düzenlenecek.❏ Dergimizin Sahibi Muharrem Cengiz’in Mahkemesi 9 Haziran’da Görülecek! Yeminli tan›k olarak kat›ld›¤› bir davada san›k durumuna getirilerek tutuklanan dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in mahkemesi 9 Haziran 2004 tarihinde saat 10:00’da ‹stanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek. Dergimizin okurlar›n›, Grup Yorum dinleyicilerini Muharrem Cengiz’in mahkemesine davet ediyoruz.❏ KISA... KISA... KISA... TAYAD’l›lar Tutukland› 15 May›s gecesi, Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n yap›ld›¤› Abdi ‹pekçi Spor Salonu’nda, F Tipi Hapishaneleri ve tecritteki ölümleri protesto etmek isteyen, Feridun Osmana¤ao¤lu ve Sezai Demirtafl tutukland›. Feridun Osmana¤ao¤lu ve Sezai Demirtafl Türkçe ve ‹ngilizce yaz›l› olarak; “Hapishanelerde 111 ‹nsan Öldü. Duydunuz mu? – 111 People Died in Prisons. Are You Did You Heard?” yaz›l› pankart açm›flt›. TAYAD, tutuklamalarla ilgili olarak yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda; “Can›m›zdan can kopar›l›p hapishanelerde tecrit edilmifl, bask› ve iflkencelerle en temel yaflam haklar›ndan mahrum edilmiflken hiçbir fley bizi susturamaz.” dedi. ❏ ‹ngiltere Konsoloslu€u Önünde NATO’ya Karfl› Eylem 17 May›s 2004 tarihinde, NATO ve Bush Karfl›t› Birlik, Tony Blair’in Türkiye gezisini ve yap›lacak NATO toplant›s›n› protesto etti. Yap›lan aç›klamada: "Bizler Irak'ta yaflanan iflgal, katliam, iflkence ve her türlü afla¤›laman›n emperyalizmin gerçek yüzü oldu¤unu ve bu tablonun yarat›c›lar›ndan Blair'i ülkemizde istemedi¤imizi hayk›rmak için bulufltuk. Özgürlük ve demokrasi gibi söylemlerle iflgal, katliam ve iflkence gibi her türlü yönteme baflvuran emperyalistler hala bu talana devam etmektedir." dedi. ❏ Cannes Film Festivali'nde Protesto Gösterisi Yap›ld› 17 May›s 2004 tarihinde, film endüstrisi çal›flanlar›, Fransa Hükümeti taraf›ndan maafllar›n›n kesilmesinden dolay›, Cannes Film Festivali’nin yap›ld›¤› Riviera kasabas›nda protesto gösterisi yapt›. Yaklafl›k 1500 iflçinin kat›ld›¤› eylemde; Fransa Köylü Hareketi Lideri Jose Bove ve Amerikal› Yönetmen Michael Moore da kat›ld›. Moore, "Fransa, Amerika ve dünyan›n her tarafindaki isçileri desteklemek için bugün buraday›m" diye konufltu. Yap›lan eylemin ard›ndan, birçok film iptal edildi, kasabada, yollar trafi¤e kapat›ld›. Baz› kifliler gözalt›na al›nd›. ❏ ‹srail Konsoloslu€u Önünde Katliamlara Protesto NATO ve Bush Karfl›t› Birlik taraf›ndan, 22 May›s 2004 tarihinde Levent’teki ‹srail Konsoloslu¤u önünde protesto eylemi gerçeklefltirildi. ‹srail’in Filistin üzerindeki katliam politikas›n› ve son dönemde artan toplu katliamlar›n› protesto etmek için yap›lan protesto eylemine 200’e yak›n kifli kat›ld›. ❏ Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde Ali fiahin Hayat›n› Kaybetti Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde içinde bulundu¤u kanser hastal›¤› bilindi¤i halde, hücrede tutulan Ali fiahin, 21 May›s 2004 tarihinde hayat›n› kaybetti.❏ 29 nokta haber Grup Yorum 32.Uluslararas› ‹stanbul Müzik Festivali Bafll›yor 32. Uluslararas› ‹stanbul Müzik Festivali, bu y›l 4 Haziran -8 Temmuz tarihleri aras›nda gerçeklefltirilecek. ‹stanbul Kültür ve Sanat Vakf›’n›n düzenledi¤i festivalin bu seneki program›nda; 4 orkestra konseri, 2 opera temsili, 7 oda orkestras› konseri, 5 resital, 5 oda müzi¤i konseri, 2 dans gösterisi ve 2 aç›klamal› müzik dinletisi olmak üzere toplam 27 etkinlik yer al›yor.❏ 29 Nisan 2004; Geleneksel ‹TÜ fienlikleri’nde yaklafl›k 1500 kifliye seslendi. 15 Mayıs 2004; Harbiye Aç›khava Tiyatrosu’nda “Bir Masal Gecesi”nde yaklafl›k 5000 kifliye seslendi. 22 Mayıs 2004; ‘NATO ve Bush Karfl›t› Birlik’in, Levent’teki ‹srail Konsoloslo¤u önündeki protesto eylemine kat›ld›. 22 Mayıs 2004; Hollanda’da düzenlenen “Bir Efsane Gecesi”nde yaklafl›k 3000 kifliye seslendi. 25 Mayıs 2004; Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin kapan›fl flenli¤inde yaklafl›k 1000 kifliye seslendi. Özgürlük Türküsü 23 Mayıs 2004; Uflak Gençlik Derne¤i’nin düzenledi¤i flenlikte yaklafl›k 250 kifliye seslendi. 40. Sait Faik Hikaye Arma€an› Sahibini Buldu Darüflflafaka Cemiyeti'nin Sait Faik Abas›yan›k'›n an›s›n› yaflatmak amac›yla 1964'ten beri düzenledi¤i “Sait Faik Hikaye Arma¤an›”, 16 May›s 2004 tarihinde yap›lan törenle sahibine verildi. 'Getirin O Günleri Yakal›m Bu Öyküleri' adl› öykü kitab›yla Baflar Baflar›r ödüle hak kazand›. Burgazada’da yap›lan ödül etkinli¤ine; PEN Türkiye Merkezi Baflkan› Üstün Akmen, TYS Baflkan› Cengiz Bektafl, yazarlar H›fz› Topuz, Güngör Gençay ve Gülsüm Cengiz de kat›ld›.❏ Cannes Film Festivali’nden Michael Moore’a Ödül Amerikal› yönetmen Michael Moore, “Fahrenheit 9/11” adl› belgeseliyle Alt›n Palmiye ödülünü kazand›. Bu sene 57’incisi düzenlenen Cannes Film Festivali’nde 46 y›l aradan sonra ilk defa bir belgesel filme ödül verildi. Film, ABD’ye karfl› yap›lan 11 Eylül eyleminin ard›ndan ABD’nin izledi¤i yalan, demagoji politikas›n› anlat›yor. Belgeselde; Amerikan halk› aras›nda yay›lmaya çal›fl›lan korku, endifle, tehlike beklentisi durumunun Irak’›n ve di¤er yerlerin iflgalinde meflruluk malzemesi olarak kullan›ld›¤› vurgulan›yor.❏ 14. Uluslararas› ‹stanbul Tiyatro Festivali Bafll›yor 17 May›s – 4 Haziran 2004 tarihleri aras›nda yap›lacak olan tiyatro festivali, de¤iflik ülkelerden birçok oyuna ev sahipli¤i yapacak. Tiyatro oyunlar›, AKM’de ve Taksim Sahnesi salonlar›nda izleyiciyle buluflacak.❏ Uluslararas› Belgesel Filmler Festivali 2-6 Haziran tarihleri Aras›nda Yap›l›yor Belgesel Sinemac›lar Birli¤i, Bodrum Belediyesi ve Alternatif Sinemac›lar taraf›ndan düzenlenen, Uluslararas› Belgesel Filmler Festivali, 2-6 Haziran 2004 tarihleri aras›nda Bodrum’da gerçekleflecek. ❏ 30 8. Ankara Öykü Günleri Bafll›yor Bu y›l 8’cisi düzenlenen Ankara Öykü Günleri, 1- 6 Haziran 2004 tarihleri aras›nda Ankara’da yap›lacak. Erhan Bener, Semih Gümüfl, Müge ‹plikçi, Cihan Demirci’nin de aralar›nda oldu¤u 50’yi aflk›n öykücünün kat›laca¤› etkinliklerde; “Ölümünün 100.Y›ldönümünde Çehov”, Ankara’da Aflklar› ve Düflleri Yazmak”, Günümüz Öykücülü¤ünde E¤ilimler”, “2000’lerde Gerçekçili¤e Bak›fl ve Ankara’da Aflk› ve Düflleri Yazmak” bafll›klar› alt›nda paneller düzenlenecek. ❏ “On Y›lda” Çekilen Foto€raflar Oktay Çolak’›n “On Y›lda” çekti¤i foto¤raflar›; 22 May›s - 11 Haziran 2004 tarihleri aras›nda ‹stanbul Foto¤rafevi’nde sergileniyor. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Foto¤raf bölümünde Ö¤retim Görevlisi olarak çal›flan Oktay Çolak, bu sergisinde dünyan›n çeflitli ülkelerinden çekti¤i do¤a ve yaflam foto¤raflar›n› sunuyor. Foto¤raf Evi - ‹stiklal Caddesi Tel: 0212 249 02 02 Nasip ‹yem ve Nuri ‹yem’den Resim ve Heykel Sergileri Evin Sanat Galerisi’nde 20 May›s 2004 tarihinde bafllayan sergide; Anadolu insan›n›n binlerce y›ld›r, ac›s›, s›k›nt›s›, sosyal yaflam› anlat›l›yor. Nasip ‹yem, piflmifl toprakla yapt›¤› heykellerde, Nuri ‹yem ise, resimleriyle; toplumsal gerçekçili¤i, Anadolu kad›n›n›n sosyal yaflam›n› iflliyor. Sergi, 20 Haziran 2004 tarihine kadar gezilebilir. ❏ Evin Sanat Galerisi : Bebek Deresi Sk. No : 13 Bebek 34342 ‹stanbul Tel : 0 212 265 81 58 Faks : 0 212 257 76 75 http://www.evin-art.com galeri@evin-art.com “Azizname”ye Sansür! Antalya ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü, Aziz Nesin’in “Azizname” isimli eserini tiyatro oyunu olarak sahnelemek isteyen Antalya Muratpafla Lisesi ö¤rencilerinin oyununa izin vermedi. As›l amac›n›n içinde politiklik tafl›yan bir eser ve bu eserin yazar› olan Aziz Nesin olan, Milli E¤itim Müdürlü¤ü, bafltan savma gerekçeler sunarak oyunu yasaklad›. Sansürleyen komisyonun baflkan› bile niçin sansürlediklerini tam olarak an›msamada¤›n› söyledi. Oyuna izin vermeyen komisyonun baflkan› Hami Dorul: “Tam olarak an›msam›yorum. Mutlaka ö¤renciye uygun olmayan fleyler vard›r, argo kelimeler vard›r, siyaset vard›r.” diye konufltu. ❏ NATO Karfl›t› Sanatç›lardan Eylem 15 May›s 2004 tarihinde, Nato karfl›t› olan sanatç›lar ve baz› kurumlar, Eurovision fiark› Yar›flmas›’n›n yap›ld›¤› Abdi ‹pekçi Spor Salonu’nun önünde, Eurovision fiark› Yar›flmas›’n› ve NATO’yu, NATO’ya hizmet eden kurumlar› protesto etti. Eurovision’a kat›lan sanatç›lara da “NATO’yu protesto edin” ça¤r›s›nda bulundu. Eyleme kat›lan sanatç›lar “NATO’ya Hay›r” yaz›l› tiflörtler giyerek bas›n aç›klamas› yapt›lar. "Bu eylemi yapmam›z›n nedeni, NATO'yu ve bu kanl› örgütün temsilcilerini Türkiye'de istemedi¤imizi duyurmak, Irak'ta süren emperyalist vahflete karfl› halklar›n kardeflli¤ini ve direncini selamlamakt›r. Ayn› zamanda aralar›nda çok say›da NATO üyesi devlet ad›na yar›flmaya kat›lan müzisyenlerin bulundu¤u Abdi ‹pekçi Spor Salonu önünde marfllar›m›z› söylüyoruz. Eurovision fiark› Yar›flmas›'na kat›lmak üzere buraya gelen müzisyenleri ABD ve ‹ngiltere'nin bafl›n› çekti¤i kirli savafla tepki göstermeye ça¤›r›yoruz. NATO üyesi olan ve ayn› zamanda yar›flmada temsil edilen ülkelerin müzisyenlerine sesleniyoruz. ‘Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalar›n› yapanlardan daha güçlüdür.’ Yasalar›n karfl›s›nda sessiz ve teslimiyetçi olmay›n, vahfletin karfl›s›nda duyarl› ve onurlu olun. ABD'yi kirli savafl›, katliam›, NATO'yu protesto edin." dediler. Ard›ndan hep birlikte Çav Bella flark›s›n› söyleyerek, eylemi sona erdirdiler. ❏ 31 Adana, ‹zmir ve Ankara’da “Grup Yorum’a Özgürlük” Etkinlikleri Yap›ld› - 20 Nisan 2004 tarihinde Adana’da Grup Yorum’a destek gecesi gerçeklefltirildi. Adana’da Grup Nisan Günefli, “Grup Yorum’a Özgürlük” konseri düzenledi. Yaklafl›k 400 kiflinin kat›ld›¤› konserde, sahnenin arkas›na “Grup Yorum’a Özgürlük” pankart› as›ld›. Nisan Günefli eleman›, yapt›¤› konuflmas›nda; “Yorum’un 3 eleman›n›n keyfi, hukuksuzca tutukland›¤›n› belirterek, Grup Yorum’u örnek alan bir grup olarak, bu bask›lar›, hukuksuzlu¤u k›n›yoruz dedi. - 21 May›s 2004 tarihinde Ege Üniversitesi’nde, ‹zmir Gençlik Derne¤i taraf›ndan “Grup Yorum’a Özgürlük” isimli bir etkinlik düzenlendi. Yap›lan etkinlikte; ‹zmir Gençlik Derne¤i Müzik Grubu, Grup Harmanyeli ve Cevdet Ba¤ca yer ald›lar. Yaklafl›k 350 ö¤rencinin kat›ld›¤› etkinlikte yap›lan konuflmada: “Grup Yorum üzerindeki bask›lara, tecrite, NATO zirvesine ve iflkencelere de¤inildi. Cevdet Ba¤ca ise; Grup Yorum üzerindeki bask›lar› k›nayarak tüm ayd›n ve sanatç›lar› göreve ça¤›rd›. Konser sonunda, “Grup Yorum’a Özgürlük ve Türküler Susmaz Halaylar Sürer” sloganlar› at›ld›. - 23 May›s 2004 tarihinde de Ankara’da “Grup Yoruma’a Özgürlük Gecesi” düzenlendi. Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi’nin düzenledi¤i etkinli¤e 200’ü aflk›n kifli kat›ld›. ‹dilcan Müzik Araflt›rmalar› Toplulu¤u, ‹dilcan Çocuk Korosu, Ankara Ayd›n Sanatç› Giriflimi’nden flairler Selma A¤abeyo¤lu ve A.Galip, yerel sanatç›lar H›d›r Çelebi, Meral Sar›yaro¤lu, flair Abdullah Oral, Grup Son Anka yer ald›. ESP Ankara temsilcili¤i, Ankara Sosyalist Gençlik Derne¤i ve fiair fiükrü Erbafl da geceye birer mesaj ilettiler. Ayr›ca, ‹dilcan Müzik Araflt›rmalar› Toplulu¤u, yine Sincan F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan arkadafllar› Hakk› Gökhan Menet’in de serbest b›rak›lmas›n› istedi. ❏ dvd... vcd... albüm... Ayd›n Beyo¤lu Deli bafl›m Öncü 32 Emre Salt›k Derdimin derman› Türküler EMA Yücel Arzen Belki Seyhan Müzik Nurgül Atefl ‹çimizdeki s›z› EMA Xelil Xemgin Zend KOM