İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN İŞVERENİN
Transkript
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN İŞVERENİN
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ I. GİRİŞ İş Sağlığı ve Güvenliği konusu terimsel olarak hukukumuza 4857 Sayılı İş Kanunu ile girmiş olmakla birlikte önceki 1475 Sayılı İş Kanunu’nda “İşçi Sağlığı ve Güvenliği” kavramı altında düzenlemişti. Bunun yanında İş Sağlığı ve Güvenliği konusu yalnızca İş Kanunları ile değil bunlara bağlı birçok mevzuatı ile de düzenlenmiş olup, sanayi teknolojilerinin tarihsel gelişimi ile kısmen de olsa paralel bir gelişme izlemiştir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda yapılması gerekenler, fiili durum ile birlikte değerlendirildiğinde; aslında bu gerekliliklerin tam olarak yerine getirilmediği ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sorunun sosyal, ekonomik ve ahlaki yönleri hep beraber tüm ülke üzerinde olumsuz bir etki yaratmaktadır. Pek tabidir ki günümüzdeki çağdaş anlayışa göre üretim yapmak ve işçi çalıştırmak için tek gereklilik işçiye ücret ödemek değildir. Bununla birlikte iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kurallara da uyulması hem ahlaki hem de yasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği kurallarına tam olarak uymamanın birer sonucu olarak ortaya çıkan, İş kazaları ve meslek hastalıkları, işçinin öncelikle kendi vücut bütünlüğüne ciddi zarar vermekte, bunun yanında işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin de yaşamaları için gerekli olan destekten mahrum kalmalarına neden olmaktadır. İş kazalarında ölen ve sakat kalan kişilerin oranlarına bakıldığında, rakamların hala ciddi boyutta olduğu ve süreçte de kayda değer bir azalma olmadığı görülmektedir. Örneğin 2006 yılı verilerine bakıldığında, Türkiye’de 176,897 iş kazası olmuş, 2632 kişi de meslek hastalığına yakalanmıştır1. Üstelik söz konusu rakamların SSK verileri olduğu ve her işçinin de sigortalı olmadığı ve büyük bir kayıt dışı sektörün varlığı göz önüne alındığında, sorunun büyüklüğü daha da net bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Üstelik sigortalılar arasında da ihbar edilmeyen iş kazalarının sayısı azımsanmayacak 1 http://www.ssk.gov.tr/wps/sskroot/istatistikk/istatistikk2006. (son kullanma tarihi: 09.10.2008) 1 miktardadır2. Sorunun sosyal tarafı dışında önemli bir ekonomik yönü de bulunmaktadır. Zira, iş kazaları nedeniyle vuku bulacak iş günü kayıpları hem prodüktivite sorunu yaratacak, hem de maliyetlerin artmasına sebep olarak işverene ek külfetler getirecektir3. Gerçekten de, işçilerin sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmaları işletmeler için de faydalı olacak, işçilerin motivasyonu ve verimi arttığı gibi, işletmeler arasındaki haksız rekabetin önlenmesi için de olumlu bir yöntem izlenmiş olacaktır4. Bu algılayış düzeyinin yanında son yıllara kadar daha ziyade iş sağlığı ve güvenliği konusu tazminat hukuku açısından ülkemizde değerlendirilmiştir. Bir iş kazası veya işçinin hastalığı söz konusu olduğunda tedavi ve tazminat müesseseleri devreye sokulmuş böylelikle çok genel bir anlatımla iş sağlığı ve güvenliği kuralları işletilmiş sayılmaktaydı. Ancak iş sağlığı ve güvenliğinin asıl önemi, onun önleyici fonksiyonunda kendini göstermektedir5. Bu yaklaşımla 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu ile iş sağlığı ve güvenliği konusunun önleyici yanı öne çıkartılarak bu kapsamda devlete, İşverene ve İşçiye düşen yükümlülükler düzenlenmiştir. Çalışmamızda bizlerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenin yükümlülükleri konusunu öncelikle 4857 Sayılı İş Kanunu ile ilgili diğer mevzuat kapsamında değerlendirerek günümüzde işverenin bu yükümlülüklerini yerine getirmiş olması için yapması gerekenleri genel olarak bir araya getirerek ifade etmeye çalışacağız. 2 KABAKÇI, M: “Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarındaki Uygulamaları”, Türk Harb-İş, Ağustos-2004 ,sh: 60 3 SÜZEK, S: “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konusunda Somut Çözüm Önerileri” Prof.Dr.Turhan ESENER’e Armağan ,Ankara-2000, sh:305 vd. 4 ODOMAN, S: “İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Tarafların Önemli Hak ve Yükümlülükleri” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, ,İstanbul-2006, Sayı:11, sh:880 5 AKIN, L: “İş Sağlığı ve Güvenliği” 3.Yılında İş Kanunu, 21-25 Eylül 2005 -Bodrum, sh:302 2 II. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAVRAMI İş sağlığı ve güvenliği kavramı 4857 Sayılı İş Kanunu ile hukukumuza girmeden önce 1475 sayılı İş Kanununda “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” kavramı kullanılmıştır. ”İşçi Sağlığı” kavramının “İş Sağlığı” olarak değiştirilmiş olmasının nedeni kanun gerekçesinde ifade edilmemiştir. Ancak bunun, iş yerinde meydana gelebilecek büyük iş kazası veya meslek hastalıkları sonucunda çevrenin zarar görmesi ile toplumun da zarar görebileceği düşüncesine dayandırılmış olduğu düşünülebilir6. Bu kavramın günümüzde gelmiş olduğu yer burası olmakla birlikte elbette bu kavramlar yeni değildir. Sanayi devriminin ve o dönemlere damgasını vuran Fransız İhtilali’nin çalışanların (özellikle de işçilerin) çalışma koşullarını çok olumsuz biçimde etkilediği ve onların her türlü sağlık ve güvenlik önlemlerinden uzak ortamlarda çalışmasına vesile olduğu bilinen bir gerçektir. İşte diğer koşullar yanında bu olumsuzluklarla da mücadele etme sosyal devlet olmanın da bir gereği olarak algılanır ve yaşanan kimi gelişmeler sonucu “iş Sağlığı ve Güvenliği” kavram ve önlemlerinin ortaya çıktığı görülür7. İş sağlığı ve güvenliği denilince, çoğu kez bu kavram içinde barındırdığı “işçi sağlığı” ve “iş güvenliği” öğelerine ayrılarak ele alındığı gibi bazen her ikisini de içerecek şekilde sadece “iş güvenliği” deyiminin kullanıldığı da görülür. Fakat tek başına iş güvenliği deyiminin daha çok teknik önlemleri ifade ettiği de belirtilmelidir 8. Kökeni itibariyle işçilere dönük olarak ortaya çıktığından işçi sağlığı ve iş güvenliği adıyla anlatılan kavram dar veya geniş biçimde ele alınabilir. Dar anlamda işçinin sağlık ve emniyetinin işyeri sınırları ve iş dolayısıyla doğan tehlikelere karşı korunmasını anlatır9. Fakat zamanla bunun yeterli olmadığı görülerek, kavramı sadece işçiyle ve işyeri sınırları içindeki tehlikelerle sınırlamanın doyurucu 6 BEYAZIT, S: “İş Sağlığı ve Güvenliği ÇMİS OHSAJ 18001 Projesi” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi,30.Yıl Armağanı, Ankara–2006, sh:529 7 SÜZEK, S: İş Güvenliği Hukuku, Ankara–1985, sh: 67; ARICI, K: İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dersleri, Ankara- 2000, sh: 61. 8 AKIN, L: a.g.e. sh: 304. 9 ARICI, K: sh: 62. 3 gözükmediği anlaşılarak çevresi genişletilmiştir. Böylece ulaşılan geniş anlamda iş sağlığı ve güvenliği ise, sadece iş yerinden değil iş yeri dışından da olsa işçinin sağlık ve güvenliğini olumsuz etkileyebilecek risklere karşı önlem almayı ifade etmektedir10. Hatta artık sağlık ve güvenlik ihtiyacı ve önlemlerin işçiyle sınırlanmayıp tüm bağımlı çalışanları kapsar tarzda ele alındığı ve bu yüzden de işçi sağlığı ve iş güvenliği yerine “iş sağlığı ve iş güvenliği” deyimlerinin kullanılmaya başlandığı da belirtilmelidir11. Nitekim 4857 sayılı İş Kanunu da bu deyimi kullanmakta (İş K.77.vd.) ve buna uygun düşecek tarzda sadece işçilerin değil iş yerinde faaliyet gösteren çırak ve stajyerlerin de iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinden yararlanacağını belirtmektedir (İş K. md.4/f ve 77/son)12. İş sağlığı ve güvenliği kavramı, hukuk bilimini ilgilendirdiği kadar doğaldır ki Tıp bilimini de yakından ilgilendirmektedir. İş yerinde sağlığı bozulan bir işçinin teşhisi ve tedavisi yapılmakta hatta önleyici tedbirler kapsamında iş yeri hekimince alınacak tedbirler ve yapılacak denetimlerle “İş Sağlığını ve Güvenliği” sağlanabilecektir. İş sağlığı ve güvenliği hukuk ve tıp bilimi yanında mühendislik bilimi ile de ilgilidir. Çünkü işyeri güvenliği, sürekli gelişen ve değişen teknoloji de dikkate alındığında daha işyeri ve iş kanunlarından önce planlama safhasında bu güvenlik tedbirleri devreye girmektedir(Yangın merdiveni, havalandırma vs.). Bu nedenle bu kavram mühendislik bilimi ile de yakından ilgilidir. Bunun yanında bu kavram elbette ki ekonomi bilimi ile de yakinen irtibatlıdır. Çünkü alınacak tedbirler ve önlemler ile bu önlemlerin alınmaması durumunda ortaya çıkacak aksaklıkların telafisi maddi bir ihtiyaç gerektirir. Ayrıca bu nedenle aksayacak üretim de ekonomik dengeleri yakinen ilgilendirmektedir. Sonuç olarak iş sağlığı ve güvenliği kavramı; hukuk, tıp, mühendislik ve ekonomi bilimleri ile ilgili olmakla birlikte tüm bu bilim dallarında yürütülen çalışmalar hep beraber değerlendirildiğinde ve paralel bir şekilde ilerletilebildiğinde iş sağlığı ve güvenliği tam olarak sağlanabilecektir. 10 BEYAZIT, Ş: a.g.e. sh: 530 ARICI, K: a.g.e, sh:48, 12 AKYİĞİT, E:4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi , Ankara-2006, C.2, sh.:1917 11 4 III. İŞVERENİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONUSUNDAKİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ A. İŞVERENİN TANIMI VE KAPSAMI İşverenin hukukumuzda bir çok tanımı yapılmakla beraber 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2 inci maddesinde işveren “işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum be kuruluşlar” olarak tanımlamıştır. İş sağlığı ve güvenliği açısından işvereni tanımlarken esasında yükümlülükleri yerine getirme görevini işveren ile paylaşan işveren vekili ile alt işveren kavramlarını da tanımlamak gerekmektedir. 4857 Sayılı İş Kanunun yine 2inci maddesinde işveren vekili “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimseler” şeklinde tanımlanarak yükümlülük ve sorumluluğu işveren ile paylaşacağı açıkça ifade edilmiştir. Bunun yanında 4857 Sayılı İş Kanunun 2 inci maddesinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur” hükmü ile de alt işverenin işveren ile birlikte sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkarak açıkça ifade edilebilir ki; işveren ile birlikte işveren vekili ve alt işveren de; iş sağlığı ve güvenliği açısından alınması gereken tedbirleri alarak bu konuda yapılması gereken tüm hususları yapmakla yükümlüdürler. Bunun yanında işveren, alt işverenin bu kapsamda yapılması gereken yükümlülükleri yapıp yapmadığını kontrol etmek ve yapılmasını sağlamakla da yükümlüdür. 5 B.İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ 1.İş Yeri Kurma İzni ve İşletme Belgesi Alma Zorunluluğu Devlet düzeni gereğince, iş yeri kurarken ve bu iş yerini işletirken belli makamlara bilgi vermek ve belli makamlardan da izin almak gerekmektedir. Bu işlemlerin başıboş veya kayıtsız yapılması mümkün değildir. Hem iş yerinde çalışan birinin sağlık ve güvenliğini tehlikeye atmamak hem de belli makamların devlet adına önceden denetim ve kontrolleri yapmalarına olanak sağlamak adına işyeri kurarken ve işletirken izin alınması gerekmektedir. Bu izin prosedürü yapılmadan iş yerlerinin açılabilmesi imkanı getirilseydi, muhakkak ki telafisi imkansız aksaklıkların çıkması önlenemez idi. İşte bu nedenle herhangi bir iş kolunda iş yeri açmak isteyen bir işveren öncelikle şartları, mevzuatta belirlenen kuralları yerine getirerek iş yerini iş sağlığı ve güvenliği açısından makul bir seviyeye getirmelidir. İşveren ancak bu durumda İş yerini kurma izni alabilir. Aksi taktirde denetim baştan yapıldığı için iş yerini kuramayacaktır. Hukukumuzda eski İş Kanunu’nda iş yeri kurma ve işletmek için izin müessessi getirilmişti. Buna paralel olarak 4857 Sayılı İş Kanunu’nda izin müessessi düzenlenmiştir. Bunun yanında 3572 sayılı “iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatlarına dair KHK’nın değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun’la” da izin müessesi öngörülmüştür. 3572 sayılı Kanun’da Belediyelere ve Mülki İdarelere, iş yerlerini ruhsatlama görevi verilmiş ve bu görevin şartları düzenlemişken buna ek olarak 4857 Sayılı Kanunun 78/2 maddesi kapsamında yayımlanan ”İş yeri Kurma İzni ve İşletme Belgesi Alınması Hakkındaki Yönetmelikte” de “İş Sağlığı ve Güvenliği” açısından hangi işyerlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yetkili teşkilatlarından “kurma izni” ve “işletme belgesi” alacağı ve bunun kural ile yöntemleri düzenlenmiştir. Son zamana kadar bu iki düzenleme ile iş yeri açma ve işletme de ikili bir ruhsatlama ve izin müessesi vardı ve bu işlemler birbirinden bağımsızdı. Ancak 5763 Sayılı “İş kanunu ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 3572 sayılı yasa kapsamında ruhsat işlemi yapılırken de bu ruhsat işlerinden önce işyerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından da “iş yeri kurma ve işletme belgesi” alıp almadığının irdelenmesi zorunluluğu getirilerek doğru bir düzenleme yapılmıştır. 6 İlgili yönetmelik hükümlerine göre; İş yeri kurma izni; İşyerlerinin kurulmadan önce sağlık ve güvenlik mevzuatı hükümlerine uygun kurulması için yapılan inceleme sonucu verilen “izin belgesini” anlatmaktadır (İKİBY md.4/3). İşletme Belgesi’ne gelince bu belge; işyerlerinin kurma iznine uygun olarak kurulduğunun tespiti için yapılan incelemede, iş sağlığı ve güvenliği konusunda noksan husus bulunmaması halinde verilen izin belgesini ifade etmektedir (İKİBY. md.4/4). İşyeri kurma izninin işyeri henüz kurulmaya başlamadan önce alınması gerekirken (İKİBY.md.5), işletme belgesinin, kurma iznine uygun olarak kurulmuş olan işyerlerinin işletilmeye başlanmasından önce alınması icap eder (İKİBY.md.6). Yani işletme belgesinin kurma izninden sonra gündeme geleceği anlaşılmaktadır. Fakat bazen her ikisinin birlikte ve aynı anda verildiği de görülebilir (İKİBY.md.10/5). İş yeri kurma izin belgesi alma zorunluluğu için; 4587 Sayılı İş Kanunu kapsamında bir iş yeri açmak ve bir iş yerinin; a) 28.02.2004 tarihli ve 25387 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan “Sanayi,Ticaret,Tarım ve Orman işlerinde Sayılan İşlere İlişkin Yönetmelik”’ de belirtilen şartlarda sayılan işlerden olması ve bu iş yerinde 10 veya daha fazla kişinin çalışması gerekmektedir. b) Çalışan sayısına bakılmadan “Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” md.4’de tanımlanan tehlikeli kimyasal maddelerin üretildiği, kullanıldığı ve depolandığı işyerlerinde, ve c) İnşaat ve maden işyerlerinin ile taş ocaklarının sabit tesislerinden olması gerekmektedir(İKİBY.2). O halde tarım ve orman işyerlerinde iş yeri kurma izin belgesi alma zorunluluğu gündeme gelmez. Ayrıca sanayiden sayılan işlerin yapıldığı her iş yerinde değil, en az 10 kişinin çalıştığı işyerlerinde böyle bir yüküm söz konusudur. İfadedeki10 kişi deyiminden, 10 işçi anlaşılmamalıdır. Önemli olan o işyerinde sıfatı ne olursa olsun (işçi, memur, çırak vs) en az 10 kişi çalışıyor olmasıdır13. 13 AKYİĞİT, E: a.g.e, sh: 1923. 7 Gerek kurma izni gerekse işletme belgesi almak için ilgili işyeri işvereninin bazı belgelerle birlikte o işyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü’ne birer dilekçe ile başvurması gerekir (İKİBY md. 7,10). Bir işverenin bir çok işyeri olsa ve bunlar aynı işkolunda bulunsa bile her işyeri için ayrı ayrı kurma izni ve işletme belgesi başvurusunda bulunulmalıdır. Tümü için tek bir başvuru yeterli olamaz. Yönetmeliğin bu hükümleri ve 4857 Sayılı Kanunun 78/2inci maddesi hükmü beraber değerlendirildiğinde “iş yeri kurma ve işletme belgesi” her ne kadar iş veren adına verildiyse de bu belgeler iş yeri özelliklerine göre verilmekte olup esas olan işveren değil iş yeridir. Dolayısıyla işveren; iş yerini, iş sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden hazırlamaya müteakip o iş yeri için izin ve işletme belgesi alabilmektedir. Kaldı ki; yönetmeliğin 11/a maddesine göre de; iş yeri başka bir adrese taşındığı taktirde o iş yeri için verilmiş olan izin ve işletme belgesi iptal olur. Bu kapsamda izin ve işletme belgesi verilmiş olan iş yerine ”yeni ve ayrı bir bölüm olarak” sonradan ekleme yapılacak olursa, bu yeni bölüm için de Yönetmeliğin 7,8,9,10.maddelerine göre “ek kurma izni” ve “ek işletme belgesi” alınmalıdır(İKİBY. md. 13). Dolayısıyla bu hükümler hep beraber değerlendirildiğinde bahse konu belgelerin iş yerine ait olduğu ve verilirken işyeri esas alınarak verildiği sonucuna ulaşılabilir. 2.Gerekli Her Türlü Önlemi Alma Yükümlülüğü İş sağlığı ve güvenliği açısından işveren yükümlülüğünü düzenleyen temel kurallar 4857 Sayılı İş Kanunun 77.maddesinde belirlenmiştir. 4857 Sayılı Kanunun 77inci maddesinde; “Madde 77: İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki 8 riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar. Bu bölümde ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler işyerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır.” hükmü yer almış olup, açıkça iş verenin iş sağlığı ve güvenliği sağlanmak için “gerekli her türlü önlemleri alması” gerektiği belirtilmiştir. Ancak konuya ilişkin düzenlemeler, İş kanunun 77. maddesi ile sınırlı değildir. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yönetmeliklerde de, işverenin tedbir alma yükümlülüğüne ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenleme karşısında işveren, salt mevzuatın belirlediği önlemleri değil bilim, teknik ve tecrübenin o anda ulaştığı seviyede alınabilecek önlemleri de almak durumuyla karşı karşıyadır. Mali durumdaki yetersizlik14, tecrübesizlik ve bilgisizlik önlem alma konusundaki eksiklikleri için mazeret oluşturmayacaktır15. Ancak hemen belirtelim ki bilim kurulu tarafından hazırlanan İş Kanunu taslağında yer verilen ve işverenin “bilim ve teknolojideki gelişmeleri izlemek ve uygulamak zorunda” bulunduğuna dair hüküm ve 4857 sayılı İş Kanunu’na alınmamıştır. Bunun yanında bu durum işverenlerin bu yükümlülüğünü ortadan kaldıracak bir sonuç doğurmamaktadır16. Çünkü 77 nci madde hükmü işverene genel bir sorumluluk yüklemiş olup ,Yargıtay da bu görüştedir17. Her ne kadar iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenin yükümlülüklerini düzenleyen temel hüküm 4857 sayılı Kanun’un 77 inci maddesi olmakla birlikte yukarıda değinildiği gibi bir çok yönetmeliklerde de konu düzenlenmiştir. 4857 Sayılı Kanunun 78 nci maddesinde verilen yetki ve görev ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın da görüşünü alarak yönetmelikler çıkarmıştır. 14 AKIN, L: a.g.e. sh : 305; Yargıtay konu ile ilgili bir kararında “….işveren mevzuatta belirtilmese de şayet bu yönde bir tedbirin alınması gerekiyorsa bu tedbiri almak zorundadır..” ifadesini kullanarak açıkça buna işaret etmiştir (Yargıtay 9. HD. 9.11.1998 tarih ve E: 7518, K: 7851 Sayılı Kararı. Kararın tam metni için bkz: Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 02.10.2008) 15 SÜZEK, S: a.g.e. sh:671. 16 AKIN, L. a.g.e sh: 306. 17 Yargıtay 21. HD. 27.2. 2003 tarih ve E: 1143, K: 1463 sayılı kararı ve 10. HD. 18.11.1991 tarih ve E: 10815, K: 9243 sayılı kararı (Kararın tam metni için bkz: Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 02.10.2008) 9 İş sağlığı ve güvenliği konusunda yayınlanan yönetmelikler gelişmiş batılı ülkelerin kuralları esas alınarak düzenlenmiş, çalışanların sağlığı ve güvenliği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Mevzuat öylesine ayrıntılı hazırlanmıştır ki, üretimde kullanılacak malzemeye, işyeri sağlık biriminin tabanının niteliğine kadar düzenlemeler içermektedir ve işin yapılmasında mümkün olan en üst düzeyde korumanın sağlanması, kazaların minimuma indirgenmesi için farklı sistemler öngörülmüştür18. Bu kadar çok düzenlemenin kısa süre içinde çıkabilmesi oldukça zor olduğu halde, büyük bir hızla yönetmelikler düzenlenmiş ve yürürlüğe girmiştir. Hazırlık aşamasında Avrupa Birliği’nin direktiflerinden yararlanılması bu süratin önemli bir nedenidir. Yönetmeliklerde bulunan “İlgili Avrupa Birliği Mevzuatı” başlıklı maddelerde bunun doğrular şekilde, hangi yönergelerin esas alındığını belirtmektedir. Bu durum Türk iş mevzuatının Avrupa Birliği müktesebatına uyumu yolunda önemli bir aşamadadır. İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yayımlanmış belli başlı yönetmelikleri şu şekilde özetleyebiliriz: 1. 09.12.2003 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği19 2. 16.12.2003 tarihli İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 3. 23.12.2003 tarihli Gürültü Yönetmeliği 4. 23.10.2003 tarihli Yapı İşlerine Sağlık ve Güvenlik Yönetmeliği 5. 26.12.2003 tarihli Patlayıcı ortamların Tehlikelerinden Çalışanların Korunması Hakkında Yönetmelik 6. 26.12.2003 tarihli Kimyasal Maddelerle Çalışmalarını Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik 7. 20.1.2004 tarihli İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 8. 11.2.2004 tarihli Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik 18 ODOMAN, S: a.g.e. sh: 887. Danıştay’ın 10.Dairesi’nin 15.06.2006 tarih ve edilmiştir.(wwww.isggm.gov.tr son kullanım tarihi 30.10.2008) 19 2006/3007 Sayılı Kararı ile iptal 10 9. 21.2.2004 tarihli Yer Altı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği 5.3.2004 10. tarihli İşyerlerinde İşin Durdurulmasına ve İşyerlerinin Kapatılmasına Dair Yönetmelik 11. 7.4.2004 tarihli Çalışanların İş sağlığı ve Güvenliği Kuralları Hakkında Yönetmelik 12. 16.6.2004 tarihli Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği 13. .17.12.2004 tarihli İşyeri Kurma İzni ve İşletme Belgesi Alınması Hakkında Yönetmelik, “İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yönetmeliklerin” en önemlileri arasında sayılabilir. Yukarıda sayılan yönetmeliklerin hepsinde işveren yükümlülükleri ayrıntısı ile yer almakla birlikte İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin 5inci ve 6ıncı maddelerinde de; 4857 Sayılı İş Kanunun 77 nci maddesindeki düzeltmelere paralel düzenlemeler bulunmakta olup işverenin yükümlülükleri kapsamında ihdas edilmiştir. Bu hükümlere göre sırasıyla “İşveren, işle ilgili her konuda işçilerin sağlık ve güvenliğini korumakla yükümlüdür”. “İşveren, işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak için mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil gerekli her türü önlemi almak, organizasyonu yapmak, araç ve gereçleri sağlamak zorundadır. İşveren, sağlık ve güvenlik önlemlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi amaç ve çalışması içinde olacaktır”. Görüldüğü gibi, gerek yasanın gerek yönetmeliğin ilgili maddelerinde işverenlerin yükümlülükleri çok geniş tutulmuş, hiçbir sınırlamaya yer verilmeksizin işverenler iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve doğabilecek her türlü mesleki riske karşı bunları önleyecek önlemleri eksiksiz almak zorunda tutulmuşlardır. Bu hükümlere göre işverenlerin almak zorunda kalacağı önlemlerin neler olacağı bilim, teknik ve tecrübenin o anda ulaştığı duruma ve düzeye göre belirlenir. Başka bir deyişle, işverenler bilimsel ve teknik ilerlemeler sonucunda ortaya çıkan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini sürekli izlemek, bunların herhangi bir sınırlama söz konusu olmaksızın işyerinde uygulamak zorundadırlar. İşveren, ekonomik ve mali durumun yetersizliğini, işyerini yeni açmış bulunması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik ilerlemeler konusundaki bilgisizliğini, yani 11 yöntemlerin izlenmesinin ve uygulanmasının özel uzmanlık gerektirdiğini, benzer işyerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz20. Bu itibarla, işveren sadece iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında yazılı önlemleri almakla her zaman yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılamaz. İşveren işyerinde mevzuatta öngörülmemiş ancak bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı diğer iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de almak zorundadır21. 4857 Sayılı İş Kanun’u, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olarak yukarıda değinilen genel bir önleme ve gerekli her türlü tedbiri alma konusunda işverene önemli görevler yüklemekle birlikte, bu yükümlülüklerin kapsamında genişleterek iş yerindeki stajyer ve çırakların da diğer çalışanlarla eşit bir şekilde bu güvenlik şemsiyesinden istifade edeceğini hüküm altına almıştır. Dolayısıyla 4857 Sayılı İş Kanun’u ve bu kanunun yetkilendirmesi ile yayımlanan yönetmelikler ile İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında; çok genel bir anlatımla bir iş yerinde çalışan her fert (işçi,stajyer,çırak v.b.) için iş veren işin doğası gereği bilimin ve teknolojinin gerektirdiği her türlü tedbiri alacak ve bunların yeterlilikleri ile uygulanmasını düzenli olarak denetleyecektir. İş veren açısından oldukça önemli ve geniş bir yükümlülük olarak ifade edilebilecek bu önlemler ve yükümlülükler işçileri koruyarak, esasında iş barışını, verimliliği ve dolaylı olarak ekonomiyi geliştirerek kutsal olan insan hayatını koruma amacını da taşımaktadır. 3.Denetleme Yükümlülüğü İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği açısından yükümlülüklerinin başında elbette ki gerekli her türlü önlemin alınması gelmektedir. Ancak bu tedbirleri almış olmak, gerekli malzemeleri hazır bulundurmak, bu konuda bir teşkilatlandırma yapmış olmak tek başına yeterli değildir. Çünkü bu tedbirlerin alınmış olması her zaman sonucu doğrudan olumlu etkilemeye yetmemektedir. Önemli olan bu tedbir ve önlemlerin uygulanıp, uygulanmadığını denetleyerek, gerçekten samimi bir şekilde ve tüm işçiler ve işverenin aynı bilinçle iş sağlığı ve güvenliği konusunda mutabık olmalarını sağlamaktır. Gerçek güvenlik ancak bu tedbirlerin uygulanıp, uygulanmadığını 20 SÜZEK, S:a.g.e. sh: 509 Yargıtay HGK. 17.01.2007 tarihli ve E: 21-35, K: 9 Sayılı Kararı; 21. HD 06.07.2006 tarihli ve E: 07203, K: 07547 Sayılı Kararı (Kararın tam metni için bkz: Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 12.10.2008) 21 12 denetlemek ve denetlemeleri sonucunda karşılaşılan aksaklıkların giderilmesinin takipçisi olmayla sağlanabilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77 nci maddesinde bu konuda oldukça yerinde bir hüküm yer almıştır. “İşverenler iş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirlerle, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadır”. Gerçekten, uygulamada görüldüğü gibi bazı işyerlerinde işverenler örneğin koruyucu malzemeleri sağlamakta, ancak işçiler iş kazaları veya meslek hastalıklarını önleyebilecek bu malzemeyi kullanmaktan kaçınabilmektedirler. İşverenler sadece bu malzemeyi bulundurmakla yetinmeyecekler, bunların kullanılmasını da denetleyecek, gerekirse yaptırım (disiplin cezası) uygulamak suretiyle kullanılmasını sağlayacaklardır. Nitekim Yargıtay da kararlarında aynı görüşe yer vermektedir. Yüksek mahkemeye göre “İşveren bu tür işlerde çalıştırdığı işçisi için işyerinde baret bulundurmakla yetinemez. Bu bareti sürekli olarak vermek ve verildiği baretin işçi tarafından kullanıldığını denetlemekle daha yükümlüdür” 22. Sonuç olarak açıkça ifade edebiliriz ki iş sağlığı ve güvenliği açısından işveren gerekli her türlü tedbiri ve önlemleri almış olmakla iş hukuku çerçevesinde yapmasını gerekenleri yapmış atfedilemez. Bunlara ek olarak aldığı tüm tedbir ve önlemlerin uygulanıp uygulanmadığını ve yeterliliğini düzenli olarak denetlemek zorundadır. Bunun yanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işverenin yükümlülüklerini yerine getirmesi yeterli değildir. Çünkü iş sağlığı ve güvenliğinin sağlaması en az üç yanı olan (işveren-işçi-devlet) bir ilişki olduğu için herkesin üstüne düşeni yapması gereklidir. Bu anlamda Akyiğit’in ifade ettiği gibi belki mevzuatta “işçi, alınan güvenlik önlemlerine uymadığı, uymamakta ısrar ettiği zaman, iş sözleşmesi haklı sebeple feshedilebilir” şeklinde bir hüküm bulunsaydı, konu biraz daha açıklığa kavuşmuş olurdu23. Ancak, yine yazarın ifade ettiği gibi, 4857 sayılı İş Kanunu md.25/II-(h) ya da (i) bu noktada kullanılabilir. Yazar tarafında sözü edilen İş Kanunu md.25/II-i’ye göre; “İşçinin kendi isteği veya savması yüzünden işin 22 23 SÜZEK, S: a.g.e sh: 511. AKYİĞİT, E: 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi Ankara-2006, II. Baskı, sh.1923. 13 güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisat veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” halinde işveren iş sözleşmesini haklı sebeple feshedebilecektir. Ancak hangi hareketlerin işin güvenliğini tehlikeye düşüreceği hususunda bir kıstas koyabilmek pek mümkün değildir. Bu tür hareketler genellikle kanunlar, yönetmelikler, işyerinde işçinin görebileceği bir yerde asılı bulunan iç yönetmelikler ve bazen de örflerle sabittir. Her somut olay ayrı ayrı dikkate alınarak, işçinin davranışının işin güvenliğini tehlikeye düşürecek mahiyette olup olmadığı incelenmelidir. Ne var ki, bazı durumlarda, yapılan hareketin iş güvenliğini tehlikeye düşüreceği kesindir. Bununla ilgili olarak en çok karşılaşılan örnek; işçinin, işyerinin özelliğinin yangın çıkmasına çok müsait olduğu durumlarda işyerinde, sigara içilmemesi gereken yerde ve iş saatleri içinde sigara içmesidir24. Buna ek olarak Yargıtay birçok kararında işçinin tehlikeli hareketlerini iş güvenliğini tehlikeye düşürecek hareket sayarak işçiyi sorumlu tutmuştur25. 4.Eğitim Verme ve Bilgilendirme Yükümlülüğü 4857 sayılı iş Kanunu’nda; işverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli her türlü önlemi almak ve bunları denetleme görevi verilmiş olmakla birlikte; işçilerin karşılaşabilecekleri riskler ve alınan tedbirler ile alınması gerekenler konusunda işçileri eğiterek, hak ve yükümlülüklerinin bildirilmesi görevi de verilmiştir. Esasında Kanunda açıkça düzenlenmemiş olsa da işverenin denetleme görevinin bir devamı olarak, işçileri eğitme ve bilgilendirme görevinin varlığı da kabul edilebilir. Kaldı ki bunun daha ötesinde; denetleme görevi devam edeceği için eğitim ve bilgilendirme de devam eden bir süreç olarak değerlendirilebilir. Esasında iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinç düzeyini artırmak amacıyla, gerçekçi ve sonuca yönelik bir eğitim süreci planlamak ve bu plana uyarak geri dönüşler alınması ile iş kazası ve meslek hastalıklarının büyük çoğunluğu 24 Yargıtay 9. HD. 30.01.1995 tarihli ve E: 15644, K: 1235 sayılı kararı (Kararın tam metni için bkz: Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 14.10.2008). 25 Yargıtay 9. HD. 13.11.1989 tarihli ve E: 6773, K: 9789 sayılı kararı; 9. HD. 21.01.1997 tarihli ve E: 18228, K: 868 sayılı kararı; 9. HD. 16.05.2000 tarihli ve E: 3124, K: 7050 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz: Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 14.10.2008). 14 önlenebilecektir. Konuyu rakamlarla ifade etmek gerekirse, İLO tarafından yapılmış bir araştırmada iş kazalarının yaklaşık %19,8’inin makine ve tesislerden, %0,6’sının önlenemeyecek hususlardan, %79,6 gibi önemli bir miktarının da işçilerin işyeri güvenlik kurallarına uygun olmayan hareketlerinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır26. Bunun nedeninin ise işçilerin yeterli bilgiye sahip olmaması ve ihmali olduğu konusunda ise tereddüt yoktur27. Nitelik işgücünün, bilgi ve beceriye sahip olduğunda, gelişmekte olan teknolojiye daha hızlı uyum sağlayacağını, işyerindeki güvenlik kurallarına riayet edeceğini ve iş kazası oranını da düşeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İşçilere verilecek olan eğitimlerin konuları genel olarak “Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin” 11. maddesinde sayılmış ve genel iş sağlığı ve güvenlik kuralları, korunma tekniklerinin uygulanması, iş ekipmanlarının güvenli kullanımı, yasal mevzuat, ekranlı ekipmanlarla çalışma, uyarı işaretleri, yangından korunma, ergonomi, ilk yardım ve kurtarma gibi hususlarda eğitim verilmesi mükellefiyeti düzenlenmiştir. Ancak bunlar örnekleme usulü ile sayılmış olup esasında her iş yeri hatta her iş kolu için; işveren ve İş Güvenliği Kurulu verilmesi gerekli eğitimleri ihtiyaçlara göre tespit ederek planlamalıdır. Bu mevzuatlarda yazılı eğitimlerin verilmiş olması her zaman yeterli olmamaktadır. Eğitim konusu ile ilgili son olarak şunu da ifade etmek gerekir ki; işveren açısından önemli yükümlülüklerden birisi de verilen eğitimlerin dokümantasyonunun sağlıklı bir şekilde yapılmasıdır. Bu aynı zamanda “OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Standardına” sahip olabilmenin de bir gereğidir28. Nitekim halen yürürlükte olan yönetmelikte de, düzenlenen eğitimlerin belgelendirileceği ve bu belgelerin de işçilerin özlük dosyalarında saklanacağı belirtilmektedir. 26 ODOMAN, S: a.g.e. sh: 888. ARICI, K: a.g.e. sh: 567 28 BEYAZIT, S: “İş Sağlığı ve Güvenliği ÇMİS OHSAS 18001 Projesi” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi 30. Yıl Armağanı, Ankara–2006, sh: 529 vd. 27 15 5.İş Yerini İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Örgütleme Yükümlülüğü a) İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu İş sağlığı ve güvenliği konusunda istenilen seviyeye gelinmesi genel olarak tüm taraflardan (işveren-işçi-devlet) gerekli bilinç düzeyine ulaşılması ile mümkün olmaktadır. Esasında taraflar bir eşgüdümle birbirlerini kontrol ederek, denetimin sürekliliğini sağlarken, sorunlar ortaya çıkmadan veya etkisizken tespit edilerek bu sorunların çözülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 80. maddesinde “Bu Kanuna göre sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işçilerin yapıldığı işyerlerinde her işveren bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmakla yükümlüdür. İşverenler iş sağlığı ve güvenliği kuralınca iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun olarak verilen kararları uygulamakla yükümlüdürler.” Hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca bu konuda 7.4.2004 tarihinde “İş Sağlığı ve Güvenliği Kuralları Hakkında Yönetmelik” çıkarılmış ve konunun ayrıntıları düzenlemiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu oluşturma zorunluluğu için aranan en az elli işçi çalıştırma zorunluluğu, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun 2007 yılı istatistikleri incelendiğinde dikkate değer bir sonucu ortaya koymaktadır. Gerçektende 2007 yılı itibarıyla Türkiye’de işyeri sayısı 1036.328 iken, ellinin altında işçi çalıştıran işyeri sayısı 1.016617 dir. Yani toplam işyerlerinin %98’i, ellinin altında işçi çalıştırmaktadır. Sigortalı sayısı dikkate alındığında, ülke genelinde bu rakam toplam 7.818.642 iken, ellinin altında işçi çalıştıran işyerlerinde toplam sigortalı sayısı 4.694.825 dir29. Bu da toplamın %58’ine karşılık gelmektedir. Anılan rakamlardan anlaşılmaktadır ki, iş sağlığı ve güvenliği kurallarından yararlanabilecek işçi sayısı, toplamın ancak %42’sidir. Buna bir de sigortalı olmayan kayıt dışı işçiler eklendiğinde rakamın daha da küçüleceği açıktır. Dolayısıyla iş güvenliği alanındaki yeni yapılanmada içerikleri aynen korunmuş olan düzenlemeler, bu yapılanmada amaçlanan hedefleri gerçekleştirmede yeterli etkinliğe kavuşturulmamıştır30. 29 30 Sosyal Sigortalar Kurumunun 2007 yılı İstatistikleri (www.sgk.gov.tr. Son kullanma tarihi: 21.10.2008) AKIN, L: a.g.e. sh: 308. 16 Dolayısıyla bu kurallar için 50 işçi çalıştırma zorunluluğu, bu kuralların etkinliğini ve yaygınlığını azaltmaktadır. Ancak yasada 50’nin altında işçi çalıştıran iş yerleri içinde bu kurulların oluşturulması zorunluluğu öngörülürse bu durumda da fiili olarak uygulanamayacak bir düzenleme öngörülmüş olabilirdi. Bu nedenle sanayi odaları, organize sanayiler veya iş yerlerinin topluca bulunduğu yerler iş meslek örgütlerince genel kurallar oluşturarak 50‘nin altında işçi çalıştıran iş yerleri için de birden çok iş yerini içine alan kurullar oluşturulması biçiminde bir uygulama ile bu kurullara işlerlik ve yaygınlık kazandırabilecektir. İSİG Kurulu yönetmelikte sayılan belli sayıda kimseden oluşur. Gerçekten de İSİG kurulu üyeliğine girebilecek kişiler yönetmelikte tek tek sayılmıştır.Buna göre İSİG kurulu; 1-İşveren veya yetkili (herhalde bir tane) işveren vekili 2-İş K.82 uyarınca görevlendirilen iş güvenliği uzmanı, 3-İş K.81 gereği görev yapan işyeri hekimi, 4-İşyerinde insan kaynakları, personel, sosyal işler veya idari/mali işleri yürütmekle görevli bir kişi, 5-Varsa sivil savunma uzmanı, 6-İşyerinde görevli formen, ustabaşı veya usta, 7-İşyerinde (varsa) sendika temsilcilerinin kendi aralarından seçecekleri bir kişi yahut sendika temsilcisi yoksa o işyerindeki işçilerin yarıdan fazlasının katılacağı toplantıda oy ile seçilecek (bir) işçi, 8-Sağlık ve güvenlik işçi temsilcisinden oluşur(İSİGKY.5). Şüphesiz kurula katılacak iş güvenliği uzmanı/işyeri hekimi/idari-mali görevli personel ve sivil savunma uzmanını belirleyip atayacak kişi işverendir. Formen/ustabaşı veya ustayı formen/ustabaşı ve ustaların yarıdan fazlasının katılacağı toplantıda kendileri açık oy ile seçerler(İSİGKY.5/4). Formen/ustabaşı/usta ile sendika yahut işçi temsilcilerinin birer de yedeği seçilir. Diğer üyeler için yedekten söz edilmemiştir. Buna karşın sağlık ve güvenlik işçi temsilcisinin nasıl ve kimlerce seçilip belirleneceği sessiz geçilmiştir. Bunların da işyerindeki işçilerin yarıdan fazlasının katıldığı toplantıda işçilerce seçimi uygundur. Ancak, İSİG Kurulunun 17 seçimle belirlenecek üyeleri için seçimin nerde ve nasıl yapılacağı da yasal düzenlemenin suskun kaldığı bir noktadır. Konunun TİS ile düzenlenmesi mümkündür ama böyle bir şey yoksa inisiyatifin işverende olduğu açıktır. İSİG Kurulunun başkanı işveren veya onu temsil eden işveren vekili,sekreteri ise İG. uzmanıdır(İSİGK.5/2). İSİG Kurulu yukarıda sayılan üyelerden oluşursa da henüz ilgili departmanlara personel alınmaması durumunda (örneğin sivil savunma uzmanın yahut işyeri hekimi veya İG uzmanının bulunmaması halinde)sonucun ne olacağı belli değildir. Keza işçi temsilcisinin yahut formen vs.’nin seçilememesi durumu da böyledir. Böylesi hallerde kurulun hiç mi oluşmayacağı yoksa yarıdan fazla üyenin varlığı durumunda oluşmuş mu sayılacağı tartışmaya açıktır.Aslında bu noktanın yönetmelikte açıklanması icap ederdi. Fakat, hiç değilse sivil savunma uzmanı yoksa da kurulun oluşacağı yönetmelikten anlaşılmaktadır. İSİG Kuruluna katılacak üyeler belirlendikten sonra işverenin bu kurulunun asil ve yedek üyelerine belli kalemlerden oluşan İSİG konusunda eğitim verilmesini sağlaması gerekir (İSİGKY.6). Bunun işverene düşen bir yükümlülük olduğu düşen bir yükümlülük olduğu ve bunu yerine getirirken “Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinden yararlanması mümkündür fakat zorunlu değildir. Başka bir biçimde de bu eğitimi sağlayabilir. Ancak,eğitimin İSİG Kurulu üyelerine mali külfet getirmemesi beklenir. İSİG Kurulu toplantılarına gelince; İSİG kurullarının birisi “olağan” (İSİGKY. md.8/a) ve diğeri “olağanüstü” olmak üzere (İSİGKY md. 8/b-c) iki şekilde toplanabileceği anlaşılmaktadır. Olağan toplantının en az ayda bir yapılması ve kaç kez yapılırsa yapılsın bir aydaki toplantı süresinin toplam 24 saati aşmaması gerekir (İSİGKY md.8/d). Gündemin başkan veya yokluğunda sekreterce en az 48 saat önce üyelere bildirimi aranır. Olağan toplantı çağrısının başkan veya (yoksa) sekreterce kendiliğinden yapılması gerekir. Buna karşın olağanüstü toplantıya “ağır iş kazası” veya “özel bir tedbiri gerektiren önemli hallerde” kurul üyelerinden herhangi birisinin isteği üzerine veya işyerinde İSİG açısından kendisinin sağlığını bozup vücut bütünlüğünü tehlikeye sokacak yakın/acil ve hayati tehlikeyle karşılaşan işçinin kurula 18 başvurusu üzerine (İSİGKY.8/e) gidilir. Başkan ve sekreter dışındaki üyelerin doğrudan olağanüstü toplantıya çağırma hakkı olduğunu savunmuyoruz. Bu Konuda başkan veya sekreterden istekte bulunulmalı ve çağrıyı bunlar yapmalıdır(İSİGKY.8/b). Kurul ister olağan isterse olağanüstü toplansın üye sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantıya katılanların oy çokluğu ile karar alır. Eşitlik durumunda başkanın oyu çoğunluğu sağlamış sayılır(İSİGKY.8/e). İSİG kurulları kendilerine düşen görevin “inceleme, izleme ve uyarma” olduğunun bilinciyle hareket etmek (İSİGKY.md.8/1) ve yapacakları teklif ve tavsiyeler ve alacakları kararda “ işyerinin durumu ile işverenin olanaklarını göz önünde bulundurmak” zorundadır(İSİGKY.md.11/1). Bu ifade ile kurul karar alırken gerçeklikten ve uygulanabilirlikten uzaklaşmaması amaçlanmış olabilir.4857 Sayılı İş Kanunu ile bu kurallar istisnai olmaktan çıkmıştır. İşverenler İSİG kurullarının İSİG mevzuatına uygun olarak verdiği kararları uygulamakla yükümlüdür.(İş.K. md.80/2).İSİG kurulu kararlarının en önemlilerinden birisi, İş K.83’de düzenlenmiştir. Buna göre işyerinde İSİG açısından sağlığını veya vücut bütünlüğünü tehlikeye sokabilecek acil,yakın ve hayati tehlikeyle karşılaşan işçi durumu İSİG kuruluna (o yoksa işverene/işveren vekiline) bildirir. Karar sonucu işçiyi haklı çıkarıyorsa, işçi gerekli önlemler alınana kadar çalışmaktan kaçınabilir. Bu sırada işçinin ücret ve diğer hakları ödenmeye devam edilir. Hatta kurul kararına ve işçinin talebine rağmen işveren almazsa, işçi 6 işgünü içinde sözleşmeyi (sağlık nedeniyle)feshedebilir(İş K. md.83/5 ve 24/I). İSİG Kurullarının kurulması ve çalıştırılmasıyla ilgili hükümlere aykırı davranan işveren veya işveren vekiline bir miktar idari para cezası öngörülmüştür (İş K. 105/2) 19 b) İş Yeri Hekimi Çalıştırma Bir önceki İş Kanununda (1475 Sayılı Kanun) iş hekimi bulundurma ve çalıştırma konusunda bir zorunluluk bulunmamasına rağmen yürürlükteki 4857 sayılı Kanun ile iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununda işverenin yükümlülükleri arasında düzenlenen en önemli konulardan biri olan sağlıkla ilgili düzenlemeler, önleyici tedbirlerin bir devamı olarak nitelendirilebilir. 4857 Sayılı İş Kanunun 81nci maddesinde; “İşverenler, devamlı olarak en az elli işçi çalıştırdıkları işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, işçilerin ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla, işyerindeki işçi sayısı, işyerinin niteliği ve işin tehlike sınıf ve derecesine göre; a. İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturmakla, Bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gereğinde diğer sağlık personelini görevlendirmekle, Sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle, yükümlüdürler. İşverenler, bünyesinde bu yükümlülüklerinin çalıştırdığı ve bu tamamını maddeye veya dayanılarak bir kısmını, çıkarılacak yönetmelikte belirtilen vasıflara sahip personel ile yerine getirebileceği gibi, işletme dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak da yerine getirebilir. Bu şekilde hizmet alınması işverenin sorumluklarını ortadan kaldırmaz. İşyeri sağlık ve güvenlik biriminde görevlendirilecek işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve işverence görevlendirilecek diğer personelin 20 nitelikleri, sayısı, işe alınmaları, görev, yetki ve sorumlulukları, çalışma şartları, eğitimleri ve belgelendirilmeleri, görevlerini nasıl yürütecekleri, işyerinde kurulacak sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin nitelikleri, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alınmasına ilişkin hususlar ile bu birimlerde bulunması gereken personel, araç, gereç ve teçhizat, görevlendirilecek personelin eğitim ve nitelikleri Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği ve Türk Mimar Mühendis Odaları Birliğinin görüşleri alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kurum ve kuruluşlarında ilgili mevzuatına göre çalıştırılmakta olan hekimlere, üçüncü fıkrada öngörülen eğitimler aldırılmak suretiyle ve asli görevleri kapsamında, çalışmakta oldukları kurum ve kuruluşların asıl işveren olarak çalıştırdıkları işçilerin işyeri hekimliği hizmetleri gördürülür. Bu kurum ve kuruluşların diğer personel için oluşturulmuş olan sağlık birimleri, işyeri sağlık ve güvenlik birimi olarak da kullanılabilir.” hükmü bulunmaktadır31. Ayrıca yine bu kanun kapsamında yayımlanan 16.12.2003 tarihli “İş yeri Sağlık Birimleri ve İş Yeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında ki Yönetmelik” iş yeri hekiminin nitelik ve eğitimleri ile görevleri açıkça düzenlenmiştir32. İş yeri hekimleri yönetmeliğinin 17.maddesine göre işverenler isterlerse bir araya gelerek ortak sağlık birimi kurabilir veya kurulmuş olanlara ortak olabilirler. Ortak sağlık birimleri 50’den fazla işçi çalıştıran işverenler tarafından da oluşturabilirler. Yönetmeliğin anılan maddesine göre ortak sağlık birimi, aynı iş kolunda faaliyet gösteren iş yerlerine hizmet vermek üzere kurulabileceği gibi küçük 31 26.05.2008 tarih ve 26887 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5763 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 81 nci maddesi başlığı ile birlikte yukarıdaki şekilde değişmiştir. 32 İlgili Yönetmeliğin 4üncü maddesinde ki “iş yeri hekimi" tanımı ile 18,19,20,25 ve 26ıncı maddeleri Danıştay 10.Dairenin 2004/1258 Esas Sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Akabinde bu yönetmelik 04.02.2005 de bir değişikliğe uğramıştır.Ancak Türk Tabipleri Birliği (TTB)’de 21.12.2002’de “İş Yeri Hekimi Çalıştırma Onayı Yönetmeliği “çıkarmıştı.Bu yönetmeliğin kimi maddelerinin iptali için açılan davada Danıştay İş K.81 uyarınca çıkarılan yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 26.12.2003’den itibaren TTB’nce çıkarılan yönetmeliğin artık geçerliliğini yitirdiğine karar vermiştir.(Danıştay 8.D. 16.04.2004-543/1846).Dolayısıyla artık açıklamalarda İş K.81 ve ona dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümleri esas alınacaktır.Ancak bu konuyla ilgili olarak Umumi Hıfzıssıhha Kanunu md.180 ile SSK.md.114’de de hükümler vardır. 21 sanayi siteleri veya organize sanayi bölgeleri gibi aynı alanda kurulmuş olan ve değişik iş kollarında faaliyet gösteren iş yerlerine hizmet vermek üzere de oluşturulabilir. Ortak sağlık biriminde çalışacak personel sayısı ve nitelikleri, hizmet verilecek işyerlerinin aldığı risk grupları ve çalışanların toplam sayısı dikkate alınarak bu yönetmelikte belirtilen ölçütlere göre saptanır. Ortak sağlık biriminin tüm giderleri hizmet alan işverenler tarafından karşılanır. Genellikle küçük iş yerleri, iş sağlığı ve güvenliği açısından daha yetersiz durumdadırlar. İş kazaları küçük iş yerlerinde daha yüksek oranda gerçekleşmektedir. İş Kanununa göre 50’den az işçi çalıştıran iş yerleri, işyeri hekimlerinin ve sağlık birimlerinin bu konudaki hizmetlerinden yoksun durumdadırlar. Bu nedenle Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu 33 gibi bazı koşullarla küçük iş yerlerinin de ortak sağlık birimleri kurmaları veya oluşturulmuş bir birime katılmaları zorunlu hale getirilmelidir. İşyeri hekiminin nitelikleri ile ilgilide şunu ifade edebiliriz. Yürürlükte olan Yönetmelik ile ilgili birçok değişiklik olmakla ve halen yürürlülüğü tartışmalı olmakla beraber34; bir kimsenin işyeri hekimi olarak görevlendirilebilmesi için ÇSGB’nca verilen işyeri hekimliği sertifikasına sahip bulunması zorunludur. Bu ise belli koşullara bağlıdır(İHSBY.18-20). Aslında sertifikayı ÇSGB’nın vermesi bu konuda önceden yaşanan kargaşayı ve Türk Tabipleri Birliği’nin fiili yetkisini ortadan kaldırmıştır. Çünkü önceden TTB “İşyeri Hekimi Çalışma Onayı Yönetmeliği” ile konuyu düzenliyordu. En son 21.12.2002’de yürürlüğe giren böyle bir Yönetmelik 16.12.2003’den itibaren geçerli görülmemiş ve Danıştay’ca iptal edilmiştir35. Şu an için işyeri hekimliği sertifikaları konusunda şunlar söylenebilir. Her şeyden önce yeni yönetmeliğin RG’de yayın tarihi olan 16.12.2003’den evvel alınan sertifikalar geçerlidir (İHSBY.Geç.md.1). Fakat, yeni dönemde verilecek olanlarda belli öğrenim yahut faaliyette bulunmuş hekimlere sınavsız olarak verilirken(İHSBY.19/a); bundan yoksun olup da ÇŞGB’nca düzenlenen sertifika programına katılan hekimlere ise sınavla sertifika verilmektedir(İHSBY. md. 19/6). Sınavın hangi makamca nasıl yapılacağı yönetmelikte belirlenmiştir (İHSBY. md. 20). Ancak sertifika eğitimi 33 SÜZEK, S: a.g.e. sh: 517. Bkz: dipnot no: 36 35 Danıştay 8.D 16.04.2004 tarihli ve E: 543, K: 1846 sayılı Kararı (Kararın tam metni için Diyalog Mevzuat Programı. Son kullanma tarihi 23.10.2008) 34 22 noktasında TTB ÇSGB’nin yetkisine itiraz edip anılan Yönetmelikle ilgili dava açarak yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Ancak 26.05.2008 tarihinde 26887 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 5763 Sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında ki Kanun’un” 4üncü maddesi ile 4857 Sayılı İş Kanunun 81inci maddesinde değişiklik yapılarak işyeri hekimleri hakkında ki Yönetmeliğin; Sağlık Bakanlığı,Türk Tabipler Birliği ve Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği’nin görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkartılacağı hüküm altına alınmış olup,halen yeni yönetmelik yayımlanmamıştır. Bu nedenle öncelikle 50 işçiden fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde iş hekimi çalıştırma zorunluluğu devam etmekte olup, iş yeri hekiminin temel görevi İş sağlığı ve güvenliği kapsamında koruyucu sağlık hizmetleridir. Esasında koruyucu hekimlik dışında tedavi amaçlı sağlık hizmeti sunmak iş yeri hekiminin öncelikli görevi ve sorumluluğu içinde değildir(Acil durumda ilk yardım yapmak hariç). Bununla beraber, Sosyal Sigortalar Kanununun 114/2 ve 123/1.maddelerine dayanarak Sosyal Sigortalar Kurumu iş yeri hekimlerine hasta muayenesi diğer deyişle işçilere (sigortalılara) çalıştıkları işyerinde poliklinik hizmeti verme yetkisi tanıyabilir. İş yeri hekimleri yönetmeliğinin 15.maddesine göre de “Sağlık biriminde iş sağlığı hizmetleri dışında kalan birinci basamak tedavi hizmetleri ile ilgili usul ve esaslar, SSK ile işveren arasında yapılacak protokole göre belirlenir”. Uygulamada, işverenlerin talebi üzerine işyeri hekimlerine sigortalıları mahallinde muayene ve tedavi ile onlara iki güne kadar istirahat verme ve SSK adına reçete yazma yetkisi Kurum genelgeleri ile düzenlenmektedir. Sigortalıların muayene ve tedavilerinin sağlanması ile işgücü ve zaman kaybı önlenmekte, Kurumun görevlerinin yerine getirilmesi kolaylaştırılmaktadır36. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki; işyeri hekiminin öncelikli görevi koruyucu hekimlik, acil durumda ilk yardım ve işyeri sağlık ve güvenliği tedbirlerinin sağlıklı işlemesinin teminidir. SSK ile yapılacak protokol neticesinde muayene ve tedavi hizmetlerinin yürütülmesi işyeri hekimine bırakıldığı durumlarda, bunun ikincil bir görev olduğu, asli görev olan koruyucu ve önleyici hekimlik hizmetinin de aksatılmaması gerektiği unutulmamalıdır. 36 SÜZEK, S:a.g.e. sh:519. 23 c) İş Yerinde Sağlık Birimleri Kurma ve İşletme İş sağlığı ve güvenliği konusunda sağlık hizmetleri ile ilgili olarak yine 4857 Sayılı Kanunun 81inci maddesine göre ”devamlı olarak 50 işçi çalıştıran iş yerlerinde işverenler işyeri sağlık ve güvenlik birimi” oluşturmakla yükümlüdürler. Bu konu ile ilgili öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; kurul oluşturma ve hekim bulundurma konusunda da değinildiği gibi 50 işçinin altında işçi çalıştıran işyerleri toplam işyerinin %98’ni teşkil ettiği için esasında bu birimlerin genele yayılması gerekmektedir. O sebeple küçük ölçekli ve esasen sağlık hizmetine daha çok ihtiyaç duyan iş yerleri için, ortak sağlık birimleri düzeyinde de olsa bir sağlık birimi oluşturma zorunluluğu getirilmelidir37. İşyeri hemşire ve sağlık memurları da, iş sağlığı ve güvenliği örgütünün önemli parçalarından biridir. Yukarıda değinildiği gibi, söz konusu yönetmeliğe göre, işverenler; 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde bir sağlık birimi kurmak zorundadır. Sağlık biriminde ise tam gün çalışacak en az bir işyeri hemşiresi ve sağlık memuru görevlendirilmelidir. Ancak yönetmelik belirli risk grupları ve işçi sayıları için ek istihdam zorunluluğu getirilmiştir. İşyeri hemşiresi ve sağlık memurlarının görevleri, İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte sıralanmıştır. Dolayısıyla, gerek yürürlüğe konulan yeni düzenlemeler ve gerekse yürütülen eğitim çalışmaları, işyeri hemşireliğinde Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini göstermektedir. İşyeri sağlık biriminde görevlendirilecek işyeri hemşiresi veya işyeri sağlık memurunun bu konuda ÇŞGB’nca verilmiş işyeri hemşiresi veya işyeri sağlık memuru sertifikasına sahip olmaları gerekir. Anılan sertifikaya sahip olabilmek için ilgili kişinin ya ”halk sağlığı alanında lisansüstü eğitim almış hemşire veya sağlık memuru” olması(İHSBY. md. 28/a) ya da “ÇSGB’nca düzenlenen işyeri hemşiresi veya sağlık memuru sertifika eğitim programlarına katılıp eğitim sonu yapılan sınavı başaran hemşire veya sağlık memuru” niteliği taşıması gerekmektedir (İHSBY.md. 28/b). 37 AKIN, L:a.g.e. sh:313. 24 İşyeri sağlık birimlerinde bulunması gereken araç ve gereçler listesi yönetmeliğin Ek-1’inde yer almıştır. Her ne kadar uygulanabilirliği tartışmalı olsa da işverenin iş sağlığı ve güvenliği konusunda 4857 sayılı yasanın 81inci maddesine göre işyeri hekimi ve sağlık birimi ile bu sağlık biriminde görevlendirilecek hemşire/sağlık memuru bulundurma görevi devam ettiği için, 50 den fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde; hekim, sağlık birimi, hemşire veya sağlık memuru bulundurulması zorunlu olup, fiziki bir birim oluşturarak bu Ek-1 listesindeki malzemelerin de tedarik edilerek bu birimi faal bulundurmak gerekmektedir. d) İşyerinde İş Güvenliği ile Görevli Mühendis ve Teknik Eleman Bulundurulması İş sağlığı ve güvenliği teşkilatının önemli bir unsuru da iş güvenliği uzmanı mühendis veya teknik elemandır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 81ini maddesine göre; işverenler sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis veya teknik eleman görevlendirmekle yükümlüdür. Yukarıda değinildiği gibi 4857 Sayılı Kanunun 82inci maddesi 5763 Sayılı Kanun’un 37/a maddesi ile 26.05.2008 tarihinde yürürlükten kaldırılmış olup, kaldırılan maddeye göre; işveren sanayiden sayılan ve en az 50 işçi çalıştıran yerlerde mühendis veya teknik personel görevlendirmek zorundaydı. Ancak 82inci maddenin yürürlükten kaldırılması ile aynı kanun ile (5763 Sayılı Kanun)81inci madde değiştirilerek yukarıda zikredilen hükümler ihdas edilmiş ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmek için işyerinde 50’den fazla işçi çalıştırma zorunluluğu kaldırılmıştır. Yürürlükte ki maddeye göre; sanayiden sayılan işyerlerinde işverenler teknik personel niteliğinde(mühendis veya teknik eleman) iş güvenliği uzmanı bulundurmak zorundadır38. Kaldırılan 82inci maddeye dayanarak hazırlanan ”İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Eleman Görev, Yetki ve Sorunlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” , hukuki dayanağını oluşturan 4857 Sayılı Kanun’un 82inci maddesinin kaldırılması ile, kanaatimizce dayanaksız kalmıştır. Zaten 81inci 38 4857 Sayılı yasanın 111 maddesine dayanarak çıkartılan 28.02.2004 tarihli 25387 Sayılı Resmi Gazete de Yayınlanan “Sanayi, Ticaret, Tarım ve Orman İşlerinden sayılan İşlere İlişkin Yönetmeliğin” Ek liste A1 maddede sanayiden sayılan işler sıralanmıştır. 25 madde de yeniden düzenlenen iş güvenliği uzmanı mühendis veya teknik elemanlar hakkında yönetmelik hazırlama görevi, yeniden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verilmiştir. Ancak şimdiye kadar güncel bir yönetmelik çıkartılmamış ise de iş sağlığı ve güvenliği açısından sanayiden sayılan işyerleri ile, işverenlerin mühendis veya teknik elemandan oluşan iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülükleri kanaatimizce devam etmektedir. Yeni yönetmelik çıkıncaya kadar ,kaldırılan 82inci madde kapsamında hazırlanmış olan ilgili yönetmelik hükümlerine göre, işverenlerin işyerlerinde teknik personel görevlendirmeleri faydalı olacaktır. e) Sağlık ve Güvenlik İşçi Temsilcileri İş Güvenliği Kuralları ile İş sağlığı ve güvenliği teşkilatında işçi temsilcilerinin bulundurulması zorunluluğu hukukumuza İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 16ıncı maddesi ile getirilmiştir. Ancak anılan yönetmeliğin Danıştay’ca iptal edilmesi nedeni ile39 İşçi temsilcisi bulundurma uygulaması da dayanaktan yoksun kalmıştır. Bakanlığın en kısa sürede bu konuda yeni bir düzenleme yapası gerekmektedir. Ancak kanaatimizce yukarıda ki bölümlerde de değindiğimiz gibi işverenin asli yükümlülüğü iş yerinde “İş Sağlığı ve Güvenliğini” sağlamak için gerekli her türlü tedbiri almaktır. Bu kapsamda 4857 Sayılı İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği açısından katılımcı ve sonuç odaklı bir genel anlayış benimsemektedir. Bu nedenle işverenler, her ne kadar ilgili yönetmelik yürürlükte olmasa da, iş sağlığı ve güvenliği teşkilatında, yönetmelikte belirtilen nitelik ve şartlarda, işçi temsilcisi bulundurmaları menfaatlerine olacaktır. Esasında işyerlerinde sağlık ve güvenliğin sağlanması konusunda işçilere büyük bir sorumluluk düşmektedir. Zira hiçbir işveren ya da teknik eleman, oluşabilecek somut riskleri, onlara maruz kalanlardan daha iyi tanımlayamaz veya öngöremez. O nedenle bu konuda, ortaya çıkan kaza ya da hastalıkların olası mağdurlarına önemli görevler düşmektedir. Şüphesiz bu görevin gerektiği şekilde yerine getirilebilmesi, işyeri örgütlenmesine verilen öneme bağlıdır. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki işyeri örgütlenmesine, işçilerin katkısı genelde sağlık ve güvenlik işçi temsilcileri ile gerçekleşebilir. 39 Danıştay’ın 10.Dairesi’nin 15.06.2006 tarih ve 2006/3007 Sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. (wwww. isggm.gov.tr son kullanım tarihi 30.10.2008) 26 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği bu kimseleri kurulun bir üyesi olarak değil, işyerinde sağlık ve güvenlik konularında işçileri temsil etmeye yetkili kişi olarak tanımlamıştır(md.4/b). İşçiler tarafından seçilen bu kişilerin temsil konularını; işyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili çalışmalara katılmak, bunları izlemek, önlem alınmasını istemek, önerilerde bulunmak oluşturur(md.16). Bu konudaki önemli bir husus da, Yönetmelikte yer alan ve işçilere katılım imkanı sağlayan düzenlemelerin temsilciler tarafından gerektiği şekilde kullanılabilmesi, onların bu konuda kendilerini güvende hissetmeleridir. Zira işverenden gelebilecek tepkilerden çekinen temsilcilerin, mevzuatın kendilerine sağladığı hakları istenen düzeyde kullanabilmeleri mümkün değildir. O sebeple yönetmeliğe konulan bir hükümle iş sağlığı ve güvenliği konusunda özel görevleri bulana işçi veya işçi temsilcilerinin, bu görevlerini yürütmeleri nedeniyle dezavantajlı duruma düşürülemeyecekleri vurgulanmıştır(md.11/d). Kaldı ki sözü edilen görevlerin gerektiği şeklide yerine getirilmesi, sadece işçilerin yararına da değildir. Bunun nihai faydalarının işveren üzerinde doğacağı açıktır. O nedenle işverenlerin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda özel görevi bulunan işçi temsilcilerine, görevlerini yerine getirebilmeleri için her türlü imkanı sağlamaları ve herhangi bir ücret kaybı olmadan çalışma saatleri içerisinde yeterli zamanı vermeleri gerekir40. Bununla birlikte temsilciler de görevlerini yerine getirirken, işverenleri hak etmedikleri duruma düşürmemeye, sadakat borcuna uygun davranmaya, işin ve işyerinin işleyişini aksatmamaya özen göstermelidir. Aksi halde, yani salt işi engelleyici, doğruluk ve dürüstlükle bağdaşmayan, gerçeğe aykırı, hayatın doğal akışına uymayan, çalışma barışını bozan eylemlerin anılan görevle bağdaştığı kabul edilemez41. Sonuç olarak işverenler, nihai amaç olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda almaları gerekli tüm tedbirleri alarak, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını en aza indirme gayreti içerisinde olmalıdır. Bu nedenle de yeteri kadar işçi temsilcisi kurallar da görev yaparak bu nihai amaca hizmet etmelidir. 40 41 AKIN, L:a.g.e. sh:314. SUZEK, S:a.g.e. sh:688. 27 SONUÇ Çağdaş iş hukuku anlayışına göre işverenlerin asli yükümlülükleri İş sağlığı ve Güvenliğini tesis etmeleridir. İşverenler bu yükümlülükleri yerine getirirken öncelikle tüm mevzuatta belirtilen tedbirleri alacaktır. İşverenler bununla yetinmeyip işlerinin, işyerlerinin ve çalışanlarının özel durumlarını da ayrı ayrı gözeterek işin doğasından kaynaklanan veya bilimin ve teknolojinin gerektirdiği her türlü tedbiri almalıdırlar. 1475 Sayılı Kanun’da kısmen düzenlenmiş olan iş sağlığı ve güvenliği konusu 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nda ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup bu kanun kapsamında bir çok yönetmelik süratle AB ve İLO düzenlemeleri ışığında hazırlanarak yayınlanmıştır. İşverenler bu kapsamda öncelikle işyerlerinde almaları gereken her türlü önleyici tedbiri almalı, işyeri güvenliği kurullarını oluşturmalı, işyeri hekimi ve sağlık personeli, işyeri güvenlik uzmanı (mühendis, teknik eleman) çalıştırmalı, sağlık birimi teşkil etmeli ve işyeri temsilcileri ile de bu kuralları zenginleştirecek katılımcı bir yaklaşımla iş kazalarının veya meslek hastalıklarının oluşmasını engellemelidir. İşveren bunları yaparken; alınan tüm tedbirlerin ve alınması gereken tedbirler ile uyulması gereken emniyet kurallarının işçilerce açıkça bilinmesini temin ederek devamlı surette periyodik olarak devam edecek şekilde iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini planlamalı ve aksaksız uygulamalıdır. Bunu yaparken işçilerin haklarını ve yükümlülüklerini de düzenli olarak onlara hatırlatmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği açısından alınması gereken tüm tedbirler en üst seviye de alınmış olsa da, eğer bu tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığı veya uygulanış biçimlerinin yeterliliği, düzenli olarak denetlenmez veya her zaman asgari seviyede tüm tedbirlerin alınmış olduğundan emin olunmaz ise o işyerine iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak pek mümkün olmaz. Bu durumda işveren işyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmiş olmayacağı gibi yalnızca tedbirlerin alınması ile de sorumluluktan kurtulamayacaktır. Sonuç olarak esas olan iş kazalarını ve meslek hastalıklarını henüz ortaya çıkmadan engellemek olup işveren bu nihai amacı yerine getirmek için olması gereken tüm makul tedbirleri almalı ve bunların işlerliğini kontrol etmelidir. 28 KAYNAKÇA AKIN, Levent : “İş Sağlığı ve Güvenliği” 3.Yılında İş Kanunu, 21-25 Eylül 2005 Bodrum, sh:302 vd. AKTAY, A. Nizamettin: İş Hukuku, Ankara–2007, II. Baskı AKYİĞİT, Ercan: 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi, Ankara–2006, 2.Cilt ARICI, Kadir: İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dersleri, Ankara- 2000 BEYAZIT, Serkan: ”İş Sağlığı ve Güvenliği ÇMİS OHSAJ 18001 Projesi” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi,30.Yıl Armağanı,2006 Ankara Sh:529 vd. KABAKÇI, Mehmet: “Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarındaki Uygulamaları”, Türk Harb-İş, Ağustos-2004, ODOMAN, Serkan : “İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Tarafların Önemli Hak ve Yükümlülükleri” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, ,İstanbul-2006, Sayı:11, sh:880 vd. SABUNCU Hilmi: “İş Sağlığı (Çalışanların Sağlığı Ve Güvenliği) Hizmetlerinde Yarın1” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, ,İstanbul-2006, Sayı:11, sh:869 vd. SÜZEK, Serper: “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konusunda Somut Çözüm Önerileri” Prof.Dr.Turhan ESENER’e Armağan ,Ankara-2000, sh:305 vd. 29 SÜZEK, Serper: İş Güvenliği Hukuku, Ankara-1985, SÜZEK, Serper: “İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Konusundaki Yükümlülükleri” İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi, 30.Yıl Armağanı, Ankara2006, sh: 507 vd. (a.g.e) ŞAKAR, Müjdat: İş Kanunu Yorumu, Ankara–2006, II. Baskı 30 a.g.e. :Adı Geçen Eser AB :Avrupa Birliği C :Cilt ÇSGB :Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı D :Daire E :Eser HD :Hukuk Dairesi HGK :Hukuk Genel Kurulu İHSBY :İş Yeri Hekimi ve Sağlık Birimleri Yönetmeliği İSGK :İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu İSGKY :İş Sağlığı ve Güvenliği Kurul Yönetmeliği İSGY :İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetmeliği İSİG :İş Sağlığı Ve İş Güvenliği İSİGKY :İş Sağlığı Ve İş Güvenliği Kurulu Yönetmeliği İş.K. :İş Kanunu K :Karar KHK :Kanun Hükmünde Kararname md :Madde RG :Resmi Gazete sh :Sayfa SSK :Sosyal Sigortalar Kurumu TİS :Toplu İş Sözleşmesi TTB :Türk Tabipler Birliği vd :Ve devamı 31