İnternetime dokunma! - İletişim Fakültesi
Transkript
İnternetime dokunma! - İletişim Fakültesi
$# ! Türkiye Cumhuriyeti’nde, Cumhuriyet’in bekçileri, laikliğin koruyucusu gibi sıfatlar verilen Aleviler, bu sıfatlara rağmen, sahip oldukları inançsal ve etnik kimlikleri yüzünden “tehlike” olarak görülmeye devam ettiler. Yönetilen olmaya kıstırılan Aleviler istediklerini almak için sokaklarda. Aleviliğin karşılaştığı sorunları ve isteklerini Balçova Alevi-Bektaşi Derneği başkanı Selahattin Yıldız, Narlıdere Alevi-Bektaşi Kültürünü Tanıtma Derneği başkanı Mustafa Aslan, Canlar Birliği Eğitim ve Dayanışma Deneği Düzgün Şahin ile görüştük. > 06!78( 2011324 Ünivers o.org adyoek www.r & Türkiye’de ortaya çıkan siyasi liderlere ait seks kasetleri, politika ve rock müziği bir konuda birleştirdi gibi. Taze skandal örnekleri sunan Türkiye, henüz dünyayı sarsabilen politik bir skandal çıkartamadı. > '( ,- Üniversite gençliğinin buluşma noktası Küçük Park 24 saat ayakta. Küçük Park’ın en meşhur mekanı ise Üniversite Pastanesi. > +( )!* Alsancak Limanı’nın gerisinden başlayıp Konak sınırlarında kalan 315 hektarlık alanda yüksek yapılanmanın önü açıldı. Yeni kent merkezi, New York’un Manhattan bölgesine benzeyecek. > +( İzmir’de 15 Mayıs’ta ‘İnternetime Dokunma’ mitinginde binlerce İzmirli hükümete tepkisini açtıkları pankartlarla gösterdi.. (Fotoğraf: Ali Cem Doğan) B ilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nca (BTK) hazırlanan “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar” 22 Ağustos’ta yürürlüğe girecek. Bu uygulama ile kullanıcılar BTK’nın belirlediği dört internet filtresinden birini seçmek zorunda bırakılacak. Filtreyi aşmak suç sayılacak. Filtre kıstaslarını belirlemek ise 0 #1 > 2( » tamamen BTK’nın elinde olacak. Düzenlemeye göre dört tip filtre paketi yer alacak. Aile, çocuk, yurtiçi ve standart paket. Her internet abonesi bunlardan birini seçmek zorunda kalacak. En özgür gibi görünen standart paket de bir filtre uygulaması. Bu uygulamanın yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye’de internete sansüre neden olup olmayacağı tartışılırken Ünivers İzmir rock piyasasında işler pek iyi gitmiyor. Dinleyicilerin gelişen teknolojiyle birlikte oturdukları yerden müzik dinlemeleri ya da mekanların pahalılığı gibi nedenler piyasayı nasıl etkiliyor? Haber Ekibi rock müzik mekan sahipleriyle görüştü. olarak bu konu ile ilgili uzmanlara düşüncelerini sorduk. İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Tanju Oktay Yaşar, 22 Ağustos’tan itibaren internet Filtresi’’ nin yürürlüğe girmesi ile birlikte internette sansürleme de başlayacak’’ dedi. Yaşar, ayrıca “İnternet Filtresi”nin temel hak ve özgürlüklere de aykırı olduğunun vurgusunu !# > 345( !2 ] 3-4 ] "5 ]"#6-7 ]$8-9]%#10-12 yaparken; İzmir Ekonomi Üniversitesi Mühendislik ve Bilgisayar Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turhan Tunalı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun almış olduğu bu karar ile Türkiye’de sansür altyapısı kurulmak istendiğinin altını çiziyor. > .( Futbol denince akla gelen ilk şey holiganizm. Son olarak BeşiktaşBursaspor arasında çıkan olaylarda da futbolda şiddet ve Spor’da Şiddet Yasası bir kez daha tartışılmaya başladı. Peki yasada neler yer alıyor? 97 6 2010 Supersport Dünya Şampiyonası’nda birinci olan Kenan Sofuoğlu bu sezon en büyük Motorsiklet organizasyonu olan MotoGp’de ülkemizi temsil ediyor. > /:( . Son yıllarda ligin bitimine bir hafta kala şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe, 20102011 sezonunun şampiyonu oldu. Kupayı 18. kez kazanan Fenerbahçe’nin şampiyonluk hikayesini Haber Ekibi sizler için yazdı. > //( 2 2011 3 24 !" #$%!&! ' ! ! # ()* +,. / : ,;/ " İ zmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2001 yılında Uluslararası Kentsel Tasarım Proje Yarışması’nı kazanan Alman Johen Brandi’nin projesinden esinlenerek başlatılan proje, bu yıla kadar pek çok hukuki engele takıldı. Ancak bu yılın mayıs ayında, Büyükşehir Belediye Meclisi’nden projeye onay geldi. Bu şekilde, Liman’dan Turan’a kadar olan 471 hektarlık alanın, Konak’ta kalan 315 hektarlık bölümünde yüksek yapılaşmanın önü açılmış oldu. Yeni kent merkezinin Alsancak liman gerisinden başlayıp, Konak sınırlarında kalan 1000 ölçekli uygulama imar planları, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy birliğiyle kabul edildi. Yeni kent merkezi, planlanan şekliyle Amerika’nın gökdelenleri ile ünlü New York’un Manhattan bölgesine benzeyecek. Alanda turizm ve ticaret alanları ile dev oteller kurulacak. Açılan iptal davaları Daha önce iki kez, birisi 2006 yılında İzmir Valiliği, Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’nün talebi üzerine aynı tarihlerde, meclis kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle İzmir 4. İdare Mahkemesi’ne dava açıldı. Valilik, iptal nedeni olarak, revizyon planında yapı yoğunluğunun artırılmasını, yeşil alan ve otoparklar için yeterli alan bırakılmamasını gösterdi. Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karar sonucunda Büyükşehir Belediyesi yapı yoğunluğunda geri adım attı ve 2007 yılının Haziran ayında bu doğrultu da yeni bir imar planı hazırladı. İzmir 3. İdare Mahkemesi 2009 yılında, zemin etütleri eksikliği nedeniyle tekrar yürütmeyi durdurma kararı aldı. Sekiz yıllık aranın ardından geçen mart ayında Konak Belediye Meclisi’nde onaylanan ve bölgenin 315 hektarlık uygulama imar planı, AKP’li ve CHP’li meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. Bölgeye 50 milyar dolarlık yatırım yapılması öngörülüyor. Yeni kent merkezi nasıl olacak? Projenin sınırları Liman’dan başlayarak, Yenişehir, Alsancak Garı ve Bornova sınırlarına kadar olan bir alanı kapsıyor. Yüksek yapılaşmaların önü açılacak, rezidanslar ve oteller kurulacak. Bu imar planını, İş Bankası Gayrimenkul Ortaklığı, Vakıflar Bankası, Rönans Yatırımcılık, Ahmet Zorlu, Özgörkey, Nail Özkardeş, Tariş, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Vadeli İşlemler Borsası, Hollandalı ve Kuveytli iki büyük yatırım şirketi gibi birçok yerli ve yabancı yatırımcı bekliyordu. Yatırımcılar şimdiden projelerini açıklamaya başladılar. 20’ye yakın hazır projenin hayata geçmesi bekleniyor. Bölgeye gayrimenkul yatırımı yapmayı planladığını açıklayan ilk yabancı grup, İngiliz Comberceli oldu. İngiliz şirket rezidans ve alışveriş merkezi yapmayı planlıyor. Yatırımcılar bu konuda ne diyor? Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, İzmir’in bu tür planlamaya ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Bu planlama İzmir’de yeni projelerin hayata geçmesini sağlayacak. Kentin gelişmesine büyük bir ivme kazandıracak. İzmir ne yazık ki son yıllarda yerinde sayıyor. Bu planın kısa sürede netleşmesini bekliyoruz. Bu plan bütün İzmirlileri ilgilendiriyor. Kamuoyunda tartışıldıktan sonra yürürlüğe girmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Planın devreye girmesi ile birçok yatırım gerçekleşecek” dedi. Kavuklar Grubu Başkanı Abdullah Kavuk da bölgede yatırım yapmak istediklerini belirtirken, “Gözlerimiz Büyükşehir Belediyesi’ne çevrildi. Bu bölgenin imar sorununun çözülmesi İzmir’in önünü açacak. İzmir’de başta inşaat sektörü olmak üzere birçok sektörde işler ikiye, üçe katlanacak. Bu bölge arsa sıkıntısını da bir süre sona erdirecek. Grup olarak o bölgede yerimiz yok ama sorunun çözülmesi ile yatırım kararı alabiliriz. Uygun bir arsa olması halinde de kente güzel bir eser kazandırmak isteriz” dedi. < $ " +)& " & !& % ) ))#@+))' "! )" & # Küçük Park’ın ziyaretçilerinin neredeyse tamamı üniversite gençlerinden oluşuyor. (Fotoğraf: Nilay Aygün) (!=!) ?" / " B ol kornalı bir trafik macerasından sonra, Küçük Park’a giden o dar sokağa ulaşıyorsunuz. Sokakta hep bildik görüntüler var; sağda solda yol kenarlarına tezgâh kurmuş işportacılar, daracık bir alana dört beş iskemle atıp müşterilerinin karınlarını doyurmaya çalışan küçük lokantalar, kostüm satan dükkânlar, müzik evleri, pasta- neler… Küçücük bir sokağa bir sürü dükkân sığdırmışlar. Gençlere soracak olursanız Küçük Park’ın bir diğer tanımı da sokağın hemen köşesinde bulunan ve göçmenler tarafından işletilen ünlü Üniversite Pastanesi. Küçük Park’a gelen gençlerin yaptığı ilk iş genelde sıcak poğaçasını yiyebileceği ve yanında taze demlenmiş tavşan kanı çayını içebileceği bir kafe bulmak oluyor. Bu arada pastanede o kadar çok çeşit var ki, ilk defa alışveriş yapıyorsanız ne yiyeceğinize karar vermeniz yaklaşık 10 dakikanızı alabiliyor. Gençler zamanın hızla akıp geçtiği ve kampüs havasındaki bu yerin bağımlısı olmuş durumdalar. Havanın ne kadar sıcak ya da soğuk olduğu aslına bakarsanız onların pek de umurlarında değil. Onlar Küçük Park’ı o kadar benimsemişler ki, her türlü hava şartlarına ayak uydurmayı farkında olmadan başarmışlar. Küçük Park’a yakın evler de öğrenciler tarafından işgal edilmiş durumda. Bazı evlerin balkonlarına baktığınız zaman ortama pijama terliği, demlenmiş çayı ve yakın arkadaşlarıyla balkondan katılan gençleri de görmeniz mümkün. Gençler arasındaki iletişim de oldukça güçlü. Bu pozitif enerji, özellikle duyarlılık gerektiren konularda Küçük Park sakinlerini birbirine kenetleyen etkili bir yapıya dönüşmüş. Geçen ay, başı ezilerek öldürülen sokak kedisi için Küçük Park gençlerinin düzenlediği protesto yürüyüşü de bu tezi doğrular nitelikte. Parkın bir diğer yüzü de gece hayatı. Gençler akşama çayları ya da buz gibi köpüklü biralarıyla devam ediyorlar. Bornova’daki on gencin dokuzunun ‘akşam neredesin’ sorusuna vereceği cevap genelde hep Barlar Sokağı’ndaki mekânların adresi oluyor. Barlar Sokağı gece hayatının hızlı yaşandığı bir yer. Küçük Park’ta olduğu gibi burada da çeşit çeşit birahaneler var. Bu birahaneler birbiriyle ciddi bir rekabet halinde. Bazıları müşterilerine ‘ikram’ olarak tabak tabak çiğ köfte servisi yaparken, bazıları da indirimli bira satışı yapıyor. Turşu, patlamış mısır ve yer fıstığı da bu cömert ikramlardan bazıları. Bu ikram bolluğu haliyle birahaneleri doldurup taşırıyor. Birahanelerin dolup taşması bazı problemleri de beraberinde getiriyor. Civar evlerde yaşayan aileler, sabaha kadar devam eden bu sohbet karmaşasından usanmış durumdalar. Bu yüzden birahanelere de bazı sınırlamalar getirilmiş. Buna göre gece 12:00’dan sonra alkol satan yerlerin kapatılması gerekiyor. Durum gençler için ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirilse de, onlar için sohbet, ev ortamında kaldığı yerden devam ediyor. Bornova’daki ünlü rock barlar da gece hayatını seven gençler için yaşam tarzına dönüşmüş durumda. Bu barlar Bornova’nın çeşitli yerlerine dağılmış. Mekanlarda çalan gruplar da genelde üniversiteli gençlerden oluşuyor. Bu durum müzisyen gençler için Küçük Park’ta ayrıcalıklı bir durum yaratmış. Cebinizde 25 liranız varsa bir gününüzü rahatlıkla Küçük Park’ta geçirebilirsiniz. Mest eden sohbet ortamı ve çılgın gece hayatıyla adeta bir yaşam tarzına dönüşen bu yer, ileride ne durumda olur bilinmez, fakat şu an için herkes hayatından memnun gibi görünüyor. Alışkanlık haline gelen Küçük Park, herkesin vazgeçilmezi olarak da kalmaya devam edecek gibi. ) 2011 3 24 %)! A 3 $; "+ B <)"+C". DD =& !) ) )& B#+B E B İnternetime dokunma İzmir’de 15 Mayıs’ta yapılan mitingte binlerce İzmirli ‘İnternetime Dokunma’ dedi. Fotoğraf: Ali Cem Doğan .+! ;) ! / " Ü ç buçuk yıl önce Türkiye’den erişime kapatılan Youtube, kapatılmasıyla gündeme bomba gibi düşen BlogSpot ve Türkiye’nin en büyük müzik dinleme servisi olan Fizy. com’un engellenmesi, ‘İnternette sansür’ konusunun daha fazla tartışılmasına yol açmıştı. Bu kez de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun 22 Şubat’ta kabul ettiği ‘Güvenli İnternet’ taslağına göre, kurum tarafından belirlenecek internet sitelerine erişim, servis sağlayıcılarının kullanıcılara sağlayacakları filtre programıyla engellenecek. 22 Ağustos’tan itibaren yürürlüğe girecek yeni taslağın getirdiği merkezi filtreleme sisteminin internette sansüre neden olup olmayacağı tartışması başladı. Uzmanlar güvenli internetin şart olduğunu söylüyor ancak hangi sitelere filtre geleceği ve bunu kimin yapacağı ise merak konusu. Mevcut düzenlemelere göre internet siteleri kapatılırken içerik olarak zararlı materyaller içermeyen internet siteleri bile sadece isimleri nedeniyle engellenebiliyor. Hukuka aykırı Bu düzenlemede hukuk devleti olmanın asli koşullarının ihlal edildiğini, düzenleme ile gelecek filtrelemenin ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü ve özel hayat önünde engel oluşturacağını vurgulayan İzmir Ekonomi Üni- versitesi Hukuk Fakültesi’nden Ast. Prof. Dr. Tanju Oktay Yaşar, bu düzenlemenin hukuka aykırılığının çok açık olduğunun altını çizerek, “Yürütmeyi durdurma kararının iki tane koşulu var. Bir tanesi açıkça hukuka aykırılık durumu, ikincisi de telafisi güç veya imkansız zarar doğması. Telafisi güç zarar, kural uygulanmaya başladığı anda doğacak” dedi. O günden itibaren sansürlemenin başlayacağını sözlerine ekleyen Yaşar, “Benim görüşüm burada açıkça hukuka aykırılık olduğu ve telafisi güç zararlar doğacağı. Ancak nihayetinde buna yargı karar verecek, o nedenle bu konuda daha fazla söz söylemek doğru olmayabilir’’ dedi. BTK’nın böyle bir düzenleme yapmasının yasal dayanağının olmadığını da belirten Yaşar, “Bunu mümkün kılan hiçbir yasa yok. Tamamen idari kurumun kendi insiyatifi ile başlattığı bir uygulama” dedi. Yaşar son olarak düzenlemede bir yandan ifade özgürlüğümüzün, diğer yandan bilgi alma ve yayma özgürlüğümüz ile siyasi özgürlüklerimizin kısıtlandığını vurguladı. Filtreleme zaten var İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mühendislik ve Bilgisayar Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan Tunalı ise bu tür filtre ve işletim sistemlerinin, internet servis sağlayıcılar ya da internetten bulunabilecek programlar sayesinde isteyen kullanıcılar tarafından zaten istenildiği zaman kullanıldığını belirtti. Tunalı, “Zaten kullanıcı böyle bir opsiyona sahip. Ancak BTK’nın uygulamasıyla bu durum bir opsiyon olmaktan çıkıp zorunluluk haline gelecek” dedi. BTK’nın almış olduğu bu karar ile Türkiye’de sansür altyapısı kurulmak istendiğinin önemini vurgulayan Tunalı sözlerine şöyle devam etti, “Her ne kadar bu bir güvenli internet paketi olarak söylense de kullanıcıları koruma adı altında ortaya çıkmış bir sansür sistemi bu. Bu tip filtreleme sistemleri yeni değil. Öte yandan standart paket altında ne gibi uygulamalar yapılacağı ise daha belli değil.’’ Hangi sitelerin serbest olacağı, hangilerinin filtreleneceği hakkında net bir bilgilerinin olmadığını belirten Tunalı, “Buna devlet karar verecek. Girebileceğimiz siteleri devlet belirleyecek’’ derken biz internet kullanıcılarının denetim altında olacağımızın da altını çizdi. BTK’nın, kimin hangi siteye girebileceğine, hangi blogu okuyabileceğine, hangi tartışma grubuna katılabileceğine kendi kendine karar vermiş olacağını, istediği herhangi bir siteyi, sayfayı kara listeye alarak kişinin ulaşımını engelleyebileceğini ifade etti. Tunalı, “Üstelik BTK maddelerinden bir tanesine göre filtreleri kırmaya çalışanların tespit edilmesi söz konusu” dedi. İnternet kullanıcılarının dilerlerse eski paketlerini kullanmaya devam edebileceklerini belirten Tunalı, buna rağmen filtre uygulamasının internetin şeffaflığına gölge düşürebileceğini belirtiyor. BTK’nın 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacağı yönetmeliğe karşı tüm Türkiye 15 Mayıs’ta sokağa çıktı. Birçok ilde olduğu gibi İzmir’de de yüzlerce internet kullanıcısı düzenlenen yürüyüşe katılarak “İnternetime dokunma’’ dedi. Peki ağustosta yürürlüğe girecek olan bu uygulama için vatandaş ne diyor? Ünivers olarak bu uygulamadan bizzat etkilenecek olan vatandaşlara miting alanında düşüncelerini sorduk. Uğur Küçük (24), Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi: İnternette sansüre karşıyım. Gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye bırakmak istiyorsak sansür olmamalı. Dolayısıyla sansüre karşıyız, internette sansürün olmaması için elimizden geleni yapacağız. Ahmet Nazım Erkoç (28), sokak müzisyeni: İnternet sansürü hakkındaki düşüncem bence bu bir oyun. İnsanların kötü sitelerle alakasının kesilmesinden ziyade bütün dünya haberlerinden ve iktidarımızda olan kişilerin yaptığı kötü hareketlerden insanların haber edinmemesi için yapılmak isteniyor. Sansür başladığı zaman iktidardaki kişilerin neler yaptıklarını bilmeyeceğiz ve sonunda elimize geçen fatura çok kötü olacak. Bizim tek amacımız sansürü engellemek. Sevim Alpak (56), ev hanımı: Sansürsüz ve özgür bir ülke istediğim için burdayım. Ülkemizin İran’a benzemesini istemiyorum. Bu sansürcü zihniyete kesinlikle karşıyım. Gençlerin geleceği için burdayım ve bu protestoda gençlerin yanındayım. Yunus Erdal (22), İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi: Her alanda sansürsüz bir yaşam için mitingte bulunuyorum. Biz gençler iktidarın her alanda sansür uygulatmasına karşı çıkmalıyız, bir olmalıyız. Mitingte yüzlerce genç bir olup her alanda sansürsüz bir yaşam için haykırdı. Umarım sesimiz yetkililere ulaşır ve olumlu bir neticeye ulaşırız. Sorular, sorular... Filtreyle engellenen siteler kamuoyuyla paylaşılmayacağı için hangi sitenin neden engellendiği belli olmayacak. Aileye ve çocuğu zararlı içerik kim tarafından nasıl belirlenecek? Aileye ve çocuğa zararlı içerik cinsellikle mi sınırlı olacak yoksa sosyal, politik konular da filtre edilecek mi? Filtrelenecek konularla ilgili kullanıcılara seçme hakkı verilecek mi? Çocuk filtresi hangi yaş grubuna göre yapılacak? Yeni açılan bir site beyaz liste veya kara listeye nasıl dahil edilecek? Kara listeler şikayet üzerine mi, mahkeme kararıyla mı yoksa BTK’nın hareketiyle mi belirlenecek? Kara listeden nasıl çıkılacak? Tüm bu soruların cevapları şimdilik merak konusu. Dünyada filtreleme örnekleri - İran: Devlet tarafından merkezi olarak servis sağlayıcılara filtre uygulaması yapılıyor. Standartlar Devrim Muhafızları tarafından belirleniyor. - Suudi Arabistan: Filtreleme politik gruplar, insan hakları, İslam’a karşı saldırgan içeriklerle porno ve gay sitelerine uygulanıyor. Aktivist blogerlar tutuklanıyor. - Çin: Dünyanın en geniş ve karmaşık filtreleme sistemlerine sahip ülkede bir çok site filtreleniyor. - Pakistan: Devlet, ordu ve dine karşı siteler filtrelemeye maruz kalıyor. - İngiltere: Çocuk pornografisi, insan kaçakçılığı, terör propagandası içeren siteler izleniyor ve engelleniyor. - Fransa: Çocuk pornografisi ile ırkçılık içeren siteler devlet ve servis sağlayıcılar tarafından takip ediliyor ve düzenlemeler doğrultusunda engellenebiliyor. - Almanya: Çocuk pornografisi dışında Naziliği öven ve Yahudi soykırımını inkar eden içerikler engelleniyor. - Bulgaristan: İnternetten film, müzik, oyun ve yazılım indirmeye yarayan siteler ile çocuk pornografisi yasaklı. - İsveç: Çocuk pornografisi ve telif haklarını ihlal eden siteleri filtreleniyor. - Avustralya: Çocuk pornografisi, fetiş siteleri ve suç hakkında detaylı bilgi veren sitelere karşı zorunlu bir filtreleme uygulanıyor. - ABD: Yasaklama yapılmıyor. Suç içeren içerikler çıkarttırılıyor. - Brezilya: Yasadışı uyuşturucu ve ilaç satılmasına aracılık eden siteler, çocuk pornografisi ile ırkçılık içeren siteler filtrelemeye takılıyor. - Arjantin: Çocuk pornografisi engelleniyor. - Küba: Sistematik olarak teknik filtreleme uygulanıyor. - Rusya: Ahlaki değerler, kamu düzeni, ulusal güvenlik ve devlet sırlarını korumak adına bu konularda yayın yapan siteler yasaklı. 4 ) 2011 3 24 /!! +) ) " ) & ="# Aleviler seslerini duyurmak için meydanlardaydı. (Fotoğraf: Onur Yılmaz) /=& ;) ! / " A levilik medyada çok fazla yer almasına rağmen meselenin bütününe ışık tutulduğu, derinine incelendiği ve ciddi, somut öneriler üretildiği pek söylenemez. Söz konusu sorun bu kadar sık gündeme getirilmesine, çok tartışılmasına karşın neden bir arpa boyu yol katedilemedi, edilemiyor? Son olarak AKP Hükümeti’nin organize ettiği Alevi çalıştaylarının nihai raporu da Alevileri ve Alevi örgütlerini memnun etmedi. Yoksa dağ fare mi doğurdu? Zaten bu konuda Büyük Alevi Kurultayı İnisiyatifi Marmara Bölge Toplantısı’nda açıklanan ‘Alevilerin Raporu’ başlıklı raporda hükümetin Alevi Çalıştayları Nihai Raporu’na ilişkin, ‘Bu metin Alevilerin yaşadıkları tüm sorunların asıl müsebbibinin Alevilerin kendileri olduğunu açıkça ilan etmekten çekinmeyen bir zihniyetin ürünüdür’ ifadesi kullanıldı. Alevi sorununun kökten çözümü bu topluluğun kendini, kültürünü ve inanç değerlerini yeniden üretebilme ve zenginleştirme olanaklarını beraberinde getirebilir. Çünkü Alevi sorunu diye anılan bu durum genel anlamda insan hakları, özgürlük ve demokrasi sorunu olarak uzun süredir Türkiye gündemini işgal etmekte. Aslında Türkiye’de Alevilik sorunu, bir zihniyet sorunu olarak da betimlenebilir. Öyle ki ülkemizde inançsal ve etnik aidiyetler zenginlik ve saygı duyulması gereken değerler olmak yerine çoğu zaman ‘sorun’ olarak görülüyor ve bu aidiyetler ötekileştiriliyor. Bu zihniyet sorununun siyasi arenadaki yansımalarını da görüştüğümüz Narlıdere Alevi-Bektaşi Kültürünü Tanıtma Derneği Başkanı Mustafa Aslan bakın içinde bulundukları durumu şöyle dile getiriyor, “Alevilerin Türkiye’de siyasetle ilgili sıkıntıları var. Aleviler hangi siyasi partide mücadele ediyorlarsa etsinler, belli bir noktaya geldiklerinde sahip oldukları inançsal veya etnik kimlik onlar için negatif bir anlam taşıyor. Bunun birçok örneği var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Aleviler, Cumhuriyet’in bekçileri, laikliğin koruyucusu bir kitle olarak gösterilmiş, Atatürk ilke ve inkılaplarına gönülden bağlıdırlar denmiştir. Fakat yönetim kademelerinde temsiliyet açısından Aleviler maalesef tehlikeli bir unsur olarak görülmüşlerdir. Yani Türkiye’de siz hep yönetilen olacaksınız, yöneten olamayacaksınız şeklinde bir anlayış varolagelmiştir.” Öte yandan Alevi sorunu diğer kimlik sorunları gibi bir tanımlanma sorunu olarak göze çarpmakta diyen Aslan, “Bu anlamda tanımlayan (devlet ya da hükümet) tanımladığı şey hakkındaki yargılarını norm haline getirip dayatır ve tanımlananı belirli bir kalıp içerisine sokmaya çalışır. Zaten Alevilik Araştırmaları Merkezi Başkanı Ali Yıldırım da çalıştaylara dair rapora tepki göstererek, bu raporda esas olarak Aleviler suçlanmaktadır. Alevilerin ne istediğini bilmediği iddia edilmektedir. Alevilerin kendilerini tanımlayamadığını ileri sürmek, ne istediklerini bilmediklerini söylemek tam bir AKP çalımıdır diyor.” İzmir’deki Alevi dernek temsilcilerinin Alevi sorunu ve açılımıyla ilgili düşüncelerini, izlenimlerini şu şekilde sıralayabiliriz: Balçova Alevi-Bektaşi Derneği Başkanı Selahattin Yıldız: “Ben AKP’nin samimiyetine inanmıyorum. İçi doldurulmadan altı boşaltılan bu açılımın bir anlamı da yoktur. Bizler Alevi toplumu adına naçizane olarak sadece eşit yurttaşlık hakkımızı istiyoruz. Bakın, Türkiye 81 vilayetten oluşuyor, bu vilayetlerin başında bildiğiniz bir tane Alevi var mıdır? Benim bildiğim yok, yani şimdi bir tane Alevi vali bulunmaz mı Türkiye’de? Aleviler bu kadar ötelenmeyi, örselenmeyi hakketmiyor. Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması taleplerimizin başında geliyor. Diyanet İşleri’nin bütçesi dört, beş bakanlığa eşit, neye hizmet ediyor? Alevi vatandaşlar olarak bizler bu hizmetlerden yararlandırılmıyoruz. Sonuç olarak Diyanet’in kaldırılmasını istiyoruz. Avrupa’da mesela bir kilise –hangi mezhepten olursa olsun- kendi mensupları tarafından idare ediliyor. Kısacası Aleviler sadece anayasal ve demokratik haklarını talep etmektedirler, başka talepleri yoktur.” Yamanlar Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Başkan Vekili: “Türkiye’deki sistem kendine göre solcu, sosyalist yaratıyor, kendine göre Türk, Kürt, Alevi istiyor. Aynı sistemi AKP de uyguluyor. Ilımlı İslam ya da muhafazakar İslam’dan bahsediliyor. Bu bağlamda ılımlı İslam modelinde AKP’ye karşı koyacak olanlar inançsal boyutta Aleviler’dir. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz; AKP kendi Alevisini yaratmak için örneğin Reha Çamuroğlu gibi Alevi yazarları da transfer ederek Alevi çalıştayları yaptı. Hükümet Alevi sorununda ideolojik davranıyor. Alevilikte dedelik çok saygın bir konuma sahiptir. Nitekim hükümet, dedeleri Diyanet’e bağlayarak statükoyu devam ettirmek istiyor. Amaç bellidir; Alevilik’i özünden ve doğasından kopararak sünnileştirmektir. Diyanet’in bütçesine bakıyorsunuz muazzam bir bütçe. Gerçekten laik bir ülkede devlet bu boyutta bir tarafgirlik yapmamalı. Tercihini bu anlamda inanç sahiplerine bırakmalıdır. Biz Aleviler olarak Diyanet’in lağvedilmesini istiyoruz. Herkese, her inanca eşit bakabilecek bir kurumsal üst yapı oluşturulabilir. Bununla birlikte din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Bu durum sadece Aleviler için de değil bir Hristiyan, bir Musevi, bir Süryani yurttaş için de söz konusudur.” Narlıdere Alevi-Bektaşi Kültürünü Tanıtma Derneği Başkanı Mustafa Aslan: “Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal bir hukuk devletidir ilkesi anayasada yer almasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti aslında Sünni bir karakter sergilemektedir. Bizler Alevi çalıştaylarında zorunlu din derslerinin kaldırılmasını talep ettik, buna karşılık AKP Hükümeti “Hayır zorunlu din dersleri yetersiz, ikinci bir din dersi daha olsun müfredatta. Biz Alevilik’i de alalım zorunlu din derslerinin içine, hatta o dersi de biz yazalım” dedi. Önümüzdeki 2010-2011 müfredatında yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeki Alevilik tanımı AKP’nin kendi tanımı yani bir anlamda devletin kendi tanımıdır. Bir ülke düşünün ki bir inancı tarif etmeye çalışıyor, bir topluluğun nasıl olması gerektiğini belirlemek istiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı olduğu müddetçe cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilme şansı yok. Çünkü Diyanet, İslamiyet’in tek bir mezhebini temsil ediyor ve İslam dininin tek mabet yeri olduğunu, onun da cami olduğunu söylüyor. Hatta Diyanet ve devleti yönetenler hadlerini aşarak kendilerini tanrının yerine koyuyorlar yani tanrıya nerede ibadet edileceğine dahi onlar karar veriyorlar. Böyle bir handikap yaşıyor bu ülke. Ayrıca AKP Hükümeti Madımak Oteli’ni kütüphane yapmaya çalışıyor. Bunun gibi meşru taleplerimizin tam tersi şeyleri raporda yansıtmaya çalıştılar. Biz Aleviler Sivas’ı, Maraş’ı, Gazi’yi yaşadık, şimdi bu katliamlar yaşanmıyor, Aleviler öldürülmüyor, katledilmiyor ancak Alevilik katledilmeye çalışılıyor. Canlar Birliği Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Düzgün Şahin (Alevi dedesi): “Bizim sorunumuz aslında anayasada yer alan eşitlik ilkesinin uygulanmıyor oluşudur. Yani eşit yurttaşlık sorunumuz var. Ben şahsen Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır şeklinde beyanatta bulunmanın yanlış olduğu kanaatindeyim. Yani şimdi kaldıralım desek hangi siyasi parti buna katılır, bunu destekler, o mecrada değiliz. Ancak yeniden yapılandırılır, bu arada bütçesi mümkün olduğunca en aza indirilir. Gerçekten Diyanet’in çok büyük bir bütçesi var, maalesef bu bütçe belli bir kitle için harcanıyor. Bakın benim babam 72 yaşında ve 50 yıldır dedelik yapıyor ama bir sigortası bile yok. Sosyal, ekonomik güvencesi olmayan bir dede nasıl hizmet yürütsün. Alevilerin taleplerini genel olarak sıralarsak ki benim de bununla ilgili bir çalışmam var: - Cemevleriyle ilgili gerekli düzenlemeleri siyasi partiler ve TBMM yapmalı, cemevleri yasal olarak tanınmalı, - Belediyeler imar ile ilgili plan ve projelerini hazırlarken tespitlerini cami olarak değil ibadet yeri adıyla yapmalılar, - Cemevlerinde hizmet eden dedelerin, zakirlerin, hocaların ve temizlik görevlilerinin ücretlerinin devlet tarafından karşılanması gerekmektedir, - Pirlik için dede çocuklarının eğitimlerini, donanımlarını karşılayacak, bir üniversiteye bağlı bir nevi ilahiyat fakülteleri gibi okulların açılması lazım. Zaten hocalık için de iki yıllık okullar yeterli olur, - Ders programları zenginleştirilmeli, diğer dinler ve Alevilikle ilgili daha geniş ve kapsamlı bir müfredat hazırlanmalı, - Diyanet İşleri Başkanlığı’nın reforme edilmesi gerekmektedir. Her inanç grubunun kendi mensuplarına hizmet edebilmeleri sağlanmalıdır, - Yine müfredetta değişiklik yapılarak edebiyat ve felsefe derslerine Alevilikle ilgili ünitelerin konması gerekir, - Muharrem ve Nevruz aylarında, bu ayların içeriğine uygun olarak TRT’de daha fazla program yapılmalı, ilgili ve bilgili insanlar tarafından bu konularda halk bilgilendirilmeli ve aydınlatılmalıdır. Hacı Bektaş Veli merkezi bir ziyaretgahtır. Orada bazı türbeler müze konumunda, bu hoş bir şey değil. Yani onların müze konumundan çıkarılması lazım. O mekanlar insanların ibadet ettiği kutsal yerler, müze olarak görülmeleri hiç şık değil. Ayrıca Madımak Oteli bir utanç müzesine dönüştürülmelidir. )! 2011 3 24 / 5 ;) !"F)!! GB)&! B&))) )! # H I,$ &+! F / " Türkiye, siyasi liderlerin gizli kamerayla çekilmiş seks kasetleriyle nasıl sarsıldıklarını yakın dönemde eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ve son dönemde MHP’nin Merkez Yönetim Kurulu üyelerine ait kasetlerle tanık oldu. Türkiye siyaseti, ilk seks skandalını Başbakan Adnan Menderes’in opera sanatçısı Ayhan Aydan’dan olan gayri meşru çocuğunu öldürme iddiasıyla açılan ‘Bebek Davası’ ile yaşamış ve etkilenmişti. Seks skandallarının sadece Rock yıldızlarını etkilemediğini hatırladığımız bu günlerde, International Business Times’ın yaptığı ‘En iyi 10 politik seks skandalları’ listesinde, dünyayı şok eden politik yıldızları sıraladı. Listede, henüz Türkiye’den bir isim bulunmuyor. Moshe Katsav İsrail’in 8. Cumhurbaşkanı Moshe Katsav, 2006 yılında cumhurbaşkanlığı döneminde, hakkında 10 kadına karşı tecavüz suçu dahil, cinsel suç işlediğine dair kanıtlar ortaya çıktı. Kanıtlardan sonra evi polis tarafından aranan ve istifa etmesi istenen Katsav, 2006 yılında istifa etmeyi reddetti. 2007 yılının Mart ayında hakkındaki suçlamalardan kurtulan Katsav, görev süresinin dolmasından iki hafta önce, istifa etti. 2009 yılında tecavüz suçlamasıyla hakkında dava açılan Katsav’ın suçu Aralık 2010’da kanıtlandı ve Mart 2011’de yedi yıl hapse hükmedildi. John Profumo 1963 yılında İngiltere’nin Savaş Bakanı olan John Profumo’nun, İngiliz model Christine Keeler ile yaşadığı ilişkinin ortaya çıkması, aylarca İngiltere’de konuşuldu. Keeler’ın aynı zamanda bir Sovyet casusuyla da ilişkisi olduğu öğrenilen skandal, Profumo’nun istifa etmesiyle son buldu. ‘Profumo Olayı’ olarak adlandırılan ilişki, 1989 yapımı ‘Scandal’ filmine esin kaynağı oldu. Bill Clinton Amerika’nın 42. Başkanı Bill Clinton’ın, Monica Lewinsky ile yaşadığı ilişki başkanlığının ikinci döneminde ortaya çıktı. Temsilciler Meclisi Clinton’a ilişkinin varlığını inkar etmekten ve adalete engel olmaktan dolayı dava açtı. Senato tarafından suçlu bulunmayan Clinton, başkanlık görevine devam etti. Silvio Berlusconi İtalya Başbakanı Berlusconi, eşi Veronica Lairo’da dahil çeşitli kaynaklar tarafından yıllardır cinsel uygunsuzlukla suçlandı. Berlusconi en büyük suçlamayı, 2010 yılında 17 yaşındaki Ruby ile para karşılığı birlikte olmak ve Ruby hakkında açılan davaların düşmesi için gücünü kötüye kullanmaktan aldı. Iris Robinson Kuzey İrlanda Parlamento üyesi Robinson’un 2010 yılında 19 yaşındaki Kirk McCambley ile ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Parlamento Başkanı ile evli olan Robinson, skandal yüzünden istifa etti. Eşi ise parlementodaki görevine devam ettti. 6 ! 2011 3 24 J!!!) / ;/) K$ ,$)B%B! & !))! . <%) / / " B eşiktaş ve Bursaspor takımları arasındaki gerginlik son yıllarda ne yazık ki ligin iki başarılı futbol takımının rekabetinden çok, çıkan olaylar sebebiyle holiganizmin rekabetine dönüşmeye başladı. Yaklaşık yedi yıla ulaşan bu gerginlik, yıllar ilerledikçe azalacağına közlene közlene daha da alevlenmeye başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sporda Şiddet Yasası’na attığı imza daha kurumadan ligin 31. haftasındaki mücadele öncesinde çıkan olaylar ve sonrasında maçın iptaline kadar giden gelişmeler Sporda Şiddet Yasası’nın bir kez daha tartışılmasına sebep oldu. Şiddet yasası ile neler değişecek? Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair yasada pek çok suçun hapis cezasıyla karşılık bulması dikkat çekerken, daha önce yasal karşılık bulamayan şike ve teşvik primi de ceza kapsamına giriyor. Uzun süredir merakla beklenen ve çıkması için ciddi bir baskı oluşturan sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine yönelik yasayla birlikte holiganların işi daha da zorlaşacak. Öne çıkan maddeler Elektronik bilet sistemi: Yeni yasa ile birlikte gelecek sezondan itibaren maça elektronik biletle girilebilecek. Bu amaçla elektronik kartlar oluşturulacak. Elektronik kartta, kişinin adı, soyadı, kimlik numarası ve fotoğrafı olacak. En üst futbol liginde bulunan kulüpler bir yıllık sürede, diğer kulüp veya kuruluşlar ise üç yılda maç biletlerini elektronik sistemde oluşturacak. Şike ve Teşvik primine ağır ceza: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Yasası’yla birlikte şike ve teşvik primine ağır cezalar getirildi. Müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla kazanç veya menfaat sağlayan kişi beş yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ve 20 güne kadar adli para cezasına çarptırılacak.cak. Yasak maddelerle ilgili cezalar: Spor alanlarına ruhsatlı dahi olsa silah, bulundurulması yasak olmayan kesici, ezici veya delici aletler, patlayıcı maddeler sokulmayacak. Bu yasaklı maddeleri sokan kişi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası alacak. Alet ve aletleri seyircilere vermek amacıyla temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Hakaret içeren tezahürat: Hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunan taraftarlara, şikayet şartı aramaksızın, 15 günden az olmamak üzere adli para cezası verilecek. Spor alanlarında ırkçı söylemlerde bulunan kişi altı aydan iki yıla hapisle cezalandırılacak. Seyirden yasaklama: Şiddet olaylarına karışan kişi yeni düzenlemeyle tanımlanan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilecek. Şiddete neden olacak açıklamalar: Şiddeti teşvik edecek açıklamaları yayımlayan basın veya yayın organı işletmecisine 100 bin TL’den 500 bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek. Kim haklı çıktı kim kazandı. Bursaspor mu? Ya da kendilerini Bursaspor taraftarı olarak görenler mi? Lig üçüncülüğü yolunda zorlu dönemde takımlarını 3-0 hükmen mağlup ve beş maç tarafsız sahada oynama cezası almasına neden olanlar mı o savaş meydanından galip çıktı? Bu iki ucu çıkmaz olan noktada birçok isim konu hakkında görüş bildirdi. Bursaspor’un aldığı cezayı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘Hukuk dışı’ olarak yorumlarken, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül ise yeşil-beyazlı kulübe verilen cezanın şiddet yasasında yer almadığını belirtti. Bülent Arınç: Bu ceza hukuk kuralları içinde değil Dışarıda olan bir olay nedeniyle maçın belki tekrarı gerekirken böylesine ağır bir cezaya maruz kalmayı hukuk kuralları içinde izah edemediğini belirten Arınç, “Şunu sormak ve anlamak istiyorum; içeride maç yok, içeride taraftardan veya üçüncü kişiden kaynaklanan olay da söz konusu değil. Her iki takımın futbolcuları da stadyumda değiller. Dışarıda olan bir olay nedeniyle maçın belki tekrarı gerekirken şimdi böylesine ağır bir cezaya maruz kalmayı ben hukuk kuralları içinde doğrusu izah edemiyorum. Bugüne kadar da bir örneği görülmemiştir.” Sporda şiddetin önlenmesi amacıyla radikal bazı tedbirlerin alınmış olabileceğini dile getiren Arınç şunları söyledi, “Düşünün ki, birinci lig maçı oynayacak bir Çıkan olaylarda birçok kişi gözaltına alınırken Bursaspor 5 maç seyircisiz oynama cezası aldı. takımın, iddialı bir takımın, küme düşmesi ihtimal bir takımın taraftarı ismiyle kendisini yaftaladığı üzerine giydikleri birkaç formayla böyle olay cereyan etse böyle bir ceza verilebilecek midir? Bu olayların önüne geçilebilecek midir? Dışarıda ne yaptıkları bilinmeyen birkaç sergerdenin, şampiyonluğa oynayan bir takımın, üçüncülük iddiası olan bir takımın önünü kesmeye kimin hakkı vardır.” Yunus Akgül: Şiddet yasasında yok Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, “Bursaspor’un almış olduğu cezanın yanlış olduğu kanaatindeyim. Sporda Şiddet Kanunu’nu biz hazırladık. Bursaspor’a verilen ceza, Sporda Şiddet Yasası’nın neresinde, bana söyler misiniz? Kanunun hiçbir yerinde yok. TFF istediği zaman istediği cezayı verebiliyor. Bursaspor’un almış olduğu cezanın kanunla ilgisi yok’’ dedi. Ahmet Talimciler: Polis farklı davranıyor Bursaspor taraftarı, ligin ilk yarısında İstanbul’da oynanan maça 7 yıl aranın ardından ilk kez geldi. Yoğun seçim maratonunda bile gündemde ilk sırayı almayı başaran Bursaspor ve Beşiktaş takımları arasında oynanan her iki karşılaşmayı da yakından analiz eden Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Ahmet Talimciler ise Türkiye’de polisin taraftarlar karşısındaki tutumunun diğer toplumsal olay- lardaki davranışlarından çok farklı olduğunu söyledi. İptal edilen Bursaspor-Beşiktaş maçının ardından açıklamada bulunan Talimciler, Türkiye’de olayların sıradan hale gelmeye başladığını, deprem, trafik kazaları gibi olguların yanında futbol sahalarındaki şiddete yönelik bir kanıksanmanın ve boş vermişliğin yaşandığını ifade etti. Talimciler, Bursaspor-Beşiktaş maçında siyahbeyazlı ekibin taraftarlarının müsabakayı izleyebileceğinin açıkladığını, ancak yeterli tedbirin alınmadığının görüldüğünü ifade etti. Talimciler, “Maçtan önce Bursaspor taraftarlarına ait sitelerin takip edilmesi, tribünün ileri gelenleri hakkında haberdar olunması gerekiyordu. Türkiye’de en kitlesel eylemler gerçekleştiren futbol taraftarlarıdır. Hiçbir yerde futbol taraftarının topladığı kadar kalabalık toplayamazsınız. Aslında iki takımın arasındaki her iki müsabakada da aynı manzarayla karşılaştık. Polis taraftarlarla karşı karşıya geldi. Ancak Türkiye’de polisin, taraftarlar karşısındaki tutumu bildik, alışıldık tutumdan çok farklı. İstanbul’daki maçtan bir gün önce Dolmabahçe’de öğrencilere müdahale eden polisten yaralananlar oldu, güvenlik güçlerinin kalkanların arasında geri geri gittiğini gördük. Bursa’da da aynı manzarayla karşılaştık. Türkiye’de taraftarların yapmış olduğu hareketler, devletin bekaası için tehdit oluşturmuyor. Taraftarların yapmış olduğu ey- 7 A !) *L;) JM& # Olaylarda taraftarlar ve polis birçok kez karşı karşıya geldi. ama bunların dışında üniversite mezunları, iş sahibi insanların da bulunduğunu görmemiz gerekiyor. Bu kişilerin takımları uğruna polisle çatışabildiklerini görüyoruz. O yüzden biz bu insanlara farklı yaklaşmak zorundayız. Bu olayların altında yatan nedenleri daha derinlemesine, bilimsel çalışmalarla ortaya koymamız gerekiyor. Akşamları çıkıp konuşarak, bu iş çözülmez. Testi kırılmadan aklımızı başımıza toplamamız lazım. Ancak görünen o ki, biz her olay sonrasında yasa çıkarmaya devam edeceğiz” En küçük holigan 11 yaşında lemler kendi kutsal saydıkları değerleriyle ilgili olduğu için bu hareketler devletin yapısının eleştirilmesiyle ilgili bir tehdit unsuru değil. Tehdit unsuru olarak algılanmadığı için de polislerin tutumu normal gündelik hayatta olan tutumundan farklı. Taraftarlar da bunun farkında olduğu için normalde yapamayacağı pek çok şeyi yapabiliyorlar” dedi. Nedenler araştırılmalı Ahmet Talimciler, Türkiye’deki yöneticilerin inkar etmelerine rağmen çıkan olaylar sonrasında kullandıkları dille bu yapıya bir şekilde bağlı olduklarını belirterek, şunları kaydetti, “Türkiye’de futbol sahalarında ortaya çıkan şiddetten sonra biz bunu konuşuyoruz ve unutuyoruz. Beşiktaş ile Bursaspor arasındaki gerginliğin nedeninin araştırılması, üçüncü bir takıma kadar sıçrayan olayın nedenlerinin ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye’de futbol sahalarında şiddetle ilgili konuşup duruyoruz ama bunun ortaya çıkış nedenlerinin ne olduğu hakkında bilgi sahibi değiliz. Olaylarda kaç kişi yaralanıyor, neler oluyor bilmiyoruz. Daha şimdiden Bursaspor-Beşiktaş maçının ardından ‘Verilecek cezaya göre şiddet yasası çöpe mi gitti, yoksa gitmedi mi’ tartışması yapılmaya başlandı. Aslında futbol sahalarındaki şiddeti önlemek için yasalara filan gerek yok. Ortaya çıkan olayları var olan ceza yasalarıyla halledebilirsiniz. Yasayı uygulayabilecek iradeye sahip misiniz değil misiniz, yasayı uygulayabiliyor musunuz? Her takıma eşit seviyede uygulayabiliyor musunuz. Seçimlere 40 gün kala alınacak kararın kimseyi incitmemesi gerekiyor ama kamuoyuna mesaj da vermeniz gerekiyor.” “Asıl problem, takıma göre ceza” Bursaspor’un Türkiye’de şampiyonluk elde etmiş 5 kulüpten biri olduğunu ifade eden Talimciler, “Maalesef Türkiye’de olaylar takımlara göre değişiyor. Asıl problem, takıma göre ceza verdiğinizde yaşanıyor. BursasporBeşiktaş maçının ardından belli bir ceza vermek zorundasınız. Olayın ardından gereken cezayı veremezseniz, ileriye dönük yasayı çöpe atmış olacaksınız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun da olayları çıkaran insanlarla karışmayanların ayrımını yapması gerekiyor. Seyircisiz oynama cezası dahil, insanlara verdiğiniz cezalarla ilgili adaletsizlik var. Futbolda ‘marka değeri’ diyorsanız, bunun içini doldurmanız gerekiyor. Cezayı, olayı çıkaranlara vermek zorundasınız” diye konuştu. Talimciler, Türkiye’de bu tarz olayların ardından şiddet içeren bir dilin kullanıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü, “Bu olayları yapanlar iki üç çapulcu, bunlar taraftar olamaz’ gibi klişeler üzerinden konuştuğunuz zaman çözümü filan konuşmuyorsunuz, sorunu bile konuşmuyorsunuz. Bunların çapulcu filan olmadığını, içlerinde işsizlerin de olduğunu Avrupa’ya nazaran holiganizm ve ırkçılık konusunda çok fazla öne çıkmamamıza rağmen son dönemde artan olaylar dikkate alındığında Dünya Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası ve Olimpiyat düzenlemeyi hedefleyen bir ülke için holiganlar büyük bir tehdit unsuru oluşturuyor. Futbol fanatiklerinin sosyal kimliklerini belirlemek için ‘Türkiye’de Futbol Fanatikleri; Sosyal Kimlik ve Şiddet’ konulu araştırma, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce futbol sahalarına girişleri yasaklanmış en küçüğü 11, en büyüğü ise 67 yaşında olan 1253 erkek futbol taraftarından 896’sı ile karşılıklı görüşülerek yapıldı. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Ziya Koruç, Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Perican Bayar ve Gaziantep İl Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan’ın birlikte gerçekleştirdiği araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Türkiye’de holigan portresi Holiganizmin yaşı: Türkiye’de holiganların yaş dağılımına bakıldığında en büyük oran yüzde 50.68 ile 30-39 yaş grubunda olurken bunu yüzde 28 ile 10-19 yaş grubu izledi. Eğitimi düzeyi: Eğitim düzeyi ilkokul (yüzde 13.17), ortaokul (yüzde 48.10), lise (yüzde 27.24) ve üniversite (yüzde 11.17). İşçi, esnaf ya da işsiz: İstatistikler Türkiye’de holiganların yüzde 10.03’ünün işsiz, yüzde 26.87’sinin işçi, yüzde 21.61’inin esnaf çırağı, yüzde 19.47’sinin öğrenci, yüzde 6.33’ünün şoför, yüzde 5.84’ünün esnaf, yüzde 3.99’unun otoparkçı, yüzde 3.21’sinin memur, yüzde 2.63’ünün de pazarcı olduğunu söylüyor. Maçtan önce alkol kullanımı: Yüzde 11.94’ü her gün alkol kullandığını, yüzde 60.17’si birkaç günde bir, yüzde 22.76’sı ise haftada bir ve yüzde 4.8’i ara sıra alkol kullandığını belirtti. Hiç alkol kullanmayanların oranı ise on binde 35’te kaldı. Alkol kullananların yüzde 69.42 oranla 622 kişi maç öncesi alkol almadığını söylerken yüzde 12.39’luk oranla 111 kişi ise alkol aldığını söyledi. ‘Ara sıra içerim’ diyenler ise yüzde 18.19’luk oranla 163 kişide kaldı. Masrafları kulüp öder: Maça gittiklerinde giriş parasını kimin karşıladığı sorusuna yüzde 40.4’ü ‘Kulüp’, yüzde 32.7’si ‘Arkadaşlarım’ dedi. Bilet parasını kendisi karşılayanların oranı 26.89. Deplasman maçlarında harcamaların kim tarafından karşılandığı sorusuna yüzde 58.59’i ‘Kulüp’, yüzde 25.58’i ‘Arkadaşlarım’ yanıtını verdi. Deplasmana gidiş-geliş masraflarını kendisi karşılayanların oranı yüzde 15.85. Karşı takım kim ki!: Araştırmaya yanıt verenlerin yüzde 80’i karşı takım taraftarını ‘önemsiz’, yüzde 20’si ise ‘önemli’ bulduğunu söyledi. Takıma laf söyletmem: Takımları aleyhine konuşma yapıldığında neler yaptıklarına ilişkin soruya yüzde 92.5’i ‘Dayanamam’, yüzde 7.5’i ise ‘Sessiz kalırım’ yanıtını verdi. Renkler önemli: Katılanların yüzde 98.77’si takımın sembol ya da renklerini kullandığını söylerken, ‘Kullanmam’ diyenler ise yüzde 1.23. Sadece futbol: Araştırmaya katılanların yüzde 73’ünün futbol maçı dışında stada gitmediği belirlenirken yüzde 27.01’si ise gittiğini söyledi. Kahvede erkek erkeğe eğlence: Ankete katılanların tamamı yaşadıkları yerde takımlarına ait dernek ya da kahvehane olduğunu söylerken, deneklerin tümü kahvehanelere daha ağırlıklı olmak üzere her ikisine de gittiğini söyledi. Televizyonda maç: Araştırmaya katılanların yüzde 61.16’sı (548 kişi) takımlarının maçlarını televizyondan izlemekten hoşlanmadığını, yüzde 38.84’ü (348 kişi) ise hoşlandığını söyledi. Bu kadar sayı verdikten sonra toplamak gerekirse çok farklı düşüncenin hakim olduğu noktada şiddete karşı bakış açımızın ne olduğu önemli. Şiddeti azaltmanın yolu sadece çıkartılacak yasalar ve yaptırımların yanı sıra, tüm toplumsal yaşama dönük uygulamaları hayata geçirebilmekten kaynaklandığını bilmek gerekir. Futbol sahalarında ortaya çıkan şiddeti ve yaşananları sadece bu alana özgü olarak gördüğümüz için sorunun sadece bir boyutunu çözmeye yönelik girişimler içerisine girersek şiddeti önleyemeyiz. 8 )) 2011 3 24 B) !A ! )! " )! ! # =B %!! B)! A İzmir’ den son dönemde sesini duyuran gruplardan biri: Makine. $ &+! İzmir’in rock müzik ortamı, diğer şehirlerin müzisyenleri ve dinleyicileri için hep ilgi çekici olmuştur. Çünkü İzmir’in müzikal anlamda kendine has bir terminolojisi bile vardır. Mesela yeni yetişmekte olan acemi müzisyenlere ‘Şorşak’, 40 yaşın üstündeki iyi müzisyenlere ‘Baro’ denir. Şu günlerde İzmir rock müzik piyasasında işler pek iyi gitmiyor. Müzisyenler de bu durumdan memnun değiller. Müzik üretiminin azaldığını ve var olanların da yeterince desteklenmediklerini söylüyorlar. Mekan sahipleri ise eski hareketliliğin olmamasından şikayetçi. Rock müzik piyasasında neler olup bittiğini öğrenmeye karar verdik ve bu işin içindeki insanlarla konuştuk. Yiğit Vatansever (Vokal/Kanca) Izmir’de bir rock müzik piyasası olduğunu düşünmüyorum. Çünkü oluşması için artık yeterli ve geçerli şartlar yok. İzmir’de güzel bir müzisyen potansiyeli var ancak bu değerlendirilmiyor. Çalan gruplarda daha çok piyasa çalıyor. Dinleyiciler de burada ruh hallerine göre davranır. Yağmur varsa çıkmaz, soğuksa çıkmaz. Biz, bizi dinlemeye gelen insanlardan memnunuz. Grupları destekleyen kemik bir kitle belki İstanbul veya Ankara’da olabilir fakat İzmir’de göremiyorum. Keşke bu muhabbetleri piyasada önde gelen insanlarla aramızda bir husumet olmadan konuşabilseydik. Begüm Şaşmaz (Bass Gitar/Kafa Sesi) İzmir’deki insanlar kültür-sanata doymuş olduklarından seçiciler ve kolay beğenmiyorlar. Rock müzik piyasasını ise yetersiz buluyorum. Mekanlarda hep aynı isimler var. Am- atör grupları destekleyici yarışmalar, konserler düzenlenirse insanlar müziğe teşvik edilebilir. Yabancı gruplar da İzmir’e konsere geliyorlar, bu konuda bir eksik olduğunu düşünmüyorum. İzmir’de kadın müzisyen olmaksa keyifli. Sahne sonrası gelip tebrik ediyorlar, kendilerinin de yapmak istediklerini söylüyorlar. Bir kadını sahnede görmek başka kadınlara umut veriyor, bu durum hoşlarına gidiyor. Gürkan Altınbaş (Gitarist-Ex. Unleash, Dissolution) İzmir’de güzel organizasyonlar yapılabilirse piyasa hareketlenebilir. Son üç ya da dört senedir tatmin edici bir ortam yok. Seyirci potansiyelinin ise zayıf olduğunu düşünüyorum. Bizim abilerimiz vardı, müzikal anlamda bizi yetiştirdiler. Ancak bunu bizler yapmadık. İzmir’in müzik ortamı ise samimi, bu da güzel bir özellik. Kemal Ege Aktaş (Deep Rock Bar İşletmecisi) İzmir’in büyük bir potansiyeli var ancak yeterince hareketli değil. Genel olarak rock müzik ortamının durumuysa kötü. Maalesef eski canlılığı yok. Çok fazla dinleyicisi var ancak bunu konsere giderek göstermeyen, bir bara gelip oturmayan bir kitle var. Adam evde oturup bilgisayarına istediği müziği indirip dileyebiliyor. Sanal yaşıyor yani. Biz zaman zaman piyasayı hareketlendirmek için rock günleri yapıyoruz. Bunlar çoğalabilir. Ayrıca İzmir rahat bir şehir ve müziğin felsefesini burada yaşayabiliyor. Gelişebilmek için dinleyici kitleyi bir araya getirebilmek lazım. Azimet Emekli (Rock Market, Arttattoo Studio): İzmir’in müzik kitlesi eskiden çok iyiydi fakat o sağlam kitle şu anda yok. Bu işe yön veren kitle de işi paraya dökmüş durumda. Ayrıca İzmir bir öğrenci şehri ve 40-50 lira bir konser için insanlara çok gelebiliyor. Zaten İzmir’deki insanlar başka şeylere para ayırırken müziğe para ayırmıyorlar. Sponsorları sağlam olan ve yeri güzel seçilen bir festival, İzmir’e hareketlilik getirebilir. Onur Katlandur (Tonmayster/The Guardian Bar) İzmir genelde rahat bir şehir ve bu da güzel bir avantaj. Son iki üç senedir büyük işletmelerin açılması ise piyasayı canlandırdı ve rock gruplarına katkı sağladı. Ancak İzmir müzisyen yetiştiriyor, sanatçı yetiştirmiyor. Müzik işinde gelişmesi için işletmelerin ticari düşünceden sıyrılması lazım. İzmir’in kaliteli bir kayıt stüdyosu hala yok. Grupların hazırladığı kayıtların basım ve dağıtım işlerinde de sıkıntılar oluyor. Bu eksiklikler giderilirse İzmir’de daha güzel işler çıkabilir. )) 2011 3 24 GB! GBNJ"OP"OQ;DROO *" )" ! # Rock’n Coke 2011 Programı 16 Temmuz Cumartesi Limp Bizkit Motörhead 2Manydjs The Kooks Alternatif Sahne Aloe Blacc İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions Curry & Coco Acid Washed Sonar Sahne Dum Dum Girls Electrelane Esben and the Witch $ " +)) // " Rock’n Coke bu sene birden fazla sahnesi ve zengin programıyla müzikseverlere dolu dolu bir hafta sonu yaşatacak. Dört yılda dünyanın önde gelen müzik festivalleri arasında yerini alan Rock’n Coke şimdiye kadar çeşitli ülkelerden 79 yabancı, 56 yerli grup olmak üzere 500’den fazla müzisyeni ağırladı. Alternatif Rock’un Türkiye ve dünyadaki en parlak yıldızlarını on binlerce izleyiciyle buluşturan Rock’n Coke İstanbul’da bugüne kadar sahne alan gruplar arasında Pet Shop Boys, Iggy&The Stooges, The Cure, Placebo, Muse, Simple Minds, Suede, The Cardigans, 50 Cents, The Rasmus, Korn, The Offspring, Skin gibi devler de bulunuyor. İlk yıl iki günde toplam 40 bin kişi tarafından izlenen, 4 bin kişinin çadır kurduğu ve hazırlıklarında yaklaşık 2.000 kişinin görev aldığı Rock’n Coke, günümüzde 55 bin izleyiciyi ağırlayan, 10 bin kişinin kamp yaptığı, 7 bin kişinin görev aldığı Türkiye’nin en büyük açık hava müzik etkinliği konumunda. Rock’n Coke ilki 2003 yılında Coca Cola’nın sponsorluğunda düzenlenen ve Çatalca’daki İstanbul Hezarfen Havaalanı’nda gerçekleşen bir festivaldir. Rock’n Coke, dünyaca ünlü grup ve kişilerin katılımından gençlerin ilgisinden dolayı Türkiye’de yapılan senelik müzik festivallerinin en büyüğü olma özelliğini taşıyor. Kamp alanında çadırlar kurularak konaklama sağlanıyor. Festival alanında büyük sahne, alternatif sahne, alışveriş alanı, kamp alanı, otopark, lunapark gibi katılımcıların her türlü gereksinim ve eğlence ihtiyaçlarını temin edebilecekleri yerler bulunuyor. ! Vizyondakiler The Ring Three Tür: 3 Boyutlu, Gerilim, Dram, Korku Yönetmen: Hideo Nakata Gösterim tarihi: 3 Haziran Felekten Bir Gece 2 Tür: Komedi, Macera Yönetmen: Todd Philips Gösterim tarihi: 3 Haziran X-Men: Birinci Sınıf Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu, Dram, Fantastik Yönetmen: Bryan Singer, Matthew Vaughn Gösterim tarihi: 3 Haziran Your Highness Tür: Fantastik, Komedi, Macera Yönetmen: David Gordon Green Gösterim tarihi: 3 Haziran Gnomeo and Juliet Tür: 3 Boyutlu, Aile, Animasyon, Fantastik, Komedi, Macera, Romantik Yönetmen: Kelly Asbury Gösterim tarihi: 3 Haziran Ward (Koğuş) Tür: Gerilim, Korku Yönetmen: John Carpenter 17 Temmuz Pazar Travis Moby Paolo Nutini Skunk Anansie Athena Friendly Fires Alternatif Sahne Thievery Corporation Beach House Tunng Gaslamp Killer FM Belfast Sonar Sahne Mogwai The Black Lips The Qemists Chapel Club #$+ 9 $ ;) ! (#<)+)& +)) // " Ünlü İngiliz şarkıcı ve besteci James Blunt ilk kez Türkiye’de konser verecek. Blunt, 24 Haziran’da İstanbul Küçükçiftlik Park’ta ve 25 Haziran’da da İzmir Arena’da müzikseverlerle buluşacak. Bir zamanların askeri, şimdilerin en başarılı alternatif müzisyenlerinden biri kabul edilen James Blunt; You’re Beautiful, Bravery, I Really Want You ve 1973 gibi hitlerle tüm dünyanın tanıdığı bir isim haline geldi. İlk albümü “Back to Bedlam’ı” 2004 yılında çıkaran Blunt, albümde yer alan “You’re Beautiful” ile dünya çapında tanınır hale geldi. Şarkıcı albümün kapanış parçası “No Bravery”i, Kosova’da İngiliz Ordusu’nda 22 yaşında bir barış gücü askeriyken son on yılın en kanlı savaşlarından birinin izleri üzerinde yürürken yazmış. İlk albümü ile İngiltere’de müzik listelerine 12. sıradan giriş yapan şarkıcı, “You’re Beautiful” şarkısıyla haftalarca bir numarada yerini korudu. James Blunt’ın üç yıl sonra çıkardığı ikinci albümü, 10 ülkede yaklaşık beş milyonun üzerinde satış elde etti. En iyi erkek sanatçı, dünyanın en iyi sanatçısı ve dünyanın en çok satan İngiliz sanatçısı ödüllerinin sahibi olan James Blunt, son olarak 2010 yılında üçüncü albümü “Some Kind of Trouble’ı” çıkardı. Ünivers ## Gösterim tarihi: 3 Haziran Kaledeki Yalnızlık Tür: Komedi, Dram Yönetmen: Volga Sorgu Gösterim tarihi: 3 Haziran La Prima Cosa Bella Tür: Komedi Yönetmen: Paolo Virzi Gösterim tarihi: 3 Haziran Kung Fu Panda Tür: 3 Boyutlu, Aksiyon, Aile, Animasyon, Komedi, Macera Yönetmen: Jennifer Yuh Gösterim tarihi: 10 Haziran Hanna Tür: Akisyon, Dram, Gerilim, Gizem, Macera Yönetmen: Joe Wright Gösterim tarihi: 10 Haziran Another Year Tür: Dram, Komedi Yönetmen: Mike Leigh Gösterim tarihi: 10 Haziran Super 8 Tür: Bilim Kurgu, Gerilim, Gizem Yönetmen: J.J. Abrams Gösterim tarihi: 17 Haziran Mezuniyet Balosu Tür: Bilim Kurgu, Dram, Komedi Yönetmen: Joe Nussbaum Gösterim tarihi: 17 Haziran Mutluyum, Devam Et Tür: Komedi, Dram, Romantik Yönetmen: Josh Radnor Gösterim tarihi: 17 Haziran The Beaver Tür: Dram, Komedi Yönetmen: Jodie Foster Gösterim tarihi: 17 Haziran Insidious Tür: Fantastik, Gerilim, Korku Yönetmen: James Wan Gösterim tarihi: 27 Haziran Dylan Dog: Dead of Night Tür: Gerilim, Komedi, Korku Yönetmen: Kevin Monroe Gösterim tarihi: 27 Haziran Opera ve Bale Çocuk Balesi Gösterisi 2-3-4 Haziran /Opera Salonu Konserler Ajda Pekkan 2 Haziran/İzmir Arena / ;#("< / S )) ) ;#("< S )) ) =$%#- )) ) > .% : ";=($ ;) !?$# F @9 A, ?" ! +)) /9 $% / 6 J& *.% )? ; @9 A, =$%#- S ##B9,# B +:// $S >#%C( 9##D=#EFGH4.3 I ? .':5:J B >E:+.+85++/++ KE:+.+85++8'8 James Blunt 25 Haziran/İzmir Arena #%L#%#(1# MMM#%#(1# 10 &!! 2011 3 24 / F)!:!+/*&OTTT! ! ! A= %)### başarılar Kenan Sofuoğlu ailesi ile birlikte Adapazarı’ndaki evlerindeydi 17 Ağustos günü. Büyük abisi Bahattin askerden gelmişti, diğer abisi Sinan ise geçirdiği ciddi kaza sonucunda alçılı ayağı ile evde yatıyordu. Deprem başladığında Sofuoğlu ailesi uykusundan uyanana kadar yaşadıkları apartman yerle bir oldu. Göçük altında kalan Sofuoğlu kardeşler şanslılardı. 15 kişinin öldüğü göçüğün altından çıkmayı başardılar. Depremin ardından yarışlarda başarılarını sürdüren bu üç kardeş yaptıkları bir açıklamada, depremden sonra eziklik hissettiklerini ama bu durumun kendilerini daha da hırslandırdığını vurguladı. İmkansızlıklara rağmen Türkiye’de motor sporlarına yeteri kadar önem verilmemesi ve kaynak yetersizliği nedeniyle Kenan Sofuoğlu gözünü Avrupa’ya dikti. Ancak Türkiye’den sponsor bulamaması ve maddi Ardı ardına gelen Almanya’da kazandığı başarılar sonucunda tecrübe kazanan ve her geçen gün hedeflerini büyüten bir Kenan Sofuoğlu vardı artık. 2001 yılından bu yana da her yıl yarıştığı kategorilerde birbirinden önemli başarılar ardı ardına geldi. Öncellikle, 2001 yılında Türkiye Süpersport Şampiyonlar Ligi ikinciliği ilk sinyaldi. Ardından, büyük abisi Bahattin Sofuoğlu’nun bir trafik kazasında yaşamını yitirdiği. 2002 yılında ise, Yamaha Cup şampiyonu olmayı başardı. Her geçen yıl biraz daha üstüne koyan Sofuoğlu, 2003’te Almanya Süpersport Şampiyonlar Ligi’nde ikinci oldu. 2004 yılında üçüncülüğü elde ettiği Avrupa Süperstock Şampiyonlar Ligi’nde, 2005 yılında bu kez ikincilik kürsüsünde yer aldı. 2006 yılında dünya çapındaki organizasyonlarda boy göstermeye başlayan Sofuoğlu, Dünya Süperstock Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü olma başarısı gösterdi. 2007 ve 2010 yıllarında ise büyük başarıya imza atan Türk motorsporunun fenomeni, Süpersport Dünya Şampiyonası’nı şampiyon olarak tamamladı. Şampiyonlukların, başarıların ardından 2008 yılında ise belki de hayatının en büyük acılarından birisini tekrar yaşadı. Büyük abisi Bahattin’in ardından küçük abisi Sinan da Kocaeli Körfez Pisti’nde yarışta geçirdiği kaza sonucunda kaybetti. Tüm bu yaşadığı acılara rağmen Sofuoğlu hedeflerinden şaşmadı ve en büyük düşü olan Moto Gp’ye doğru yürümeye başladı. Bu yıl bir alt kategori olan Moto 2’de ısınma turlarıyla gelecekte Moto Gp’de elde edeceği başarıların hazırlıklarını yapıyor. Halen Technomag-CIP takımı ile Moto2 kategorisinde yarışan Kenan Sofuoğlu hedefi MotoGp’ye emin adımlarla ilerlemek. =K;=S $CN=/'@G <UV;.'. +=G:WS=+= Son iki haftada Boluspor ve Adanaspor gibi zorlu deplasmanlara çıkarma yapan Altay, bu deplasmanlardan eli boş dönünce Diyarbakırspor’dan sonra Bank Asya 1. Lig’e veda eden ikinci takım oldu. Süper Lig’de 41 sezon yer alarak, ligde en fazla ter döken takımlar içinde 6. sırada bulunan Altay, 97 yıllık tarihinde ilk kez 2. Lig’e düşmenin acısnı yaşadı. 12 sezon mücadele ettiği Bank Asya’da dört kez play-off oynamasına rağmen Süper Lig’e yükselemedi. Bucaspor, ilk iş olarak teknik direktör Sait Karafırtınalar ile üç yıllık sözleşme imzaladı. Karafırtınalar, son dört maçta ligde fazla forma şansı bulamayan Civar Çetin (19), Mehmet İncebacak (19), Salih Uçan (16) ve Mert Özcanlar (17) gibi genç oyunculara şans verdi. Sarı lacivertli ekip gelecek yılın kadrosunu oluşturmak için de kolları sıvadı. Kadroda revizyona giderek 31 futbolcudan 17’si ile yollar ayrıldı. Bu oyuncular arasında Mendy, Leko, Musa Aydın, Erkan Taşkıran gibi yıldız isimler de var. Yedi yıl aradan sonra Bank Asya 1. Lig’e yükselen Göztepe gelecek sezonda Süper Lig’e çıkmak istiyor. Güçlü bir kadro oluşturmayı planlayan Sportif Direktör Ali Gültiken ve Teknik Direktör Özcan Kızıltan çalışmalarını sürdürüyor. İskelet kadroyu koruyup, tüm bölgelere transfer yapmak isteyen teknik heyet defans, orta alan ve ileri uca yapacağı takviyeler için atağa geçti. Sarı kırmızılılar özellikle Azerbaycan, Almanya ve Fransa’daki gurbetçi oyuncuları yakın takibe aldı. Bank Asya 1. Lig’i inişli çıkışlı bir grafikle kapatan Karşıyaka, önümüzdeki sezon 100. yılında taraftarlarına şampiyonluk armağan etmek istiyor. Maalesef kadro yine silbaştan kurulacak. Yeşil-kırmızılılar kadroda bulunan 30 oyuncudan dokuzunun sözleşmesini feshetti, yedi oyuncunun da sözleşmesi bitti. Karşıyaka’yı yine hareketli bir transfer dönemi bekliyor. Teknik Direktör Reha Kapsal transfer için İspanya, Fransa ve Kırgızistan’da yoğunlaştı. 2010 Süpersport Dünya Şampiyonası’nın birincisi Kenan Sofuoğlu oldu. ; J :) / / " Kariyerine Türkiye pistlerinde başlayıp motor dünyasının en tepesinde kendine yer bulan Kenan Sofuoğlu, bu sezon dünya genelinde en büyük motosiklet organizasyonu olan MotoGp’de Moto2 kategorisinde Türkiye’yi başarıyla temsil ediyor. Motosikletinde doğduğu şehir olan Adapazarı’nın 54 nolu plakasını taşıyan Sofuoğlu, ağabeyleriyle birlikte motosikletlerin içinde büyüdü. Motora olan büyük aşk ise babası İrfan Sofuoğlu’nun motor servisi dükkanında başladı. Yaz tatillerinde babasının yanında çalışırken, küçük yaşına rağmen araba motorları kullanan Kenan, ağabeyleri Bahattin ve Sinan’ı örnek alıp onlar gibi motosiklet futbol : / / " kullanmak istedi. Motorla iç içe süren yaşamlarında üç kardeş de motosiklet yarışçısı olarak hayatlarını motosiklet üstünde yaşamaya karar verdiler. Büyük abisi Bahattin, motor yarışlarında boy göstermeye başladığında Kenan Sofuoğlu bir an önce ehliyetini alıp abisinin yanında yer almak istiyordu. Ancak motorlarla olan aşkı ve yarışmalarda yer alma arzusu daha ağır bastı. Ehliyetini almayı beklemeden Kenan Sofuoğlu, 14 yaşında babasının vekaleti ile yarışmaya başladı. Pistlerdeki ilk birinciliğini ise yine 14 yaşında 600 cc B kategorisinde kazandı. 1999 Marmara depremi imkansızlıklar önündeki en büyük engeldi. 2001 yılında Türkiye’yi sarsan ekonomik kriz Sofuoğlu’nun kariyer planlarını da etkiledi. Sponsoru Honda, Kenan’ı yarı yolda bıraktı. Hedefini Avrupa olarak belirleyen genç motorcu, ailesinin desteği ile hayaline kavuştu. Babasının yaptığı fedakarlığı ise verdiği bir röportajda vurgulayarak, Avrupa’da yarışabilmesi için babasının dükkandaki motosikletleri satarak kendisini Almanya’ya yolladığını söylüyordu ve belki de hayatının dönüm noktası bu olmuştu. Katıldığı yarışlarda gösterdiği performans sayesinde Yamaha Almanya fabrikası Kenan’ı keşfedip kendileri için yarışmasını istedi. Bu teklifi kabul eden Sofuoğlu Almanya lisansı ile Yamaha adına yarışarak adını camiaya duyurdu. 2011 3 24 +! ! 11 JDRORXOO ) /) K%" $B /) K !,*Y /) K%=!$=!O#K"# . <%) / / " Bu yıl kıyasıya bir şampiyonluk mücadelesine sahne olan Spor Toto Süper Lig’de 2010-2011 sezonun sona ermesiyle ligde 16. sırayı alan Bucaspor, 83 yıla ulaşan tarihinde ilk kez küme düşerek gelecek sezon Bank Asya 1. Lig’de mücadelesini sürdürecek. Sarı-lacivertli ekip ilk kez boy gösterdiği Süper Lig’de 6 galibiyet, 7 beraberlik ve 20 mağlubiyet aldı. İzmir temsilcisi Spor Toto Süper Lig’de dış sahada üç puanla tanışamayan ve üç büyüklerden puan alamayan tek takım oldu. Ayrıca geçtiğimiz sezon Bank Asya 1. Lig’de 69 gol atıp kalesinde 40 gol gören Bucaspor, bu yıl rakip ağlara 34 gol bırakırken, kendi kalesinde 62 gol gördü. Mersin İdman Yurdu’nun şampiyonluğu ile noktalanan Bank Asya 1. Lig’de ise Altay, son maçında deplasmanda Adanaspor’a 4-1 kaybederek 16. sırada kalarak lige veda etti. 97 yıllık tarihinde gelecek sezon ilk kez Spor Toto 2. Lig’de mücadele verecek Altay, sezonu 7 galibiyet, 10 beraberlik ve 15 mağlubiyet ile tamamladı. Gol noktalarında yaşarken, sezon sonunda Bucaspor ve Altay’ın küme düşüşüyle her iki takımın taraftarları kahroldu. Taraftarlar şokta! Erkan Bayısın (Buca Fun Club Taraftar Grubu Üyesi): Lige başlarken yaptığımız transferle birlikte dinamik ve inançlıydık. Bülent Uygun vakası gibi kötü badireler yaşayınca takımımız moral olarak çöküntüye uğradı. Bucaspor’daki düşüş bu dönemde başladı ve bundan sonra arka arkaya gelen mağlubiyetlerle takım bu noktaya geldi. Sorumlu Bülent Uygun’dur. Mehmet Öztürk (Bucaspor Taraftarı): Elde edilen şanslar bu kadar kolay harcanmamalı. O kadar bekledikten sonra Süper Lig’e çıktık ama yönetim, kentin ileri gelenleri hiçbir zaman bu takıma gereken önemi vermedi. Stadıyla, taraftarıyla lige yakışan Bucaspor’umuz, asansör değil ilgisizlikten oyuncak takım oldu. Cihan Baş (Altay Alsancak Tayfa Taraftar Grubu Üyesi): Asırlık çınarımızı sezon başında yaşanan borç sıkıntısı ve transfer yasağı büyük ölçüde Tarihinde ilk kez 2. Lig’e düşen Altay’ da son düdükle birlikte oyuncular gözyaşlarını tutamadı. sezon boyunca sorun yaşayan siyah beyazlılar, 27 gol atarken, 43 golü kalesinde görerek küme düşen bir diğer takım olan Diyarbakırspor’un ardından ligin en fazla gol yiyen ikinci takımı oldu. Altay ve Bucaspor’un küme düşmesinden dolayı İzmir için iyi başlayan sezon ne yazık ki başladığı gibi noktalanmadı. Sezon başında yedi yıl aranın ardından ilk kez Bucaspor’la Süper Lig’de temsil edilmenin heyecanını yaşayan İzmir futbolu, geçtiğimiz haftalarda Göztepe’nin de Bank Asya 1. Lig’e çıkmasıyla büyük sevinç etkiledi. Daha sonra da yapılan yanlış transferler, teknik adam değişiklikleri ve yönetim hataları bizi bu duruma getirdi. Çok üzgünüz, hala Altay’ın küme düştüğüne inanamıyorum. Ancak Altay taraftarı her zaman olduğu gibi gelecek sezonda da tribünlerde yerini alacaktır. Efsanelerin İzmir futboluna bakışı Futbolun iki efsanesi Rıdvan Dilmen ve Bülent Korkmaz Spor Ekibi’ne verdikleri özel röportajda İzmir futbolunda son dönemde yaşananları değerlendirdi. Geçmiş dönemde Altay ve Karşıyaka’da teknik adamlık görevini üstlenmiş Fenerbahçe’nin ‘Şeytan’ lakaplı eski futbolcusu Rıdvan Dilmen, gelecek yıl İzmir’in Bank Asya 1. Lig’de üç takımının olmasının sevindirici olduğunu belirtirken, Süper Lig’de bir temsilcisinin olmamasını üzücü bir durum olarak nitelendirdi. Geçmiş dönemde çalıştırdığı Altay’ın küme düşmesine ayrı bir parantez açan Dilmen, “Altay çok büyük bir camia. Gelecek yıl tekrar hak ettiği noktalara ulaşacaktır” dedi. Dilmen, İzmir’in büyük bir futbol potansiyeline sahip olduğunu ve gelecek yıl Bank Asya 1. Lig’den iki İzmir takımının çıkması halinde bile İzmir’in bunu taşıyabilecek bir güce sahip olduğunu belirtti. Öte yandan Rıdvan Dilmen, Göztepe’nin tekrar Bank Asya 1. Lig’e dönmesinin Türk futbolu için önemli bir gelişme olduğunun altını çizdi. Galatasaray’ın efsane kaptanı Bülent Korkmaz, İzmir’in alt liglerde dahil olmak üzere birçok takımla mücadele etmesinin kentin futbol başarısı için bir avantaj olduğunu dile getirdi. Korkmaz, İzmir takımlarında görev alan antrenör arkadaşlarının da her zaman sistemli bir yapılanma içerisinde, büyük camialarla başarıya ulaşabileceklerini ifade etti. Gelecek sezon Süper Lig’de İzmir’den bir temsilci olmamasından dolayı yine büyük takımları görmekten mahrum kalacak olsak da, futbolun geçmişine İstanbul takımlarıyla birlikte yön veren İzmir’in, Türk futbol tarihi geçmişindeki performansına göz atalım. Geçmişte birinci Lig’de beş İzmirli 1959 yılında Profesyonel Futbol Ligi’nin başladığı Milli Lig’de, Beyaz Grup’ta Altay ve İzmirspor, Kırmızı Grup’ta da Göztepe ve Karşıyaka ile temsil edilen İzmir, bir sonraki sezon Altınordu’nun da katılımıyla o zamanki adıyla 1. Lig’de 19641965 sezonuna kadar beş takımla yer aldı. Bu dönemin ardından 1972-1973’e kadar en az üç takımla Süper Lig’de mücadelesini devam ettiren İzmir takımları, bu sezondan sonra hiç üç takımla ligde bulunmadı. Temsilcisinin kalmadığı 19831984 sezonuna kadar en az bir takımla ligde temsil edilen İzmir, 1984-1985 sezonunda Altay’ın Geçen sezon Süper Lig’ e çıkmayı başaran Bucaspor , 83 yıllık tarihinde bu sezon ilk kez küme düştü. tekrar Süper Lig’e yükselmesiyle 1999-2000 sezonuna kadar yine varlığını gösterdi. 2000-2001 sezonunda ligde yine temsilcisiz kaldıktan sonra 2001-2002’de Göztepe, 2002-2003’te de Göztepe ve Altay ile Süper Lig’de yer alan İzmir, iki takımın ligden düşmesiyle 2003-2004 sezonundan itibaren Süper Lig’den uzak kaldı. İzmir, 1. Lig’de en son 2003-2004 sezonunda o zamanki adıyla 2. Lig A Kategorisi’nde dört takımla temsil edildi. Altay, Karşıyaka, Göztepe ve İzmirspor’un yer aldığı ligin sonunda Göztepe ve İzmirspor lige veda etti. 52 yılda en çok Altay temsil etti 1959 yılında kurulan Milli Lig’in başlamasından günümüze kadar ki sürece baktığımızda istatistikler bize 39 kez Altay’ın en çok İzmir’i temsil eden kulüp olduğunu gösteriyor. Siyahbeyazlıları, bu sezon tekrar Bank Asya 1. Lig’e çıkma başarı gösteren Göztepe 25 kez temsil ederek takip ediyor. Geçtiğimiz sezon Süper Lig vizesini playofflarda kaybeden Karşıyaka 14 kez, şu anda 3. Ligde mücadele veren Altınordu 10 kez ve Bölgesel Amatör Lig’de mücadelesini devam ettiren İzmirspor ise 10 kez İzmir futbolunu en üst ligde temsil etmeyi başardı. Spor Toto Süper Lig’e veda eden Bucaspor ise geçtiğimiz sezon tarihinde ilk kez Süper Lig’e çıkma başarısını gösterdi. Gelecek sezon dikkatli olmak gerek! Artık olan oldu deyip bir de gelecek sezona bakmak gerek. Küme düşen her iki takımı da bir alt lige düşmenin ruhsal çöküntüsüyle birlikte mali anlamda da çözülmesi gereken birçok problem bekliyor. Bucaspor, Bank Asya 1. Lig’de en fazla üç yabancı oynatabileceğinden dolayı yola devam edeceği üç ismi belirleyip geriye kalan oyuncularla sözleşmeleri sürse dahi yollarını ayırmak zorunda. Zaten sezon başından bu yana yanlış yabancı transferlerine ödenen paralardan dolayı mali olarak zor günler geçiren sarı-lacivertli camiada yeni sezon öncesinde çözülmesi gereken en önemli problem olarak bu gözüküyor. Altay’da Bucaspor gibi aynı dertten muzdarip. Çünkü statü gereği 2. Lig’de yabancı oyuncu oynatılmaması sebebiyle siyahbeyazlı ekip sözleşmeleri devam eden Wassva, Mandanda ve Thernand’la yollarını ayırmak durumunda kalacak. Ayrıca siyah-beyazlı yönetimi bekleyen bir diğer karanlık tablo ise temlikler nedeniyle geliri olmayan Altay’ın İddaa’dan alacağı para da yarıya inecek, transfer yasağını kaldırması için acilen 2.6 milyon TL’ye ihtiyacı var. Bununla birlikte son iki sezonda Altay’da görev yapmış 10 futbolcu ve teknik adamlara olan 1 milyon 265 bin TL’lik borcun katlanacak olması yönetimin acilen nakit bulmasını gerektirecek. Her iki ekibi de mali anlamda zor günler beklese de dilerim gelecek sezon iki takımda geçmişteki yanlışlardan ders alır ve bundan sonraki adımlarını bu doğrultuda atar. Son olarak da Bank Asya 1.Lig’e ayrı bir parantez açalım. Gelecek sezon üç İzmir takımı Spor Toto Süper Lig’e çıkma yolunda 15 rakibiyle amansız bir mücadeleye girecek. Ancak şimdiden herkesin ağzında Göztepe-Karşıyaka rekabeti var. Yaklaşık sekiz yıllık bir aranın ardından tekrar profesyonel bir ligde başlayacak olan bu rekabette umarım her iki camia da sağduyuyu elden bırakmaz ve tüm Türkiye’ye örnek teşkil eder. Son olarak gelecek sezon İzmir’i temsil edecek tüm takımlara şimdiden bol şans… 12 2011 3 24 (**! $)!) !B **"#/ #=BJ "; ! ,B" # Spor Toto Süper Lig’e de iyi başlayamadı. Sarı lacivertliler ilk beş haftada iki galibiyet, iki mağlubiyet ve bir beraberlik aldı. Medyada ve yönetimde başlayan homurdanmalar artık Alex ve Kocaman’ı karşı karşıya getirdi. Fenerbahçe ligdeki inişli çıkışlı grafiğini sürdürürken Ziraat Türkiye Kupası’na bir kez daha veda etti. Sarı lacivertliler devreyi lider Trabzonspor’un dokuz puan gerisinde üçüncü sırada bitirdi. Yeni Malatya maçı dönüm noktası Fenerbahçe’nin 2007 yılındaki şampiyonluğunda en büyük pay yine Alex’indi. : / / " Sarı-lacivertliler için sezon pek de iç açıcı başlamamıştı. Kulüp 2005-2006 sezonunda ezeli rakibi Galatasaray’a kaptırdığı şampiyonluğun yaralarını sarmak üzereydi ki Kadıköy’de Trabzonspor’la berabere kalarak bir şampiyonluk daha son haftada ellerinden kaydı. Böylece Bursaspor Spor Toto Süper Lig’deki ilk şampiyonluğuna ulaştı. Bu hüsran takımın ve taraftarların tekrar travma yaşamasına sebep oldu. Kaçan şampiyonlukların sorumlusunu Cristoph Daum olarak gören Fenerbahçe yönetimi Alman teknik adamla yollarını ayırmayı planlıyordu fakat iki yıl daha sözleşmesi bulunan ve yılda net 3.5 milyon dolar kazanan Alman hocanın takımdan ayrılmaya pek niyeti yoktu. Sezon başı kamp çalışmalarında takımının başında yerini alan Cristoph Daum hiçbir şey olmamış gibi yönetime ve medyaya ‘Ben görevimin başındayım’ mesajını veriyordu. Yönetim de bu davranışa karşılık Daum’un konsdisyoner Roland Koch dışındaki bütün yardımcılarının sözleşmelerini feshetti. Baskılara dayanamayan Daum sözleşmesini 2.3 milyon Euro karşılığında feshetti. Avrupa’da hüsran Yönetim Daum’la yollarını ayırdıktan sonra ilk iş olarak geçen sezon sportif direktörlük görevine getirilen Aykut Kocaman’ı takımın başına geçirdi. Kocaman, radikal kararlar alarak kadroda revizyona gitti. Ali Bilgin, Gökçek Vederson, Deniz Barış, Önder Turacı ve Deivid de Souza’dan kendilerine takım bulması istendi. Kocaman, Miroslav Stoch, Isiar Dia, Caner Erkin, İlhan Eker ve kaleci Serkan Kırıntılı ile kadroyu takviye etti. Bu takviyeler yeterli gelmedi ve Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme turunda İsviçre’nin Young Boys takımına elendi. Bu başarısızlık takımın yeterli olup olmadığı konusunda eleştirilere neden oldu. Sarı-lacivertliler forvete Marsilya’nın golcüsü Niang’ı monte etti. Fakat Niang da Fenerbahçe’ye ilaç olamadı. Sarı-lacivertliler UEFA Avrupa Ligi play-off turunda Yunan ekibi Paok’a elendi. Avrupa’ya erken veda eden Fenerbahçe son takviyesini savunmaya Joseph Yobo’yu alarak yaptı. Çatlak sesler Avrupa’da alınan başarısız sonuçların ardından Fenerbahçe, <-0)9##* <); Birçok dizi, film, tiyatro ve müzikallerde yer alan Emre Altuğ, şu sıralar TRT’de ‘Elde Var Hayat’ adlı dizide rol alıyor. Altuğ, Ünivers’e verdiği röportajda, “Korsana hayır” dedi. Albüm hakkında neler söylemek istersiniz? Albüm 20 Mayıs’ta çıktı. Cem Karaca’nın ‘Bu son olsun’ şarkısını çok severdim ve şarkıyı oğlum Kuzey’e ithafen albümde yer verdim. Albümün esas çıkış parçası söz ve bestesi Soner Sarıkabadayı’ya ait olan ‘Zil.’ Albümde kaç besteniz var? Bu albümde iki tane bestem var. Daha önceleri yaklaşık yedi ya da sekiz şarkı benim, geri kalanlar dışardan olurdu. Son dönemimdeki yoğun tempodan dolayı hem dizi, hem yarışma programı derken zaman konusunda çok ciddi bir sıkıntı yaşadığım için beste yapmakta zorlandım. Bu albümün diğer albümlerden farkı nedir? En büyük farkı hem benim beste sayımın az olması, hem de çalıştığım aranjör sayısının fazla olması. Eski albümlerimde hemen hemen bütün şarkılarımı aynı aranjörle çalışırdım. Bu albümde yedi tane aranjör var. Bu yaz İzmir’de konser vermeyi planlıyor musunuz? Hayatım boyunca en çok İzmir’de konser verdim. İzmir hem kışlık hem yazlık bir şehir olduğu için dolayısıyla etrafındaki sayfiye yerlerinde konserlerim olucaktır. Bu yoğun tempoya nasıl yetişiyorsunuz? Özellikle son aylarda çok zorlandım. Beraber çalıştığınız ekip de çok önemli. Gerçekten bütün işlerime koşturan çok iyi bir yapımcım var. Onun dışında planlama ve programlamada menajerim Handan Taşkın’ın da yardımı çok büyük. Yaptığım işlerden çok keyif aldığım için katlanma ve başa çıkma gücünü buluyorum kendimde. Sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Hayranlarıma sevgilerimi gönderiyorum. Korsana hayır demeyi de unutmayalım. İkinci yarıya girmeden önce formalite havasında oynanan ve Yeni Malatyaspor’un 2-1 üstünlüğü ile sonuçlanan Ziraat Türkiye Kupası maçı Fenerbahçe için dönüm noktası oldu. Sarı lacivertlilerin o tarihten sonra bileği bükülmedi. İkinci yarıya fırtına gibi başlayan Fenerbahçe ilk dört haftada 12 puan toplayarak lider Trabzon’un da puanlar kaybetmesiyle farkı iki puana kadar indirdi. Bu galibiyet serisi 10. haftada Kadıköy de oynanan Bursaspor maçıyla bozuldu. Trabzon’un suçu ne Ligin 30. haftası kader haftası gibiydi bordo mavililer avantajını Eskişehir deplasmanından beraberlikle dönerek kaybetti. Aynı hafta Fenerbahçe Bucaspor’u deplasmanda mağlup ederek liderlik koltuğuna oturdu. Ligin bitimine kadar puan kaybetmeyen iki takım da ligi 82 puanla bitirdi. Fakat ikili averajda önde olan Fenerbahçe şampiyonluk ipini göğüsledi. Rekorlar alt-üst Fenerbahçe, son beş sezonun en fazla puan toplayan ve en fazla galibiyet alan şampiyonu unvanlarının da sahibi oldu. Sezonu 82 puan ve 50 averajla şampiyon tamamlayan sarılacivertli ekip, 2005-2006 sezonunda 83 puanla ipi göğüsleyen Galatasaray’ın ardından en fazla puanla mutlu sona ulaştı. Fenerbahçe ayrıca, söz konusu sezonda 26 galibiyet alan ezeli rakibinin galibiyet sayısına da ortak oldu. Sezonu 84 golle tamamlayan Fenerbahçe, son 12 sezonun en golcü şampiyonu oldu. Sezonu 28 golle tamamlayan Fenerbahçe’nin Brezilyalı kaptanı Alex de Souza, son altı sezonun en çok gol atan ‘Gol Kralı’ oldu. 14. sezonu geride bırakan Aziz Yıldırım yönetimi bu süreç içerisinde Fenerbahçe Futbol Takımı ile ligde beş şampiyonluk, beş ikincilik, bir üçüncülük, iki dördüncülük ve bir de altıncılık aldı. ‘Kocaman’ umutlar Aykut Kocaman, Mustafa Denizli’nin ardından sarı-lacivertli ekibi şampiyon yapan ikinci Türk teknik direktör oldu. Ayrıca Fenerbahçe’de hem futbolcu olarak hem teknik direktör olarak şampiyonluk sevinci yaşayan ilk teknik adam unvanının da sahibi oldu. Sıkıntılı başladığı lige, ikinci yarıda farklı bir boyut kazandırdı. Ligin ikinci yarısında 17 maçta 16 galibiyet bir beraberlik alarak inanılması güç bir başarıya imza attı. ;% $ " +)) // " Lavanta, sardunya, papatya, asma, begonvil, nar kokuları arasında; doğanın sunduklarını insanın aradıklarıyla buluşturan bir mekan: Paparazzi. Çeşme’nin en güzel yeri olan Aya Yorgi Koyu’nda hizmet veren mekanda, mavi bayraklı denizle adeta flört eden kumsalın yanısıra; özgürlüğün, huzurun simgesi olan, dünü bugünle ve yarınla buluşturan su kemerleri dikkat çeken özellikler arasında. Konuklarını 25 yıldan bu yana aynı isimle, aynı yerde, aynı işletmeci ve aynı çizgi ile ağırlayan Paparazzi; beach club-restaurantbar tarzının, doğayı bozmadan, gürültü kirliliği yaratmadan da gerçekleştirilebileceğinin az sayıdaki önemli örneklerinden biri. Plajın arkasındaki restoranda kahvaltıdan beş çayına, öğle yemeğinden akşam yemeğine kadar yararlanmak mümkün. Çeşme’nin en erken açılan, en son kapanan plaj kulübü. 19 Mayıs’tan Ekim başına kadar hizmet veriyor. Tatilinin hem mükemmel hem de rahat geçmesini isteyenlere öneriyoruz.