Kitabı indirmek için tıklayınız.
Transkript
Kitabı indirmek için tıklayınız.
AKTİF ÖĞRENME ile ÖĞRENEN SINIFLAR e-KİTAP İstanbul, 2014 Merhaba Sevgili Gün”ce”nnet İnsanları; Sizlerle geçen yıl içerisinde bir yola düşmüştük. Birbirine ulanmış vagonların katar olduğu bir aktif öğrenme yolculuğuna. Yola düşerken demiştik ki, bir kürek kömür de siz atın ki yola yol katalım ilerlerken. Sanal dersimizi 8 hafta sonunda tamamladık. Tamamlarken de yeni yol arkadaşları bulduk trenimizi yürütmeye devam edecek. Sonunda da demiştik ki birlikte bir ürün çıkaracak ve e-kitap oluşturacaktık katkılarınızla… Öncelikle, bu noktada ismini duymaya başlamamızdan çok daha önce bu yolu bana gösteren ve bugüne dek sürekli yanımda yürüyen Sevgili Yusuf Ziya GÜLDERE, şimdiye dek ısrarla ve kararlılıkla devam etmemdeki mihmandarlığın ve yol arkadaşlığın için teşekkür ederim. Sinerjinin ne olduğunu hissetmek kararlılığımı her adımda biraz daha arttırdı. Sanal ders ilanı ile el verip bize katılan, katılmakla da kalmayıp her Salı akşamı kimi zaman 2,5 saati bulan oturumlarımıza katılan, fikir, görüş ve paylaşımları ile katkıda bulunan değerli dostlar; sabrınız, öğrenme isteğiniz, paylaşıma açıklığınız bizi her oturumda birkaç adım ötelere taşıdı; iyi ki varsınız. İyi ki varsınız; Esin TUFAN ÖZBAY, Uğur ÖZEREN, Güneş UÇANSOY ERKAN, Muhammed YILDIRIM, Özlem BULDUK, Selen PEHLİVANOĞLU, Dilber ENGİN, Nihal ÇINAR, İmmihan BİRİCİK, Üzeyir ÇETİN, Oğuz ÖZTÜRK, Vedat Ali BİRİNCİ, Fazilet YÜCESOY, Mehmet Osman ÇETİNER, Ferdane GÜN, Ülker DENİZSEVER, Metin BİLBAY, Nurhan AYDIN, Beste GÜVEN, Osman Zafer GÜLER, İlhan ÖZTÜRK, Baysan Banu UZUN, Ayşegül AKIN, Yusuf Ziya GÜLDERE, Bilal AYDIN, Saadet DAĞ, Fatih ZENGİN, Şengül SARAÇ, Emine TAMKAVAS CİCİM, Ömer TABAKÇI, Özlem ÇAĞLAR, Selçuk POLAT, Arslan GÜRBÜZ, Jale GÜNER, Bayram GÖKÇE, Vildan AKYÜZ ve varsa ismini ekleyemediğimiz arkadaşlar… “Sanal sınıftan e-kitap çıkar mı?” sorusu kafamızdaki deli sorulardan birisiydi her daim. Pek çok bilgi akışı pek çok tartışma, pek çok paylaşım akıp gidiyordu her oturumda da, sanal sınıftan e-kitap çıkar mıydı, onu deneyecektik işte. Bu süreçte sizlerin de katkıları önemli ve değerliydi. Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar sanal dersimizin e-kitabının ortaya çıkmasında günceleri ile, sınıf içi uygulamaları ile, paylaşımları ile, deneyimlerine dair paylaşımları ile, fark ettikleri ile, fark ettirdikleri ile katkısı bulunan değerli dostlar; Sevgili Esin TUFAN ÖZBAY, Sevgili Uğur ÖZEREN, Sevgili Güneş UÇANSOY ERKAN, Sevgili Muhammed YILDIRIM, Sevgili Dilber ENGİN, Sevgili Özlem BULDUK, Sevgili Baysan Banu UZUN, Sevgili Yusuf Ziya GÜLDERE; her bir emeğiniz her bir katkınız her bir paylaşımınız bizi, bizleri bir adım öteye doğru ilerletti. Evet; sanal sınıftan e-kitap çıktı ve bu e-kitap hepimizin ortak emeğiyle ortaya çıktı. İyi ki varsınız. “Sanal sınıftan e-kitap çıkar mı?”, evet arkadaşlar çıkar. Hatta bir adım daha öteye gitti ve çıktı. Aktif Öğrenme e-Kitap’ımız e-kampüs üzerinden yayımda. Kitabın bölümlerine erişmek için aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz; I. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42721/aktifogrenmebook1 II. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42722/aktifogrenmebook2 III. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42723/aktifogrenmebook3 IV. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42724/aktifogrenmebook4 V. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42725/aktifogrenmebook5 VI. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42726/aktifogrenmebook6 Sevgili Dostlar; yol arkadaşlığınız için hepinize teşekkür ederim. İyi ki varsınız… Esin Burcu İLİŞ Merhaba; Gelin sizinle birlikte bir istasyon çalışması yapalım. İstasyon çalışmamızı da altına hepimizin imza atacağı bir takım ürünü ile taçlandıralım. Ne dersiniz? Lokomotifin ocağına bir kürek kömür de siz atmak ister misiniz? Hem her kürek kömüre ödül olarak bir defa lokomotifin düdüğünü çalma izni verecek makinist… Bizimle yürümeye var mısınız? Sınıflarınızda aktif misiniz? Bunu yanıtlarken hem kendinizi hem öğrencilerinizi düşünün lütfen. Birkaç sorum daha var izninizle. Kendinizi düşünün bu defa, öğrenirken mi öğretirken mi daha aktifsiniz? Peki, hangi durumda daha aktif olmayı tercih edersiniz, öğrenirken mi öğretirken mi? Ya öğrencileriniz hangisini tercih ederler? E-Kampüs”te yeni dönem başlıyor, bu senenin ikinci dönemi… Bu dönem yeni bir dersle çıkıyoruz karşınıza, yeni bir derste yürümek istiyoruz sizlerle, “Aktif Öğrenme Teknikleri ile Öğrenen Sınıflar”. Müsaitseniz bir akşam siz de gelir misiniz? Öğrencilerimizin daha aktif ve etkin olduğu, bireysel öğrenme özelliklerine ve hızlarına göre öğrenmelerini grup(sınıf) içerisinde daha farklı nasıl yapabiliriz sorusu ile yola çıktık. Kimse kimseye bir şey öğretemiyor, kişi isterse öğrenmesi gerekeni ya da istediğini öğreniyor. O halde biz sınıfta üzerimize düşen rehberlik görevimizi daha farklı nasıl yapabilirdik? Burada aktif öğrenme ile karşılaştık. Aslında bildiğimiz, duyduğumuz şeylerdi yine elimizdekiler. Biz daha çok bu bildiklerimizi işe koştuğumuz zaman neler olabileceğini merak ettik. Sorularımız, yanıt arayışlarımız ve bu süreçteki çalışmalarımız bizi şöyle bir noktaya getirdi. Elimizde yöntemler, teknikleri oyunlar planlanmış olarak oluştu, şimdi sıra bunların etkilerini gözlemleme kısmına geliyordu ki bu noktada da sağımıza solumuza bakmaya başladık. Uygulamaların etkilerini sizlerden duyabilirdik ancak… Bu derste neler yapacağız dersek; aktif öğrenme tekniklerini oyunlarla destekleyerek sizlerle paylaşıyor olacağız. Sizlerden de sınıflarınızdaki uygulamalarınızın etkilerini dinliyor olacağız. Tümüyle katılımlı bir ders olmasını istiyoruz çünkü sınıflarınızın katarlarını yürüten makinistler sizlersiniz. Her öğrenci de ocağa bir kürek kömür atmak isteyecektir mutlaka… http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42287/aktifogrenme_ogrenensiniflar 1. BÖLÜM: SINIF YERLEŞİMLERİ BİREY İÇİN ÖĞRENME NE ZAMAN BİTER? Bilgi alırken aynı zamanda bilgi de veririz. Her an aslında bir alışveriştir. LLL(Life Long Learning Yaşam Boyu Öğrenme) ZEKA TÜRLERİ NELERDİR? Farklı insanlar farklı zeka türlerine sahiptir… Siz hangi zeka türünde baskınsınız? Peki ya öğrencileriniz… X – Y – Z “GÖK”KUŞAĞI… Günümüzde Y kuşağının ihtiyaçları ve 21. Yy öğrenme ortamları sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bizlerse çok zaman X kuşağı ve daha öncesinin donanımıyla Y kuşağının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz?! Kaynak: http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42284/gokkusagi-%E2%80%9Cg%E2%80%9Dencler-%E2%80%9Co%E2%80%9Dogrenmis-caresizler%E2%80%9Ck%E2%80%9Didemliler- MEVCUT YÖNTEM VE TEKNİKLERİN HANGİLERİ ZİHİNSEL AKTİVİTEYİ SÜREKLİ KILIYOR…? Problem Çözme… Proje Tabanlı Öğrenme… … … Bloom’un taksonomisine göre, bu yöntem ve teknikler niçin daha üst düzey bilişsel aktiviteler içeriyor? PEKİ YA SINIFLARIMIZ… Üst düzey aktiviteleri beklerken biz sınıflarımızda en basit ne yapabiliriz? Fiziksel değişiklikler…? MESELA SINIF DÜZENLERİ…? Sınıf düzeniniz nasıl? Sabit bir sınıf düzeni mi kullanıyorsunuz? Farklı şekillerde ne gibi farklılıklar oluyor? Farklı oturma şekillerinin öğrenciler üzerinde etkileri neler? Farklı oturma şekillerinin etkinlikler üzerinde etkileri neler? YUSUF ZİYA GÜLDERE… Dün akşamki sanal sınıftan geriye kalanlar; Sınıfınızın oturma düzenine ilişkin aşağıdaki soruları cevaplamaya hazır mısınız? • Geleneksel öğretim yapmak için bu düzen uygun mu? • Aktif öğrenme için bu düzen uygun mu? • İşbirlikli öğrenim için bu düzen uygun mu? • Bu düzenin faydaları nelerdir? • Bu düzenin dezavantajları nelerdir? • Düzende harf ile belirtilen yerler varsa, (ör. “A” veya “B”), bunlar neyi temsil ediyor olabilir? [Birden fazla cevap vardır]. EK SORULAR: • Bu düzende olağan dışı veya şaşırtıcı bir şey var mı? • Öğrencilerin sınıf girişleri ve yerlerine gidebilmeleri ne kadar kolay veya zor? • Öğrencilerin ve öğretmenin sınıf içinde dolaşabilmesi kolay mı zor mu? Mesela, öğretmen materyalleri kolayca dağıtabilir mi? • “Kör nokta” veya yoğunluk olan bölgeler var mı? Var ise, nerede? • Düzen ile ilgili başka gözlemleriniz var mı (ör. dolapların yerleri)? • Bu sınıfta öğretim yapmak ister misiniz? Evet mi, hayır mı? Neden? http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42341/anahtar-sorular--sinif-duzeni UĞUR ÖZEREN… SINIF, USTACA DÜZENLENMİŞ BİREYSEL, SOSYAL VE ZİHİNSEL GELİŞİM İÇİN TOPLU ÖĞRENME OLANAKLARI SAĞLAYAN MEKANLAR OLMALIDIR ''Bir davranışı geliştirme veya değiştirmenin çok etkili bir yolu, fiziksel mekan değişimleri denemektir.'' Bu dönem E-Kampüste aldığımız ''Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar'' dersinde öğrendiğimiz konuyu sınıfta uygulamak için harekete geçtim. Sınıfımızın oturma düzenine ilişkin aşağıdaki soruları cevaplamaya başlamak için sınıf düzenlerini inceledim. Sınıfın mimari olarak belirlenen alanı ve öğrenci sayısının fazla olması birçok şekle izin vermediği için kendi tasarımımızı yapmaya karar verdik. İlk önce değişime olan ihtiyacımızı öğrencilerimizle konuştuk. * Derse katılımınızı oturduğunuz yer etkiliyor mu? * Nasıl bir masa düzeni yaparsak rahat çalışabilirsiniz? * Sınıf düzenimizi değiştirsek, sizler nasıl olmasını istersiniz? Yapmak istediğimiz sınıf düzenini öğrencilerle paylaştım. Uzun bir paylaşım sonucunda değişim yapılmasına, masaların sayısının korunmasına ve sıra arkadaşlıklarının değişmemesine karar verdik. Değişim kararı öğrencilerde biraz heyecan birazda tedirginlik oluşturdu. Bu sabah değişim işleminde yardımcı olacak öğrencilerle 1 saat önce sınıfta buluştuğumuzda sınıfta sıra sesleri ile bir müzik başladı.Sınıfta bulunan 16 sıra çeşitli denemelerden sonra ismini ''Uçak '' modeli koyduğumuz şekle dönüştü.Sıra geldi soruları cevaplamaya; • Geleneksel öğretim yapmak için bu düzen uygun mu? • Aktif öğrenme için bu düzen uygun mu? • İşbirlikli öğrenim için bu düzen uygun mu? • Bu düzenin faydaları nelerdir? • Bu düzenin dezavantajları nelerdir? Oluşan yeni düzen sınıfımızı bir koridor etrafında toplanan sıra modellerine dönüştürmüştü. Daha önce sıra arkadaşlığı koridorda birleşen çok sayıda ortak arkadaşlığa dönüştürdü. Birden fazla kişi aynı anda etkileşime geçebiliyordu. Beslenme yaparken ortak bir sofra açmış gibi hatta, yan yana toplanmış kır çiçekleri gibi oturuyorlardı. Oluşan bu düzen ile 3 yıldır oluşan sınıf düzeni değişince alışılmış olan giriş çıkışlar koridor tarafında oturanın insiyatifine geçiyordu. İlk günden bu konuda sorunlar oluştu. Buna sıra ile koridor tarafında oturma ile çözüm bulduk. Arkasından tahtaya yakın ve uzak kalma sorunu çıktı. Bu soruna hergün bir ileri oturma ile yerdeğişimi sağlayarak çözüm bulduk. İlk günden yansıyan öğrenci görüşleri ile oluşan durum böyleydi. EK SORULAR: • Bu düzende olağan dışı veya şaşırtıcı bir şey var mı? Olağandışı veya şaşırtıcı bir durum olarak daha önce fazla kimseyle iletişime geçemeyen öğrencilerin bu konuda biraz daha aktif olduklarını gözlemledim. • Öğrencilerin sınıf girişleri ve yerlerine gidebilmeleri ne kadar kolay veya zor? Sıraların büyük olması, öğrencilerin yerlerine giderken veya teneffüse çıkarken biraz daha dikkatli olmalarını ve birbirlerine geçiş için yardımcı olmalarını sağlıyor. • Öğrencilerin ve öğretmenin sınıf içinde doşabilmesi kolay mı zor mu? Mesela, öğretmen materyalleri kolayca dağıtabilir mi? Öğretmen için tahta önü ve ara büyük koridoru kullanırken rahatlık sağladığını söyleyebilirim. Arka tarafa geçip anlatımda bulunurken iki büyük kanada daha rahat bakış imkanı verdiğini gözlemledim. • “Kör nokta” veya yoğunluk olan bölgeler var mı? Var ise, nerede? Kör noktamız arka köşeler oldu. Uzak kalması ve giriş çıkışın en zor olduğu yerler olarak dikkat çekti. • Bu sınıfta öğretim yapmak ister misiniz? Bu düzeni 2 hafta kullanmaya karar verdik. Süre sonunda öğrencilerin ortak kararı ile değişmesi konusunda anlaştık. Havanın güzel olması ve çalışmada ortaya konan performans ödüllendirilmeliydi. Oyun enerji toplamak için anlaştık. Oyunumuza sınıfça bir isim de bulduk. ''Rüzgar çarkı'' * Öğrencilerin neler hissettikleri, * Bu masa düzeni ile öğrenme ve paylaşımlarının nasıl etkilendiğini, * “Neler iyi oldu?” sorusunun cevabını, Kullanım sırasında ve süre sonunda sizlerle paylaşmak üzere not alıyor olacağım. Esen kalın... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42343/sinif-ustaca-duzenlenmis-bireyselsosyal-ve-zihinsel-gelisim-icin-toplu-ogrenme-olanaklari-saglayan-mekanlar-olmalidir--- ÖZLEM BULDUK… Sınıf yerleşimi konusunda önerilerinizi sınıfımda uyguladım. Ancak bu haftanın sınav haftası olması nedeniyle etkinlik yapma fırsatım olmadı sadece çocuklarla biraz konuştuk değerlendirdik. İlk olarak ben çocuklara oturma yerleri konusunda çok müdahale etmem. Sıraları istedikleri gibi düzenlerler. Genelde tercih ettikleri sıraları tamamen birleştirerek oturmak. Etkileşimli tahta yanlardan parladığı ve görünmediği için. Oturma şekli olarak verdiğim resim klasik gibi görünüyor. Ancak sınav haftasındayız o nedenle ortak sınavlar olduğundan klasik oturma sistemi yapmak zorunda kalıyorum. Öğrencilerin çoğu değişiklikleri seviyor. Ancak hangisini seçersiniz dediğimde klasik sistemi tercih edenler çoğunlukta. Birbirlerine baktıklarında dikkatlerinin daha çabuk dağıldığını söyleyenler oldu. Sözel derslerde daha iyi olacağını ancak sayısal için çok beğenmediler. Pencere kenarında oturanlar tahtayı daha iyi gördüklerini belirttiler. Onlara sizce en uygun oturma şekli nasıl olsun diye sordum. İlerleyen zamanda onların görüşlerini de paylaşırım. Ben I. dönem sonunda 9lara verdiğim performans çalışması hakkında bir şeyler paylaşmak isterim. En rahat olduğumuz sınıflar 9lar.Çünkü onlar yeni bir sınav stresini atlattıkları için sınav kaygıları olmadan daha yaratıcı şeyler ortaya çıkartıyorlar. Özellikle 9larda uygulama sebebim bundandır. Onlara önce dramalar da uygulanan kendinizi bir hareket vermelerini isteyerek herkesten daire içinde göstermelerini istedim. Sonra 5,6 kişilik gruplar oluşturdum.(1ler buraya,2ler buraya… şeklinde tesadüfi)Sonra “Kimyasal etkileşim türleri“ ünitesini gene kurayla paylaştırdım. Daha önceden bu üniteyle ilgili hiçbir önbilgi vermedim(Tamamen kendi araştırmalarıyla ortaya ne koyacaklarını merak ettiğim için). Bütün hepsinin puanlarının 100 olduğunu bazı kurallara uymadıklarında grup olarak eksi puan alacaklarını belirttim. Bunlar: -ekip çalışması olması gerektiğini herkesin katılımının önemli olduğunu bana gelen olumsuzluklarda puanlarından -10 -klasik yapılan her türlü anlatım: kitaptan veya kaynaktan okuma, düz anlatım -5 -Konu anlatımında gelmeyen ekip üyesi -5 -Hareketlerini anlatım sırasında kullanmama -5 -süre 2dakika hazırlık 5 dakika sunum toplam 7 dakika olup süre aşımı -5 -film haline getirmeme -15 Onlara 2 haftalık sömestr tatili sonucunda sunumlarını değerlendireceğimi belirttim. Ekte bu öğrencilerimin yaptıkları ödevler var. Belki size acemice gelecek, belki kimya dersi için kavram hatalarına rastlayacaksınız ama bence ilk deneyimleri için fena olmamış. Çocuklar böyle bir çalışmadan keyif aldıklarını tekrarlamak istediklerini belirttiler. Onlara eleştiriyi çok fazla getirmedim. Benim için en önemlisi ekip çalışmasını yaşamalarıydı. Bilgiyi daha sonra da tamamlarım dedim. Ayrıca Anadolu Lisesinde çalıştığım için onların kafasında ki gelecek ve sınav kaygısı farklı öğrenme etkinliklerini ne yazık ki çok sınırlıyor. Farklı şeyler yapınca zaman kaybetmekten korkuyorlar. Aktif öğrenme dersi daha çok ilköğretim okullarına yönelik gibi. Üst sınıflar için önerilerinizi bekliyorum. Teşekkür ederim. BAYSAN BANU UZUN… OTURMA DÜZENİ Merhaba arkadaşlar uzun bir aradan sonra,bu dönem almakta olduğumuz ''Aktif Öğrenme Teknikleri ile Öğrenen Sınıflar''adlı derste sınıflarımızdaki oturma düzenleriyle ilgili paylaşımlarda bulunduk.Ben Bilim ve sanat merkezinde görev yapmaktayım,bu nedenle az sayıda öğrenci ile grup çalışması yapıyorum bol bol. Dolayısıyla oturma düzenim öğrencilerin etrafında çalışabileceği oval bir masadan oluşuyor.Masamız bölünebilen parçalardan oluşuyor bu da bize grup sayısına ve çalışma şekline göre farklı şekillerde çalışabilme olanağı sağlıyor..... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42364/oturma-d%C3%BCzeni DİLBER ENGİN… ÖDEVİMSİ I – GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ… (Okuyacağınız bu güncenin, "Aktif Öğrenme İle Öğrenen Sınıflar" dersiyle, yakından olmasa da, uzaktan bir ilgisi vardır. Güncede adı geçmeyen karakterler, gerçek hayattan alınmıştır:) Bir sınıfı bile olmadığından günce yazarının, odasında-odalarında, grup çalışmalarında, zaman içinde yaptığı değişikliklerin nedenleri, naçizane anlatılmaya çalışılmıştır. ) Uzaakk ülkelerin birinde yaşayan, psikolojik danışman olacağını sanan ama mezun olduğunda diplomasında "rehber öğretmen" yazan bir kız varmış. Öyle geniş bir çalışma yelpazesi çizmişler ki ona üniversitede, "okul" bunlardan sadece biriymiş. Aklı bir karış havada olduğundan allem etmiş, bir Ruh Sağlığı Hastanesinde 3 ay klinik psikoloji deneyimi kazanmış. Kallem etmiş, bir hastanade valilik kararıyla 3 yıl psikolog olmuş. Mutlu olmamış olsa gerek kararının geçiciliğinden, bağlı bulunduğu Sağlık Bakanlığı'ndaki bir okula "psikoloji öğretmeni" olarak atanmış, kendi isteğiyle. Çünkü diplomasında yazan "rehber öğretmen" kadrosu yokmuş, o okullarda. Psikoloji, sosyoloji, felsefe hatta edebiyat, ingilizce derslerine girmiş okul idaresinin "Yaparsın, yaparsın!" doğal gazıyla. "Yaparım!" demiş, gençlik galeyanıyla. Hatta bu kadar farklı alanlarda derse girdiğini duyan yetkililer, stajyerliği kalktığında ona yanlışlıkla "meslek dersleri öğretmeni" ünvanı göndermiş :) Müdürü "Dikkatlerinden kaçmıştır, mezuniyet alanın." diye ona dilekçe yazdırmış ve düzeltmişler bu kararı, saçlarını kuleden uzatmaya gerek kalmadan, diplomasındaki ünvanına kavuşmuş sonunda. Yabancılaşmış olduğunu da anlamış lakin kavuştuğuna. Kütüphaneden bozma bir odası olmuş. İçeriye girdiğinde, bir büroya benziyormuş. Hiiç ruhu yokmuş, bu odanın.. Gitmiş renkli boyalar almış. Hatta kalorifer peteğini yağlı boyayla boyadığı için günlerce o koku çıkmamış, başının ağrısı da... Perdesi, vazoda canlı çiçeği falan derken artık içeriye giren öğrencilerin yüzündeki ifadelerden de sağlamasını yaparak; "Tamam, oldu!" demiş. Öğrencileri her gün sümbül, lale, gül ne bulurlarsa getirir olmuşlar, o vazo için... Okulda öğrendiği gibi, kendi masada, öğrenci masanın yanına aldığı sandalyede, yüzü ona bakacak konumda yapıyormuş bireysel görüşmelerini. Kitaplarda ne yazıyorsa oymuş çünkü kendinden ve cesaretinden bir şeyler katamayacak kadar hammış bizim kız. Sonra bir gün grupla yaptığı çalışmaları, faklı bir mekanda gerçekleştirdiğinde, öğrencilerin daha çok keyif aldığını fark etmiş. Çalıştığı ilçede ve ilde açılan her eğitim faaliyetine gidermiş. Bunlardan biri de "yaratıcı drama" semineriymiş. O seminerde öyle eğlenerek öğrenmiş ki, bir ışık çakmış gözlerinde ama o ışık, orada, ünlem olarak kalmış. Kendi çalışmalarına öğrendiklerini nasıl uyarlayacağını, tam olarak oturtamamış kafasında. Çalıştığı okul yeni binasına taşınınca, hayallerindeki odaya da kavuşmuş sonunda. Müdürü ve okulu yaptıran hayırsever, onun fikrini de almışlar odanın yeri, eşyaları konusunda. Odasına her giren meslektaşı, "Vuaaawww !!!" dedikten sonra, "Ne zaman tayin istiyorsun?" diye sormaya başlamışlar. Sınıflar 24 kişilikmiş. Kimi sınıfta, kimi konferans salonunda ve sahnesinde yapıyormuş çalışmalarını. Bir şey, bir şeyler eksikmiş ama bir türlü tanımlayamıyormuş. Herkes memnunmuş ondan ve kendi hayatlarından. Dersine girip çıktığında öğretmenler, planında yer alan çalışmaları nasıl olursa olsun- yaptığında ve raporlaştırdığında -ve sorgulamadığında- günler, aylar... mesai bittiğinde "Alnımızda, bilgilerden bir çelenk" gururunda, "Öğretmenim... canım benim, canım benim" rahatlığında geçiveriyormuş... Bir şey, bir şeyler eksikmiş O'nca... Ferrarisi de yokmuş üstelik satabileceği, eksikliğini hissettiği bu bilgicikler, bilgiler için. Kader ağlarını örüyormuş bir yandan... ANLAMAK isteyen birilerinin sorusuymuş; "NEDEN?" Anladığını, yaşama geçirmek isteyen birilerinin sorusuymuş; "NASIL?" Ve her cevap, soru sormayı seven yüreklerde, bir gün mutlaka konaklarmış... Not: Salı gününe kadar, mutlaka ödevimi bitireceğim değerli öğretmenlerim :) http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42348/odevimsi-1-gecmis-zaman-olur-ki DİLBER ENGİN… ÖDEVİMSİ II – ÇİKOLATA AĞAÇLARI "Çikolata ağaçları olmalı bahçede, öğretmenim." "Bahçe kapısında şifremizi girdiğimizde, yürüyen bant bizi sınıfımıza dek getirmeli." "Aqua park olsun bahçede, üst kata çıkıp kaydıraklardan cuuup havuza düşelim." Kahkahalar... 3-4 yıl önce "hayalinizdeki okul" çalışmasından aklımda kalan örnekler. Ne ilgisi var "Aktif Öğrenen Sınıflar" dersiyle bunların peki? "Hayal kurar mısınız?" diye sormuştu Esin öğretmenim derste ve katılımcıları "HAYALBAZ" ilan etmişti :) Bam teli bir soruydu aslında... Hala, hayal kurabilengillerden misiniz yoksa "Eskiden tozpembe hayallerim vardı. Şimdi pembesi gitti, tozu kaldı." diyengillerden misiniz? şeklinde de sorulabilirdi soru. Hayallerimiz kırıla kırıla, birileri tarafından baltalana, yoluna ... çikolata yetişmez mi artık bizim ağaçlarımızda? Ne zamandır sorgulamamıştım. Kırılmış, baltalanmış yanımla... Ben, bu ödevi özelleştirdim. Sınıfım yoksa kendi mekanım olan ve adından hiç hoşlanmadığım "Rehberlik Servisi"ni ve oranın düzenini değerlendirdim. Hastanelerdeki dahiliye, cerrahi, üroloji servisleri gibi bir servis mi bu? Saat 3'te servisi kapanan bir eğlence mekanı mı? Kim belirlediyse bu ifadeyi, onu ellerinden öpmüyorum. Fi tarihinden kalmış ifadeleri kullanıyoruz hala ve "neden?" diye sormuyoruz. Bir önceki okulumdaki tabelayı söktürmüştüm, sıra bunda dedim kendi kendime, biiiirrr... Olumlu öğrenme ortamı hazırlamada aileye, " Çocuğun çalıştığı ortamdaki, ısı, ışık, ses, masa-sandalye, masanın yeri, etrafındaki objeler vs. önemlidir." der ve açıklamaları getiririz. İlacı olmayan kelim, kendi söküğünü dikemeyen terzi. Odam, 5 yıldır kuzeye bakıyor. Geldiğim sene çalıştığım okulda, müdür odası ve rehberlik servisi yer değiştirmiş. 5 yılda, 4 oda değiştirdim. Hepsi kuzeydeydi. Mücadelem bitmedi, kaktüsümün gülümseyeceği o ışık, girecek bir gün, penceremden... ve arada bir evlatlık vermeyeceğim onu, yan sınıflara... ikiiiiiiii Zemin, sosyo-ekonomik nedenler düzeldiğinde, parkeye dönüşecek elbette bir gün... üççççççç Odanın bir bölümü oyun köşesi olacak, o zeminde. Minderler, zaten var olan ama dolap rafına kaldırılmış oyuncaklarla... Oyunla, oyuncakların diliyle anlatacak küçük yaş grupları saklı duygularını... dörttttttt Kullandığım devasa masa küçülecek, odanın bir ayrıntısı kalacak. Belki de onu, bilgisayar, yazıcı gibi donanımları, hiç göstermeyecek bir formül bulunacak, kim bilir? Yazdığın, çizdiğin, raporlaştırdığın onca çalışmadan öğrenciye ne!!! beşşşşş Öğrencilerin kolay ulaşabildiği, geniş, güzel kokan, gerekli teknolojik donanıma sahip, azami 7 kişilik grupla rehberlik çalışması yapılabilen, pastel tonlarda renkleriyle göz yormayan, sevgili odam! Kolay gelsin, ikimize de... 7'yi aşarsa ne olur peki, grup çalışmalarında öğrenci sayısı? Aslında bu cevapta var belki, Yusuf Ziya hocamın cevapları... Girdiğim hiç bir sınıfta var olan sınıf düzenini değiştirmedim, hatta bunu düşünmedim. Düşünmeli miydim? Gelip-geçici mi gördüm kendimi orada? Müdalale gibi algılanacağını mı düşündüm? Sahiplenmedim mi ortamı? Emin değilim, belki de hiç biri... Sınıfı, başka mekana taşıdım çoğunlukla. Yer bulamadıysam, zorunlu olarak sınıfta... Sınıf ortamı kısıtlıyor, grupla rehberlik çalışmalarını. Isınma oyunları ve örnek olay canlandırmaları için daraltıyor... Geçen haftaki dersten sonra yine denedim, aslında bizim çalışma alanımıza hiç uygun değil sanki sınıf ortamı... Ne zaman salona gideceğimizi söylesem "Yaşasınnn!", "Oleyyy!" oluyor yükselen. Diğer türlü pek çıkmıyor sesleri... "Hayalinizdeki -adında "servis" olmayan- PDR Birimi, Odası" sorusuna nasıl cevap verirdi acaba öğrenciler? ORADAYIM... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42349/odevimsi-2-cikolata-agaclari 2. BÖLÜM : BLOOM, TAKSONOMİSİ VE DİĞERLERİ BLOOM… (Benjamin Samuel Bloom, 21 Şubat 1913 / 13 Eylül 1999) http://en.wikipedia.org/wiki/Benjamin_Bloom BLOOM…? Bloom”un ismini anmıştık… Bu hafta taksonomisine bakalım… Değerlendirme / Evaluation Sentez / Synthesis Analiz / Analysis Uygulama / Application Anlama / Understanding Bilgi / Knowledge BLOOM… Biz hangi basamakları etkin ve sürekli kullanıyoruz? Hedefimiz hangi basamaklara erişmek? • http://www.efdergi.hacettepe.edu.tr/200223BELMA%20TU%C4%9ERUL.pdf • http://egitim.cu.edu.tr/efdergi/download/2010.3.39.347.pdf • http://kefad.ahievran.edu.tr/archieve/pdfler/Cilt14Sayi1/JKEF_14_1_2013_347366.pdf • https://www.pegem.net/akademi/3-124758-Yeniden-Yapilandirilan-BloomTaksonomisine-Gore-Fen-ve-Teknoloji-Dersi-Yazili-Sorularinin-Incelenmesi.aspx • http://www.bekirhoca.com/ogretmen/uzman/program.asp DEWEY (John Dewey, 20 Ekim 1859 / 01 Haziran 1952) http://en.wikipedia.org/wiki/John_Dewey DEWEY… Dewey(1972), geleneksel öğretim yöntemlerini, ezberciliğe yol açtığı için eleştirmiş ve öğrenciyi düşündürecek yaşantıların sağlanması gerektiğini belirtmiştir. Bunun için öğrencinin çevreyle etkileşime, bilginin öğrenci tarafından keşfedilmesine ve gerçek yaşantılar geçirmesine önem vermiştir. Dewey’in söylediği gibi öğrencilerin ezber yerine düşünmelerinin öğrenme sürecine etkisi sizce ne olabilir? • http://pegem.net/dosyalar/dokuman/03022008154700okul%20ve%20toplum%20j ohn%20dewey.pdf • http://www.aktuelpsikoloji.com/john-deweyin-egitim-felsefesi-4940h.htm • http://www.oguzhanhoca.com/john-deweyin-dunya-gorusu.html • http://www.guncelmeydan.com/pano/konu35989.html • http://turkegitimindeksi.com/Articles.aspx?ID=269 • http://www.gencogrenci.com/Makaleler/kisisel-gelisim/john-dewey-1760.html • http://www.ayracdergisi.com/?p=5354 • http://erciyessosyalegitim.wordpress.com/2013/09/25/john-deweyin-1924turkiye-raporu/ PIAGET (Jean Piaget, 09 Ağustos 1896 / 16 Eylül 1980) http://en.wikipedia.org/wiki/Jean_Piaget PIAGET… Piaget’ye(1963, s.3) göre yaşam “sürekli olarak, giderek karmaşıklaşan formların yaratılması ve bu formların, giderek çevreyle dengelenmesi”dir. Bir başka deyişle, sürekli olarak dünyadan anlam çıkarmaya çalışırız. İnhelder ve Piaget’ye göre(1964); insanlar çevreyle etkileşimde bulunarak, bu etkileşimden o anki ilgilerine göre anlamlar çıkarıp şemalar oluşturarak ve bilgiyi işleyerek öğrenir. Sürekli değişimin sizce anlamı nedir? Piaget’in değişim ve anlamlandırma ifadelerinin sınıfımıza etkisi ne/neler olabilir? • http://www.turkpdr.com/makale/psikoloji-ve-psikolojik-danismanlikkuramlari/jean-piaget-kimdir-447.htm • http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_7562.htm • http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/488/5718.pdf • http://www.dil-bilim.com/jean-piaget-ve-bilissel-gelisim-kurami/ • http://tugceoztop94.wordpress.com/jean-piaget/ • http://www.hskizilcik.com/fizik/egitim/Piaget.pdf VYGOTSKY(Lev Semyonovich Vygotsky, 17 Kasım 1896 / 11 Haziran 1934) http://en.wikipedia.org/wiki/Vygotsky VYGOTSKY… Piaget gibi Vygotsky(1978) de sosyal etkileşimi gelişimin vazgeçilmez koşullarından biri olarak görmüştür. Ona göre, gelişim çevreyle ve çevredeki daha gelişmiş insanlarla etkileşimin ürünüdür. Etkileşim, dil aracılığıyla gerçekleştirilir. Vygotsky’nin “çevre ile ve çevredeki daha gelişmiş insanlarla etkileşim” görüşü sınıflarımızda neyi ifade eder? • http://www.egitim.aku.edu.tr/vygotsky.pdf • http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/156/85/ • http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/156/85/ • http://pdrgunlugu.net/wp-content/uploads/2013/11/vygogsky.pdf • http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/144/1029.pdf • http://www.elestirelpsikoloji.org/eleps/eleps/freudvygotsky.html BRUNER(Jerome Seymour Bruner, 01 Ekim 1915) http://en.wikipedia.org/wiki/Jerome_Bruner BRUNER… Bruner, kuramını önceden yaptığı düşünme çalışmalarına(Bruner, Goodnow ve Austin, 1965) dayandırmıştır. Ona göre bilişsel etkinliğin tümü, nesnelerin ve olayların seçilmiş ipuçlarına göre kategorilenmesidir. Kategorilerken farklılıklar netleşir ve benzerlikler ortaya konur. Sınıflarımızda neleri hangi ipuçlarına göre kategorilendiriyoruz? Ne gibi farklılıklara ve benzerliklere ulaşıyoruz? - Öğrenme süreci Elde etme Dönüştürme Değerlendirme - Bilginin temsil edilmesi Hareketsel İmgesel Simgesel - Konu alanının yapısı… - Hazırbulunuşluk - Sezgici düşünme - Öğrenme isteği • http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/270510824_6-%c4%b0NG%c4%b0LTERE.pdf • http://ilkogretim-online.org.tr/vol3say1/v03s01a.pdf • http://www.f2e2-ogretmen.com/in-service/Seminer_Calistaylar/PTO_makale.pdf • http://notoku.com/bulus-yoluyla-ogrenme-yaklasimi/ • http://web.deu.edu.tr/baed/giris/baed/2_1.pdf AUSUBEL(David Paul Ausubel, 1918 / 2008) http://en.wikipedia.org/wiki/David_Ausubel AUSUBEL… Ausubel(Ausubel, 1968 ve 1979; Ausubel ve Robinson, 1969)’e göre, birçok konu anlamlı olarak öğrenme ile öğrenilmektedir. Alarak öğrenmede öğrenme malzemesi öğrenciye son şekliyle yazılı ya da sözlü olarak sunulur. Öğrencinin yapması gereken, öğrenme malzemesini içselleştirmek ve onu ezberlemeden, anlamlı olarak öğrenmektir. Öğretmenin yapması gereken ise, hem bilgiyi sunarken hem sonrasında öğrencinin anlayarak öğrenmesine yardım etmektir. Ausubel’in sözünü ettiği anlamlı sınıfımıza ne gibi etkileri olabilir? öğrenmenin • http://efdergi.yyu.edu.tr/makaleler/cilt_IV/ii/a_kilinc.pdf • http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/247298521_10FEN%20DERSLER%c4%b0NDE%20ALTERNAT%c4%b0F%20KAVRAMLARIN%20ARA% c5%9eTIRILMASININ%e2%80%a6.pdf • http://oguzcetin.gen.tr/fen-bilimlerinde-ogrenme-ve-baslica-ogrenmeteorileri.html • http://www.deu.edu.tr/UploadedFiles/Birimler/16928/Ausubel(2).pdf • http://www.pegem.net/dosyalar/dokuman/124980-20110909134256-makale3.pdf • http://tll.ibu.edu.ba/assets/userfiles/tll/EDU-439-%C3%96%C4%9ERET%C4%B0MSTRATEJ%C4%B0LER%C4%B0-Y%C3%96NTEMLER%C4%B0-VETEKN%C4%B0KLER%C4%B0.pdf DAVRANIŞÇILIKTAN BİLİŞSELİĞE GEÇİŞ… Genel olarak davranışçılık akımının amacı, gözlenebilir davranışları incelemek ve ortaya çıkaran etkileri saptamaktır. Davranışların incelenmesi sırasında, davranışı ortaya çıkaran ya da organizmayı etkileyen koşulların(uyaran) ve bu koşullarda gözlenen davranışların(tepki) üzerinde odaklaşılır. Davranışçılara göre “uyaran-tepki”(U-T) bağının nasıl oluştuğunun anlaşılması ile davranışların kontrol edilmesi ve biçimlendirilmesi mümkün olacaktır… BURAYA NEREDEN GELDİK…? Daha önceki bölümümüzde sınıf düzenlerimizden söz etmiştik… Neler değişti, neler oldu? Daha başka neler yapabiliriz? ŞİMDİ NEREDEYİZ…? Aktif öğrenmeden söz ederken, öğrencilerimiz en çok ne zaman aktif olurlar? Oyunlar… Sınıflarımızın ardından okul bahçesinde oyun alanlarının düzenlenmesi yapılabilir mi? Ne dersiniz? ŞİMDİ 10 DAKİKANIZI AYIRIN…? Görev Adı: Uzun Kule Görev: Kendi başına ayakta durabilen en uzun yapıyı oluştur. Zaman: 5 dakika Uygulama Tanımı: Sadece verilen materyalleri kullanarak takımınız mümkün olduğu kadar uzun bir kule inşa edecek. Yaptığınız kule masa üzerinde kendi başına hiçbir yere bağlanmadan ayakta durabilmeli. Kulaniz hiç kimseden yardım almadan en az 25 saniye ayakta kalabilmeli. Zaman dolduğunda ölçüm yapılacaktır. Malzemeler: Bir adet A5 boyutunda hafifçe kalın kağıt(200gr/m) 2 adet yara bandı 2 adet pipet 2 adet ataş Puanlama: A. Her cm için 0,5 puan (en fazla 25 puan) B. Ayakta durduğu ekstra her saniye için 1 puan (en fazla 25 puan) C. Malzemelerin etkin kullanımı (en fazla 25 puan) D. Takımın beraber çalışması (en fazla 25 puan) İngilizce versiyonu: http://www.cre8iowa.org/wpcontent/uploads/2010/07/Tall-Tower1.pdf Bize fısıldayan: http://ekampus.orav.org.tr/Blogger/volkanbal/Page/40220/destina tion_imagination Buz kırıcılar, ısınma etkinlikleri kimi zaman merak uyandırıcılar ve ara enerji vericiler… Sınıflarımızı daha aktif, ders tasarımlarımızı daha etkin kılabilmek için bireysel farklılıkları olan öğrencilerimize ulaşmamızda bize yardımcı olan etkinliklerdir. Bunlardan birisini paylaştığımız zaman neler mi oldu… Önce etkinliğimiz, ardından yansımaları… VOLKAN BAL… HEDEF HAYAL KURMA – DESTİNATİON İMAGİNATİON Her zaman çocukların kritik düşünme ve yaratıcılıklarını belirleyecek etkinliklerin önemi hakkında konuşur dururuz. Bu tip etkinliklerde maalesef kolay kolay yapılamıyor. Peki, bununla ilgili bir yarışma var desem ne dersiniz? Amerika’da kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kurulan “Destination Imagination, DI” (ben Türkçeye “Hedef Hayal Kurma” olarak çevirdim) yaklaşık 12 yıldır bu yarışmaları düzenliyor. Yarışmanın iki farklı branşı var biri “Team Challenge” (ben takım görevi olarak çevirdim) diğeri ise “Instant Challenge” (ben hızlı görevler olarak çevirdim). [ek: ilk bakışta biri bireysel diğer takım çalışması gibi görünüyor aslında ikisi de takım çalışması] Takım görevlerinde 7 kişiye kadar oluşturduğunuz takımla size verilen bir görevi belli bir zaman içinde tasarlayarak hayata geçiriyorsunuz. Teknik, bilimsel, güzel sanatlar gibi toplamda 7 alanı var. Takım görevinin de altı kırınımları var ama ben bunlar üzerinde durmayacağı. Benim en çok hoşuma giden kısmı hızlı görevler. Hızlı görevler yaklaşık 7-10 dakika arası süren görevler. Hızlı görevlerin iki alt kırınımı var hızlı-performans görevleri (“performance based”- performans=gösteri) ve hızlı-çözüm görevleri (“task based”). Hızlı görev kartlarının şablonu şöyle Görev adı: … Görev: … Zaman: … Uygulama tanımı: … Malzemeler: … Puanlama: … Sanırım bir örnek iyi gelecek. Görev adı: Uzun kule Görev: Kendi başına ayakta durabilen en uzun yapıyı oluştur Zaman: 5 dakika. Uygulama Sadece verilen materyalleri kullanarak takımınız bir mümkün olduğu kadar tanımı: uzun bir kule inşa edecek. Yaptığınız kule masa üzerinde kendi başına hiçbir yere bağlanamadan ayakta durabilmeli. Kuleniz hiç kimseden yardım almadan en az 25 saniye ayakta kalabilmeli. Zaman dolduğunda ölçüm yapılacaktır. Malzemeler: Puanlama: 1 adet a5 büyüklüğünde hafifçe kalın kağıt (200 gr/m) 2 tane yara bandı 2 pipet 2 ataş A. Her cm için 0,5 puan (en fazla 25 puan) B. Ayakta durduğu ekstra her saniye için 1 puan (en fazla 25 puan) C. Malzemelerin etkin kullanımı (en fazla 25 puan) D. Takımın beraber çalışması (en fazla 25 puan) İngilizce versiyonu: http://www.cre8iowa.org/wp-content/uploads/2010/07/Tall-Tower1.pdf İngilizce versiyonundaki malzemelerle benim yazdıklarım biraz farklı çünkü onlar malzemeleri Amerika’da kolay bulunan ofis malzemeleri arasından seçmişler. Malzemeleri az ve farklı oluşu aslında bilinçli seçiliyor. Neden hızlı-çözüm görevlerini şu becerileri geliştirme olarak nitelendirmişler; Elde olan malzemeleri kullanabilme, Doğaçlamaya fırsat tanıma, Fikir alışverişini sağlama, Mühendislik yetkinliğini geliştirme, Zaman yönetimi becerileri geliştirme, Takım çalışması Özel okullarda kulüp saatlerinde uygulanan bu çalışma birkaç düzenleme ile bence devlet okullarında da rahatlıkla uygulanabilir. İki sorun var Hızlı görev kartları maalesef İngilizce. Yarışmalara katılmak ve orijinal sitesinde görev kartlarını edinmek paralı. Ne mutlu ki iki sorunun da çözümü var, Görev kartları küçükleri için yazıldığı için İngilizceleri çok sade (ayrıca İngilizce bilen arkadaşlarımız da var) Kendi hızlı görev kartlarını yazıp İnternete koyan çok kişi var Umarım uygulayacağınız bazı fikirler size vermiştir. Fotoğrafı başka bir hızlı çözüm görevinin uygulamasından aldım (http://delightfullearning.blogspot.com/2009_11_01_archive.html) DI kaynaklarından birkaçı http://www.cre8iowa.org/team-support/instant-challenge-library/ http://mysite.verizon.net/vze2z83j/ic/id1.html http://www.destinationimagination.org/ http://www.extremecreativity.org/instant-challenge http://www.extremecreativity.org/ İngilizcesini uğraşıp da çeviren arkadaşlar bunları ürünlerin altına ders dışı etkinlikler olarak ekleyebilir. (ben ekledim mesela) http://ekampus.orav.org.tr/Blogger/volkanbal/Page/40220/destination_imagination ÖZLEM BULDUK… Destination Imagination Sınıfta… http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ozbulduk/page/42425/okulumuzda-kisa-film-festivali ESİN TUFAN ÖZBAY… 4-E’NİN KULELERİ Yarın iki ataç, iki pipet, dosya kâğıdı büyüklüğünde kalın kâğıt ve yara bandı getirmenizi istiyorum. Kule yapacağız. Ertesi gün, okul bahçesinde getirdikleri malzemeleri göstermeye başladılar. Heyecanlıydılar. Lütfen kule yapalım, sabırsızlanıyoruz, nasıl olacak öğretmenim? İlk işimiz sıralarımızı küme çalışması biçimine getirmek oldu. Kısa sürede gruplar oluşturuldu. Volkan Bal ‘ın güncesini tahtaya yansıttım. DESTİNATİON IMAGİNATİON(Hedef Hayal Kurma) .Öğrencilerim kadar ben de heyecanlıydım. Nasıl kuleler oluşturacaktık? Süre bizim yaş grubumuza göre azdı. Süre belirtmedim. Sadece yapılmış örnek kuleyi gösterdim ve başladık. Getirilen malzemeler ortaya konuldu. Gelen pipet ve ataçların farklılığı dikkatimi çekti. Tahtaya yansıttığım kulenin resmini, grupça çıkarak incelediler. Düşünme aşamasından sonra yapım aşamasına geçildi. Bana da çocukları gözlememek görevi düştü. Bir kümedekileri uyarmama rağmen bireysel çalıştılar. Kümeden bir öğrencim; - Biz tek başımıza yapacağız, her kule üst üste konacak ve gökdelen olacak.(Kuleler üst üste konunca gökdelen oluşmadı, yıkıldı.)Etkinliğimizin sonunda hatalarını anladılar. Birlikte çalışmalıymışız ... Sessizce konuşabileceklerini söylemem rağmen yüksek sesle düşündüler, heyecanlıydılar. Her küme kendini görüyordu. Zil çalar çalmaz dışarı çıkan öğrencilerim teneffüse çıkmadılar. Her gruptan biriniz kalabilir desem de sınıfım tam kadro iş başındaydı. Kuleyi tamamlayan ilk grubun yanında saymaya başladık.1-2-…28-29 Oley! Kule yıkılmadı! Bu coşku anlatılmaz, sadece yaşanır. Diğer gruplar çalışmaya devam ettiler. Birinci katı tamamlayanlar bir kat daha çıkmak için uğraştılar. Ne yaparsak ikinci kat oluşur ve yıkılmaz? Birinci katın pipetlerini çoğaltsak mı? Yoksa yoksa… Sesli düşündüler… Öyle yaptılar, böyle yaptılar, çok emek harcadılar. Yılmadılar, mücadele ettiler ve başardılar. Sevinç çığlıkları…1-2…28- 29 Başardık. El becerileri gelişmiş, güzel resim yapan öğrencilerin bir araya geldiği grubun ilerlemediğini görünce nedenini sordum. Şato çizmişler ve uygulamaya başlamışlar. Biz şato yapacağız. Bazen düşünüyorum da ben mi yönergeyi doğru veremiyorum, yoksa herkes ne anlamak istiyorsa onu mu yapıyor? Kuleyi tekrar inceletsem de biz şato yapacağız öğretmenim dediler. Karışmadım. Sonunda çok güzel tek katlı kuleyi başardılar, halen şatonun peşindeler… Tüm gruplar bitirince ve sakinleşince sıra geldi bu etkinlik bize neler kazandırdı? Neler öğrendik bölümüne… -Grupla çalışmak çok önemliymiş, birlikten kuvvetin doğduğunu öğrendik. -Dayanışmanın önemini öğrendik. -Yardımlaşmak güzelmiş. -Büyüdüğümde evimin temelinin sağlam olmasına özen göstereceğim. -Evlerin temeli sağlam olmalı. -Çok katlı binalar yapılırken , malzemeler kaliteli olmalı yoksa depremde yıkılır. -Birlikte çalışmaktan zevk aldık, birbirimizle, yakınlaştık. - Biz bu etkinliği çok sevdik, düşündük, paylaştık, heyecanlandık, eğlendik, öğrendik. Bize sıkça böyle etkinlikler yaptırırsanız mutlu oluruz öğretmenim. Çok gürültü yaptığımız için de özür diliyoruz. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42412/4-e-nin-kuleleri HAYDİ OYNAYALIM… Etkinlik: Bilgi Kartları Amaç: Keşfederek öğrenme. Farkındalık deneyimi. Nasıl Uygulanır? Öğrencilere bazı konularla ilgili soruların yazılı olduğu kartlar dağıtılır. Öğrenciler şu soruları yanıtlarlar. Bu derste ……………….. keşfettim. Bu derste ……………….. benim için çok zordu. Bu derste öğrendiğim ………………………. Beni çok etkiledi. Bu kartlar ilgili panolara asılarak paylaşılır. YUSUF ZİYA GÜLDERE… NEDEN OKULUNUZUN BAHÇESİNİ KULLANMALISINIZ? Dün akşamki sanal dersten akılda kalanlar... Okul bahçelerimiz önemli bir değer taşır fakat bunlardan maksimum düzeyde faydalandığınızı düşünüyor musunuz? Bazı okullar bahçelerinin teşkil ettiği potansiyeli göz ardı etmekte ya da temiz ve düzenli oldukları sürece bu alanlara dokunulmaması gerektiğine inanmaktadır. Ancak, az miktarda zaman, para ve hayal gücü ayırmanız, okulunuzun havasını değiştirmeye ve öğrencileriniz üzerinde gerçekten de olumlu bir etki yaratmasını sağlayabilir. Ne yazık ki birçok okul çekicilikten uzak, ilginç bir özelliğe sahip olmayan ve dış unsurlara maruz kalmaya açık alanlar üzerine inşa edilmiştir. Bu husus, öğrenci davranışlarını etkileyebilir ve öğrencilerin asi davranışlar sergilemesine, vandalizme, oyun alanında çarpışma sonucu kaza sonucu yaralanmalara ve hatta can sıkıntısına sebep olabilir. Öğretmenler, öğrencileri oyun bahçesinde oluşan sorunlarını teneffüs sonunda sınıfa taşıdıklarında bunu göreceklerdir. Bazı araştırmaların sonuçları, okul bahçelerinin özen gösterilmeyen ve ilgi çekici olmayan ve okulun da önemsemediği kısımlarına, öğrencilerin de değer veremeyeceği ve çekiciliği olmayan bir ortamın da öğrencilerin toplumumuzun değerli bireyleri olmadığı mesajını iletebileceğini öne sürmüştür. Okul bahçeleri, öğrenmeyi kolaylaştıracak ve farklı özellik ve deneyimler sunan birçok çeşitli alan sağlayacak şekilde tasarlanabilir. Öğrenciler birçok aktif ve pasif oyuna katılabilme, ya da yağmur, güneş ya da esen rüzgârdan korunaklı bir yerde oturarak sohbet etme olanağına sahip olmalıdır. Sizce okul bahçeleri o kadar da önemli midir? Okullarımızın bahçeleri çocukların ihtiyaçlarını karşılıyor mu? http://ekampus.orav.org.tr/file/41999/Making More of Our School Grounds.pdf http://www.meb.gov.tr/haberler/2012/okullarhayatolsun/protokolEki.pdf http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42356/neden-okulunuzunbahcesini-kullanmalisiniz- UĞUR ÖZEREN… AKTİF ÖĞRENME; ÖĞRENENLERİN ÖĞRENMEK İÇİN DUYMAK, GÖRMEK, KONUYLA İLGİLİ SORULAR SORMAK, BAŞKALARI İLE GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK GİBİ İHTİYAÇLARI VARDIR. Aktif öğrenme düşüncesi yeni değil. Yüzyılın başından beri çeşitli yazarlar tarafından zaman zaman dile getirilmiş. Örneğin, Montessori (Lillard 1972) öğrencilerin neyi öğrenmek istediklerine kendilerinin karar vermesini tavsiye etmiş, Dewey bilginin öğrenci tarafından keşfedilmesine önem vermiştir. Bu düşüncelere çok değer verilmesine karşın; aktif öğrenme kavramının gelişmesi, ona yeni anlamların yüklenmesi, bu düşüncelerin doğruluğuna ilişkin ampirik kanıtların toplanması ve onların yaşama geçirilmesi son on yıl içinde olmuştur. Şu anda gelişmiş ülkelerde aktif öğrenme ile ilgili araştırma ve uygulamalar hükümetlerin desteklediği geniş ölçekli projeler halinde yürütülmektedir. Aktif öğrenmenin bu kadar ilgi görmesinin başlıca nedenleri şunlardır: Kendi öğrenmeleri hakkında söz sahibi olmak öğrencileri güdülemektedir. (De Charms,1985) Bilgi birikiminde çok hızlı değişmeler olduğu için varolan bilgi ve becerileri kazanmanın yanı sıra öğrenmeyi bilen meslek sahipleri diğerlerinden daha başarılı olmaktadır. Bu nedenle aktif öğrenme ile öğrenmeyi öğrenme birleştirilmiştir. Çünkü aktif öğrenme, öğrenciler onun nasıl yapılacağını biliyorlarsa gerçekleşebilir. Bu makalede aktif öğrenmenin temel düşünceleri, öğretime yansıması, etkililiği ve önündeki engeller üzerinde durulmaktadır. Aktif Öğrenme Nedir? Aktif Öğrenme; (a) öğrenene öğrenme sürecinin çeşitli yönleriyle ilgili karar alma fırsatlarının verildiği ve (b) öğrencinin öğrenme sırasında zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme sürecidir(Robert ve Simons). Dikkat edilirse burada vurgulanan öğrencinin ilgili kararlar alması ve düşünmenin aktifleştirilmesidir. Aktif öğrenme anlayışına göre öğrenmenin nasıl gerçekleştirileceği, ne kadar öğrenildiği ve öğrenmeyle ilgili eksiklerin neler olduğu gibi kararları öğrenen almalıdır. Gereksinim duyduğu zaman öğretenden yardım isteyebilir, ancak bu konuda düşünmesi gereken ve sorumluluk taşıyan öğrenendir. İnsanlar bunu yapabilecek kapasitededir. Araştırmalar da bu görüşü desteklemektedir. Örneğin, etkilice öğrenen deneklerin ne zaman stratejik davrandıklarının ne zaman davranmadıklarının farkında oldukları ortaya çıkarılmıştır (Garner, 1990). Aktif öğrenme konusunda dikkati çeken bir başka nokta aktif öğrenmenin “öğrenmeye aktif katılım”ı aşan bir kavram olmasıdır. Aktif öğrenme için aktif katılım gerekli, ancak yeterli değildir. Aktif öğrenme, aktif katılımın göstergeleri olan soru sorma, açıklama yapma vb. davranışların yanısıra öğrenme sürecini planlama, gözden geçirme gibi etkinlikleri de içermektedir. Ayrıca bazı durumlarda aktif öğrenmenin yanlış anlamalara yol açtığı görülmekte ve konuları öğrencilere paylaştırıp onlara anlattırarak aktif öğrenmenin uygulandığı düşünülmektedir. Bunun aktif öğrenme olduğu söylenemez. Tam tersine öğretmenin yapması gereken bir işi bu konuda yeterli bilgisi olmayan öğrencilerin yapması verimi düşürmektedir. Bu noktada aktif öğrenmenin temelini oluşturan başlıca düşüncelere bir göz atmanın aktif öğrenmenin ne olduğunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Aktif Öğrenmenin Temel Düşünceleri Öğrenen, Öğrenme Sürecinin Aktif Bir Öğesidir... Aktif öğrenme düşüncesinin yayılmasındaki gecikmenin nedeni yüzyılın başından beri psikoloji ve eğitim bilim alanlarında davranışçılık akımının egemen olmasıydı. Davranışçılık akımına göre öğrenme, uyaran-tepki bağının oluşması ve bu bağın pekiştireçlerle güçlendirilmesi süreci olarak ele alınmaktaydı. Davranışçı öğrenme kuramları; aç bırakılmış ya da bir labirente kapatılmış güvercin, rat, kedi vb. hayvanlar üzerinde yapılan deneylere dayanmaktaydı. Bu deneylerin çoğunda ilgili uyarana doğru tepkiyi gösteren hayvanlar içinde bulundukları zor durumdan kurtulmakta ve gösterdikleri tepki pekiştirilmekteydi. Bir başka deyişle bir dahaki sefere o uyaran karşısında o tepkiyi gösterme olasılığı artmaktaydı. Uzun yıllar insan öğrenmesi de bu yaklaşıma göre açıklanmıştır. Bu yaklaşımın en büyük eksiği yalnızca öğrencinin edimi üzerinde durulması, edimin nedenleri, uyaran-tepki bağı oluşurken olup bitenler üzerinde durulmamasıydı. Davranışçılar öğrenmenin gözlenemeyen kısmı ile ilgilenmiyordu. Öğrencinin anlayıp anlamadığı da pek dikkate alınmıyordu. Çünkü öğrencilerin öğrenme sürecinde kendilerine aktarılan bilgileri pasif olarak alan ögeler olduğuna inanılmaktaydı. Buna göre, öğreticiler öğrencinin neyi, ne zaman ve nasıl öğreneceğine karar verir ve genellikle onların sessiz, pasif durdukları bir süreçte onlara bildiklerini aktarırlardı. Daha sonra yapılan sınavlarda öğrenciden kendisine aktarılanları tekrarlaması istenirdi. Bunun altında yatan düşünce, anlatılanların öğrencilerce, anlatıldığı biçimde anlaşıldığının varsayılması idi. Oysa son zamanlarda bilişsel anlayışla gerçekleştirilen öğrenme araştırmaları bunun böyle olmadığını ortaya çıkarmıştır (Huber,1997; Johnson,Johnson ve Smith,1991; Marzano,1992). Herşeyden önce bir hayvan kapatıldığı labirentin içinde fazla düşünmeden dönüp durabilir, ama insan labirentten nasıl çıkacağını planlayarak hareket eder. Bu öğrenme için de geçerlidir. Bu gelişmeler sonucunda aktif öğrenme anlayışı popüler olmuştur. Bu düşünceyi açıklığa kavuşturabilmek için çeşitli araştırmalarda yapılanı deneyelim ve şu cümlelere bir göz atalım. “Onu yükseltmek zor bir iş. İnsanın bazen yerlere kadar eğilmesi bazen ayaklarının ucunda yükselmesi gerekebiliyor. Ancak onun yükseldiğini görmek insana müthiş bir zevk veriyor..” Bu cümleleri ilk kez duyan kişileri yukarıdaki paragrafın neden bahsettiği sorulduğunda, “bir insanın yetişmesi”, “insan onurunun yükseltilmesi”, “bir yere ulaşma istenci” vb. yanıtlar alınmıştır. Hatta bir yüksek lisans öğrencisi bu cümlelerin kendisine kitaplık yerleştirmeyi hatırlattığını söylemiştir. Oysa yukarıdaki cümleler uçurtmalarla ilgili bir metinden alınmıştır. Aynı dili konuşan insanların üç cümleden böyle farklı anlamlar çıkarması ve farklı yorumlar yapması bize öğrenme malzemesini, pasif olarak almadığını ve kendine özgü bir biçimde işlediğini göstermektedir. Bilişselcilere göre öğrenen yeni duyduklarını gördüklerini öncekilere ekler. Bilgiyi örgütleyerek, sınıflayarak, hipotezler geliştirip onları sınayarak ve yorum yaparak işler. Sonunda gerçekleşen öğrenme, öğrencinin bilgiyi işleme yöntemlerinden ve önceki öğrenmelerinden etkilenmektedir. Öğrenen yalnızca strateji kullanmada değil, yeni bilgileri öncekilerle ilişkilendirmede de etkindir. Öğrenenler varolan şemaları kullanarak yeni bilgiyi yapılandırır. Öğrenme Birikimli Bir Süreçtir... Biraz önceki deneyden çıkarılabilecek bir başka sonuç da öğrenmenin birikimli bir süreç olduğudur. Dinlenen cümlelerden farklı anlamlar çıkarılmasının nedeni kişilerin geçmiş yaşantılarındaki farklılıktır. Örneğin, yukarıdaki cümleleri duyunca kitaplık yerleştirmeyi anımsayan Yüksek Lisans öğrencim bir gece önce kitaplığını düzenlemişti. Buna yol açan etken öğrenilenlerin bellekte şemalar halinde saklanmasıdır. Şema ise belli bir konuda bireyin sahip olduğu bilgilerin tümüdür. Ancak bu bilinenlerin basit bir toplamı değildir. Tersine öğreneni düşündüren dinamik yapılardır (Anderson, 1984). Örneğin, okuduğunu anlama sürecinde öğrenen önceki bilgilerini ve varolan şemaları kullanarak öğrenme malzemesini yeniden yapılandırır ve yenilerle eskileri ilişkilendirerek anlamlar çıkarır. Örneğin Recht ve Leslie’nin (1988) araştırmasında okuyup anlaması kötü ancak basketbol hakkında bilgisi olan öğrencilerin; basketbolla ilgili bir parçayı okuyup anlamada, okuyup anlaması iyi ancak basketbol hakkında bilgisi olmayanlar kadar iyi edim gösterdikleri saptanmıştır. Bu araştırma ön öğrenmelerin sonraki öğrenmeler üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Şu anda birikimin öğrenme sürecindeki rolü, ön öğrenmelerin kullanımını engelleyen (ön öğrenmelerin düzensizliği, içsel bilgiye ulaşamama vb.) etkenler incelenmekte ve buradan elde edilen bilgilerle öğrenme sürecinin etkililiğinin nasıl artırılacağı araştırılmaktadır. Öğrenmede Çevreyle Aktif Etkileşim Önemlidir... Birçok yazara göre öğrenme sosyal bir süreçtir. Bir başka deyişle öğrenmenin ve gelişmenin temelinde sosyal etkileşim bulunmaktadır. Örneğin Vygotsky’e (1978) göre bilişsel gelişim çocuğun o toplumun daha gelişmiş üyeleri ile etkileşimin ürünüdür. Bu etkileşim sayesinde çocuk daha sonra karşılaştığı sorunları çözerken kullanabileceği birikimi elde eder, yani karmaşık zihinsel beceriler kazanır. Bu görüş okuldaki öğrenmeler için de geçerlidir. Öğrenme sırasında öğrenenlerin birbirleriyle ve öğretenle olan etkileşimi, birlikte ortak bir anlayış oluşturmaya çalışmaları öğrenme sürecini verimli kılacaktır. Bunun nedeni etkileşimin öğrencilerin birbirinden ve öğrenmekten hoşlanmalarına yol açmasıdır. Bu da öğrencilerin enerjilerini çalışmalarına vermesini sağlamaktadır. Öğrencinin Öğrenme Becerileri Geliştirilebilir... Aktif öğrenme anlayışına göre öğrenme yeteneği durağan değil değişkendir. Eğitim yoluyla öğrencilerin öğrenme kapasiteleri artırılabilir. Bu nedenle eskiden olduğu gibi öğrencilerin yeteneklerine göre sınıflanması ve yeteneğin değişmeyen bir özellik olduğu doğru değildir. Tersine bir yandan öğrencinin bir konu alanına özgü bilgi ve becerileri öğrenirken diğer yandan öğrenmeyi öğrenmesi sağlanabilir. Yapılan araştırmalar da bu görüşleri destekleyen bulgular sağlamışlardır. Kötü öğrencilerin iyi öğrencilerden farkının ön öğrenmelerindeki ve bilişsel strateji kullanımlarındaki farklılıklar olduğu saptanmıştır (Jones, Palincsar, Ogle, Carr,1987). Usta öğrenciler bilgiyi usta olmayanlardan daha hızlı işlemektedirler (Lesgold,1986). Ancak daha önce de belirtildiği bu farklılıklar durağan değildir. Bilişsel stratejiler öğrenilebilir. Yetiştirme ile daha iyi öğrenen olunabilir (Weinstein ve Mayer, 1986). Önemli olan öğrencilere bu fırsatların sağlanmasıdır. Öğretimsel İşler Önemlidir... Eğitim literatüründe yıllarca öğretmen özellikleri, öğretmen davranışları, eğitim programları gibi dışsal kontrol öğeleri üzerinde durulmuş öğrencinin ne yaptığı ne düşündüğü ne algıladığı pek dikkate alınmamıştır. Yukarıda değinilen gelişmelerden sonra öğrencinin algıları, davranışları ve bilişsel süreçleri üzerinde durulmaya başlanmıştır. Öğrencinin ne ürettiği ve üretirken nasıl bir yol izlediği yani öğretimsel işler bu bağlamda dikkati çekmiştir. Örneğin, deneyin etkili bir yöntem olduğu bilinir. Eğer öğrenenlere deneyin nasıl yapılacağı, sonunda nelerin elde edileceği vb. bilgiler paketlenmiş bir biçimde sunulursa deney yapmak da fazla etkili yönlendirmelerle olmayacaktır. deneyi Deney yapması ve yönteminin sonuçları aktifleşmesi keşfetmesi öğrenenin ile küçük sağlanacaktır. Doyle (1983)’e göre öğretimsel işler öğrencinin dikkatini içeriğin belli noktalarına çeker ve bilgi işleme yollarını belirler. Bu etkiler, bilgiyi anlam çıkarmak için işleme ve yüzeysel özellikler için işleme arasındaki farklılıklarda açıkça görülebilir. Eğer deneklerden bir fotoğrafın içindeki A’ları saymaları istenirse denekler fotoğraftaki diğer özelliklere dikkat etmeyeceklerdir. Benzer biçimde bir şiirdeki kafiyelerin bulunması oradaki ana düşüncenin gözden kaçmasına yol açacaktır. Öğretimsel işler bu denli önemli iken geleneksel öğretim uygulamalarında genellikle daha önce karşılaşılan bilginin tekrarlanmasını gerektiren bellek işlerine ya da standart bir işlemin uygulanmasını gerektiren işlemsel işlere yer verdikleri görülmektedir. Gerek bellek işlerinde gerekse işlemsel işlerde öğrencinin bilgiyi yeniden üretmesine gerek yoktur. Oysa daha üst düzeyde olan kavrama işlerinde öğrenci bilgiyi yeniden üretir. Örneğin, öğrenme malzemesini kendi cümleleri ile özetleme, ona örnek bulma ya da bir çok işlemin içinden o anda uygulanması gerekeni seçme ve neden onun kullanılacağını açıklamada olduğu gibi. Aktif Öğrenme Anlayışının Öğretime Yansımasıdır... Öğrenmenin sunulan bilgiyi alma değil bilgiyi yapılandırma, yeni anlamlar çıkarma süreci olduğunun kabul edilmesiyle birlikte öğretimin bilgi aktarmak olduğu görüşü de terkedilmiştir. Öğretmenin bilgi aktardığı, yani anlatım yaptığı ya da bilginin kitap, film, bilgisayar gibi amaçlarla öğrenciye gönderildiği; sonra da öğrenenlerin sunulanları alıp almadığının sınavlarla kontrol edildiği öğretim uygulamalarının da modası geçmiştir. Öğretenin rolü öğrencinin bilgiyi keşfetmesine ve onu özümsemesine yardımcı olmaktır. Böylece öğrenci sorulunca tekrarladığı başkasına ait bir bilgiye sahip olmak yerine yeni durumlarda uygulayabildiği kendine ait bilgiye sahip olmaktadır. Bilişselci yazarlardan Vygostky (1978) öğretimin aktif öğrenme sürecindeki yerini “yaklaşık gelişim alanı” (zone of proximal development) adını verdiği kavramla açıklamaktadır. Buna göre kişinin yalnız başına öğrenemediği ancak bilen birinin yardımıyla öğrendiği bir nokta vardır. İşte burada öğretim ya da birinin kolaylaştırıcılığı gereklidir. Kolaylaştırıcı kişi öğrenenin arkadaşları ya da gereksinim duyulduğu zamanlar öğreten olabilir. Bir başka deyişle öğrenen kendi öğrenmesini sürdürürken takıldıkları noktalarda öğretenden yardım alabilir. Aktif öğrenme anlayışı ve geleneksel öğrenme anlayışı ile düzenlenen öğretim ortamları arasındaki farklılıklar Johnson, Johnson ve Smith (1991) tarafından özetlenmektedir. Aktif Öğrenmenin Etkililiği... Aktif öğrenmenin etkililiğine ilişkin bir çok kanıt vardır. Örneğin, aktif öğrenme ilkelerinin uygulandığı sosyal etkileşimi ve üst düzey zihinsel becerilerin kullanılmasına elverişli işbirlikli öğrenme tekniklerinin bilişsel ve duyusal öğrenme ürünleri üzerinde oldukça önemli etkileri olduğu bilinmektedir. (Açıkgöz, 1992; Johnson ve Johnson, 1983; Slavin, 1990). Bunu kanıtlayan araştırmaların sayısı bini aşkındır. Aktif öğrenmenin etkili olduğunu kanıtlayan bir başka grup araştırma bulgusu öğrenme stratejileri konusundadır (Açıkgöz, 1996; Weinstein ve Mayer 1986). Örneğin, Weinstein ve Underwood (1985) tarafından geliştirilen bir programda öğrencilere yeni öğrenilenlerle öncekiler arasında bağ kurma, öğrenilenler arasındaki anlamlı ilişkileri bulma gibi bilgi işleme stratejileri öğretilmiştir. Öğretim süreci öğrencilere bu stratejileri çiftli çağrışımların öğrenilmesinden okuduğunu anlamaya kadar çeşitli işlerde uygulama becerilerini kazandırmayı amaçlamıştır. Sonunda işleme stratejilerinin öğretilebileceği ve bu programdan geçen öğrencilerin okuduğunu anlama vb. işlerde daha başarılı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Aktif öğrenmenin farklı alanlardaki (biyoloji ve tarih) etkililiği ile ilgili bir dizi araştırma Hollanda’da de Jong ve Simons (de Jong ve Van Hout-Jolters, 1994) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmalarda öğrencilere kendi öğrenmesini düzenleme stratejileri (yönelme, yönetme, yönlendirme, sınama) öğretilmiş ve bu yetiştirmeden geçen öğrencilerin başarılarında artış görülmüştür. Aktif öğrenmenin etkililiğini kanıtlayan araştırma örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. Burada örnekler listesi yapmak yerine de Jung’un (1994) öğretmen adayları ile yaptığı deneysel bir çalışmada-öğrencilerin devam zorunluluğu olmadan teknolojik yönden en donanımlı çevrelerde verilen eğitimi bile bıraktıklarını saptadıktan sonra – ulaştığı şu sonuca bir göz atmak tercih edilmektedir. “Eğer eğitim; öğrencinin otomatik olmayan çalışmayı gerektiren sonuçlarının biliş ötesi bir biçimde kullandırmak bir başka deyişle öğrencinin düşünceliliğini harekete geçirmek istiyorsa hiper/multimedya öğrenme çevrelerini programın bir parçası haline getirmelidir. Bununla birlikte nuta-program diye adlandırılabilecek bir program multimedyanın anlam çıkarma aracı olarak kullanıldığı programlardır. Eğer olguları hatırlama yeteneğinin ya da problem çözmede hazır paket prosedürlerin kullanılmalarının ödüllendirildiği bir programın içinde yer alıyorsa en zengin teknoloji ve en bilgi üretme yönelimli çevreler bile düşünmeyi gerektiren öğrenmeyi gerçekleştiremez.” Aktif Öğrenmenin Önündeki Engeller... Aktif öğrenmenin uygulanması başta öğrenci, ortam ve öğretmen olmak üzere öğretim sisteminin çeşitli öğelerinden kaynaklanan nedenlerle engellenebilir. Örneğin öğrenciler bağımsız çalışmaya, kendi öğrenmeleri ile ilgili kararları almaya alışık olmayabilirler. Bu düzenlemeyi yapabileceklerine inanmayabilirler. Larsson (1983)’un da belirttiği bazı öğrenciler öğrenmeyle ilgili kararların yalnızca öğretmen tarafından alınabileceğini düşünerek sorumluluğu öğretmene atarlar. Öğretmenler de öğrencilerin bu durumunu görüp kontrolü ele almak zorunda olduğunu hissedebilir. Bu nedenle yalnızca öğrencileri bağımsız bırakmakla yetinmeyip onları bunu başarabilecekleri konusunda ikna etmeliyiz. Bazı öğrenciler de aktif öğrenmeye inansalar bile onu uygulamak için gerekli bilişsel stratejilere sahip değillerdir. Hatta onun için ne yapmak gerektiğini bile bilmiyor olabilirler. Bu nedenle öğrencilerin yönelme, yönetme, sınama vb. aktif öğrenme stratejileri konusunda yetiştirilmeleri gerekmektedir. Bu yapıldığı zaman öğrencilerin daha aktif öğrenmeyi daha etkilice gerçekleştirdikleri saptanmıştır (de Jong,1994). Öğrenciler için söz konusu edilen bu engeller öğretmenler açısından da önem taşımaktadır. Öğretmenlerin aktif öğrenmeye inanmıyor, onu bilmiyor olması aktif öğrenme düşüncesinin en önemli engellerindendir. Bazı öğretmenler kontrolü öğrenciye vermekten çekiniyor olabilir. Ya da öğretmen öğrencilere sorumluluk verse bile başlangıçta onların başaramadığını görünce tekrar eski usule dönmesi aktif öğrenme uygulamalarının sonunu getirecektir. Bunlar aşılması olanaksız engeller değildir. Asıl önemli olan niyettir, aşmak istemektir. Bu açıdan bakılınca aktif öğrenmenin önündeki en büyük engelin bütün yeniliklerin önündeki en büyük engel olan “değişmeye karşı direnme” olduğu söylenebilir. Nitekim, 1995 yılında Açıkgöz (1995) tarafından yapılan bir araştırmada işbirlikli öğrenme eğitiminden geçmiş olan öğretmenlerden bu uygulayabileceğini teknikleri düşünen uygulayanların öğretmenler” “onları olduğu uygulamayı saptanmıştır. isteyen ve Uygulamayanların nasıl ise uygulamayı hiç denemeden yeni tekniklerin uygulanamayacağına ilişkin nedenler buldukları görülmüştür. Öyleyse, eğer önyargılı değilsek, aktif öğrenmenin uygulanmaması için hiçbir ciddi engel yoktur. Yeter ki yenilenmeyi isteyelim, yenilikten korkmayalım. Prof. Dr. Kamile Ün Açıkgöz KAYNAKLAR Açıkgöz, K.Ü.(1992).İşbirlikli Öğrenme: Kuram, Araştırma, Uygulama, Malatya: Uğurel Matbaası Açıkgöz, K.Ü.(1995), Training teachers for cooperative classes. Paper presented at World Conference on Teacher Education, Çeşme. Açıkgöz,K.Ü.,Etkili Öğrenme ve Öğretme, İzmir:Kanyılmaz Matbaası. Anderson,R.C.(1984), Some reflections on the acquisition of knowledge. Educational Research, 13,5-10. DeCharmes,R.(1985),Motivation enhancement in educational settings. Bulunduğu eser: Ames, R., ve R.Ames (Ed.). Research on Motivation in Education (Vol.1), Orlando, FL:Academic Press, ss.275-310. deJong,F.P.C.M. ve B.H.A.N. Van Hout-Walter (1994). Process-oriented ınstruction and Learning from Text,Amsterdam:VU University Press. Doyle,W.(1986). Content representation in the teachers definitions of academic work. Journal of CurriculumStudies, 18.365-379. Garner,R.(1990). When children and adults do not uselearning strategies:Towards a theory of setting. Review of Educational Research.60,517-531. Huber, G.(Ed.) (Baskıda), Active Learning for Students and Teachers, OECD Yayını. Johnson, D.W.,R.T.,Johnson (1989). Cooperation and Competition:Theory and Research, Edina, MN:Interaction. Johnson, D.W., R.T., Johnson, K.A.Smith (1991). Activite Learning: Cooperation in the College Classroom, Edina MN:Interaction. Jones, B.F.., A.S.Palincsar, D.S.Ogle, E.G., Carr (Ed.) (1987). Strategic Teaching and Learning: Cognitive Instruction in the Content Areas, Elmhurst, IL:ASCD Publications. Larsson, S.(1983).Paradoxes in teaching. Instructional Science, 12,355-365. Lesgold, A.M. (1986), Producing Automatic Performance. Paper presented at the Annual Meeting of the American Educational Research Association, San Francisko. Lillard, P.P.(1972). Montessori: A Modern Approach, NY: Schocken Books. Marzano, R.J.(1992). A Different Kind of Classroom: Teaching with Dimensions of Learning. Alexandria, VA:ASCD. Recht, D.R. ve Leslie, L.(1988). Effect of prior knowledge on good and poor readers memory of text. Journal of Educational Psychology, 80,16-20. Robert, P.J. Simons (Baskıda), Definitions and theories of active learning. Bulunduğu Eser: Huber, G.(Ed.) Active Learning for Students and Teachers, OECD Yayını, ss.18-36. Slavin, R. (1990). Cooperative Learning: Theory, Research and Practice. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall. Vygotsky, L.S., (1978), Mind in Society: The Development of Higher Psychological Processes. Cambridge: Harvard University Press. Weinstein, C.E. ve Underwood, V.L. (1985). Learning strategies: The how of learning. Bulunduğu eser: J.W. Segal, S.F. Chipman ve R. Glaser (Ed.) Thinking and Learning Skills (Vol.I): Relating Instruction to Research, Hillsdale NJ: Lawrence Erlbaum, ss.241-258. Weinstein, C.E. ve Mayer, R.E. (1986). The teaching of learning strategies. Bulunduğu Eser: M. Wittrock (Ed.). Third Handbook of Research on Teaching, New York: Mc Millan, ss.315-327. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42382/aktif-ogrenme--ogrenenlerinogrenmek-icin-duymak--gormek--konuyla-ilgili-sorular-sormak--baskalari-ile-gorus-alis-verisindebulunmak-gibi-ihtiyaclari-vardir- UĞUR ÖZEREN… EĞİTİMDE YARATICI DRAMA; DEĞİŞİM, GELİŞİM VE BİZ… Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir. ''Konfüçyüs'' Değişim ve gelişim hiçbir zaman insanın tek başına gerçekleştireceği bir durum değildir. Başka insanlarla olan bağlantılarımız içinde yaşayabilir ve gelişebiliriz. Varolmak aslında bir yönüyle iletişim içinde olmak demektir. Biz ancak ailemiz, çalışma arkadaşlarımız, dostlarımız, komşu ve daha birçok insanla olan iletişim içinde gelişir, değişir ve biz oluruz. Bütün güzel şeyler bir arada çalışan, birlikte çaba gösteren insanların eseridir. Birlikte çalışmak ise ancak birbirimizi anlamakla mümkün olabilir. İnsanın kendini ve başkalarını tanıma, anlama, anlatma, iletişim kurma isteği onun en temel özelliklerindendir. İletişim; iki ya da daha çok insan arasında anlaşmaya, düşünce ve duygu paylaşımına, karşılıklı konuşmaya ve dinlemeye, ayrı ayrı ya da birlikte davranmaya dayalı bir ilişkidir. İletişim, insan olmamızın en temel özelliklerindendir. Hepimiz her gün yaşantımızın her alanında birçok kimliğimizle uzak, yakın veya hiç tanımadığımız insanlarla konuşuyor ve onları dinliyoruz. Konuşmalarımız ve dinlemelerimiz sırasında bazen iyi anlayamadığımız ya da anlatamadığımız için hiç yoktan sorunlara yol açabiliyoruz. İşte o zaman yaşantımız bize zehir oluyor. Üstelik insanlarla birlikte gerçekleştirebileceğimiz birçok güzel hedefi sırf bu nedenle gerçekleştiremiyoruz. İletişim, yaratıcı dramanın kapsamında, amaçlarında, yöntemlerinde, boyutlarında yer alan önemli bir kavramdır ve yaratıcı drama sürecindeki katılımcılar için oldukça önemlidir. Aynı zamanda iletişim grup üyelerinin pekiştirmesi gereken beceri, ulaşması gereken ilk eylemidir. Grubun deneyimi arttıkça iletişim de o oranda artar. İnsanın insanla, mümkün olduğunca dolaysız, doğrudan ve bir yabancı malzeme aracılığı olmadan etki-tepki alış verişine girdiği başlıca sosyal öğrenme alanlarından biri de oyundur. Uygulanarak, yaşanarak öğrenilebilecek bu alanları çoğaltmak mümkündür. Yaşamdaki tüm etkinliklerimizde senaryosu olmayan roller oynarız. Gündelik yaşamda kendimizi yeterince ifade edemiyoruz. Oysa, oyun sayesinde bedenimizle barışıp, yaratıcılığımızı yeniden Keşfedebiliyoruz. Mükemmeliyetçilik oyunun zevkini kaçırabiliyor. Çünkü oyun eğlenmeye yönelik bir etkinliktir. Eğer birbirimizi daha iyi anlayabilir ve kendimizi başkalarına daha iyi anlatabilirsek yaşam kalitemiz hiç ummadığımız kadar değişebilir. Drama etkinliğine katılanların, en başta grup içi çalışmaya hazır olmaları, kendilerini rahat ve güvenli hissetmeleri, kendilerinde yeni ve değişik şeyler keşfetmeye hazırlıklı olmaları gereklidir. Bir dramanın gerçekleştirilebilmesi için, grup içinde daha küçük gruplarla tartışarak fikir alışverişi yapma, değerlendirme, tartışma, yargılama, eleştirme gibi düşünsel boyutta çalışmaların yapılması da gereklidir. Yaratıcı drama etkinlikleri sırasında kişilerin birbirleriyle, grupla, grubun bir başka grupla ve yaratıcı drama liderinin kişi ve gruplarla, katılımcıların canlandırdıkları karakter ve tiplerle olan iletişimi söz konusudur. Bu etkinlikler özünde birlikte üretme ve paylaşma isteği taşır. Bu durum iletişim sürecinin doğru gerçekleşmesi için ideal bir ortamdır. İletişim her yaratıcı drama etkinliği sonunda yapılan tartışma ve yeniden gözden geçirme aşamasında doğal olarak ortaya çıkar. Ayrıca yaratıcı drama sürecinde görsel, işitsel ve hem görsel hem de işitsel iletişim araçları kullanılabilir. Örneğin gazeteler, resim kartları, tablolar, dergiler, afişler gibi görsel; radyo, kaset ve cd çalar, ritim aletleri, enstrümanlar gibi işitsel; televizyon reklamları, haberler, televizyon oyunu, modern dans gibi hem görsel hem de işitsel araçlardır. Eğitimde yaratıcı drama; katılımcılara hem çalışma ortamında, hem de özel yaşamda, yalnızken ya da başkaları ile ilişkide iken, ilişkileri ve sorunları anlamak, değerlendirmek, yorumlayabilmek, sorgulayabilmek, gereken tutum ve davranışları ortaya koyabilmek için yaratıcılıklarını olabildiğince kullanmalarını sağlayan bir öğrenme yöntemidir. “Katılımcı merkezli, yaratıcı düşünmeye yönlendirici, uygulamalı” bir yöntem olan eğitimde yaratıcı dramanın, ana hedeflerinden biri de “Herkesin kendine özgü özel yanının olduğunu hatırlatarak, sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmak”tır. İçimizdeki BEN’i ortaya koyarak hissedebildiklerini yaşamak, yaşadıklarını başkalarına hissettirebilmek için yapılacak bir grup etkinliği, kısaca; insan ilişkilerini etkileyen iletişim araçlarının (beden dili, ses tonu, vurgu, mimik vb.) yoğun olarak kullanımının adıdır. Eğlenerek öğrenmek, düşünerek çalışmak için, eğitimde yaratıcı drama yöntemini neden kullanmayalım. Bu yöntem, günlük yaşamın dışındaki farklı alanları keşfetmeyi öğretiyor. İnsanlara merhaba derken çevreyi gözlemlemeyi sağlıyor. Kendimizi ve etrafımızdakileri daha iyi tanıyıp, anlamamızı sağlıyor. Yetişkin insanın oyun oynama isteği hayata bakış açısına bağlı bir şeydir. Bu yöntemin kullanıldığı etkinlikler sayesinde katılımcılar öfkelerinin dışavurumunu önleyebilirler. Çalışma ortamlarında olduğu gibi; eğitimde yaratıcı drama yönteminin de belli bir zaman dilimi, belirli sınırları ve belirli bir biçimi vardır. Etkinlik akışında kuralları belirlemek için ortak bir karar alınmaktadır. Bu kurallar her zaman sözlere dökülmese de, oyuncular arasında mutlaka bir gizli iletişim oluşturur. Sonuç olarak insan ilişkilerinin temelinde; insana birey olarak değer verme, bireysel farklılıklara saygıyla yaklaşma görüşü yatmaktadır. Bu anlamda insan ilişkileri kısaca, verim artırıcı, doyum sağlayıcı ve işbirliğini geliştirici bir grup etkinliğidir denilebilir. Bireyin kurduğu iletişimlerde, onun kişiliğinin ve iletişim bilgisinin etkisi kadar, hangi rolü yaptığının, hangi değerleri benimsediğinin ve hangi düzeyde oyun oynadığının da etkisi vardır. Yalnızlıkla başa çıkmak için belli tepkilere gereksinim duyarız. Burada önemli olan, çevremizdeki kişilerle ilişki kurup bir şeyler yapabilmek, grubun eğlencesini ve ilgisini bir noktada toplayabilmektir. Farklı etkinlikler, çalışanlara farklı bakış açısından bakabilmeyi sağlamaktadır. Bir yaşantı; • Ne kadar çok duyu organına etki ediyor, ilgimizi çekiyorsa, • Ne kadar yeni ve beklenmedikse, • Ne kadar heyecan verici ve hareketliyse, • Ne kadar açık, anlaşılır ve bizim için önemliyse, • Bireye ne kadar kişisel başarı duygusu veriyorsa o kadar zengin ve etkilidir. KAYNAKÇA Adıgüzel, H. Ömer (2000): “Yaratıcı Drama Öğretmeni Yetiştirmenin Önemi ve Gerekliliği”. Eğitim ve Yaşam, Yıl: 5, Sayı: 17-18. SS.5-8, Bahar-Yaz. Baltaş, Zuhal; Baltaş, Acar (2000): Beden Dili. -İletişim Becerilerimizin Anahtarı Sessiz Dilimiz. Remzi Kitabevi, 26. Baskı, İstanbul. Bayram, Emine (2001): Yaratıcı Drama Yöntemi İle İlköğretim Denetçilerinin Farklı İletişim Türlerini Kullanabileceklerine Dönük Proje. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Bitirme Projesi, Ankara. Dicleli, Ayşe Bilge (2000): Konuşa Konuşa İletişimin Sırları.MESS Yayınları, Ankara, Dökmen, Üstün (2000): Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati. Sistem Yayıncılık, 14. Baskı, İstanbul. Ellison, Sheila; Barnett, Barbara Ann (1997): Çocuklarınızı Yetiştirmenize Yardımcı Olacak Yöntemler. (Çeviren: Ayşe Bilge Dicleli), MESS, İstanbul. Erdoğan, İrfan; Alemdar, Korkmaz (1999): İletişim ve Toplum.Kitle İletişim Kuramları Tutucu ve Değişimci Yaklaşımlar. Bilgi Yayınevi, 1. Basım, Mayıs. İlhan, Ayşe Çakır (1999): “Sanat Eğitiminde Yaratıcı Dramanın Yeri”, Eğitimde Tiyatroda Yaratıcı Drama Dergisi, Çağdaş Drama Derneği Yayınları, Sayı: 2, SS. 10-11, İzgören, Ahmet fierif (2000): Dikkat Vücudumuz Konuşuyor.Academyplus Yayınevi. Ankara. Levent, Tamer (1999): “Drama Kültürünü Oluşturmak”. Eğitimde Tiyatroda Yaratıcı Drama Dergisi, Çağdaş Drama Derneği Yayınları Yayınları, Sayı: 2, SS. 8-9, Ocak. Molcho, Sumy (2000): Sessiz Diliniz. (Çeviren: Tülin Batır), Gün Yayıncılık, İstanbul. Muttelart, Armond ve Michele (1998) : İletişim Kuramları Tarihi. (Çeviren: Merih Zıllıoğlu). İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul. Okvuran, Ayşe (1993) : Yaratıcı Drama Eğitiminin Empatik Beceri ve Empatik Eğitim Düzeylerine Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. (2000) : Yaratıcı Dramaya Yönelik Tutumlar. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Özer, A. Kadir (2000): İletişimsizlik Becerisi. Sistem Yayıncılık, İstanbul. San, İnci (1991) : “Eğitim-Öğretimde Yaşayarak Öğrenme Yöntemi ve Estetik Süreç Olarak Yaratıcı Drama”, Eğitimde Nitelik Geliştirme/Eğitimde Arayışlar 1. Sempozyumu Bildiri Metinleri, Kültür Koleji Yayınları, SS. 261-265, İstanbul. Sayers, Fran ve Diğerleri (1993) : Yöneticilikte İletişim.(Çeviren: Doğan fiahiner), Kişisel Gelişim Dizisi- 6, Rota Yayınları, 1. Baskı. Terr, Lenore (2000) : Sevgi ve Çalışmanın Ötesinde Oyun Yetişkinler İçin Neden İhtiyaçtır. (Çeviren: Murat Köseoğlu), Literatür Yayınları, 1. Basım, İstanbul. Üstündağ, Tülay (2000) : Yaratıcı Drama Öğretmenimin Günlüğü. PEGEM Yayınları, Haziran. Yüksel, A. Haluk (1994): İkna Edici İletişim. Anadolu Üniversitesi Yayınları, SS. 118. Eskişehir. Zıllıoğlu, Merih (1993): İletişim Nedir. Cem/Kültür Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42352/egitimde-yaratici-drama-degisimgelisim-ve-biz-olmak--- UĞUR ÖZEREN… EMEK VERDİK EĞLENDİK, YARINLARA DUYGU EKTİK… "Öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör, öğrencinin mevcut bilgi öğretim birikimidir.Bu ortaya çıkarılıp ona göre planlanmalıdır." ''David Ausubel'' Emek vermeden öğrenme olmuyor. Akşamdan başlayan hazırlıklar ile bugünkü derse hazırlıkları ancak yetişti. Kafamda yaptığım ders simülasyonu ile zihnen dersime hazırdım. Hazırlıkları kısa notlarla destekleyip, hatırlatma çalışması ile tamamlayınca artık tamamdı.Dersin genel planlamasını bu haftaki aktif öğrenme dersini esas alarak yapmaya çalıştım. Okula giderken gökyüzünde toplanan, üst üste yığılmış gri renkli bulutlardan sızan yağmur, cama bıraktığı büyük taneleri ile eşlik etti. Yağmur yağmıyordu sızıyordu tane tane. Usul, sessiz, ılık bir gözyaşı gibi... Bir anda gökyüzü, grilerden siyahlıklara verdi rengini. Renk değişimini gökyüzünün değişen sesi izledi.Yağmur, gri renkli bulutlardan hızlı bir dolu yağışına dönüşerek takipteydi beni... Islanmak, bazen iyi geliyordu. Öğrenciler sınıfa; yaşantı ve bilgileri tarafından şekillendirilen bilişsel yapılarıyla geliyorlar. Öğrenmenin oluşabilmesi için, yeni öğreteceğim bilginin, öğrencilerin önbilgileri ile bağlantılı kazanımları ile birleştirerek , eğlenceli bir hale getirmek ve öğrenmeyi etkinlikler üzerinden yapmak etkili bir yol oluyor . 1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması ( Merak uyandırma): Çarşamba günü beden eğitimi dersi olduğu için merak uyandırmayı bu ders üzerinden yapmayı planlamıştım. Yeni hazırladığımız sınıf düzenimizin de ilk etkinlik uygulama denemesi olacaktı. Derse ısınma hareketleri ile başladık. Ayaklar çapraz, kollar yana, yukarı aşağı hareketler ile ısınma hareketleri yaptık. Sınıfın içi bir anda kollar ile kaplandı. 2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ): Paralel doğrular, kesişen doğrular, dik kesişen doğruları ellerimiz ve bedenimizi kullanarak yaptık. Anlattığım düzlem, düzlem parçası, doğru, doğru parçası, ışın konularını açılmamış bir kurşun kalem ile anlattım. Açılmamış kurşun kalem nedir? DOĞRU PARÇASI Bir ucu açılmış kurşun kalem nedir? IŞIN İki ucu açılmış kurşun kalem nedir ? DOĞRU Sınıf tahtamızın yüzeyini düzlem olarak örneklendirerek; düzlemi vurguladım. Düzlem üzerinde doğru, doğru parçası ve ışın çizdim. Paralel doğrular, kesişen doğrular, dik kesişen doğrular öğrenciler tarafından çizildi. Düzlem nedir? Sınırsız büyüklükteki düz yüzeylere düzlem denir. Düzlem parçaları nedir? Düzlemi oluşturan, sınırlı parçalara düzlem parçası denir. Düzlemsel şekiller nedir? Düzlem parçası üzerindeki şekillere düzlemsel şekil denir. Açı nedir ? Başlangıç noktaları aynı iki ışının arasındaki açıklığa açı deriz. Dik kesişen doğrular dik açı, kesişen doğruların kesişme yerleri arasındaki aralık, dar ise dar açıyı, geniş ise geniş açıyı oluştururlar. İki ışının bir doğru olarak birleşimi ile doğru açı oluşur, diyerek öğrendiklerimizi zihinlerimizde hatırladıktan sonra kavram açıklamalarımız tamamlanmıştı. 3. Yeni bilginin keşfedilmesi(Öğrenme deneyiminin yaşanması): Diyerek kısaca anlatımlarımızı topladıktan sonra yönergemizi verdik. Yönerge basitti. Tahtadaki yansıya göre aynı alan resimleri bulup, kavramları resimlerle eşleştirecektik. Masalarda bulunan yapıştırıcı ile kesilmiş olan kavram fişlerini yapıştıracaktık. Müzik elbette olacaktı. 4. Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ): Çalışma sona erince gruplar yaptıkları çalışmaları tahtada sunarak panoya astılar. Hazırladığım bilgi kartlarını dağıtarak çalışmayı tamamladık. Bilgi kartlarını da panoya asılan çalışmaların altına iğneleyerek yaptığımız çalışma ile eşleştirmiş olduk. Toplam 3 ders saatinde eğlenerek yaptığımız değerlendirme çalışmaları ile etkinlik uygulayarak kavramları kalıcı bilgi haline getirmeye çalışmıştık. Esen kalın... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42362/emek-verdik-eglendik-yarinlarabilgi-ektik--- 3. BÖLÜM : ÖDEV DENİLİNCE… BİR SORUYLA BAŞLAYALIM; ÖDEV DENİLİNCE … - NE GELİYOR AKLINIZA? - NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? - NE HİSSEDİYORSUNUZ? ÖDEV… İkiye ayrılır… - Öğretmenin seçtiği ödevler - Seçimli ödevler. ÖĞRETMEN SEÇİMLİ ÖDEVLER… Çok az öğretmen, çocuklara seçim hakkı tanıyan ödev verir… 36. Sayfadaki ilk on problemi çözün. 10. bölümü okuyarak gelin. … Sizce bu ödevlerin öğrenciler üzerindeki etkisi/etkileri nelerdir? Peki ne yaparsak öğrenciyi etkin hale getirebiliriz? Ne olursa öğrencilerin bireysel öğrenmelerini, kendi kendilerini yönetme sorumluluklarını geliştirebiliriz? SEÇİMLİ ÖDEVLER Görev tanımını öğrencinin belirlediği ödevlerdir… Seçimli ödevler veriyor olmanın sizce yararı nedir? Öğrencinin, Bireysel hızda, Bireysel öğrenme türünde öğrenmesini destekler. Öğrenci kendi öğrenme sorumluluğunu alır. Siz ne tür ödevler veriyorsunuz? YA SİZ… Genelde tercihimiz kendi öğrenme stilimize yakın tekniklerden/yöntemlerden/etkinliklerden yanadır… Ödev veriyoruz da, kontrol ediyor muyuz? Nasıl… EV ÖDEVİ PAYLAŞMA GRUPLARI… - Deneyimin paylaşımı - Özgüven geliştirme - Bireysel gelişimi destekleme - Sınıfta paylaşma/okuma Öğrenciler neden ödev yapmazlar? BİZ NELER YAPABİLİRİZ… - Sınıf alıştırmalarında kullanılacak yeni bir yöntem, - Sınıfla ilgili bir fikir yansıtan resim, - Anadil dersinde kullanılmak için gazete ve dergilerden kesilmiş bölümler, - Günlüklerine her gün yeni bir tümce yazma. NELERİ GELİŞTİRİR… - Bilişim teknolojileri dersi müfredatında da yer alan ve günümüz için çok anlamlı olan görsel okuryazarlığı destekler… - Analiz, sentez, geliştirir. yorumlama becerilerini - Bloom taksonomisinin basamağında değerlendirebiliriz. dilediğimiz Bloom taksonomisinin dilediğimiz basamağında değerlendirebiliriz… BİRİSİ OYUN MU DEDİ…? PATATES BUZ KIRICI… Neye ihtiyacımız var? - Bir adet patates (elimize sığabilecek boyutta) - Sert bir pipet Patatesi baş parmağımız ile işaret parmağımız arasında tutalım. Diğer elimizin baş parmağı pipetin bir ucunu tıkayacak şekilde pipeti elimize alalım. Pipeti patatese saplamaya çalışırken “Dosdoğru git!” diyor olacağız… Çünkü pipetimizin istiyoruz… patatesimizi delip geçmesini Dosdoğru git… OYUNLAR… http://www.youtube.com/watch?v=PrWVqLzNywA http://www.youtube.com/watch?v=AEknTMh99W0&list=PL3EBEBA5F2B8FB644 http://www.youtube.com/watch?v=1ZDbsA_L464 http://www.youtube.com/watch?v=wam5PscoSjU http://www.youtube.com/watch?v=nLXa1f0mTC0&list=PL3EBEBA5F2B8FB644 http://www.youtube.com/watch?v=AVUydKlLNEA&list=PL78CD5B0455790132 http://www.youtube.com/watch?v=Uw41k-a77FQ&list=PL78CD5B0455790132 http://www.youtube.com/watch?v=FK2XLb36mxE&list=PL78CD5B0455790132 http://www.youtube.com/watch?v=lbqYITwudwI&list=PL78CD5B0455790132 http://www.youtube.com/watch?v=yofk4T9hCMU&list=PL78CD5B0455790132 BİRAZ CESARETE VAR MISINIZ…? DONMUŞ ÇERÇEVE (Freeze Frame; K1&K2, K3) Beceriler: Ekip çalışması, Yaratıcılık Düşünme ve karar verme Bu nedir? Bu fiziksel aktivite belli bir konuda tartışmaya girmeye öğrencileri teşvik etmek için yararlı bir araç olabilir. Öğrencilerden belirli bir açıdan anlamlı bir anı temsil eden bir hareketsiz görüntü olarak poz vermeleri istenir. Benzer aktiviteler için tabloya bakın. Sınıf düzeni için çıkarımlar: Hareket ve etkileşim kolaylığı için geniş bir alan gereklidir. Nasıl ilerler? 1. Öğrenciler küçük gruplara ayrılırlar. 2. Onlardan, önemli, belirli bir anın temsili için fiziksel poz vermeleri istenir. 3. Öğrenciler grup olarak neyi anlatacaklarını ve donmuş çerçevede nasıl görüneceklerini belirlemek için birlikte çalışabilirler. 4. Alternatif olarak; öğrenciler dondurulmuş sahnede kolaylaştırıcı komutta rol dışı bir hareket yapabilirler. 5. Gruplar sırasıyla diğer grupların donmuş çerçevelerini görmek için hareket edebilirler. 6. Geribildirim sonrasında dondurularak kullanılan beden dili niteliğine, öğrencilerin bu sahneyi neden bu şekilde yaptıklarına karar vermeleri ve diğerlerinin neden farklı bir şekilde tasvir ettiklerini düşünmeleri için odaklanılabilir. 7. Bir uzantısı olarak, gruplar belirli bir konuda farklı gelişmeleri sahneleyebilir ve bir foto-hikaye oluşturabilir, fotoğraf çekebilirler. *Örnek Kolaj Temsilcilikler: Kişisel Gelişim (Strand 2) -Zorbalık davranışı -İnsan Hakkı Hakları Sözleşmesi'nin -Benzerlikler ve Farklılıklar Olası Dondurulmuş Çerçeve Senaryoları: Kişisel Gelişim *Sigara ve ya alkolü reddederek akran baskısına direnmek *İnsan Hakları Sözleşmesi'nin belirli bir Sağ Dışarı Vekili; *Bir arkadaşımıza yardım ediyoruz. A BURAYA NEREDEN GELDİK…? Daha önce iki farklı teknikten söz etmiştik… Neler değişti, neler oldu? Daha başka neler yapabiliriz? Bu teknikler sınıfımıza girer mi? Girerse neler olur? Ne dersiniz? DİLBER ENGİN… OLMALI MI OLMAMALI MI? -1 "Büyüklerin dünyasında hayat; yaşanması değil, bitirilmesi gereken bir ev ödevi gibidir." Ölü Ozanlar Derneği Esin Burcu İliş öğretmenim, Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar 5.oturumuna dek, "ödev" kavramı üzerine düşünmemizi istemiş. Düşünmemizi, hatta taşınmamızı... Ne de güzel ifade etmiş. Ödevler nedeniyle sınıfından, okulundan, evinden taşınmak isteyen öğrencilerim oldu, teşbihte hata aranmazsa.... 5.sınıfa gelince, memleketinden taşınmayı düşünen oğlumu da es geçmeyeyim. Velilerin -özellikle de annelerin- en sık kapımı çalma nedenlerinden biridir "ödev" konusu. "Oğlum-kızım ödevlerini yapmak istemiyor... istekli yapmıyor... hep bizim zorlamamızla" vs. vs. Tanrı aşkına! Bir çocuk neden ödev yapmak istesin? Oyun oynamak varken, bütün gün görmediği ailesiyle zaman geçirmek, dinlenmek varken? Neden? "Ev ödevlerinin yararına inanıyor musunuz?" sorusuna, "İsteyerek seçilmedikçe, okuldaki derslerin bile yaralı olduğuna inanmıyorum. Ödev verme alışkanlığı utandırıcı bir şeydir. Çocuklar ödevden nefret ederler. Bu da işe yaramadığının göstergesidir. " diye cevap veriyor, Bir Eğitim Mucizesi- Summerhill Okulu adlı kitabında, deneyimlerine dayanarak A.S.Neill Sahi, ödev nedir? Bakalım, TDK: -"Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe." -"Öğretmenin öğrencilerine okul dışında yapmaları için verdiği çalışma." Anlamlar bazen karışıyor mu? Öğretmenin, okul dışında yapılması için verdiği çalışmanın olması gereken anlamı, yapılması yerine getirilmesi gerekli olan bir çeşit işe, vazifeye dönüşüyor mu? O anlam hala korunuyor mu peki dönüştüğünde? Çocukların dünyasında ödev, bitirilmesi gereken bir şey mi? Değil mi? 3 farklı paradigmadan bakabiliriz sanırım konuya. Öğretmen neden ödev verir? Ne bekler, neyi amaçlar? Öğrenci ev ödevini nasıl algılar yaş düzeyine göre? Yapmakla-yapmamak arasındaki fark nedir onun için? Aileler için nedir anlamı? Hepsi ayrı günceler halinde yazılmaya değer... ....................................................................... Olmalı mı? Olmamalı mı? Ev ödevi=Öcü mü? sahiden... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42399/olmali-mi--olmamali-mi---1 ESİN TUFAN ÖZBAY… EV ÖDEVLERİ… OECD'nin raporunda, Fransa eğitim eşitsizliğinin en fazla olduğu ülkelerin başında geliyor. Bu duruma son vermek isteyen Fransa okullarda ev ödevlerini kaldırıyor.(Alıntı) Ev ödevleri. Kimi ülkelerde varken, kimi ülkelerde yok. Bir genelleme yapmak doğru olmaz. Örneğin, Finlandiya eğitimde ileri olan ülkelerden biri. Orada da ev ödevleri günde en fazla yarım saati alacak şekilde planlanıyor. Ödevler çocuğun saatlerini, günlerini almıyor. Bunun yanında İsveç'te birinci ve ikinci sınıflara haftada bir gün anne babalarıyla o hafta öğrendiklerinin tekrarını yapıyorlar. Yazılı ödev yok. Yazılı ödevler üçüncü sınıftan itibaren 1 ya da 2 gün veriliyor. Fransa’da ev ödevleri, evde danışacak kişisi ve ödev malzemesi olmayan öğrenciler ile olanlar arasındaki eşitsizliği gidermek için kaldırıldı. Çin, ödevi en çok verenler arasında. Lise giriş ve üniversite seçme sınavlarından dolayı veliler özellikle öğrencilere çok ödev verilsin istiyor. Ödevler bunaltsa da çocuklarının iyi bir lise ve üniversiteye girebilmeleri için ödev şart diyenler çoğunlukta. İngiltere’de sınıf sayısı 10 rakamı ile çarpılıyor ve maksimum sayı belirleniyor.4.sınıfa giden öğrenciler için 4.10=40 dakika gibi. Okulda yorulan öğrenciler, işyerinde yorulan ebeveynler eve geldiklerinde yapmaları gereken ödevler olmasa. Birbirleriyle sohbet etseler, oyun oynasalar hayat ne kadar güzel olurdu. Çocuklar mutlu olsa… Ödevini yapmak istemeyen bir çocuğun bulduğu bahanelerle baş edebilir miyiz? Çocuğun yapamadığı, yetiştiremediği ödevler… Zorla ödev yaptırmalar, yalvarmalar. Çocuktan gelen ağlama sesleri, tepkiler… Ödev yapamayan, yapmayan çocukların tipik karın ağrıları. Niçin? Ödev için. Birlikte neşeyle geçirebileceğimiz vakitler varken üzmeye ve üzülmeye değer mi? Sınıfımda öğrencilerin çoğunluğu ödev olsun istiyorlar. Origami yapımı, araştırma, istedikleri kitabı okuma, boyama tercih ettikleri ödevler arasında. Bazı öğrencilerim sadece hafta sonu ödev isterken, bir grup öğrencim de hafta içi olsun isteğinde bulundular. Kimi yazılı ödevden, kimi okuma ödevinden hoşlanıyor. Bazıları boyamaktan, bazıları çizmekten hoşlanıyor. Boşluk tamamlama ve bulmaca ödevlerini çok seviyorlar. Konumuz açılarına göre üçgenler. Bu konuda ödevinizi kendiniz verin, dediğim zamanlarda çok seviniyor öğrencilerim. Ertesi gün incelediğimde 30 farklı ödev ortaya çıkıyor. Kimi üçgen çizimleri yapmış, kimi bilgi yazmış, kimileri internetten çıktı alıp boyama yapmış, kimi de kibrit çöplerinden üçgenler oluşturmuş. Öğrencilerim ödev kontrollerini öğretmenlerinin yapmalarını istiyor. Ödev kontrolcülerini istemiyorlar. Öğrencileri geliştirmeyen ve ezberciliğe yönelten ev ödevlerinin, eğitim açısından bir anlamı yoktur. Bir süre sonra öğrenci ödevini başkasına yaptırma ve başkasından alıntılar yapmaya yönelebilmekte veya yaptığı işi değersiz gördüğü için ödev yapmak istememektedir. Kısacası ödev az ve öz mü verilmeli yoksa hiç ödev verilmemeli mi? 4-E ‘nin Ödev Konusundaki Görüşleri… -Bence her gün ödev verilsin ama cumartesi-pazar verilmesin. Yazma olmasın, okuma olsun, origami olsun. Yazma hiç hiç hiç olmasın. Boyama olsun. - Hafta sonu ödev olsun. İnternetli ödev olmasın. Görsel boyamalar istiyorum. -Son ders ödevlerimizi yapalım, evde ödev yapmayalım. Ödevlerimizi öğretmenim kontrol etsin. -Hafta içi ve hafta sonu da ödev olmalı. Ödevlerimiz mandala, şiir, akrostiş, origami ve yazı yazma olmalı. Ödevlerini yapanlara artı, yapmayanlara eksi verilmesini istiyorum. -Haftalık ödev verilmesini istiyorum. Hiç yazı olmasın okuma olsun, origami olsun. Origami ödevi olunca çok seviniyorum öğretmenim. -Müzik ödevi verilmesini istiyorum. -Her gün boyama ödevi olsun. Herkes kendi ödevini kendi versin. -Bize okuma veya çizme ödevleri verirseniz çok mutlu olacağım. ASLINDA HİÇ ÖDEV VERMESENİZ daha da mutlu olacağım. -Araştırma ödevlerini seviyorum. Okuma ödevlerini seviyorum. Zevkinize göre mandala da istiyorum. Hafta sonu ödev verin ama hafta içi lütfen ödev vermeyin. Sözlükten de ödev olmalı. -Haftada bir gün çarşambaları ödev verseniz ya da hiç vermeseniz canım öğretmenim. -Hep resim ödevleri istiyorum. -Trafik ve Güvenliği ödevlerini çok seviyorum. 4/E SINIFI ÖDEV A K R O STİ Ş LERİ Ö dev denince D ereler durur E vler yıkılır V erme ödev verme Ö ğretmenim vermese ödev D ereler akar E vler şenlenir V erme ödev verme ^^^^^^^^^^^^^^^ Ö ğretmenim keşke ödev verse D iye düşünüyorum E v ödevi olarak resim verse bize V erin ödevi öğretmenim Ö ğrenmek istiyorum her şeyi D enemek istiyorum bin bir işi E vde çok çalışıyorum V eriyorum kendi ödevimi Ö zellikle ben çok severim D in dersini E ğleniyorum ödev yaparken V ermek istiyorum kendi ödevimi. ++++++++++++++++++++++++++++++ Ö dev denince D elirir çocuklar E vde rahat yok mu bana? V erme ödev verme! Ö ğretmenim canım benim D ertlerimiz bitmiyor ki E sin öğretmenim V erme ödev verme! /////////////////////////////////////// Ö dev verir öğretmenim D ersi iyi anlatırsın E vimize gider V erdiğiniz ödevleri yaparız Ö dev verince mutlu oluruz D erste konuşurum biraz E vet öğretmenim V erin bize çokça ödev. ^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^ Ö devler verilince D eliriyorum E yvah bir de yazma ödevi olunca V ah bana vah Ö dev yine verildi mi? D aha da çok deliriyorum E yvah bana V ah bana vah Ö devim azaldı D ertlerim bitti E vde düzen ve rahatlık oldu V ah ödevim vah! +++++++++++++++++++++++ Ö devsiz hayat olmaz D ertsiz ödev E vde ödev yaparız V erilse de yapsak ödev ‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’ Ö ğretmenim sizi çok seviyorum D ev gibi ödevler vermeyin E velallah öğrendik diye veriyorsunuz V e çok ödev olursa yapamam Ö yle seviyorum ki ödevi D aha verin E vet, bizi seviyorsunuz ama az verin V e sevgili Orçun *************** Ö dev denince aklıma D efter gelir aklıma E vde bitiririm ödevimi V e kendime ödev veririm “””””””””””””””””””””””””””” Ö devlerden hafta sonu kurtulduk D iyorlar ki, ödev yoksa test yap E ee hiç ben test yapar mıyım? V er Allah’ım güzelim tatili %%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%% Ö dev denince D üzen gelir aklıma E n güzel ödevleri V erir öğretmenim ^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^ Ö devlerim çok D aracık bir evde E ve zor sığarım V ay başıma gelenler Ö ğretmen kızardı D arda kalırdım E rkenden kalkardım V ay başıma gelenler Ö ldüm öldüm dirildim D erdim çoktu gerildim E l ele verelim V e kaldıralım ödevleri ‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’ Ö dev vermezse öğretmenim D ertlerimden kurtulurum E n güzeli ödevsiz hayat V ah vah benim halime Ö devsiz dünya çok rahat D ev gibi ödevler E vde rahat yok bize V ah vah benim halime Ö devsiz olsa hayat D ünya dört döner E ğlenceli olur hayat V ah vah benim halime ====================== Ö dev çok güzel D ev gibi ödev vermeyin E vde rahat edeyim V ermeyin öğretmenim %%%%%%%%%%%%%%%%%% Ö dev gelince aklıma D ers çalışmak gelir E lime alırım kitabı V eririm kendime birkaç ödev ... Beraber çok kısa bir dönem çalıştığım arkadaş hiç ödev vermezdi. Işıklar içinde uyusun. Yaşamış olsaydı sırrını sormak isterdim. Sıfır ödev ve yüksek başarı. Demek ki ödev vermeden de öğrencilerimiz başarılı olabiliyormuş. Okul çıkışı bir öğrenci arkadaşlarıyla konuşuyordu. -Şükürler olsun çok mutluyum bugün. -Şanslı günümüzdeyiz arkadaşlar. -Öğretmenimiz hep böyle ödev vermese ne kadar güzel olacak hayat. -Öğretmeniniz kim çocuklar? Ödev olmayınca mutlu mu oluyorsunuz? -Öğretmenim ödevler bende gerginlik yaratıyor, yapana kadar rahat edemiyorum. Annem de çok baskı yapıyor. Çok olduğu zamanlar stres yapıyorum. Bugün huzur içinde bir akşam ve sabah geçireceğim. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42457/ev-odevleri MUHAMMED YILDIRIM… PİZZA USTALARI İŞ BAŞINDA… “Şanslı olmak doğru zamanda ve yerde bulunmak mıdır?” sorusu ile her ne kadar Aktif Öğrenen Sınıflar dersinin sanal oturumlarına katılamasam da arşivden takip ettiğim kadarıyla Esin Hocamın: “Hayal kurar mısınız?” sorularını zihnimde bir araya getirdiğimi umarak bu günceyi yazmak istedim. Öncelikle Aktif Öğrenen Sınıflar dersinden yola çıkıp “hayal kurar mısınız?” sorusunun yaptığımız iş açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamak adına yaşantımdan bir kesit sunma ihtiyacı duydum. Bazı zamanlar vardır hayalleriniz hiç eksilmez ve yapamayacağınızı düşünür ya da yeri ve zamanını bekleyerek vazgeçersiniz(ya da ötelersiniz). Sınıf mevcudumun son 5 yıldır 63’ün altına hiç düşmemesi nedeniyle ötelemeye başladığım hayallerimin(ders içi etkinlikler anlamında) çoğalmasının beni rahatsız etmesi nedeniyle kendi okulumun dışında özel bir okulda bu etkinlikleri öğretmen arkadaşlarımla paylaşmaya ve fırsat buldukça uygulamaya başladım. İlk başlarda kurduğum hayallerin uygulanmaya başlamasıyla kendimi daha tatminkar ve yeni hayallere daha aç hissetmiştim. Bu açlık daha çok etkinlik ve daha fazla tatmin şeklinde birbirini besliyordu. Peki bu yapılan çalışmaların da bir değerlendirmesi olmalıydı(vicdani değerlendirmeyi ilerleyen paragraflarda paylaşacağım) ve baktık ki etkinlik yaptığımız sınıflardaki başarı oranı daha yüksek çıkmaya başladı. Bu artış hem tatmindeki hem de açlıktaki artışı daha da tetikledi doğal olarak. Peki tüm bunların yukarıdaki ilk soruyla ne alakası vardı. İşte burada devreye vicdan muhasebesi girdi. Her ne kadar sınıfım kalabalık olsa da öğrenciler doğru zamanda ve doğru yerdeydiler. O zaman onları hayata karşı şanslarını biraz daha arttırmalı ve doğru zamanda doğru yerde olmalarının mükafatını almalılar diye düşünerek özel okulda 20 kişilik sınıflar için tasarladığım tüm etkinlikleri kendi sınıfım için de uygulamaya başladım. Sınıfımla yetinmeyip, okulumdaki 1-8.sınıf seviyesinde derslere giren tüm arkadaşlarımla da bu etkinlikleri paylaşmaya karar verdim(dolayısıyla günceler aracılığıyla da sizlerle). Her iki okulda da uygulamaya koyduğumuz ve adına da “PİZZA USTALARI İŞ BAŞINDA” dediğimiz kesirlerle ilgili etkinlik sizlerin ve dolayısıyla öğrencilerimizin hizmetinde… Matematik dersi 4., 5. Ve 6. Sınıf seviyesinde uygulanabilecek bir çalışma olarak düşünüyorum. Kesirler konusunun tüm kazanımlarını kapsayacak şekilde tasarlanarak düzenlenebilir. 1. Etkinlik: Öğrencilerden belirlenen alanda serbest bir şekilde yürümeleri istenir. Öğretmen el çırptığında herkes durur ve en yakınındaki kişi ile eş olur. Öğrenciler ikili gruplar halinde yürürler. Öğretmenin el çırpmasıyla yere otururlar. En son oturan grup oyunu dışarıdan izlemeye devam eder. En son grup kalana kadar bu işlem devam eder ve en son kalan grup alkışlatılır. Oyun, 3’lü, 4’lü ve 5’li gruplar şeklinde de oynatılır. (Dikkat çekme aşaması)(Sınıf kalabalık olunca bahçede oynadık) (bu oyunu 2. Ve 3. Sınıflarda geriye doğru ritmik sayma işlemi yaparak bölme işleminin kavratılmasında da oynattık). Ara Değerlendirme: Oyunun sonunda öğrencilerden çember olmaları istenir. Oyunla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşmalarına fırsat verilir. Sınıfımızdaki öğrencileri bir bütün kabul edersek eşit parçalara böldüğümüzü ve bu parçaların oyundan her defasında eksildiklerine vurgu yapılır. Kesirlerin de tıpkı oyunumuzda olduğu gibi eşit olarak bölünen bütünlerin her bir parçası olduğuna vurgu yapılır. Oyun sırasında birinci olan grubu ifade eden kesir buldurulur(İlgiyi odaklama). 2. Etkinlik: Öğrencilere birer A4 kağıdı dağıtılır ve birer plastik tabak verilir. Tüm öğrencilere dünyanın en iyi pizza ustaları olarak bir yarışmada oldukları ve yarışmanın kuralları gereği herkesin aynı büyüklükte pizza yapması gerektiği vurgulanır. Her birinden kendi özel pizzalarını tasarlamalarını ve bu pizzalara isim vermelerini, malzemelerini yazmalarını, pizzayı kaç eşit parçaya bölmeleri gerektiğini belirlemelerini(1-10 arası parçaya bölebilecekleri söylendi) ve pizzalarına fiyat belirlemelerini istedik. Öğrenciler kendi pizzalarını tasarladılar ve eşit parçalara böldüler. Pizzalarımız hazırdı, artık tüm pizzaları tatmalıydık ve tadına bakarak puanlamalıydık diye düşünmeye başlamışken tüm öğrencilerden pizzalarını tanıtmalarını, kaç dilim olduğunu, fiyatını, malzemelerini ve dilim fiyatının ne olduğunu sorduk. Pizzayı sucuklu yapan da vardı şekerlemeden yapan da. İşin açıkçası işimizin zorlaştığını düşünmeye başlamıştık puanlama konusunda… 3. Etkinlik: (Öğrenme Deneyimi) Pizzalarımız hazırdı artık. Kimin pizzasından kaç dilim yiyeceğimiz kalmıştı geriye bu da başlı başına bir kesir problemiydi. Problem kendilerinin olunca o kadar kolay geldi ki çözmek. Kimin pizzasından daha çok yediğimiz sorusunun cevabı ise kesirlerde sıralamayı kolaylaştırdı. Tüm pizzaları aynı büyüklükte yaptırma nedenimiz de buydu aslında. Herkesin pizzaso aynı büyüklükte fakat dilim sayısı farklı olunca payda eşitlemenin ve pay eşitlemenin işimizi ne kadar da kolaylaştırdığı ve bunu yapma nedenimizi anlamlı hale getirdi. Eğlenceliydi, anlamlı hale geldi, kullanışlı ve ilginçti de… Pizza ustaları böylelikle erdi muradına, darısı diğer etkinliklerin başına… (Deneyimin Paylaşılması) (Bu çalışma ondalık kesirler için yapılacaksa tüm pizzalar on parçaya böldürülerek etkinlik yapılabilir). http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42355/pizza-ustalari-isbasinda BAYSAN BANU UZUN… KAĞIT HAMUR ETKİNLİKLERİ Aktif öğrenme ortamları sağlayabilmek, öğrenmeyi eğlenceli ve kalıcı hale getirebilmek adına öğrencilerimle yaptığım uygulamalı bir çalışmayı paylaşmak istedim bu defa. Artık kağıtları birkaç gün önceden bir kovaya parçalayıp ıslattık. Sonra ıslak kağıtları sıkıp tutkalla yoğurduk. Bu hamur ile kabartma haritalar, vücut ve gezegen modelleri yaptık. Çalışırken bir yandan ne yapıyorlar ise onunla ilgili konuşup, videolar izlediler. Ders bitince öğrencileri birimden çıkaramadık Öylesine keyif aldılar, ama en büyük keyif asıl bende idi bana sorarsanız. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42370/kagit-hamuru-etkinlikleri BAYSAN BANU UZUN… KARİKATÜRLER Bu hafta atasözlerini farklı bir yöntemle ele aldık. Bu çalışmayla öğrencilerin hem yorum yapma becerileri üzerinde durduk, hem de bazı atasözlerinin anlamlarını öğrendik konuştuk, hem de güldük eğlendik. Bunun için atasözlerini ifade eden karikatürler hazırlandı, önce bu karikatürlerden neler anladıkları yorumlattırıldı, daha sonra resme uygun kendi sözlerini oluşturmaları istendi. Sonra gerçek anlamları buldurulup, anlamları açıklanıp örneklerde kullanıldı. Karikatürlerin asılları aşağıdaki gibiydi, … Bu karikatürlere öğrencilerin yorumu ise şöyleydi; http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42384/karikaturler UĞUR ÖZEREN… HAYALLERİMİZİ BALONLARA YAZDIK, BIRAKTIK GÖKYÜZÜNE… Kahvaltı ederken oldu ne olduysa, sıcak çayın buğusu üzerinden pencereyi izlerken geldi aklıma.''Hayallerimiz balon olsaydı.'' Kısa bir planlama ile hayat bilgisi dersini planladım.3.sınıf Hayat bilgisi dersi ''Benim Eşşiz Yuvam'' temasındaki ''Amaçlarım uğruna '' konusu ile birleştirdim balonlarımı. Biraz erken gidip hazırlık yapmakta gerekiyordu. Hafif yağan yağmur ile arkadaş olup okula doğru yola çıktım. Okula yaklaşırken hızlanan yağmur bu ayrılıktan pek hoşnut olmadığını söylüyordu sanki. Sınıfa girince sessizliğin içerisinde rahatça çalışırım düşüncesi beni çok rahatlatmıştı ki, sıraların üzerinde çantaları gördüm. Aklıma geldi hemen, bugün halk oyunları çalışması var demeye kalmadı sınıf öğrenciler ile doldu. Yazıcıdan çıkan balon çizimleri üzerinde tahmin yarışması başladı. İşin büyüsü kaçmasın diye verdiğim kaçamak cevaplar onları kandıramıyordu. Çalışmanın ucunu, azıcık açtım. - Bugün yapacağımız bir etkinlik olacak, dedim. Bu onları susturmak yerine daha da ayrıntılı cevap almak için sorulan profesyonel sorgulamaya dönmüştü. Dışarıdaki yağmur halime acımış olacak ki, yavaşladı. Fırsat bu fırsattır deyip, öğretmenler odasını merkez olarak kullanmaya karar verdim. Kısaca planladım. 1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması ( Merak uyandırma): Hazırlık aşamasında sınıfa bir futbol topuyla girmeye karar verdim. Çok becerikli olmadığım bu oyunla öğrencilere merak uyandırma ile giriş yapmaya karar verdim. Sınıfın kapısında topu sektirerek belirmek öğrencileri çok şaşırtmıştı. 2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ): Sunum canlı olunca tepkileri derse aktamak çokda zor olmadı. Beyin fırtınası ile konuyu canlandırdım. İyi futbol oynayıp oynamadığı sorduğumda, futbol oynama konusunda becerim olmadığını öğrencilerim hemen yansıttılar. Benim için futbolun uygun olmadığını mı desem, futbol becerimin olmadığını mı desem, yaşımın uygun olmadığını mı desem, antremansız olduğumun ortaya çıkmasını mı desem öğrenciler acımasızdı. Aslında aradığım ortam da bu değil miydi. Aktardığım bilgilerin somut olmasını kolaylaştırmak için sorumu sordum. -İyi bir futbol oyuncusu olmak istesem neler yapmam gerekir ? Evde izlenen futbol programlarının etkisi hemen ortaya çıktı. Ardarda tavsiyeler ortaya çıktı.Bu tavsiyeleri hemen tahtaya not aldım.Konu istediğim sınıra gelmişti. Amaçlarıma ulaşmak için neler yapmam gerektiğini gördüğümü belirterek öğrencilerime teşekkür ettim. -Hayal ettiğiniz meslek nedir ? Bu hedefe ulaşmak için neler yapmanız gerekir? dedim. 3. Yeni bilginin keşfedilmesi ( Öğrenme deneyiminin yaşanması ): Uygulama yapma sırası öğrencilerime gelmişti. Hummalı bir çalışma içerisine girdiler. Biraz önce bana verilen tavsiyeleri kendi yaşamlarına uygulama zamanları gelmişti. Söylemek kolay, uygulamak zordu. Yönergeyi vererek, boş balonları dağıttım. Hayallerini ve o hayallere ulaşmak için neler yapmaları gerektiğini çalışmaya başladı. Oluşan sessizlik çokta hayra alamet değildi. Hayallerimizi boyamaya sıra geldiğinde renkler yetmedi. Boya kalemi depomuzu açmaya karar verdik. Makasların sayısını da 40 kişilik sınıfa yetişmiyordu. Boyanan hayallerimiz sınıfımızı renkli bir masaüstü ile doldurdu. 4. Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ): Paylaşımda bulunmanın zamanı gelmişti. Hayallerini arkadaşları ile paylaşmak isteyenlerin hayallerini dinledik. Sınıfımızda oluşturduğumuz mavi gökyüzüne balonlarımızı gönderdik. Diğer balonların yerini alması ile gökyüzünde hayallerimiz yerini aldı. Bir son nokta koyma zamanı gelmişti. Planlı çalışmanın ve düzenli olarak kitap okumanın bizim gelişimize olan önemine vurgu yaparken, söylediklerimin öğrenciler tarafından benimsendiğini gözlerinden anlayabiliyordum. İki ders saati alan çalışmamız ile hayallerimiz tasarlamış, bu hayallere ulaşmak için neler yapmamız gerektiğini planlamış, bu hayallerimizi boyayarak zihnimizde renkli bir tablo ile yer almasını sağlamıştık. Panoda yer alan hayallerimiz, gökyüzündeki yıldızlar gibi yılsonuna kadar bizi izleyecekti. Öğrenciler birbirlerinin hayallerini merak ediyordu. Teneffüslerde oluşan kalabalık bu hayallerin sadece balonlarda kalmayacağını da gösteriyordu. Kısacası, ''hayallerimizi balonlara yazdık, bıraktık gökyüzüne...'' Esen kalın. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42338/hayallerimizi-balonlara-yazdik-biraktik-gokyuzune--- 4. BÖLÜM : YA DEĞERLENDİRME… Pek çoğumuz iyi not alamayız… Arkadaşlarınızdan daha düşük bir not almanız hiç hoş değil… Bazılarımız hasta olur… Başarısız olduğumuzda kendimizi kötü hissederiz… ÖDEVLERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ… - Öz değerlendirme - Akran değerlendirme - Grup değerlendirme - Öğrenci günlükleri - Performansa dayalı değerlendirme - Puanlama cetvelleri (Rubrik) - Öğrenci gelişimini izleme dosyası ÖDEVLERİ SİZ Mİ DEĞERLENDİRİRSİNİZ? ÖDEVLERİ ÖĞRENCİLERİNİZ Mİ DEĞERLENDİRİR? ONLARDA NE VAR… Öğrenciye bir ödev veriliyor… Öğrenci; - araştırıyor, - anlatıyor, - sunum yapıyor, - sunuma göre değerlendiriliyor… Öğrenci; - soru hazırlıyor, - birlikte yanıtlıyorlar, - bir süre geçiyor, - öğrenciye konuyla ilgili 1-10 soru yöneltiliyor, - yanıtlarına göre değerlendiriliyor… Öğrenci; - araştırıyor, - sorular hazırlıyor, - yanıtlarını hazırlıyor, - süreç birlikte değerlendiriliyor, - sürece göre değerlendiriliyor… BİZDE NE VAR… Öğrenciye bir ödev veriliyor… Öğrenci ve biz ne yapıyoruz…? Sınıfta sunum yaptırıyor musunuz? Tespit edilen tamamlıyorsunuz? eksiklikleri birlikte mi Ne yapıyor olmamız öğrenme sürecini aktif tutar…? Ne olursa öğrencilerin bireysel öğrenmelerini, kendi kendilerinin yönetme sorumluluklarını geliştirebiliriz? ÖĞRENCİLER NEDEN ÖDEV YAPMAZLAR… BİRAZ CESARETE VAR MISINIZ? BİR AL BİR VER (Each One Teach One; K1&K2, K3) Beceriler: - Ekip çalışması, - Bilgi yönetimi, Bu nedir? Öğrenciler arasında olgusal bilgilerin büyük miktarda transferi için alternatif bir yoldur. Öğretmenin ders vermesinden ya da dikte etmesindense, öğrenciler konuyla ilgili bilgilerin bir parçasını akranlarıyla paylaşırlar. Başka yararlı aktivitelerin bilgi aktarımı için kümeleri gözlemleyebilirsiniz. Sınıf düzeni için çıkarımlar: Hareket ve etkileşim kolaylığı için geniş bir alan gereklidir. Alternatif olarak, eğer öğrenciler masada dörderli otururlarsa, belirlenen süre sonunda iki öğrenci grubunu değiştirebilir, böylece hareketlilik sağlanır. Nasıl ilerler? 1. Belirli bir olgu ya da istatistikle birlikte öğrenciler için birer kağıt dağıtılır. İdeal olarak her öğrenci için farklı bir ifade olmalıdır. 2. Öğrenciler onların anlamlarını anlamak için, kendi anlamlarını okurlar. 3. Öğrenciler hareket edebilir ve diğer öğrencilerle deneyimlerini paylaşabilirler. Onlar, olgularını ve figürlerini mümkün olduğu kadar çok açıklamayı hedeflemelidirler. 4. Öğrenciler, ilgililerse veya diğer öğrencilerle kendi deneyimlerini birleştirerek, örnekler vererek kendi açıklamalarını uzatmak için teşvik edilebilirler. 5. Belli bir süre sonra olgularıyla iletişim kurmak, bu aktivite işlemi sırasında elde edilen bilgileri sınıflandırmak için öğrenciler küçük gruplarda çalışabilirler. 6. Bir sonraki bilgi almada öğrenciler, onların sınıflandırılmış katyon sistemini kanıtlayabilir ve açıklayabilirler. 7. Çeşitli faktörleri/istatistikleri duyduktan sonra, kendi reaksiyonlarını paylaşmak için ricada bulunabilirler. Onları ne şaşırttı? Onları ne şok etti? Onları mutlu ya da üzgün hissetmelerine sebep olacak bir açıklama yaptım mı? Onların özellikle ilgisini çeken şey ne? 8. Öğrenciler kendi öğrenimlerini düşünmek için istekte bulunabilirler. Hangi bilgi parçalarını hatırlamak için en kolay yol hangisidir bulurlar ve nedenini açıklarlar. Hangisinin en zor olduğunu tespit ederler. 9. Tüm bilgilendirme faaliyetleri için ana bulgular, sunumlarda kullanılan büyük yazı kağıtlarına ya da tahtaya yazılmalıdır. GÜÇLÜK HATLARI (Hassle Lines; K1&K2, K3) Beceriler: - Düşünme ve karar verme - Ekip çalışması Bu nedir? Bu rol-oyun stratejisi ile ilgili bakış açılarının belirli bir konu veya temanın geniş bir incelemesi için izin verir. Bu çatışma simülasyon ve çözümleme senaryoları ile ilgili konular için özellikle yararlı olabilir. Sınıf düzeni için çıkarımlar: Hareket ve etkileşim kolaylığı için gereklidir. Nasıl ilerler? 1. Sınıf 2 gruba ayrılır. 2. İki grup birbirine bakan iki çizgi oluşturur. 3. Birinci hizadaki öğrencilere bir rol verilir. 4. İkinci hizadaki öğrencilere başka bir rol verilir. 5. Senaryo açıklanır. 6. Her çift senaryoya göre hareket etmelidir. 7. Herhangi bir noktada öğretmen “donun” talimatını verebilir. Öğrenciler oldukları pozisyonda beklemelidirler(bu, beden dilini analiz etmek için gereklidir). 8. Eğer zaman yeterse roller değiştirilebilir. 9. Geri bildirim yararlı olan şu soruları içermelidir: Bu rolde olmak nasıl hissettirdi? Kimsenin sınıfla paylaşmak istediği iyi bir deneyimi var mı? 10. Aktivite farklı senaryolarla devam ettirilmelidir. BURAYA NEREDEN GELDİK…? Yeniden sınıfımıza dönersek; - Bu teknikler sınıfımıza girer mi? - Girerse neler olur? - Ne dersiniz? ESİN ÖZBAY… 4 – E AKTİF ÖĞRENİYOR… Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar Sanal Dersinden Kalanlar Her salı okul çıkışı bir koşturmaca. Sabahtan yapılan yemeğin ısıtılıp hızla yenmesi, pilates salonuna koşarcasına gitme, onbeş dakika önce salondan ayrılma… Aktif öğrenme dersine yetişebilmek içindi bu koşuşturmacalar. Bilgisayarı açış, sisteme kabul için uğraşım, bir taraftan çay suyunu koyma ve adaşımın sesiyle başlayan dersim… Çaydanlık ve çerezim masada, kulaklığımı da taktım ve derse hazırım öğretmenlerim, ülkemin çeşitli şehirlerindeki görmediğim arkadaşlarım… Öğrenmeye hazırım… Aktif öğrenme, geriye dönüp baktığımda bana ve öğrencilerime neler kazandırdı? Neleri yapabildik, neleri yapamadık? Düşündüm de… SINIF DÜZENİ; gelen resimleri tahtaya yansıttım, farklı bir düzen oluşturmaya çalıştık, olmadı… Başka bir düzen için uğraştık yine olmadı. Yaptığımız oturma düzenini de sınıfı paylaştığım arkadaş beğenmeyince vazgeçtik. Sınıf yerleşim örnekleri çıktılarını öğretmenler odasında incelerken yöneticimiz geldi. Seneye 1.sınıf okuturken uygulayacağım düzeni gösterdim. Seneye sıraların değişeceğini, yeni sıralarla bu yerleşim örneklerini uygulamanın imkânsız olduğunu belirtti. Okullara gönderilen sıralar iki kişilik, sabit ve çok yer kaplayan cinsten. SORULARRR… Risk hatırlatıcılar… Güdü artırıcı sorular… Soru sorma, cevaplama, söz alma ve vermede sınıfım epeyce yol aldı. Dersin sonunda neler öğrendik arkadaşlar? Akran dayanışmasını da öğrendiler. UZUN KULE sınıfımda uyguladım. Etkinliği öğrencilerim sevdi, bense çok yoruldum. Şınav çeker pozisyonunda eline geçen topu yanındaki arkadaşına uzatması, oyunun devam etmesi önce çok zorladı öğrencilerimi, sonrası eğlendiler coşkuyla. 4-E DONMUŞ ÇERÇEVE oyununda yaratıcı ve harikaydı. PATATES BUZ KIRICI pipetle patatesi delmek bizimkilere zor geldi. Uğraşları eğlenceliydi. Birlikte mutlu olduk. Oyun alanlarının düzenlenmesinin önemi… İdareci olsaydım neler yapardım okul bahçeme neler… ÖDEV verilmeli mi, verilmemeli mi? Kontrolü nasıl olmalı? Bu da benim ev ödevimdi. Ödev konusunda epeyce araştırma yaptım. Araştırma yaparken Johan Vilhelm Snellman ile tanışma imkânı buldum. Çok etkilendim. Finlandiya eğitimi için yaptıklarını öğrendim. SNELLMAN ve ÖRAV çalışanları… ÖRAV eğitimcileri de dağ, bayır, soğuk, sıcak demeden ülkemizin en ücra yerlerine ulaşmakta. Öğretmenlere dokunmakta, öğretmenler de öğrencilere dokunarak ülke eğitimine katkıda bulunmakta. Bir ülkenin kalkınmasını istiyorsak, eğitimden başlamalıyız. ÖRAV’ın Türkiye için çok önemli olduğunu bir kez daha gördüm. ÖRAV desteklenmeli, güçlenmeli. Daha çok öğretmene ulaşmalı, daha çok eğitim verebilmeli. Daha çok yapacak işimiz var eğitimciler olarak… YAŞAM BOYU ÖĞRENME(LLL)------ X-Y-Z GÖKKUŞAĞI---- HAREKET AKIŞLI DERS PLANI - BLOM’UN TAKSONOMİSİ--- TABAKALI ÖĞRENME—KOLAJ-- OYUN ALANLARININ DÜZENLENMESİ BİLGİ KARTLARI -- PİAGET, AUSUBEL, BRUNER, DEWEY, VYGOTSKY Sınıfımızdaki farklı zeka türleri ile neler yapabiliriz? Her tür zeka ve sınıf öğretmenlerinin becerileri… Bu teknikler sınıfımıza girer mi? Girerse neler olur? Ne yapıyor olmamız öğrenme sürecini aktif tutar? Bu akşam, şu andan sonra yarına ne götürüyorsunuz? Salı akşamları bu soruları duymak ve düşünmek… Bizim sınıfa bazı teknikler girdi, öğrencilerim daha aktifleşti, oyunlar öğrendik, oynadık, yorulduk, güldük, eğlendik, düşündük…4-E çok şeyler kazandı. Teşekkür ederim Esin Burcu İliş öğretmenim, Teşekkür ederim Yusuf Ziya Güldere öğretmenim, Bana ve öğrencilerime katkılarınızdan dolayı, emekleriniz için… http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42521/4-e-aktif-ogreniyor MUHAMMED YILDIRIM… YARDIMLAŞMA ( HİKAYE YAZIYORUM, ÇİZİYORUM, HESAPLIYORUM,…) Bir hayat bilgisi dersi etkinliği olarak başlayan gün tüm dersleri kapsayacak şekilde devam edince paylaşma ihtiyacı duydum. Yusuf Ziya Hocam’ın serzenişleri ve aktif öğrenme ile öğrenen sınıflar sanal dersinin günü ve saatine uyamayışımla bu konuda benim de e-kampüste izim bulunsun, burayı takip eden arkadaşlara da katkım olsun diyerek yazılmış bir güncedir. Keyifle okumak dileğiyle… Günlerden Cuma ve ilk dersimiz hayat bilgisiydi. Konumuz da “Ailede Yardımlaşma” idi. Öncelikle aşağıdaki videolar ile dikkatlerini çekmeye çalışarak başladık birlikte öğrenmeye… http://ekampus.orav.org.tr/file/41510/Ekip_ruhunedir23.mp4 http://ekampus.orav.org.tr/file/41511/Ekip_ruhunedir22.mp4 http://ekampus.orav.org.tr/file/41510/Ekip_ruhunedir23.mp4 Öğrencilerime videoda neler gördüklerini anlatmalarını istediğimde aldığım ilk cevap yardımlaşma oldu. Katkı sağlamak isteyen tüm öğrencilerden fikirlerini aldıktan sonra “yardımlaşma” sözcüğünü yazdık ve bizde ne çağrıştırdığı üzerinde beyin fırtınasına başladık. İlk dersimizi bu şekilde tamamlamış olduk. Bir sonraki dersimiz Türkçe idi. Hem okuma hem okuduğunu anlama hem de çıkarımlar yaparak kendini ifade etme becerilerine yönelik olarak aşağıdaki linkte keyifle okuyabileceğiniz bir hikayeyi okuyarak başladık(Ben bir küçük dereyim). http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42182/ben-kucuk-bir-dereyim--- Öğrencilerimizle birlikte bu güzel hikayeyi okuduktan sonra hep birlikte hikayenin en beğendiğimiz ve en az beğendiğimiz bölümlerini belirlemelerini istedik. Belirledikleri bu bölümlerde nasıl değişiklik yapmak istiyorlarsa yapmalarını isteyerek 2. Dersimizi bitirdik. Beğendikleri bölümü değiştirmelerini isteyerek hep daha iyiye gitmelerini, az beğendikleri bölümü değiştirmelerini isteyerek de günlük hayatlarında karşılarına çıkacak problem durumları karşısında harekete geçmeleri gerektiğini vurguladık. Yapılan değişikliklerin ardından beyin fırtınasında elde ettikleri kelimelerle yeniden bir hikaye yazacağımızı belirttik. Kısaca bir hikaye haritası oluşturduk. Hikayenin geçeceği yer, hikayede kimlerin olacağı ve hikayenin konusunu aşağıdaki şekilde belirledik. “Hikayede kimler var?” sorusuna öğrenciler; deve, devenin sahibi, tavşan, akrep, yılan ve fare olsun dediler. Hikayenin derede geçtiği sorusuna ise sıcak bir çöl dediler ve konusu ile tabi ki yardımlaşmaydı. 3.derste öğrencilerimiz gürültü metresinin kadranı 0’ı gösterirken kendi hikayelerini yazmaya başladılar. Sanırım neler yazdıklarını merak etmeye başladınız bile… İşte size resimleri ve iki örnek hikaye… YARDIMSEVER HAYVANLAR Çok sıcak bir çölde yaşayan adam, çocuklarına yiyecek almak için devesiyle yola çıkmış. Devesiyle çölde ilerlerken hava çok sıcakmış. Öğlen saatlerinde karşılarına bir fare çıkmış. Adam fareye bakarak bu sıcak yerde sen nasıl yaşıyorsun? diye sormuş. Fare bu soruya arkadaşlarımın yardımıyla ben burada yaşayabiliyorum diye söylemiş. Adam dayanamamış ve “Peki nasıl yaşıyorsun?” demiş. Fare ise şu ilerdeki ağacı görüyor musun demiş. Çok sıcak olduğunda o ağacın altında gölgeleniyorum demiş. Arkadaşlarım da buldukları yemek kırıntılarını bana getiriyorlar karnımı doyuruyorum onlarla demiş. Fakat arkadaşlarım uzun süredir yiyecek getirmediler ben de çok acıktım demiş. Sıcaktan bunalan adam ve devesi fareye iznin olursa senin ağacının altında gölgelenebilir miyiz diye sormuşlar. Fare de evet diyerek onları ağacın gölgesine davet etmiş. Hep birlikte ağacın gölgesine doğru ilerlerken bir tavşan onlardan korkarak kaçmış. Hemen tavşana seslenmişler; biz dostuz bizlerden korkma demişler. Tavşan onlara buralarda ne aradıklarını sormuş. Adam bu soruya yiyecek arıyoruz diye cevap vermiş. Tavşan yiyeceğin nerede olduğunu biliyorum demiş ve hepsi tavşanın söylediklerine çok sevinmişler. Biraz dinlendikten sonra hep birlikte gideriz demişler. Otururken tavşan kumu karıştırıyormuş. Tavşan bir akrep görmüş ve birden bire havaya sıçramış. Tavşan akrebe sormuş sen nasıl kumun altında yaşıyorsun demiş. Akrep kumun üstü çok sıcak bu nedenle bende kumun altında yaşıyorum demiş. Kumun altı üstünden daha serin olduğu için çok fazla sıcakta kalmıyorum demiş. Akrep siz ne geziyorsunuz buralarda diye sormuş. Onlar da biz yiyecek arıyoruz demişler. Bunu duyan akrep bende size katılabilir miyim diye sormuş. Tabii ki demişler ve yola koyulmuşlar. Yolda giderken açlıktan yorgun düşmüş bir yılana rastlamışlar. Yılana hasta mısın diye sormuşlar. Yılan da onlara çok açım demiş. Biz yiyecek bulmaya gidiyoruz bize katılabilirsin demişler ve yılanı da yanlarına alarak yürümeye devam etmişler. Az ilerideki tepeyi aşınca büyük büyük muz ağacı görmüşler. Hemen ağaçların yanına giderek bol bol muz yemişler. Muhammed KANBAZ / 2-D Sınıfı YARDIMSEVER HAYVANLAR Çok sıcak bir çölde yaşayan adam, çocuklarına yiyecek almak için devesiyle yola çıkmış. Devesiyle çölde ilerlerken hava çok sıcakmış. Öğlen saatlerinde karşılarına bir fare çıkmış. Adam fareye bakarak bu sıcak yerde sen nasıl yaşıyorsun? Diye sormuş. Fare: Ben bir çöl faresiyim ve burada yaşıyorum, diye karşılık vermiş. Fare de adama peki sen buralarda ne geziyorsun demiş. Adam cevap vermiş: Ben çocuklarıma yiyecek götürmek için buradayım. Ama hiçbir şey bulamıyorum, demiş ve yoluna devam etmiş. Az gitmiş uz gitmiş ve yoluna bir tavşan çıkmış. Tavşan adama: Merhaba kardeş. Bu sıcak çölde ne yapıyorsun? Hayırdır demiş. Adam: Çocuklarıma yiyecek bulmak için geziyorum demiş. Tavşan: Ben sana yardım ederim beni takip et dedikten sonra birlikte yürümeye devam etmişler. Adam tavşanın söylediklerine çok sevinmiş. Biraz ilerledikten sonra su akan bir dere bulmuşlar, adam bu dereden tüm küplerini doldurmuş ve devesine su içirmiş. Devesine de kendisine yardım ettiği için teşekkür etmiş. Küpleri devenin üzerine yerleştirip yola devam etmişler. Biraz daha yürüdükten sonra türlü yiyecekler ve meyve ağaçları buldular. Adama bunları da toplayarak çocuklarına götürmek üzere yola koyulmuş. Tavşana da binlerce kez teşekkür etmiş. Medine GÖK / 2-D Sınıf Öğrencisi 4. ve 5. dersimizde de bu hikayelerle tamamladıktan sonra öğrencilerimizle matematik dersinde adamın topladığı meyvelerle ilgli doğal sayılarda toplama işlemi gerektiren problemler oluşturup çözdük. Herkes kendi hikayesinin sonunda bulduğu yiyeceklerle ilgili problem yazmasını istedik. sonra da herkes kendi probleminin çözümünü arkadaşlarına anlattı. son dersimiz (6.ders) ise görsel sanatlar dersi idi. tüm öğrencilerimizden yazdıkları hikayeleri resmetmelerini isteyerek tamamladık. çizdikleri resimleri de paylaşmak isterdim fakat bir kısmı resimlerini tamamlayamadıklarını ve evde tamamlayıp getirmek istediklerini belittiler. sanırım günce epeyce uzadı o resimler de başka bir günce konusu olur diye düşünüyorum. günü tamamlayıp eve giderken tarif edilmez bir huzur içimi kapladı bilin bakalım sebebi ne olabilir. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42326/yardimlasma--hikaye-yaziyorum-ciziyorum-hesapliyorum----- MUHAMMED YILDIRIM… İKİ GÜNCE BİR DÜŞÜNCE(BÖLME İŞLEMİ) Daha önce yayınlamış olduğumuz iki güncede paylaştığımız etkinlikleri biraz yapılandırarak farklı konularda yaptığımız çalışmayı bölme işlemine uyarlamaya çalıştık. İlgililere duyurulur. 1. Etkinlik. Öğrencilerden belirlenen alanda serbest bir şekilde yürümeleri istenir. Öğretmen el çırptığında herkes durur ve en yakınındaki kişi ile eş olur. Öğrenciler ikili gruplar halinde yürürler. Öğretmenin el çırpmasıyla yere otururlar. En son oturan grup oyunu dışardan izlemeye devam eder. En son grup kalana kadar bu işlem devam eder ve en sona kalan grup alkışlatılır. Oyun, 3'lü, 4'lü, 5'li gruplar şeklinde de oynatılır. (Dikkat çekme aşaması)(Sınıf Kalabalık olunca bahçede oynadık)(bu oyunu 2. ve 3. sınıflarda geriye doğru ritmik sayma işlemi yaparak bölme işleminin kavratılmasında da oynattık.) Ara Değerlendirme: Oyunun sonunda öğrencilerden çember olmaları istenir. Oyunla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşmalına fırsat verilir. Sınıfımızdaki öğrencileri bir bütün kabul edersek eşit parçalara böldüğümüzü ve bu parçaların oyundan her defasında eksildiklerine vurgu yapılır. Bölme işlemi ile olan bağlantısı bulunur. Daha sonra sınıfı eşit sayıda gruplara bölme için ilk etkinlikteki oyun 5’li şeklinde oynatılır ve sınıfı 5’li gruplara böleriz. Öğrencilere bir hazine avına çıkacağımız ve buldukları hazineyi eşit şekilde paylaşmaları gerektiği vurgulanır. (http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42355/pizza-ustalari-isbasinda) HAZİNE AVI GEREKLİ ARAÇ GEREÇLER: Grup sayısı kadar kese kağıdı, her kese kağıdına 20 den fazla olacak şekilde nohut(isteğe bağlı olarak diğer bakliyat ürünleri ya da şekerler koyulabilir), hazine haritası hazırlamak için renkli kartonlar, kese kağıtlarının ağzını bağlamak için ip, grup sayısı kadar plastik tabak, öğrenci sayısı kadar pet bardak. 1- Tüm gruplardan kendi içlerinde bir lider belirlemeleri istenir bunun için 5 dk zaman verilir. 2- Liderini belirlemede güçlük çeken gruplara rehberlik edilir(Liderlik özelliği olan öğrencilerden birkaç tanesi aynı gruba denk gelirse böyle bir sorun ortaya çıkabiliyor) 3- Liderlerin grubun bir adım önünde dururlar ve hazine haritası gruptaki diğer üyelere verilir. 4- Gruptakiler tek tek hazine haritasındaki uygulama adımlarını okurken lider de onların söylediklerini yerine getirir. 5- Hazineyi bulan gruplara birer plastik tabak ve gruptaki üye sayısı kadar pet bardak verilir. 6- Hazineyi aralarında eşit şekilde paylaşmaları istenir. Tüm gruplara hazineyi paylaşmaları için 10 dk süre verilir. Sürenin sonunda öğrencilere “Nasıl paylaştınız?, Kim Paylaştırdı? Herkese eşit miktarda düştü mü?, Paylaşımla ilgili şikayetiniz var mı? Daha farklı nasıl paylaşılabilirdi?” soruları sorulur ve değerlendirme yapılarak bölme işlemindeki stratejiler tartışılır. 3. etkinlik: tüm gruplara hazineyi paylaşma esnasında eşit bir şekilde paylaşım olmadığında yaşanabilecek durumlarla ilgili bir canlandırma hazırlamaları ve sunmaları istenir. Sunum için her gruba3-5 dakika zaman verilir. 4. etkinlik: (deneyimin paylaşımı) Bu aşamada her grup A4 kağıdına kendi hazinelerini ve nasıl paylaştıklarını bir problem şeklinde yazarak çözümünü de anlatan bir sunum hazırlarlar. (Örn: Bizim grubun hazine torbasından çıkan 76 tane nohutu 5 arkadaş paylaşmak istedik. Her birimize kaç nohut düşer? ...vb şeklinde) http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42385/iki-gunce-bir-dusunce-bolmeislemi- BAYSAN BANU UZUN… TARİHTEN ESİNTİLER Merhaba sizlerle geçen haftalarda tarih etkinliklerinde yaptığımız bir çalışmayı paylaşmak istedim. Tarihi kalıntıları onların nasıl oluştuğunu konuştuktan sonra müzeye gidip kalıntı örneklerini inceledik. Sonra kuruma gelip hem öğrendiklerimizi konuşup tartıştık hem de kendi kalıntı örneklerimizi yaptık. Bunun için bir miktar nemli ince kumu bir kutuya bastırdık(Pasta kutusu, ayakkabı kutusu vb.). Kalıbını çıkaracağımız uygun bir nesneyi bu kuma gömerek kalıbının çıkmasını sağladık. Nesneyi kumdan alınca çıkan kalıba alçı döküp donmasını sağladık.İyice kuruyan alçıyı çıkarına ürünümüzü elde ettik. http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42381/tarihten-esintiler---- 5. BÖLÜM : ÖDÜL VE NOT DIŞI TEŞVİK STRATEJİLERİ ÖDÜÜL VE NOT DIŞI TEŞVİK ETME STRATEJİLERİ NELER OLABİLİR? - Takdir ediyorum mesajı… - Seninleyim mesajı… - Ödülsüz dikkat… - Doğru yanıta dönüt verme… - Yanlış yanıta dönüt verme… - Sessiz yanıt… - Herkese ödül… - Dürüst ilgi… TAKDİR EDİYORUM MESAJI… Teşekkür ederim. Söylediğin şey çok hoş. Denediğin için teşekkürler. Hoşuma gitti. SENİNLEYİM MESAJI… Aynı hatayı ben de yapabilirdim. Kendini nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorum. Üzüntünü paylaşıyorum. ÖDÜLSÜZ DİKKAT… Fiziksel temas. Göz iletişimi. Fark ettiğini gösterir sorular. Öğrenciyle konuşma/zaman geçirme. Onu özlediğini söyleme. İlgi gösterme. DOĞRU YANITA DÖNÜT VERME… Evet, doğru. Tamam Doğru. Evet, teşekkür ederim. YANLIŞ YANITA DÖNÜT VERME… Hayır, doğru yanıt… Hayır, benim istediğim bu değil. İstersen tahtada yazılı notlardan fikir al. İlk ismi doğru. Tam adı… Evet, doğru. Gönüllü olduğun için de sana teşekkür ederim. Hayır, yanıt güney batı. Ama çok kuvvetli bir sesle yanıt vermen çok güzel. SESSİZ YANIT… Hataları düzeltmek değişimi çok az etkiler… Bunu yerine hataları not ederek daha sonra o konuda çalışılabilir. Henüz iletişim kullanılabilir. kurulamamış öğrenciler için HERKESE ÖDÜL… Bazı öğrenciler hep ödül alırken, Bazıları hiç almaz… Bireysel ödüller yerine grup ödülleri kullanılabilir. DÜRÜST İLGİ… Tişörtündeki renkler gerçekten çok hoş. Bugün gözlerin ne kadar çok parlıyor. Harika bir yanıt, çok yaratıcı. SINIFLARIMIZI, OKUL BAHÇEMİZİ DÜZENLEDİK… DERS PLANLARIMIZI YÖNTEM VE TEKNİKLERLE DESTEKLEYEREK 4 AŞAMALI OLARAK PLANLADIK… OYUNLAR OYNADIK… ÖDEV VERDİK… ÖDEVLERİMİZİ DEĞERLENDİRDİK… ŞİMDİ BÜTÜN BUNLARDAN SONRA; DAHA BAŞKA NE/NELER YAPABİLİRİZ? DERS BİTİRME STRATEJİLERİ… Hoşlanma/gelecekte geçirme… ne yapacağını gözden Duygu/düşünce kartları… HOŞLANMA/GELECEKTE NE YAPACAĞINI GÖZDEN GEÇİRME… ŞİMDİ…: Konuşma şeklinden hoşlandım… Zamanı iyi kullanmak ve fikrini değiştirmek hoşuma gitti. Çıkardığın ana noktalardan hoşlandım. GELECEK..: Gelecek sefer gönüllü olmak için daha erken davranacağım. Gelecek sefer daha kolay bir konu alacağım. Gelecek sefer bu kadar acele etmeyeceğim. DÜŞÜNCE / DUYGU KARTLARI… Öğrenciler bir karta ya da kağıdın bir kenarına düşüncelerini, diğer tarafına da duygularını yazarlar… Öğrencilerin kendilerini tanımlamalarını ve kabul etmelerini destekler. Sesli okunabilir ya da okunmayabilir. Bu dönüt sürecinde öğretmen, sürecin ve öğrencilerin duygu durumlarının farkına varır… UĞUR ÖZEREN… GÖNLÜMÜZDE ELMA BAHÇESİ VARDI, KIRK TANE ELMA TOPLADIK. ''Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, Hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, Muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, Kafamıza yerleştirdiklerimizdir. '' ''Francis Bacon'' 1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması ( Merak uyandırma): Elimde elma boyamaları sınıfa girdim. Elmaları istedikleri renge boyamalarını isteyerek izlemeye başladım. Sınıfta bir anda yeşil ve sarı boya kalemi sıkıntısı baş gösterdi. Sarı, yeşil, kırmızı elmalar masaları süslerken, her masaya bir makas verdim. Bitirenler elmalarını ortaya çıkarırken 15 dakika sona ermişti. 2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ): Sıra artık portakaldaydı. Portakalı, boyama sırasında, soyulurken sınıfı kaplayan kokusu ile başrole aldım. Elimdeki portakalı paylaşmak için Anıl'ı çağırdım. Anıl hevesle yanıma gelince yarısını ona verdim. Bu arada kıskanç gözler Anıl'ın portakalı üzerine toplanmıştı ki Anıl portakalı yemeden istediği bir arkadaşı ile eşit paylaşmasını istediğimi söyledim. Anıl elindeki portakalı Arda ile paylaşıyordu. Bende İrem ile eşit olarak paylaştım. Portakalları biraz sonra paylaşmak üzere masaya alıp elmalarımızın saplarını çıkardık. Elmaları bölmek için ortadan ikiye katlamalarını istedim. Elmalar itina ile ikiye katlandı. Elmaları eşit olarak iki parçaya bölmelerini isterken tahtaya büyük bir elma çiziyordum. İkiye bölme tamamlanınca elmaların durumunu belirledik. ''Yarım Elma'' Ortadan ikiye böldüğümüz bu elmaları matematik diliyle nasıl anlatırız? diye sorunca yarım, bütün, çeyrek ile geçen seneden kalan bilgiler geldi. - Peki sayılarla anlatmak istesem, nasıl anlatırım? diye sorunca sınıf duraksadı. Elmayı böldüğüm dik çizgiyi, yan çizerek ismini ''bölü çizgisi'' olarak belirledik. -Elmayı kaça böldük? diye sorunca -İki sesi gür şekilde belirdi. İki sayısının elmanın eşit olarak bölündüğü gösterdiğini belirterek matematik dili ile payda dendiğini belirterek paydanın yerine iki sayısını yazdık. Sıra pay olayına gelmişti. -Eş parçalardan kaç tane aldığımızı gösteren paydır, diyerek ikiye böldüğümüz elmanın yanına ekleyince matematik dili konuşmaya başlamıştık. 1 Pay ----- Bölü çizgisi 2 Payda Yazarak belirttik. Artık çeyrek kavramı daha kolaydı.Kağıt elmalarımızı dörde böldüğümüzde çeyrek kavramı matematik diline dönmüştü. 1 Pay ----- Bölü çizgisi 4 Payda Bütün öğrencilere çeyrek portakal dağıtırken teneffüs zili çalıyordu. ‘Hiçbirimiz başarısız olmak istemeyiz, ihtiyacımız olan üretkenliği ortaya çıkaran zorlanma ve başarısızlık durumudur.’ ''Manu Kapur'' 3. Yeni bilginin keşfedilmesi ( Öğrenme deneyiminin yaşanması ): Artık ismini kesirler olarak bildiğimiz konu ile bir uygulama ve değerlendirme çalışması yapmak, akran öğrenmesi ile öğrendiklerini birleştirme vakti gelmişti. Sekiz gruba ayrılmış masalarda 5 öğrenci ile çalışmaya başladık. Hazırlanan etkinlik basitti. Hazır olan 14 şekilli çalışma deneyimleyecektik. kağıtlarında Müzikle belirtilen kesirlerin beraber çalışma yazımlarını başladığında yorulduğumu hissettim. 4. Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ): Paylaşımda bulunmanın zamanı gelmişti. Bir son nokta koyma zamanı gelmişti. Çalışma sona erince gruplar yaptıkları çalışmaları tahtada sunarak panoya astılar. Hazırladığım bilgi kartlarını dağıtarak çalışmayı tamamladık. Bilgi kartlarını da panoya asılan çalışmaların altına iğneleyerek yaptığımız çalışma ile eşleştirmiş olduk. Toplam 2 ders saatinde eğlenerek yaptığımız değerlendirme çalışmaları ile etkinlik uygulayarak kavramları matematik dilinde bilgi haline getirmeye çalışmıştık. Şimdi zor bir görev bizi bekliyordu. Yeni pişmiş kekleri eşit bir şekilde parçalara ayırmak... Kısacası,''Gönlümüzde elma bahçesi vardı, biz kırk tane elma topladık'' Esen kalın... http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42402/gonlumuzde-elma-bahcesivardi--kirk-tane-elma-topladik---