130. sayımızı okumak için tıklayın
Transkript
130. sayımızı okumak için tıklayın
YIL 2016, TÜRKİYE, BİR CENAZE HİKÂYESİ ÖZGÜRLÜK AŞKINA DİRENENLER S.19'da KEREM ÇİFTÇİ NURCAN BAYSAL BAŞKENT FATİHİ ÜMRANİYESPOR S.21’de ANKARA’DAN UMUTLA DÖNMEK S.2'de ÜSKÜDAR'DA MÜZE DEVRE DIŞI S.17’de Yıl 3 Sayı 130 27 Ocak 2016 Çarşamba Geçen hafta yine demokrasi cephesi için zor bir hafta oldu. Barış talebini seslendirenler hakkında soruşturmalar devam ederken, bir yandan da çatışmalar hız kesmeden sürdü. Ancak yine de haftasonu yapılan HDK ve HDP kongreleri barış için yapılması gerekenleri net olarak ortaya koymasıyla barış talebinde bulunanları umutlandırdı. Ben de iki gün boyunca Ankara’da bu kongreleri izledim, televizyon programları yaptım. Kongrelere ilişin köşe yazım gazetemizin iç sayfalarında yer alıyor. Bu haftaki söyleşimi de Ankara’da HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ile yaptım. Adıyaman bana bundan sonra yapacaklarını anlattı ve yeni anayasa komisyonuna üye vermelerinin anlamını açıkladı. Medya savaş ve çatışma dönemlerinde “HDP’nin varolma sebebi barıştır” çok önemli bir işlev sahibi olur. Mesele bu Mehmet Emin Adıyaman, HDP Iğdır Millevekili olarak TBMM’de demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer alıyor. Ankara'da kendisiyle buluştum ve ona kongreyi, barışın nasıl sağlanabileceğini ve çözüm masasına dönmenin yollarını sordum işlevi nasıl yerine getireceğidir. Ana akım medya savaş kışkırtıcılığına devam eder ve halkı manipule etmeye çalışırken, bir grup gazete ve gazeteci ise halkın yanında yer alıyor. Önümüzdeki süreçte bu gazeteciler bir çok aktivite ve dayanışma eylemi yapacak. Geçen hafta birçok gazetecilik örgütü bu vesileyle Diyarbakır’daydı. Biz de Halkın Nabzı olarak bu barış cephesinde gazeteciliğimizi sürdürüyoruz. Haftaya görüşmek üzere. ATIK TOPLAYAN OKULA BİLGİSAYAR BAĞDAT CADDESİ’NDE TECAVÜZ DEHŞETİ Maltepe Belediyesi, ilçedeki okullara yönelik olarak başlattığı kampanya kapsamında iki ton elektrikli ya da elektronik atık toplayan okula, bilgisayar ve yazıcı hediye edecek. S.23'te Bağdat Caddesi’nde tecavüz dehşeti yaşandı. Bıçaklı saldırgan, evine yürüyen 19 yaşındaki E.F.B.’yi bir binanın arka bahçesine sürükleyip tecavüz etti. S.18'de 2 YORUM 2016 27 Ocak Çarşamba Yıl 2016, Türkiye, bir cenaze hikâyesi NURCAN BAYSAL 2 9 gün Diyarbakır Suriçi’inde cenazeleri yerde kalan İsa Oran veMesut Seviktek’in hikâyesi bu. Öncelikle şunu söyleyeyim; bu yazıyı yaşananlar kayıt altına alınsın diye yazıyorum, 2016’nın Türkiye’sinde yaşananlar unutulmasın, tarih kaydetsin diye yazıyorum! İsa Oran’ın babası Mehmet Oran ve Mesut Seviktek’in abisi İhsan Seviktek ile 30 Aralık 2015 günü tanıştım. O gün Diyarbakır’a gelen bir gurup aydın, sanatçı, çeşitli meslek guruplarından 106 kişiden oluşan Barış Savunucuları’nın programını yerelde organize ediyordum. Bir genç kız yanıma geldi, ağlıyordu. Suriçi’nde iki cenazenin yerde olduğunu ve ailelerinin perişan olduğunu söyledi ve yardımcı olmamızı istedi. Programa ekleme yaparak, o gün Barış Savunucuları’nın Diyarbakır toplantısında ailelerin yaşananları anlatmasını sağladık ve yine aynı gün bir grup aydın, Diyarbakır Valisi’ni ziyaret ederek cenazelerin yerden kaldırılması için destek istedik. Bundan sonra yaşananları özetleyeyim. Ailelerle neredeyse her gün görüştüm, zaten hemen birkaç gün sonra aileler İHD Diyarbakır şubesinde açlık grevine başladılar. Bu arada bir yandan konuyu gündeme taşımaya çalışırken, bir yandan da İHD Diyarbakır Başkanı Raci Bilici ile aşındırmadığımız kapı kalmadı. Kurumlar arasında mekik dokuduk. Cenazelerin Yavuz Sultan Selim Okulu’nun bahçesinde olduğu ve oraya güvenlik güçlerinin giremeyeceği, oranın hendeklerin arkasında bulunduğu belirtildi. En son yaklaşık 10 gün önce Diyarbakır Valisi ile tekrar görüştük, sokağa çıkma yasağına 2 saatlik ara verilmesini, bu arada özel timlerin çekilmesini ve belediye cenaze aracı ile birlikte aileler ve sivil toplumdan oluşturulacak bir heyetin alana giderek cenazeleri alabileceği bir plan üzerinde anlaştık. Bu arada 2 hafta önce Ankara ziyaretimizde Sayın Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya da durumu ilettik. Ondan sonra yaşananları basından biliyorsunuz zaten. 12 Ocak günü sokağa çıkma yasağına 2 saatlik bir ara ve- rildi. Özel timlerin çekileceği söylenmesine rağmen, heyet Suriçi’ne gittiğinde, yüzlerce özel tim etraftaydı, daha sonra çatışma yoğunlaştı ve aileler cenazeyi alamadan Suriçi’nden döndü. O gün güvenlik güçlerinin ailelere ve giden heyete söylediği bir bilgi ise beni ve birçok kişiyi şaşırttı. Meğer zaten cenazelerin bahçesinde bulunduğu okulun içinde de özel timler varmış. Yani aslında cenazeler baştan beri özel timlerin bulunduğu mekânda imiş! Ailelerin açlık grevi devam ederken, 2 gün önce, savcılık Diyarbakır İHD’yi arayarak, cenazelerin getirildiğini, morgda olduğunu ve teşhis için ailelerin morga gelmesini söylüyor. Parçalanmış cenazeler Baba Mehmet Oran ve abi İhsan Seviktek cenazeleri teşhis etmek için morga giderler. Bundan sonrasını baba Mehmet Oran’dan dinleyelim: “Savcılık ‘Sen gitme, morga girme bayılırsın’ dediler, ben de ‘Sizin vahşetinizi görmek için ayakta duracağım’ dedim. Morga girdim. Oğlumun kafası yerinde değildi, yakılmış, bir kimyasal madde dökülmüş gibi… Karnı deşilmiş, bağırsakları dışarıdaydı, paramparçaydı, et parçaları koparılmıştı, sanki bir hayvan koparmış gibi, oğlumu bir kolundan tanıyabildim, oğlumu paramparça etmişler”. 25 Yaşındaki Mesut Seviktek’in cenazesinde ise yüzlerce kurşun var. Abi İhsan anlatıyor: “Kardeşim zaten kafatasından ve göğsünden aldığı yara ile şehit oluyor. Sonra üzerine yüzlerce kurşun sıkmışlar. Yüzü tanınmayacak hale gelmiş. Bir ölüyle böylesine uğraşmak ne demektir? Bunu yapmakla Türkiye’nin sorunu çözülmez, Kürt sorunu çözülmez.” “93’te Lice’den nasıl bir kaşık almadan çıktıysak, 2015’te Sur’dan da öyle çıktık” Doğrusu şaşkınım, kızgınım, öfkeliyim ve acı içindeyim. Birebir içinde olduğum, günlerce alınması için uğraş sarf ettiğimiz bu iki cenaze eğer baştan beri güvenlik güçlerinin elinde ise ya da alabilecekleri bir yerde ise neden bizi uğraştırdılar, neydi amaçlanan, doğrusu hala anlam verebilmiş değilim. Aileler baştan beri cenazelerin devletin elinde olduğunu düşünüyorlardı zaten, ben ne kadar naifmişim! Hangi sokaktan nasıl getirilebileceğinin planlarını yaparken, tamam bugün alınacaklar diye her gün içimde bir umut beklerken ne kadar naifmişim! Kamunun kapısını günlerce aşındırırken ne kadar naifmişim! İhsan Bey şöyle diyor: “Biz baştan beri size söyledik, cenazeler bu devletin elinde diye. Biz ilk günden beri cenazelerin orada yattığını biliyorduk, çünkü Suriçi’nde oturuyoruz, komşularımız, arkadaşlarımızla telefonlaşıyorduk, cenazeler okulun bahçesinde, okula da özel timler yerleşmiş diyorlardı.” Mehmet Bey ekliyor: “Biz ilk günden biliyorduk bu cenazeler devletin elinde, biz bu devleti tanıyoruz, ne kadar kirli olduklarını biz biliyoruz.” İhsan Bey devam ediyor: “Kardeşim Mesut’la 3 yıl birlikte cezaevinde yattık, o dönem kardeşimle açlık grevine girmiştim, şimdi kardeşimin cenazesini almak için annemle açlık grevindeyim”. Yutkunuyorum. “1993 yılında, bir bayram günüydü, devlet bizi köyden yolladı. O kargaşada Mesut’u köyde unutmuşuz, ertesi gün köyde kalan bir komşu aradı, haber verdi, gittik Mesut’u aldık. Mesut inşaatlarda çalıştı, sokaklarda boyacılık yaptı, en sonunda beraber bir market açtık Suriçi’nde. Zorla bir hayat kurduk. Şimdi o market de yok, yıkılmış. 93’te Lice’den nasıl bir kaşık almadan çıktıysak, 2015’te Sur’dan da öyle çıktık.” “Bu siyasi bir sorundur, silahla, hendekle, imhayla çözülmez” Biz konuşurken, İHD’de ailelerin açlık grevi yaptığı salonun duvarlarında hareketlilik var. İki genç resim daha duvara asılıyor,Turgay Girçek ve Gündüz Akmeşe’nin resimleri. Aslında 4 gün önce öldürülmüşler ama aileleri öldürüldüğünü dün haber almışlar. Ben duvarda her geçen gün artan genç resimlere bakıyorum. Sarsıldığımı fark eden İhsan Bey kolumu tutuyor, beni oturtuyor, o acılı haliyle bir yandan da bana güç ver- meye çalışıyor: “Bak sonuç budur. Devlet aylarca şehitlikleri bombaladı, Kürtlerin mezarlıklarına yapmadığını bırakmadı, sonra da sorunu hendek meselesine indirdi. Siz bu kadar mezarlık bombaladıktan sonra ne olacak sanıyordunuz, Kürt gençlerin bu yapılanları yiyip yutacağını mı sanıyorsunuz? O zamanlar hendek yoktu, mezarlıkları neden bombaladınız? Bu siyasi bir sorundur, silahla, hendekle, imhayla çözülmez.” “Polis, asker ailelerine sesleniyorum: Vatan sağ olsun demeyin!” İhsan Bey’in bir de asker, polis ailelerine sözü var: “Polis, asker anaları da bu acıları görsünler artık. Bak ben bu acılı halimle söylüyorum. Biz asker ölse de polis ölse de üzülüyoruz. Polis, asker ailelerine sesleniyorum. Evlatlarımız üzerine vatan sağ olsun demeyin, ölen evladınızı düşünüyorsanız barış için çabalayın. Empati yapın. Mesut benim kardeşimdi. Onu öldürdüler, yetmedi, üzerine yüzden fazla kurşun boşaltmışlar. Biz yine de diyoruz ki bunlar son olsun. Bizim çocuklarımız Kürt halkının Türk halkının son kurbanları olsun. Çocuklarınızı feda ettirmeyin bu kirli savaşa. Biran önce bu akıl tutulmasından hükümet çıksın. Dönülecek yer masadır. Masadan başka yer yoktur”. Bu arada söze giren Mehmet Bey: “Her gelen sıkmış Mesut’a, hangi din, hangi insanlık, hangi Allah’ın kitabında bu var” diyor. Ankara ziyaretimizde, “Her cenaze ile ilgileneceğiz, bizleri bilgilendirin” diyen Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere yetkililere sormak istiyorum: 1 aydır bu cenazeler neredeydi? Bu cenazeleri bu hale kim getirdi? Bu cenazelere bunları yapanlar cezalandırılacak mı? Tarih yazsın. Yıl 2016, Ocak ayı. 21 yaşındaki İsa Oran ve 25 yaşındaki Mesut Seviktek’in cenazeleri 29 gün Diyarbakır Suriçi’nde yerde kaldı, aileleri evlatlarının ölü bedenini alabilmek için açlık grevine girdi.19 Ocak tarihinde cenazeler morga getirildiğinde parçalanmıştı… 2016 27 Ocak Çarşamba YORUM 3 Kadın, siyasetin başat aktörü ŞEYHMUS DİKEN T ürkiye’de kadınların siyasette seçme ve seçilme hakkına baktığımızda tarihler bizi 1934 yılına götürür. Yani Türkiye’de kadınların “Seçme ve Seçilme Hakkı” dediğimiz Anayasal Hakkın resmiyette ve kâğıt üzerinde seksen yıllık geçmişi var. Peki, gerçek durum bu olmasına rağmen, kadınlar gerçekten seçebilmişler midir, seçilebilmişler midir? Maalesef bu soruların cevabı koca bir Hayır’dır. Evet, belki seçebilmişlerdir, ama kendi iradelerinin dışında bir seçim ve kendilerinin seçilmişler arasında olmadığı bir seçim. Bu durum kadının seçimlere katıldığı halde seçilmişler arasında olamama hâli adına cumhuriyet denen doksan yıllık sistemin aslında kara bir yarasıdır. Üstelik bunun sistem partileri üzerinden okuması yapıldığında hemen hiçbirinin bir diğerinden bu anlamda farkı da yoktur. Mesela laiklik ve kadın hakları üzerinden ısrarcı söz söyleme durumu olduğu dillendirilen CHP’de bile bu durum üç aşağı beş yukarı böyledir. Bu hâlin kırılma noktası 1980’li yıllarla birlikte Kürt Özgürlük Mücade- lesinin Türkiye ve Kürdistan’da Kadın üzerinden yeni bir alan açması ile mümkün olmuştur. İşte yürütülen bu kırk yıllık mücadele içinde öncesinde adeta “eve ve çocuk bakmaya” hapsedilen kadın, Kürt Siyasi Mücadelesi sayesinde mücadelenin başat aktörü haline dönüşmüş / dönüştürülmüştür. Sokaklarda, mahalle meclislerinde, parti ilçe ve il örgütlerinde, belediye meclislerinde, belediye eş başkanlıklarında ve parlamentoda erkeklerle eşit sayıda temsiliyetin öncü gücü ve hak savunucusu oldu kadınlar, mücadeleleri sayesinde. Bu direnerek ve mücadele ederek hak sahibi olmanın varlık sebebi elbette Kürt Siyasal Mücadelesi sayesindedir. Bu mücadele ve kazanım aynı zamanda Türkiye’de şimdiye kadar farkında olunmayan bir alternatif demokrasi mücadelesinin de örneğidir. Peki, sorulabilir o halde! Bütün bunlara rağmen Türkiye’de kadınlar temsiliyette arzulanan noktada mıdırlar? Tabii ki hayır! Dünya Ekonomik Forumunun geçtiğimiz yıllardaki araştırmasına göre 142 ülke arasında Türkiye 125. sıradadır. Ayrıca yine parla- mentodaki kadın sayısı bakımından yine 142 ülke arasında Türkiye 98. sıradadır. Üstelik bu sıralama yüzde on seçim barajına rağmen Halkların Demokratik Partisi’nin parlamentodaki aritmetiği kadın lehine arttırması sayesinde birkaç puan tırmanmıştır. Düşünün HDP’nin olmadığı bir mecliste bu sıralama çok daha gerilere giderdi. Türkiye’de tümüyle erkek egemen bir sisteme karşı Kürt Siyaseti; cinsiyet eşitliğine dayanan toplumsal bir düzenin inşası için kadınların tüm haklarının kullanımına ilişkin “pozitif ayırımcılık” diyebileceğimiz cinsiyet kriterlerini dikkate alan hükümlerin uygulanmasını savunuyor. Doğal olarak bu savunu ve talepkârlık akla hemen “Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı getiriyor. Kürt Siyaseti epey zamandır AB üyesi ülkelerde uygulamaya girmiş olan Özerklik Şartındaki kadına dair pozitif hükümleri kendi kurumlarında uygulamaya başladı. Bütün kurumlarında EşBaşkanlık sistemi, kadın ve erkek eşit temsiliyeti. Kadın Meclisleri bütünüyle Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı ama kimi ABONELİK KARTI 1 Yıl Yurtiçi 60 Adı Soyadı : ANADOLU YAKASINDA GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN ilan Reklam ve Rezervasyon hattı için bizi arayınız T: 0216 457 46 46 F: 0216 457 13 12 e-mail: halkinnabzi@gmail.com Adresi : e-mail : Tel-GSM : hükümlerine çekince koyduğu ve hâla uygulamamak için gayret gösterdiği AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartına bir ön hazırlıktır. Bu noktadan hareketle geçtiğimiz günlerde başta Demokratik Toplum Kongresi olmak üzere Kürt Siyasal kurumlarınca deklere edilen Özyönetim Deklarasyonunun bir maddesine referans vermek gerekirse talep edilen şudur: “Demokrasinin derinleşmesi, kapsamlılaşması, özgür ve demokratik yaşamın sağlanması açısından kadınların meclislerde, tüm karar mekanizmaları ve özyönetim kademelerinde eşit temsilinin tanınması. Kadınların ihtiyaçları doğrultusunda meclis, komün ve toplumsal kurumlar kurabilmesi; kadın kurumları ve kadınlarla ilgili kararların tamamen kadın meclislerinin onayından geçmesi. Kadının her alanda özgür ve özerk örgütlenmesinin tanınması.” Dolayısıyla Kürt Siyaseti ekseninde bu denli mücadelesi nedeniyle örgütlülüğün güçlü aktörleri olan Kürt Kadınını hedef alarak etkisizleştirmeye çalışılmasının nedenleri ortaya çıkmış oluyor. Halkın Nabzı Gazetesi Süreli Yayın AHİS Reklam Organizasyon Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu) İSHAK KARAKAŞ Editör: Ahmet TULGAR Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz. Grafik Mizanpaj HALKIN NABZI Hakan YILDIRIM Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39 Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com www.maltepeninnabzi.com AKBANK Maltepe Şubesi TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926 IBAN:TR35000460002 9888000189926 Hukuk Danışmanı Erdal BEKTAŞ Av. Uğur KARAKAŞ Grafiker Danışma Kurulu Spor Servisi Fırat COŞKUN Kültür Sanat Bedros DAĞLIYAN Avusturya Temsilcisi Erdal BOYOĞLU Viyana Temsilcisi Emine BAŞKÖY Fehim IŞIK Samet MENGÜÇ Fuat TOKAT Bilgi İşlem: Ufuk KARAKAŞ Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul Cd. No: 39 Cihangir İş Merk. Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul Tel: 0216 457 46 46 Fax: 0216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com Baskı: GÜN MATBAA Beşyol Mah. Akasya Sk No 23/A Sefaköy-Küçükçekmece - İST. Tel: +90 212 426 63 00 4 HABER 2016 27 Ocak Çarşamba Maltepe Belediyesi dur durak bilmiyor M altepe Belediyesi’ne bağlı araçlar, 2015 yılı içerisinde 6 bin 550 sefer gerçekleştirerek, 8 milyon kilometre yol yaptı. Okulların açılmasıyla başlayan ücretsiz servisler de büyük ilgi gördü. Sosyal belediyecilik kapsamında çalışmalarına hız kesmeden devam eden Maltepe Belediyesi’ne bağlı araçlar belediye çalışmaları, dernek, kamu kuruluşları, spor kulüpleri, cenazeler ve etkinlikler için 2015 yılı içerisinde 6 bin 550 sefer gerçekleştirerek, 8 milyon kilometre yol katetti. İl dışına götürülen 1468 cenaze için katedilen mesafe, 454 bin kilometre oldu. Öğrencilere ücretsiz servis Okulların açıldığı eylül ayıyla birlikte başlayan ve büyük ilgi gören ücretsiz öğrenci servisi uygulaması kapsamında da araçlar, 37 bin 180 kilometre yol yaparak, öğrencileri okullarına ulaştırdı. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “İlçemizin öncelikli sorunu olan öğrencilerimizin ücretsiz servislerle okullara ulaştırılması noktasında belediye olarak elimizden geleni yaparak, bir uygulama başlattık. Bu uygulamayla lise öğrencilerini ücretsiz biçimde okuldan eve, evden okula taşıdık. Bu anlamda müdürlüğümüz bünyesinde özverili çalışmalarını sürdüren ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ayrıca ilçemizdeki cenazeleri kendi cenazelerimiz gibi sahiplenerek, vefat edenlerimizi topraklarıyla buluşturduk, memleketlerine götürdük” dedi. Maltepe’de kantinlere ve gıda işletmelerine denetim G ıda denetimlerine aralıksız devam eden Maltepe Belediyesi, 60 okul kantini ve 50 gıda işletmesinde denetim gerçekleştirdi. Maltepe Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü tarafından yapılan okul denetimlerinde, işletmelerin temizlik ve hijyen şartları, çalışanlara ait muayene ve hijyen sertifikaları sırasıyla gözden geçirildi. Denetlemelerde ekipler tarafından eksiği bulunan yerler hakkında işlem yapılarak, eksikliklerinin giderilmesi talep edildi. Veteriner İşleri Müdürü Fevzi Karaağaç’ın katıldığı denetimlerde, okulların çevresinde bulunan 50 gıda işletmesi de, hijyen açısından kontrol edildi. “Denetimlerimiz tüm hızıyla sürüyor” Çalışmalarla ilgili açıklama yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı, güvenilir ve hijyenik gıdalar tüketip, hijyenik şartlara sahip kantin ve yemekhanelerden beslenmelerinin en doğal haklarıdır. Bu açıdan gıda işletmeleri denetimlerinin bir ayağı olan okul kantin ve yemekhanelerinde denetimlerimiz tüm hızıyla sürdürülüyor” dedi. Kartal’da yol verme kavgasında silah konuştu K artal'da hafriyat kamyonu ile özel halk otobüsü sürücüleri arasında yaşanan yol verme tartışmasında 2 kişi silahla yaralandı. Kartal’da bir benzin istasyonu önünde Özel Halk Otobüsü şoförüyle hafriyat kamyonu sürücüsü arasında çıkan silahlı kavga kanlı bitti. Mehmet Hatifi Kızılağaç idaresindeki 34 HA 6283 plakalı halk otobüsü, E-5 yan yolda, Ali Sofi idaresindeki 34 BJR 53 plakalı hafriyat kamyonu sürücüsüyle yol verme nedeniyle tartıştı. Bir benzin istasyonunda devam eden tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle, kamyon sürücüsü Sofi, üzerinde taşıdığı silahını ateşledi. Silahlı kavgada otobüs sürücüsü Kızılağaç ve kavgayı ayırmak isteyen pompacı Cemal Koca bacağından yaralandı. Yolcular tarafından olay yerine polis ve sağlık ekibi çağrılırken, yaralılar Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Kamyon sürücüsü Sofi, polis ekiplerince gözaltına alınırken olayla ilgili soruşturma başlatıldı. YORUM 5 2016 27 Ocak Çarşamba Batı ve ABD’nin ikiyüzlülüğü... FEHİM IŞIK G örünen o Kürtlerin, birilerinin kontrolüne girmeden, kendi kendilerini özgürce yönetme isteği, aç kurtların çöreklendiği Rojava ve Ortadoğu için fazla geldi. Kürtlerin kendi kaderlerini özgürce tayin etmek istemesi bir kez daha egemenlerin sömürü ve talan duvarına çarptı, çarpmaya devam ediyor. Eğer böyle değilse, bunca acımasız saldırıyı, yaralıların günlerce top altında tutulup katledilmesini, Cihanlara bir ambulansın bile çok görülmesini, Refiklerin vurulup hemen ardından terörist ilan edilmesini, yaralıyken gözaltı işlemine tabi tutulmasını sıradan bir tepkiyle bile karşılaşmadan geçiştirilmesini başka nasıl izah edebiliriz? Türkiye, Ortadoğu’da çıkarların korunmasıyla ilgili ABD’ye de, Batı’ya da en iyi jandarma benim, diyor. Batı bunu tartışma gereği bile duymuyor. Çünkü, Türkiye’nin ne kadar iyi bir ileri cephe olabileceğini, Batı ve ABD’nin çıkarlarını ne kadar iyi koruyabileceğini biliyor. Kendini insan hakları üzerinden pazarlayan AB’nin de, dünyanın koruyuculuğu görevini kendine görev gören ABD’nin de esasen kendi çıkarlarını ko- cesur, onunla gurur duyabilirsin” diyor. rudukları, Türkiye’yi yönetenlerin per- AB yöneticileri Türkiye’de insan haklavasızlığına da bu nedenle sessiz kaldık- rı ihlallerine dönük eleştiride bulunup o ları açık. soğuk, cezaevi duvarı gibi sert suratlarıyBu ikiyüzlü politikanın başka izahı la Türk yetkililere seslenebiliyor. yok. Ne kadar büyük şeyler yapıyorlar Tek dertleri, Ortadoğu’dan Avru- değil mi? AİHM yaralılar için tedbir pa’ya akacak petrol ve doğal gaz kararı alındığından ne kadar hatlarının güvence altınumutlanmıştık oysa. Hüda olması, savaştan ve seyin’e, Serhat’a, CiABD’nin, ölümden kaçan insanhan’a ambulans gideların kendi kapılarına cek, gençlerin yaşaAB’nin ardına dayanmayıp yaşamı kurtulacak diye sığındıkları onca dıkları cehennemde umutlanmıştık. söylem, mevzuatlarını kalmaya devam etTürkiye, bu kararoluşturdukları binlerce meleri... ları uygulamak zosayfalık belge sadece ••• runda, diye düşünBatı, akıllı. Her şeye müştük. bir avuç çöpmüş rağmen ağızlara ara sıra Ne oldu? Bir hiç! bir parmak bal çalmayı, AİHM, ağzımıza bir parumut tacirliği yapmayı da bemak bal çaldı, Hüseyinler, Serceriyor. Örneğin faks mesajı üzerinden hatlar, Cihanlar kan kaybından ölmebirkaç saatte AİHM’de tedbir kararı ye devam etti. O yetmez, onlarca insan alıp yaralılara ambulans gönderilmesi- Cizre’de bir evin bodrumunda, yatak ni isteyebiliyor. ABD başkan yardımcısı döşeklerden çıkardıkları pamuklarla kaTürkiye’ye gelip muhaliflerle görüşebili- namalarını durdurmaya çalışırken ev yor, Can Dündar’ın oğluna, “Baban çok top atışlarıyla başlarına yıkıldı. Tüm bunlar yaşanırken, biz AİHM’in aldığı tedbir kararından, ABD’nin bölgedeki gelişmelere müdahale edebileceğinden umutlandık. Oysa bunların kendi çıkarları için ne kadar iki yüzlü olabileceğini, yeri geldiğinde ne kadar alçakça davranabileceklerini bilmiyor muyduk? Batı ve ABD, bu ikiyüzlülüğü çıkarlarının zedelendiğini hissettiği her yerde göstermedi mi? Tüm bunlar bir kez daha bize gösterdi ki ABD’nin, AB’nin ardına sığındıkları onca söylem, mevzuatlarını oluşturdukları binlerce sayfalık belge sadece bir avuç çöpmüş. ••• Türkiye’nin bunca pervasızca davranmasının bir nedeni de hiç kuşku yok ABD ve Batı’nın ikiyüzlü politikalarıdır. Batı ve ABD’nin bu ikiyüzlülüğü Türkiye’nin sürdürdüğü politikanın bir AKP ve Erdoğan politikası olmadığını da bize gösteriyor. Türkiye, Batı ve ABD’nin desteğinde topyekün bir devlet politikası uyguluyor. Bu kadar basit... 6 YORUM 2016 27 Ocak Çarşamba HDP kongresinin ardından.... ÖNDER BİROL BIYIK B unca kanlı kuşatmaların içinde HDP geçtiğimiz pazar günü olağan kongresini yaparak yeni Parti Meclisi’ni seçti. Cizre’den, Silopi’den, Sur’dan her an ölüm haberleri geldiği, cesetlerin sokak ortasında çürüdüğü, dahası devlet kurşunlarının yol açtığı onca ölümün faturasının vicdansızca HDP’ye kesildiği bir atmosferde yapılan kongrenin, alıştığımız HDP kongrelerindeki coşkulu görüntülere sahne olması beklenemezdi. Nitekim geçmiş örnekleri ile kıyaslandığında öfke ile kaygının, direnç ile acabaların harman olduğu kasavetli bir kongre yaşandı. İşin duygusal atmosferi bir yana HDP kongre sürecine, tüm Türkiye sathında mahalle, ilçe ve il konferanslarını yaparak tabandan tavana sıkı tartışmaların birikimi ile geldi. Parti çalışanlarının sürekli gözaltına alındığı, tutuklandığı, ölüm kendi örgütsel kapasitesinin üzerinde tehditleriyle sindirilmeye çalışıldığı, bir destek buldu. Bugün ise partikaranlık odaklar tarafından yi de önüne katıp sürükleyönlendirilen milliyetçiyen bu yardımcı rüzgar HDP lümpen güruhlar yok. Çözüm sürecinin gibi yerelden tarafından parti tropikal rüzgarları örgütlenmeyi binalarının yakıldığı çatışma sürecinin bir ortamda kutup rüzgarlarına önüne koyan bir parti sanırım HDP bıraktı yerini. Dün ancak sokağa ve işyeri dışında hiçbir parti süreç örgütü bir örgütlenmelerine bunu başaramazdı. yerlere taşıyordu. dayanıyorsa kalıcı Bunun bir nedeni Bugün örgüt süreci HDP›nin üzerinde taşıyacak. Bu, HDP olabilir yükseldiği mücadele yeniden yapılanması debirikimi ise diğer nedeni bu mek. Parti meclisinin yüzde topraklara ektiği barış ve demokrasi 70’nin yenilenmesine bakılırsa, parti tohumlarının direncidir, umududur. bu yapılanma ihtiyacını görmüş göAncak bu umut, içinden geçtiği- züküyor. Tabi bunu biraz da bundan miz karanlıkta yeni bir yapılanma sonraki parti politikalarında görmek ihtiyacını perdelememeli... Düne lazım. kadar HDP çözüm sürecinin ılıman Kongrenin aldığı en isabetli kaikliminde konjonktürün rüzgarı ile rarlardan biri de yola Selahattin De- mirtaş’la devam etmesi oldu. Siyasetin alanının saray merkezli şiddet politikaları ile daraltıldığı bir süreçte, HDP’nin korumaya çalıştığı Türkiye partisi vizyonunu ondan daha iyi taşıyacak kimse olduğunu sanmıyorum. Demirtaş HDP sürecinin simgesi bir siyasetçi ve bu zorlu süreçte onun yokluğu büyük kayıp olacaktı. Son bir söz HDK’nin yeniden canlandırılması üzerine olsun; HDP gibi yerelden örgütlenmeyi önüne koyan bir parti ancak sokağa ve işyeri örgütlenmelerine dayanıyorsa kalıcı olabilir. Bunu da yapacak HDP değil, onun kitle örgütü HDK’dir. HDK tabana yayılmadan HDP’nin yapacağı siyaset parlamento duvarını aşamaz. Sanırım konferans ve kongre süreçlerinde bu gerçek de değerlendirildi. Biz de başarılar diliyoruz HDP ve HDK’ye... HABER 7 2016 27 Ocak Çarşamba Uğur Mumcu barış şiirleriyle anıldı B ombalı suikast sonucu 23 yıl önce yaşamını yitiren gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Maltepe’de barış şiirleriyle anıldı. 23 yıl önce hayatını kaybeden gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen programda anıldı. Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma töreninde, ünlü tiyatro ve sinema oyuncuları Gülsen Tuncer, Metin Coşkun, Levent Ülgen, Ayşegül Alpak, Orhan Aydın, Ufuk Karakoç’un yer aldığı Nazım Oyuncuları, ‘Barış Barış Barış’ adlı müzikli gösteriyle Uğur Mumcu’yu andı. Müzikli gösteride usta oyuncular sahneden, “Tüm savaşlara, yıkımlara ve talana karşı barışı kışkırtmak için ülkemiz ve dünyalı ozanlarla hayata selam duruyoruz. Nazım Hikmet’ten Uğur Mumcu’ya, Pablo Neruda’dan Bertolt Brecht’e kadar ülkemize ve dünyaya iz bırakan ozanları, yazarları ve aydınlarımızı birlikte anıyoruz” mesajı verdi. 20’inci yüzyılın Alman şairi ve oyun yazarı Bertolt Brecht’in barış dizeleriyle başlayan gösteride, dünyaca ünlü şair ve yazarların yanı sıra Enver Gökçe, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal’in de aralarında bulunduğu Türkiye’nin ünlü düşünür, şair ve yazarlarının barış üzerine şiirlerini, usta oyuncular seslendirdi. Gösteriye ünlü müzisyen Emin İgüs de, bağlaması eşliğinde seslendirdiği türkü ve deyişlerle eşlik etti. Kadıköy’de duvarlar tuval oldu K adıköy’ün tarihi semtlerindeki bazı binaların duvarları, sanat eserine dönüştürülüyor Kadıköy’ün tarihi semtlerindeki bazı binaların duvarları, sanat eserine dönüştürülüyor. Büyük, boş ve ürkütücü gözüken sağır bina cepheleri, sokak sanatçılarının çalışmalarıyla resim tuvalini andırıyor. Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl 4. kez düzenlediği Mural-İst Festivali kapsamında yurtdışından gelen sokak sanatçıları, binaların cephelerini boyalarıyla canlandırarak “Pir ile Talip” TSKM'de Maltepelilerle buluştu M altepe Belediyesi’nin ocak ayındaki kültür-sanat etkinlikleri kapsamında müzisyen Sercan Öztürk ile Hüseyin Korkankorkmaz, “Pir ile Talip” adlı albüm çalışmalarıyla Maltepeli sanatseverlerin karşısına çıktı. Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konserde Öztürk ve Korkankorkmaz, geçtiğimiz yıl yayımlanan albümlerinde yer alan Konya ve Karaman yöresinin en ünlü saz şairlerinden Karamanlı Gufrani Baba’ya ait “Katre İdim Ummanlara Karıştım” , taşlamalarıyla ünlü halk ozanı Bolulu Aşık Dertli Baba’ya ait “Minnet Eyledikçe Aksine Döner” isimli deyişlerinde yer aldığı eserleri ve türküleri seslendirdi. Öztürk ve Korkankorkmaz, güçlü yorumlarıyla salonu dolduranların beğenisini topladı. sanatı sokağa taşıyor ve duvarları birer sanat eserine dönüştürüyor. 4 yıl süren projede 25 yabancı, 7 yerli grafiti sanatçısı hünerlerini sergiledi. Sanatçılar 30’a yakın dış bina cephesinine devasa resimler yaptı. Kadıköy Belediyesi’nin resmi hizmet binasının 3 duvarı da resimlerle süslendi. Kadıköy’ün Yeldeğirmeni, Rasimpaşa, Osmanağa ve Moda gibi tarihi mahallelerinde uygulanan proje birbirinden ilginç desenleriyle gri ve soğuk duvarlara hayat verdi. 8 HABER 2016 27 Ocak Çarşamba Maltepe’de karne sevinci O kulların yarıyıl tatiline girmesi nedeniyle Maltepe’de karne dağıtım töreni düzenlendi. Okulların yarıyıl tatiline girmesi nedeniyle Maltepe’de karne dağıtım töreni düzenlendi. Öğrenci ve velilerin katıldığı törene katılan Maltepe Kaymakamı Necip Çakmak, “Sevgili öğretmenlerimiz, başarının sırrı sizde unutmayın. Eğitim sistemi değişse de, değişmeyen tek şey kara tahta ve tebeşir. Gerisi laf-ı güzaf ” dedi. Maltepe Kazım Tunç İlkokulunda düzenlenen karne dağıtım törenine, Maltepe Kaymakamı Necip Çakmak, Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı Canan Döner, İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaplan, Milli Eğitim Şube Müdürü Vedat Terlemez, okul müdürleri ve veliler katıldı. Öğrencilerin halk oyunu gösterileri ve şiir okuduğu törende bir konuşma yapan Maltepe Kaymakamı Necip Çakmak, çocukları yetiştiren velilere ve eğitip okutan öğretmenlere teşekkür ederek, “2015-2016 eğitim-öğretim yılının, birinci döneminin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sene başında okul ile tanışan çocuklarımız vardı. Şimdi onlar okuma yazmaya başladılar. Seneye başka çocuklar olacak buralarda. Bu böyle sürekli devam edecek. Çocuklar unutmayın dedeleriniz, babalarınız, anneleriniz bu sıralarda okudular, bir yerlere geldiler ve şimdi sizler aynı sıralardasınız. Öğretmenleriniz ve aile- leriniz sizler için çok çaba gösteriyor. İyi nesiller yetiştirmek için bu çabalarımız artarak devam edecek. Bizler sizlere her zaman destek olmaya devam edeceğiz. Eğitimcilerimizi özellikle tebrik ediyorum. Çok iyi şartları olmasa da, çocuklarımız için en iyisini yapmaya gayret sarf ediyorlar. Eğitimcilerimiz, başarının sırrı sizde unutmayın. Eğitim sistemi değişse de, değişmeyen tek şey kara tahta ve tebeşir. Gerisi laf-ı güzaf ” diye konuştu. Yapılan konuşmaların ardından Çakmak ve Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı Canan Döner, sınıfları dolaşarak heyecanla bekleyen öğrencilere karnelerini dağıtıp, öğrencilerle fotoğraf çektirdi. Tatile şenlikle merhaba K arnelerini alıp, yarıyıl tatiline giren çocuklar, Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği ücretsiz şenlikte doyasıya eğlendi. Maltepe Belediyesi’nin yarıyıl tatili için hazırladığı “Şubat Tatili Çocuk Şenliği”, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde başladı. Şenlik kapsamında Kurabiye Canavarı Çocuk Tiyatrosu’nun sahnelediği “Kayıp Prenses Rapunzel” isimli oyuna, Maltepeli çocuklar büyük ilgi gösterdi. Oyunun bitiminden sonra Maltepeli çocukları ünlü çizgi film kahramanları ve palyaçolar karşıladı. Şenliğin ilk gününde, animasyon gösterileri eşliğinde yüz boyama ve sosis balon yapma etkinlikleri düzenlendi, çocuklara pamuk şeker ikram edildi. Çocuklar, ünlü masal kahramanlarının karakterleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi. İki hafta sürecek ücretsiz şenlik kapsamında, 13 çocuk oyunu ve animasyon gösterileri sergilenecek. Pendik’de sahte içki operasyonu P endik’de jandarma ekiplerince yapılan operasyonda, kaçak ve sahte olduğu değerlendirilen 872 şişe alkollü içki ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, jandarmaya bir şahsın aracıyla piyasadan temin edilen ve menşei belli olmayan kaçak içki taşıdığı, bunların E-5 Karayolu üzerinden İstanbul dışına çıkarılabileceği veya Pendik ilçesindeki bayilere satılabileceği ihbarında bulunuldu. Bunun üzerine İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, takibe aldıkları aracı Pendik Köprüsü civarında durdurdu. Araçta yapılan aramada, fatura ve irsaliyeleri bulunmayan, değişen miktar ve markalarda ambalajlanmış şekilde 872 adet bandrolsüz, kaçak ve sahte olduğu değerlendirilen alkollü içki ele geçirildi. İçkilere el konulurken, bununla ilgili bir kişi gözaltına alındı. YORUM 9 2016 27 Ocak Çarşamba Dirençli özgür alınların, özgürlük düşleri A h zaman! Ah hatırlandıkça örseleyen zaman! Bilir misin? Bizde yarattığın, üzerimizde bıraktığın yıkımı, yıkıntıları… Üzerimize balçık gibi yapışan bizi kahırlara sürükleyen kayıplarımızı, arkadaşlarımızı… Neyi, hangi zaman hatırlar ki insan? Oysa hatırlamak, sevinçli anları anımsamak nasıl da güzeldir. Nasıl güzel bir hoşluk yaratır bizde… Ah, o acılar olmasa… Diyarbakır’ı, Sur ilçesini ve orada olanları izliyorum. Kadınlar, gencecik kızlar anlatıyorlar olanı, biteni… Zaten her şey o kadar ortada ki… Çocukların gözlerine bakmak, onları izlemek bile yetiyor gerçeği anlamama… Oyun dahi oynamıyor o çocuklar… Ne sokak var ne de avlu oynayacak… Her taraf toz toprak ve mermi kovanlarıyla dolu… Evin odasında fotoğraflarının asıldığı duvar artık yok! Kör bir adam gibi gözün olduğu yer nasıl boşluksa, nasıl karanlıksa öyle. Yaşlı babaannelerin dişleri nasıl eksikse öyle! O bazal taşlı sokaklardan geriye kalan koca bir yangın yeri; koca birer yıkıntı… Ah o Diyarbakır, Amed, ya da Dikranagerd! Kaç kez yıkıldı, kaç kez yeniden inşa edildi. Ne çok eksildi, ne çok çoğaldı… Bizler çoğaldıkça o adına devlet denilen canavar; bizleri tekrar tekrar yok etti. Acımadı, üzülmedi… Adı Hüseyin’di. Memleketi Dersim. Yiğitti, mertti. Nasıl da güzel, dolu dolu gülerdi… Sarıldığında koca bir kestaneye sarılır gibi sarardı kollarını sırtımıza… Ardımızda güvenli bir duvar gibi durduğunu hissederdik. Bir sırayı paylaşırdık sınıfta… Vatan bildiği topraklar uğruna neler çektiğini, yaşadığı zorlukları bilirdim. Saatlerce memleketini ama en çokta ezilen horlanan Kürt Halkını anlatırdı dinleyen yüreklere… Biz başka bakardık, o ise baktığında ben yoldaşınım derdi âdeta… Yok, aynı görüşleri de paylaşmazdık. Ancak bu durum arkadaşlığımıza, yoldaşlığımıza etken olmazdı. Okulun kantininde oturduğumuz bir gün bir arkadaşıyla uzakta bir masaya oturmuştu. Üzülmüştüm ya- nıma gelmediğinde. Yanımda oturan arkadaşımda fark etmişti olanı biteni. Yakınlığımızı o da bilirdi. Sonra bir şeylerin ters gittiğini, salondaki öbekleşmelerin farkına varmıştım. Kalabalık oturan gurubun Hüseyin ve arkadaşına saldıracağını birden anlayıverdim. Okulu elinde bulunduran siyasi kitlenin Hüseyin’in siyasetine olan hıncını da biliyordum. Yanımdaki kıza fısıldadım. “Kalk olay olacak, Hüseyin’e saldıracaklar.” Hızlı adımlarla onu uyarmak için koştum. Yetişemedim. Aniden saldırıverdiler. O yiğit Hüseyin yanındaki arkadaşının önüne geçerek “kaç” dedi. O güruhun önüne korkusuzca geçti. Elinde bıçaklarla saldırıp onu bıçakladılar. Okulun merdivenlerinden yuvarlayıp dağıldılar. Ben ve yanımdaki kızcağız koşarak Hüseyin’in yanına gittik. Kasığından oluk oluk kan akıyordu. Sırtıma aldım. Bir taraftan da ağzıma geleni söylüyordum. Hızlıca koşup yola çıktım. İlk gelen arabanın önüne attım kendimi. Hüseyin o gün hastaneye yetiştirdiğimiz için kurtuldu. O yiğit kimseye söyleme dediği için tek kelime etmedim. Farklı görüşte de olsa, gammazlığı hiç sevmezdi. Aradan yıllar geçti. Bir gazete haberinde yeniden rastladım Hüseyin’e… Katledilmiş cesedi tozlu yolun üstünde sahipsizce yatıyordu. Kendini mazlum halka adamış o çocuk; o dirençli ve gururlu alın özgür bir halkın geleceğine olan özlemle bu dünyadan göçmüştü. Şimdi top ve tank seslerinin sıklıkla duyulduğu, yıkılmış, tarumar edilmiş şehirlerin civanları, kadınları, çocukları da o özlem duygusuyla hiçliğe gidiyorlar. Camilerden sala sesleri dahi duyulmuyor. Ne törenleri oluyor, ne cenazeleri… Devlet cenazelerin alınmasını engellediği için sahipsiz bir mezarda umarsızca yatıyorlar. Tozlu sokakta bir çocuğun ürkek gözlerine, ağlamaklı yüzüne takılı kalıyorum. Hüseyin düşüyor, benim ve özgürlük için direnen bir halkın düşlerine… Anadil Düşünse En çok neyi ister insan! Düşünse, ölümüne özlemeyi Memleketi düşünse, uzaktan uzağa En sunturlusundan düşünse Küfrün feriştahını bütün namussuzlara Ya da edinilmiş zevkle düşünse Masis’ten koparılmış Dağ kekiğinin yemeğe kattığı lezzette Bir aşk şiirini Ah düşünüp de söylese Sevgiliye olan hasreti Kendi Anadilinde Bedros Dağlıyan Altınoluk, 04 Temmuz 2009 10 YORUM 2016 27 Ocak Çarşamba Güneydoğu’da insan hakları ihlalleri aydınlatılmalıdır G üneydoğu’da yoğunlaşan savaş ve operasyonlar tüm hızıyla sürüyor. İktidar medyası pervazsızca tek yanlı haberleri ile asparagas haber vermeye devam ediyor. Kendine vicdan sahibiyim diyenler hiç düşünmüyor mu? Bugünkü savaşın sorumluluğu Kürt halkına mı yoksa T. C.’ye mi aittir? Vicdan sahibi insan bir kere olsun bunu sorgulamalıdır. Dinci muhafazakar medya yalan makinası misyonu üstlenmiş, Kürt halkını terörist göstermektedir. Her türlü sorumsuzluluğu Kürt halkına çıkartmaktadır. Sanki Kürtler iktidarda ve Kürtler Türkiye’yi yönetiyor. Türk medyasının geçim kaynağı; tek yanlı habercilik, evlilik programları, uyduruk yarışmalar,yalılı, yatlı diziler. Yapılan haberlerin meslek ahlakı yok, insanlık yok, işlerine saygısı yok, gözleri mevki ve paradan başka bir şey görmüyor. Varsa yoksa para, mal, mülk, şöhret. Gemisini kurtaran kaptan misali bir yaşamın girdabındalar. Konu çıkar ve para olunca, dinci duygular olunca akan sular duruyor. Konu yalan ve iftira olunca hiçbir kural tanımıyorlar. Güneydoğu’daki egemen güçlerde hukuk, hakkaniyet, haysiyet, merhamet, kardeşlik, insana saygı yoktur.Orada yaşananlar umurlarında değil. İşte çoğunluk için insanlık paramparça olmuş durumda. İktidarın zulmü, sokağa çıkma yasakları, tankları ve havan topları her tarafta vahşet sergiliyor. Bencil ve korkak çoğunluğun sessizliği ve suskunluğu ise devam ediyor. Ne yazık ki; bugün çok traje-komik tartışmalar gündemi belirliyor. Milliyetçi-dinciler kendi kimliği ile “rahat” edebileceği vicdana sığınıyorlar. Türkleri üstün görüp, biz ulusun ezenleriyiz ve biz bunun için buradayız diyorlar. Burada ulusun ezenleri olarak algılanmasının ayırımcılığını açık açık gösteriyorlar. İktidarın, yeni Türkiye demesi, Türk-İslam sentezinin yeniden piyasaya sürülmesidir. Kürtlere ve Alevilere karşı siyasal ve ideolojik dizaynı ispatlamak istemeleridir. İktidarın siyasal edimcileri Güneydoğu’da tehdit altındaki Kürtleri sindirmek Akademisyenlerin bildirgesi yersiz ve zamansız bir talep değildir. Ana fikri barıştır. Birlikte yaşamanın yolu eşitlikten geçer, bunu unutmayalım için her türlü vahşeti uygulamaktadır. Demagojik biçimde kullandıkları “her şey vatan için” yalanları ortalıkta irin akıtıyor. Vahşeti ve soykırımı yaratan faşizm; her yerde aynı ulusalcı duygulardan besleniyor. İnsanlık trajedisi; okumamanın, araştırmamanın, sorgulamamanın cahilliğini göstermektedir. AKP iktidarı; iç savaştan endişe ettiğini açıkladı. Mardin-Nusaybin, Suriye-Kamışlı arasında blok beton duvarı örülmeye başlandı. 3 metre yüksekliğinde 2 metre genişliğinde blok beton döşeniyor. Sur ilçesinde geçici zırhlı karakol kurulacak. Aydınları-Akademisyenleri karanlığın gürühları, alçak ve vatan hainleri olarak açıkladı. Ağrı eski HDP milletvekili Halil Aksoy gözaltına alındı. Gözaltına alan polisler sanki kurgu film gibi maskeli polislerle götürüldü. Diyarbekir’de ilkokulun bahçesine patlayıcı atıldı, beş öğrenci yaralandı. Bu vahşi eylem kürdlere verilen bir gözdağı eylemidir. Bu eylem araştırılmalıdır ve teşhir edilmelidir. Bütün Kürd nüfusunu etkileyen bu okul saldırısı terörist bir eylemdir. TRT Arapça’da sunnilerin IŞİD›e katılmasını çok olağan bir durum gibi açıklayan Irak eski Cumhurbaşkanı yardımcısına her türlü ifade özgürlüğüne sahip bir şekilde tölarans gös- terildi. Açık açık IŞİD propagandası yapan kişiye hem güvenlik hemde propaganda olanağı sağlandı TRT’de. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan; kendi aydınları ve akademisyenlerine yemek verdi. Devletin televizyon kanallarında Allah’ı anarak, Hz. Muhamed’in yoksulluğunu anlatanlara milyonlar kazandırılıyor. Asrın çıkarcı islamcıları, dünyayı kirletmeye devam ediyor. Cumhurbaşakanı Erdoğan ve AKP “Başkanlık” talep ediyor. Başkanlık sistemi Kürtlere ve Alevilere nasıl bir çözüm getireceği sır gibi saklı. Hukuki temelleri hakkında yazılan ve söylenen somut bir şey yok. Milliyetçi ve dinci siyasal edimciler, diyanetçi imamlar, kendi içinde mutabakat içindeler. MGK’nın da bu kararın içinde olduğunu tanklarla ve havan toplarıyla görmekteyiz. Barış isteyen akademisyenler, özerklik ve özyönetim isteyen HDP’liler vatan haini ve devlet düşmanlığı durumuna getirildi. Eşitlikte kaybedip, adalette kaybedip, demokraside kaybedip başkanlıkta kazanılmaz. Demokratik cumhuriyet düşüncesi gelişmeden, eşitlikçi bir anayasa olmadan, geçmişteki insan hakları ihlalleri özeleştirisi verilmeden, Türk-İslam sentezi düşüncesinden vazgeçilmeden, evrensel insan haklarına saygı gösterilmeden; ne adalet olur ne de eşitlik olur. Bu yaraların derinliğini ortadan kaldıracak sihirli formül özerklik ve özyönetimdir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde geçmişin yaralarını sarma konusunda önemli bir başlangıç ve elverişli bir zemin yaratır. Böyle bir dönüşüme ve çok daha kapsamlı toplumsal ve siyasal barışa ihtiyaç var. İnsani olan siyasal hafıza; geçmişin hatıralarına eşitsiz olan sorun noktalarına yönelmelidir.. Siyasal hafıza için söylemler değil, hatıralanan tarih önemlidir.. Evrensel insan hakları bildirgesi hatırlanmalıdır. İnsana saygı olmalıdır. Eşitlik ve adalet anlayışı herkes için olmalıdır. Bugünü aydınlatmak için Türkçü-Dinci sentezle yüzleşmek gerekmektedir.Güneydoğu’da, sadece insan hakları ihlallerinin ağır ve sistamatik oluşuyla değil, eşitsizliğe ve adaletsizliğe dayanan Türkçülük sisteminin bizatihi kendisi suçludur. Her türlü ayrımcılığı “ırk ayrımı” üzerine inşa eden sistem suçludur. Toplumsal bütünleşmeyi ve kardeşleştirmeyi belli bir adalet anlayışıyla kurmak, eşitlik anlayışından geçer. Yüzleşmemizi T.C.’nin unutturma kültürüyle başlamalıyız. Yanlışlık nerede başlamıştır politikasını, neyin unutulmaması gerektiğine ilişkin, en önemli sorunların tesbitlerine dayandırmalıyız. Siyasal hafızanın arşivini irdelemeliz. Kültürel hafızanın iradesi ve bilinci aydınlanmış, aydınlatılmış işlevsel hafızaya ihtiyacımız var. Savaş meydanına dönen Güneydoğu’da aylardır kanın ilahı akıyor. Sesini çıkaran kim? Barış isteyen kim? Sokağa çıkan kim? Yeter artık diyen kim? Akademisyenlerin bildirgesi yersiz ve zamansız bir talep değildir. Bildirgenin ana fikri barıştır. Birlikte yaşamanın yolu eşitlikten geçer, bunu unutmayalım. Özerklik ve özyönetim Kürtlerin cevap hakkıdır. Kürtlerin özyönetim istemesi imkansızı istemek gibi gelebilir ama; İmkansızı haykırmak Kürtlerin tarihi olabilir! YORUM 11 2016 27 Ocak Çarşamba G Ankara’dan umutla dönmek İSHAK KARAKAŞ eçen haftasonu Ankara’daydım. Cumartesi günü Halkların Demokratik Kongresi toplandı, Pazar günü ise Halkların Demokratik Partisi’nin 2. Olağan Kongresi yapıldı. İki gün boyunca hem bu kongreleri izledim, partililer ve yöneticilerle konuştum hem de televizyon programları, söyleşiler yaptım. Bu iki günden edindiğim izlenim şudur ki, barışın en uzakmış gibi göründüğü, Kürt illerinde savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü şu dönemde bile umut var, umut güçlü ve Kürt halkının, Kürt siyasetinin ve onun soldaki ve demokrasi cephesindeki bileşenlerinin barış iradesi her zamankinden güçlü. Zaten bu, kürsüden yapılan konuşmalardan da, salona asılan pankartlardan da kamuoyuna bir kez daha ilan edildi bu iki gün boyunca. HDK ve onun bir kez daha seçilen eş sözcüsü HDP İzmir Milletvekili Er- tuğrul Kürkçü de, yeni seçilen eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit de yaptıkları konuşmalarda HDK’nin bundan sonraki öncelikli görevinin barış cephesini genişletmek olsa da Türkiye genelindeki bütün diğer sorunların da çözümü için mücadele edeceklerini ve öneriler sunacaklarını söyledi. Savaşın ülkenin genelindeki birçok sorunun kaynağı ve nedeni olduğu düşünülerse HDK’nin önümüzdeki dönemde işlevinin daha da kıymet kazanacağı ortaya çıkar. Pazar günü HDP’nin 2. Olağan Kongresi için Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’na girdiğimizde Divan’ın arkasındaki pankartta Kürt Siyasal Hareketi’nin senelerdir Tür- her Pazar 21.00'de kiye halklarına yaptığı bir önerinin baş slogan olduğunu gördük. HDP, savaş sürer ve halklar arasında duygusal bir kopuştan söz edilirken bir kez daha kamuoyuna bir arada yaşamın ve ortak vatanın kıymetini ve yöntemini işaret ediyordu. Türkiye siyasetindeki statükocu güçlerin ve ana akım medyanın toplumu bölünme paranoyası üzerinden manipule ettiği ve savaşı kışkırttığı, barış güçlerini nötralize etmeye çalıştığı bir dönemde bir arada yaşam ve ortak vatan şiarının böylesi vurgulanıyor olması hem bu manipülasyonları etkisiz bırakacak hem de HDP’nin Türkiyelileşme önerisinin geçerlili- ğini ortaya koyacaktır. Tabii, bunca yaşanandan sonra tarafların bir kez daha müzakere masasına oturması gerekiyor. Kürtler, bu geçen aylar boyunca taleplerini bir kez daha net olarak ortaya koydular. Aslında istedikleri Türkiye’nin demokratikleşme sorununu da çözecek olan yerinden yönetim ve eşit yurttaşlıktır. Bu ikisi ortak vatan fikrinin temeli ve bir arada yaşamın barış içinde sürmesinin gereğidir. Bunların görüşülmesi için bir fırsat da oluşmuş durumda. Meclis’te yeni anayasa komisyonu çalışmalarına başlıyor. HDP de komisyona pazartesi günü üç üye verdi. Bu önemli bir iletişim kanalıdır. Yeni anayasa tartışmalarınıa toplumu da katarak, demokratik bir sürecin oluşması için çaba sarfedilmelidir. HDK ve HDP’nin kongreleri için gittiğim Ankara’dan umutla döndüm. Cuma günleri saat 16.00'da SOYLESI 12 SÖYLEŞİ 2016 27 Ocak Çarşamba Mehmet Emin Adıyaman Sevgili Mehmet Emin Adıyaman hem bir hukukçusunuz hem de bu dönem HDP’nin Iğdır milletvekilisiniz. Şu sıralar Kürt siyasetçilerin gündemi her zamankinden yoğun. Bu yoğun gündeminizde bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim. Dün (24 Ocak) HDP kongresini yaptı. Bu kongreyi bize değerlendirir misiniz? Şöyle söyleyebilirim: Sade yani sürece de denk düşen, biliyorsunuz Kurdistan’da fiili olarak bir savaş var, Türkiye’nin mevcut koşulları ortada, o anlamda son derece sade ama mesajları net olan, kanımca hem delegasyona hem de Türkiye kamuoyuna verilen mesajlar son derece anlaşılır ve net mesajlar. Sürece denk düşen bir kongre oldu. Tatminkar diçen seçimde milletvekili yebiliriz zira yönetimde adayı olanları mı, milönemli değişiklikler yaletvekillerini mi? HDP projesi şandı, yüzde 75-80 Genel anlamda sayın Öcalan’ın civarında bir yenisöylüyorum, Paryıllardır Türkiye lenme yaşandı, bu ti Meclisi’nin tüm da çok doğaldı, zaseçilmişleri adına halklarının özgür, eşit ten olması gereken söylüyorum. Bilive gönüllü beraberliğini şeydi bana sorarsayorsunuz, milletesas alan, bir arada nız. vekillerinin belli bir yaşamı inşa etme yasama faaliyetleri paradigmasıydı Parti Meclisi var zaten, bölgede ya(PM) gençleşti diyeşanan çatışma sürecine bilir miyiz? ilişkin parlemento içi faaliŞimdi çok boyutlu bakmak lazım, yetler yine yörede savaş koşullarının hem gençleşmiş oldu hem de eski ar- dışında yerel düzeyde gerekli olan kadaşların omuzlayıp bu güne kadar ihtiyaçlar milletvekilleri zaten bungetirdiği bir çaba, faaliyet vardı, yeni larla uğraşıyorlar. Dolayısıyla Parti bir dinamizm, yeni bir görevlendir- Meclisi’ne milletvekillerinin az alınme, yeni kişilikler... mış olması bence makuldur, doğrudur. Milletvekillerinden ziyade genel Eski arkadaşlar derken anlamda bir yenilenme yaşandı, onu kimleri kastediyorsunuz? Ge- kastediyorum yani, sadece milletve- İshak Karakaş killeri değil. Yüz kişilik asil liste artı yedek listenin tamamının yüzde 7075’i yenilenmiş oldu, bu da bir görev değişimi, nöbet değişi gibi algılamak gerekiyor, bu anlamda bence faydalı bir kongre oldu ve başarılı olacağımıza inanıyorum. Kongrede ortak vatan fikri vurgulandı, bu kamuoyuna nasıl yansır? Yani zaten aslında HDP projesi sayın Abdullah Öcalan’ın yıllardır Türkiye halklarının özgür, eşit ve gönüllü beraberliğini esas alan, bir arada yaşamı, bir arada ortak bir yaşamı inşa etme paradigmasıydı. HDP’de zaten bu paradigma üzerine inşa olmuş ve programı, tüzüğü de bu felsefe üzerine inşa edilmiş, bu anlayış üzerine. Ortak vatanda bir arada eşit, özgür nasıl yaşayabiliriz sorusuna cevaptır aslında. Yani or- SOYLESI 13 SÖYLEŞİ 2016 27 Ocak Çarşamba “HDP’nin varolma sebebi barıştır” Mehmet Emin Adıyaman, HDP Iğdır Millevekili olarak TBMM’de demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer alıyor. Adıyaman, bir hukukçu olmasının da getirdiği bir netlikle Türkiye’nin demokrasi ve barış meselelerini ele tak bir yaşamı nasıl inşa edebiliriz, Türk’ü, Kürt’ü, Çerkes’i, Arap’ı, Laz’ı, inanç yönünden Alevi, Sunni, Hristiyan, Ezidi gibi inançlar bir arada yeni bir yaşamı nasıl yaşayabilir sorusunun cevabıdır. O da nedir ortak bir vatanda ama kendi aidiyetlerimizle, kendi inançlarımızla, kendi kimliklerimizle ortak bir yaşamı inşa etmenin paradigmasıdır. HDK de, HDP de bunun siyasal yansıması olarak inşa olmuştur. Bu başından beri zaten HDP’nin programı olan söylemdir. Tabii iktidarın ve devletin resmi anlayışı sürekli bir biçimde nu anlayışı görmezden gelip genel anlamda Kürt özgürlük hareketini yine aynı şekilde HDK ve HDP projesini bir ortak yaşam projesinden ziyade bir Kurdistan’a mahkum etme gibi bir çabası var sürekli, bu yönde bir propagandası var. Belki bu nedenle özellikle yan- alıyor ve çözüm önerilerinde bulunuyor. HDP 2. Olağan Kongresi için gittiğim Ankara’da kendisiyle buluştum ve ona kongreyi, barışın nasıl sağlanabileceğini ve çözüm masasına dönmenin yollarını sordum. daş medyadır, hükümettir, hüküme- bu kongrede altını çizerek ortak vatin elindeki basın-yayın araçlarıdır, tanda özertk haşam alanları, özerk propaganda araçlarıdır, bütün bun- yönetim bçimleri ya da yerel yönelar sürekli bir biçimde HDP’yi bir tim biçimnleri yani isim çok önemli bölge partisi, bir Kürt partisi yap- değil, ortak vatanda bütün aidiyetmak gibi bir çabası var. Belki bu lerin, bütün farklılıkların çoğulcu daha bir altı çizilerek vurgulandı. demokrasi içerisinde bir arada yaKurdistan’da şu üç aydır savaş şayabileceği ve idari sistem ansürecinde devletin bililamında da tekçiliğe karyorsunuz Batı kamuoşı işte devlet başkanlığı yuna, Türk kamuosistemi ki ona Türk yuna, işte Türkiye tipi başkanlığı diYalan üzerine kurulu bölünüyor, elden yoruz, sultanlıktır, bir propaganda ile gidiyor, işte bu ona karşı buhalkyeni bir Kurtuluş kamuoyunda bir bölünme ların alternatifsiz algısı, bölünme fobisi savaşıdır gibi gayolmadığı ve içini ri ahlaki, gayri inçok net bir biçimyaratmaya çalışıyorlar sani ve tamamen de doldurarak ifaiftira, yalan üzerine de etti, tabii bunun kurulu bir propaganda genel çerçevesi de idari ile kamuoyunda bir bölünsistem özerk yapılanmaının me algısı, bölünme fobisi yaratma- çerçevbesi de ortak vatanda bütün ya çalışıyor. HDP’nin nu anlamda aidiyetler kendi öz yönetimlerini ... Yerelde demokrasi ve yerelden yönetim de vurgulandı değil mi? Şimdi demokratik özerklik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi kavramların tümü aslında ademi merkeziyetçiliği ifade eder, işin esası budur, farklı farklı isimlendirebiliriz. Demokratik özerklik diyebiliriz, yerinden yönetim deriz buna, bir başkası özyönetim der buna, bir başkası yerel yönetimlerin güçlendirilmesi der ama işin esası şu; Türkiye’de her şeyin merkezden, Ankara’dan tek kişinin iki dudakları arasından çıkan yasalara göre yönetilen, her şeyin merkezden kararlaştırıldığı bir tekçi yönetim tarzı mı yoksa bunun alternatifi olan hatta bunun zıttı olan iktidarın, gücün, yetkinin yerelle paylaşıldığı, yerelin kendi yerel meclisleri, yerel parlementoları veya yerel yönetim birimlerini kendi geleceği- SOYLESI 14 SÖYLEŞİ ni belirleyen, kendi geleceğine ilişkin karar verme süreçlerinin yaşandığı ademi merkeziyetçilik mi? Esas mesele bu. Yani kelimeler üzerine çok takılmamak lazım, esas yerelden yani. Bu genel coğrafyanın konumuna, kültürel durumuna göre yerel dilin konuşulduğu ademi merkeziyetçi bir yönetim tarzıdır ki bu tabii yerelleştikçe doğrudan demokrasi, bunun teknik anlamdaki ifadesi de doğrudan demokrasi veya radikal demokrasidir. Radikal demokrasi ya da doğrudan demokrasinin esası merkezi, tekçi bir idari yapı içinde olmaz. Yani yerelin, halkın doğrudan karar sürecine katıldığı aşamalarda doğrudan demokrasi uygulanır. Bunlar çok farklı zıt kavramlar değil, birbirini tamamlayan yerinden yönetim, doğrudan demokrasi, radikal demokrasi, demokratik özerklik bunlar birbirini tamamlayan kavramlar. 2016 27 Ocak Çarşamba gibi bu kopuş sözkonusu değildir. Nasıl savaş sürecinde egemen sistem ve hükümet özellikle Türk kamuoyunu kendi lehine konsolide etme anlamında milliyetçiliği hatta ırkçılığı, hamaset siyasetini Türkiye’nin Batı’sına pompalıyorsa, bundan Türk kamuoyu da bir ölçüde etkileniyorsa, Kurdistan’da dayatılan savaş, katliamlar, cenazelerin sokaklarda kalması, siyasi soykırım operasyonları gibi Kürtlerin karşı karşıya kaldığı o acımasız savaşın duygusal bir etkisi olacaktır ama burada esas olan stratejik amaç hedeftir. Ortak vatanda bir arada yaşama ve ortak vatanda da bütün aidiyetlerin kendi öz yönetimlerini, yerel yönetimlerini dayatan demokratik özerk yapılarını o bütünlük içerisinde muhafaza etmesi stratejik bir hedeftir, amaçtır. Bütün kongrelerde öne çıkan bir slogan vardır, mesela ‘’Onurlu barış’’, ‘’Birlikte yaşam’’ sloganı gibi. Genellikle ilçeler bunun doğrultusunda hareket ederler, şimdi bundan sonra da yerellerde ‘’birarada yaşam ve ortak vatan’’ şiarıyla mı çalışılacak? Zor bir süreçten geçtiğimiz bir gerçeklik, bir realite, acımasız şekilde süren bir savaş, hiç şüphesiz böl Bundan gede yani Kurdistan’da elbette duy- sonra HDP’yi gusal kırılmalara neden oluyor. Or- yeni görevler tak yaşama ilişkin diyelim ki beklen- bekliyor, işiniz tilerinde bir zayıflama olabilir ama biraz zor. HDP paradigma strateji oluştururken, bir bundan sonra hedef, amaç oluştururken bunu gö- barış ve demokreceli ve taktiksel bir süreç olarak rasi için ne yapacak? Kuruluş amacı, varoldeğerlendiremeyiz. Bunun örneğini geçmişte gördüm. Son 2 buçuk, 3 yıl- ma sebebinin başında balık çözüm ve barış sürecinde, savaşın rış geliyor. Yani Türkiye’deki halkları, Türkidurduğu aşamada, cenazeye’deki farklılıklerin her iki taraf içinde ları, değişik gitmediği süreçte hem renkleri, Türk komuoyunda Acımasız şekilde değişik aihem Kurdistan’dasüren bir savaş, hiç diyetleri, ki kamuoyunda orşüphesiz bölgede yani özcesi 78 tak yaşamın yüzde Kurdistan’da elbette milyon 80’lere varan denüfusun mokratik çözüm duygusal kırılmalara çok renklitalebinin yüzde 80 neden oluyor liği, o çoğuloranında ulaşabildicu yapısını, eşit, ğini görüyoruz. Dolayıözgür ve gönülsıyla Türk ve Kürt halklalü temelde, barış içerirının birarada yaşayabileceğinin güçlü duygusu oluştu. Konjönktürel sinde, birarada yaşamasının olarak yaşanan süreçle beraber bu projesidir. Sonuna kadar biz duygu zaman zaman zayıflama gös- barışı ve halkların birarada özgürce terir ama stratejik anlamda dediğim yaşamını sonuna kadar savunacağız. Bunun mücadelesini biz yıllardır veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. İşimizin çok kolay olmadığının da farkındayız, bilincindeyiz. Zaten özgürlük mücadeleleri halkların özgürleşme, hele hele bizim sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğu coğrafyası için geçerli olabilecek paradigma- mız karşısında işte tekçi, Türk-İslam sentezci, idari anlamda devlet başkanlığı ile saltanat, padişahlık sistemine geçiş sürecini dayatan bir hükümet, bir devleti ele geçirme anlayışı da büyük oranda olmuştu zaten. Buna karşı elbette işimiz kolay değil. Biz SOYLESI 15 SÖYLEŞİ 2016 27 Ocak Çarşamba barışı savundukça karşı iktidar savaşı dayatıyor, biz analar ağlamasın dedikçe o anaları da katletmeye başladı. Bizim misyonumuzda, geleneğimizde bu zulme karşı direnişi, halkı örgütlemeyi ve barışı Türkiye’nin Batısı’na kadar bütün Türkiye halklarına anlatmak ve örgütlemektir. Bu da bizim görevimiz, bizim işimiz, elbette zor olacak. mizdir. Bu taleplerimizi Anayasa Komisyonu’nda ortaya koyacağız. Çalışmanın bir diğer boyutu daha vardı, o da şu; o anayasa komisyonunda neler tartışılıyor? Kim ne talep ediyor? Biz ne talep ediyoruz? Bunun Türkiye halkı tarafından açık ve net biçimde bilinmesi partimizin oraya üye vermesi doğaldır, zira partimizin komisyonda yer alamaması durumunda orada yer HDP yeni anayasa koalan, özellikle AKP’nin az önce misyonuna katılma bahsettiğim tekçi anlayışa kararı aldı. Bu siyadayalı, tekçi iktidarına, Bir kere öncelikle sette iletişim katekçi yönetimine danallarının açılyalı iktidarını Türkidevletin şu anda masına yol açar ye halklarına teşhir Türkiye ve Kurdistan mı? etme, anlatma şanTabii, sadece halklarına dayatmış olduğu sımız olmazdı. savaş konseptinden bir Anayasa Komisyonu’na bizden ta Son olarak an önce vazgeçmesi lep edilmiş olması çözüm masasına gerekir AKP’nin politikaladönmek için ne yarında bir değişiklik anlapılmalı? mına gelmiyor. Öteden beri Bir kere öncelikle devletin Türkiye’de bizim de kabul ettiğimiz şu anda Türkiye ve Kurdistan halk12 Eylül faşist darbesinin ortaya koy- larına dayatmış olduğu savaş konduğu anayasanın Türkiye gerçekliği- septinden bir an önce vazgeçmesi ne uygun olmadığı, Türkiye’nin tüm gerekir. Bu konsept durmadıkça mühalklarının demokratik bir anayasaya zakere koşulları oluşmaz. Tek çözüm ihtiyacı olduğu noktasında bir sıkıntı- yolumuz var, o da müzakerede demız yok, bizim de talebimiz bu. Hat- mokrasidir, masaya oturup konuşta anayasanın değiştirilmesi konusun- maktır ve ortak çözüm yolu aramakda bütün siyasi partileri ortaklaştığı bir tır. Bunun yolu da açıktır, nettir. Bu husus bu anayasa ile Türkiye yönetile- denenmiş bir süreçtir aslında, neydi miyor. Bunda anlaşıyoruz, asıl mesele o? Kürt halkının önderi sayın Abnasıl bir anayasa? Ayrışma noktası bu. dullah Öcalan bu işin en önemli muMesela AKP kendi paradigması ekse- hattaplarının başında gelmektedir, ninde tgekçi bir devlet başkanlığına, dolayısıyla 2 buçuk yıllık bu çözüm tek kişimim tahakkümüne, tek kişinin sürecinde de görüldüğü gibi onunla yönetimine götürecek bir dikta ana- yapılan müzakereyle silahlart susabiyasası, tek kişinin anaysassını önümü- liyor, onun önermeleriyle veya onun ze getirip koyuyor. Mesela işte diyelim açıklamalarıyla PKK bir bakıma o MHP mevcut anayasanın işte ilk dört şeye uyum sağlamaktadır, yaşanan maddesi, yani Türklük üzerine, Türk- sürece uyum sağlamaktadır. Sayın çülük üzerine, bir ulus egemenliğine Abdullah Öcalan’ın tek muhattap dayalı bir anaysa talebi var. Ha, bizim olduğu kabulü vardır, Kürt halkının talebimiz çok net ve açıktır; biz mev- yüzde 80-90’ı sayın Abdullah Öcacut olan cumhuriyeti demokratikleşti- lan’ı iradesi olarak görmektedir. Bu recek bir demokratik cumhuriyet ana- hakikat ortadayken AKP’nin belkiyasasını savunuyoruz. Cumhuriyet var, de Ortadoğu’daki gelişmelerden etseçimler yapılıyor vs. ama bu ülkenin kilenerek konjönktürel olarak yaşatdemokratik olduğu anlamına gelmi- tığı süreçle çözüme ulaşılamayacağı yor. İşte tam bu noktada gerçek de- açıktır. Bu gerçekleşirse analar da mokrasinin, radikal bir demokrasinin ağlamayacaktır, çocuklar da ağlamahatta doğrudan demokrasinin gebr- yacaktır ve Kürt sorununun çözülçekleşmesi durumunda Türkiye’de de- memesi içinde hiçbir neden yoktur. mokratik bir cumhuriyetten söz edwe- Dünya pratiklerinde bunun örneklebiliriz. Bunun yolu da az önce izah ri var, biz de bu konuda HDP olaetitğimiz gibi bütün aidiyetlerin, bü- rak üzerimize düşen her türlü katkıyı tün kimliklerin, bütün inançların yani sunabileceğimiz biliniyor. Dolayısıybütün farklılılkların o özgür konumla- la AKP hükümeti aklı selime döner, rını, o özgür durumlarını güvence al- geçmişten ders çıkarır ve yine çözüm tına laan ve herkesin kendisini ifade müzakere sürecindeki yaşanan o çaedebildiği, kendisini içinde görebildiği tışmasızlık sürecinin anlamına değer bir demokratik anayasa bizim talebi- bir şey olur. Mehmet Emin Adıyaman kimdir? 1 961 Iğdır doğumlu, ilk ve vekillerin tutuklanması üzerine orta öğrenimini Iğdır’da seçimler boykot edildi ve yerel tamamladıktan sonra üni- seçimlere katılmadı. İki kardeşiversite sınavlarında Van Eğitim nin gerilla saflarına katılmasınFakültesini kazandı. 1977 yılın- dan sonra birinin hayatını kayda yurtsever gençlik içinde yer betmesi, diğerinin müebbet haaldı. 12 Eylül 1980 darbesinde pis cezası alması ve ayrıca siyasi tutuklanarak Erzurum sıkıyö- tutsakların avukatlığını üstlennetim mahkemelerinde idamla mesi ve siyasi faaliyetlerinden yargılandı ve 3 yıl tutuklu kaldı. dolayı Erzincan DGM’de hakCezaevinden tahliye olduktan kında örgüt üyeliğinden dava sonra 1986 yılına kadar açıldı. Yakalama kapek çok defa gözaltı rarı üzerine bir yılı ve tutukluluk yaaşkın firari gezdi. 23 yıldır siyasi şadı. 1987 yılınAkabinde 1995 davalarda halen pek da Diyarbakır yılında İstançok siyasi tutuklunun Dicle Üniversibul’da yeniden tesi Hukuk Faserbest avuve KCK İstanbul ana kültesine girdi. katlığa başladavasında siyasi Üniversite yıldı. 2002 yılında tutsakların avukatlığını larında yurtseDEHAP’tan Iğyapmıştır ver öğrenci faalidır’da milletvekiyetleri içinde aktif li aday-adayı oldu. yer aldı. Hukuk fakül23 yıldır siyasi davatesinden 1991 yılında mezun larda ve halen pek çok siyaolduktan sonra Iğdır’da serbest si tutuklunun ve KCK İstanbul avukat olarak çalışmaya başla- ana davasında siyasi tutsakladı. Bu dönemde HEP üyeliği ve rın avukatlığını yapmıştır. DTK DEP Iğdır kurucu il başkanlığı (Demokratik Toplum Kongresi) yaptı. 1994 yerel seçimlerinde delegesi ve Merkezi Hukuk ve DEP (Demokrasi Partisi) Iğdır Statü komisyonu üyeliğini yapBelediye Başkan adayı oldu. 2 mıştır. HDP Iğdır milletvekiliği Mart TBMM darbesinde millet- görevini üstlenmektedir. 16 YORUM 2016 27 Ocak Çarşamba Aklı silahlara hapsettiniz. Halk ne istiyor diye soranınız yok! RECEP YILMAZ Sen başıma belasın Bir gün sana sevgilim dedim, Amed’im, Eşim dedi, peki cano ben neyim? Bir gün, sana şiir yazayım istedim, Oğlum dedi, içinde ben olayım. Bir gün dedim, seni anlatayım, Dostlar dedi, ya biz neyiz abecim? B ütün partiler haddini bilmelidir. Bu insanlar, bu ülke, bu olan bitenleri hakketmiyor. Bunca sorun varken birbirinizle dalaşmak yok. Öncelik çözüm olmalıdır. İnsanlar sizin kavganızı, dalaşmanızı seyretmek için sizi seçmedi. Sorunları çözmek, sorunları çözecek insan odaklı yasalar yapmak için sizleri meclise getirdi. Yüzyıldır tutturduğunuz; İslamcı, milliyetçi, ulusalcı politikalarınız maya tutmuyor. Ne kadarda uğraşsanız yoğurt olmuyor. Israr etmeniz, ülkeyi sürekli kaos içinde tutuyor. Hala bunun farkına varmadınız mı? Herbirinizin bugüne kadar ısrarla savunduğu ve bir türlü maya tutmayan ideolojileriniz yüzünden, ülkede kan durmuyor, insanlar ölüyor, analar ağlıyor. Bu halaylarla ülke insanı oyun oynamak istemiyor. Bu nedenle de çözüm bir türlü olmuyor, gelmiyor. Yani sorunlar çözülmek yerine annelere anlatılan kederler gibi; iki sayının birbiriyle çarpımı gibi büyüdükçe büyüyor. Boşuna dememişler; demokraside partiler gereklidir, ancak bugün olduğu gibi demokrasiyi dikta rejimine çeviren de partilerdir. Şart mı böyle bir partinin aynısı olmak? AKP varsa din yoksa din, estirilen terör de cabası, CHP varsa ulusalcılık yoksa ulusalcılık, diğer olan-bitenden bana ne, MHP varsa Türk milliyetçiliği yoksa Türk milliyetçiliği, aslı da yok ya, HDP varsa Kürt yoksa Kürt dememe- sadece vicdan empati ve sevgi lazım. li, ya da yaratılan bu algının tarafı olmaAklı silahlara hapsettiniz. Halk ne istidığını tüm Türkiye’ye izah etmek gibi bir yor diye soranınız yok. misyonu yüklenmelidir. Siz böyle yaparsanız bu ülkenin insanVarsa insan yoksa insan demeli, tüm ları; bu koşullarda nasıl ümitvar olabilir partiler.. Bu düsturla yola çıkmalıdırlar. ki… Kendi yurdumuzda göçmen olduk, Bir Kürt atasözü var; “Her kör topakendi kentimizde sığınmacı durumuna lını arar” misali hep kendinize ve kendisoktunuz bizi diyor Kürtler. Hala niz gibilere yonttunuz. Kendiniz farkında değil misiniz? gibileri aradınız. Dediğim dedik diyeKalmadı beyler kalİnsanlar rek yüz yıldır bir yere madı 21. yüzyılda istesizin kavganızı, varamadınız. diğiniz insan tipi, yadalaşmanızı seyretmek Bir yere varamadılakaların dışında kaliçin sizi seçmedi. Sorunları madı. ğınız gibi bir de; çözmek, sorunları çözecek 1.Mezhepsel terör, Türkiye’nin öte2.İdeolojik terör, den beri sürdürdüğü insan odaklı yasalar 3.Din eksenli teyanlış Kürt Politikası yapmak için sizleri rör örgütlerini Türkiyüzünden Türkiye çok meclise getirdi ye’nin başına bela ettiniz. şey kaybetti. Kaybetmeye Şimdi de nasıl kurtulacadevam ediyor. (Daha sonraki ğınızı kara kara düşünür oldunuz. yazılarımda genişçe değineceğim.) Avrupa’da hükümetlerin, partilerin Herkes bacaklarının arasından bakaarka bahçesi yoktur. rak hayal ettiği dünyayı gömeye çalışıyor. Arka bahçelerinde gizledikleri yoktur. Aslında bir şeyler gördüğünü sanıyor. Arka bahçelerindekini, iktidara geleGerçek; gördüklerinizi sandığınız şeyrek ön bahçeye çıkarmak gibi bir çalış- ler değil. maları, amaçları yoktur. Yakın bütün kimliklerinizi, dünyaya Arka bahçelerinde dikili, iktidara gel- artık bir de insan olarak bakın… dikten sonra gün yüzüne çıkaracak zakİnanıyorum yaptıklarınızdan utanakum çiçekleri yoktur. caksınız. Biriniz değil hepiniz beyler, heSizde böyle mi?.. piniz. Ve hala anlamadınız; Dostça kalın… Savaş pahalı bir iş. Top, tüfek, uçak lazım. Kin lazım nefret lazım… En önem- “DİYARBEKİR 5 NOLU CEZAElisi de uğruna feda edilecek gencecik, gü- Vİ, MÜZEYE DÖNÜŞTÜRÜLSÜN.” nahsız insanlar lazım… “SURİÇİ; DÜNYANIN EN BÜYÜK Barış öyle mi? Barış ucuz. Barış için, AÇIK HAVA MÜZESİ OLSUN.” Dicle’den su içeyim dedim, kurban, Hamurabat kızdı, vallahi bana. Anlatayım, güzelliğini éle Çocuklarım dedi, oli mi baba bele? Şaşırdım, ne yazayım can Amid’im. Kızım sensin, oğlum sensin, eşim sen. Sen Dicle’sin, Kırklar Dağı, Ben u sen, Gavur Mahallesi, Melik Ahmet’sin. Sen Xançepeksin, sen sevdamsın Amid’im. Sen; Direkxana ve sen énzelesin. Sen Keçi Burcu, Hevsel Baxçası’sın. Sen yazgımsın, sen sevdamsın Amid’im. Mardin Kapı, Saray Kapı, Dağ Kapı; Tarih sensin, coğrafya sen, aşk sensin. Sen sevdamsın yazacağım billahi. Sen öyküsün, sen romansın, dillerde. Sen Celal Bey, Ahmed Arif, Kaya’sın, Laf aramızda kalsın; Mehmet sensin, Amedim. Sen varsın ya sen, Sen başıma belasın… Ağ bir bılsen, Allahıma élesın. HABER 17 2016 27 Ocak Çarşamba Üsküdar Meydanı'nda müze devre dışı Ü sküdar Meydanı›nda Marmaray İstasyonu inşası sırasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından yapılan kazılarda çok sayıda eser ve mimari yapı bulunmuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesince yürütülen Üsküdar Meydan Düzenleme Projesi›nde Arkeoloji müzesi devre dışı bırakıldı. 6 Numaralı Koruma Kurulu bir karar vererek, SİT alanında müzeyi dışlayan kararında ‘’Kültür varlıklarına zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi için gerekli hassasiyetin gösterilmesine’’ tavsiyesinde bulundu. Koruma Kurulu Başkanı Doç. Dr. Elif Örnek Özden karşı oy kullandığı karar ile kültür varlıkları müteahhittin insafına bırakıldı. Antik kentin izleri bulundu 2005 yılında Marmaray istasyon inşası sırasında Üsküdar meydanında yapılan kazılarda Khrysopolis antik kentine ait olduğu düşünülen liman kalıntıları, Geç Roma ve Bizans dönemine ait olduğu sanılan apsisli kilise yapısı ve altında 20’den fazla gömülü iskelet bulunmuştu. Gerekli koruma önlemleri alındıktan sonra üstü kapatılan kazı alanının meydanın çevresinde devam ettiği biliniyordu. O dönemde kazıların devam etmesi istenmişse de bu reddedilmişti. Meydanın altı üstüne getirilecek Üsküdar Meydan Düzenleme Projesi İBB Alt Yapı Projeler Müdürlüğü’nce sürdürülüyor. Üsküdar Evlendirme Dairesi önünden başlayarak, vapur iskelesine kadar uzanan alanda uygulama yapılacak. Proje ile Üsküdar Mey- danı şu anki halinden 3 kat daha genişleyecek. Otopark kapasitesi artıracak ve yer altına otopark inşa edilecek. Şu anki belediye binası yıkılacak ve yer altı otoparkı yapılacak. Güneyde Ahmediye Meydanı ile başlayan yaya aksı, Hakimiyeti Milliye Caddesi ile meydana açılacak. Ayrıca Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı ve Kara Davut Cami önünde iki farklı aktivite alanı oluşturulacak. Marmaray Projesi’ne ait yaya çıkışları; yer altı meydanı ve meydan bera- ber düşünülerek yeniden düzenlenecek. Bu kapsamda meydanda farklı yönlerde yaya sirkülasyonu sağlayan 7 farklı çıkış yer alacak. Üsküdar Meydanı’nda, Harem yönünden gelen taşıt yolu ile ulaşılan yer altı katlı otoparkı bulunacak. Günübirlik ticaret alanları, performans alanları vb. fonksiyonlara sahip olacak şekilde tasarlanan yer altı meydanı; istasyon yapısına kuzey ve güney yönlerden bağlanacak şekilde oluşturulacak. Ümraniye'de doğalgaz zehirlenmesi Ü mraniye’de 2 kişi yaktıkları doğalgaz sobasının dumanı tahliye etmemesi üzerine karbonmonoksit gazından zehirlendi. Eve gelen arkadaşları bir kişinin cesediyle karşılaştı. Evdeki diğer kişi hastanede tedavi altına alındı. Ancak hastaneye kaldırılan kişi de yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. İstanbul Madeni Eşya Sanatkarları Sanayi Sitesi›nde (İMES) kaportacı olarak çalışan Özhan Şimşir, Esenşehir Mahallesi Fisun Sokak 27 numaradaki tek katlı eve 4 ay önce taşındı. Sakarya›da yaşayan arkadaşı Okan Altıntaş İstanbul›a gelerek Şimşir›in evinde yaşamaya başladı. Aynı evi paylaşan 2 arkadaş perşembe akşamı doğalgaz sobasını yakarak ayrı odalarda uykuya daldı. Sabah oldu- ğunda iş başı yapması gereken Özhan Şimşir, işe gitmeyince patronu ve arkadaşları evine geldi. Kapının açılmaması üzerine polis, sağlık ekipleri ve komşularına haber verildi. Kapıyı açıp içeri giren polis ekipleri sobanın bulunduğu odada yatan Şimşir’i yerde hareketsiz vaziyette buldu. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Şimşir’in hayatını kaybettiğini belirlerken diğer odada Okan Altıntaş ise ambulans ile Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak hastaneye kaldırılan Okan Altıntaş yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Bacasız doğalgaz sobasının dumanı atması için penceredeki ızganının yetersiz geldiği belirlendi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. Kadıköy’de kuyumcu soygunu K adıköy Şemsettin Günaltay Caddesi’ndeki bir apartmanın alt katında bulunan kuyumcu dükkanı duvarı delen kişiler tarafından soyuldu. 5 ay önce kentsel dönüşüme giren binadaki tüm daireler 1 ay önce boşaltıldı. Gece saatlerinde zemin katta bulunan bir daireye arka balkondan giren soyguncular, dairenin mutfağının duvarını delerek arka bölümden kuyumcu dükkanına girdi. Delikten içeri girerek, önce alarmı daha sonrada kameraların bağlı olduğu kayıt cihazını ve monitörü söktüler. Altınları da alan soyguncular hızla uzaklaştı. İşyeri sahibi, soygunu sabah dükkana geldiğinde farketti. Olay yerine gelen polisler ve olay yeri inceleme ekipleri kuyumcuda incelemeler yaptı. Dükkân sahibinin kardeşi Yavuz Çoban zararın yaklaşık 550 bin TL olduğunu kaydetti. 18 HABER 2016 27 Ocak Çarşamba Akademisyenlere Nobelli 30 bilim insanından destek B “ u suça partner olmayacağız” deklarasyonu sebebiyle hedefte olan akademisyenlere Nobel ödüllü bilim insanlarından da dayanak geldi. Beynelmilel Akademiler ve Bilim Toplulukları İnsan Hakları Ağı’nın akademisyenleri destekleyerek, hükümete ikazda yer aldığı bildiriye Nobel ödüllü 30 bilim adamı da imzasını attı. Biatam olarak’in haberine göre, Beynelmilel Akademiler ve Bilim Toplulukları İnsan Hakları Ağı›nın (The International Human Rights Network of Academies and Scholarly Societies) Ülkemiz hükümetini akademisyenlere dönük saldırılar dair uyardığı bildirisine dayanak veren Nobel ödüllü isimlerin sayısı 30›a erişti. Dünyanın belli başlı bütün bilimler akademilerinin üyesi olduğu Beynelmilel Akademiler ve Bilim Toplulukları İnsan Hakları Ağı bildirisinde “Meslektaşlarımıza karşı olarak Ülkemiz hükümeti tarafın- dan girişilen her çeşitli tehdidi, asılsız suçlamaları ve bu meslektaşlarımıza karşı şiddetin teşvik edilmesini kınıyoruz” diyor. Hükümetin Beynelmilel İnsan Hakları Beyannamesi alanında tanımlanan anlam özgürlüğünü yurttaşlara sağlamakla mükellef olduğunu belirten Beynelmilel Bilim Akademileri Birliği, hükümeti ve üniversite yöneticilerini de akademik özgürlükler dair uyarıyor. Dünya akademisyenlerinden de Ülkemiz bildirisi Açıklamada şu ifadelere yer alıyor: “Ülkemiz benzeri demokratik bir ülkede, vatandaşların , bilhassa de akademik görevlilerin, Ülkemiz anayasasına uyulmasını, ülkenin bütün vatandaşları için beşeri standartlara itina gösterilmesini ve kriz durumlarında sulhçu çözümlere öncelik verilmesini bizzat hükümetlerine gereken gördüklerinde hatırlatmaları, kesinlikle olarak bir vatandaşlık vazifesidir.” "Halkın Nabzı" her Cuma 20.00'de Gündemi sokakta, halkların ta kendisiyle konuşan program Bağdat Caddesi’nde tecavüz dehşeti İ stanbul’un en kalabalık bölgelerinden Bağdat Caddesi’nde tecavüz dehşeti yaşandı. Bıçaklı saldırgan, evine yürüyen 19 yaşındaki E.F.B.’yi bir binanın arka bahçesine sürükleyip tecavüz etti. Saldırgan bu sabah Pendik›teki evinde yakalandı. Zanlı Cengiz A. evli ve 2 çocuk babası çıktı. Evinde yapılan aramada tecavüz ettiği genç kızın cep telefonu bulundu. Adeta suç makinesi olan canavar ifadesinde «Şeytana uydum» dedi! Cinayet gibi trafik kazalarıyla gündemden düşmeyen Kadıköy Bağdat Caddesi şimdi de tecavüzcü dehşetine sahne oldu. İstanbul’un en kalabalık semtlerinden olan bölgede eli bıçaklı kimliği belirsiz saldırgan, üniversiteli genç kıza bir apartmanın arka bahçesinde tecavüz etti. Peşine takıldı Habertürk’ün haberine göre önceki gece yarısından sonra yaşanan olay iddiaya göre şöyle gelişti: Üniversite öğrencisi 19 yaşındaki E.F.B., cumartesi günü arkadaşlarıyla Kadıköy’de buluşup yemek yedi. Grup ilerleyen saatlere kadar birlikte zaman geçirdi. Gecenin sonunda ise E.F.B., Bostancı’daki evine gitmek için Kadıköy Rıhtım Caddesi’nden dolmuşa bindi. Sahilyolunda dolmuştan inip evine doğru yürümeye başlayan genç kızın peşine kimliği belirsiz bir kişi takıldı. Takip edildiğini fark eden ancak kaçacak yer bulamayan E.F.B. evinin sokağına girdiği sırada saldırgan harekete geçti. Bir elinde bıçak olan saldırgan diğer eliyle genç kızın ağzını kapattı ve sürükleyerek evinin yakınındaki bir apartmanın arka bahçesine götürdü. Ve burada bıçak tehdidiyle tecavüz etti. Tecavüzcü, genç kızın çantasındaki 65 TL ile cep telefonunu da aldı. Saldırgan kaçtı Saldırgan kaçarken, E.F.B. perişan halde evinin kapısını çaldı. Ailesi tarafından hemen karakola götürülen E.F.B., ifadesinin ardından Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Soruşturma başlatan savcılık, genç kızdan alınan sperm örneklerinin ‘Moleküler Genetik İnceleme’ye alınması talimatını verdi. İstanbul polisi de E.F.B.’nin tarifine göre esmer ve siyah kısa saçlı tecavüzcünün yakalanması için alarma geçti. Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturmada polis güvenlik kamera görüntülerini inceleyerek önce saldırganın eşkalini belirledi. Şüphelinin olaydan sonra koşarak olay yerinden uzaklaştığı daha sonra bir minibüse bindiğini tespit etti. Şüphelinin bindiği minibüs kamera görüntüleri kullanılarak Pendik’e kadar takip edildi. Minibüsten inen şüpheli evinin bulunduğu sokağa kadar kamera görüntüleri kullanılarak izlendi. Burada yapılan çalışma sonucu kimliği belirlenen şüpheli Cengiz A. dün sabah saatlerinde yapılan operasyonla gözaltına alındı. Adeta suç makinesi Gasp Büro Amirliğine getirilen şüpheli Cengiz A. (33) sorguya alındı. Daha önceden adam yaralama, uyuşturucu kullanmak, güveni kötüye kullanmak gibi suçlarından poliste 8 kez geliş kaydı bulunduğu öğrenilen Cengiz A.’nın evli ve iki çocuklu olduğu öğrenildi. Evinde yapılan aramada, tecavüz ettiği genç kızın telefonu ele geçirilen şüphelinin poliste yapılan sorgusunda suçunu itiraf ettiği ve “Şeytana uydum. Şimdi yaptığımdan çok pişmanım” dediği öğrenildi. Diğer olayları araştırılıyor Polis tarafından yapılan çalışmalarda Cengiz A.’dan kan ve DNA örneklerinin alındığı başka olaylardan alınan örneklerle karşılaştırılacağı öğrenildi. Şüpheli polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. 2016 27 Ocak Çarşamba YORUM 19 Özgürlük aşkına direnenler KEREM ÇİFTÇİ Z amanın harında yakılmış sözcüklerin küllerinden canlı ruha dönüşür hiçliğimiz, ağıtlarımızda çoğalır dilsiz melodinin vatansız notaları alıp götürür kıyamet diyarlarına mağrur bedenimizi. Dikey acı vicdanı ışık hızında deler-yaralar umudu kesintisiz kanatır bilen bilir, bitimsiz vedalarla vurur ustaca iç derinliğimizin gönül gözlerini, yüreğimizin aşk çeperini. Hislere yüklediğimiz anlamların yanılgısıdır belki de aşk gerilimli kimliklerin öfkesinden doğan. Oysa gözlerimizden akan her damla yaşın hakikatle sınanmış kolektif sahipleri vardır. Özgürlük fırtınasına yakalanmış deryalardan fısıltılar taşır besler özgür benliğimizi. Bizler kötülüğü tadarak-tanışarak bedelini tarifsiz acılarla ödedik-iz bıraktı kötülük ruhumuzun derinliklerinde ayılarak acıyla soluklandık hislerin sezgiselliğinde arınarak kendi çölümüzün vahası oluverdik. Kul-biat kültürüne inat özgürlük isyanıyla aykırı melodiler haykırdık, sahte tanrıların fermanlarını aykırısı özgür ruhlar melodilerimizle yaktık. Yaşarken irademiz dışında mezarla- yaşlandırmayan, diri tutan, cazip çora kefensiz konulduk, mezarlar ki rü- cuksu deli kılan. Kendi terimizden yalarımızın ömür çilekeş haneleridir emeğin umudunu yaratıyoruz, kanızoraki sığıntı sakinlerinin sessizliğinde, mızla hakikatin abdestini alıyoruz zabiz ise özgürlük düşümüzle ebediyen manın koynunda. var oluruz, düşümüz bizi zamansız aşAşk fedaisi olmak yaşamda anlam kın ayrıcalığında saklar ve taşır derinliğinde delice yüzmektir assonsuzluğa. lında, gözyaşları ile konuşHiçliğe varlık bahşetmak, acılarla doymak, mek büyük bedeller mazlum ölümleri böHakikatın ezeli ve ister, kendinden vazlüşerek zulmün ağırebedi ruhudur özgürlük geçişler gerektirir, lığını yüreklerde tadanlar bilir duy- her insan kendini bu canlı- tartmaktır fütursuzgusal keder kadar ölümsüz zamana taşırıp ca. yaralayıcı bir bıçak Bırak seni yaşam bu ruhta anlamlı kılmak keskinliği yoktur. eylemin tanımlasın, ister Hayat anladığını yadeğerini ortaya koyşaman ve deneyimledisun gözler yanılgılı vicğini zihninin hatırlaması dan kırığı terazi dengesindeğil midir? Aslında insanın de tartar ağırlığını hafifliğinkendisini özü ile ifade etme mücadele- de. Sen aslında gözyaşların ve yüreğin sidir özgürlük. arasındaki mesafesin yinede. Hakikatın ezeli ve ebedi ruhudur Sezgisel bilgeliğin ilkesidir anlam, özgürlük her insan kendini bu canlı-ö- farkıdanlığın gizemini histe arındırlümsüz zamana taşırıp bu ruhta an- maktır. Anlam olmak sevgide çoğallamlı kılmak ister. İlkeli yaşam ve öz- maktır. gür fikir tohumları zamanın ruhunda Aldanma ve aldatma yoktur Dağ taşınır çağlara. Ermişinin yol arkadaşlığında, arınmış Özgürlük inancı ve arayışıdır bizi anlam sessizliğinin dostluğundan do- ğurur hakikati. Kendini tanıma eyleminde hakikatle çoğalır aşka ait olan yönlerin ne de olsa eliminasyon parkuru hakikat basamaklarından oluşur, sakın temizi kirle arındırmaya kalkışma kirletirsin-kirlenirsin. Bilinçli tercihlerin dinginliği öz taşır volkanik lavlara durmaksızın, ustalar bilir aşk yarasında derman içseldir, coşkulu yıkımların artığıdır umut iradeleşerek yeniyi yaratır. Göz ucuyla aşka yan bakılmaz, iki gözüm şaşı kılar kem gözleri gözün çok ötesinden bakar aşk, sakladığın onun eseridir ne de olsa son kertede. Cehalet modası işte biz güzeli çirkinle tanıttık, tüm duyulara açamadık hakikatimizi, eksik kaldık. Kibir zibidisi perdeledi anlamlı hissimizi, kendi gölgelerimiz düşlerimizi çaldılar. Aşk ise zaman ve mekan ötesi hiçlikte varlıktır, tanımsızlığın tanımıdır, barikat zamanların düş çocuklarının gülüşleridir AŞK. “Ütopyalar ya da idealist görüşler özgürlük dönemine girdikten sonra hakikat olurlar” A.Gramsci 20 SPOR TOPRAK SAHA Fırat Coşkun (Kartalspor’un halet-i ruhiyesi) Merhaba futbolseverler bu hafta yazıma Kartalspor’a yer vermek istiyorum. Bordo-beyazlı ekip bu hafta deplasmanda Ankara Demirspor ile karşı karşıya geldi ama maalesef kötü bir sonuçla sahadan puansız ayrıldı. Kartalspor taraftarları bu sezon takımlarını bu deplasmanda da diğer maçlarda olduğu gibi yanlız bırakmadılar. Hatırlayacağınız üzere iki hafta önce taraftarlar kulüplerine destek için bir bildiri yayınlamışlardı ve her daim takımlarının arkasında olacaklarını deklare etmişlerdi. Kartalspor zor günler geçiriyor ama biz bir müjde verelim hatta dört müjde verelim. Kartalspor dört futbolcuyu renklerine bağladı bu hafta. Ligin en çok golünü yiyen takım olan Kartalspor’a savunmayı güçlendirmek adına Cem Tosun ve Caner Öztel’i kadrosuna kattı. Kalede de büyük sorun yaşayan Kartal ekibi Gümüşhanespor’dan Fırat Çakmak’ı 1 numarasına transfer etti. Son olarak ortasahaya Fenerbahçe’nin futbolcusu olan genç ortasaha oyuncusu Erdi Can Şehit takviye edildi. Ancak şu hususu belirtmekte yarar var; bütün transferler sezon sonuna kadar kiralık olarak transfer edildi. Yani asıl amaç bu seneyi kurtarabilmek. Öte yandan Kartal ekibinin transferlere devam edeceği fısıltıları kulağımıza geliyor. Ne diyelim, Kartal ekibi için hayırlı olsun yeni transferler. Umarız sezonu en iyi yerde tamamlarlar, sonuçta bizim yakanın takımı, eee biz de halkın gazetesi olduğumuz için semt takımlarına desteğimize devam edeceğiz. Her gününüz kazanmakla geçsin, haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın. 2016 27 Ocak Çarşamba Maltepespor puansız döndü 1-2 T ürkiye 3. Lig temsilcisi Maltepespor ligin 21. haftasında deplasmanda oynadığı Tire 1922 maçını 2-1 kaybetti ve evine puansız döndü. Karşılaşmanın 16. dakikasında İlhan’ın ayağından yediği golle mağlup durumu düşen yeşil-kırmızılılar Volkan ile beraberliği yakalasa da 76. dakikada Mert’ii golü Tire 1922’nin galibiyetini ilan etti; 2-1. Tire 1922: 2 - Maltepespor: 1 Stat: Tire 4 Eylül Hakemler: Halil Sayın, Cemal Alpay, Mürvet Yavuztürk Tire 1922 : Erhan , Ahmet Köseoğlu, Hüseyin (Dk.66 Çağlar ), Umut , Fethi , İlhan (Dk.90 Güner ), Samet , Feyyaz , Yusuf (Dk.69 Alparslan ), Ozan , Mert Maltepespor: Engin , Resul , Uğur , Emrah , Serhat , Ahmet Gökhan Güney, Muzaffer , Samet , Ahmet Teker (Dk.46 Tugay ), Volkan , Anıl (Dk.72 Oğuzhan ) Goller: Dk.17 İlhan, Dk.76 Mert (Tire 1922 ) - Dk.47 Volkan (Maltepespor) Sarı Kartlar: Dk.19 İlhan, Dk.45 Samet, Dk.49 Ahmet Köseoğlu, Dk.60 Hüseyin, Dk.90 Feyyaz (Tire 1922 ) - Dk.38 Ahmet Teker, Dk.74 Volkan, Dk.80 Muzaffer (Maltepespor) Kırmızı Kart: Dk.90 Uğur (Maltepespor) A. Üsküdar tutunuyor T ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta sahasında Bugsaşspor’u konuk eden A. Üsküdar karşılaşmayı 2-0 kazanarak ligdeki ikinci galibiyetini aldı. Beylerbeyi 75. Yıl stadında oynanan karşılaşmada A.Üsküdar’a galibiyeti getiren golleri 37. dakikada Fatih ve 79. dakikada Samet kaydetti. Yeş i l - b ey a z l ı l a r bu galibiyetle puanını 12’ye yükselti ve ligde kalma umutlarını sürdürdü. A. Üsküdar: 2 - Bugsaşspor: 0 Stat: Beylerbeyi 75. Yıl 2-0 Hakemler: Bilal Köseoğlu, Gökhan Yumlu, Emre Aslan A. Üsküdar : Salih, Erbay, Samet, Fatih, İsmail, Murat, Hüseyin, Nurettin, Kayhan (Dk.58 Cenk), Seyit Ali (Dk.83 Erim), Recep Berk (Dk.89 Emre) Bugsaşspor: Oğuz, Mehmet, Rahmi Muhammet, Tolgahan (Dk.87 Hasan), Yaşar, Ahmet Baykal, Arif, Ferdi (Dk.46 İsmail), Cebrail, Yusuf Emre (Dk.46 Mustafa), Doğan Goller: Dk.37 Fatih, Dk.79 Samet (A. Üsküdar ) Sarı Kartlar: Dk.74 İsmail, Dk.79 Seyit Ali (A. Üsküdar) SPOR 21 2016 27 Ocak Çarşamba Kartalspor ağır yaralı T 1-2 ürkiye 2.Lig’in 19. haftasında deplasmanda Ankara Demirspor’la karşılaşan Kartalspor oynadığı karşılaşmada 2-1 skorla mağlup ayrıldı. Mücadelenin 7. dakikasında Yasin’in golüyle öne geçmesine rağmen bu skoru koruyamayan Kartal temsilcisi kalesinde gördüğü iki golle sahadan puansız ayrıldı. Ankara Demirspor: 2 Kartalspor: 1 Stat: TCDD Ankara Demirspor Hakemler: Levent Aktan, Cemalettin Gündoğdular, Serdar Mersinli Ankara Demirspor: Gökhan, Tarık, Volkan, Saffet, Osman, Burak (Dk.90+2 Bilal), Kazım, Necati (Dk.59 Yunus), Serkan, Çağrı, Salih (Dk.86 Salih) Kartalspor: Fırat, Kadir, Emrah Başkent fatihi Ümraniyespor Taysı, Mehmet, Anıl, Emrah Kaya (Dk.66 Caner), Uğur, Ali, Yağız (Dk.71 Cem), Yasin, Savaş (Dk.40 Emrah Kol) Goller: Dk.35 Burak, Dk.85 Saffet (Ankara Demirspor) - Dk.7 Yasin (Kartalspor) Sarı kartlar: Dk.72 Kazım, Dk.90+2 Çağrı (Ankara Demirspor) - Dk.37 Ali (Kartalspor) Pendikspor evinde kayıp T ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Pendikspor kendi sahasında Sarıyerspor’a 1-0 mağlup oldu. Sarıyerspor galibiyet golünü 15. dakikada Cihan Yeşilırmak’ın ayağından buldu. Maçta skoru değiştirecek başka gol olmayınca kırmızı-beyazlı ekip kendi evinde sahadan puansız ayrıldı. Pendikspor: 0 - Sarıyer: 1 Stat: Pendik Hakemler: Serdar Akkoçoğlu, Ali Balasatar, Mehmet Ali Akkor Pendikspor: Mehmet, 0-1 Alişan (Dk.78 Samet), Hakan, Hayrullah, Umut, Samed, Oğuz Yılmaz, Kadir (Dk.46 Okan), Ramiz, Oktay (Dk.46 Emrah), Fatih Cerlek Sarıyer: Oğuz Dağlaroğlu, Serkan Yalçın, Mustafa Soytaş, Mustafa Tahir Babaoğlu, Berkay, Cihan (Dk.87 Bartu), Cemre (Dk.53 Barış), Fırat, Sabutay Alper, Eray, Serkan Çalık (Dk.70 Ergün) Goller: Dk.16 Cihan (Sarıyer) Sarı Kartlar: Dk.30 Alişan, Dk. 56 Umut (Pendikspor) - Dk. 64 Mustafa Soytaş (Sarıyer) T ürkiye 2. Lig Beya Grup’ta mücadele eden Ümraniyespor bu hafta deplasmanda ligin güçlü ekiplerinden Hacettepespor’u 1-0 yendi ve 6 puanlık karşılaşmanın galip tarafı oldu. İlk yarıda iki takımda karşılıklı kaleleri yoklarken dengeyi değiştiren gol 41. dakikada Eser’in ayağından Ümraniyespor’dan geldi. İkinci yarıda da skoru korumasını bilen Ümraniye ekibi sahadan zaferle ayrılarak bir rakibini daha ekarte etti; 1-0. 1-0 Hacettepe: 0 - Ümraniyespor: 1 Stat: Cebeci İnönü Hakemler: Şeref Taştan, Yakup Yılmaz, Abdulkadir Döner Hacettepe: Taha, Batuhan, Eren, Turgut, Gökhan, Mahmut, Soner (Dk.65 Serkan) , Alaattin, Burak (Dk.55 Murat), Recep (Dk.75 Cenk), Atabey Ümraniyespor: Burak Öğür, Oğuz, Mustafa, Erol, Mücahit, İbrahim, Ziya, Bahadır (Dk.90 Bulut), İlhan (Dk.86 Mehmet), Eser (Dk.75 Samet), Eren Açıkgöz Goller: Dk.41 Eser (Ümraniyespor) Sarı Kartlar: Dk.63 Soner (Hacettepe) - Dk.50 İlhan, Dk.63 Eren (Ümraniyespor) 22 YORUM 2016 27 Ocak Çarşamba Sevilene gider tüm yollar MUSTAFA İŞİTMEZ B elki de bu kadar çabuk âşık olmam ve derinden etkilenmemin sebebi buydu; güvensizlik duygusunun bir tür geri tepmesi olayıydı yaşadığım. Arka planda, otuzlu yaşlara erişmenin getirdiği dehşetli korku, daha yakınlarda yaşanan o uzun, kısır, garip ilişki, özgüvenimin son kıpırtılarını bile izleyip öldüren, bitiren o ne olduğu belirsiz macera vardı. Belki de bu nedenle kendimi Aytül’e, hakkında hiçbir şey bilmeden böylesine tamamen kaptırıp gitmiştim: Artık temkinli davranmaktan bıkmış, her şeyden kuşkulanmaktan sıkılmıştım ve tekrar yaşamaya hazırdım. Stendhal’in sunduğu modelin beğendiğim tarafı, durumun olanca mantıksızlığını ortaya koymakla birlikte koşulların yarattığı bu tutkunun aslında tamamen gerçek ve samimi bir duygu olabileceğini de kabul eder görünmesiydi; hakikaten de onca uzun zamandır hazırlanmakta, olduğu için çok daha güçlü bir tutku olması mümkündür, yavaştan mayalanıp köpüren, coşan bir fırtına gibi. Acaba aşk, insan yaşlıyken mi, gençken mi daha güçlüdür? Bu konudaki görüşlerin çok farklı olduğunu biliyorum. Tanınmış bir profesör olan eski bir hocamın, gençlik aşklarının hormonları yönlendirdiği bir denemeden başka bir şey olmadıklarını söyleyerek küçümsediğini anımsıyorum. Ancak hayatın daha ileri aşamalarında aşkın anlamının açıklığa kavuştuğunu düşünüyordu. Ona göre insana en çok acı veren aşk, ilk aşk değil son aşktı, çünkü ileri yaşlarda insanın yitirebileceği şeyler ister istemez çok daha fazladır. Yaşlılıkta âşık olduğunuz zaman genellikle daha önceki yaşantınıza, saygınlığınıza, şöhretinize, ailenize ihanet edersiniz; hayatta kalma hakkınız olduğunu kanıtlamak için yaptığınız bu umutsuz atılımla her şeyi tehlikeye atmaktır bu aşk. İçinizdeki hayat ışığının sönmesine karşı çıkmanın en son ve en iyi yolu olan yaşlılık aşkının, tam da bu nedenle, düş kırıklıkları yaşanmaya başlandıkça, o denli yıkıcı bir etki yapması ka- çınılmazdır, eğer sonucu düş kırıklığı olursa tabii. Stendhal, bu konudaki görüşlerini On Love adlı eserinin sekizinci bölümünde açıklar. Bir hanım arkadaşının fikirlerinden bahseder, söz konusu kadın gençlik aşkının daha güçlü olması gerektiğini, çünkü bu aşkın çok tutkulu, masum ve erişkinlerin kuşkucu tavrından dolayı yozlaşmamış olduğunu ileri sürer. Yazar ise tam tersini düşünmektedir, daha ileri yaşlarda güvensizliğin romantizmi geliştiren bir tür engelleme görevi yapacağını savunur. Kadı- nın ruhunun en büyük tehlikeler arasında hareket ettiği korkunç ateşten gömleğinden sıyrılıp hayatta kalabilen kristaller, ayrıcalıkları sadece mutluluk ve neşe olan on altı yaşında bir tazenin kristallerine nazaran bin kat daha parlak ve dayanıklı olacaktır. Bu nedenle geç yaşanan aşkı biraz daha az eğlenceli ama çok daha ateşli ve tutkuludur. Pek eskilerde kalmış olan gençliğimin aşklarına kıyasla Aytül’e çok daha ateşli duygular besleyip beslemediğimi bilemiyordum ama tehlikeye attığım şeylerin çok daha fazla olduğunun farkındaydım kesinlikle. Bütün diğer otuzlu yaşlarını yaşayan insanlarda olduğu gibi ben de aslında âşık olma yeteneğimi kaybettiğimi sanıyor, endişeleniyordum; bu nedenle Aytül’e böylesine güçlü bir tepki verdiğimde, yani tüm rasyonel düşünceyi, ince hesapları aşan büyüklükte bir tutkuya kapıldığımda bunun hayattaki son şansım olabileceğim düşünüyordum. Bilmem söylemeye gerek var mı, Aytül’e bütün bunları anlatmaya çalışmama bir yararı olmayacağını kabul etmiştim zaten. Böyle bir şeyi e-mail’le anlatmanın imkânsız olduğunu, buna kalkışırsam ya deli ya da yalancı bir insan gibi görüneceğimi biliyordum. Ben de tamamen kabuğuma çekildim, pasifleştim, orta yaşlı William Hazlitt’in Liber Amoris adlı eserindeki sözlerine sığındım . Yazar bir vakitler delicesine tutulduğu ev sahibinin ergenlik çağındaki kızı ile ilgili olarak şöyle der “Bu gerilim durumu, tutmak için tüm gücünüzü harcayıp bitirdiğiniz tek bir ipliğin ucunda havada sallanmaya benzer, bu iplik de koparsa, dünyada güvenebilecek hiçbir şeyiniz kalmayacaktır.” HABER 23 2016 27 Ocak Çarşamba İki ton elektronik M atık toplayan okula bilgisayar altepe Belediyesi, ilçedeki okullara yönelik olarak başlattığı kampanya kapsamında iki ton elektrikli ya da elektronik atık toplayan okula, bilgisayar ve yazıcı hediye edecek. Maltepe Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından, çevreyi korumak ve okullara destek olmak amacıyla, yeni bir kampanya başlatıldı. Kampanya kapsamında iki ton elektrikli ya da elektronik atık toplayan okula, bilgisayar ve yazıcı hediye edilecek. “Elektronik atık çöp değildir” ve “Geleceğimizi geri kazanalım” sloganlarıyla başlatılan kampanya çerçevesinde, çamaşır makinesi, buzdolabı, televizyon ve bilgisayar gibi büyük ebatlı elektronik atıklar adreslerden toplanacak ya da Bağdat Caddesi üzerinde bulu- nan Geri Dönüşüm Merkezi’ne teslim edilebilecek. Küçük ebatlı atıklar da, belediye ana hizmet binasındaki Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından teslim alınacak. 31 Mayıs’a kadar devam edecek kampanyayla ilgili ayrıntılı bilgilere, Alo Geri Dönüşüm Hattı-399 69 88 veya cevrekoruma@maltepe.bel.tr adresine mail atarak ulaşılabilecek. Kartal Belediyesi’nden engelli istihdamına destek K artal Belediyesi’nin Kartal Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle başlattığı Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursları devam ediyor. Kartal Belediyesi engelli istihdamına yönelik desteklerine devam ediyor. Kartal Belediyesi Sosyal Yardım İşler Müdürlüğü Engelliler Danışma ve Koordinasyon Şefliği’nden verilen bilgiye göre; Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca, 2014 Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı öncesinde düzenlenen hazırlık kursu sayesinde 5 engelli vatandaş, çeşitli kurumlarda devlet memuru olarak istihdam edildi. Engelli devlet memurundan başkan Altınok Öz’e teşekkür Geçtiğimiz dönem Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursuna devam ederek sınavı kazanan ve devlet memuru olan Armağan Umut Alkan, kurs eğitmenlerini ziyaret etti. Alkan, “Ben, devlet memurluğuna girdiysem, kazandıy- sam bu, hocalarım ve bizden desteklerini esirgemeyen Kartal Belediye Başkanım Op. Dr. Altınok Öz’e teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. “Amacımız, engelli vatandaşlarımızı sınava en iyi şekilde hazırlamak” Kartal Belediyesi’nin Kartal Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle yürüttüğü Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursu eğitmenleri, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’ün, ‘Kartal’a Engel Yok’ diyerek gerçekleştirdiği birçok projeyle ve engellilere verdiği destekle Kartal’da engellerin olmadığını bir kez daha gösterdiğini belirttiler.