Keyfilik Yaratıcısı mı Yoksa Hukuki Barış Sağlayıcı mı? Sorgudaki
Transkript
Keyfilik Yaratıcısı mı Yoksa Hukuki Barış Sağlayıcı mı? Sorgudaki
Keyfilik Yaratıcısı m ı Y o k s a Hukuki Barış Sağlayıcı mı? Sorgudaki Kurum: "Uzlaşma" Gerekçelendirilmesi ve H u k u k i Analizi (T) Dr. Kunda » A L A K A N M. Ü. llıık. Fak. Ver. Hıık. Anabilim Dalı Sunuş dan yargı yükünü azaltarak usul ekono misine ve diğer yandan uyuşmazlıkların İdare ile vergi mükellefini biraraya geti rerek vergisel uyuşmazlıklar üzerinde anlaşmaya dayalı bir çözüm yolu bulun masını sağlayan uzlaşma, sürekli tartış malara konu olan bir kurumdur. Uzlaş ma aleyhtarları, uzlaşmanın anayasal vergilendirme ilkelerine ve Şunlar ara sından özellikle kanunilik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmekte, idareye vergi tarh ve tahsil işini yaparken •keyfilik sağ ladığı gerekçeleriyle uzlaşmayı hukuka aykırı ilan etmektedirler. Buna karşın uzlaşma taraftarlarına göre, uzlaşma hukuki barışı sağlamaktadır; uzlaşma yoluyla, idare ile mükellef arasındaki uyuşmazlık, yargı yoluna gidilmeksizin taraflar arasında barışçı yollarla çözüm lenmektedir. Böylece uzlaşma, bir yan (I) RAUPACH Arndt tarafından düzenlenen kısa bir süre içinde çözümlenme'sini sağlayarak idare ve mükellefin çıkarları na hizmet etmektedir. Zaman zaman uzlaş'ma yanlıları daha da sert çıkışlar yapmışlar, gerçeklen şüpheli hukuki so runların varlığı halinde uzlaşmanın ver gi adalelinin sağlanmasına daha iyi hiz met ettiğini ve böyle bir imkandan yok sun olmaları halinde vergi idaresi ile mahkemelerin yerine görevlerini getiremeyeceklerini gereği gibi iddia ede rek, "uzlaşmayı engelleyerek adaletli bir idarenin ihtiyaçlarına açık bir şekilde te zat teşkil eden "idarenin kanuniliği ilke si" nin, gerçekten de mutlak bir anayasal ilke' olup olmadığı"n\r\ dahi talep etmişlerdir. -kamuya tartışması (katılımcılar: KLEIN Franz, ENDERS açık- araştırılmasını 1 Münih Semineri, 19S6, Fritz, KRATZER Franz, RAUPACH podyum Arndt) (VOGEL Klaus, Vergleich und Gcsetzmacssigkcit der Verwaltung im Sieitcrecht, Festschrift für Georg Polierer, Düsseldorf im. ÜH1-6H2 ve dpn.33) O halde, uzlaşmanın hukuk karşısında ki durumunu araştırmak gerekir. Uzlaş 1.Kaynak Alman H u k u k u n d a 2 ma hukuka uygun, yararlı 've böylece sistem içinde yer verilmesi gereken bir kurum mudur? Eğer bu soruya olumlu cevap vermek gerekirse, hangi koşullar çerçevesinde buna izin vermek gere kir? Uzlaşmaya gidilebilmesinin sınırla rı nerede başlar nerede biter? Uzlaş manın hukuki sonuçları nelerdir? A. Genel Olarak Alman Vergi Hukuku'nda uzlaşma, ya salarda düzenlenmiş bir kurum değildir. Vergi memurlarının, vergiye ilişkin mad di olaylarda veya hukuki problemler ko nusunda kendi iradeleriyle tek taraflı olarak kendilerini bağlamaları (Zusage, §§ 204-207 AO,' § 42e ESIG, Art.12 ZK, Art 5-15 ZK-DVO); belli bir idari işlemi gelecekte yapma veya yap mama konusunda taahütle bulunmaları (Zusicherung, § 38 I VwVfG) ve -her iki tarafın da hukuken bağlayıcı olmadığı konusunda hemfikir oldukları- resmi ol mayan uzlaşmacı idari davranışlar (Verhalten) içine girmeleri (Absprache/Gentleman's Agremeent) yasalar, içtihatlar ve doktrinde kabul edilirken, benzeri bir consensus "uzlaşma (Verstaendigung veya Vereinbarung)" konu sunda bulunmamaktadır. Ancak hemen işaret etmek gerekir ki, uzlaşma, her iki tarafı da (gerek vergi idaresini ve gerek se vergi mükellefini) bağlayıcı olması iti bariyle anılan bu kurumlardan farklıdır 3 Burada konu öncelikle • Alman Hukuku ve ardından hukukumuz bakımından in celenecektir. Kaynak hukukta bu konu da yapılan tartışmalar, bizdeki uzlaşma kurumunu yorumlarken önem taşıdığı gibi, konunun karşılaştırmalı hukuk me toduyla ele alınması, kuruma ilişkin ola rak yapılacak değerlendirmeler bakı mından da yararlı olacaktır. Kaldı ki, Al manya, Türkiye'nin sıkı ticaret ilişkilerin de bulunduğu bir ülkedir. Bu nedenle, bu ülkede uzlaşma kurumunun nasıl iş lediğini bilmek, Alman vergi kanunları karşısında vergi mükellefi olarak kabul edilen gerçek ve tüzel kişiler bakımın dan da ilginç olacaktır inancındayız. — , 1 5 1 (2) Alınan Hukuku'nda uzlaşma kurumunun değerlendirildiği bu ilk bölüm, özü itibariyle TESEV'in Türk Yargı Sisteminin Etkinliği Projesi çerçevesinde araştırılan "Vergi Yargısının Etkinliği" (SABAN Nihal, istanbul 2000) çalışmasına sumdan rapora dayanmaktadır. (3) Hakini görüşe göre. Zıısage=vaat, bir idari işlemdir. Bkz. SEER Roman, in.Tipke/Lang, Steuer- recht, 16. Auß„ Köln 1999, § 22, Rz.14 ve KOITKE liehe Verstacndigung-Unterschiedc (4) Abgabenordnung vom 16.3.1976, Klaus, Verbindliche Zusage und tal.xaech- und Gemeinsamkeiten, DD 1999, 820 vd. BGBl. I S.613, berichtigt BGBl. 19771 S.269 (5) Bu konuda daha fazla bilgi ve bu kurumun uzlaşmayla mukayesesi için bkz. KOTTKE, Dil 1999, 820 vd. i ve -uzlaşmaya ilişkin- tartışmalar da za düşmemek zorunda olduğundan (veni- ten onun bu özelliğinden kaynaklan re contra factum proprium), vergi ida maktadır. resi, durumda herhangi bir değişiklik ol 8 maması (vergi mükellefinin verdiği bilgi B. Uzlaşmanın Hukuki Geçerliliği Ko nusunda Yüksek Mahkeme ve Dokt rindeki Yaklaşımlar 1. Yüksek Mahkeme "Uzlaşma" lerin doğru olması ve farklı bir karara varılmasını gerektirecek yeni gerçekle rin ortaya çıkmaması) halinde, vermiş olduğu sözde durmalıydı. Kararlarımda Federal Mali Mahkeme de (Bundesfinanzhof=BFH) aynı gerekçelerle (vergi nin kanuniliği ve eşitliği ilkelerine aykırı lık) vergi anlaşmalarını onaylamamakla birlikte, RFH'dan farklı olarak, başlan gıçtan itibaren, bireysel olaylarda ada leti sağlamak üzere dürüstlük kuralına dayanarak bu tür anlaşmalara geçerlilik etkisi tanıdı. Hatta 1963 tarihli bir kara rında, belirli şartlar altında hukuki so runlar üzerinde de vergi idaresi ile mü kellefin bağlayıcı anlaşmalar yapabile ceğini kabul etti. Bununla birlikte, BFH'nin 1970'li yıllara kadar olan karar larında bu konuda bir istikrar görebil mek pek mümkün değildi; çünkü, BFH kararlarını geliştirmiş olduğu kriterler İmparatorluk Mali Mahkemesi, (Reichsfinanzhof=RFH), vergi hukuku alanın da devlet ile vatandaş arasında anlaş ma yapılmasını kanunilik ve eşitlik ilke lerine aykırı olduğu gerekçesiyle kural olarak kabul etmiyordu; ancak, 1941 ta rihli kararından itibaren, "dürüstlük'ku ralı/objektif iyiniyet {Treu und Glauben)" temelinde bu tür muamelere artan bir şekilde geçerlilik tanımaya başlamıştı. Dürüstlük kuralı gereğince, vergi huku ku ilişkilerinde herkes, diğer tarafın hak lı menfaatlerine saygı göstermek ve di ğer tarafda güven uyandırarak karşı ta rafın belli durumlar içine girmesine yol açtığı önceki davranışıyla çelişki içine 6 9 7 (6) (7) RFIl v. 20.10.1925 RFIl v. 14.10.1936 RFll v.10.9.1941. 1IA453/25. REUE 18. 92; RFIl v. 19.5.1936 VIA 723/36, RSıül 1936, 1077 VI190/41, VIA 723/36, RSıBl 1931, RSll.il 1938. 626 v</. (SEER Romun. Wrtraege, Vergleiche und son stige Verstaendigungen im deutschen Stciicrreclit, Stuw 1995, 220-221 in Steuervcrfahren, Köln 1996. Ilahil.-Schr., (8) likz. SEER; in: Tipke/Lang, § 22, Rz. 20 (9) BFIl v.27.1.1955 BFH E 115,313, IV 281154 LI, BFllE 60, 235, VI 97161 U, BFHE 76,489. BStBl II 1975,478; BStBl III 1955. 251; BStBl II 1975,679 III 326/58 v. 25.9.1956 1 94/56 BStBl III 1963. ISO; BFH v. 7.2.1975 VI R VII C 27/62, BStBl 1 1963, 794; U. U. BF/IE 73, 312, BStBl III 1961, BFH v. 31.1.19561111/54 86. Ayni şekilde Alman AYM (BVerwG) v.5.6.1959 1002; v.12.7.1963 ve a.y., Verstaendigungen 68-69\ BF/IE 63, 379, BStBl III 1956, 341; v.29.5.1961 380; v. 11.1.1963 457; 133/72, U, BF11E62, 230, BStBl III 1956, Vll C 83/57. BVerwGE S, 329, BStBl 1 1959. v.18.4.1975 Vll C 15/73, BVerwGE 48. 166, ' çerçevesinde vermiyor, dayandığı dü; rüştlük kuralından, belli, kriterler geli.ştir; meksizin farklı hukuki ^sonuçlar çıkarı yordu. 10 Bazen, uzlaşmayı, ancak -ne ler olduğu açıkça tanımlanmayan- istis nai durumlarda hukuki sonuçlar doğu rabilecek centilmenlik anlaşması ' (Absprachen) şeklinde tanımlarken, ba zen dürüstlük kuralı üzerinden uzlaş maya her iki taraf için de bağlayıcılık et kisi tanıyordu, ancak hangi şartların varlığı halinde bağlayıcılığın söz konu su olacağını açıklamıyordu. 11 ilk defa 1984 tarihli bir kararı" ile BFH tipikleştirme yaptı ve yapılan anlaşma nın her iki taraf için de bağlayıcılığını kabul ederek uygulamanın gereksini mini, "gerçek uzlaşma (tatsaechliche Verstaendigung)" kurumu yoluyla tat min etmeye çalıştı. BFH'ya g ö r e , ver gi hukukunda hukuki konular üzerinde uzlaşma mümkün olmamakla birlikte, olaya ilişkin konular üzerinde uzlaşmaya 12 13 gidilmesi mümkündür, "Hukuki barış", "vergilemenin verimliliği" ve "sürecin hızlandırılması" ihtiyaçları, vergisel ola ya ilişkin konular hakkında -vergi idare si ile mpkellef arasında- yapılan uzlaş manın hukuken geçerli olmasını gerek tirmektedir. Ancak bunun için, vergiyle bağlantılı durumun gerçek niteliğinin tesbitinin ya son derece güç olması ya da büyük ve orantısız harcamalar yapıl masına bağlı olması şarttır. Uzlaşmaya özellikle, değer saptaması veya -geçmi şe ya da geleceğe ilişkin- tahminler söz konusu olduğunda başvurulabilir. Açık ça yanlış sonuçlara yol açması veya yetkili memurların katılımı olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde uzlaşma ge çersizdir. Yetkili memurun katılımıyla gerçekleştirilmedikçe, dürüstlük kuralı vergi dairesinin yapılan anlaşmaya bağlı kalmasını gerektirmez. 14 15 BFH'nin daha sonraki kararları da bu doğrultuda olmuştur. Ancak BFH, ger- (10) SEER, Verslaendigungen in Stetıervcrfahrcn, 71 (11) DEH v.l 1.12.1984 VIII R 131176, BF1IE 142, 549, üSı/U II 1985. 354. Karanı yöneltilen eleşti riler için hkz. MARTENS Jaachim, Vergleichsvertrag im Steuerreclıt? Stınv 1986. 97; TIPKEIKRUSE, Kommentar zur Abt'abenordnung ıınd Finanzgerichlsordnımg. I(>. Aııfl.. Kain 1996, Losehl., § 85 AO Tz.ll; KNEPPER Karl-lieinz. Der Vergleich im Steuerreclıt. İtil 1986. 168 vd.; SANGME1STER Bernd, Pacta sıoıl seminde- oder die I'Jlichl zıır Einlıaltung einer laısaechlichen Verstaendigung, BB 1988^09, 612; WASSERMAYER Franz, Die Aussenprüjüng im Lichte der Reclıtsprechung, FR 1987, 513, 521; VOGEL, FSfiir Döllere,; 680 vd. (12) Hemen belirtmek gerekir ki, "gerçek uzlaşma" terimi, ilk olarak RFH tarafından -25.10.1925 tarihti bir kararında- kullcmılmışdır; başka bir deyişle, terimin yaratıcısı RFIFdir. Bununla bir likle, RFH değil, aksine BFH bu kurumun taraflar için bağlayıcılığını kabul etmiştir, (Hkz. SE ER, Verslaendigungen in Sieıteryerfahren, 71-72) (13) BFH v.ll.12.1984,dpn.10, 357,358; • Sonrasında ise hkz. B Stil t 1985, 354, 357 vd.; 1991. 674; 1995, 32, 37; 1996', 625, 626 (SEER, inTipke/Lııng, §122, Rz.20, (14) BFH v.l 1.12.1984,dpn.10, (15) BFH v.28.7.1993.11 357,354 dpn.59) vd.;,v.5.l 1.1990 İli R 19/88, BSıBI II 1991, 45. 40 R 68/92. BFJIINV 1994. 2990 673. çek uzlaşmanın hukuki niteliği ve etkile ri konusunda sessiz kalmıştır. BFH'hin 1984'den itibaren vermiş olduğu karar ların' en büyük özelliği, uzlaşmanın ni hayet bir hukuki kurum olarak kabul edilmiş olmasıdır. BFH, "gerçek uzlaş ma" kavramı ile "olaya ilişkin problemler üzerinde sınırlı bir uzlaşma" yı caiz ola rak değerlendirmiş ve bunun bağlayıcı şekilde yürürlükte olmasını tanımıştır. 16 2. Doktrinde "Uzlaşma" a. Uzlaşma Aleyhinde Görüşler 17 Doktrindeki pek çok yazar, verginin kanuniliği ve eşitliği ilkesine aykırı oldu ğu gerekçesiyle uzlaşma kurumunu hu kuka aykırı bulmaktadırlar. Vergi huku kunda kanuna bağlılık, diğer hukuk alanlarına oranla daha fazla talep edil mektedir; vergi idaresi bağlı yetkiyle do natılmıştır, idarenin kanuniliği ilkesi ge reğince, idare, vergiyi kanuna uygun miktarda tespit ve tahsille yükümlüdür. § 85, c.1 AO'da da, vergi memurlarına, vergiyi kanuna uygun şekilde eşit ola rak tespit ve tahsil görevi verilmiş; § 155 I AO'da ise verginin, aksine bir dü zenleme olmadığı müddetçe, vergi me murları tarafından idari bir işlem olan larhiyat (Steuerbescheid) ile tespit edil mesi emredilmişdir. Böylece, kanunlara göre hesaplanan vergi borcundan yapı lacak bir anlaşmayla kısmen ya da ta mamen vazgeçilebilmesi yasaklanmış tır. Başka bir deyişle, verginin mükellef le yapılacak bir anlaşma ile değil, tam aksine idari bir muamele ile belirlenme si şarttır. Vergi mükelleflerine daha adil davranılmasını ve vergi kanunlarının daha eşit şekilde uygulanmasını sağladığı süre ce, inceleme ve açıklama kapasitesinin yetersizliği halinde "ekonomik neden ler" ile "basitleştirme" ihtiyacının vergi leme sürecini etkilemesi mümkündür. Bu bağlamda, vergi memurunun, mü kellefin "kanunun kabul edilebilir uygu laması çerçevesi" içinde kalan hukuk yorumunu, bu yorumun kanunilik ilkesi ne aykırı olmaması şartıyla devralması mümkündür; çünkü, vergi memurunun farklı -kabul edilebilir- hukuki yorumu kanuna daha uygun olmayacaktır. An18 (16) VOGEL. ES für D allerer. 680 (17) MARTENS. Stuw 1986, 102-103. Ancak yazar, de lega feranda, uzlaşmaya olumlu bakmaktadır (s. 104).; SÖHN, iıulIübschmannllleppISpitaler, Abgabeııordmmg Kommentar, § 78 AO R:J8- 39 ve burada atıfta bulunulan BA UR. BB 19S6, 168 vd. ve GROSSE, SlBp. 19S6, 58 vd.; SANGMEISTER. BB 1988, 609 vd.; TlEKE (iıvTipkcIKruse; Abgabcnordnıtng, nııng, Kommentar. ll.Auji., Mayıs 1987, § 85 Tz.ll, Finanzgcriclıtsordu- ila; a.y. Slcuerreclıtsordıumg, Dd.l, Köln 1993, 167) ise, daha önceki yıllarda uzlaşmaya karşı çıkmak ve ciddi eleştiriler (uzlaşma, kanu nilik ve eşitlik ilkelerine aykırıdır, kanuni temciden yoksundur ve vergi kavramını tabiatından uzaklaştırmaktadır) yöneltmekle birlikte, satımdan görüşünü tleğiştircıcL kanuna aykırı olma yan uzlaşmaları kabul etmişdir. Bkz. TipkelKrııse 1998, § 85 AO Tz.lÜ (18) SÖHN, in: IlübschmannlIleppISpitaler. § 78 AO, Rz.39a cak, bu hiç bir zaman mükellef ile idare seçimidir, arasındaki bir "anlaşma, uzlaşma" ola VvvVfG'dekine rak değerlendirilemez. Uzlaşmanın mümkün, olabilmesi için ka nunda buna açıkça izin verilmiş olması, vergi memurunun açık'bir şekilde yetki lendirilmiş bulunması gerekmektedir. Oysa, Alman İdare Hukuku'nda §§ 54 vd.VvvVfG (İdari Usul Kanunu) hü kümleri ile kamu hukuku anlaşmaları yasal bir kurum olarak kabul edilmiş ken, AO'da kamu hukuku anlaşmaları na izin veren bir düzenleme bulunma maktadır. Gerçi ,§ 78 I Nr.3 AO, vergi memurunun "kamu hukuku anlaşması" yapmak istediği veya; yaptığı kimseleri vergi sürecine katılanla/ arasında say makta ve bu hüküm AQ'nun'dolaylı da olsa vergi hukuku .anlaşmalarına izin verdiği yorumlarına yol. açsa da, bu iba reyi bir redaksiyon hatası olarak gör mek gerekir. Vervvaltungsverfahrengesetz hükümleri Abgabenordnung'a aktarılırken yanlışlıkla bu. hüküm de bu raya alınmıştır, bunun bir anlamı yoktur. Kamu hukuku anlaşmalarına . ilişkin §§ 54' vd.VvvVfG hükümlerinin AO'ya alın maması, kanun koyucunun bilinçli bir 20 21 ,(19) SÖHN, in: Hübschmann/Hepp/Spitaler, (2DBONK, ; ' 1993J54 benzer §§ bir 54 vd. uygulama 22 b. Uzlaşma Lehinde Görüşler Vergisel konular üzerinde uzlaşmanın mümkün olduğu görüşü, daha 196û'lı yıllarda doktrinde dile getirilmeye baş lanmıştır. Özellikle, uzlaşma konu sunda kapsamlı - bir çalışma yapmış olan Schick, uzlaşmayı, hukuki ve anayasal düzeninin temel amacı olan "hukuki barış" düşüncesinden hare ketle savunmuştur. Ancak, yazara göre, uzlaşmanın hukuki geçerliliği belli şart ların varlığına bağlıdır. Bunun için, hu kuki durumun -objektif ..olarak- şüpheli olması, bu şüphenin genel bir idari hü kümle veya bağlayıcı bir idari uygula mayla giderilememesi ve uzlaşmanın ' eşitlik ilkesine aykırlık yaratmaması şarttır. Uzlaşma anlaşması eğer gele ceğe etkili olarak yapıldıysa, anılan şartlara ek olarak, böyle bir anlaşmaya özel bir ihtiyacın bulunması da aranma lıdır. ' 23 2A 1 Sonraki yıllarda, uzlaşmaya vergi huku kunda yer olduğu başka yazarlar tara- § 78 AO, vo'tn 25.5.1976, in:StelkenslBonklSachs, Anm.69 nedenle vergi hukukunda gündeme gelmez. 19 (20) Venvaltungsverfahrensgesetz bu Ri39a BGBl. IS.1953 mit Aenderungen Ver\valtum>sverfalirengcien Kommentar, 4. Aitß., München \ (22) MARTENS, SiuW 1986, 9,7, 98; SÖHN, in: Hübschmann/Hepp/Spitaler, § 78 AO, Rz.39 (23) bkz. EHLERS Hans, Warum gibt es im Steuerrecht keine Vergleiche?, DStR 1965, 64vd. vc SCHICK Walter, Vergleiche und 'sonstige Vereinbarungen zwischen Staat und Bürger im Steuerrecht, Steuerrecht im Rechtsstaat, München 1967 (24) SCHICK, 25 vd. D E R G İ S İ fından da savunulmaya başlanmıştır. Şüpheli durumlar hariç her konuda uz laşma yoluna başvurulabileceğini kabul edenler olduğu gibi; kanun tarafından açıkça Özel bir izin verilmediği sürece, kanuni düzenlemelerden farklı sonuçla ra ulaştırıcı bir anlaşmaya, kanunilik ve eşitlik ilkeleri gereğince mali yükümlü lükler alanında yer olmadığını belirt mekle birlikte, -herhangi bir gerekçe sunmaksızın- gerçek uzlaşmayı bunla rın dışında tutanlar .da olmuştur. Bir görüşe göre ise, uzlaşma, vergileme ye temel oluşturan olaylardaki'karışık lıkların üstesinden gelinebilmesinde bir araçtır ve vergi idaresi ile mükellef ara sındaki bu tür anlaşmalar her tür süreç te gündeme gelebilirler. Buna göre, değerleme takdir alanı içinde kalan- de ğerleme sorunları veya -alt-ve üst tah min sınırları içinde kalmak , koşuluylatahmin sorunları ve hatta -kabul edilebi lir olmaları, kaydıyla- hukuki sorunlar üzerinde mükellefle görüşme konusun da vergi memuru serbesttir ve bunun için "gerçek uzlaşma" denilen kuruma ihtiyaç yoktur. Sorun, bu takdir alanının, vergi memuru veya mükellefin faaliye tiyle daraltılıp daraltılamayacağıdır. Bu görüşe göre, son derece karmaşık problemleri olayın anlamına >uygun bir şekilde açıklama konusunda tarafların anlaşmalarını kabul etmek gerekir. Dış 25 26 27 1 (25) OEEER//AUS, inülübschmannlllepplSpitalcr, denetim bütün olayların kapsamlı bir şekilde açıklanması değil, aksine raslj gele seçilerek yapılan bir inanılırlık/akla uygunluk (Plausibilitaet) denetimi oldu ğundan, tesadüfen bulunan her hata ve güveni kaybettirici her durum, vergi me muruna, daha fazla araştırma yapma ile diğer kabul edilebilir tahminler (Zuschaetzungen) için mükellefin rızasını sağlama arasında bir seçim yapmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, kabul edilebilir tahminler için mükellefin rıza sını almak, § 85 AO'ya uygundur. Ben zeri bir başka görüşe göre ise, her ne kadar vergi memuru "re'sen araştırma yükümlü", olup (§ 88 Abs.1 AO), tarafla rın olaya ilişkin açıklamaları ile bağlı de ğilse de, yergi memurunun bu görevi nasıl yerine getireceği kanunda belirtil memiş olduğunda, vergi idaresinin, başta mükellef olmak üzere diğer katı lımcıların yardımı olmaksızın (§ 90 AO) vergi tarhını belirleyebilmesi mümkün değildir. Binlerce vergi doğurucu olay vardır. Vergi idaresinin bunların tama mını inceleyebilmesi mümkün olmadı ğına göre, idare mükellefin ve diğer ka tılımcıların kendisini yönlendirmesine izin vermek durumundadır. 28 § 78 I Nr.3 AO'nun bir redaksiyon hata sı olduğu iddiasına karşılık ise, kanun koyucunun bu konudaki niyetinin tam olarak bilinemeyeceği belirtilmiştir. KaKommentar ıtır Abgabenordnung Einanzgerichtsordnung, HAujl., § 85 Rz.27, 28 (26) DONK, in.Stelkens/Bonk/Saclıs, VvenvG § 54, Rn.69 ve 69a (27) 1IELSFER, in.Koch/Schottz. Abgabenordnung, 4Aufl., (28) SEER. SluW 1995. 216-217; München 1993, § 78. Rz.S a.y., Verstaendigungen in Steuerverfahren, 175 vd. und nun koyucu, §§ 54 vd, VvvVfG hükümle gesetz) hükümleri bakımından da ge rini bilinçli bir şekilde' AO'ya almamış çerli olması gerektiği; oysa VvvVfG'de olabileceği gibi, bu konu üzerine hiç dü kamu hukuku anlaşmalarına açıkça izin şünmemiş veya bu konu hakkında he verildiği, o halde aynı durumu vergi hu nüz bir karar vermeyerek konunun çö kukunda kabul etmemek için yeterli ne zümünü içtihatlar ve hukukdaki geliş den bulunmadığı belirtilmiştir. melere bırakmak istemiş olabilir. 29 Uzlaş §§ ma, belirsizliği ortadan kaldırma ama 54 vd, VvvVfG hükümlerinin AO'ya akta cıyla yapıldığı ve karşılıklı ödünler için rılmamış vergi de gerçekleştirildiği sürece geçerli ve hukukunda genel bir sözleşme yasağı bağlayıcıdır. Kaldı ki, idari işlemin şekli oiduğu mümkün ve içeriğini birbirinden ayırmak gerekir. değildir. Kaldi ki, aksi. yorum doğru ol Verginin kanuniliği ilkesi, uzlaşma an saydı, hükmün yürürlüğe girdiği zaman laşmasını değil, aksine kanuna aykırı daki mevcut hukuki durumu etkileye- içerikli uzlaşma olmasından sonucuna hareketle ulaşılmak 30 memesi gerekirdi. Ama aksine bu hü1 31 küm AO'daki eğilimi açığa vurmuş, ida renin egemenliğine dayanarak düzenle miş olduğu tek taraflı işlem ve eylemle rin ön koşullarını azaltmış, kamu huku ku anlaşmalarını vergi 'hukuku alanına " sokmuştur. Vergi mükellefi ile vergi ida resi arasında vergisel konular üzerinde • uzlaşma yapılması, yetki kurallarının bir , genişlemesidir ve bu • nedenle ı olumlu değerlendirilmelidir, maktadır. anlaşmasını yasakla 32 gayet i Uzlaşmanın verginin kanuniliği ilkesine aykırı ojmadığı konusunda yapılan bir başka ilgi çekici ve düşündürücü yorum ise şu şekildedir; 33 Gerçekleşebilecek bütün olayları kanuni hükümlerle dü zenleme^ mümkün olmadığından, ha kim kanuna nasıl onu yorumladığı ve somutlaştırdığı şekilde bağlıysa, aynı durum vergi idaresi için de geçerlidir. Diğer yandan, vergi kanunlarının -vergi ! Uzlaşmanın kanunilik ve eşitlik ilkelerine ' aykırı olduğu eleştirisine gelince, bu kaj bul edilmemiştir. Çünkü,, bu iddianin §§ '54 vd. VvvVfG (Verv/altüngs-Yerfahren- yükünü dağıtma- mali amacı, bir vergi kanununun yorumlanmasını şekillendiremez, çünkü bu amaç hiç bir ölçek içermemektedir. Aksine, her hüküm (29) VOGEL. FS für Döllerer,\690; MARTENS. SluW 19H6. 97; SEER, Verstaendigungcn in Steuerverfahren, 135 vd.; a.y., in :Tipkcl Kruse, § 85 AO, Tz.54 (30) RUPPEL, Alfred, Die talsacchliche Verstaendigung mit dem Finanzamt - Vorteil oder Nachteil? DStR 1985,686 (31) WASSERMAYER, FR 1987, 521-522 (32) SEER, Verstaendigunsen in Steilerverfahren, 376 vd. (33) VOGEL, FS für DÖllerei; 686-687; Denzen yöndc SEER, iivJipkelKruse. § 85 AO Tz. 47 •'; kondi içinde bir amaca sahiptir (örneğin ' gizli yedekleri kapsama gibi)., Bu ne denle, mali amaçlı normlarda, kanuni amaca göre bir yorum (amaçsal/teleolojik kanuni yorum) metodu takip et mek mümkün değildir. Buna bağlı ola rak, vergi hukukunda hukuki etkiden (Rechtsvvirkung) hareketle yorum yap ma büyük önem kazanmakta, ve böyle ce vergi idaresine, hukuku somutlaştır mada takdir alanı kalmaktadır. Yalnızca bir tane "doğru" kanuni yorumun olması' kuşkusuz ideal olandır, ama uygulama daki ' gerçeklere uygun değildir. Bu ne denle, idarenin kanuna bağlılığı, idare nin yapılan yorumlara bağlı kalması ve bu yoruma göre yapılan uygulamanın sonuçlarının "kabul edilebilir" olması şart koşmaktadır. İşte bu "kabul edile bilirlik alanı" içinde, hukuki barışın sağ lanması gerekçesiyle, idarenin, vergi mükellefinin hukuki yorumundan ikna olmaya açık olması yasak değildir. Kı saca,, vergi memuru kanunun yorumun da bir takdir alanına sahiptir. Kanaati gereği olmasa bile, "hukuki barış ve usûl ekonomisi" sebepleriyle bir hukuki, yorumu benimsemesi ve bu yorumda mükellefle hemfikir olması mümkündür. Kanuna bağlılık' ilkesi, kanunun neyi söylediği ve böylece vergi idaresinin ne ile bağlı olduğunun şüpheli olduğu nok talarda karşılıklı ödünlerle uzlaşmaya varılması imkanını ortadan kaldırmaz. Vergi idaresinin kanuna anayasal bağlı 34 lığı, halta hukuki sorunlar üzerino uz laşmaya gidilmesine bile engel değildir. Ar)cak bunun için, uzlaşmanın kabul edilebilir kanuni uygulama sınırları için de kalması gereklidir. İdare, hukuken kabul edilemeyen noktaları serbestçe kabul etme yetkisine sahip değildir. C. Uzlaşmanın Hukuki Analizi 1. Uzlaşmanın Hukuki Niteliği Uygulamada büyük bir ihtiyacı karşıla ması ve sık başvurulan yollardan birini teşkil etmesi nedeniyle, uzlaşmanın hu kuki niteliğini tespit büyük önem taşı maktadır. Çünkü, ancak hukuki niteliği ne bağlı olarak, uzlaşmanın geçerlilik şartlarını, vergi idaresi ile mükellefler bakımından bağlayıcılığının çerçevesini ve taraflara sağladığı hak ve yükümlü lükleri tespit etmek mümkündür. Uzlaşmanın hukuki niteliği konusunda Yüksek Mahkeme kararlarında herhan gi bir açıklama bulunmamaktadır. Yuka rıda anılan 1984 tarihli BFH kararına konu olayda tetkik hakimi "pacta sund servanda" (akte bağlılık) ilkesi çerçeve sinde uzlaşmanın her iki taraf için de bağlayıcı olduğunu ileri sürmüşse de, kararda bu tür bir ifadeye yer verilme miştir. BFH'nin 1991, 1995 ve 1996 ta rihli kararlarında ise, yine dürüstlük ku ralına dayanıidığı gözlenmektedir. Buna karşılık alt mahkeme statüsünde35 (.11) VOGllL. FS/ıir D öl İd re; 6SS (35) İlk:. SFFR; in/npke/Uıııg, 1995.37, 39 ve § 22. Rz.2ü. dpıı. 61 'de atıfhı hulıtııııkııı BFH BSılIl 1991. 673. 1996,625,626 675; ki mali mahkemeler bu konuda sessiz kalmamışlar ve genellikle buradaki bağ layıcılığın "aynı yöndeki taraf iradelerin den" dir. kaynaklandığını 36 kabul etmişler Ancak kararlarda "anlaşma" keli mesini kullanmaktan kaçınılmış olduğu na özellikle dikkat çekmek gerekir. Yal nızca Hamburg mali mahkemesi 37 uz laşmayı açıkça bir "kamu hukuku anlaş ması" olarak nitelendirmiştir. Doktrinde ise bu konuda farklı fikirler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre, 38 ger çek uzlaşma bağlayıcı olmayan bir cen tilmenlik anlaşmasıdır {Absprache); ta rafları kendiliğinden bağlamaz, yalnızca güven oluşturucu başka şartların varlığı halinde dürüstlük kuralına göre bağlayı cılığı gündeme gelir. Başka bir görüşe göre, 39 burada idare ile mükellef ara sındaki son konuşmaTkapanış konuş ması (Schlussbesprechung, § 201 AO) çerçevesinde rastlanılan ve hukuki yola başvurudan vazgeçme karşılığında ver gi .memuru tarafından verilmiş bir va at/söz (Zusage) söz konusudur; bağla yıcılık ise dürüstlük kuralından kaynak lanmaktadır. Buna karşılık doktrinde ağırlıklık taşıyan ve gittikçe daha fazla taraftar bulan görüşe göre, gerçek uz laşma, bir "kamu hukuku anlaşması (öf fentlich-rechtlicher Vertrag)"dır. Burada, taraflar için bağlayıcılığı her olayda ayrı ayrı araştırılması gereken dürüstlük ku ralından değil, tam aksine "pacta sund servanda" ilkesinden kaynaklanan bir anlaşma, söz konusudur. Eğer BFH, bağlayıcılığın, tarafların başlangıçtaki değişik i pozisyonlarını bırakmaları ve olayla bağlantılı diğer araştırmalardan vazgeçmelerinde yattığını kabul ediyor sa, bu durum bağlayıcılığın doğrudan "uzlaşma"dan kaynaklandığını göster mektedir, yoksa dürüstlük kuralından değil. .Gerçek uzlaşma her iki taraf için de bağlayıcı olduğuna göre, burada bir kamu hukuku anlaşmasından başka bir şey söz konusu değildir. 40 41 42 Var (Devam edecek) (36) SEER, Verstaeridigungen Steuerverfahren, 75 (37) EG Hamburg, Urt. v. 4.12.1991, II 125189, EFG 1992, 379-3S0 (SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahreh, 75, dpn.163) (38) Dkz. SEER, Vcrstacndigungen in Steiteiyerfahren, 75-77'de amlan yazarlar (39) SANG MEISTER, DD 1988, 613; DAUR, DB 1988, 605 (SCHMIDT, DStR 1998.1734) (40) RÖSSLER, Gerhard; Die tatsaec/iliche Versiaendigtmg im Steuerrecht, DB 1985, WASSERMAYER, ER 1987, 513, 521-522; VOGEL, FS für Dölleret; 677, 680 vd.; WIESE Tho mas, Die Dindungswirkung der talsaechlichen Verstctendigung, DD 1994, DD 1994,333 ER, Verstaendigungen in Stcuervcrfahren, 78 vd.; LANG, inTipkelLang, § 4, Rz.I65; (41) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, 84; a.y., inTipkelLang, § 22, Rz.21 (42)SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, 84; a.y., inTipkelLang, § 22, Rz.21 '• Maziran 1861-1862; 2000/42/Sayi 90 vd.; SE Telif H a k l a n v e İhtira B e r a t l a r ı n d a n Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi A . Krcan YILDIRIM Vergi Denetmen Ynl. I. G i r i ş Gelir Vergisi Kanunu'nun "serbest mes lek kazançlarında istisna" başlığını taşı yan ve genellikle telif kazançları istisna sı olarak adlandırılan 18 inci madde hük mü ile fikir ve sanat eserlerinin değerlen dirilmesi suretiyle elde edilen hasılat için gelir vergisi istisnası getirilmiştir. İstisna konusu kazanç, gelir vergisi sis temi içinde gelir unsurlarından serbest meslek kazançları içerisinde yer almak ta ise de; bu istisna ile tam've dar mü kellef ayrımı yapılmaksızın fikir ve sanat adamlarının teşvik edilmesi ve yaratıcı lıklarının geliştirilmesi için ekonomik ve mali yönden korunmaları amaçlanmıştır. Yazımızda öncelikle telif hakkı ile ihtira beratı kavramları açıklandıktan sonra telif haklarının ve ihtira beratlarının ger çek kişiler tarafından değerlendirilmesi karşılığında elde edilen kazançların ver gilendirilme rejimi üzerinde durulacaktır. (J) Nccmi KARAKULLUKÇU, sayfa 22 II. Telif Hakkı-İhtira Beratı Kavramı ve Hukuki Mahiyeti Vergi mevzuatımızda fikri bir çalışma sonucunda yaratılan ve gayri maddi haklar içerisinde değerlendirilen telif hakki kavramından söz edilmekle bera ber bu kavramların tanımlanmadığı gö rülmektedir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Ka nunu'nun 1. maddesine göre eser; "Sa hibinin hususiyetini taşıyan ve kanun uyarınca ilim, edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulü" olarak tammlanmıştır. Telif hakkı ise; eser sahibinin, eser üze rindeki emeğinin korunmasını sağlayan ve o eser üzerindeki bütün menfaatleri içeren bir haktır. 1 I Eser sahipleri ve mirasçılarının eser üzerinde sahip oldukları haklarını bizzat Telif Kazançlarında İstisna Uygulaması, Mükellefin Dergisi, Sayı:61, Keyfilik Y a r a t ı c ı s ı rırıı Y o k s a H u k u k i Barış Sağlayıcı m ı ? I __ Sorgudaki Kurum: "Uzlaşma" Gerekçelendirilmesi ve H u k u k i Analizi l)ı\ l-uıula (II) BAŞARAN M. U. Hıtk. Fak. Vergi Hukuku Anabilim Dalı (90. sayıdan devanı) kuki sonuçlar üzerinde etkili olmaktadir. 2. Uzlaşmanın K o n u s u runlar üzerinde, uzlaşma yapılmasını kabul etmekteyken, doktrindeki hakim 43 Bir olayın hukuki niteliğinin tesbiti, o olayın tesbitini takip etmemekte, aksi BFH yalnızca vergisel olaya'ilişkin so görüş, 45 hukuki konular üzerinde de uz laşmanın mümkün olduğu yönündedir. Öncelikle, -"değerlendirme'- gibi- bazı konularda, olaya ilişkin noktalar ile hu ne ona eşlik etmektedir. Çünkü olay, bi reysel gerçeklerin mevcut anlamı dikka te alınarak oluşturulur. Hukukun uygu lanması, olayın tesbiti işlemleri ile bu iş lemlerin hukuki niteliklerinin saptanma sı arasında karşılıklı değişen bir etkilen medir. Olayın tesbiti ile onun hukuki nitelendirimi arasında, vergi hukukunun kuki noktaları birbirinden ayırmak so özünden ayrılmaz sıkı bir bağlantı bu mut olay içinde çok kolay değildir, ge lunmaktadır. Çünkü, §§ 201 I ve 364a I nellikle bunlar birbiriyle yakın bir bağ AO lantı içindedirler. 44 gereğince, dış denetim ve itiraz Olayın içeriği.üzerin aşamasında vergi memuru ile vergi mü de varılan her uzlaşma, yapılacak hu kellefi arasında yapılan "açıklama ko kuki uygulamayı da etkilemekte ve hu nuşması" vergilendirmenin temeli ile, (43) SCHICK, 33; KUPPEL. 97; WASSERMAYER, DStR 1985. 684; RÖSSLER, FR 1987, 513; DD 1985. 1861; MARTENS, WIESE, DD 1994, 333; AO, Rz.8; VOGEL, FS für Döllerer, 677,687. StuW 1986, HELSPER, in:KochlScholtz, § 78 Ancak bunun için, uzlaşmanın, kanunun kabul edi lebilir uygulaması içinde olması şarttır. KOTTKE, DD 1999, 822; SEER\ Verstaeııdigungctı in Steııerverfulıren, 210 vd. (44) SCHICK, 33; SEER. SiuW 1995, 218-219; (45) SEER, in.Tipke/Lang, § 22, Rz.2! a.y., Verstae/ıdigııngen in Ste.uerverfahren, 216 yani, vergi yükümlülüğünün tesbiti ve verginin ölçümü için önemli olan nesnel ve hukuki ilişkilerle ilgilidir (§ 199 I AO). Böylece, şüpheli hukuki sorunların açıklığa kavuşturulması, belli hukuki sonuçların gündeme gelmesi, belli hü kümlerin uygulanması konusunda uz laşmaya gidilmesi mümkündür. İkinci olarak, sürekli tekrarlanan ya da geleceğe etkili işlemlere gösterilecek hukuki yaklaşım konusundaki belirsiz liklerin açıklanmasında uzlaşmaya ihti yaç vardır. Uzlaşma ile, yergi mükel lefi, bu tür işlemlere ileride gösterilecek hukuki yaklaşım Kopuşunda garantili bir duruma kavuşmakta; vergi idaresi, bu konuda ileride bir uyuşmazlık çıkmama sını sağlamaktadır. 46 Son olarak, halihazırda sona ermiş bir vergiyi doğuran olaya uygulanan vergi sel hükümler nedeniyle vergi mükellefi nin hukuki yollara başvurduğu hallerde uzlaşma İyi bir çözüm yolu oluşturmak tadır. Belli bir hukuki çözüm konusun da uzlaşmaya, varılması halinde, vergi idaresi daha önce yaptığı hukuki işlemi değiştirecektir. Ancak bunun için, önce likle vergi mükellefinin başvurduğu hu kuki yoldan geri dönmesi veya uyuş 47 (46) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, mazlığı sona erdiğini açıklaması şarttır. Böylece hukuki sorun barış yoluyla çö zümlenmiş olacaktır. Burada son olarak değinilmesi gereken bir husus ise, uzlaşmanın mutlaka geç mişteki vergi dönemlerini konu almak zorunda olmadığıdır. Geçmişteki vergi leme dönemlerinin yanısıra, şartlarda herhangi bir değişiklik olmaması kay dıyla, süreklilik taşıyan maddi olaylar üzerinde (örneğin iktisadi kıymetlerin kullanım süresi) gelecekteki zaman di limlerini kapsayacak şekilde uzlaşma yapılabilmesi kabul edilmektedir. 48 3. Uzlaşmanın Şekli Uzlaşma anlaşmasına ilişkin herhangi bir şekil şartı bulunup bulunmadığı ko nusunda görüşler çeşitlidir. İçtihatlara ^ göre, burada bir şekil şartı bulunma maktadır, son konuşma/kapanış konuş ması esnasında meydana gelen bir uyuşma da aynı şekilde bağlayıcıdır. Ancak, gerçek uzlaşmanın içeriğinin, olayın anlatımının hemen altında- basit ama ispatlanabilir bir şekilde yazılı ola rak ortaya konulması ve bunun taraflar ca imzalanması tavsiye değerdir. Bu na karşılık doktrinde, vergi tesbitiyle 4 50 51 216 (47) SEER, Verstaendigungen in Stetten erfahren, 216 (48) KOTTKE, DB 1999, (49) BFH v31.7.1996 TipkelLangJ 822; II R 78195, BStBl II 1996, 625 (KOTTKE, DB 1999, 822, dpn.18 ve SEER, in- 22,Rz.22) (50) OFD Karlsruhe, Verfügung v.14.10.1996 hen, Verfügung v.2.6.1998 S 0223-6 S 0223 A 149-St 211, BB 1996, 2397 ve OFD St 312, DSlR 1998,1635 (51) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, (KOTTKE, DB 1999, 822, dpn.21) 344 vd.; a.y., inTipkelLang, § 22, Rz.22 Temmuz 2000 / I UO/ Sayı 91 Münc bağlı konularda idarenin kendisini vak tinden önce bağladığı durumlarda AO'nun (§§ 157 I 1, 205 I AO ile bağlantılı olarak § 181 11 AO) yazılı şekli emretti ği hatırlatılarak, uzlaşma anlaşmalarının yazılı şekilde yapılmalarının zorunlu ol duğu ileri sürülmektedir. Yazılı şekil, yalnızca ispat değil aynı zamanda -her iki tarafı da- uyarı fonksiyonuna sahipdir ve ayrıca kanuna uygunluk denetimi yapılabilmesinin de temel şartını teşkil etmektedir. Uzlaşmanın yazılı olması yeterlidir, ayrıca belli bir şekilde yapıl ması aranmamaktadır. karşılık, dış denetimle yetkili memur ile son konuşma/kapanış konuşması es nasında yapılan uzlaşma, vergi İdaresi bakımından bağlayıcı değildir. Yetkili memurun katilimi olmaksızın varılan uz laşmanın sonradan onaylanmasını ise BFH kabul etmemiştir. 56 57 Uzlaşmanın idare bakımından bağlayı cılığın söz konusu olabilmesi için, uz laşmaya yetkili vergi memurunun katılı mı şarttır. BFH içtihatlarına göre yet kili memur, vergi idaresinin genel yapı lanmasına uygun olarak, müdür veya temsilcisi, veya tarhiyat konusunda yet kili olan yönetici, idari(/yargı dışı) huku ki yollara başvuru süreci içinde günde me gelen uzlaşmalarda ise bu konuda yetkili makamın yöneticisidir. Buna Uzlaşmanın her iki tarafın da serbest iradesiyle meydana gelmiş olması ge rekir. Baskı altında veya uzlaşmaya varılmaması halinde cezai sürecin baş latılacağı tehdidiyle yapılan uzlaşma anlaşması geçersizdir. Benzeri şekil de, § 154 BGB'ye göre açık bir irade eksikliğinin (Einigungsmangel) veya § 117 BGB anlamında bir muvazaanın (Scheingeschaeft) ya da § 130 II AO çerçevesinde İdari işlem geri alma ne denlerinden birinin mevcudiyeti veya uzlaşmanın, -içtihatlarda ortaya konu lan- isabetsiz bir sonuca açıkça yol aç ması halinde de, uzlaşma geçersiz olacaktir. Bu geçersizlik nedenlerinin ile ri sürüldüğü durumlarda, bunların hangi zaman diliminde ortaya atıldıklarına (52) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, 347 vd. ve 476 vd.; a.y. inTipkelLang, § 22, Rz.22. 52 53 54 55 58 59 60 t Yazar, Hamburg mali mahkemesi'nin de yazılı şekli şart koştuğuna dikkat çekmektedir. (53) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, (54) HELSPER, Rn.69a in:KochlScholtz, § 78 AO, Rz.8; 350 BONK, (55) SEER, in:TipkelLang, § 85 AO, Tz. 62; KOTTKE, (56) KOTTKE, DB 1999, (57) BFH v.28.7.1993, in:StelkenslBonklSachs, DB 1999, § 54, 821-822 822 IIR 68/92, BFH/NV 1994, 290 (KOTTKE, (58) Bu konuda ayrımdı bilgi için bkz. SEER, Verstaendigungen (59) SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, . KE, DB 1999, 822 (60) SCHMIDTS., VverwG DStR 1998, DB 1999, 822, in Steuerverfahren, 351 vd. 359 vd.; SCHMIDTS., 1734 Temmuz 2 0 0 0 / i U/l Sayı 91 dpn.19) DStR 1998,1734; KOTT- dikkat etmek gerekir; 61 bu nedenler ida ri işlemin yapılmasından önce ileri sü rülmüş ve idare tarafından kabul ediimişlerse, bu durumda uzlaşma iptal edilir. Geçersizlik nedenleri sonradan ileri sürülmüş ise, anayasal hükümlerin fın alanına ilişkinse, vergi idaresi ispat yükü kararı (Bevveislastentscheidung) verecek; eksiklik ispat yükü altında ol mayan taraf alanına ilişkinse, ispat ora nı azalacak, yani olayın kesin bir şekil de ya da büyük bir ihtimalle gerçekleşti ğinin ispatı aranmayacaktır. İşte vergi idaresinin ispat yükü kararı vermesi ge reken bir olayın varlığı halinde, uzlaşma yoluyla bu kararı almaktan kaçınması mümkün değildir; aksi halde yapılan uz laşma, vergilemenin kanuniliği ve eşitli ği ilkeleri gereğince geçersiz kabul edi lecektir. Nihayet, kanuna aykırı uzlaş malar da hukuken bağlayıcı değildir, bunlar butlanla batıldır. 63 izin vermesi şartıyla idari işlemin değiş tirilmesi veya kaldırılması mümkündür. Uzlaşmayı hukuka aykırı kılan diğer halleri ise şu şekilde sıralamak müm kündür: Vergi' mükellefinin sorumluluk alanından kaynaklanan -ve bilinmesi durumunda objektif şartlar altında uz laşmayı imkansız kılacak- önemji olay ların bildirilmemiş olması, uzlaşmayı batıl kılar. Alman Vergi-Hukuku'nda, 64 62 bireysel olayda vergi idaresinin vergiyi doğuran olayı yeterli şekilde tesbitine imkan' olmayan hallerde, yergiyi: doğu ran; ya da yükselten durumları vergi ida resinin, vergiyi ortadan kaldıran ya da azaltan durumlari ise mükellefin -objek tif- ispat yükü altında olduğu kabul edil mektedir. Olayda yeterince açık' olma yan kısım ispat yükü altında olan tara : (61) SCHM1DTS., DSıR 1998, 4. Uzlaşmanın Zamanı Uzlaşmanıri ne zaman yapılabileceği konusundaj doktrinde geniş bir zaman dilimi öngörülmektedir. Uzlaşmanın ge nellikle diş denetim nedeniyle gündeme gelmesine karşılık, tarhiyat sürecinin (Veranlagungsverfahren) her aşamasında,' hatta hukuki yollara (Rechtsbefehl) ve bu arada kanun yollarına 1734 (62) SEER, in:Tipke/Lang. § 22, Rz.23 (63) Burada, mükellefin üzerine düşen ödevleri gereği gibi yerine getirip getirmediği büyük'Önem ta şımakladır. Vergiyi doğurucuya da yükseltici olayın yelerince açık olmaması vergi mükellefinin ödevini yerine getirmemesinden kaynaklanıyorsa, vergi idaresi bunların "büyük bir ihtimalle" gerçekleştiğini ispat yükü altındadır. Vergiyi ortadan kaldıran ya da azaltan durumların yelerin ce açık olmaması halinde ise, eğer bu durum mükellef ödevlerini yerine getirmemesinden kay naklanıyorsa, mükellef bu olayların gerçekleştiği konusunda -karşı tarafı- "lam ikna" yükü al tındadır (mükellef aleyhine vergi yükü kararı); mükellef ödevlerini yerine gelirmiş ise, bu du rumda mükellef aleyhine bir vergi yükü kararı alınması mümkün değildir, idare bunların varlı ğını tahminle yükümlüdür. (Bkz. SEER, Verstaendigungen in Steuerverfahren, 191 vd. özellikle 193-194) (64) SEER, Verstaendigungen , in Sleuen'erfahrcn, 285 vd., 382 vd., 398 vd., 404 vd.; a.y., İnTip kelLang. § 22. Rz.23 i no sordnung: Ceza Muhakemeleri Usulü (Rechtsmittel: temyiz, itiraz)- başvuru süreci ile icra takibi esnasında da gün deme gelebileceği kabul edilmektedir. Nihayet, hakim g ö r ü ş e göre, gerek maddi ceza hukukunun gerekse yargı lama usulü hukukunun temel ilkelerine uygun olması şartıyla, vergi cezası sürecinde de uzlaşma yapılabilmesi mümkündür. Nitekim, daha tahkikat aşamasında davacı ile savcı arasında açılacak davanın kapsamının sınırlan dırılması konusunda yoğun görüşmeler yapıldığı gibi, ilk derece mahkemeleri, dava açıldıktan sonra, ana duruşma ön cesinde ve sonrasında dava metaryellerinin sınırlandırılması konusunda gö rüşmelerin yapılmasını -bu görüşmele re mahkemenin de katılıyor olması ko şuluyla- kabul etmektedirler. B G H , vergi cezası davasındaki durum ve yak laşım konusunda mahkeme ile dava ta raftarları arasında yapılan uzlaşmayı geçerli kabul etmiştir. Doktrinde, -§ 398 AO ve § 153 StPO (Strafprozes- Kanunu) çerçevesinde- takibatın durdu 65 rulması konusunda idari ceza makamı 66 veya savcıyla uzlaşma Hs.1 AO, § 407 StPO çerçevesinde- ke silecek para cezası konusunda centil 67 68 menlik anlaşması yapılabileceği ileri sü rülmektedir; ancak her iki durumda da ayrıca yetkili ceza mahkemesinin kara rma ihtiyaç vardır (§§ 153a, 407 StPO). 5. Uzlaşmanın Taraflara Sağladığı Hak Ve Borçlar İle Vergi Cezalarına Etkisi Bir kamu hukuku anlaşması olması iti bariyle, uzlaşma, gerek mükellef ve ge rekse vergi idaresi için bağlayıcıdır. Uz laşma ile idare, uzlaşmanın içeriğine uygun idari işlemi gerçekleştirme yü kümlülüğü altına girmektedir; mükellef, uzlaşma anlaşmasının yerine getirilme si konusunda hak sahibidir. Uzlaşma ya aykırı idari işlem, hukuka aykırıdır. Mükellef ise, uzlaşmayla birlikte artık 69 71 70 (65) SEER, Verstaendigungen SCHICK, ya da -§ 400 in Steuerverfahren. 25 vd.. 104 vd.: KOTTKE. DB 1999, 821; 37, 38. Ancak yazara göre, dava sürecinde yapılacak uzlaşmalar, yalnızca davanın usulüne ilişkin olabilir. t (66) IIELSPER, in: Koclı/Sclıoliz, § 78 AO, Rz.8; SEER, UıTipkelLang, § 25, Rz.38, 39; Bu konudaki BGH içtihatları ve 15.5.l998\le bkz. SCHMIDT Ruhr Üniversitesi'nde sunulan tebliğ ve tartışmalar hakkında V, Verstaendigungen in Sleuerstarfvcrfalıren, Bericht über die Vortrags- und Disktissionsverunstaliung im' Rahmen des Gemeinschaftsseininars zum Steuersirafreclit von Prof. Dr. Ellen Schlucht er und Prof. Dr. Roman Seer am 15. Mai 1998, Rtdir-Universitact Boc hum. StuW 1998. 278 vd. (67) SCHMIDTS., ra 1997.342 (68) SCHMIDT DStR 1998,1737 ile BGHSl V, StuW 1998, (69) BGH v.28.8.1997, ve burada atıfta bulumdan BGH v.28.8.1997,4 278-279 4 StR 240/97, wistra 1997. 342 (SCHMIDTS., (70) SEER. inTipkelLang. § 25, Rz.38; SCHMIDT (71) SEER, Verstaendigungen SCHMIDTS.. DStR 1998. StR 240/97, \vist- 36.214 DStR 1998, 1737, dpa. 68) V., StuW 1998, 279 in Steuerverfahren, 398 1734 \ AH vd. ; a.y., in:TipkclLang, § 22, Rz. 23' başka başvuru yollarını kullanma hakkı nı kaybetmektedir, çünkü bunların yeri ni uzlaşma almaktadır. 72 Uzlaşma anlaşması açısından önem ta şıyan hukuki veya maddi koşullarda de ğişiklik olmasi halinde, uzlaşma değişti rilecek veya iptal edilecektir. Buna bağlı olarak, uzlaşmaya dayalı idari iş lem de ex nunc (geçmişe şamil olarak) değiştirilir veya iptal edilir, Ancak bu nu yapabilmek için, usul hükümlerinin böyle bir değişiklik veya iptale izin ver mesi şarttır. . 73 74 75 Uzlaşmanın vergi cezalarına etkisi, son yılların önemli tartışma konularından bi rini oluşturmaktadır. Ceza yargıcı ile ce zayı takip organlarının üzerinde uzlaşılan konularla bağlı olup olmadıkları; uz laşma anlaşmasına uymayarak anlaşı landan daha az vergi yatıran vergi mü kellefinin bu nedenle vergi kaçakçılığıy la cezalandırılıp cezalandırılmayaca ğı; vergi mükellefinin uzlaşma çerçeve sinde yaptığı açıklamaların daha sonra ceza sürecinde "itiraf" olarak kabul edi lip edilemeyeceği ve nihayet, uzlaşma nın, mükellefin vergi kaçırdığına bir işa ret sayılıp sayılamayacağı araştırılmak tadır. Bu konulardaki hakim görüşü kı saca ortaya konmak gerekirse, gerek ceza hakimlerinirf gerekse -idari- ceza 76 organlarının, her türlü idari işlemden veya uzlaşmadan veyahutta bulunduk ları alandaki ya da hukukun diğer alan larındaki yargı dışı kararlardan (Praejudizien) bağımsız olarak sadece hukuk ve kanuna göre karar vermekle yüküm lü olduklari ifade edilmektedir. Bu ne denle, ceza yargıcı ile cezayı takip or ganları', üzerinde uzlaşılan konularla bağlı değillerdir. Uzlaşma anlaşmasına uymayan vergi, mükelleflerinin cezalan dırılması, uzlaşmaya uymama kanunen bir suç oluşturmadığı için; vergi mükel lefinin uzlaşma çerçevesinde yaptığı açıklamaların ceza sürecinde "itiraf" olarak kabul edilmesi ise, yapılan bu açıklamaların gerçeği yansıtmayıp, ak sine sadece uzlaşmayı sağlama ama cıyla yapılan "yaklaşık" açıklamalar ol duğu, zaten mükellefin de, ceza süre cinde itiraf olarak değerlendirileceği bi linciyle bu açıklamları yapmadığı ve ni hayet ceza hukukunda in dubio pro reo (şüpheden sanık yararlanır) ilkesinin geçerli o l d u ğ u gerekçeleriyle redde dilmektedir. Uzlaşmanın, mükellefin vergi kaçırdığına bir işaret sayılıp sayı lamayacağı konusuna gelince, buna di ğer şartlarında mevcut olması şartıyla (örneğin bu yönde mahkemeyi ikna edi ci başka durumların bulunması) olumlu cevap verilmektedir. 77 (72) SEER, in;TipkelLang, § 22, Rz. 23 (73) SEER, j) Verstaendigungen SCHMIDT S., DStR 1998. (74) SEER, in:Tipke/Lang,'§ (75) SCHMIDTS., DStR in Steuerverfahren, vd.; a.y., in:Tipke/Lang. 22, 23 1998,1734 (76) Dpha geniş açıklamalar için bkz. SCHMIDTS., (77) SEER, in.Jipke/Lang, 428 1734 § 25, DStR 1998. 1735 vd. Rz38 ,ı ı n § 22, Rz.23; G e ç i c i V e r g i (II) Levent GENÇYÜREK Maliye Müfettişi (90. sayıdaıı devanı) dönemi sonu itibariyle yeniden değerle me yapabilecekleri açık olmakla birlikte, geçici vergi dönemlerinde yeniden de ğerleme yapan mükelleflerin yıl sonun da da yeniden değerleme yapmak zo runda olup olmadıklarına ilişkin bir açık lama anılan tebliğde yer almamaktadır. Ancak mükelleflerin hem kendi lehleri ne olan bir uygulama olması hem de yıl sonunda yeniden değerleme yapılma ması halinde gelir veya kurumlar vergi si matrahı ile geçici vergi matrahı ara sında ortaya çıkacak farkın problemlere yol açacağı kaygısı ile dönem sonunda da yeniden değerleme yapmayı tercih etmeleri kuvvetle muhtemeldir. E- Yeniden Değerleme Uygulaması 217 Seri No.lu G.V.K. Genel Tebliği'nde, geçici verginin hesaplanmasına esas teşkil edecek kazançların tespitinde, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetleri yeniden değerlemeye tabi tutmak suretiyle yeniden değerlenmiş bedelleri üzerinden amortisman ayırabi lecekleri ifade edilmiştir. Yeniden değer leme uygulamasına istenilen geçici ver gi döneminde başlanabilecek ancak ya pılan tercih hesap dönemi sonuna ka dar değiştirilemiyecektir. Bunun anlamı sözgelişi birinci dönemde yeniden de ğerleme yapmayan bir mükellef ikinci dönemde birinci dönemi de kapsayan yeniden değerleme yapabilecek ancak üçüncü dönem yeniden değerleme hak kını kullanmaktan vazgeçemiyecektir. Yeniden değerleme işlemi Maliye Ba kanlığınca geçici vergi dönemleri itiba riyle' açıklanacak yeniden değerleme oranı kullanılmak suretiyle yapılacaktır. Maliye Bakanlığı tarafından geçici vergi dönemleri itibariyle ilan edilen yeniden değerleme oranları şu şekildedir: Geçici vergi dönemlerinde yeniden de ğerleme yapmayan mükelleflerin hesap Geçici Vergi Genel Tebliğ Numarası Resmi Gazete Yeniden Değerleme Dönemi (Vergi Usul Kanunul Tarih ve Sayısı Oranı (%) 22.04.1999/23674 9,7 1999 1 'inci Dönem ' 273 1999 2'nci Dönem 275 20.07.1999/23761 24,2 1999 3'üncü Dönem 278 23.09.1999/23825 35,8 1999 4'üncü Dönem 279 18.11.1999/23880 52,1 I I 1 t