Gül GÖKTEPE - Dünya Enerji Konseyi
Transkript
Gül GÖKTEPE - Dünya Enerji Konseyi
FUKUSHIMA SONRASI DÜNYA ENERJİ POLİTİKALARI VE NÜKLEER GÜÇ B.Gül GÖKTEPE Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği ÖZET Fukushima Daiichi Nükleer Güç Santralinde, 11 Mart 2011 de meydana gelen deprem ve dev tsunami dalgalarının vurmasıyla başlayan olaylar zinciri, tüm dünyada nükleer teknolojinin güvenliği ve geleceği ile ilgili yeni bir sürecin başlamasına sebep olmuştur. Fukushima’dan önce nükleer enerjinin geleceği ile ilgili tahminler, küresel nükleer rönesans dönemi yönünde iken birden bire beklenmedik bir belirsizlik dönemine girilmiştir. Fukushima’nın sonuçları son derece ciddi, derin ve uzun süreçli görünmekle birlikte, kazadan bu yana geçen bir yılın değerlendirmeleri farklı bazı bulgular ortaya çıkarmıştır. Fukushima sonrası, dünya nükleer enerji politikalarında değişimler, bazı ülkelerde yeni nükleer santralleri erteleme, iptaller, moratoryum senaryoları olarak görünse de, çoğu ülkede nükleere devam kararlılığıyla mevcut santrallerin güvenliğini güçlendirme yönünde geniş çapta çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda nükleer güç endüstrisinin, Fukushima’dan alınan dersleri hızla değerlendirme çalışmaları, yasal mevzuatların gözden geçirilmesi, AB stres testleri, UAEA nükleer güvenlik eylem planı uygulamaları konusunda kaydedilen gelişmeler özetlenmektedir. Nükleer güç teknolojisine yeni giren/girmeye hazırlanan ülkelerde ise, başta Türkiye olmak üzere nükleer enerjiden elektrik üretiminde yararlanma konusunda kararlılığın devam ettiği görülmüştür. Ülkelerin karar mekanizmalarını etkileyen en önemli faktörler; Batıda sosyo-ekonomik, Asya’da ise enerji arz güvenliği kökenlidir. Nükleer güç seçeneğinin Türkiye’nin enerji-çevre-ekonomi üçgeni içindeki önemi vurgulanarak, Fukushima’dan bu yana dünyadaki eğilimlerin ve nükleer güvenlik konusundaki güçlendirme çalışmalarının Türkiye’nin nükleer güç programının başlangıcında olumlu yansımaları olacağı değerlendirilmektedir. 1. GİRİŞ Japonya’nın kuzey Doğu’sunda Honshu kıyılarında11Mart 2011 de meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki Sendai depremi sonrası TEPCO’nun Fukushima Daiichi Nükleer Güç Santrali (NGS) okyanustan dev tsunami dalgalarının vurmasıyla, sel baskınına uğramıştır (Şek.1).Deprem ve tsunami yıkımıyla başlayan ve zincirleme devam eden kaza dizisi, tüm dünyada, enerji politikalarında büyük bir değişimin yaşanmasına sebep olmuştur. 2. FUKUSHİMA DAİİCHİ NS KAZASI TEPCO’nun Fukushima Daiichi Nükleer Güç Santrali, 9.0 büyüklüğündeki bu olağanüstü depreme karşı sistemin mühendislik güvenlik önlemlerinin otomatik olarak devreye girmesiyle korunmasına rağmen, depremin ardından vuran tsunamiye dayanamamış, koruyucu duvarların yüksekliği 14 metreyi aşan dalgaları engelleyememesi dolayısıyla “tüm elektrik sisteminin kaybı” ortak arızası hasıl olmuştur. Dış şebeke kaybının uzun süre devam etmesi,yedek acil durum güç sistemlerinin de devreye girememesi sonucu, 6 üniteli santralin deprem olduğunda çalışan 3 reaktörü ve 4. reaktörü uzun süre kontrol altına alınamamıştır (Tablo 2,3). Tablo1 Fukushima Kazasının Özeti Tarihi: 11 Mart 2011, saat 14.46 Merkez üssü: 38˚ 6˝ N ve 142˚ 51˝ E Sanriku kıyısından 130 km Büyüklüğü: 9.0 Mw Yüzeyden derinliği: 23.7 km Santralın Yeri: Fukushima Prefecture Tsunami yüksekliği: <14 m Kaza Tipi: Dış olay-Şebeke kaybıyla başlayan ortak arıza Olaylar dizisinin skalası: INES seviye 7 Kazanın sonucu: 1,2, 3.nolu reaktörlerde kalp erimesi, maddi hasar, 146,520 kişinin bölgenin boşaltılması, 1,800 km² alanın de-kontaminasyonu Radyasyondan ölüm-yaralanma: yok Deprem ve tsunamiden ölüm: 15,870 kişi Şekil 1 Sendai depremi-merkez üssü Kaza sonrası günümüze kadar geçen bir buçuk yılı aşan süreçte, TEPCO, Japon hükümeti, IAEA ve ilgili uluslararası kuruluşlar tarafından kazanın durumu hakkında sürekli bilgi verilmiş, kaza mahallinde ayrıntılı etütlerin yanı sıra kazanın analizleri için çok sayıda uzman toplantıları yapılmış, şeffaf bir şekilde ülkeler ve kamuoyu bilgilendirilmiştir. Nükleer santral işleten tüm ülkelerde, benzer olayların kendi sistemlerinde meydana gelmemesi için dayanıklılık ”stres testleri” projeleri başlatılmış ve gereken yerlerde güçlendirmeler yapılmıştır.Tüm bu süreçte kazadan alınan dersler sürekli olarak güncellenmiştir [1,2]. Tablo 2: Fukushima Dai-ichi NGS Reaktörleri REAKTÖR Ünite 1 Gücü (MWe) İşletmeye alındığı yıl Modeli Yakıt demeti sayısı Reaktörlerin statüsü Deprem sonrası Kalbin durumu Reaktör basınç kabı sıcaklığı Yakıt havuzu Sıcaklığı Ünite 5 Ünite 6 460 1971 Ünite 2 Ünite 3 Ünite 4 Deprem ve tsunami olduğunda (11 Mart 2011) 784 784 784 1974 1976 1978 784 1978 1100 1979 BWR3 400 BWR4 548 BWR4 548 BWR5 764 tam güçte çalışıyor otomatik durdurma tam güçte tam güçte periyodik çalışıyor çalışıyor bakımda otomatik otomatik --durdurma durdurma Simdiki Kosullar (Eylül 2012) erime erime periyodik bakımda --- periyodik bakımda --- BWR4 548 BWR4 548 hasarsız hasarsız 39.5oC 53.8 oC 52.6 oC --- ---- ----- 30.5 oC 31.2 oC 29.7 oC 38 oC normal soğutma normal soğutma Erime 3. DÜNYADA NÜKLEER GÜÇ SANTRALLERİ 3.1. Fukushima’dan Önce 1950’li yıllarda ilk ticari nükleer santralden elektrik üretimi başlamasından itibaren nükleer güç endüstrisi, yarım asırdan fazla bir süredir reaktör teknolojilerini geliştirmektedir. Nükleer güç reaktörlerden elektrik üretimi gittikçe artarak 2010 yılında 2630 TWh değerine ulaşmıştır. Fukushima’ öncesi; 31 Aralık 2010 itibarıyla 31 ülkede işletilmekte olan toplam 375 GWe kapasitedeki 441 ticari nükleer reaktörden dünya elektrik talebinin %13 ü karşılanmıştır [3,4]. 3.2. Fukushima’dan Sonra Nükleer güç, 11 Mart 2011’de Fukushima nükleer santralinde, deprem ve tsunami dolayısıyla meydana gelen zincirleme kazaya rağmen, 2011 yılında dünya elektrik üretimine önemli katkı sağlamayı sürdürmüştür [3,4,5]. Aralık 2011 itibarıyla, tüm dünyada işletilen 435 reaktörün toplam kapasitesi yaklaşık 369 GWe, üretilen toplam elektrik 69,760 billion kWh değerine ulaşmıştır. 2011 yılında 13 reaktörün sürekli olarak kapatılması sebebiyle toplam nükleer elektrik üretimi, bir önceki yıla kıyasla hafif düşüş göstermiştir. Kapatılan reaktörlerin dördü Japonya’da, sekizi Almanya’da, biri de İngiltere’dedir (yaşlanma sebebiyle). 2011 yılı, 13 reaktörün kapatılması ile, Çernobil sonrası döneme benzer şekilde 1990 yılından sonra en fazla sayıda reaktörün kapatıldığı yıl olmuştur. Ancak 2011 yılının değerlendirilmesi ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken önemli husus; Fukushima’ya rağmen 2011 yılında 7 yeni reaktörün devreye girmesi olmuştur. 31 Aralık 2011 itibarıyla, 65 reaktör inşa halinde olup bu sayı bir önceki yıla nazaran biraz düşük olmakla birlikte Fukushima’ya rağmen epeyce yüksek bir sayı olduğu söylenebilir. İnşa halinde ve planlanan reaktörlerin büyük oranının ise Asya’da olduğu dikkat çeken bir diğer husustur. 2011 yılında inşa halinde olan 64 reaktörün 43’ü Asya ülkelerindedir. 3.3. Mevcut Nükleer Santrallerin Güç Yükseltme ve Ömür Uzatma Projeleri: Fukushima’ya rağmen, 2011 yılı içinde daha önceki yıllarda başlayan güç yükseltme ve lisans yenileme trendi devam etmiştir [3,4,5]. Tablo 3: Reaktörlerde Ömür Uzatma, Güç Yükseltme ÜLKE ABD NÜKLEER SANTRAL Finlandiya Vermont Yankee Prairie Island 1-2 Kewaunee Palo Verde 1-2-3 Salem 1-2 Olkiluoto 2 Fransa Fessenhaim1 İspanya Kanada Cofrentes Asco 1-2 Almeraz 1-2 Gentille 2 Meksika Laguna Verde 1-2 Slovakya Bohunice V2 Uprates at Bohunice Mochovce 1 & 2 KURULUŞ ÖMÜR, Güç + US NRC + 20 yıl Teollisuuden Voima Oyj(TVO) Autorité de Sûreté Nucléaire (ANS) Nuclear Safety Council (CSN) +20 Mwe Canadian Nuclear Safety Comission (CNSC) National Commission on Nuclear Safety and Safeguards (CNSNS) Slovenské Elektrárne (SE) + 10 yıl + 10 + 10 +70 Mwe + 5 yıl +40 yıl % 20 ABD’de, “nükleer rönesans” diye adlandırılan dönemi başlatan lisans yenileme ve ömür uzatma işlemi ile 2000 yılından itibaren 2011 yılına kadar 70 nükleer santralin lisansının yenilenmiştir. 2011 yılında lisansı yenilenen 5 santrale ilaveten halen ABD Nükleer Düzenleme Kurulu (US NRC) 19 nükleer santralin daha lisans yenileme başvurusunu değerlendirmektedir. ABD, Finlandiya, Fransa, İspanya, Kanada ve Slovakya’da ömür uzatma ve güç yükseltme projeleri Tablo 3’ de özetlenmektedir. Rusya’da çok sayıda reaktörün güç yükseltme ve ömür uzatma projeleri bulunmakta olup bunların büyük kısmı tamamlanmış bir kısmı da devam etmektedir. Reaktör verilerinin tamamlanamaması dolayısıyla Rusya Tablo 3’ e dahil edilmemiştir. 4. FUKUSHIMA’DAN SONRA ENERJİ POLİTİKALARINDA TRENDLER Tüm dünyada, Fukushima kazasının hemen ardından ülkelerin enerji politikalarındaki tutumları değişiklikler göstermiştir. Bazı ülkeler nükleer güç programlarını gözden geçireceklerini açıklamışlardır. Bazıları nükleer güçten tamamen vaz geçmek üzere ilk girişimleri başlatmışlardır. Bazıları mevcut programlarına hız kesmeden devam edeceklerini ya da daha da arttıracaklarını beyan etmişlerdir. Bazı ülkeler nükleer güç programına başlama hazırlıklarına devam edeceklerini açıklamışlar. Bazıları da doğrudan nükleer güç programına girmişlerdir. 4.1 Nükleer Güç Santrali Olan Ülkeler 4.1.1. Nükleer Güç Programına Devam Eden Ülkeler Nükleer güçten yararlanmayı en fazla arttıran ülkeler Rusya, Çin ve Hindistan‘dır. Bu ülkeler Fukushima sonrası nükleer plan ve politikalarını değiştirmemişlerdir. Rusya: 2050 yılına kadar nükleer kapsitesini %50 arttırmayı planlamaktadır. Çin: 2020 yılına kadar önce toplam 100 GWe kapasitede iddialı gelişme programını daha sonra 10 GWe olarak açıklamıştır. Bunun nedeni güvenlik değil gerçekçi ekonomik öngörüler olarak yorumlanmıştır. Hindistan: Halen işletilmekte olan 20 nükleer reaktörüne ilaveten 7 yeni reaktör de inşa halinde olup, iddialı nükleer güç programıyla 2020 yılında 14,600 Mwe kapasiteye ulaşmayı, 2050 yılında da ülke elektriğinin %25’ini nükleer güç santrallerinden temin etmeyi planlamıştır. Keza nükleer güçten en fazla yararlanan diğer ülkeler ABD, Fransa, İngiltere, Kore, Kanada, İsveç, Finlandiya, Macaristan, Ukrayna programlarına devam etmektedirler. Nükleer güçte dünyada önde gelen ülkelerin bazılarının güncel nükleer politikaları kısaca özetlenmektedir: Fransa: Ulusal enerji stratejisi kapsamında, 58 nükleer reaktörden toplam elektrik üretiminin %75 ini temin etmekte olup bu oranla dünyada nükleerden en fazla üretim katkısı elde eden ülkedir. Nükleer üretim maliyetinin çok düşük olması sebebiyle aynı zamanda en fazla net elektrik ihraç eden ülkedir.Fransa’nın nükleer elektrik ihracatından elde ettiği gelir yılda yaklaşık 3 milyar avrodur. Fransa, nükleer elektrik üretimi sayesinde enerji arz güvenliğini sağlamış, Avrupa’da en ucuz elektrik maliyetine sahip, aynı zamanda kişi başına en düşük karbon dioksit salınımı olan ülke durumundadır. Diğer bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fukushima’dan sonra Fransa’da da nükleer gücün geleceği ile ilgili yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Finlandiya: Fukushima kazasından sonra, yeni bir nükleer santral için ilk yer seçimi kararı, Ekim 2011 de Finlandiya’da ülkenin 3. Reaktörü için Pyhajoki ‘nin seçildiği haberiyle dünyaya duyurulmuştur. Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya: Dünyada nükleer santrallere karşı kamuoyunda en pozitif tutumların görüldüğü Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da Fukushima etkili olmamış, mevcut NGS lere ilaveten yeni ünitelerin kurulması yönünde çalışmalar devam etmiştir. Visegrad 4 grubu olarak adlandırılan ülkeler (Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya arasında nükleer alanda geleceğe dönük yeni reaktör sistemleriyle ilgili araştırmalar ve alt yapı geliştirme dahil) işbirliği devam etmektedir. Güney Afrika: Mayıs 2011 de 2030 itibarıyla 6-8 yeni reaktör daha kurarak, elektrik üretiminin %22 sini nükleerden karşılayacağını açıklamıştır. Japonya: Japonya’nın ulusal stratejisi açısından genel enerji politikası ve bu kapsamda nükleer enerji politikası son derece önemli ve kritik bir meseledir. TEPCO’nun Fukushima Daiichi Nükleer Santralinde meydana gelen olayların öncesinde, Japonya’da işletilmekte olan 50 nükleer reaktörden ülke elektrik talebinin 26% sı karşılanmıştır. Japonya’nın Fukushima öncesi enerji planlarındaki stratejisi, karbon dioksit emisyonunu azaltmak üzere, nükleer güçten elektrik üretimi oranının arttırılarak toplam elektrik üretimini %50 sini temin etmesini öngörmekteydi. Ancak Japonya’da meydana gelen üçlü felaket sonrası, Japon kamuoyunda, nükleer güvenliğin sağlanması konusunda elektrik şirketlerine, hükümete, düzenleme kurumuna olan inanç ve güvenin çökmesiyle bu planlar feshedilmiştir. Fukushimadan alınan dersler doğrultusunda, uluslararası tartışmaları dikkate alan Japon Hükümeti 19 Eylül 2012 de Bakanlıklardan tamamen bağımsız olarak Nükleer Düzenleme Kurumu” ve “Nükleer Düzenleme Kurumu Sekretaryası”’nın kurulduğunu açıklamıştır. Ayrıca Japonya’nın Ulusal Politika Birimi tarafından geliştirilen “Yenilikçi Enerji ve Çevre Stratejisi” 2040 yılında, yenilenebilir enerji kaynaklarının, enerji verimliliğinin ve fosil yakıtların arttırılmasını, nükleer güçten elektrik üretimine son verilmesiseçeneğini de içermektedir. Ancak bu belgenin açıklanmasının hemen ardından Japon hükümeti geri adım atarak geleceğe dönük enerji ve çevre politikalarının yeniden yapılandırılmasında bu strateji belgesinin dikkate alınacağını, Ulusal Politika Biriminin çeşitli belirsizliklerin etkisi altında olduğu, yeni stratejinin yerleştirilmesinin, yıllarca geliştirilen diğer stratejilerin yerini almasının iki taraflı stratejilerin birleştirilebilmesiyle mümkün olacağınıve Japonya’nın gelecekteki enerji karması konusunda henüz kesin bir kararın onaylanmadığı beyan etmiştir. Strateji aynı zamanda güvenliği yeni oluşturulan düzenleme kurulu tarafından onaylanan nükleer güç santrallerinin de kullanılmaya devam edileceğini de içermektedir [8]. 4.1.2. Nükleer Güç Programlarından Vaz Geçenler/Beklemeye Alanlar: Almanya: Haziran 2011 de hükümet tarafından kabul edilen bir yasa paketiyle ülkede tüm reaktörleri 2022 sonuna kadar kademeli olarak devreden çıkartmayı kabul etmiştir. Ağustos 2011’de de Almanya’nın en eski 8 reaktörünün tamamen kapatıldığı açıklanmıştır. İtalya: G8 ülkeleri arasında halen nükleer santrali olmayan tek ülke olan İtalya, barışçıl nükleer gücün öncülerinden olup 1960 lı yıllarda nükleer santrallerden elektrik üretmeye başlamış, ancak 4 nükleer reaktörünü Chernobyl kazası sonrasında kapatmıştır. 2000’li yıllarda yeniden nükleer güç programını canlandırmış, ilgili düzenlemeleri ve yapılanmayı tamamlamıştır. Fukushima öncesi nükleer güç programını canlandırma ile 2030 yılı itibarıyla toplam elektrik talebinin %25 ini nükleer santrallerden elde etmeyi planlamıştır. Bu konudaki yasa Fukushima sonrası Haziran 2011 de yapılan referandumda kabul edilmemiş ve en az 5 yıl nükleer enerjinin enerji planında bir seçenek durumunda olmayacağı kararını vermiştir. Enerjide dışa bağımlı olan İtalya dünyanın en büyük enerji ithalatçısı olup, net elektrik ithalatının %15 ini Fransa nükleer santrallerinden temin etmektedir [3] . Tayvan: Toplam elektrik talebinin dörtte birini nükleer santrallerden elde eden Tayvan, Fukushima öncesi 2010 yılında mevcut 6 reaktörünü modifiye ederek ömür uzatmayı ve 2 si halen inşa halinde olan 3 yeni üniteyi de devreye sokmayı planlamakta iken, Fukushima sonrası Kasım 2011 de nükleer devre dışı bırakacak “yeni nükleer enerji politikası” açıklaması yapmış ancak bunun için bir süreç belirlememiştir. Bilindiği kadarıyla Tayvan mevcut reaktörlerin ömrünü uzatmaktan vaz geçmiş, en eski 2 reaktörünü de erken kapatma kararı almıştır. İnşa halinde olan 2 ABWR tipi reaktörün hükümet ve uluslararası kuruluşların sıkı güvenlik değerlendirmelerinden sonra işletmeye alınacağı açıklanmıştır. İsviçre: Ülkenin toplam elektriğinin %40’ını nükleer santrallerden elde eden İsviçre’de, nükleer enerjiye devam kararı 2003 yılında halk oylamasıyla verilmiştir. 5 nükleer reaktöre ilaveten 2010 yılında 2 yeni reaktör eklenmesi planlanmış iken Fukushima sonrası İsviçre Senatosu, Haziran 2011 de, reaktörlerin yenilenmemesi ile tüm işletilenleri 2034 de nükleer devre dışı bırakacak bir karar almış ancak bunun kesinleşmesi için halk referandumunun yapılması daha sonraya bırakılmıştır [3]. Belçika: Toplam elektriğinin yaklaşık yarısını 7 nükleer reaktörden elde eden Belçika’da nükleer santralleri devre dışı bırakma konusunda çıkan yasa sürekli ertelenmiştir. Ülkede “3 reaktörü 2015 yılında, eğer diğer kaynaklardan yeterli ve ekonomik elektrik temin edilebilir ise diğerlerini de 2025 yılında kapatma” kararı bulunmaktadır. Belçika’da üretilen nükleer elektriğin maliyeti 1.7-2.1 Euro cents/kWh, olup eğer bu yenilenebilir (yeşil enerji) ile değiştirilir ise maliyeti 8.8-10.7 ¢/kWh olacaktır [3]. 4.2. Nükleer Güç Santrali Olmayan Ülkeler Fukushima’dan önce önemli ölçekte nükleer programlar geliştirmeyi planlayan ülkelerde, yeni nükleer reaktörlerin inşasına devam konusunda Fukushima etkisi olmamıştır. 4.2.1 Nükleer Güç Teknolojisine Girmeyi Düşünenler Dünya genelinde Ağustos 2012 itibarıyla nükleer santrallerden elektrik üreten 31 ülkeye ilaveten 45 ülke daha nükleer güç programına girmeyi düşünmektedir. Bu ülkeler arasında gelişmiş ekonomiler olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler de bulunmaktadır [6, 7,9] . 2011-2012 yılında nükleer güç programlarına girmeyi göz önüne alanlar (emerging nuclear energy countries) olarak tanımlanan ülkeler, bölgesel dağılımları itibarıyla Tablo 4’de gösterilmektedir. Tablo 4 ‘de çok sayıda ülkenin adı geçmesine rağmen, bunların çoğunun yakın gelecekte nükleer güç alanına girmesi beklenmemektedir. 2030 yılına kadar nükleer güç kapasite artışına katkı sağlayabilecek olanlar, nükleer teknoloji alt yapısını halen geliştirmiş/geliştirmekte olan ülkelerdir. Uzun dönemde az gelişmiş ülkelerin enerji talebi, kentleşmeye ve sanayileşmeye bağlı olarak arttıkça baz yük elektrik enerjisi talebi artışı, gelişmiş ülkelerdekine benzer bir şekil gösterecektir. Tablo 4: Bölgelere göre nükleer güç planları olan ülkeler BÖLGE ÜLKELER Avrupa Arnavutluk, Belarus, Estonya, Hırvatistan, İrlanda, İtalya, Latviya, Norveç, Portekiz, Polonya, Sırbistan, Türkiye Orta Doğu ve Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, İran, İsrail, Katar ve Kuzey Afrika Kuveyt, Libya, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Tunus, Yemen, Batı, Orta ve Gana, Kenya, Namibya, Nijerya, Senegal, Uganda Güney Afrika Güney Amerika Şili, Ekvator, Venezüella Orta ve Güney Azerbaycan, Bangladeş, Gürcistan, Kazakistan, Moğolistan, Asya Sri Lanka Güney Doğu Avustralya, Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur, Asya Tayland, Yeni Zelanda, Vietnam Doğu Asya Kuzey Kore Yukarıdaki tabloda bahsi geçen ülkeler nükleer plan ve politikalarındaki gelişme safhalarına göre değerlendirildiğinde, Fukushima sonrası gelişmeler şu şekilde özetlenmektedir: 1-Nükleer güç reaktörü inşasını başlamış olanlar ve ilk reaktörleri şebekeye bağlanmış olanlar: İran, Birleşik Arap Emirlikleri. 2-Nükleer güç santrali kontratı imzalamış, yasal düzenlemeleri yapılmış ve nükleer düzenleyici alt yapısı geliştirilmiş olan ülkeler: Türkiye, Belarus, Lituanya. 3-Kesinleşmiş planları yapılan, yasal ve düzenleyici at yapısı gelişmekte olan ülkeler: Vietnam, Polonya, Bangladeş, Ürdün. 4-Gelişmiş plan ve politikaları olan ancak planlarını askıya alan ülkeler: Endonezya, İtalya, Kazakistan, Mısır, Suudi Arabistan, Şili, Tayland ve planları beklemeye alınan; İtalya. 5-Nükleer plan ve politikaları gelişen ülkeler: Fas, İsrail, Kuveyt, Malezya, Nijerya. 6-Nükleer güçten yararlanmayı ciddi bir seçenek olarak tartışmakta olan ülkeler: Arnavutluk, Azerbaycan, Cezayir, Estonya ve Letonya, Filipinler, Hırvatistan, Katar, Kenya, Libya, Moğolistan, Namibya, Sırbistan, Singapur, Sri Lanka, Sudan, Suriye, Tunus, Venezüella. 7- Resmen nükleer seçenek halen enerji planlarında görünmeyen: İrlanda, Norveç, Portekiz, Yeni Zelanda, Avustralya, 4.2.2. Yeni Girenler “new comers” Fukushima’ya rağmen nükleer güç sadece halen elektrik üreten ülkeler için değil, enerji talebi gittikçe artan ülkeler için önemli bir seçenek olmaya devam etmiştir. Bazı ülkeler ise kararlılıklarını sürdürmüşlerdir. Bunlar; İran İslam Cumhuriyeti: Yıllarca süren çalışma ve gecikmenin ardından ilk nükleer santralinde Bushehr 1 reaktörünü, 12 Eylül 2011’de şebekeye bağlamıştır [10]. Birleşik Arap Emirlikleri: Fukushima öncesi başlattığı nükleer güç programını hızlı bir şekilde devam eden Birleşik Arap Emirlikleri, Kore Konsorsiyumu ile işbirliği ile 30 Ağustos 2012‘de APR1400 Barakah1 reaktörünün inşaatına beton atmaya başlayarak, 27 yıl aradan sonra nükleer güce “yeni giren” ilk ülke olmuştur. 2007 de tamamlanması planlanan ilk reaktöre ilaveten 2020 yılına kadar 3 ünitenin daha tamamlanması öngörülmektedir. İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra “yeni girenler” listesinin başında öncelik sıralamasına göre ülkemiz önde gelmektedir. Türkiye’nin ardından Vietnam, Belarus, Polonya ve Ürdün gelmektedir. Türkiye: 2023 yılında Akkuyu’da 4800 MWe, Sinop’ta 5000 MWe üretim kapasitesi ile toplam elektrik talebinin %10 unu nükleer santrallerden karşılamak üzere plan yapmıştır. Rusya Federasyonu ROSEATOM ile Akkuyu’da her biri VVER 1200 tipi 4 üniteden oluşan ilk nükleer santrali “yap-sahip ol-işlet” modeliyle kurmak üzere Mayıs 2010 da hükümetler arası anlaşmayı imzalamıştır. Aralık 2010 da ‘Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ kurulmuş, Mayıs 2011 itibarıyla Akkuyu’da nükleer santral alanında yer etütleri başlamış, 2011 sonunda şirket EPDK’ya elektrik üretim lisansı, Orman ve Su İşleri Bakanlığına ÇED lisans başvurularını yapmıştır [11]. Vietnam: Kasım 2011 de Rusya Federasyonu ile ilk nükleer santralinin finansmanı için kredi anlaşmasını imzalamıştır. Belarus: Ekim 2011 de Rus Atomstroyexport ile 2 nükleer santral kurmak üzere anlaşma yapmıştır. Bangladeş: Rusya Federasyonu ile her biri 1000 MWe olan 2 reaktör kurmak üzere anlaşma yapmıştır. Polonya: AB ülkeleri içinde en büyük kömür rezervlerine sahip olan Polonya, Mayıs 2011’de nükleer düzenleme kurulu yasasının geçmesiyle 2020’ye kadar ilk nükleer reaktörünü kurma kararını sürdürmüştür. 4.3.3. Nükleer Güç Programlarından Vazgeçenler/Yavaşlatanlar Fukushima öncesi nükleer güce girme kararı olan bazı ülkeler Fukushima sonrası kararlarını iptal etmiş ya da ertelemişlerdir. Bunlar; İsrail ve Venezüela’dır. Ürdün ise programını yavaşlatmıştır. 5. FUKUSHIMA SONRASI DÜNYADA NÜKLEER GÜÇ (2012 ) Halen (Eylül 2012 itibarıyla) 31 ülkede mevcut 373 GWe gücündeki 434 reaktörden dünya elektrik talebinin %13.5’i karşılanmaktadır. 14 ülkede inşa halinde 64 reaktör bulunmaktadır.160 reaktör planlanmış, 323 reaktör de önerilmektedir. 2012 yılında 3 yeni güç reaktörünün inşasına başlanmıştır. Bunlar Rusya Federasyonu’nda Baltiisk-1, Kore Cumhuriyeti’nde Shin-Ulchin-1 ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde Barakah 1 reaktörleridir. Eylül 2012 itibarıyla dünya genelinde, 14992 reaktör-yıl barışçıl sivil işletme deneyimi birikmiştir [4,5,6,7]. 6. GELECEĞE DÖNÜK TAHMİNLER Nükleer gücün gelecekte elektrik üretiminde katkı payını tahmin etmek üzere her yıl çeşitli kuruluşlar tarafından senaryo çalışmaları yapılmaktadır. UAEA tarafından 2011 de Fukushimanın etkisinde güncellenen tahmin çalışmalarında, nükleer güç kapasitesi 2030 yılında, kazadan önce yapılan projeksiyonlara tahminlere kıyasla %8 oranında daha düşük olduğu görülmüştür. İleriye dönük tahminler konusunda IAEA, IAE ve WNA tarafından “business as usual” varsayımıyla yapılan güncel ve referans senaryoları mukayese edilebilir sonuç vermektedir (Şekil 2). Keza düşük ve yüksek projeksiyonlar da benzer şekilde uyumlu olup mukayese edilebilir sonuç vermektedir [4,5,12]. Düşük büyüme senaryosuna göre: dünya nükleer güç kapasitesi 2011 sonunda 369 GWe den 2030’ da 501 GWe değerine, yüksek büyüme senaryosuna göre ise,746 GWe değerine çıkacaktır ki her iki senaryoda da bulunan değerler Fukushima öncesine kıyasla %7 ve %8 oranında azalma göstermektedir. Geleceğe dönük tahminlerde, gibi en fazla nükleer kapasite büyüme oranı uzak Doğu’dadır. 2011 yılında 81 GWe olan nükleer kapasite, 2030 yılında düşük senaryoya göre 180 GWe’ye, yüksek senaryoya göre ise 255 GWe’ye yükselecektir. Bu değerler de Fukushima öncesine göre 17 GWe ve 12 GWe daha düşüktür. Düşük ve yüksek senaryolar arasındaki en büyük fark Batı Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmaktadır. Nükleer güç kapasitesi 2011 yılında 123 GWe’ den 2030 yılında düşük senaryoya göre 83 GWe’ye inmekte, yüksek senaryoya göre ise 141 GWe’ye çıkmaktadır. Projeksiyon çalışmalarını gözden geçirmemizin en önemli bulgusu; Fukushima kazasının küresel ölçekte nükleer gücün büyümesini (nükleer elektrik üretimi kapasitesinin artmasını) yavaşlattığı ve geciktirdiği ama tersine çevirmediği ve durdurmadığıdır. Diğer önemli bir husus Fukushima’dan önce nükleer güce olan ilginin artmasına neden olan faktörlerin değişmediği, bilakis bu faktörlerin baskısının gittikçe ağırlaştığıdır. Bunlar: Dünya nüfus artışı (Şekil 3) Küresel ölçekte artan enerji talebi Oranı artan karbon dioksit emisyonu İklim değişikliği endişeleri ve Fosil yakıt maliyetlerindeki degiskenlikler Enerji arz güvenliği dir Şekil 2 NGS projeksiyon mukayeseleri [5] Şekil 3 Dünya Nüfus artışı [5,13] 7. DÜNYADA NÜKLEER GÜVENLİK REFORMU 7.1. UAEA Nükleer Güvenlik Eylem Planı (NÜGEP) Fukushima kazası sonrası Viyana’da UAEA tarafından gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Güvenlik Konferansında kabul edilen Bakanlar Deklarasyonuna kararlarına ithafen nükleer güvenlik konusunda gereken tüm alanları kapsayan bir eylem planı hazırlanmış ve bu plan Eylül 2011de toplanan 55. UAEA Genel Konferansı’nda onaylanmıştır. NÜGEP’in amacı tüm dünyada nükleer güvenlik çerçevesini güçlendirmek için bir çalışma programını tanımlamak olup, plan 12 ana dalı içermektedir. Planın uygulanmaya konmasından itibaren geçen bir yıl içinde nükleer güvenliğin kilit alanlarında önemli gelişmeler kaydedilmiştir [14]. Bunların başlıca; Nükleer santrallerin güvenlik zafiyetlerinin değerlendirilmesi Ajansın "Peer review" proseslerinin güçlendirilmesi Acil durum hazırlığı ve müdahalenin güçlendirilmesi Ulusal düzenleyici kuruluşların etkinliğinin güçlendirilmesi Santral işleten kuruluşların nükleer güvenlikle ilgili etkinliklerinin güçlendirilmesi Ajansın Güvenlik standartlarının gözden geçirilmesi ve uygulamalarının iyileştirilmesi Uluslararası yasal çerçevenin iyileştirilmesi Nükleer güç teknolojisine yeni giren ülkeler için alt yapılarının geliştirilmesinin kolaylaştırılması Kapasite geliştirme ve güçlendirme Nükleer bir acil durumu takiben halkın ve çevrenin korunmasınınıngarantisi Şeffaflık ve iletişimin güçlendirilmesi ve bilginin yayılmasını iyileştirilmesi Araştırma ve geliştirmenin etkin kullanımı olup tüm bu alanlardaki yoğun faaliyetler küresel nükleer güç çerçevesinin güçlendirilmesine sebep olmuştur. 7.2. Stres testleri Fukushima kazasının ardından nükleer güvenlik konusunda reformist yaklaşımların en önemlilerinden biri de Avrupa ülkelerinin nükleer santrallerine uygulanmasına karar verilen stres (dayanıklılık) testleri konusunda olmuştur.Testlerin amacı Fukushimadan alınan derslerin gözden geçirilerek,benzer felaketlerin meydana gelmesini engellemektir Testler,143 nükleer reaktörde, bilinen nükleer güvenlik değerlendirme yöntemleriyle önce deprem, tsunami ve diğer doğal felaketlere göre, daha sonra da terör saldırıları, uçak çarpmaları gibi faktörlere karşı dirençlerini değerlendirilmek üzere 1 Haziran 2011 de projeler başlatılmıştır. Ayrıca WWER Tipi Reaktörleri işleten 11 ülkede WWER Forumu arasında, Ağır Sulu Reaktörleri işleten ülkelerde işletilmekte olan 34 CANDU tipi reaktörde ve FORO ülkelerinde nükleer güç santralleri üzerinde de stres testleri yapılmıştır. Tüm bu stres testlerinin sistematik olarak şeffaflık çerçevesinde gerçekleştirilmesi ve Metzamor gibi yakın çevremizde, jeolojik bakımdan riskli bölgelerde işletilen santrallere de uygulanması, güvenlik zafiyetlerinin teşhisinde etkin olacaktır. 8. SONUÇ ve ÖNERİLER Japonya’da,11 Mart 2011’de meydana gelen deprem, tsunami ve akabinde Fukushima Daiichi nükleer güç santralinde meydana gelen kazanın oluşturduğu üçlü felaket, dünya nükleer teknoloji tarihinde de yeni bir dönemin başlamasına sebep olmuştur. Fukushima sonrası, dünya nükleer enerji politikalarında değişimler; bazı ülkelerde nükleer planları erteleme, askıya alma, iptal, moratoryum senaryoları olsa da, çoğu ülkede nükleer programlarına devam edildiği, bu arada mevcut santrallerinin güvenliğini güçlendirme yönünde geniş çapta çalışmalar başlatıldığı gözlenmiştir. Nükleer güç teknolojisine yeni giren/girmeye hazırlanan ülkelerde (new comers) ise, başta Türkiye olmak üzere nükleer enerjiden elektrik üretiminde yararlanma konusunda kararlılık devam etmiştir. Ülkelerin karar mekanizmalarını etkileyen en önemli faktörlerin Batıda sosyo-ekonomik kökenli, Asya’da ise enerji arz güvenliği olduğu görülmektedir Geleceğe dönük tüm belirsizlik marjinlerine rağmen güncel politikaları olduğu kadar, çeşitli projeksiyon çalışmalarını değerlendirmemizin en belirgin bulgusu; Fukushima kazasının küresel ölçekte nükleer gücün büyümesini kısmen yavaşlattığı ve geciktirdiği, fakat durdurmadığı gerçeğidir. Dünyada nükleer gücün yerini alabilecek bir alternatif yoktur. Fukushima kazasından alınan dersler; tüm dünyada nükleer güvenliğin en üst düzeyde uygulanmasının vazgeçilmez ön koşul olduğunu, nükleer güvenlik konusunda en büyük sorumluluğun ülkelere ve işletenlere ait olduğunu hatırlatmış, nükleer güç endüstrisine güvenlik konusunda yeni bir bakış açısı getirmiş, acii durum hazırlığı ve yönetimi dahil, her türlü ihtimali göz önüne alan nükleer güvenlik değerlendirmesi çalışmalarının hızlandırılması ve sistemlerin güçlendirilmesi için bir fırsat yaratmıştır. Fukushima, nükleer düzenleyiciler açısından pek çok dersin alınması gereğini ortaya çıkartmış, nükleer düzenleyicilere yeniden yapılanmanın ve tam bağımsızlığın mutlaka gerekli olduğunun göstergesi olmuştur. Nükleer düzenleyicilerin hükümetlerden ve işletenlerden tamamen bağımsız olması, çok daha sıkı kurallar koyması ve inisiyatifi ele alması gereği ortaya çıkmıştır. Fukushima, Avrupa Birliği (AB) üyeleri arasında, nükleer güç konusunda, temel prensip olan sürekli iyileştirmeye ilaveten, daha fazla iyileştirmeye gereksinimi tanımlamak amacıyla, hızlı ve koordineli bir oluşumun “stres testlerinin” başlatılmasına da sebep olmuştur. Nükleer santral işleten operatörler ve düzenleyiciler arasında hem ulusal hem de uluslararası kapsamda işbirliği ve iletişim güçlenmiş, “şeffaflık” prensibi öne çıkmıştır. Fukushima, nükleer güç teknolojisinin tarihsel gelişme sürecinde, 2000’li yılların başından itibaren “nükleer rönesans” olarak kabul gören dönemin ardından, “nükleer güvenlik reformu” dönemini yaratmıştır. Başta ülkemiz başta olmak üzere nükleer güç teknolojisine “yeni girenler” için kazadan alınan dersler; tedarikçiler, işletenler düzenleyicilerin dış faktörleri (doğal afetler ve diğer) daha derinliğine anlaması ve hazırlıklı olması koşulunu ortaya çıkartmıştır. Kazadan alınan dersler bu kapsamda doğal afetlerden kaynaklanan dış faktörlere karşı güvenlik parametrelerinde sadece tarihi sismik verilerinin yeterli olmadığını göstermiştir. Felaket değerlendirme analizlerinde kullanılan dış faktörler için entegre yaklaşımın, güvenlik değerlendirmelerinde belirsizlik analizlerinde ihtimalli yaklaşımın ve dış felaketlerle birlikte acil durum hazırlıklarının da ihtimalli güvenlik analizlerine entegrasyonunun şart olduğu ortaya koymuştur [15]. Türkiye dahil nükleer güç programlarını başlatan “yeni girenler”i zorlu meseleler beklemektedir. Bunların en önde gelenleri, düzenleyici kuruluşların oluşumu, tamamen bağımsız hale getirilmesi, teknik kapasitenin geliştirilmesi, yakıt çevriminin tüm safhalarında (yakıt ve atık yönetimi dahil) bilgi birikiminin değerlendirilmesi, vasıflı insan gücünün toparlanması, geliştirilmesi, yönlendirilmesi, Fukushima’dan alınan derslerin değerlendirilmesi, uluslararası yasal mevzuatlar, anlaşmalar/sözleşmeler, silahsızlanma meseleleri, güvenlik kültürünün oluşturulması ve halkın bilgilendirilmesidir. Ülkemiz açısından, nükleer güç seçeneğinin enerji-çevre-ekonomi üçgeni içindeki önemli yerinin belirlenmesi ve 2023 yılına kadar genel elektrik enerjisi talebinin yüzde onunu karşılaması yönünde verilen karar ve Fukushima’ya rağmen bu politikada istikrar, Türkiye’nin geleceği açısından önemli görünmektedir. Fukushima’dan bu yana dünyadaki eğilimlerin, kazadan alınan derslerin ve nükleer güvenlik alanındaki tüm uluslararası faaliyetlere katılımın, Türkiye’nin ulusal nükleer güç programının başlangıç safhasında olumlu yansımaları olduğu değerlendirilmektedir. Nükleer güç teknolojisine girme hazırlıklarını bir kez daha yenileyen ülkemizde, yakın bir gelecekte yeni nesil nükleer reaktörlerin devreye girmesiyle, nükleer gücün hidrojen üretiminde hayati rolünün olabileceği de karar mekanizmalarında göz önüne alınmalıdır. KAYNAKLAR [1] Report of Japanese Government to IAEA Ministerial Conference on Nuclear Safety Accident at TEPCO's Fukushima Nuclear Power Stations, Japan PM, IAEA, 7 June 2011 [2] Overview and the status of the accident at TEPCO’s Fukushima Dai-ichi NPS and the activities taken in Japan, 2nd CNS Extraordinary meeting, Vienna,2012 [3] WNA, Country Reports [4] Power Reactor Information System, IAEA,www.iaea.org/pris [5] Nuclear Technology Review 2012, GC(56)/INF/3August 2012 [6] WNA “World Nuclear Power Reactors & Uranium Requirements” October 2012 [7] Nuclear power plants, world-wide,European Nuclear Society [8] Toshiro Ozawa “Statement-Future Policies for Energy & Environment, Vienna,Sept 2012 [9] Emerging Nuclear Energy Countries,WNA [10] Iran launces Bushehr nuclear powerplant”, RIA Novosti. 14 September 2011. [11] Yamaç, E. Dökmeci “Nuclear Power Program and Current NPP Project in Turkey”, IAEA 56. GC, 19 September 2012 [12] OECD IEA , Dünya Enerji Görünümü 2011 [13] “World Population Prospects”, United Nations, The Population Reference Bureau [14] Progress in the Implementation of the IAEA Action Plan on Nuclear Safety, GC(56)/INF/5, August 2012 [15] A. Gürpinar, A.R. Godoy, J.J. Johnson “Lessons to be learned from the Fukushima NPP Accident with particular focus on new build projects”, IAEA IEM, September 2012