Mektuplar
Transkript
Mektuplar
4 Mektuplar …burası (Wales) gerҫekten ҫok iyi. Buraya cumartesi akşamı geldik. Yolculuk korkunҫtu ve ben hastaydım. Buraya gelmemiz on iki saat sürdü. Iyi vakit geҫiriyorum, fakat seni ҫok özlüyorum. Sabah`ın erkeninde 7: 30 civarlarında kahvaltı yapıyoruz. Şu an perşembe akşamı ve televizyon`da bir şeyler izliyorum. Ata binmek ҫok güzeldi, fakat heyecanlıydım! Daha önceleri hiҫ binmemiştim! Atımın adı Eric idi ve ahır`daki en yavaş ve kilo`lu at`tı. Yarın kano ile su spor`u yapacaǧız ve sana nasıl geҫtiǧini anlatacaǧım. Sevgilerim ile Kate. Şimdiye kadar bir kaҫ insan ile tanıştım. Benim gibi aynı ingilizce fakültesine giden Rachel adlı bir kız ile oda`yı paylaşıyorum. Luke adında bir genҫ ile tanıştım ve neredeyse ҫıkmak üzereyiz. Bir kaҫ hafta önce kendisi ile ilk sömesterler balosunda tanıştım, kendisi ҫok neşeli bir insan. Bana Oliver`yı hatırlatıyor, sanırım sen de bana hak vereceksin. Eski bir VW Beetle sürüyor ve beni bazen Oxford yakınlarında gezdiriyor. Yorgunum, ҫünkü yarınki ders iҫin hazırlanıyorum. Olabildiǧince kısa bir süre`de buraya gelip burayı görmelisin. Ҫok iyi vakit geҫireceǧimize söz veriyorum. M. ve D. `ye selam söyle ve onlara kendilerini yakın sürede arayacaǧımı lütfen ilet. Seni ҫok seven kardeşin Vicky Sıcak ve daha da sıcak! Öǧle vakitlerindeki sıcaklık anlatılamaz. Ventilatör`ün yanından uzaklaşmaya katlanamıyorum. Eylül ayının ortasından buraya geldiǧimizden beri sıcaklık gittikҫe arttı. Sabah yedi`de iş başı yapan ve bütün gün ayakta ders veren zavallı Martin iҫin üzülüyorum. Yakında yaǧmurlar da başlaması gerekiyor, fakat biraz gecikti. Gökyüzündeki her küҫük bulut`un gelişimini takip ediyorum, fakat şimdiye kadar hiҫ bir şey gerҫekleşmedi. Geҫen pazar günü daǧlar`ın serinliǧini yaşamaya karar verdik ve sahil`den yaklaşık elli mil uzaklıkta Amani adında bir yere gittik. Gördüklerimiz isviҫre`nin daǧlarına benziyordu, muz aǧaҫ`ları ile kaplıydı ve muhteşemdi. Bir arkadaşın evinde öǧle yemeǧi yedik. Serinliǧi yeniden yaşamak ҫok güzeldi. Oturma odasında bir ateş bile vardı. Ateş`i altı aydan beri görmemiştik. Parmaklarım kalemi tutamayacak kadar yapışık. Yakın süre`de yeniden yazacaǧım. Kendine iyi bak. Bir ҫok sevgiler Julie ve Martin P.S. ҫatı`nın üzerinde ilk yaǧmur damlacıklarını duymaya başlıyorum. 5 Yaratmış olduǧunuz yer eviniz Londra`nın güney batısında bulunan Kew kentindeki eski bayanlar tuvaleti şu an Frank Webb`in tuhaf evi. Bir kimselerin bayanlar tuvaletini satmaya ҫalıştıklarını öǧrenir öǧrenmez Frank bu bina`yı satın almak istedi. Kew`deki ünlü bahҫe`nin yakınlarında bulunan bu bina`yı güzel bir ev haline dönüştürebileceǧinden emindi. Şu an kendisi ҫok meşgul, ҫünkü bu bina`yı bir yatak oda`lı bir ev`e dönüştürmekte. „Eskiden tuvalet olarak kullanılan bir yer`de yaşamak istemek ҫok tuhaf olabilir, fakat bunun gayet güzel olabileceǧini düşünüyorum.“ diyor kendisi. Kendisi kısa bir süre önce boşandı ve yaşamak iҫin bir yere ihtiyacı vardı. Küҫük, fakat eşi benzeri olmayan bir yer istediǧini biliyordu. Arkadaşım bana bunun hakkında bir şeyler anlatmıştı. Şaka yaptıǧını düşünüyordum, fakat tam aradıǧım binaydı. Kendisi 57 yaşlarında ve 25- yaşındaki kızı`da bu yeri seviyor. Kendisi tatil`de olduǧu iҫin babasına son haftalardaki işlerinde yardımcı oluyor. Ziyaretҫi`lere mutfaǧa girmemelerini öneriyor. Şu an iҫi restore ediliyor ve bu yüzden korkunҫ görünüyor. Tuvalet bina`yı satın aldıǧından beri tuvaletleri kullanmak iҫin bir ҫok bayan kapı`ya tıklıyor. Kendi yunaǧını kullanmalarına izin veriyor. Bina`yı ilk gördüǧünde bina uzun senelerden beri hiҫ kullanılmamıştı ve böylece büyük bir daǧınıklık iҫerisindeydi. Bina 1905 yılında inşa edilmişti. Yapısı bayaǧı dayanıklıydı, böylece duvarları ve ҫatı`yı restore etmesi gerekmiyordu. Bu bina`ya bir sene önce 60.000 sterling, ondan sonra yatak odası iҫin bir üst kat inşa edebilmek iҫin ayriyetten 20.000 sterling yatırdı. „Evimin bir tarihi olduǧu düşüncesini seviyorum.“ diyor kendisi büyük bir gurur ile. Büyük kaҫış Yeni bir yaşam arayışı iҫerisinde bir ҫok insan yeni bir ülke`ye göҫ ediyor. Her zaman aradıklarını bulabiliyorlar mı? Burada göҫ etmeye karar veren iki ingiliz aile`nin hikayesi sunuluyor. Kanada Clavy ailesi ve iki köpekleri, Bonzo ve Doodah iki sene önce Birmingham`den Kanada`ya göҫ ettiler. Tam gün ev hanımı Marlon ve makina mühendisi eşi Andy Clavy şu an iki ҫocukları, Matthew 12 ve Mark 9, ile Rocky Mountains`dan ҫok uzak olmayan Stony Plain, Alberta`da yaşıyorlar. Marion: Hala burada olduǧumuza inanamıyorum. Gerҫekten aǧaҫlar ile ҫevrili olan dört dönümlük arazi ve Rocky Mountains`dan ҫok uzak olmayan bu büyük ev`de mi yaşıyoruz? Bu şimdiye kadar yaşamış olduǧum en muhteşem olay. Kötü olan Birmingham`deki yaşam deǧildi. Rahatımız yerindeydi, fakat Andy gün`de on iki saat ҫalışıyordu. Her gece ev`e gelirdi, duş alırdı, yemeǧini yirdi, ondan sonra uyurdu. „Bundan daha fazla şey yaşanabiliyor olması lazım.“ Aile olarak ҫok nadir birlikte vakit geҫiriyorduk. „Ondan sonra Andy işsiz kaldı ve 6 20.000 sterling`den fazla bir ödeme alarak bu riski göze aldık. Buradaki kuzenlerimzi ziyaret ettiǧimizden beri Kanada`da yaşamak istedik ve böylece başvuru`da bulunduk. Başvurumuz 18 ay gibi sinirbozucu bir zaman dilmi iҫerisinde kabul edildi ve 2.000 sterling maliyetindeydi. Ondan sonra cep mendili büyüklüǧündeki bahҫe`ye sahip olan iki ev yarısı evimizi sattık. Göҫ etmek pahalı bir iş. Sadece köpekleri buraya uҫak ile getirtmek 1.000 sterling tuttu. Alberta`ya geldiǧimizde bir kişi`yi bile tanımıyorduk, fakat bir kaҫ ay iҫerisinde bir sürü Kanadalı arkadaşımız oldu. Kendilerinin evimize gelip, telefonumuzu kullanıp ve buzdolabından sormadan iҫecek almalarına alışmamız uzun sürdü. Fakat bu tür olaylar ile ilgili daha az ingiliz tarzında düşünüyorum. Kanada`ya taşınmamız aile olarak birbirimize daha yakınlaşmamız anlamına geldi. Birlikte spor yapıyoruz, grill partileri iҫin arkadaşlarda toplanıyoruz ve daǧ gezintilerine ҫıkıyoruz. Ҫocuklar okullarını seviyor. Üniforma giyinme zorunluluǧunun olmamasına seviniyorlar. Ingiliz aksanı nedeniyle kızlar Matthew iҫin ҫıldırıyorlar ve böylece telefon hiҫ susmuyor. Ingiltere`nin sarayları ve kırsal alanların yeşilliǧi dışında ҫok fazla bir şeyi özlemiyorum, fakat şu an Rocky Mountamız var. Kesin olarak ingiliz havasını özlemiyorum. Kışın -45 derecede bile güneş ҫıkıyor ve gökyüzü mavi. Andy: Taşınmadan önce Marion ve oǧlanlar ile bir şeyler yapmak iҫin yorgundum. Şu an günde sadece sekiz saat ҫalışıyorum. Marion ile birbirimize daha fazla zaman ayırabiliyoruz. Iş hayatı burada daha rahat koşullar sunuyor. Takım elbise ve kravat giyinmiyorsunuz ve hiҫ kimse „sayın“ hitabında bulunmuyor, sürekli ilk isim kullanılıyor ve t-shirt ile kot pantolonu giyiniliyor. Iyi bir iş bulmak bir kaҫ ay sürdü, bu nedenden dolayı maddi sıkıntılarımız oldu. Fakat sonunda mutluluǧa kavuştum. Işsizlik burada bir hayli yüksek. Cricket ve tabii ki ailem dışında Ingiltere`nin ҫok fazla bir şeyini özlemiyorum. Bu arada ailem beni iki kere ziyaret etti. Kardeşlerim şu an bizim ile kalıyor ve ҫok iyi vakit geҫiriyorlar. Taşınmak şimdiye kadar yaptıǧımız en iyi olay`dı. Yunanistan Hazel ve Barry White ҫifti kız bebekleri Daisy ile birlikte Ingiltere`yi beş sene önce terk ettiler. Kuzey Londra`da bulunan alt kat dairelerinden yunan adası Agastri deniz manzaralı iki- yatak odalı dairelerine taşındılar. Otel sektöründe yaklaşık 18.000 sterling kazanıyorlardı. Yunanistan`da su sporları işletmesini kurdular. Barry: Londra`yı terk etmek zorunda olduǧumuza karar verdiǧmde Daisy üҫ aylıktı. Londra`da mutsuz deǧildik, işimizi seviyorduk. Fakat ҫocuǧumuzun serbest bir şekilde işlek Londra caddelerinde dolaşamayacaǧından endişe duyuyorduk. Kendisinin dertsiz bir şekilde, güneşin altında yetişmesini istiyorduk. Hazel ile birlikte Agastri`de bir kaҫ tatil yaptık ve bir kaҫ yunan arkadaş edindik. Agastri ҫok güzel ve huzur dolu bir yer. Yunan dilinde Agastri „balık kancası“ demek ve yerliler şöyle söylüyor: Eǧer Agastri`ye gelirseniz: Agastri`ye baǧlanacaksınız.“ Böylece riski göze aldık, dairemizi satıp taşındık. 7 Ailemiz ve arkadaşlarımız bizim ҫıldırmış olduǧumuzu düşündüler. Turizm spor sektörü Yunanistan`da geҫim saǧlamak iҫin iyi bir sektör gibi görünüyordu, böylece daire satışından elde ettiǧimiz para ile su kayak cihazları ve iki hız gemisi satın aldık. Bir süre sonra ada`nın etrafında balıkҫılık turları ve piknikler yapmak iҫin bir varka veya diǧer adı yolcu gemisi satın aldık. Işletmeyi yürütmek o kadar kolay deǧildi. Burada durumlar ҫok bürokratik ve bu bazen sinirbozucu olabiliyor. Bu yeniliklere uzun zamanda alışabildik, fakat şu an daha sabırlıyım. Bunun dışında yunan dilini öǧrenme aҫısından ҫok zor buldum. Allah`tan konuşabildiǧimden daha fazla anlayabiliyorum, böylece geҫimimi saǧlayabiliyorum. Fakat Daisy ingiliz olmaktan daha ҫok yunan gibi. Kendisi tamamen iki dilli yetişiyor ve okulunda tek ingiliz ҫocuǧu. Agastri`de yaşamak kendisi iҫin ҫok daha iyi. Kasaba`nın iҫerisinde koşuyor ve herkes ile konuşuyor. Herkes kendisini tanıyor. Ingiltere`yi fazla özlemiyorum, sadece ailemi ve arkadaşlarımı. Tiyatro`yu özlüyorum, fakat bunun yerine burada iyi filmler izleyebiliyoruz. Bunun dışında sosis, Stilton peyniri ve beyaz kalın ekmeǧi özlüyorum. Fakat hepsi bu kadar. Bence Hazal bu taşınmayı benden daha fazla zor buldu. Hazel: Bu taşınmanın ne kadar büyük bir kültür şoku olduǧunu anlamadım. Yunan yaşam tarzına alışmam uzun zaman aldı, özellikle de böylesine küҫük bir ada`da. Burada bayanlar erkeklerin gördüǧü muameleyi görmüyorlar. Kendilerinden ev`de oturmaları bekleniliyor ve kış aylarında neredeyse hiҫ dışarıya ҫıkmıyorlar. Fakat insanları ҫok nazik ve cömert. Burada yaşayan topluluk bir nevi büyük ve mutlu bir aile gibi ve bu Daisy iҫin ҫok önemli bir durum, fakat bu aynı zamanda herkesin sizin hakkında herşeyi bildiǧi anlamına geliyor. Burada bir kaҫ yunan bayan arkadaşlarım var, fakat ilk başlarda dil engeli oldukҫa zor`du. Evlerini bir fincan kahve iҫin ziyaret etmeye ve saatlerce bir tek kelime anlamadan oturmaya alışmıştım. Buradaki yaşam Barry ile olan ilişkimi sınadı. Işletmenin bazen zor anları da oldu. Kış ve yaz gelirimiz arasında büyük bir fark var ve maddi sıkıntılar canımızı sıkıyor. Bir sonraki kış ayında bir kaҫ aylıǧına Daisy ile birlikte Londra`ya geri dönüyorum, ҫünkü ailemi ҫok özledim. Şüphesiz bahar ayında Barry ile birlikte olmak üzere buraya geri döneceǧim, fakat bundan tam olarak emin deǧilim. Bazen burada yaşamak konusunda kuşkularım var. Birinci mektup Şu an iki hafta geҫti ve seninle olacaǧım. Buna inanamıyorum. Seninle ve ailen ile olmaya ve Londra`yı ilk kez göreceǧime seviniyorum. Ҫok heyecanlıyım. Yaşadıǧım şehir Sao Paolo, Brezilya`nın en büyük ve gürültülü şehri. Ҫok ticari bir şehir olması turistler iҫin ҫok iyi bir şey deǧil. Bunun dışında trafiǧi ve hava kirliliǧi yüksek. Belki Londra`da bu durum aynısı. Sao Paolo`da en ҫok eǧlence hayatını seviyorum. Son müşteri gidene kadar mekanı kapatmayan bir ҫok iyi bar ve restoran bulabilirsiniz. Arkadaşım Tao Londra`ya geҫen sene geldi ve tiyatro`ya „The Buddy Holly Story“ `yi izlemeye gitti. Oyunun ҫok muhteşem 8 olduǧunu söyledi. Ben de aynı şekilde sevdim. Uҫaǧım Heathrow havalimanında saat 6.30`da gelecek. Seni sabahın erken saatlerinde görmek ҫok güzel. Teşekkür ederim. Londra`ya geldiǧimde umarım ingilizcemi düzeltirim. Yakında görüşmek üzere ve iyi yeni yıllar. Fernando Sevgili Sophie, sadece bir hafta sonra burada isviҫre`de benim yanımdasın. Ailemi görmeni istiyorum, böylece seni şehir`de gezdirebilirim. Umarım bu hoşuna gider. Basel Londra kadar büyük bir şehir deǧil, fakat her yer temiz ve daǧlara ҫok yakın. Basel`i biraz sıkıcı bulacaǧından endişeliyim. Londra kadar heyecanlı deǧil, ҫünkü saat gece altı`dan sonra sokaklar sessiz. Insanlar dairelerde yaşıyorlar, böylece ҫok fazla gürültü ҫıkartamıyorlar. Ayriyetten ziyaret etmesi ҫok ilginҫ olmayan bir müze var. Okullar geҫen hafta sona erdi ve tatil`in keyfini ҫıkartıyorum. Ailem ҫok fazla ingilizce konuşmuyor, böylece ҫok fazla almanca dili iҫin ҫalışmalısın. Bir sonraki hafta görüşmek üzere. Seni almak iҫin havalımanına kadar geleceǧim. Sevgilerim ile Liliane Turizm ölümleri Ürdün`ün Petra tapınaklarının girişinde kırmızı bir taşın üzerinde bir yazı ҫizili. Bu yazı yüzyıllardan beri varmış gibi görünüyor ve 40 milat`tan önce şehir`de hapsedildikleri dönemde Kral Herod`un askerlerinden biri tarafından ҫizilmiş olması lazım. Fakat ayrıntılı bir inceleme bu dönemin ҫok antik olmadıǧını ortaya ҫıkartıyor. Şöyle yazıyor: Sydney`den Shane ve Wendy buradaydı, 16 nisan 1996. Petra tapınakları 1810 yılında isveҫ araştırmacı tarafından keşfedildi ve son hazırlanan rapor bu tapınakların yoǧun turizm nedeni ile tehlike altında olduǧunu gösteriyor. Gün`de 4000 turist`ten fazla Petra mezarlıklarını ziyaret ediyor. Sadece Petra yok olma tehlikesi ile karşı karşıya deǧil. 600 milyon`dan fazla turist sene`de dünya`yı geziyor ve bunların büyük kısmı en önemli ve görülmesi deǧer yeri: Kenya`nın ulusal park Stonehenge`de `ki Taj Mahal, Parthenon`u görmek istiyorlar. Kısa süre`de turizm sektor`ü dünya`nın en büyük sektörü haline gelecek ve neredeyse 50. yaşgünü`nü kutlayacak. Şimdiye kadar ҫok fazla ziyaret edilmeyen yerler bugün gezi turların bir parҫası haline geldiler. Turizm`in büyümesini hiҫ bir şey durduramayacak mı? Turizm tarih`inin kısa bir özeti Bu tarihi büyük ihtimal romalılar Bay of Naples`de tatil villa`ları ile başlattılar. 19. yüzyılda zengin ve ayrıcalı insanların eǧitimi avrupa kültür mekanların Grand turuna katılmadan tamamlanmıyordu. 1845 yılında Ingiltere, 9 Leicester`dan gelen Thomas Cook ilk gezi turunu organize ettiǧi zaman sıradışı insanlar iҫin bir deǧişim gerҫekleşti. 1939 yılında yaklaşık bir milyon insan tatil iҫin yurtdışına seyahat ediyordu. 20. yüzyılın son otuz senesinde turizm gittikҫe arttı. Turizm endüstrilize edildi: kırsal alanlar, kültür, mutfaǧı ve din tüketici ürünleri olarak gezi broşürlerinde yayınlanıyor. Bugünün turizm`i 1960`lı yıllardan bu yana turizm`in etkileri inanılmaz bir boyutta. Sadece bir kaҫ örnek sıralamak amacı ile: • Akdeniz sahillerinin 130 milyon nüfus`u var, fakat turistler nedeni ile bu rakam her yaz 230 milyon sayı`ya ҫıkıyor. Bu hiҫ bir şey. Birleşmiş milletler 2025 yılında bu bölge`deki ziyaretҫilerin sayısının 760 milyon`a ulaşacaǧını tahmin ediyor. Ispanya, Fransa, Italya ve Yunanistan`ın bir ҫok yerlerinde gelişmemiş sahil kenarları bulunuyor ve akdeniz dünya`nın en kirli denizi. • Alp daǧlarında teleferikler gittikҫe yüksekten inşa ediliyor. Gittikҫe fazla daǧların tepeleri bu amaҫlar iҫin kullanılıyor. Hükümetin yeni daǧlar inşa edeceǧi artık eski bir isveҫ şakası, ҫünkü eski daǧları elektriǧe baǧladılar. 15.000 teleferik sistemleri ve 40.000 kilometrelik kayak pistleri bulunuyor. • Amerikan ulusal parkları senelerden beri izinli sistem uygulamasını yürürlüǧe soktu. Fakat en tanınmış yerler`e bile bu önlem yeterli deǧil. 1981 yılında Grand Canyon`s Colorado River`da su rafting`i yapabilmek iҫin sekiz senelik bir bekleme listesi bulunuyor. Bunun sonucunda sene`de bir kere en şanslı seyahatҫileri seҫmek iҫin bir ҫekiliş düzenleniyor. • Paris Notre Dame`da aҫılış saatlerinde her dakika 108 ziyaretҫi kayıt ediliyor. • Eşi benzeri olmayan güzelliǧi ile Venice büǧülüyor. 1987 yılında sıcak, tarihi bir günde insan toplulukları o kadar yoǧun olmuştu ki, şehir bütün ziyaretҫilere kapatılması gerekiyordu. • Barbados ve Hawaii`de her turist yerli bir sakinliye nazaran on kat daha fazla su ve elektrik kullanıyor. • Bunun ҫok adil olmadıǧı bilincine vararak, yerliler turizm`in genel ekonomi`ye katkısını kabul ediyorlar. • Fransa`daki Lascaux resimleri sene`de 200.000 ziyaretҫi`lerin nefesleri ve bakterileri tarafından zarar görüyor. Maǧaralar topluluǧa kapatıldı ve bir benzeri yeniden inşa edildi. Bu maǧaralar orjinallerine benzedikleri iҫin ҫok övüldüler. 10 Turizm`in geleceǧi Lascaux`de olduǧu gibi daha fazla benzer maǧaralar olacak mı? Şimdiye kadar mevcut. Disneypark gibi parklar her yerde aniden kuruluyor. Prag, roma ve varşova gibi avrupa`nın büyük şehirleri tarihi mekanlarının park haline dönüştüǧünü yaşıyorlar ve hatıralık ürünler dışında hiҫ kimsenin olmadıǧı bu yerler`de kameraların ve camcorder`ların ҫalıştıǧına şahit oluyorlar. Dün`e kadar hepimiz sehatlerin ufku genişlettiǧine inanıyorduk, fakat şu an bir ҫok insan bunun tersine inanıyor. “Modern seyahat`ҫilik ufku daraltıyor.” Alışveriş merkezine girmesi yasaklanan kız Harrods alışveriş merkezini geҫen cuma terk eden Gilly Woodward yeni almış olduǧu 90 sterling lüks kot pantolonunu aldıǧına gurur duyuyor. Fakat 31yaşındaki Gilly bir sonraki gün daha fazla alışveriş yapmak iҫin alışveriş merkezine geri döndüǧünde girilmesi yasaklandı, ҫünkü aynı kot pantolonunu giyiniyordu. Şu an Liverpool`e geri dönen Gilly Londra`da bir kaҫ gün iҫin arkadaşları ile duruyor. Olanları anlatıyor. Sallanan kapıdan girdiǧimde ani bir şekilde büyük, üniformalı bir güvenlik görevlisi tarafından durduruldum. Kendisi dizlerime işaret etti ve kot pantolonum yırtık olduǧu iҫin iҫeriye giremeyeceǧimi söyledi. Bir gün önce bu kot pantolonu`nu Harrods`den aldıǧımı anlatmaya ve bu yırtıkların moda olduǧunu anlatmaya ҫalıştım. Fakat kendisi beni dinlemedi. Bana dışarıya ҫıkmamı söyledi. Bu zamana kadar büyük bir insan topluluǧu oluştu. Hemen orayı terk ettim, ҫünkü hayatımda kafam bu kadar karışık deǧildi. Bir Harrods temsilcisi bu giysi yürütmeliǧinin 1989 yılında yürürlüǧe girdiǧini söyledi ve bu yürütmelik şöyle buyuruyordu: deniz kıyafetleri yasak yırtık kot pantolonu yasak. Thomas Hardy 1840 Dorset, Dorchester yakınlarında 2 Haziran`da doǧdu 1928 11 ocak`ta Dorchester`da vefat etti Thomas Hardy bir taşҫı zanatkarının oǧluydu. Yerel okulu bitirdikten sonra, mimar oldu ve ҫalışmak iҫin Londra`ya gitti. Dorset`in kırsal alanlarını o kadar özlemişti ki 1867 yılında oraya geri dönmüştü ve roman ile şiirlerini yazmaya başladı. 1872 yılında Under the Greenwood Tree romanı yayınlanmıştı. Kırsal alanın karakterlerini anlatan bir ҫok romanlarından bir tanesiydi. En büyük başarısı 1874 yılında Far from the Madding Crowd romanıydı. Bu roman`dan sonra hikayeleri gittikҫe kasvetli ve trajedik olmaya başlamıştı. Karakterleri bu acımasız dünya`da korkunҫ bir şekilde acı ҫekmeye başlamışlardı. 1886 yılının The major of Casterbridge romanındaki ana karakter Michael Henchard muhtemelen perişan, ҫünkü genҫ bir insan olarak eşini ve ҫocuǧunu başka bir 11 adam`a para karşılıǧında sattı. Başka tanınmış romanları Tess of the D`Urbervilles ve Jude the Obscure. Bütün hikayeleri hayatlarının kontrolleri elinde olmayan sıradışı insanlar ile ilgili. Bunların ҫoǧu tanınmış filmlerde rol alıyor. Eşini satan adam Sohbet gidişatı deǧişti. Konu bir adamın kötü eşleri tarafından yok edilmesiydi ve özellikle gelecek vaad eden genҫ erkeklerin erken evliliklerdeki hayal kırıklıǧı. Kuru ot üreticisi “Ben bunu kendim yaptım” dedi. “On sekiz yaşımda evlendim ve bu da bunun sonucu.” Kendisine ve ailesine işaret ediyordu. Eşi olan genҫ bayan bu tür söylemlere alışkındı ve bu söylemi duymamış gibi yaptı. Atları satan aҫık artırma satıcısı`nın “Bu son ҫekiliş şu an kim son bilet`i satın alacak. Iki guineas söyleyeyim mi?” Bu bir dişi at, biraz beş yaşın üzerinde. Ot üreticisi konuşmaya devam etti. Benim görüşüme göre eşleri olan ve bunları istemeyen erkekler ҫingenelerin atlarını sattıkları gibi eşlerinden kurtulmamaları gerekiyor. ”Eǧer satın almak isteyen biri varsa ben de kendi eşimi satmak istiyorum. Ikili genҫ eş bir kaҫ saniye etrafında bakınıp, sert bir şekilde “şu an sizin şansınız, bir teklif iҫin aҫıǧım.” Ikinci bölüm Eşine dönüp “Michael, bu saҫmalıǧı daha önceleri topluluk karşısında söylemiştin. Bir şaka bir şaka, fakat bunu ҫok sık yapıyorsun.” “Bunu daha önceleri söylediǧimi biliyorum. Tek istediǧim şey bir alıcı. Burada bu teklifimin tepkilerini almak iҫin bekliyorum. Bu bayan bana karşı ҫok iyi davranmıyor. Kim istiyor bu bayanı?” Bayan hem yalvarıyordu, hem fısıldıyordu. “Gel, hava ҫok karanlık. Eǧer gelmezseniz gitmem gerekecek. Gel! Sürekli bekliyordu ve hareket etmiyordu. “Bu soru`yu sordum ve hiҫ kimse cevap vermedi. Her hangi biri bu bayanı satın almak istiyor mu? Bayanın tarzı deǧişti. “Bir kimselerin satın alacaǧını” diliyorum. Şu an ki sahibi kendisini fazla sevmiyor.” Ayaǧa kalk Susan ve kendini göster. Aҫık artırımcı kim? “O benim.” diye kısa-boylu bir bey cevap veriyor. ”Bu bayan iҫin kim bir teklif`de bulunacak.” Birileri beş şiling.” diyor ve bunun üzerine gülünüyor. “Hakaretlere gerek yok.” diyor eşi. “Kim bir guinea söyleyecek?” Hiҫ kimse bir cevap vermedi. “Daha yüksek bir fiyat söyle, artırıcı” “Iki guinea.” diyor artırıcı ve hiҫ kimse geri cevap vermiyor. ”Eǧer hiҫ kimse bu bayanı bu fiyata satın almazsa, o zaman on saniye´de daha fazla para ödemek zorunda kalacak.” diyor eşi. “ҫok güzel. “ “üҫ guinea.” Yumruǧunu Masaya vurarak “Ben kendisini beş guinea`dan daha az bir rakam`a satmazdım.” dedi eşi. “Kendisine iyi davranan ve parayı ödeyen her adam iҫin bu bayanı beş guinea`ya ya satacaǧım. Peki öyleyse, beş guinea ve kadın senin.” Bunu onaylıyormusun, Susan? Kafasını büyük bir umursamazlık ile eǧiyor. “Beş guinea” diyor artırıcı. “Her hangi bir kimse bu miktarı ödeyecek 12 mi? Bu son fırsat. Evet mi hayır mı? “Evet“ diye bir ses geldi kapı`dan. Bütün gözler ҫevrildi. Kapı`da son iki- üҫ dakika`da gelen bir yelkenci duruyordu. Büyük bir sessizlik hakimdi. “Sen alacaǧını söylemiştin, deǧil mi?“ diye eşi ona bakarak sordu. Yelkenci „evet, öyle söylemiştim.“ diye geri cevap verdi. “Söylemek bir olay, ödemek ise bir başka olay. Para nerede?“ Yelkenci bir an iҫin terreddüt etti yeniden bayan`a baktı, iҫeri girdi ve beş ayrılmış, yeni kaǧıtları eline aldı ve masanın üzerine attı. Bunlar ingiltere bankasının beş pound`luk bank notlarıydı. Ondan sonra madeni paraları birbiri ile tokuşturdu - bir, iki, üҫ, dört, beş. Görenlerin gözleri kamaşmıştı. Yüzlerinden gülücükler kaybolmuştu ve bekliyorlardı. „Şu an“ diyerek bayan sessizliǧi bozdu. „daha fazla bir şey söylemeden beni dinle, Michael.“Eǧer bu paraya dokunursanız, ben ve bu kız bu adam ile birlikte gideceǧiz. Bu artık bir şaka deǧil.“Şaka mı?“ Tabii ki bu bir şaka deǧil.“ diye eşi baǧırdı. „Para`yı ben alıyorum, yelkenci seni alıyor.“ Yelkenci`nin paralarını aldı ve bükerek şilingler ile birlikte kararlı bir şekilde cebine koydu. Yelkenci bayan`a baktı ve güldü. „Buraya gel“ diye nazik bir şekilde söyledi. „Küҫük bir tane. Ne kadar ҫok, o kadar iyi. Bir dakika iҫin mola verdi. Ondan sonra gözlerini kapadı ve hiҫ bir şey söylemedi, ҫocuǧu aldı ve kendisini takip etti. Kapı`ya ulaştıǧında evlilik yüzüǧünü ҫıkarttı ve ot üreticisinin yüzüne vurdu. „Mike“ diye söyledi. Bununla bir kaҫ sene yaşadım ve hiҫ bir şeyim olmadı, kötü moral haricinde. Şu an şansımı başka bir yerde deneyeceǧim.“ Hoşҫakal. Ken Follett Third Twin Ken Follett`in kalp-durdurucu, yeni gerilim romanı. Ҫalışmaları esnasında, güzel bilim baynı Jeannie Ferrami gizemli bir soru`ya takılıyor. Steve ve Dan aynı olan ikizler gibi görünüyor, fakat farklı anneler tarafından farklı günlerde doǧdular. Bir hukuk öǧrencisi ile bir katil birbirinden ҫok ayrıymış gibi görünüyorlar, fakat Steve korkunҫ bir cinayetten dolayı suҫlanıyor. Jeannie ne kadar farklı olduklarını gözden geҫirmesi gerekiyor. Steve`e aşık olduǧunda, Jeannie mesleki hayatının tehlike`de olmasının dışında daha farklı şeyler yaşıyor. Yaşamı tehlike`de. Steve ve Jeannie bütün gizlilikleri ortaya ҫıkartarak birlikte bu gizemi araştıracaklar. Fakat bazı gizlilikler ortaya ҫıkartılamayacak. “Follett ҫok iyi bir hikaye anlatıcısı“. the Times Ingiltere`yi parasız bırakan kadın şu an 20 milyon deǧerinde Avustralya`ya dört sene önce ҫok az para ile giden ingiliz bayanı işletmesini 20 milyon sterling`e sattı. 39 yaşındaki Cherry Haines bir zamanlar market stallholder olarak ҫalışan Cherry Haines bütün servetini yeni bir fondötenin pazarlaması ile yaptı. Ingiltere`yi iş bulamadıǧı iҫin terk etti, hiҫ bir kalifiyelik derecesi olmadan ve ҫok az arkadaş ile dünya`nın bir diǧer ucuna uҫtu. 13 „Uҫuş sahip olduǧum bütün paraları bana harcattırdı. “Ilk başta bir arkadaşın yanında kaldım. Ondan sonra biraz şansım vardı. Arkadaşı kendisine avustralyalı bir iş adamı olan Peter Maddox`in ismini verdi. „Kendisini aradım ve kendisine Ingiltere`nin en iyi satış insanı olduǧunu ve bu yüzden bana işi vermesi gerektiǧini söyledim. Bütün gün yüz de duran fondöten fikrini sevmişti, böylece birlikte bu ürünü pazarlamak iҫin bir şirket kurdular. Ilk başta ҫok fazla kazanmıyordu, fakat kısa sürede sene`de 200.000 $ para kazanmaya başladı. „Zor iş benim iҫin mutluluk“ demek“ diyordu kendisi. Brisbane`de kendisi ile üҫ hafta vakit geҫiren aǧabesi Roger Haines „Okul`u on altı yaşındayken terk etti. Neredeyse hiҫ bir iş tecrübesi yok. Fakat bir buzdolabını bir eskimo`ya satabilir. Kendisi büyüleyici.“ Üҫ bin senelik dünya ticareti Başlangıҫta Bin senelerden beri insanlar ihtiyaҫları olan şeyleri ürettiler. Kendi besin gıdalarını yetiştirdiler veya avcılık yaparak elde ettiler ve kendi basit aletlerini ürettiler. Fakat yavaş yavaş ticaret vasıtası ile ҫeşitli ürünler elde edebileceklerini öǧrendiler. Ticaretin başlangıcı ile ilgili ҫok az şey biliniyor. Basit alet üretmenin yolu belki de isa`dan binlerce yıl önce avrupa`da ticaret edilen ingiliz ateş taşı ile başlamıştı. Yoksa ticaret 3000 milat`tan önce ki zamanda altın, gümüş veya köle arayışında olan mısırlılarla mı başladı ? Antik Dünya –Milat`tan önce Bildiǧimiz en erken karavan ticareti 2500 milattan önce zamanı mezopotamya, mısır ve arabistan ülkelerinde gerҫekleşen asya ҫöllerindeki karavan ticareti. Bu karavanlar hayvanlar iҫin yem, sürücüler ve ticaret yapanlar ise gıda ürünleri taşımak zorudalardı. Kargo iҫin ҫok fazla yer kalmıyordu. Sonuҫ olarak taşınan altın ve pahalı taşlar gibi ihtiyaҫ olmayan lüks ürünler hafif, fakat bir o kadar da deǧerliydi. Bundan sonra deniz ticareti (su yolları ticareti) gittikҫe yaygınlaştı. Suriye sahilindeki fenikeliler 1000 milattan önce ki zamanda Suriye`nin limanından Crete, Kıbrıs ve Rhodes ve diǧer yunan adalarına ve ayriyetten kuzey afrika`ya ticaret yaparak su yolu ticaretini geliştiren ilk insanlar olduǧu düşünülüyor. Fenikeliler üreticilerdi. Metal ürünleri, cam ürünleri ve tekstil ürünlerini ithalat ediyorlardı. Bunlar özellikle kutu, bakır ve gümüş gibi işlenmemiş materyaller iҫin ticaret ediliyordu. Fenikeliler aynı zamanda yunanlar ve romalılar gibi yaşıyorlardı. Atina avrupa`da ilk büyük ticari şehir`di ve ihtiyaҫ olan ürünleri (sadece lüks ürünleri deǧil) büyük miktarlarda hem ihracat hem de ithalat eden ilk topluluktu. Tahıl ürünleri karadenizin sahilinde artan nüfus iҫin ithalat edilen ürünlerdi ve ihracat ürünleri incir, zeytin yaǧı, şarap, bal, seramik (ҫinicilik ürünleri), metal ürünleri ve tekstil ürünlerini 14 kapsıyordu. Yunan ordusu iran, orta asya ve hindistan`a girip baharatlar, ilaҫlar ve saten gibi lüks ürünleri naklediyorlardı. Antik Dünya AD Roma imparatorluǧu (27 BC - 476 AD) bir sonraki büyük ticaret topluluǧuydu. Roma şehri ҫok az üretiyordu, fakat bir ҫok ürün ithalat ediyordu. Imparatorluǧun siyasi başkenti ve finans merkeziydi. Kuzey afrika`dan ve doǧu`dan sayısı gittikҫe artan lüks ürünleri ithalat ediliyordu, fakat bu ürünler romalılar tarafından satın alınmıyordu. Kontrolleri el`e geҫirilen farklı insanlar tarafından romalılara ödenilen vergilerdi. Ithalatlar teneke kutularını, köleleri, tekstil ürünlerini (giysileri) ve mücevherleri kapsıyordu. Romalılar bunun haricinde ҫin devleti ile ticaret ettiler ve avrupa`da bir saten endüstrisi başlatmak iҫin saten solucanları getirdiler. Milat`tan sonra zamanı beşinci yüzyılda Byzantium (sonradan constantinople, bugünkü Istanbul) roma imparatorluǧunun siyasi başkenti haline geldi ve on ikinci yüzyıla kadar dünya`nın ticari başkenti olarak kaldı. Uzmanlık alanları tekstil ürünlerinin, deri ürünlerinin, zirh ürünlerinin, seramik ve sanatsal metal ürünlerinin üretimiydi. Bezant olarak bilinen bizans madeni parası avrupa ekonomisinin ilk para birimiydi. Orta ҫaǧ On ikinci ve on üҫüncü yüzyılda Venice ve Genoa dünya`nın lider ticari merkezleri haline geldiler. 1271 yılında Venetian, Marco Polo kara`dan ve su yollarından ҫin devletine gidip ticaret baǧlarının kurulmasında yardımcı oldu. Venice avrupa`nın ticari merkezi olmak iҫin ҫok uygun bir ülkeydi. Tabii ki deniz`e sahipti ve deniz yolu ile baharatlar ve saten gibi lüks ürünler doǧu`dan getiriliyordu. Ondan sonra bunlar ticaret filoları ile (deniz taşıtları) ile ispanya`nın, ingiltere`nin ve Flanders`in limanlarına yeniden ihracat ediliyordu. Orta ҫaǧın sonlarında Bruges kuzey avrupa`nın lider ticari merkezi haline geldi. Diǧer ürünler alp daǧları, fransa ve en sonunda alman şehirleri üzerinden kara`dan naklediliyordu. Modern dünya „Buluşların devri“ olarak başladı. Christopher Columbus (1492), Vasco da Gama (1498) ve Ferdinand Magellan (1519) gibi Ispanyol ve portekiz araştırmacıların deniz gezileri amerika`ya, afrika`ya ve hindistan`a yeni ticaret yolları aҫtı. Bu okyanus seyahatҫiliǧin başlangıcıydı. Ingiltere ve kuzey avrupa`nın diǧer ülkeleri büyük şirketler kurdular ve bu ülkelerin her birine araştırmak maksadı ile dünya`nın bir kısmı verildi. Yeni şirketler daha uzak olan ülkelere girip, ürünlerini tanıttılar. Bunların ҫoǧu yeni ve bilinmedikti: domates, patates, kakao, yeşil fasulye ve tahıl ürünleri gibi. On yedinci yüzyıl`da hollanda en yakın rakipleri fransa ve ingiltere ile birlikte dünya ticaretine egemendiler. Bütün üҫ ülke hindistan`ın doǧu ve batı tropik bölgelerin kapılarını araladı ve şeker, tütün, ҫay ile kahve`yi avrupa`ya ithal ettiler. On dokuzuncu yüzyılda endüstriyel revolosyon daha 15 büyük bir üretime neden oldu ve dünya ticaretinin biҫimi bugünün şeklini almaya başladı. Bugün kitle reklamı bir ҫok farklı uluslardan gelen insanları aynı ürünleri kullanmaya ikna ediyor. Dünya`daki milyonlarca insan aynı iҫeceǧi iҫiyor, aynı arabaları sürüyor, aynı giysileri giyiniyor ve aynı hamburgerleri yiyiyorlar. Geҫen yüzyıllarda ticaret daha yerel`di ve insanların zevkleri ile damak tadları ülkeden ülke`ye deǧişiyordu. Ithalatlar ҫeşitlilik getiriyor. Bugünün büyük uluslararası piyasaları zevklerin ve damak tadların homojen olduǧu bir dünya yarattı. „Seninle evleneceǧim, fakat sadece bir kaҫ şart yerine getirildiǧi zaman…” „Hiҫ bir şey bizim iҫin ani deǧil“ diyor Clifford. “Bütün yaptıǧımız işleri planlıyoruz.“ Clifford Annie ile tanıştıǧında ortak yönlerini fark etti. Her ikisi de listeleri seviyorlar. Böylece ikisi birlikte bir liste yazdılar, evlilikleri iҫin bir kural listesi. Bu evlilik sözleşmesi alışveriş`ten cinsel ilişkiye kadar birlikte sürdürecekleri yaşamlarının her ayrıntısını iҫeriyor. Timothy Laurence Florida`da birlikte oturdukları daire`de kendileri ile görüştü. Oturma odası düzenli ve temiz ve ayrıca hazırlanması gereken bir yemek iҫin düzülmüş bir yemek masasına sahip. Yemeǧin bütün malzemeleri hazırlanmış, tartılmış ve sıra`da bekler vaziyette mutfakta duruyor. Yemek yapmak sırası kendisinde. Sözlüsü kendisine bir fincan kahve koyarken ve Annie`ye eşlik ederken Annie bir fincan kahve ile kusursuz görünen mutfaǧında sohbet ediyor. Koluna dokunuyor. Annie gergin, ürkek bir şekilde kendisine bakıyor ve “Oh, kusura bakmayın. Yanlış bir şey mi söyledim?” diye soruyor. “Hayır, hayır, sadece ilgi gösteriyorum.”diye Clifford aǧır bir şekilde anlatıyor. “Oh, anlıyorum.” diyor Annie. Eli koluna geri dönüyor ve bu sefer Annie rahatlıyor. Bu ҫok önemli bir an, ҫünkü ani ve kendiliǧinden davranma bu ilişkinin odak noktasını oluşturmuyor. Clifford ve Annie iҫin sevgi bir kurallar kitabına uymak anlamına geliyor. Imzalanmış, yasal bir evrak Evlilik sözleşmelerinin ayrıntıları aҫıklandıktan beri ünlü oldular. Avukat tarafından imzalanmış ve onaylanmış yasal bir anlaşma istiyorlar. Bu sözleşmenin amacı kaotik kalplerini düzenlemek ve evlilik yolculuǧu başlamadan önce gerҫek sevgi`nin yolunu hazırlamak. “Hafta`da 3-5 kez cinsel ilişkiye gireceǧiz.“ ve evlilik yaşamının düǧün töreninden süpermarket gezisine kadar her yönü ile devam ederek şöyle yazıyor: „Biz ay`da 400 dolar para harcayacaǧız.“ `dan önemli kararlar verme konusunda kimin daha fazla söz hakkına sahip olduǧu konusuna kadar kurallar öngörüyor. Altı ay iҫerisinde 16 evlenecekler. „Tören 20 dakika sürecek. Resepsiyon (davetlileri karşılama töreni) Miami beach restoranında gerҫekleşecek. Toplam`da yirmi davetli olacak ve iҫlerinden biri`ne alkollü iҫecek olabilme şansı ile ikişer iҫecek servis edilecek. Kurallar listesi Öyleyse mutlu bir evliliǧe neden olan diǧer kurallardan bazıları hangileridir? • Evlenir evlenmez her birimiz saҫ kesimleri, restoran yemekleri, arkadaşlar, hediyeler ve para harcamaları iҫin kendimize haftalık geҫim parası olarak 70$`ayıracaǧız. • Birbirimiz ile konuşurken sesimizi yükseltmeyeceǧiz. Eǧer sinirlenecek olursak, 10`a kadar sayıp iҫten derin bir nefes alacaǧız. • Tütün ürünleri kullanmayacaǧız. • Akşam saat 11: 30`da yataǧa gidip, ışıkları söndüreceǧiz. • Aile yönetimi ve karar verme Clifford`un sorumluluǧu altında olacak. Acil durumlarda ve Clifford`un müsait olmadıǧı anlarda Annie kararları verecek. • Kurşunsuz benzin satın alacaǧız ve benzin göstergesinin yarım tank`tan daha az olmasına izin vermeyeceǧiz. Eǧer bu kurallardan bir tanesine uyulmayacak olursa, kişisel birikimlerden bir ceza parası ödenecek. Herkes modern evliliǧin kurtarıcıları veya romantiǧin kasabı olup olmadıklarını bilmek istiyor. „Sözleşmenin iҫerisine sevgi ile ilgili bir madde koyduk mu?“ diye Annie emin olmayarak soruyor. „Öyle olduǧunu düşünüyorum.“ diyor Clifford. Ah, evet, öyle yapmışlar. „şartsız koşulsuz bir sevgi yaşayacaǧız ve birbirimizin temel ihtiyaҫlarını gidereceǧiz. „Oh, ne kadar iyi. O zaman her şey tamamdır.“ Evlilik sözleşmeleri emin olmadıkları durumlar`a karşı bir önlem ve hem geleceǧin hem de duygusal ve maddi güvenliǧin bir planı.“ 39- yaşındaki Clifford iki boşanma yaşadı ve iki oǧulu var. 31- yaşındaki Annie genҫ yirmili yaşlarında korkunҫ ve kısa süren bir evlilik geҫirdi. Clifford`un ortaya ҫıkartmayı sevdiǧi ilk evliliklerin boşanma oranları şu an 54 %. „Hiҫ kimse başarısız olmayı planlamıyor.“ diyor kendisi, fakat bir ҫok insan planlamada başarısız kalıyor. Tamamen planlanmış ve programlanmış evlilik tecrübeleri ile ilgili bir kitap yazacaǧım. Bu kitabın en iyi satan kitap olacaǧından eminim.“ Cliffford Annie ile karşılaştıǧında Clifford ve Annie bir dans`ta karşılaştılar ve dikkatli bir şekilde romantik bir ilişkiye başladılar. Kendisi ile sinemaya ve yemeǧe gidip kendisine hala el ҫantasında sakladıǧı „sevgi ile“ yazılı kart ile birlikte güller verdi. 17 Kendi küҫük pazarlama şirketlerini kurdular ve işletmeleri döneminde ikisi de „hedef belirleyicileri“ olduklarını fark ettiler. Bir gün konuşacak başka konuları olmadıǧında mükemmel bütҫe`yi yaratmaya karar verdiler. „Bir işletme veya evlilik olmasına bakmaksızın böyle hayati önem taşıyan bir husus hakkında anlaşabileceǧimizi düşündüǧümüzde ҫok heyecanlıydık.“ diyor Clifford. Hava`da bunca romantizm ile birlikte ilişkileri gittikҫe derinleşiyor ve haftalar sonrası artan kişisel sorunlar ile ilgili bir liste yapmaya başlıyorlar. Başından beri büyük evlilik bozucuların para, davranış, cinsel ilişki ve ҫocuklar olduǧunu kararlaştırdılar. „Hiҫ bir şey bu evliliǧin olumsuz gelişmesine neden olamaz.“ diyor Clifford. „Herşey şimdiye kadar planlanmış“. „Beş sene sonra şimdiki ikamet yerimizden taşınıp okyanus`a bakan bir sahil evinde yaşayacaǧız.“ Annie Clifford ile tanıştıǧında Annie bu anlaşmaları biraz farklı görüyor. Kendisi iҫin bu evlilik anlaşması Clifford`u daha yakından tanıma şansı veriyordu - bir tür reklam. „araştırmak ve sorular sormak. Eǧer birbirimizi sevmiyor ve saygı duymuyorsak , bu birliktelik sürmeyecek.“ Bulduǧu şeyi seviyordu, her iki tarafın listelere olan ilgisi dahil. “Bir erkek`te aradıǧım, sevdiǧim ve kabul etmediklerimin bir listesini yaptım. Allah`a babam gibi, sadece 30 yaş daha genҫ bir erkek bulmak iҫin dua ettim.“ Ҫocuk sahibi olmaya ҫok meraklı, fakat Clifford daha fazla ҫocuk ve kolej ücretlerinden dolayı daha fazla sorun yaşayacaǧını kabul ediyor. Sözleşmelerine göre “Evliliǧimizin ilk iki senesinde bir aile kurmayacaǧız. Böylece üҫ sene sonra hamile kalacaǧım.“ diyor Annie ve mola veriyor. „Bundan daha erken deǧil 30 ay sonra hamile kalacaǧım…“Florida`nın sıcaklıǧında tutku`nun derecesi bu kadar vahşi. Herşeyi satın alabilecek adam Bill Gates dünya`nın en zengin insanı. Bunda hiҫ bir şey yok (a)…her sabah alarm saat`i kapandıǧında güҫlü bilgisayar programı üreticisinin`nin serveti yataǧa girdiǧi günden sonra 20 milyon $ deǧerinde artıyor. Serveti microsoft şirketine dayalı. Kişisel serveti yüz`ün üstünde ülkenin senelik ekonomik üretiminden daha fazla. Bu parayı harcamaktan ҫekinmiyor. Bir villa ve bazı duvarları tam kaplayan televizyon ekranları kurdu. Ziyaretҫilere bir smart card verilecek, böylece oda`dan oda`ya ilerledikleri zaman en sevdikleri resimler bir ekran`da görülecek ve sevdikleri müzik ҫalınacak. Kart sadece en yakın arkadaşlar`ın bütün kapıları aҫabileceǧi şekilde programlandı. Bu insan ilişkilerindeki soǧukkanlı yaklaşım aşk hayatının bir gerҫeǧi gibi görünüyor. Eski kız arkadaşı ile gezmeye ҫıktıǧında, Ann Winblad, ҫift ilişkilerinin büyük kısmını virtüel buluşmalar ile ayakta tuttu. Bu ҫiftlerden her biri aynı film`e, farklı şehirlerde aynı zamanda gidecekler, ondan sonra cep telefonlarıyla film hakkında konuşacaklar. 18 Evlendiǧinde eşi Melinda ve kendisi bir evlilik anlaşması imzaladı ve bu anlaşma eski kız arkadaşı Ann ile senelik bir tatil öngörüyor. Gates “King of the Nerds” olarak adlandırılıyor, fakat bu pek adil deǧil. Okul`da dokuzuncu sınıfta bütün derslerde A notu alırdı. Ondan sonra Gates kızlar ile aynı sınıfta okuduǧu Harvard Üniversitesine başladı ve kolejin bilgisayarına bir bilgisayar programı işledi. Fakat hiҫ bir zaman koleji bitirmedi. Koleji bıraktıǧında kendi bilgisayar şirketini kurdu. Gates servetini bilgisayar cihazları ile deǧil, daha ҫok bilgisayar programları ile kazanabileceǧini anlamıştı. 31 yaşında milyarder olmuştu ve o zamandan beri Microsoft Windows programını icaat etti. Şu an multi-milyarder bir HPC, el`de tutulabilecek bir kişisel bilgisayar geliştirmekte. Amacı dünya`da her kimsenin cebinde bir bilgisayarının olması. Antarktika Dünya`nın en soǧuk, yüksek, kuru ve en tuhaf yeri Antarktika dünya`nın yedinci kıtasının en büyük beşinci kıtası. Bu kıta`ya biҫimini veren büyük deniz suları nedeni ile kış aylarında büyüklüǧü ikiye katlanıyor. Arktik ve antarktika isimleri yunan kelimesi „bear-ayı“`dan geliyor. Bu kavram her zaman kuzey`de görülebilinen „büyük ayı“ kavramını ҫaǧrıştırıyor. Antarktika`nın 95%`den fazlası buz ile kaplı ve dünya`nın taze (temiz) suyunun yaklaşık 90`nını iҫeriyor. Kalın buz tabakası nedeni ile kıtaların iҫinde en yükseǧi. Antarktika`nın karı`ve buzu dünya`nın en temizi. Dünya`nın diǧer kısımlarından izoleliǧi ile diǧer kıtalarda mevcut olan endüstriyel doǧa kirliliǧinden sakınmayı başardı. Antarktika en soǧuk kıta. Şimdiye kadar dünya`da kaydedilmş en düşük ısı -88,3 ° C 1960 yılında Sowjet Birliǧi Vostok Station`de gerҫekleşti. Antarktika gerҫek bir ҫöl gibi görülebilir, ҫünkü sene`de karşı deǧer olarak 7 santim su akıtıyor. 1.000.000 sene önce Pleistocene döneminden beri güney kutbunda yaǧmur yaǧmadı. Antarktika`da yaz aylarında sürekli bir gün ışıǧı ve kış aylarında sürekli bir karanlık hakim. Bitki sulamanın sadece iki türü var ve hiҫ bir uҫan böcek yok. Ҫevresinde önemli bir ölҫüde yaşayan varlıklar ile birlikte okyanus bulunuyor. Zengin deniz yaşamı iҫerisinde büyük sayıda balina bulunuyor. Fok balıǧın yanısıra kuşlar yaşıyor ve yetiştiriliyor, fakat Antarktika`nın en tanınmış sakinlisi on iki milyondan fazla bulunan penguen. Bugün Antarktika`yı uzun seneler`den beri evleri gibi bilen binlerce insan var. Aşırı soǧuk keşfedilmeyi bekleyen fevkalade bilimsel hazineler iҫin var. Buz antik, atmosferik örnekleri ve göktaşlarını iҫinde barındırıyor. Gökyüzü uzay`ya direkt bir yol sunuyor. Insanlar`ın el atmadıǧı tek yer burası, bu durum türlerimizin gezegene olan etkisinin barometresi. 19 Tuhaflıkların kralı Tamamen ҫılgın olmak neşeli bir zevk olmanın dışında saǧlıǧınız iҫin de iyi mi? Royal Edinburgh hastanesinde ҫalışan amerikan psikoloǧu Dr. David Weeks tuhaflık hakkında yorum`da bulunabilmek iҫin aşırı derecede kalifiyeli. Beş senelik „Büyük ingiliz tuhaflıǧı“ araştırmasının yazarı. En dikkate deǧer buluşlarından bir tanesi tuhaf insanların sahip oldukları saǧlık. „Neredeyse her biri sekiz ve dokuz sene zaman dilmi iҫerisinde doktoru bir kere ziyaret ediyor. Bunun dışında ҫok da mutlular. Herşeye ҫok merak duyuyorlar. Bu durum onlara mutluluǧun reҫetesi olan hayatta kendilerine bir hedef belirlemelerini saǧlıyor. Bütün tuhaf insanların iҫerisinde Dr. Weeks Professor Jake Jonathan Zebedee Mangle-Wurzle`in dikkate deǧer bir tuhaf insan olduǧu görüşünü savunuyor. Kendisi normal karakteristik özellikleri iҫinde barındırıyordikkafalı, non-conformist, ve yaratıcı. Fakat diǧer araştırdıǧım insanlara nazaran daha uҫuk-kaҫık. Profesör kendi Wurzleland kraliyeti, Huddersfield`de yaşıyor. Kendisi tuhaf performansları dışında –Leeds`den Huddersfield`e yolculuǧu ve geri dönüşü gibi – kraliyetini ҫok nadir terk ediyor. Kendisi ünlü bir insan, ҫünkü insanlara dünya`nın her bir yerinde ücretsiz bir şekilde turlar sunuyor. Bütün dini inanҫları geri ҫeviriyor ve her gün kraliyetini ateizm`e dönüştürebilmek iҫin dua ediyor. Bu planda ki tek sorun bütün takipҫilerinin koyunlar olmaları. Profesör henüz yeni üҫüncü eşinden boşandı ve ҫok mutlu olduǧunu iddia ediyor. “Bu almış olduǧum en güzel noel hediyesi“. Bu gelişme Dr. Weeks`in araştırması tarafından tahmin ediliyor. Araştırmaları normal insanlara nazaran tuhaf insanlarda daha fazla evliliklerin, ayrılıkların ve boşanmaların olduǧunu gösteriyor. „Kendileri birlikte ҫalışılması ve yaşanılması zor insanlar olduklarını kabul ediyorlar. Ҫoǧu kez zamanın öncesinde olduklarını hissediyorlar ve kendilerinin haricinde dünya`nın geri kısmının zihinsel hasta olduǧunu düşünüyorlar. Turuncu renkli siyah kutu Kazaları kaydeden gizemli makina Bir uҫak gazete başlıǧı haline geldiǧinde her zaman yeniden anlatılan bir hikaye var. Eǧer uҫak siyah kutunun üretilmiş olduǧu materyal`den yapılırsa, o zaman herkes kurtulacak. Bu kutu`nun bozulmaz olduǧu hepimiz tarafından biliniyor. Fakat böylesine iyi-bilinmiş bir obje`nin yine oldukҫa gizemli bir yönü var. Iҫimizden kaҫ kişi „siyah“ kutu`nun gerҫekte turuncu rengine boyanmış olduǧunu biliyor? „Elektriǧin yeni ve henüz tanınmamış olduǧu dönemde bu kutu ilk başta siyah kutu olarak anıldı „diye uҫuş kayıt cihaz üreticisi Pete Cook anlatıyor. „Bu kutu`yu bugünlerde kaza durumunda daha iyi görünebilmesi iҫin turuncu rengine boyadılar.“ Siyah kutu`nun iki türü var: uҫuş data kayıt cihazı (FDR) ve cockpit ses kayıt cihazı (CVR). Ikisi de normalde 20 uҫaǧın gövdesinin Leitwerk ile buluştuǧu kurtarma kayıtların en iyi yapılan uҫaǧın arka tarafında muhafaza ediliyor. Aynı prensip yolcular iҫin de geҫerliuҫaǧın arka tarafında daha güvenlisiniz. Bozulamazlık özelliǧine raǧmen hiҫ bir kutu gerҫek anlamda bozulamazdır. 30 dakika boyunca 1.100 ° Celsius ısı`ya ve on saat boyunca 250 ° C ısı`ya dayanabiliyorlar. 3500 gram`lık aǧırlıǧı taşıyabilmek zorundalar ve bu yer ҫekimi gücü`nün 3500 kat`ı. Bu aǧırlıǧı taşıyabilmek iҫin uҫuş kayıt cihazları titanium kalınlıǧına göre iki kategoriye ayrılıyor. Veriler chip`ler şeklinde kayıt ediliyor. Uҫaǧın mekanik performası ile ilgili FDR`ler bir elektronik kayıt yaparlarken, CVR personel arasındaki iletişimi kayıt ediyor. „Bir su kazasından sonra kutu`nun bulunabilmesi iҫin bir zil sesi ҫıkartıyorlar.“ diyor Cook. Fakat hala kazaların 80%`de görev alıyorlar. Soho şehrin en sevdiǧim köşesi Londra`nın en sevdiǧim köşelerinden bir tanesi merkez`de bulunan, Piccadily sirk`i, Shaftesbury Avenue ve Leicester Square`yi iҫeren Soho şehri. Soho`yu sevmemin en önemli nedenlerinden bir tanesi sürekli yaşamdolu ve renkli olması ve insanların ҫoǧu zaman dürüst, fakat her zaman dürüst olmayan işlerinin peşinde olmaları. Soho biraz daǧınık ve binaları Londra`nın en güzel binaları deǧil, fakat sokakları her zaman köşe`de bir sürpriz saklayarak ilginҫ. Bu Soho yer ismi avcıların şahane park alanında karacalar yakaladıkları zaman baǧırdıkları avcılık seslenişinden esinlenerek oluştu. 1680 yılında ilk fransız göҫmenler Huguenot`ların bu yer`e yerleşmeleri ile Soho kosmopolit oldu. On sekizinci yüzyılın sonlarında gerҫekleşen revolosyon`dan kaҫan fransızları almanlar, ruslar, polonyalı`lar, yunanlılar ve italyanlar takip etti ve Soho`ya yerleştiler. Soho`da kontinental gıda dükkanları ve restoranlar bulunuyor. Geҫen zamanlarda Hong Kong`dan Soho`ya bir ҫok ҫin geldi. Yayalar geҫidi olarak kullanılan Gerrard Street Londra`nın ҫin şehir merkezi. Bu cadde restoranlara, dim sum evlerine ve ҫin süpermarket`lerine sahip ve şubat ayında bu cadde`de yeni yıl kutlamaları gerҫekleşiyor. Soho bir ҫok ünlü insan Mozart, Karl Marx ve şair T.S. Eliot dahil sanatҫıların, yazarların, şairlerin ve medya`dan insanların ilgisini ҫekmesi ile biliniyor. Shaftesbury Avenue Londra`nın tiyatro semti`nin merkezinde ve bir ҫok sayı`da kulüpleri, birahaneleri ve cafe`leri var. Ayriyetten yaşamayı ve ҫalışmayı heyecanlı bir yer haline getiren sokak market`leri, reklam ajansları, giysi dükkanları, müzik yapımcıları ve kayıt stüdyoları var. Piccadily sirki dünya`nın her bir yanından gelen genҫ insanlar iҫin bir mıgnatıs gibi. Eros heykelinin altında özgürlüǧün ve genҫliǧin dayanışmasını kutlayarak merdivenlerin üzerinde oturmayı seviyorlar. Eǧer Piccadily sirk`inin önünde yeterince uzun beklediǧiniz zaman, o zaman şimdiye kadar tanımış olduǧunuz insanları görebileceǧiniz söyleniyor. 21 Saat`i geri alan aile Jones ailesi`nin dokuz televizyon seti, altı bilgisayarları, üҫ arabaları ve her türlü başka cihazları var. Bu cihazlar olmasa yaşamları nasıl olurdu? Melanie Adams bilgilendiriyor. Malcom Jones geҫen pazartesi uyandıǧında kuşların öttüǧünü duydu. Bunun ҫok fazla dikkat`e deǧer olmadıǧını düşünebilirsiniz, özellikle bir ormanın yakınlarında yaşanıldıǧı düşünülürse. Fakat Jones`ların evinde dört ҫocuk uyanır uyanmaz kuş sesi elektronik müzik tarafından bastırılıyor. Bu aile düşünülebilecek her türlü cihaz ile evlerini doldurmaya karar verdi. Her bir yatak odası ve mutfak dahil dokuz televizyon setleri var. Her ҫocuǧun kendine ait bilgisayarı ve CD-ҫaları var. Tabii ki ҫamaşır makinası, ҫamaşır kurutucusu, bulaşık makinası, buzluk, ısıtma cihazı, video cihazı, elektrikli pantolon ütü`sü, iki duş, komforlu lüks bir banyo, Jacuzzi, üҫ araba ve bütün ev`de ҫalan bir müzik sistemi gibi bizim ҫok olaǧan kabul ettiǧimiz bütün günlük ev aletleri mevcut. Deney Modern yaşamın cihazları olmasaydı ne olurdu? Bu sorunun cevabını bulmamız iҫin Jones`lardan saat`i elli sene öncesine ҫevirmelerini ve bütün cihazları ve eǧlence aletlerini üҫ gün boyunca kapatmalarını ve arabalarını kullanmamalarını rica ettik. 48 yaşındaki Malcolm` dan, 43-yaşındaki Carol`ve dört ҫocukları Emma 17, Richard 14, Tamsin 9, ve Tom 7 `dan oluşan aile fertleri bu fikir`den pek fazla memnun deǧillerdi, fakat Emma haricinde herkes bunu denemeyi kabul etti. (Emma telefonundan ve yeni sürmeyi öǧrendiǧi arabasından vazgeҫmek istemiyor). Diǧer üҫ ҫocuǧa bilgisayarların kullanımı ve televizyon, buzluktan patates kızartması ve balık almaları yasaklandı. Malcolm`un elektrikli traş makinasını ve cep telefonunu kullanması yasaklandı, fakat iş iҫin arabasını kullanmasına izin verildi. Carol her yere yürüyerek veya bisiklet ile gitmesi iҫin ikna edildi (elli sene önce bayanlar ҫok nadir araba sürerlerdi). Ҫamaşır ile bulaşık makinasını ve telefonu göz ardı etmesi ayriyetten istenildi. Bu durum ile nasıl başa ҫıktılar? Bu ҫok korkulan üҫ gün başladı. Eski-moda yemekler, oyunlar ve eǧlenceler akşam iҫin planlandı. Mutfak masasında birlikte yemek yedikten sonra kart oynamaya başladılar ve bulaşık yıkamayı ertelediler, ҫünkü bu iş`ten herkes nefret ediyordu. Herşeyin ne kadar uzun sürdüǧünü görünce Carol şaşırmıştı. O ana kadar kahvaltı`dan kalan tabak, ҫanakları yıkadım ve ҫocukları okula götürdükten sonra ev`e döndüm. Neredeyse öǧle yemeǧi vakti olmuştu. Normalde araba ile beş dakika süren dükkan alışverişleri en az bir saat sürüyordu, böylece bir ekmek iҫin dışarıya ҫıkmak imkansızdı. Ütü`yü yapmadan önce kurutma makinasını kullanmak yerine ҫamaşırların bahҫe`de kurumasını beklemek biraz tuhaf`tı. Carol`un bu uzun zaman dilimlerine alışması bayaǧı zordu, daha yavaş ve konforlu bir yaşam tarzı`nın keyfini 22 ҫıkartıyordu. Elektronik eǧlence`nin, özellikle televizyon`un eksikliǧi ҫocukların üzerinde dramatik bir etki bıraktı. Birlikte ҫok daha iyi anlaşıyorlar ve aҫık bir şekilde acı ҫektiklerini görmelerine raǧmen birbirlerinin varlıǧından daha fazla hoşnutlar. Hatta Tamsin yatak odasındaki boş televizyon ekranına bakmak ile vakit geҫirdi. “Bütün ertelediǧimiz yapılması gereken işleri yaptık.” dedi Carol. ”Bisikletler tamir edildi, odalar temizlendi, kitap regalleri düzenlendi, fareler temizlendi. Tamsin ve Tom birlikte oyun oynamaya başladılar ve birbirlerine hikayeler okudular.” Ne düşünüyorlardı? Barış Malcolm`ın en ҫok sevdiǧi şey`di. “Yataktan ticaret haberlerini izlemek ile güne başladım. Ondan sonra duş yaparken ve üzerimi giyinirken müzik tuşuna bastım. Bunların hiҫ birini özlemiyordum. Sadece kuşların ötmesini dinlemekten ve Carol ile sohbet etmekten zevk alıyordum. Bütün bu tecrübelerin ҫocuklara iyi geldiǧini düşünüyorum. Eǧer ben karar vermek zorunda olsam, bütün televizyonları cöp`e atardım. Ҫocuklar kendilerinin iyi hissetmeleri iҫin herşeyin yapıldıǧını kararlı bir şekilde inkar ettiler. Richard “Bu durum korkunҫ`tu, müziǧimi, bilgisayar oyunlarımı ve televizyonumu özledim. Bunun yerine kitap okumak zorundaydık!” dediǧinde onların namına konuştu. Carol`un hisleri belirsizdi. “Aile ile birlikte daha fazla aktivitelerde bulunmaktan keyif aldım. Fakat bir ev hanımı olarak günümün rutin ev işleri ile geҫmesini sevmiyordum. Eǧer bulaşık makinanız var ise istediǧiniz zaman gün iҫerisinde ҫalıştırıp, gece kapatabiliyorsunuz. Fakat bütün gün bulaşık yıkama yerinde kirli bulaşıkları bırakamıyorsunuz, böylece bulaşıǧı yıkamak zorundasınız. Ayrıca telefonsuz ve arabasız kendimi ҫok yalnız hissediyorum.“ Bu deney ne kadar da büyüleyici olursa olsun amaҫ saat`i geri ҫeviremeyeceǧinizi göstermekti. Bu durum şüphesiz Jones ҫocukları iҫin büyük bir rahatlamaydı! Jane Austen Holywood`un en cazibeli yazarı BBC Jane Austen`ın son romanının Pride and Prejudice tanıtımını ҫektiǧinde rekor sayıda 18 milyon ingiliz seyirci bu tanıtımı izledi. Ondan sonra bu tanıtım Amerika`dan, Avustralya`ya, Iceland`den Israil`e kadar dünya`nın 18 ülkesine satıldı. Jane Austen hayranları dünya`nın her bir yerinde ve bunun haricinde Internet`te Jane Austen özel tartışma grupları var. Jane Austen yaşamı boyunca hiҫ bir zaman yurtdışına seyahat etmedi, hatta Ingiltere`nin güneyini bile terk etmedi. 1817 yılında bekar bir insan olarak vefat ettiǧinde altı romanından sadece dördü anonim bir şekilde yayınlandı ve kitaplarından toplam miktar olarak 648,65 sterling kazandı. Bugün yaklaşık 200 sene sonra romanlarının satışı John le Carre`nin hafta`da 35.000 satan romanı gibi en iyi satan modern romanlar ile rekabet ediyor. Pride and Prejudice dışında Emma, Persuasion ve diǧer oskar-ödüllü Sense and sensibility gibi film ve televizyon yapıtları üretildi. Hampshire Chawton`daki ev`i gün`de 200 kişi tarafından ziyaret edildi. 23 Başarısının sırrı Dünya genelindeki başarısını bir sürpriz haline getiren durum hikayelerinin sunmuş olduǧu dar dünya görüşü, Jane Austen`in demesi gibi “köy`deki dört aile`den üҫ`ü.” The World of Jane Austen kitabın yazarı Nigel Nicholson`a göre uzun vadeli başarısının sırrı ҫok basit. ”Romanları her zaman evlilik ile sona eren aşk hikayelerini konu alıyor. Genҫ insanların birbirlerine karşı gösterdikleri küҫük jestleri ҫok güzel bir hoşgörü biҫimi. Bunun dışında ҫok da komikler veya yazar P.D. James`in yazdıǧı gibi „Bütün kitapların aynı basit olayları var- doǧru eş arayışı ve bulması, fakat fark şu ki bu romanlar bir deha tarafından yazıldı. „Jane Austen`ın yaşamı ve sevgisi“ 1775 yılında sekiz ҫocuktan yedincisiydi. Babası reverend George Austen`dı. Maddi durumları ҫok iyi deǧildi ve Steventon Hampshire hills`in köyünde bir papaz evinde yaşıyorlardı. O zamana kadar Jane 12 yaşı ile saraylarda tutuklanan ve muhteşem kahramanlar tarafından kurtarılan bayan kahramanlar ile ilgili hikayeler yazdı. Jane`in özel yaşamında üҫ romantik ilişkiler vardı. Ilki 1795 yılında tanıştıǧı Tom Lefroy adında yakışıklı bir irlandalı hukuk öǧrencisiydi, fakat bir sene sonra Tom Lefroy Irlanda`ya geri dönmek zorundaydı. Ikinci ilişkisi Devon`da tatildeyken 1801 yılında Samuel Blackall adında genҫ bir bey ile yaşadıǧı aşk`tı, fakat kısa süre sonra Samuel Blackall trajik bir şekilde aniden vefat etti. Üҫüncüsü evlilik teklifini 1802 yılında kabul ettiǧi Harris Biggwither adında uzun boylu büyük bir bey`di, fakat uzun boyu haricinde tavsiye edilebilecek başka bir niteliǧi olmadıǧı iҫin fikrini deǧiştirdi. Kendisinin bulunduǧu durumda bulunan bir kimsenin evliliǧin önemli olduǧunu biliyordu ve parasız bir papaz kızına uygun iş ya okul öǧretmenliǧiydi ya da ev öǧretmenliǧi. Jane yeǧenine şöyle yazdı: „Evlilik lehine önemli bir argüman olan: yalnız bayan`ın fakirliǧe korkunҫ bir eǧilimi var. Bu nedenden dolayı romanlarında söz konusu sadece aşk deǧil, aynı zamanda evliliǧi önemli bir müessese haline getiren para. 1801 yılında aile kendisinin ҫok mutsuz olduǧu Bath`a taşındı. Yaşam şartlarını daha da kötüleştirerek 1805 yılında babası vefat etti ve dul bir eş, Jane`i ve aynı şekilde bekar olan kardeşini Cassandra`yı ardında bıraktı - bu olay ile önce`den olduklarından daha da fakirlerdi. Dört sene boyunca ev`den ev`e, akrabalarda kalarak taşınmak zorundalardı. En sonunda 1809 yılında aǧabesi Edward yetişmiş olduǧu Steventon`dan sadece bir kaҫ mil uzaklıkta olan Chawton`daki evinde yaşamalarına izin verdi. Burada fakirliǧe ve hayır kurumuna baǧlılıǧına raǧmen ҫok daha mutluydu. Sadece eski romanlarını düzeltmiyordu aynı zamanda taşlayıcı yazabilme ve etrafında görmüş olduǧu sosyal eşitsizliklere gülme tecrübesinden faydalanarak yeni bir roman yazıyordu. 1811 yılında Sense and Sensibility yayınlanmış olduǧu ilk romanıydı. 1816 yılında Jane Austen böbrek hastalıǧından dolayı hasta düşmüştü. 1817 yılında 18 temmuz`da kardeşi Cassandra`nın kollarında vefat etti. Sadece 41 yaşındaydı. 24 „Jane Austen- bir Holywood yıldızı“ Sinema`nın ve televizyon`un etkisi ile sakin yaşantısı olan bu esprili bekar bayan`ın ününe ün katıldı. Insanlar ilk önce filmi izliyorlar, ondan sonra kitabı okuyorlar. Bu durumdan herkes memnun deǧil. Jane Austen topluluǧuna üye olan Winifred Wilson „Bu ekran uyarlamaları metin`e ҫok daha yakın tutulması lazım. Romantizm anlamında ҫok aǧırlar, taşlayıcı anlatım baǧlamında ise ҫok basit kalıyorlar. Sense and sensibility romanını sinemaya uyarlayan oyuncu Emma Thompson bunu kabul etmeyecektir. Senaryo`sunun taşlayıcı olaylar ile dolu olduǧunu ve aşk ile para arasındaki ilişkiyi konu aldıǧını söylüyor. Film iҫin kazanmış olduǧu Hollywood oskar`ı iҫin tşekkür etmek amacı ile Winchester Cathedral`de bulunan Jane Austen`ın mezarlıǧını ziyaret etti. Los Angeles`deki Oskar töreninde söylemiş olduǧu gibi „Umarım Jane Uruguay`da ne kadar büyük olduǧunu biliyordur.“ Vejetaryen Stuart Arkadaşım Stuart ҫok komik bir insan. Kendisi uykusuzluktan acı ҫeken, legastenik bir ateist. Kendisi bekar, işsiz ve bir hayvan`ı bile olmadan bir daire`de yalnız yaşıyor. Bunun haricinde kendisi bir vejetaryen ve bazı tadlardan kendisini mahrum bırakıyor ve kafein almıyor. Şu an bayaǧı anti-sosyal. Geҫen pazar kendisini görmek iҫin yanına gittim. Giriş alanını yukarıya ҫıktıktan sonra köpeǧi havlamaya başladı. Eşi kapı`yı aҫtı ve oturma odasına doǧru birlikte yukarıya ҫıktık. O gün morali bozuktu, ҫünkü uyuya kalmıştı ve böylece kiliseye gidememişti. Biraz kendisini sallıvermişti. Bir fincan kahve iҫerken bir gece öncesi evinde vermiş olduǧu ҫılgın parti`yi anlatmıştı. Bahҫe`de hamburger ve hot dog`lar ile grill partisi vermişlerdi. En ҫok sevdiǧi vakit geҫirme uǧraşlarından bir tanesi ҫengel-bulmaca ve bütün mola`sını bulmaca ҫözerek geҫiriyor. Bir başka gün kendisine „Nasılsın Stuart?“ diye sordum. „Yorgun, arkadaş, yorgun. Sen nasılsın?“ Daha önce de söylemiş olduǧum gibi Stuart uykusuzluk ҫeken, legastenik bir ateist. Böylece bütün gece bir köpeǧin uyanık olmasına hayret ederek uyanık kalması bir şaka. Anladınız mı? Evren`in gizemliliǧi • • • • • • • Biz neden buradayız? Insanlar neden farklı? Birşeyleri kaybettiǧimde, eşyalar nereye gidiyor? Yanımda oturan kişi bir zaman yolcusu mu? Dinozorlar neden görünmüyor? Başka bir gezegende yaşam var mı? Dünya nasıl başladı ve nasıl sona erecek? 25 • Hayvanlar neler düşünüyorlar? • Bütün bu hastalıklar iҫin hiҫ bir zaman bir ilaҫ bulabilecekmiyiz? Burada evren`in ilk on gizemlilikleri ile ilgili bir liste var. Insanoǧlunu bin sene`den beri uǧraştıran bu yap-boz oyunun cevabı ne? Cevap “Hiҫ kimse bunu bilmiyor.“ 1) Evren`de yalnız mıyız? Büyük ihtimal hayır. Sadece evren`in büyüklüǧü evreni az ihtimalli yapıyor. Uzaylı yaşam biҫimleri bizden ҫok uzak olmayabilir. Bu sene amerikan astronomları 50 ışık yılı uzaklıkta olan bir yaşamı imkanlaştıran bir gezegen keşfettiler. Fakat uzay yaşamı büyük ihtimal bizim ki gibi olmayacak. Biyokimyacılar yaşam iҫin gerekli olan kimyasal kombinasyonların ihtimallerini hesapladılar. Uzay yaşam biҫimlerinin bizim yaşam tarzına benzeyeceǧi ihtimali sıfır. NASA uzay yaşam izlerini aramak amacı ile büyük uzay odaklı bir teleskop planlamakta. 2) Okyanuslar nereden geliyorlar? Dünya denizleri ve okanusları üҫ milyar sene`den beri yaşamımızın bir parҫası ve 1,4 milyar ton su`yu kollektif bir şekilde barındıran kaynak bilinmiyor. Su dünya atmosferinden buhar şeklinde ҫıkmış gibi görünüyor, fakat oraya nasıl geldiǧi belli deǧil. Bir muhtemelen teori gezegenimize bir kuyruklu yıldız tarafından düşmüş olması. Bu büyük miktarlardaki buz tutmuş buhar ve toz su`da yüksek miktarda mevcut. Bazı bilim adamlarına göre uydu resimleri küҫük kuyruklu yıldızların dünya`yı vurmaya devam ettiklerini ve bütün zaman okyanuslarımızı su ile doldurduklarını gösteriyor. 3) 3) Soǧuǧa karşı bir ҫözüm olacak mı? Belki olabilir, fakat şu an deǧil. Insanlıǧı bu felaketten kurtarmak iҫin bilim adamlarının karşılaştıǧı en büyük zorluk büyük ve sürekli deǧişen soǧuk virüs ҫeşitliliǧini yok edebilecek ilacı bulmak. Araştırmacılar bütün virüslere ortak olan özelliǧi bulmaya ҫalışıyorlar. Hangi ilaҫ şirketi bu soruna ҫözüm bulursa büyük bir servet yapacaǧı bir garanti. 4) Evren kaҫ yaşında? Astronomlar evren`in 1929`tan beri genişlediǧini fark ettikleri günden beri büyük patlama astronomlara sorun yarattı. Aynı zamanda büyüme oranlarının ölҫümleri bir kaҫ milyar senelik devri önerdi. Hubble Space Telescope`un kullanımı sonucundav son rakamlar 9 ve on iki milyar yıl tahmin ediyor. Fakat büyük patlamadan önce neler olmuştu? Bunu hiҫ kimse bilmiyor? Bugünkü 26 evren`in oluşum teorilerine göre yer ve zamanın büyük patlama ile bir ilgisi var. Eǧer doǧruysa bu teoriler büyük patlamadan önce bir “daha önce`nin (evelin) “ olmadıǧını söylüyorlar. Bu iddia bir ҫok önemli soruları beraberinde getiriyor. 5) Bazı insanlar neden sol-kollu? Nüfus`un yaklaşık 10%`nu sol-kollu ve bu özellik aile`den geliyor gibi görünüyor. Bu nedenden dolayı bunun nedeni ҫok aҫık ve net ortada: genetik. Aynı genetik bilgi`ye sahip olan ikiz kardeşlerin ikisi de ille sol-kollu veya saǧ kollu olmaları gerekmiyor. Bu durum sol-kolluluǧun kalıtsal olduǧu teorisinin yanlışlıǧını kanıtlayabilir. Doǧum`da bile bebeklerin ҫoǧu bir kolunu hareket ettirmeye eǧilimliler ve genelde saǧ kollarını sol kollarından daha fazla hareket ettiriyorlar. Bazı bilim adamları sol veya saǧ kol`un kullanımının bebeǧin ҫevresinin bir sonucu olduǧuna inanıyorlar. Ҫocukların ҫoǧu her aktivite iҫin saǧ kollarını kullanmaları ve tercih etmeleri yönünde eǧitilebilirler. 6) Neden uyuyoruz? Ortalama olarak yaşamımızın üҫ`de birini uyumak ile geҫiriyoruz, fakat hiҫ kimse bunun nedenini bilmiyor. En bilinmiş teori uykunun bedene ve beyine günlük stres`den uzaklaşma sansı verdiǧi. Fakat bu kesinleşmemiş iddia`nın arkasında bu dinlenmenin neler iҫerdiǧini bilmiyoruz. Sıcakkanlı türler, buna insanlar, kuşlar, memeli hayvan dahil balık ve reptiles gibi soǧukkanlı varlıklara nazaran daha fazla uykuya ihtiyaҫları oldukları görünüyor. Böylece enerjimizi korumak iҫin uyuduǧumuz büyük bir ihtimal. Az uyku hallusinasyonlara neden oluyor. 7) Esnemek neden geҫici? Bu ҫok zor bir soru. Esnemenin amacının ne olduǧunu hiҫ kimse bilmiyor. Fakat yorgunluǧun, can sıkıntısının ve korku`nun esnemeden kaynaklanabildiǧini biliyoruz. Aǧlamak ve gülmek gibi esnemek normal nefes almanın bir türü. Esnemek bir refleks davranışı ve bilinҫli bir şekilde kontrol edilmiyor. Aǧzınız büyük ölҫüde aҫılıyor ve alışılmışın dışında uzun, derin bir nefes alıyorsunuz. Şu an esnemek kalp atışlarını yükseltiyor ve beyin`e daha fazla kan gitmesini saǧlıyor. Bir teori ise daha fazla nefes alarak esnemenin sizi daha uyanık yapması. Esnemek kelimenin tıbbi anlamında geҫici deǧil. 8) Doǧa zaman yolculuklarına izin veriyor mu? Şaşırılacak şekilde bizim geҫmişe veya geleceǧe gitmemizi önleyecek hiҫ bir fizik kuralı yok. Bir kimse ne zaman bir zaman makinası icaat edecek şüpheli, fakat bir ҫok bilim adamının daha büyük endişesi var- annenizin size hayat vermeden önce annenizi öldürmeniz ҫelişkisi gibi. Belki doǧa`nınn bunu 27 önlemek iҫin zeki bir ҫözümü vardır veya zaman yolculuǧu iҫin hala keşfedilmemiş bir engel var. Fakat bir düşünün! Eǧer gelecekte herhangi bir zamanda zaman yolculuǧu mümkün olursa, o zaman zaman yolcuları bizim ile olacak. 9) Evren nasıl sona erecek? Bu evren`de kaҫ olayın gerҫekleştiǧine baǧlı. Eǧer kritik yoǧunluǧu geҫerse, yer ҫekim gücü evrensel büyümeyi durduracak ve milyarlarca senelerin azalmasına neden olacak. Buna alternatif olarak evren her zaman iҫin büyüyecek. On yıllarca süren araştırmalar sonrası astronomlar hala evren`de kaҫ madde olduǧunu ve böylece evren`in tam olarak nasıl sona ereceǧini bilmiyorlar. Sonuҫta uzlaşılan konu evren`in her zaman iҫin büyüyeceǧi. 10) Bütün tuhaf ҫoraplar nereye gidecek? Her ҫorap ҫekmecesini aҫtıǧınızda tuhaf ҫoraplar bulacaksınız. Bu ҫoraplara ne olabileceǧi teorisi evren`deki siyah deliklerin görünmemesinden ҫamaşır makinasında kayboluşuna kadar varıyor. Bir başka aҫıklama ise her ev`de kaybolan eşyaların bir yerde toplanması. Insanlar ve paraları Bu günlerde kim zengin kim fakir? Gina Brooks farklı yaşam tarzları olan dört insan ile röportaj ediyor. Aristokrat`lar 58 yaşındaki Lady Chryssie Cobbold Hertfordshire, Knebworth House`da yaşıyor, 60 yaşındaki eşi ise bir finans uzmanı. Dört yetişkin ҫocukları var. Knebworth house bir işletme gibi işletiliyor, fakat bize ödenebilecek kadar fazla para getirmiyor. Düzenli bir aylıǧım yok. Hiҫ bir zaman doǧru dürüst para harcamıyorum, ҫünkü param yok ve giysiler beni pek fazla ilgilendirmiyor. Giysilere sene`de yaklaşık 2.000 sterling harcıyorum. Ev`i satmamız gerektiǧini düşündüǧümüz anlar oldu, fakat şu an ev`i tutmak iҫin bir sonraki neslin yeterince parası oduǧunu ve bundan daha fazlasını miras edinmeyeceklerini düşünüyorum. Para eşim ile tartıştıǧım tek konu. Para hakkında her zaman endişe ediyorum. Bana göre bir kimse sahip olmadıǧı şeye para harcamaması lazım. Eşim parti vermeyi, restoranlara gitmeyi, haftasonu misafir aǧarlamayı seviyor. Yaz aylarında hafta sonlarında 16 kişi`ye kadar misafirimiz oluyor. Onlar gayet iyi insanlar ve yanlarında bir şişe şarap getirecekler, fakat hala doyurulmak isteniliyorlar. Ev`in tamirlerini kendimiz yapıyoruz veya su ile hava kaҫıran yer`leri kendimiz tamir ediyoruz. Para biriktirmek iҫin akla 28 gelebilecek her şeyi yapıyoruz. Duvar`a resimli kaǧıt geҫiriyoruz, bütün boya badana işlerini yapıyoruz, perdeler ve mobilyalar ile kendimiz ilgileniyoruz. Ҫocuk iken haşlık olarak sadece 5 sterling alıyordum ve daha fazla para alabilmek iҫin herşeyi yapardım. Bahҫemizden bir buket ҫiҫek bile koparırdım ve yerli cenaze işlerinden sorumlu şirket`lere götürüdüm. Eǧer büyük eviniz varsa, insanlar maddi durumunuzun iyi olduǧunu düşünebilir, fakat bu gerҫek deǧil. Boşanmış anne 27 yaşındaki Angie Cross `un 5 -10 yaş arası dört ҫocuǧu var. Essex Frinton-onSea`de yaşıyor. Ay`da devlet yardımı olarak 585 sterling alıyor ve bunun haricinde hafta`da oda kızı olarak yarım-gün eleman olarak ҫalışıyor. Eşimden dört sene önce ayrıldıǧımdan beri, para sıkıntısı ҫekiyorum. Benim iҫin her zaman ilk başta ҫocuklar geliyor, fakat onlar iҫin özel aktiviteler ҫok nadir. Ay`da bir kere MCDonalds`a gittiǧimzde mutlu oluyorlar. Bütün okul üniformaları ikinci el`den. Ben ҫocuk iken bir ҫok şekerler alıyordum. Ata biniyordum ve piyano dersleri almaya alışıktım. Benim sahip olduǧum eşyaları ҫocuklarıma veremediǧim iҫin kendimi ҫok korkunҫ hissediyordum. Her ay hangi şeylere para harcayacaǧımı ve nelerin beklemesi gerektiǧini iyice hesaplıyordum. Para ile ҫok fazla dikkatli olmam gerekiyor ve bu ҫok kolay deǧil, ҫünkü doǧuştan ҫok ayrıksı ve olaǧandışıyım. Şu an ki en büyük lüksüm iҫerisinde on sigara bulunan bir sigara paketi. Aylık yeme-iҫme faturam yaklaşık 350 sterling deǧerinde ve ayın sonuna yedi gece`nin üҫ gecesinde toast`un üzerinde fasulye yiyoruz. Ҫocuklara normalde okul iҫin bir öǧle yemeǧi hazırlıyorum, fakat zaman zaman bunu hazırlamak iҫin yeterince malzemem olmuyor, böylece ҫocuklara okul`da yemelerini söylüyorum. Bu yalan söylemek anlamına gelmiyor, ҫünkü ben her zaman ödeyebileceǧim zamana kadar ödüyorum. Bu duruma ҫok üzülüyorum ve sürekli oturup aǧlıyorum. Bazen ҫıldırıyorum ve moralimi düzeltmek iҫin bir şeyler satın alıyorum, fakat ondan sonra bundan pişman oluyorum. Bir kere giysiler iҫin 30 sterling harcadım ve bunun iҫin ҫok suҫluluk duygusu hissettim. Şu an ihtiyacım olan şey bir tatil ve ҫocuklar iҫin yeni ayakkabı. Kim bilir? Belki bir ҫekilişi kazanabilirim. Vergi danışmanı 24 yaşındaki Bob Wilden bir vergi danışmanı. Sene`de 23,558 sterling kazanıyor. Eşi Denise yirmi yaşında ve yarım-gün sekreter olarak 7,500 sterling kazanıyor. Berkshire, Maidenhead`de yaşıyorlar ve ҫocukları yok. Bazı durumlarda biraz cimri oluyorum, başka durumlarda ise cömert. Bar`da ilk iҫki turnuvası yapacak olan benim, fakat aynı zamanda bir sürü ҫerezlik alabilecek`de durumdayım. Bir otoyol hizmeti istasyonunda bir ҫerezlik ürün iҫin durmaktansa biraz aҫlık ҫekerim daha iyi. Gıda ürünlerini her zaman yıǧın ile alıyoruz, böylece daha ucuz oluyorlar. Ҫoǧu zamanlar büyük miktarlarda 29 yemek pişiriyoruz, ondan sonra buzluǧa koyuyoruz. Ben ve Denise hiҫ bir zaman para hakkında tartışmıyoruz. Birbirimize her zaman hoşgörülü davranıyoruz. Kendisi kuaför`de 40 sterling harcıyor ve ben bunun yerine whisky iҫmiyorum. Hiҫ bir zaman kıyafetler iҫin fazla para harcamıyorum, ay`da büyük ihtimal 95 sterling. Bir vergi danışmanı olabilmek iҫin zeki görünmem gerekmiyor. Denise genelde ay`da hayvan vakıfları iҫin ay`da 20 sterling harcıyor, fakat dilencilere baǧışta bulunmuyor. Ben bazen evsiz barksızlara biraz para veriyorum. Dul kalmış annem bir emekli ve yalnız yaşıyor, böylece kendisinin yeterince yiyecekleri olmasına dikkat ediyorum. Dört kredi kartım var, fakat şimdiye kadar hiҫ biri kullanılmadı. Bu kartlar`dan biri iҫin bu sabah 700 sterling` lik bir fatura geldi. Bizi ölüncesiye kadar korkuttu. Zaman zaman kredi kart borҫlarımızı ödeyebilmek iҫin kredi ҫekiyoruz. Benim işimde sosyal dışlanmış olabilmek mümkün. Bazı arkadaşlarım her zaman bana vergi ödemelerinde nasıl hileler yaptıkları konusunda hava atıyorlar. Bunu sevmiyorum. Ben de vergi ödemeyi sevmiyorum, fakat hiҫ bir zaman hile yapmazdım. Cimri adam 38 yaşındaki Malcolm Stacey yarım-gün BBC muhabiri ve para ile ilgili iki kitabın yazarı. Kendisi sene`de 50.000 sterling kazanıyor. 32- yaşındaki eşi Jo ile York`ta yaşıyor. Iki genҫ ҫocukları var. Hiҫ bir zaman lüks eşyalar satın almadım ve hiҫ bir zaman iҫecek satın almam. Meslektaşlarım birahane`ye gittiklerinde ben ofis`de kalıyorum ve bir telefon görüşmesi beklediǧimi söylüyorum. Insanları hiҫ bir zaman yemeǧı davet etmiyorum, fakat onların davetlerini kabul ettiǧimde kendimi hiҫ bir zaman suҫlu hissetmiyorum. Ilginҫ bir konu hakkında sohbet etmek iҫin beni davet ettiklerini biliyorum. Şimdiye kadar en cimri davranışım bir düǧüne hediyesiz gitmekti. Sadece bir kaǧıdın üzerine "Malcolm`dan sevgiler" yazıp diǧer hediyelerin olduǧu masa`ya koydum. Gelin`den bir teşekkür mektubu aldım. Insanlar benim bu kadar cimri olabileceǧime inanamamışlardı. Deprem maǧdurları iҫin bir dosya hazırlayacaǧım, fakat kendi malımdan birşey vermeyeceǧim. Ön bahҫe`ye bir istekler kutusu koydum, fakat geҫen yayalardan hiҫ bir zaman para atmalarını istemezdim, bunun yerine daha ҫok para attıkları zaman para`yı toplardım. Arabamı neredeyse hiҫ kullanmıyorum. Kendi sebzelerimizi yetiştiriyoruz ve herşeyi geri-dönüşüm sistemine aktarıyoruz. Hiҫ bir zaman yeni giysiler satın almıyoruz, bunları hayır kuruluşlarından ikinci mal (kullanılmış mal) olarak yaklaşık 2 sterlinge giysi satın alıyoruz. Haftalık geҫimimiz iҫin 5 sterling yeterli oluyor. Ben her zaman cimriydim, ҫocuk iken anneme hiҫ bir zaman ҫicek almazdım, fakat kendi bahҫesinden kendisine bir buket ҫiҫek alırdım. Eşim benden böyle cimri olduǧum iҫin utanıyordu, fakat hiҫ bir zaman para hakkında tartışmadık. Insanlar benim bir yerlerde para sakladıǧımı düşünüyorlar. Fakat ne düşündükleri beni pek ilgilendirmiyor. 30 Tudor Ingiltere`de yaşamak Tudorlar Ingiltere`yi 1485-1603 yılına kadar yönetti. 8. Henry ve 1. Elizabeth Tudor kral ve kraliҫeleriydi. Tudor şehirleri ҫok küҫük ve fazlasıyla doluydu. Parke kaldırımlı caddeler ҫok dar, kirli ve saǧlıǧa zarar vericiydi. Ҫok az insan kırk yaşın üstüne varıyordu ve ҫocuklar ҫoǧu kez beş yaşına girmeden ölüyorlardı. Aҫık sewer`lar kiri en yakın nehir’e taşıdılar ve tifüs ile salgın gibi hastalıkları yayarak fareler ve flies`lar ҫok güzel gelişiyorlardı. Zenginler kırsal alanlarda villa`larda yaşıyorlar. Bu villa`lar 150 hizmetҫiye kadar varan büyük villa`lardı. Büyük odaları sıcak tutabilmek ve ziyafetlerdeki büyük sayıdaki insanlara on öǧüne kadar varan yemekler sunabilmek iҫin ҫok sayıda ateş`e ihtiyaҫ vardı, bu nedenden dolayı büyük şömineler mevcuttu. Düzenli bir şekilde av et`i, karatavuk ve tarlakuşu yiyorlardı, fakat patatesleri ҫok nadir mevcuttu, ҫünkü ingiliz ҫiftҫileri bunları ekmiyordu. Bal normalde gıdaları tadlandırmak iҫin kullanılırdı ve şeker ҫok nadir mevcuttu, fakat şekere sahip oldukları zaman et dahil bütün yemeklerinne katıyorlardı. Fakirlerin hiҫ bir zaman şekerleri veya patatesleri yoktu ve ҫok nadir bir şekilde et yiyorlardı. Zaman zaman adatavşanı ve balık tutuyorlardı, fakat zamanın ҫoǧunda ekmek ve lahana ile pancar gibi sebzeler yiyorlardı. Daha fakir ҫocuklar hiҫ bir zaman okul`a gitmezlerdi. Maddi durumu daha iyi olan aile`lerin ҫocukları kendilerine okumayı ve fransızca`yı öǧretebilecek öǧretmenlere sahiplerdi. Erkek ҫocukları ҫoǧu kez manastırlara ait olan okullara gönderiliyorlardı ve 60 erkek ҫocuǧuna kadar dolu olan sınıflarda ҫoǧunluk ile latince öǧreniyorlardı. Okul günü şafak`tan akşam karanlıǧına kadar sürüyordu ve okul müdürleri düzenli bir şekilde öǧrencilerini dövüyorlardı. Zenginler karacaları öldürmeye giderlerdi ve ziyafet`leri iҫin yaban domuzu avına ҫıkarlardı. Bunun haricinde eskrim müsabakalarından ve ikili dövüşlerden zevk alıyorlardı. Fakirler ayı dövüşlerini izlemesini seviyorlardı ve bunun haricinde ҫoǧu kez boyunlarını ve popolarını kırarak birbirlerinin üzerine bindikleri bir futbol oyun türünü oynuyorlardı. Ayriyetten bazı tiyatrolar vardı ve insanlar oyunlar izlemesini seviyorlardı, özellikle de genҫ oyun yazarı William Shakespeare`in oyunlarını. Kimin yaşamı daha mükemmel? Leanne Kelly, evhanımı 31 Colin ile on altı yaşındayken evlendik. Bugün, tabii ki keşke bekleseydik diyorum ve genҫ`lik yıllarımın tadını daha fazla ҫıkartabilmek iҫin daha fazla zamanımın olmasını isterdim, ҫünkü ikizler dünya`ya geldikleri zaman ikimiz de on yedi yaşındaydık. Şu an altı ҫocuǧumuz var ve Colin işsiz kalmasaydı ve biz daha büyük bir ev`de yaşamış olsaydık bu durum o kadar kötü olmazdı. Bu daire`nin onuncu katta sadece iki küҫük yatak odası var. Keşke yakınlarda ҫocukların oynayabileceǧi bir park olsaydı. Bunun haricinde bahҫeli bir evimiz olsun isterdim. Olumlu düşünmeye ҫalışıyorum, fakat gelecek bayaǧı ümitsiz. Holly Harper dergi redaktörü Ҫok şanslı olduǧumu tabii ki biliyorum. Oldukҫa başarılı bir kariyer`e ve Central Park`a bakan ҫok güzel bir daire`ye sahibim. Fakat bugün işime istikrarlı bir şekilde o kadar fazla odaklanmak zorunda kalmamayı isterdim. Işime kendimi o kadar ҫok vermeseydim evliliǧimin bir felaket haline dönüşmeyeceǧini biliyorum. Greg ile boşandıǧımız zaman kahrolmuştum. Annem “Holly, sen daha genҫ olmayacaksın, yeni bir aşkın arayışına girmenin zamanı geldi.” diye söylüyordu. Ҫocuklar bahҫe`de oynarken cam`dan baktıǧımda şehir dışında yaşayıp kendi ҫocuklarımın olmasını isterdim. Hiҫ bir zaman söylemediǧimiz şeyler Kendisini arkadan gördü ve hemen tanıdı. Daha hızlı yürümeye başladı ta ki önüne geҫene kadar, ondan sonra arkasına dönüp gülüp gülmeyeceǧini kendisine sordu. On beş sene gibi görünmüyordu. Ilk başta kendisini görmemişti. Bir maǧazanın penceresine bakıyordu. Ceketinin kollarını tutuyordu. “Merhaba, Amanda” diye usulca söylüyordu. Bir hata yapmadıǧını biliyordu. Şu an deǧil. Seneler boyu kendisini görebileceǧini sanıyordu- otobüs duraǧında, birahane`de, partilerde. “Peter! Ismini söylediǧinde kalbi daha hızlı atmaya başlıyordu. Ilk yaz birlikteliklerini hatırlıyordu. Cliveden nehrinde birlikte yatacaklardı. Ikisi de on sekiz yaşındaydı ve kafasını karnının üstüne koyduktan sonra parmakları ile ҫimen ile oynuyordu ve kendisine onsuz yaşayamayacaǧını söylüyordu. Ellerini mantosunun cebine koyarak “Beni tanıdıǧına ҫok şaşırdım“ diyordu. „Gerҫekten mi?“ diye gülüyordu. Kendisi ile ilgili son zamanlarda gerҫekten ҫok fazla düşünüyordu. „Buraya geri dönmedin, öyle deǧil mi?“ şüphesiz, diye düşünüyordu. Bu yerden tiksindiǧini biliyordu. On sekiz yaşında bile burayı terk etmek iҫin sabırsızlanıyordu ve bir dünya gezisine ҫıkmıştı. „Allah aşkına“ diyordu. Ben hala Londra`dayım.“ kendisine bakıyordu. O da aynı şekilde geri bakıyordu.Tanımış olduǧu erkekler gibi başı kel deǧildi, fakat omuzları genişti ve yüzü biraz yuvarlaktı. “Cenaze töreni iҫin geri geldim“ diye konuşmaya devam ediyordu. „Babamın kalp enfarktüsü ҫok ani 32 gerҫekleşti.“ Gerҫekten üzgün olmadıǧı halde „ҫok üzgünüm“ diyordu. Kendisi 16 yaşına basana ve yeterince büyüyene kadar babasının kendisini nasıl düzenli bir şekilde dövdüǧünü hatırlıyordu ve anlatıyordu. Annesi konusunda iҫi rahat`tı ve babasına ilişkin hiҫ bir şey hissetmemesine raǧmen bayan kıza „Teşekkür ederim“ diyordu. O olmasaydı kendisi daha mutlu olacaktı. Kendisini uzun vadeli terk etmek iҫin cesaretini toplamaya ҫalışıyordu. “Ve senin burada yaşamamanı kabul etmek zorundamıyım? “Ben de Londra`dayım.“ diyor kendisi. Kendisinin hiҫ unutmadıǧı bir el-kol hareketi ile saҫını kulaǧının arkasına koyuyor.“Kardeşimin yarin ki düǧün töreni iҫin geri döndüm.“ „Bu ҫok güzel.“ diyor kendisi ve kardeşi Amanda`yı sadece toplu ve cansıkıcı 12 yaşındaki bir kız olarak hatırlıyor. „Evet“ diye onaylıyordu ve bebek kardeşinin düǧünün sadece kendi başarısız ilişkilerine dikkat ҫekmek iҫin yaradıǧını düşünüyordu. „Ve anne, baban?“ diye soruyordu. „Onlar iyiler mi?“ „Iyiler.“ Kendisinin yabancı yemekler yiyen ve egzotik tatiller yapan orta-sınıf anne-babasını nasıl kıskandıǧını biliyordu. „Bir yerlere hızlı gitmek zorundamısın?“ diye soruyordu. “Yok, ben sadece zaman öldürüyorum.“ Ondan sonra birlikte zaman öldürmeyi teklif ettim. Bir kahve iҫelim. Işlek cadde`de bulunan Gaby`s adlı, küҫük kahve`ye doǧru yol`a konuldular. Ilk buluştuklarında birlikte gülerek, masa`nın altında ellerini tutarak bir sürü kahve eşliǧinde gelecek iҫin planlarını konuşarak uzun vakit geҫirdiler. Karşı karşıya oturuyorlardı. Kahve`yi sipariş etmişti. Hindistan, Marocco ve Avustralya gibi birlikte ziyaret etmek istedikleri yerleri hatırlayarak ”Yurtdışı muhabiri oldun mu?” diye sordu. “Tam olarak deǧil.” dedi. ”Ister inan, ister inanma ben bir avukatım“. Giysilerine baktı ve inandı. Öǧrenci yıllarında giyinmiş olduǧu ikinci el t-shirt ve kot pantolonlarından bayaǧı uzaktalardı. “Bunun keyfini ҫıkartıyor musun?“ diye sordu. „Evet.“ diye yalan söyledi. „Ve sen? Dünyaca ünlü bir sanatҫı mısın?“ Kendisi her zaman resimlerini sevmişti. Yirminci yaşgününde kendisinin portresini yaptıǧını hatırlamıştı. Bu portre hala kendisindeydi. Gülmeye ҫalışıyordu. Hala portresini sakladıǧına şaşırmıştı. Seneler önce resim yapmayı bırakmıştı. Omuzlarına dalgalı bir şekilde düşen hırҫın saҫlarına bakıyordu. Bir kaҫ beyaz saҫ görebiliyordu, fakat hala güzeldi. “Öyleyse“ diyordu. „Ne iş yaptın?“ „ҫok fazla iş yapmadım“ diyordu. „Bir kaҫ iş denedim.“ Hiҫ bir zaman uzun vadeli olmayan, fakat olmasını ümit eden bir sürü geҫici işleri anlatmak istemiyordu. „Öyleyse artık resim yapmıyorsun, öyle deǧil mi? Sadece kapılar ve duvarlar.“ diye şaka yapıyordu. Ve saygılı bir şekilde gülüyordu. Kolejin son sınıfında birlikte kiralamış oldukları küҫük yataklı oturma odasında geҫirdikleri akşamları hatırlıyordu. Sadece resimlerine bakarak saatlerce orada oturuyordu. Ardı ardına eskiz (taslak) kitaplarını hazırlıyordu. “Öyleyse Londra`nın neresinde yaşıyorsun?“ diye sordu. „Kuzeyinde“ dedi. Hampstead`de üҫ yatak odalı bir daireydi. Güzel, boş bir daireydi. Bütün akşam gidebileceǧi bir yerin olmasını iҫinden diliyordu. Bir mola`dan sonra „Ve sen? diye sordu.“Güney. Bir oda. Clapham`in tuhaf bir yerinde kiralamış 33 olduǧu küҫük oda`nın nemli duvarlarını düşünüyordu. “Fakat bir yerlerde bir ev satın almayı düşünüyorum. Eski yatak odasında bulmuş olduǧu kendisinden aldıǧı mektupları düşünerek “Evè gelmemin nedenlerinden bir tanesi bu. Olanları biraz düzenlemek istiyorum.“ dedi. O mektupları sadece dün okudu. En sonunda „Oh, Peter o gün seni neden terk ettiǧimi bilmiyorum. Kendisine baktı. Yataklı oturma odasına gelmediǧi akşamı hatırlayarak “Herşey yolunda.“ dedi. Bunun doǧru olmadıǧını bilerek ve böyle bir muameleyi hak etmediǧini düşünerek “Biz genҫ`tik. Genҫ insanlar bütün zaman bu tür işler yaparlar.“ diye ekledi. Anne-babasının evine göndermiş olduǧu mektupları düşündü. Ilk başta kendisine geri dönmesi veya en azından kapısını ҫalması iҫin yalvararak her gün mektup yazıyordu. Kendisini bir daha hiҫ bir zaman göremeyeceǧini biliyordu. Hayal kırıklıǧını saklamaya ҫalışarak „Senin doǧru olduǧunu tahmin ediyorum.“ dedi ve zor yuttu. “Ben gitsem iyi olur.“ diyor. „Şimdi mi? Öldürecek zamanın olduǧunu zannediyordum.“ Göz yaşlarını tutarak „bunu yaptım“ dedi. „Fakat anneme düǧün töreni ile yardım etmek iҫin ben geri dönsem iyi olur.“ „Seni anlıyorum.“ dedi. Sanırım anne-babası bunu anlayacaktır. „Sana telefon numaramı vereyim mi? Belki buluşabiliriz.“ „Belki.“ Dedi, telefon numarayı faturanın arkasına yazdı ve el ҫantasının fermuarlı yerine koydu. „Teşekkür ederim. Hoşҫakal Peter.“ „Hoşҫakal, Amanda.“ Seneler sonrası numarasının orada olup olmadıǧından emin olmak iҫin o gözü kontrol ediyor. Michelangelo Michelangelo (1475-1564) sanat tarihinin en üstün yetenekli, vasıflı ve ilham kaynaǧı yüksek olan yaratıcılarından biriydi. Heykeltraş ustası, mimar, ressam ve bir şair olarak etrafında bütün ҫaǧdaş`lar üzerinde büyük bir etkisi vardı. Arezzo yakınlarında doǧmuştu, fakat Florence şehrini memleketi gibi görmüştü. Şehrin sanatını, mimari yapıtlarını ve kültürünü herşeyden ҫok seviyordu. Heykeltraş sanatına yeniden konsantre oluyordu. 1501 yılında büyük mermer parҫalardan David`in figürünü oyuyordu. 1504 yılında 29 yaşındayken bu ҫalışmasını tamamladı. David`in uzak mesafe`ye bakmasını saǧlayarak omzunda bir ilmik ile gösterdi. Papa Julius II Michelangelo`dan Sistine Chapel`in tavanını boyaması ricasında bulundu. Michelangelo 1508 yılından 1512 yılına kadar dört sene boyunca her gün boynu tutulmuş ve yüzünde boya lekeleri ile yapıtları üzerinde ҫalıştı. Bir ҫok bina kendisi tarafından tasarlandı. St. Peter`s Basilica ҫalışması en büyük işlerinden birini simgeliyor. Bütün batı dünyasında kendi katedral örneǧi örnek haline geldi. Bugünlerde tasarım alanında büyük bir deǧişime neden olan tasarımının deǧerini bilmek ҫok zor. Michelangelo ҫalışmaları ile insanlıǧın derin tecrübelerini dile getiren Shakespeare ve Beethoven gibi küҫük sanatҫılar grubuna ait. 34 „Ben ölüyorum, dünya`nın yıkıcıları“ 1945 yılının 16 temmuz ayında gerҫekleşen ilk atom bombası hintli bir şiir`in sözleri ile Robert Oppenheimer tarafından özetlendi. New Mexico, Los Alamos `da ikinci dünya savaşını sona erdirmek amacı ile silah üretimi üzerinde ҫalışan usta fizikҫi Oppenheimer tarafından sürdürülen mücadele hakkında Peter Millar bilgi veriyor. New Mexico`nun daǧlarında tozlu ҫöllün ovasında, Jornado del Muerto-Dead Man`s journey- diye bilinen yer`de dünya`nın bilimsel beyinleri ölümsüzleştirildi. Bu insanlar yirminci yüzyılı yeniden tanımlayacak insanlar: Robert Oppenheimer (Amerikalı), Enrico Fermi (Italyan), George Kistiakowski (Ukraynalı), Otto Frisch (Avustralyalı), General Leslie Groves (Amerikalı), Edward Teller (macar) ve Klaus Fuchs (Almanya`da doǧmuş, fakat ingiliz vatandaşlıǧını elde etmiş). Ҫöl şafaǧın öncesindeki sessiz dakikalarda kendilerinin nelerin beklediǧini dünya`nın başka bir kimsesi ҫok daha iyi bilmesi gerekir. Fakat onların hiҫ biri kesin olarak ne olabileceǧini bilmiyor. 1945 yılının 16 temmuz sabahında 5:29`da gerҫekleşen patlama yaratıcılarını hayrete düşürdü ve dünya`yı deǧiştirdi: atom bombası ҫalışıyordu. Bu ilk atom patlamasının bir ҫok şahitleri vardı. „Size doǧru giden yolu patlattı, devirdi, yıktı ve deldi. Sadece göz ile görülen bir vizyon deǧildi. Sonsuza dek sürecek gibi görünüyordu. Sizler bu durumun sona ermesini diliyordunuz. Toplamda yaklaşık iki saniye sürdü. En sonunda sona ermişti. Başka bir gözlemci şöyle yazıyor: „Aynı bir ateş topu gibiydi, direkt bakmak iҫin ҫok aydındı. Top`un bütün yüzeyi parlayan bir eflatun rengi ile kaplıydı.“ Vermiş olduǧu rapor şöyle sona eriyor: Bütün bu sınava şahit olanlar tarihin en büyük olayına en derin şekilde şahit oldular.“ Los Alamos bugün 18.000 bir insan topluluǧunu destekliyor. Ilk izlenimler batı Amerikanın diǧer küҫük şehirleri gibi: iki katlı binalar ile dolu, tozlu, alışveriş caddeleri, bir sürü banka ve benzin istasyonları, meksikan ve ҫin ayak-üstü yemek restoran zincirleri, motel ve MCDonald`s ile dolu. Fakat bu şehrin normal bir şehir olmadıǧına dair bir sürü ipuҫları var. State Highway 84 yolunda yolcuları yolun her iki tarafının amerikan hükümetine ait olduǧu konusunda bilgilendiren büyük mavi levhalar var. Bir not „kir`i yok etmenin yasak „olduǧunu söylüyor. Yüksek bir izleme kulesi bir yerde dikenli tel ҫit`in arkasında duruyor. 1942 yılından önce Los Alamos`un bir tarihi yoktu, ҫünkü var deǧildi ve başkalardan önce bomba`yı yapacak olan teknisyenleri barındırmak amacı ile kurulmuştu. Bütün posta`lar sansür ediliyordu ve herkes edinilen bilgileri gizli tutmaya yönelik yemin vermek zorunda bırakılıyordu. Amerikan hükümeti kendi korumalarına bile güvenmiyordu. Genҫliǧinde solkanatlı gruplara karışan Oppenheimer FBI tarafından takip ediliyordu. 1939 yılında atom bombasını geliştirme konusunda Başkan Roosevelt`e baskı yapan Einstein aҫıkca savunduǧu siyonizm ve pasifizm dünya görüşleri nedeni ile dışlandı. Gerҫek suҫlular ise bulunamadı. 1950 yılında Klaus Fuchs Stalin`in ispiyoncusu olarak ortaya ҫıktı. Ilginҫ olan durum bilim adamlarının 35 siyasetҫilere nazaran bomba`yı ruslar ile paylaşmaya daha fazla ilgi duymalarıydı. Bazı fizikҫiler bu bomba`yı küresel hükümet kurmak iҫin muhtemel bir araҫ ve bütün savaşların sonu olarak düşlüyorlardı. Teorik bir ihtimal`den deneysel bir realite`ye dönüşürken bu bomba`nın nasıl kullanılacaǧına dair fikirler üreten insanlar arasında endişeler artıyordu. 1945 yılların başlarında orjinal hedef olan Almanya`nın teslim olmayı zorlayarak artık atom patlamalarına ihtiyacı yoktu. Bütün gözler Japonya`ya ҫevrildi ve dikkatleri üzerinde topladı. 1943 yılında Harold Argo New Mexico`ya ҫaǧrıldıǧında Washington University`nin bir mezunuydu. Bugün 80 yaşın üstünde olarak Los Alamos`taki zamanını „hayatımın en heyecanlı iki senesi“ diye anlatıyor. Vicdanları kendilerine sorun yaratan insanları kayde`ye almadı. Bütün şüphe duyan insanları anlamıyorum. Pasifik okyanusuna ҫıkan iki aǧabeyim vardı. Eǧer Harry Truman bomba`yı düşürmemiş olsaydı, savaş bir ömür boyu sürebilirdi. Carson Mark bu konu ile ilgili daha düşünceli. „O zamanlar bu durumun organize edilmiş savaşları sonlandıracaǧını düşünmüştük, ҫünkü hiҫ kimse bu ölҫüdeki bir yıkımı kabul edemezdi. Fakat biz Japonya`nın bu mücadele`yi ne zaman bırakacaǧını bilmiyorduk. Eǧer öldürülmesi gerekmiyorsa neden bu kadar insanı öldürüyorsunuz?“ 1945 yılının mayıs ayında bu bombanın ne kadar yıkıcı olabileceǧinden hiҫ kimse emin deǧildi. Daha basit bomba versiyonunun işe yarayacaǧı konusunda genel anlamda bir hemfikirlik sözkonusuydu, fakat daha sorunlu olan plütonyum cihazının test edilmesi gerekiyordu. Oppenheimer bu test`i kısmen God the father, the son, the Holy Spirit, olan hiristiyanlık konseptlerinden etkilendiǧi iҫin Trinity diye adlandırdı, fakat daha aǧır basan neden ҫok hint kökenli üҫ`ü birarada godhead of Vishnu, Brahma ve yaşamın gücü, yaratıcısı ve yıkıcısı olan Siva`dan etkilenerek Trinity ismini seҫti. Seҫilen yer en yakın şehir`den 33 mil uzaklıktaydı. VIP gözlem evi`nin yeri 20 mil uzaklıktaydı. Bilim adamları bu bomba`nin kaҫ ton TNT üreteceǧini tahmin etmek iҫin kendi aralarında bahse girdiler. Oppenheimer`in 300 tahmin ettiǧi bilgisi o kadar doǧru deǧildi. Teller inanılmaz 45.000 ton TNT tahmin etti. Radyokimyasal analiz patlamanın 18.600 ton TNT ürettiǧini ortaya ҫıkarttı. Bu proje`de görev alan kişilerin tahmin ettikleri rakamın dört kat`ı. Patlamadan saatler sonra Los Alamos`da kutlamaların sürmesine raǧmen San Francisco limanından savaş gemisi Indianapolis Little boy adlı bombayı uǧursuz gemi yolculuǧuna ҫıkararak Pasifik okyanusunun Tinian adasına götürdü. Ölümcül kargo`sunu boşalttıktan sonra gemi filipinlere seyahat etmeye devam etti. 29 temmuz bir japon su altı gemisi yüzünden battı; bu batan gemilerden kurtulan 850 insan`dan 500 kişi`den fazla köpek balıkları tarafından yenildi. Tinian`da grup sözcüsü Paul Tibbets B29 bombasını yeniden boyadı ve annesinin ismi Enola Gay`yi koydu. Hiroshima ve Nagasaki`de vatandaş`lar uyuyordu. Denemeden sadece üҫ hafta sonra bomba gerҫek hayatta kullanılmıştı. Tarihҫi Richard Rhodes`in kitabı The Making of the Atomic Bomb “Bir kere Trinity atom bombasının ҫalıştıǧını ispatlamışken, insanlık bu bomba`yı kullanmak iҫin nedenler buldular.“ yazmış olduǧu gibi. 36 Elvis Presley 1) Elvis Presley (1935-1977) büyük başarısı ile dünya`nın her yerinde pop kültürünü deǧiştiren bir rock`n roll sanatҫısıydı. 2) Anne-babası kilise`de şarkı söylediǧi Memphis`de Presley`yi yetiştirdi. 3) Genҫlik yıllarında gitar ҫalmayı kendi kendine öǧretti. 4) Ritim ve blues üreticisi olan Sam Philips iҫin Presley 1954 temmuz`da şarkılar kaydetti. 5) Sahnedeki karizmatik tarzı Elvis`e “Elvis the Pelvisì“ takma ismini kazandırdı. 6) Bu zamanlarda Presley kariyerinin geri kalan kısmını yöneten destekleyici Tom Parker ile tanıştı. 7) 1956 yılında Presley her biri bir milyon`dan fazla satan 45 plaklarından ilki olan “Heartbreak hotel`i“ piyasaya sürdü. 8) Izleyiciler Elvis televizyon`da düzenli bir şekilde ҫıktıǧında kendisinin sadece kalҫa-üstü bölümünü görüyorlardı, ҫünkü kalҫa altı cinselliǧi ҫaǧrıştırıyordu. 9) Presley özel haytında uyuşturucu kullanımından ve kar ҫokluǧundan büyük acılar ҫekti. 10) Presley`den önce sesi iyi olan genҫ insanlar yoktu. Genҫlik kültürünün kurucularından bir tanesiydi.