Hava Kirlenmesini Önleyebilecek Yenilenebilir Enerjilerle Yakıt
Transkript
Hava Kirlenmesini Önleyebilecek Yenilenebilir Enerjilerle Yakıt
HAVA KİRLENMESİNİ ÖNLEYEBİLECEK YENİLENEBİLİR ENERJİLERLE YAKIT HÜCRELERİ Yrd. Doç. Dr. Doğan Haktanır Yakın Doğu Üniversitesi, Lefkoşa e-posta: doganh@neu.edu.tr, doganh@hotmail.com ÖZET Yenilenebilir enerji çeşitli kaynaklardan elde edilebilir. Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, dalga enerjisi, gel-git enerjisi, ısı enerjisi v.s. Ancak burada ağırlık vereceğimiz konu kimyasal yönden elde edilecek yenilenebilir enerjidir. Bu bildiri, çeşitli yenilenebilir enerjilerle ilgili kısa bilgiler verecek ve çevre kirlenmesini büyük ölçüde önleyebilecek nitelikte olan ve yıllarca önce bilinen fakat ciddi surette gelişmesi zamanımıza dayanan yakıt hücreleriyle onların türlerini incelemektedir. 1. GİRİŞ Çevre faciaları geliyorum demez. Su baskınları, hortumlar, deniz afetleri, depremler, toprak kaymaları bu faciaların yaratıcıları olarak gösterilebilirler. Buna bir de iklim şartlarının değişmesi de eklenirse dünya üzerindeki yaşamın da etkilememesi için hiç bir neden yoktur. Ozon tabakasının delinmesi, canlıların yaşam kaynağı olan havanın kirlenmesi, dünya ısısının hangi nedenle olursa olsun artması ve bu artmanın sürekli olarak devam etmesi ve değişebileceğine dair bir emarenin de mevcut olmaması, dünyadaki petrol reservlerinin azalması [1] fen adamlarını bu yönde görüş beyan etmeğe ve bu görüşler doğrultusunda bir seri çalışmalar içerisine girmeye yöneltmiştir. Bu görüş ve çalışmaların sonucu olarak ortaya atılan yararlanılabilecek yenilenebilir enerji kaynaklarını şöyle sıralayabiliriz: a. Güneş enerjisi b. Rüzgar enerjisi c. Gelgit enerjisi d. Dalga enerjisi e. Çöp enerji f. Katı yakıt enerjisi g. Kimyasal enerji Buna hidroelektrik enerjisini de katabiliriz. Yalnız sunu söylemek gerekirse bazı bilim adamları bu tür enerjiyi yenilenebilir enerji kaynakları arasına almak istemezler. İspatı yapılan genel görüş şudur ki, mevcut enerji kaynakları gün geçtikçe tükenmektedir [2]. Yine bu mevcut kaynaklar, kömür, petrol, odun, v.b. yakıt olarak kullanıldıkları zaman çevre kirliliğini de beraberlerinde getirmektedirler. Bu kirlilik “green house effect” denen bir etkiyle havaların ısınmasına neden olmaktadır. Yine çevreye yayılan CFC gazlarının ‘O’ zone “Oksijen tabakası”, denen bölgede toplanarak orada Oksijenle ayrışamıyacak bağlar oluşması sonucu Ozon tabakasının delinmesi diye yorumlanan olay meydana gelmektedir. Bu durum ultra viole ışınlarını önleyen Ozon tabakasını zayıflatmakta ve dafa fazla ultra viole ışınlarının dünyamıza süzülmesine neden olmaktadır. Hem “green house effect” denen olgudan hem de Ozon tabakasının zayıflamasından dünya ısısının bir artış kaydetmekte olduğu bilim adamlarının ortak görüşüdür. İşte bu nedenledir ki yenilenebilir enerji üzerindeki araştırmalar yoğunlaşmış, CFC gazlarının kullanımı yasaklanmış ve bakışlar çeşitli sahalara kaydırılmıştır. 2. GÜNEŞ ENERJİSİ Güneş enerjisi eskiden beri bilinen ve tarihin değişik zamanlarında yararlanılması için çaba gösterilen enerji türlerinden biridir. Kendini ışın ve ısı olarak ortaya koyar [3]. Şekil 1 – Yukarıdaki şekil güneşi bir çok çejirdeksel patlamaları olan nükleer fırın olarak tanımlamaktadır. Çekirdeğin çevresinde oluşan ve hidrojen atomunun helyuma dönüşmesiyle kendini açığa çıkaran ve muhtelif safhalardan geçerek ışınım yoluyla evrene yayılan kara enerjiyi saptamaktadır. Dünyamız da evrene yayılan bu kara enerjiden nasibini almaktadır [4]. Bilim adamları, güneşin ışınım şekliyle yaydığı enerjiye, elle tutulur bir varlık olmamasından ve görünmez oluşundan ötürü “Black heat’’ - “Kara enerji’’ ismini vermişlerdir. Şekil 1 sembolik olarak bu enerjiyi yansıtmaktadır. Bu görünmez enerji 300 milyon metre saniyedeki bir hızla ve 6000 Kelvin ısı şiddetinde güneşten 8 dakikada dünyamıza ulaşmaktadır. Yapılan hesaplar sonucu dünyamıza gelen bu enerjinin metre kare başına 1.373 kW olarak düştüğü tesbit edilmiştir. Aslında bu rakam dünyamızın güneşe olan konumu ile çok yakından ilgilidir. Bunun nedeni ise dünyanın güneş etrafında eliptik bir yörünge takip etmesi ve kendi tur ekseninin güneş merkezine 23° 27’ lik bir açı oluşturmasıdır. Eliptik yörünge, şekil 2, ile bu açı, mevsimleri oluşturduğu gibi “kara enerjinin” metre kareye düşebilme oranını da saptamaktadır. Şekil 1 bu konumu yansıtmaktadır. Öte yandan günümüze kadar gelen teknik kitaplar enerji kesafetini 1.353 kWm² olarak ele alırken, Dünya metereoloji örgütleri bunu 1.367 kWm² olarak ele almaktadırlar. NASA ise bu değerliği 1.372 kW olarak kabul etmektedir. Hal ne olursa olsun dünyanın yukarıdaki konumlarından dolayı bu rakamların hepsini de doğru olarak kabul edebiliriz. Çünkü bu sözünü ettiğimiz konumdan dolayı enerjinin azami ile asgari miktarlarında, aynı yerde yapılan hesapların, yapıldığı zamana oranla %7 tutarında bir fark vardır. Güneş enerjisinin en yoğun olduğu konum sekil 2’de gösterilmiştir. [5] Şekil 2 – Dünyamızın güneş etrafında oluşturduğu eliptik yörünge Bu şekillerden de görüleceği gibi azami güneş enerjisi alabilme konumu ışınımın isabet ettiği yerin en çok zirve noktasına yaklaşık olan konumudur. G = D+I sin γ formülü bunu çok iyi ifade etmektedir. Bu durumda G – evrensel enerji birimini, D – kırılmalar ve emilmelerden arta kalan enerjiyi, I – enerji yoğunluğunu, γ ise güneş ışınımı ile dünya yüzeyi arasında oluşan açıyı temsil eder [6]. Güneş enerjisinden yararlanmasının çeşitli şekilleri vardır. Bunlardan biri güneş pilleridir. “Photovoltaic Cells” ismini alan güneş pillerinin imalatı şirketlere göre çeşitli şekillerde yapılmaktadır. Şekil 3 bu pillerden bir tanesinin yapısını göstermektedir [7]. Metre kare başına 1.372 kW olarak düşen güneş enerjisi bu piller tarafından elektrik akımına dönüştürüldüğünde bu gücün ancak %17’sinden yararlanılabilmektedir. Laboratuvar test ve çalışmalarında sağlanan enerji verimi %27’ye kadar çıkabilmekte buna karşın piyasadaki imalatlarda bu oran daha düşük olmaktadır. Bundan da görülüyor ki güneş pillerinin güçlü bir verim kaynağı olabilmesi için daha birçok araştırma ve çalışmalar gerekmektedir. Şekil 3 – Yukarıdaki şekil silikondan yapılmış bir güneş pilini tesbit etmektedir. Yenilenebilir enerjiler içerisinde verimi çok az olan güneş pillerinin bu zayıflıkları araştırmacıları etkilememiş aksine bu düşük kapasitede dahi ondan daha da yararlanma yolları araştırılmış ve güneş arabalarının ortaya çıkmasını sağlamıştır [8]. Bu etaptan olmak üzere dünyadaki üniversite ve araba yapımcıları her üç yılda bir araya gelerek [9] ürettikleri güneş arabaları ile Avustralya’da 3100 km bir mesafede yarış yapmaktadırlar [10]. Ümit edilir ki günün birinde bu çalışmalar semeresini verecek ve daha verimli güneş pilleri imal edilebilecektir [11]. 3. RÜZGAR ENERJİSİ Yenilenebilir enerjilerin içerisinde en büyük potansiyele sahip olan ve mevcut elektrik istasyonlarının yerini alabilecek olan enerji türüdür. Bu tür enerjisi çeşitli şekillerden oluşmaktdır. Bunlardan biri dünyanın dönüşünden oluşan rüzgarlardır. Bu tür rüzgarlarda süreklilik vardır. Diğer tür rüzgarlar dünyanın yörünge değişikliğinden oluşan rüzgarlardır. Bu rüzgarlar Elize ismini alırlar. Diğer türü ise ısı değişikliğinden meydana gelen rüzgarlardır. Bunlar daha çok denizlerde ve sahillerde görülürler. Isıya bağlı olaydan meydana gelen esintiler günün sabah veya akşamına göre sabah yeli, lodos, akşam yeli gibi isimler alırlar. Bu tür enerjinin çalışma prensibi çok basittir. Mevcut yel değirmenlerinin ucuna bir jeneratörle suratını ayarlayan bir düzenek eklenmiştir. Bu tür enerjinin verimi %35’i aşar. Son zamanlar elektronik control düzeneklerine bağlı olarak çalışan rüzgar enerjisine dayalı jeneratörlerin verimleri %45’e kadar çıkabilmiştir. Deniz sahillerinde, deniz içinde ve dağ yamaçlarında bu bataryaları görmek mümkündür. Bu tür enerjiden en iyi şekilde yararlanabilen ülkelerin başında Danimarka gelmektedir. Bugün birçok uluslar enerjilerinin önemli bir kısmını bu enerji ile temin etmektedirler. Özellikle Danimarka bu tür enerji üretimini önde götürmektedir. Bu ülke tüm elektrik enerjisini bu yönden sağlamaktadır. Ancak miktar olarak rakama vurulduğunda Almanya ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri başta gelmektedir. Ancak iş yüzdeliğe vurulursa Danimarka bu durumda birinciliği ele almaktadır. Bu tür enerjide esen rüzgar mekanik olarak bir yel değirmenine dönüş hızı vermekte bu dönüşten de elektrik jeneratörleri aracılığıyle elektrik elde edilmektedir. Amerika ve Almanya’da bir tek yel değirmeninden 5 Mega Wat’a kadar enerji üretebilen rüzgar değirmenleri yapılmıştır. Kurulan değirmen bataryaları sayesinde 10 Gekawat’a kadar enerji üretilebilmektedir. Bu iki ülkede ulusal enerjinin önemli bir kısmı bu yolla karşılanmaktadır. Almanya bu yoldan en çok enerji üreten devlettir. Buna rağmen rüzgar değirmenlerinden elde ettiği enerji oranı ancak %12 civarındadır. 4. GELGİT ENERJİSİ Dünyamız güneşin etrafında şekil 2’de gösterildiği gibi seyir etmektedir. Bu seyirden mevsimler oluşmaktadır. Dünyamızın uydusu olan Ay da dünyamız etrafında seyir etmektedir. Gerek Ay’ın gerek Dünya’mızın gerekse Güneş’in kendilerine özel çekimleri vardır. Bu çekimler sonucu düyadaki deniz suları Ay’ın, Dünya’nın ve Güneş’in konumuna göre yörünge dengesini sağlamak için bu çekime uyarak yükselmekte ve alçalmaktadır. Bu yükseliş ve alçalış tonlarca suyu kapsamına almaktadır. Dünyanın belirli kesimlerinde bu yükseliş 15 metreyi bulmaktadır. İngiltere’deki Thames nehrindeki bu olay 4 metreye erişmektedir. Fen adamları bu güçten yararlanarak suyun yükselmesinden ötürü husule gelen akıntıdan ve yine alçalmasından meydana gelen ters yöndeki akıntıdan yararlanmışlar ve çok büyük kapasiteli elektrik jeneratörleri kurmuşlardır. Bu olaydan yararlanan ülkeler arasında başta Amerika ile İngiltere gelmektedir. yoldan elde edilen enerjinin kapasitesi de yüksektir. Ancak ilk kapitali yüksek bakım ve idamesi zordur. 6. ÇÖPLÜK ENERJİSİ Günlük yaşamımız için çeşitli yiyecekler, araç ve gereç kullanırız. İstemediğimiz yiyecek, araç ve gereçleri çöp tenekesine atarız. Zibilciler ise bu artıkları toplarlar, ya bir çukura gömerler veya yakarlar. Ancak bazı gelişmiş ülkeler bu çöplerden yararlanmasnın yollarını bulmuşlardır. Dünyada bulunan bütün elementler kendilerine öz belirli bir ısının üzerinde yanarak ısı enerjisi verirler. Bu yüksek ısıdan su buhar haline getirilerek basınç altında buhar türbinlerini çalıştırırlar. Türbinlerin ucunda olan jeneratörler ise elektrik akımı sağlarlar. 7. KİMYASAL ENERJİ Kimyasal yollardan elde edilen enerji türleri bu kapsam altında işlem görürler. Ne amaçla olursa olsun günlük kullandığımız piller, araçlarımızı aygıtlarımızı çalıştıran akümülatörler, hidrojen jeneratörleri v.s. Bizim burada ele alacağımız yakıt hücreleri de bu kapsam içerisinde yer almaktadır [12]. 8. YAKIT HÜCRELERİ Yakıt Hücreleri akümülatör teknolojisini kullanan elktromekanik bir cihaz olup kimyasal enerjiyi doğrudan doğruya elektrik akımına dönüştüren elektrik akımı üreteçleridir. Şekil 4 bu teknolojiyi kullanan bir cihazı simgelemektedir . 5. DALGA ENERJİSİ Bu enerji deniz dalgalarından elde edilen enerjidir. Bu tür istasyonlarda deniz yüzeyinde uçak kanadı gibi ancak onlardan çok daha büyük kanatlar kurulmaktadır. Bir eksen etrafında dalgalara göre hareket eden bu kanatlar yapılan meknik düzeneklerle iniş ve kalkışlar oranında kuruldukları eksenin aynı yönde dönüşünü sağlamaktadırlar. Bu düzenek mekanik saatların rağbette olduğu dönemde kolun hareketiyle kurulan saatlarda bulunan düzeneğe benzer. Jovial bu tür saat imalatçılarının başında gelmekteydi. Böyle bir düzenekle dönüş sağlandıktan sonra eksene takılan generatörün harekete geçirmesi ve elektrik akımının bu yolla elde edilmesi hiçtendir. Bu Şekil 4 – Yukarıdaki şekil Hücre yakıtı üretecisinin beş tür olan aşamalarını saptamaktadır [13] 8.1 Yakıt Hücresinin Calışması Kapalı bir hücre içerisinde bulunan iki elektrottan negatif akımı oluşturacak elektroda yakıt gönderilir. Bu yakıt genellikle sıvı hidrojendir. Pozitif elektrodu oluşturacak elektroda ise sıvı oksijen gönderilir. Bu iki hücre içerisindeki elektrodlardan geçerek kimyevi bir bileşim yaparlar. Bu iki elemanın birleşiminden su, ısı ve şekil 4’te görülen elektrotlar üzerinde elektrik akımı oluşur. Yine şekil 4 iyice incelenirse hidrojen yakıtı hücreye anod elektrodu tarafından, oksijen ise hücreye katod elektrodu tarafından verilir. Hücre içerisindeki iyonlaşmış elektrolit bir katalizatör olarak görev yapar ve hidrojen atomu parçalanarak proton ve elektrona ayrılır ve elektronlar katoda varmadan evvel anot tarafından toplanırlar. Katodda biriken Hidrojen elektronları bir yük tarafından telef edilmesi halinde katodun çevresini saran oksijen ve hidrojenle birleşerek su molekülü oluşmasına neden olurlar. Buradaki bu kimyasal olay diğer yakıtların oluşturduğu bileşimlerden çok daha temiz ve çevreye kirlilik vermeyen çinstendir. Şöyleki bu bileşimin kullanılmış yakıt çıkışı sadece su buharıdır. Hidrokarbon, doğal gaz ve petrol kullanan yakıt hücrelerinin türleri ise diğer teknolojilerden çevreye yine hiç denecek kadar çok az bir kirlilik vermektedir. 8.2. Yakıt Hücrelerinin Diğer Türleri Beş tür yakıt hücresi mevcuttur. AFC – Alkaline Fuel Cells. Alkali yakıt kullanan yakıt hücreleri alkali elektrolitik olarak kullanılan materyelden tanımlanır. Bu tür yakıt hücrelerinin verimi %70’e kadar erişir. NASA 1960’lı yıllarda uzay gemilerinde elektrik akımını üretmek için bu tür yakıt hücreleri kullandı. SOFC – Solid Oxide Fuel Cells. Bu tür yakıt hücreleri sıvı elektrolit yerine seramik gibi katı materyel kullanır. Bu hücreler ısıya karşı çok dayanıklı olup 980°C’a kadar çalışabilirler. Buna karşılık verimleri %60’a kadar ulaşır. Ağırlıkları açısından Endüstriyel enerji üretiminde kullanılmaları çok daha uygundur. PAFC – Phosphoric Acid Fuel Cells. Bu tür yakıt hücreleri elektrolit olarak fosforik asit kullanırlar. Çarşıda bulunanlar ve hastanelerde, okullarda, otellerde, evlerde kullanılan ve ismine batarya denen yakıt hücreleri bunlardır. Verimleri %40’a kadar ulaşabilir. 200ºC sıcaklığa kadar dayanabilirler. PEMFC – Proton Exchange Membrane Fuel Cells. Bu tür yakıt hücreleri elektrolit olarak katı polimer kullanılar. Isıları 100ºC’ı aşmaz. Çok küçük bir zaman aşımında yüksek güç verimi ile düşük güç verimi arasındaki değişimlerde olan gereksinimi karşılamada hiç güçlük çekmezler. Bu nedenle dizel makinelerle otobüs ve sair araçları çalıştırmada en iyi üreteçler olarak bilinirler. MCFC – Molten Carbonate Fuel Cells. Bu tür yakıt hücreleri elektrolit olarak karbonat tuzlarını kullanırlar. Karbonat tuzları 650ºC gibi yüksek derecedeki bir ısıda sıvı haline geçerler. Bu tür yakıt hücreleri karbon monoksit gibi daha başka yakıtlarla da çalışabilirler. Deniz araçlarında kullanılan dizel makineler bu üreteçten yararlanırlar. Yine bu yakıt hücrelerinden sabit istasyonlar da yaratılabilir. Almanya ve Japonya’da kurulan bu tip elektrik istasyonları başarılı elektrik akımı vermektedirler. 9. HÜCRELERİN KULLANIM ALANI Yükarıda belirtilen yakıt hücreleri bugün bilinen birçok akım üreten kaynakların yerini alabilirler. Çünkü bu yakıt hücrelerinden megawatları aşan güçlü üreteçler kurulabilir ve gerek endüstri sahasında gerekse evcil sahalarda istenen akımı temin edebilirler. Hava kirliliğini asgariye indirgemede büyük yararları vardır. Tek dezavantajları dalgalı akım yerine doğru akım üretmeleridir. Tabii ki bu durum da doğru akımın alternatif akıma dönüştürülmesini gerektiren “inverters” dönüştürücülerin kullanılmasını gerektirir. Bu üreteçlerin bu dezavantajına rağmen küçük küçük elektrik istasyonlarının kurulmasına başlanmıştır. Özellikle şehir elektriğinin ulaşamadığı ücra köşelerde bu tür üreteçler rağbettedir. Isısı yüksek olan üreteçler SOFC ise sıcak su ile elektrik akımının sağlanmasını ve verimleriyle elde edilecek karı kuruluş masraflarını kısa zamanda ödeme olanaklarına haizdir. Son zamanlarda petrolla çalışan arabaların hava kirliliğini artırdığından ötürü bütün gözler bu endüstri sahasına çevrilmiş, gerek hükümetler gerekse çevre koruyucuları üreticilerden bu duruma bir çare bulmalarına dair baskılar gittikçe artmaktadır. Bu nedenle yakıt hücreleri bu günlerde araba üreticilerinin çiddi surette dikkatını çekmektedir. Ocak 2000 yılında yapılan uluslararası araba sergisinde Ford arabalarının başkanı W. C. Ford Jr. “yakıt hücreleri öyle bir duruma gelmiştir ki çok kısa bir gelecekte petrolla çalışan arabaların yerini alacak ve onların saltanatına son verecektir” beyanında bulunmuştur. Ford’un rakipleri de bu görüşe katılmaktadır. Honda Motor Şirketinin “Araştırma ve Geliştirme” bolüm başkanı Takoe Fukui, ise önümüzdeki yirmi yıl içerisinde “yakıt hücreleri ile çalışan araçlar, petrolla çalışan arabaların tamamen yerini alacaktır” demiştir. Son zamanlarda dünya üzerinde yakıt hücreleri ile çalışan araçlar yapılmaya başlanmıştır. Kanada’nın “Ballard Power Systems” isimli şirketin imal ettiği yakıt hücreleri ile çalışan araçlar Kuzey Amerika’da halen başarılı bir şekilde faaliyet göstermektedir. Aynı şirket 2002 yılında hücre yakıtı kullanan araçları bol miktarda piyasaya sürmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan Toyota ve Daimler-Benz prototip PEM türü yakıt hücresi ile çalışan araçlarını sergilemektedir. İngiltere’de Rolls Royce, Alstom, Advantica Technology gibi şirketler yakıt hücreleriyle ilgili araştırma birimleri oluşturmuşlar ve bu konuda araştırmalara başlamışlardır. Ancak bu birimlere ayrılan fonlar çok cüzidir ve bu aşamada bu birimlerin yapabilecekleri bir şey hemen hemen yok gibidir. Öte yandan İngiltere’de bir araştırma merkezi kuran ZeTek Power plc şirketi Westminster Yerel idaresinin desteğiyle şekil 5’te gösterilen ve tamamen AFC türü yakıt hücresine dayalı olan üreteçten yararlanan kamyonu imal etmiştir. £33000 sterline mal olan bu araç 100 km. saatta seyir edebilmektedir. Hava kirliliğini önlemeye ek olarak kullandığı yakıt aynı görevi yapan bir petrol aracının yarı fiyatıdır. Yine Bu üreteçlerin şimdiki gibi büyük güçlerde imal edilmelerinde de herhangi bir neden yoktur. Bundan başka bütün gücün bir yerden dağıtımı yapılıp büyük ölçüde bakır ve demir gereksinimine de son verilebilir. Baz istasyonları gibi küçük küçük üreteç ağları oluşturup dağıtımın böyle yapılması bu sorunu da ortadan kaldırabilir. İlk zamanlarda doğru akım büyük rağbette idi. Görünüşe göre bu durum yeniden rağbet kazanabilir. Çünkü birçok araç ve gereçlerde kullanılan transformatörleri de ortadan kaldıracaktır. Bu günkü gelişen teknoloji ile kullanılacak “switching circuits” elektrik cereyanının alçaltıp çoğaltma durumuna da çare bulunabilir. Böylelikle elektrik cereyanının üretiminde çevreyi kirletmeyen bir çığır açılabilir. Şekil 5 – Siparişi Westminster Yerel idaresi tarafından yapılan ve ZeTek Power şirketi tarafından AFC türü yakıt hücrelerine dayalı olarak üretilen ve bu elektrik akımı ile çalışan, yukarıdaki resimde yer alan, kamyon saatta 100 kilometre kadar yol alabilmektedir. 11. SONUÇ 10. HAVA KİRLENMESİNE ÇÖZÜM AFC ile imal edilen yakıt hücreleri hava kirliliğine bir çözüm getirebilir mi? Bilim adamları bunun araştırması ile ciddi olarak ilgilenmektedirler. Eğer Yakıt hücrelerine elektrik akımı verilirse ters yönde bir olay oluşabilir ve bu üreteçten çıkacak olan hidrojen ile oksijen depo edilebilir ve istenen amaçlarda kullanılabilir mi? Bilim adamlarının bu hususta yaptıkları deneylerden sevindirici haberler gelmektedir. Ancak bu durumun daha da geliştirilmesi gerekmektedir. Pek yakında bu tür üreteçlerin seyyar bilgisayarların güç kaynağını oluşturacağına muhakkak nazarı ile bakılmaktadır. Minyatür yakıt hücreleri tüketicilerin kullandıkları araçlarda, cep telefonlarında, bilgisayarların merkezi işlemcilerinde, biyolojik aygıtlarda kullanılabilmeleri için şimdiden çalışmalara başlanmıştır. Yakıt hücrelerinin gelişmesine neden olan en büyük amil çevre kirlenmesine karşı sağlayacakları katkılardır. Bilindiği gibi hükümetler bir taraftan yenilenebilir enerji arayışı içerisinde faaliyet gösterirken öte yandan da hava kirlenmesini önlemek için yazımızın giriş bölümünde sözünü ettiğimiz olgulardan, ciddi kararlar almak lüzumunu duymaktadırlar. Dünyadaki nüfusun artışı ile araba sayısının da bu oranla katlandığını göz önünde bulundurursak bu arabaların eksozlarından çevreye savrulan karbon dioksit eğer şimdiden önü alınmazsa hava kirliliği topyekün bir canlıların imha edilmesine amil olacaktır. İşte bu nedenledir ki çerve koruyucuları havaya kirlilik vermeyen bu hücre yakıtlarının arabalarda kullanılmasına büyük ağırlık vermektedirler. Hücre yakıtları üreteçleri havaya hemen hemen sıfır derecede kirlilik vermektedirler. Yakıt hücreleri beşer için büyük bir istikbal vadeder. Elektrikle çalışan aygıtlar üzerinde büyük değişiklikler getirebilir. Minyatürleşmeye büyük bir kapı açar. Büyük güç elde etmek için büyük bir saha gerekmez. Yenilenebilir enerjiyi en iyi biçimde temsil eder. Hava kirliliğini büyük ölçüde önlemesi açısından yaşam üzerinde büyük etkileri olabilir. Bu nedenle üretimciler hiç gecikmeden bu tür kaynağa dayalı aygıtları üretmek için şimdiden araştırmacılara gereken imkanları sağlamalıdırlar. Eğer genellikle sirketleri yönetenlerin bu değişimden oluşacak zararları ve karlarına olan tesirleri galebe çalmazsa pek yakın bir gelecekte insan sağlığının yanında yaşam tarzında da bir değişiklik olmaması için hiç bir neden yoktur. Ama gösterişe göre bu tür teknolojinin çoktan bilinmesine karşın ağır basan kar düşüncelerinin galip gelmesi daha epey devrede kalacaktır. KAYNAKLAR [1] Open University, (1995). “Reserves”, p19. [2] Haktanır D, (1995). “Güneş Enerjisi”, Bilgi Demeti, sayı 7, p.(14-18). [3] Wieder S, (1982). An introduction to solar energy for scientists and engineers, Fairleigh Dickinson University. [4] McVeigh J C, (1983). Sun power, An introduction to the applications of solar energy, Brighton Polytechnic, UK. [5] Wakelin R H M and Reynolds A J, (1994). Heat Transfer, Brunel University. [6] Rodge D M and Wills H G, (1997). A bit of light, World Solar Challenge. [7] Travers B, Muhr J, (1991). World of Invention, Photovoltaic cell, pp482. [8] Arthur C, (Nov 1993). Racing for a place in the sun, On the north coat of Australia on Sunday, competitors in the third world solar challenge will begin a long journey across Australia, New Scientist, [129] 1898 (28-29) [9] Anderson I, (Nov 1993). Solar dream car comes through, New Scientist [140] 1900 (5) [10] Woodward B, (Nov 1990). Technology, Race to find fastest car under the sun, New Scientist, ü128ö 1743 (1-2) [11] Woodward B, (Jan 1991). Technology, Academic engineers race to solar victory against Japan, New Scientist, [129] 1751 (1-2) [12] Finniston M, Bissel C, (1992). Oxford illustrated Encyclopedia of invention and technology (1994) pp324. [13] Dukes S, (Temmuz 2001). IIE, Engineering Technology, “Fuel Cell Technology”, pp17-18.