somalı`dekı kıtlık felaketı - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum
Transkript
somalı`dekı kıtlık felaketı - SETA | Siyaset Ekonomi Ve Toplum
seta . Analiz S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | A r a l ı k 2 0 1 1 SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI MUHAMMET ŞAKİROĞLU S E TA A N A L İ Z seta . AA, Umut Ozgan Analiz S ayı: 4 7 | Ara l ı k 2 0 1 1 SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI MUHAMMET ŞAKIROĞLU İÇİNDEKİLER GİRİŞ | 4 A. BIR İNSANLIK SORUNU OLARAK KITLIK | 5 1. KURAKLIK-KITLIK İLIŞKISI | 5 2. KITLIĞIN TARIHI | 6 3. AÇLIĞI ETKILEYEN MEVCUT LOKAL SEBEPLER VE POLITIK KAYNAKLARI | 7 4. ULUSLARARASI SEBEPLER | 9 B. SOMALI’DEKI MEVCUT DURUM | 9 1. TARIM SISTEMININ MEVCUT DURUMU | 9 2. KURAKLIĞIN GIDA ÜRETIMINE ETKISI | 10 4. FELAKETI TETIKLEYEN POLITIK SORUNLAR | 12 C. TÜRKIYE’NIN FELAKETE YAKLAŞIMI VE ÖNCÜ ROLÜ | 12 D. GIDA GÜVENLIĞI PERSPEKTIFI İLE ALINABILECEK TEDBIRLER | 13 2 0 1 1 © Ya y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI ÖZET Doğu Afrika’da yaşanan kıtlık, en kadim sorunlardan birinin yeniden gündemimize gelmesine yol açtı. İnsanlığın kayıtlı tarihi boyunca dönem dönem yaşanmasına rağmen son yüzyılın neredeyse rutini olan açlık ve kıtlık felaketi Afrika Boynuzu’nda soğuk yüzünü yeniden gösterdi. İletişim teknolojileri sayesinde tüm dünyanın detaylarına matuf olduğu ancak çok az şeyin yapıldığı bu felaketin, önlemi alınmadığında ne tür yıkımlara yol açabileceğini de tüm acımasızlığıyla görmüş olduk. İnsanların besine ve suya ulaşabilme umuduyla sığınma kamplarına yaptıkları ölümüne yolculuk, kalıcı bir çözüm ile sonuçlanmıyor üstelik. Kamplardaki yetersiz besin, su, barınak ve hijyen, bulaşıcı salgın hastalık tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Henüz kitlesel boyuta ulaşmamış olsa da birçok salgın hastalık başlamış durumdadır. Felaket gün yüzüne çıktığı andan itibaren Türkiye, bu felaketin bertaraf edilmesi için önemli adımlar atmıştır. Türkiye’nin çabası, bölgede yaşayanlar kadar tüm dünyada da izlenmekte ve takdir edilmektedir. Şu an bölgedeki en akut ihtiyaç olan besin, su ve ilaç temini çok önemli olmakla beraber sorunun uzun vadede kökten çözümü sağlanmadıkça belli aralıklarla benzer felaketlerin yaşanması kaçınılmazdır. Sorunun kökten çözümü ise probleme yol açan, onun derinleşmesine katkıda bulunan ve sorunu tetikleyen tüm sebeplerin anlaşılması ve bertaraf edilmesine bağlıdır. Kıtlığı tetikleyen sebepler ile sorunu derinleştiren sebeplerin oldukça karmaşık ve iç içe geçmiş politik, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları vardır. Bu analiz, Doğu Afrika’da yaşanan kıtlık felaketi ile beraber felaketi doğuran sebeplerin bütüncül bir fotoğrafını çekmeyi hedeflemektedir. 3 S E TA A N A L İ Z SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI GİRİŞ Global tarımsal ve gıda güvenliği perspektifi, büyük devletlerin de ana ajandasını yansıtacak şekilde nüfus artışına paralel olarak tarımsal üretimin arttırılmasına ve küresel ısınmaya yoğunlaşmış durumdadır. Ancak, hâlihazırda dünyanın birçok bölgesinde besin güvenliği ile ilgili sorunlar mevcuttur ve bu bölgelerde besine ulaşımın güvence altına alınması ve tarımın sürdürülebilir besin üretme kapasitesine ulaştırılması ile ilgili akademik çalışmalara ve idari tedbirlere ihtiyaç had safhadadır. Besin üretiminde yetersizliğin en dramatik hali ise kendini kıtlık felaketi olarak göstermektedir. Afrika Boynuzu’nda 2011 yılında gün yüzüne çıkan ve devam eden kıtlık sorunu ve bu soruna gelişmiş devletlerin mesafeli duruşları, yeni bir politik aktör olarak ortaya çıkan Türkiye’ye öncü rol oynamak için alan açmıştır. Türkiye, hem sivil toplum kuruluşları aracılığıyla hem de devlet eliyle sorunun çözümüne katkı sunmaya çalışmaktadır. Ancak kıtlık felaketine kalıcı çözüm, felaketi ortaya çıkaran, soruna yol açan, derinleşmesine katkıda bulunan ve tetikleyen tüm sebeplerin anlaşılması ve ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Kıtlığı tetikleyen sebepler ile sorunun uzun vadeli bir tehdit unsuru olarak devam etmesini sağlayan faktörlerin oldukça karmaşık ve iç içe geçmiş politik, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları vardır. Bu analiz, kadim bir insanlık sorunu olarak karşımızda duran kıtlık felaketine zemin hazırlayan politik ve tarihi sebepler ile felaketi tetikleyen çevresel olayları bütüncül bir şekilde ele almakta ve halen Afrika Boynuzu’nda yaşanan kıtlık felaketini tarihi arka planı ile beraber incelemeye çalışmaktadır. Ayrıca, son dönemlerde uluslararası 4 alanda ağırlığı artan Türkiye’nin kıtlık felaketine yaklaşımı da bu analiz çerçevesinde değerlendirilmiştir. SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI A. BIR İNSANLIK SORUNU OLARAK KITLIK Gündemimize Somali’deki büyük trajedi ile giren kuraklık, insanlığın maruz kaldığı en kadim sorunlardan biridir. Kıtlık felaketi, kuraklık gibi tabii felaketlerle tetiklense de, hemen her zaman tarihi bir geçmişi de olan bir dizi sosyal ve siyasal problemi işaret eder. Hâlihazırda Afrika boynuzunda vuku bulan ve Somali’de en acı şekilde yaşanan kıtlık sorunun yerel dinamiklerini irdelemeden önce genelde kıtlık felaketini tetikleyen kuraklık sorunu ile felaketin tarihi ve bu soruna yol açan politik sebeplerin genel çerçevesini çizmek faydalı olacaktır. 1. Kuraklık-Kıtlık İlişkisi Yaygın anlamıyla yağışın azaldığı ve suya ulaşımın sınırlı olduğu bir durumu ifade eden kuraklık, aynı zamanda sadece sıcaklık artışı ile de ortaya çıkabilmektedir. Diğer doğal felaketlere nazaran oldukça yavaş cereyan eden bu afetin insanlığa maliyeti mevcut zaman diliminde milyar dolarları bulabilmektedir. Açlık felaketi ve sellerle beraber insanlık için en büyük üç felaketten biri olarak kayda geçirilen kuraklık, canlılık için üç temel sorunu beraberinde getirir. Bunlardan ilki, tarım sistemleri ve besin üretme kapasitesi üzerinde meydana getirdiği tahribattır. Çoğu zaman tarımsal üretimi ciddi Kıtlık felaketi, kuraklık gibi tabii felaketlerle tetiklense de, hemen her zaman tarihi bir geçmişi de olan bir dizi sosyal ve siyasal problemi işaret eder. derecede azaltması ya da şiddetine göre tamamen sıfırlaması; hayvanların telef olması, kuraklığın etkili olduğu bölgede kısa ve orta vadede besine ulaşımı zorlaştırmakta ve besin fiyatlarında yükselişe neden olmaktadır. İkinci en büyük zorluk, insanların tüketim ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli suyun azalmasıdır. Bu durum ciddi sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Suyun az da olsa mevcut olduğu bölgelere doğru kitlesel göçler ve artan insan nüfusuna karşın şehirleşme ve kanalizasyon sistemindeki sıkıntılar, hijyenin giderek azalması çoğu zaman salgın hastalıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Üçüncü en büyük etki ise doğal sistemlerde biyoçeşitliliğin geri döndürülemeyecek şekilde azalmasıdır. Kurak şartlara adapte olamayan birçok canlı türü yok olmakta ve genetik çeşitlilik ciddi derecede azalmaktadır. Her ne kadar kuraklığın biyoçeşitlilik üzerinde meydana getirdiği tahribatın önünü almak mümkün değilse de kuraklığın sebep olabileceği besin ve sağlık sorunlarının önünü almak mümkündür. Açlık sorunu ise kuraklığın tetiklediği bir trajedi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak kuraklıktan daha ötesini ima eden karmaşık bir sosyal, politik ve tarımsal sorundur ve kuraklık bu sorunun ancak çok sınırlı bir kısmına tekabül etmektedir. Her ne kadar akademik anlamda çok çeşitli tanımlamalara gidilmişse de1 açlık genel olarak besine ulaşımın sınırlanmasının tetiklediği kitlesel ölümlerdir. Açlık sorunu, kuraklıktan bağımsız olarak ele alınması gereken bir sorundur. Çünkü tarım sistemlerinin yapılanması, uluslararası gıda ve tarımsal ürün ticareti ve en önemlisi de politik faktörler açlığın ortaya çıkmasında kuraklıktan çok daha etkilidir. Birleşmiş Milletler’in 1. S. Devereux, Famine in the Twentieth Century (Institute of Development Studies, 2000). 5 S E TA A N A L İ Z 1984-85 Etiyopya krizinden çeyrek asır sonra yeniden resmi olarak kıtlık ilan etmesi ile gündeme gelen bu felaketin ilanı için bazı sivil toplum kuruluşları ile beraber geliştirilen ve beş farklı derecesi bulunan bir skala kullanılmaktadır. Skalanın 5. derecesi olan kıtlık ilanı günde her 10.000 kişiden ikisinin açlıktan ölmesi, akut besin yetersizliğinin toplumda %30’un üzerine çıkması, tüm evcil hayvanların telef olması ve eldeki besinin kişi başına günde 2100 kilo kalorinin altına, suyun ise 4 litrenin altına düşmesi halinde ilan edilmektedir2. Tarihin hiçbir dönemi 20. asır kadar sıklıkla vuku bulan ve neredeyse tüm kıtalarda yaşanan kıtlık felaketlerine şahit olmamıştır. Tarihsel kayıtlarda kıtlık ile beraber hemen hemen her zaman toplu ölümlere yol açan salgın hastalıklar da vardır. Yeterli beslenememeden kaynaklanan zayıflıklarla bir arada yaşama zorunluluğu da eklendiğinde toplu ölümleri arttıran salgın felaketlerin önü açılmış olmaktadır. Toplu ölümlerde kolera, sıtma, tifo salgınları besinsizlikten çok daha fazla can almaktadır. 2. Kıtlığın Tarihi Her ne kadar kıtlığın tarih boyunca yaşandığına dair elde bilgiler bulunsa da felaketin boyutları, insan kaybı ve kıtlığı tetikleyen sebepler ile ilgili çoğu zaman yeterince kaynak mevcut değildir. Tarihi kayıtlarda zaman zaman oldukça yıkıcı kıtlık felaketlerine rastlamak mümkündür. Örneğin; 1345-48 yıllarında veba salgını ile beraber Avrupa’da yaşanan kıtlık felaketi 43 milyon insanın ölümü ile beraber tarihin kaydettiği en büyük kıtlıklardan biridir3. Ancak, tarihin hiçbir dönemi 20. asır kadar sıklıkla vuku bulan ve neredeyse tüm kıtalarda yaşanan kıtlık felaketlerine şahit olmamıştır. Aşağıdaki tablo bu felaketlerin bir kronolojisini sunmaktadır. Her ne kadar kıtlık Afrika ile özellikle de Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge ile özdeşleştirilse de 20. yüzyılın en sarsıcı kıtlık ölümleri Sovyetler Birliği ve Çin’de vuku bulmuştur. Kıtlıkların bir kısmı devlet eliyle adeta bir tecziye olarak uygulanmıştır. Ukrayna’da 1932-34 yıllarında Sovyetler Birliği’nde komünal çiftlik sistemine direnen halkın izolasyonla açlığa mahkûm edilmesi, tüm Ukrayna popülasyonunun yaklaşık dörtte birinin açlıktan ölmesi ile sonuçlanmıştır4. Dünyanın her yerinde gözlenen kıtlık felaketleri zaman içerisinde farklı yönlere evrilmişlerdir. Çin ve Sovyetler Birliği’nde politik değişimlerle birlikte kıtlıklar da ortadan kalkmıştır. Kıtlık felaketinin yaşandığı diğer bir politik sistem olan sömürge sistemlerinin, bağımsızlık hareketleri ile yerini bıraktığı askeri diktatörlükler ve ulus devlet yapılarında kıtlıklarda iki farklı eğilim gözlenmektedir. Hindistan ve Asya’nın diğer bölgelerinde politik stabilitenin kurulmasına bağlı dereceli olarak azalan kıtlık felaketleri ancak yerel yönetimlerin mücadelede başarısız oldukları sel gibi doğal afetler sonrası soğuk yüzünü göstermektedir. Ancak silahlı çatışmaların ve askeri diktatörlüklerin olağan hale geldiği Afrika’da gıda güvenliği bir türlü sağlanmadığı için son çeyrek asırda kıtlık ve açlık felaketinin anavatanı haline gelmiştir. 6 2. S. Jaspars, ‘Review of Nutrition and Mortality Indicators for the Integrated Food Security Phase Classification (IPC): Reference Levels and Decision-making’, 2009. 3. J. O Field, Understanding Famine (Kumarian Press: West Hartford, CT, 1993). 4. J. Becker, Hungry Ghosts: China’s Secret Famine. (John Murray Publishers Ltd, 1996). SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI Tablo 1: Meydana geldiği bölgeler ve tetikleyen sebepler ile beraber 20. yüzyılda yaşanan kıtlık felaketleri. Yıllar Meydana Geldiği Bölge Ölü Sayısı Açlığı Tetikleyen Sebepler 1903-06 Nijerya 5.000 Kuraklık 1906-07 Tanzanya 37.500 Çatışma 1913-14 Batı Afrika 125.000 Kuraklık 1917-19 Tanzanya 30.000 Kuraklık ve Çatışma 1920-21 Çin 500.000 Kuraklık 1921-22 Sovyetler Birliği 9.000.000 Kuraklık ve Çatışma 1927 Çin 3.000.000-6.000.000 Doğal Afetler 1929 Çin 2.000.000 Kuraklık ve Çatışma 1932-34 Sovyetler Birliği 7.000.000-8.000.000 Devlet Politikası 1943 Çin 5.000.000 Çatışma 1943-44 Ruanda 300.000 Kuraklık ve Çatışma 1944 Hollanda 10.000 Çatışma 1946-47 Sovyetler Birliği 2.000.000 Kuraklık ve Devlet Politikası 1957-58 Etiyopya 100.000-397.000 Kuraklık 1958-62 Çin 30.000.000-33.000.000 Devlet Politikası 1966 Etiyopya 45.000-60.000 Kuraklık ve Çekirge İstilası 1968-70 Nijerya 1.000.000 Çatışma 1969-74 Batı Afrika 101.000 Kuraklık 1972-73 Hindistan 130.000 Kuraklık 1972-75 Etiyopya 200.000-500.000 Kuraklık 1974-75 Somali 20.000 Kuraklık ve Devlet Politikası 1974 Bangladeş 1.500.000 Sel ve Piyasanın Çökmesi 1979 Kamboçya 1.500.000-2.000.000 Çatışma 1980-81 Uganda 30.000 Kuraklık ve Çatışma 1982-85 Mozambik 100.000 Kuraklık ve Çatışma 1983-85 Etiyopya 590.000-1.000.000 Kuraklık ve Çatışma 1984-85 Sudan 250.000 Kuraklık 1988 Sudan 250.000 Çatışma 1991-93 Somali 300.000-500.000 Kuraklık ve Çatışma 1995-99 Kuzey Kore 2.800.000-3.500.000 Sel ve Devlet Politikası 1998 Sudan 70.000 Kuraklık ve Çatışma Sömürge sistemi, tek başına Afrika’da ve Güneydoğu Asya’da yaşanan kıtlıklardan sorumlu tutulamasa bile, mevcut sorunların kangrenleşmesinde çok büyük rol oynamıştır. Kaynak: S. Devereux, a.g.e. 3. Açlığı Etkileyen Mevcut Lokal Sebepler ve Politik Kaynakları Sömürge sistemi tek başına Afrika’da ve Güneydoğu Asya’da yaşanan kıtlıklardan sorumlu tutulamasa bile mevcut sorunların kangrenleşmesinde çok büyük rol oynadığı gerçeği birçok araştırmacı tarafından farklı vecheleri ile irdelenmiştir. Sömürge öncesi dönemin komünal tarım sisteminin yapısı ve işleyişi anlaşılmadan sömürge valileri tarafından tahrip edilmiş ve ortak kullanıma sahip araziler şahsileştirilmiştir. Modern tarım sistemlerinde görülen bu şahsileştirme toplumun daha az kesiminin tarım ile meşgul olduğu bir düzen için üretimi arttırma anlamına gelebilir. Bunun 7 S E TA A N A L İ Z sebebi ise daha büyük arazilere sahip olan çiftçilerin üretimin büyük çoğunluğunu kendi besini için değil; satarak kâr elde ettiği tarımsal ürünlere ayırmasına imkân tanımakta ve bu sayede tarımsal üretimi arttırmaktadır. Ancak, böylesi bir sistem Afrika toplumlarının bahsi geçen zaman dilimi içerisindeki şartları için oldukça yıkıcı olmuştur. Çünkü Afrika nakit tarımı olarak adlandırılan bu sistemden kâr elde edebilmesi için gerekli tarım işletmelerine sahip değildi. Örneğin, kolonyal dönemin en çok ekilen bitkilerinin başında gelen pamuğun gerçek değeri ancak Avrupa’daki fabrikalarda işlenmesi ile mümkün olabiliyordu. Afrika’da üretilen ham pamuğun Bazı durumlarda sömürge yönetimlerinin kıtlığı, kontrol amacıyla yerel halka karşı bir silah olarak kullandığı da vakidir. nakit değeri oldukça düşük olduğu için ekilen pamuğun ederi ile diğer besinlerin temini dahi oldukça zor olmaktaydı. Bu durum da doğal olarak yeterince temel besin maddesi üretilememesine; üretilenin ise düşük meblağlar ile kıta dışına taşınmasına sebep olmaktaydı. Bu durum hâlâ da düzelebilmiş değildir. Kolonyal dönem ve postkolonyal ulus devletlerin Afrika’daki yerel tarım pratiklerini anlamadan Batı kaynaklı tarım sistemlerini yegâne çözüm yolu olarak dayatma çabalarını başarısız kılan bir diğer faktör ise ekilebilir verimli toprakların istismarına yol açmasıdır. Bu istismar iki şekilde gerçekleşmiştir. Yüksek vergiler ve tarımsal ürünlerin dış piyasaya satılmasına aracılık edenlerin bu ürünlerden aldıkları yüksek komisyonlar, yüksek ekipman ve tohum masrafları, toprağın bakım yapılmaksızın yoğun kullanımına ve devamında ise çoraklaşmasına yol açmıştır. Afrika’nın açlık riski ile yüz yüze olan bölgelerinin bir kısmında zaten çölleşmeye oldukça yakın olan toprağın bu denli istismarı bu durumu hızlandırmıştır. Ayrıca, Doğu Afrika’nın bazı bölgelerinde yapılan detaylı çalışmalar sömürge dönemi öncesi tarım pratiklerinin sömürge dönemi ve sonrasından çok daha üretken ve gelişmiş olduğunu ve bu tarım pratiğinin Avrupa’ya yapılacak tarım ticareti amaçları doğrultusunda tahrip edildiğini göstermektedir5. Kolonyal dönemde yaşanan kıtlıklar karşısında kolonyal güçler genelde önlem alma veya bertaraf etme yönünde herhangi bir çaba göstermemişlerdir. 1920 yılında Nijerya bölgesinde baş gösteren kıtlık karşısında İngiliz sömürge yönetiminin herhangi bir çaba göstermemesi bunun en tipik örneğini oluşturur6. Bazı durumlarda sömürge yönetimlerinin kıtlığı, kontrol amacıyla yerel halka karşı bir silah olarak kullandığı da vakidir7. Afrika’nın birçok bölgesinde üretilen tarımsal ham maddenin işlenmesinin önünde halen çeşitli engeller vardır ve bunların başında tarımsal altyapı eksikliği gelmektedir. Sulama sistemi ile beraber yollar ve tarımsal ürünleri piyasaya ulaştıracak ucuz vasıta imkânından yoksun bu bölgedeki çiftçilerin elinde tarımsal üretimi arttıracak mekanizasyon yok denecek düzeydedir. Tarımsal işgücü ile tarımsal üretimi endüstriye dönüştürecek nitelikli işgücü ise önemli eksikliklerden bir diğerini oluşturmaktadır. 8 5. H. Kjekshus, Ecology Control and Economic Development in East African History: The Case of Tanganyika, (James Currey, 1977). 6. S. C Watkins and J. Menken, ‘Famines in Historical Perspective’, Population and Development Review, 1985, 647-675. 7. S. Devereux, a.g.e. SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI 4. Uluslararası Sebepler Yukarıda bahsedilen batı sistemli mekanize tarımın dayatılmasının yarattığı küresel sorunlardan biri ise şöyle özetlenebilir: Söz konusu bölgelerde üretilen besin maddeleri yerel pazarlarda el değiştirme imkânına sahipken nakit için ekilen ürünler küresel piyasaya sürülmektedir. Bu durum bölge çiftçileri için oldukça ağır bir yüktür. Zira Afrika’nın kısıtlı şartlarında üretilen nakit bitkilerin tüm küresel pazarda mücadele etmesi oldukça zordur. Küresel rekabetin içerisinde Afrika çiftçisinin altyapı yetersizliği, mekanizasyon eksikliğinin yanında büyük devletlerin tarım politikaları da fotoğrafın bir parçasıdır. Başta ABD ve Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere ekonomik gelişmişlik düzeyine bağlı olarak çiftçilere sağlanan desteklemeler ve sübvansiyonlar sayesinde dünyanın değişik bölgelerindeki çiftçiler aynı ürünü çok daha düşük maliyetle üretmekte ve piyasaya sunabilmektedir. Küresel piyasadaki nakit bitkilerin fiyatının düşmesi ise Afrika’daki fakir çiftçilerin ekmekte olduğu bu bitkileri ucuza satmasına neden olmaktadır. Bu ise bitkisel üretime rağmen fakirliğin ve açlığın sürmesi anlamına gelmektedir. B. SOMALI’DEKI MEVCUT DURUM Her ne kadar ülkemizdeki bazı medya kuruluşlarında mevcut açlık krizinin ana sebebi Somali’nin emperyalist ve yayılmacı politik oryantasyonuna bağlansa da, gerçekte bu Küresel rekabetin içerisinde Afrika çiftçisinin altyapı yetersizliği, mekanizasyon eksikliğinin yanında büyük devletlerin tarım politikaları da mevcut durumun bir parçasıdır. sorunun iç içe geçmiş hayli karmaşık yerel ve uluslararası boyutları vardır ve problemin tarihi, sosyal, politik, ekonomik ve ekolojik boyutları irdelenmeden sorunun anlaşılması ve çözümüne uzun vadede katkı sağlanması mümkün olmayacaktır. Bunun için de Doğu Afrika’daki tarım sistemlerinin mevcut durumunun, kuraklığın gıda üretme kapasitesi üzerine etkisinin, altyapı ve sağlık sorunları ile mevcut politik durumun bir fotoğrafını sunmaya çalışacağız. 1. Tarım Sisteminin Mevcut Durumu Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölgenin içerisinde yer alan Somali’nin hem Aden Körfezi hem de Hint Okyanusuna kıyısı vardır. 637.658 km2 alanının büyük bir kısmını çöllerin oluşturduğu Somali’de dağlık araziden arta kalan sınırlı (toplam arazinin % 1.6’sı) ancak oldukça verimli bir kısmında tarım yapılmaktadır. Yağmur alan veya sulanabilir olan tarıma elverişli bu araziler aynı zamanda nüfusun yoğun olarak yaşandığı bölgelerdir. Tarım ve hayvancılık sektörü Somali ekonomisinin baş sektörünü oluşturmaktadır ve hayvancılık, tarımın dört katı büyüklükteki ekonomisi ile tek başına Somali’nin tüm dış ticaretinin %60’ını oluşturmaktadır. Somali’nin bitkisel ve hayvansal üretim aktiviteleri üç kategoride gerçekleşmektedir. Göçebe otlakçılık, tarım arazilerinin dışında kalan bölgelere yayılmıştır ve keçi, koyun, deve ve sığır gibi hayvanların üretimini sağlayan sektördür. İkinci kısım ise kendini geçindirmeye dönük tarımsal üretim yapan çiftçilerdir. Yağmur sularına bağlı tarım yapan bu grup beraberinde ciddi miktarda hayvan da yetiştirmektedir. Üçüncü grup 9 S E TA A N A L İ Z ise Jubba ve Shabelle ırmak havzalarında ihracata dönük ve piyasaya bağımlı büyük boyutlu tarımsal üretim yapan çiftliklerdir. Mısır, sorgum, fasulye türleri, pirinç gibi tahılların yanı sıra pamuk ve susam gibi endüstriyel bitkiler ve çeşitli sebzeler hem mevsimsel yağmura bağımlı küçük çiftliklerde hem de sulamanın yapıldığı büyük çiftliklere ekilen başlıca ürünlerdir. Bunlara ek olarak büyük çiftliklerde bir kısmı İtalyan olmak üzere sulama sistemine sahip büyük çiftlik sahipleri muz ve şeker kamışı üreterek Avrupa’ya ihraç yapmaktadırlar. Somali’de yıllık yaklaşık 50.000 ton muz ihraç edilmektedir. Somali, ağaçtan elde 1991 yılındaki rejim değişikliğinden sonraki dönemde ülkede tarım ve hayvancılık alanında araştırma yapan hiç bir kurum bulunmamaktadır. edilen bir ürün olan tütsü üretiminde dünya liderlerinden biridir. Somali’de tarımsal üretimi tehdit eden birçok unsur vardır ve bu unsurların başında bitki hastalıkları ve haşereler gelmektedir. Bunlar üretim aşamasında ekinleri tahrip etmekle kalmayıp üretim sonrasında da depolama esnasında ciddi zararlara yol açmaktadırlar. Bunun dışında Somali’deki çiftçiler tarafından ekimi yapılan bitkiler için kullanılan çeşitler biyolojik ve çevresel koşullardaki değişime dirençli olmadıkları için böylesi değişimler karşısında kolayca verim kaybına uğruyorlar ya da tamamıyla tahrip oluyorlar. Ayrıca tarımsal açıdan Somali’nin iklim ve topraklarına göre geliştirilmiş çeşitler mevcut değildir. Bu sorunun kısa vadede çözümü de mümkün görünmemektedir. Somali’deki mevcut iktidar savaşının en yıkıcı etkilerinden biri tarım ve hayvancılık altyapısının neredeyse tamamıyla tahrip edilmiş olmasıdır. 1991 yılındaki rejim değişikliğinden sonraki dönemde ülkede tarım ve hayvancılık alanında araştırma yapan hiç bir kurum bulunmamaktadır. Daha da kötüsü böyle bir araştırma yapacak teknik personelin eğitimi de yapılamamaktadır. Gelişmiş ülkeler tarafından sağlanan tarımsal ilerlemeleri ülkeye taşıyacak bir aracı kanal da olmadığı için ülke tarımsal gelişmelere kapalı durumdadır. Özellikle son yıllarda konvansiyonel tarımdaki gelişmelerin yanı sıra marjinal ve verimsiz arazi koşullarında icra edilen tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden optimal verim alabilme yolunda ciddi gelişme kaydedilmiştir. Son 30 yılda kaydedilen ilerlemenin Afrika’nın bu mahrum parçasına transfer edilememesi de aynı şekilde uluslararası alanda rekabet gücünün hızla törpülenmesine ve besin üretme gücünün sınırlanmasına sebep olmaktadır. 2. Kuraklığın Gıda Üretimine Etkisi Etiyopya, Kenya ve Somali’yi kapsayan bölge 1950-51 yıllarında bu yana en kurak dönemi yaşamaktadır8. Bazı yerel kavimler ve uluslararası kaynaklar kuraklığın Doğu Afrika’da daha sık yaşanmaya başladığına dair iddialar gündeme getirmektedir9. 1960 yılından 2006 yılına kadar geçen 46 yıllık süreçte ortalama sıcaklık değerlerinde 10 8. Reuters, ‘Worst drought in 60 years hitting Horn of Africa-UN’ http://af.reuters.com/article/ idAFLDE75R0IR20110628? pageNumber=1&virtualBrandChannel=0 9. D. Green, ‘Is famine in the Horn of Africa linked to climate change?’ http://blogs.oxfam.org/en/blog/11-0808-climate-change-famine-horn-africa 2011 SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI Kenya’da 10C Etiyopya’da ise 1.30C derecelik bir artış saptanmıştır10 ve bu artışın küresel ısınma ile ilişkilendirilmesi de mümkündür. Yıllık ortalama yağış miktarındaki azalmalar için benzeri net bir eğilim gözlemlenememiştir; ancak yağmur mevsimlerinde yağışta son 30 yılda azalmalar tespit edilmiştir11. Somali’de arka arkaya iki yağmur sezonunda yaşanan kuraklık bitkisel üretimle beraber mevcut çayır ve meralardaki otların büyümesini de sınırlamış ve evcil hayvan stokunu tahrip ederek zaten oldukça sıkıntılı olan besin üretme kapasitesine büyük bir darbe vurmuştur. Somali’nin güneyinde bu yıla ait yağmur sezonu tahıl üretimi geçen senenin ancak %20 kadarı olup son 17 yılın en düşük seviyesine inmiştir. Bu da tabii olarak bölgede yaşayan insanların besin kaynaklarını ve ana geçim kaynağı olması yönüyle besin satın alabilme gücünü tamamıyla ortadan kaldırmıştır. Durumun bu şekilde devam etmesi halinde Eylül ve Ekim aylarında Güney Somali’deki tüm bölgelerin açlık ile karşı karşıya kalması mukadderdir12. Afrika Boynuzu’nda tarımsal üretimi baltalayan kuraklık periyodunun gelişi öngörülebilirse bu kuraklıkların açlık felaketlerine dönüşmesinin önü alınabilir. Mevcut uydu teknolojileri ve bu teknolojilerin kaynaklık ettiği veriler ışığında geliştirilen modeller, kuraklığın daha güvenilir şekilde öngörülmesine olanak tanımaktadırlar. Afrika’nın kıtlık felaketi ile yüz yüze olduğu bu bölgesindeki ülkelerin gelişmiş uydu teknolojileri ile bu teknolojilerin sağladığı bilgileri analiz ederek kuraklığı öngörecek ve buna göre strateji geliştirecek altyapıları mevcut değildir. 3. Göçler altyapı ve sağlık sorunları Etiyopya, Somali ve Cibuti’yi etkileyen kuraklıkla ortaya çıkan kötü koşullardan kaçan insanlar ülke içerisindeki ve komşu ülkelerdeki kamplara sığınmak zorunda kalmışlardır. Çok zor şartlarda gerçekleşen bu göç hareketi sırasında yaşanan dramlar medya aracılığıyla malumumuzdur. Birleşmiş Milletler verilerine göre 3.7 milyon Somali’de arka arkaya iki yağmur sezonunda yaşanan kuraklık bitkisel üretimle beraber mevcut çayır ve meralardaki otların büyümesini de sınırlamış ve evcil hayvan stokunu tahrip ederek zaten oldukça sıkıntılı olan besin üretme kapasitesine büyük bir darbe vurmuştur. insanı etkileyen bu büyük felaket sadece Somali’de yaklaşık olarak 1.7 milyon insani kitlesel göçe zorlamıştır. Bu rakam tüm ülke nüfusunun yaklaşık dörtte birine tekabül etmektedir. Sadece Haziran ve Temmuz aylarında göç dalgası ile aylık yeni mülteci sayısı 3 katına çıkmıştır13. Somali’den ülke içerisindeki kamplara olduğu gibi ve komşu ülkeler Etiyopya ve Kenya’ya da kitlesel göçler vuku buldu/bulmaya devam etmektedir. Etiyopya’daki Dollo Ado kampları ile Kenya’daki Dadaap Kampları sığınmacıların en çok sığındığı kamplar olmaya devam etmektedir. Etiyopya’daki Dollo Ado kampları Bokolmanyo, Malkadida ve Kobe kamplarından oluşmaktadır ve son Birleşmiş Milletler raporuna göre sığınmacı sayısında yavaşlamalar olmuştur. Ancak kamplara gelen sığınmacıların koşulları ile ilgili kaygılar devam etmektedir. Kamplardaki günlük ölüm sayısı her 10.000 10. ������������� S. Solomon, Climate Change 2007: The Physical Science Basis: Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change (Cambridge University Press, 2007). 11. ��������������������� S. Solomon , a.g.e. 12. ��������������������������������������������������������������������������������������������������������� OCHA Eastern Africa, ‘Horn of Africa Drought Crisis Situation Report No. 16’ http://reliefweb.int/sites/ reliefweb.int/files/resources/Full_Report_2574.pdf 13. OCHA ��������������������������� Eastern Africa, a.g.e. 11 S E TA A N A L İ Z kişiden 4.9 olmaya devam etmektedir. Çocuk ölümlerinde ise artış söz konusudur ve günde her 10.000 çocuktan 15.3 ölmektedir ve bu ölümlerin %70’ine yakını kızamık salgınından kaynaklanmaktadır. Zatürre ve ishal ise ölümlere sebep olan diğer önemli salgınları oluşturmaktadırlar14. Kenya’nın Somali sınırına yakın bölgesinde konuşlanan Dadaap kampı ise Dagahaley, Ifo and Hagadera Kamplarından oluşmaktadır. Başlangıçta 90.000 kişilik olarak tasarlanan bu kamp yarım milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın en büyük sığınmacı kampıdır. Kamplara yeni ulaşan insanlarda akut yetersiz beslenme oranı %38’lere kadar çıkabilmektedir15. Felaketin yaşandığı bölgelerde temel gıda, su, ilaç yardımı had safhadadır ve bu akut ihtiyaçların giderilmesine ihtiyaç vardır. Felaketin yaşandığı bölgelerde temel gıda, su, ilaç yardımı had safhadadır ve bu akut ihtiyaçların giderilmesine ihtiyaç vardır. Yaklaşık 750.000 kişi mevcut koşullarda açlık sınırında yaşamaktadır. 4. Felaketi Tetikleyen Politik Sorunlar 20. yüzyılda görülen kıtlık felaketleri, kuraklık, aşırı soğuk, salgın hastalıklar gibi bir dizi farklı doğal felaketler tarafından tetiklenseler bile hepsinin ortak yanı ekonomilerin zayıf olması ve felaketin önünü alacak siyasal iradenin bulunmamasıdır ve bu durum Somali için de aynıdır16. İtalyan ve İngiliz sömürgelerinin birleşimi ile oluşan Somali yaklaşık çeyrek asırdır ülkenin her köşesinde kanun ve nizamı sağlayacak merkezi yönetimden mahrumdur. Mogadişu’nun belli bölgelerine sıkışmış mevcut yönetim ile ülkenin büyük çoğunluğunu kontrol eden El-Şebab örgütü tarafından fiilen yönetilmektedir. El-Şebab örgütü bölgenin kontrolü adına dışarıdan gelecek tüm yardımları engelleme yönünde irade göstermekle kalmayıp ülkenin kurumsal altyapısının gelişmesini de engellemektedir. Kıtlık felaketi sonrası Başkent Mogadişu’dan çekilen örgüt, merkezi hükümete karşı giriştiği kanlı eylemler ile güvensizlik ortamı oluşturmakla kalmayıp, yardım faaliyetlerini de baltalamaktadır. Tarımsal politikaları ile birlikte ülkenin tarım piyasasını ve ticaretini düzenleyecek yasal bir sistem ve bu sistemin ülke sınırları içerisinde istikrarlı işlemesini, bölgesel ve uluslararası gelişmelere göre yeniden yapılandırılmasını mümkün kılacak kurumsallaşma da bu yüzden oturtulamamaktadır. C. TÜRKIYE’NIN FELAKETE YAKLAŞIMI VE ÖNCÜ ROLÜ Somali’deki açlık krizi kısa sürede çok dramatik bir insanlık krizine evrilmesine rağmen maalesef ciddi bir uluslararası yardım seferberliği başlamadı. Kriz süresince, Birleşmiş Milletler gibi ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler de felakete müdahalede ve yardım ulaştırmada hiçbir ciddi çaba göstermedi. Yanı başında patlak veren Libya’daki iç savaşa müdahale için adeta sıraya giren ülkelerin Somali’deki krize duyarsız kalması, Türkiye’yi öncü rol oynamaya zorlamıştır. Batılı ülkelerin ve Birleşmiş Milletlerin bu duyarsızlığını her platformda dile getiren Türkiye, hem bu sorunun dünyanın 12 14. OCHA ��������������������������� Eastern Africa, a.g.e. 15. OCHA ��������������������������� Eastern Africa, a.g.e. 16. �������������������� S. Devereux, a.g.e. SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI gündemine girmesi hem de uzun vadede çözümüne katkı sağlanması adına oldukça değerli bir çaba içerisinde olmuştur. Türkiye, krizin patlak verdiği andan itibaren, resmi kurumları ve sivil toplum örgütleri ile ciddi bir yardım seferberliği başlatmıştır. Kızılay, TİKA gibi resmi kurumların yanında İHH İnsani Yardım Vakfı, Kimse Yok mu? gibi sivil toplum örgütleri de bölgede ciddi faaliyette bulunmaktadırlar. Hem Başbakan’ın hem de Ana Muhalefet Lideri’nin bizzat bölgeyi ziyareti Somali krizinin ülkenin her kesimi tarafından sahiplenildiğinin resmi olarak görülebilir. Türkiye menşeli su, gıda, ilaç gibi yardımlar akut ihtiyaçların giderilmesinde önemli bir boşluğu doldurmuştur ve doldurmaktadır. Acil ihtiyaçların giderilmesi için bu yardımların devamı oldukça önemlidir. Türkiye bu akut ihtiyaçların yanında sorunun uzun vadede çözümüne katkı sağlayacak altyapı çalışmaları noktasında da yatırım faaliyetleri yürütmektedir. Başbakan Yardımcısı’nın uhdesindeki Somali Yardımları Koordinasyon Kurulu tarım ve hayvancılık, çevre, sağlık, gıda, şehircilik, konut ve barınma, ulaşım, içme suyu sağlama gibi devam eden yapısal sorunların giderilmesine dönük yatırımlar ile ilgili araştırma faaliyetleri sürmektedir. Türkiye’nin Somali’deki kıtlık felaketinin def’i için sarf ettiği eforu hem dünyada hem de Türkiye bu akut ihtiyaçların yanında sorunun uzun vadede çözümüne katkı sağlayacak altyapı çalışmaları noktasında da yatırım faaliyetleri yürütmektedir. felaketin yaşandığı bölgede oldukça sempatik kılan unsurlar, son yıllarda uluslararası düzlemde edindiği yeni intiba ile beraber Afrika’da kolonyalist bir tarihe sahip olmaması ve neokolonyal eğilimlerden başarı ile geri durmasıdır. Somali’deki kıtlık felaketinin gündemin alt sıralarına inmesine rağmen Türkiye’nin ilgili kurum ve kuruluşları bölgeye küçük heyetler halinde ziyaretlerde bulunmaya devam etmektedir. Başbakan Yardımcısı düzeyinde Somali’ye her 2 ayda bir çalışma ziyareti gerçekleştirilmesini planlanması, Türkiye’nin bölgeye olan ilgisinin Ramazanın duygusal atmosferinin sağladığı kısa vadeli bir ilgiden ibaret olmadığının göstergesidir. Ancak tüm bu çabaların başarılı olması, yerel tarım pratiklerinin ve besin üretme dinamiklerinin çok iyi anlaşılması ve altyapının bu dinamikler dikkate alınarak yeniden yapılandırılması hayati önem taşımaktadır. D. GIDA GÜVENLIĞI PERSPEKTIFI İLE ALINABILECEK TEDBIRLER Geçen asır dünyada açlık ve kıtlık felaketlerinin yeryüzünün her parçasında çok sık yaşandığı bir zaman dilimi oldu. Yirmi birinci yüzyıl ise gıda güvenliğinin giderek arttığı ve kıtlık felaketinin daha seyrekleştiği bir dönem görünümü vermektedir. Buna rağmen yoğunlukla Sahra altı Afrika’da olmak üzere hala bazı bölgelerde kıtlık felaketi yaşanmakta ya da yaşanma riski devam etmektedir. Gıda güvenliğinin sağlanamadığı bu bölgelerin en tipik özelliği, sel ve kuraklık gibi tabii felaketlerin kıtlığı çok kolay tetiklemesidir. Sosyal, ekonomik ve politik şartlar kıtlık ve açlık felaketlerinin yaşanmasına neden olan asıl sebeplerin başında gelmektedir. Bundan dolayı gıda güvenliği bakımından 13 S E TA A N A L İ Z riskli bölgelerde kıtlık felaketinin yaşanmasının önünü almak için bu sebeplerin tarihi arka planları ile beraber değerlendirilerek çözüm üretme arayışına girişilmelidir. Afrika Boynuzu olarak adlandırılan Etiyopya, Somali, Kenya ve Cibuti’yi kapsayan bölgede yaşanan kuraklık ile ortaya çıkan gıda güvenliği sorunu, politik açıdan en zayıf halka olan Somali’de dramatik bir kıtlık felaketine dönüşmekte gecikmedi. Besin ve su kaynaklarına ulaşım için yapılan ölümüne yolculuklar ve sığınma kamplarında yaşanan trajedi tüm dünyanın gözü önünde yaşanmasına rağmen, bölgeye uluslararası yardım yetiştirilemedi. Felakete müdahale ve yardım katkısı sunma konusunda tüm dünyada Doğu Afrika gibi besin sorunu çeken bölgelerdeki temel politik sorunlar aşılmadan ve bu bölgeler güvenli ve istikrarlı hale gelmeden kıtlık sorununun çözümü mümkün değildir. en etkin çaba Türkiye’nin çabası oldu. Türkiye uluslararası platformlarda yardım çağrısı yaparken, aynı zamanda bilfiil problemle müdahalede edildi. Kıtlık probleminin uzun dönemde çözümü hedefi ile atılacak adımlar için aşağıdaki öneriler göz önünde bulundurulabilir: • Doğu Afrika gibi besin sorunu çeken bölgelerdeki temel politik sorunlar aşılmadan ve bu bölgeler güvenli ve istikrarlı hale gelmeden bu kıtlık sorunun çözümü mümkün değildir. Bu politik sorunların çözümünde katkı çoğu zaman adil bir hakem pozisyonunu dolduracak lider bir gücün varlığına bağlıdır. Mevcut global politik güçlerin büyük çoğunluğu gerek stratejik çıkarlar uğruna geçmişte aldıkları politik kararlar gerekse emperyalist sömürge bagajları nedeniyle bu pozisyonu dolduracak güçten yoksun durumdadırlar. Türkiye’nin tarihi ve ‘değer eksenli’ olarak tanımladığı dış politik pozisyonu, politik sorunların çözümüne katkı sunmak için geniş bir alan açmıştır ve bu alanın doldurulması gereklidir. Türkiye açlık sorunu ile yüz yüze kalan bölgelerdeki politik sorunların çözümüne daha fazla çaba sarf etmelidir. • Afrika’ya tarımsal altyapı desteği sunacak resmi kurumların/sivil toplum örgütleri sömürge dönemi ve askeri diktatörlük yöneticileri ile aynı hatalara düşmemek için Afrika’daki mevcut yerel tarım pratiklerini ve bu uygulamaların modern tarım ile ilişkisini iyi irdelemeli ve katkı sağlamak için bu verileri iyi kullanmalıdır. • Türkiye’nin resmi kurumlar ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile yaptığı yardımlar oldukça önemlidir ve devamı gereklidir. Ne var ki, bu yardımlar sorunu temelden çözmeye matuf değildir. Açlık sorununun çözümünün en önemli basamaklarından biri tarımsal altyapının kurulmasıdır. Tarımsal üretim için tohuma, gübreye, akaryakıta ulaşımın kolaylaştırılacağı altyapının kurulması için çaba sağlanmalıdır. • Ülkemizde oldukça gelimiş Ziraat ve Veteriner Fakülteleri mevcuttur. Bu fakültelerde ciddi düzeyde araştırmacı da yetiştirilmektedir. Bu fakültelerin bir kısmı Afrika ile beraber tarımsal araştırma konusunda sınırlı imkânlara sahip bölgelerden getirtilecek araştırmacıların yetiştirileceği şekilde modernize edilmesi ayrıca bu ülkelerden lisans düzeyindeki öğrencilerin üniversitelerde eğitim görmesinin sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 14 • Uydu teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde ileriye dönük yağış dinamikleri ile ilgili oldukça isabetli öngörüler yapmak mümkündür. Bölgesel yağış miktarlarındaki SOMALI’DEKI KITLIK FELAKETI değişimlerin tarımsal üretimde meydana getireceği dalgalanmaların öngörülmesi ve olası kuraklık periyotlarının öngörüsü çoğu zaman sorunun büyümeden kontrol altına alınabilmesine katkı sağlar. Bu amaçla global yağış dinamiklerini analiz için altyapı kurulmalıdır. • Küresel ısınmanın, küresel kuraklık üzerine olası etkileri araştırıcılar tarafından ortaya konmuştur. Bu etkilerin başında tarım bölgelerinde suyun ulaşımının sınırlanması gelmektedir. Bu durumda bitkisel ve hayvansal üretimin azalması kaçınılmazdır. Bu durumun önüne geçilmesi için mevcut ekilen bitki çeşitlerinin kuraklığa dayanıklı hale getirilmesi gerekmektedir. Suya ulaşımın sınırlandığı koşullarda verimli tarım yapabilmek için genetik ve tarımsal çalışmalar tüm hızı ile devam etmektedir. Hâlihazırda Doğu Afrika’da ve dünyada gıda güvenliği konusunda sorunlu bölgelerin birçoğunda yerel şartlara uyumlu aynı zamanda kuraklığa dayanıklı bitkiler geliştirecek altyapı mevcut değildir. Dünyanın başka bölgelerinde geliştirilecek bitkileri, Afrika şartlarına göre yeniden geliştirmek için yerel ve uluslararası araştırıcılar için bilimsel destek programları açılmalıdır. 15 Doğu Afrika’da yaşanan kıtlık, en kadim sorunlardan birinin yeniden gündemimize gelmesine yol açtı. İnsanlığın kayıtlı tarihi boyunca dönem dönem yaşanmasına rağmen son yüzyılın neredeyse rutini olan açlık ve kıtlık felaketi Afrika Boynuzu’nda soğuk yüzünü yeniden gösterdi. İletişim teknolojileri sayesinde tüm dünyanın detaylarına matuf olduğu ancak çok az şeyin yapıldığı bu felaketin, önlemi alınmadığında ne tür yıkımlara yol açabileceğini de tüm acımasızlığıyla görmüş olduk. İnsanların besine ve suya ulaşabilme umuduyla sığınma kamplarına yaptıkları ölümüne yolculuk, kalıcı bir çözüm ile sonuçlanmıyor üstelik. Kamplardaki yetersiz besin, su, barınak ve hijyen, bulaşıcı salgın hastalık tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Henüz kitlesel boyuta ulaşmamış olsa da birçok salgın hastalık başlamış durumdadır. Felaket gün yüzüne çıktığı andan itibaren Türkiye, bu felaketin bertaraf edilmesi için önemli adımlar atmıştır. Türkiye’nin çabası, bölgede yaşayanlar kadar tüm dünyada da izlenmekte ve takdir edilmektedir. Şu an bölgedeki en akut ihtiyaç olan besin, su ve ilaç temini çok önemli olmakla beraber sorunun uzun vadede kökten çözümü sağlanmadıkça belli aralıklarla benzer felaketlerin yaşanması kaçınılmazdır. Sorunun kökten çözümü ise probleme yol açan, onun derinleşmesine katkıda bulunan ve sorunu tetikleyen tüm sebeplerin anlaşılması ve bertaraf edilmesine bağlıdır. Kıtlığı tetikleyen sebepler ile sorunu derinleştiren sebeplerin oldukça karmaşık ve iç içe geçmiş politik, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları vardır. Bu analiz, Doğu Afrika’da yaşanan kıtlık felaketi ile beraber felaketi doğuran sebeplerin bütüncül bir fotoğrafını çekmeyi hedeflemektedir. Muhammet ŞAKİROĞLU Lisans eğitimini Harran Üniversitesi Biyoloji Bölümünde, Yüksek Lisans eğitimini Iowa State Üniversitesinde tamamladı. Doktora derecesini ise Georgia Üniversitesi Bitki Islahı, Genetik ve Genomik Enstitüsünden aldı. 2006 yılında Washington-Seattle Üniversitesi İstatistiksel Genetik Yaz Enstitüsü programı kapsamında bu üniversitede eğitim gördü. 2007 yılında Cornell Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak bulundu. Bir süre Georgia Üniversitesi Uygulamalı Genetik Teknolojileri Merkezinde postdoktora çalışmalarına devam etti. Master ve doktora sırasında yaptığı çalışmaların dünyadaki açlık sorununun çözümüne katkısından dolayı 2009 yılında The Glenn and Helen Burton Feeding the Hungry ödülünü aldı. Halen Kafkas Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. e-posta: msakiroglu@gmail.com S E TA | S İ YA S E T, E K O N O M İ V E T O P L U M A R A Ş T I R M A L A R I VA K F I Nenehatun Caddesi No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE Te l : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 0 0 | Fa k s : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 9 0 www.setav.org | info@setav.org S E TA | Wa s h i n g t o n D. C . O f f i c e 1025 Connec ticut Avenue, N.W., Suite 1106 Washington, D.C., 20036 Te l : 2 0 2 - 2 2 3 - 9 8 8 5 | Fa k s : 2 0 2 - 2 2 3 - 6 0 9 9 www.setadc.org | info@setadc.org