Prof. Dr. Behzat ÖZK AN - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
Transkript
Prof. Dr. Behzat ÖZK AN - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
SAĞLIĞA GÜNDOĞDU DERGİSİ İmtiyaz Sahibi Prof. Dr. Behzat ÖZKAN Güney Genel Sekreteri Yazı İşleri Müdürü Dr. Murat TÜRKYILMAZ Tıbbi Hizmetler Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Nurgül ŞENOL ÖNDER Yayın Danışma Kurulu A. İrfan YAVUZ Aysel BARIŞ Canan YAVUZGÜL Demet HAYALİ YILDIRIM Döndü KARADUMAN Fatma GÜNTÜRKÜN Hülya UZUNOĞLU İsmet OZAN M. Oytun HASTÜRK Nurgül KOCAKOÇ Nurgül ŞENOL ÖNDER Recep ÖNAL Rengin DEĞİMLİ Serap TOKSOY Sevil UNCU Timuçin BAHAR Haber Merkezi Recep ÖNAL Nurgül ŞENOL ÖNDER Arzu BALKAN Akif KESKİN Cüneyt CEYLAN Grafik Tasarım Arzu BALKAN Yönetim Yeri Adres: 123/11 Sok. Poligon Mah. Karabağlar/İZMİR Tel: 0232 232 32 32 Dahili: 2211 Faks: 224 55 44 E-Posta: khb35g.gundogdu@saglik.gov.tr Yayın Türü İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Sağlığa Gündoğdu Dergisi 3 ayda bir yayınlanır. Dergimizde yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergimizde yayınlanan yazı ve resimlerin izin almadan kullanılması yasaktır. T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneler Kurumu İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği Editörden... ‘Yeni bir kariyer, emeklilik, anlaşmazlıklar, hastalık ve daha birçok neden….Tüm bu nedenlerle ayrılıklar ve başlangıçlar iş dünyasında kaçınılmaz. Bazen bir yerdeki ayrılık bazen başka bir yerde başlangıç olabiliyor. Kimi zaman gözyaşı dökülür gidenlerin ardından kimi zaman heyecanla beklenir yeni gelenler. Aslında geride güzel anılar bırakabilmek, güzel anılabilmektir önemli olan. Ve faydalı olabilmek…’ Aynen böyle başlamıştım dergimizin 3. sayısındaki yazıma. Yani buradaki göreve yeni başladığım zaman. Benim için yeni bir başlangıç olan bu yer artık yeni başlangıçlar yapmam için beni uğurlamakta. Buradaki hizmet sürecinde hep bu düşünceyle yola çıktım. Hep vatandaşlarımıza ve çalışanlarımıza daha iyi hizmet verebilmeyi ve güzel anılar bırakabilmeyi gaye edindim. Aklıma ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’ sözü gelmekte. Bu söz, Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’ye verdiği önemli öğütlerden biridir. Bu vecize, devletin ve yöneticilerin halka hizmet için var olduklarını, böyle bir yükümlülüklerinin olduğunu hatırlatmaktadır. Dediğim gibi temelinde, halkımıza hizmette faydalı olmak varsa eğer ister burası olsun ister vatanımızın diğer yerlerinde hizmet vermek bizim tek gayemizdir. İnanıyorum ki yeni hizmetlerle, çalışmalarımızla belki sizlerle belki de sizin yakınlarınızla tekrar buluşacağız. Ve bu süre zarfında Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’a ve bu gaye ile çalışan tüm çalışma arkadaşlarıma sevgi ve saygı ile teşekkür ederim. Yolunuz, yolumuz açık olsun. Sevgiyle, saygıyla, umutla ve sağlıkla kalın. Sabah işe gelirken veya araba kullanırken yüzlerce kez aynı yoldan geçtiğimiz halde fark etmediğimiz veya farkına varamadığımız birçok şey vardır; ancak, özel koşullarda dikkatimiz çekildiğinde böylesi durumların farkına varırız. Örnek olarak; bir hastanenin ölü boşluk olarak tabir ettiğimiz alanlarında kullanılmayan bazı eşyalar bulunabilmektedir. Bu alanlar, bazen hastane içinde dış müdahalelere açık alanlar da olabilir. Eğer hastane yöneticisi olarak bu alanları önceden fark edip gerekli tedbirleri almazsanız, atılan bir sigara izmaritinin oluşturduğu bir “yangın” ile dikkatiniz çekilebilir. Burada farkındalık yaratan olay “yangın” dır. Dikkatiniz çekildiğinde ise iş işten geçmiştir. Bu tür olayları, yönettiğiniz kurumun fiziksel durumlarından(su tesisatı vs.) tıbbi hizmetlerine ve finansal uygulamalara kadar uyarlayabilirsiniz. Söz konusu durumlar çok basit veya insan hayatını etkileyecek çok ciddi süreçleri içeren ciddi durumlar da olabilmektedir. Çözüm; yönettiğiniz kurumun tüm bileşenleri ile sık toplantılar yaparak ve bir araya gelerek fikir alış-verişi yapmaktan geçiyor. Ancak böyle, pro-aktif davranabilir, sorunlarımızı daha kolay çözebilir ve kurumsallaşabiliriz. İyi bir yöneticiden de beklenen budur. Dr. Murat TÜRKYILMAZ, yaklaşık bir yıldır sürdürdüğü Güney Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı görevinden ayrılıyor. Kendisini Ankara’ya yolcu ediyoruz. İşte; Murat TÜRKYILMAZ’da fark yaratan, pro-aktif bir yönetici idi. Senden daha güzel hizmetler bekliyoruz. Yolun açık olsun Murat… Prof. Dr. Behzat ÖZK AN İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri • Sorumluluk Kanımızda Var/ Genel Sekreterliğimizden ‘Kök Hücre Ve Kan Bağışı Kampanyası’ • Her Şey Doğal Doğuma Dönüş İçin ‘Anne Dostu Hastane’ • Yine Yeni Bir Hizmet Daha Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi ve Yeni Kemoterapi Uygulama Alanı • Torbalı Ağız Diş Sağlığı Merkezi • Görme Engellilerin Gözü, Eli, Ayağı, Dili Olalım İstedik… • 14 Mart Tıp Bayramı Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı • Kemoterapi İlaç Hazırlamada Robotik Teknolojiler • Röportaj/O Alanda Maalesef Birinci Olduk! • Toplumda Şiddetin Kaynağı ‘21 Mart Dünya Down Sendromu Günü’ Etkinlikleri kapsamında İzmir’de yaşayan Down Sendromlu çocukların erken tespit edilip özel bir eğitimle bağımsız ya da yarı bağımlı bireyler olarak hayata kazandırılması ve ailelerine destek olunması amacıyla “Hoş Geldin Bebek” projesi gerçekleştirilmiştir. Proje ile 3.500- 4 bin arasında Down Sendromlu birey bulunan İzmir’de yenidoğan Down Sendromu bebekleri kayıt altına alarak aileleri bilinçlendirmek ve bu sayede özel eğitim almaları amaçlanmaktadır. Proje kapsamında gerçekleştirilen protokol ; İzmir Valiliği himayesinde İl Sağlık Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Halk Sağlığı Müdürlüğü, Güney ve Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterlikleri ve Ulusal Down Sendromu Derneği işbirliğinde 21.03.2016 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğü İbn-i Sina Salonu’nda gerçekleşen törende imzalanmıştır. Törene İzmir Vali Yardımcısı Celal ULUSOY, Aile ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürü Nesim TANĞLAY, İl Sağlık Müdürü Ayhan İZZETTİNOĞLU, Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Tıbbi Hizmetler Başkanı Mehmet ÖZKAN, İl Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı Neşe ZEREN NOHUTÇU, Ulusal Down Sendromu Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hatice AYAN, Down Sendromlu çocuklarımız ve aileleri katılmıştır. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören, İl Sağlık Müdürü Ayhan İZZETTİNOĞLU’nun açılış konuşmasıyla devam etmiştir. Yaptığı konuşmasında; Down Sendromlu çocukların iyi bir destekle topluma faydalı, bağımsız bireyler haline gelebildiğini, görsel hafızalarının çok güçlü olduğunu ve gördüklerini unutmadıklarını ifade etmiştir. Ayrıca çocuklarımızın belirli bir yaşa geldiklerinde eğitim ve istihdam anlamında Aile ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürlüğü’nün projenin önemli bir ayağı olduğunu belirtmiştir. Tarafların protokolü imzalamalarının ardından Down Sendromlu çocuklar ve katılımcıların toplu fotoğraf çekiminin ardından tören sonlandırılmıştır. ‘Güvenli ve İyi Laboratuvar Uygulamaları’ Toplantısı Yapıldı İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen, kurumlarımızda “Güvenli Laboratuvar Uygulamaları” ile ilgili 2. toplantımız Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN başkanlığında 11 Ocak 2016 Pazartesi günü saat 14.00’de gerçekleştirilmiştir. Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Patoloji Laboratuvar uzmanları, sorumlu teknisyenleri ve kalite yönetim direktörlerinin katıldığı toplantıda; “Patoloji Laboratuvarı Preanalitik-Analitik-Postanalitik Süreçlerin Denetimi, Materyal Takip Sistemi, Patoloji Havalandırma Sistemleri İnovasyon Çalışmaları” konularında İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç, Dr. Türkan Atasever REZANKO tarafından sunum yapılmıştır. Kurumumuzun TSE EN ISO9001-2008 Kalite Yönetim Sistemi Çalışmaları Devam Ediyor Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğünce, 13.01.2016 tarihinde Uzm. Demet Hayali YILDIRIM tarafından TSE EN ISO9001-2008 Kalite Yönetim Sistemi sürecine ilişkin çalışmalar kapsamında “Hedef Belirleme ve Değerlendirme” konularında Genel Sekreterlik çalışanlarına eğitim verilmiştir. Eğitimde, kurum hedeflerin belirlenmesi ve bunun net olarak ortaya konulması; yüksek performans, verimlilik ve başarıya ulaşmak için en temel gereklilikler anlatılmıştır. Genel Sekreterliği’mizden ‘Sosyal Güvenlik Uygulamaları ve Faturalandırma Eğitimi’ İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Mali Hizmetler Başkanlığı tarafından düzenlenen, bağlı sağlık tesisleri faturalandırma birim personeline yönelik olarak 14 Ocak 2015 tarihinde Ege toplantı salonunda Sosyal Güvenlik Uygulamaları ve Faturalandırma konularında eğitim gerçekleştirilmiştir. Mali Hizmetler Başkanı Öğr. Gör. Ali ÖZSOY’un başkanlığında gerçekleştirilen eğitimde Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi’nden Şelale UMAY / Genel Sağlık Sigortası Mevzuatı, Sosyal Güvenlik Uygulamaları, Sağlık Uygulama Tebliği, MEDULA Sistemi, Kamu Satış Tarifesi sunumu, Elvan AKTAŞ / Faturalandırmada Dönem Sonlandırma, HBYS (Otomasyon) Firması Gözüyle Faturalandırma ve MEDULA Kullanım Kılavuzu Sunumu, Md Yrd. Yasemin SABANCI / Hasta Faturalarında Yaşanan Kaçaklar Sunumu, Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Md. Yrd. Sibel BATTALSEZEN / Tıbbi Malzeme ve Faturalandırma Esasları sunumu, Mali Hizmetler Başkanlığı Hastane Eczacılık Hizmetleri Birim Sorumlusu Ecz. Gülçin ETMEKÇİ / İlaçların Fiyatlandırılması ve SUT EK-4 Listeleri Sunumu, Mali Hizmetler Başkanlığı Finans Analiz Uzmanı Ecz. Fatma EŞKİN / Birlik Fatura İnceleme Komisyonu Çalışma Esasları konularında eğitim sunumlarını gerçekleştirmişlerdir. Eğitim Programına paydaşlarımız arasında bulunan Jandarma Tedarik Merkez Komutanlığından verilen sağlık hizmeti faturalandırma işlemlerinin mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi ve çalışma birliği sağlanması amacı ile Jandarma Maliye Astsubayı Mehmet Tartan’da katılmıştır. M E AT U VZ Sağlıkta Kalite Standartları SKS Versiyon-5 Eğitimleri Devam Ediyor Kurumlarımızda, hasta ve çalışanlara yönelik risklerin en aza indirilmesi, kalite iyileştirme ve hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğü tarafından 18-22 Ocak ve 08-09 Şubat 2016 tarihlerinde İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi bölüm kalite sorumlularının katıldığı 67 kişiye,21-25 MART 2016 tarihlerinde Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bölüm kalite sorumlularının katıldığı 89 kişiye,04-08 Nisan 2016 tarihlerinde Dr.Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi kalite sorumlularının katıldığı 46 kişiye Sağlıkta Kalite Standartları Versiyon-5 Eğitimi verilmiştir. ‘Uygulamalı Proje Eğitimi’ Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ‘Uygulamalı Proje Eğitimi’ 19-20 Ocak 2016 tarihleri arasında İzmir Kalkınma Ajansı Proje Destek Masası Uzmanı Dr. Özlem DEĞERLİ tarafından İl Sağlık Müdürlüğü İbn-i Sina Toplantı Salonunda gerçekleştirilmiştir. Genel Sekreterliğimiz Tarafından Kök Hücre ve Kan Bağışı Kampanyası İzmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Türk Kızılay’ı Ege Bölge Kan Merkezinin ortaklaşa düzenlediği ‘Kök Hücre ve Kan Bağışı Kampanyası’ 20.01.2016 tarihinde Güney Genel Sekreterliği Binası 4. Katında gerçekleştirilmiştir. ‘Sorumluluk Kanımızda Var’ sloganı ile hem kan bağışının hem de kök hücre bağışının önemine dikkat çekmek için düzenlenen kampanyaya Genel Sekreterlik ve İl Halk Sağlığı Müdürlüğü çalışanları tarafından yoğun ilgi ve katılım sağlanmıştır. Kampanya öncesi Türk Kızılayı Ege Bölge Kan Merkezi ekip sorumlusu Dr. Emrah OĞUZ tarafından katılımcılara kan bağışı hakkında bilgiler verildi. Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN eğitimde ; ‘Sağlık çalışanları olarak vatandaşlarımızın sağlığına kavuşması için gece gündüz demeden 7/24 sağlık hizmeti sunuyoruz. Bu hizmetin bir paydaşı da kan ihtiyacını temin eden Türk Kızılay’ıdır. Kök Hücre ve kan, yaşamsal ihtiyaçlardır; bizler sağlık çalışanları olarak sadece özveri ile elimizden geleni yapmakla kalmayıp canımızdan damarlarımızdan geleni de vatandaşlarımızın sağlığına sunmak istedik. Başta Kızılay çalışanları olmak üzere kampanyamıza katılan duyarlı çalışanlarıma teşekkür eder, bağış yapmayı düşünen vatandaşlarımıza örnek olmasını temenni ederim.’ diye belirtti. Türk Kızılay’ı Ege Bölge Kan Merkezi ekip sorumlusu Dr. Emrah OĞUZ ise; ‘Kan acil değil sürekli ihtiyaçtır. Havaların soğuması ile hastalıklar çoğalıp kan ihtiyacının artmasına karşın kan bağışları da tam tersine azalma göstermekte. İhtiyacın karşılanabilmesi için sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşları gibi nüfusu kalabalık yerlere büyük görev düşmektedir. Duyarlılık göstererek bu kampanyayı organize eden başta Genel Sekreter Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’a, Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ ’a ve bağışta bulunanlara sonsuz şükranlarımı sunar bağışta bulunmak isteyen tüm gönüllüleri kan alma merkezlerimize davet ediyorum.’ dedi. Gönüllü bağışçılardan yapılan kan, hemogram ve gerekli sağlık taraması sonrası uygun görülenlerden kök hücre ve kan bağışı için gerekli işlemler gerçekleştirilmiştir. KAYBOLAN GÜN, HİÇ GÜLMEDEN GEÇEN GÜNDÜR Genel Sekreterliğimiz Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü tarafından Genel Sekreterlik çalışanlarına 20.01.2016 tarihinde ‘Kahkaha Terapisi’ eğitimi düzenlenmiştir. Eğitimde Kahkaha Yogosu Uzmanı Çimen ENGİNLER tarafından katılımcılara nefes egzersizleri, kahkaha egzersizleri ve gevşeyerek rahatlama seanslarından oluşan uygulamalı bilgiler verilmiştir. Eğitim sonunda katılımcılar arasından kura çekilerek 10 kişiye çalıştığı merkezde 1 günlük ücretsiz zaman parametreleri için hediye kuponu verilmiştir. ‘Kaybolan gün, hiç gülmeden geçen gündür.’ diyerek eğitimini tamamlayan Sn. Çimen ENGİNLER’e katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Genel Sekreterliğimiz Özellikli Sağlık Hizmetleri Birimi tarafından Genel Sekreterliğimize bağlı sağlık tesislerinde çalışan Acil Servis hekimleri, Genel Cerrahi hekimleri ve Plastik Cerrahi hekimlerine 21.01.2016 tarihinde ‘Yanık Hastasında İlk Müdahale, Sevk Gerekliliğine Karar Verme, Sevke Hazırlama ve Yanık Tedavisi’ konulu eğitim düzenlenmiştir. Eğitime konuşmacı olarak katılan Uz. Dr. A. Deniz UÇAR’a verdiği bilgilerden dolayı teşekkürlerimizi sunarız. INFLEUNZA ENFEKSİYONUNUN TEDAVİ VE KORUNMA YÖNTEMİ EĞİTİM PROGRAMI Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı'na bağlı Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birimimiz tarafından düzenlenen ‘Infleunza Enfeksiyonunun Tedavi ve Korunma Yöntemi’ konulu Eğitim 25/01/2016 tarihinde Genel Sekreterliğimizin Gündoğdu Toplantı Salonunda gerçekleştirilmiştir. "BİRİNCİ KLİNİK KODLAMA STANDARTLARI EĞİTİMİ" TİG Sistemine daha kaliteli ve doğru veri göndermek amacıyla 18 Mart 2016 tarihinde Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ'ın katılımı ile kurumlarımız TİG Birimi çalışanlarına "Birinci Klinik Kodlama Standartları Eğitimi" verilmiştir. Tüm gün süren eğitimin sonunda Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından eğitimcilere teşekkür, katılımcılara katılım belgesi verilmiştir. Katılımcılar tarafından başarılı bulunan eğitimin ikincisi aşaması planlanmış olup en kısa zamanda gerçekleştirilecektir. Palyatif Bakım; Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu tanıma göre; “yaşamı tehdit eden hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan problemlerle karşılaşan hasta ve ailede, ağrının ve diğer problemlerin, erken tanılama ve kusursuz bir değerlendirme ile belirlenmesi; fiziksel, psikososyal ve manevi gereksinimlerin karşılanması yoluyla acı çekmenin önlenmesi ve hafifletilmesine yönelik uygulamaların yer aldığı ve yaşam kalitesini geliştirmenin amaçlandığı multidisipliner bir yaklaşım”dır. Evde Sağlık; Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu tanıma göre; “ihtiyacı olanlara kendi evlerinde sağlanan bir dizi sağlık ve sosyal destek hizmetleri” dir. Palyatif bakım hizmeti kapsamında, tedavisi düzenlenmiş hastaları evde sağlık birimlerine ve/veya aile hekimlerine yönlendirildiğinden dolayı Palyatif Bakım ile evde sağlığın entegrasyonu önemlidir. Bu sebeple; İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği öncülüğünde başlatılan “Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Birimlerine Eğitim Sempozyumları” kapsamında “Yara Bakımı Sempozyum” u yara bakımı konusunu daha yakından ve daha geniş perspektifle irdeleyerek, hastaların etkin tedavilerinin sağlanması ve farkındalık yaratılması hedeflenmiştir. İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbı Hizmetler Başkanlığı Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri ile İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitim Kurulu işbirliğiyle yapılan İzmir İli Güney ve Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Palyatif ve Evde Sağlık Birimi sorumlu hekimleri, Palyatif Bakım, Evde Sağlık ve Yoğun Bakım Birimlerinde görevli hemşireler ve İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde görevli Evde Sağlık Birimi çalışan hekim ve hemşirelerine yönelik “Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Birimlerine Eğitim Sempozyumları” kapsamında düzenlenen “Yara Bakımı Sempozyum” programı gerçekleştirildi. “Yara Bakımı Sempozyumu” eğitim programı; palyatif merkezi ve evde sağlık birimi hekimleri ve hemşirelerine yönelik 29 Ocak 2016 tarihinde İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Sempozyuma birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde çalışan toplam 204 sağlık personeli katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ, yoğun bakım, palyatif bakım ve evde sağlık hizmetleri kapsamında yara bakımının önemine değindi. Ardından Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ konuşmasında, “Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Birimlerine Eğitim Sempozyumlar” ı kapsamında düzenlenen çalışmaların üçüncü “Yara Bakımı Sempozyum ”u olduğunu belirterek, 2016 yılı hedefleri hakkında bilgi verdi. YARA BAKIMI SEMPOZYUMUNUN PROGRAMI 29 Ocak 2016- Cuma • Kayıt • Açılış Konuşmaları PANEL/1 • Yara İyileşmesi ve Bakımında Temel İlkeler • Basınç Ülserinde Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi Yaklaşımı • Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaraları ve Hemşirelik Bakımı PANEL/3 • Yara İyileşmesinde Beslenmenin Önemi • Kronik Yara Tedavisi ve Bakımında Tıbbi Sorunlar PANEL/4 • Yara Bakımı ve Tedavisi Ürünlerine Genel Bakış DÜZENLEME KURULU BİLİMSEL DANIŞMA KURULU Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU Uzm. Dr. Utku ESER Doç. Dr. Hüseyin CAN Uzm. Dr. Aslı BAYINDIR Doç. Dr. Yüksel KÜÇÜKZEYBEK Uzm. Dr. Uğur ÖZGÜRBÜZ Dr. Zehra EFE Doç. Dr. Ercüment TARCAN SEMPOZYUM SEKRETERYASI Doç Dr. Hüseyin CAN - Dr. İsmet OZAN Sempozyumun sonunda Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Sorumlusu Uzm. Dr. İsmet OZAN, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ ve İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Doç. Dr. Hüseyin CAN tarafından eğitimcilere teşekkür belgeleri verilmiştir. İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreterliğine bağlı Narlıdere Ağız Diş Sağlığı Merkezinin katkılarıyla Genel Sekreterliğimiz adına düzenlenen ‘Rasyonel (Akılcı/Bilgece) Antibiyotik Kullanımı ve Direnç Sorunu’ Konferans 05.02.2016 tarihinde İKÇÜ Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Konferans Salonun’da gerçekleşmiştir. Konferansa Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Halk Sağlığı Müdürü Uzm. Dr. Bediha KIZILKAYA, Güney Sekreterliği Mali İşler Başkanı Öğr. Görev. Ali ÖZSOY, hastane yöneticileri ve pek çok sağlık çalışanı katıldı. Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat ÜNAL’ın vermiş olduğu konferansta Antibiyotik Tüketiminin Türkiye’de ve Ülkeler Arası Sıralamadaki Yeri, Antibiyotik Direnci, Antibiyotik Tedavisi İlkeleri hakkında bilgiler verildi. Eğlenceli ve farklı bakış açısıyla bilimsel verilerin de sunulduğu konferans Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’ın Sayın ÜNAL’a plaket sunumu ile son buldu. Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü organizasyonunda Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi ''Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Kurs Merkezi'' yetki belgesi almış ve ilk kursumuz başlatılmıştır. Açılış 10.02.2016 tarihinde, Karabağlar Kaymakamı Mehmet Sadık TUNÇ, Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyeleri, hastane yöneticilerimiz ve değerli çalışanlarımızın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Açılış programındaki konuşmasında Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, açılışından bu yana sertifikalı kurs programları için harcanan çabadan övgüyle söz ederek emeği geçen İKÇÜ Hemşirelik Bölümü öğretim üyelerine ve tüm çalışanlarımıza teşekkürlerini sunmuş, kursiyerlere başarılar dilemiştir Valiliğimiz İl Kalite Koordinasyon Kurulu’nca yürütülen "Kurumsal Öz değerlendirme Programı" çerçevesinde Kalite ve Akreditasyon Koordinatörlüğü tarafından 11.02.2016 tarihinde tüm birim sorumlularının katılımıyla düzenlenen toplantıda; 2014 yılı iyileştirme planlarımız, faaliyetlerimiz ve 2015 yılı performans kriterlerimiz görüşülmüştür. Emeği geçen bütün çalışanlarımıza teşekkür ederiz. Sağlık Bakanlığımızın HIMSS ile imzalamış olduğu protokol çerçevesinde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Sağlık Bilişimi Daire Başkanlığı'nın Genel Sekreterliğimiz ile koordineli olarak düzenlemiş olduğu "Dijital Hastane Bölgesel Eğitim Toplantısı" İzmir Balçova Termal Tesisleri Konferans salonunda 12.02.2016 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Düzenlenen toplantıya Sağlık Bilişimi Daire Başkanı Sayın Yusuf KARA, Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, HIMSS Türkiye yetkilileri başta olmak üzere Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli, İzmir Kuzey, İzmir Güney, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak ve Yalova Genel Sekreterlik yetkilileri ile bu kurumlarımıza bağlı 54 hastane yetkilisi katılım sağlamıştır. Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü tarafından 19.02.2016 tarihinde hastanelerimizin Uzaktan Eğitim Program Yöneticilerine; Uzaktan Eğitim Programımız olan ALMS’ nin yönetimi hakkında tam günlük bir eğitim yapılmıştır. Tüm katılımcılarımıza ve emeği geçen tüm Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü ekibine teşekkür ederiz Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı'na bağlı Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birimimiz tarafından düzenlenen "Palyatif Bakım ve Evde Sağlık Hizmetleri Kapsamında İletişim, Psikiyatrik ve Manevi Bakım" konulu Eğitim 23/02/2016 tarihinde Genel Sekreterliğimize bağlı İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans salonunda gerçekleştirilmiştir. “DİYABETİMİ YÖNETİYORUM” Projesi Kapsamında Okullarda Diyabetli Çocukla Yaşam Eğitimi “Diyabetimi Yönetiyorum” Projesi kapsamında, İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliği ile rehber öğretmenlere yönelik olarak okullarda “DİYABETLİ ÇOCUKLA YAŞAM” Eğitimi Kurs Programı başlamıştır. Rehber öğretmenlere yönelik yılda dört kez düzenlenmesi planlanan kurs programının ilki 24 Şubat 2016 tarihinde İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü Çanakkale 1915 Toplantı Salonu’ nda İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, İzmir İli Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı Dr. Fatma ALPAY ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullarda çalışan rehber öğretmenlerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kurs programında görev alan eğitimcilerimiz Uzm. Dr. Özlem NALBANTOĞLU ELMAS, Uzm. Dr. Gökçen ÜNAL KOCABAŞ, Dr. Dyt. Nesil GÖREN ATALAY, Diyabet Eğitim Hemşiresi Nihal B. ALİKALFA, Diyabet Eğitim Hemşiresi Hasivet KARABİL, Uzm. Dr. Mehmet Oytun HASTÜRK’e teşekkür belgeleri Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Sağlık Bakım Hizmetleri Koordinatörü Uzm. Sevil UNCU ve İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Şube Müdürü Dr. Ece ÖZKAN tarafından verildi. Eğitimcilerimize güzel sunumları ve destekleri için teşekkür ediyoruz. Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğünce, bağlı hastanelerimizde çalışan ebelerin mesleki yenilikler doğrultusunda bilgi ve becerilerinin arttırılarak ebelik mesleği alanlarında çalıştırmak ve normal doğum sayılarını artırmak amacıyla Ebelerde Bilgi-Beceri Güncelleme Kursu Projesi Aralık 2013-Aralık 2015 tarihleri arasında yürütülmüştür. Proje çıktıları “Ebelerde Bilgi Beceri Güncelleme Kursu Etkinliğinin Değerlendirilmesi” konulu bildiri ile 25-26 Şubat 2016 tarihinde Antalya’da yapılan II. Ulusal Doğum Sonu Bakım Kongresine gönderilmiştir. Çalışma Poster Bildiri Birincilik ödülüne layık görülmüştür. Çeşitli olumsuzluklarla etkileşerek diğer bireylerle eşit olarak topluma katılımda zorluk yaşayan, fiziksel zihinsel veya ruhsal yetersizlik olarak tanımlanır engelli, toplum ve sağlık çalışanları tarafından sadece yasalar önünde değil algıda da eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket edilerek engellilere hizmet sunmak gerekmektedir. Bu sebeple Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğünce, kurumlarımızdan hizmet alan engelli vatandaşlar ve sağlık çalışanları arasında yaşanacak iletişim problemlerini azaltmak ve farkındalık yaratmak amacıyla “Sağlıkta Engelsiz İletişim Sempozyumu” 25.02.2016 tarihinde İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5. Kat Ameliyathane Konferans salonunda gerçekleştirilmiştir. Sempozyuma Sayın Vali Yardımcısı Celal ULUSOY, Genel Sekreterliğimiz İdari Hizmetler Başkanı Dr. Eşref OKUNAKOL, Hastanelerimizin yöneticileri, bağlı kurumlarımızda 260 sağlık çalışanı, İzmir Engelliler Derneği, Valilik Engelli Bürosu Üyeleri katılmıştır. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sayın Dr. Eşref OKUNAKOL hastanelerimizde engellilere yönelik yapılan tüm düzenlemelerden ve Engellilerin hizmete erişimini kolaylaştırmada yaptığı çalışmalarla, İzmir de bir ilk olan ve Narlıdere Ağız Diş Hastanesi tarafından alınan üç yıldızlı kırmızı bayrak uygulamasından bahsetmiştir. Sempozyuma katkı veren değerli eğitimcilerimiz Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi Gölge Rapor Komisyon Üyesi Rıza MUTKİLİOĞLU, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice ŞAHİN, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul SABAH’ a ve ev sahipliklerinden dolayı Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Yönetimi ve Eğitim Ar-ge Birimi çalışanlarına teşekkürlerimizi sunarız. Sempozyumun kapanış konuşmasını yapan; Sayın Vali Yardımcımız Celal ULUSOY ise Engelliler ile ilgili yapılacak tüm farkındalık faaliyetleri ve fiziksel düzenlemelerin bir insanlık görevi olduğunu ve bunun tüm kamu kuruluşları ve sivil toplumun boynunun borcu olduğunu söyleyerek eğitimcilerimize teşekkür belgelerini taktim etmiştir. Genel Sekreterliğimiz Eğitim Ar-Ge Koordinatörlüğü tarafından Çeşme Devlet Hastanesi Gebe Okulunda, Şifa Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyelerinin kıymetli katkıları ile “Yenilenme Kursu” düzenlenmiştir. Bağlı hastanelerimizdeki Gebe Okulu Saha Koordinatörlerimizin deneyimlerini paylaştıkları kursta, Prof. Dr. Hülya OKUMUŞ, Doç. Dr. Kerziban YENAL ve Arş. Gör. Emine ÖZTÜRK güncel verileri bizlerle paylaştılar. Değerli Öğretim Üyelerine, Çeşme Devlet Hastanesi Yöneticilerine ve Çalışanlarına katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Eğitim ArGe Koordinatörlüğü tarafından Sekreterlik çalışanlarına yönelik 01.03.2016 tarihinde Doç. Dr. Hüseyin CAN tarafından "Takım Çalışması ve Liderlik" konulu eğitim yapılmıştır. Eğlenceli sunumu için Genel Sekreterlik adına kendilerine teşekkür ederiz. 9. Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı(EMİTT 2016), 28-31 Ocak 2016 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. Yerli yabancı çok sayıda misafirin katılımıyla gerçekleşen fuara, Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu (SATURK) adına birer stant kurulumu yapıldı. Türkiye ve İlimize ait sağlık turizmi konusunda öne çıkan İKÇÜ, BUCH, Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi, Çeşme Devlet Hastanesi ve Palyatif Bakım Merkezlerimize yönelik broşür dağıtımı ve bilgilendirme yapılan stantlarda, ziyaretçilerin ilgisini çekecek görsel materyallerde kullanıldı. İzmir’in ve Güney Kamu Hastaneler Birliğinin potansiyeli yerli yapancı tüm katılımcılara anlatılarak Genel Sekreterliğimiz gururla temsil edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mahir ÜNAL’ın ziyaret ettiği stantta, ülkemizin sağlık turizmi alanında geldiği son noktayı anlatan kısa film gösterimi yapıldı. Ayrıca birçok sanat ve siyaset alanında tanınmış simalar fuarı ziyaret etti. Sağlık Turizmi Daire Başkanı Metin ŞEREF ve Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü görevlilerinin katıldığı fuarda, Afyon, Muğla, Antalya, Erzurum, İzmir, Bursa, Ankara, Denizli, İstanbul İl Sağlık Müdürlükleri ve Genel Sekreterlik temsilcileri de yer aldı.İzmir Güney Kamu Hastaneler Birliği adına Uluslararası Hasta Koordinasyon ve Sağlık Turizmi Birim Sorumlusu Ali İrfan YAVUZ, fuar süresince İzmir İlinin ve Güney Kamu Hastaneler Birliğinin Sağlık ve Termal Turizmi potansiyeli konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Ali İrfan YAVUZ Güney Genel Sekreterliği Uluslararası Hasta Koordinasyon ve Sağlık Turizm Hizmetleri Birimi Fuar programında yer alan panelde ise Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hacı Ömer TONTUŞ, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa SOLAK, Turizm Akademisyenleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Muharrem TUNA, LİV Hastaneleri Grup Koordinatörü Meri İSTROTİ, Adonis Turizm Yön. Kur. Bşk. Tamer ÇİÇEK ve SATURK üyesi Dr. Selim MUTGAN konuşmacı olarak yer aldı. Panelde konuşan Hacı Ömer TONTUŞ, SATURK çalışmalarından, ülkemizde sağlık turizminin mevcut durumundan ve 2016 yılında çıkarılacak mevzuat çalışmalarından bahsetti. Sağlık Turizmi personellerine verilen eğitimlerin arttırılacağını bildiren TONTUŞ, sağlık turizmi alanında tanıtım ve organizasyon çalışmalarının aralıksız sürdürüleceğini ifade etti. Sağlık Turizmi tanıtımı gerçekleştirmek amacıyla Londra, Berlin, Washington, Saray Bosna, Stockholm, Dubai ve Almatı olmak üzere yedi ülkede turist irtibat bürosu açacaklarının da bilgisini veren TONTUŞ, bu bürolar sayesinde daha planlı bir tanıtım faaliyeti ortaya koyacaklarını söyledi. Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanlığı tarafından planlanan ‘MİNİK AYAKLAR ÜŞÜMESİN’ adıyla yürütülen yardım kampanyası Şubat ayı içinde gerçekleştirilmiştir. Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında Genel Sekreterliğimiz Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ’ın önderliğinde, Uluslararası Koordinasyon ve Sağlık Hizmet Birimi Sorumlusu A. İrfan YAVUZ’ un koordinasyonunda başlatılan kampanyada Genel Sekreterlik Makamı ve çalışanları ile Tıbbi Hizmetler Başkanlığı çalışanları kendi aralarında topladıkları paralar ile minik hastalarımızın ihtiyacı olan çocuk botlarının alımı gerçekleştirildi. Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN ve Tıbbi Hizmetler Başkanlığımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından kampanya kapsamında alınan çocuk botları ihtiyaç sahibi çocuklara dağıtılmak üzere Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Hurşit APA ve ekibine teslim edilmiştir. Kampanyaya katılan ve emeği geçen çalışanlarımıza gönülden şükranlarımızı iletiyoruz. İzmir Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğimizin “Uluslararası Hasta Koordinasyon” çalışmaları kapsamında toplanan yaklaşık 300 koli aile ve çocuk hijyen kiti, çocuk montu, battaniyesi, yeni doğan seti, çorap v.b gibi temel yardım malzemeleri, başta İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi, Çeşme Devlet Hastanesi ve Torbalı Devlet Hastanesi bünyesinde tedavi gören Suriyeli çocuklara dağıtıldı. Genel Sekreterliğimiz Uluslararası Koordinasyon ve Sağlık Hizmet Birimi Sorumlusu A. İrfan YAVUZ’ un İzmir Valiliği, UNICEF ve BM Saha Partner Ofisi Sığınmacılar, Göçmenler ve Dayanışma Derneği ile iletişimleri neticesinde sağlanan malzemeler Suriyeli çocukların aileleri tarafından şaşkınlık ve mutluluk ile karşılandı. YAVUZ, ‘Genel Sekreterliğimiz yapmış olduğu hizmetlerin yanında sosyal projelere de çok önem vermektedir. Genel Sekreterliğimiz bünyesinde bulunan hastanelerde çok sayıda Suriyeli hasta bulunmakta. Şu dönem bizim desteğimize her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var. Bu çalışmalar kapsamında Valilikte rutin olarak yapılan toplantılarda Sığınmacılar, Göçmenler ve Dayanışma Derneği ile tanışma fırsatı buldum. Derneğin kampanyalarını incelediğimde Genel Sekreterliğimiz adına iletişime geçerek hastanemizde yatan çocuklarımızın en çok ihtiyaç duyduğu hijyen kiti, yeni doğan kiti ve pijama takımı gibi malzemelerin temini sağladık. Yapılan yardımlar bundan sonrada devam ederek bize ihtiyaç duyan insanlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.’ şeklinde konuştu. 2015 yılı içerisinde Genel Sekreterliğimiz Uluslararası Hasta Koordinasyon ve Sağlık Turizmi Birimi tarafından yürütülen “Uluslararası Hasta Koordinasyon ve İkili İş Birliği” çalışmalarında göstermiş olduğu koordineli ve özverili çalışmalardan dolayı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Uluslararası İlişkiler ve Proje Yönetim Daire Başkanlığı tarafından Uluslararası Hasta Koordinasyon ve Sağlık Turizmi Birimi Adına, Birim Sorumlusu Ali İrfan Yavuz teşekküre layık bulunmuştur. Başarılarının devamını dileriz. SAĞLIKÇININ SAĞLIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ TÜM ÇALIŞANLARIMIZ İÇİN KANSER TARAMASI Kanser son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu ülkelerdeki kanser insidans hızları ve profillerinin farklı olduğu görülür. Gelişmiş ülkelerde, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanseri ve kolorektal kanserler daha sık görülürken, az gelişmiş ülkelerde erkeklerde akciğer, mide ve karaciğer kanseri, kadınlarda da meme ve serviks kanseri daha sık görülmektedir. Türkiye’de ise erkek nüfusta akciğer, mesane ve mide kanserleri, kadın nüfusta da meme kanseri ve kolorektal kanserler daha sıklıkla izlenmektedir. Bakanlığımız kanser vakalarının erken evrede yakalanması ve etkin tedavisi için öncelikle, kanserin önlenmesine ve kanser tarama programlarına odaklanmıştır. Bu amaçla, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerle koordineli bir “Ulusal Kanser Kontrol Programı” organize edilmiştir. Meme kanseri 2010 yılından bu yana, Serviks kanseri tarama programları ülke genelinde 2009 yılından bu yana, Kolo-rektal kanserler de 2008 yılında tarama kapsamına alınmıştır. İlimizde halkımızı Kanser taraması konusunda bilinçlendirmek ve taramalara teşvik etmek için İl Halk Sağlığınca birinci basamak sağlık kurumlarında tarama yapılmaktadır. Genel Sekreterliğimiz ve İl Halk Sağlığı arasında 2015 yılında imzalanan bir protokol ile sağlık çalışanlarının katıldığı ‘’Sağlıkçının Sağlığını Düşünüyoruz’’ sloganlı kanser tarama programı başlatılmıştır. Bu program ile her daim kendini ihmal eden sağlık çalışanlarının taranması yanında, tarama programı için rol model olması da hedeflenmiştir. Türkan DOĞAN Güney Genel Sekreterliği Hastane Hizmetleri Birimi İlimizde halkımızı Kanser taraması konusunda bilinçlendirmek ve taramalara teşvik etmek için İl Halk Sağlığınca birinci basamak sağlık kurumlarında tarama yapılmaktadır. Genel Sekreterliğimiz ve İl Halk Sağlığı arasında 2015 yılında imzalanan bir protokol ile sağlık çalışanlarının katıldığı ‘’Sağlıkçının Sağlığını Düşünüyoruz’’ sloganlı kanser tarama programı başlatılmıştır. Bu program ile her daim kendini ihmal eden sağlık çalışanlarının taranması yanında, tarama programı için rol model olması da hedeflenmiştir. Protokol doğrultusunda, 14/09/2015 tarihinde hastanelerimizde Kanser tarama programından sorumlu olacak Başhekim Yardımcıları ve hemşirelerin katıldığı bilgilendirme toplantısı İzmir İli Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Genel Sekreterliğimiz binası Çanakkale Toplantı Salonunda düzenlenmiştir. Taramada Serviks Kanseri ( Rahim ağzı kanseri ) Meme Kanseri ve Kolorektal Kanseri ( Kalın barsak kanseri ) taramaları yapılmıştır. Serviks Kanseri taranmasındaki temel amaç; ülke çapında oluşturulacak ulusal bir tarama programını hedef popülasyona uygulayarak, servikal patolojileri henüz premalign veya erken evrede iken tespit etmek, etkin ve basit yöntemlerle tedavi etmek suretiyle de invaziv kanser sıklığını, buna bağlı morbidite ve mortaliteyi düşürerek, olası karmaşık ve pahalı tedavileri önlemektir. Serviks kanseri açısından; HPV/DNA ve pap- smear bakılmaktadır Kolorektal Kanser; Kolon ve rektum, sindirim sisteminin kalın bağırsak denen kısmını oluşturur. Son 20 cm’lik kısmı rektum, buradan ince bağırsaklara kadar olan kısmı ise kolon olarak adlandırılır. Kolondan başlayan kansere kolon kanseri, rektumdan başlayan kansere rektal kanser denilmektedir. Kolon ve rektum kanserleri bu organların iç yüzeyini örten tabakayı oluşturan hücrelerden gelişir. Sağlık Bakanlığı'nın istatistiklerine göre en sık görülen ilk 5 kanser arasındadır. Her yaşta görülebilmelerine rağmen en sık 50 yaşından sonra gözlenmektedir. Taramalarda kolorektal kanser için gaitada gizli kan bakılmaktadır. Meme Kanseri taramalarında; meme kanseri kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Hayat boyu her 8 kadından birinin kansere yakalanma riski vardır. Meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanserlerdir. Meme dokusunun herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Ancak meme kanserlerinin sadece %7-9’luk bir kısmı ailesel geçişlidir. Özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve erkek meme kanseri görülmesi ailesel bir geçişe işaret edebilir. Taramada meme kanseri için Mamografi yapılmaktadır. Sağlık çalışanlarına yönelik yaptığımız taramalarda, 528 Gaitada gizli kan, 511 HPV/ DNA ve 150 Mamografi yapılmıştır. Tarama protokolü 2016 yılında da periyodik olarak tekrarlanacak olup, ikinci tarama Mart-Nisan aylarında yapılacaktır. A nne Dostu Hastane Felsefesi; doğum eyleminin normalleştirilmesini, ebelik hizmetlerinin geliştirilmesini; gebe olan ve doğum yapan kadınların güçlendirilmesini; doğum yapan kadınların süreçle ilgili otonomilerinin tanınmasını ve aydınlatılmış olarak doğum öncesi, sırası ve sonrasında verilecek kararlara tam katılımlarını destekler. Ayrıca zarar vermeme ilkesi doğrultusunda gebelik doğum ve doğum sonrası kanıta dayalı olmayan girişimlerin ve rutin müdahalelerin yapılmamasını; hizmet sunanların verdikleri bakımın kalitesi konusunda tam sorumluluk üstlenirken kadınların da alacakları sağlık hizmeti konusunda tam bilgilendirilmiş olarak seçim yapma yükümlülüğünü kabul etmelerini sağlamayı hedefler. Anne Dostu Hastane Programı ile doğumun normal, sağlıklı ve güvenilir bir süreç olarak yaşanması ve annelere gerekli güven ve desteğin verilmesi amaçlanmaktadır Kanıta dayalı rehberlerin hazırlanması ve bunların uygulamaya geçmesi de günümüzde olumlu yönde artış göstermektedir. Bu yaklaşımların ülkemizde kabul görmesi ve uygulamaya başlaması ile anne dostu hastane uygulamaları hız kazanmıştır. Bu süreçte, sağlık profesyonelleri olan, doktor, ebe ve hemşirelerin sorumluluklarının yanı sıra sayısal değerlerin verilmesi, eğitimlerin içeriği, çevresel düzenlemeler, ailenin doğum kararlarına katılımı gibi konulara da önem verilmektedir. Belgin TAŞTAN Güney Genel Sekreterliği Hastane Hizmetleri Birimi Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için Türkiye’ de “ Anne Dostu Hastane” programı başlatılmıştır. “Anne Dostu Hastane” Programı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kadın Üreme Daire Başkanlığı ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Müşterek Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın işbirliği ile yürütülmektedir. Ülkemizde ‘Anne Dostu Hastane’ Programı gönüllü olarak başvuran Manisa, Bursa ve İzmir illerinde ki 5 hastanede uygulanmaktadır. İzmir de Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Hastane Hizmetleri Birimi tarafından “Anne Dostu” Hastane programı çalışmaları ilk olarak Genel Sekreterliğimize bağlı URLA DEVLET HASTANESİ’NDE başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Genel Sekreterliğimiz bünyesinde hizmet vermekte olan Urla Devlet Hastanesi 28/10/2015 tarihinde Türkiye’de 5.(beşinci) İzmir’de 1.(birinci) “Anne Dostu Hastane” unvanı almıştır. Açılan gebe sınıfında baba ve anne adaylarına doğum ile ilgili eğitimler verilmekte anne adayları güvenli ve farklı doğum sistemi ile tanışmakta haliyle sezaryen doğum oranı azaltılmaktadır. ‘Anne Dostu Hastane’ Programını yurt çapında yaygınlaştırmak adına Anne Dostu Hastane Uygulamasının Bilgilendirme Toplantısı 26/02/2016 tarihinde Ankara’da Green Park Otel’de gerçekleştirilmiştir. Toplantıya Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kadın Üreme Daire Başkanlığı, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Müşterek Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı çalışanları, 81 ilin İl Sağlık Müdürlüğü, İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Sekreterlikleri çalışanları ve Anne Dostu Hastane Unvanına sahip hastanelerin yönetici ve çalışanlarından oluşan 350 davetli ve Genel Sekreterliğimiz adına Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Genel Sekreterlik çalışanları, Urla Devlet Hastanesi Yöneticisi Op. Dr. Adıgüzel DEMİREL, hastane çalışanları ve Doğum Hizmetleri Birimi çalışanları katılmıştır. Toplantının açılış konuşmalarını; THSK Kadın ve Üreme Sağlığı Daire Başkanı Uzm. Dr. Sema SANİSOĞLU, TKHK Müşterek Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Emre YATMAN ve THSK Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Başkan Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Gülsüm Nurhan İNCE gerçekleştirmiştir. Ardından Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Anne Dostu Hastane Program Danışmanı, Akademisyen Doç. Dr. Nüket PAKSOY ERBAYDAR Anne Dostu Hastane Felsefesi’ ni, THSK Kadın ve Üreme Sağlığı Daire Başkanlığı Anne Dostu Hastane Program Sorumlusu Uzm. Dr. Aysun KABASAKAL Anne Dostu Hastane Değerlendirme Adımları’ nı ve Anne Dostu Hastane unvanını alan 5 hastane deneyimlerini anlatan sunumlarını yapmışlardır. Bilgilendirme toplantısında İzmir Güney Genel Sekreterliği ve Urla Devlet Hastanesi olarak Anne Dostu Hastane uygulamalarının tanıtım standı açılmıştır. Ayrıca Urla Devlet Hastanesi Doğum Hizmetleri Birimi Sorumlu Ebesi Yıldız ALTAŞ BURKUT tarafından “ Anne Dostu Hastane” hakkında 45 dakikalık bir sunum ile diğer doğumhanelerden farklar ve faydaları anlatılmıştır. İnsan ömrü giderek uzamakta, buna paralel olarak hem sosyokültürel yapıda, hem de toplumların nüfus özelliklerinde önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Bu bağlamda, yaşlı ve kronik hastalıkları olan nüfus da giderek artmaktadır. Diğer yandan, tıp alanındaki gelişmeler sonucu hastalıkların teşhis ve tedavisinde önemli kazanımlar elde edilmiş, başta kanser olmak üzere birçok hastalık kronik bir seyir kazanmıştır. Dr. İsmet OZAN Güney Genel Sekreterliği Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birim Sorumlusu Palyatif Sözcüğünün Kökeni: Fransızcada palliatif sözcüğü, “yumuşatıcı, örtücü, asıl sorunu gizleyerek geçici çözüm sağlayan” anlamındadır. Latincede “Palliate (Palliare)” koruyucu ya da kapsayıcı anlamındadır. İngilizce’de “Palliative” sözcüğü; hafifletici, yatıştırıcı, geçici çare anlamına gelmektedir. Türkçe’de, geçici ve anlık çözüm anlamında kullanılmaktadır. Görüldüğü üzere farklı dillerdeki anlamı; hastalık belirtilerini iyileştirmeksizin geçici olarak hafifleten veya ortadan kaldıran ilaç veya yöntemlerdir. Palyatif bakım, Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı tanıma göre, “yaşamı tehdit eden hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan problemlerle karşılaşan hasta ve ailede, ağrının ve diğer problemlerin, erken tanılama ve kusursuz bir değerlendirme ile belirlenmesi; fiziksel, psikososyal ve manevi gereksinimlerin karşılanması yoluyla acı çekmenin önlenmesi ve hafifletilmesine yönelik uygulamaların yer aldığı ve yaşam kalitesini geliştirmenin amaçlandığı bir yaklaşımdır”. Modern Palyatif bakımın tarihinde önce Hospis kavramı ortaya çıkmıştır. Hospis günümüzde yaşamın sonuna yaklaşmış ve ölümle karşı karşıya olan insanlara yönelik bakım hizmetlerini kapsar, palyatif bakımın içinde yer alır. “Hospis” bakım olarak geçen merkezler dilimize “ rahat ev” olarak çevrilmiştir ve Türk Dil Kurumu’na bu isim başvurusu yapılmıştır. Buna göre “palyatif bakım” halen küratif tedavi görmeye devam eden hastalar için uygulanan (eksik var; uygulanan ne? Tedavi mi…) ifade ederken; “yaşam sonu bakımı”, “hospis” aynı palyatif bakımın artık tedavi görmeyen, öleceği anlaşılmış hastalara uygulamasını ifade etmektedir. Hospis Bakımın tarihsel gelişimi 4.yy’da Roma döneminde Fabiola isimli kadının mal varlığını ve kişisel çabalarını ölmekte olan hastalar için kullanmasıyla başlamıştır. 11.yy’ da Haçlılar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Fransa’da 1842 yılında Jeanne Garnier terminal dönemdeki hastalara yönelik hospis merkezini açmıştır. Hospis olarak adlandırılan ilk modern ve yataklı palyatif tıp tesisi 1967 yılında Londra’da Cicely Saunders tarafından St. Christopher’s Hospice’in kurulmasıyla başlamıştır. İlk palyatif servisi 1975 yılında Kanada Montreal’de Royal Victoria Hastanesi’nde kurulmuştur. Almanya’daki ilk palyatif servisi ise 1983’de Köln Üniversite Kliniği’nde açılmıştır. Ülkemizde ise Türk Onkoloji Vakfı tarafından İstanbul Yeşilköy’de kurulan “Kanser Bakımevi” 1993-1997 yılları arasında hizmet vermiştir. 2006 yılında Hacettepe Onkoloji Hastanesi tarafından 120 odalı eski bir Ankara evi alınarak restore edilip “umut evi” olarak açılmıştır. Palyatif bakımın ilk adımı olarak T.C. Sağlık Bakanlığı ‘’Evde Bakım Hizmetini’’ 2010 yılında başlatmıştır. Palyatif bakımın hastane ayağı için ise bu kuruluşun yapısı ve işleyişi hakkında yasal düzenlemelere başlanmış ve erişkin hastalara yönelik ilk kapsamlı palyatif bakım merkezi, SB Ulus Devlet Hastanesi’nde açılmıştır. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından yayınlanan “2009-2015, Ulusal Kanser Kontrol Programı’nda palyatif bakım programı da tanımlanmış, kurumsallaşma yolunda hedefler belirlenerek bir yol haritası çizilmiştir. Ancak bu merkezlerin kurulması asıl 2012-2013 yıllarında ivme kazanmıştır. Palyatif bakımda temel amaç; hasta ve ailesi/ arkadaşlarının acı çekme sürecini iyi yönetmektir. Yaşam kalitesini geliştirmek ve onlar için iyi yaşam kalitesini sağlamaktır. Hasta ve ailesi odaklı sunulan hizmet hasta ve ailesi/arkadaşlarının/bakıcıların çeşitli gereksinimleri karşılanmasıdır. Bu tedavinin temel unsurları; bedensel (ağrı ve diğer semptomları) kontrol altına almak ve yönetmek, duygusal, sosyal, kültürel, manevi bakımdır. Hasta ve ailesi odaklı sunulan hizmet hastanın tanıyı almasıyla başlar, tedavinin ardından ölüm süreciyle birlikte yas ve kayıp sürecinde hasta yakınının bedensel, psikososyal ve tinsel gereksinimleri dikkate alarak bakımı devam ettirmeyi hedefler. Hasta ve ailesinin eğitimi ve hastanın fonksiyonel durumunun artırılması odaklı olup, farklı meslek grupları tarafından oluşturulmuş, multidisipliner bir ekiple hizmet sunulmaktadır. Bu ekipte; hasta ve hasta yakını, hekim, hemşire, fizyoterapist, psikiyatrist / psikolog, din görevlisi, sosyal çalışma uzmanı, diyetisyen, gönüllüler yer almaktadır. Palyatif bakım gerektiren hastalıklardan en sık görüleni başta kanser olmak üzere; motor nöron hastalıkları, Alzheimer Hastalığı, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS), Multipl Skleroz (MS), Musculer Distrofi, Parkinson Hastalığı, felç, ileri dönem organ yetmezlikleri (kalp, akciğer, böbrek, karaciğer), AIDS/ HIV, çocuklarda genetik/kongenital ilerleyici hastalıklardır. Palyatif bakım, yalnızca palyatif bakım merkezlerinde verilebilen bir hizmet değildir. Hastanın tedavisi düzenlendikten ve kendisi ve yakınlarına yapması gerekenlerle ilgili eğitimler verildikten sonra tedavinin devamı ya hastanede poliklinik, yataklı birimler, konsültasyon ekipleri tarafından sağlanmakta ya da Evde Sağlık Hizmetleri kapsamında evde sağlık birimleri ve aile hekimlerine yönlendirilmektedir. Yönlendirilen bu hastalara ayrıntılı epikriz düzenlenir. Bu epikrizde hastanın idame tedavisinin nasıl yürüyeceğinin ayrıntıları, hangi durumlarla karşılaşabileceği, kontrole gelmesi gereken durumlar, önerilen kontrol tarihi, ileri tarihli planlaması yapılmış tetkik ve tahliller ve benzeri bilgilerin ayrıntılarının bulunması gerekmektedir. Palyatif bakım hizmeti kapsamında, tedavisi düzenlenmiş hastaları evde sağlık birimlerine ve/veya aile hekimlerine yönlendirildiğinden Palyatif Bakım ile evde sağlığın entegrasyonu önemlidir. “Keşke hastalığımızın ilk tanısını aldığımızda, tedavinin artık işe yarama(dı-yaca)ğı noktada, tabiki hekimin yönlendirmesiyle hastalığımızın tedavisinin yanında hastamızın ve bizim yaşam kalitesinin artırarak sürdürülmesini amaçlayan PALYATİF BAKIM MERKEZİ olsaydı; hastamızın başta ağrısı olmak üzere diğer semptomların azalacağından, yaşam kalitemiz artacağından; hem hastamız hem de biz bu kadar yıpranmazdık..............” diyorsanız; İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği bünyesinde, Palyatif Bakım Merkezlerimizde: İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde: 12 Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde: 17 Necat Hepkon Seferihisar Devlet Hastanesi’nde: 15 Bayındır Devlet Hastanesi’nde: 7 Selçuk Devlet Hastanesi’nde: 4 Urla Devlet Hastanesi’nde: 15 olmak üzere toplam 71 yatak bulunmaktadır. Toplamda 1800 hastaya hizmet verilmiştir. Evde Sağlık Hizmetlerimiz, Tüm Sağlık Tesislerimizde 13 tane H birimimiz, Ağız ve Diş Sağlığı merkezimizde 2 tane D birimimiz mevcuttur. İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetler Birimi olarak 4 Ağustos 2015 günü “Palyatif Bilimsel Danışma Kurulu” nu kurulmuştur. Kurul Üyelerimiz; Başkanımız; Tıbbı Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Üyelerimiz; İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Müşterek Sağlık Hizmetlerinden Uzman Dr. İsmet OZAN, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Başhekim Yardımcısı Uz. Dr. Utku ESER, Genel Cerrahi Kliniğinden Doç.Dr. Ercüment TARHAN, Anestezi ve Reaminasyon Kliniğinden Uzm. Dr. Uğur ÖZGÜRBÜZ, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği A.B.D Öğretim Üyesi Doç.Dr. Hüseyin CAN, İç Hastalıkları A.B.D Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU, Tıbbı Farmakoloji A.B.D Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Cem KAPLAN, Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Pınar ORTAN ve Palyatif Bakım Ünitesi Sorumlu Uz. Dr. Aslı BAYINDIR. İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı “Palyatif Bilimsel Danışma Kurulu” olarak; Amacımız: • Hastaların ağrı ve diğer semptomlarının giderilmesi, beslenme desteğinin sağlanması • Hasta ve ailesinin psikososyal, manevi ve fiziksel gereksinimlerinin karşılanması ve hastanın son dönem bakımını sağlamak • Hasta ve ailesinin eğitimi, hastanın fonksiyonel durumunun arttırılması odaklı olup multidisipliner bir ekiple yaşam kalitesini arttırarak hizmeti sunmak Misyonumuz: • Palyatif bakım ihtiyacı olan herkese bütüncül bir yaklaşımla her türlü gereksinimini, ihtiyacını karşılayarak yaşam kalitesini arttırmak. • Palyatif Bakım ilişkili sağlık personelinin eğitimini ve pratik becerilerini arttırıcı bilimsel ve eğitsel programlar düzenlemek (kurs, kongre, sempozyum vs.) • Bölgedeki Palyatif Bakım birimleri arasındaki koordinasyon ve iletişimi sağlamak Vizyonumuz: • Hasta ve aileleri için; Palyatif Bakım Merkezlerimizde standart oluşturarak etkin, verimli ve kaliteli hizmet sunmak, • Tüm toplum için; Palyatif Bakımın önemi konusundaki farkındalığı arttıracak etkinlikler tasarlamak (Tv, afiş vs.) •Palyatif Bakım ve Evde Sağlık birimlerinin entegrasyonunda standart oluşturarak, • Tüm ülke ve dünyada örnek teşkil etmek doğrultusunda çalışmaktayız. İ zmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı hizmet veren Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi ‘Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi ve Yeni Kemoterapi Uygulama Alanının’ açılışı 26 Ocak 2016 tarihinde yapıldı. Açılışa Genel Sekreterlik Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi Yöneticisi Doç. Dr. Serdar BAYRAK, hastane yöneticileri ve sağlık çalışanları katıldı. Hastane Yöneticisi Syn. BAYRAK, Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçların özel koşullarda hazırlanması, uygulanması ve atılması gerektiğine vurgu yaparak, son teknolojiye sahip böyle bir üniteyi hem hastalarımız hem de sağlık çalışanlarımıza kazandırdıkları için çok mutlu olduklarını dile getirdi. Açılışın ardından yeni hizmete açılan ünite gezilerek incelemelerde bulunuldu. Güney Genel Sekreterliğimize bağlı İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde 05.02.2016 tarihinde ‘Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi ve Yeni Kemoterapi Uygulama Alanı’ açıldı. Açılışa Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Mali İşler Başkanı Ört. Görev. Ali ÖZSOY, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ, hastane yöneticileri ve pek çok sağlık çalışanı katıldı. İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ yaptığı konuşmada ‘Kemoterapi, kanser hastalığında hem tedavinin başlangıç döneminde hem de ilerlemiş vakalarda ülkemizde ve büyük hastanelerde yaygın olarak kullanılan önemli bir tedavi şeklidir. Kemoterapi herkesin bildiği gibi pahalı bir tedavidir. Ama hastalarımızın sağlığı için devletimizin ayırdığı bütçe önemli rakamlara ulaşmış durumdadır. Kemoterapinin geçmişine baktığımızda 1 Temmuz 2015 tarihine kadar hastalarımızın aracılığıyla dış eczanelerden karşılanıyordu. Bakanlığımızın 1 Temmuz 2015 tarihinden sonra koyduğu sistem ile artık hastalarımız sıkıntıya girmeden kemoterapi ilaçları hastane eczanesi tarafından alınıp kullanıma sokulmuştur. Bu pahalı tedavinin uygulanmasında Allah devletimize zeval vermesin. 2015 yılının ilk aylarına baktığımız zaman günlük kemoterapi uygulanan hasta sayısı yaklaşık 50 civarındaydı. Bu sayıların 2015 yılının son aylarında 80’e, 2016 yılının ilk yıllarında ise 90’a çıktığını görüyoruz. Kemoterapi uygulamalarımızı 1 hafta öncesine kadar manuel olarak yapılıyorduk. Şimdi ise modern bir yöntem olan tam otomatik kemoterapi hazırlama sistemine geçtik. Tam otomatik kemoterapi hazırlama sistemi tamamen kapalı ve dijital bir sistem. Bu sistemde ilaçlar, uygulayıcıların hiç müdahalesi olmadığı için yanlış bir hesaplama olmadan hazırlanmaktadır. Ayrıca hastalarımız kadar çalışanlarımız için de tam güvenlikli bir sistemdir. Böyle bir sistemi hastanemize kazandırdığımız için çok mutluyuz’ diye belirtti. Ardından İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN ise konuşmasında ‘Sağlık hizmetleri sunumunda temel dert bir asık yüzlü olan kişiyi güldürmektir, dertliye deva olmaktır, Allah rızası almaktır. Bütün mesele budur. Yani bunu aldığımızda kendimizi daha iyi geliştiriyoruz, kamil insan oluyoruz. Bu mesleğin erbapları, en alt düzeyden en üst düzeye kadar bunu hissediyorlardır. Çünkü hepimiz aynı zamanda bu sistemin müşterisiyiz. Biz hastanede kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak, personelinden doktoruna kadar biz de karşımızdaki insana öyle davranmamız gerekir. Denizin ortasında boğulmakla denizin kenarında boğulmak birdir. Sağlık hizmetleri sunumunda binanızı çok iyi inşa etmiş olabilirsiniz. Ancak uygun koşulları ve hijyeni iyi sağlayamazsanız binanın iyi inşa edilmiş olması önemini kaybeder. Sağlık hizmetlerini adım adım ayakları yere basacak şekilde yürütmek zorundasınız. Devamlı ölçmek ve değerlendirmek zorundasınız. Yani proaktif olmak zorundasınız. Orada sorun çıkabilir ama sorunu öncesinde görüp tedbir alıyorsanız o zaman iyi bir yönetici, iyi bir hekimsiniz. Az önce söylediğim gibi binayı yapmak, hemşireyi ve doktoru oraya koymak yeterli değil, tedaviyi de zamanın da yapmak önemli. Yani kemoterapik ajanları tam zamanında tedavi protokolüne uygun hastaya uygulayamıyorsanız gene bir anlam ifade etmiyor. Çünkü amacına uygun olmuyor. Sağlık hizmetlerinde önemli olan üçüncü şey informasyondur. Mekanınız çok iyi olur, personeliniz çok iyi olur, tedavinizi zamanda yaparsınız ama önemli bir nokta ise hastanızı dinlendirmelisiniz. Özellikle kanser hastaları çok hassas olur. Bu hastalarımıza konuşurken bile çok dikkatli cümleler kurarak konuşmalı ve davranmalıyız. Biz bir süredir Güney Genel Sekreterliğine bağlı hastaneleri yönetmeye çalışıyoruz. Bu süre zarfında asla nefsi, keyfi davranmadık, davranamayız. Öyle bir hakkımız yok. Biz gece gündüz 24 saat hizmet için buradayız. Bugün Kemoterapi Ünitesinin açılışında hastanemizin yöneticisi Prof. Dr. Enver ALTAŞ’a başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu hizmet Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesine hayırlı uğurlu olsun.’ diye belirtti. Konuşmaların ardında ünitenin açılışı ile tören son buldu. Dt. Ceyda ALTAY Güney Genel Sekreterliği Hastane Hizmetleri Birimi H afta kapsamında Ağız ve Diş Sağlığı konusunda farkındalığın artması amacıyla; kurum olarak topluma artı değer katacak işler yapmak birinci görevimiz olup, sosyal sorumluluklarımız olduğunun bilinci içerisindeyiz. Tabi bunu yaparken Sağlık Bakanlığı’nın Stratejik Planı çerçevesinde kendimize koymuş olduğumuz hedeflere de ulaşmak amacıyla hareket etmekteyiz. Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinin yaygınlaştırmasını sağlamak amacından yola çıkarak, Ağız ve Diş Sağlığı konusunda toplumsal farkındalık oluşturabilmek adına, görme engelli vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerimize daha kolay erişimini sağlamayı amaçlayarak faaliyetlerimize başladık. Toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl dünyada “7-14 Ocak tarihleri arası Beyaz Baston Haftası” olarak anılmaktadır. Altı Nokta Körler Derneğiyle görüştüğümüzde İzmir deki temsilcilerinin Çağdaş Görmeyenler Derneği olduğunu öğrendik. “7-14 Ocak beyaz Baston Haftası” bünyesinde Görme Engelli Vatandaşlarımıza yapacağımız faaliyet planları doğrultusunda; İzmir Eğitim Diş Hastanesinde 19 Kasım 2015 tarihinde Çağdaş Görmeyenler Derneği Başkanı ve üyeleri, İzmir Eğitim Diş Hastanesi ve Narlıdere ADSM Yöneticileri ile toplantı yapıldı. Dernek üyeleri yaptığımız toplantı sırasında hazırlayacağımız formalar ve broşürler hakkında görüşleri alınarak, istek ve taleplerini doğrultusunda faaliyet planımızı şekillendirdik. Toplantı Sonunda: Faaliyet çerçevesinde, Hastanelerimize gelmeyen ya da gelemeyen görme engelli vatandaşlarımıza ulaşıp ağız ve diş sağlığı bakımlarını iyileştirmek için; Ağız ve Diş Sağlığı Broşürü hazırlamayı düşündük. Hastanelerimize gelen görme engelli vatandaşlarımızın ise; hastane birimlerimize kolay erişimini sağlamak ve hastane işleyişi ve tedavi süreci hakkında kısa bir bilgilendirmelerini sağlamak için görme engellilere yönelik Hasta Takip Formu oluşturmayı ayrıca görme engelli vatandaşlarımızın hak ve sorumlulukları konularında bilinçlenmelerini sağlamak ve tedavilerinin endikasyon, kontra endikasyonları ve alternatifleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamanın en temel hakları olduğu düşüncesinden yola çıkarak, Hasta Bilgilendirme ve Rıza Onam Formu hazırlamayı düşündük. Çağdaş Görmeyenler Derneği üyelerinin talebi üzerine 19 Aralık 2015 tarihinde saat 13.00 da Vakıfta çocuklara ve ailelerine ağız diş sağlığı taraması yapılıp, konulu ile ilgili eğitim verilmiştir. Mevcut elimizdeki Engellilere Yönelik Hasta Takip Formlarımızı Görme Engelliler Derneği Üyelerinin de görüşleri ve istekleri doğrultusunda, küçük eklemelerle revize ederek, görme engelli vatandaşlarımıza yönelik Hasta Takip Formu hazırlayıp, breil alfabesiyle basılmasını sağladık. Kurumlarımızda kullanılan Hasta Bilgilendirme ve Rıza Onam Formlarımızı Bağlı Sağlık Kurulumlarımızla “İzmir Eğitim Diş Hastanesi, Narlıdere ADSM, Torbalı ADSM ” ile beraber: Sağlıkta Kalitenin Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik eki olan “Sağlık Kalite Standartları Versiyon-5”, Verimlilik ve Kalite Daire Başkanlığı tarafından Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna Bağlı ADSM ve ADSH için Yerinde Değerlendirme Rehberleri (29.06.2015)”, “ Hasta Hakları Yönetmeliği (Resmi Gazete Tarihi: 01.08.1998 Resmi Gazete Sayısı: 23420 )”, göre revize ederek breil alfabesiyle basılmasını sağladık. Ayrıca “ 7-14 Ocak tarihleri arası Beyaz Baston Haftası “ içinde 8 Ocak 2016 tarihinde, İzmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği olarak kamuoyunda farkındalık oluşturmak ve görme engelli bireylerimizin sorunlarını yetkili yerlere ulaştırmak amacı ile ‘Bağımsızlık ve Güvenliğin Sembolü’ olan ‘7-14 Ocak 2016 Beyaz Baston Haftası Etkinliği’ düzenlemeye karar verildi. Görme engelli vatandaşlarımıza yönelik, hafta dolayısıyla farkındalık oluşturmak amacıyla, rol model olacak kişilerin katılım sağlayacağı etkinlik düzenlemeyi düşündük. Etkinliğe katılımcıların büyük çoğunluğunun görme engelli vatandaşlarımız ve yakınları olacağı fikrinden yola çıkarak; hazırladığımız form ve broşürlerin de hedef kitleye ulaşmasını ve tanıtımını da sağlayabileceğimizi düşündük. Ayrıca toplantıda; 8 Ocak 2015 tarihinde “ Beyaz Baston Haftasında” İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, Ameliyathane Toplantı Salonunda hafta dolayısıyla rol model olacak bir kişinin de katılımıyla etkinlik düzenlenmesine karar verilmiştir. Etkinlikte İzgören Akademinin gönüllü eğitmeni Gökçe ANT “Kendi Hayatının Lideri Ol” isimli seminer verdi. Dr. Sait EĞRİLMEZ, cornea naklinin önemi konusunda eğitim vererek ve Corneanın Sesi Grubuyla beraber müzik dinletisi yaptı. Kurumlarımızca 200 adet Hasta Bilgilendirme ve Rıza Onam Formu, 500 adet Hasta Bilgilendirme Broşürü, 200 adet Hasta Takip Formu basılmasına karar verilmiştir. 08 Ocak 2016 tarihinde: Etkinlik Çağdaş Görmeyenler Derneği, İzmir Görmeyenleri Koruma Derneği, Türkiye Beyaz Ay Derneği, Korneanın Sesi Grubu, İzgören Akademi, İzmir Güney Bölgesi Genel Sekreterlik yöneticileri ve bağlı hastanelerin yöneticileri ve sağlık çalışanlarının yoğun katılımı ile gerçekleştirildi. Corneanın Sesi Grubu sözcüsü Prof. Dr. Sait EĞRİLMEZ; Şahsen Aşık Veysel’i iyileştirmek fikri le yola çıktığını ve çok farklı bir atmosferle karşılaştığını, engelliler için yasal düzenlemelerde ve kornea bağışın arttırılmasında çalışmalarının olduğunu en son kamu spotu çalışmalarının televizyonlarda yayınlandığını ifade etti. Sosyal sorumluluk projesi olan bu grubunun gerçekleştirdiği görme engellilerin sonlarını ve bir kısmının görme engelli sınıfından kurtarılmasını amaçlayan grubun 6. senesi olduğunu, üyelerinin birçoğunun görme engelli olmasına karşın TRT ses yarışması birinciliği olanların, konservatuvar okuyanların, çeşitli enstrümanları fevkalade kullanabildiklerini ve iyi kariyer sahibi olduklarını kısaca engelleri kendi zihnimizde oluşturduğumuzu ve yine zihnimizle yok edebileceğimizi belirtmeliyim, dedi. Grup birbirinden güzel eserleri hem çalıp hem söyleyerek salonu doldurmuş olan misafirlere eşsiz bir müzik şöleni yaşattı. Ardından, İzgören Akademi’den Gökçe KILIÇ’ın vermiş olduğu ‘Kendi Hayatının Lideri Ol’ konulu seminer ile devam etti. Etkinlik, Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Behzat ÖZKAN’ın görevlilere ve emeği geçenlere plaket ve çiçek takdimi ile son buldu. ? DERG İMİZE SİZ DE YAZM A K İSTER MİSİN İZ? SİZİN FİKİRLERİNİZ BİZİM İÇİN ÖNEMLİDİR FİKİR ATÖLYESİ HERTÜRLÜ TESPİT YAZILARINIZI YAPIYORUZ BEKLİYORUZ DÜŞÜNCELERİNİZE ÖNEM VERİYORUZ Dergimize katkıda bulunmak isteyen değerli okurlarımız, yazı, fikir, öneri,görüşleriniz ve her türlü isteğiniz için khb35g.grafik@saglik.gov.tr adresinden bize ulaşabilirsiniz. İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreterliğinin 14 Mart Tıp Bayramı Etkinliği kapsamında düzenlediği Fotoğraf Yarışmasının sonuçları belli oldu. ‘Sağlık Çalışanları ve Mesleki Yaşam’ temalı fotoğraf yarışmasına 19 sağlık çalışanı, 52 eseri ile katılmıştır. 17 Şubat-1 Mart tarihleri arasında sağlık çalışanlarının saglik.gov.tr uzantılı mail adresleri ile yaptıkları oylamalar sonucu dereceye giren fotoğraflar belirlendi. Oylama sonucu 1.lik Ödülü “Gülen Yüzlerin Doktor Kemal Abisi’ eseri ile Özlem SERİN, 2.lik Ödülü “Çocuklar gördüm… Ellerinde, karanlığın esaretinden kaçan bir tutam Ay Işığı ...” eseri ile Funda ÖZER, 3. lük Ödülü “Anne Sıcaklığı’ eseri ile Nurcan Doğan YALÇIN layık görülmüştür. DERECEYE GİREN FOTOĞRAFLAR 14 MART TIP BAYRAMI TÖRENİ Terör saldırıları sonucu ertelenen 14 Mart Tıp Bayramı kutlamaları İzmir İl Sağlık Müdürlüğü koordinatörlüğünde, İzmir Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreterliği, İzmir Kamu Hastaneler Birliği Kuzey Genel Sekreterliği, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Üniversitesi ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlıkları ile İzmir Tabip Odasının birlikteliğinde 22 Mart 2016 tarihinde Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde sade bir törenle kutlandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlanan törende Sağlıktan Sorumlu Vali Yardımcısı Celal ULUSOY, İzmir İl Sağlık Müdürü Dr. Ayhan İZZETTİNOĞLU, İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Suat KAPTANER açılış konuşmalarını yaptılar. Ardından İzmir Tabip Odası tarafından ‘Meslekte 40. Yılını Dolduran Hekimlerin Plaket Töreni’ ve ‘Spor Turnuvaları Ödül Töreni’ gerçekleştirildi. Düzenlenen törende Genel Sekreterliğimiz tarafından organize edilen "14 Mart Tıp Bayramı Resim Yarışması" etkinliğinde dereceye giren yarışmacılara, Tıbbi Hizmetler Başkanımız Sayın Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından plaket ve ödülleri takdim edildi. Genel Sekreterliğimize bağlı Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakanlığı tarafından ‘Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Uygulama Yetkis’ne hak kazanmıştır. Hastanemiz bu yetki ile birlikte İzmir ilinde ‘’Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Merkezi’’ olan ilk eğitim ve araştırma hastanesi olmuştur. Hastanemizde uygulanacak sertifika programı ile; ameliyathane ilkeleri konusunda bilgi, beceri donanımına sahip olan, bunları çalışma alanlarına yansıtabilen hemşirelerin yetiştirilmesi ve profesyonel başarılarının belgelendirilmesini amaçlanmıştır. TİG Sistemine daha kaliteli ve doğru veri göndermek amacıyla 18 Mart 2016 tarihinde Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ'ın katılımı ile kurumlarımız TİG Birimi çalışanlarına "Birinci Klinik Kodlama Standartları Eğitimi" verilmiştir. Tüm gün süren eğitimin sonunda Tıbbi Hizmetler Başkanımız Dr. Murat TÜRKYILMAZ tarafından eğitimcilere teşekkür, katılımcılara katılım belgesi verilmiştir. Katılımcılar tarafından başarılı bulunan eğitimin ikincisi aşaması planlanmış olup en kısa zamanda gerçekleştirilecektir. 1,5 Tesla kapalı MR Cihazı Mamagrafi Cihazı İzmir ilinde eğitim ve araştırma hastanesi olarak ilk kez ‘Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Uygulama Yetkisi’ alan Genel Sekreterliğimize bağlı Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesinde Ameliyathane hemşireliği sertifikalı eğitim programı 10/02/2016 - 09/03/2016 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim Programın Açılışı Eğitim programı kapsamında düzenlenen açılış 10/02/2016 tarihinde İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi konferans salonunda gerçekleştirildi. Açılışa Karabağlar Kaymakamı Mehmet Sadık TUNÇ, İzmir İli Kamu Hastaneler Birliği Güney Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat ÖZKAN, Güney Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yöneticisi Doç. Dr. Serdar BAYRAK, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Yöneticisi Op. Dr. Hilmi GÜNGÖR, Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gülay Oyur ÇELİK, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Emine SARIOĞLU ile birlikte hastane personelleri ve kursiyerler katıldı. Eğitim Programı 10/02/2016 - 09/03/2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitime Türkiye genelinden 20 personel katıldı. Temel teorik ve uygulama eğitimi olmak üzere iki bölümden oluşan kurs programında; teorik eğitimde Katip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyeleri ile işbirliği ile ameliyathane hemşireliğinde temel konular hakkında eğitimler verildi. Uygulama eğitiminde ise deneyimli bir ameliyathane ekibi ve Genel Cerrahi, Kulak Burun Boğaz, Üroloji, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Göz, Ortopedi ve Travmatoloji, Kalp Damar Cerrahisi, Plastik Cerrahi, Göğüs Cerrahisi gibi farklı cerrahi alanlarında hizmet veren ameliyathane salonlarımız ile teorik eğitimde verilen temel bilgilerin klinik ortamda kullanılmasını sağlandı. Sertifika Takdim Töreni Sertifikalı Ameliyathane Hemşireliği Eğitimi’ni başarıyla tamamlayan 20 kursiyere 09/03/2016 tarihinde Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi konferans salonunda gerçekleştirilen törende sertifikaları takdim edildi. İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanı Dr. Murat TÜRKYILMAZ, Hastane Yöneticisi Doç. Dr. Serdar BAYRAK, Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gülay Oyur ÇELİK ve İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Emine SARIOĞLU, hastane personeli ve kursiyerlerinin katıldığı tören ile sertifika programı son buldu. Arzu BALKAN Güney Genel Sekreterliği Grafik Tasarım ve Basım Yayın Birimi Dergimizin bu sayısında Torbalı Ağız Diş Sağlığı Merkezini yöneticisi Dt. Hüseyin AKÇAOĞLU ve İdari Mali İşler Müdürü Mesut PELTEK ile yapmış olduğumuz röportaj ile sizlere tanıtmak istedik. TO R B A LI İsmini antik çağın ünlü şehirlerinden biri olan Metropolis diğer adıyla Triyanna ya da Tripolisten aldığı rivayet edilen Torbalı, tarihin bilinen devirlerinden beri çeşitli uygarlıkların merkezi durumundadır. Torbalı’nın Türk egemenliğinde bir yönetim birimi statüsü kazanması 1390 yılında Yıldırım Beyazit’ın Şehzadesi Ertuğrul Bey’in vali olarak Aydın’a atanmasıyla başlamış, Torbalı o dönemde İzmir Sancağına bağlı bir yerleşim birimi olarak kayıtlara geçmiştir. Torbalı, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Cumhuriyetin ilanı ile birlikte 26 Haziran 1926 tarih ve 387 sayılı Teşkilatı Mülkiye Kanunu ile ilçe haline getirilmiş, 1927 yılında ise belediyelik olmuştur. Torbalı Ağız Diş Sağlığı Merkezi 2 Şubat 2015 tarihinde Hastanesine Devlet Torbalı bağlı poliklinik olarak, 1 Nisan 2015 tarihi itibari ile Ağız Diş Sağlığı Merkezi olarak mevcut binasında hizmet vermeye başlamıştır. Hastane Yöneticisi Dt. Hüseyin AKÇAOĞLU İdari Mali İşler Müdürü Mesut PELTEK Merkezimiz 2 kattan oluşup, Giriş Katında; Hasta Kayıt Birimi, Hasta Hakları, Mescit, Röntgen Birimi, 4 adet Poliklinik Odası bulunmaktadır. Üst katta; 3 Adet Poliklinik Odası, Laboratuvar Birimi, Depo ve İdari Birimlerimiz bulunmaktadır. Şuan 4 Poliklinik ve 11 Ünit hizmet vermekte olup, Nisan ayı içinde bunlara ilaveten 1 Polikliniğin daha hizmete girmesini ve Ünit sayısını 20’ye çıkarmayı planlamaktayız. Personellerimiz, 11 Diş Hekimi, 5 Diş Teknisyeni, 3 Tıbbi Sekreter ve diğer personellerimiz ile 38 kişilik bir ekibiz. Nisan ayı içinde 1 Diş Hekiminin ekibimize katılmasını bekliyoruz. Hizmetlerimiz, Hafta içi 5 gün mesai saatleri(08.00-16.00) arasında, Salı ve Çarşamba Günleri ise ek olarak akşam 19.00’ a kadar hizmet vermekteyiz. Nisan ayı içinde Merkezimizin Acil Birimi 24 saat acil problemi olan hastalarımıza hizmet vermeye başlayacaktır. Diş çekimi, kanal tedavisi, dolgu, detertraj, sabit ve hareketli protez hizmetlerini sunmaktayız. Merkezimizde Şubat ayı içinde 5351 hasta muayene edilmiş, 13.869 işlem gerçekleştirilmiştir. 46 HASTANEMİZDEN HABERLER KE A MO D A TER M A L A R Pİ İLAÇ HAZI RO R E BOTİ L K TEKNOLOJİ Sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve stres gibi birçok faktörün etkili olduğu kanser hastalığı her geçen gün artış gösteriyor. Yüksek teknolojinin bütün nimetleri ve modern tıbbın kaydettiği bütün ilerlemelere karşın, kanser halen günümüzün en önemli sağlık sorunu olma durumunda. Kanser tedavisinde ise kemoterapi uygulamaları süreç içerisinde önemli bir yer tutmakta ve yaygın tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır. Keskin bıçak gibi görülen kemoterapi ilaçları ise bir yandan tedavi ederken bir yandan ise olumsuz etkilere sebep olabiliyor. İşte bu aşamada tıp teknoloji bu soruna çare oluyor. Keskin bıçak gibi görülen kemoterapi ilaçları ise bir yandan tedavi ederken bir yandan ise olumsuz etkilere sebep olabiliyor. İşte bu aşamada tıp teknoloji bu soruna çare oluyor. Güney Genel Sekreterlik olarak hem hastalarımızın hem de çalışanlarımızın sağlığı ve güvenliği bizler için çok önemli. Kemoterapik ilaçların hazırlanması aşamasında yaşanan bu sıkıntıları giderebilmek adına son modern tıp teknolojisi ‘Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesini’ iki büyük hastanemize getirdik. Ocak ayında İzmir Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesinde, Şubat ayında İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde açılışını yaptığımız Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesini, özelliklerini ve önemini dergimizin bu sayımızda sizlere tanıtmak istedik. İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Birimi İdari Sorumlusu Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU ve İzmir Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Birimi Sorumlusu Uzman Dr. Olçun Ümit ÜNAL, Otomatik Kemoterapi Ünitesi ile ilgili sorularımızı yanıtladılar. Nurgül Şenol ÖNDER Güney Genel Sekreterliği Grafik Tasarım ve Basım Yayın Birimi -Otomatik Kemoterapi Ünitesi nedir? Otomatik Kemoterapi Ünitesi, kemoterapi ilaçların hazırlanmasında standardize ve sterilizasyonuna önem veren bir sistemdir. Burada ilaçlar el değmeden doğru ve steril bir şekilde robotlar tarafından hazırlanmaktadır. Ardından robotlar tarafından hazırlanan ilaçlar hastalara uygulanmak için klinik hemşirelerine teslim edilmektedir. -Bu sistemin faydaları nelerdir? Şuan çoğu hastanelerde bulunan Kemoterapi Ünitelerinde, kemoterapik ilaçlar hemşireler tarafından hazırlanmaktadır. Hemşirelerimiz ne kadar dikkatli olsa da kişi dikkatsizliği, dalgınlığı ya da hesaplama hatalarından dolayı yanlış ilaç hazırlamalarına sebebiyet verebilmektedir. Bu sistemde ilaçlar firma çalışanları(eczacı, biyolog ve laborant) tarafından ilaç hazırlama alanında bulunan robota yerleştirilmekte, böylelikle el değmeden sıfır hata payı ile otomatik olarak hazırlanmaktadır. Asıl en önemli faydası ise çalışanlarımızın korunması ve güvenliğinin sağlamasıdır. gibidir. Bir yandan tedavi ederken bir yandan da normal hücreler üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Bu olumsuz etkilere, yalnızca tedavi edilmekte olan hastalar değil, aynı zamanda sağlık bakım elemanları da maruz kalmaktadır. Özellikle hemşirelerimiz bu ilaçların hazırlanmasında ve uygulanmasında inhalasyon yoluyla, sindirim yoluyla, cilde doğrudan temas ile bu ilaçlara maruz kalabilmektedirler. Bu ajanlara maruz kalan hemşirelerimiz zaman içinde bulantı, kusma, alerjik reaksiyonlar gibi pek çok sağlık sorunları yaşayabilmektedir. -Genel olarak kanser tedavisinde, önceki dönemle şimdi ki dönemi karşılaştırabilir misiniz? Yaklaşık 4-5 yıldır ilaçlarımızın büyük bir kısmını hastane eczanesinden karşılıyoruz. Daha öncesinde moleküler antikor dediğimiz bazı ilaçları hastane dışından alıyorduk. 1 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Sağlık Bakanlığın yeni uygulaması ile tüm kemoterapi ilaçları hastane eczanesinde bulunması ve uygulanması zorunluluğu getirilmiştir. Yani artık hastayı kemoterapi ilacı alması için dışarıya göndermiyoruz. Kemoterapik tedavi süreci aslında -Çalışanların güvenliği dediniz, bu sistemle riskli bir dönem. Tedavinin uygulanmasından çalışanların güvenliği nasıl sağlanmaktadır? tutunda tedavi sonrası yaşanacak komplikasyonlara Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları kadar dinamik bir süreç. Bu prosedürlerin düzelmesi tedavi edici özelliklerinin yanı sıra toksik etkilere de yanında hastalarımıza hizmet verirken ekip olarak sahiptir. Bu ilaçlar özel koşullar altında hazırlanmalı, tam bir moral ile yaklaşmalıyız. Biz ekibimize bir aile uygulanmalı ve atılmalıdır. Özellikle çalışan olarak bakıyoruz her zaman bir gemide olduğumuzu güvenliği açısından bakıldığında devamlı kemoterapi ve hep beraber o gemiyi götürdüğümüzü hazırlayan bir hemşire bu ajanlar nedeniyle ciddi düşünüyoruz. Bunda uzmanından tutunda toksik etkilere maruz kalır. Yani bir hayat kurtarırken personeline kadar hep bir ekibiz. Sağladığımız bu bir çalışanımızın hayatını tehlikeye atılmasına neden sinerji, bize yeni katılan otomatik kemoterapi cihazı olur. Daha öncede belirttiğim gibi bu sistemde ilaçlar ve sistemdeki çalışanlar ile daha da güçlenecek. robotlar tarafından hazırlandığından hemşireler sadece hazır gelen ilaçları hastalara uyguluyor. Böylece hemşire hem hazırlama hem de uygulama olarak 2 defa kanser ajanlara maruz kalmamış oluyor. -Kemoterapik İlaçların ne türlü zararları bulunmaktadır? Kanser hastalığının tedavisinde kemoterapi önemli bir yer tutar. Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya bu hücrelerin büyümesini kontrol altına almak için antikanser ilaçlar kullanılarak yapılan tedavidir. Kemoterapi ile kanser hücresi öldürülmeye çalışılır ve büyümesi yavaşlatılır. Kullanılan ilaçlar kanser ilacı olarak bilinen kemoterapötiklerdir(kimyasal ilaçlardır). Ancak kemoterapik ilaçlar keskin bıçak -Kliniğinizi ve personellerinizi tanıyabilir miyiz? Kliniğimiz: Tıbbi Onkoloji Kliniğimiz 2008 yılında kurulmuş ve hizmet vermeye başlamıştır. Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniğine bağlı olarak 5 Şubat 2016 tarihinde açılmıştır. Burada Kemoterapi hazırlama ve uygulamalarının yanında Hemotoloji, Radyasyon Onkoloji Kliniği hastalarına ve günübirlik verilen kemoterapik ajan olmayan damardan verilmesi gereken akılcı ilaçlarımız uygulanmaktadır. Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitemiz: Hastaların ve ilaçların kayıt olduğu İlk Kabul Salonu, ilaç hazırlama alanı Temiz Oda, İlaçların hastaya uygulandığı İlaç Uygulama Alanından oluşmaktadır. İlaç Uygulama Alanı: 34 hastamıza aynı anda hizmet verebileceğimiz koltuk ların bulunduğu 2 salondan oluşma ktadır. Personel: Tıbbi Onkoloji Kliniğinde, 5 uzman hekim, 2 fellow(yan dal uzmanı), 8 hemşire, ilaç hazırlama ünitesinde 3 tane firma elemanı(eczacı, biyolog ve laborant), 2 yardımcı personel, 1 klinik eczacımız bulunmaktadır. Hizmet Alanımız: Hafta içi mesai saatleri arasında(08-17.00), hafta sonu servislerin isteğine ve uygunluğuna göre(genelde 12.00-16.00 arası ) olmak üzere haftanın 7 günü, hem hastanede yatan hastalara(Hematoloji, Romatoloji, Radyasyon Onkolojisi, tıbbi Onkoloji Servisi… ) hem de ayaktan tedavi gören hastalarımıza hizmet sunuyoruz. Hastanın Bize Başvurmasından Sonraki Süreç: Ünitemize gelen hastamızın kaydı yapıldıktan sonra klinik eczacımız tarafından bilgileri bilgisayara aktarılır. Hastamızın kullanacağı kemoterapi ilacı klinik içinde bulunan bulunan cep eczanesinden karşılanır. Daha sonra kemoterapik ilaçlar, temiz oda diye adlandırılan ilaç hazırlama alanında bulunan firma çalışanlarına(eczacı, biyolog ve laborant) özel bölümden teslim edilir. Ardından, ilaçlar robota yerleştirilir ve bilgisayardan gelen talimata göre otomatik olarak hazırlanır. Hazırlanması biten ilaçlar klinik içinde bulunan ilaç uygulama alanındaki hemşirelerimize teslim edilerek hastalarımıza uygulanır. Hasta Sayımız: Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitesi olarak, şuan Ege Bölgesi’nin bel kemiği durumundayız. Hizmet verdiğimiz ayaktan hasta sayısı Aralık ayında 1520, Ocak ayında 1490; servislerde yatan hasta sayısı ise aylık 100’ü varmaktadır. Hizmet Alanımız: Otomatik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi haftanın 7 günü mesai saatleri arasında(08-17.00) hizmet vermektedir. Ancak uygulama olarak Tıbbi Onkoloji Birimi haftanın 5 günü, Hematoloji Biriminde(yatan hastalar) için haftanın 7 günü hastalara hizmet vermektedir. Hasta Sayımız: Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitesi olarak geçen ay toplam 739 kemoterapi(yatan ve ayaktan) ilaç hazırladık. Kliniğimiz: Tıbbi Onkoloji Kliniğimiz 2007 yılında kurulmuş ve hizmet vermeye başlamıştır. Otomatik Kemoterapi İlaç Hazırlama ve Uygulama Ünitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniğine bağlı olarak 26 Ocak 2016 tarihinde açılmıştır. Ünite hazırlama ve uygulama olarak ikiye ayrılıyor. Burada hem Tıbbi Onkoloji Biriminin hem de Hematoloji Biriminin kemoterapi ilaçları hazırlanmaktadır. Ancak uygulama alanında biz sadece kendi hastalarımıza hizmet vermekteyiz. İlaç Uygulama Alanında: 15 hastamıza aynı anda hizmet verebileceğimiz koltuklar bulunmaktadır. Personel: Tıbbi Onkoloji Kliniğinde, 1 uzman hekim, 6 hemşire, ilaç hazırlama ünitesinde 2 tane firma elemanı(biyolog) bulunmaktadır. Uzm. Dr. Birsen TUĞLU Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Başhekim Yardımcısı -Öncelikle davetimizi kabul edip İzmir’e geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Davetinize ben teşekkür ederim. İzmir ‘de olmak her zaman çok güzel. -En güncel sorunla başlamak istiyorum. Serhat Bey nedir bu Zika Virüsü? Aslında Zika yeni bir virüs değil. 1947 yılında Uganda’nın Zika Ormanlarında ortaya çıktığı için adını oradan alıyor. Ancak son aylarda Brezilya’da ortaya çıkan salgınla adını sık duymaya başladık. Virüs, gebelere sivrisinek sokması ile bulaşıyor ve bebeğin beyin gelişimini engelleyerek kusurlu doğumlara sebep olabiliyor. Brezilya’da yapılan çalışmalara göre, “özellikle gebe kadınlarda, eğer enfekte olunmuşsa, olmayanlara göre 20 kat daha fazla mikrosefali, yani beyin ya da kafa küçüklüğü riski var”. Gebe olmayan insanlarda ölüm oranı sıfıra yakın. Literatürdeki vakalarda ikincil problemlerden kaynaklandığı anlaşılıyor. Tıpkı grip gibi eğer gebe değilseniz ve immun sisteminizle ilgili bir sorununuz yoksa yaygın kas ağrısı, halsizlik, ateş, gözlerde kızarıklık gibi bir takım belirtiler gösterip daha sonra iyileşirsiniz. Domuz gribi ise adı H1N1 Pandemik grip olan ve 2009 yılında ilk defa Meksika'da ortaya çıkan bir virüs türüdür. Domuz gribi, kuş türleri ve domuzlara özgü grip RNA'larının üçlü kombinasyonunu içeren bir tür virüs şeklidir. Bu tip kombinasyonlar grip virüsünün gen değiş tokuş özelliği nedeniyle ortaya çıkar. Domuz gribi virüsü yapısı bakımından İspanyol gribi ile benzerlik gösterir. Domuz gribi, normal grip virüsleri gibi aynı şekilde bulaşır. Aşısı vardır. Bu tip virüsler ilk çıktıkları yıllarda daha etkili olabilmekte ancak toplumun bağışıklığı oluştukça artık mevsimsel grip olarak algılanmalıdır. Korunma yöntemlerine dikkat edilmeli ve özellikle sağlık çalışanları, kronik hastalığı olan kişiler ve yaşlılarda aşılanmanın gerekli olduğu bilinmelidir. -Türkiye’de böyle bir risk var mı? Şu ana kadar Zika Virüsü Türkiye’de herhangi bir kişide görülmedi ama bu görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Bütün ülkelerin bu kadar entegre olduğu küresel bir dünyada görülme olasılığı çok yüksek. -Bir de son yıllarda kuş gribi, domuz gribi, H1 N1 gibi değişik grip virüsleri duyduk ve bunların daha ölümcül olduğuna dair halk arasında yaygın bir inanış var. Grip hastalığı (influenza) virüsünün A, B ve C olmak üzere üç tipi vardır. Influenza A ve B virüsü insanlarda salgınlar yapan grip virüsüdür. İnfluenza A ve B virüsleri antijenlerine göre alt gruplara ayrılırlar. İnsanlarda ve kuşlarda infeksiyona yol açan A virüsünün 15 farklı H, 9 farklı N antijeni vardır. Bazı influenza virüsleri insanlarda bazıları ise kuşlarda infeksiyona yol açar. Domuzlar ise hem insan hem kuş influenza virüslerine hassas olabilir. Kuş gribi bir hayvan hastalığıdır ve çok seyrek olarak kuşlardan insana bulaşır. İnsandan insana bulaşması ise kesin olarak gösterilememiştir. -Hocam gelelim sizi asıl davet etme sebebimize…. Antibiyotik direnci. Artık tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de ciddi bir sağlık problemi olarak görülüyor. Bu mucize ilaca çok fazla anlam yükleyip, çok kullandık ve artık derman olmaktan çıkacak gibi gözüküyor. Aynen öyle. Antibiyotiklerin keşfi, insan sağlığı açısından önemli bir dönüm noktası olmuş ve bu ilaçların klinikte kullanılmasını takiben enfeksiyon hastalıklarına bağlı mortalite ve morbidite oranları dramatik olarak azalmıştır. Bununla birlikte antibiyotiklerin keşfiyle neredeyse eş zamanlı olarak, mikroorganizmaların bu ilaçlara karşı direnç kazanabileceği ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda mevcut antibiyotiklerin enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde etkisini kaybedeceği, dolayısıyla insanlığın antibiyotik öncesi dönemle yeniden karşılaşabileceği düşünülebilir. -Biz çok antibiyotik kullanan bir ülke miyiz? Kesinlikle. Avrupa’da açık ara en fazla kullanan ülkeyiz. 40 ülke arasında yapılan araştırmaya göre bir Türk, bir Hollandalının yaklaşık 3 katı antibiyotik kullanıyor. Kullanım sıklığı ile direnç arasında direkt korelasyon olduğu düşünülürse bizim direncimizin de 3 katı olduğu söylenebilir. -Antibiyotiği yersiz mi kullanıyoruz? Benim meslek hayatım boyunca o kadar farklı sağlık problemlerini çözmek için antibiyotik kullanıldığını gördüm ki inanamazsınız… Başı ağrıyan, dişi ağrıyan, grip nezle olanlar, her banyodan sonra sinüzit olmamak için “profilaksi” yapanlar. Kabız olunca kullananlar, ateş düşürücü olarak kullananlar. İnsanımız nasıl olsa lazım olur diye evlerinde antibiyotik depoluyorlar. -Bu durumda ne yapacağız da sizin deyiminizle bakterilerle savaşta Ortaçağ’a geri dönmemek için ne yapacağız? Antibiyotik direnciyle mücadelede ilk adım taşıdığımız sorumluluğun bilincine varmak ve bu bilincin toplumda yaygınlaşmasına aracılık etmektir. Sorunun tüm bileşenleri bu konuda gerçekten hassasiyet göstermelidir. Sadece hekimlerimiz, eczacılarımızla bu problemi çözmek mümkün olmaz. Her hekim ve eczacı bıkmadan usanmadan hastaya, hastalığının ne olduğunu, tedavi amaçlı olarak kendisine reçete edilen antibiyotik ilacın ismini, bu ilacı neden kullanmak durumunda olduğunu, ilacı nasıl kullanması gerektiğini, günde kaç kere, günün hangi saatlerinde, yemeklerden önce/sonra, kaç gün süreyle, ilacın diğer ilaçlarla ve hastanın mevcut sağlık durumuyla nasıl etkileştiğini ve ilaç tedavisiyle ilgili olarak hangi durumlarda hekime tekrar danışması gerektiğini anlatmalıdır. Son yıllarda Sağlık bakanlığının bu konuda çok güzel uygulamaları var. Reçetesiz antibiyotik satışının engellenmesi bile başlı başına çok olumlu bir adım. Bizim ülkemizde komşular, birbirlerine yemek tarifi verir gibi ilaç, tedavi tarifi verirler. Toplumu bilinçlendirmek için yazılı ve görsel medyada kamu spotları, eğitici programlar yapılmalıdır. Ayrıca okullarda “Sağlık okuryazarlığı” konusunda eğitim verilmelidir diye düşünüyorum. -Hekimlerin üzerinde de hastaların uyguladığı bir baskı var değil mi? Evet, maalesef ülkemizde çok ilaç yazmayan doktor kötü doktor olarak nitelendiriliyor. Hasta grip oluyor hekime gidiyor “bir antibiyotik bile yazmadı” diye hekime güvenmiyor. Yazdırıncaya kadar başka başka hekimlere gidiyor. Bu tip olaylarda da hekimlerin dik durması ve gereği neyse onu yazması gerekiyor. -Bütün bunları yapsak bile dolaylı yollardan antibiyotik almaya devam ediyoruz değil mi? Ne yazık ki tarım ve hayvancılıkta antibiyotik kullanımı son derece arttı. Antibiyotikler tarımda enfeksiyonlarla mücadelenin yanı sıra çoğunlukla sağlıklı hayvanların hızla büyümesi için kullanılıyor. Hayvanlarda kilo başına antibiyotik kullanımı İngiltere’de 50 miligramın biraz üstündeyken, ABD’de yaklaşık 200, Kıbrıs’ta ise en az 400 miligram. Çiftlik hayvanlarında kilo başına kullanılan antibiyotik miktarının 50 miligrama düşürülmesinin hedefleniyor. Ancak bunun kısa vadede gerçekleşmesini zor görüyorum. -Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Beni davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim. Prof. Dr. Serhat ÜNAL 24 Temmuz 1957 tarihinde Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesinde doğan Prof. Dr. Serhat Ünal, Kurtuluş Lisesi'ni ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Uzmanlık eğitimini, 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı'nda tamamladı. 1989'da doçent oldu. 1989-1992 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde Harvard Tıp Fakültesinin New England Deaconess Hastanesinde infeksiyon hastalıkları yan dal ihtisası yaptı. Aynı yıl Türkiye’ye dönerek İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1994-2006 yılları arasında İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Başkanlığını yürüttü. 1995 yılında profesör unvanını aldı. 1996-2000 tarihleri arasında 4 yıl süreyle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı olarak çalıştım. 2006-2011 yılları arasında Tıp Fakültesi Dekanlığı yaptı. Şuan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Ödülleri: 1977'de TÜBİTAK'ın Üniversite II. Kademe Bursu'nu, 1995'te Eczacıbaşı Tıp Teşvik Ödülü'nü, 1996'da TÜBİTAK Tıp Teşvik Ödülü'nü ve 2002'de HIV/AIDS hastalığı alanında yaptığı çalışmalardan dolayı "Gönüllü Kuruluşlar Kadın Sağlık Komisyonu" (KASAKOM)Milenyum Gönüllüleri Üstün Hizmet Ödülü'nü aldı. Prof. Dr. Ünal, stafilokoklarda metisilin direnci, enterokoklarda vankomisin direnci, infeksiyon hastalıklarının tanısında PCR kullanımı, HIV infeksiyonu ve immunkompromize hastalarda görülen infeksiyonlar ile ilgilenmektedir. RİSK DEĞERLENDİRMESİ AŞAMALARI lığı Say ılı İş Sağ 31 3 6 en ir g e , kuruluş e y ürürlüğ 013 tarihind bütün kurum 2 n a k a ır c şt O lı 1 a ç r, r a miştir. işçi ve memu Değerli okurl lülüğü getiril re m ö g ü k a ü ’n y u a n u m isk i Ka n ndirmesi yap Sağlığı ve Güvenliği R le ve Güvenliğ er eğ d sk ri lerinde na ilişk in ısında İş ve özel işyer mesini ve bu izin 5. Say ir d im n g le er d er , eğ D en d umuzun isk Buna istina ızda ise kon iğine göre R el ım m y et sa n u ö B Y i . k hangi mes şmalarının iler vermişti lı g Değerlendir a il ç b i a d es ın m k ir k d ar ha Değerlen usul ve esasl eceğiz. i için R isk es m il b la a bilgiler ver şı d la ın n k a k a i h iy ı a ığ h da çland geçerek sonu aşamalardan Safiye ÇOŞKUN Güney Genel Sekreterliği İş Sağlığı ve Güvenliği Birim Sorumlusu Risk değerlendirmesini tüm işyerleri için tasarım veya kuruluş aşamasından başlamak üzere uygulamaya geçebilinir. Tehlikeler tanımlanırken; çalışma ortamı, çalışanlar ve işyerine ilişkin asgari bilgiler toplanmalıdır. Riskleri belirleme ve analiz etme, risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması, dokümantasyon, yapılan çalışmaların güncellenmesi ve gerektiğinde yenileme aşamaları izlenerek gerçekleştirilir. Çalışanların risk değerlendirmesi çalışması yapılırken ihtiyaç duyulan her aşamada sürece katılarak görüşlerinin alınması sağlanır. İşyerlerinde tehlikeleri belirlerken; işyeri bina ve eklentileri, işyerinde yürütülen faaliyetler ile iş ve işlemler, üretim veya hizmet süreç ve teknikleri, iş ekipmanları, kullanılan maddeler, artık ve atıklarla ilgili işlemler, organizasyon ve hiyerarşik yapı, görev, yetki ve sorumluluklar, çalışanların tecrübe ve düşünceleri, işe başlamadan önce ilgili mevzuat gereği alınacak çalışma izin belgeleri, çalışanların eğitim, yaş, cinsiyet ve benzeri özellikleri ile sağlık gözetimi kayıtları, genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu, işyerinin teftiş sonuçları, meslek hastalığı kayıtları, iş kazası kayıtları, işyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan olaylara ilişkin kayıtlar, ramak kala olay kayıtları, malzeme güvenlik bilgi formları, ortam ve kişisel maruziyet düzeyi ölçüm sonuçları, varsa daha önce yapılmış risk değerlendirmesi çalışmaları, acil durum planları ve patlamadan korunma dokümanı gibi belirli işyerlerinde hazırlanması gereken dokümanlardan yararlanılarak belirlenmelidir. Çalışma ortamında bulunan fiziksel, kimyasal, biyolojik, psikososyal, ergonomik ve benzeri tehlike kaynaklarından oluşan veya bunların etkileşimi sonucu ortaya çıkabilecek tehlikeler belirlenir ve kayda alınır. Bu tehlikelerin sebepleri ayrı ayrı olarak değerlendirilmelidir. İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreterliğimiz ve bağlı sağlık tesislerimizde yönetmelik gereğince; Risk Değerlendirme Ekiplerimiz kuruldu. Ekiplerimiz tarafından tehlikeler belirlenirken çalışanlarında görüşünün alınmasına önem verildi. Bu belirleme yapılırken; işletmenin yeri nedeniyle ortaya çıkabilecek tehlikeler, seçilen alanda, işyeri bina ve eklentilerinin plana uygun yerleştirilmemesi veya planda olmayan ilavelerin yapılmasından kaynaklanabilecek tehlikeler, işyeri bina ve eklentilerinin yapı ve yapım tarzı ile seçilen yapı malzemelerinden kaynaklanabilecek tehlikeler, bakım ve onarım işleri de dahil işyerinde yürütülecek her türlü faaliyet esnasında çalışma usulleri, vardiya düzeni, ekip çalışması, organizasyon, nezaret sistemi, hiyerarşik düzen, ziyaretçi veya işyeri çalışanı olmayan diğer kişiler gibi faktörlerden kaynaklanabilecek tehlikeler, işin yürütümü, üretim teknikleri, kullanılan maddeler, makine ve ekipman, araç ve gereçler ile bunların çalışanların fiziksel özelliklerine uygun tasarlanmaması veya kullanılmamasından kaynaklanabilecek tehlikeler, kuvvetli akım, aydınlatma, paratoner, topraklama gibi elektrik tesisatının bileşenleri ile ısıtma, havalandırma, atmosferik ve çevresel şartlardan korunma, drenaj, arıtma, yangın önleme ve mücadele ekipmanı ile benzeri yardımcı tesisat ve donanımlardan kaynaklanabilecek tehlikeler, işyerinde yanma, parlama veya patlama ihtimali olan maddelerin işlenmesi, kullanılması, taşınması, depolanması ya da imha edilmesinden kaynaklanabilecek tehlikeler, çalışma ortamına ilişkin hijyen koşulları ile çalışanların kişisel hijyen alışkanlıklarından kaynaklanabilecek tehlikeler, çalışanın, işyeri içerisindeki ulaşım yollarının kullanımından kaynaklanabilecek tehlikeler, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yeterli eğitim almaması, bilgilendirilmemesi, çalışanlara uygun talimat verilmemesi veya çalışma izni prosedürü gereken durumlarda bu izin olmaksızın çalışılmasından kaynaklanabilecek tehlikelerden etkilenecekler ve ne şekilde etkilenebilecekleri göz önünde bulundurulur. İzmir İli Güney Bölgesi Genel Sekreterliğimiz ve ayrı ayrı tüm bağlı sağlık tesislerimizde Risk Değerlendirme ekibiyle birlikte; bahçesinden çatısına her noktasını fotoğraflayarak ve alınacak önlemlerin ne olacağı konusunda önerilerde bulunarak fotoğraflı ön denetim raporları hazırlanarak tehlikeler belirlendi. Analiz edilen riskler, kontrol tedbirlerine karar verilmek üzere etkilerinin büyüklüğüne ve önemlerine göre en yüksek risk seviyesine sahip olandan başlanarak sıralanır ve yazılı hale getirilir. Risk kontrol adımlarını öncelikle bir planlama yapıp analiz edilerek etkilerinin büyüklüğüne ve önemine göre sıralı hale getirilen risklerin kontrolü amacıyla bir planlama yapılır. Daha sonra risk kontrol tedbirleri kararlaştırılır; Riskin tamamen bertaraf edilmesi, bu mümkün değil ise; riskin kabul edilebilir seviyeye indirilmesi için tehlike veya tehlike kaynaklarının ortadan kaldırılması, tehlikelinin, tehlikeli olmayanla veya daha az tehlikeli olanla değiştirilmesi, riskler ile kaynağında mücadele edilmesi sağlanır. Risk kontrol tedbirlerinin uygulanması kararlaştırılan tedbirlerin iş ve işlem basamakları, işlemi yapacak kişi ya da işyeri bölümü, sorumlu kişi ya da işyeri bölümü, başlama ve bitiş tarihi ile benzeri bilgileri içeren planlar hazırlanır. Bu planlar işverence uygulamaya konulur. Uygulamaların izlenmesi ise hazırlanan planların uygulama adımları düzenli olarak izlenir, denetlenir ve aksayan yönler tespit edilerek gerekli düzeltici ve önleyici işlemler tamamlanır. Risk kontrol adımları uygulanırken toplu korunma önlemlerine, kişisel korunma önlemlerine göre öncelik verilmesi ve uygulanacak önlemlerin yeni risklere neden olmaması sağlanır. Belirlenen risk için kontrol tedbirlerinin hayata geçirilmesinden sonra yeniden risk seviyesi tespiti yapılır. Yeni seviye, kabul edilebilir risk seviyesinin üzerinde ise bu maddedeki adımlar tekrarlanır. Risk değerlendirmesi, işyerinin unvanı, adresi ve işverenin adı, gerçekleştiren kişilerin isim ve unvanları ile bunlardan iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olanların Bakanlıkça verilmiş belge bilgileri, gerçekleştirildiği tarih ve geçerlilik tarihi, işyerindeki farklı bölümler için ayrı ayrı yapılmışsa her birinin adı, belirlenen tehlike kaynakları ile tehlikeler, tespit edilen riskler, kullanılan yöntem veya yöntemler, edilen risklerin önem ve öncelik sırasını da içeren analiz sonuçları, düzeltici ve önleyici kontrol tedbirleri, gerçekleştirilme tarihleri ve sonrasında tespit edilen risk seviyesini kapsayacak şekilde hazırlanıp dokümante edilir. Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda, yürütülen işler için diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde yürütür, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirir. Birden fazla işyerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde, işyerlerinde ayrı ayrı gerçekleştirilen risk değerlendirmesi çalışmalarının koordinasyonu yönetim tarafından yürütülür. Yönetim; bu koordinasyonun yürütümünde, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için ilgili işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirir. Asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulunduğu işyerlerinde risk değerlendirmesi bir işyerinde bir veya daha fazla alt işveren bulunması halinde ise her alt işveren yürüttükleri işlerle ilgili olarak, bu yönetmelik hükümleri uyarınca gerekli risk değerlendirmesi çalışmalarını yapar veya yaptırır. Alt işverenlerin risk değerlendirmesi çalışmaları konusunda asıl işverenin sorumluluk alanları ile ilgili ihtiyaç duydukları bilgi ve belgeler asıl işverence sağlanır. Asıl işveren, alt işverenlerce yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetler ve bu konudaki çalışmaları koordine eder. Alt işverenler hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını asıl işverene verir. Asıl işveren; bu risk değerlendirmesi çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar. Doç. Dr. Ahmet Levent METE İKÇÜ Atatürk EA Hastanesi Psikiyatri Kliniği, İdari Sorumlu Jack London, "Vahşetin Çağrısı"nda, bir kızak köpeğinin, sahibi dolayımında bağlandığı insan uygarlığı ile damarlarındaki kurt kanı arasında yaşadığı gelgitleri anlatır. Romanın sonunda, Buck bu çağrıya uyar ve ormanın sisli atmosferi içinde görünüp kaybolan hemcinslerinin arasına karışıp, kan dökücü bir var olma savaşının sürüp gittiği doğal yaşama katılır. Conrad’ın romanı “Karanlığın Yüreği”yse, aynı öykünün insan üzerine yazılmış bir çeşitlemesi gibidir. Bu kez başrolü bir köpek değil bir insan oynamaktadır. Orta sınıfın eğitimli bir üyesi, üstün yetenekli Avrupalı Bay Kurtz, uygar toplumun baskılarından uzak, örnek bir düzen kurmak için gittiği Afrika’nın derinliklerinde, içinde gizlenen vahşetin çağrısıyla karşılaşır, ona boyun eğer ve acımasız, korkunç bir hayvana dönüşür. Karanlığın Yüreği, Daniel Defoe’nin yazdığı Robinson Cruzoe’nun bir değillemesi gibidir. Kurtz, onu ait olduğu insan uygarlığına bağlayan ipler gevşediğinde, yabanıl dünyaya atanmış bir uygarlık elçisi gibi davranan Cruzoe‘nun aksine, bu alçakgönüllü orta sınıf kimliğiyle yetinmez. Toplumsal kimliğini kanırtıp parçalayarak içinden fışkıran vahşete katılmayı seçer. Yazar Marguerite Duras, aynı çağrıyla, Avrupa’nın ortasında, uygarlığın büyük kentlerinden birinde yüzleşmek zorunda kalır. İkinci Dünya Savaşının son günlerinde, Almanlar için çalışan bir muhbirin sorgusuna katılır. Duras ve arkadaşları, onu konuşmaya zorlar, konuşmayınca işkence etmeye başlarlar. Yıllardır yaşadıkları acılar ve politik karşıtlarına yönelik öfkeleri giderek artan bir şiddeti besler, onları kan dökücü birer vahşiye dönüştürür. Adamı, amacını ve ruhunu yitirmiş kanlı bir et yığınına dönüşünceye kadar hırpalarlar. Sonunda konuşur, Gestapo’yla işbirliği yaptığını itiraf eder. Ancak, artık bu itirafın bir önemi kalmamıştır. Muhbirin, onlara kendi içlerindeki vahşeti kanıtlayan bir belge gibi ortalıkta dolaşmasına katlanamazlar. Onu bir an önce gözlerinin önünden silinmesi için salıverirler. Buck yapması gereken seçimi yapmış, doğanın çağrısına uymuştur. Kurtz ve Duras içinse yaşanan süreç bu denli doğal ve basit değildir. Bir yanlarıyla doğaya diğer yanlarıyla uygarlığa ait olduklarının farkına varmışlar, bu karşılaşmanın yarattığı şiddetle sarsılmışlardır. Her ikisi de, neden oldukları ve tanık oldukları vahşetin bedelini öder. Kurtz, kamarasında ölümü beklerken, belleğini dolduran görüntülerin saldırısına uğrar, korkuyla kıvranır ve karanlığın içinde dolaşan geçmişin imgeleri karşısında “Ne dehşet! Ne dehşet!” diye haykırır. Öyküyü anlatan yaşlı denizci Marlow, “O anda yüzüne gelen değişikliğe benzer hiç bir şey görmemiştim daha önce, bir daha da görmeyeceğimi umarım” diye tanımlar bu geçmişle yüzleşme anını. Duras ise, yaşadıklarını okuyucuları önünde itiraf eder. “Albert des Capitales” adlı öykünün başına koyduğu küçük bir notta şöyle yazar: “Thérése benim. Muhbire işkence eden de benim. (...) İşkenceci kadını diğer metinlerle birlikte size veriyorum.” İki dünya savaşı ve yaşanan irili ufaklı bölgesel savaşlar Kuntz’un ve Duras’nınkine benzer bir çok öyküye yataklık etti. Binlerce “uygar insan” içlerinde taşıdıkları kan dökücü eğilimlere uydular, toplu kıyımlara ve işkence seanslarına ortak ve tanık oldular. Bu öyküleri anlatan çok sayıda kitap yazıldı, film çevrildi. Ancak, bu yazının asıl konusu vahşetin doruk noktasına ulaştığı, gizlenemez bir biçimde gözler önüne serildiği bu toplu ya da bireysel şiddet törenleri değil. Saldırganlığın, sokaktaki ortalama insanın günlük yaşamı içinde, vicdanlara dokunmadan sürüp giden ılımlı ve görmezlikten gelinebilir bir biçimi daha var. Bu “düşük düzeyli kronik şiddet eğilimi” toplumu oluşturan kalabalığın damarlarında usulca dolaşıp duruyor. Bazen futbol ya da politika bahanesiyle çıkarılan sokak kavgalarına karışıyor. Polis kılığına girip göstericilere; gösterici kimliği altında polise, binalara ve araçlara yöneliyor. Uygun ortam bulduğunda bir adım daha atıp, “ırz düşmanını linç etme” histerisine dönüşebiliyor. İnsan davranışlarına yön veren şiddet eğilimi ruhbilimcilerin de ilgisini çekiyor. Bu konuda çalışan önemli araştırmacılardan birisi olan Stanley Milgram. Milgram’ın altmışlı yıllarda Yale Üniversitesinde yaptığı deneyler, ortalama insanın içinde gizlenen şiddet eğiliminin ne denli yaygın ve güçlü olduğunu ortaya koydu. Milgram’ın deneylerinde, bir psikoloji araştırması için laboratuara çağrılan eğitimli orta sınıf Amerikalılardan, deney gereği, bir başka deneğe bazı sorular sormaları ve her yanlış yanıtta bir elektrik şoku vermeleri isteniyordu. Kişi, üzerinde 15’ten 450 volta kadar değişen düğmelerin bulunduğu bir levhanın önüne oturtuluyor ve deney boyunca bir görevli yanında durarak onu yönlendiriyordu. Verilen şokların düzeyi yükseldikçe, şok verilen denek inliyor, kalbinin rahatsız olduğunu, devam edemeyeceğini söylüyor, duvarları tekmeliyor, acıyla kıvranıyordu. Şok veren kişi kararsızlık gösterdiğinde, görevli, “Lütfen devam edin. Deney devam etmenizi gerektiriyor” diyerek onu yönlendiriyordu. Deneye katılanların yüzde 62’si görevlinin buyruklarına tam olarak itaat etti ve hiçbirisi 300 volttan önce durmadı. Daha sonra, bu mantık dışı uygulamaya niye bu denli uyum gösterdikleri, niçin karşı çıkmadıkları sorulduğunda verdikleri yanıtlar ilginçti. Tıpkı, savaş suçlarından yargılanan Naziler gibi, onlar da, “yalnızca verilen emirlere uyduklarını” söyleyerek kendilerini mazur göstermeye çalışıyorlardı. Zimbardo ve arkadaşları aynı eğilimi bir başka açıdan incelediler. Stanford Üniversitesindeki psikoloji binasının bodrum katı bu deney için bir cezaevi şeklinde düzenlenmişti. Araştırmaya 75 üniversite öğrencisi alındı. Yapılan klinik incelemeler ve kişilik testleriyle bunların en dengeli ve uyumlu bulunan 21 tanesi seçildi. Denekler kura ile iki gruba ayrıldılar. Tutuklu rolü verilen denekler polis arabasıyla evlerinden alınarak bu yapay cezaevi ortamına getirildiler. Gardiyan rolü verilen deneklere tutuklular üzerinde, fizik şiddet uygulamak dışında, tam bir denetim yetkileri olduğu söylendi. Deneyin iki hafta sürmesi planlanmıştı. Ancak, deneklerde öyle büyük değişiklikler meydana geldi ki deney altı günde kesilmek zorunda kalındı. Gardiyan rolündeki denekler tutuklu rolündeki deneklere aşağılayıcı muamele göstermeye başladılar. Anlamsız kurallar ve cezalar icat ettiler. Bunlardan birisi daha sonra şöyle diyordu: “Kendime hayret ettim... Birbirlerine sövmeleri ve çıplak elle tuvaleti temizlemeleri için onları zorladım. Tutukluları bir hayvan gibi görüyor, sürekli, onlara dikkat etmem gerektiğini, yoksa bir şey yapmaya kalkışacaklarını düşünüyordum.” Gerek gerçek yaşamda ve gerekse laboratuvar koşullarında, şiddeti uygulayan kişileri rahatlatan, onları vicdanlarının baskısından koruyan kalkanın aynı dokudan yapıldığı görülüyor. Aldığı görünümler değişse de gerekçe farklı değil. Daha güçlü ve yetkili konumdaki bir kişi öyle istediği ya da kurallar öyle olmasını gerektirdiği için şiddet uygulanıyor. Bu kimi zaman bir deney görevlisi, kimi zaman bir politik lider ya da dini bir otorite kılığında sahneye çıkıyor. Bazen de bir inanç ya da hukuk sistemi gerekçe gösterilebiliyor. Yapılanların sorumluluğunu o üstleniyor, uygulayıcılarsa "yalnızca verilen emirleri yerine getiriyorlar". Dolayısıyla kimsenin, Afrika’nın derinliklerinde yazgısıyla baş başa kalan Kurtz gibi ya da insan yanıyla acı çeken Duras gibi, akıtılan kanın sorumluluğunu üstlenmesi gerekmiyor. Milgram, deney sonuçlarını, “Belki de bizim kültürümüz itaatsizlik için yeterli modeller sağlamıyor” şeklinde yorumlamıştı. Psikanalitik kuramın önemli isimlerinden Wilhelm Reich ise, sorunu daha açık bir şekilde dile getirdi. Reich’a göre, şiddeti buyuran otoritelere sorgusuz sualsiz boyun eğilmesinin nedeni, orta sınıfın buyurgan aile yapısıdır. Bu yapı, kadını ve çocukları, buyurgan devlet yapısının aile içindeki temsilcisi olan erkeğin emrine veriyor. Baba, işyerinde üstünün kendisine karşı takındığı tutumu benimsiyor ve çocuklarına, özellikle de oğullarına, otorite karşısında boynu büküklüğü aşılıyor. Böylece, verilecek olumsuz emirleri yargılamadan ve kölece bir tutumla yerine getiren, üstlerine karşı “kadınca” boynu eğik, astlarına ve hedef gösterilen kişilere karşı “erkekçe” saldırgan bireyler oluşuyor. Günlük yaşamdaki şiddetin kaynağının, her tür şiddet davranışında olduğu gibi, bizi doğaya bağlayan saldırgan dürtüler olduğunu söyleyebiliriz. İçimizdeki bu eğilimden kurtulmak, onsuz bir varoluş biçimi oluşturmak olanaklı olmadığına göre, yapılabilecek olan onu denetim altında tutmaya çalışmak ve yaptıklarımızın sorumluluğunu üstlenmekle sınırlı görünüyor. Bunun yolunun da, öncelikle otoritelere ve kurallara sorgusuz sualsiz boyun eğmekten ve sorumluluğu onlara havale etmekten vazgeçmek olduğu açık. Ancak, bu konuda söylenenleri hayata geçirmek hiç kolay değil. Riech’ın sözünü ettiği buyurgan aile yapısının dönüşebilmesi için kuşakların geçmesi gerekiyor. Bugünden yarına yapılabilecek olansa, insana yönelik şiddetin her biçimine karşı çıkmayı bıkmadan sürdürmek. Milgram’ın deneylerindeki karamsar çıkarımların arasında, bu yönde umut verici bir sonuç da var. Milgram, deney görevlisine karşı çıkan iki danışıklı denek kullandığında, deneye katılan ve elektrik şokunu veren kişilerin de kendilerini bu mantık dışı eziyetçiliğe zorlayan görevlinin emirlerine uymama eğilimi gösterdiklerini söylüyor. Bir başka deyişle, aynı insanlar sağlıklı bir davranış modeli gördüklerinde bunu kavrayıp benimseyebiliyorlar. Dolayısıyla, olumsuz davranışları değiştirmek yönünde harcanan çabalar tümüyle boşa gitmiyor. Küçük de olsa etkili olma olasılığı taşıyor. Dr. İsmet OZAN Güney Genel Sekreterliği Enfeksiyon ve Müşterek Sağlık Hizmetleri Birim Sorumlusu Genel Sekreterliğimiz Enfeksiyon Birim Sorumlusu Dr. İsmet OZAN, dergimizin bu sayısında her zaman popüleritisini yitirmeyen influenza(grip) ve aşılar hakkında merak edilenleri Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL (İKÇÜ Tıp Fakültesi - Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD), Doç. Dr. İlker DEVRİM (Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) ve Doç. Dr. Selma TOSUN (İzmir Bozyaka EAH- Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) ile yaptığı röportajla sizler için cevaplandırdı. (Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL, İKÇÜ Tıp FakültesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD) İlk kez 2009 yılında Amerika kıtasında görülen virüs, aslında normal grip virüslerinin bir türevi. Ancak domuz, kuş ve insan virüslerinin karışımı olduğu ve ilk ortaya çıktığında domuzdan insana bulaştığı için hastalık ‘Domuz gribi’ adını almış durumda. Her (Prof. Dr. Tuna DEMİRDAL, İKÇÜ Tıp Fakültesi- Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD) İnfluenza(grip); influenza virüslerinin neden olduğu, toplumda yaygın olarak görülen ve bazı kişilerde hastaneye yatışı gerektirebilecek ölçüde ciddi seyredebilen bir hastalıktır. yıl dolaşımdaki, yani kabaca söylersek çevremizdeki Influenza viruslerin tipleri değişir. Bu nedenle heryıl bilimadamları ülkemizinde içinde olduğu tüm ülkelerden influenza virüslerinin tipleri hakkında bilgi toplarlar ve bu şekilde o seneki virus tiplerini belirlerler. Laboratuvar sonuçlarına bakılarak influenza virüsünün mevsimsel mi, domuz gribi virüsü mü olduğu anlaşılır. Son olarak 12 Ocak 2016’da toplanan T.C. Sağlık Bakanlığı Grip Bilimsel Danışma Kurulu bugüne kadar incelenen virüs kaynaklı solunum yolu hastalıklarının yaklaşık yüzde 16’sının İnfluenza A H1N1, yüzde 24’ünün diğer solunum yolu virüsleri kaynaklı olduğunu belirtmiştir. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Domuz gribinin seyri mevsimsel gribe yani klasik gribe benzer şekildedir. Bu açıdan bakıldığında domuz gribi mevsimsel gribe göre daha öldürücü ya da daha ağır seyreden bir hastalık değildir.. Domuz gribi olanlarda hiçbir ek hastalık, kronik bir rahatsızlık yoksa eğer, ölüm oranı neredeyse 10,000'de 1'dir. Ancak domuz gribi olan kişide herhangi bir kronik hastalık mevcut ise bu oran 1,000'de 1'er çıkar. Mevsimsel grip olarak da nitelendirebileceğimiz bilinen gripte de ölüm oranları bu şekildedir ve domuz gribinin kendiliğinden geçme oranı yüksek bir hastalıktır. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, domzu gribi ve mevsimsel grip arasında bulaştırma yolları açısıdan fark bulunmaktadır. Grip, enfekte bireylerden öksürme, hapşırma ve konuşma esnasında damlacık yoluyla bulaşmaktadır. Bu damlacıkların enfekte bireylerin 180 cm (6 feet) uzağına kadar yayılabildiği gösterilmiştir. Bunun dışında enfekte bireylerin çıkartıları ile temas eden yüzeylerden kişilere temas yoluyla da bulaşabilmektedir. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Domuz gribi olduğu sürece kişiyi yorgun hissettiren, yaygın kas ağrıları, ateş yapan, işe gitmesini engelleyen bir tablo ortaya çıkacaktır. Bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerin hastalığı ayakta ve rahatça geçirmesi söz konusudur. 2 - 3 gün süren kas ağrısı ve ateş ile hastalığı atlatabilirler. Domuz gribi klinik bilgi ve bulgulara göre tanısı konulan bir hastalıktır, ve klinik belirtiler açısından mevsimsel gripten farklılık göstermez. Yaygın kas ağrısı, yüksek ateş, boğaz ağrısı, bulantı ve kusma, ishal sık görülen klinik belirtilerdir. Sonuç olarak grip olan bir kişiye laboratuvar testi yapmadan mevsimsel grip mi, domuz gribi mi olduğu söylenemez. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Enfekte bireyde hastalık belirtileri başlamadan 1 gün önce bulaştırıcılık başlamakta ve hastalık başladıktan sonraki 5-7 gün devam etmektedir. İnfluenza virüsünün bulaştığı bazı bireylerde hastalık belirtileri oluşmasa da bulaştırıcılık görülebilmektedir. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Hastalık kişiye bulaştıktan sonraki 1-4 gün içinde belirti vermeye başlamaktadır. (Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAH- Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Yaşlılar, gebeler, çok küçük yaştaki çocuklar, kronik hastalığı (Astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, diyabet, kalp hastalığı, nörolojik hastalıklar, kan hastalıkları, diyabetes mellitus, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları, immünsuprese hastalar, 19 yaş altında olup aspirin uzun süre aspirin kullananlar, morbid obez bireyler) olanlarda hastalık daha ciddi seyredebilmekte ve hatta ölüme yol açmaktadır. Özellikle burada branşım nedeni ile çocuklara dikkat çekmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinde 2014-2015 yıllarında grip nedeni ile hastaneye yatışlar incelendiğinde, yetişkinlerde altta yatan kronik hastalıklar dikkat çekerken, neredeyse çocukların üçte ikisinin tamamen sağlıklı olduğu görülmüş. Bu nedenle özellikle daha küçük çocuklarda grip ve komplikasyonlarına dikkat edilmeli. (Doç. Dr. İlker DEVRİM, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH-Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) “Hastalıkların Kontrolü ve Önlenmesi Merkezi (CDC)” İnfluenza’dan korunmak için en etkili yol olarak risk altındaki bireylerin her yıl aşılanmasını önermektedir. Aşılamaya ek olarak en enfekte bireylerle yakın temastan kaçınmak, öksüren, tıksıran kişilerden uzak durmak ve düzenli el yıkamanın önemini vurgulamaktadır. Buarada en önemli korunma yönteminin aşı olduğunu belirtmek isterim, aynı zamanda el yıkamak bir alışkanlık haline gelmelidir. (Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) 6 aydan büyük herkes istediği takdirde İnfluenza aşısını yaptırabilmektedir. Ancak özellikle influenzanın ciddi komplikasyonlarının görülme olasılığı artmış olan risk gruplarında aşı önerilmektedir. 65 yaş ve üzeri kişiler, 2 yaşın altında bulunanlar, hamileler, bakımevi ve huzurevinde kalanlar, kronik böbrek yetmezliği olanlar, astım, kronik akciğer hastalığı olanlar, kalp-damar sistemi hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, kan hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar, nörolojik hastalığı olanlar, metabolik hastalığı olanlar, kronik karaciğer hastalığı olanlar, aşırı kilolu olanlar, sağlık çalışanları, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süre aspirin kullanması gerekenler grip için risk grubunda olduklarından aşılanmaları önerilir. Burada önemli bir noktada sağlık çalışanlarının aşılanmasıdır. İnfluenza bazı kişilerde ciddi seyredebilmekte, enfekte bireylerin bir bölümünde de iş gücü kaybına yol açmaktadır. Sağlık çalışanının aşılanmasındaki ana hedef hem sağlık çalışanını enfekte hastalardan korumak hem de sağlık çalışanının enfekte olması sonrası virüsü hastalarına, iş arkadaşlarına ve aile bireylerine bulaştırmasını önlemektir. (Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Gebelere her 3 trimesterde ve emzirme döneminde inaktive aşı güvenle yapılabilir. Ancak hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar (ancak doktor tarafından kesin gerekli olduğu tespit edilirse grip aşısı olabilirler). (Doç. Dr. Selma TOSUN, İzmir Bozyaka EAHEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji) Özellikle 6 aydan küçük bebekler ve yumurtaya karşı anafilaktik tarzda allerjisi olanlara(yumurta yediğinde allerjik şoka girenler) aşı yapılmaz. Ayrıca ilk trimesterde olan hamileler sadece doktorlar tarafından kesin gereklilik mevcutsa grip aşısı olabilirler.