MEDİNE ZİYARET YERLERİ
Transkript
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
MEKKE ve MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEKKE ZİYARET YERLERİ 1) PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU EV 2) MEKKE KABRİSTANI (CENNETÜ’L-MUALLA) 3) HİRA-NUR DAĞI 4) SEVR MAĞARASI 5) CİN MESCİDİ 6) CEBEL-İ EBİ KUBEYS MEDİNE ZİYARET YERLERİ 1) KUBA MESCİDİ 2) CUMA MESCİDİ 3) İKİ KIBLELİ MESCİD 4) YEDİ MESCİDLER 5) UHUD ŞEHİDLERİ 6) CENNETÜ’L BAKİ KABRİSTANI MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/107-108). MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Hicret esnâsında binâ ettiği ve içinde ashabıyla birlikte namaz kıldığı, İslâm'da inşa edilmiş ilk mescid. Mekke'den Medine'ye hicret eden ilk muhâcirler Kubâ'ya vardıklarında orada Amr b. Avfoğullarının hurma kurutma yerini tesviye ederek, namaz kılmaya başladılar. İçlerinde Hz. Ömer (r.a.)'in de bulunduğu bu ilk muhacirlere en güzel Kur'an okuyanları olan Ebû Huzeyfe'nin azadlısı Sâlim imamlık yapıyordu Hz. Peygamber, Kubâ'ya Rebîulevvel ayının ortalarında bir Pazartesi günü ulaştı. Orada, Amr b. Avfoğullarının yurdunda onların himâyesinde bulunan Külsüm b. Hidm'in evinde 10/14 gün misâfir oldu. Hz. Peygamber (s.a.s), ilk muhacirlerin namaz kıldığı Külsüm b. Hidm'in hurma harmanındaki sahayı genişleterek Kubâ Mescidi'ni bina etti. Mescid kare şeklindeydi ve ebadları (yaklaşık 32X32 m) idi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Kubâ Mescidi Hz. Peygamber (s.a.s)'in, düzenli olarak Cumartesi günleri, zaman zaman da Pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirdiği bir mesciddi. Oraya bazen binekli olarak bazen yaya gider ve namaz kılardı. Bir hadîs-i şeriflerinde bunu Müslümanlara da tavsiye ederek şöyle buyururlar: "Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ Mescidine gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır" Hz. Ömer (r.a.) halifeliğinde pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyaret eder, Kubâ çok uzak bir yerde olsaydı devesini oraya ulaşmak için yine süreceğini ifade ederdi. Mescid-i Kuba 1985'te Kral Fehd döneminde tamamen yıkılıp kısa bir sürede yeni bir planla tekrar inşa edildi. Mescidin sahası eskisine göre beş kat genişletildi ve 10,000'den fazla insanın aynı anda ibadet edebileceği şekilde büyÜtüldü. Kuba Mescidi MEDİNE ZİYARET YERLERİ MESCİD-İ DIRAR Amr b. Avfoğullarını kıskanan Ganem b. Avflar Hz. Peygamber (s.a.s)'in Tebük seferi sırasında, Kubâ'da bir mescid daha yaptılar. Ancak amaçları müslümanların arasını açmak, cemaati bölmek ve Hz. Peygamber'e bir tuzak hazırlamaktı. Liderleri olan Ebû Âmir er-Rahip, Bizans'tan yardım istemeye gitmişti. Tebük Seferi dönüşünde Zû Evan denilen mevkide konaklayan Allah Rasûlünün yanına gelerek yaptıkları mescidde namaz kılmaya davet ettiler. Hz. Peygamber (s.a.s), dâvete icabet etmeye hazırlanırken Allah tarafından uyarıldı ve bundan vazgeçti: "Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü'minlerin arasını açmak ve önceden Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir mescid yapanlar da var. "İyilikten başka bir niyetimiz yoktu " diye de yemin edecekler. Halbuki Allah onların yalan söylediklerine şâhitlik eder. Orada asla namaza durma. Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/107-108). MEDİNE ZİYARET YERLERİ MESCİD-İ DIRAR Münafıklar, 9/630 senesinde Medine'de Sâlim b. Avf Oğullarının bölgesinde Kubâ Mescidi'ne yakın bir yerde sözde bir mescit inşa ettiler. Peygamberimizin inşasında bizzat çalıştığı İslam'ın ilk Mescidi Kuba Mescidi; Peygamberimizin bizzat yakılıp-yıkılması emrini verdiği ilk ve son mescid Mescid-i Dırar. HER İKİ MESCİD KUBA'da ve yanyanaydı. İkisi de aynı şekilde taştan topraktandı ve adı da mescid idi. Fark fonksiyonuydu. Münafıklarca Medine'de inşa edilen mescit. Müslümanlara zarar verme amacıyla yapıldığı için Kur'an'da Mescid-i Dırâr olarak nitelenmiş ve daha sonra bu adla anılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s), münafıkların amacını bildiren vahiy üzerine bu mesciti yaktırarak müslümanlar arasında fitne kaynağı olmasına izin vermemiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MESCİD-İ DIRAR Hz. Peygamber'e müracaatla içlerinden yaşlıların ve özür sahiplerinin devamlı merkezdeki Medine Mescidi'ne gelemediklerini, bazen yağmurlu ve soğuk günlerde kendilerinin de cemaata katılamadıklarını, bu sebeple kendi bölgelerinde namazı cemaatla kılabilmek üzere bir mescit inşa ettiklerini belirterek, mescitlerine gelip namaz kıldırmasını ve böylece bu mescitin açılışını yaparak resmen tanınmasını istediler. Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.s), Tebûk Gazvesi'nin hazırlıkları ile son derece meşguldü ve sefere çıkmak üzere idi. Bu sebeple kendisine müracaat edenlere, ancak seferden döndükten sonra mescitlerine gelebileceğini belirtti. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MESCİD-İ DIRAR Hz. Peygamber (s.a.s), Tebük Seferinden dönerken Medine yakınlarında Tevbe Suresinin 107-110. ayetleri nazil oldu. Bu ayetlerde sözkonusu mescitin zarar verme (dırâr) inkar etme, Müslümanlar arasında ayrılık çıkarma, daha önce Allah ve Resulune karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlama amacıyla yapıldığı, münafıkların bu amaçlarını gizlemek için: "Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ettikleri, buna rağmen yalancı oldukları belirtilerek şöyle buyuruluyordu: "Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü'minlerin arasını açmak ve önceden Allah ve Rasûlü ile savaşmış olan (adamın gelmesin)i gözetmek için bir mescid yapanlar da var. "İyilikten başka bir niyetimiz yoktu " diye de yemin edecekler. Halbuki Allah onların yalan söylediklerine şâhitlik eder. Orada asla namaza durma. Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/107-108). MEDİNE ZİYARET YERLERİ MESCİD-İ DIRAR Münafıklar Dırâr Mescidini açmak için Hz. Peygamber (s.a.s)in seferden dönmesini bekliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine'ye dönünce, gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirildiği, yönlendirildiği Dırâr mescitini görevlendirdiği birkaç sahabe vasıtasıyla yaktırarak ortadan kaldırdı. Böylece münafıkların belli bir merkezde üslenerek faaliyette bulunmalarına fırsat vermedi. Dırar mescidinin yakılması, İslâm tarihinde bir ibadet mahalline yönelik ilk ve son eylemdir. Bu eylem İslam toplumunun birliğini bozmaya yönelik faaliyetlere hiç bir şekilde izin verilmeyeceğinin bir kanıtıdır. Bu olay ayrıca İslâm düşmanlarının haince amaçları için İslam'ın temel kurumlarını bile kullanmaktan çekinmeyecekleri konusunda Müslümanlara yapılan bir uyarı niteliği taşımaktadır MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Cuma Mescidi,Resulullah ın (s a v) Medine de ilk Cuma namazını eda ettiği Mescid. Efendimiz (sav) Medine-i Münevvere'ye hareket ettiğinde Beni Sâlim kabilesinin içinden geçerken kabile halkı Efendimiz (sav)‘e ikramda bulundular. Bu sırada Cuma günü öğle namazı vakti girdi. Efendimiz (sav) burada ilk Cuma namazını kıldırdı. Bundan dolayı buraya Cuma mescidi dendi. Bu mescide “Âtike” veya Beni Sâlim kabilesi içerisinde olduğu için “Beni Sâlim” mescidi de denir. Bu mescid “Ranuna vadisi”nin içerisindedir. Bu mescid 1990’lı yıllarda yeniden yapıldı. Türk mimarisini andıran yapısıyla arzı endam eden bu mescid Kuba Mescidinin 350 mt kuzeyine düşmektedir. Mimarı Mahmut Kirazoğlu'dur Cuma Mescidi MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Medine'nin kuzeybatısındaki Vebere Harresinde ve Mescid-i Nebevi'nin 5 km. uzağında yer almaktadır. İlk adı, içinde bulunduğu kabile bölgesinden dolayı Beni Selime Mescidi iken Resul-i Ekrem'in burada öğle veya ikindi namazını kıldırdığı sırada kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan, Kabe'ye çevrilmesi üzerine “İki Kıbleli Mescid" anlamına gelen bugünkü adını almıştır. Resul-i Ekrem Mekke döneminde olduğu gibi hicretten sonra da on altı veya on yedi ay Kudüs'e yönelerek namaz kıldı ve Mescid-i Kuba ile Mescid-i Nebevi'nin mihrapları buraya yönelik olarak yapıldı. Bu süre içinde Hz. Peygamber Kudüs'e yönelerek namaz kılmakla birlikte ilgili ayette de işaret edildiği üzere (el-Bakara 2/144) Kabe'nin kıble olmasını arzulamakta ve bu hususta bir vahiy beklemekteydi. Bu mescidde namaz kıldığı sırada vahiy inmiş ve kıblenin artık Kabe olduğu bildirilmiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Peygamber, Seleme oğulları mahallesinde öğle veya ikindi namazının farzını kıldırdığı esnada, ikinci rekatın sonunda aşağıdaki âyet-i kerime indi: "... Seni elbette, hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde hemen Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dön. (Ey mü’minler) siz de nerede olursanız olun, (namazda) oraya doğru dönün.“ (Bakara, 144) Bunun üzerine Hz. Peygamber, namazı bozmadan hemen Kâbe istikametine döndü, cemaat de saflarıyla birlikte döndüler. Böylece Kudüs’e doğru başlanan namazın son iki rekatı Kâbe’ye yönelinerek tamamlandı. İşte bu bakımdan bu mescide Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid) denir. Bu mescidin yerinde şimdi büyük bir cami yapılmıştır. Bu camii ziyaret edilerek iki veya dört rekat Tahiyyet’ül-Mescid namazı kılınması ve dua edilmesi güzel olur. Kıbleteyn Mescidi MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Müşrik Ordusu ve teçhizat miktarı: Kureyş ordusu üç bin kişi idi ve daha da çoktu. Bunlardan yüzü Sakif'tendi. Orduda iki yüz at, üç bin deve vardı. Askerin yedi yüzü zırhlı idi. Pek çok silah ve askerî malzeme vardı. Müslümanlar: 700 kişi idi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ UHUD SAVAŞI NİÇİN VE NASIL HAZIRLANDI? Kureyş müşriklerinden bir kısmı, Bedir günü öldürülüp kör kuyuya atılmışlar; bir kısmı da kaçarak Mekke'ye ulaşmışlardı. Kureyşlilerin Ticaret kervanı kazancının orduya bağışlanması: Ticaret kervanındaki malların bedelleriyle Peygamberimizin üzerine asker göndermeye, Kureyşileri, Ebu Süfyan'ın davet ve teşvik ettiği, malların altun karşılığında satışları yapılarak ordunun bununla hazırlandığı da rivayet edilir. Ticaret malı, bin deve yükü idi ve sermayesi elli bin dinar (altın) idi. Kureyşiler, her dinarda bir dinar kazanç sağlamışlardı". Bin deve yükü malın altın mukabilinde satışı yapıldı. Hissedarlara yalnız sermayeleri verildi. Elli bin dinarlık kazanç da hazırlanacak orduya bağışlandı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Abbas'ın durumu Peygamberimize bildirmesi Müşriklerin, Hz. Amine'nin kabrini açmağa yeltenmeleri Peygamberimizin görüşü: Peygamberimiz, Sahabîlerine : «Eğer, Medine’de müdafaada kalmayı uygun görürseniz, müşrikleri, oldukları yerde kendi hallerine bırakırsınız. Onlar, üzerinize gelmeyip kondukları yerde bekler, dururlarsa, kötü, güç bir durumda bulunmuş olurlar. Eğer, Medine'ye girip bize saldıracak olurlarsa, Medine'de kendileriyle çarpışırız» Müslümanlardan bazılarının görüşü: Yüce Allah'ın Uhud'da ve başka yerlerde şehidlikle şereflendirdiği Müslümanlardan ve daha önce Bedir gazasına katılmak fırsatını kaçırmış olanlardan bazıları: «Ya Resulallah! Sen, bizi, düşmanlarımıza karşı çıkar ki onlar, bizim, kendilerinden korkuya düşmediğimizi, sinmediğimizi görsünler!» dediler. Kesin Karardan Sonra. Günlerden Cuma idi. Resûli Ekrem Efendimiz, Cuma namazını kıldırdıktan sonra, Müslümanlara cihadın faziletinden, cihada nasıl hazırlanılacağından bahsetti. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Resûli Ekrem Efendimiz, vakti giren ikindi namazını da cemaate kıldırdıktan sonra, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'le birlikte Hâne-i Saadetine girdi. Bu iki sahabî, Efendimizin hazırlanmasına yardımcı olacaklardı. Resûli Ekrem, içeride zırhını giymek, kılıcını kuşanmakla meşgulken, dışarıda toplanmış bulunan Müslümanları, Sa'd b. Muaz ile Üseyyid b. Hudayr; "Medine'den çıkmak istemediği hâlde, siz, çıkmaları için Resûlullah'a ısrar edip durdunuz. Hâlbuki, ona emir gökten iner. Siz bu işi ona bırakınız, onun istediğini yapınız!" diyerek îkaz ettiler. Bu sözler, Medine dışında düşmanı karşılamak fikrinde olanları bir derece de olsa yumuşattı; hattâ, pişmanlık bile duyar oldular. Resûli Ekrem'in zırhını giyinmiş, kılıcını kuşanmış hâlde evinden çıktığını görünce, "Yâ Resûlallah. Senin hoşlanmadığın şeyi biz istemeyiz. Eğer Medine'de kalmak istiyorsan kalalım! Sana aykırı hareket edemeyiz!" diye konuştular. Hz. Resûlullah'ın cevabı şu oldu:"Bir peygambere, zırhını giydikten sonra, düşmanla çarpışmadan ve Allah, onunla düşmanları arasında hükmünü vermeden zırhını sırtından çıkarmak yakışmaz.“ Arkasından da şöyle buyurdu: "Sür'atle, size emrettiğim şeyleri yapmaya bakınız. Allah'ın ismini anarak gidiniz. Sabır ve sebat gösterdiğiniz müddetçe, Allah size yardım edecektir." MEDİNE ZİYARET YERLERİ İslam ordusunun sancak ve sancaktarları: Peygamberimiz, üç mızrak getirtip onlarla üç sancak bağladı. Evsîlerin sancağını Üseyd b. Hudayr'a, Hazrecîlerin sancağını Hubap b. Münzir'e veya Sa'd b. Ubade'ye, Muhacirlerin sancağını da Hz. Aliye veya Mus'ab b. Umeyr'e verdi. İbn-i Ümmü Mektum'un Mescid-i Nebevîde İmam Vekilliği: Peygamberimiz, halka, namaz kıldırmak üzere, Abdullah b. Ümmü Mektum'u Medine'de yerine bıraktı. Uhud'deki İslam karargahı : Peygamberimiz, Uhud'de Şi'b vadisine inince, orada, arkalan Uhud dağına dayalı, yüzleri Medine'ye karşı olmak üzere, karargahını kurdu. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Müşrik Ordusu ve teçhizat miktarı: Kureyş ordusu üç bin kişi idi ve daha da çoktu. Bunlardan yüzü Sakif'tendi. Orduda iki yüz at, üç bin deve vardı. Askerin yedi yüzü zırhlı idi. Pek çok silah ve askerî malzeme vardı. Müslümanlar: 700 kişi idi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ OKÇULAR TEPESİ Solda bulunan Ayneyn tepesine elli okçu gönderdi. Abdullah b. Cübeyr'i onlara kumandan tayin etti. Vazifeniz! Bize yönelecek süvarileri oka tutup püskürtmek, onların, arkamızdan gelmelerine meydan ve imkan vermemektir . Haydi kalkınız, şurada yerinizi alınız! Bizi, arkamızdan koruyunuz! Düşmanı yenip ganimet toplamağa koyulduğumuzu görseniz de sakın bize katılmayınız! Kuşların, bizi kapıştıklarını görseniz de, ben size adam göndermedikçe, sakın yerinizden ayrılmayınız! Düşmanları yendiğimizi görseniz de, ben size haber göndermedikçe, sakın yerinizden ayrılmayınız! Onların, bizi yendiklerini görseniz de, sakın yerinizden ayrılmayınız ve yardımımıza koşmayınız! Siz, yerinizde durmazsanız, biz, galip olamayız!» dedi. Allah'ım! Bunları, onlara tebliğ ettiğime Seni şahid tutarım!» dedi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ UHUD SAVAŞI BAŞINDA CENGAVERLERİN ÇARPIŞMALARI Müşriklerden meydan okuyup, savaşı kızıştırmak için; ortaya çıkanlara Müslümanlardan karşılık olarak; Hz. Hamza, Zübeyr b. Avam, Hz. Ali, Hz. Hamza, Hz.Asım çıktı. Hatta Hz.Ebubekir''in oğlu Abdurrahman zırhlar içinde meydan okuyup er dilediğinde; Hz. Ebubekir, onunla çarpışmak için davranınca, Peygamberimiz; «Sok kılıcını kınına, dön yerine! Biz senin vücudundan faydalanmaktayız!» buyurdu. Müşriklerin sancaktar cengaverleri teker teker öldürülünce çok sarsıldılar. Kadınlar da artık def çalmayı bırakmışlar: «Eyvahlar olsun sizlere!» diyerek yırtınıyorlardı. Halid b. Velid, Peygamberimizin sağ yanından hücuma kalktı. Yüzgeri edildi. Onun dağın eteğinden tekrar yaptığı hücumlarda okçular tarafından püskürtüldü. MEDİNE ZİYARET YERLERİ HZ. HAMZA'NIN KAHRAMANLIKLARI Hz. Hamza elinde iki kılıç tutuyor: «Ben Allah'ın arslanıyım!» diyerek. önüne arkasına döne döne kılıç sallıyordu, Hz. Hamza o sırada kendisine kartal kanadından bir tuğ yapmıştı. Safvan b. Ümeyye, Hz. Hamza'nın etrafını dağıtarak gittiğini görünce; «Kimdir bu?» diye sormuş ve «Hamza''dır.» dediklerinde: «Ben bugüne kadar kavmini öldürmeye onun kadar hırslı bir kimse daha görmemişimdir!» dedi. Uhud günü birara, düşmanları ile Peygamberimizin arasında kimse kalmamıştı. Hz. Hamza, şehid düşene kadar çarpışmaktan geri durmamış, o gün müşriklerden 31 kişi öldürmüştü. MEDİNE ZİYARET YERLERİ HURMA DALININ KILIÇ OLUŞU Uhud günü çarpışırken Abdullah b. Cahş'ın kılıcı kırılmıştı. Peygamberimiz, ona bir Urcun (hurma dalı) verdi. Dal, Abdullah'ın elinde bir kılıç oluverdi. Kendisi şehid düşünceye kadar bu kılıcı kullandı. Urcun diye anılan bu kılıç, Abdullah b. Cahş'ın varislerinde iken onu Türk Beylerinden birisi satın aldı Hanzala'nın Evlenip Uhud’a Gelişi Hanzala, hayırlı bir Müslüman’dı. Abdullah b. Übeyy b. Selül'ün kızı ile evlenmişti. Ertesi Cumartesi günü zıfaf olacaklar, sabahleyin de Uhud'da çarpışacaktı. Hanzala, geceyi eşi ile birlikte geçirmek için Peygamberimizden müsaade istedi, kendisine müsaade edildi. Cumartesi günü sabahleyin Uhud'a yetişmek için aceleden unutarak, yıkanmadan yola çıktı. Hanzala şehid düşünce, Peygamberimiz onun cünüplüğünden dolayı Melekler tarafından yıkandığını gördü ve Sahabilere haber verdi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Okçuların, kazanılan zaferi kaybettirmeleri: Okçulardan bazıları, birbirlerine: «Ne duruyorsunuz: Allah, düşmanı, bozguna uğrattı. Şu kardeşleriniz onların ordugahlarında ganîmet toplamağa koyuldular. Siz de müşriklerin ordugahına giriniz. Kardeşlerinizle birlikte ganîmet toplayınız!» dedikleri zaman, bir kısım okçular : «Siz, Resulullah'ın: “Bizi, arkamızdan koruyunuz! Sakın, yerinizden ayrılmayınız! Bizim, öldürüldüğümüzü görseniz de yardımımıza koşmayınız! Ganimet topladığınızı görseniz de bize katılmayınız! Bizi, arkamızdan koruyunuz!” buyurduğunu bilmiyor musunuz? Sakın, yerinizden ayrılmayınız!» dediler. Diğer okçular ise: Resulullah'ın muradı bu değildir. Allah, müşrikleri zillete ve hezîmete uğrattı. Siz de onların ordugahına giriniz ve kardeşlerinizle birlikte ganîmet toplayınız!» dediler. Okçuların, böyle, anlaşmazlıklara düştüklerini görünce, Kumandanları Abdullah b. Cübeyr, Allah'a ve Resulüne itaat etmelerini onlara emir ve tavsiye etti. Dinlemediler. "Resulullah'ın, size söylediği şeyi unuttunuz mu?" dedi. Okçular, gemi, azıya almışlardı: "Biz, vallahi, gideceğiz. Ganîmetten nasibimizi alacağız!" dediler ve gittiler". Okçular tepesinde Abdullah b. Cübeyr ile vefalı on arkadaşından başka kimse kalmadı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Okçuların, kazanılan zaferi kaybettirmeleri: (Devamı) Haris b. Enes : «Ey cemaat! Peygamberimizin size söylediği sözü hatırlayınız! Kumandanınıza itaat ediniz!» diyerek uyarmada bulundu ise de onları geri çeviremedi. Okçular, tepe geçidini açık bırakarak müşriklerin ordugahına daldılar, ganimet toplamaya koyuldular. Halid b. Velîd, okçuların azaldığını, dağın tenhalaştığını, Müslümanların ganimet toplamakla uğraştıklarını, arkalarının açıldığını görünce, müşriklerin süvarilerine seslendi ve hücuma geçti. İkrime ve diğerleri de onu takip ettiler Tepede kalan okçuları şehid ettikten sonra Müslümanların arkalarından saldırdılar, Kureyş süvarileri, okçuları, son neferine kadar şehid ettikten sonra arkadan hücuma geçtiler. Süvarilerinin çarpıştığını görünce, bozulmuş, dağılmış olan Kureyş askerleri de birbirlerine seslenerek toplanıp Müslümanların üzerine yürüdüler. Okçuların, verilen kesin emri umursamayarak ganîmet toplamak için yerlerinden ayrılmaları, gerçekleşen bir zaferi, mağlubiyete çevirmiş, Müslümanları feci duruma düşürmüştü. Sonradan, daha başkaları da Medine'ye gelip evlerine sokulmağa başladılar. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Uhud'dan kaçanları İbn-i Ümmü Mektum'un ve Ümmü Eymen'in kınamaları İbn-i Ümmü Mektum, Medine'ye gelenlere : «Demek, siz, Resulullah'ın yanından kaçıyorsunuz ha?!» dedi. Gözleri görmediği için: «Beni, Uhud yoluna doğrultunuz, yöneltiniz!» demekte, her rastladığı yolcudan, haber sormakta idi. En sonunda, Uhud'den dönenlerden rastladığı birisinden Peygamberimizin selamet haberini alınca, evine döndü. Ümmü Eymen de Şukra'ya gelenlere kavuşup yüzlerine toprak saçtı. İçlerinden bazısına da: “Burada öreke var! Bari, onu al da iplik bük! Getir, yer kılıcını bana! Kadınlarla Uhud'e gidip ben çarpışayım!» dedi MEDİNE ZİYARET YERLERİ Mus'ab b. Umeyr'in şehid edilişi: Müslümanlar, oraya buraya dağıldıkları halde Mus'ab b. Umeyr, Peygamberimizin yanından hiç ayrılmadı. Bir ara, İbn-i Kamia, atlı olarak, Peygamberimizin yakınma gelmişti. "Gösteriniz bana Muhammed'i! O, kurtulursa, ben, kurtulmayayım!» diyerek haykırıyordu. Mus'ab b. Umeyr, yanında erkek Müslümanlardan bazılarıyla Nüseybe hatun olduğu halde, İbn-i Kamia'nın önünü kesti. İbn-i Kamia, Nüseybe hatunun omzuna bir kılıç darbesi indirdi. 0 da İbn-i Kamia'ya müteaddid darbeler indirdi ise de, üzerinde iki kat zırh bulunduğundan, te'sir ettiremedi. İbn-i Kamia vurup Mus'ab'ın sağ elini kesti. Mus'ab, sancağı, sol eline aldı. İbn-i Kamia, onun sol elini de kesti. Mus'ab, sancağı, kollarıyla tutup göğsüne bastırdı: İbn-i Kamia, mızraklayıp vücudunu delince, Mus'ab, yıkıldı. Sancak da yere düştü. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Mus'ab'ın suretine giren Sancaktar Melek: Mus'ab, şehid düşünce, sancağı, Mus'ab'ın suretinde bir Melek almıştı. Peygamberimiz: «Gel ey Mus'ab!» diye ona seslendiği zaman, Melek, Peygamberimize dönüp: «Ben, Mus'ab değilim!» demişti. Peygamberimiz, onun bir Melek olduğunu, kendisine yardım için geldiğini anladı. Peygamberimizin, İbn-i Kamia'ya İlenmesi: İbn-i Kamia: «Al bunu benden! Ben, İbn-i Kamia'dan!» diyerek vurup Mus'ab'ı şehid edince, Peygamberimiz: «Allah, seni zelîl ve perîşan etsin» dedi. İbn-î Kamia'nın, Peygamberimizi öldürdüğünü sanması ve yayması: İbn-i Kamia, Mus'ab'ı, Peygamberimiz sanıyordu. Onu, vurup yere düşürünce, müşriklerin yanına dönmüş : «Muhammed'i öldürdüm!» demişti. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Habeşli köle Vahşî b. Harb'e yapılan teklif ve va'd: Habeşli köle Vahşî der ki: «Haris b. Amir'in kızı bana: babam Bedir günü öldürüldü. Eğer, sen, üç kişiden birini: Muhammed'i veya Hamza b. Abdul-Muttalib'i, yahut Ali b. Ebî Talib'i öldürürsen, hürsün, azadsın! Çünki, ben, Kureyş kavmi içinde bunlardan başkasını babama denk görmüyorum! dedi, Ben: Peygamberin üzerine varmaya güç yettiremeyeceğimi biliyorum. Çünkü, Ashabı, O'nu yalnız bırakmaz, kimseye teslim etmezler. Hamza'yı ise, vallahi, uyurken bulsam, heybetinden uyandırmağa cesaret edemem. Amma Ali'ye gelince, onu öldürmek için bir fırsat kollayayım bakayım, dedim. Halk arasında Ali'yi aradım. Derken, Ali, göründü, Kendisi, çok uyanık, girişken, çevik, çekingen ve etrafına çok bakınan bir adamdı. Kendi kendime benim aradığım, hakkından gelebileceğim adamım bu değil! dedim. O sırada Hamza'yı gördüm : Halkı, kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu . Ona fırsat kollamak için, bir kayanın arkasına gizlendim. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Hamza'nın Vahşî tarafından şehid edilişi: Bir ara, Siba' b. Ümmü Enmar: (Var mı benimle çarpışacak bir yiğit?) diyerek meydan okuyordu. Hamza, ona: (Gel yanıma ey kadın sünnetçisi olan kadının oğlu!) (Allah'a ve Resulüne sen misin meydan okuyan?!) dedi ve onu, göz açtırmadan, bacaklarından vurup yere serdi. Üzerine çöküp koyun boğazlar gibi boğazladıktan sonra sür'atle bana doğru gelirken, beni gördü. Sel suları arklarına eriştiği sırada, ayağı kayıp yıkılınca mızrağımı, onun istediğim yerinden vurmak için, fırlatıp attın . Böğründen vurdum. Hatta, mızrağımın ucu, mesanesinden dışarı çıktı! Arkadaşlarından bazıları koşup yanına geldiler. Ona: (Ebu Umare!) diye seslendiklerini işittim. Cevap vermeyince : (Vallahi, adam, öldü!) dedim. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Hamza'nın ciğerinin çıkarılması, burun ve kulaklarından gerdanlık yapılması: Onlar, uzaklaştıktan sonra, Hamza'nın yanına varıp karnını yardım. Ciğerini çıkarıp Utbe'nin kızı Hind'e götürdüm. “Babanı, öldüreni öldürürsem, bana ne var?” dedim. “Üzerimdeki elbise ve eşyam var!” dedi. “Işte, sana, Hamza'nın ciğeri!” dedim. Hind, ciğeri alıp ağzında çiğnedi! Yutamayınca, ağzından dışarı attı. Suyunu mu, yoksa posasını mı atmıştı bilmiyorum. Üzerindeki elbisesini ve takıntılarını çıkarıp bana verdi. Sonra da: “Mekke'ye vardığım zaman, sana on tane de Dînar (altun) var! Bana, onun vurulup düştüğü yeri de göster!” dedi. Gidip gösterdim. Hamza'nın erkeklik uzvunu, burnunu ve kulaklarını kesti. Onlardan, iki bilezik, iki pazvand, iki tane ayak halhalı yaptı. Bunları takınmış olarak Mekke'ye girdi. Hamza'nın ciğeri de yanında idi.» Hind, Uhud günü, Hz. Hamza'nın cesedini ele geçirebilirse, ciğerini yemeyi adamıştı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Hamza'nın etinden tadana Cehennem'in haram olduğu: Hz. Hamza'nın ciğerinin Hind tarafından çiğnendiği haber verilince, Peygamberimiz : «Ondan birşey yedi mi?» diye sordu. «Hayır!» dediler. Bunun üzerine: «Hamza'nın etinden bir şey tadana, Allah, temelli olarak cehenneme haram kılmıştır, yaktırmayacaktır!» buyurdu . MEDİNE ZİYARET YERLERİ Nüseybe Hatunun yararlık ve kahramanlıkları: Ümmü Umare Nüseybe bint-i Ka'b, kocası ve üç oğlu ile birlikte gelmişti. Kocasıyla oğulları, müşriklerle çarpışacaklar, kendisi de yaralanan Müslümanlara su yetiştirecekti. Nüseybe hatun der ki: “Gündüzün başlangıcında Uhud'e vardım. Halk, ne yapıyor bir bakayım? dedim. Yanımda da kırba ve içinde su vardı. Resulullah'ın yanına kadar gittim. Kendisi, o sırada Ashabı arasında bulunuyordu. Zafer ve galebe, Müslümanlarda idi. Müslümanlar, bozulmağa başlayınca, Resulullah'ın yanına vardım. Çarpışmaya koyuldum. Kılıçla, okla, müşrikleri, Resulullah'tan uzaklaştırmaya çalıştım. Yaralandım. Resulullah'ın yanında on kişi kalmamıştı. Ben, oğullarım ve kocam, Resülullah'ın önünde çarpışıyor, müşrikleri O'ndan uzaklaştırıyorduk. Resulullah, benim yanımda kalkan bulunmadığım gördü. Yanında kalkan bulunan birisine: “Ey kalkan sahibi! Kalkanını, çarpışana bırak!” dedi. Bırakınca, onu, Resulullah aldı. Ben de Resulullah'dan alıp onunla korundum. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Nüseybe Hatunun yararlık ve kahramanlıkları: (Devamı) Bize, ancak, süvariler, yapacaklarını yaptılar. At üzerinde bir adam gelip bana vurdu. Kalkanımla korundum. Ben de onun atının ayaklarını kılıçla çaldım. At, arkasının üzerine yıkılınca, Peygamber Aleyhisselam: “Ey Ümmü Umare'nin oğlu! Annene, annene yardım et!” diyerek oğluma seslendi. Nüseybe hatunun oğlu Abdullah der ki: «Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım. Beni, hurma ağacı gibi up uzun bir adam vurmuştu. Resulullah: «Yaranı sar!» dedi. Annem, yanıma geldi. Yanında, yaraları sarmak için hazır bezler vardı. Yaramı sardı. Resulullah, durup bana bakıyordu. Annem, yaramı sardıktan sonra, bana: (Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpış!) dedi. Peygamber Aleyhisselam: “Ey Ümmü Umare! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir, dayanabilir mi?” dedi. Beni yaralayan müşrik, o sırada oradan geçiyordu. Resulullah: “İşte oğluna vuran şu adam!” dedi. Annem, hemen onun önünü kesip bacağına vurdu ve çökertti. Resulullah'ın, azı dişleri görünecek kadar gülümsediğini gördüm. “Hamd olsun Allah'a ki, seni düşmanına muzaffer kılıp gözünü aydın etti. . Öcünü almayı sana gözünle gösterdi!”» dedi. Peygamberimiz: »Uhud günü, sağıma, soluma döndükçe, hep Ümmü Umare'nin, yanı başımda çarpıştığım görürdüm! buyurmuştur. Peygamberimiz, Ümmü Umare'nin oğlu Abdullah'a: »Ey Ümmü Umare'nin oğlu!» diye seslendi. Abdullah: «Buyur!» deyince, ona: «At!» dedi. Abdullah, önünde gitmekte olan atlı bir müşrike bir taş attı. Taş, atın gözüne değdi. At, kıvrandı. At da, atlı da yere yıkıldı. Abdullah, taşa tutup müşriki yaraladı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Nüseybe hanım ve ev halkı için yapılan dua: Nüseybe hatunun oniki, onüç yerinde yarası vardı. En büyüğü ve ağırı, İbn-i Kamia'dan aldığı omuz yarası olup bir yıl onun tedavisiyle uğraşmıştır. Peygamberimiz, Nüseybe hatunun omuzundan aldığı yarayı görünce, oğlu Abdullah'a: «Annenin, annenin yarasını sar! Ev halkınıza Allah mübarek kılsın: Senin annenin makamı, filan ve filancaların makamından hayırlıdır! Annenin kocasının makamı da filan ve filanların makamından hayırlıdır. Senin makamın da filan ve filanların makamından hayırlıdır. Allah, sizin ev halkınıza rahmet etsin!» dedi. Nüseybe hatun: «Allah'a dua et de cennette Sana komşu olalım!» dedi, Peygamberimiz: “Allah'ım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş et!” diye dua etti. Bunun üzerine, Nüseybe hatun : •Eh, bu, yeter! Bana, artık ne musîbet gelirse, gelsin dünyada!» dedi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Peygamberimizin yaralanması: Müslümanlar dağıldıkları zaman, müşrikler, Peygamberimizin yanına kadar sokulmuşlardı. Ebu Saîd-i Hudrî der ki: «(Resulullah'ın şakaklarına kim vurdu?) diye sormuştum. “İbn-i Kamia!” denildi. “Alnını kim yardı?” diye sordum. (İbn-i Şihap!) denildi. “Dudağına kim vurdu?” diye sordum. (Utbe!) denildi.» İbn-i Kamia: «Gösteriniz bana Muhammed'i! Onun hakkında benim andım var: Onu, görürsem, öldüreceğim!» diyerek Peygamberimizin yanına gelmişti. Peygamberimizin üzerinde iki zırh vardı. önünde, Müslümanları düşürmek için, Ebu Amir tarafından kazılmış derince bir çukur bulunuyordu. Bu çukur, Peygamberiınizi, Ibn-i Kamia'dan uzakça bulundurduğu, üzerindeki zırh da iki kat olduğu için, İbn-i Kamia‘nın kılıç darbesi Peygamberimize pek o kadar te'sir etmedi. Kendisinin çukura düşmesi de orada korunmasına ayrıca yaradı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Ebû Dücâne 'nin Peygamberimizden Kılıcı Alması Resûl-i Ekrem'in elinde bir kılıç vardı. Üzerinde, "Korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref ve itibar var! İnsan korkaklıkla kaderden kurtulamaz!" mealindeki beyit yazılı idi. "Bu kılıcı benden kim alır?" diye sordu. Birçok sahabî birden atıldı. "Ben, ben yâ Resûlallah!.." diyerek ellerini uzattılar. Bu sefer Peygamberimiz, "Bunu, hakkını vermek üzere kim alır?" diye sordu. Yine hararetle isteyenler çıktı. Aralarında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Zübeyr b. Avvam da vardı. Hz. Resûlullah vermek istemedi. Bu sırada korkusuz, gözünü daldan budaktan sakınmayan biri ortaya atıldı. Ebû Dücâne'ydi bu!.. Hz. Resûlullah'a, "Nedir onun hakkı yâ Resûlallah?.." diye sordu. Resûl-i Ekrem, "Hakkı, eğilip bükülünceye kadar onu düşmana sallamandır!" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Dücâne, "Yâ Resûlallah!.. Ben onu, hakkını yerine getirmek üzere alıyorum!" dedi ve Hz. Resûlullah'tan kılıcı teslim aldı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MUS'AB B. UMEYR'İN ŞEHİD DÜŞMESİ Mücâhidlerin birçoğu oraya buraya dağılmıştı. Her şeye rağmen Resûlullah'ın yanından ayrılmayan mücâhidler de vardı. Bunlardan biri de, İslâm Ordusunun sancaktarı Hz. Mus'ab b. Umeyr idi. İbn-i Kamia denilen kâfir, bir ara atlı olduğu hâlde Resûl-i Ekrem Efendimize yaklaştı. "Gösteriniz bana Muhammed'i!.. O kurtulursa, ben kurtulmayayım." diyerek haykırıyordu. Hz. Mus'ab, mücâhidlerden birkaç kişi ve Nesibe Hâtûn ile, İbn-i Kamia'ya karşı çıktı. İbn-i Kamia, önüne çıkan Hz. Mus'ab'ın sağ elini bir kılıç darbesiyle kesti. Hz. Mus'ab, İslâm'ın izzet ve şerefini sembolize eden sancağı sol eline aldı. İbn-i Kamia, bir kılıç darbesiyle sol elini de kesti. Bu sefer Hz. Mus'ab, sancağı kollarıyla tutup göğsüne bastırdı. O anda tek gayesi, bu zındığın Resûlullah'a ulaşmasına mâni olmak ve İslâm sancağını yere düşmekten korumaktı. İbn-i Kamia, bu sefer mızrağıyla vücudunu deldi. Hz. Mus'ab, artık dayanamayıp yere yıkıldı. Böylece o da şehâdet şerbetini içenler arasına katıldı. Sancak da yere düştü.' MEDİNE ZİYARET YERLERİ Peygamberimiz, Mus 'ab b. Umeyr 'in Cesedi Başında Şehidler arasında İslâm Ordusunun sancaktarı Hz. Mus'ab b. Umeyr de vardı. Resûli Ekrem Efendimiz, onun yanına vardı, "Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde sadâkat gösterdiler. Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehid olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler." mealindeki âyeti kerîmeyi okudu. Hz. Mus'ab'a kefen olacak bir şey bulamamışlardı. Üzerinde kaftanı vardı. Sahabîler, bu kaftanını baş tarafına örttüklerinde ayak tarafı açılıyor, ayak tarafına çektiklerinde ise baş tarafı açılıyordu. Resûli Kibriya Efendimiz, bu durumu görünce, "Baş tarafını kaftanı, ayaklarını ise ızhır otu (bir çeşit kokulu ot) ile örtünüz." diye emretti. Peygamber üzüntülü bir halde şunları söyledi: "Seni Mekke'de gördüğümde, senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise, kefen olarak sarılmış hırkadan basın dışarıda kalıyor." MEDİNE ZİYARET YERLERİ Ebû Dücâne 'nin Peygamberimizden Kılıcı Alması (Devamı) Ebû Dücâne, elinde Resûl-i Ekrem'in şartlı teslim ettiği kılıcı, başında ise kırmızı sarığı olduğu hâlde müşriklere doğru çalımlı çalımlı yürümeye başladı. Bunun üzerine Fahr-i Alem Efendimiz, ashabına şu ölçüyü ders verdi: "Bu öyle bir yürüyüştür ki, Allah onu, şu yerin (harb hâlinin) dışında hiçbir zaman sevmez!'“ Ebû Dücâne, şimşek sür'atinde düşman safları arasına girdi, kılıcını var kuvvetiyle hakkını vermek için sallamaya başladı. Önüne geleni bir iki darbede yere seriyor, durmadan ilerliyordu. Bir ara dağın eteğinde deflerle müşrikleri savaşa teşvik eden kadınların yanına kadar vardığını fark etti. Orada biri müşriklere hiddetli hiddetli bağırıyor, onları vuruşmaya teşvik ediyordu. Yanına yaklaştı, kılıcını kaldırıp vuracakken, hasmından bir çığlık koptu. Bu, Ebû Süfyan'ın karısı Hind'in çığlığı idi. Ebû Dücâne, ona kılıç sallamaktan geri durdu. Kendisini o sırada gören Hz. Zübeyr b. Avvam, sonradan, neden o kadına kılıç sallamadığını soracak, Ebû Dücâne ise şu cevabı verecektir: "Resûlullah'ın kılıcına hürmetimden, o kadının kanına bulaştırmak istemedim!" MEDİNE ZİYARET YERLERİ HZ. TALHA B. UBEYDULLAH'IN KAHRAMANLIĞI Harbin en nâzik ve dehşetli ânı idi. Müslümanlar, önden ve arkadan hücuma geçen müşrik kuvvetlerinden kendilerini kurtarmak için tepelere doğru çıkıyorlardı. Hz. Resûlullah'ın etrafında kala kala 15 kadar mücâhid kalmıştı. Bunlar, Peygamber Efendimizle birlikte sabır ve sebat göstererek müşriklere karşı kahramanca savaşıyorlardı. Bunlardan biri de Hz. Talha b. Ubeydullah idi. Müşriklerin Resûlullah'ın dört tarafını sardıkları sırada, Hz. Talha sağa sola dönerek kılıcıyla onları uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bir ara, müşriklerin keskin nişancı okçularından Mâlik b. Züheyr, Efendimize nişan alıp bir ok attı. Hz. Talha, bu okun Kâinatın Efendisine isabet edeceğini anlayınca, buna mâni olmak için, elini oka hedef tuttu. Son sür'atle gelen ok, parmağını delip, elini çolak yaptı. Peygamber Efendimiz, "Yeryüzünde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talha b. Ubeydullah'a baksın!" buyurdu. Hz. Resûlullah'ı korumak uğrunda müşriklerden gelen kılıç darbelerine ve oklara vücudunu siper eden Hz. Talha'nın baş ve gövde damarlarından biri kesildi. Gövdesi yaralar içinde kaldı. Fazla kan kaybından bayılıp yere düştü. O sırada Hz. Ebû Bekir, Peygamberimizin yanına geldi. Resûl-i Ekrem, ona, "Amcanın oğluyla ilgilen." dedi. Hz. Ebû Bekir yüzüne su serpince, Hz. Talha kendine geldi. Yaralarının acısı sızısı umurunda değildi. Şahsını düşünmüyordu; uğrunda bunca fedakârlığa katlandığı zâtın durumunu merak ediyordu. Başucunda duran Hz. Ebû Bekir'e, "Resûlullah ne yapıyor?" diye sordu. Hz. Ebû Bekir, "İyidir. Beni sana o gönderdi." diye cevap verince, bu kahraman ve fedakâr sahabî, "Allah'a şükürler olsun! Resûlullah sağ olduktan sonra her musibet bizim için hiçtir!" diye konuştu.145 İ'lây-ı Kelimetullah uğrunda gösterdiği bunca kahramanlık ve fedakârlıktan dolayı, Hz. Resûlullah tarafından bu harbte "Talhatü‘l-Hayr (Hayırlı Talha)" olarak adlandırılan Hz. Talha'nın, Uhud'dan döndüğü zaman vücudunda tam 75 yarası vardı. Başı dört köşeli yarılmış, uyluk damarı baştan aşağı kesilmişti. Eli ise çolak olmuştu. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hendek savaşı, Hz. Peygamber’in ve Medine Müslümanlarının Mekke müşrikleri ile karşılaştığı üçüncü savaştır. Bedir’de Müslümanlar galip gelmişti, Uhud’ta galibiyet ortada kalmıştı. Hendek savaşında da Müslümanlar sabır ve metânetlerinin mükâfatını görmüş ve galibiyetle taltif edilmişlerdir. Hendek savaşında Müslümanlar üç düşman ile birden karşılaştı ve üçünü de yendiler; Bu düşmanların birincisi Mekke’den gelen Müşrik ordusu ve onların yardımcısı paralı askerler, ikincisi Medine’nin içinde oturan ve her an Müslümanları arkadan vurma planları yapan Kureyza Yahudileri, üçüncüsü de Medine’de hüküm süren açlık, kıtlık ve yokluktu. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Peygamber Efendimizin, müşriklerle hicretin 5. (M. 627) yılında yaptığı müdâfaa savaşı. Bu savaşta düşman ordusu, Mekkede bulunan putperest müşriklerden, bâzı yahûdî ve diğer kabîlelerden meydana geldiği için hizipler, kabîleler topluluğu mânâsında “Ahzâb Gazâsı” denildiği gibi, Medînenin kuşatılması sebebiyle “Medîne Muhâsarası”, Medînenin etrâfına kazılan hendekten dolayı da “Hendek Gazâsı” denilmiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Medînede bulunan Nâdiroğulları (Benî Nâdir) adındaki Yahûdî kabîlesi, Müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozdu. Peygamber efendimize sûikast tertiplediler. Bu sebeple Benî Nâdir Kabîlesi Medîneden çıkarıldı. Bu kabîlenin reisi, diğer bâzı kabîlelerin reisleriyle birleşerek Mekkeye gidip, müşriklerle anlaştı. Bu anlaşmanın netîcesinde berâberce Medînede bulunan Müslümanların üzerine saldırmaya karar verdiler. Böylece 10.000 kişilik bir müttefik düşman ordusu toplandı. Ordunun idâresi Ebû Süfyâna verildi. Düşmanın bu hazırlığını Peygamber efendimiz öğrenince, hemen Eshâb-ı kirâmı topladı, durumu görüştü, istişâre yaptı. Medînenin savunulmasında nasıl bir yol tâkib edileceği görüşüldü. Eshâb-ı kirâmdan Selmân-ı Fârisî; “Yâ Resûlallah! Bizim İran diyârında bir şehre düşman hücûm ettiği zaman, müdâfa için şehrin etrâfına hendek kazmak âdettir. Medînenin müdâfası için biz de hendek kazalım.” dedi. Selmân-ı Fârisînin bu teklifi beğenilip kabul edildi. Hendeğin kazılacağı yer tesbit edildi ve gerekli malzeme toplatıldı. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Ön tarafı açık olan Medînenin bir tarafı yalçın kayalı dağlarla çevrili, diğer tarafı da düşmanın geçmesine elverişli değildi. Düşmanın ön taraftan saldırma ihtimâli olduğu için hendeğin buraya kazılması kararlaştırıldı ve iş bölümü yapıldı. Sel Dağının eteği ordu merkezi olarak seçildi. Peygamber Efendimiz de hendeğin kazılmasında çalıştı. Günlerce aç kaldıkları oldu. Bizzat Resûlullah efendimizin, açlığını bastırmak için mübârek karınlarına üç taş bağladıkları görüldü. MEDİNE ZİYARET YERLERİ HENDEK KAZARKEN ORTAYA ÇIKAN KAYA Hendek kazıldığı sırada hava soğuktu, sert bir şimal (kuzey) rüzgârı esiyordu. Kazma işi zorlaşıyordu. Hendekte çıkan büyük bir kayayı Resûlullah üç vuruşta parçaladı. İlk vuruşunda bir ışık yayıldı. Tekbir getirerek; “Şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum!” buyurdu. İkinci vuruşta; “Kisrâ'nın (İran’ın) köşklerini görüyorum!” buyurdu. Üçüncü vuruşta da yine etrâfa parlak bir ışık yayıldı ve tekbir getirerek; “Sana’nın kapılarını görüyorum, bana Yemenin anahtarları verildi!” buyurdu. Böylece Eshâbın ilerde buraları fethedeceğini müjdeledi. Netîcede buyurduğu gibi oldu. MEDİNE ZİYARET YERLERİ İki hafta içinde hendek tamamlandı. Bir atın atlayamayacağı kadar geniş ve derindi. Eshâb-ı kirâm üç bin kişilik bir ordu hâlinde düşmanın geçme ihtimâli olan yerleri tuttular. Ebû Süfyân idâresindeki düşman ordusu, birkaç kol hâlinde Medîne üzerine yürüdü. Medîne önüne geldiklerinde, karşılarında hendeği gördüler. Hendek, İslâm ordusuyla müttefik düşman ordusu arasında boydan boya uzanıyordu. Geçecek yer bulamayınca, karşı taraftan ok atarak harbe başladılar. Medîne kuşatması bu şekilde bir ay devâm etti. Eshâb-ı kirâm bütün güçlüklere rağmen çok büyük bir kahramanlık gösteriyordu. Bir aydan beri bekleyen düşman ordusu, bütün gücüyle şiddetli bir saldırıya geçti. Fakat hendeği ancak birkaç kişi geçebildi MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hava oldukça soğuktu. Hendeği geçemeyeceğini anlayan düşman çeşitli yollar aradı. O sırada Müslümanlarla anlaşma hâlinde bulunan Medînedeki Benî Kureyzâ Yahûdîleri, müşriklerin teklifi üzerine onlarla işbirliği yaparak Müslümanları arkadan vurmaya kalkıştılar. Savaşın en nâzik anları yaşanıyordu. Resûlullah efendimiz bu durumu öğrenince, Sad bin Muaz başkanlığında bir heyeti Benî Kureyzâ Yahûdîlerine gönderdi. Bu işten vazgeçmedikleri takdirde, daha önce ihânet eden Benî Nâdir Yahûdîlerinin durumuna düşecekleri bildirildi ise de kabul etmediler. İslâm ordusu, bir taraftan hendek hattını koruyor, bir taraftan da Medîne içinde bulunan ve anlaşmayı bozan Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin yapabileceği baskını devriyelerle önlemeye çalışıyordu. Bu savaşta müminlerden 5 kişi şehîd düştü. Kâfirlerden ise 4 kişi öldü. Hendeğin dar bir yerinden atlayan Arap yarımadasının çok ünlü pehlivan savaşçısı Amr b. Abdivüdd, Hazreti Ali'nin yiğitçe ve kurnazca karşı koymasıyla can verdi. Savaşın en sıkışık bir gününde müminler namazlarını hiç kılamamışlar, gece kazâ etmişlerdi. Bu gazadan sonra Peygamberimiz Aleyhisselâm, Kureyş'in artık saldıramayacağını, nöbetin kendilerine geldiğini müjdeledi. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Kuşatma uzadıkça müşriklerle müttefikleri, harb etmekten usandılar. İslâm ordusunun yılmadan yaptığı müdâfaa karşısında çâresiz kalıp perişan oldular. O sırada birden bire soğuk ve şiddetli bir fırtına çıktı. Düşmanın ordu merkezi alt üst oldu. Gece karanlığı basınca, rüzgârın şiddetiyle her şeyin darmadağın olduğunu gören düşman, dehşete kapıldı. Müşrik ordusunun başı Ebû Süfyân, daha fazla dayanamayıp çekilmeye karar verdi. “Ben geri dönüyorum.” diyerek Mekkenin yolunu tuttu. Paniğe kapılan ordusu da her şeyini bırakarak savaş meydanını terk etti. Bütün güçleriyle her türlü zorluğa katlanarak Allah yolunda cihâd eden Eshâb-ı kirâma, Allahü teâlânın yardımı ulaştı ve düşmanları perişan oldu. Bu hâdise, Kurân-ı Kerîm’de meâlen şöyle bildirilmektedir: “Ey îmân edenler! Allahü teâlânın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayınız. Hani size (Hendek Savaşında) ordular saldırmıştı da, biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (meleklerden) ordular göndermiştik...” (Ahzâb sûresi: 9) MEDİNE ZİYARET YERLERİ Kureyş müşrikleri gerisin geri kaçınca, kendileriyle irtifak etmiş bulunan diğer kabileler de ordugâhtan ayrılıp yurtlarına döndüler. Peygamber Efendimiz ve Müslümanlara yapılan bu İlâhî yardımdan Kur'ânı Kerîm'de şöyle bahsedilir: "Ey îman edenler!.. Allah'ın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayın: O zamanda—ki, size düşman orduları saldırmıştı—da size onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular (melekler) göndermiştik. Allah, ne işlerseniz hepsini hakkıyla görendir." Düşmanın büyük bir hezimete uğrayıp çekilmekte olduğunu gören Fahri Âlem Efendimiz, tebessümler arasında, yardımı gönderen Cenâbı Hakk'a hamd ve şükrettikten sonra şöyle dedi: "Allah'tan başka ilâh yoktur; yalnız bir O vardır. Allah, ordusunu azîz kıldı; kuluna da yardım etti. Tek başına da Ahzab'a (Arap kabilelerine) galebe etti!" Müşrik ordusunun hiçbir müsbet netice alamadan eli boş döndüklerini, Kur'ânı Kerîm bize şöyle haber verir: "Allah (Hendek Savaşındaki) o kâfirleri, hiçbir zafere erdirmeden öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü mü'minlerden kaldırdı. Allah, Kâvî'dir [her şeye gücü yeter], Azîz'dir [her şeye galibtir]." MEDİNE ZİYARET YERLERİ Peygamber efendimiz harp sâhasından Medîneye dönünce, silâhlarını çıkarmadan hemen savaşın en nâzik ânında ihânet eden Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin üzerine hareket emri verdi Kurayza Yahudilerinin Cezalandırılması Hendek gazasının en nazik devresinde ahidlerini, andlaşmalarını bozan ve vatanlarına ihanet eden Kurayza Oğulları yahudileri kalelerine çekilmişlerdi. Peygamberimiz Aleyhisselâm, müminlere silâhlarını çıkarmadan onların üzerine hareket emrini verdi. İhanetin cezası geciktirilmeden verilmesi için ilâhî ilham gelmişti. Eğer bu hainlik cezasız kalırsa, müslümanlar için tehlike devam edecekti. Yahudiler, müslümanları görünce 900 kişilik kuvvetleriyle karşı koydular. Kalenin kuşatılması ile süren savaş, 25 gün sonra yahudilerin teslim olmasıyla bitti. Yahudiler kendileri için verilecek karar hakkında, dostları olan Evs kabilesinin reisi Hazreti Sa'da b. Muaz'ın hakemliğini istediler. O da yahudilerin arzusu üzerine Musa Aleyhisselâm şeriatı ve Tevrat'a göre hüküm verdi. Yahudiler hükmün Tevrat'a uygun olduğunu kabul ettiler. Buna göre, eli silâh tutan erkeklerden 400 kişi idam edildi, kadınlar ve çocuklar esir sayıldı, mallar ise ganimet olarak alındı. Hendek Savaşı’nın yapıldığı yerde bulunan Mescid‐i Seb’a. Hendek Savaşı’nın yapıldığı yerde bulunan Mescid‐i Seba’nın yerine yapılan yeni mescit. MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Mescid–i Haram tarafındaki girişte; hemen sağ tarafta belli belirsiz iki mezardan birisi Hz. Fatımat–üz Zehra validemize aitken, solundaki ise Efendimizin amcası Hz. Abbas’a ait. Hemen doğusunda ise Hz. Ali’nin oğlu, Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin Zeynel Abidin’in oğlu Muhammed Bakır (ra) ve onun oğlu Caferi Sadık’ın kabirleri var. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Cennetü'l_Baki' Kabristanının 1908 yıllarına kadarki durumu MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Medinede Vefat Eden ilk Muhacir Osman Ibni Maz’un radiyallahu anh Medine’de vefat eden ilk sahâbî... Bakî kabristanlığına defnedilen ilk muhacir O, ilk Müslümanlardandır. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Dâru’l-Erkam’a yerleşmeden önce İslâmla şereflendi. Cahilliye döneminde de temiz yaratılışlı, ağırbaşlı bir insandı. O dönemde de hiç içki içmedi. “Aklı gideren, benden aşağıdakileri bana güldüren bir şeyi içmem” derdi. Onun İslâm’a girişi Ahmed Ibni Hanbel’in Musned’inde söyle anlatılır: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün Mekke’de evinin yanında oturuyordu. Osman Ibni Maz’un da oradan geçiyordu. Rasûlullah (s.a.)’e bakıp tebessüm etti. İki cihan Güneşi Efendimiz de ona: “Biraz oturmaz mısın?” buyurdu. O da karşısına oturdu. Konuşurlarken Rasûlu Ekrem (s.a.) Efendimize bir hal oldu. Sanki karşısında birisi ona bir şeyler anlatıyor, Efendimiz de anladım dercesine başını sallıyordu. Bu hal bir müddet sonra geçti. Osman bu hali merak etti ve Efendimize sordu. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz kendisine Allah’ın elçisi Cebrâil’in geldiğini ve Nahl Sûresi 90. âyet-i celileyi indirdiğini söyledi. Meâlen: “Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsâni ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinâdan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız.” MEDİNE ZİYARET YERLERİ O, Habeşistan’a hicret eden ilk gurubun başkanıydı. Osman Ibni Maz’un (r.a.) Velid bin Mugire’nin himayesine girmişti. “Ben Allah’tan başkasının himâyesinde bulunmayı sevmiyorum. Onun icin Velid’in himâyesini artık kabul etmiyorum.” diye ilân etti Osman Ibni Maz’un FATIMA BİNTİ ESED Peygamberimizin halası Safiyye ZÜL HULEYFE – EBYAR‐I ALİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ MEDİNE ZİYARET YERLERİ Gamame Mescidi Musalla mescidi olarak da bilinir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Medine’yi Münevvere’deki ilk bayram namazını burada kıldırdığı ve son dört sene bayram namazlarını da burada kıldırdığı rivayet olunur. Efendimiz (s.a.v.) döneminde açık bir meydan olan ve sonraları Münâha diye bilinen bu yerde, Peygamberimiz yağmur duâsı yaptığında bir bulut gelip Peygamberimizi (s.a.v.) gölgelemiş, bu sebeple buraya bulut manasına gelen GAMÂME denilmiştir. Osmanlı sultanı I. Abdülmecit tarafından yaptırılan ve irili ufaklı 10 kubbeli mescid, bakıldığında bulutu andıran bir görünüme sahiptir. 1990’lı yıllarda Suudlular tarafından tamir ettirilmiştir. Ebû Hureyre’den bildirildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) bir seferden döndüğünde bu yere uğrar, kıbleye dönerek dua ederdi. Yine Peygamberimiz (s.a.v.) Uhud’a giderken ordusunu burada toplamış ve Uhud’a hareket etmiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Gamame Mescidi (Devamı) Resul-i Ekrem bayram namazlarını Mescid-i Nebevi'de değil, buraya güneybatı yönünde 500 m. mesafedeki açık alanda kıldırırdı. Bazen yağmur duası için de kullanılan ve Medine'ye gelen kafilelerin konakladığı Menaha adlı bu yerin bir bölümü musalla haline getirilmişti. Ömer b. Abdülaziz Medine valiliği esnasında burayı imar etmiş ve bundan sonra Mescid-i Musalla adıyla anılmıştı. Resulullah bayram namazı ve yağmur duası için buraya çıktığı zaman kendisini bir bulutun gölgelemesi sebebiyle sonraki dönemlerde Gamame Mescidi adıyla meşhur oldu. Sultan 1. Abdülmecid tarafından yeniden inşa edi¬len 32,5 x 23,5 m. ölçüsündeki Mescid-i Gamame güney tarafında 12 m. yüksekliğinde bir büyük kubbe, kuzey tarafında ise bu büyük kubbeyle uyumlu beş küçük kubbe ile örtülüdür. Sultan II. Abdülhamid döneminde ve 1990'da kapsamlı bir onarımdan geçirilen mescid, Osmanlı mimari tarzını hala korumaktadır. Hz Ömer Mescidi MEDİNE ZİYARET YERLERİ Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biri de Hz. Ömer Mescidinin yeridir. Hz. Ömer (r.a.) hilafeti zamanında bayram namazlarını Efendimiz (s.a.v.)’e uymak amacıyla burada kıldırmıştır. Mescid-i Nebevi’den 455 m. uzaklıktadır. Osmanlı Sultanı II. Mahmud tarafından Hicri 1411 yılında tamir ettirilmiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz. Ali Mescidi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir. Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduğu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, bayram namazlarını burada kıldırmıştır. Mescid-i Nebevi’den 290 m uzaklıktadır. 1662'de Medine'yi ziyaret eden Ebu Salim elAyyaşı, Hz. Peygamber'in muhtelif yerlerde bayram namazı kıldırdığını bunlardan üç tanesinin meşhur olduğunu kaydeder. Bunlardan birisi de Mescid-i Ebu Bekir'in hemen kuzeyinde, Hz. Osman evinde isyancı¬lar tarafından kuşatıldığında Hz. Ali'nin Medine musallasında bayram namazını kıldırdığı yerdir. ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilen Mescid-i Ali, 1990'da 882 m2'lik bir alan üzerine eski tarzına benzer bir şekilde yeniden inşa edilmiştir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Hz.Ebubekir Mescidi Bu Mescidin olduğu alan, Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerdendir. Ebû Bekir (r.a.) de Efendimiz (s.a.v.)’e uymak için bayram namazlarını burada kılmıştır. Mescidi Gamame’ye 40 m mesafededir. “Mescid-i Musalla'nın kuzeybatısındaki Amidiyye sokağının başındadır. Hz. Ebu Bekir halifeliği sırasında burada bayram namazı kıldırdığı için bu adı almıştır. Bu yerde Hz. Peygamber de bayram namazı kıldırmıştır. ilk defa Ömer b. Abdülaziz tarafından inşa edilen mescid, 1838'de Sultan II. Mahmud tarafından yenilenmiştir. 1990'da tamirattan geçirilen ve 292 m2'lik bir alanı kaplayan mescid halen Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.” MEDİNE ZİYARET YERLERİ İcabe Mescidi Melik Faysal caddesi'nde (Şariu's-sittın) Cennetü’I-Baki"nin yaklaşık 385 m. kuzeyinde Mescid-i Nebevi'ye 580 m. uzaklıktadır. Ensardan Beni Muaviye b. Malik b. Avf toprağında bulunduğu için bu adla da anılır. Hz. Peygamber zamanında mescid haline getirilen mekânlardan olan Mescid-i İcabe uzun süre üstü açık olarak hizmet vermişti. Burayı ziyaret edenler nafile namaz kıldıktan sonra Hz. Peygamber'in yaptığı duayı okumayı adet edinmişlerdi. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid zamanlarında imar gören Mescid-i İcabe 1997' de yeniden inşa edildi ve çevresindeki sosyal tesislerle birlikte yaklaşık 1200 m2'lik bir alana ulaştı. Resul-i Ekrem ashabından bir grupla birlikte Beni Muaviye Mescidi'ne uğramış, iki rek'at namaz kılmış ve ardından uzunca bir süre dua ettikten sonra orada bulunanlara şunları söylemiştir: "Rabbimden üçşey istedim. Bana ikisini verdi, birini vermedi. Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim, onu bana verdi. Ondan ümmetimi suda boğarak helak etmemesini diledim, onu da verdi. Felaketlerini kendi aralarında vermemesini (tefrikaya düşmemelerini) diledim, bunu bana vermedi" (Müslim, "Fiten", 20). Resulullah'ın duasının Cenab-ı Hak tarafından kabulü dolayısıyla bu cami Mescid-i İcabe diye anılmıştır. Hicretin 9. (631) yılında Medine'ye gelen Necran heyeti ile Hz. Peygamber arasında hristiyanlık konusunda tartışma meydana gelmiş, nazil olan ayet (Ali İmran 3/61) doğrultusunda Hz. Peygamber yanına Hz. Ali. Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i alarak Necran heyetinin yanına gitmiş ve ilgili ayetleri okuyarak kendilerini Mescid-i İcabe'nin bulunduğu yerde mübaheleye (beddua) davet etmişti. Ancak NecranIılar Hz. Muhammed'in peygamber olma ihtimalini göz önüne alarak buna cesaret edememişlerdi. Bu olay sebebiyle adı geçen cami Mescid-i Mübahele diye de anılır MEDİNE ZİYARET YERLERİ Mescid-i Nebevi’nin 900 m kuzeyine düşen bu mescide Ebû Zer Mescid’i dendiği gibi Secde Mescidi de denir. Abdurrahman Bin Avf diyor ki: Efendimiz (s.a.v.) bu noktada kıbleye yöneldi ve secdeye kapandı, secdeyi çok uzattı, kalkınca Ya Rasulallah secdenizi çok uzatınca korktum, Allah ruhunuzu aldı zannettim, dedim. O da bana Cibril geldi ve şu müjdeyi verdi: “Allah (c.c) sana kim salat ederse ben de ona salat ederim, kim selam verirse ben de ona selam veririm” buyuruyor deyince, “Ben de Allah’a şükür secdesi yaptım.”( Kütüb-i Sitte c.6, s.138) buyurdular. Bu mescide şükür mescidi de denir. Mescidin şu andaki yeri Peygamberimizin bu uzun secdesini yaptığı yerdir. MEDİNE ZİYARET YERLERİ Mustarah Mescidi Beni Hârise Mescidi de denen bu noktada Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Uhud Savaşından dönerken istirahat buyurmuşlardır. Bundan dolayı istirahat edilen yer anlamında mustarah denilmiştir. Ayrıca Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) uhud şehidlerini ziyarete giderken burada namaz kılmış ve istirahat etmiştir. Eski Mescid yıkılmış ve yerine yeni bir bina inşa edilmiştir. Ahzab savaşında kazılan hendeğinde buradan başladığı söylenmektedir MEDİNE ZİYARET YERLERİ Sukyâ Mescidi Amberiyede bulunan tren istasyonun içerisinde üç kubbeli küçük bir mesciddir. Alanı 65 m² dir. Bu yere sukya mahallesi Saad’ın yeri denir. Bundan dolayı da bu mescide Sukya Mescidi denmiştir. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Bedir muharebesine giderken burada orduyu denetlemiş, küçük gördüğü sahabilerin çocuklarını geri çevirmiş ve burada bulunan sukya kuyusundan abdest alıp su içmiştir. Ve yine meşhur ehli Medine için olan duasını burada yapmıştır. Bu duada ehli Medine için bereketle dua etmiş ve Medine-i Münevvere yi Mekke gibi harem ilan etmiştir. Hz Ömerin de Hz. Abbasın elini tutarak onun yüzü suyuna yağmur duasına çıkma hadisesi burada olmuştur. Medine'nin batısında Vebere harresinde bir kuyunun yanında inşa edilmiştir. ResuI-i Ekrem Bedir Gazvesi için yola çıktığında bu kuyunun yanında bir süre konaklamış, yaşları küçük olduğu halde orduya katılanları Medine'ye göndermişti. Daha sonra Hz. İbrahim'e Mekke'nin bereketli kılındığı gibi Medine'nin de ashabına mübarek kılınmasını dileyerek, onlara Mekke'yi sevdirdiği gibi Medine'yi sevdirmesini Cenab-ı Hakk'tan niyaz etmişti. Hz. Ömer'in yağmur duası için bu yeri tercih etmesi de ResOlullah'ın duasıyla ilgilidir. Daha sonra buradaki kuyunun hemen kuzeyinde büyük ihtimalle Ömer b. Abdülaziz tarafından bir mescid yaptırılmıştl. Bugün Medine tren istasyonu dahilinde güneydoğu tarafında yer alan Sükya Mescidi, 13 x 5 m. ölçülerinde ve ortadaki büyük olmak üzere üç kubbeli Osmanlı tarzı küçük bir mescid olarak ayaktadır. MescidiNebevi_Minare.exe 360_MEDINE_MescidiNebevi_BakiKapisi.exe MescidiNebevi_IcAvlu.exe MescidiNebevi_Hotelden_6.exe