Kitabı indirmek için tıklayınız.

Transkript

Kitabı indirmek için tıklayınız.
AKTİF ÖĞRENME ile ÖĞRENEN
SINIFLAR e-KİTAP
İstanbul, 2014
Merhaba Sevgili Gün”ce”nnet İnsanları;
Sizlerle geçen yıl içerisinde bir yola düşmüştük. Birbirine ulanmış vagonların katar olduğu bir aktif
öğrenme yolculuğuna. Yola düşerken demiştik ki, bir kürek kömür de siz atın ki yola yol katalım
ilerlerken. Sanal dersimizi 8 hafta sonunda tamamladık. Tamamlarken de yeni yol arkadaşları bulduk
trenimizi yürütmeye devam edecek. Sonunda da demiştik ki birlikte bir ürün çıkaracak ve e-kitap
oluşturacaktık katkılarınızla…
Öncelikle, bu noktada ismini duymaya başlamamızdan çok daha önce bu yolu bana gösteren ve
bugüne dek sürekli yanımda yürüyen Sevgili Yusuf Ziya GÜLDERE, şimdiye dek ısrarla ve kararlılıkla
devam etmemdeki mihmandarlığın ve yol arkadaşlığın için teşekkür ederim. Sinerjinin ne olduğunu
hissetmek kararlılığımı her adımda biraz daha arttırdı.
Sanal ders ilanı ile el verip bize katılan, katılmakla da kalmayıp her Salı akşamı kimi zaman 2,5 saati
bulan oturumlarımıza katılan, fikir, görüş ve paylaşımları ile katkıda bulunan değerli dostlar; sabrınız,
öğrenme isteğiniz, paylaşıma açıklığınız bizi her oturumda birkaç adım ötelere taşıdı; iyi ki varsınız. İyi
ki varsınız; Esin TUFAN ÖZBAY, Uğur ÖZEREN, Güneş UÇANSOY ERKAN, Muhammed YILDIRIM, Özlem
BULDUK, Selen PEHLİVANOĞLU, Dilber ENGİN, Nihal ÇINAR, İmmihan BİRİCİK, Üzeyir ÇETİN, Oğuz
ÖZTÜRK, Vedat Ali BİRİNCİ, Fazilet YÜCESOY, Mehmet Osman ÇETİNER, Ferdane GÜN, Ülker
DENİZSEVER, Metin BİLBAY, Nurhan AYDIN, Beste GÜVEN, Osman Zafer GÜLER, İlhan ÖZTÜRK,
Baysan Banu UZUN, Ayşegül AKIN, Yusuf Ziya GÜLDERE, Bilal AYDIN, Saadet DAĞ, Fatih ZENGİN,
Şengül SARAÇ, Emine TAMKAVAS CİCİM, Ömer TABAKÇI, Özlem ÇAĞLAR, Selçuk POLAT, Arslan
GÜRBÜZ, Jale GÜNER, Bayram GÖKÇE, Vildan AKYÜZ ve varsa ismini ekleyemediğimiz arkadaşlar…
“Sanal sınıftan e-kitap çıkar mı?” sorusu kafamızdaki deli sorulardan birisiydi her daim. Pek çok bilgi
akışı pek çok tartışma, pek çok paylaşım akıp gidiyordu her oturumda da, sanal sınıftan e-kitap çıkar
mıydı, onu deneyecektik işte. Bu süreçte sizlerin de katkıları önemli ve değerliydi. Aktif Öğrenme ile
Öğrenen Sınıflar sanal dersimizin e-kitabının ortaya çıkmasında günceleri ile, sınıf içi uygulamaları ile,
paylaşımları ile, deneyimlerine dair paylaşımları ile, fark ettikleri ile, fark ettirdikleri ile katkısı bulunan
değerli dostlar; Sevgili Esin TUFAN ÖZBAY, Sevgili Uğur ÖZEREN, Sevgili Güneş UÇANSOY ERKAN,
Sevgili Muhammed YILDIRIM, Sevgili Dilber ENGİN, Sevgili Özlem BULDUK, Sevgili Baysan Banu UZUN,
Sevgili Yusuf Ziya GÜLDERE; her bir emeğiniz her bir katkınız her bir paylaşımınız bizi, bizleri bir adım
öteye doğru ilerletti. Evet; sanal sınıftan e-kitap çıktı ve bu e-kitap hepimizin ortak emeğiyle ortaya
çıktı. İyi ki varsınız.
“Sanal sınıftan e-kitap çıkar mı?”, evet arkadaşlar çıkar. Hatta bir adım daha öteye gitti ve çıktı. Aktif
Öğrenme e-Kitap’ımız e-kampüs üzerinden yayımda. Kitabın bölümlerine erişmek için aşağıdaki
linklerden yararlanabilirsiniz;
I.
Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42721/aktifogrenmebook1
II. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42722/aktifogrenmebook2
III. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42723/aktifogrenmebook3
IV. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42724/aktifogrenmebook4
V. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42725/aktifogrenmebook5
VI. Bölüm http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42726/aktifogrenmebook6
Sevgili Dostlar; yol arkadaşlığınız için hepinize teşekkür ederim. İyi ki varsınız…
Esin Burcu İLİŞ
Merhaba;
Gelin sizinle birlikte bir istasyon çalışması yapalım. İstasyon çalışmamızı da altına
hepimizin imza atacağı bir takım ürünü ile taçlandıralım. Ne dersiniz? Lokomotifin
ocağına bir kürek kömür de siz atmak ister misiniz? Hem her kürek kömüre ödül
olarak bir defa lokomotifin düdüğünü çalma izni verecek makinist… Bizimle
yürümeye var mısınız?
Sınıflarınızda aktif misiniz? Bunu yanıtlarken hem kendinizi hem öğrencilerinizi
düşünün lütfen. Birkaç sorum daha var izninizle. Kendinizi düşünün bu defa,
öğrenirken mi öğretirken mi daha aktifsiniz? Peki, hangi durumda daha aktif
olmayı tercih edersiniz, öğrenirken mi öğretirken mi? Ya öğrencileriniz hangisini
tercih ederler?
E-Kampüs”te yeni dönem başlıyor, bu senenin ikinci dönemi… Bu dönem yeni bir
dersle çıkıyoruz karşınıza, yeni bir derste yürümek istiyoruz sizlerle, “Aktif
Öğrenme Teknikleri ile Öğrenen Sınıflar”. Müsaitseniz bir akşam siz de gelir
misiniz?
Öğrencilerimizin daha aktif ve etkin olduğu, bireysel öğrenme özelliklerine ve
hızlarına göre öğrenmelerini grup(sınıf) içerisinde daha farklı nasıl yapabiliriz
sorusu ile yola çıktık. Kimse kimseye bir şey öğretemiyor, kişi isterse öğrenmesi
gerekeni ya da istediğini öğreniyor. O halde biz sınıfta üzerimize düşen rehberlik
görevimizi daha farklı nasıl yapabilirdik? Burada aktif öğrenme ile karşılaştık.
Aslında bildiğimiz, duyduğumuz şeylerdi yine elimizdekiler. Biz daha çok bu
bildiklerimizi işe koştuğumuz zaman neler olabileceğini merak ettik. Sorularımız,
yanıt arayışlarımız ve bu süreçteki çalışmalarımız bizi şöyle bir noktaya getirdi.
Elimizde yöntemler, teknikleri oyunlar planlanmış olarak oluştu, şimdi sıra bunların
etkilerini gözlemleme kısmına geliyordu ki bu noktada da sağımıza solumuza
bakmaya başladık. Uygulamaların etkilerini sizlerden duyabilirdik ancak…
Bu derste neler yapacağız dersek; aktif öğrenme tekniklerini oyunlarla
destekleyerek sizlerle paylaşıyor olacağız. Sizlerden de sınıflarınızdaki
uygulamalarınızın etkilerini dinliyor olacağız. Tümüyle katılımlı bir ders olmasını
istiyoruz çünkü sınıflarınızın katarlarını yürüten makinistler sizlersiniz. Her öğrenci
de ocağa bir kürek kömür atmak isteyecektir mutlaka…
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinburcu/page/42287/aktifogrenme_ogrenensiniflar
1. BÖLÜM: SINIF YERLEŞİMLERİ
BİREY İÇİN ÖĞRENME NE ZAMAN BİTER?
Bilgi alırken aynı zamanda bilgi de veririz. Her an
aslında bir alışveriştir.
LLL(Life Long Learning  Yaşam Boyu Öğrenme)
ZEKA TÜRLERİ NELERDİR?
Farklı insanlar farklı zeka türlerine sahiptir…
Siz hangi zeka türünde baskınsınız?
Peki ya öğrencileriniz…
X – Y – Z “GÖK”KUŞAĞI…
Günümüzde Y kuşağının ihtiyaçları ve 21. Yy
öğrenme ortamları sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Bizlerse çok zaman X kuşağı ve daha öncesinin
donanımıyla Y kuşağının ihtiyaçlarını karşılamaya
çalışıyoruz?!
Kaynak: http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42284/gokkusagi-%E2%80%9Cg%E2%80%9Dencler-%E2%80%9Co%E2%80%9Dogrenmis-caresizler%E2%80%9Ck%E2%80%9Didemliler-
MEVCUT YÖNTEM VE TEKNİKLERİN HANGİLERİ
ZİHİNSEL AKTİVİTEYİ SÜREKLİ KILIYOR…?
Problem Çözme…
Proje Tabanlı Öğrenme…
…
…
Bloom’un taksonomisine göre, bu yöntem ve
teknikler niçin daha üst düzey bilişsel aktiviteler
içeriyor?
PEKİ YA SINIFLARIMIZ…
Üst düzey aktiviteleri beklerken biz sınıflarımızda
en basit ne yapabiliriz?
Fiziksel değişiklikler…?
MESELA SINIF DÜZENLERİ…?
Sınıf düzeniniz nasıl?
Sabit bir sınıf düzeni mi kullanıyorsunuz?
Farklı şekillerde ne gibi farklılıklar oluyor?
Farklı oturma şekillerinin öğrenciler üzerinde
etkileri neler?
Farklı oturma şekillerinin etkinlikler üzerinde
etkileri neler?
YUSUF ZİYA GÜLDERE…
Dün akşamki sanal sınıftan geriye kalanlar;
Sınıfınızın oturma düzenine ilişkin aşağıdaki soruları cevaplamaya hazır mısınız?
• Geleneksel öğretim yapmak için bu düzen uygun mu?
• Aktif öğrenme için bu düzen uygun mu?
• İşbirlikli öğrenim için bu düzen uygun mu?
• Bu düzenin faydaları nelerdir?
• Bu düzenin dezavantajları nelerdir?
• Düzende harf ile belirtilen yerler varsa, (ör. “A” veya “B”), bunlar neyi temsil ediyor olabilir?
[Birden fazla cevap vardır].
EK SORULAR:
• Bu düzende olağan dışı veya şaşırtıcı bir şey var mı?
• Öğrencilerin sınıf girişleri ve yerlerine gidebilmeleri ne kadar kolay veya zor?
• Öğrencilerin ve öğretmenin sınıf içinde dolaşabilmesi kolay mı zor mu? Mesela, öğretmen
materyalleri kolayca dağıtabilir mi?
• “Kör nokta” veya yoğunluk olan bölgeler var mı? Var ise, nerede?
• Düzen ile ilgili başka gözlemleriniz var mı (ör. dolapların yerleri)?
• Bu sınıfta öğretim yapmak ister misiniz?
Evet mi, hayır mı?
Neden?
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42341/anahtar-sorular--sinif-duzeni
UĞUR ÖZEREN…
SINIF, USTACA DÜZENLENMİŞ BİREYSEL, SOSYAL VE ZİHİNSEL GELİŞİM İÇİN TOPLU ÖĞRENME
OLANAKLARI SAĞLAYAN MEKANLAR OLMALIDIR
''Bir davranışı geliştirme veya değiştirmenin çok etkili bir yolu, fiziksel mekan
değişimleri denemektir.''
Bu dönem E-Kampüste aldığımız ''Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar'' dersinde
öğrendiğimiz konuyu sınıfta uygulamak için harekete geçtim. Sınıfımızın oturma düzenine
ilişkin aşağıdaki soruları cevaplamaya başlamak için sınıf düzenlerini inceledim. Sınıfın
mimari olarak belirlenen alanı ve öğrenci sayısının fazla olması birçok şekle izin vermediği
için kendi tasarımımızı yapmaya karar verdik. İlk önce değişime olan ihtiyacımızı
öğrencilerimizle konuştuk.
* Derse katılımınızı oturduğunuz yer etkiliyor mu?
* Nasıl bir masa düzeni yaparsak rahat çalışabilirsiniz?
* Sınıf düzenimizi değiştirsek, sizler nasıl olmasını istersiniz?
Yapmak istediğimiz sınıf düzenini öğrencilerle paylaştım.
Uzun bir paylaşım sonucunda değişim yapılmasına, masaların sayısının korunmasına ve sıra
arkadaşlıklarının değişmemesine karar verdik. Değişim kararı öğrencilerde biraz heyecan
birazda tedirginlik oluşturdu. Bu sabah değişim işleminde yardımcı olacak öğrencilerle 1 saat
önce sınıfta buluştuğumuzda sınıfta sıra sesleri ile bir müzik başladı.Sınıfta bulunan 16 sıra
çeşitli denemelerden sonra ismini ''Uçak '' modeli koyduğumuz şekle dönüştü.Sıra geldi
soruları cevaplamaya;
• Geleneksel öğretim yapmak için bu düzen uygun mu?
• Aktif öğrenme için bu düzen uygun mu?
• İşbirlikli öğrenim için bu düzen uygun mu?
• Bu düzenin faydaları nelerdir?
• Bu düzenin dezavantajları nelerdir?
Oluşan
yeni
düzen
sınıfımızı
bir
koridor
etrafında
toplanan
sıra
modellerine
dönüştürmüştü. Daha önce sıra arkadaşlığı koridorda birleşen çok sayıda ortak arkadaşlığa
dönüştürdü. Birden fazla kişi aynı anda etkileşime geçebiliyordu. Beslenme yaparken ortak
bir sofra açmış gibi hatta, yan yana toplanmış kır çiçekleri gibi oturuyorlardı. Oluşan bu
düzen ile 3 yıldır oluşan sınıf düzeni değişince alışılmış olan giriş çıkışlar koridor tarafında
oturanın insiyatifine geçiyordu. İlk günden bu konuda sorunlar oluştu. Buna sıra ile koridor
tarafında oturma ile çözüm bulduk. Arkasından tahtaya yakın ve uzak kalma sorunu çıktı. Bu
soruna hergün bir ileri oturma ile yerdeğişimi sağlayarak çözüm bulduk. İlk günden yansıyan
öğrenci görüşleri ile oluşan durum böyleydi.
EK SORULAR:
• Bu düzende olağan dışı veya şaşırtıcı bir şey var mı?
Olağandışı veya şaşırtıcı bir durum olarak daha önce fazla kimseyle iletişime geçemeyen
öğrencilerin bu konuda biraz daha aktif olduklarını gözlemledim.
• Öğrencilerin sınıf girişleri ve yerlerine gidebilmeleri ne kadar kolay veya zor?
Sıraların büyük olması, öğrencilerin yerlerine giderken veya teneffüse çıkarken biraz daha
dikkatli olmalarını ve birbirlerine geçiş için yardımcı olmalarını sağlıyor.
• Öğrencilerin ve öğretmenin sınıf içinde doşabilmesi kolay mı zor mu? Mesela, öğretmen
materyalleri kolayca dağıtabilir mi?
Öğretmen
için
tahta
önü
ve
ara
büyük
koridoru
kullanırken
rahatlık
sağladığını
söyleyebilirim. Arka tarafa geçip anlatımda bulunurken iki büyük kanada daha rahat bakış
imkanı verdiğini gözlemledim.
• “Kör nokta” veya yoğunluk olan bölgeler var mı? Var ise, nerede?
Kör noktamız arka köşeler oldu. Uzak kalması ve giriş çıkışın en zor olduğu yerler olarak
dikkat çekti.
• Bu sınıfta öğretim yapmak ister misiniz?
Bu düzeni 2 hafta kullanmaya karar verdik. Süre sonunda öğrencilerin ortak kararı ile
değişmesi konusunda anlaştık. Havanın güzel olması ve çalışmada ortaya konan performans
ödüllendirilmeliydi. Oyun enerji toplamak için anlaştık. Oyunumuza sınıfça bir isim de
bulduk. ''Rüzgar çarkı''
* Öğrencilerin neler hissettikleri,
* Bu masa düzeni ile öğrenme ve paylaşımlarının nasıl etkilendiğini,
* “Neler iyi oldu?” sorusunun cevabını,
Kullanım sırasında ve süre sonunda sizlerle paylaşmak üzere not alıyor olacağım.
Esen kalın...
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42343/sinif-ustaca-duzenlenmis-bireyselsosyal-ve-zihinsel-gelisim-icin-toplu-ogrenme-olanaklari-saglayan-mekanlar-olmalidir---
ÖZLEM BULDUK…
Sınıf yerleşimi konusunda önerilerinizi sınıfımda uyguladım. Ancak bu haftanın sınav haftası
olması nedeniyle etkinlik yapma fırsatım olmadı sadece çocuklarla biraz konuştuk
değerlendirdik. İlk olarak ben çocuklara oturma yerleri konusunda çok müdahale etmem.
Sıraları istedikleri gibi düzenlerler. Genelde tercih ettikleri sıraları tamamen birleştirerek
oturmak. Etkileşimli tahta yanlardan parladığı ve görünmediği için. Oturma şekli olarak
verdiğim resim klasik gibi görünüyor. Ancak sınav haftasındayız o nedenle ortak sınavlar
olduğundan
klasik
oturma
sistemi
yapmak
zorunda
kalıyorum.
Öğrencilerin
çoğu
değişiklikleri seviyor. Ancak hangisini seçersiniz dediğimde klasik sistemi tercih edenler
çoğunlukta. Birbirlerine baktıklarında dikkatlerinin daha çabuk dağıldığını söyleyenler oldu.
Sözel derslerde daha iyi olacağını ancak sayısal için çok beğenmediler. Pencere kenarında
oturanlar tahtayı daha iyi gördüklerini belirttiler. Onlara sizce en uygun oturma şekli nasıl
olsun diye sordum. İlerleyen zamanda onların görüşlerini de paylaşırım.
Ben I. dönem sonunda 9lara verdiğim performans çalışması hakkında bir şeyler paylaşmak
isterim. En rahat olduğumuz sınıflar 9lar.Çünkü onlar yeni bir sınav stresini atlattıkları için
sınav kaygıları olmadan daha yaratıcı şeyler ortaya çıkartıyorlar. Özellikle 9larda uygulama
sebebim bundandır. Onlara önce dramalar da uygulanan kendinizi bir hareket vermelerini
isteyerek herkesten daire içinde
göstermelerini istedim. Sonra 5,6 kişilik gruplar
oluşturdum.(1ler buraya,2ler buraya… şeklinde tesadüfi)Sonra “Kimyasal etkileşim türleri“
ünitesini gene kurayla paylaştırdım. Daha önceden bu üniteyle ilgili hiçbir önbilgi
vermedim(Tamamen kendi araştırmalarıyla ortaya ne koyacaklarını merak ettiğim için). Bütün
hepsinin puanlarının 100 olduğunu bazı kurallara uymadıklarında grup olarak eksi puan
alacaklarını belirttim. Bunlar:
-ekip çalışması olması gerektiğini herkesin katılımının önemli olduğunu bana gelen
olumsuzluklarda puanlarından -10
-klasik yapılan her türlü anlatım: kitaptan veya kaynaktan okuma, düz anlatım -5
-Konu anlatımında gelmeyen ekip üyesi -5
-Hareketlerini anlatım sırasında kullanmama -5
-süre 2dakika hazırlık 5 dakika sunum toplam 7 dakika olup süre aşımı -5
-film haline getirmeme -15
Onlara 2 haftalık sömestr tatili sonucunda sunumlarını değerlendireceğimi belirttim. Ekte bu
öğrencilerimin yaptıkları ödevler var. Belki size acemice gelecek, belki kimya dersi için
kavram hatalarına rastlayacaksınız ama bence ilk deneyimleri için fena olmamış. Çocuklar
böyle bir çalışmadan keyif aldıklarını tekrarlamak istediklerini belirttiler. Onlara eleştiriyi çok
fazla getirmedim. Benim için en önemlisi ekip çalışmasını yaşamalarıydı. Bilgiyi daha sonra
da tamamlarım dedim. Ayrıca Anadolu Lisesinde çalıştığım için onların kafasında ki gelecek
ve sınav kaygısı farklı öğrenme etkinliklerini ne yazık ki çok sınırlıyor. Farklı şeyler yapınca
zaman kaybetmekten korkuyorlar. Aktif öğrenme dersi daha çok ilköğretim okullarına
yönelik gibi. Üst sınıflar için önerilerinizi bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAYSAN BANU UZUN…
OTURMA DÜZENİ
Merhaba arkadaşlar uzun bir aradan sonra,bu dönem almakta olduğumuz ''Aktif Öğrenme
Teknikleri ile Öğrenen Sınıflar''adlı derste sınıflarımızdaki oturma düzenleriyle ilgili
paylaşımlarda bulunduk.Ben Bilim ve sanat merkezinde görev yapmaktayım,bu nedenle az
sayıda öğrenci ile grup çalışması yapıyorum bol bol. Dolayısıyla oturma düzenim öğrencilerin
etrafında çalışabileceği oval bir masadan oluşuyor.Masamız bölünebilen parçalardan
oluşuyor bu da bize grup sayısına ve çalışma şekline göre farklı şekillerde çalışabilme olanağı
sağlıyor.....
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42364/oturma-d%C3%BCzeni
DİLBER ENGİN…
ÖDEVİMSİ I – GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…
(Okuyacağınız bu güncenin, "Aktif Öğrenme İle Öğrenen Sınıflar" dersiyle, yakından olmasa
da, uzaktan bir ilgisi vardır. Güncede adı geçmeyen karakterler, gerçek hayattan alınmıştır:)
Bir sınıfı bile olmadığından günce yazarının, odasında-odalarında, grup çalışmalarında,
zaman içinde yaptığı değişikliklerin nedenleri, naçizane anlatılmaya çalışılmıştır. )
Uzaakk ülkelerin birinde yaşayan, psikolojik danışman olacağını sanan ama mezun
olduğunda diplomasında "rehber öğretmen" yazan bir kız varmış.
Öyle geniş bir çalışma yelpazesi çizmişler ki ona üniversitede, "okul" bunlardan sadece
biriymiş.
Aklı bir karış havada olduğundan allem etmiş, bir Ruh Sağlığı Hastanesinde 3 ay klinik
psikoloji deneyimi kazanmış. Kallem etmiş, bir hastanade valilik kararıyla 3 yıl psikolog
olmuş.
Mutlu olmamış olsa gerek kararının geçiciliğinden, bağlı bulunduğu Sağlık Bakanlığı'ndaki bir
okula "psikoloji öğretmeni" olarak atanmış, kendi isteğiyle. Çünkü diplomasında yazan
"rehber öğretmen" kadrosu yokmuş, o okullarda. Psikoloji, sosyoloji, felsefe hatta edebiyat,
ingilizce derslerine girmiş okul idaresinin "Yaparsın, yaparsın!" doğal gazıyla. "Yaparım!"
demiş, gençlik galeyanıyla. Hatta bu kadar farklı alanlarda derse girdiğini duyan yetkililer,
stajyerliği kalktığında ona yanlışlıkla "meslek dersleri öğretmeni" ünvanı göndermiş :)
Müdürü "Dikkatlerinden kaçmıştır, mezuniyet alanın." diye ona dilekçe yazdırmış ve
düzeltmişler bu kararı, saçlarını kuleden uzatmaya gerek kalmadan, diplomasındaki
ünvanına kavuşmuş sonunda. Yabancılaşmış olduğunu da anlamış lakin kavuştuğuna.
Kütüphaneden bozma bir odası olmuş. İçeriye girdiğinde, bir büroya benziyormuş. Hiiç ruhu
yokmuş, bu odanın.. Gitmiş renkli boyalar almış. Hatta kalorifer peteğini yağlı boyayla
boyadığı için günlerce o koku çıkmamış, başının ağrısı da... Perdesi, vazoda canlı çiçeği
falan derken artık içeriye giren öğrencilerin yüzündeki ifadelerden de sağlamasını yaparak;
"Tamam, oldu!" demiş. Öğrencileri her gün sümbül, lale, gül ne bulurlarsa getirir olmuşlar, o
vazo için...
Okulda öğrendiği gibi, kendi masada, öğrenci masanın yanına aldığı sandalyede, yüzü ona
bakacak konumda yapıyormuş bireysel görüşmelerini. Kitaplarda ne yazıyorsa oymuş çünkü
kendinden ve cesaretinden bir şeyler katamayacak kadar hammış bizim kız. Sonra bir gün
grupla yaptığı çalışmaları, faklı bir mekanda gerçekleştirdiğinde, öğrencilerin daha çok keyif
aldığını fark etmiş.
Çalıştığı ilçede ve ilde açılan her eğitim faaliyetine gidermiş. Bunlardan biri de "yaratıcı
drama" semineriymiş. O seminerde öyle eğlenerek öğrenmiş ki, bir ışık çakmış gözlerinde
ama
o
ışık, orada,
ünlem olarak
kalmış.
Kendi çalışmalarına
öğrendiklerini
nasıl
uyarlayacağını, tam olarak oturtamamış kafasında.
Çalıştığı okul yeni binasına taşınınca, hayallerindeki odaya da kavuşmuş sonunda. Müdürü ve
okulu yaptıran hayırsever, onun fikrini de almışlar odanın yeri, eşyaları konusunda. Odasına
her giren meslektaşı, "Vuaaawww !!!" dedikten sonra, "Ne zaman tayin istiyorsun?" diye
sormaya başlamışlar. Sınıflar 24 kişilikmiş. Kimi sınıfta, kimi konferans salonunda ve
sahnesinde yapıyormuş çalışmalarını.
Bir şey, bir şeyler eksikmiş ama bir türlü tanımlayamıyormuş. Herkes memnunmuş ondan ve
kendi hayatlarından. Dersine girip çıktığında öğretmenler, planında yer alan çalışmaları nasıl olursa olsun- yaptığında ve raporlaştırdığında -ve sorgulamadığında- günler, aylar...
mesai bittiğinde "Alnımızda, bilgilerden bir çelenk" gururunda, "Öğretmenim... canım benim,
canım benim" rahatlığında geçiveriyormuş...
Bir şey, bir şeyler eksikmiş O'nca...
Ferrarisi de yokmuş üstelik satabileceği, eksikliğini hissettiği bu bilgicikler, bilgiler için.
Kader ağlarını örüyormuş bir yandan...
ANLAMAK isteyen birilerinin sorusuymuş; "NEDEN?"
Anladığını, yaşama geçirmek isteyen birilerinin sorusuymuş; "NASIL?"
Ve her cevap, soru sormayı seven yüreklerde, bir gün mutlaka konaklarmış...
Not: Salı gününe kadar, mutlaka ödevimi bitireceğim değerli öğretmenlerim :)
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42348/odevimsi-1-gecmis-zaman-olur-ki
DİLBER ENGİN…
ÖDEVİMSİ II – ÇİKOLATA AĞAÇLARI
"Çikolata ağaçları olmalı bahçede, öğretmenim."
"Bahçe kapısında şifremizi girdiğimizde, yürüyen bant bizi sınıfımıza dek getirmeli."
"Aqua park olsun bahçede, üst kata çıkıp kaydıraklardan cuuup havuza düşelim."
Kahkahalar... 3-4 yıl önce "hayalinizdeki okul" çalışmasından aklımda kalan örnekler.
Ne ilgisi var "Aktif Öğrenen Sınıflar" dersiyle bunların peki?
"Hayal kurar mısınız?" diye sormuştu Esin öğretmenim derste ve katılımcıları "HAYALBAZ" ilan
etmişti :) Bam teli bir soruydu aslında...
Hala, hayal kurabilengillerden misiniz yoksa "Eskiden tozpembe hayallerim vardı. Şimdi
pembesi gitti, tozu kaldı." diyengillerden misiniz? şeklinde de sorulabilirdi soru.
Hayallerimiz kırıla kırıla, birileri tarafından baltalana, yoluna ... çikolata yetişmez mi artık
bizim ağaçlarımızda?
Ne zamandır sorgulamamıştım. Kırılmış, baltalanmış yanımla... Ben, bu ödevi özelleştirdim.
Sınıfım yoksa kendi mekanım olan ve adından hiç hoşlanmadığım "Rehberlik Servisi"ni ve
oranın düzenini değerlendirdim. Hastanelerdeki dahiliye, cerrahi, üroloji servisleri gibi bir
servis mi bu? Saat 3'te servisi kapanan bir eğlence mekanı mı? Kim belirlediyse bu ifadeyi,
onu ellerinden öpmüyorum. Fi tarihinden kalmış ifadeleri kullanıyoruz hala ve "neden?" diye
sormuyoruz. Bir önceki okulumdaki tabelayı söktürmüştüm, sıra bunda dedim kendi
kendime, biiiirrr...
Olumlu öğrenme ortamı hazırlamada aileye, " Çocuğun çalıştığı ortamdaki, ısı, ışık, ses,
masa-sandalye, masanın yeri, etrafındaki objeler vs. önemlidir." der ve açıklamaları getiririz.
İlacı olmayan kelim, kendi söküğünü dikemeyen terzi. Odam, 5 yıldır kuzeye bakıyor.
Geldiğim sene çalıştığım okulda, müdür odası ve rehberlik servisi yer değiştirmiş. 5 yılda, 4
oda değiştirdim. Hepsi kuzeydeydi. Mücadelem bitmedi, kaktüsümün gülümseyeceği o ışık,
girecek bir gün, penceremden... ve arada bir evlatlık vermeyeceğim onu, yan sınıflara...
ikiiiiiiii
Zemin, sosyo-ekonomik nedenler düzeldiğinde, parkeye dönüşecek elbette bir gün...
üççççççç
Odanın bir bölümü oyun köşesi olacak, o zeminde. Minderler, zaten var olan ama dolap
rafına kaldırılmış oyuncaklarla... Oyunla, oyuncakların diliyle anlatacak küçük yaş grupları
saklı duygularını... dörttttttt
Kullandığım devasa masa küçülecek, odanın bir ayrıntısı kalacak. Belki de onu, bilgisayar,
yazıcı gibi donanımları, hiç göstermeyecek bir formül bulunacak, kim bilir? Yazdığın,
çizdiğin, raporlaştırdığın onca çalışmadan öğrenciye ne!!! beşşşşş
Öğrencilerin kolay ulaşabildiği, geniş, güzel kokan, gerekli teknolojik donanıma sahip, azami
7 kişilik grupla rehberlik çalışması yapılabilen, pastel tonlarda renkleriyle göz yormayan,
sevgili odam! Kolay gelsin, ikimize de...
7'yi aşarsa ne olur peki, grup çalışmalarında öğrenci sayısı? Aslında bu cevapta var belki,
Yusuf Ziya hocamın cevapları... Girdiğim hiç bir sınıfta var olan sınıf düzenini değiştirmedim,
hatta bunu düşünmedim. Düşünmeli miydim? Gelip-geçici mi gördüm kendimi orada?
Müdalale gibi algılanacağını mı düşündüm? Sahiplenmedim mi ortamı? Emin değilim, belki de
hiç biri... Sınıfı, başka mekana taşıdım çoğunlukla. Yer bulamadıysam, zorunlu olarak
sınıfta...
Sınıf ortamı kısıtlıyor, grupla rehberlik çalışmalarını. Isınma oyunları ve örnek olay
canlandırmaları için daraltıyor... Geçen haftaki dersten sonra yine denedim, aslında bizim
çalışma alanımıza hiç uygun değil sanki sınıf ortamı... Ne zaman salona gideceğimizi
söylesem "Yaşasınnn!", "Oleyyy!" oluyor yükselen. Diğer türlü pek çıkmıyor sesleri...
"Hayalinizdeki -adında "servis" olmayan- PDR Birimi, Odası" sorusuna nasıl cevap verirdi
acaba öğrenciler? ORADAYIM...
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42349/odevimsi-2-cikolata-agaclari
2. BÖLÜM : BLOOM, TAKSONOMİSİ VE DİĞERLERİ
BLOOM… (Benjamin Samuel Bloom, 21 Şubat
1913 / 13 Eylül 1999)
http://en.wikipedia.org/wiki/Benjamin_Bloom
BLOOM…?
Bloom”un ismini anmıştık… Bu hafta taksonomisine
bakalım…
Değerlendirme /
Evaluation
Sentez / Synthesis
Analiz / Analysis
Uygulama / Application
Anlama / Understanding
Bilgi / Knowledge
BLOOM…
Biz hangi basamakları etkin ve sürekli kullanıyoruz?
Hedefimiz hangi basamaklara erişmek?
•
http://www.efdergi.hacettepe.edu.tr/200223BELMA%20TU%C4%9ERUL.pdf
•
http://egitim.cu.edu.tr/efdergi/download/2010.3.39.347.pdf
•
http://kefad.ahievran.edu.tr/archieve/pdfler/Cilt14Sayi1/JKEF_14_1_2013_347366.pdf
•
https://www.pegem.net/akademi/3-124758-Yeniden-Yapilandirilan-BloomTaksonomisine-Gore-Fen-ve-Teknoloji-Dersi-Yazili-Sorularinin-Incelenmesi.aspx
•
http://www.bekirhoca.com/ogretmen/uzman/program.asp
DEWEY (John Dewey, 20 Ekim 1859 / 01 Haziran 1952)
http://en.wikipedia.org/wiki/John_Dewey
DEWEY…
Dewey(1972), geleneksel öğretim yöntemlerini,
ezberciliğe yol açtığı için eleştirmiş ve öğrenciyi
düşündürecek yaşantıların sağlanması gerektiğini
belirtmiştir. Bunun için öğrencinin çevreyle etkileşime,
bilginin öğrenci tarafından keşfedilmesine ve gerçek
yaşantılar geçirmesine önem vermiştir.
Dewey’in söylediği gibi öğrencilerin ezber yerine
düşünmelerinin öğrenme sürecine etkisi sizce ne
olabilir?
•
http://pegem.net/dosyalar/dokuman/03022008154700okul%20ve%20toplum%20j
ohn%20dewey.pdf
•
http://www.aktuelpsikoloji.com/john-deweyin-egitim-felsefesi-4940h.htm
•
http://www.oguzhanhoca.com/john-deweyin-dunya-gorusu.html
•
http://www.guncelmeydan.com/pano/konu35989.html
•
http://turkegitimindeksi.com/Articles.aspx?ID=269
•
http://www.gencogrenci.com/Makaleler/kisisel-gelisim/john-dewey-1760.html
•
http://www.ayracdergisi.com/?p=5354
•
http://erciyessosyalegitim.wordpress.com/2013/09/25/john-deweyin-1924turkiye-raporu/
PIAGET (Jean Piaget, 09 Ağustos 1896 / 16 Eylül 1980)
http://en.wikipedia.org/wiki/Jean_Piaget
PIAGET…
Piaget’ye(1963, s.3) göre yaşam “sürekli olarak, giderek
karmaşıklaşan formların yaratılması ve bu formların,
giderek çevreyle dengelenmesi”dir. Bir başka deyişle,
sürekli olarak dünyadan anlam çıkarmaya çalışırız.
İnhelder ve Piaget’ye göre(1964); insanlar çevreyle
etkileşimde bulunarak, bu etkileşimden o anki ilgilerine
göre anlamlar çıkarıp şemalar oluşturarak ve bilgiyi
işleyerek öğrenir.
Sürekli değişimin sizce anlamı nedir? Piaget’in değişim
ve anlamlandırma ifadelerinin sınıfımıza etkisi
ne/neler olabilir?
•
http://www.turkpdr.com/makale/psikoloji-ve-psikolojik-danismanlikkuramlari/jean-piaget-kimdir-447.htm
•
http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_7562.htm
•
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/488/5718.pdf
•
http://www.dil-bilim.com/jean-piaget-ve-bilissel-gelisim-kurami/
•
http://tugceoztop94.wordpress.com/jean-piaget/
•
http://www.hskizilcik.com/fizik/egitim/Piaget.pdf
VYGOTSKY(Lev Semyonovich Vygotsky, 17 Kasım 1896
/ 11 Haziran 1934)
http://en.wikipedia.org/wiki/Vygotsky
VYGOTSKY…
Piaget gibi Vygotsky(1978) de sosyal etkileşimi gelişimin
vazgeçilmez koşullarından biri olarak görmüştür. Ona
göre, gelişim çevreyle ve çevredeki daha gelişmiş
insanlarla etkileşimin ürünüdür. Etkileşim, dil
aracılığıyla gerçekleştirilir.
Vygotsky’nin “çevre ile ve çevredeki daha gelişmiş
insanlarla etkileşim” görüşü sınıflarımızda neyi ifade
eder?
•
http://www.egitim.aku.edu.tr/vygotsky.pdf
•
http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/156/85/
•
http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/156/85/
•
http://pdrgunlugu.net/wp-content/uploads/2013/11/vygogsky.pdf
•
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/144/1029.pdf
•
http://www.elestirelpsikoloji.org/eleps/eleps/freudvygotsky.html
BRUNER(Jerome Seymour Bruner, 01 Ekim 1915)
http://en.wikipedia.org/wiki/Jerome_Bruner
BRUNER…
Bruner, kuramını
önceden yaptığı düşünme
çalışmalarına(Bruner, Goodnow ve Austin, 1965)
dayandırmıştır. Ona göre bilişsel etkinliğin tümü,
nesnelerin ve olayların seçilmiş ipuçlarına göre
kategorilenmesidir. Kategorilerken farklılıklar netleşir
ve benzerlikler ortaya konur.
Sınıflarımızda
neleri
hangi
ipuçlarına
göre
kategorilendiriyoruz? Ne gibi farklılıklara ve
benzerliklere ulaşıyoruz?
- Öğrenme süreci
 Elde etme
 Dönüştürme
 Değerlendirme
- Bilginin temsil edilmesi
 Hareketsel
 İmgesel
 Simgesel
- Konu alanının yapısı…
- Hazırbulunuşluk
- Sezgici düşünme
- Öğrenme isteği
•
http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/270510824_6-%c4%b0NG%c4%b0LTERE.pdf
•
http://ilkogretim-online.org.tr/vol3say1/v03s01a.pdf
•
http://www.f2e2-ogretmen.com/in-service/Seminer_Calistaylar/PTO_makale.pdf
•
http://notoku.com/bulus-yoluyla-ogrenme-yaklasimi/
•
http://web.deu.edu.tr/baed/giris/baed/2_1.pdf
AUSUBEL(David Paul Ausubel, 1918 / 2008)
http://en.wikipedia.org/wiki/David_Ausubel
AUSUBEL…
Ausubel(Ausubel, 1968 ve 1979; Ausubel ve Robinson,
1969)’e göre, birçok konu anlamlı olarak öğrenme ile
öğrenilmektedir.
Alarak
öğrenmede
öğrenme
malzemesi öğrenciye son şekliyle yazılı ya da sözlü
olarak sunulur. Öğrencinin yapması gereken, öğrenme
malzemesini içselleştirmek ve onu ezberlemeden,
anlamlı olarak öğrenmektir. Öğretmenin yapması
gereken ise, hem bilgiyi sunarken hem sonrasında
öğrencinin anlayarak öğrenmesine yardım etmektir.
Ausubel’in sözünü ettiği anlamlı
sınıfımıza ne gibi etkileri olabilir?
öğrenmenin
•
http://efdergi.yyu.edu.tr/makaleler/cilt_IV/ii/a_kilinc.pdf
•
http://pauegitimdergi.pau.edu.tr/Makaleler/247298521_10FEN%20DERSLER%c4%b0NDE%20ALTERNAT%c4%b0F%20KAVRAMLARIN%20ARA%
c5%9eTIRILMASININ%e2%80%a6.pdf
•
http://oguzcetin.gen.tr/fen-bilimlerinde-ogrenme-ve-baslica-ogrenmeteorileri.html
•
http://www.deu.edu.tr/UploadedFiles/Birimler/16928/Ausubel(2).pdf
•
http://www.pegem.net/dosyalar/dokuman/124980-20110909134256-makale3.pdf
•
http://tll.ibu.edu.ba/assets/userfiles/tll/EDU-439-%C3%96%C4%9ERET%C4%B0MSTRATEJ%C4%B0LER%C4%B0-Y%C3%96NTEMLER%C4%B0-VETEKN%C4%B0KLER%C4%B0.pdf
DAVRANIŞÇILIKTAN BİLİŞSELİĞE GEÇİŞ…
Genel olarak davranışçılık akımının amacı, gözlenebilir
davranışları incelemek ve ortaya çıkaran etkileri
saptamaktır. Davranışların incelenmesi sırasında,
davranışı ortaya çıkaran ya da organizmayı etkileyen
koşulların(uyaran) ve bu koşullarda gözlenen
davranışların(tepki) üzerinde odaklaşılır. Davranışçılara
göre “uyaran-tepki”(U-T) bağının nasıl oluştuğunun
anlaşılması ile davranışların kontrol edilmesi ve
biçimlendirilmesi mümkün olacaktır…
BURAYA NEREDEN GELDİK…?
Daha önceki bölümümüzde sınıf düzenlerimizden söz
etmiştik… Neler değişti, neler oldu?
Daha başka neler yapabiliriz?
ŞİMDİ NEREDEYİZ…?
Aktif öğrenmeden söz ederken, öğrencilerimiz en çok
ne zaman aktif olurlar?
Oyunlar…
Sınıflarımızın ardından okul bahçesinde oyun alanlarının
düzenlenmesi yapılabilir mi?
Ne dersiniz?
ŞİMDİ 10 DAKİKANIZI AYIRIN…?
Görev Adı: Uzun Kule
Görev: Kendi başına ayakta durabilen en uzun yapıyı oluştur.
Zaman: 5 dakika
Uygulama Tanımı: Sadece verilen materyalleri kullanarak takımınız
mümkün olduğu kadar uzun bir kule inşa edecek. Yaptığınız kule masa
üzerinde kendi başına hiçbir yere bağlanmadan ayakta durabilmeli.
Kulaniz hiç kimseden yardım almadan en az 25 saniye ayakta
kalabilmeli. Zaman dolduğunda ölçüm yapılacaktır.
Malzemeler:
 Bir adet A5 boyutunda hafifçe kalın kağıt(200gr/m)
 2 adet yara bandı
 2 adet pipet
 2 adet ataş
Puanlama:
A. Her cm için 0,5 puan (en fazla 25 puan)
B. Ayakta durduğu ekstra her saniye için 1 puan (en fazla 25 puan)
C. Malzemelerin etkin kullanımı (en fazla 25 puan)
D. Takımın beraber çalışması (en fazla 25 puan)
İngilizce versiyonu: http://www.cre8iowa.org/wpcontent/uploads/2010/07/Tall-Tower1.pdf
Bize fısıldayan:
http://ekampus.orav.org.tr/Blogger/volkanbal/Page/40220/destina
tion_imagination
Buz kırıcılar, ısınma etkinlikleri kimi zaman merak uyandırıcılar ve
ara enerji vericiler… Sınıflarımızı daha aktif, ders tasarımlarımızı
daha etkin kılabilmek için bireysel farklılıkları olan öğrencilerimize
ulaşmamızda bize yardımcı olan etkinliklerdir. Bunlardan birisini
paylaştığımız zaman neler mi oldu… Önce etkinliğimiz, ardından
yansımaları…
VOLKAN BAL…
HEDEF HAYAL KURMA – DESTİNATİON İMAGİNATİON
Her zaman çocukların kritik düşünme ve yaratıcılıklarını belirleyecek etkinliklerin önemi
hakkında konuşur dururuz. Bu tip etkinliklerde maalesef kolay kolay yapılamıyor. Peki,
bununla ilgili bir yarışma var desem ne dersiniz? Amerika’da kar amacı gütmeyen bir kuruluş
olarak kurulan “Destination Imagination, DI” (ben Türkçeye “Hedef Hayal Kurma” olarak
çevirdim) yaklaşık 12 yıldır bu yarışmaları düzenliyor.
Yarışmanın iki farklı branşı var biri “Team Challenge” (ben takım görevi olarak çevirdim)
diğeri ise “Instant Challenge” (ben hızlı görevler olarak çevirdim). [ek: ilk bakışta biri bireysel
diğer takım çalışması gibi görünüyor aslında ikisi de takım çalışması]
Takım görevlerinde 7 kişiye kadar oluşturduğunuz takımla size verilen bir görevi belli bir
zaman içinde tasarlayarak hayata geçiriyorsunuz. Teknik, bilimsel, güzel sanatlar gibi
toplamda 7 alanı var. Takım görevinin de altı kırınımları var ama ben bunlar üzerinde
durmayacağı.
Benim en çok hoşuma giden kısmı hızlı görevler. Hızlı görevler yaklaşık 7-10 dakika arası
süren görevler. Hızlı görevlerin iki alt kırınımı var hızlı-performans görevleri (“performance
based”- performans=gösteri) ve hızlı-çözüm görevleri (“task based”).
Hızlı görev kartlarının şablonu şöyle

Görev adı: …

Görev: …

Zaman: …

Uygulama tanımı: …

Malzemeler: …

Puanlama: …
Sanırım bir örnek iyi gelecek.
Görev adı:
Uzun kule
Görev:
Kendi başına ayakta durabilen en uzun yapıyı oluştur
Zaman:
5 dakika.
Uygulama
Sadece verilen materyalleri kullanarak takımınız bir mümkün olduğu kadar
tanımı:
uzun bir kule inşa edecek. Yaptığınız kule masa üzerinde kendi başına
hiçbir yere bağlanamadan ayakta durabilmeli. Kuleniz hiç kimseden yardım
almadan en az 25 saniye ayakta kalabilmeli. Zaman dolduğunda ölçüm
yapılacaktır.
Malzemeler:
Puanlama:

1 adet a5 büyüklüğünde hafifçe kalın kağıt (200 gr/m)

2 tane yara bandı

2 pipet

2 ataş
A. Her cm için 0,5 puan (en fazla 25 puan)
B. Ayakta durduğu ekstra her saniye için 1 puan (en fazla 25 puan)
C. Malzemelerin etkin kullanımı (en fazla 25 puan)
D. Takımın beraber çalışması (en fazla 25 puan)
İngilizce versiyonu:
http://www.cre8iowa.org/wp-content/uploads/2010/07/Tall-Tower1.pdf
İngilizce
versiyonundaki
malzemelerle
benim
yazdıklarım
biraz
farklı
çünkü
onlar
malzemeleri Amerika’da kolay bulunan ofis malzemeleri arasından seçmişler. Malzemeleri az
ve farklı oluşu aslında bilinçli seçiliyor.
Neden hızlı-çözüm görevlerini şu becerileri geliştirme olarak nitelendirmişler;

Elde olan malzemeleri kullanabilme,

Doğaçlamaya fırsat tanıma,

Fikir alışverişini sağlama,

Mühendislik yetkinliğini geliştirme,

Zaman yönetimi becerileri geliştirme,

Takım çalışması
Özel okullarda kulüp saatlerinde uygulanan bu çalışma birkaç düzenleme ile bence devlet
okullarında da rahatlıkla uygulanabilir.
İki sorun var

Hızlı görev kartları maalesef İngilizce.

Yarışmalara katılmak ve orijinal sitesinde görev kartlarını edinmek paralı.
Ne mutlu ki iki sorunun da çözümü var,

Görev kartları küçükleri için yazıldığı için İngilizceleri çok sade (ayrıca İngilizce bilen
arkadaşlarımız da var)

Kendi hızlı görev kartlarını yazıp İnternete koyan çok kişi var
Umarım uygulayacağınız bazı fikirler size vermiştir. Fotoğrafı başka bir hızlı çözüm görevinin
uygulamasından aldım (http://delightfullearning.blogspot.com/2009_11_01_archive.html)
DI kaynaklarından birkaçı
http://www.cre8iowa.org/team-support/instant-challenge-library/
http://mysite.verizon.net/vze2z83j/ic/id1.html
http://www.destinationimagination.org/
http://www.extremecreativity.org/instant-challenge
http://www.extremecreativity.org/
İngilizcesini uğraşıp da çeviren arkadaşlar bunları ürünlerin altına ders dışı etkinlikler olarak
ekleyebilir. (ben ekledim mesela)
http://ekampus.orav.org.tr/Blogger/volkanbal/Page/40220/destination_imagination
ÖZLEM BULDUK…
Destination Imagination Sınıfta…
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ozbulduk/page/42425/okulumuzda-kisa-film-festivali
ESİN TUFAN ÖZBAY…
4-E’NİN KULELERİ
Yarın iki ataç, iki pipet, dosya kâğıdı büyüklüğünde kalın kâğıt ve yara bandı getirmenizi
istiyorum. Kule yapacağız. Ertesi gün, okul bahçesinde getirdikleri malzemeleri göstermeye
başladılar. Heyecanlıydılar. Lütfen kule yapalım, sabırsızlanıyoruz, nasıl olacak öğretmenim?
İlk işimiz sıralarımızı küme çalışması biçimine getirmek oldu. Kısa sürede gruplar
oluşturuldu. Volkan Bal ‘ın güncesini tahtaya yansıttım. DESTİNATİON IMAGİNATİON(Hedef
Hayal Kurma) .Öğrencilerim kadar ben de heyecanlıydım. Nasıl kuleler oluşturacaktık? Süre
bizim yaş grubumuza göre azdı. Süre belirtmedim. Sadece yapılmış örnek kuleyi gösterdim
ve başladık.
Getirilen malzemeler ortaya konuldu. Gelen pipet ve ataçların farklılığı dikkatimi çekti.
Tahtaya yansıttığım kulenin resmini, grupça çıkarak incelediler. Düşünme aşamasından sonra
yapım aşamasına geçildi. Bana da çocukları gözlememek görevi düştü. Bir kümedekileri
uyarmama rağmen bireysel çalıştılar. Kümeden bir öğrencim;
- Biz tek başımıza yapacağız, her kule üst üste konacak ve gökdelen olacak.(Kuleler üst
üste konunca gökdelen oluşmadı, yıkıldı.)Etkinliğimizin sonunda hatalarını anladılar.
Birlikte çalışmalıymışız ...
Sessizce konuşabileceklerini söylemem rağmen yüksek sesle düşündüler, heyecanlıydılar.
Her küme kendini görüyordu. Zil çalar çalmaz dışarı çıkan öğrencilerim teneffüse çıkmadılar.
Her gruptan biriniz kalabilir desem de sınıfım tam kadro iş başındaydı. Kuleyi tamamlayan ilk
grubun yanında saymaya başladık.1-2-…28-29 Oley! Kule yıkılmadı! Bu coşku anlatılmaz,
sadece yaşanır. Diğer gruplar çalışmaya devam ettiler. Birinci katı tamamlayanlar bir kat daha
çıkmak için uğraştılar. Ne yaparsak ikinci kat oluşur ve yıkılmaz? Birinci katın pipetlerini
çoğaltsak mı? Yoksa yoksa… Sesli düşündüler…
Öyle yaptılar, böyle yaptılar, çok emek harcadılar. Yılmadılar, mücadele ettiler ve başardılar.
Sevinç çığlıkları…1-2…28- 29 Başardık.
El becerileri gelişmiş, güzel resim yapan öğrencilerin bir araya geldiği grubun ilerlemediğini
görünce nedenini sordum. Şato çizmişler ve uygulamaya başlamışlar. Biz şato yapacağız.
Bazen düşünüyorum da ben mi yönergeyi doğru veremiyorum, yoksa herkes ne anlamak
istiyorsa onu mu yapıyor? Kuleyi tekrar inceletsem de biz şato yapacağız öğretmenim
dediler. Karışmadım. Sonunda çok güzel tek katlı kuleyi başardılar, halen şatonun
peşindeler…
Tüm gruplar bitirince ve sakinleşince sıra geldi bu etkinlik bize neler kazandırdı? Neler
öğrendik bölümüne…
-Grupla çalışmak çok önemliymiş, birlikten kuvvetin doğduğunu öğrendik.
-Dayanışmanın önemini öğrendik.
-Yardımlaşmak güzelmiş.
-Büyüdüğümde evimin temelinin sağlam olmasına özen göstereceğim.
-Evlerin temeli sağlam olmalı.
-Çok katlı binalar yapılırken , malzemeler kaliteli olmalı yoksa depremde yıkılır.
-Birlikte çalışmaktan zevk aldık, birbirimizle, yakınlaştık.
- Biz bu etkinliği çok sevdik, düşündük, paylaştık, heyecanlandık, eğlendik, öğrendik. Bize
sıkça böyle etkinlikler yaptırırsanız mutlu oluruz öğretmenim. Çok gürültü yaptığımız için de
özür diliyoruz.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42412/4-e-nin-kuleleri
HAYDİ OYNAYALIM…
Etkinlik: Bilgi Kartları
Amaç: Keşfederek öğrenme. Farkındalık deneyimi.
Nasıl Uygulanır?
Öğrencilere bazı konularla ilgili soruların yazılı olduğu
kartlar dağıtılır. Öğrenciler şu soruları yanıtlarlar.

Bu derste ……………….. keşfettim.

Bu derste ……………….. benim için çok zordu.

Bu derste öğrendiğim ………………………. Beni çok
etkiledi.
Bu kartlar ilgili panolara asılarak paylaşılır.
YUSUF ZİYA GÜLDERE…
NEDEN OKULUNUZUN BAHÇESİNİ KULLANMALISINIZ?
Dün akşamki sanal dersten akılda kalanlar...
Okul
bahçelerimiz
önemli
bir
değer
taşır
fakat
bunlardan
maksimum
düzeyde
faydalandığınızı düşünüyor musunuz? Bazı okullar bahçelerinin teşkil ettiği potansiyeli göz
ardı etmekte ya da temiz ve düzenli oldukları sürece bu alanlara dokunulmaması gerektiğine
inanmaktadır. Ancak, az miktarda zaman, para ve hayal gücü ayırmanız, okulunuzun
havasını değiştirmeye ve öğrencileriniz üzerinde gerçekten de olumlu bir etki yaratmasını
sağlayabilir.
Ne yazık ki birçok okul çekicilikten uzak, ilginç bir özelliğe sahip olmayan ve dış unsurlara
maruz kalmaya açık alanlar üzerine inşa edilmiştir. Bu husus, öğrenci davranışlarını
etkileyebilir ve öğrencilerin asi davranışlar sergilemesine, vandalizme, oyun alanında
çarpışma sonucu kaza sonucu yaralanmalara ve hatta can sıkıntısına sebep olabilir.
Öğretmenler, öğrencileri oyun bahçesinde oluşan sorunlarını teneffüs sonunda sınıfa
taşıdıklarında bunu göreceklerdir.
Bazı araştırmaların sonuçları, okul bahçelerinin özen gösterilmeyen ve ilgi çekici olmayan ve
okulun da önemsemediği kısımlarına, öğrencilerin de değer veremeyeceği ve çekiciliği
olmayan bir ortamın da öğrencilerin toplumumuzun değerli bireyleri olmadığı mesajını
iletebileceğini öne sürmüştür.
Okul bahçeleri, öğrenmeyi kolaylaştıracak ve farklı özellik ve deneyimler sunan birçok çeşitli
alan sağlayacak şekilde tasarlanabilir. Öğrenciler birçok aktif ve pasif oyuna katılabilme, ya
da yağmur, güneş ya da esen rüzgârdan korunaklı bir yerde oturarak sohbet etme olanağına
sahip olmalıdır.
Sizce okul bahçeleri o kadar da önemli midir?
Okullarımızın bahçeleri çocukların ihtiyaçlarını karşılıyor mu?
http://ekampus.orav.org.tr/file/41999/Making More of Our School Grounds.pdf
http://www.meb.gov.tr/haberler/2012/okullarhayatolsun/protokolEki.pdf
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/yziyaguldere/page/42356/neden-okulunuzunbahcesini-kullanmalisiniz-
UĞUR ÖZEREN…
AKTİF ÖĞRENME; ÖĞRENENLERİN ÖĞRENMEK İÇİN DUYMAK, GÖRMEK, KONUYLA İLGİLİ SORULAR
SORMAK, BAŞKALARI İLE GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAK GİBİ İHTİYAÇLARI VARDIR.
Aktif öğrenme düşüncesi yeni değil. Yüzyılın başından beri çeşitli yazarlar tarafından zaman
zaman dile getirilmiş. Örneğin, Montessori (Lillard 1972) öğrencilerin neyi öğrenmek
istediklerine kendilerinin karar vermesini tavsiye etmiş, Dewey bilginin öğrenci tarafından
keşfedilmesine önem vermiştir. Bu düşüncelere çok değer verilmesine karşın; aktif öğrenme
kavramının gelişmesi, ona yeni anlamların yüklenmesi, bu düşüncelerin doğruluğuna ilişkin
ampirik kanıtların toplanması ve onların yaşama geçirilmesi son on yıl içinde olmuştur. Şu
anda gelişmiş ülkelerde aktif öğrenme ile ilgili araştırma ve uygulamalar hükümetlerin
desteklediği
geniş
ölçekli
projeler
halinde
yürütülmektedir.
Aktif öğrenmenin bu kadar ilgi görmesinin başlıca nedenleri şunlardır:

Kendi öğrenmeleri hakkında söz sahibi olmak öğrencileri güdülemektedir.

(De Charms,1985)

Bilgi birikiminde çok hızlı değişmeler olduğu için varolan bilgi ve becerileri
kazanmanın yanı sıra öğrenmeyi bilen meslek sahipleri diğerlerinden daha başarılı
olmaktadır. Bu nedenle aktif öğrenme ile öğrenmeyi öğrenme birleştirilmiştir. Çünkü aktif
öğrenme, öğrenciler onun nasıl yapılacağını biliyorlarsa gerçekleşebilir.
Bu makalede aktif öğrenmenin temel düşünceleri, öğretime yansıması, etkililiği ve önündeki
engeller üzerinde durulmaktadır.
Aktif Öğrenme Nedir?
Aktif Öğrenme;
(a) öğrenene öğrenme sürecinin çeşitli yönleriyle ilgili karar alma fırsatlarının verildiği ve
(b) öğrencinin öğrenme sırasında zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme
sürecidir(Robert ve Simons).
Dikkat edilirse burada vurgulanan öğrencinin ilgili kararlar alması ve düşünmenin
aktifleştirilmesidir. Aktif öğrenme anlayışına göre öğrenmenin nasıl gerçekleştirileceği, ne
kadar öğrenildiği ve öğrenmeyle ilgili eksiklerin neler olduğu gibi kararları öğrenen almalıdır.
Gereksinim duyduğu zaman öğretenden yardım isteyebilir, ancak bu konuda düşünmesi
gereken ve sorumluluk taşıyan öğrenendir. İnsanlar bunu yapabilecek kapasitededir.
Araştırmalar da bu görüşü desteklemektedir. Örneğin, etkilice öğrenen deneklerin ne zaman
stratejik davrandıklarının ne zaman davranmadıklarının farkında oldukları ortaya çıkarılmıştır
(Garner, 1990).
Aktif öğrenme konusunda dikkati çeken bir başka nokta aktif öğrenmenin “öğrenmeye aktif
katılım”ı aşan bir kavram olmasıdır. Aktif öğrenme için aktif katılım gerekli, ancak yeterli
değildir. Aktif öğrenme, aktif katılımın göstergeleri olan soru sorma, açıklama yapma vb.
davranışların yanısıra öğrenme sürecini planlama, gözden geçirme gibi etkinlikleri de
içermektedir.
Ayrıca bazı durumlarda aktif öğrenmenin yanlış anlamalara yol açtığı görülmekte ve konuları
öğrencilere paylaştırıp onlara anlattırarak aktif öğrenmenin uygulandığı düşünülmektedir.
Bunun aktif öğrenme olduğu söylenemez. Tam tersine öğretmenin yapması gereken bir işi
bu
konuda
yeterli
bilgisi
olmayan
öğrencilerin
yapması
verimi
düşürmektedir.
Bu noktada aktif öğrenmenin temelini oluşturan başlıca düşüncelere bir göz atmanın aktif
öğrenmenin ne olduğunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Aktif Öğrenmenin Temel Düşünceleri
Öğrenen, Öğrenme Sürecinin Aktif Bir Öğesidir...
Aktif öğrenme düşüncesinin yayılmasındaki gecikmenin nedeni yüzyılın başından beri
psikoloji ve eğitim bilim alanlarında davranışçılık akımının egemen olmasıydı. Davranışçılık
akımına göre öğrenme, uyaran-tepki bağının oluşması ve bu bağın pekiştireçlerle
güçlendirilmesi süreci olarak ele alınmaktaydı. Davranışçı öğrenme kuramları; aç bırakılmış
ya da bir labirente kapatılmış güvercin, rat, kedi vb. hayvanlar üzerinde yapılan deneylere
dayanmaktaydı. Bu deneylerin çoğunda ilgili uyarana doğru tepkiyi gösteren hayvanlar içinde
bulundukları zor durumdan kurtulmakta ve gösterdikleri tepki pekiştirilmekteydi. Bir başka
deyişle bir dahaki sefere o uyaran karşısında o tepkiyi gösterme olasılığı artmaktaydı. Uzun
yıllar insan öğrenmesi de bu yaklaşıma göre açıklanmıştır.
Bu yaklaşımın en büyük eksiği yalnızca öğrencinin edimi üzerinde durulması, edimin
nedenleri, uyaran-tepki bağı oluşurken olup bitenler üzerinde durulmamasıydı. Davranışçılar
öğrenmenin gözlenemeyen kısmı ile ilgilenmiyordu. Öğrencinin anlayıp anlamadığı da pek
dikkate alınmıyordu.
Çünkü öğrencilerin öğrenme sürecinde kendilerine aktarılan bilgileri pasif olarak alan ögeler
olduğuna inanılmaktaydı. Buna göre, öğreticiler öğrencinin neyi, ne zaman ve nasıl
öğreneceğine karar verir ve genellikle onların sessiz, pasif durdukları bir süreçte onlara
bildiklerini aktarırlardı. Daha sonra yapılan sınavlarda öğrenciden kendisine aktarılanları
tekrarlaması istenirdi. Bunun altında yatan düşünce, anlatılanların öğrencilerce, anlatıldığı
biçimde anlaşıldığının varsayılması idi. Oysa son zamanlarda bilişsel anlayışla gerçekleştirilen
öğrenme
araştırmaları
bunun
böyle
olmadığını
ortaya
çıkarmıştır
(Huber,1997;
Johnson,Johnson ve Smith,1991; Marzano,1992). Herşeyden önce bir hayvan kapatıldığı
labirentin içinde fazla düşünmeden dönüp durabilir, ama insan labirentten nasıl çıkacağını
planlayarak hareket eder. Bu öğrenme için de geçerlidir. Bu gelişmeler sonucunda aktif
öğrenme anlayışı popüler olmuştur. Bu düşünceyi açıklığa kavuşturabilmek için çeşitli
araştırmalarda yapılanı deneyelim ve şu cümlelere bir göz atalım.
“Onu yükseltmek zor bir iş. İnsanın bazen yerlere kadar eğilmesi bazen ayaklarının ucunda
yükselmesi gerekebiliyor. Ancak onun yükseldiğini görmek insana müthiş bir zevk veriyor..”
Bu cümleleri ilk kez duyan kişileri yukarıdaki paragrafın neden bahsettiği sorulduğunda, “bir
insanın yetişmesi”, “insan onurunun yükseltilmesi”, “bir yere ulaşma istenci” vb. yanıtlar
alınmıştır. Hatta bir yüksek lisans öğrencisi bu cümlelerin kendisine kitaplık yerleştirmeyi
hatırlattığını söylemiştir. Oysa yukarıdaki cümleler uçurtmalarla ilgili bir metinden alınmıştır.
Aynı dili konuşan insanların üç cümleden böyle farklı anlamlar çıkarması ve farklı yorumlar
yapması bize öğrenme malzemesini, pasif olarak almadığını ve kendine özgü bir biçimde
işlediğini göstermektedir.
Bilişselcilere
göre
öğrenen
yeni
duyduklarını
gördüklerini
öncekilere
ekler.
Bilgiyi
örgütleyerek, sınıflayarak, hipotezler geliştirip onları sınayarak ve yorum yaparak işler.
Sonunda gerçekleşen öğrenme, öğrencinin bilgiyi işleme yöntemlerinden ve önceki
öğrenmelerinden etkilenmektedir. Öğrenen yalnızca strateji kullanmada değil, yeni bilgileri
öncekilerle ilişkilendirmede de etkindir. Öğrenenler varolan şemaları kullanarak yeni bilgiyi
yapılandırır.
Öğrenme Birikimli Bir Süreçtir...
Biraz önceki deneyden çıkarılabilecek bir başka sonuç da öğrenmenin birikimli bir süreç
olduğudur. Dinlenen cümlelerden farklı anlamlar çıkarılmasının nedeni kişilerin geçmiş
yaşantılarındaki farklılıktır. Örneğin, yukarıdaki cümleleri duyunca kitaplık yerleştirmeyi
anımsayan
Yüksek
Lisans
öğrencim
bir
gece
önce
kitaplığını
düzenlemişti.
Buna yol açan etken öğrenilenlerin bellekte şemalar halinde saklanmasıdır. Şema ise belli bir
konuda bireyin sahip olduğu bilgilerin tümüdür. Ancak bu bilinenlerin basit bir toplamı
değildir. Tersine öğreneni düşündüren dinamik yapılardır (Anderson, 1984). Örneğin,
okuduğunu anlama sürecinde öğrenen önceki bilgilerini ve varolan şemaları kullanarak
öğrenme malzemesini yeniden yapılandırır ve yenilerle eskileri ilişkilendirerek anlamlar
çıkarır. Örneğin Recht ve Leslie’nin (1988) araştırmasında okuyup anlaması kötü ancak
basketbol hakkında bilgisi olan öğrencilerin; basketbolla ilgili bir parçayı okuyup anlamada,
okuyup anlaması iyi ancak basketbol hakkında bilgisi olmayanlar kadar iyi edim gösterdikleri
saptanmıştır. Bu araştırma ön öğrenmelerin sonraki öğrenmeler üzerinde ne kadar etkili
olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Şu anda birikimin öğrenme sürecindeki rolü, ön öğrenmelerin kullanımını engelleyen (ön
öğrenmelerin düzensizliği, içsel bilgiye ulaşamama vb.) etkenler incelenmekte ve buradan
elde edilen bilgilerle öğrenme sürecinin etkililiğinin nasıl artırılacağı araştırılmaktadır.
Öğrenmede Çevreyle Aktif Etkileşim Önemlidir...
Birçok yazara göre öğrenme sosyal bir süreçtir. Bir başka deyişle öğrenmenin ve gelişmenin
temelinde sosyal etkileşim bulunmaktadır. Örneğin Vygotsky’e (1978) göre bilişsel gelişim
çocuğun o toplumun daha gelişmiş üyeleri ile etkileşimin ürünüdür. Bu etkileşim sayesinde
çocuk daha sonra karşılaştığı sorunları çözerken kullanabileceği birikimi elde eder, yani
karmaşık zihinsel beceriler kazanır.
Bu görüş okuldaki öğrenmeler için de geçerlidir. Öğrenme sırasında öğrenenlerin birbirleriyle
ve öğretenle olan etkileşimi, birlikte ortak bir anlayış oluşturmaya çalışmaları öğrenme
sürecini verimli kılacaktır. Bunun nedeni etkileşimin öğrencilerin birbirinden ve öğrenmekten
hoşlanmalarına yol açmasıdır. Bu da öğrencilerin enerjilerini çalışmalarına vermesini
sağlamaktadır.
Öğrencinin Öğrenme Becerileri Geliştirilebilir...
Aktif öğrenme anlayışına göre öğrenme yeteneği durağan değil değişkendir. Eğitim yoluyla
öğrencilerin öğrenme kapasiteleri artırılabilir. Bu nedenle eskiden olduğu gibi öğrencilerin
yeteneklerine göre sınıflanması ve yeteneğin değişmeyen bir özellik olduğu doğru değildir.
Tersine bir yandan öğrencinin bir konu alanına özgü bilgi ve becerileri öğrenirken diğer
yandan öğrenmeyi öğrenmesi sağlanabilir.
Yapılan araştırmalar da bu görüşleri destekleyen bulgular sağlamışlardır. Kötü öğrencilerin
iyi öğrencilerden farkının ön öğrenmelerindeki ve bilişsel strateji kullanımlarındaki farklılıklar
olduğu saptanmıştır (Jones, Palincsar, Ogle, Carr,1987). Usta öğrenciler bilgiyi usta
olmayanlardan daha hızlı işlemektedirler (Lesgold,1986). Ancak daha önce de belirtildiği bu
farklılıklar durağan değildir. Bilişsel stratejiler öğrenilebilir. Yetiştirme ile daha iyi öğrenen
olunabilir (Weinstein ve Mayer, 1986). Önemli olan öğrencilere bu fırsatların sağlanmasıdır.
Öğretimsel İşler Önemlidir...
Eğitim literatüründe yıllarca öğretmen özellikleri, öğretmen davranışları, eğitim programları
gibi dışsal kontrol öğeleri üzerinde durulmuş öğrencinin ne yaptığı ne düşündüğü ne
algıladığı pek dikkate alınmamıştır. Yukarıda değinilen gelişmelerden sonra öğrencinin
algıları, davranışları ve bilişsel süreçleri üzerinde durulmaya başlanmıştır. Öğrencinin ne
ürettiği ve üretirken nasıl bir yol izlediği yani öğretimsel işler bu bağlamda dikkati çekmiştir.
Örneğin, deneyin etkili bir yöntem olduğu bilinir. Eğer öğrenenlere deneyin nasıl yapılacağı,
sonunda nelerin elde edileceği vb. bilgiler paketlenmiş bir biçimde sunulursa deney yapmak
da
fazla
etkili
yönlendirmelerle
olmayacaktır.
deneyi
Deney
yapması
ve
yönteminin
sonuçları
aktifleşmesi
keşfetmesi
öğrenenin
ile
küçük
sağlanacaktır.
Doyle (1983)’e göre öğretimsel işler öğrencinin dikkatini içeriğin belli noktalarına çeker ve
bilgi işleme yollarını belirler. Bu etkiler, bilgiyi anlam çıkarmak için işleme ve yüzeysel
özellikler için işleme arasındaki farklılıklarda açıkça görülebilir. Eğer deneklerden bir
fotoğrafın içindeki A’ları saymaları istenirse denekler fotoğraftaki diğer özelliklere dikkat
etmeyeceklerdir. Benzer biçimde bir şiirdeki kafiyelerin bulunması oradaki ana düşüncenin
gözden kaçmasına yol açacaktır.
Öğretimsel işler bu denli önemli iken geleneksel öğretim uygulamalarında genellikle daha
önce karşılaşılan bilginin tekrarlanmasını gerektiren bellek işlerine ya da standart bir işlemin
uygulanmasını gerektiren işlemsel işlere yer verdikleri görülmektedir. Gerek bellek işlerinde
gerekse işlemsel işlerde öğrencinin bilgiyi yeniden üretmesine gerek yoktur. Oysa daha üst
düzeyde
olan
kavrama
işlerinde
öğrenci
bilgiyi
yeniden
üretir.
Örneğin,
öğrenme
malzemesini kendi cümleleri ile özetleme, ona örnek bulma ya da bir çok işlemin içinden o
anda uygulanması gerekeni seçme ve neden onun kullanılacağını açıklamada olduğu gibi.
Aktif Öğrenme Anlayışının Öğretime Yansımasıdır...
Öğrenmenin sunulan bilgiyi alma değil bilgiyi yapılandırma, yeni anlamlar çıkarma süreci
olduğunun
kabul
edilmesiyle
birlikte
öğretimin
bilgi
aktarmak
olduğu
görüşü
de
terkedilmiştir. Öğretmenin bilgi aktardığı, yani anlatım yaptığı ya da bilginin kitap, film,
bilgisayar gibi amaçlarla öğrenciye gönderildiği; sonra da öğrenenlerin sunulanları alıp
almadığının sınavlarla kontrol edildiği öğretim uygulamalarının da modası geçmiştir.
Öğretenin rolü öğrencinin bilgiyi keşfetmesine ve onu özümsemesine yardımcı olmaktır.
Böylece öğrenci sorulunca tekrarladığı başkasına ait bir bilgiye sahip olmak yerine yeni
durumlarda
uygulayabildiği
kendine
ait
bilgiye
sahip
olmaktadır.
Bilişselci yazarlardan Vygostky (1978) öğretimin aktif öğrenme sürecindeki yerini “yaklaşık
gelişim alanı” (zone of proximal development) adını verdiği kavramla açıklamaktadır. Buna
göre kişinin yalnız başına öğrenemediği ancak bilen birinin yardımıyla öğrendiği bir nokta
vardır. İşte burada öğretim ya da birinin kolaylaştırıcılığı gereklidir. Kolaylaştırıcı kişi
öğrenenin arkadaşları ya da gereksinim duyulduğu zamanlar öğreten olabilir. Bir başka
deyişle öğrenen kendi öğrenmesini sürdürürken takıldıkları noktalarda öğretenden yardım
alabilir.
Aktif öğrenme anlayışı ve geleneksel öğrenme anlayışı ile düzenlenen öğretim ortamları
arasındaki farklılıklar Johnson, Johnson ve Smith (1991) tarafından
özetlenmektedir.
Aktif Öğrenmenin Etkililiği...
Aktif öğrenmenin etkililiğine ilişkin bir çok kanıt vardır. Örneğin, aktif öğrenme ilkelerinin
uygulandığı sosyal etkileşimi ve üst düzey zihinsel becerilerin kullanılmasına elverişli
işbirlikli öğrenme tekniklerinin bilişsel ve duyusal öğrenme ürünleri üzerinde oldukça önemli
etkileri olduğu bilinmektedir. (Açıkgöz, 1992; Johnson ve Johnson, 1983; Slavin, 1990). Bunu
kanıtlayan araştırmaların sayısı bini aşkındır.
Aktif öğrenmenin etkili olduğunu kanıtlayan bir başka grup araştırma bulgusu öğrenme
stratejileri konusundadır (Açıkgöz, 1996; Weinstein ve Mayer 1986). Örneğin, Weinstein ve
Underwood (1985) tarafından geliştirilen bir programda öğrencilere yeni öğrenilenlerle
öncekiler arasında bağ kurma, öğrenilenler arasındaki anlamlı ilişkileri bulma gibi bilgi
işleme stratejileri öğretilmiştir. Öğretim süreci öğrencilere bu stratejileri çiftli çağrışımların
öğrenilmesinden
okuduğunu
anlamaya
kadar
çeşitli
işlerde
uygulama
becerilerini
kazandırmayı amaçlamıştır. Sonunda işleme stratejilerinin öğretilebileceği ve bu programdan
geçen öğrencilerin okuduğunu anlama vb. işlerde daha başarılı olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Aktif öğrenmenin farklı alanlardaki (biyoloji ve tarih) etkililiği ile ilgili bir dizi araştırma
Hollanda’da de Jong
ve Simons (de Jong
ve Van
Hout-Jolters,
1994) tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmalarda öğrencilere kendi öğrenmesini düzenleme stratejileri
(yönelme, yönetme, yönlendirme, sınama) öğretilmiş ve bu yetiştirmeden geçen öğrencilerin
başarılarında artış görülmüştür.
Aktif öğrenmenin etkililiğini kanıtlayan araştırma örnekleri sayılamayacak kadar çoktur.
Burada örnekler listesi yapmak yerine de Jung’un (1994) öğretmen adayları ile yaptığı
deneysel bir çalışmada-öğrencilerin devam zorunluluğu olmadan teknolojik yönden en
donanımlı çevrelerde verilen eğitimi bile bıraktıklarını saptadıktan sonra – ulaştığı şu sonuca
bir göz atmak tercih edilmektedir.
“Eğer eğitim; öğrencinin otomatik olmayan çalışmayı gerektiren sonuçlarının biliş ötesi bir
biçimde kullandırmak bir başka deyişle öğrencinin düşünceliliğini harekete geçirmek
istiyorsa hiper/multimedya öğrenme çevrelerini programın bir parçası haline getirmelidir.
Bununla birlikte nuta-program diye adlandırılabilecek bir program multimedyanın anlam
çıkarma aracı olarak kullanıldığı programlardır. Eğer olguları hatırlama yeteneğinin ya da
problem çözmede hazır paket prosedürlerin kullanılmalarının ödüllendirildiği bir programın
içinde yer alıyorsa en zengin teknoloji ve en bilgi üretme yönelimli çevreler bile düşünmeyi
gerektiren öğrenmeyi gerçekleştiremez.”
Aktif Öğrenmenin Önündeki Engeller...
Aktif öğrenmenin uygulanması başta öğrenci, ortam ve öğretmen olmak üzere öğretim
sisteminin
çeşitli
öğelerinden
kaynaklanan
nedenlerle
engellenebilir.
Örneğin öğrenciler bağımsız çalışmaya, kendi öğrenmeleri ile ilgili kararları almaya alışık
olmayabilirler. Bu düzenlemeyi yapabileceklerine inanmayabilirler. Larsson (1983)’un da
belirttiği
bazı
öğrenciler
öğrenmeyle
ilgili
kararların
yalnızca
öğretmen
tarafından
alınabileceğini düşünerek sorumluluğu öğretmene atarlar. Öğretmenler de öğrencilerin bu
durumunu görüp kontrolü ele almak zorunda olduğunu hissedebilir. Bu nedenle yalnızca
öğrencileri bağımsız bırakmakla yetinmeyip onları bunu başarabilecekleri konusunda ikna
etmeliyiz.
Bazı öğrenciler de aktif öğrenmeye inansalar bile onu uygulamak için gerekli bilişsel
stratejilere sahip değillerdir. Hatta onun için ne yapmak gerektiğini bile bilmiyor olabilirler.
Bu nedenle öğrencilerin yönelme, yönetme, sınama vb. aktif öğrenme stratejileri konusunda
yetiştirilmeleri gerekmektedir. Bu yapıldığı zaman öğrencilerin daha aktif öğrenmeyi daha
etkilice gerçekleştirdikleri saptanmıştır (de Jong,1994).
Öğrenciler için söz konusu edilen bu engeller öğretmenler açısından da önem taşımaktadır.
Öğretmenlerin aktif öğrenmeye inanmıyor, onu bilmiyor olması aktif öğrenme düşüncesinin
en önemli engellerindendir. Bazı öğretmenler kontrolü öğrenciye vermekten çekiniyor
olabilir.
Ya
da
öğretmen
öğrencilere
sorumluluk
verse
bile
başlangıçta
onların
başaramadığını görünce tekrar eski usule dönmesi aktif öğrenme uygulamalarının sonunu
getirecektir.
Bunlar aşılması olanaksız engeller değildir. Asıl önemli olan niyettir, aşmak istemektir. Bu
açıdan bakılınca aktif öğrenmenin önündeki en büyük engelin bütün yeniliklerin önündeki en
büyük engel olan “değişmeye karşı direnme” olduğu söylenebilir. Nitekim, 1995 yılında
Açıkgöz (1995) tarafından yapılan bir araştırmada işbirlikli öğrenme eğitiminden geçmiş olan
öğretmenlerden
bu
uygulayabileceğini
teknikleri
düşünen
uygulayanların
öğretmenler”
“onları
olduğu
uygulamayı
saptanmıştır.
isteyen
ve
Uygulamayanların
nasıl
ise
uygulamayı hiç denemeden yeni tekniklerin uygulanamayacağına ilişkin nedenler buldukları
görülmüştür.
Öyleyse, eğer önyargılı değilsek, aktif öğrenmenin uygulanmaması için hiçbir ciddi engel
yoktur. Yeter ki yenilenmeyi isteyelim, yenilikten korkmayalım.
Prof. Dr. Kamile Ün Açıkgöz
KAYNAKLAR
Açıkgöz, K.Ü.(1992).İşbirlikli Öğrenme: Kuram, Araştırma, Uygulama, Malatya: Uğurel
Matbaası
Açıkgöz, K.Ü.(1995), Training teachers for cooperative classes.
Paper presented at World Conference on Teacher Education, Çeşme.
Açıkgöz,K.Ü.,Etkili Öğrenme ve Öğretme, İzmir:Kanyılmaz Matbaası.
Anderson,R.C.(1984), Some reflections on the acquisition of knowledge. Educational
Research, 13,5-10.
DeCharmes,R.(1985),Motivation enhancement in educational settings.
Bulunduğu eser: Ames, R., ve R.Ames (Ed.). Research on Motivation in Education (Vol.1),
Orlando, FL:Academic Press, ss.275-310.
deJong,F.P.C.M. ve B.H.A.N. Van Hout-Walter (1994). Process-oriented ınstruction and
Learning from Text,Amsterdam:VU University Press.
Doyle,W.(1986). Content representation in the teachers definitions of academic work. Journal
of CurriculumStudies, 18.365-379.
Garner,R.(1990). When children and adults do not uselearning strategies:Towards a theory of
setting. Review of Educational Research.60,517-531.
Huber, G.(Ed.) (Baskıda), Active Learning for Students and Teachers, OECD Yayını.
Johnson, D.W.,R.T.,Johnson (1989). Cooperation and Competition:Theory and Research,
Edina, MN:Interaction.
Johnson, D.W., R.T., Johnson, K.A.Smith (1991). Activite
Learning: Cooperation in the College Classroom, Edina MN:Interaction.
Jones, B.F.., A.S.Palincsar, D.S.Ogle, E.G., Carr (Ed.) (1987).
Strategic Teaching and Learning: Cognitive Instruction in the Content Areas, Elmhurst,
IL:ASCD Publications.
Larsson, S.(1983).Paradoxes in teaching. Instructional Science, 12,355-365.
Lesgold, A.M. (1986), Producing Automatic Performance. Paper presented at the Annual
Meeting of the American Educational Research Association, San Francisko.
Lillard, P.P.(1972). Montessori: A Modern Approach, NY: Schocken Books.
Marzano, R.J.(1992). A Different Kind of Classroom: Teaching with Dimensions of Learning.
Alexandria, VA:ASCD.
Recht, D.R. ve Leslie, L.(1988). Effect of prior knowledge on good and poor readers memory
of text. Journal of Educational Psychology, 80,16-20.
Robert, P.J. Simons (Baskıda), Definitions and theories of active learning. Bulunduğu Eser:
Huber, G.(Ed.) Active Learning for Students and Teachers, OECD Yayını, ss.18-36.
Slavin, R. (1990). Cooperative Learning: Theory, Research and Practice. Englewood Cliffs, NJ:
Prentice Hall.
Vygotsky, L.S., (1978), Mind in Society: The Development of Higher Psychological Processes.
Cambridge: Harvard University Press.
Weinstein, C.E. ve Underwood, V.L. (1985). Learning strategies: The how of learning.
Bulunduğu eser: J.W. Segal, S.F. Chipman ve R. Glaser (Ed.) Thinking and Learning Skills
(Vol.I): Relating Instruction to Research, Hillsdale NJ: Lawrence Erlbaum, ss.241-258.
Weinstein, C.E. ve Mayer, R.E. (1986). The teaching of learning strategies. Bulunduğu Eser: M.
Wittrock (Ed.). Third Handbook of Research on Teaching, New York: Mc Millan, ss.315-327.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42382/aktif-ogrenme--ogrenenlerinogrenmek-icin-duymak--gormek--konuyla-ilgili-sorular-sormak--baskalari-ile-gorus-alis-verisindebulunmak-gibi-ihtiyaclari-vardir-
UĞUR ÖZEREN…
EĞİTİMDE YARATICI DRAMA; DEĞİŞİM, GELİŞİM VE BİZ…
Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir.
''Konfüçyüs''
Değişim ve gelişim hiçbir zaman insanın tek başına gerçekleştireceği bir durum değildir. Başka
insanlarla olan bağlantılarımız içinde yaşayabilir ve gelişebiliriz. Varolmak aslında bir yönüyle
iletişim içinde olmak demektir. Biz ancak ailemiz, çalışma arkadaşlarımız, dostlarımız, komşu ve
daha birçok insanla olan iletişim içinde gelişir, değişir ve biz oluruz.
Bütün güzel şeyler bir arada çalışan, birlikte çaba gösteren insanların eseridir. Birlikte çalışmak ise
ancak birbirimizi anlamakla mümkün olabilir. İnsanın kendini ve başkalarını tanıma, anlama,
anlatma, iletişim kurma isteği onun en temel özelliklerindendir. İletişim; iki ya da daha çok insan
arasında anlaşmaya, düşünce ve duygu paylaşımına, karşılıklı konuşmaya ve dinlemeye, ayrı ayrı ya
da birlikte davranmaya dayalı bir ilişkidir.
İletişim, insan olmamızın en temel özelliklerindendir. Hepimiz her gün yaşantımızın her alanında
birçok kimliğimizle uzak, yakın veya hiç tanımadığımız insanlarla konuşuyor ve onları dinliyoruz.
Konuşmalarımız ve dinlemelerimiz sırasında bazen iyi anlayamadığımız ya da anlatamadığımız için
hiç yoktan sorunlara yol açabiliyoruz. İşte o zaman yaşantımız bize zehir oluyor. Üstelik insanlarla
birlikte gerçekleştirebileceğimiz birçok güzel hedefi sırf bu nedenle gerçekleştiremiyoruz.
İletişim, yaratıcı dramanın kapsamında, amaçlarında, yöntemlerinde, boyutlarında yer alan önemli
bir kavramdır ve yaratıcı drama sürecindeki katılımcılar için oldukça önemlidir. Aynı zamanda
iletişim grup üyelerinin pekiştirmesi gereken beceri, ulaşması gereken ilk eylemidir. Grubun
deneyimi arttıkça iletişim de o oranda artar.
İnsanın insanla, mümkün olduğunca dolaysız, doğrudan ve bir yabancı malzeme aracılığı olmadan
etki-tepki alış verişine girdiği başlıca sosyal öğrenme alanlarından biri de oyundur. Uygulanarak,
yaşanarak öğrenilebilecek bu alanları çoğaltmak mümkündür. Yaşamdaki tüm etkinliklerimizde
senaryosu olmayan roller oynarız. Gündelik yaşamda kendimizi yeterince ifade edemiyoruz. Oysa,
oyun sayesinde bedenimizle barışıp, yaratıcılığımızı yeniden Keşfedebiliyoruz. Mükemmeliyetçilik
oyunun zevkini kaçırabiliyor. Çünkü oyun eğlenmeye yönelik bir etkinliktir. Eğer birbirimizi daha iyi
anlayabilir ve kendimizi başkalarına daha iyi anlatabilirsek yaşam kalitemiz hiç ummadığımız kadar
değişebilir.
Drama etkinliğine katılanların, en başta grup içi çalışmaya hazır olmaları, kendilerini rahat ve
güvenli hissetmeleri, kendilerinde yeni ve değişik şeyler keşfetmeye hazırlıklı olmaları gereklidir.
Bir dramanın gerçekleştirilebilmesi için, grup içinde daha küçük gruplarla tartışarak fikir alışverişi
yapma, değerlendirme, tartışma, yargılama, eleştirme gibi düşünsel boyutta çalışmaların yapılması
da gereklidir.
Yaratıcı drama etkinlikleri sırasında kişilerin birbirleriyle, grupla, grubun bir başka grupla ve yaratıcı
drama liderinin kişi ve gruplarla, katılımcıların canlandırdıkları karakter ve tiplerle olan iletişimi söz
konusudur. Bu etkinlikler özünde birlikte üretme ve paylaşma isteği taşır. Bu durum iletişim
sürecinin doğru gerçekleşmesi için ideal bir ortamdır. İletişim her yaratıcı drama etkinliği sonunda
yapılan tartışma ve yeniden gözden geçirme aşamasında doğal olarak ortaya çıkar. Ayrıca yaratıcı
drama sürecinde görsel, işitsel ve hem görsel hem de işitsel iletişim araçları kullanılabilir. Örneğin
gazeteler, resim kartları, tablolar, dergiler, afişler gibi görsel; radyo, kaset ve cd çalar, ritim aletleri,
enstrümanlar gibi işitsel; televizyon reklamları, haberler, televizyon oyunu, modern dans gibi hem
görsel hem de işitsel araçlardır.
Eğitimde yaratıcı drama; katılımcılara hem çalışma ortamında, hem de özel yaşamda, yalnızken ya
da başkaları ile ilişkide iken, ilişkileri ve sorunları anlamak, değerlendirmek, yorumlayabilmek,
sorgulayabilmek, gereken tutum ve davranışları ortaya koyabilmek için yaratıcılıklarını
olabildiğince kullanmalarını sağlayan bir öğrenme yöntemidir.
“Katılımcı merkezli, yaratıcı düşünmeye yönlendirici, uygulamalı” bir yöntem olan eğitimde yaratıcı
dramanın, ana hedeflerinden biri de “Herkesin kendine özgü özel yanının olduğunu hatırlatarak,
sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmak”tır. İçimizdeki BEN’i ortaya koyarak hissedebildiklerini
yaşamak, yaşadıklarını başkalarına hissettirebilmek için yapılacak bir grup etkinliği, kısaca; insan
ilişkilerini etkileyen iletişim araçlarının (beden dili, ses tonu, vurgu, mimik vb.) yoğun olarak
kullanımının adıdır.
Eğlenerek öğrenmek, düşünerek çalışmak için, eğitimde yaratıcı drama yöntemini neden
kullanmayalım. Bu yöntem, günlük yaşamın dışındaki farklı alanları keşfetmeyi öğretiyor. İnsanlara
merhaba derken çevreyi gözlemlemeyi sağlıyor. Kendimizi ve etrafımızdakileri daha iyi tanıyıp,
anlamamızı sağlıyor. Yetişkin insanın oyun oynama isteği hayata bakış açısına bağlı bir şeydir. Bu
yöntemin kullanıldığı etkinlikler sayesinde katılımcılar öfkelerinin dışavurumunu önleyebilirler.
Çalışma ortamlarında olduğu gibi; eğitimde yaratıcı drama yönteminin de belli bir zaman dilimi,
belirli sınırları ve belirli bir biçimi vardır. Etkinlik akışında kuralları belirlemek için ortak bir karar
alınmaktadır. Bu kurallar her zaman sözlere dökülmese de, oyuncular arasında mutlaka bir gizli
iletişim oluşturur.
Sonuç olarak insan ilişkilerinin temelinde; insana birey olarak değer verme, bireysel
farklılıklara saygıyla yaklaşma görüşü yatmaktadır. Bu anlamda insan ilişkileri kısaca, verim artırıcı,
doyum sağlayıcı ve işbirliğini geliştirici bir grup etkinliğidir denilebilir. Bireyin kurduğu iletişimlerde,
onun kişiliğinin ve iletişim bilgisinin etkisi kadar, hangi rolü yaptığının, hangi değerleri
benimsediğinin ve hangi düzeyde oyun oynadığının da etkisi vardır. Yalnızlıkla başa çıkmak için belli
tepkilere gereksinim duyarız. Burada önemli olan, çevremizdeki kişilerle ilişki kurup bir şeyler
yapabilmek, grubun eğlencesini ve ilgisini bir noktada toplayabilmektir. Farklı etkinlikler,
çalışanlara farklı bakış açısından bakabilmeyi sağlamaktadır.
Bir yaşantı;
• Ne kadar çok duyu organına etki ediyor, ilgimizi çekiyorsa,
• Ne kadar yeni ve beklenmedikse,
• Ne kadar heyecan verici ve hareketliyse,
• Ne kadar açık, anlaşılır ve bizim için önemliyse,
• Bireye ne kadar kişisel başarı duygusu veriyorsa
o kadar zengin ve etkilidir.
KAYNAKÇA
Adıgüzel, H. Ömer (2000): “Yaratıcı Drama Öğretmeni Yetiştirmenin Önemi ve Gerekliliği”. Eğitim
ve Yaşam, Yıl: 5, Sayı: 17-18. SS.5-8, Bahar-Yaz.
Baltaş, Zuhal; Baltaş, Acar (2000): Beden Dili. -İletişim Becerilerimizin Anahtarı Sessiz Dilimiz. Remzi
Kitabevi, 26. Baskı, İstanbul.
Bayram, Emine (2001): Yaratıcı Drama Yöntemi İle İlköğretim Denetçilerinin Farklı İletişim Türlerini
Kullanabileceklerine Dönük Proje. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans
Bitirme Projesi, Ankara.
Dicleli, Ayşe Bilge (2000): Konuşa Konuşa İletişimin Sırları.MESS Yayınları,
Ankara,
Dökmen, Üstün (2000): Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati. Sistem
Yayıncılık, 14. Baskı, İstanbul.
Ellison, Sheila; Barnett, Barbara Ann (1997): Çocuklarınızı Yetiştirmenize Yardımcı Olacak
Yöntemler. (Çeviren: Ayşe Bilge Dicleli), MESS, İstanbul.
Erdoğan, İrfan; Alemdar, Korkmaz (1999): İletişim ve Toplum.Kitle İletişim Kuramları Tutucu ve
Değişimci Yaklaşımlar. Bilgi Yayınevi, 1. Basım, Mayıs.
İlhan, Ayşe Çakır (1999): “Sanat Eğitiminde Yaratıcı Dramanın Yeri”, Eğitimde Tiyatroda Yaratıcı
Drama Dergisi, Çağdaş Drama Derneği Yayınları, Sayı: 2, SS. 10-11,
İzgören, Ahmet
fierif (2000): Dikkat Vücudumuz Konuşuyor.Academyplus Yayınevi. Ankara.
Levent, Tamer (1999): “Drama Kültürünü Oluşturmak”. Eğitimde Tiyatroda Yaratıcı Drama
Dergisi, Çağdaş Drama Derneği Yayınları Yayınları, Sayı: 2, SS. 8-9, Ocak.
Molcho, Sumy (2000): Sessiz Diliniz. (Çeviren: Tülin Batır), Gün Yayıncılık,
İstanbul.
Muttelart, Armond ve Michele (1998) : İletişim Kuramları Tarihi. (Çeviren: Merih Zıllıoğlu). İletişim
Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.
Okvuran, Ayşe (1993) : Yaratıcı Drama Eğitiminin Empatik Beceri ve Empatik Eğitim Düzeylerine
Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Ankara.
(2000) : Yaratıcı Dramaya Yönelik
Tutumlar. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Özer, A. Kadir (2000): İletişimsizlik Becerisi. Sistem Yayıncılık,
İstanbul.
San, İnci (1991) : “Eğitim-Öğretimde Yaşayarak Öğrenme Yöntemi ve Estetik Süreç Olarak Yaratıcı
Drama”, Eğitimde Nitelik Geliştirme/Eğitimde Arayışlar 1. Sempozyumu Bildiri Metinleri, Kültür
Koleji Yayınları, SS. 261-265, İstanbul.
Sayers, Fran ve Diğerleri (1993) : Yöneticilikte İletişim.(Çeviren: Doğan fiahiner), Kişisel Gelişim
Dizisi- 6, Rota Yayınları, 1. Baskı.
Terr, Lenore (2000) : Sevgi ve Çalışmanın Ötesinde Oyun Yetişkinler İçin Neden İhtiyaçtır. (Çeviren:
Murat Köseoğlu), Literatür Yayınları, 1. Basım, İstanbul.
Üstündağ, Tülay (2000) : Yaratıcı Drama Öğretmenimin Günlüğü. PEGEM Yayınları,
Haziran.
Yüksel, A. Haluk (1994): İkna Edici İletişim. Anadolu Üniversitesi Yayınları, SS. 118.
Eskişehir.
Zıllıoğlu, Merih (1993): İletişim Nedir. Cem/Kültür Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42352/egitimde-yaratici-drama-degisimgelisim-ve-biz-olmak---
UĞUR ÖZEREN…
EMEK VERDİK EĞLENDİK, YARINLARA DUYGU EKTİK…
"Öğrenmeyi etkileyen en önemli faktör, öğrencinin mevcut bilgi öğretim
birikimidir.Bu ortaya çıkarılıp ona göre planlanmalıdır."
''David Ausubel''
Emek vermeden öğrenme olmuyor. Akşamdan başlayan hazırlıklar ile bugünkü derse
hazırlıkları ancak yetişti. Kafamda yaptığım ders simülasyonu ile zihnen dersime hazırdım.
Hazırlıkları kısa notlarla destekleyip, hatırlatma çalışması ile tamamlayınca artık tamamdı.Dersin
genel planlamasını bu haftaki aktif öğrenme dersini esas alarak yapmaya çalıştım.
Okula giderken gökyüzünde toplanan, üst üste yığılmış gri renkli bulutlardan sızan yağmur,
cama bıraktığı büyük taneleri ile eşlik etti. Yağmur yağmıyordu sızıyordu tane tane. Usul, sessiz, ılık
bir gözyaşı gibi... Bir anda gökyüzü, grilerden siyahlıklara verdi rengini. Renk değişimini gökyüzünün
değişen sesi izledi.Yağmur, gri renkli bulutlardan hızlı bir dolu yağışına dönüşerek takipteydi beni...
Islanmak, bazen iyi geliyordu.
Öğrenciler sınıfa; yaşantı ve bilgileri tarafından şekillendirilen bilişsel yapılarıyla geliyorlar.
Öğrenmenin oluşabilmesi için, yeni öğreteceğim bilginin, öğrencilerin önbilgileri ile bağlantılı
kazanımları ile birleştirerek , eğlenceli bir hale getirmek ve öğrenmeyi etkinlikler üzerinden yapmak
etkili bir yol oluyor .
1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması ( Merak uyandırma):
Çarşamba günü beden eğitimi dersi olduğu için merak uyandırmayı bu ders üzerinden yapmayı
planlamıştım. Yeni hazırladığımız sınıf düzenimizin de ilk etkinlik uygulama denemesi olacaktı.
Derse ısınma hareketleri ile başladık. Ayaklar çapraz, kollar yana, yukarı aşağı hareketler ile ısınma
hareketleri yaptık. Sınıfın içi bir anda kollar ile kaplandı.
2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ):
Paralel doğrular, kesişen doğrular, dik kesişen doğruları ellerimiz ve bedenimizi kullanarak yaptık.
Anlattığım düzlem, düzlem parçası, doğru, doğru parçası, ışın konularını açılmamış bir kurşun
kalem ile anlattım.
Açılmamış kurşun kalem nedir?
DOĞRU PARÇASI
Bir ucu açılmış kurşun kalem nedir?
IŞIN
İki ucu açılmış kurşun kalem nedir ?
DOĞRU
Sınıf tahtamızın yüzeyini düzlem olarak örneklendirerek; düzlemi vurguladım. Düzlem üzerinde
doğru, doğru parçası ve ışın çizdim. Paralel doğrular, kesişen doğrular, dik kesişen doğrular
öğrenciler tarafından çizildi.
Düzlem nedir?
Sınırsız büyüklükteki düz yüzeylere düzlem denir.
Düzlem parçaları nedir?
Düzlemi oluşturan, sınırlı parçalara düzlem parçası denir.
Düzlemsel şekiller nedir?
Düzlem parçası üzerindeki şekillere düzlemsel şekil denir.
Açı nedir ?
Başlangıç noktaları aynı iki ışının arasındaki açıklığa açı deriz. Dik kesişen doğrular dik açı, kesişen
doğruların kesişme yerleri arasındaki aralık, dar ise dar açıyı, geniş ise geniş açıyı oluştururlar. İki
ışının bir doğru olarak birleşimi ile doğru açı oluşur, diyerek öğrendiklerimizi zihinlerimizde
hatırladıktan sonra kavram açıklamalarımız tamamlanmıştı.
3. Yeni bilginin keşfedilmesi(Öğrenme deneyiminin yaşanması):
Diyerek kısaca anlatımlarımızı topladıktan sonra yönergemizi verdik. Yönerge basitti. Tahtadaki
yansıya göre aynı alan resimleri bulup, kavramları resimlerle eşleştirecektik. Masalarda bulunan
yapıştırıcı ile kesilmiş olan kavram fişlerini yapıştıracaktık. Müzik elbette olacaktı.
4. Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ):
Çalışma sona erince gruplar yaptıkları çalışmaları tahtada sunarak panoya astılar. Hazırladığım bilgi
kartlarını dağıtarak çalışmayı tamamladık. Bilgi kartlarını da panoya asılan çalışmaların altına
iğneleyerek yaptığımız çalışma ile eşleştirmiş olduk. Toplam 3 ders saatinde eğlenerek yaptığımız
değerlendirme çalışmaları ile etkinlik uygulayarak kavramları kalıcı bilgi haline getirmeye
çalışmıştık.
Esen kalın...
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42362/emek-verdik-eglendik-yarinlarabilgi-ektik---
3. BÖLÜM : ÖDEV DENİLİNCE…
BİR SORUYLA BAŞLAYALIM; ÖDEV DENİLİNCE …
- NE GELİYOR AKLINIZA?
- NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
- NE HİSSEDİYORSUNUZ?
ÖDEV…
İkiye ayrılır…
- Öğretmenin seçtiği ödevler
- Seçimli ödevler.
ÖĞRETMEN SEÇİMLİ ÖDEVLER…
Çok az öğretmen, çocuklara seçim hakkı tanıyan ödev
verir…

36. Sayfadaki ilk on problemi çözün.

10. bölümü okuyarak gelin.

…
Sizce bu ödevlerin öğrenciler üzerindeki etkisi/etkileri
nelerdir?
Peki ne yaparsak öğrenciyi etkin hale getirebiliriz?
Ne olursa öğrencilerin bireysel öğrenmelerini, kendi
kendilerini yönetme sorumluluklarını geliştirebiliriz?
SEÇİMLİ ÖDEVLER
Görev tanımını öğrencinin belirlediği ödevlerdir…
Seçimli ödevler veriyor olmanın sizce yararı nedir?
Öğrencinin,

Bireysel hızda,

Bireysel öğrenme türünde öğrenmesini destekler.
Öğrenci kendi öğrenme sorumluluğunu alır.
Siz ne tür ödevler veriyorsunuz?
YA SİZ…
Genelde tercihimiz kendi öğrenme stilimize yakın
tekniklerden/yöntemlerden/etkinliklerden yanadır…
Ödev veriyoruz da, kontrol ediyor muyuz?
Nasıl…
EV ÖDEVİ PAYLAŞMA GRUPLARI…
- Deneyimin paylaşımı
- Özgüven geliştirme
- Bireysel gelişimi destekleme
- Sınıfta paylaşma/okuma
Öğrenciler neden ödev yapmazlar?
BİZ NELER YAPABİLİRİZ…
- Sınıf alıştırmalarında kullanılacak yeni bir
yöntem,
- Sınıfla ilgili bir fikir yansıtan resim,
- Anadil dersinde kullanılmak için gazete ve
dergilerden kesilmiş bölümler,
- Günlüklerine her gün yeni bir tümce yazma.
NELERİ GELİŞTİRİR…
- Bilişim teknolojileri dersi müfredatında da yer
alan ve günümüz için çok anlamlı olan görsel
okuryazarlığı destekler…
- Analiz, sentez,
geliştirir.
yorumlama
becerilerini
- Bloom
taksonomisinin
basamağında değerlendirebiliriz.
dilediğimiz
Bloom taksonomisinin dilediğimiz
basamağında değerlendirebiliriz…
BİRİSİ OYUN MU DEDİ…?
PATATES BUZ KIRICI…
Neye ihtiyacımız var?
- Bir adet patates (elimize sığabilecek boyutta)
- Sert bir pipet
Patatesi baş parmağımız ile işaret parmağımız arasında
tutalım.
Diğer elimizin baş parmağı pipetin bir ucunu tıkayacak
şekilde pipeti elimize alalım.
Pipeti patatese saplamaya çalışırken “Dosdoğru git!”
diyor olacağız…
Çünkü pipetimizin
istiyoruz…
patatesimizi
delip
geçmesini
Dosdoğru git…
OYUNLAR…
http://www.youtube.com/watch?v=PrWVqLzNywA
http://www.youtube.com/watch?v=AEknTMh99W0&list=PL3EBEBA5F2B8FB644
http://www.youtube.com/watch?v=1ZDbsA_L464
http://www.youtube.com/watch?v=wam5PscoSjU
http://www.youtube.com/watch?v=nLXa1f0mTC0&list=PL3EBEBA5F2B8FB644
http://www.youtube.com/watch?v=AVUydKlLNEA&list=PL78CD5B0455790132
http://www.youtube.com/watch?v=Uw41k-a77FQ&list=PL78CD5B0455790132
http://www.youtube.com/watch?v=FK2XLb36mxE&list=PL78CD5B0455790132
http://www.youtube.com/watch?v=lbqYITwudwI&list=PL78CD5B0455790132
http://www.youtube.com/watch?v=yofk4T9hCMU&list=PL78CD5B0455790132
BİRAZ CESARETE VAR MISINIZ…?
DONMUŞ ÇERÇEVE (Freeze Frame; K1&K2, K3)
Beceriler:

Ekip çalışması,

Yaratıcılık

Düşünme ve karar verme
Bu nedir?
Bu fiziksel aktivite belli bir konuda tartışmaya girmeye
öğrencileri teşvik etmek için yararlı bir araç olabilir.
Öğrencilerden belirli bir açıdan anlamlı bir anı temsil
eden bir hareketsiz görüntü olarak poz vermeleri
istenir. Benzer aktiviteler için tabloya bakın.
Sınıf düzeni için çıkarımlar: Hareket ve etkileşim
kolaylığı için geniş bir alan gereklidir.
Nasıl ilerler?
1. Öğrenciler küçük gruplara ayrılırlar.
2. Onlardan, önemli, belirli bir anın temsili için fiziksel
poz vermeleri istenir.
3. Öğrenciler grup olarak neyi anlatacaklarını ve
donmuş çerçevede nasıl görüneceklerini belirlemek
için birlikte çalışabilirler.
4. Alternatif olarak; öğrenciler dondurulmuş sahnede
kolaylaştırıcı komutta rol dışı bir hareket
yapabilirler.
5. Gruplar sırasıyla diğer grupların donmuş
çerçevelerini görmek için hareket edebilirler.
6. Geribildirim sonrasında dondurularak kullanılan
beden dili niteliğine, öğrencilerin bu sahneyi neden
bu şekilde yaptıklarına karar vermeleri ve
diğerlerinin neden farklı bir şekilde tasvir ettiklerini
düşünmeleri için odaklanılabilir.
7. Bir uzantısı olarak, gruplar belirli bir konuda farklı
gelişmeleri sahneleyebilir ve bir foto-hikaye
oluşturabilir, fotoğraf çekebilirler.
*Örnek Kolaj Temsilcilikler:
Kişisel Gelişim (Strand 2)
-Zorbalık davranışı
-İnsan
Hakkı
Hakları
Sözleşmesi'nin
-Benzerlikler ve Farklılıklar
Olası Dondurulmuş Çerçeve Senaryoları: Kişisel
Gelişim
*Sigara ve ya alkolü reddederek akran baskısına
direnmek
*İnsan Hakları Sözleşmesi'nin belirli bir Sağ Dışarı
Vekili;
*Bir arkadaşımıza yardım ediyoruz.
A
BURAYA NEREDEN GELDİK…?
Daha önce iki farklı teknikten söz etmiştik… Neler
değişti, neler oldu?
Daha başka neler yapabiliriz?
Bu teknikler sınıfımıza girer mi?
Girerse neler olur?
Ne dersiniz?
DİLBER ENGİN…
OLMALI MI OLMAMALI MI? -1
"Büyüklerin dünyasında hayat; yaşanması değil, bitirilmesi gereken bir ev
ödevi gibidir."
Ölü Ozanlar Derneği
Esin Burcu İliş öğretmenim, Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar 5.oturumuna dek, "ödev"
kavramı üzerine düşünmemizi istemiş. Düşünmemizi, hatta taşınmamızı... Ne de güzel ifade
etmiş. Ödevler nedeniyle sınıfından, okulundan, evinden taşınmak isteyen öğrencilerim oldu,
teşbihte hata aranmazsa.... 5.sınıfa gelince, memleketinden taşınmayı düşünen oğlumu da es
geçmeyeyim.
Velilerin -özellikle de annelerin- en sık kapımı çalma nedenlerinden biridir "ödev" konusu.
"Oğlum-kızım ödevlerini yapmak istemiyor... istekli yapmıyor... hep bizim zorlamamızla" vs.
vs. Tanrı aşkına! Bir çocuk neden ödev yapmak istesin? Oyun oynamak varken, bütün gün
görmediği ailesiyle zaman geçirmek, dinlenmek varken? Neden?
"Ev ödevlerinin yararına inanıyor musunuz?" sorusuna,
"İsteyerek seçilmedikçe, okuldaki derslerin bile yaralı olduğuna inanmıyorum.
Ödev verme alışkanlığı utandırıcı bir şeydir. Çocuklar ödevden nefret ederler. Bu da işe
yaramadığının göstergesidir. " diye cevap veriyor, Bir Eğitim Mucizesi- Summerhill Okulu adlı
kitabında, deneyimlerine dayanarak A.S.Neill
Sahi, ödev nedir?
Bakalım, TDK:
-"Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş
veya davranış, vazife, vecibe."
-"Öğretmenin öğrencilerine okul dışında yapmaları için verdiği çalışma."
Anlamlar bazen karışıyor mu? Öğretmenin, okul dışında yapılması için verdiği çalışmanın
olması gereken anlamı, yapılması yerine getirilmesi gerekli olan bir çeşit işe, vazifeye
dönüşüyor mu? O anlam hala korunuyor mu peki dönüştüğünde?
Çocukların dünyasında ödev, bitirilmesi gereken bir şey mi? Değil mi?
3 farklı paradigmadan bakabiliriz sanırım konuya.
Öğretmen neden ödev verir? Ne bekler, neyi amaçlar?
Öğrenci ev ödevini nasıl algılar yaş düzeyine göre? Yapmakla-yapmamak arasındaki fark
nedir onun için?
Aileler için nedir anlamı?
Hepsi ayrı günceler halinde yazılmaya değer...
.......................................................................
Olmalı mı?
Olmamalı mı?
Ev ödevi=Öcü mü? sahiden...
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/aaa/page/42399/olmali-mi--olmamali-mi---1
ESİN TUFAN ÖZBAY…
EV ÖDEVLERİ…
OECD'nin raporunda, Fransa eğitim eşitsizliğinin en fazla olduğu ülkelerin başında geliyor.
Bu duruma son vermek isteyen Fransa okullarda ev ödevlerini kaldırıyor.(Alıntı)
Ev ödevleri. Kimi ülkelerde varken, kimi ülkelerde yok. Bir genelleme yapmak doğru olmaz.
Örneğin, Finlandiya eğitimde ileri olan ülkelerden biri. Orada da ev ödevleri günde en fazla
yarım saati alacak şekilde planlanıyor. Ödevler çocuğun saatlerini, günlerini almıyor. Bunun
yanında İsveç'te birinci ve ikinci sınıflara haftada bir gün anne babalarıyla o hafta
öğrendiklerinin tekrarını yapıyorlar. Yazılı ödev yok. Yazılı ödevler üçüncü sınıftan itibaren 1
ya da 2 gün veriliyor.
Fransa’da ev ödevleri, evde danışacak kişisi ve ödev malzemesi olmayan öğrenciler ile
olanlar arasındaki eşitsizliği gidermek için kaldırıldı.
Çin, ödevi en çok verenler arasında. Lise giriş ve üniversite seçme sınavlarından dolayı
veliler özellikle öğrencilere çok ödev verilsin istiyor. Ödevler bunaltsa da çocuklarının iyi bir
lise ve üniversiteye girebilmeleri için ödev şart diyenler çoğunlukta.
İngiltere’de sınıf sayısı 10 rakamı ile çarpılıyor ve maksimum sayı belirleniyor.4.sınıfa
giden öğrenciler için 4.10=40 dakika gibi.
Okulda yorulan öğrenciler, işyerinde yorulan ebeveynler eve geldiklerinde yapmaları
gereken ödevler olmasa. Birbirleriyle sohbet etseler, oyun oynasalar hayat ne kadar güzel
olurdu. Çocuklar mutlu olsa… Ödevini yapmak istemeyen bir çocuğun bulduğu bahanelerle
baş edebilir miyiz?
Çocuğun yapamadığı, yetiştiremediği ödevler… Zorla ödev yaptırmalar, yalvarmalar.
Çocuktan gelen ağlama sesleri, tepkiler… Ödev yapamayan, yapmayan çocukların tipik karın
ağrıları. Niçin? Ödev için.
Birlikte neşeyle geçirebileceğimiz vakitler varken üzmeye ve
üzülmeye değer mi?
Sınıfımda öğrencilerin çoğunluğu ödev olsun istiyorlar. Origami yapımı, araştırma,
istedikleri kitabı okuma, boyama tercih ettikleri ödevler arasında. Bazı öğrencilerim sadece
hafta sonu ödev isterken, bir grup öğrencim de hafta içi olsun isteğinde bulundular. Kimi
yazılı ödevden, kimi okuma ödevinden hoşlanıyor. Bazıları boyamaktan, bazıları çizmekten
hoşlanıyor. Boşluk tamamlama ve bulmaca ödevlerini çok seviyorlar.
Konumuz açılarına göre üçgenler. Bu konuda ödevinizi kendiniz verin, dediğim
zamanlarda çok seviniyor öğrencilerim. Ertesi gün incelediğimde 30 farklı ödev ortaya
çıkıyor. Kimi üçgen çizimleri yapmış, kimi bilgi yazmış, kimileri internetten çıktı alıp boyama
yapmış, kimi de kibrit çöplerinden üçgenler oluşturmuş.
Öğrencilerim ödev kontrollerini öğretmenlerinin yapmalarını istiyor. Ödev kontrolcülerini
istemiyorlar.
Öğrencileri geliştirmeyen ve ezberciliğe yönelten ev ödevlerinin, eğitim açısından bir
anlamı yoktur. Bir süre sonra öğrenci ödevini başkasına yaptırma ve başkasından alıntılar
yapmaya yönelebilmekte veya yaptığı işi değersiz gördüğü için ödev yapmak istememektedir.
Kısacası ödev az ve öz mü verilmeli yoksa hiç ödev verilmemeli mi?
4-E ‘nin Ödev Konusundaki Görüşleri…
-Bence her gün ödev verilsin ama cumartesi-pazar verilmesin. Yazma olmasın, okuma olsun,
origami olsun. Yazma hiç hiç hiç olmasın. Boyama olsun.
- Hafta sonu ödev olsun. İnternetli ödev olmasın. Görsel boyamalar istiyorum.
-Son ders ödevlerimizi yapalım, evde ödev yapmayalım. Ödevlerimizi öğretmenim kontrol
etsin.
-Hafta içi ve hafta sonu da ödev olmalı. Ödevlerimiz mandala, şiir, akrostiş, origami ve yazı
yazma olmalı. Ödevlerini yapanlara artı, yapmayanlara eksi verilmesini istiyorum.
-Haftalık ödev verilmesini istiyorum. Hiç yazı olmasın okuma olsun, origami olsun. Origami
ödevi olunca çok seviniyorum öğretmenim.
-Müzik ödevi verilmesini istiyorum.
-Her gün boyama ödevi olsun. Herkes kendi ödevini kendi versin.
-Bize okuma veya çizme ödevleri verirseniz çok mutlu olacağım. ASLINDA HİÇ ÖDEV
VERMESENİZ daha da mutlu olacağım.
-Araştırma ödevlerini seviyorum. Okuma ödevlerini seviyorum. Zevkinize göre mandala da
istiyorum. Hafta sonu ödev verin ama hafta içi lütfen ödev vermeyin. Sözlükten de ödev
olmalı.
-Haftada bir gün çarşambaları ödev verseniz ya da hiç vermeseniz canım öğretmenim.
-Hep resim ödevleri istiyorum.
-Trafik ve Güvenliği ödevlerini çok seviyorum.
4/E SINIFI
ÖDEV
A K R O STİ Ş LERİ
Ö dev denince
D ereler durur
E vler yıkılır
V erme ödev verme
Ö ğretmenim vermese ödev
D ereler akar
E vler şenlenir
V erme ödev verme
^^^^^^^^^^^^^^^
Ö ğretmenim keşke ödev verse
D iye düşünüyorum
E v ödevi olarak resim verse bize
V erin ödevi öğretmenim
Ö ğrenmek istiyorum her şeyi
D enemek istiyorum bin bir işi
E vde çok çalışıyorum
V eriyorum kendi ödevimi
Ö zellikle ben çok severim
D in dersini
E ğleniyorum ödev yaparken
V ermek istiyorum kendi ödevimi.
++++++++++++++++++++++++++++++
Ö dev denince
D elirir çocuklar
E vde rahat yok mu bana?
V erme ödev verme!
Ö ğretmenim canım benim
D ertlerimiz bitmiyor ki
E sin öğretmenim
V erme ödev verme!
///////////////////////////////////////
Ö dev verir öğretmenim
D ersi iyi anlatırsın
E vimize gider
V erdiğiniz ödevleri yaparız
Ö dev verince mutlu oluruz
D erste konuşurum biraz
E vet öğretmenim
V erin bize çokça ödev.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Ö devler verilince
D eliriyorum
E yvah bir de yazma ödevi olunca
V ah bana vah
Ö dev yine verildi mi?
D aha da çok deliriyorum
E yvah bana
V ah bana vah
Ö devim azaldı
D ertlerim bitti
E vde düzen ve rahatlık oldu
V ah ödevim vah!
+++++++++++++++++++++++
Ö devsiz hayat olmaz
D ertsiz ödev
E vde ödev yaparız
V erilse de yapsak ödev
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
Ö ğretmenim sizi çok seviyorum
D ev gibi ödevler vermeyin
E velallah öğrendik diye veriyorsunuz
V e çok ödev olursa yapamam
Ö yle seviyorum ki ödevi
D aha verin
E vet, bizi seviyorsunuz ama az verin
V e sevgili Orçun
***************
Ö dev denince aklıma
D efter gelir aklıma
E vde bitiririm ödevimi
V e kendime ödev veririm
“”””””””””””””””””””””””””””
Ö devlerden hafta sonu kurtulduk
D iyorlar ki, ödev yoksa test yap
E ee hiç ben test yapar mıyım?
V er Allah’ım güzelim tatili
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Ö dev denince
D üzen gelir aklıma
E n güzel ödevleri
V erir öğretmenim
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Ö devlerim çok
D aracık bir evde
E ve zor sığarım
V ay başıma gelenler
Ö ğretmen kızardı
D arda kalırdım
E rkenden kalkardım
V ay başıma gelenler
Ö ldüm öldüm dirildim
D erdim çoktu gerildim
E l ele verelim
V e kaldıralım ödevleri
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
Ö dev vermezse öğretmenim
D ertlerimden kurtulurum
E n güzeli ödevsiz hayat
V ah vah benim halime
Ö devsiz dünya çok rahat
D ev gibi ödevler
E vde rahat yok bize
V ah vah benim halime
Ö devsiz olsa hayat
D ünya dört döner
E ğlenceli olur hayat
V ah vah benim halime
======================
Ö dev çok güzel
D ev gibi ödev vermeyin
E vde rahat edeyim
V ermeyin öğretmenim
%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Ö dev gelince aklıma
D ers çalışmak gelir
E lime alırım kitabı
V eririm kendime birkaç ödev
...
Beraber çok kısa bir dönem çalıştığım arkadaş hiç ödev vermezdi. Işıklar içinde uyusun.
Yaşamış olsaydı sırrını sormak isterdim. Sıfır ödev ve yüksek başarı. Demek ki ödev
vermeden de öğrencilerimiz başarılı olabiliyormuş.
Okul çıkışı bir öğrenci arkadaşlarıyla konuşuyordu.
-Şükürler olsun çok mutluyum bugün.
-Şanslı günümüzdeyiz arkadaşlar.
-Öğretmenimiz hep böyle ödev vermese ne kadar güzel olacak hayat.
-Öğretmeniniz kim çocuklar? Ödev olmayınca mutlu mu oluyorsunuz?
-Öğretmenim ödevler bende gerginlik yaratıyor, yapana kadar rahat edemiyorum. Annem de
çok baskı yapıyor. Çok olduğu zamanlar stres yapıyorum. Bugün huzur içinde bir akşam ve
sabah geçireceğim.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42457/ev-odevleri
MUHAMMED YILDIRIM…
PİZZA USTALARI İŞ BAŞINDA…
“Şanslı olmak doğru zamanda ve yerde bulunmak mıdır?” sorusu ile her ne kadar Aktif Öğrenen
Sınıflar dersinin sanal oturumlarına katılamasam da arşivden takip ettiğim kadarıyla Esin Hocamın:
“Hayal kurar mısınız?” sorularını zihnimde bir araya getirdiğimi umarak bu günceyi yazmak istedim.
Öncelikle Aktif Öğrenen Sınıflar dersinden yola çıkıp “hayal kurar mısınız?” sorusunun yaptığımız iş
açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamak adına yaşantımdan bir kesit sunma ihtiyacı
duydum. Bazı zamanlar vardır hayalleriniz hiç eksilmez ve yapamayacağınızı düşünür ya da yeri ve
zamanını bekleyerek vazgeçersiniz(ya da ötelersiniz). Sınıf mevcudumun son 5 yıldır 63’ün altına hiç
düşmemesi nedeniyle ötelemeye başladığım hayallerimin(ders içi etkinlikler anlamında)
çoğalmasının beni rahatsız etmesi nedeniyle kendi okulumun dışında özel bir okulda bu etkinlikleri
öğretmen arkadaşlarımla paylaşmaya ve fırsat buldukça uygulamaya başladım. İlk başlarda
kurduğum hayallerin uygulanmaya başlamasıyla kendimi daha tatminkar ve yeni hayallere daha aç
hissetmiştim. Bu açlık daha çok etkinlik ve daha fazla tatmin şeklinde birbirini besliyordu. Peki bu
yapılan çalışmaların da bir değerlendirmesi olmalıydı(vicdani değerlendirmeyi ilerleyen
paragraflarda paylaşacağım) ve baktık ki etkinlik yaptığımız sınıflardaki başarı oranı daha yüksek
çıkmaya başladı. Bu artış hem tatmindeki hem de açlıktaki artışı daha da tetikledi doğal olarak.
Peki tüm bunların yukarıdaki ilk soruyla ne alakası vardı. İşte burada devreye vicdan muhasebesi
girdi. Her ne kadar sınıfım kalabalık olsa da öğrenciler doğru zamanda ve doğru yerdeydiler. O
zaman onları hayata karşı şanslarını biraz daha arttırmalı ve doğru zamanda doğru yerde
olmalarının mükafatını almalılar diye düşünerek özel okulda 20 kişilik sınıflar için tasarladığım tüm
etkinlikleri kendi sınıfım için de uygulamaya başladım. Sınıfımla yetinmeyip, okulumdaki 1-8.sınıf
seviyesinde derslere giren tüm arkadaşlarımla da bu etkinlikleri paylaşmaya karar
verdim(dolayısıyla günceler aracılığıyla da sizlerle). Her iki okulda da uygulamaya koyduğumuz ve
adına da “PİZZA USTALARI İŞ BAŞINDA” dediğimiz kesirlerle ilgili etkinlik sizlerin ve dolayısıyla
öğrencilerimizin hizmetinde…
Matematik dersi 4., 5. Ve 6. Sınıf seviyesinde uygulanabilecek bir çalışma olarak düşünüyorum.
Kesirler konusunun tüm kazanımlarını kapsayacak şekilde tasarlanarak düzenlenebilir.
1. Etkinlik: Öğrencilerden belirlenen alanda serbest bir şekilde yürümeleri istenir. Öğretmen
el çırptığında herkes durur ve en yakınındaki kişi ile eş olur. Öğrenciler ikili gruplar halinde
yürürler. Öğretmenin el çırpmasıyla yere otururlar. En son oturan grup oyunu dışarıdan
izlemeye devam eder. En son grup kalana kadar bu işlem devam eder ve en son kalan grup
alkışlatılır. Oyun, 3’lü, 4’lü ve 5’li gruplar şeklinde de oynatılır. (Dikkat çekme aşaması)(Sınıf
kalabalık olunca bahçede oynadık) (bu oyunu 2. Ve 3. Sınıflarda geriye doğru ritmik sayma
işlemi yaparak bölme işleminin kavratılmasında da oynattık).
Ara Değerlendirme: Oyunun sonunda öğrencilerden çember olmaları istenir. Oyunla ilgili
duygu ve düşüncelerini paylaşmalarına fırsat verilir. Sınıfımızdaki öğrencileri bir bütün
kabul edersek eşit parçalara böldüğümüzü ve bu parçaların oyundan her defasında
eksildiklerine vurgu yapılır. Kesirlerin de tıpkı oyunumuzda olduğu gibi eşit olarak bölünen
bütünlerin her bir parçası olduğuna vurgu yapılır. Oyun sırasında birinci olan grubu ifade
eden kesir buldurulur(İlgiyi odaklama).
2. Etkinlik: Öğrencilere birer A4 kağıdı dağıtılır ve birer plastik tabak verilir. Tüm öğrencilere
dünyanın en iyi pizza ustaları olarak bir yarışmada oldukları ve yarışmanın kuralları gereği
herkesin aynı büyüklükte pizza yapması gerektiği vurgulanır. Her birinden kendi özel
pizzalarını tasarlamalarını ve bu pizzalara isim vermelerini, malzemelerini yazmalarını,
pizzayı kaç eşit parçaya bölmeleri gerektiğini belirlemelerini(1-10 arası parçaya
bölebilecekleri söylendi) ve pizzalarına fiyat belirlemelerini istedik. Öğrenciler kendi
pizzalarını tasarladılar ve eşit parçalara böldüler.
Pizzalarımız hazırdı, artık tüm pizzaları tatmalıydık ve tadına bakarak puanlamalıydık diye
düşünmeye başlamışken tüm öğrencilerden pizzalarını tanıtmalarını, kaç dilim olduğunu,
fiyatını, malzemelerini ve dilim fiyatının ne olduğunu sorduk. Pizzayı sucuklu yapan da
vardı şekerlemeden yapan da. İşin açıkçası işimizin zorlaştığını düşünmeye başlamıştık
puanlama konusunda…
3. Etkinlik: (Öğrenme Deneyimi) Pizzalarımız hazırdı artık. Kimin pizzasından kaç dilim
yiyeceğimiz kalmıştı geriye bu da başlı başına bir kesir problemiydi. Problem kendilerinin
olunca o kadar kolay geldi ki çözmek. Kimin pizzasından daha çok yediğimiz sorusunun
cevabı ise kesirlerde sıralamayı kolaylaştırdı. Tüm pizzaları aynı büyüklükte yaptırma
nedenimiz de buydu aslında. Herkesin pizzaso aynı büyüklükte fakat dilim sayısı farklı
olunca payda eşitlemenin ve pay eşitlemenin işimizi ne kadar da kolaylaştırdığı ve bunu
yapma nedenimizi anlamlı hale getirdi. Eğlenceliydi, anlamlı hale geldi, kullanışlı ve ilginçti
de… Pizza ustaları böylelikle erdi muradına, darısı diğer etkinliklerin başına… (Deneyimin
Paylaşılması) (Bu çalışma ondalık kesirler için yapılacaksa tüm pizzalar on parçaya
böldürülerek etkinlik yapılabilir).
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42355/pizza-ustalari-isbasinda
BAYSAN BANU UZUN…
KAĞIT HAMUR ETKİNLİKLERİ
Aktif öğrenme ortamları sağlayabilmek, öğrenmeyi eğlenceli ve kalıcı hale getirebilmek adına
öğrencilerimle yaptığım uygulamalı bir çalışmayı paylaşmak istedim bu defa. Artık kağıtları birkaç gün
önceden bir kovaya parçalayıp ıslattık. Sonra ıslak kağıtları sıkıp tutkalla yoğurduk. Bu hamur ile
kabartma haritalar, vücut ve gezegen modelleri yaptık. Çalışırken bir yandan ne yapıyorlar ise onunla
ilgili konuşup, videolar izlediler. Ders bitince öğrencileri birimden çıkaramadık  Öylesine keyif
aldılar, ama en büyük keyif asıl bende idi bana sorarsanız.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42370/kagit-hamuru-etkinlikleri
BAYSAN BANU UZUN…
KARİKATÜRLER
Bu hafta atasözlerini farklı bir yöntemle ele aldık. Bu çalışmayla öğrencilerin hem yorum yapma
becerileri üzerinde durduk, hem de bazı atasözlerinin anlamlarını öğrendik konuştuk, hem de güldük
eğlendik. Bunun için atasözlerini ifade eden karikatürler hazırlandı, önce bu karikatürlerden neler
anladıkları yorumlattırıldı, daha sonra resme uygun kendi sözlerini oluşturmaları istendi. Sonra gerçek
anlamları buldurulup, anlamları açıklanıp örneklerde kullanıldı. Karikatürlerin asılları aşağıdaki gibiydi,
…
Bu karikatürlere öğrencilerin yorumu ise şöyleydi;
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42384/karikaturler
UĞUR ÖZEREN…
HAYALLERİMİZİ BALONLARA YAZDIK, BIRAKTIK GÖKYÜZÜNE…
Kahvaltı ederken oldu ne olduysa, sıcak çayın buğusu üzerinden pencereyi izlerken geldi
aklıma.''Hayallerimiz balon olsaydı.''
Kısa bir planlama ile hayat bilgisi dersini planladım.3.sınıf Hayat bilgisi dersi ''Benim Eşşiz Yuvam''
temasındaki ''Amaçlarım uğruna '' konusu ile birleştirdim balonlarımı. Biraz erken gidip hazırlık
yapmakta gerekiyordu. Hafif yağan yağmur ile arkadaş olup okula doğru yola çıktım. Okula
yaklaşırken hızlanan yağmur bu ayrılıktan pek hoşnut olmadığını söylüyordu sanki.
Sınıfa girince sessizliğin içerisinde rahatça çalışırım düşüncesi beni çok rahatlatmıştı ki, sıraların
üzerinde çantaları gördüm. Aklıma geldi hemen, bugün halk oyunları çalışması var demeye kalmadı
sınıf öğrenciler ile doldu. Yazıcıdan çıkan balon çizimleri üzerinde tahmin yarışması başladı. İşin
büyüsü kaçmasın diye verdiğim kaçamak cevaplar onları kandıramıyordu. Çalışmanın ucunu, azıcık
açtım.
- Bugün yapacağımız bir etkinlik olacak, dedim.
Bu onları susturmak yerine daha da ayrıntılı cevap almak için sorulan profesyonel sorgulamaya
dönmüştü. Dışarıdaki yağmur halime acımış olacak ki, yavaşladı. Fırsat bu fırsattır deyip, öğretmenler
odasını merkez olarak kullanmaya karar verdim.
Kısaca planladım.
1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması ( Merak uyandırma): Hazırlık aşamasında sınıfa
bir futbol topuyla girmeye karar verdim. Çok becerikli olmadığım bu oyunla öğrencilere
merak uyandırma ile giriş yapmaya karar verdim. Sınıfın kapısında topu sektirerek belirmek
öğrencileri çok şaşırtmıştı.
2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ): Sunum canlı olunca tepkileri derse
aktamak çokda zor olmadı. Beyin fırtınası ile konuyu canlandırdım. İyi futbol oynayıp
oynamadığı sorduğumda, futbol oynama konusunda becerim olmadığını öğrencilerim hemen
yansıttılar. Benim için futbolun uygun olmadığını mı desem, futbol becerimin olmadığını mı
desem, yaşımın uygun olmadığını mı desem, antremansız olduğumun ortaya çıkmasını mı
desem öğrenciler acımasızdı. Aslında aradığım ortam da bu değil miydi. Aktardığım bilgilerin
somut olmasını kolaylaştırmak için sorumu sordum.
-İyi bir futbol oyuncusu olmak istesem neler yapmam gerekir ?
Evde izlenen futbol programlarının etkisi hemen ortaya çıktı. Ardarda tavsiyeler ortaya
çıktı.Bu tavsiyeleri hemen tahtaya not aldım.Konu istediğim sınıra gelmişti. Amaçlarıma
ulaşmak için neler yapmam gerektiğini gördüğümü belirterek öğrencilerime teşekkür ettim.
-Hayal ettiğiniz meslek nedir ? Bu hedefe ulaşmak için neler yapmanız gerekir? dedim.
3.
Yeni bilginin keşfedilmesi ( Öğrenme deneyiminin yaşanması ): Uygulama yapma sırası
öğrencilerime gelmişti. Hummalı bir çalışma içerisine girdiler. Biraz önce bana verilen
tavsiyeleri kendi yaşamlarına uygulama zamanları gelmişti. Söylemek kolay, uygulamak zordu.
Yönergeyi vererek, boş balonları dağıttım. Hayallerini ve o hayallere ulaşmak için neler
yapmaları gerektiğini çalışmaya başladı. Oluşan sessizlik çokta hayra alamet değildi.
Hayallerimizi boyamaya sıra geldiğinde renkler yetmedi. Boya kalemi depomuzu açmaya
karar verdik. Makasların sayısını da 40 kişilik sınıfa yetişmiyordu. Boyanan hayallerimiz
sınıfımızı renkli bir masaüstü ile doldurdu.
4.
Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ): Paylaşımda bulunmanın zamanı gelmişti.
Hayallerini arkadaşları ile paylaşmak isteyenlerin hayallerini dinledik. Sınıfımızda
oluşturduğumuz mavi gökyüzüne balonlarımızı gönderdik. Diğer balonların yerini alması ile
gökyüzünde hayallerimiz yerini aldı. Bir son nokta koyma zamanı gelmişti. Planlı çalışmanın ve
düzenli olarak kitap okumanın bizim gelişimize olan önemine vurgu yaparken,
söylediklerimin öğrenciler tarafından benimsendiğini gözlerinden anlayabiliyordum.
İki ders saati alan çalışmamız ile hayallerimiz tasarlamış, bu hayallere ulaşmak için neler yapmamız
gerektiğini planlamış, bu hayallerimizi boyayarak zihnimizde renkli bir tablo ile yer almasını
sağlamıştık. Panoda yer alan hayallerimiz, gökyüzündeki yıldızlar gibi yılsonuna kadar bizi izleyecekti.
Öğrenciler birbirlerinin hayallerini merak ediyordu. Teneffüslerde oluşan kalabalık bu hayallerin
sadece balonlarda kalmayacağını da gösteriyordu.
Kısacası, ''hayallerimizi balonlara yazdık, bıraktık gökyüzüne...''
Esen kalın.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42338/hayallerimizi-balonlara-yazdik-biraktik-gokyuzune---
4. BÖLÜM : YA DEĞERLENDİRME…


Pek çoğumuz iyi not alamayız…
Arkadaşlarınızdan daha düşük bir not almanız hiç
hoş değil…

Bazılarımız hasta olur…

Başarısız olduğumuzda kendimizi kötü hissederiz…
ÖDEVLERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ…
- Öz değerlendirme
- Akran değerlendirme
- Grup değerlendirme
- Öğrenci günlükleri
- Performansa dayalı değerlendirme
- Puanlama cetvelleri (Rubrik)
- Öğrenci gelişimini izleme dosyası
ÖDEVLERİ SİZ Mİ DEĞERLENDİRİRSİNİZ?
ÖDEVLERİ ÖĞRENCİLERİNİZ Mİ DEĞERLENDİRİR?
ONLARDA NE VAR…
Öğrenciye bir ödev veriliyor…
Öğrenci;
- araştırıyor,
- anlatıyor,
- sunum yapıyor,
- sunuma göre değerlendiriliyor…
Öğrenci;
- soru hazırlıyor,
- birlikte yanıtlıyorlar,
- bir süre geçiyor,
- öğrenciye konuyla ilgili 1-10 soru yöneltiliyor,
- yanıtlarına göre değerlendiriliyor…
Öğrenci;
- araştırıyor,
- sorular hazırlıyor,
- yanıtlarını hazırlıyor,
- süreç birlikte değerlendiriliyor,
- sürece göre değerlendiriliyor…
BİZDE NE VAR…
Öğrenciye bir ödev veriliyor…
Öğrenci ve biz ne yapıyoruz…?
Sınıfta sunum yaptırıyor musunuz?
Tespit
edilen
tamamlıyorsunuz?
eksiklikleri
birlikte
mi
Ne yapıyor olmamız öğrenme sürecini aktif
tutar…?
Ne olursa öğrencilerin bireysel öğrenmelerini,
kendi kendilerinin yönetme sorumluluklarını
geliştirebiliriz?
ÖĞRENCİLER NEDEN ÖDEV YAPMAZLAR…
BİRAZ CESARETE VAR MISINIZ?
BİR AL BİR VER (Each One Teach One; K1&K2, K3)
Beceriler:
- Ekip çalışması,
- Bilgi yönetimi,
Bu nedir?
Öğrenciler arasında olgusal bilgilerin büyük miktarda
transferi için alternatif bir yoldur. Öğretmenin ders
vermesinden ya da dikte etmesindense, öğrenciler
konuyla ilgili bilgilerin bir parçasını akranlarıyla
paylaşırlar. Başka yararlı aktivitelerin bilgi aktarımı için
kümeleri gözlemleyebilirsiniz.
Sınıf düzeni için çıkarımlar:
Hareket ve etkileşim kolaylığı için geniş bir alan
gereklidir. Alternatif olarak, eğer öğrenciler masada
dörderli otururlarsa, belirlenen süre sonunda iki öğrenci
grubunu değiştirebilir, böylece hareketlilik sağlanır.
Nasıl ilerler?
1. Belirli bir olgu ya da istatistikle birlikte öğrenciler
için birer kağıt dağıtılır. İdeal olarak her öğrenci için
farklı bir ifade olmalıdır.
2. Öğrenciler onların anlamlarını anlamak için, kendi
anlamlarını okurlar.
3. Öğrenciler hareket edebilir ve diğer öğrencilerle
deneyimlerini paylaşabilirler. Onlar, olgularını ve
figürlerini mümkün olduğu kadar çok açıklamayı
hedeflemelidirler.
4. Öğrenciler, ilgililerse veya diğer öğrencilerle kendi
deneyimlerini birleştirerek, örnekler vererek kendi
açıklamalarını uzatmak için teşvik edilebilirler.
5. Belli bir süre sonra olgularıyla iletişim kurmak, bu
aktivite işlemi sırasında elde edilen bilgileri
sınıflandırmak için öğrenciler küçük gruplarda
çalışabilirler.
6. Bir sonraki bilgi almada öğrenciler, onların
sınıflandırılmış katyon sistemini kanıtlayabilir ve
açıklayabilirler.
7. Çeşitli faktörleri/istatistikleri duyduktan sonra,
kendi reaksiyonlarını paylaşmak için ricada
bulunabilirler. Onları ne şaşırttı? Onları ne şok etti?
Onları mutlu ya da üzgün hissetmelerine sebep
olacak bir açıklama yaptım mı? Onların özellikle
ilgisini çeken şey ne?
8. Öğrenciler kendi öğrenimlerini düşünmek için
istekte bulunabilirler. Hangi bilgi parçalarını
hatırlamak için en kolay yol hangisidir bulurlar ve
nedenini açıklarlar. Hangisinin en zor olduğunu
tespit ederler.
9. Tüm bilgilendirme faaliyetleri için ana bulgular,
sunumlarda kullanılan büyük yazı kağıtlarına ya da
tahtaya yazılmalıdır.
GÜÇLÜK HATLARI (Hassle Lines; K1&K2, K3)
Beceriler:
- Düşünme ve karar verme
- Ekip çalışması
Bu nedir?
Bu rol-oyun stratejisi ile ilgili bakış açılarının belirli bir
konu veya temanın geniş bir incelemesi için izin verir.
Bu çatışma simülasyon ve çözümleme senaryoları ile
ilgili konular için özellikle yararlı olabilir.
Sınıf düzeni için çıkarımlar:
Hareket ve etkileşim kolaylığı için gereklidir.
Nasıl ilerler?
1. Sınıf 2 gruba ayrılır.
2. İki grup birbirine bakan iki çizgi oluşturur.
3. Birinci hizadaki öğrencilere bir rol verilir.
4. İkinci hizadaki öğrencilere başka bir rol verilir.
5. Senaryo açıklanır.
6. Her çift senaryoya göre hareket etmelidir.
7. Herhangi bir noktada öğretmen “donun” talimatını
verebilir.
Öğrenciler
oldukları
pozisyonda
beklemelidirler(bu, beden dilini analiz etmek için
gereklidir).
8. Eğer zaman yeterse roller değiştirilebilir.
9. Geri bildirim yararlı olan şu soruları içermelidir: Bu
rolde olmak nasıl hissettirdi? Kimsenin sınıfla
paylaşmak istediği iyi bir deneyimi var mı?
10.
Aktivite farklı senaryolarla devam ettirilmelidir.
BURAYA NEREDEN GELDİK…?
Yeniden sınıfımıza dönersek;
- Bu teknikler sınıfımıza girer mi?
- Girerse neler olur?
- Ne dersiniz?
ESİN ÖZBAY…
4 – E AKTİF ÖĞRENİYOR…
Aktif Öğrenme ile Öğrenen Sınıflar Sanal Dersinden Kalanlar
Her salı okul çıkışı bir koşturmaca. Sabahtan yapılan yemeğin ısıtılıp hızla yenmesi, pilates salonuna
koşarcasına gitme, onbeş dakika önce salondan ayrılma… Aktif öğrenme dersine yetişebilmek içindi
bu koşuşturmacalar. Bilgisayarı açış, sisteme kabul için uğraşım, bir taraftan çay suyunu koyma ve
adaşımın sesiyle başlayan dersim… Çaydanlık ve çerezim masada, kulaklığımı da taktım ve derse
hazırım öğretmenlerim, ülkemin çeşitli şehirlerindeki görmediğim arkadaşlarım… Öğrenmeye
hazırım…
Aktif öğrenme, geriye dönüp baktığımda bana ve öğrencilerime neler kazandırdı? Neleri yapabildik,
neleri yapamadık? Düşündüm de…
SINIF DÜZENİ; gelen resimleri tahtaya yansıttım, farklı bir düzen oluşturmaya çalıştık, olmadı…
Başka bir düzen için uğraştık yine olmadı. Yaptığımız oturma düzenini de sınıfı paylaştığım arkadaş
beğenmeyince vazgeçtik. Sınıf yerleşim örnekleri çıktılarını öğretmenler odasında incelerken
yöneticimiz geldi. Seneye 1.sınıf okuturken uygulayacağım düzeni gösterdim. Seneye sıraların
değişeceğini, yeni sıralarla bu yerleşim örneklerini uygulamanın imkânsız olduğunu belirtti.
Okullara gönderilen sıralar iki kişilik, sabit ve çok yer kaplayan cinsten.
SORULARRR… Risk hatırlatıcılar… Güdü artırıcı sorular… Soru sorma, cevaplama, söz alma ve
vermede sınıfım epeyce yol aldı. Dersin sonunda neler öğrendik arkadaşlar? Akran dayanışmasını
da öğrendiler.
UZUN KULE sınıfımda uyguladım. Etkinliği öğrencilerim sevdi, bense çok yoruldum.
Şınav çeker pozisyonunda eline geçen topu yanındaki arkadaşına uzatması, oyunun devam etmesi
önce çok zorladı öğrencilerimi, sonrası eğlendiler coşkuyla.
4-E DONMUŞ ÇERÇEVE oyununda yaratıcı ve harikaydı.
PATATES BUZ KIRICI pipetle patatesi delmek bizimkilere zor geldi. Uğraşları eğlenceliydi. Birlikte
mutlu olduk.
Oyun alanlarının düzenlenmesinin önemi… İdareci olsaydım neler yapardım okul bahçeme neler…
ÖDEV verilmeli mi, verilmemeli mi? Kontrolü nasıl olmalı? Bu da benim ev ödevimdi. Ödev
konusunda epeyce araştırma yaptım. Araştırma yaparken Johan Vilhelm Snellman ile tanışma
imkânı buldum. Çok etkilendim.
Finlandiya eğitimi için yaptıklarını öğrendim. SNELLMAN ve ÖRAV çalışanları… ÖRAV eğitimcileri de
dağ, bayır, soğuk, sıcak demeden ülkemizin en ücra yerlerine ulaşmakta. Öğretmenlere
dokunmakta, öğretmenler de öğrencilere dokunarak ülke eğitimine katkıda bulunmakta. Bir
ülkenin kalkınmasını istiyorsak, eğitimden başlamalıyız. ÖRAV’ın Türkiye için çok önemli olduğunu
bir kez daha gördüm. ÖRAV desteklenmeli, güçlenmeli. Daha çok öğretmene ulaşmalı, daha çok
eğitim verebilmeli. Daha çok yapacak işimiz var eğitimciler olarak…
YAŞAM BOYU ÖĞRENME(LLL)------ X-Y-Z GÖKKUŞAĞI---- HAREKET AKIŞLI DERS PLANI
- BLOM’UN TAKSONOMİSİ--- TABAKALI ÖĞRENME—KOLAJ-- OYUN ALANLARININ DÜZENLENMESİ
BİLGİ KARTLARI -- PİAGET, AUSUBEL, BRUNER, DEWEY, VYGOTSKY
Sınıfımızdaki farklı zeka türleri ile neler yapabiliriz?
Her tür zeka ve sınıf öğretmenlerinin becerileri… Bu teknikler sınıfımıza girer mi? Girerse neler
olur?
Ne yapıyor olmamız öğrenme sürecini aktif tutar?
Bu akşam, şu andan sonra yarına ne götürüyorsunuz?
Salı akşamları bu soruları duymak ve düşünmek… Bizim sınıfa bazı teknikler girdi, öğrencilerim
daha aktifleşti, oyunlar öğrendik, oynadık, yorulduk, güldük, eğlendik, düşündük…4-E çok şeyler
kazandı.
Teşekkür ederim Esin Burcu İliş öğretmenim,
Teşekkür ederim Yusuf Ziya Güldere öğretmenim,
Bana ve öğrencilerime katkılarınızdan dolayı, emekleriniz için…
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/esinfevzi/page/42521/4-e-aktif-ogreniyor
MUHAMMED YILDIRIM…
YARDIMLAŞMA ( HİKAYE YAZIYORUM, ÇİZİYORUM, HESAPLIYORUM,…)
Bir hayat bilgisi dersi etkinliği olarak başlayan gün tüm dersleri kapsayacak şekilde devam edince
paylaşma ihtiyacı duydum. Yusuf Ziya Hocam’ın serzenişleri ve aktif öğrenme ile öğrenen sınıflar
sanal dersinin günü ve saatine uyamayışımla bu konuda benim de e-kampüste izim bulunsun,
burayı takip eden arkadaşlara da katkım olsun diyerek yazılmış bir güncedir. Keyifle okumak
dileğiyle…
Günlerden Cuma ve ilk dersimiz hayat bilgisiydi. Konumuz da “Ailede Yardımlaşma” idi. Öncelikle
aşağıdaki videolar ile dikkatlerini çekmeye çalışarak başladık birlikte öğrenmeye…
http://ekampus.orav.org.tr/file/41510/Ekip_ruhunedir23.mp4
http://ekampus.orav.org.tr/file/41511/Ekip_ruhunedir22.mp4
http://ekampus.orav.org.tr/file/41510/Ekip_ruhunedir23.mp4
Öğrencilerime videoda neler gördüklerini anlatmalarını istediğimde aldığım ilk cevap yardımlaşma
oldu. Katkı sağlamak isteyen tüm öğrencilerden fikirlerini aldıktan sonra “yardımlaşma” sözcüğünü
yazdık ve bizde ne çağrıştırdığı üzerinde beyin fırtınasına başladık.
İlk dersimizi bu şekilde tamamlamış olduk. Bir sonraki dersimiz Türkçe idi. Hem okuma hem
okuduğunu anlama hem de çıkarımlar yaparak kendini ifade etme becerilerine yönelik olarak
aşağıdaki linkte keyifle okuyabileceğiniz bir hikayeyi okuyarak başladık(Ben bir küçük dereyim).
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42182/ben-kucuk-bir-dereyim---
Öğrencilerimizle birlikte bu güzel hikayeyi okuduktan sonra hep birlikte hikayenin en beğendiğimiz
ve en az beğendiğimiz bölümlerini belirlemelerini istedik. Belirledikleri bu bölümlerde nasıl
değişiklik yapmak istiyorlarsa yapmalarını isteyerek 2. Dersimizi bitirdik. Beğendikleri bölümü
değiştirmelerini isteyerek hep daha iyiye gitmelerini, az beğendikleri bölümü değiştirmelerini
isteyerek de günlük hayatlarında karşılarına çıkacak problem durumları karşısında harekete
geçmeleri gerektiğini vurguladık.
Yapılan değişikliklerin ardından beyin fırtınasında elde ettikleri kelimelerle yeniden bir hikaye
yazacağımızı belirttik.
Kısaca bir hikaye haritası oluşturduk. Hikayenin geçeceği yer, hikayede kimlerin olacağı ve
hikayenin konusunu aşağıdaki şekilde belirledik.
“Hikayede kimler var?” sorusuna öğrenciler; deve, devenin sahibi, tavşan, akrep, yılan ve fare olsun
dediler.
Hikayenin derede geçtiği sorusuna ise sıcak bir çöl dediler ve konusu ile tabi ki yardımlaşmaydı.
3.derste öğrencilerimiz gürültü metresinin kadranı 0’ı gösterirken kendi hikayelerini yazmaya
başladılar.
Sanırım neler yazdıklarını merak etmeye başladınız bile… İşte size resimleri ve iki örnek hikaye…
YARDIMSEVER HAYVANLAR
Çok sıcak bir çölde yaşayan adam, çocuklarına yiyecek almak için devesiyle yola çıkmış. Devesiyle
çölde ilerlerken hava çok sıcakmış. Öğlen saatlerinde karşılarına bir fare çıkmış.
Adam fareye bakarak bu sıcak yerde sen nasıl yaşıyorsun? diye sormuş.
Fare bu soruya arkadaşlarımın yardımıyla ben burada yaşayabiliyorum diye söylemiş. Adam
dayanamamış ve “Peki nasıl yaşıyorsun?” demiş. Fare ise şu ilerdeki ağacı görüyor musun demiş. Çok
sıcak olduğunda o ağacın altında gölgeleniyorum demiş. Arkadaşlarım da buldukları yemek
kırıntılarını bana getiriyorlar karnımı doyuruyorum onlarla demiş. Fakat arkadaşlarım uzun süredir
yiyecek getirmediler ben de çok acıktım demiş. Sıcaktan bunalan adam ve devesi fareye iznin olursa
senin ağacının altında gölgelenebilir miyiz diye sormuşlar. Fare de evet diyerek onları ağacın
gölgesine davet etmiş. Hep birlikte ağacın gölgesine doğru ilerlerken bir tavşan onlardan korkarak
kaçmış. Hemen tavşana seslenmişler; biz dostuz bizlerden korkma demişler. Tavşan onlara buralarda
ne aradıklarını sormuş. Adam bu soruya yiyecek arıyoruz diye cevap vermiş. Tavşan yiyeceğin nerede
olduğunu biliyorum demiş ve hepsi tavşanın söylediklerine çok sevinmişler. Biraz dinlendikten sonra
hep birlikte gideriz demişler. Otururken tavşan kumu karıştırıyormuş. Tavşan bir akrep görmüş ve
birden bire havaya sıçramış. Tavşan akrebe sormuş sen nasıl kumun altında yaşıyorsun demiş. Akrep
kumun üstü çok sıcak bu nedenle bende kumun altında yaşıyorum demiş. Kumun altı üstünden daha
serin olduğu için çok fazla sıcakta kalmıyorum demiş. Akrep siz ne geziyorsunuz buralarda diye
sormuş. Onlar da biz yiyecek arıyoruz demişler. Bunu duyan akrep bende size katılabilir miyim diye
sormuş. Tabii ki demişler ve yola koyulmuşlar. Yolda giderken açlıktan yorgun düşmüş bir yılana
rastlamışlar. Yılana hasta mısın diye sormuşlar. Yılan da onlara çok açım demiş. Biz yiyecek bulmaya
gidiyoruz bize katılabilirsin demişler ve yılanı da yanlarına alarak yürümeye devam etmişler. Az
ilerideki tepeyi aşınca büyük büyük muz ağacı görmüşler. Hemen ağaçların yanına giderek bol bol muz
yemişler.
Muhammed KANBAZ / 2-D Sınıfı
YARDIMSEVER HAYVANLAR
Çok sıcak bir çölde yaşayan adam, çocuklarına yiyecek almak için devesiyle yola çıkmış. Devesiyle
çölde ilerlerken hava çok sıcakmış. Öğlen saatlerinde karşılarına bir fare çıkmış.
Adam fareye bakarak bu sıcak yerde sen nasıl yaşıyorsun? Diye sormuş.
Fare: Ben bir çöl faresiyim ve burada yaşıyorum, diye karşılık vermiş. Fare de adama peki sen
buralarda ne geziyorsun demiş.
Adam cevap vermiş: Ben çocuklarıma yiyecek götürmek için buradayım. Ama hiçbir şey bulamıyorum,
demiş ve yoluna devam etmiş. Az gitmiş uz gitmiş ve yoluna bir tavşan çıkmış.
Tavşan adama: Merhaba kardeş. Bu sıcak çölde ne yapıyorsun? Hayırdır demiş.
Adam: Çocuklarıma yiyecek bulmak için geziyorum demiş.
Tavşan: Ben sana yardım ederim beni takip et dedikten sonra birlikte yürümeye devam etmişler.
Adam tavşanın söylediklerine çok sevinmiş. Biraz ilerledikten sonra su akan bir dere bulmuşlar, adam
bu dereden tüm küplerini doldurmuş ve devesine su içirmiş. Devesine de kendisine yardım ettiği için
teşekkür etmiş. Küpleri devenin üzerine yerleştirip yola devam etmişler. Biraz daha yürüdükten sonra
türlü yiyecekler ve meyve ağaçları buldular. Adama bunları da toplayarak çocuklarına götürmek üzere
yola koyulmuş. Tavşana da binlerce kez teşekkür etmiş.
Medine GÖK / 2-D Sınıf Öğrencisi
4. ve 5. dersimizde de bu hikayelerle tamamladıktan sonra öğrencilerimizle matematik dersinde
adamın topladığı meyvelerle ilgli doğal sayılarda toplama işlemi gerektiren problemler oluşturup
çözdük. Herkes kendi hikayesinin sonunda bulduğu yiyeceklerle ilgili problem yazmasını istedik. sonra
da herkes kendi probleminin çözümünü arkadaşlarına anlattı.
son dersimiz (6.ders) ise görsel sanatlar dersi idi. tüm öğrencilerimizden yazdıkları hikayeleri
resmetmelerini isteyerek tamamladık. çizdikleri resimleri de paylaşmak isterdim fakat bir kısmı
resimlerini tamamlayamadıklarını ve evde tamamlayıp getirmek istediklerini belittiler. sanırım günce
epeyce uzadı o resimler de başka bir günce konusu olur diye düşünüyorum. günü tamamlayıp eve
giderken tarif edilmez bir huzur içimi kapladı bilin bakalım sebebi ne olabilir.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42326/yardimlasma--hikaye-yaziyorum-ciziyorum-hesapliyorum-----
MUHAMMED YILDIRIM…
İKİ GÜNCE BİR DÜŞÜNCE(BÖLME İŞLEMİ)
Daha önce yayınlamış olduğumuz iki güncede paylaştığımız etkinlikleri biraz yapılandırarak farklı
konularda yaptığımız çalışmayı bölme işlemine uyarlamaya çalıştık. İlgililere duyurulur.
1. Etkinlik. Öğrencilerden belirlenen alanda serbest bir şekilde yürümeleri istenir. Öğretmen
el çırptığında herkes durur ve en yakınındaki kişi ile eş olur. Öğrenciler ikili gruplar halinde
yürürler. Öğretmenin el çırpmasıyla yere otururlar. En son oturan grup oyunu dışardan
izlemeye devam eder. En son grup kalana kadar bu işlem devam eder ve en sona kalan grup
alkışlatılır. Oyun, 3'lü, 4'lü, 5'li gruplar şeklinde de oynatılır. (Dikkat çekme aşaması)(Sınıf
Kalabalık olunca bahçede oynadık)(bu oyunu 2. ve 3. sınıflarda geriye doğru ritmik sayma
işlemi yaparak bölme işleminin kavratılmasında da oynattık.)
Ara Değerlendirme: Oyunun sonunda öğrencilerden çember olmaları istenir. Oyunla ilgili duygu ve
düşüncelerini paylaşmalına fırsat verilir. Sınıfımızdaki öğrencileri bir bütün kabul edersek eşit
parçalara böldüğümüzü ve bu parçaların oyundan her defasında eksildiklerine vurgu yapılır. Bölme
işlemi ile olan bağlantısı bulunur. Daha sonra sınıfı eşit sayıda gruplara bölme için ilk etkinlikteki
oyun 5’li şeklinde oynatılır ve sınıfı 5’li gruplara böleriz. Öğrencilere bir hazine avına çıkacağımız ve
buldukları
hazineyi
eşit
şekilde
paylaşmaları
gerektiği
vurgulanır.
(http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42355/pizza-ustalari-isbasinda)
HAZİNE AVI
GEREKLİ ARAÇ GEREÇLER: Grup sayısı kadar kese kağıdı, her kese kağıdına 20 den fazla olacak
şekilde nohut(isteğe bağlı olarak diğer bakliyat ürünleri ya da şekerler koyulabilir), hazine haritası
hazırlamak için renkli kartonlar, kese kağıtlarının ağzını bağlamak için ip, grup sayısı kadar plastik
tabak, öğrenci sayısı kadar pet bardak.
1- Tüm gruplardan kendi içlerinde bir lider belirlemeleri istenir bunun için 5 dk zaman verilir.
2- Liderini belirlemede güçlük çeken gruplara rehberlik edilir(Liderlik özelliği olan öğrencilerden
birkaç tanesi aynı gruba denk gelirse böyle bir sorun ortaya çıkabiliyor)
3- Liderlerin grubun bir adım önünde dururlar ve hazine haritası gruptaki diğer üyelere verilir.
4- Gruptakiler tek tek hazine haritasındaki uygulama adımlarını okurken lider de onların
söylediklerini yerine getirir.
5- Hazineyi bulan gruplara birer plastik tabak ve gruptaki üye sayısı kadar pet bardak verilir.
6- Hazineyi aralarında eşit şekilde paylaşmaları istenir.
Tüm gruplara hazineyi paylaşmaları için 10 dk süre verilir. Sürenin sonunda öğrencilere
“Nasıl paylaştınız?, Kim Paylaştırdı? Herkese eşit miktarda düştü mü?, Paylaşımla ilgili şikayetiniz
var mı? Daha farklı nasıl paylaşılabilirdi?” soruları sorulur ve değerlendirme yapılarak bölme
işlemindeki stratejiler tartışılır.
3. etkinlik: tüm gruplara hazineyi paylaşma esnasında eşit bir şekilde paylaşım olmadığında
yaşanabilecek durumlarla ilgili bir canlandırma hazırlamaları ve sunmaları istenir. Sunum için her
gruba3-5 dakika zaman verilir.
4. etkinlik: (deneyimin paylaşımı) Bu aşamada her grup A4 kağıdına kendi hazinelerini ve nasıl
paylaştıklarını bir problem şeklinde yazarak çözümünü de anlatan bir sunum hazırlarlar. (Örn: Bizim
grubun hazine torbasından çıkan 76 tane nohutu 5 arkadaş paylaşmak istedik. Her birimize kaç
nohut düşer? ...vb şeklinde)
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ymuhammed/page/42385/iki-gunce-bir-dusunce-bolmeislemi-
BAYSAN BANU UZUN…
TARİHTEN ESİNTİLER
Merhaba sizlerle geçen haftalarda tarih etkinliklerinde yaptığımız bir çalışmayı paylaşmak istedim.
Tarihi kalıntıları onların nasıl oluştuğunu konuştuktan sonra müzeye gidip kalıntı örneklerini
inceledik. Sonra kuruma gelip hem öğrendiklerimizi konuşup tartıştık hem de kendi kalıntı
örneklerimizi yaptık. Bunun için bir miktar nemli ince kumu bir kutuya bastırdık(Pasta kutusu,
ayakkabı kutusu vb.). Kalıbını çıkaracağımız uygun bir nesneyi bu kuma gömerek kalıbının çıkmasını
sağladık. Nesneyi kumdan alınca çıkan kalıba alçı döküp donmasını sağladık.İyice kuruyan alçıyı
çıkarına ürünümüzü elde ettik.
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/uzunbaysan/page/42381/tarihten-esintiler----
5. BÖLÜM : ÖDÜL VE NOT DIŞI TEŞVİK STRATEJİLERİ
ÖDÜÜL VE NOT DIŞI TEŞVİK ETME STRATEJİLERİ
NELER OLABİLİR?
- Takdir ediyorum mesajı…
- Seninleyim mesajı…
- Ödülsüz dikkat…
- Doğru yanıta dönüt verme…
- Yanlış yanıta dönüt verme…
- Sessiz yanıt…
- Herkese ödül…
- Dürüst ilgi…
TAKDİR EDİYORUM MESAJI…

Teşekkür ederim.

Söylediğin şey çok hoş.

Denediğin için teşekkürler.

Hoşuma gitti.
SENİNLEYİM MESAJI…

Aynı hatayı ben de yapabilirdim.

Kendini nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorum.

Üzüntünü paylaşıyorum.
ÖDÜLSÜZ DİKKAT…

Fiziksel temas.

Göz iletişimi.

Fark ettiğini gösterir sorular.

Öğrenciyle konuşma/zaman geçirme.

Onu özlediğini söyleme.

İlgi gösterme.
DOĞRU YANITA DÖNÜT VERME…

Evet, doğru.

Tamam

Doğru.

Evet, teşekkür ederim.
YANLIŞ YANITA DÖNÜT VERME…





Hayır, doğru yanıt…
Hayır, benim istediğim bu değil. İstersen tahtada
yazılı notlardan fikir al.
İlk ismi doğru. Tam adı…
Evet, doğru. Gönüllü olduğun için de sana teşekkür
ederim.
Hayır, yanıt güney batı. Ama çok kuvvetli bir sesle
yanıt vermen çok güzel.
SESSİZ YANIT…


Hataları düzeltmek değişimi çok az etkiler… Bunu
yerine hataları not ederek daha sonra o konuda
çalışılabilir.
Henüz iletişim
kullanılabilir.
kurulamamış
öğrenciler
için
HERKESE ÖDÜL…

Bazı öğrenciler hep ödül alırken,

Bazıları hiç almaz…

Bireysel ödüller yerine grup ödülleri kullanılabilir.
DÜRÜST İLGİ…

Tişörtündeki renkler gerçekten çok hoş.

Bugün gözlerin ne kadar çok parlıyor.

Harika bir yanıt, çok yaratıcı.
 SINIFLARIMIZI, OKUL BAHÇEMİZİ DÜZENLEDİK…
 DERS PLANLARIMIZI YÖNTEM VE TEKNİKLERLE
DESTEKLEYEREK
4
AŞAMALI
OLARAK
PLANLADIK…
 OYUNLAR OYNADIK…
 ÖDEV VERDİK…
 ÖDEVLERİMİZİ DEĞERLENDİRDİK…
ŞİMDİ BÜTÜN BUNLARDAN SONRA; DAHA BAŞKA
NE/NELER YAPABİLİRİZ?
DERS BİTİRME STRATEJİLERİ…
 Hoşlanma/gelecekte
geçirme…
ne
yapacağını
gözden
 Duygu/düşünce kartları…
HOŞLANMA/GELECEKTE NE YAPACAĞINI GÖZDEN
GEÇİRME…
ŞİMDİ…:
 Konuşma şeklinden hoşlandım…
 Zamanı iyi kullanmak ve fikrini değiştirmek
hoşuma gitti.
 Çıkardığın ana noktalardan hoşlandım.
GELECEK..:
 Gelecek sefer gönüllü olmak için daha erken
davranacağım.
 Gelecek sefer daha kolay bir konu alacağım.
 Gelecek sefer bu kadar acele etmeyeceğim.
DÜŞÜNCE / DUYGU KARTLARI…
Öğrenciler bir karta ya da kağıdın bir kenarına
düşüncelerini, diğer tarafına da duygularını yazarlar…
 Öğrencilerin kendilerini tanımlamalarını ve kabul
etmelerini destekler.
 Sesli okunabilir ya da okunmayabilir.
 Bu dönüt sürecinde öğretmen, sürecin ve
öğrencilerin duygu durumlarının farkına varır…
UĞUR ÖZEREN…
GÖNLÜMÜZDE ELMA BAHÇESİ VARDI, KIRK TANE ELMA TOPLADIK.
''Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil,
Hazmettiklerimizdir.
Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil,
Muhafaza ettiklerimizdir.
Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil,
Kafamıza yerleştirdiklerimizdir. ''
''Francis Bacon''
1. Öğrenmeye uygun bir atmosfer yaratılması
( Merak uyandırma):
Elimde elma boyamaları sınıfa girdim. Elmaları istedikleri renge
boyamalarını isteyerek izlemeye başladım. Sınıfta bir anda yeşil ve
sarı boya kalemi sıkıntısı baş gösterdi. Sarı, yeşil, kırmızı elmalar
masaları süslerken, her masaya bir makas verdim. Bitirenler
elmalarını ortaya çıkarırken 15 dakika sona ermişti.
2. Aktarılan bilgiyle ilk karşılaşma ( İlgiyi odaklama ):
Sıra artık portakaldaydı. Portakalı, boyama sırasında, soyulurken
sınıfı
kaplayan
kokusu
ile
başrole
aldım.
Elimdeki
portakalı
paylaşmak için Anıl'ı çağırdım. Anıl hevesle yanıma gelince yarısını
ona verdim. Bu arada kıskanç gözler Anıl'ın portakalı üzerine
toplanmıştı ki Anıl portakalı yemeden istediği bir arkadaşı ile eşit
paylaşmasını istediğimi söyledim. Anıl elindeki portakalı Arda ile
paylaşıyordu. Bende İrem ile eşit olarak paylaştım.
Portakalları biraz sonra paylaşmak üzere masaya alıp elmalarımızın
saplarını çıkardık. Elmaları bölmek için ortadan ikiye katlamalarını
istedim. Elmalar itina ile ikiye katlandı. Elmaları eşit olarak iki
parçaya bölmelerini isterken tahtaya büyük bir elma çiziyordum.
İkiye bölme tamamlanınca elmaların durumunu belirledik.
''Yarım Elma''
Ortadan ikiye böldüğümüz bu elmaları matematik diliyle nasıl
anlatırız? diye sorunca yarım, bütün, çeyrek ile geçen seneden kalan
bilgiler geldi.
-
Peki sayılarla anlatmak istesem, nasıl anlatırım? diye
sorunca sınıf duraksadı.
Elmayı böldüğüm dik çizgiyi, yan çizerek ismini ''bölü çizgisi'' olarak
belirledik.
-Elmayı kaça böldük? diye sorunca
-İki sesi gür şekilde belirdi.
İki sayısının elmanın eşit olarak bölündüğü gösterdiğini belirterek
matematik dili ile payda dendiğini belirterek paydanın yerine iki
sayısını yazdık. Sıra pay olayına gelmişti.
-Eş parçalardan kaç tane aldığımızı gösteren paydır, diyerek ikiye
böldüğümüz elmanın yanına
ekleyince matematik dili konuşmaya
başlamıştık.
1
Pay
----- Bölü çizgisi
2
Payda
Yazarak
belirttik.
Artık
çeyrek
kavramı
daha
kolaydı.Kağıt
elmalarımızı dörde böldüğümüzde çeyrek kavramı matematik diline
dönmüştü.
1
Pay
----- Bölü çizgisi
4
Payda
Bütün öğrencilere çeyrek portakal dağıtırken teneffüs zili çalıyordu.
‘Hiçbirimiz başarısız olmak istemeyiz, ihtiyacımız olan üretkenliği ortaya
çıkaran zorlanma ve başarısızlık durumudur.’
''Manu Kapur''
3. Yeni bilginin keşfedilmesi
( Öğrenme deneyiminin yaşanması ):
Artık ismini kesirler olarak bildiğimiz konu ile bir uygulama ve
değerlendirme çalışması yapmak, akran öğrenmesi ile öğrendiklerini
birleştirme vakti gelmişti. Sekiz gruba ayrılmış masalarda 5 öğrenci
ile çalışmaya başladık. Hazırlanan etkinlik basitti. Hazır olan 14
şekilli
çalışma
deneyimleyecektik.
kağıtlarında
Müzikle
belirtilen
kesirlerin
beraber
çalışma
yazımlarını
başladığında
yorulduğumu hissettim.
4. Bilgiyi hayata aktarma ( Deneyimin Paylaşılması ):
Paylaşımda bulunmanın zamanı gelmişti. Bir son nokta koyma
zamanı gelmişti. Çalışma sona erince gruplar yaptıkları çalışmaları
tahtada
sunarak
panoya
astılar.
Hazırladığım
bilgi
kartlarını
dağıtarak çalışmayı tamamladık. Bilgi kartlarını da panoya asılan
çalışmaların altına iğneleyerek yaptığımız çalışma ile eşleştirmiş
olduk. Toplam 2 ders saatinde eğlenerek yaptığımız değerlendirme
çalışmaları ile etkinlik uygulayarak kavramları matematik dilinde
bilgi
haline
getirmeye
çalışmıştık.
Şimdi
zor
bir
görev
bizi
bekliyordu. Yeni pişmiş kekleri eşit bir şekilde parçalara ayırmak...
Kısacası,''Gönlümüzde elma bahçesi vardı, biz kırk tane elma
topladık''
Esen kalın...
http://ekampus.orav.org.tr/blogger/ugurozeren/page/42402/gonlumuzde-elma-bahcesivardi--kirk-tane-elma-topladik---