Dişhekimi 33. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası

Transkript

Dişhekimi 33. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası
dişhekimi
haber
1
haber
2
dişhekimi
dişhekimi
haber
3
dişhekimi
4
dişhekimi
haber
5
editör
Özlem KEKEÇ
ozkekec@gmail.com
dişhekimi
Merhaba,
Bu sayımızda ağırlıklı olarak iki dosya ile
sizlerle birlikteyiz. İlkinde kamunun özelden hizmet alımında yaşanan yeni süreci
masaya yatırırken ikinci dosya konumuzu
geçen sayımızdan devamla diş hekimliğinde uzmanlığa ayırdık.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in özelden hizmet alınmayacağına
dair yaptığı açıklama aylardır beklenti içine
sokulan meslektaşlarımız arasında üzüntüyle karşılanmıştı. Ardından Danıştay’ın
devlet memurları ve SGK’lıların serbest diş
hekimlerine sevki yeniden başlatan kararı
iyimser bir hava yarattı. İzmir Dişhekimleri odası(İzDO) Danıştay’a açtığı davalarla
Maliye Bakanlığı ve SGK ile ilgili yürütme
kararlarını durdurma çabasındayken, Maliye Bakanlığı mahkeme kararlarını hiçe
sayarak 5 Eylül 2009’da yayınladığı tebliğle devlet memurlarının özele sevkini başlamadan durdurdu. İzDO bu gelişmeler
üzerine 7 Eylül 2009’da Maliye Bakanlığı
tebliğinin iptali için yeniden Danıştay’a
başvurdu. Bu arada İsparta ve İzmir Dişhekimleri Odalarının Danıştay’a açtığı davalar sonucu SGK kapsamındaki hastaların
serbest diş hekimlerine sevkleri yeniden
başladı. Fakat SGK, sevk sürelerini iki katına çıkaran ve heyet raporu şartı getiren
bir genelge yayınlayarak sevkleri adeta imkansız hale getirdi. Yani mahkeme kararı
“görüntüde” kaldı. Bu arada İzdo’nun mücadelesine milletvekillerimizden de destek
geldi. Konunun süreciyle ilgili ayrıntıları ve
yaptığımız görüşmeleri sayfalarımızdan takip edebilirsiniz.
6
Ortodonti ve ağız ve çene cerrahisi dışında uzmanlığa gerek olmadığı konusunda
birleşen TDB ve odaların kararlı tutumuna
rağmen diş hekimliğinde 6 dalda uzmanlığı öngören yönetmelik 18 Temmuz 2009
tarihinde yürürlüğe girdi. Yönetmelikle ilgili tüm kesimlerin görüşlerine başvurarak
hazırladığımız dosyamızda, fakülte dekanlarımız, bilimsel dernek başkanlarımız, çeşitli illerden oda yöneticilerimiz, doktoralı
serbest çalışan ve yeni mezun meslektaşlarımızla konuyla ilgili olarak temasa geçtik.
Ayrıca 6 dalda uzmanlık kararının altında
imzası bulunan Tıpta Uzmanlık Kurulu
üyeleri ile söyleşiler gerçekleştirdik.
Bu sayımızda ayrıca, Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun serbest muayenehaneler ve
özel kuruluşlardan hizmet alımına ilişkin
çeşitli kesimlerden görüşleri, geçen sayımızda yer alan web sitesine 67 milyonluk
reklam cezasıyla ilgili haberimizle ilgili olarak ceza alan nmeslektaşımızın yazısını,
pek çok yarışmada derece alacak kadar
golf sporunda ustalaşan meslektaşımız
Engin Taviloğlu’yla yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Özellikle canlı sunumlarıyla bir meslek içi
eğitim şölenine dönüştürülmesi hedeflenen
ve 6, 7, 8 Kasım 2009 tarihleri arasında
İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan Ege Bölgesi Dişhekimleri
Odaları 12.Uluslararası Bilimsel Kongre ve
Sergisi’nde buluşmayı diliyoruz.
Yeniden buluşana dek sevgiyle kalın…
dişhekimi
haber
7
içindekiler
13
dişhekimi
Bakan Dinçer açıkladı
Kriz nedeniyle
dişhekimlerinden
hizmet alamıyoruz
74
SGK’lıların serbest dişhekimine
sevki yeniden başladı
Ancak tebliğ ile sevk
süreleri 2 katına çıkarıldı ve
sağlık kurulu raporu şartı getirildi
20
24 Devlet
memurlarının
12. EBDO Kongresi canlı
sunumlarıyla göz dolduracak
POS cihazı ile ilgili
mücadeleler sonuç
vermeye başladı
Maliye
kendi
hatasını
düzeltti
serbest
dişhekimlerine
sevki başlamadan
durduruldu
Sağlık Bakanı’nın dediği oldu
6 dalda uzmanlık
yürülüğe girdi
Reklam İndeksi
Atalay Dental ............................58
Batı Dental..................................4
Bicon İmplant ...........................90
Can Medikal .............................65
Colgate Total ............................22
Colgate Total ............................23
Dentsply Friadent ......................59
28
Dental Labor ......... Ön kapak içi - 1
EOT Dental ...............................81
Gülsa ................................... 50-51
GSK - Corega ..............................7
GSK - Corsodyl ..........................27
İpana Expert ...................... 11 - 41
Kuraray ...................Arka Kapak içi
Makro Farma ............................43
Haber Sorumlusu
Özgür BİLGEOĞLU İTARCI
Sahibi
İzmir Dişhekimleri Odas› ad›na
Yönetim Kurulu Başkan›
Turgan Ülker
Sorumlu Yaz› İşleri Müdürü
Özlem Kekeç
8
Yay›n Kurulu
Bal›kesir•İzmir•Manisa•Muğla•Uşak
Dişhekimleri Odalar›
Ş. Korkmaz Tuzcuoğlu, Turgan Ülker,
Zihni Hoşkar, Yusuf K›l›ç, Fatma Özkumur
70
Görsel Yönetmen
Birsen BAĞARDI KÖSEOĞLU
Baskı
Ege Basım Matbaa ve Raklam Sanatları Ltd.Şti.
Esatpaşa Mh. Ziyapaşa Cd. No:8 Ege Plaza
81190 Çamlıca/ Üsküdar İstanbul
Tel: +90 216 472 84 01 (PBX)
Faks: +90 216 472 84 05
52
Dişhekimliğinin
6 ana dalında
uzmanlığı
Tıpta Uzmanlık
Kurulu Üyelerine
sorduk
Mutlu Dental.... ........................85
Oral-B .......................................10
Orto-tek ......................................3
dishekimi.com.............................5
Tidal İmplant.............................91
Turkuaz Dental ...........................2
Turkuaz Dental ...........................9
UMG Uysal Medikal ....Arka Kapak
Bas›m Tarihi:
5 Ekim 2009
Yay›n Türü:
Yayg›n Süreli Yay›n
İletişim Adresi
Anadolu Caddesi 40,
Tepekule İş Merkezi D: 209 /210 /211 Bayrakl› ‹zmir
Telefon 232.461 2152 - 461 3615 - 461 1571
Faks 232.461 3759
izdo@dishekimi.org
Dergide yer alan yaz›lar›n hukuki sorumluluğu yazar›na aittir.
Dişhekimlerine ve dişhekimliği fakültesi son s›n›f öğrencilerine ücretsiz dağ›t›l›r.
dişhekimi
haber
9
haber
10
dişhekimi
dişhekimi
haber
11
haber
dişhekimi
DAĞ FARE DOĞURDU; SGK HİZMET ALIMI GÖRÜŞMELERİ SON BULDU
Dişhekimlerinin
bir yıllık nafile
bekleyişi
son buldu
12
2
dişhekimi
haber
Bakan Dinçer açıkladı: Kriz nedeniyle
dişhekimlerinden hizmet almıyoruz
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun serbest muayenehaneler ve özel kuruluşlardan hizmet
satın alımı için yaklaşık bir yıldır beklenti içine sokulan meslektaşlarımızın umutsuz
bekleyişi, Bakan Dinçer’ in özel bir televizyon kanalında söylediği tek bir cümle ile
son buldu: “Kriz nedeniyle dişhekimlerinden hizmet alımı projesini rafa kaldırdık.”
Bakan Dinçer, sağlık harcamalarında alınacak tasarruf tedbirlerini anlattığı programda, alınan tedbirlerin sağlık hizmetini ve kalitesini etkilemeyeceğini, diş hekimleri muayenehanelerinden hizmet satın alımı projesinin kriz nedeniyle rafa kaldırıldığını ve Başbakan Erdoğan’ın da tedbirler paketine “olur” verdiğini söyledi.
Yazılı basında, SGK kaynaklarına dayandırılan haberlerde hizmet alımının
Ağustos ya da en geç Eylül ayında başlanacağı haberlerine rağmen, görüşmelerin durma noktasına geldiği yönündeki söylentiler nedeniyle umutsuz bekleyişini sürdüren meslektaşlarımız, Bakan Dinçer’in 3 Eylül 2009 tarihinde NTV
kanalında katıldığı bir programda yaptığı açıklamalarla hizmet alımının olmayacağını öğrendi. Belirsiz bekleyiş nedeniyle bir yıldır mağdur olan meslektaşlarımız ve hastalar için şimdi tek umut İZDO ve Isparta Dişhekimleri Odalarının
mücadelesiyle Danıştay’ın verdiği kararlar ve tedavilerini erteleyen hastalar…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın da değiştiği kabine revizyonundan bu yana, yeni Bakan Ömer Dinçer’den konuyla ilgili umut veren bir
açıklama gelmezken, SGK’nın yeni Başkanı Dr. Emin Zararsız süreçle ilgili
sorularımıza karşı sessiz kalmayı tercih etmiş ancak basın mensuplarıyla düzenlediği tanışma toplantısında sağlık harcamalarının 2009 yılı itibariyle 36 milyara yükseldiğini, bu harcamaların finansmanı noktasında
sıkıntı yaşandığını söyleyerek hizmet alımı görüşmelerinin en can alıcı
noktada tıkanmış olabileceği endişelerini artırmıştı.
IMF ile yürütülen görüşmelerde sağlık harcamalarının azaltılması yönünde yapılan telkinler ve son olarak Hükümet’in teğet geçmesini
umut ettiği global ekonomik krizin de ağır etkisiyle artan bütçe açıkları, yerel seçimler öncesi verilen sözlerin tutulamamasıyla son buldu.
13
haber
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) başta muayenehaneler olmak üzere tüm özel sağlık kuruluşlarından,
ağız diş sağlığı hizmeti alınmasına yönelik çalışmalarda son noktayı koydu. Göreve geldiği günden bu
yana SGK’nın serbest muayenehaneler ve özel sağlık
kuruluşlarından hizmet alımı ile ilgili sessizliğini koruyan Bakan Ömer Dinçer, bir konuştu pir konuştu.
Özel bir televizyon kanalında 3 Eylül 2009 tarihinde
katıldığı programda, “Dişhekimlerinin muayenehanelerinden de hizmet satın alınması söz konusuydu. Bu konuda uzun süredir bir çalışma
yürütülüyordu aslında. Ama henüz bir açıklama
gelmedi. Halkın dişhekimlerine, muayenehanelere gitmesi söz konusu olabilecek mi? Bunun
önü açılacak mı? Ne zaman?” sorusuna şöyle
cevap verdi: “İşin doğrusunu
söylemek gerekirse biz dişhekimleriyle ilgili olarak hizmet
satın alınması konusunda oldukça mesafe kat ettiğimiz bir
çalışma yaptık. Belki şu kriz
olmasaydı, belki şu karşı karşıya kaldığımız bütçe açıkları ve
kurumda meydana gelen sorunlar olmasaydı dişhekimleri
ile de bir sözleşme yapmayı
düşünüyorduk. Ama şu anda
maalesef bu kadar büyük bir harcamanın olduğu bir ortamda yeni bir harcama alanı açmayı
ben doğru görmüyorum. Ama zaman içerisinde
hazırlıklarımız tamam, kendimizi daha yeterli
hissettiğimiz zaman böyle bir anlaşmanın yapılması gerektiği kanaatindeyim.”
Süreç uzadıkça umutlar azaldı
Türk Dişhekimleri Birliği’nin 17 Eylül 2008 tarihinde
başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile SGK Başkanlığı’na
sunduğu teklifin hayata geçirilmesi için, Başkaban
Recep Tayyip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
eski Bakanı Faruk Çelik ve SGK Eski Başkan Vekili
Fatih Acar ‘ın farklı tarihlerde yaptıkları ‘çalışmalarda son aşamaya gelindiği’ yönündeki açıklamalarına rağmen süreç bir türlü sonlandırılamadı. SGK
Başkan Vekili Fatih Acar’ın, 20 Mart 2009 tarihinde katıldığı TDB Başkanlar Konseyi Toplantısında;
MEDULA ile ilgili çalışmalarda sona gelindiğini ve
diğer teknik alt yapı çalışmalarının Ağustos ayında
sona erip Eylül ayında hizmet alımına başlanacağını
açıklamasının ardından Hükümetten ya da SGK’dan
14
dişhekimi
süreçle ilgili yeni bir açıklama yapılmadı. Yerel seçimler sonrası kabinede yapılan değişiklikle Çalışma ve
Sosyal Bakanlığı’na getirilen Ömer Dinçer’in konuyla
ilgili sessizliğini koruması, ardından SGK Başkanlığı
görevine getirilen Dr. Emin Zararsız’ın net bir açıklama yapmaması sürecin işlemediği yönündeki şüpheleri artırmıştı.
Basında çıkan haberler
beklentileri artırdı
Konunun muhatapları sessizliğini korurken, ulusal
basında yer alan asılsız haberler beklentileri daha
da artırdı. Önce 24 Temmuz 2009 tarihinde SGK
kaynaklarına dayandırılarak hazırlanan ve ulusal bir
gazetede yer alan haberde, sigortalıların serbest diş
hekimlerinden ücretsiz faydalanabilmesi için yürütülen çalışmalarda son aşamaya gelindiği, Ağustos
ayından itibaren kamunun özelden hizmet satın almaya başlayacağı duyurularak meslektaşlarımızda ve
halkımızda bir beklenti yaratılırken, 5 Ağustos 2009
tarihinde yine bir ulusal gazetede yer alan haberde
SGK’lı 67 milyon kişinin serbest diş hekimlerinden
hizmet alabilmesi için yapılan görüşmelerin tamamlandığı, uygulama için Bakan Dinçer’in talimatının
beklendiği duyurulmuştu. Aynı haberde TDB Genel
Başkanı Prof. Dr. Murat Akkaya’dan alınan bilgiye
göre çalışmaların ve altyapının hazırlanarak tamamlandığı belirtilmiş, Akkaya’nın, “Karşılıklı sözleşmeler
hazırlandı, çalışmalar yapıldı. Bir-iki ufak anlaşmazlıklar var ama kolay çözülebilecek şeyler. Son olarak
konuşulacak olan hizmetlerin ücretlendirilmesidir.
Gereken bir tek şey var, bir siyasi otorite ‘tamam sistem başlasın’ talimatını verecek. Bu siyasi otorite ya
Çalışma Bakanı’dır ya da Başbakan’dır” ifadelerine
yer verilmişti.
Yeni SGK Başkanı olumsuzluğun
ilk sinyallerini vermişti
Basında yer alan bu haberlerin hemen ardından
göreve yeni başlaması nedeniyle basın mensupları
ile bir tanışma toplantısı düzenleyen SGK Başkanı
Dr. Emin Zararsız da söylemleriyle sürecin olumsuz
bir şekilde sonuçlanacağının işaretlerini vermişti.
Zararsız’ın, kamu sağlık harcamalarının bütçe üzerinde yük oluşturmaya başladığı, bu harcamaların
finansmanı ve sürdürülebilirliği konusunda sıkıntı
ortaya çıktığı şeklindeki açıklamaları “meslektaşlarımız nafile bir beklenti içine mi sokuldu?” sorusunu
akıllara getirmişti.
SGK Başkanı’nın bu açıklamasının ardından, TDB
13 Ağustos tarihinde yaptığı yazılı açıklamada şu
haber
dişhekimi
ifadelere yer verdi: “Eylül ayına girmek üzere olduğumuz şu günlerde, Türk Dişhekimleri Birliği olarak
üzerimize düşeni yapmamıza karşın, başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere diğer yetkili ağızlardan
yapılan `hizmet alımının başlayacağı’ açıklamalarını
doğrulayacak bir sonuca ulaşılamayacağını düşünüyoruz. 302 gündür devam eden bu sürecin, halkın
ağız diş sağlığı hizmetlerine olan ihtiyacı ve meslektaşlarımızın talepleri doğrultusunda bir an önce
sonuçlandırılması gerekmektedir. Kamuoyunun ve
meslektaşlarımızın bu bağlamdaki beklentilerini ve
gelinen noktayı görüşmek üzere, Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Ömer Dinçer ve Maliye Bakanı Sayın
Mehmet Şimşek’ten randevu talep edilmiştir.”
SGK Başkanı’na sorduk, yanıt alamadık
Tüm bu gelişmelerin ardından Dişhekimi Dergisi olarak 21 Temmuz 2009 tarihinde
göreve başlayan yeni SGK Başkanı Dr. Emin Zararsız’a gerek
görevi devraldığı Fatih Acar’ın
20 Mart 2009 tarihinde yaptığı
açıklamaları gerekse yazılı basın organlarında çıkan haberleri
hatırlatarak şu soruları sorduk
ancak yanıt alamadık:

SGK Başkan Vekili Sayın
Fatih ACAR, 20 Mart 2009
tarihinde katıldığı TDB Başkanlar Konseyi Toplantısında; MEDULA ile ilgili çalışmalarda sona gelindiğini
ve diğer teknik alt yapı çalışmalarının Ağustos ayında sona erip Eylül ayında hizmet alımına başlanacağını açıklamıştır. Yine 24 Temmuz 2009 tarihinde
bazı gazete ve yayın organlarında SGK kaynaklarına
dayandırıldığı belirtilen haberlerde hizmet alımına
2009 Ağustos ayında başlanacağını açıklanmıştır. Bu
açıklamalar kamuoyunda ve diş hekimliği camiasında büyük beklentiye yol açmıştır. Eylül ayına yaklaştığımız şu günlerde süreçten umudunu kesen kesimlere neler söylemek istersiniz?

Basın mensupları ile düzenlediğiniz tanışma toplantısında sağlık harcamalarının bütçe üzerinde
yük oluşturmaya başladığına dikkat çekerek, bu harcamaların finansmanı ve sürdürülebilirliği noktasında
sıkıntı ortaya çıktığını, harcamaların sürdürülebilir kılınması için çalışmalar yürüttüğünüzü açıklamıştınız. Bu
çalışmalar içinde kamunun özetlen hizmet satın alımını erteleyecek önlemler de mevcut mudur?

Hizmet satın alımı konusunda yaklaşık bir yıldır
sonuç alınamamasında IMF ile yürütülen görüşmelerde sağlık harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi
yönündeki uyarılar ve global ekonomik krizin de etkisiyle oluşan bütçe açığı etkili oldu mu?
SGK Başkanı Zararsız’dan sorularımıza yanıt
beklerken, Bakan Dinçer son sözü söyledi.
Sözler tutulmadı
Yaklaşık bir yıldır sürecin sonuçlanmasını bekleyen
kamuoyu ve dişhekimleri Hükümet’in meslektaşlarımızla uzlaşarak hizmet satın alınacağı yönündeki
sözlerini tutup tutmayacağını merak ediyordu. Yerel
seçimler ve global ekonomik kriz nedeniyle oluşan
Cumhuriyet tarihinin en büyük bütçe açığını kapatmak için tedbir paketleri hazırlayan ve bir yandan
da IMF ile Ekim ayında netleşmesi beklenen stand
by anlaşması öncesi yürüttüğü görüşmeler çerçevesinde kamu harcamaları konusunda baskı altında
olan Hükümet’in, diş hekimlerinin taleplerine cevap vermeyecek bir öneri ile “sorunu” kendi açısından çözebileceği ihtimali üzerinde de duruluyordu.
Başbakan’ın, Türkiye’nin sosyal güvence için yaptığı
harcamaların hiçbir zaman hükümetleri dönemindeki gibi olmadığını belirterek “Bütçe açık veriyormuş
diyorlar. Ne verirse versin, bütçe açık veriyor
diye bunu önleyemezsiniz, bunu durduramazsınız. Çünkü bu işin bedeli olmaz, ne gerekiyorsa
bunu yapacağız. Zaman zaman benim, bakanlarımla bu konuda anlaşmazlıklara düştüğüm
de oluyor. Bu konuda atmamız gereken adımlar
var çünkü yarış halindeyiz, bunu başarmamız
lazım’’ açıklamaları üzerinden henüz bir gün geçmişken Bakan Dinçer’in kriz nedeniyle kamu sağlık
harcamaları konusunda tedbirli davranmak zorunda
oldukları ve bu nedenle dişhekimlerinden de hizmet
almayacaklarını açıklaması sürecin başından beri devam eden tutarsızlıkların son noktası oldu.
TDB’den Başbakan’a: Sözler tutulsun
Bakan Dinçer’in 3 Eylül 2009 tarihinde yaptığı açıklamaların ardından TDB’den yapılan basın açıklamasında, Bakan Dinçer’in sözlerinin dişhekimliği camiası
ve halkımızda büyük bir hayal kırıklığı yarattığı belirtilerek, “Gerek halkın ağız diş sağlığı sorunlarının
çözümüne gerekse meslektaşlarımızın artan ekonomik sorunlarına bir açılım getirmesini beklediğimiz
bu uygulamaya ilişkin olarak yapılan açıklama halk
sağlığına verilen öncelikler açısından üzüntü vericidir” denildi.
15
haber
dişhekimi
TDB Genel Başkanı Prof. Dr. Murat
Akkaya imzasıyla yapılan açıklamada,
SGK ve TDB arasında iyi bir işbirliği
içerisinde yürütülen çalışmaların bitme noktasına geldiğinde yapılan bu
açıklamanın, toplumda büyük bir hayal kırıklığı yarattığı vurgulanarak, şu
ifadelere yer verildi: “11 Ekim 2008
Tarihinde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşme sonrası, Sayın Başbakan Sağlık Bakanı ve Çalışma Bakanından konu ile ilgili çalışma yapılmasını istemiş; bu
konuda çalışmaya destek olacak bir dişhekimi milletvekili meslektaşımızı da görevlendirmiştir. Bu yılın
Mart ayında, o zaman ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı tarafından Ağustos ayında hizmet alımının
başlayacağı basına ve kamuoyuna açıklanmış; 20
Mart 2009 tarihinde Türkiye`nin dört bir yanından
gelen Dişhekimleri Odalarının Başkanlarının katıldığı
toplantıda yine o zamanki SGK Başkanı, GSS Genel
Müdürü ve Daire Başkanları ile hizmet alımının en
geç Eylül ayı başında başlayacağını açıklamış, izleyen
süreç içerisinde Birliğimiz ve SGK arasında çeşitli teknik konuları kapsayan bir dizi çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu arada birçok Odamız kendi bölgelerinde,
meslektaşlarımızla toplantılar düzenleyerek verilen bu sözler doğrultusunda
bilgilendirme çalışmaları yapmışlardır.
Bunlara ek olarak ağız ve diş sağlığı ile
ilgili tedavi gereksinimi olan vatandaşlarımız bu açıklamalar doğrultusunda
tedavilerini erteleyerek, hizmet alımını
beklemişlerdir. Sağlık harcamalarının
çok fazla arttığının iddia edildiği bir
ortamda ne yazık ki ağız diş sağlığı
harcamalarının sağlık harcamaları içersindeki oranı
bu artışla ters orantılı olarak azalmıştır. Halbuki genel sağlık harcamalarına oranla çok küçük bir bütçe
ile halkımızın ağız diş sağlığı düzeyinde gerçekleştirilecek olan iyileştirme, genel sağlık harcamalarını da
azaltacaktır. Defalarca açıkladığımız gibi toplumumuzun ağız ve diş sağlığı sorunları, önemli bir sağlık
sorunudur ve yalnız başına kamu sağlık kuruluşları
tarafından karşılanması mümkün değildir. Türk Dişhekimleri Birliği bu süreç içinde dişhekimlerini temsilen, toplum sağlığı yararına bu çalışmalar içinde
olmuştur. Bakan değişiminin, devlet politikalarının
devamlılığını etkilememesi gerekir. Sayın Başbakanımızın 327 gün önce vermiş olduğu sözün arkasında
duracağına dair inancımızı korumak istiyoruz.”
Kamudaki meslektaşlarımız
için tehlike çanları çalıyor
Hükümetin mali disiplin gerekçesiyle
uygulamaya başladığı ekonomik tedbirlerin, akaryakıt zammı ve kamuda
bazı harcamaların kısıtlanmasıyla sınırlı olmadığı ortaya çıktı. Hükümet,
bütçedeki dev deliği ekonomi bürokratlarının hazırladığı 37 maddelik “kemer sıkma planı” ile kapatmayı planlıyor. 2011 yılı bütçe çalışmalarının
başlamasıyla mali disiplinin yeniden
sağlanması için çalışmalara başlayan
ekonomi bürokratlarının hazırladığı
37 maddelik planda yer alan “Döner
sermaye gelirlerinin yüzde 15 oranında azaltılması” yönündeki maddenin
uygulanıp uygulanmayacağı meslektaşlarımız tarafından dikkatle izleniyor. Hayata geçirilme olasılığı yüksek
maddeler arasında yer alan ve sağlık
16
personeline döner sermayeden yapılan katkı payı ödemesinden yüzde 15
kesinti yapılmasını öngören düzenleme nedeniyle kamuda çalışan meslektaşlarımız için tehlike çanları çalmaya
başladı. Uygulamanın hayata geçmesi
durumunda bu yıl 400, gelecek yıl
636, 2011 yılında ise 668 milyon lira
tasarruf sağlanması hedeflenirken,
kamuda çalışan diş hekimlerinin kayıpları dillendirilmiyor.
Döner Sermaye nasıl oluşuyor?
Döner sermaye gelirleri Sosyal Güvenlik Kurumu ile devlet memuru ve yeşil
kartlı hastalar nedeniyle Maliye’den
geliyor. Bu iki kurumdan gelen paranın yüzde 20’si çeşitli kurumlar
için yapılan vergi kesintileri olarak
Ankara’ya geri dönerken, yüzde 40’ı
hastane genel giderleri için kullanılıyor. Kalan yüzde 40 ise personele
dağıtılıyor. Döner sermaye gelirlerini
oluşturan para, hastanenin tahsilatları üzerinden değil, ciro üzerinden
dağıtılıyor. Hükümetin, tedbir paketi
içinde yer alan döner sermaye gelirlerinin yüzde 15 oranında azaltılması
ihtimali, SGK veya Maliye’nin döner
sermayeyi oluşturan gelirlerden yapacağı kesintiyi arttırması anlamına geliyor. Bu durumda döner sermaye gelirleri azalacak olan hastanelerin, ilk
aşamada genel giderler, 2.aşamada
ise personel giderlerinden zorunlu
bir kısıntıya gitmesiyle döner sermaye
ödemelerinin tehlikeye girmesi meslektaşlarımızı endişelendiriyor.
dişhekimi
haber
Meslektaşımız soruyor:
“TDB, SGK ile
anlaşma
yapmak
istiyor mu?”
SGK ile yürütülen hizmet alım görüşmelerinin çıkmaza girmesiyle bazı meslektaşlarımız TDB’nin görüşmeler sırasında izlediği yolu eleştirdi. Bu meslektaşlarımızdan Hakan Toygür de, ilk olarak 27 Temmuz 2009
tarihinde bir gazetede SGK’nın 1 Ağustos tarihi itibariyle serbest dişhekimlerinden hizmet satın almaya
başlayacağı yönündeki haber üzerine TDB’nin yaptığı
açıklamaya tepki gösterdi.
TDB, söz konusu haber üzerine yaptığı açıklamada,
“İlgili Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarının
ağız diş sağlığı hizmetleri için ortaya koyduğu; “hizmet standardı, tedavi kalitesi ve hekim emeğinin korunması” gerçeği ile uyumlu olarak, Birliğimiz tarafından 2001 yılında başlatılan ağız ve diş sağlığı hizmet
bedellerinin maliyet temelli olarak bilimsel metotlara
dayalı bir biçimde belirlenip güncellenmesi projesi,
alanında uzman bir akademisyenin sorumluluğunda,
akademisyen dişhekimlerinin, serbest dişhekimlerinin
ve kamunun da katkıları ile 6 yılda tamamlanmıştır.
Bu proje temel alınarak hazırlanan ve SGK`na sunulan teklifimizdeki tedavi kalemlerine ait ücretler konusunda henüz uzlaşı sağlanmamışken; kimi basın
yayın organlarında yer aldığı gibi, hastaların SUT`a
ek olarak % 30 ilave ücret vererek hizmet alabileceği konusunda, Birliğimizin herhangi bir onayı yoktur”
açıklamasında bulunmuştu.
SUT+yüzde 30’a razıyız
Meslektaşımız Toygür de, bu açıklamalar üzerine
İZDO’ya gönderdiği yazıda, yaklaşık bir yıldır muayenehanelerden hizmet satın alınması için yapılan
çalışmaların fiyatlar nedeniyle tıkanma noktasında
olduğunun anlaşıldığını belirterek şu noktalara dikkat çekmişti: “Bütün sağlık sistemi SUT+ yüzde
30 ile çalışırken, siz bu rakamları kabul edilemez
ilan ediyorsunuz. Ankara’da siz muayenehanelerinizde iyi fiyatlarla çalışıyor olabilirsiniz ama
biz İzmir dişhekimleri olarak şu anda SUT+yüzde
30’a bile bakacak hasta bulamıyoruz. İzmir’in
her semtinde ağız ve diş sağlığı merkezleri açıldı. Randevulu çalışıyorlar Parası olanlar bile artık
oralarda diş tedavilerini yaptırıyorlar. Biz burada
çok zor durumdayız. SGK ile fiyat pazarlığı yaparken lütfen bizi de düşünün. İzmir’de serbest
çalışan dişhekimlerinin yüzde 90’ının benim gibi
düşündüğünü zannediyorum. İnternet sitenizde
bir anket başlatarak bunu öğrenebilirsiniz. Sonuç olarak ben SUT+yüzde 30’a çalışmak istiyorum.”
Serbest dişhekimleri çok zor durumda
Toygür, Hükümetin mevcut sağlık harcamalarını azaltmak için çareler aradığı bir ortamda, TDB’nin bu tutumuyla hiçbir yere varılamayacağını savunarak, “TDB
böyle devam ederse hiçbir zaman anlaşma olmaz.
İddia ediyorum ki, İzmir’deki diş hekimlerinin yüzde
90’ı SUT+%30 ile çalışmayı kabul edecektir. Bütün
özel sağlık tesisleri SUT+%30 ile çalışıyor. Özel hastanede çalışan tıp doktoru uzman arkadaşlarım bu
fiyatlardan çok iyi paralar kazanıyorlar. Tabii daha çok
hasta bakıyorlar” diye konuştu. Serbest diş hekimleri
çok zor durumda olduğunu vurgulayan Toygür şöyle
konuştu: “Hükümet insanlarda beklenti oluşturdu.
Hastalar dişlerini yaptırmak için anlaşma olmasını
bekliyorlar. Çalışma bakanının son açıklamasından
anladığım kadarıyla hiçbir şekilde anlaşma yapılmayacak. Bunun açık açık halka söylenmesi gerekiyor.
Boşuna beklemesinler. Tıbbın bütün dallarında özel
sağlık tesislerinden yararlanırlarken, diş tedavileri için
sadece resmi sağlık kuruluşlarında kuyruk bekleyerek
hizmet alacaklarını vatandaşa anlatmalılar.Yeni muayenehane açan veya açacak olan genç diş hekimi arkadaşlarıma da kolaylıklar diliyorum. İşleri gerçekten
çok zor.”
17
haber
dişhekimi
Odalar verilen sözlerin
tutulmamasına tepkili
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
serbest dişhekimlerinden hizmet alınmayacağını
açıklaması, mahkeme kararlarına rağmen devlet
memurlarının serbest dişhekimlerine sevkini durduran Maliye Bakanlığı Tebliği ve SGK’nın hastaların
serbest dişhekimlerine sevkini adeta imkansız kılan
yeni genelgesine meslek odalarından sert tepki geldi. Bursa Dişhekimleri Odası hizmet alım sürecinde
TDB’nin izlediği tutumu eleştirirken, Manisa Dişhekimleri Odası yaptığı basın açıklamasında ekonomik krize çare bulmak için yürütülen reklam kampanyasına atıfta bulunarak; “Simit, sakız, oyuncak
ve çiçek satın alarak ekonomiyi düzeltmek isteyenlere cevaben diyoruz ki, serbest dişhekimlerinden
hizmet alın” dedi.
“TDB inandırıcılığını yitirdi”
Bursa Dişhekimleri Odası, hizmet alımında gelinen
son noktayı değerlendirmek üzere, Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Başkanlığı’na
gönderdiği yazılı açıklamada, “Sağlık alanındaki
olumsuz tablo açık seçik görünmesine rağmen süreç boyunca
TDB tarafından çalışmaların
“Hizmet Alımına“ odaklı tek
bir politikayla yürütülmesi nedeniyle bugün meslek örgütümüz hem toplum hem de üyelerimiz nezdinde inandırıcılığını
yitirmiştir. Hizmet alımı uğruna
izlenen uzlaşmacı tutum nedeniyle meslek örgütlerinde
olması gereken muhalif kimlik
yitirilmiştir. TDB-MYK’nın hizmet alımı politikalarını
bir yana bırakarak gerçek bir özeleştiri yapıp ardından da bu özeleştirinin gereğini yapması kaçınılmazdır. Bu noktadan sonra, bir meslek örgütüne
yakışan mücadeleci bir tavırla yeni bir politik hat
çizilmeli ve örgütsel bütünlüğü sağlamak için çaba
gösterilmelidir.
Bu arada TDB MYK nin “hizmet alımı“ için yapacağı
herhangi eylemliliğe, geçmişte de dile getirdiğimiz
18
ve yine yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığımız
nedenlerle katılmayacağımızı belirtiriz.
Sağlıkta piyasalaştırma girişimleri karşısında, geniş bir çerçevede diğer meslek örgütleri ile birlikte örgütümüzün tabanını da işe katarak yeni bir
mücadele hattı inşa edilmelidir. TDB temel politikalarında yapılacak değişikliklerle, örgütlenecek yeni
bir eylem girişiminde, elimizden gelen tüm gayreti
göstereceğimizi ve her türlü katkıyı sunmak için
hazır olduğumuzu bilmenizi isteriz.
Sonuç olarak; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının hizmet alımı çalışmalarının rafa kaldırıldığı yönündeki açıklaması üzerine, konuyu değerlendirmek üzere Trabzon’da yapılacak Başkanlar Konseyi
öncesinde Ankara’da Oda yönetimlerinin katılacağı
bir toplantının acilen düzenlenmesi gerekmektedir.
TDB temel politikalarındaki bu kırılma döneminde
zaman kaybetme lüksümüz yoktur” ifadelerine yer
verdi.
Ekonomiyi düzeltmek isteyenler
dişhekimlerinden hizmet alsın
Manisa Dişhekimleri Odası da 11 Eylül 2009 tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyunu,
toplumumuzu büyük beklenti içine sokan serbest
dişhekimlerinden ağız ve diş sağlığı hizmeti alımında gelinen son durum hakkında bilgilendirdi. Yönetim Kurulu adına Başkan Zihni Hoşkar’ın yaptığı
basın açıklamasında, son bir yıldır yaşanan sürece
değinilerek, odaların haklarını hukuksal olarak aramaya devam edeceği, toplumu ticari ve tekelci bir
anlayışla çalışan yetersiz resmi sağlık kurumlarında
uzun süreçlere yayılan randevuya mahkûm eden
anlayışa karşı mücadelenin devam edileceği bildirildi.
Açıklamada şu noktalara dikkat çekildi: “Sağlıkta
dönüşümün ne olacağı artık yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın yapılan tasarrufların verilen hizmeti kısıtlamayacağı şeklindeki
açıklamalarına karşın ekonomik kriz bahane edilerek toplumun ağız ve diş sağlığı engellenmektedir.
Diğer taraftan da sağlıkta katılım paylarını arttıra-
haber
dişhekimi
cak düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır. Hekim
seçme özgürlüğü lafta kalmıştır. Sağlık harcamaları
sağlıkta dönüşüm programı sonucu çok fazla artmasına rağmen ağız ve diş sağlığı harcamaları bu
artışla ters orantılı olarak azalmıştır. Buna rağmen
toplumun ağız ve diş sağlığına ulaşımı, kısıtlanıp
engellenmeye çalışılmaktadır. Ekonomik kriz ile hiçbir ilgisi olmayan çalışanların sağlık hakkı ellerinden
alınarak krizin bedeli ödetilmeye çalışılmaktadır.
Simit, sakız, oyuncak ve çiçek satın alarak ekonomiyi düzeltmek isteyenlere cevaben diyoruz ki:
Ekonomik krize çare olmak için;
SERBEST DİŞHEKİMLERİNDEN HİZMET ALIN………
HEM TOPLUM AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINI KAZANSIN
HEM DE SERBEST ÇALIŞAN DİŞHEKİMLERİ EKO-
NOMİYE KAZANDIRILSIN
SERBEST DİŞHEKİMLERİNE BAĞLI LABARATUVARLAR VE DEPOLAR KAZANSIN
DİŞHEKİMLERİ YANINDA İSTİHDAM EDECEĞİ PERSONEL KAZANSIN
KAMUDA ÇALIŞAN DİŞHEKİMLERİ SOLUK ALSIN
VERMİŞ OLDUĞU SÖZLERDEN DOLAYI SİYASETÇİ
SAYGINLIK KAZANSIN
HUKUK KAZANSIN
TÜRKİYE KAZANSIN…..
Sayın Başbakanımızdan, Maliye Bakanımızdan ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızdan hukuka,
yasalara ve mahkeme kararlarına uygun şekilde verilen sözlerin arkasında durmasını bekliyoruz.”
gütleniyor
Meslektaşlarımız sanal ortamda ör
TDB yönetimini istifaya davet ettiler
Meslektaşlarımızın, haberleşmek ve mesleki sorunları tartışmak üzere bir araya geldiği
e-dishekimi.com adresli web sitesinde hizmet
alımı süreci ve sonucu ile ilgili yürütülen tartışmaların ateşi yükseliyor. Yaklaşık 8 bin 500
dişhekiminin üye olduğu ve sanal dünyanın en
büyük mesleki forumlarından biri olan sitede,
hizmet alımı ile ilgili tartışmaların odak noktasında TDB ve odaların başarısızlığı bulunuyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in bir televizyon kanalında serbest
dişhekimlerinden hizmet alınmayacağını açıkladığı günden bu yana artarak devam eden
tartışmalar, toplu bir harekete dönüşüyor. Bakanlığın hizmet satın alacağını açıkladığı gün-
den bu yana geçen bir yıla yakın sürede muayenehanelerin her geçen gün daha da kötüye
gittiğini ancak TDB’nin Hükümetle yürüttüğü
görüşmeleri sürekli sonuç alınacağı şeklinde
yansıttığı görüşünde birleşen meslektaşlarımız, hizmet alım sürecinde gelinen noktayı televizyon kanalında bir muhabirin sorduğu bir
soru üzerine öğrenmelerinin TDB’nin süreci
iyi yönetemediğinin en önemli işaretlerinden
olduğunu tartışıyor. Gelinen noktanın, başarısızlığın en büyük ifadesi olduğunu düşünen
meslektaşlarımız sorumluların istifasını isterken, forumda tartışılan ve fikir birliğine varılan konular hakkında bir bildiri hazırlayarak,
eylem planı oluşturuyorlar.
19
haber
dişhekimi
SGK’lıların serbest
dişhekimlerine
sevki yeniden başladı
Ancak tebliğ ile sevk süreleri
2 katına çıkarıldı ve sağlık
kurulu raporu şartı getirildi
>>
Isparta ve İzmir Dişhekimleri Odalarının Danıştay’a açtığı davalar sonucu SGK kapsamındaki hastaların serbest dişhekimlerine sevkini durduran tebliğ
hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararları ile SGK kapsamındaki hastaların
serbest dişhekimlerine sevki yeniden başladı.
>>
Maliye Bakanlığı’nın hukuku hiçe sayarak, devlet memurlarının sevkini fiilen başlamadan durdurmak için yayınladığı Tebliğ’in ardından, SGK’nın da benzer bir yol izlemesinden endişe ediliyordu. Sevk sürelerini iki katına çıkaran ve
heyet raporu şartı getiren bir genelge yayınlayan SGK, mahkeme kararlarına,
sevkleri adeta imkansız hale getirerek uyacak.
Isparta ve İzmir Dişhekimleri Odalarının 31.01.2009
tarih ve 27127 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan,
SGK kapsamında (SSK, BAĞ-KUR ve memur emeklileri ve bunların aile fertleri) bulunanların 29.01.2009
tarihinden itibaren serbest dişhekimlerine sevkini
durduran SGK Tebliği hakkında açılan davalarda da
Danıştay 10.Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Böylece, tedavi giderleri SGK tarafından karşılananlar için serbest dişhekimine sevkin yolu
açılmış oldu. Mahkeme kararları sonrası SGK,
7 Eylül 2009 tarihinde yayımladığı genelge ile
mahkeme kararlarına uyarak hastalarının serbest dişhekimlerine sevkini fiilen başlatacağını
duyurdu, ancak söz konusu genelge ile sevk
20
sürelerinin Sağlık Uygulama Tebliğlerindeki
sürelere göre iki katına çıkarılması ve sevk için
sağlık kurulu raporu şartı konması, hastaların
özel sağlık kuruluşlarından sağlık hizmetine erişimini adeta imkansız hale getirdi.
Yeni uygulayamaya göre, resmi sağlık kurumlarınca kron ve protez tedavisine 180 gün, dolgu
tedavisine 60 gün ve diğer diş tedavilerine de 90
gün içinde başlanamayacağının; en az bir dişhekiminin de içinde yer aldığı Sağlık Kurulu Raporu ile belirlenmesi halinde, hastanın serbest dişhekimine sevki yapılacak. Ayrıca, düzenlemeye
göre yüzde 40 ve üzeri özürlü kişiler doğrudan
serbest dişhekimlerine başvurabilecek.
haber
dişhekimi
TDB asgari muayene ve tedavi
ücret tarifesi geçerli olacak
dur edecek bir uygulama içine girmedi.
Genelgede ayrıca, hastaların serbest dişhekimleri tarafından yapılan teşhis, tedavi ve protez bedellerinin TDB Asgari Muayene ve Tedavi Ücret
Tarifesi’ne göre ödeneceği de belirtildi. Danıştay 2008 yılında ödemelerin SUT’tan ve Maliye Bakanlığı’nın belirlediği
tedavi yardım yönetmeliği
fiyatlarından değil, TDB asgari ücretinden ödenmesi
gerektiği konusunda bir karar vermişti. İZDO’nun ve Isparta Dişhekimleri Odası’nın
açtıkları davalarda da bu karara atıfta bulunularak, ödemelerin TDB Asgari Muayene
ve Tedavi Ücret Tarifesine
göre yapılacağı belirtildi. SGK,
daha önce ilgili mahkeme kararlarına uymayarak kurum
tarafından belirlenen ücret tarifesi
if i üzerinü i
den ödeme yapmaya devam etmiş, bu nedenle
SGK Başkanı hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na
suç duyurusunda bulunulmuştu. Ancak SGK bu
kez mahkeme kararlarına saygılı davranarak ödemeler konusunda hastaları ve dişhekimlerini mağ-
İZDO, kararın uygulanması için takipteydi
Söz konusu Danıştay kararlarının uygulanması için
10.08.2009 tarihinde SGK Başkanlığına gönderilen
dilekçede, ilgili son Danıştay kararları ve yine İZDO
tarafından açılan dava sonucu ödemelerin TDB Asgari Muayene ve Tedavi Ücret
Tarifesi üzerinden yapılması
Ta
gerektiği yönündeki karar
g
hatırlatılarak, “Kurumunuh
zzun yasalara ve mahkeme
kararlarına bağlılığından
k
hiçbir şüphemizin bulunh
madığını, mensuplarınıza
m
anılan ödemelerin hukuka
a
uygun bir şekilde, kuruu
munuz aleyhine yasal girişimlerde bulunulmasını
gerektirmeyecek şekilde
yapılacağına dair inancımızı arz ederiz” ifadelerine
m
yer verilmişti. Söz konusu talebin üzerinden yaklaşık bir ay geçtikten sonra SGK tarafından yayımlanan genelge, sevklerin fiilen başlaması için önem
taşırken, sevkler için öngörülen sürelerin uzunluğu
meslektaşlarımızın tepkisine neden oldu.
Türk Dişhekimleri Birliği’den
Inter Partner Assistance uyarısı
Dişhekimlerinin bazı kurum ve kuruluşlarla hizmet sunum
anlaşması yapmak istediğinde karşılaştığı Inter Partner
Assistance isimli kuruluşa karşı TDB’den tüm odalara uyarı geldi. Herkesin uyması zorunlu olan Asgari Muayene ve
Tedavi Ücret Tarifesi’ni ihlal ederek hizmet sunum anlaşması yapan firmanın dişhekimleri ve odaları yanıltmaya
çalıştığı, birden fazla sözleşme yaparak hileli işlemlere
başvurduğu belirtildi.
TDB yaptığı açıklamada şunları ifade etti: “Yapılan araştırmada Inter Partner Assistance isimli firmanın, çeşitli
kuruluşların bir takım hizmetlerinin organizasyonunu üstlenen bir firma olduğu; Türk Telekom Vakfı’nın internet
sayfasında Inter Partner Assistance firma ismine rastlanmadığı gibi, anlaşmalı sağlık kuruluşları arasında hastane,
poliklinik ve serbest dişhekimlerinin isimlerinin bulunduğu görülmektedir. Ancak, Inter Partner Assistance tarafın-
dan Oda onayı alınabilmesi için öncelikle tip sözleşmenin
yapıldığı; ardından ek fiyat protokolü adı altında TDB Asgari Muayene ve Tedavi Ücret Tarifesini ciddi ölçüde ihlal
eden ikinci bir sözleşmenin yapılmasıyla; 3224 sayılı Yasa
uyarınca saptanmış bulunan ve herkesin uyması zorunlu
olan Asgari Ücret Muayene ve Tedavi Ücret Tarifesi ihlal
edildiği görülmektedir.
Inter Partner Assistance ve bu kuruluştan hizmet alan kurumlara yazı yazılarak; yapılan işlemin yasaya aykırı olduğu, birden fazla sözleşme yapılarak ortaya konulan hileli
işlemlerle dişhekimleri ve Dişhekimleri Odalarının yanıltıldığı, söz konusu uygulamanın yasal çerçevede yürütülmemesi durumunda sözleşmelere verilmiş onayların iptal
edilmesinden başka, ilgililer hakkında suç duyurusunda
bulunmak da dahil olmak üzere gerekli girişimlerin yapılacağı bildirilmiştir.”
21
haber
22
dişhekimi
dişhekimi
haber
23
haber
dişhekimi
Devlet memurlarının serbest diş hekimlerine
sevki başlamadan durduruldu
İZDO, mahkeme kararlarını
hiçe sayan Maliye
Bakanlığı’na dava açtı,
konuyu meclise taşıdı
>>
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in SGK’nın özel dişhekimlerinden hizmet alımı projesinin rafa kaldırıldığını açıklamasıyla, son bir yıldır yaşanan belirsizlik ortamında mağduriyetleri daha da artan meslektaşlarımız için
Danıştay’ın devlet memurları ve SGK’lıların serbest dişhekimlerine sevkini yeniden
başlatan kararı umut olmuştu.
>>
İZDO, Danıştay’a açtığı davalar sonucu Maliye Bakanlığı ve SGK Tebliğleri
hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararlarının hayata geçmesi için ilgili kurumlara baskısını sürdürürken, Maliye Bakanlığı, tüm kişi ve kurumlar için bağlayıcı
olan mahkeme kararlarını hiçe sayarak 5 Eylül tarihinde yeni bir Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliği yayınladı ve devlet memurlarının özel dişhekimlerine sevkini başlamadan durdurdu.
>>
Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve SGK’ya gönderdiği dilekçelerle, uygulamanın bir an önce başlaması için konunun takipçisi olduklarını, mahkeme kararlarına uymayanlar hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılması için her türlü girişimde
bulunulacağını bildiren İZDO, bu gelişme üzerine Maliye Bakanlığı tebliğinin iptali
için 7 Eylül 2009 tarihinde yeniden Danıştay’a başvurdu.
>>
Konunun TBMM’ye taşınması için de mücadele veren İZDO’nun sesine İzmir
Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol cevap verdi. Anadol, Başbakan Erdoğan’ın yazılı olarak yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına konuyla ilgili
soru önergesi sundu.
>>
CHP Adıyaman Milletvekili, meslektaşımız Şevket Köse, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hakkında görevi kötüye kullandığı ve mahkeme kararlarını yerine getirmediği gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
24
haber
dişhekimi
Danıştay 2.Dairesi, 07.02.2009 tarih ve 27134
sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan ve devlet memurları ile aile fertlerinin 07.02.2009 tarihinden
itibaren serbest dişhekimlerine sevkini durduran
Maliye Bakanlığı Tebliği’nin iptali için İzmir Dişhekimleri Odası’nın (İZDO) açtığı davada yürütmenin
durdurulması kararı vermişti. 07.02.2009 tarihinde
Resmi Gazetede yayımlanan 8 Sıra No’lu Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin 2.maddesinin
iptali için açılan davada yürütmeyi durdurma kararı
veren Danıştay 2.Dairesi, İZDO’nun söz konusu
maddenin uluslararası sözleşmeler ve Anayasa hükümlerine aykırı olduğu, özel kurum ve
kuruluşlara sevk ile başlayan sürecin hastaların tercihi ile gerçekleşen bir süreç olmayıp, bir
zorunluluktan, iyileştirme için belirlenen ve
gerekli olan sürede diş tedavisinin yapılamayacak olmasından kaynaklandığını, 2.maddenin
aynı zamanda Maliye Bakanlığı’nın kendi iç
kuruluş yasasına da
aykırı olduğu, memurların tedavisi ile ilgili
görevlerin tam olarak
yerine
getirilmesinden vazgeçildiği iddialarını haklı bularak
devlet memurlarının
resmi sağlık kuruluşlarındaki kuyruk
çilesine son vererek
sevkin yolunu açmıştı. Ancak, mahkeme
kararlarının
gereğini
yerine getirmeyen Maliye
Bakanlığı, devlet memurları
ve bakmakla yükümlü oldukları
kişiler için kamu kurumlarında yapılamayan tedavileri için serbest dişhekimlerinden
yeniden faydalanabilmesinin yolunu açılmadan kapattı. Bütçede görülmemiş boyutlara ulaşan açığı
kapatmak için kamu sağlık harcamalarını kısmanın yolunu arayan Bakanlık, 5 Eylül 2009 tarihinde
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 11
sıra No’lu Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği, 6 No’lu Tebliğin 5.2.maddesinin yürürlüğü ile
8 No’lu Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinin 2.maddesini yürürlükten kaldırdı. Bunun yerine
5.maddenin “Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında
diş tedavisi” başlıklı 1. fıkrasına “Diş tedavisi ama-
cıyla özel sağlık kurum ve kuruluşları ile serbest diş hekimliklerine sevk yapılmayacaktır.
Diş tedavileri, Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği ve Tebliğ
hükümleri çerçevesinde resmi sağlık kurum ve
kuruluşlarında sağlanacaktır” şartı eklendi.
İZDO dava açtı
Yargı kararıyla açılan sevk yolunun hukuk dışı uygulamalarla tekrar yasaklanmasına izin vermeyen
İZDO, yargı mücadelesinden vazgeçmedi. İZDO,
yeni Tebliğ’in yayınlandığı 5 Eylül tarihinden
sonraki ilk iş günü olan 7 Eylül 2009 tarihinde yürütmeyi durdurma talebiyle mahkemeye
başvurdu.
Daha önce devlet memurlarının kamu hastanelerinde 90 gün içinde yapılamayan tedavileri için,
serbest dişhekimlerine sevkinin sağlanması ve
ödemelerin daha önce yine
İZDO tarafından kazanılan
dava sonucu TDB Asgari
Muayene ve Tedavi Ücret
Tarifesi üzerinden yapılması için takipte olacağını açıklayan İZDO,
mahkeme kararlarına
uymamasından endişe ettiği kurumlara
yazılı olarak başvurmuştu. Danıştay
kararlarının uygulanması için 10.08.2009
tarihinde Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İzmir
Defterdarlığı ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’ne dilekçe yazan
İZDO, kararın devlet memurlarına duyurulmasını
istemiş, “Kurumunuzun yasalara ve mahkeme kararlarına bağlılığından hiçbir şüphemizin bulunmadığını, mensuplarınıza anılan ödemelerin hukuka
uygun bir şekilde, kurumunuz aleyhine yasal girişimlerde bulunulmasını gerektirmeyecek şekilde
yapılacağına dair inancımızı arz ederiz” diyerek
konunun takipçisi olduğunu vurgulamıştı. Meslektaşlarımızın ve diş tedavisi kamu hastanelerinde
zamanında yapılamayan hastaların beklentisine ve
İZDO’nun uyarılarına rağmen, mahkeme kararlarının arkasından dolanmayı tercih eden ilk kuruluş
Maliye Bakanlığı oldu.
25
haber
dişhekimi
İZDO’nun mücadelesi Meclis’e taşındı
CHP Grup
Başkanvekili
Kemal Anadol’dan
Başbakan’a
soru önergesi
İZDO, Maliye Bakanlığı’nın mahkeme kararlarını görmezden gelerek, sosyal devlet ilkesine aykırı, memurun sağlık ve sosyal güvenlik hakkını elinden alan tebliğinin iptali
için konuyu TBMM’ye taşıdı. İZDO’nun haklı mücadelesine destek veren İzmir Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Başkaban Recep Tayyip Erdoğan’ın
yazılı olarak yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına
konuyla ilgili soru önergesi sundu.
Anadol, soru önergesinde, “Diş ve ağız sağlığının
iyileştirilmesi genel sağlığın bir parçası olmasına
karşın ne yazık ki, siyasi iktidar tarafından yeterince önemsenmemekte ve yurttaşların sağlık hakkı
kısıtlanmaktadır. Kamunun özel sağlık kuruluşlarından ağız ve diş sağlığı hizmeti satın almasına
yönelik olarak kamuoyuna yapılan açıklamalar ve
başlatılan girişimlerden, ekonomik kriz gerekçe
gösterilerek geri adım atılması halkın sağlığından
ödün verildiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu açıdan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Ömer Dinçer’in ağız ve diş sağlığını ekonomik krize feda ettiklerini itiraf ettiği 3.9.2009 tarihli açıklaması tam bir talihsizliktir. Siyasi iktidarın
sağlık hakkına bu ideolojik yaklaşımının yanı sıra
yargı kararlarını etkisizleştirme, yargı kararlarının
arkasından dolaşma amacına yönelik girişimde bulunması Anayasa ve yasaların ihlali niteliğindedir.
Serbest dişhekimine sevk edilen kamu görevlileri
ve bakmakla yükümlü oldukları kişilere tedavi giderlerinin ödenmesi konusunda İzmir Dişhekimleri
Odası önemli bir hukuk mücadelesi vermiştir” diyerek, İZDO’nun başından beri yürüttüğü hak arama
sürecine yer verdi.
Danıştay kararlarına uyulsun
Anadol, Başbakan Erdoğan’a şu soruları yöneltti: “
1. Sevk zinciri içerisinde, yine kamu kurumlarının sağlık
birimlerince sevki zorunlu görülen memur ve bakmakla
yükümlü oldukları kişilerin özel sağlık kuruluşlarına ve
serbest dişhekimlerine sevkinin engellenmesinin gerekçeleri nedir? Bu durum sağlık hakkının gaspı değil midir?
2. Danıştay’ın 2 kez yürütmeyi durdurma kararı vermesine karşın, yeni Tebliğlerle yargı kararını etkisizleştirenler
hakkında herhangi bir işlem başlatılmış mıdır? Eğer herhangi bir işlem başlatılmadı ise, yargı kararlarını yerine
getirmeyenler hakkında işlem yapılmamasının gerekçeleri nelerdir?
3. Kamu çalışanlarının ağız ve diş sağlığı hizmetlerinden
yararlanması noktasında getirilen kısıtlanma ve engellemelerin ideolojik bir temeli var mıdır?
4. Kamu çalışanlarının sağlık harcamalarının kısılması
sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır mı?“
Maliye Bakanı hakkında suç duyurusu
26
Kendisi de bir dişhekimi olan CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek hakkında, diş
hekimleri ile ilgili yargı kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Düzenlediği basın toplantısında, 5 Eylül
2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Maliye Bakanlığı Tebliği’nin mahkeme kararlarına uymamak anlamına gel-
diğini belirten Köse, Maliye Bakanı’nın
mahkeme kararının uygulanmasını engelleyecek şekilde tebliğ yayınlayarak görevi
kötüye kullanma suçunu işlediği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na
suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
Köse, Maliye Bakanı Şimşek hakkında
gerekli soruşturmanın yapılarak, işlediği
suçtan dolayı cezalandırılması amacıyla
ceza davası açılmasını istedi.
dişhekimi
haber
27
Sağlık Bakanı’nın dediği oldu,
6 dalda uzmanlık yürürlüğe girdi
haber
dişhekimi
6 DALDA UZMANLIK
YİNE BİLİMSEL DAYANAKTAN YOKSUN
>>
Ortodonti ve Ağız Diş ve Çene Cerrahisi dışında kalan dallarda uzmanlığa
ihtiyaç olmadığını ısrarla savunan TDB ve odalara rağmen, Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın dediği oldu ve dişhekimliğinde 6 dalda uzmanlık öngören Yönetmelik
yürürlüğe girdi.
>>
Başta TDB ve odalar olmak üzere, yönetmelikle ilgili tüm kesimlerin görüşlerine başvurarak hazırladığımız Dosyamızda, dişhekimliği fakültelerinin dekanlarına, doktoralı ve serbest dişhekimleri ile yeni mezun meslektaşlarımıza
görüşlerini sorduk. Yönetmeliğin tamamı ya da belirli maddeleri hakkında dava
açan bilimsel dernek başkanları, Manisa Dişhekimleri Odası ve doktoralı dişhekimleriyle konuştuk.
>>
6 dalda uzmanlık kararının altında imzası bulunan Tıpta Uzmanlık Kurulu
üyeleri ile yaptığımız röportajların yanı sıra, DUS’un ne zaman hayata geçeceğini de yine ilgili kurumlara sorduk. İşte tüm yönleriyle Dişhekimliğinin 6 Dalında
Uzmanlık Dosyası…
Tıpta ve Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre Dişhekimliğinin; Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Endodonti, Ortodonti, Pedodonti, Periodontoloji ve Protetik
Diş Tedavisi dallarında uzmanlık eğitimi yapabilmek
ve uzman olmak için öncelikle Dişhekimliği Uzmanlık
Eğitimi Giriş Sınavı’nda (DUS) başarılı olma şartı aranacak. Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ve dişhekimleri
odaları uzmanlık dallarının bilimsel kriterlere göre belirlenmesi için bir çalışma komisyonu oluşturulmasını
beklerken, Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu
tarafından kabul edilen 6 dalda uzmanlığı yürürlüğe
koydu. Ancak bilimsel gerekçeleri ortaya konmadan
kabul edilen uzmanlık dalları üzerinde geçmiş yıllarda
yapılan tartışmalar yine gündeme oturdu. Başta TDB
ve dişhekimleri odaları olmak üzere, Yönetmeliğin belirlediği şartlara göre doktora eğitimleri uzman olmak
için yeterli görülmeyen meslektaşlarımız, uzmanlık
dalları kapsamı dışında kalan bilimsel dernekler ve şu
an doktora eğitimini sürdürmekte olan yönetmeliğin
28
kapsamadığı meslektaşlarımız yönetmeliğin iptali için
yargı yoluna başvurdu.
Nihayetinde, yönetmelikle ilgili en temel eleştiri, mesleğin uzmanlıktan da önce çözüm bekleyen sorunları.
Önleyici-koruyucu hekimliğinin ön plana çıkarılmadığı, diş hekimliği lisans eğitiminin istenen seviyeye
getirilmediği bir ortamda, uzmanlığın ancak hastaların diş hekimlerine ödediği bedeli artıracağı, aynı
zamanda kamu sağlık harcamalarında kısıtlamaya
gitmek için her yola başvuran yönetimlerin, uzman
diş hekimi istihdam etmesiyle kamu maliyetlerinin de
fazlalaşacağı ifade ediliyor.
Yönetmelikten Satır Başları
Amacı tıp ve diş hekimliği alanlarında uzmanlık eğitiminin usul ve esaslarını düzenlemek olan Yönetmelik,
tıp ve diş hekimliği alanlarında eğitim vermeye yetkili
kurum ve kuruluşları ve uzmanlık eğitimi ile ilgili kişileri
kapsıyor. Yönetmeliğin beşinci maddesinde; uzmanlık
belgesi almayanların hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık
unvanı ve yetkisini kullanamayacakları belirtiliyor.
dişhekimi
Yönetmelikte en dikkat çekici ve tüm çevrelerden
onay gören ender noktaların başında DUS geliyor. Yılda en az 2 kez ÖSYM tarafından düzenlenecek bu
sınavın yanı sıra yabancı dil yeterlilik sınavı uygulanacak. Uzmanlık için yurtdışında eğitim alan hekimlere
denklik şansı tanınırken, eğitimine yurtdışında başlayıp Türkiye’de devam etmek isteyenlere de bu imkan
sağlanacak. Uzmanlık dallarından 2’si 4 yıl, diğerleri
3 yıllık eğitimi gerektirecek.
Yönetmeliğin 4.Bölümünde uzmanlık öğrencisi için
“kurumlarındaki kadro unvanı ne olursa olsun, tıpta
ve dişhekimliğinde uzmanlık ana veya yan dallarından
birinde uzman olarak yetiştirilmek amacıyla, bu yönetmelik ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde eğitim
ve öğrenim gören, araştırma ve uygulama yapan tabip veya dişhekimi” tanımlaması yapılırken, uzmanlık
öğrencilerinin istihdam şekli kurumların özel mevzuat
hükümlerine tabi kılınıyor. 15. Maddede ise, uzmanlık
eğitimine giriş sınavı tanımlanıyor. Buna göre; “Dişhekimleri fakültesi mezunları için DUS olmak üzere
ÖSYM tarafından yılda en az iki defa yapılır. Kurumlar
her sınav dönemi için açılmasını istedikleri uzmanlık
öğrencisi kadrolarını bağlı oldukları üst kurumlar aracılığı ile Bakanlığa bildirir. Bakanlık, Tıpta Uzmanlık
Kurulu’nun görüşünü alarak kadroları kurum ve birim adı belirtmek suretiyle ÖSYM’ye bildirir” şartları
yer alıyor. Yönetmeliğin 16 ve 17. Maddelerinde de
DUS’a başvuru şartları ile sınavın konusu ve kapsamı
tanımlanıyor.
Uzmanlık eğitimi
ile bağdaşmayan işler
Yönetmeliğin 20. Maddesinde ise uzmanlık öğrencilerinin, uzmanlık eğitiminin gerektirdiği öğrenim, eğitim, araştırma ve uygulama çalışmaları dışında, kamu
kurum ve kuruluşları veya özel kurum ve kuruluşlarda
aylıklı veya aylıksız hiçbir işte çalışamayacakları ve mu-
uzmanlık dosyası
ayenehane açamayacakları belirtilirken, buna aykırı
davrandığı tespit edilen uzmanlık öğrencilerinin önce
yazılı olarak uyarılacağı, aykırılığın devamı veya tekrarı
halinde ilgili eğitim kurumunca uzmanlık öğrenciliği
ile ilişiklerinin kesileceği açıklanıyor.
Eğitim kurumlarını TUK belirleyecek
Uzmanlık eğitimi ile ilgili hemen her ayrıntıyı belirlemekte görevli olan Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun
(TUK) oluşumu ve çalışma esasları da Yönetmeliğin
2.Bölümünde yer alıyor. Buna göre Kurul’da; Biri diş
tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın
seçeceği beş üye, Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir üye, bir dişhekimliği fakültesinden YÖK’ün
seçeceği bir üye ile toplam 3 dişhekimi üye yer alıyor.
Ayrıca kurula seçilen üyelerin uzman olmaları, en az
3 yıllık klinik veya laboratuar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şartı aranıyor. TUK’un görev
kapsamının da tanımlandığı Yönetmelikte, kurumlara uzmanlık eğitimi yetkisi verilmesi ve bu yetkinin
kaldırılması başta olmak üzere, ilgili uzmanlık dalının
çekirdek müfredatını belirlemek, uzmanlık dallarının
rotasyonları ve bunların süreleri hakkında karar vermek, eğitim kurumları ve birimlerinin nitelikleri ve
standartlarını belirlemek Kurul’un görevleri arasında
sayılıyor.
Geçici 9. Madde tartışma yarattı
Kazanılmış uzmanlık ve eğim yetkisinin geçici maddelerle belirlendiği Yönetmelikte en fazla tartışılan
konulardan birini Geçici 9.madde oluşturuyor. Yeni
ihdas edilen ana dallara uzmanlık belgesi verilmesinin şartlarını belirleyen maddeye göre; bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce, Ağız, Diş ve
Çene Cerrahisi, Endodonti, Ortodonti, Pedodonti,
Periodontoloji ve Protetik Diş Tedavisi ana dallarında,
yurt içinde veya yurt dışında en az dört yılını eğitim
kurumlarında olmak üzere altı yıl süreyle araştırma,
uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları
araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt
dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek,
bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilecekler. Başvurular Kurul tarafından
Yönetmeliğin geçici 9.maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay
içerisinde değerlendirilip, çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Sağlık Bakanlığınca düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilebilecek.
29
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Sağlık Bakanı Akdağ
uzmanlık konusunda
verdiği sözü tutmadı
TDB ve oda başkanları Bakan Akdağ’ı uzmanlık eğitimi yönetmeliğini
görüşmek üzere ziyaret etti. Bakan, mevcut taslakta TDB ve bilimsel
dernek temsilcilerinden oluşan bir kurulun yapacağı çalışmanın ardından
yeniden bir düzenleneceğini açıklamasına rağmen, yönetmelik, görüşmenin hemen ardından hiç bir değişiklik yapılamadan habersizce yayınlandı.
Sağlık Bakanlığı’nın TDB`nin görüşleri doğrultusunda
düzenleme yapacağı açıklamalarına ve odaların tepkilerine rağmen, bilimsel kriterler ve uzman ihtiyacı tespit edilmeden yürürlüğe giren Yönetmeliğe en büyük
tepki odalardan geldi.
6-7 Mayıs 2009 tarihinde toplanan Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun, dişhekimliğinin 6 dalında uzmanlık
olmasına karar vermesi, bu gelişmeler üzerine tüm
oda başkanlarının katılımı ile TDB’nin hazırladığı bir
metnin Bakanlığa sunulması ve ardından 11 Haziran
2009 tarihinde TDB Başkanı, Genel Sekreteri ve 10
oda Başkanının katılımıyla Sağlık Bakanı’na yapılan
ziyaret umutları yeşertse de, Bakan Akdağ bildiğini
okudu. Söz konusu görüşmede Sağlık Bakanı Prof.
Dr.Sayın Recep Akdağ, 6 dalda uzmanlığı doğru bulduğunu ancak, yönetmeliğin dişhekimliğinde Ağız
Diş Çene Cerrahisi ve Ortodonti olmak üzere iki dalda uzmanlık şeklinde çıkarılacağını, konunun tarafları
olan Sağlık Bakanlığı, TDB ve Bilimsel Dernek temsilcilerinden oluşan bir kurulun ülkemizin gerçek uzman
ihtiyacını tespit etmek ve diğer dalların durumu için
çalışmalara başlaması gerektiğini, kurulun 3 ay içinde
çalışmasını tamamladıktan sonra vereceği rapor doğrultusunda Yönetmeliğin ilgili hükmünün yeniden düzenlenebileceğini açıklamasına rağmen, bu bildirinin
üzerinden henüz bir ay geçmişken ve kimsenin haberi
olmadan yayınlanan yönetmelik, en çok kendilerini aldatılmış hisseden oda başkanlarının tepkisi çekti.
Konuyla ilgili ayrıntıları öğrenmek üzere başta TDB
Başkanı Prof.Dr.Murat Akkaya olmak üzere, görüşmeye katılan oda başkanlarına, görüşmenin ayrıntılarını,
yönetmelikle ilgili görüşlerini sorduk. Sağlık Bakanı ile
30
görüşmeye katılan oda başkanları, görüşmenin ayrıntılarını ve yönetmelikle ilgili eleştirilirini Dergimiz aracılığı ile dile getirirken, TDB Başkanı Akkaya’dan sorularımıza bir yanıt alamadık. TDB Başkanı Akkaya’dan
cevabını hala beklediğimiz sorularımız şöyle:
1. Sağlık Bakanı ile uzmanlık konusunda başından beri yürüttüğünüz süreci, 11 Haziran 2009
tarihinde TDB Genel Sekreteri ve 10 Oda Başkanı
ile birlikte Sağlık Bakanı ile yaptığınız görüşmeye
ilişkin izlenimlerinizi ve bu görüşmenin sonuçlarını nasıl değerlendirdiğinizi öğrenebilir miyiz?
2. 19 Haziran 2002 tarihinde yayınlanan ve 5 dalda uzmanlık içeren Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün
iptali için açılan davalar sonucu aynı yıl Danıştay
8.Dairesi’nin verdiği iptal kararının üzerinden geçen 7 yıllık sürede TDB olarak uzmanlık dalları konusunda devam eden tartışmalara netlik kazandırmak ve bilimsel kriterlere dayanan bir politika
belirlemek için herhangi bir çabanız oldu mu?
3. TDB ve dişhekimi odalarının 6 dalda uzmanlık konusundaki tavrına karşılık doktoralı dişhekimleri ile uzmanlık derneklerinin özlük haklarına
kavuşmak ve doktoralı bilim dallarına ait unvanlarını kullanabilmek amacıyla Yönetmeliği destekledikleri bilinmekte. Doktoralı dişhekimlerinin
söz konusu sorunları çözülmüş olsaydı, bugün
yine uzmanlık konusu tartışılıyor olur muydu?
Sorunun çözümü için TDB herhangi bir girişimde
bulundu mu?
4. Bundan sonra Sağlık Bakanlığı ve Yönetmelik
ile ilgili tutumunuz nasıl olacak? Açmayı düşündüğünüz davanın içeriği nedir?
dişhekimi
Doç. Dr. Merih Baykara
Ankara Diş Hekimleri Odası Başkanı
Genel dişhekimliğinin
alanı daraltılmamalı
Haziran ayında TDB ve bazı odaların temsilcileriyle birlikte Sayın Sağlık Bakanımızla görüştüğümüzde, Sayın
Akdağ uzmanlıkların çıkartılması konusunda kararlı
olduğunu belirtmişti. Meslek örgütü olarak hangi dalların uzmanlık olması gerekliliği konusunda bilimsel çalışmalar yapılmasını istedik.
Özet olarak Sayın Sağlık
Bakanımız; Sağlık Bakanlığı, TDB ve Bilim dernekleri
ile birlikte yapılacak çalışma
ile bunların belirlenmesini,
üç ay içerisinde sonuçlandırılmasını istemişti. Ancak biz bu görüşmelerin
yapılmasını beklerken Tıpta Uzmanlık Kurulu’ndan
çıkan altı dalda uzmanlık
yürürlüğe sokuldu. Sayın
Bakanımızla yapılan bu görüşme öncesinde TDB ve
Oda yöneticilerinin yaptığı
toplantıda, odalar, uzmanlığa karşı olmadıklarını, genel dişhekimliği yapanların
alanlarını daraltmayacak bir uygulama belirlenmesini
kararlaştırmışlardı.
Ankara Dişhekimleri Odası olarak biz de uzmanlıkların
bilimsel gerekçe ve gerçeklerle belirlenmesi, öncelikle
uygulamanın nasıl olacağının kurallarının ortaya konması gerektiğini savunmaktayız. Bu kurallar belirlenmeden, uygulamanın nasıl olacağı belirsizliğini korurken, uzmanlıkların belirlenmesi anlamlı olmayacaktır.
2003 yılında Antalya’da alınan kararla Ortodonti ve
Cerrahi uzmanlık olarak kararlaştırılmıştı. Uzmanlıkların bilimsel kriterlere göre belirlenmesi savunulurken,
Avrupa Birliği’nde serbest dolaşıma göre bu iki dalın
uzmanlık kabul edilmesi büyük bir çelişkidir. Yanlış anlaşılmalara sebep olmamak için belirtmek isteriz ki,
biz bu dallar uzmanlık olmasın demiyoruz. Bu kararın
alınış tarzı ve gerekçeleri şimdi savunulan gerçeklere
uymamaktadır diyoruz. Sonuç olarak Ortodonti ve
Cerrahi de dahil olmak üzere uzmanlık olması öneri-
uzmanlık dosyası
len tüm branşlar, Sağlık Bakanlığı, TDB, bilim dernekleri, gerekli ve yetkili kuruluşların bilimsel ve gerçekçi
kriterlerle değerlendirmesi sonucu belirlenmesini savunuyoruz. Buna göre uzmanlık sayısı sıfır da olabilir,
altı da, on altı da olabilir. Karşı olduğumuz, oldu bittilerdir. Bilimsel kriterlere karşı değiliz. Yine daha önce
belirttiğim gibi öncelikle uzmanlıkların uygulanma
kurallarının belirlenmesi, en önemlisi “Genel Dişhekimliğinin” alanını kesinlikle daraltmaması gerektiğini
savunuyoruz.
Asım Savaş
Adana Dişhekimleri Odası Başkanı
Süreç iyi yönetilmedi,
Bakan bildiğini okudu
TDB Başkanı ile birlikte oda başkaları olarak Sağlık
Bakanı ile yaptığımız görüşmede, Bakan Akdağ’ın
kullandığı kelimelere özellikle dikkat ettim ve bunlar
üzerinde durmak gerektiğine inanıyorum. Kendisi
bizi karşılarken Türk Diş Hekimleri Birliği ve “Dernek”
başkanları ibaresini kullanmıştır. Kendisi bu kelimeyi
kullandıktan hemen sonra tavrımı ortaya koyarak
Bakan Akdağ’a, “Burada
dernek başkanları yok,
oda başkanları var” dedim. Kendisi bu çıkışım
üzerine bana, artık başkanlığı bırakmam gerektiğini söyledi. Ben 24
yıldır Adana Dişhekimleri
Odası Başkanıyım ve bu
görevimi ilk günkü heyecanım ve çalışma isteğimle sürdürüyorum. Ben de
bunun üzerine Bakan’a,
“Ben istifa ederim ancak
siz de istifa edecekseniz
ve yerinize bu işi daha iyi
bilen biri gelecekse” dedim. Bana aynen şu kelimeleri kullanarak cevap verdi: “Ben şerbetliyim, kavgayı severim.” Dolayısıyla biz
toplantıya gittiğimizde Bakan Akdağ’ı zaten kararını
vermiş olarak bulduk.
Aynı toplantıda Bakan’a ADSM’lerde çalışan doktoralı hekimlerin puanlamasının düşük olduğunu, dolgu
31
uzmanlık dosyası
yaparak geçinmeye çalıştıklarını söyledim. Bunun üzerine Konya ADSM Başkanını arayıp yanımızda kendisine aynı konuyu sordu ve benim söylediklerimi doğrular nitelikte bir cevap aldı. Benim söylediklerimin
aynısını Konya ADSM Başkanı’ndan da duyunca bu
kez bana “Bunların arkasına saklanmayın” dedi.
Toplantıda TDB Başkanı’na “Siz bir dişhekimisiniz, Bakanımız da bir çocuk doktoru. Ancak kendisinin ailesi
çok genişmiş, tüm ailesinin diş tedavilerini de yaptırmış. Böylece kendisi de aynı zamanda bir dişhekimi
olmuş. Bu adam bizim dediklerimizi yapmayacak belli.
Kalkın gidelim” dedim.
Bakan ile yaptığımız toplantının ardından TDB ve
oda başkanları ile yaptığımız toplantıda bu konular
gündeme gelmesine rağmen maalesef TDB Başkanı,
Bakan’ın konuya yaklaşımının çok iyi olduğunu, uzmanlıkla ilgili konuyu Bakanlıkla birlikte çözeceklerini
söyledi. Ben hemen itiraz ettim. Başkana konuyu yanlış aktardığını, Sağlık Bakanı’nın konuyu bildiği gibi
çözeceğini söyledim. Maalesef gelinen noktada dediklerimin sonuna kadar gerçekleştiğini gördüm.
Sağlık Bakanlığından gelen yazılarda bile bizden dernekler olarak söz ediliyor. Sistem çürümüş, Bakanlık
çürümüş. TDB’nin de biz yaptık oldu gibi yöntemlerle
bir yere varamayacağını görmesi lazım. Yöneticinin
görevi konuşmaktan ziyade konuşulanların arkasında
neler yattığını görmek ve tavır koymak olmalıdır.
Biz odacı gibi görünüp o sıfatla muhatap dahi alınmama noktasından çıkıp, birlik başkanı ve oda başkanları
olma durumuna geçmeden hiçbir sorun çözülmez.
Alper Eminoğlu
Erzurum Diş Hekimleri Odası Başkanı
Dayatmaya karşıyız
Aslında artık söyleyecek çok fazla bir şey kalmadı.
Düğün yapıldı ancak biz çağırılmadık. Bundan sonra
geriye yasal süreci beklemek kalıyor. TDB sanıyorum bu konuda
gerekli girişimleri yapıyor.
Bizi muhatap alarak fikrimizi soran yok maalesef. Oda olarak konuyla ilgili görüşümüz başından
beri aynı; TDB gibi biz de 2 uzmanlık dalı dışında uzmanlık dalı
olmasını istemiyoruz. Meslek
odaları olarak oldu-bittiye karşıyız. Sağlık Bakanı ile görüşmeye
gittiğimizde aslında kendileri ka-
32
dişhekimi
rarını vermişti. Hatta bunu bizzat söyledi. Bizim için
konuyu birkaç ay bekleteceğini ancak TDB’nin basın
aracılığıyla konuyu kamuoyuna deklare etmesi gerektiğini söyledi. Topu yine bize attılar ancak TDB konuyla ilgili bir açıklama yapmayınca Bakanlık adeta “Siz
yapmazsanız, ben yaparım” dedi ve bildiğini yaptı.
Bu yönetmelikle birlikte kavramlar tamamen birbirine
karıştı. Temelde bir uzmanlık olacak ancak doktorasını yapanların da aslında birer uzman olduğu gerçeği
var. Akademisyeni ayrı, serbest diş hekimini ayrı değerlendirmek gerekiyor. Benim fikrim bir geçiş süreci
olması gerektiği yönünde. İlk 4 yıl herkes uzman olarak eğitime başlamalı. Uzmanlığı bitirenler mesleğini
yapmaya uzman olarak devam ederken, kalanlar doktorasına devam edip akademik kariyer yapmalı.
Ortada maalesef dayatılmış bir hadise var. Umarım
dava açılır, yasalar bizim taleplerimizi doğrular ve bu
yönetmelik iptal edilir.
Arif Pınar
İzmir Dişhekimleri Odası Başkan Vekili
Serbest dişhekimleri ile
uzman hekimler arasında
bir ayrışma yaratılacak
Sağlık Bakanı ile yaptığımız görüşme sırasında bize
verilen söz bu değildi. 3 ay içinde adı geçen 4 dalda uzmanlığa gerek olup
olmadığı ile ilgili bilimsel bir
çalışma yapacak ve Bakan’a
bunu ispatlayacaktık. Eğer
ispatlayamazsak bu yönetmelik çıkacaktı. Ancak sözler
tutulmadı. Bu görüşmenin
üzerinden henüz 36 gün
geçmişken karar değiştirildi
ve yönetmelik yayımlandı.
Daha önce iptal edilen tüzükle ilgili de aynı tavrı takınmışlardı. 9-12 Ocak 2009 tarihinde Tıpta Uzmanlık Kurulu 2
dalda uzmanlığın yeterli olduğunu söyledi. Bu kararın
üzerinden henüz 6 ay geçmeden 6 dalda uzmanlıkta
karar kıldı. Bu durum oldukça düşündürücüdür.
Ayrıca, Sağlık Bakanı ile yaptığımız görüşme esnasında kendisi sürekli “Dernek” sözcüğünü telaffuz etti.
Acaba uzmanlık dalı yapılması kararlaştırılan alanların
dişhekimi
dernekleriyle yaptığı görüşmelerin etkisinde mi kalmıştı? Görüşmeye başladığımız ilk dakikalarda Bakan
bize “Ben seçimlere kadar Sağlık Bakanınızım” dedi.
Sanıyorum bize “Benim yerim sağlam” mesajı vermek
istedi. Kendisi konuya hakimdi hatta kendisinin ve ailesinin diş tedavilerinden örnekler verdi. Örnek verdiği tüm dallar da ne tesadüftür ki, bizim uzmanlık olarak hayata geçirilmesini istemediğimiz dallardı. TDB
Başkanı’nın da dediği gibi Sayın Bakan aslında kararını vermişti. Bakan bizlere söz konusu görüşmemizde “Siz bir öcü yaratmışsınız, ondan korkuyorsunuz.
Bundan sonra uzmanlık sınavlarına girersiniz” dedi.
Biz de kendisine gereksinim varsa uzmanlık olması
gerektiği görüşümüzü yineledik. Şimdi de aynı şeyi
söylüyoruz. Bu yönetmelik ile serbest çalışan diş hekimlerinin çalışma alanları daraltılacak. Uzman olan
hekimlerle serbest diş hekimleri arasında bir ayrışma
yaratılacak. Asıl sorun da budur.
Bundan sonrası hukuki bir süreçtir. Daha önce olduğu gibi yine Danıştay’a gidilecektir. Hukuk sürecinde
yine haklılığımızın kanıtlanacağını düşünüyorum. Ancak bu durum mesleğimiz adına yeni bir vakit kaybına
neden olacaktır.
Son olarak meslek odalarının bu kadar aşağılanmış
olmasının kamuoyu nezdinde ortaya konulması gerektiğini, körü körüne Bakanlığın verdiği kararlara
itaat etmeyeceğimizin gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Odman Ertekin
Antalya Dişhekimleri Odası Başkanı
TDB Başkanı’nın üslubu
ve izlediği yöntem soru
işaretleriyle dolu
Öncelikle Sağlık Bakanlığı’na gidilmeden önceki Olağanüstü Başkanlar toplantısı hakkında birkaç söz
söylemek istiyorum. Toplantı gündemi Uzmanlık
Yönetmeliği ve 1219 Sayılı Yasa’daki değişiklikleri
kapsıyordu. Bu toplantıya giderken konunun uzun
boylu tartışılacağını ve son durumun değerlendirilmesinin tamamen paylaşılacağını düşünüyorduk. Fakat
konu konuşulup da Sağlık Bakanlığı’na gidecek oda
temsilcilerinin seçiminin yapılmasının ardından, TDB
Başkanımızın ifade ettiği şu cümle çok ilginçti: ‘’Evet!
Bakanlığa gidecek heyet seçildi. İşte en büyük sorun
uzmanlık dosyası
buydu, bunu aştık. Zaten orada sizler konuşmayacaksınız sadece dinleyeceksiniz. Böyle bir imkanımız
olmayacak.’’
Bakanlığa gidecek heyet seçimi için bile endişe eden
Birlik Başkanı’nın bir de seçilen heyetin ki, hepsi oda
başkanıdır, konuşma hakkına kanaat kullanarak sadece Bakan ile kendi arasında bir diyalog yaratma
arzusu bize çok ilginç ve yakışıksız geldi. Bunun yanında bu kadar önemli gündemi bulunan toplantıya
katılmayan İzmir Oda
Başkanı’nı, yine toplantıda eksik olan MYK
üyelerini
yadırgıyoruz.
İzmir Dişhekimleri Odası
Başkanı’nın bu konuyu
dergisine taşıyacak kadar
önemsemesine rağmen
hala İzmir Dişhekimleri
Odası’nın konu hakkında
yaşananlardan uzak kalmasına ve düşüncelerini
paylaşmamasına anlam
veremiyoruz.
11 Haziran 2009 tarihinde Bakanlıkta yapılan toplantının her anını
aktarmam çok zor. Fakat
toplantıdan çıkınca akıllarda kalan üç şey var: Birincisi; Birlik Başkanımızın Başkanlar Toplantısı’nda ‘’6
dalın uzmanlık kabul edilmesi ve meslek örgütümüzün görüşlerinin dikkate alınmamasının; ne demokratik hukuk devleti anlayışı, ne bilimsel gerçekler ve ne
de hakkaniyetle örtüşmediği ‘’ kararı alınmasına rağmen, konu hakkındaki giriş konuşmasında TDB’nin
uzmanlığa karşı olmadığını ama bilimsel kriterler ve
ülke ihtiyaçlarının tespit edilmesi gerektiği, konunun
bu boyutta değerlendirilmesini ifade etmesi…
İkincisi; Sayın Bakan’ın çizdiği, biri büyük altısı küçük
kesişen dairesel kümelerin geometrik şekli ile uzmanlığın çerçevesini beraber belirleyelim teklifidir. Bunun
yanında Birlik Başkanı’nın giriş konuşmasına paralel
olarak Bakan’ın söylediği şu sözler; “Oluşturulacak
kurulun Ülkemizin gerçek uzman ihtiyacını tespit etmek üzere diğer dalların durumu için çalışmalara başlamalı, kurulun 3 ay içinde çalışmasını tamamladıktan
sonra vereceği raporu doğrultusunda, Yönetmeliğin
ilgili hükmünün yeniden düzenlenebileceği.’’
Üçüncüsü ise; toplantı sonrasında TDB binasında
Başkan’ın odasında yapılan değerlendirme konuşmalarında Birlik Başkanı ve Genel Sekreter’inin şu sözleri:
33
uzmanlık dosyası
‘’Arkadaşlar zaten biz de bunu istiyorduk. Salı günü
bakanlık yetkilisi ile görüşmemizde biz de aynı bakanın dediklerini söyledik. Zaten bakan da ben bunu birilerinden de duydum, diyordu ya işte o duyduklarını
biz söylemiştik. İstediğimiz noktaya geldik .’’
Evet istediğimiz nokta bu ise geldik. Hayırlı olsun.
Ama bizim istediğimiz nokta bu değildi. Oysa Birlik
Başkanımızdan; hazırlanan yönetmeliğin bu çerçevede kabul edilebilirliğinin olmadığının net ifadesi ile
çizilen dairelerin kesiştirilerek bilimsellik dışı oluşturulacak uzmanlık alanlarının tamamen uygulanamaz ve
anlamsız bir çalışma olduğunu masada net bir şekilde
ifade etmesini beklerdik.
Sağlık Bakanlığı ziyaretinin sonrasında bir de bu konu
ile ilintili bir olay yaşadık ki, bu benim tüm süreç ile
ilgili kaygılarımı daha da arttırdı. TDB 16.Uluslararası
Dişhekimliği Kongresi’nin açılış konuşmalarında, dekanlarımız adına yapılan konuşmada tamamen uzmanlık yönetmeliğine onay veren ve akademisyenler
adına nedenlerini açıklayan bir konuşma sonrasında,
TDB Başkanımızın açılış konuşmasında bu konuyu hiçbir şekilde ele almaması/alamaması ve hiç gündemde
değilmiş gibi bahsetmemesini dehşet ve endişe ile
karşıladık.
Tüm yaşananların çerçevesini ve içindeki fotoğrafı
değerlendirdiğimiz zaman Birlik Başkanımızın izlediği
üslup ve yöntemler soru işaretleri ile doludur. Sağlık
Bakanının yaptığını camia olarak zaten kabul edemeyiz. İnsani değerler açısından bile hoş olmayan, ‘Ben
yaptım oldu’ ile hareket eden bir siyasi zihniyet.
Sağlık Bakanı’nın yaptığını basit bir siyasetçi tarzı diye
nitelendirebiliriz ki, zaten toplantıda Bakan da ‘’Benim ağzım kokuyordu !!! ’’ diyerek kendisini ifade etmiştir. Peki Birlik Başkanımızın tarzını nasıl değerlendiririz. Buna ben bir tanımlama yapamıyorum. Sanırım
bizleri yönetenlerin hepsi İRLANDA’lı!
Celal Erdoğan
Tekirdağ Dişhekimleri Odası Başkan Vekili
Karar kabul edilemez
TDB Başkanı, Genel Sekreteri ve 10 Oda başkanı ile birlikte oluşturduğumuz heyet, Sayın Sağlık Bakanı Prof.
Dr. Recep AKDAĞ ile 11 Haziran 2009 Tarihinde 1,5
saat kadar süren bir toplantı yaptı. Heyetin düşüncesinden farklı düşündüğünü belirtmesine rağmen Sayın
Sağlık Bakanı, dişhekimliğinde uzmanlık dallarının şimdilik Ağız-Diş Çene Cerrahisi ve Ortodonti olmak üzere
2 dalda kalacağı, TDB ve Dişhekimliği Bilimsel dernek
34
dişhekimi
temsilcilerinin oluşturacağı bir kurulun sunacağı rapor sonrasında
gerekirse uzmanlık sayısını arttırıp yeniden Resmi Gazete’de yayınlatacakları mutabakatına
vardıktan sonra, Sayın
Bakanın yanından ayrılmıştık. Hatta görüşme
sırasında TDB rapor hazırlama süresinin 2009
sonuna kadar olmasını
talep etmiş, ancak Sayın Bakan 3 ayda bitirilmesini istemişti.
Sayın Bakan’ın TDB’nin
sunduğu uzmanlık dal sayısı konusunda Konya ADSM
Başhekimi ile yaptığı ve bize de dinlettiği telefon görüşmesinde Konya ADSM Başhekimi TDB’nin tezini destekler şekilde konuşmuş, bundan sonra bende Sayın
Bakan’ın ikna olduğu kanaati uyanmıştı. 18.07.2009
tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
dişhekimliğinde 6 Dalda uzmanlık kararı beni şoke etti.
Konusunda yeterince bilgili ve deneyimli bir örgüt olan
TDB’nin hesaba katılmadığını, laf olsun diye toplantı
yapıldığı kanaatine ulaştım. Bu durum, ülkemizde ağız
ve diş sağlığı ile ilgili politikaların oluşturulmasında bilgi,
deneyim, mesleğimizin geleceği ve halkımızın ağız ve
diş sağlığının en iyi olmasını isteyen Birliğimizin ciddiye alınmadığını, daha da genelleştirirsek idari ve siyasi
otoritelerin uzman bilgi birikimi ve deneyimi olan kurumlardan yararlanmayıp siyasi rant getirecek şekilde
karar verdikleri gerçeğini bir kez daha ispatlamış oldu.
Ben bu kararın altında “Kimlere, ne imkanlar sunulacak?” gibi bir sorunun cevabını arar oldum.
Sağlık Bakanı’nın aldığı bu kararı, çelişkilerle dolu, bilimsellikten ve objektif kriterlerden uzak, konusunu
her yönüyle bilen bir örgütün görüşlerine saygı duymayan bir karar olarak niteliyorum.
Dişhekimliğinde uzmanlık konusunda mağdur olan
doktoralı meslektaşlarımızın da sorunlarına çözümler
üretilmelidir. Bu süreçte TDB’nin bilgi, deneyim ve görüşlerinden de yetkililerin yararlanması gerekir diye düşünüyorum. Çözümler üretilirken ülkemiz insanının ağız ve
diş sağlığını olumsuz yönde etkileyecek, memleketimizin
kısıtlı kaynaklarının boşa gitmesini önleyecek, gelecekte mesleğimize zarar verecek, dişhekimliği eğitiminde
olumsuzluklar ve sorunlar yaratacak, karşımıza yeni yeni
problemler çıkartacak, mevcut sistemi toptan değiştirecek kararı kabul edilemez olarak değerlendiriyorum.
dişhekimi
Zihni Hoşkar
Manisa Dişhekimleri Odası Başkanı
Uzmanlık dalları
arttıkça fakülte eğitimi
olumsuz etkilenecek
Sağlık Bakanı ile görüşmede göze çarpan en önemli nokta toplantıya girmeden önce Sağlık Bakanı’nın
Dişhekimliğinde Uzmanlık sayısını 6’ya çıkarmaya karar vermiş olduğudur. Ayrıca Sayın Bakanımız Türk Dişhekimleri Birliği’nden bahsederken “Türk Dişhekimleri Derneği” ifadesini kullanmıştır. Oda Başkanlarımız
kendilerinin dernek olmadığını,
3224 sayılı Yasa ile kurulduklarını ısrarla söylemeleri üzerine,
“Sizler yasa zoruyla dişhekimlerini üye yapmaktasınız. Dernek
kuranlar, özgür iradeleri ile dernek kuruyorlar” diyerek birkaç
kişiden kurulu dernekleri, 22 bin
dişhekiminin sözcüsü Türk Dişhekimleri Birliği’nden daha üst bir
yere koymaya çalışmıştır. Sayın
Akdağ bu görüşlere sahipken
TDB ve Başkanlarla yapmış olduğu toplantıda vermiş olduğu
3 aylık sürede, uzmanlık çalışma
raporunun sonucunu bekleme
sözüne uymasını zaten ummuyordum.
Sağlık Bakan’ın, kendisinin ve
ailesinin doktoralı dişhekimlerinden aldığı hizmeti methederek
karşılığında bir diyet borcunu
ödercesine dişhekimliğinde uzmanlık dalını 6’ya çıkarmaya çalıştığını gördük. Bilimsel kriter olarak ailesinin ve kendisinin doktoralı
dişhekimlerinden aldığı hizmetten daha memnun
kalmasını göstermiştir. Çocuğunun diş dolgusunu bir
dişhekiminin yaptığını ve düştüğünü, sonradan bir
doktoralı pedontistin yaptığını ve düşmediğini ifade
etmişlerdir. Ayrıca kendisinin diştaşı temizliğini ve bakımını doktoralı bir periodontistin yaptığını ve kendisine diş ipi kullanmasını öğrettiğini ifade etmişlerdir. Bu
ifadelerle Sayın Bakanımızın dişhekimliğinde uzmanlığa bakışını meslektaşlarımın yorumuna bırakıyorum.
uzmanlık dosyası
Doktoralı dişhekimlerinin özlük haklarının ve ücretlerinin düzeltilmesi gerektiğini ve uzmanlıkla bu sorunun
düzeleceğini öne sürmüştür.
Sayın Bakan’a altı dalda uzmanlığın kabul edilmesi
halinde genel dişhekimliğinin daralacağını ve bir süre
sonra ortadan kalkacağını söyledik, AB ülkelerinin çoğunda sadece ortodonti ve ağız, diş ve çene cerrahisi
dalarında uzmanlık olduğunu ifade ettik. Avrupa Dişhekimleri Konseyi’nin de “Uzmanlıklar genel dişhekiminin çalışma alanını kısıtlamamalıdır” şeklindeki ilkesi
kendilerine ifade edildi.
Bakan, genel diş hekimlerinin uzmanlıktan etkilenmeyeceği görüşünü, çizdiği bir şemayla anlattı. Bir büyük çember ve onunla kesişen altı küçük çember çizen bakan,
uzmanlıkları simgeleyen küçük çemberler dışında büyük
çemberin kalan kısmın, ortak çalışılan alan olduğunu
söyledi. Bin 500 doktoralı dişhekiminden 600’ünün ortodonti, 300-350’sinin ağız, diş ve çene cerrahisi doktoralı
olduğunu, geri kalan yaklaşık 500 kişinin Türkiye’nin dişhekimliği hizmetini veremeyeceğini belirten Bakan , “Sizler kendinize bir korku yaratmışsınız, korkulacak bir şey
yok” dedi. Bence bu çok sübjektif bir ifade şekli. Büyük
çemberin içinde genel dişhekimliğini şimdilik etkilemese
bile gelecek yıllarda sadece dental hijyenistlere kalan bir
kısmın kaldığı görüşündeyim.
Diğer bir konu ise hastaların diş sağlığı hizmetine
ulaşımında ve genel dişhekimliğinin hizmet alanının
kısıtlanmasına sebep olacak BUT ve SUT’daki yıldızla
işaretli bazı kalemlerin uzmanlık sayısının altıya çıkması ile artacağı endişemizi Sayın Bakan’a ilettik. Bilindiği gibi BUT ve SUT listelerinde ortodontik tedavilerin
serbest hekimlere ödenmesinde sadece ortodontistin
tedaviyi yapma şartı getirilmektedir. Uzmanlıkların artmasıyla birçok kalemin uzmanlar tarafından yapılması
istenebilir. Bu durumla ilgili Bakan, böyle bir olasılığın
bulunmadığına dair garanti verdiğini söyledi.
Dişhekimliğinde uzmanlığın arttırılması yerine, dişhekimliği fakültelerinde eğitim seviyesi daha da arttırılarak daha yetkin dişhekimi yetiştirilmelidir. Uzmanlık
dalları arttıkça fakülte eğitimine olumsuz etkileri olabileceğini düşünüyorum. Örneğin ortodonti kürsülerinde gittikçe eğitim seviyesinin düşmesi gibi, ilerde
diğer kürsülerde de aynı tehlike görülebilir. Dolayısıyla
fakülte mezunu ama kendi mesleğinde yetkin olmayan bir mezun kitlesi yaratılacaktır. Sonra, uzmanlıklar
arası ve uzman ile diğer dişhekimleri arasındaki sınırlar neye göre tespit edilecektir?
Bu yönetmeliğin bir tek faydası vardır. Doktora eğitimi altında bazı dalların ahbap- çavuş ilişkisi altında
uzman yetiştirmelerinin DUS sayesinde önüne geçileceğidir.
35
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Yönetmeliği Dekanlara Sorduk:
DEKANLAR DA MEMNUN DEĞİL
Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği diş hekimliği fakültelerini de memnun etmedi. Uzmanlık dallarını 2’den 6’ya çıkaran yönetmeliği, gerek kapsam dışı bırakılan dallar gerekse
doktoralı diş hekimlerinin beklentilerini istenen ölçüde karşılamaması nedeniyle eleştiren
dişhekimliği fakültesi dekanları, Yönetmelik ile ilgili sorularımızı şöyle cevapladılar.
Prof. Dr. Serhat Çınarcık
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı
Sadece diş hekimliğine
ait bir yönetmelik
çıkarılmalıydı
Tıpta ve Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
başlığına baktığınızda tıp ve
diş hekimliği branşlarında uzmanlığın birlikte, eşit koşullar
altında ele alındığı izlenimini
alıyorsunuz. İçeriğini okudukça, yönetmeliğin daha çok,
şu an var olan Tıpta Uzmanlık
sisteminin daha detaylandırılmış bir hali olduğunu ve diş
hekimliğinin bu yönetmeliğe
bir şekilde eklendiğini hissediyorsunuz. Tıpta Uzmanlık
Kurulu’ndaki diş hekimi temsilcilerinin sayısı ve oranı bu
ortak yönetmelikte diş hekimlerinin ne derece söz sahibi
olabileceğini göstermektedir. Her branşın kendine has
özellikleri vardır; isimlerinde bir benzerlik olsa da işlevleri
ve özellikleri farklıdır. Diş hekimliğinde uzmanlık olacaksa, bunun işleyişi sadece diş hekimliğine ait bir uzmanlık
yönetmeliği ile düzenlenmelidir.
Yönetmeliğin geçici maddesinde sadece, branşlarında
6 yıl ve üzeri çalışanlara uzmanlık belgesi verileceğinden
bahsediliyor. Şu an fakültelerde çalışan 1-5 yıllık doktora
öğrencilerine bu hak verilmiyor. Bana göre uzmanlıktan
daha önemli ve donanımlı bir eğitim olan doktora eği-
36
timini almakta olan herkesin uzmanlık statüsüne geçmesi gerekiyor. Ayrıca branşlarında öğretim üyesi unvanını almış kişilerin, çalışmaları değerlendirildikten sonra
uzmanlık belgesine hak kazanacakları belirtiliyor. İleride
uzmanlık eğitimini verecek öğretim üyelerinin tekrar incelenmelerini hoş karşılamıyorum. Ayrıca onları kimlerin
değerlendireceğini de merak ediyorum. Özetle doktorasını yapmakta olanların, doktoralıların ve öğretim üyelerinin direkt olarak uzmanlık statüsüne geçirilmesinin
gerektiğine inanıyorum.
Diş hekimliği branşları arasında hiçbir zaman ayırım yapılmamalıdır. Her branşın kendine has özellikleri vardır. Oral
Diagnoz ve Radyoloji’nin de kesinlikle uzmanlık dalı olması gerektiğine inanıyorum. Tıp klinik branşlarının tümü
en ince ayrıntısına kadar yan dal şeklinde uzmanlık alanı
oluyorsa, diş hekimliğinde de tüm dalların bu kapsama
alınması gerekir.
Bundan sonra normal eğitim süresini tamamlayarak mezun olan her diş hekimi uzmanlık için başvurabilecektir.
Kurumların belirleyeceği ve bakanlığın da tahsis edeceği
makul sayıdaki kadrolarla yürütülecek uzmanlık eğitiminin, üniversitelerin eğitim sistemine herhangi bir olumsuzluk getirmeyeceği inancındayım.
Prof. Dr. Nejat Bora Sayan
Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanı
Yönetmelik süregelen
sorunlarımıza
çözüm üretmiyor
Yönetmelikte bulunan sıkıntılı durumların ortadan kaldırılabilmesi için yoğun çalışmalar yaptık ancak maalesef
bu çalışmalar istediğimiz gibi sonuç vermedi. Benim
arzum bu yönetmelik çıkmadan önce paylaşanların bir
dişhekimi
araya gelerek soruna Diş Hekimliği Mesleğinin geleceği
açısından bakmalarını sağlayacak, ana mesleğimiz olan
diş hekimliğine zarar vermeden, üniversitelerin yapısında
sıkıntılar yaratmayacak çözümleri siyasi otorite ile uzlaşarak çözmekti.
Öncelikle vurgulamak istiyorum ki. “Doktora = Uzmanlık” değildir. “Doktora > Uzmanlıktır.” Yıllardır
meslek grubu içinde bu konu tartışılmakta ama uzlaşma
sağlanamamaktadır. Eğer böyle ise neden diş hekimleri
uzmanlaşmada ısrarlı denilebilir. Bunun bence 2 nedeni
vardır; Birinci olarak doktora yaparak ikinci bir eğitim alıp
kendilerini yetiştiren diş hekimlerinin aldıkları bu unvanı
haklı olarak muayenehanelerinde kullanmak istemeleridir
ki bu da çok yerinde bir istektir. Ancak bugün için buna
TDB’nin yasaları müsaade etmemektedir. Ama meslek
örgütümüzce yapılacak
bir çalışma ile bu sorun
rahatlıkla çözümlenebilir.
İkinci olarak, doktoralı
diş hekimleri yine aldıkları bu unvanı Sağlık
Bakanlığı’nda kullanamamaktadırlar. Bu unvan,
doktoralı diş hekimlerine
maaş artışı, şeflik veya
performans uygulamasında çarpan farklılığı gibi
bazı özlük haklarında kısıtlamalar getirmektedir.
Bakanlığın alacağı “Diş
hekimliği klinik dallarında
doktora eğitimi yapanların özlük hakları tıpta uzmanlık eğitimi yapanlarla
eşitlenir” gibi basit bir kararla kolayca çözülebilir.
Diş hekimliğinde uzmanlık isteyen dalların genel sorununa çözüm önerimiz bunlar. Bir de diş hekimliğinde
uzmanlaşmak isteyen ve yukarıda sıraladığım sorunlara
ek sorunu olan bir başka diş hekimliği dalı var ki, o da
Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi. Bu dal dünyada
aslında tıp ve diş hekimliği arasında köprü görevi gören,
bazen sadece diş hekimliği ya da tıp fakültesi mezunlarının bazen de her iki fakülte mezunlarının görev aldığı
bir alan. Bu alanda KBB, Plastik Cerrahi ve biz diş hekimleri yıllardır bir yetki tartışması yapıyoruz. İddiamız
bu konuda topluma en iyi sağlık hizmetinin diş hekimi
çene cerrahları tarafından verilebileceği. Burada da maalesef çözüm üretilememiştir. Bu dalda uzmanlaşma belki
sorunları çözer diye düşünülerek bir adım atılmış fakat
bu sefer de tıpta da benzer isimde bir ana dal kurularak
uzmanlık dosyası
sorun tamamen çözümsüzlüğe itilmiştir. Bu adımların
atılmasından önce biz öncelikle bir asır önce yürürlüğe
giren 1219 sayılı Yasada yapılan diş hekimi tanımlamasının değişmesi gerekliliğini sıkça vurguladık. Nihayet bu yıl
Haziran ayında TBMM’de görev yapan değerli meslektaşlarımızın yardımı ile TDB ve Türk Oral ve Maksillofasiyal
Cerrahi Derneği’nin hazırladığı kanun değişikliği taslağı
Sağlık Komisyonu’ndan geçerek Meclis Genel Kurulu’na
indi. Yani asıl önem arz eden diş hekimliğinin güncel tanımlaması henüz yasalaşmadı. Kişisel görüşüm, 1219 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik yasalaşmadan önce atılan
her adımda karşımıza bu eski yasa çıkacak ve diş hekimliğinde hiçbir kazanım elde edilemeyecektir. Yukarıdaki
nedenlerden dolayı Yönetmeliğin biz diş hekimlerinin işini kolaylaştırdığını, yıllardır süregelen sorunlarına çözüm
ürettiğini söylemek zor. Tarafların ortak karar vermediği
bir yönetmelik zaten çözüm üretemez. Yukarıda belirttiğim gibi tıpta ana dal olarak yeni kurulan Ağız, Çene,
Yüz Cerrahisi ile biz diş hekimliğinde kurulan Ağız, Diş,
Çene Hastalıkları ve Cerrahisi ana dalları çakışan iki dal
olmuştur. Türk Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi Derneği
meslek örgütümüz TDB’yi yanına alarak bu konuda tıpta
açılan ana dalın kuruluşunun iptali için Danıştay’a dava
açmıştır.
Yönetmeliğin geçici 9. Maddesi’ne gelince; eğer Yönetmelik işlevlik kazanacaksa bundan başka alternatif yok
ama söz konusu maddede eksiklik var. Yönetmelik, yürürlüğe girdiği tarihten önce anabilim dallarında doktoraya başlayan herkesi kapsamak zorunda. Aksi durumda
özlük hakları ihlal edilmiş olacak.
Bence Yönetmeliğin en büyük yanlışlarından biri de Oral
Diagnoz ve Radyoloji ile Diş Hastalıkları ve Tedavisi anabilim dallarının uzmanlık kapsamına alınmamasıdır. Kimin
6 dala hangi gerekçe ile karar verdiği belli değildir. Hepimizin bildiği gibi Tedavi yıllar öncesinde Pedodonti, Periodontoloji, Endodonti ve Oral Diagnoz ve Radyolojiyi bilim
dalarını içinde barındıran anabilim dalı iken bugün için
uzmanlık dışı kalmıştır. Bundan sonra asıl sorun normal
eğitim süresini tamamladıktan sonra uzmanlık yapmak
isteyecek diş hekimlerindeki artıştan çok, diş hekimliği
fakültesi mezunlarının ne iş yapacağının tartışılmasıdır.
Yönetmelik hazırlanmadan önce, uzmanlaşmadan önce
“Diş hekimi neleri yapar neleri yapamaz?” sorusuna net
bir cevabın ortaya konması, uzman olanların nasıl hizmet
vereceğinin meslek örgütlerince karara bağlanması gibi
çok önemli sorunların çözümlenmesi gerekirdi. Bu da
daha önce belirtemeye çalıştığım gibi paylaşanların yani,
üniversitelerin, meslek örgütlerinin ve siyasi otoritenin
birlikte alacakları kararla yapılabilirdi. Bu yapılmadan sorunlara çözüm üretmek mümkün değildir.
37
uzmanlık dosyası
dişhekimi
YÖNETMELİK DOKTORALI
DİŞHEKİMLERİNİ SEVİNDİRDİ
Yıllardır mahrum kaldıkları özlük haklarına kavuşabilmek ve doktoralı bilim
dalı unvanlarını kullanabilmek amacıyla dişhekimliğinde uzmanlığın kabul
edilmesi için mücadele veren doktoralı diş hekimleri, bu beklentilerine
cevap vermese de yönetmelikten memnun.
Dr. Faik Cihangir Kaya - İzmir
Mesleğimizin daha
önemli sorunları var
Doktoramı çene cerrahisi alanında Türkiye ve
Almanya’da yapmıştım. Bize uzmanlığın verilmesini isteriz ama açıkçası bu yönetmeliği çok da umursamıyorum. Diş hekimliğini Almanya’da da yapmış biri olarak
mesleğimizin Türkiye’de
içler acısı bir durumda olduğunu düşünüyorum. Bir diş hekimi
Almanya’da en yüksek
maaşı alan 2.derecedeki
kişi durumunda. Hamburg Üniversitesi gibi
çene, yüz ve ağız cerrahisinde çok önemli
bir üniversitede misafir
doktorluk yaptım. Oradaki koşulları gördükten
sonra Türkiye’de ne kadar zor koşullarda çalıştığımızı daha iyi anladım.
Dolayısıyla bu yönetmelikten önce çok daha ciddi sorunlarımızın çözümünü tartışmamız gerekirdi.
Ancak madem böyle bir yönetmelik hazırlandı doktoralı diş hekimlerinin yıllardır mahrum kaldığı haklar
da verilebilirdi. Mesela tabelamıza doktoralı bilim dalı
unvanımızı yazamıyoruz. Hastalarımız dahi bu duruma anlam veremiyor. Geçtiğimiz yıl devletten emekli
oldum. Yıllarca büyük emekler vererek aldığımız eğitimimiz karşılığında 1,250 TL maaşa layık görüldüm.
38
Öngörülen 6 dalda uzmanlığa gelince, Almanya’da şu
anda 2 uzmanlık dalı mevcut. Bu uygulama ile pratisyen hekimler açısından büyük sıkıntılar doğabilir.
Dr. Kağan Kantar - Karabük
DUS, mesleğimizin
ve uzmanlık dallarının
değerini artıracak
Öncelikle “Diş Hekimliğinde Uzmanlık” konusu hakkında biz doktoralı diş hekimlerinin fikirlerine başvuran
Dişhekimi Dergisi’ne teşekkür ederim. Ben doktoramı
Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş
Tedavisi Anabilim Dalı’ndan 2005 yılında aldım. Doktoram 1999 eğitim yılının
ikinci yarısında “özel öğrenci” statüsünde başladı.
2000 eğitim yılının ilk yarısında ise Anabilim Dalı’nda
resmi olarak doktora öğrencisi oldum. Üniversitemizdeki kadro problemleri
nedeni ile 2004 yılının Şubat ayına kadar kadrosuz
kaldım. Bu tarihte yapılan
bilim sınavı neticesinde
Araştırma Görevlisi kadrosuna atandım. Bu kadroyu
aldıktan yaklaşık bir buçuk
sene sonra ise doktora tezimi vererek üniversitem ile ilişiğimi kestim. Bakanlığın “Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği”
konusunda yaptığı çalışmaya olumlu bakmaktayım.
dişhekimi
Yaklaşık 4 yıl kadrosuz ve 1 yıl Araştırma Görevlisi statüsünde tam zamanlı katılım ile doktora yapmış bir diş
hekimi olarak, tıpta olduğu gibi bizde de uzmanlığa
girişin merkezi bir sınav sistemi ile olmasının mesleğimizin ve uzmanlık dallarının değerini arttıracağını düşünmekteyim. Üniversitelerdeki kadro yetersizliği nedeni
ile doktora yapan diş hekimlerinin çoğu mezuniyet
sonrası ya serbest çalışmak ya da “eğer kura açılırsa”
kamuda çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Burada
üniversitelerin gerektiğinden fazla doktora öğrencisi
alması ayrı bir meseledir.
Yıllar boyu doktora eğitimi ve uzmanlık eğitiminin farklı
olduğunu savunanlar, bizlerin doktora eğitimi sırasında
fakültelerimize sabah-akşam hocalarımızla aynı saatte
girip çıktığımızı, tam gün olarak hasta baktığımızı, öğrencilerimizin eğitiminde aktif rol oynadığımızı ve bilimsel aktivitelerde bulunduğumuzu göz ardı etmektedirler. Fakat alınan kararların ciddi bir süzgeçten geçerek
yürürlüğe konulması gerektiğini düşünüyorum. Protetik Diş Tedavisi için konuşacak olursam, daha önceleri
uzman olarak kabul edilmiş olup, sonradan bunun geri
alınmasının ve tekrar uzmanlık hakkımızın geri verilmesinin bazı konularda gerek TDB’nin ve bakanlığın
düzgün bir iletişim kurmamasından ya da buna neden
olacak birtakım anlayamadığım çarpıklıklardan kaynaklandığını düşünmekteyim. Yıllar boyu emek harcayarak
elde ettiğimiz unvanımızın serbest diş hekimliğinde ve
kamuda hiçe sayılması gerçekten çok üzücüdür.
Dr. Mehmet Tamer Kutsal – Gaziantep
Yönetmelik doktoralı,
doktorasız bütün diş
hekimleri için olumlu
Ülkemizde bilimsel Dişhekimliğinin 100.yılını geride bıraktığımız şu günlerde hala diş hekimliğinde uzmanlık
olmalı mı, olmamalı mı, olursa hangi branşlar da olmalı hangilerinde olmamalı, hangi branşlarda uzmanlığa
gerek var, hangisinde yok, toplumun bu branşlara ihtiyacı var mı diye yapılan tartışmaları anlamak mümkün
değil.
Diş hekimliğinin eğitiminde klinik anabilim dalı olarak
okutulan bütün branşlar da uzmanlık eğitimi verilmelidir. Ancak nedenini tam olarak da anlayamadığım, ‘’Diş
hekimliğinde uzmanlık yasası çıkarsa uzman olmayan
diş hekimleri hasta bulamaz’’ şeklindeki tartışmaların
uzmanlık dosyası
gerçekleri yansıtmadığını düşünüyorum. Nedenlerinden birkaçını hemen burada sayayım;
Birincisi; uzmanlık yasasının olmaması doktoralı diş hekimlerinin kamuda ve özel kurumlarda nasıl istihdam
edileceği konusunu karanlıkta bırakmakta ve
doktoralı diş hekimlerinin yaptıkları tedavilerin uzman sayılmadıkları için sosyal güvenlik
kurumu (SGK) ve özel
sigorta şirketlerince bedelinin ödenmemesine
ve bu hekimlerin atıl
vaziyettte kalmasına
yol açmaktadır. Aynı
zamanda yapılan tedavilerde hukuki sorumluluklar oluşmaktadır.
İkincisi; branşını uygulayamayan doktoralı diş hekimleri doğal olarak doktorasız diş hekimlerinin hastalarına da bakmaktadır,
dolayısı ile hâlihazırda doktora durumu muallâkta olduğu için doktoralı hekimler, pratisyen diş hekimlerinin
hasta portföyüne zaten ortak olmaktadırlar. Bence her
uzman dişhekimi uzmanlığının gerektirdiği alanlarda
çalışmalı, diğer branşlara ve pratisyen dişhekimliğine
el atmamalıdır. Eğer yasa çıkarsa uzmanlığı dışında çalışan dişhekimlerine bunun hesabını sorma imkanı da
doğar.
Üçüncüsü; uzmanlık yasası çıkmadığı için doktorası
olmayan diş hekimlerinin ağır ortodontik tedavileri,
ileri cerrahi girişimleri ve benzeri işlemleri kendi muayenehanelerinde ya da eline çantasını alıp başka illerde
başka hekimlerin muayenehanelerinde yapmaya çalışmaları hasta mağduriyetine sebep olmaktadır. Her ne
hikmet ise bu meslektaşlarımız katıldıkları birkaç kurs
ve hocalarından aldıkları kısa süreli eğitimlerle kendilerini uzman statüsüne yükseltirken(!) bu alanlarda diş
hekimliğinden sonra en az dört yıl üniversitede eğitim
gören ve alanlarında tezlerini tamamlayarak mezun
olan meslektaşlarını ve kendilerine bu eğitimleri veren
hocalarını uzman olarak kabullenmemektedirler.
Dördüncüsü ise; uzmanlık ile ilgili bir yasanın olmaması, mesleki pratiğiminde özellikle çene cerrahisi alanı ile
diğer ağız yüz ve çene bölgeleri ile ilgilenen diğer tıp
branşları ( plastik cerrahi, KBB gibi ) arasında polemik
konusu olmaktadır.
Beşinci ve en önemli konu ise doktoralı diş hekimleri ve
doktorasız diş hekimleri arasında mesleki huzur ve ça-
39
uzmanlık dosyası
lışma barışı zarar görmekte ve meslektaşlarımız gereksiz yere birbirlerine hasımane duygular beslemektedir.
Oysa zaman birlik olma zamanıdır.
Uzmanlık ile ilgili dergilerdeki yazıları okuduğumda
çok ilginçtir ki bazı anabilim dallarında profesör olmuş
hocalarımızın dahi, sadece kendi alanlarında uzmanlık
olması gerektiğini diğerlerinin ise gereksiz olduğunu
söyleyebiliyorlar. Hatta doktoralı diş hekimlerinin tabelalarına doktorasının ya da alanının yazılmasına dahi
tahammül edemeyenleri görmek çok üzücü.
TDB’nin ve mesleğimiz ile ilgili diğer örgütlerin düzenlemiş olduğu kongrelerde ise akademik eğitim almış
meslektaşlarımızı, çok değerli elleri öpülesice hocalarımızı alanlarında uzman diye seminerler verdirilip, kongrelerde saatlerce bilgi ve tecrübelerinden yararlanırken
bu kişilerin öte yandan uzmanlıklarının önünün açılmasına karşı çıkılmasının ya da engel olmanın da samimi
duyguları yansıtmadığını düşünüyorum.
Öte yandan diğer bir önemli konu ise, doktoralı dişhekimlerinin son zamanlarda T.C. Sağlık bakanlığına
bağlı ADSM lere yerleştirilmeye çalışıldığı ancak doktoralı olmalarına ve doktora alanlarında çalışmaları,
sorumluluk ve risk almaları istenmesine rağmen özlük
haklarında uzman tabiplere benzer bir iyileştirmenin
yapılmamış olduğu görülmektedir. Bu ise bir çelişkidir.
Yani uzmanlık kanunu çıkmadığı için, Sağlık Bakanlığımız bu aşamada “uzman olarak çalıştırır, pratisyen
maaşı veririm demekte”, bu nedenle de yapmış olduğu
personel ilanlarına da doktoralı dişhekimi bulamamaktadır. Böylece bu alanlarda şikayeti olan vatandaşlar
da, ya dişhekimliği fakültelerine yığılmakta, ya özelden
hizmet almak durumunda kalmakta ya da bir takım kanunsuz uygulamalara maruz kalarak kötü niyetli insanların ekmeklerine yağ sürülmesine neden olmaktadır.
Ancak yasada belirtilen plastik cerrahi üzerine 2-3 yıl
ihtisas yapılarak Ağız-Yüz-Çene Cerrahisi uzmanlığı
konusunun eksik olduğunu, eğer mutlaka plastik cerrahlara bu hak verilecek ise nasıl ki çene cerrahisi uzmanlığı programında Tıp fakültelerinin ilgili kliniklerine
rotasyon zorunluluğu var ise, plastik cerrahi uzmanlarının da Ağız-Yüz-Çene Cerrahisi uzmanı sayılması için
adı geçen 2-3 yıllık süreyi mesleğimize ait spesifik uygulamalardan dolayı diş hekimliği fakültelerinin çene
cerrahisi bölümlerinde tamamlamalarının gerektiği bir
gerçektir.
Sonuç olarak; elbetteki şu an için çıkmış olan kanundan yararlanmak ve uzmanlık belgesi almak için gerekli
başvuruyu yapacağım. Bunun Sağlık Bakanlığı hastanesinde de çalışmış ve uzmanlık ile ilgili sıkıntıları birebir yaşayan çene cerrahisi doktorası sahibi dişhekimi
40
dişhekimi
olarak en doğal hakkım olduğunu düşünüyorum.
Bu anlamda, geride bıraktığımız 100 yıla rağmen hala
uzmanlık konusunu tartışmamak gerektiğini, klinik
anabilim dallarında uzmanlık yasasının çıkmasının çok
geç kalmış bir çalışma olduğunu ve kanunun çıkmasının mesleğimizin bilimsel olarak da önünün açılmasını sağlayacağını olduğunu düşünüyorum. Kanunun
çıkması doktoralı doktorasız bütün dişhekimleri için
olumlu olacaktır. Bu kanunun çıkmasını engelleyenlerin
ya da çıkmasını yıllardır yokuşa sürüp, ayak sürüyenlerin ( yani ne yer ne yediririm hesabı...), bunu neden
yaptıklarını anlamak aklı selim bir insan için hiç de zor
değildir.
Yeni mezun
dişhekimleri
DUS’tan umutlu
Yönetmeliğin getirdiği en önemli yenilik
olan Dişhekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş
Sınavı (DUS) ne zaman hayata geçeceği
netleşmese de, meslek hayatına atılmaya
hazırlanan yeni mezun dişhekimleri sınavdan umutlu. ÖSYM tarafından yılda en az
2 kez yapılması öngörülen DUS’un, yeterlilik esasına dayanan mesleki yabancı dil
sınavı ve yarışma esasına dayanan mesleki
bilgi sınavı olmak üzere 2 aşamada yapılması öngörülüyor. Yönetmeliğin hayata
geçmesiyle birlikte ilk DUS’un ne zaman
yapılacağını merakla bekleyen yeni mezun
dişhekimleri için bu soruyu Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitim Genel Müdürlüğü’ne
sorduk. Yaptığımız yazılı bilgi talebine
karşılık Bakanlık Basın Müşavirliği tarafından yapılan sözlü bilgilendirmede, “Uzmanlık eğitim almak isteyenlerden gelen
talep doğrultusunda Tıpta Uzmanlık
Kurulu’nun görüşü alınarak kontenjanlar
belirlenecek. Ardından ÖSYM’ye sınav
ve kontenjanlarla ilgili bilgi aktarılacak.
ÖSYM de buna bağlı olarak bir sınav
takvimi ilan edecek” bilgisi verildi.. Ancak
yapılan sözlü açıklamada şu anda planlı
bir sınav takvimi olmadığı, en yakın DUS
Sınavı’nın ne zaman yapılacağı konusunda da bir tarih belirlenmediği ifade edildi.
dişhekimi
haber
41
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Serbest Dişhekimleri soruyor;
“Neden 6 dalda uzmanlık?”
> > > > > > Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nin hayata geçmesiyle çalışma alanlarının daraltılacağından ve uzman hekimler ile serbest dişhekimleri arasında bir
ayrışma yaratılacağından endişe eden serbest dişhekimlerine yönetmelikle ilgili
görüşlerini sorduk. Serbest dişhekimlerinin aklındaki ilk soru “Neden bunca sorun varken 6 dalda uzmanlıkta bu kadar ısrar ediliyor” oldu.
Diş Hekimi Ali Demir- Muğla
kümet diş hekimliği alanında istediği gibi at koşturuyor ve bizler sadece seyirci kalabiliyoruz. Sorularımız
maalesef sadece TDB ve oda başkanlarının temasları, çabalarıyla çözülmüyor. Kitlesel bir hareket lazım
sesimizi duyurmamız için. Tabiri caizse kazan kaldırmamız gerekiyor artık. Birlik olmamız gerekiyor yoksa
hakkımız olan hiçbir şeyi alamayız. Biliyorum, çok zor
ama tek çare bu bence.
Diş Hekimi Bora Beniç- Karabük
Sayın Bakan, altı dalda uzmanlıkta kararlı. Bu durumda şu soruyu sormak hakkımız; altı dalda uzmanlık,
pratisyen diş hekimlerini kanal tedavisi, implant v.s.
yapmaktan men mi ediyor?
Hayır, zaten edemez de. Sağlık Bakanı, TDB ve oda
başkanları ile yaptığı görüşmede endişelerimizin yersiz olduğunu belirtmiş zaten. O zaman insanın aklına
şu soru geliyor: Neden? Yanlış giden neydi de altı dalda uzmanlık isteniyor?
Avrupa, A.B.D iki dalda uzmanlığı yeterli bulurken,
T.C. Sağlık Bakanı neden altı dalda ısrarlı? Toplum
ağız ve diş sağlığı ile ilgili bütün problemler çözüldü
de, bir bu mu kaldı? Şahsen merak ettiğim sorular
bunlar. Bir şey daha merak ediyorum; Sayın Recep Akdağ, çocukluğunda diş hekiminin birinden çok fena
dayak yemiş olabilir mi? Aklıma başka bir şey gelmiyor, çünkü; yaptığı icraatlara bakacak olursak, bizleri
hiç de sevmediği aşikar.
Ayrıca değinmek istediğim, üzüldüğüm çok önemli
bir konu daha var. Bilmem farkında mısınız ama hü-
42
Ege bölgesi Dişhekimleri Odalarının düzeyli çalışmasını kutluyorum öncelikle. Uzmanlık Eğitim Yönetmeliği
hazırlanırken neden bunca zorlanır insanlar? Dünya
ülkelerindeki örnekler neden birilerini rahatsız eder?
Türk Dişhekimleri Birliği yayınlarında da yıllardır izlerim
bu tartışmayı. Diş hekimlerinin hiç bir sorununun çözümlenemediği ülkemizde, uzman hekim sorununun
daha çok tartışılacağını ve zaman kaybıyla sonuçlanacağını düşündüğümde büyük üzüntü duyuyorum.
Yazıktır bunca emeğe!
Ahmet Erdem Erciyeslioğlu- Antalya
Yönetmeliği bu şekliyle çok uygulanabilir bulmuyorum. Bu tarz bir yönetmelikle serbest diş hekimlerinin çalışma alanlarının da daralacağını düşünüyorum.
Ortodonti ve cerrahi dalları dışında kalan alanlarda
serbest diş hekimleri her türlü hizmeti zaten verebiliyorlar. Bu 2 dal dışında kalan diğer dalların uzmanlık
olarak kabul edilmesini uygun görmüyorum. Uzmanlıktan önce meslektaşlarımızın çözüm bekleyen çok
daha önemli sorunları bulunuyor. Mesela SGK’nın
özel muayenehanelerden hizmet alımıyla ilgili sürecin
sonlandırılması ve biz diş hekimlerinin de, tıp dallarında olduğu gibi SGK’lı hastalara hizmet verir hale
getirilmemiz çok daha önemli bir konu benim için.
dişhekimi
haber
43
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Uzmanlık eğitimi
yönetmeliği yargı yolunda
Yönetmelik hakkında TDB, bilimsel dernekler, doktora
eğitimi devan eden akademisyenler ve Manisa Dişhekimleri Odası dava açtı. Dişhekimliğinin 6 ana dalında uzmanlık öngören Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin iptali
için geçmiş yıllarda olduğu gibi çok sayıda dava açıldı.
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB),Yönetmelik yayınlandıktan
hemen sonra yaptığı açıklamada, “Türk Dişhekimleri
Birliği`nin yapılan dayatmaları kabul etmeyeceği
açıktır. Haklarımızın korunması adına her türlü yasal girişimin mutlaka yapılacağını meslektaşlarımızın ve kamuoyunun dikkatine sunarız” diyerek yargı
yoluna gideceklerini bildirdi.
Yönetmeliğin Geçici 9.Maddesi nedeniyle mağdur olan
doktoralı dişhekimleri de, söz konusu maddenin iptali
için yargı yolunun açık olduğu 18 Eylül 2009 tarihine kadar ilgili mahkemelerde kişisel ya da toplu olarak dava
açacaklarını duyurdu.
rüntüleme merkezi açan dişhekimi arkadaşlarımız
mecburen emekli genel radyologları bu merkezlerde çalıştırıyor. Görüntüleme merkezine uğramayan
radyolog 6-7 bin TL maaş alıyor. Bu durum genel
radyologlar için büyük bir gelir
kaynağı. Bu kaynağın ortadan
kaybolmasını istemedikleri için
ciddi bir baskı kurduklarını düşünüyorum ancak bu bir meslek şovenizmidir” dedi.
YÖK’ün bu durumu organize
etmesi gerektiğini söyleyen Yazıcıoğlu, bu meslek şovenizmine
son verilmesi için ellerinden geleni
yapacaklarını ve bu süreçteki gelişmeleri de yine Dergimizi kanalıyla tüm meslektaşlarımızla
paylaşacaklarını sözlerine ekledi.
Bilimsel dernekler de itiraz ediyor
TDB: “Yönetmelik Anayasaya aykırı”
Yönetmelikte yer alan 6 ana dal dışında kalan oral diagnoz ve radyoloji tedavi dalları ile Diş Hastalıkları ve
Tedavisi dalı için ilgili bilimsel dernekler de yönetmeliğin
6 ana dalda uzmanlık öngören maddelerine itiraz etti.
Oral Diagnoz ve Dentomaxillofasiyal Radyoloji Derneği,
kapsam dışı kalan tedavi dalları nedeniyle yargı yoluna
giderken, Restoratif Diş Tedavisi Derneği de, söz konusu
dalın uzmanlık kapsamına alınması için tüm fakültelerin
Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı öğretim üyeleri
ile birlikte bir mektup yazarak, Cumhurbaşkanı’na gönderdi. Restoratif Diş Tedavisi Derneği Başkanı Prof. Dr.
Fatma Koray, konunun ayrıntıları ile ilgili Dergimize kapsamlı bir röportaj verdi.
Meslek şovenizmine son verilmeli
Oral Diagnoz ve Dentomaxillofasiyal Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Yazıcıoğlu Dernek olarak
Danıştay’da Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği hakkında
dava açtıklarını Dergimize açıkladı.
YÖK tarafından kabul edilen 8 dalda uzmanlığın Sağlık
Bakanlığı tarafından neden kabul edilmediğini soran Yazıcıoğlu, “6 dalda uzmanlık kabul edilirken oral diagnoz ve radyoloji neden kapsam dışında kaldı? Gö-
44
TDB, Tıpta ve Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi
Yönetmeliği`nin Anayasa`ya aykırı olması nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması; incelemenin duruşmalı olarak yapılması istemi ile 11 Eylül 2009
tarihinde Danıştay’da dava açıtı.
Dava dilekçesinde Yönetmeliğin Ek–1 ve Ek- 2 maddeleri
ile, Geçici 9. Maddedeki `Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi,
Endodonti, Pedodonti, Periodontoloji ve Protetik Diş
Tedavisi` ibaresinin, 4. maddenin (h) bendindeki `…
Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık
kurumlarını…` ibaresinin ve 6. maddesinin, yürütmesinin durdurulması ile iptali istendi.
Ayrıca, Danıştay Başkanlığından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun `Tanımlar` başlıklı 3. maddesinin (t)
bendinin (3) numaralı alt bendiniyede geçen `Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara
göre yürütülen ve…` ibaresi ile 1219 sayılı Tababet ve
Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun un 5614
sayılı Kanun ile değişik 9. maddesinin birinci fıkrasındaki
`…Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde…` ibaresi, ikinci fıkrası, beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki `…
Bakanlığın daveti üzerine…` ibaresi ve `Kurula Bakanlık
Müsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından
uzmanlık dosyası
dişhekimi
seçilecek başkan vekili başkanlık eder.` şeklindeki ikinci
cümlesi, altıncı fıkrasındaki `…Türk Diş Hekimleri Birliği
temsilcisi de yalnızca diş tabipleri ile ilgili…` ibaresi ve
son fıkrasının `Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili
diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak
yönetmelikle düzenlenir.` şeklindeki birinci cümlesinin
Anayasa`ya aykırı olması nedeniyle iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurulması; incelemenin duruşmalı olarak yapılması talep edildi.
nın ülke gerçeklerine aykırı olduğu, ülkemiz kaynaklarının
bir kısmının genel dişhekimlerince zaten yapılabilmekte
olan tedavilerde uzman yetiştirmeye harcanmasının israf
olacağı, diğer yandan dişhekimleri tarafından yeterli bir
şekilde gerçekleştirilen tedavilerin uzmanlar tarafından
verilmeye başlanılması ile bu dallarda tedavi ücretlerinin
yükseleceği, tedaviye ulaşımın zorlaşacağı ve bu nedenle
de ülkemizde zaten sorunlu olan ağız ve diş sağlığının
daha da sorunlu hale geleceği iddia edildi.
Yönetmelikler tüzüklerin üstüne çıkamaz
Manisa Dişhekimleri Odası dava dilekçesinde 2002 yılında yayınlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ile ilgili olarak Danıştay 8. Dairesinin 30.09.2004 tarihli kararına da atıfta
bulunarak,
“Tüzükte üç uzmanlık dalı eklenmesine dair
Meslektaşımız İlker Aydoğdu ise Yönetmeliğin Geçici
hüküm iptal edilmiş ve gerekçe olarak
9.Maddesinin bir bölümünün iptali
hukuken geçerli olabilecek bilimsel bir
istemiyle Danıştay’a kişisel olarak başraporun ortaya konulmaması gösterilvurdu. Ege Üniversitesi Dişhekimliği Famanşetten duyurdu miştir. Aynı durum yine geçerli olup, bu
kültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabikonuda geçerli bir bilimsel rapor tarafılim Dalında doktora eğitimini sürdüren
mızdan bilinmemektedir. Tüzük gereği
Aydoğdu, dava dilekçesinde Yönethalen
dişhekimliğinde mevcut geçerli
melikte Ağız Diş ve Çene Cerrahisi’nin
uzmanlık
dalları Ağız, Diş ve Çene Ceruzmanlık dalı olarak kabul edildiğine
rahisi
ve
Ortodonti
olmak üzere ikidir.
dikkat çekerek, Geçici 9. madde ile
Bilindiği
gibi
Anayasanın
123. maddesi
yönetmeliğin yayınlandığı tarihte dokgereği
yönetmelikler
kanunların
ve tütora yapmakta olanların yönetmeliğin
züklerin uygulanmasını sağlamak üzere
kapsamı dışında kaldığını; “Yönetmelive
bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkağin yürürlüğe girdiği tarihten önce” ve
rabilirler.
Bu durumda Tıpta Uzmanlık
“Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihTüzüğü’nde
iki olan uzmanlık dalının
ten itibaren” ibarelerinin bu duruma
yönetmelik
ile
altıya çıkartılması mümsebep olduğunu, bu durum da amaç
kün
değildir”
ifadelerine
yer verildi.
yönünden hukuka aykırı bulunduğunu
Doktorası devam eden
meslektaşlarımız Danıştay’da dava açtı
HABERTÜRK
iddia ederek, bu ibarelerin dişhekimliği
yönünden iptalini istedi.
Aydoğdu, dava gerekçesinde, kendisiyle aynı durumda olan meslektaşlarının
uzman olabilmek için doktora eğitimlerini yarıda bırakarak DUS’a girmeleri gerekeceğini, bu nedenle hem doktorasını devam ettiren dişhekimleri için hem de doktora
çalışmaları sırasında gider yapan kamu için gereksiz şekilde zaman ve para kaybına neden olacağı, bu durumun
da kamu yararına ayrıkı olduğunu savundu.
Manisa Dişhekimleri Odası DUS dışında
yönetmeliğin tamamının iptalini istedi
Manisa Dişhekimleri Odası ise, Danıştay’a açtığı davada
Yönetmeliğin 15, 16, 17 ve 18. maddeleri hariç, dişhekimleri yönünden iptali talebinde bulundu.
Dava dilekçesinde; uzmanlık dallarının 6’ya çıkartılması-
TUK’da uzman olmayan
dişhekimi üyeler var
Dava dilekçesinde Tıpta Uzmanlık
Kurulu’na seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya
da profesör unvanına sahip bulunmaları şartının altı çizilerek, Bakanlığın ve YÖK’ün kurula seçtiği dişhekimi
üyelerin yasa hükmünün aksine uzman olmadığı, bu durumda kurulun dişhekimliği alanında aldığı kararların şekil yönünden yasaya ve hukuka aykırı bulunduğu savunuldu. Dişhekimliği uzmanlık dallarının kurulun 07.05.2009
tarihli toplantısında belirlendiği ve dava konusu yönetmeliğin bu kurul tarafından hazırlandığı hatırlatıldı. Manisa
Dişhekimleri Odası bu gerekçelerle Yönetmeliğin dişhekimleri yönünden Dişhekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş
Sınavı’nı (DUS) düzenleyen 15, 16, 17 ve 18. maddeleri
dışında kalan kısmının iptalini istedi.
45
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Prof. Dr. Fatma Koray:
“Diş Hastalıkları ve Tedavisi
Uzmanlık Ana Dalı olmalıdır”
Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi
Yönetmeliğinde kabul edilen uzmanlık dalları arasında “Diş Hastalıkları
ve Tedavisi Uzmanlık Anadalı”nın
bulunmamasını eleştiren Restoratif
Diş Tedavisi Derneği Başkanı Prof.
Dr. Fatma Koray, bunun ileride gerek ülkemiz insanlarının diş sağlığı
ve ülkenin sağlık ekonomisi açısından gerekse dişhekimliği fakültelerinde klinik bölüm ana bilim dallarındaki yüksek lisans eğitimi, dolayısıyla
öğretim elemanı yetiştirilmesinde
çok ciddi sorular yaratacağı uyarısında bulundu. Dernek olarak Diş
Hastalıkları ve Tedavisi disiplininin
uzmanlık ana dalı olması için mücadele edeceklerini belirten Koray,
ilgili disiplinin ülkemiz insanlarının
diş sağlığı açısından ne denli önemli ve gerekli olduğunu
ayrıntılı şekilde anlattı.
Diş Hastalıkları ve Tedavisi alanında akademik açıdan en kıdemli öğretim üyesi olarak bu dalın uzmanlık kapsamı dışında kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durumu birçok açıdan ileride çok ciddi sorunlar yaratabilecek, gözden kaçmış bir hata olarak görüyorum
ve bunu da kompozisyonu nedeniyle, Tıpta Uzmanlık
Kurulu’nun yurdumuz diş sağlığı ve diş hekimliği hizmeti
hakkında yeterli bilgi donanımına sahibi olamaması ile
açıklayabileceğimi düşünüyorum. Uzmanlık Komisyonu
16 değerli üyeden oluşuyor ve bu kadar geniş bir komisyonda yalnızca 3 diş hekimi bulunuyor. Bu üç dişhekimi
üyenin birisi meslek örgütünden, birisi kamu diş hastanesinde görevli diş hekimleri arasından ve yalnızca biri
de diş hekimliği fakülteleri öğretim üyeleri arasından seçilmiş meslektaşlarımız. “Dişhekimliğinde Uzmanlık Ana
Dalları “gündeme alınırken “Diş Hastalıkları ve Tedavisi”
disiplini hakkında yeterince görüşülemediği kanısındayım. Tıpta her anabilim dal Uzmanlık ana Dalı olarak
46
kabul görürken, diş hekimliğine neden farklı bir mantık ile yaklaşıldığını
anlamakta zorluk çekiyorum. Komisyonun diş hekimliği klinik bölüm ana
dallarından“Ortodonti”, “Cerrahi”,
“Protez”, “Pedodonti”, “Periodontoloji” ve “Endodonti” anabilim dallarına ilişkin birer “Uzmanlık Ana Dalı”
oluştururken, neden “Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanlık Ana Dalı”na
burada yer vermediğini hangi bilimsel verilere dayanarak açıklayabileceğini doğrusu merak ediyorum.
Diş Hastalıkları ve Tedavisi disiplininin uzmanlık ana dalı olamaması hangi açılardan ciddi sorunlar getirir?
Diş Hastalıkları ve Tedavisi disiplininin
“Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dalları”nın dışında kalması ileride gerek ülkemiz insanlarının diş sağlığı açısından gerekse ülkenin sağlık ekonomisi açısından ve hatta “Diş Hekimliği Fakültelerinde Klinik Bölüm Ana Bilim
Dalları”nda yüksek lisans eğitimi ve dolayısıyla “Öğretim
Elamanı” yetiştirilmesinde çok ciddi sorunlar yaratacaktır.
Bu önemle altını çizdiğiniz hususları açıklar mısınız?
1933 Üniversite reformundan bu yana “Diş Hastalıkları
ve Tedavisi” dişhekimliği eğitiminin protez, cerrahi ve ortodonti gibi temel disiplinlerinden biridir. Zaman içinde
bünyesinde gelişen alt disiplinler birer birer ana bilim dalı
olmuşlardır. Bu temel disiplin içinden Periodontoloji,
Pedodonti, Oral Diagnoz ve Radyoloji Ana Bilim dalları
olarak ayrılmışlardır. Anabilim dalı içinde son olarak iki
alt disiplin “Konservatif Diş Tedavisi Bilim Dalı” ve ”Endodonti Bilim Dalı” yer almış ve bunlar da bilimsel ve eğitimsel açıdan gelişmeleri sonucunda, talepleri doğrultusunda YÖK tarafından anabilim dalları yapılmışlardır.
YÖK, “Konservatif Diş Tedavisi Bilim Dalı”nın anabilim
dişhekimi
uzmanlık dosyası
Restoratif Diş Tedavisi Derneği’nin daveti üzerine Istanbul’da konuyu görüşmek üzere toplanan Diş Hastalıkları
ve Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri
dalı olarak ismini “Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim
Dalı” olarak tescil etmiştir. “Diş Hastalıkları ve Tedavisi”
disiplinini Tıpta “İç Hastalıkları” disiplinine benzetmek
mümkündür. Nasıl, bu ana disiplinden “Kardiyoloji Anabilim Dalı”, “Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı” vb. birçok
anabilim dalları gelişmiş ise, bizde de “Diş hastalıkları ve
Tedavisi Anabilim Dalı”ndan yukarıda sözünü ettiğim
anabilim dalları doğmuştur.
“Diş Hastalıkları ve Tedavisi Disiplini ”nin diş sağlığının
korunması ve diş sisteminin rehabilitasyonu açısından
önemi çok büyüktür. Disiplinin ilgi alanı çok geniş olup;
ergen ve erişkinlerde başta çürük olmak üzere erozyon, atrisyon ve abrazyon gibi progressif diş sert doku
kayıplarını önleyici girişimleri, yada bu süreçleri kontrol
altında tutmayı ve hatta çürük başlangıcı lezyonlarını iyileştirmek gibi non- invazif tedavileri, ilerlemiş çürük yada
farklı nedenler ile travma, erozyon gibi kazanılmış yada
kalıtsal yada kazanılmış anomali olarak ortaya çıkan
dişte madde eksikliklerinin ve form bozuklularının farklı materyaller ve teknikler kullanılarak restorasyonlarını,
diş estetiğine ilişkin sorunlarının giderilmesi işlemlerini
kapsamaktadır. Özetle; “Diş Hastalıkları ve Tedavisi”nin
amacı dişleri tüm bu patolojilerden korumak, çeşitli nedenler ile hastalanmış dişi çiğneme, konuşma ve estetik
açıdan tüm fonksiyonlarını yapabilecek duruma getirmek ve dişleri yaşam boyu bireylerin ağzında canlı ve
fonksiyonel olarak tutmaktır.
Peki, ülkemizde bu tür tedavilere toplumum gereksinimi hangi orandadır?
Bilimsel araştırmalar yurdumuzda diş çürüklerinin her
yöre her cins ve her yaş grubunda çok yaygın bulunduğunu ve tedavi gereksinimlerinin çok fazla olduğunu
göstermiştir. Geniş kapsamlı bir araştırmaya göre 15 yaş
grubundakileri bireylerin % 61.2’sinde kuron çürüğü,
34-44 yaş grubundakilerin % 75.8’inde kuron çürüğü,
% 20.1’inde ise kök çürükleri ve 65-74 yaş grubundakilerin % 59.3’ünde kron çürüğü , % 28.4’ünde ise
kök çürükleri çürük vardır. Türkiye’nin en büyük ve gelişmiş kenti İstanbul’da bile SiC indeksinin ( dikkat çekici
sayıda çürük indeksi) çok yüksek olduğu bilinmektedir.
Şimdi gelelim “Yurdumuzda dişleri çürüklü insan sayısı bu kadar fazla iken acaba bu toplumun bireylerinin
kaçında diş çürükleri dolgu yapılarak tedavi edilmiştir?”
sorusuna. Bu denli diş sağlığı bozuk olan bir toplumda
diş tedavisi görmüş bireylerin sayısı ise ne yazık ki çok
azdır. Toplumumuzun 15 yaş grubundaki bireylerin %
61.2’sinin ağzında çürük varken bu grubun ancak %
12’sinin ağzında dolgu vardır, 35-44 yaş grubundaki
bireylerin % 75.8’nin ağzında çürük varken ancak bu
grubun % 29.5’inin ağzında dolgu vardır. 65-74 yaş
grubundaki yurttaşlarımızın % 59.3’ünde kron çürüğü
,% 28.4’ünde ise kök çürükleri mevcut iken bu grubun
ancak %14.8’inin mevcut dişlerinde bir yada daha fazla
dolgu vardır. Halen yurttaşlarımızın mevcut dişlerinin tedavi gereksinimleri de çok fazladır. 2004 yılında yapılan
araştırma bu konuya da ışık tutmaktadır. 15 yaş grubunun dişlerinin % 61.2’sinda çürüğü kontrol altına alacak
tedaviye ve %32.4’ünde ise dolgu yapılmasına gereksinim vardır. 35-44 yaş grubu vatandaşlarımızın mevcut
dişlerinin % 34.6’sında çürüğü kontrol altına alacak tedaviye ve %45.8’inde ise dolgu yapılmasına ihtiyaç vardır.
Nüfusun 65-74 yaş kesiminin ağızlarında bulunan dişlerin
% 32.9’unda çürüğü kontrol altına alacak tedavi ve %
25.9’unda da dolgu yapılması gereklidir. Bu sayısal veriler
ülkemizin “Diş Hastalıkları ve Tedavisi” disiplini alanında
nasıl büyük bir sağlık hizmeti beklentisi içinde olduğunu
açıkça göstermektedir.
Peki bu sorunun üstesinden gelmede diş hekimliği
fakültesi mezunu olanlar yeterli değiller mi? Neden ayrıca Diş hastalıkları ve Tedavisi Uzmanının
yetiştirilmesine gerek görüyorsunuz?
Elbette, Dişhekimleri fakülteden diş tedavisi işlemleri
hakkında belirli oranda bilgi ve beceri sahibi olarak mezun oluyorlar. Ancak; bu bilgi ve becerinin günümüzde
47
uzmanlık dosyası
non- invasif, minimal invasif, direkt ve indirekt restoratif
tedavi, konservatif estetik restorasyonlar ve girişimlerde
aranılan performansı sağlamaya yetmediği görülüyor.
Tabii burada, gerek kongre, kurs gibi mezuniyet sonrası eğitime yönelik aktiviteleri hiç kaçırmadan takip eden
yurtiçi ve yurtdışı yayınları düzenli olarak okuyan ve uzun
yıllara dayalı klinik deneyimi olan meslektaşlarımızı tenzih ediyorum. Bu değerli meslektaşlarımın mezuniyet
sonrası sürekli eğitim alma anlayışı ile dişhekimliğinin her
alanında olduğu gibi tedavi alanında da kendilerini güncel bilgiler ile donattıklarını biliyorum. Ancak ne yazık ki
böyle meslektaşlarımızın sayıları çok az. Maalesef; ülkemizde yapılan diş tedavilerinin ülke gereksinimi açısından
sayısal yetersizliğinin yanı sıra, restorasyonların zaman
içindeki performansının da düşük olduğu görülmektedir.
“Diş Hastalıkları ve Tedavisi” alanında yapılan tedavi işlemlerinin kalitesi, bir diğer deyiş ile yapılan dolgu restorasyonlarının zaman içindeki performasyonu da ayrı bir
tartışma konusu olarak ele alınmalı ve bu konuda yapılan
bilimsel araştırmaların ışığı altında ayrıca irdelenmelidir.
Anabilim dalımızda tamamlanmış bir çalışma her üç
dolgudan birinin, düşmüş yada artık ağızda taşınamaz
derecede problemli hale gelen eski bir dolgunun yerine
yapılan yeni bir dolgu olduğunu göstermiştir. Yine Anabilim Dalımızda yapılan farklı araştırmalarda mevcut dolgu restorasyonlarının performansı diş morfolojisine ve
rengine uyum, dişe tutunma, yanı başında yeni çürük
oluşumuna sebebiyet verecek sorunlar taşımaması kriterlerine göre incelenmiş ve dolguların en başarılı olanlarının Üniversite Kliniklerinde Akademik personel tarafından yapılan dolgu restorasyonları olduğu belirlenmiştir.
Kamu Hastanelerinde ve Özel Kliniklerde yapılan dolguların performansı ile Üniversite Kliniklerinde yapılanların
performansı karşılaştırıldığında, Üniversite Kliniklerinde
akademik personel tarafından yapılan dolguların her
açıdan diğer yerlerde yapılanlardan çok daha yüksek
kalitede oldukları görülmüştür. Özetle; Dişhekimliği eğitiminden sonra Üniversitede gerek teorik bilgilerini gerekse klinik deneyimlerini artıran diş hekimlerinin, bir
başka deyişle uzman diş hekimlerinin daha başarılı ve
ağızda daha uzun süre kalan dolgu restorasyonları (diş
tedavileri) yaptıkları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Restorasyonun klinik başarısı bireyin yaşam kalitesi ve esenliği
için gereklidir. Şöyle bir düşününüz; yediği yemeğin lifleri
dolgulu dişinin arasına takılan ya da dolgulu ön dişlerinin arasına salata yaprağından bir parça yapışan birey
sıklıkla ayna ve kürdan çıkarıp dişlerini temizleyip sofradaki diğer kişileri iğrendirmeyi mi, yoksa birlikte olduğu
kişilerin meraklı bakışları altında masadan sık sık tuvalete
kalkıp gitmeyi ve lavaboda dişlerini temizlemeyi mi tercih
48
dişhekimi
etsin? Restorasyon ömrünün uzun olmasını bu kadar
önemsememin nedeni ise bir restorasyonun sonsuz kez
tekrarlanamayacağı, en fazla 5-6 kez yenilenebileceği
gerçeğidir. Örneğin 15 yaşında 1.büyük azı dişine dolgu yapılan bir kişinin dolgusu 3 yıl sonra değiştirilecek
kadar problemli hale geliyorsa, bu kişi 30 yaşına geldiğinde dişinden vazgeçmek zorunda kalacak ve protetik
tedavilere başvuracaktır. Zaten Türkiye’nin diş sağlığı
profili de bu üzücü durumu açıkça göstermektedir. Diş
hastalıklarını ve tedavisi yöntemlerini iyi bilen birisi olarak bu durum beni fevkalade üzmektedir. Çünkü; çok
iyi biliyorum ki, güncel araçlar, materyaller ve yöntemlerden yararlanıldığında bazı istisnai travmalar dışında
birey dişlerini kaybetmek şöyle dursun, diş ağrısını bile
tanımadan ömrünü tamamlayabilir. Oysa, bizde sağlık
politikalarının zaaflarından dolayı, diş hastalıklarının erken tanısı ve doğru tedavileri yapılamadığından, adeta
insanlarımız dişsizliğe doğru itiliyor. Diş sayıları azaldıkça
proteze ve hatta implant üstü protezlere gereksinim artıyor ve bireyler adeta protezden başka çıkış yolu olmayan bir tuzağa düşüyorlar. Bu durumdan tek kazançlı çıkanlar implant üreticileri. Bazen “Acaba Türkiye implant
üreticileri için giderek daha iştah kabartan bir pazara
mı dönüşüyor?” sorusu da aklıma gelmiyor değil. Oysa
insanlarımızın dişlerini canlı olarak ve tüm fonksiyonlarını ( Isırma, öğütme, konuşma ve estetik fonksiyonlar)
yerine getirebilecek şekilde ağızlarında tutmayı talep
etmeleri günümüzde en doğal haklarıdır. Toplum başta
çürük olmak üzere dişlerinin hastalıklarının önlenmesini, erken tanısının konulup, kontrol altında tutulmasını
ve konservatif restorasyonlarının ve konservatif estetik
restorasyonlar ve uygulamaların performansının yüksek
olmasını ve böylece yaşam boyu dişlerini ağızlarında
canlı ve fonksiyonel olarak tutabilmeyi rahatça yemek
yiyebilmeyi, konuşabilmeyi ve gülebilmeyi istemektedir.
Toplumun bu konudaki beklentileri büyüktür. Günümüzde diş hastalıkları ve tedavisi alanında yüksek kalitede
sağlık hizmeti yalnızca Üniversite kliniklerinde akademik
personel tarafından verilebilmektedir. Daha önce verdiğim istatistiksel sayılar ise toplumun kaliteli diş tedavisi
gereksinimine üniversite kliniklerindeki akademik personel sayısının yetemeyeceğini açıkça göstermektedir. İşte;
bu nedenlerden dolayı” Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanlık Ana Dalı” oluşturularak, bu aranılan niteliklere
sahip “Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanı” yada farklı bir
deyişle “Konservatif Tedavi Uzmanı” yetiştirilmelidir.
“Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanı ya da başka
bir deyişle Konservatif Tedavi uzmanı yetiştirilmelidir” dediniz. Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilin
dişhekimi
Dalına tekabül eden Uzmanlık Ana Dalı için farklı
bir ismin de gündeme gelebileceğine mi işaret ediyorsunuz?
Evet. Niye olmasın? “Uzmanlık Ana Dalı” olarak “Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği”nde adımız yer almayınca
başkanı bulunduğum “Restoratif Diş Tedavisi Derneği”
bu sorunun görüşülmesi ve takibi için yurdumuzdaki
tüm Diş Hekimliği Fakültelerinin Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyelerini İstanbul’da acil olarak bir çalıştaya davet etti. Bu toplantı sırasında soruna
ilişkin birçok konu konuşulurken Uzmanlık Ana Dalı için
daha kısa ve uluslararası terminolojiye daha uygun bir
isim aranması da gündeme geldi . Bu sırada anabilim
dalı ve dolayısıyla uzmanlık ana dalı isminin, disiplinin eskiden bilim dalı olduğu zamanlardaki gibi “Konservatif
Tedavi” ismine dönüştürülmesi de konuşuldu.
Konservatif Tedavi Uzmanı yetiştirilirse bu kişilerden ülke sizce ne şekilde yararlanmalıdır?
Elbette bu kişiler özel kliniklerini açıp çalışabilecekler ve
insanlarımızın dişlerini ağzında ömür boyu tutabilmeleri
için uzman diş hekimine ulaşabilme imkanı olacaktır. Bunun yanı sıra, ülkemizde “Sağlıkta Dönüşüm Politikası”
ile birlikte “Kamu Diş Hastaneleri” de açılmaya başlamıştır. İşte bence, özellikle “Kamu Diş Hastaneleri”nde en
az bir “Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanı” ya da diğer
isimle “Konservatif Diş Tedavisi Uzmanı”nın görevlendirilmesi ile burada çalışan dişhekimlerinin diş hastalıklarının erken tanısı, kontrol altında tutulması konularında,
yapılacak direkt ve indirekt restoratif tedaviler sırasında
operatif işlemlerin dizaynı ve restoratif materyallerin
seçimi ve uygulanımı hakkında en yeni bilgi ile yönlendirilmesi gerçekleşecektir. Ayrıca özel bilgi ve beceri gerektiren uygulamalar, örneğin, konservatif estetik restorasyonlar, diş form ya da doku anomalilerinde diş sisteminin
konservatif restorasyonlar ile rehabilite edilmesi, okluzal
düzlemin oluşturulması, handikaplı hastalarda ya da yaşlı hastalarda özel tedavi planlaması ve uygulamaları gibi
işlemleri bizzat yapacaktır. Böylece topluma en üst düzeyde diş tedavisi hizmeti verilmesi sağlanacaktır. Sonuçta ülkemizde dişlerini kaybetmiş bireylerin ve ağzındaki
çürükler ile yaşamaya çalışan insanların sayısı azalacaktır.
Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanlık Ana Dalı olmamasının ülkenin sağlık ekonomisi açısından ve
hatta dişhekimliği fakültelerinde klinik bölüm ana
bilim dallarında yüksek lisans eğitimi ve dolayısıyla
öğretim elamanı yetiştirilmesinde ileride çok ciddi
sorunlar yaratacağını söylemiştiniz. Bu iki noktayı
uzmanlık dosyası
kısaca açıklayabilir misiniz?
Sosyal devlet, vatandaşlarının sağlığını korumak ve gereğinde tedavi hizmeti vermek ile yükümlüdür. Ağız
diş sağlığına yönelik sağlık hizmetleri arasında bireysel
proflaksi programının uygulanması, non - invasif , minimal invasif, konservatif restorasyonlar gibi işlemler, genellikle burada kullanılan malzeme ve araçlardan dolayı
ucuz sağlık hizmetleri olduğu gibi, ileride daha pahallı hizmetleri örneğin protez işlemlerine gereksinimi de
önleyecektir. İşte bu nedenle, Diş Hastalıkları ve Tedavisi
işlemlerinin ülke çapında performansını arttırmak, yalnızca yurttaşların daha sağlıklı olmaları için değil, aynı
zamanda mikro ve makro ekonomi açısından Ağız- Diş
sağlığı giderlerini önemli oranda azaltabilmek için de
hedeflenmelidir. Diş hastalıkları ve tedavisi performansının ülke çapında yükseltilmesi ise öncelikle bu alanda
uzman diş hekimlerinin yetiştirilmesine bağlıdır.
Diş Hekimliği Klinik Anabilim Dallarının birçoğunda yüksek lisans eğitimi olarak uzmanlık eğitimi alınırken, diş
hastalıkları ve Tedavisi disiplininde yalnızca “Tezli Master”
ve “Doktora” programlarının açılabilmesi, bu dala kariyer
için başvuranların sayıca azalmasına neden olacağı kanısı
uyanmıştır. Özlük hakları daha iyi ve ileride sağlık sektöründe idari görevlere gelebilme şansı daha fazla olan
uzmanlık eğitimlerinin tercih edileceği ve Diş Hastalıkları
ve Tedavisi disiplininde doktora yapanların sayısının giderek düşeceği, dolayısıyla bu alanda nitelikli akademisyen
yetişmesinin zorlaşacağı endişesini taşımaktayız.
Diş hastalıkları ve Tedavisinin diğer klinik dallar
gibi uzmanlık ana dalı olmasını sağlamak için girişimleriniz olacak mı?
Karar henüz kanunlaşmadan önce, “Tıpta Uzmanlık
Eğitim Komisyonu”nun bu kararı aldığını öğrendiğimizde bir grup öğretim üyesi birlikte Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Eğitimi’nden sorumlu Sayın Prof. Dr. Sefa
Kapıcıoğlu’nu ziyaret ederek, kendisini bilgilendirmek
amacı ile bir rapor sunduk ve mümkünse “Diş Hastalıkları ve Tedavisi Uzmanlık Anadalı”nın yönetmeliğe
dahil edilmesi ricasında bulunduk. Aynı raporu ayrıca
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’a da sunduk. Daha
sonra, önceden sözünü ettiğim Restoratif Diş Tedavisi
Derneği’nin daveti üzerine tüm fakültelerin Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı öğretim üyeleri bir çalıştayda
buluşup durum değerlendirmesi yaptık ve katılımcıların
imzaları ile bir mektup yazarak, Sayın Cumhurbaşkanı’na
sorunu ve dileklerimizi sunduk. Bundan sonraki hedefler,
karar alan mercileri daha iyi bilgilendirmeye ve bir sonraki komisyon toplantısında bu durumu değiştirecek kararın alınmasını sağlamaya yönelik olacaktır.
49
haber
50
dişhekimi
dişhekimi
haber
51
Dişhekimliğinin
6 Ana dalında uzmanlığı
Tıpta uzmanlık
Kurulu üyelerine
sorduk
Gündemimizi yoğun şekilde
meşgul eden dişhekimliğinde
uzmanlık konusunda Sağlık
Bakanlığı’nın Türk Dişhekimleri Birliği ve odaların görüşleri
doğrultusunda bir düzenleme
yapması beklenirken, 6-7 Mayıs 2009 tarihinde toplanan
Tıpta Uzmanlık Kurulu, dişhekimliğinin 6 dalında uzmanlık
olmasına karar vererek dikkatleri bir anda üzerine çekti.
1219 Sayılı Kanun’un değişik
9.Maddesi uyarınca kurulan
ve Sağlık Bakanlığı’nın sürekli kurulları arasında yer alan
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun
görüşleriyle oluşturulan Tıpta
ve Dişhekimliğinde Uzmanlık
52
Eğitimi Yönetmeliği de aynı
kanun ve 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)
Kanunu’nun 3.Maddesine dayanılarak hazırlandı.
Biz de, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, Sağlık Eğitimi Genel
Müdürü, Bakanlık Hukuk Müşaviri, Sağlık Bakanlığı veya
üniversite ya da Türk Tabipler Birliği (TTB) mensubu 10
tıp hekimi ve 3 diş hekimi olmak üzere 16 üyeden oluşan
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda
(TUK), diş hekimlerini temsilen bulunan Prof. Dr. Mehmet
Alp Tavas ve Prof. Dr. Necmi
Gökay’la Kurul’un yapısını ve
6 dalda uzmanlık tartışmaları-
nın Kurul’da nasıl yaşandığını
konuştuk. YÖK’ün diş hekimliği fakültelerinden seçtiği üye
olarak kurulda bulunan Prof.
Dr. Gülsüm Ak’a konu ile ilgili yönelttiğimiz soruların yanıtları henüz dergimize ulaşmadı. TDB tarafından kurula
gönderilen Ortodonti Uzmanı
Prof. Dr. Mehmet Alp Tavas,
Sağlık Bakanlığı tarafından
eğitim hastanelerinden seçilerek kurulda yer alan İzmir
Eğitim Diş Hastanesi Başhekimi Prof.Dr. Necmi Gökay ve
Tıpta ve Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’ni
meslektaşlarımız için değerlendirdi.
uzmanlık dosyası
dişhekimi
TDB tarafından Kurul’a seçilen Prof. Dr. Mehmet Alp Tavas
“İhtiyaç tam olarak tespit edildikten
sonra 6 dalda uzmanlık olmalı”
Türk Dişhekimleri Birliği’ni (TDB) temsilen akademik
kariyeri ve ortodonti dalındaki uzmanlığı ile 2007
yılından bu yana Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda görev
yapan Prof.Dr. Mehmet Alp Tavas, ihtiyaç ortaya konduğu takdirde üzerinde uzlaşılamayan tüm uzmanlık
dallarının hayata geçirilmesinden yana olduğunu ancak, bilimsel temellere oturtulması şart olan uzmanlık dallarının gerekliliği ile ilgili fakültelerin ve bilimsel
derneklerin 2003 yılından beri meseleye uzak durduğunu söyledi. Bu konuda TDB’nin de tatmin edici bir
çalışma içine giremediğini belirten Tavas, sorularımızı
şöyle yanıtladı:
6 uzmanlık dalı kabul edildi. TUK’ta müzakereler sürerken TDB, 2 dal konusunda gerekli ikazları yapmıştı. Dolayısıyla konu üzerinde fazla konuşmak gereksiz
bir tekrar olur.
6 ana dalda uzmanlık hakkında sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Pek çok ülkede uzmanlaşmak isteyen diş hekimleri
için yapılandırılmış eğitim programları ve uzmanlık
diplomaları olduğunu biliyoruz. Ancak yine hemen
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Görüldüğü üzere Kurul’da, diş hekimlerinin azınlıkta
kaldığı bir yapı var. Gerek tıp hekimi arkadaşların gerekse Sağlık Bakanlığı’nın ağırlığı hissediliyor. Aslında
en doğru yaklaşım bir ‘Dişhekimliğinde Uzmanlık Kurulu’ yapılandırıp, bu kurulun dişhekimliğinde uzmanlık eğitimi yönetmeliğini hazırlaması olurdu. Tıp hekimi arkadaşlarımız kendi eğitimlerinden yola çıkarak
bizim konularımızda fikir yürütüyorlar. Diş hekimliği
eğitiminin farklı, zor ve özgün olduğunu dikkate bile
almıyorlar.
Uzmanlıkla ilgili tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de diş hekimliğinde uzmanlık çalışmaları yıllar
öncesine gidiyor. Yakın geçmişten başlarsak hepimizin bildiği gibi Sağlık Bakanlığı’nın Haziran 2002’de
yayınladığı Tıpta Uzmanlık Tüzüğü diş hekimliğinde
5 dalda uzmanlık öngörüyordu. Bu uzmanlık tüzüğüne onlarca kurum, dernek ve meslektaşımız dava açtı
ve maddelerinin çoğu Danıştay tarafından iptal edildi. Ortodonti ve cerrahi dışındaki protez, pedodonti
ve periodontoloji dallarının ihdas edilme gerekçeleri
hukuken kabul edilebilir bulunmamıştı. TDB görüşü
çerçevesinde bu kez de 2 dalda uzmanlık konusunda
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda konsensüs sağlanmışken
6-7 Mayıs 2009 tarihli toplantıda beklemediğimiz bir
sürprizle karşılaştık ve oy çokluğu ile diş hekimliğinde
53
uzmanlık dosyası
her ülkede uzmanlık eğitimi kadroları kısıtlı olduğundan mezuniyet sonrası sürekli eğitim ön plana
çıkmıştır. Diş hekimleri güncel lisans eğitimini adeta
uzmanlaşarak ağız hekimi olarak tamamlamakta. Öğrenimde yoğunluk tedavi, protez ve periodontolojidedir. TDB 2003 Haziran ayında yaptığı 1. Diş Hekimliği
Uzmanlık Kurultayı’nda lisans eğitimini tamamlayan
hekimlerin her alanda tedavi hizmeti verebileceği
ancak karmaşık olguların türüne göre tedavide akademik mükemmeliyet merkezi olarak fakültelere ya
da uzmanlara yönlendirilebileceğini vurgulamıştır.
Karmaşık ortodontik ve cerrahi olgularda daha sık
komplikasyonlarla karşılaşıldığı için ve uzmanlık dalları çalışma grubu tartışma sorularına verilen yanıtların
ışığında ortodonti ve cerrahi uzmanlık dalları olarak
uygun görmüştür. Diğer dallarla ilgili olarak TDB’nin
fakülte ve bilimsel derneklerle danışmalarda bulunarak ortak ve gerekçesi sağlam kararlar alması benimsenmiştir. Konuyu öğrenmeye başladığımda bilimsel
derneklerin hatta fakültelerimizin 2003 yılından beri
bu konuda argüman ve görüş bildirmediğini, meseleye uzak durduklarını gördüm. TDB de her bilimsel
derneğin TDB içinde daha aktif bir konumda seslerini
duyurabilmelerini teşvik etmeli, düzenlemeler yapmalıydı. Ancak bu şekilde ortak akıl yoluyla Bakanlığa
yeknesak bir duruş sergilenebilirdi. Söylediklerimden
diğer dallara karşı olduğum anlamı çıkmasın. Kurultayda kararlaştırılan kriterler irdelenerek, ihtiyaç ortaya konularak bütün uzmanlık dalları olmalıdır. Zaten
Bakanlık konuyu kendi açısından çözdü ve 6 uzmanlık
dalını ilan etti.
Doktoradan uzmanlığa geçiş konusunda yönetmelik tatmin edici mi?
Yönetmelikte geçiş konusuna yönelik, meslektaşlarımız doktoralarını klinik ağırlıklı olarak yapmışlardır,
dolayısıyla uzman olarak değerlendirilebilirler diyoruz.
Ancak bugüne kadar verilen mahkeme kararlarında
uzmanlık ve doktora eğitimlerinin eş değer kabul
edilmediğini görüyoruz. TDB, önerdiği 2 uzmanlık
dalında doktoralı meslektaşlarımıza uzmanlık verilmesini destekliyor. Mağduriyetlerin giderilmesinin yanı
sıra uzman yetiştirecek öğretici kadronun da uzman
olması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı sanırım hem bu
yönden hem de kurumlarında görevli hekimlerin özlük haklarındaki eksikleri düzeltmek amacıyla destek
veriyor. Bundan sonra diş hekimliğinde uzmanlık sınavında (DUS) başarılı olan adayların fakültelere ya
da diş eğitim hastanelerine verilecek uzman kadroları
üzerinden yetişmesi ile süreç daha sağlıklı bir duru-
54
dişhekimi
ma getirilebilir. Akademisyenliği hedefleyen arkadaşlarımızın ayrıca doktora yapması üniversitelerce gerekli görülmeye devam edecektir diye düşünüyorum.
Tekrar geçici maddeye dönecek olursak, eminim ki,
konunun muhatapları metni biliyorlar, başvuru formatını ve dosyaya eklenmesi gereken belgelerin de
Bakanlığın web sitesinde çok kısa sürede ilan edileceğini duyuyoruz.
Uzmanlık dalları arasında eksik ya da fazla bulduğunuz bir dal var mı?
Evet, eksik olduğunu düşündüğüm 2 dal var. Yönetmeliğin Ek Çizelge 1.bölümünde 3.sırada yer alan
Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi, tıp ana dal uzmanlığı
ve aynı zamanda plastik cerrahi ve KBB yan dalı olarak ihdas edildi. TDB ağız, yüz ve çene cerrahisinin
ortak ana dal olmasını istiyor. Prof. Dr. Murat Akkaya bilimsel derneklerle uyum içerisinde bu konudaki
duyarlılığını sözlü ve yazılı olarak ifade etti. Uzmanlık
dalı TUK’da ele alındığında Sağlık Eğitimi Daire Başkanı Prof. Dr.Safa Kapıcıoğlu’nun sunduğu şemada
tıp hekimlerinin TUS, diş hekimlerinin DUS ile girerek
programı tamamlamaları öngörülüyordu. Maalesef
TUK’un oy çokluğu ile aldığı karar diş hekimliğini dışladı. Meslektaşlarımızın bu yolun diş hekimlerine açılmasını destekleyeceğini biliyorum. Bu konuda bilimsel
derneklerin ve TDB’nin ciddi gayretler göstereceklerini düşünüyorum. Eksik olan diğer dal da oral diagnoz
ve görüntüleme dalları. Oral diagnoz uzmanlık dalı olduğu takdirde görüntüleme, ağız hastalıkları ve patolojisi ile ağız mikrobiyolojisi bu dalın içinde yer alabilir.
Hatta toplum diş sağlığı da bu dalın kapsamı içine
belki girebilir. Bu uzmanlık kurumlarda hastaların ilk
değerlendirmesini yapmada veya toplumun ağız diş
sağlığı ihtiyaçlarının yönlendirilmesinde çok değerli
bir rol üstlenecektir. Bu uzmanlığa başvuru sayısı az
olabilir ancak çok değerli olacağını düşünüyorum.
AĞIZ DİŞ ÇENE YÜZ CERRAHİSİ (ADÇYC) EĞİTİMİ
(Ana dal olarak)
Tıp Fakültesi
(6 yıl)
DUS
TUS
ADÇYC (4yıl)
+ Diş Hek. farkı (2yıl)
Diş Hekimliği
(5 yıl)
ADÇYC (4yıl)
+ Tıp Fak. farkı (2yıl)
Toplam 12 yıl
uzmanlık dosyası
dişhekimi
Uzmanlık yetkisinin kullanılmasında bir sıkıntı
yaşanabilir mi?
Yönetmeliğin 5. Maddesinde “Bu yönetmelik hükümlerine göre uzmanlık belgesi almayanlar, hiçbir yerde
ve şekilde uzmanlık unvanını ve yetkisini kullanamazlar” ifadesi var. TDB bu satırlara “Uzmanlar, uzmanlık
yetkisini kullandıkları sürece, acil durumlara müdahale haricinde, uzmanlık dalı dışında faaliyet gösteremezler” ibaresinin eklenmesini teklif etmişti. Sağlık
Bakanlığı’nın öngördüğü 6 uzmanlık dalında geleneksel olarak sadece kendi alanında çalışan, halen doktoralı meslektaşlarımızı kastediyorum, muayenehane
sayısı çok az. Ülkemizin koşulları gereği arkadaşlarımız genel uygulayıcı olarak çalışıyor. Uzmanların kendi
alanları dışında hasta bakmamaları resmi kurumlarda veya polikliniklerde çalışmaları halinde olabiliyor.
Keza serbest çalışan diş hekimlerinin yetki ve yeterlilik
alanlarının dışına çıkan hastaları ilgili uzmana yönlendirmesi ile mümkün olabilir. Belki de gelecekte diş
hekimlerinin ve uzman olarak çalışmak isteyen meslektaşlarımızın alanlarını ayıran yasal düzenlemeler,
malpraktis sigortası uygulamaları yapılabilir.
Son olarak, uzmanlık eğitimi yönetmeliğinden
önce mesleğin temel sorunları ile ilgili çözülmesi
gereken sorunlar var mı sizce?
Kesinlikle, öncelikle 1219 sayılı Yasaya ilişkin güncel
çalışmaların bir an önce sonlandırılması gerekiyor. Bugün için ortodonti ve cerrahi dallarında uzmana ihtiyaç var. Ama diğer uzmanlık dalları için bir tartışma
aşamasının gerekliliğini vurgulamıştık. Örneğin, bir
tedavi uzmanı diş hekiminin yapamadığı hangi müdahaleleri yapmalıdır? Önce bu gibi konuların tanımı
çok net yapılmalı. Bence hekimlerin yapabileceği prosedürlerin sınırları TDB ile bilimsel dernekler arasında
tartışılıp sonuca bağlanmalıdır. Benim kanaatim; her
ne kadar üzerinde mutabık olunan 2 dal olsa da, bunların dışında diğer dalların da uzmanlık dalı olması
ama bunun bilimsel kriterlere mutlaka dayandırılması
gerekiyor. Bu uzmanlıkların çalışma alanlarını net bir
şekilde ortaya konması şarttır. Mesela ben ortodonti
uzmanı olarak yalnızca uzmanlık dalımı ilgilendiren
hastalara hizmet veriyorum. Meslektaşlarımız genel
diş hekimliği yapacaklarsa uzmanlık unvanlarını kullanmamaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Sağlık Bakanlığı tarafından Kurul’a seçilen Prof. Dr. Necmi Gökay
“Uzmanlık, mesleğimizin
kalitesini artıracak”
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda yer alan 3 üyeden biri de
Sağlık Bakanlığı’nın eğitim hastanelerinden seçtiği İzmir Eğitim Diş Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Necmi
Gökay, “İster 2, ister 6 dalda olsun diş hekimliğinde
uzmanlığın olması mesleğimizin kalitesini artıracaktır”
derken, Yönetmelikte tek eksiğin, Türkiye’nin bilimsel
gerçekleri çerçevesinde hangi dalda kaç uzmana ihtiyaç duyulduğu konusunda bir tespit yapılmaması olduğunu söyledi. DUS ve ardından uzmanlık eğitiminin
bir yıl içinde başlayacağını tahmin eden Gökay, Dişhekimi Dergisi’ne şu değerlendirmelerde bulundu:
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nisan 2007’de kanuni düzenleme yapıldıktan sonra,
Tıpta Uzmanlık Kurulu, Temmuz 2008 yılında toplantılarına başladı. Kurul’da bulunan 3 diş hekiminden
biri de benim. Kurul, genelde her ay toplanıyor ancak
gündemin büyük kısmını tıp alanındaki konular oluşturuyor. Öncelikle, diş hekimlerinin Tıpta Uzmanlık
Kurulu’nda yeteri kadar temsil edilmediğini söyleyebilirim. Bu nedenle mesleğimizle ilgili konuları görüşmeye deyim yerindeyse 1-0 yenik başlıyoruz. Bu nedenle,
Dişhekimliğinde Uzmanlık Kurulu kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu zamana kadar, diş hekimliğinde
uzmanlık gündeme alınıp konuşulmuyordu. En azından bu Kurul sayesinde, konu konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.
Bu tartışmaları faydalı buluyorsunuz o halde…
Tıpta çok sayıda ana ve yan dallar var. Diş hekimliğinde uzmanlık ile ilgili geçmişe bakıldığında, ilk düzenlemenin 1973 yılında yapıldığını, ortodonti ve yüz, çene
protezi olarak 2 dalda uzmanlık mevcut olduğunu görüyoruz. 1983 yılında bir değişiklik yapılarak, ortodonti ve diş protezi uzmanlık dalları olarak kalmış. Çene
55
uzmanlık dosyası
yüz veya diş protez dalında uzmanlık olmasına rağmen neden uzman yetiştirilmediğini anlamış değilim.
Asıl sorunumuz, Dişhekimliğinde Uzmanlık Sınavı’nın
1986 yılından itibaren Tıpta Uzmanlık Sınavı ile birlikte yapılmaya başlanmamasıdır. En azından 2 dalda
yapılabilirdi. Ama meslektaşlarımız buna maalesef
pek sahip çıkmamışlar. Daha sonra 2002 Tüzüğü’nde
5 dalda uzmanlık kararı alınmış ancak Danıştay’a açılan davalar sonucu bu karar ilgili bilimsel gerekçelerin
ortaya konulmaması nedeniyle iptal edilmiş. Bugüne,
yeni yönetmeliğe gelinceye kadar diş hekimliğinin hiçbir dalında uzmanlık kalmamış. Bugünden itibaren
umarım 6 dalda uzmanlıkla devam edecek.
6 dalda uzmanlığı gerekli buluyor musunuz?
Uzmanlık ile ilgili benim temel görüşüm; ister 2, ister 6 dalda olsun diş hekimliğinde uzmanlığın olması,
mesleğimizin bilimsel seviyesini artıracaktır. Meslektaşlarımız, Sağlık Bakanlığı ve diğer resmi kurumlarda
özlük haklarında statü kazanacaktır. Öğrencilik hayatı
başarılı geçen birçok meslektaşımız edindiği bilgilerin
üzerine yeni bilgeler koyacak ve uzman olabilecektir.
Temelde kaygılar dal sayısından ziyade net bir görev
tanımı yapılmadığından kaynaklanıyor. Diş hekimleri
ile uzman diş hekimleri arasında nasıl bir görev dağılımı olacağı açık bir şekilde ortaya konmadığı için
uzmanlık konusunun bu kadar tartışıldığını düşünüyorum.
Tıpta Uzmanlık Kurulu diş hekimliğinde kaç ana
dalda uzmanlık olması gerektiği konusunda karar verirken, bu kaygıları da göz önünde bulundurdu mu?
Kurul bilindiği üzere Sağlık Bakanlığı’nın sürekli kurulları arasında yer alıyor. Sağlık Bakanlığı, uzmanlık dallarını ülkenin ve ilgili hekimlerin ihtiyaçlarına göre belirler. Mesela, “Ortodontide uzmanlık gerekli midir?”
sorusunun cevabını verirken, halkın ya da hekimlerin
bu konudaki talebini dikkate alır. Ortodontist arkadaşlarımız bu dalın uzmanlık dalı olması gerektiğini
belirtiyor ya da çene cerrahisinde Sağlık Bakanlığı, tedavileri sağlayacak yeterli hekim bulamadığından bu
dalda uzmanlık olması gerektiğine karar veriyor.
Bu durumda 6 dalın tamamı için gerek hastalar
gerekse diş hekimlerinden gelen bir talep mi söz
konusuydu?
Bu çerçeveden baktığımızda, bütün dallarda talep
vardı. Çocuklarla ilgili tedaviler ve kanal tedavisi bugün önemli sıkıntılardandır. Hastalar, “Çocukların te-
56
dişhekimi
davilerini ve kanal tedavisi yaptıramıyorum” diyorsa,
Bakanlık bununla ilgili ciddi bir çalışma yapıp bilimsel
gerekliliğini ortaya koyup çalışmaya başlar. Örneğin,
ülkenin çocuk diş hekimliği ve kanal tedavisi ile ilgili
kaç uzmana ihtiyacı var? Bunlara mutlaka bakılmalı.
Bizim şu an en büyük eksiğimiz de bu zaten, hangi
dallarda kaç uzmana ihtiyacımız olduğunun tespit
edilmemesi.
Bahsettiğiniz bilimsel temellerin oluşturulması,
ülkenin hangi dalda kaç uzmana ihtiyacı olduğu konusunda Sağlık Bakanlığı, TDB ve bilimsel
dernek temsilcilerinden oluşan bir kurulun 3 ay
içinde bir çalışma yapması ve bir rapor oluşturulması kararı alınmıştı. Ancak, bu süre işlemeden
yönetmelik yayımlandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
TDB’den arkadaşlarla bu konuları görüştüğümüzde,
TDB, “Biz derneklere bu konularla ilgili yazılar yazı-
dişhekimi
yor, teklifler götürüyoruz ama yeterli iletişimi sağlayamadık.” diyor. Derneklerimiz maalesef uzmanlık
konusunda duyarlı ve üretici değiller. Sağlık Bakanlığı
ile yapılan görüşmelerde, “Bir komisyon oluşturulsun,
buradan alınacak bilimsel rapora göre uzmanlık dalları belirlensin” şeklinde bir açıklama olmuş ancak, bu
komisyonun nasıl oluşacağı, koordinasyonunun kim
tarafından yapılacağının ayrıntısını ben bilmiyorum.
TDB’nin bilimsel gerekçe ile ilgili çalışmaları organize
etmeye çalıştığını, ancak derneklerimizin bu konuya
tam olarak sahip çıkmadığını görüyoruz. Mesela Pedodonti Derneği ile “Uzmanlık gerekli mi, değil mi?”
konusunu görüştüğümüz halde çok ciddi bir bilimsel
rapor hazırlayamadı. Gördüğüm kadarıyla bazı dernekler raporlar hazırlamaya çalışıyorlar ama bir öğretim üyesi olarak bu raporları yeterli bulmadığımı da
söyleyebilirim. Bizim derneklerimiz tıptaki uzmanlık
dernekleri gibi çok iyi organize olamamışlar henüz.
Bundan sonraki süreç için neler söyleyeceksiniz?
Hukuki süreç başlarsa tabii bu konuda konuşmak
yanlış olur. Dişhekimliğinde uzmanlığın başlaması
mesleğimiz adına sevindirici bir gelişmedir.
Yönetmeliğin eksik noktaları var mı sizce?
Şunu mutlaka belirtmek gerekiyor; doktora ile uzmanlık tamamen birbirinden farklı ve kıyaslanmaması
gereken süreçler. Danıştay’ın da bu konuda “Doktora, uzmanlığa eşit değildir” diye net ifadesi var. Bu
açıdan baktığımızda doktorasını tamamlamış herkesin uzman olması mümkün değil. Bu konuda ilave çalışmalar yapmış olması, ilgili dalın kliniğinde çalışmış
olması ön şartı. Bütün doktoralıların uzman olmasını
biz de isteriz tabii ama buna bir noktadan da çizgiyi
çekmek gerekiyordu. Tabii bunun süresi 5 yıl-5.5 yıl
olabilirdi ama şunu da unutmamak lazım; doktora,
bilimsel açıdan yapılabilecek en önemli bir çalışmalardan biridir. Doktoranın, serbest piyasada kazanca
dönüştürülmesini istemek doğru bir görüş değildir.
Uzmanlıkla karıştırılmaktadır. Uzmanlık belirli bir dalda ustalıktır. Doktora, akademik kariyerin olmazsa
olmaz bir basamağıdır.
Kurul 6 dalda uzmanlığa karar verirken, en fazla
üzerinde durulan 2 dalı neden dışarıda bıraktı?
Biz Kurul’da 3 kişi olmamız nedeniyle tüm isteklerimizi, düşüncelerimizi tamamen kurula yansıtamıyoruz.
Aslında bu iki dal Kurula geldi ama daha sonra listeden çıkarılmış. Diş hastalıkları ve tedavisi de listeye
uzmanlık dosyası
girmişti ama sonra çıkarıldığını gördük. Bunun sebebi
de daha önce söylediğim gibi diş hekimlerinin her yerde yeterince temsil edilemediğidir. Ancak şu noktaya
da dikkat çekmekte fayda var; bu uzmanlık sistemi en
azından başlamıştır. Bilimsel gerekçeleri oluşturulmak
kaydıyla tüm dallar uzmanlık kapsamına girebilir.
Eğitim hastanelerinin de uzmanlık eğitimi verebilmesi söz konusu. Siz de bir eğitim hastanesinin başhekimisiniz. Eğitim konusunda neler
söyleyeceksiniz?
Uzmanlık başladığında ilk şartı Dişhekimliğinde Uzmanlık Sınavı (DUS) olacak. Tahminim bir yıl içinde
DUS uygulanmaya konur. Bu uygulamanın nerelerde
verilebileceği, eğitim verecek kurumun kaç öğretim
üyesi, kaç şef ya da yardımcısı bulundurması gerektiği Yönetmelikte yer alıyor. Bu şartlara uyan tüm hastaneler uzmanlık eğitimini verebilecektir. Kriterleri üniversiteler yerine getiriyorsa onlar, Sağlık Bakanlığı’nın
herhangi bir kurumu yerine getirebiliyorsa o kurumlar
verebilecektir. Şu anda hastanemiz bu kriterlere sahip
değildir. Bu konuda biz de gereken hazırlık ve çalışmalarımızı yapacağız.
Eğitici kadro nasıl oluşturulacak?
Tabii tüm bu hazırlıklardan da önce, eğitici kadrosunun oluşturulması, mevcut doktoralı hekimlerin uzmanlık diplomalarının onaylanması gerekiyor. Doktorasını tamamlamış, üzerine 2 yıl ilgili alanda klinik
çalışmalarını yapmış ve bunu Sağlık Bakanlığı’na da
onaylatmış hekimlerimiz eğitici kadroları oluşturacaklar.
Son olarak Yönetmeliği genel hatlarıyla nasıl
buldunuz?
Yönetmelik, bir hukukçunun bilgisi dahilinde ve ön
önemlisi de 2002 Tüzüğü’ne açılmış olan 200’ün üzerindeki dava dikkate alınarak hazırlanmış. Bu nedenle
yönetmeliğin en az hata yapılmak suretiyle çıktığını
düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı bu konuda eskiye
göre oldukça donanımlı. Sonuç itibariyle TUK, istişari
bir kurul. Uzmanlığın şartlarını ve kadrolarını Bakanlık
belirleyecektir. Daha önce de söylediğim gibi önemli
eksiğimiz, Türkiye’nin bilimsel gerçekleri çerçevesinde
hangi dalda kaç uzmana ihtiyaç olduğunun ortaya
konmamış olmasıdır. İhtiyacın tespit edilmesine yönelik TUK’un üyeleri olarak bir çalışma içine gireceğiz.
Son söz olarak şunu tekrarlamak isterim; Dişhekimliğinde Uzmanlık Eğitiminin başlaması, mesleğimizin
gelişmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.
57
haber
58
dişhekimi
dişhekimi
haber
59
hhaber
aber
ddişhekimi
işhekimi
Web sitesine
67 bin TL’ lik cezanın
yankıları sürüyor
Dişhekimi Dergisi’nin geçtiğimiz sayısında yer
verdiğimiz ve meslektaşlarımız Burak Bayrak ile
Betül Yurteri’nin sahibi oldukları İstanbul’daki
Özel Dentart Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nin
web sitesi nedeniyle 67 bin TL’lik para cezasına
çarptırılmasıyla ilgili haberimizin yankıları sürüyor. Haberi okuyan meslektaşlarımızın Odamızı
telefonla arayarak tepkilerini dile getirmeleri üzerine Dergimizin yeni sayısında da Reklam Kurulu
ve özellikle web cezaları ile haberlerimize devam
60
etme kararı aldık. Reklam Kurulu tarafından incelenen web sayfasında tedavilerle ilgili ayrıntılı
bilgiler ile hastaların tedavi öncesi ve sonrası fotoğraflarının bulunması nedeniyle para cezasına
çarptırılan Diş Hekimi Burak Bayrak, tepkisini
yine Dergimiz kanalıyla dile getirirdi.
Reklam Kurulunda uzun süre görev yapan ve
Kurul’un yapısı ve işleyişi hakkında derin bilgi sahibi olan Diş Hekimi Eser Cilasun da konuyla ilgili
sorularımızı yanıtladı.
web dosyası
dişhekimi
Diş Hekimi Burak Bayrak
Dişhekimleri birbirlerini
neden şikayet ederler?
Sanayi Bakanlığı’ndan ulusal düzeyde bir ceza…
Bir meslektaşınızı düşünün ki; bulunduğu Sanayi
Bakanlığı Reklam Etik Kurulu’ndaki pozisyonundan
dolayı kendisine danışmaktasınız. O size neler yapmanız gerektiğini anlatır ve “Şimdi web sayfanızı
böyle yayınlayabilirsiniz” derken, sizi şikayet ediyor,
düzeltme yapmadığınız kusurlu bulunan unsurlardan dolayı ceza almanıza neden oluyor.
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) eski Başkanı Sayın
Zahide Eser Cilasun Hanım, meslekte 30 yılını bitirmiş, meslek yaşamını Ankara’da muayenehanecilik
yaparak sürdüren bir bayan meslektaşımızdır. Uzun
yıllar TDB’de yöneticilik yapmış, genel sekreterlik
ve Başkanlık görevlerinde bulunmuştur. Kendisi
aynı zamanda 2003’ten bu yana TDB’yi temsilen
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Üyeliği
yapmaktadır.
Bu noktadaki bir meslektaşımız web sitemizi şikayet edip 67 milyar ceza almamıza sebep olmuştur.
TDB tarafından Reklam Kurulu üyeliği için görevlendiren bu kişi, web sitesi konusunda, kurumlar arası
anlaşmazlığın yaşandığı bu konuda, yapıcı olması
gerekirken, yıkıcı bir tavır içersine girmiştir. Web sitesi ile ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile yaptığım
telefon görüşmelerinde meslek örgütümüzün bizi,
web sitesi ile ilgili olarak yanlış yönlendirdiği söylenmiştir. Şayet internetteki etik kurallara göre web
sitesi hazırlarsak ceza yiyebileceğimiz belirtilmiştir.
Bu noktada, görevli meslektaşımız her iki kurumda
bulunmasına rağmen bir çözüm yolu sağlamadığı
gibi, tam tersine, şu andaki mevcut yasaların doğru
ve geçerli olduğunu savunmaktadır.
Hala 1219 sayılı, Tababet-i-Şuabat Kanunu gibi,
1928’de çıkan bir yasa ile poliklinik ve muayenehane olarak ayakta kalmaya çalışmaktayız.
İnternetin isminin dahi bilinmediği, böyle bir
yayın aracının hayalinin dahi kurulamadığı bir
dönemde yapılan bir Kanun hükmüne dayanarak internet sitemizin hukuka aykırı olduğu
ileri sürülmüştür. Çağımızın gerekleri ve inter-
net üzerinden hazırlanan siteler dikkate alınmadan, bundan 80 yıl önce yapılan bir yasa
ile getirilen sınırlamaların günümüzde halen
uygulanmasına imkan bulunmamaktadır.
T.C. Sağlık Bakanlığı’na, yani, 1219 sayılı Yasa’nın
uygulanmasından sorumlu olan Bakanlığa bağlı
olan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezlerinin de internet
siteleri mevcut olup, bu sitelerde merkezlerin fotoğrafları, aldıkları ISO belgeleri, yaptıkları tedaviler ve bünyelerindeki dişhekimleri hakkında bilgiler mevcuttur. Eser Hanım ve onun gibi düşünen
meslektaşlarımızın bunlardan haberi yok ki, sadece
web’de ön sıralarda kim çıkarsa onları şikayet edip
bu işi çözümleyebileceklerini düşünüyorlar.
61
web dosyası
dişhekimi
Siteyi kurmuş olduğumuz tayoruz. Teknolojiyi ve interneti,
rihte yürürlükte bulunan, Türk
bugün benim gibi düşünen ve
“Ben yapmıyorum,
Dişhekimleri Birliğinin, “Dişyaşayan meslektaşlarım, klinikbaşkaları da yapmahekimliğinde Web Sitesi Meslerinde aktif olarak kullanmaklek Kuralları”nın 13. maddesi;
sın” gibi bir düşüncey- tadır. Bilgi paylaşımının önüne
“Dişhekimi tedavi ücret bilgilegeçilmemesi gerektiğini ve
le,
meslektaşlarımız,
rini yayınlayabilir. Yayınlanacak
halkı bilgilendirmenin reklam
birbirini şikayet etmek- sayılmaması gerektiğini savunuücretler Türk Dişhekimleri Birliği asgari ücret tarifesinden az
yoruz. Sayın Eser Cilasun bu kotedirler. Şikayet eden
olmamalıdır” şeklindedir. Biz
nuda farklı düşünebilir. Hatta,
meslektaşlarımızın,
de Yurtdışından Gelecek Hastabi ki şikayet edebilir. Ancak
“Reklam” kelimesi ile
talar diye bir tool koyarak, asşikayet makamı, neden bağlı
hasta bilgilendirmeyi
gari ücretin çok üstünde olan
bulunduğumuz İstanbul Dişheücretimizi koymuştuk. Yurtdışı
kimleri Odası değildir?
birbirine karıştırdığını
tool’unun hasta çekmeye yöSanayi Bakanlığı bizim mesledüşünmekteyim.
nelik olduğu söylendi. Peki,
ğimizden ve yazdığımız kelimesoruyorum, hastalar bizi nasıl
lerin doğru olup olmadığından
bulacak? Burada amaçlanan,
ne anlar? Onlar, bir tedavinin
hastaların bizi bulamaması ve direkt isim yapmış avantajı ve dezavantajı kelimelerini asla kullanmabüyük hastanelere yönlendirilmesi midir?
mamızı istiyorlar. Anlatamadığımız şey, bugünkü
Özellikle İstanbul, İzmir, Antalya, Muğla vb. illerde- fakülte eğitiminde bile bunlar vardır ve tüm dünki diş hekimlerine, “Siz, web sayfanızda kendinizi ya diş hekimliğinde, örneğin laminate porselenin
ve klinik donanımınızı anlatmayın ve sağlık turiz- avantajı ya da implantın avantajı gibi anlatımlarımımini unutun” mesajı verilmek isteniyor. Bu konuda zın olduğudur.
Sağlık Bakanlığı her ne kadar “Tabii, yapabilirsiniz” Yine, Sanayi Bakanlığı, Estetik Diş Hekimliği dendiyorsa da, bu şartlarda ve bürokrasi engelleriyle mesini bile reklam kabul ediyor. Bakın bu konu ile
bunu başarmak çok zor. Aslında bu zihniyetle zor. ilgili dünyada ve bizde akademiler, dernekler, yayınSayın Eser Hanım ile yaptığımız telefon görüşme- lar, hatta anabilim dalları var dedik, fakat, birebir
sinde, “Ben 40 yıllık diş hekimiyim, internetten ne görüşmelerimizde bunları bakanlık bürokrasisine
bekliyorsunuz, bir insanın eli en iyi reklamıdır. Dün- anlatamadık.
yadaki diş hekimliği beni ilgilendirmez, Türkiye’deki “Ben yapmıyorum, başkaları da yapmasın” gibi bir
sorunlar ilgilendirir” demişti.
düşünceyle, meslektaşlarımız, birbirini şikayet etBu zaten hepimizin bildiği ve olması gerekendir. mektedirler. Şikayet eden meslektaşlarımızın, “RekTabii ki memleketimdeki diş hekimliği hepimizi ilgi- lam” kelimesi ile hasta bilgilendirmeyi birbirine kalendirir. Ancak artık 40 yıl öncesi alışkanlıkların ve rıştırdığını düşünmekteyim. Türkiye’deki, günümüz
yönetim mentalitesinin değişmesi gerekmektedir. koşullarını içermeyen, eski tarihli yasaların da bu tür
Diş hekimleri olarak yaptığımız tedavi yöntemlerini düşünen meslektaşlarımıza hizmet ettiğine inanıyohastalara veya bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen rum. Bence, ülkemizde ağız ve diş sağlığı hizmeti
kimselere anlatabilmemiz gerekmektedir. Biz diş üreten diş kliniklerinin ve muayenehanelerin bir
hekimlerini halk sadece “diş çeker, porselen kapla- web sitesi olmalı ve bu siteler üzerinden ağız ve diş
ma yapar” diye biliyor. “Hayır, biz güzel gülüşler ka- sağlığına ve estetiğine ilişkin bilgiler halkın anlayazandırırız” demenin nesi yanlış? Yapmıyor muyuz? cağı düzeyde yayınlanmalıdır. TDB Yönetim KuruluGünümüze ayak uyduramayan meslektaşlarımızın muz, bu yasaları değiştirmek ve güncellemek için
sayesinde mesleğimizin tanıtımı engellenmektedir. kamuoyu oluşturmalıdır. En büyük sıkıntımız da bu
Ve onlar da eğitimlerle, kendi çabalarıyla kendileri- noktada web sitemize “var mı yok mu, yoksa, neni geliştireceklerine bu konuya kendini adayan diş den yok?” diyecek bir kurumun olmaması. Göndehekimlerini de aşağı seviyeye çekmeye çalışıyorlar. rilen soruşturma kağıtlarında bize direkt kanunları
Diş hekimi olarak ne gibi tedaviler yapabildiğimizi yolluyorlar ve buna göre bir site hazırlamamızı söytopluma anlatma hakkımızın olduğunu düşünü- lüyorlar. Bu durumda, kanunları, Deontoloji Tüzü-
62
dişhekimi
ğünü, Ağız Diş Sağlığı Hizmeti Üreten Özel Sağlık
Kuruluşları Yönetmeliğinin 32. maddesini ve Türk
Dişhekimleri Birliği Etik Kurulu kararlarını uygulamaya kalktığımızda, bırakın bilgilendirmeyi, sadece, kartvizit formatında, yani isim, soy isim, adres,
telefon ve varsa uzmanlık alanları dışında bir bilgi
vermemizin mümkün olmadığı sonucu çıkıyor.
Sanayi Ticaret Bakanlığı “İstanbul Dişhekimleri
Odası’nın vermiş olduğu onayı kabul etmeyebiliriz”
dedi.
Peki, ceza kesmeye gelince kesiyorsunuz da, niye
uygunluk raporu istediğimizde, ne Sanayi Bakanlığı, ne TDB, ne odalar ve ne de Sağlık Bakanlığı bu
konuda sorumluluk üstlenmiyor. Kaç kurum ile muhatabız? İnternette yüzlerce web sitesi var, peki,
bunlar neden yayında diye sorulduğunda, şikayet
usulü ile çalıştıklarını söylemek ile yetiniyorlar. Sayın Eser Hanım’ın telefonda “Gelin beraber şikayet
web dosyası
edelim” demesi olayın ne kadar kişiselleştiğinin ve
bu kişiselliğin benim gibi kişilere 67 bin liralara mal
olduğunun göstergesidir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu konuda yetkili bir kurumun onayını kabul etmeli. Ceza kesen kurumun
yanında aynı zamanda onay veren, yol gösteren bir
kurum da olmalı ve bu onay tüm Türkiye Cumhuriyeti kurumlarınca kabul edilmeli.
Dışarıdan bakıldığında TDB yönetimi pek diş hekimi dostu görünmüyor. TDB Yönetiminden meslektaşlarımla konuştuğumuzda “Siz de gelin, siz
de burada çalışın” diyorlar, ama en basit randevu
talebimizi bile dikkate almıyorlar. Ben de buradan
uyarıyorum; Bizleri görmezlikten geldiğiniz sürece
aradaki uçurumların büyüyeceğinden ve kendi yandaşlarınızdan başka hiçbir diş hekiminin sempatisini kazanamayacağınızı unutmayın. Yine unutmayın, farklı görüşlerin de dinlenmesi gerektiğini…
Eser Cilasun
“Reklamı serbest bırakırsanız,
mesleğimiz basit ticarete dönüşür”
1986-96 yıllarında TDB Genel Sekreterliği, Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığı yapan, 1992-1994 döneminde ise
TDB’nin ilk kadın Başkanı olarak göreve gelen Eser Cilasun, son dönemde adından sıkça bahsedilen Reklam
Kurulu’nda da 4 yıl boyunca görev yaptı. TDB’yi temsilen geçtiğimiz Mayıs ayına kadar Kurul’da yer alan Cilasun, bu
tarihten sonra görevini Süha Alpay’a
bıraktı. Cilasun, Kurul’da görev yaptığı
süre boyunca edindiği tecrübeler ışığında sorularımızı şöyle yanıtladı:
Reklam Kurulu’nun yapısı ve işleyişi hakkında
bilgi alabilir miyiz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim; ben Mayıs ayından
bu yana Reklam Kurulu üyesi değilim. Çünkü TDB,
Kurul’daki temsilcisini değiştirmek istemiş. Ben de
bunu Mayıs ayındaki Kurul toplantısından bir gün
önce öğrendim.
Reklam kurulu sivil toplum örgütü temsilcilerinden ve atanmış üyelerden oluşuyor. Şöyle ki; Kurulun başkanı ve başkan
yardımcısı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Tüketicinin ve Rekabetin Korunması
Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı, ayrıca Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, YÖK, TRT, TSE
ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın temsilcileri var. Bunlar devletin temsilcileri. Sivil
toplum temsilcileri ise şöyle: Türk Tabipler Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türkiye Barolar
Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, Türk
Eczacılar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, tüketici derneklerini temsilen bir üye,
gazeteciler derneklerini temsilen bir üye, reklamcılar
63
web dosyası
dişhekimi
derneklerini temsilen bir üye, memur sendikalarını
temsilen bir üyeden oluşur. Kurul her ayın ikinci Salı
günü toplanır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndaki uzman kadronun hazırladığı dosyaları görüşür ve kararları oy çokluğu ile alır.
Kurul’un verdiği kararlar mesleğin değerini korumak amacı taşısa da bazı meslektaşlarımız
tarafından şiddetle eleştirilmekte, hatta bu
nedenle saygı sınırını aşarak tehdit boyutuna
ulaşan olaylar yaşanmakta. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Meslektaşlarımız beğense de beğenmese de, mesleğimizi uygularken uymak zorunda olduğumuz yasalar vardır ve bu yasalar tehditle ortadan kalkmaz.
Bir dişhekimi hangi sınırlar içinde tanıtım ve
web sitesi yapabilir?
Mevcut yasalar uyarınca hiçbir hekim reklam yapamaz. Web sitesi için TDB’nin yeni yayınladığı kurallar,
yasalara da tamamen uygundur. Buna göre web sitesinde sadece genel bilgilendirme yapılabilir. Yani
“diş çürüğü nedir, tedavi edilmezse ne olur?” v.s
gibi. Ama “Biz kliniğimizde şöyle tedavi ediyoruz,
en modern aletlerle çalışıyoruz, ekibimiz şöyle becerikli, kliniğimiz böyle ferah ve donanımlı, hadi sizi
resimlerle gezdirelim” gibi ifadeler kullanırsanız, bu
bilgilendirme değil “talep yaratmaya yönelik reklam”
olur. Hele bir de fiyat listesi yayınlarsanız tamamen
“haksız rekabete yönelik reklam” yapmış olursunuz.
Dişhekimlerinin web siteleri ile ilgili düzenlemeler konusunda kurumlar arasında görüş birliği olmadığı yönündeki düşüncelere katılıyor
musunuz?
Kesinlikle katılmıyorum. Bütün kurumları bu konuda
bağlayan husus yasalardır. Yasalar ise bu konuda yoruma gerek olmayacak şekilde açık ve nettir.
Hızla gelişen teknoloji karşısında dişhekimlerinin web sitesi ve tanıtım çalışmaları yapmasını düzenleyen kanun ve yönetmeliklerin çağın
gerisinde kaldığı yönündeki görüşlere katılıyor
musunuz?
Katılmıyorum. Reklamı serbest bıraktığınız zaman
yaptığınız iş hekimlikten çıkıp tamamen basit ticarete dönüşür. Bence insan sağlığı hiçbir nedenle ticaret
malzemesi yapılamayacak kadar değerlidir. Ancak
bu konuda yasaların çağın gerisinde kaldığını düşünseniz bile mevcut yasaya aykırı davranamazsınız. Bu
durumda TBMM’ne girer, yasayı çağa uydurmak için
orada çaba harcarsınız.
Reklam Kurulu’ndan durdurma cezası yağıyor
Kurulduğu günden bu yana her ay
toplanan ve son olarak 11 Ağustos
tarihinde 167.toplantısını gerçekleştiren Reklam Kurulu, “Sağlık” başlığı
altında diş hekimleri ve diş laboratuarlarına ait dosyaları da görüşerek
karara bağladı. Son toplantısında
“Sağlık” kapsamında incelenen 21
dosya arasında 5 tanesi özel ağız ve
diş sağlığı merkezleri ile serbest dişhekimlerine aitti. Söz konusu dosyalar
hakkında “İfade ve tanıtımların mevzuatta belirtilen sınırları aşması, talep
yaratıcı, tüketicileri yanlış yönlendirici
ve benzer sağlık kuruluşları ile haksız
rekabete neden olabilecek nitelikte”
olması gerekçesiyle Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’in 32
inci maddesine uygun olmadığına, Bu
64durumun, 4077 sayılı Kanun’un 4822
sayılı Kanun’la değişik 16 ncı maddesi
hükmüne aykırı olduğuna, reklam veren hakkında reklamlarını durdurma
cezası verilmesine karar verildi.
Reklam Kurulu, 14 Temmuz tarihinde
yapılan 166. toplantısında da incelediği 36 sağlık başlıklı dosyadan diş
hekimleri ile ilgili 6 dosya hakkında
aynı gerekçelerle benzer şekilde karar verdi.
Bu yılın başından Haziran ayı sonuna
kadar gerçekleştirilen 6 toplantıda
ise, Reklam Kurulu “Sağlık” başlığı
altında toplam 161 dosya inceledi.
Söz konusu dosyalar içinde Ocak ve
Şubat aylarında meslektaşlarımızla
ilgili hiçbir şikayet ve başvuru bulunmazken, Mart ayından itibaren dişhekimleri ve laboratuarlar hakkında
özellikle web siteleri ile ilgili şikayetler
karara bağlandı. Mart ayında bir mes-
lektaşımız ağız ve diş sağlığı merkezinin broşüründeki ifadeler nedeniyle
yerel düzeyde 6 bin TL para ve reklam
durdurma cezasına çarptırıldı. Nisan
ayında ise meslektaşlarımızla ilgili 2
dosyadan web sitelerindeki reklamları durdurma kararı çıktı. Mayıs ayına
gelindiğinde ise 6 dosya içinden 5’i
hakkında reklamlarını durdurma cezası verilirken, meslektaşımız Burak
Bayrak’ın ortakları arasında bulunduğu Dentart Sağlık Hizmetleri Ticaret
Ltd. Şti. bünyesindeki Özel Dentart
Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği ‘ne ait
www.dentart.com adresli internet sitesi nedeniyle ulusal düzeyde (67.200
TL) idari para ve anılan reklamları
durdurma cezaları verilmesine karar
verildi. Haziran ayında da görüşülen 3
dosya için Reklam Kurulu’ndan, reklam durdurma kararı çıktı.
dişhekimi
haber
65
web dosyası
dişhekimi
Web cezaları arttı, diş hekimleri mücadeleye başladı
Meslektaşımız reklam ve tanıtımı
düzenleyen yönetmelik maddeleri
için yargıya başvurdu
Ortondonti doktoru Dr. Pervin Bilginer Akdoğan,
İstanbul Ataköy’de bulunan muayenehanesi için
hazırladığı web sitesi nedeniyle, Reklam Kurulu tarafından cezalandırılan meslektaşlarımızdan. Benzer
birçok olayda olduğu gibi Akdoğan da , Ağız ve Diş
Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’in 32. inci maddesine aykırı olduğu
gerekçesiyle web sitesi hakkında durdurma cezası
aldı. Ancak Akdoğan yılmadı, önce kararın iptali için
kendi gibi mağdur olan meslektaşlarıyla yetkili idare
mahkemesinde yürütmeyi durdurma talebiyle dava
açtı, ardından 32. Maddenin bazı ibarelerinin iptali
için Sağlık Bakanlığı’nı dava etti. Akdoğan, Reklam
Kurulu’ndan aldığı cezanın ardından yaşadıklarını
Dergimize anlattı:
İnternet siteniz ile ilgili yaşadıklarınızı anlatırmısınız?
Öncelikle, bu konuya gösterdiğiniz duyarlılığa teşekkür etmek istiyorum. Sayenizde yaşananları geniş bir
kitleye duyurma imkanı doğdu. Böylelikle gelecekte
aynı olayı yaşaması muhtemel meslektaşlarım kendilerince gerekli önlemleri alabilecekler. Belki de iyi
yönde oluşabilecek bazı gelişmeler adına hep beraber adım atabileceğiz.
İçinde bulunduğum süreç, çoğu ortodontist ve diş
hekimi, pek azı da dermatolog olan, toplam 28 kişinin internet sayfalarının hiç tanımadığımız bir kişinin
dilekçesi ile ‘Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketiciyi ve
Rekabeti Koruma Genel Müdürlüğü’ne şikayet edilmesi ile başladı. Bu şikayet üzerine internet sayfalarımız, Reklam Kurulu’nun incelemesine sokulmuştu.
Şikayet dilekçesinde adı geçen birçok meslektaşıma
ait internet sayfası ve benim sayfam ‘durdurma’ cezası aldı. Sayfalarımızı kapattık. Bazıları kendilerince
düzeltti ama maalesef para cezası aldılar. Böyle bir
para cezasının bazı hastanelerce ödenip sayfaların
66
Ortondonti doktoru
Dr. Pervin Bilginer Akdoğan
faaliyetine devam ettiğini biliyoruz ancak bu miktar
bir muayenehane hekimi için inanın çok fazla.
Web siteleri hakkında hangi mevzuata göre işlem yapıldı?
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan gelen tebligatta peş
peşe sıralanan mevzuat şöyle; 1928 tarihli ve 1219
sayılı ‘Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına
Dair Kanun’un 24 ve 40. maddeleri, ‘Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8, 9 ve 39. maddeleri, 14 Ekim 1999
tarihli ‘Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkındaki Yönetmeliğin 32. maddesi,
‘Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin İlkeler ve Uygulama
Esaslarına Dair Yönetmeliğin ‘Temel ilkeler’ ve ‘Ahlaka Uygunluk’ başlıklı maddeleri, ‘4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı
kanunla değişik 16. Maddesi.
Web sitenizdeki yasa ve yönetmeliklere aykırı
bulunan noktalar nelerdi?
Aslında bir aykırılık teşkil ettiğini düşünmüyordum.
Son derece etik ve bilgilendirici, düzgün bir internet
sayfası hazırlamıştım. TDB’nin 2006 yılında yayınla-
dişhekimi
mış olduğu genelgedeki ‘Web Sitesi Etik Kuralları’na
uygun, reklam unsuru içermeyen, hastalarımın tedavileri öncesinde, sonrasında ve süresinde sıkça
yararlandıkları, güzel bir sayfa olmuştu. Uzun süre,
bana cezanın ne sebeple verildiğini anlayamadım.
Ne TDB’den, ne Odamızdan, ne de Bakanlıktan ‘Şu
nedenle ceza aldın’ diye net bir açıklama yapabilen olmadı. Sanırım bu konuda bir karmaşa vardı.
Bakanlığa göre internet sayfasının varlığı bir suçtu.
Bakanlığa telefonla ilk sorduğumda “Sizin internet
sayfanız olamaz, mevzuat çok açık” demişlerdi.
Ama yine şikayet edilenlerden biri, dolu dolu bir internet sayfası olmasına rağmen nedense mevzuata
aykırı bulunmamıştı. Kafam iyice karıştı. Bakanlığın
daha sonradan elimize geçen savunma dilekçesine
göre sayfaya ‘Düzgün dişler sayfasına hoş geldiniz’
gibi bir ibare koymak bile reklamdı. Bana göre ise
hiç bir şekilde reklam unsuru içermeyen bir sayfa olması nedeniyle reklam kapsamında değerlendirilip
Reklam Kanunu’na göre ceza alması anlaşılmazdı.
İstanbul Diş Hekimleri Odası’na yazdığım dilekçede
web sayfamda reklam unsuru bulunup bulunmadığının araştırılmasını istedim. Açıkça sözel olarak
sayfamın masum olduğu söylendi hatta Oda Başkanının sayfası ile bile karşılaştırdım, bir fark göremedim. Ancak yazılı bir cevap almam mümkün olmadı.
Yönetmeliğimizin 32. Maddesi değişmedikçe cezanın kaçınılmaz olduğunu söylediler. Kimine göre ise
ceza 1219 sayılı Kanuna dayanılarak verilmekteydi.
O zaman Sağlık Bakanlığı’na bağlı ADSM’lerinin neden web siteleri var? TDB’ye yazdığım, olayı anlatan
uzun dilekçemden 2 ay sonra mevcut Web Sitesi
Etik Kuralları değişti ve dilekçeme gelen kısa cevapta
“Web sitesi etik kurallarının yeniden düzenlendiği ve
TDB’nin resmi web sitesinde yayınlandığı’” tarafıma
bildirildi. Sonuçta suç, mevzuata aykırı davranmaktı
ancak neresinde yanlış yaptığımızı söyleyebilen biri
olsaydı keşke. Reklam neydi? Öncelikle buna bir açıklık getirilse iyi olurdu herhalde.
İnternet sayfanızda neler vardı?
Aslında büyük paralar verilerek yapılmış birçok güzel ve sofistike internet sayfası görüyorum. Benim
sayfam son derece mütevazi görünümlüydü. Teknik
altyapısını amatör bilgisayar bilgimle kendim yapmıştım. İçeriğine gelince; Adım, unvanım, adresim, uzmanlık alanım, uzmanlığımın anlamının ülkemizde
pek bilinmemesi nedeniyle sadece ortodonti hakkında genel bilgiler, bana başvuran hastalarımın tedavi
web dosyası
öncesinde, süresinde ve sonrasında faydalanacakları
rehber niteliğinde bilgiler, motive edici ve ağız içindeki güzel değişimi gösteren, kime ait olduğu asla
belli olmayan tedavisi tamamen kendi eserim olan
ağız içi resimler, tellerin çeşitlerine ve maloklüzyonların tipine dair resimler, tedavinin sınırları, neler yapıp
yapamayacağı ile ilgili bilgiler, sıkça sorulan sorular,
tedavi sırasında duyulan terimlerin açıklamaları ve
kaynaklar bulunmaktaydı.
Sizin web sayfanız hangi nedenle şikayet için
seçilmiş olabilir?
İçerik olarak, verdiğim bilgilerin aydınlatıcı, gerçekçi, bilimsel fakat herkesçe anlaşılabilecek denli basit
olması sebebiyle hastalarım tarafından sıkça okunmaktaydı ve tavsiye almaktaydı. Sanıyorum bu nedenlerle arama motorlarında “ortodonti” yazdığınızda üst sıralarda görünüyordu ve bence rastgele
seçildi. Yani şahsıma yönelik olduğunu zannetmiyorum. Diğer yandan ceza alan diğer sayfaların da çok
ziyaret edilenlerden seçildiğini görüyoruz.
Bakanlığa şunu sormuştum: “Herkesin web sayfası var ve de bazıları gerçekten reklam niteliğinde, üstelik de yanlışlarla dolu. Neden onlar
halen faaliyette de benim sayfam kapanmak
zorunda?” İşlerinin yoğunluğundan dolayı sadece hakkında şikayet olan sayfalara bakabiliyorlarmış. İstersem ben de şikayette bulunabilirmişim. Bu durum bence kurumun adına ters
düşüyor. Tüketiciyi de rekabeti de korumuyor.
Nerde eşitlik? Ya bütün siteleri kontrol edecek
eleman istihdam eder, uygunsuzları kapatırsınız, ya da böyle cezalar vermezsiniz.
Geçici olarak durdurma veya istenen şekilde
düzeltme neden yok?
Aslında kanunda var, okudum. Ama bilemiyorum
neden böyle uygun görüldüğünü? Neden ben bir
sayfa açıp kendimi ifade etmekten yoksun bırakılıyorum? Üstelik galiba tekrar aynı sayfayı açamıyorsunuz. Başkasının tedavi ettiği hastaların resimlerini
çalmadım, başkasının sayfasından bilgi çalmadım.
Önemli kaynaklardan, hatta kendi yayınlarımdan,
birikimlerimden, tecrübelerimden yararlanarak sayfayı oluşturdum. Para değil ama çok emek verdim.
Sayfama ek reklamlar koymadım. “En iyi, en güzel
yöntemle ben tedavi ederim” demedim. Yalan yanlış, ahlaka aykırı bir iş yapmadım. Bizim sektörümüz
dışında bu olay son derece geri kalmış ve anlaşılmaz
67
web dosyası
bir uygulama olarak yorumlanıyor. Arkadaşlarım bir
anlam veremedi. Hastalarım bir anlam veremedi.
Onların bildiğine göre ayıplı internet sitelerinin
erişimine engel olunur. Düştüğüm durumu onlara açıklamakta zorluk çekiyorum.
Peki sonrasında olanlar karşısında nasıl bir yol
izlediniz?
Bütün bu mevzuatın ilgili maddelerinin yazılmış olduğu Bakanlıktan gelen uzun bir mektubu ilk okuyuşumda hiçbir şey anlamadım. Neyi neye göre
yanlış yapmıştım? Bakanlığı arayıp konuştum. Neyi
savunacağımı bile bilemezken, acilen istenen savunmayı kendim kaleme alarak bazı belgelerle birlikte
gönderdim. Bu noktada, bir avukat tutmak iyi olabilirdi. Ama hatalı bir şey yapmamış olduğumu düşündüğümden ve web sayfasının yasak olduğu gibi bir
bilgim olmadığından ilk mektuba rahat bir şekilde
cevap vermiştim. Zaten bu konuda hangi avukata gidilir, onu bile bilemezdim o zaman. Ceza tebligatını
alınca ise canım epey sıkıldı Diş Hekimleri Odamıza
ve emekli hukukçu bir akrabama danışma gereği
duydum. İstanbul Diş Hekimleri Odası, kendilerine
şimdiye dek böyle bir şikayet gelmediğini, böyle bir
durumla da ilk kez karşılaşıldığını söyledi. Web sayfamın incelenmesi için bir dilekçe yazarak odadan cevap beklemeye başladım. Tebligatta, 15 gün içinde
yetkili mahkemeye iptal davası açabileceğim yazıyordu. Vakit geçmeden bu kanuni hakkımı kullanmak
için hemen akrabamla kafa kafaya verip bir dava dilekçesi yazdık. Ucunda benim için yüklü olabilecek
bir para cezası olduğu için, sayfamı da hemen kapattım. Bu arada meraklandım, benden başka ceza alan
var mıydı? Tesadüfen yakın arkadaşlarımdan birine
de aynı şey olmuştu. İnternette dolaşırken sayfası
kartvizit formatında olan bir başka meslektaşıma da
rastlayınca şablon şeklinde aynı tebligatların herkese
gönderildiğini anladık. Ankara’da Türk Ortodonti
Derneği’nin seçimine gittik ve toplantıda olaydan
bahsettik. Herkes çok şaşırdı ve herkesin müthiş bir
bilgi eksikliği içinde olduğunu gördük. Oraya da bir
dilekçe bıraktık. Ankara’dan, İzmir’den duyan başka
arkadaşlar aradılar. Hakkımızı kullanmaya karar verdik. Davalarımızı açtık.
Ne davası açıldı?
Öncelikle kararın iptali için yetkili idare mahkemesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na karşı yürütmeyi durdurma davası. Sonra bazı yetkili mercilerden
68
dişhekimi
Yönetmeliğimizin 32. Maddesindeki bazı ibarelerin
iptalinin de gerektiğini söyledi. Bunun için de Sağlık Bakanlığı’na dava açıldı. Bu noktada dikkat çekmek istediğim bir noktada konuya hakim bir avukat
bulmakta belki yeterli zamanım da olmadığımdan
yaşadığım zorluk. Aynı zamanda akrabam olan avukatımla işe başlamıştık. Yine de zor oldu. Zira kendisi
konuya yabancı, ben hukuka yabancı….Kendimi bir
anda kanunlar, yönetmelikler ve tüzükler okurken
buldum. TDB avukatı ile telefon görüşmesi yapmıştım. Anladım ki o TDB’nin avukatı. Bizim değil.
Şu an ne aşamadasınız?
Yapabileceğim herşeyi yaptım sanırım, bekliyorum.
Her iki davada da yürütmeyi durdurma reddedildi.
Konular esastan görüşülecek. Araya adli tatil girdi.
Birikmiş davalar da cabası. Ne zaman sonuç alırım
bilemiyorum. Tam konudan soğumaya başlamıştım
ki siz ilgilendiniz.
Siz kimseyi şikayet ettiniz mi?
Hayır. Bizi şikayet eden kişiyi öğrendik. Telefon ettik.
Ne diyeceğini bilemedi. Diş hekimiymiş. Aynı olay başına gelince sinirleri bozulmuş ve şikayet hakkını kullanmış. Şikayet defalarca geri alınmış ama işlem başlamış.
Bir diş hekimi meslektaşım başkalarını şikayet yolunu
seçip rahatlamış olabilir ancak bu düşünce beni çok
rahatsız etti. Ben yasal haklarımı kullanmayı tercih ettim. Ama sandığımdan zormuş. Hele yardım eden de
olmayınca. Şu anda şikayet fikri hiç fena gelmemeye
başladı aslında. Düşünsenize açılan binlerce dava…
Belki benden daha güzel bir dava dilekçesi yazan da
çıkacak ve emsal olacak. Şimdi şikayet edilince benden
bilmeyin aman. Henüz yılmadım. Gerçi bıkıp, ‘bunlarla ben mi uğraşacaktım yani?’ diye düşündüğüm çok oldu. Küçük kızım var, bel fıtığı ameliyatı
geçiren bir eşim, evim, hastalarım var. Koskoca
Odalarımız, Birliğimiz, kanunlarımız bizi haksızlıktan korumak için yok mu? Neden ben günlerimi bilgisayar başında kanun okuyarak geçireyim?
Ortada büyük bir haksızlık olduğuna inanıyorum.
Haksız rekabet denen şeye inanmıyorum.
Son olarak haksız rekabet ve internet siteleri
konularında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Rekabet doğamızda var. Bunu hakkıyla etik olarak
yapabilmeliyiz. Bir doktor bilgisayar kullanabiliyorsa,
bir sürü mesleki kursa gidip kendini geliştirmişse,
öte yanda zamanında derslerine bile çalışmamış,
web dosyası
dişhekimi
işine yeterli önemi vermeyen ve kendini geliştirmemiş bir başkası ile ile aynı kefeye neden koyulsun ki?
Neden bir internet sayfası yapıp bilgilerini kullanmasın? Bu gün haksız rekabet olmasın diye uygulamada
olan yaptırımlar iyi bir filtreden geçirilmediği sürece iyi
olanların zarar görmesine neden olacak. İnternet konusunda ise önümüzdeki yıllarda çok değişiklik olacak
ve bu gün olanlara bakıp güleceğiz. Ben yeniliklere
meraklıyım. İnternet sayfamı yapalı 10 yılı geçti. Elektronik ortam sözünü telaffuz eden Ilgili yönetmelik bile
benim onu yapmamdan sonra çıkmış. Ortodontiste
‘ortodoks, ortodentist, arıyoruz’ ya da ‘dişlere kanca
taktırmak istiyoruz’ diye gelen hastaların da olduğu bir
toplumda iyi bir iş yaptığımı düşünürken cezalandırılınca açıkçası pek çok kavrama karşı güvenim sarsıldı.
Burada adını anmamın doğru olmayacağı pek çok ortamda konunun değersizleştirilmeye çalışıldığına şahit
oldum. ‘İnternet olmadan hasta bulamıyor musunuz?’ diyenler duydum. Ne münasebet. Hala interneti nasıl algılayanlar var… Hayat artık çok hızlı
akıyor. Akşam ne pişireceğimize bile internetten
bakıp market siparişimizi oradan yaparken hastalarımız da gayet tabii internet sayfalarından
araştırıp, maille soru sorup ondan sonra doktora
gelmeye başladı. Bilgi yayılıyor. Önüne geçilmez bir
şekilde. Bu iyi birşey. Yurt dışında belli ölçülerde reklam
yapılmasına bile izin var ki ben sağlıkta reklam taraftarı
değilim. Ama bazı aletlerin, tekniklerin, hatta uzmanlık
dallarının ne işe yaradığı bile bilinmezken bunların tanıtılmasına izin olmalı diye düşünüyorum. İnternet sayfaları da durup dururken sokaktaki reklam tabelası veya
görsel ve işitsel ortamdaki reklam kuşağı gibi karşınıza
çıkmıyor. Bir rehber, bir ansiklopedi gibi arama yapınca
istediğiniz bilgiye ulaşıyorsunuz. Bence internet sayfası
gelişmiş bir kartvizittir. Burada ne yazılacağına, reklam
yapıp yapmadığımıza TDB veya Sağlık Bakanlığı mı karar vermeli yoksa Sanayi ve Ticaret BakanlığıTüketiciyi
ve Rekabeti Koruma Genel Müdürlüğü mü? Yoksa
bambaşka bir merci mi? Hangisi daha doğru? Ortada büyük bir karışıklık var ve mağdur olanların sayısı
artacak. Teknoloji çok hızlı gelişiyor diye seviniyoruz
alıp hemen meslek pratiğimizde uygulamak istiyoruz.
Nasıl yeni bir malzeme çıkınca hastalar mutlu oluyor,
meslek pratiğimizin kalitesi artıyor.. Internet de böyle bir kavram. 1928 tarihli 1219 sayılı kanunumuzda
‘reklam ve sair yapamazlar’ diyor. 1928 yılında ‘ve sair’
ile kasdedilenin internet olması mümkün mü? Yasa ve
yönetmelikler hızlı ilerlemenin gerisinde kaldığı için hiç
kötü niyetimiz olmadığı halde bu uyumsuzluğun bazı
kötü yan etkilerini yaşamak zorunda kalıyoruz. Dilerim kanunumuz çağımıza uygun şekilde değişir ve neyi
yapıp neyi yapamayacağımız açıkça yazılır.
32.MADDE NE DİYOR?
14 Ekim 1999 tarihinde 23846 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve meslektaşlarımızın web siteleri hakkında aldığı cezalarda Reklam Kurulu’nun sıklıkla başvurduğu dayanak olan
Ağız Ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’in 32.Maddesi
“Reklam, Tanıtım ve Bilgilendirme” başlığı altında şu yaptırımları içeriyor; “Sağlık kuruluşları ve
çalışanları her ne surette olursa olsun; kuruluşları,
kuruluşlarının sundukları hizmet, uyguladıkları tanı
ve tedavi yöntemleri ya da kullandıkları her türlü cihaz ve benzeri araçlar ile ilgili kitle iletişim araçları,
elektronik ortam, görsel-işitsel araçlar, yazılı materyaller veya benzeri nitelikteki araçlar ile doğrudan
ve dolaylı olarak tüketici konumundaki kitleye yönelik reklam ve tanıtım yapamazlar. Başkaca kişi,
kurum ve kuruluşların benzer nitelikteki çalışmalarına aracı olamazlar. Sağlık kuruluşları çalışmalarına ticarî bir görünüm veremeyecekleri gibi; insanları yanıltıcı, paniğe sevk edici, yanlış yönlendirici,
benzer nitelikteki kuruluşlar ve çalışanları arasında
rekabete yol açıcı davranışlarda bulunamazlar.
Ancak, sadece özel sağlık kuruluşuna başvuran
hastaların kullanımına yönelik olarak, temel olarak sağlığı geliştirici ve koruyucu nitelikte söz konusu sağlık kuruluşunun faaliyet gösterdiği alan
ile ilgili sağlık sorunları, bu sorunlardan korunma
veya sağlık sorunlarının kişide meydana getirdiği
olumsuzlukların şahsî tedbirler aracılığı ile giderilmesi veya azaltılması hakkında bilgiler içeren yazılı
veya görsel-işitsel eğitim materyalleri hazırlayabilirler. Söz konusu materyal üretilmeden önce meslek
odasından materyalin içerdiği bilgilerin Yönetmelik ile getirilen kurallara uygunluğu açısından yazılı
onay alınması ve üretilen materyalde bu onayın
tarih ve sayısına yer vermek zorunludur. Bu tür
eğitim materyalinde söz konusu sağlık kuruluşu
ile ilgili olarak yalnızca kuruluşun ismine, adresine
ve telefon numarasına yer verilebilir. Bu bilginin dışında materyalde materyali hazırlayan kişinin adı,
unvanı da dahil olmak üzere, söz konusu materyali hazırlayan kuruluş bir başka sağlık kuruluşunun
sundukları hizmet, uyguladıkları tanı veya tedavi
yöntemleri ya da kullandıkları her türlü cihaz veya
benzeri malzemeler ile ilgili reklam, tanıtım niteliğinde bilgi yer alamaz.”
69
haber
dişhekimi
POS Cihazıyla ilgili mücadeleler
sonuç vermeye başladı
Maliye kendi
hatasını düzeltti
Meslektaşlarımız POS cihazıyla ilgili hemen her gün
bir olumsuzluk yaşamaya devam ederken, meslek
odaları ve dişhekimlerinin kişisel mücadeleleri de
sonuç vermeye başladı. 379 Sayılı Tebliğ’in uygulanmasından kaynaklanan hatalar bir bir ortaya
çıkmaya başlarken, ilk kez Maliye kendi hatasını düzeltti. İzmir Menderes’deki muayenehanesine Tebliğde belirtilen şartlara uygun bir POS cihazı bağlanması için 15 Mayıs 2008 tarihinden önce bankaya
başvuran meslektaşımız Tülay Horasan, bankanın
cihazı zamanında bağlamaması nedeniyle Maliye
70
denetimleri sonucu özel usulsüzlük cezası almıştı.
Bankanın tebliğde belirtilen
süreler içinde
kendi sorumluluğunda bulunan cihazın
değiştirilmesi ile
ilgili görevini yerine getirmediği
için 1490 TL para
cezasına çarptırılan
meslektaşımız, İzmir
Dişhekimleri Odası’nın
desteği ile yasal yollara
başvurdu. Mahkeme süreci devam ederken, Menderes Vergi Dairesi tarafından
kesilen ceza ile ilgili meslektaşımıza bir düzeltme fişi ulaştı. Söz
konusu düzeltme fişinde, 26 Ocak
2009 tarihinde vergi dairesi tarafından düzenlenen ceza fişinin yanlış
olduğu, meslektaşımız Tülay Horasan’a
kesilen cezanın iptal edildiği görüldü. Konuyla ilgili yasal mücadelesi devam eden
Horasan’ın haklılığı, Maliye’nin kendi hatasını
düzeltmesiyle ortaya çıkarken, kararın benzer mağduriyetler yaşayan meslektaşlarımız için emsal oluşturması bekleniyor.
haber
dişhekimi
Banka görevini yerine getirmedi,
cezayı meslektaşımız ödüyor
POS cihazıyla ilgili şaşırtan cezalardan biri de
İzmir Bornova’da bulunan muayenehanesinde
tebliğe uygun POS cihazı bulundurmadığı gerekçesiyle meslektaşımız Kamuran Belkıs Şaşal’a
kesildi. Banka tarafından kendisine verilen POS
cihazının çıktısında serbest meslek makbuzu
ibaresi bulunmadığı için ayrıca serbest meslek
makbuzu kestiği halde Bornova Vergi Dairesi tarafından POS cihazının tebliğde belirtilen
özellikleri taşımaması nedeniyle meslektaşımıza
1.490 TL ceza kesildi.
İlgili tebliğin 2.3 maddesinin a
bendinde gerekli şartları taşımayan POS cihazlarının 1 Haziran 2008 tarihinden itibaren
sahipleri yani bankalar tarafından toplanacağı ya da tebliğde
belirtilen esas ve usullere uygun
hale getirileceği belirtilmesine
rağmen bankanın üzerine düşen görevi getirmemesi nedeniyle hakkında özel usulsüzlük
işlemi yapılan meslektaşımız
hukuki yollara başvurdu. Şaşal,
Bornova Vergi Dairesi tarafından 13 Ağustos
2008 tarihinde Vergi Usul Kanunu’nun 379 sıra
no’lu tebliğinin 2.3’cü maddesinin a bendi uyarınca muayenehanesinde bulundurduğu POS cihazının tebliğde belirtilen özellikleri taşımaması
nedeni ile kesilen 1.490 TL’li cezanın hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle Maliye Bakanlığı’na
İzmir Dişhekimleri Odası’nın desteği ile dava açtığını söyledi. POS belgesinde “Serbest Meslek
Makbuzu” yazmadığı için kendisinin hastalarına
POS belgesi ile birlikte serbest
meslek makbuzu da kestiğini
söyleyen Şaşal, “Bu cezalara
muhatap olmamak için POS cihazıyla yaptığım her işlemin ardından serbest meslek makbuzumu da kesiyorum. Tebliğde
belirtilen özellikleri taşıyan POS
cihazlarını eskisiyle değiştirmek
ya da tebliğdeki şartlara uygun
hale getirmek bankanın görevi
olduğu halde cezaya muhatap
olanın dişhekimleri olması anlaşılır gibi değil” dedi.
Diş hekimleri bankaların keyfi uygulamalarından şikayetçi
POS zorunluluğu
sıkıntıları artırıyor
Meslektaşlarımızın serbest dişhekimi muayenehanelerinde bulundurulması zorunlu hale gelen pos
cihazlarıyla ilgili sorunları sürüyor.
Maliye Bakanlığı’nın denetimler sırasında uyguladığı haksız cezalara
bir de bankaların keyfi uygulamaları ekleniyor. Muayenehanelerden
hizmet alan hastaların az olması
ya da ödemelerini peşin olarak
yapmaları nedeniyle diş hekimlerinin POS cihazları bankalarca inaktif olarak değerlendiriliyor. Hiçbir
ön bildirimde bulunmadan cihazları inaktif hale gelen meslektaşlarımız ödeme alacakları sırada
71
haber
dişhekimi
durumun farkına varırken, bankalar inaktiflik ücreti ken bankalarla oturup bunun altyapısını ya da
adı altında ek bedel talep etmeye devam ediyor.
kullanım koşullarını görüşmeliydi. Devletin uyDiş hekimlerinin bankalarla yaşadığı sorunlara her guladığı sağlık politikaları nedeniyle zaten çok
gün bir yenisi eklenirken meslektaşımız Sezgin Kır- zor günler yaşayan diş hekimleri bir de bankamıbayrak da bankaların keyfi uygulamaları nedeniy- ların bu saygısızca tutumu nedeniyle mağdur
le mağdur oldu. Bir hastasının kredi kartı ile ödeme ediliyor. Tüm bankaların diş hekimlerine aynı
yapmak istemesi üzerine en son 4 gün önce kullan- koşullarda hizmet sunabileceği bir ortamın bir
dığı POS cihazının inaktif hale geldiğini fark eden an önce yaratılması gerekiyor” diye konuştu.
Kırmızıbayrak, yaşadığı sıkıntıyı şöyle anlattı: “Yaklaşık 1.5 yıldır aynı banka ile hiçbir sorun yaşamadan Diş hekimleri bankaların insafına
çalışıyordum. Herhangi bir talepte bulunmamama bırakılmamalı
rağmen söz konusu banka yetkilileri benimle çalış- Kırmızıbayrak diş hekimlerine POS cihazı verebilen
mak istediklerini söylemişlerdi. Daha önce de POS 4-5 banka bulunduğunu, dolayısıyla tüm serbest
cihazı kullanmak ve dergilerimizde çıkan haberler diş hekimlerinin bu bankalarla çalışmak zorunda
nedeniyle bankaların uyguladığı aylık limitler, iste- olduğunu vurgulayarak, “Eğer bankaların eline
nilen ücretler konusunda bilgim
bırakılacaksak çok daha kötü
vardı. Bu yüzden bankayla tüm
durumlara gelebiliriz. POS cihaşartları en başından konuştum.
zı muayenehanelerde mutlaka
Bana herhangi bir aylık limit uy“Bir hastamın kredi
olması gereken bir araç. Hasgulamayacaklarını sadece bankartı ile ödeme
talarımız bazen hazırlıksız gelekanın diğer enstrümanlarını da
biliyorlar. Eğer uzun sürmeyen
yapmak istemesi
kullanmamı istediklerini söylebir tedavi uygulanıyorsa cihaz
üzerine en son 4 gün
diler. Ancak başlangıçta verilen
bazen hastalar için kurtarıcı
önce kullandığım POS
sözlerin kolayca unutulduğunu
olabiliyor. Ancak bankalar bizcihazının inaktif hale
gördüm. Bir hastamın kredi karleri para kazanma yeri olarak
tı ile ödeme yapmak istemesi
geldiğini öğrendim.
görüyorlar. POS cihazının belirli
üzerine en son 4 gün önce kulÇalıştığım şubeye
bir maliyeti olduğunu öne sülandığım POS cihazının inaktif
rüyorlar. Teknolojinin bu kadar
gittiğimde ‘Zaten işlem
hale geldiğini öğrendim. Çalışgeliştiği bir ortamda bu gerekyapmıyormuşsunuz’
tığım şubeye gittiğimde ‘Zaten
çe çok da makul değil. Üstelik
cevabıyla karşılaştım.”
işlem yapmıyormuşsunuz’ cecihazla işlem yapıldığında her
vabıyla karşılaştım. Yılbaşından
işlemden belli bir komisyon alıHaziran ayı sonuna kadar 4 bin
nıyor. Bilinçli olmayan hekim
900 TL’lik kullanım gerçekleşarkadaşlarımızdan ayda bir
tirdiğimi, bu rakamın da banka tarafından düşük 50 TL’ye varan hesap işletim ücreti de alıyorlar.
bulunduğunu söylediler.”
Bizim üzerimizden zaten para kazanıyorken bir de
Bakanlık bankalarla görüşmeli
Yaşadığı sorun nedeniyle kişisel mevduatlarının da
bulunduğu bankayla tüm ilişkisini kestiğini belirten
Kırmızıbayrak, bunun üzerine banka yetkililerinin
kendisiyle irtibata geçtiğini ve yaptıkları hatayı düzeltmek için girişimlerde bulunduğunu ifade etti.
Kırmızıbayrak, “Söz konusu bankanın aynı zamanda mevduat müşterisi de olduğum için belki de
şanslıyım. Aksi durumda benim için bir çaba harcamaları söz konusu olmayabilirdi. Bundan sonra
aynı sorunu yaşamayacağımızın bir garantisi yok
maalesef. Maliye Bakanlığı bu tebliği yayınlar-
72
böyle keyfi uygulamalara başvurmaları anlaşılır gibi
değil” dedi.
POS cihazıyla ilgili şaşırtan cezalardan biri de İzmir
Bornova’daki muayenehanesinde tebliğe uygun
POS cihazı bulundurmadığı gerekçesiyle meslektaşımız Kamuran Belkıs Şaşal’a kesildi. Banka tarafından kendisine verilen POS cihazının çıktısında
serbest meslek makbuzu ibaresi bulunmadığı için
ayrıca serbest meslek makbuzu kestiği halde Bornova Vergi Dairesi tarafından POS cihazının tebliğde belirtilen özellikleri taşımaması nedeniyle meslektaşımıza 1.490 TL ceza kesildi.
İlgili tebliğin 2.3 maddesinin a bendinde gerekli
haber
dişhekimi
şartları taşımayan POS cihazlarının 1 Haziran 2008
tarihinden itibaren sahipleri yani bankalar tarafından toplanacağı ya da tebliğde belirtilen esas ve
usullere uygun hale getirileceği belirtilmesine rağmen bankanın üzerine düşen görevi getirmemesi
nedeniyle hakkında özel usulsüzlük işlemi yapılan
meslektaşımız hukuki yollara başvurdu. Şaşal, Bornova Vergi Dairesi tarafından 13 Ağustos 2008
tarihinde Vergi Usul Kanunu’nun 379 sıra no’lu
tebliğinin 2.3’cü maddesinin a bendi uyarınca
muayenehanesinde bulundurduğu POS cihazının
tebliğde belirtilen özellikleri taşımaması nedeni ile
kesilen 1.490 TL’li cezanın hukuka uygun olmadığı
gerekçesiyle Maliye Bakanlığı’na İzmir Dişhekimleri Odası’nın desteği ile dava açtığını söyledi. POS
belgesinde “Serbest Meslek Makbuzu” yazmadığı
için kendisinin hastalarına POS belgesi ile birlikte
serbest meslek makbuzu da kestiğini söyleyen
Şaşal, “Bu cezalara muhatap olmamak için POS
cihazıyla yaptığım her işlemin ardından serbest
meslek makbuzumu da kesiyorum. Tebliğde belirtilen özellikleri taşıyan POS cihazlarını eskisiyle
değiştirmek ya da tebliğdeki şartlara uygun hale
getirmek bankanın görevi olduğu halde cezaya
muhatap olanın dişhekimleri olması anlaşılır gibi
değil” dedi.
POS cihazını 3 ay
içinde geri aldılar
POS cihazı, cirosunun yetersiz
olması gerekçe gösterilerek
önce inaktif hale getirilen,
ardından da banka tarafından geri alınan Diş hekimi
Arif Pınar, “Maliye bizleri
bu cihazı bulundurmakla yükümlü kılabiliyorsa,
bankaların da uyması gereken kuralları belirlemeli.
Bankanın bize verdiği cihazı istediği gibi alıp gitmesi
engellenmeli” dedi.
Talepte bulunmadığı halde
banka tarafından kendisine
verilen POS cihazının 3 ay sonra geri alındığını ifade eden
Pınar, “Başka bankaların da
cihazlarını kullandığım için
söz konusu bankanın cihazını
alması nedeniyle sorun yaşamadım. Tek bir cihazım olsaydı ne olacaktı? Hem inaktiflik bedeli adı altında bizden
para talep ediyorlar hem de
gelip cihazı alıyorlar. Böyle bir
keyfi uygulamayı kabul etmek
mümkün değil. Maliyenin bu
konuda en kısa zamanda harekete geçip, bankalarla diş
hekimleri arasındaki bu ilişkiyi düzenlemesi gerekiyor”
diye konuştu.
Faiz oranları bilgi
verilmeden değiştiriliyor
Bankaların, faiz oranlarını
müşterilerine bilgi vermeden
değiştirmesinden de şikayetçi olan Pınar, çalıştığı başka
bir banka ile yaşadığı sorunu
da şöyle anlattı: “POS cihazından yaptığımız işlemlerin
ardından paramızı ertesi gün
alabilmek için banka tarafından uygulanan bir miktar
komisyon bedeline razı oluyoruz ancak bankalar bu komisyonların oranlarını da bize
hiçbir bilgi vermeden değişti-
rebiliyorlar. Çalıştığım bankaların biriyle yüzde 11 olan
faiz oranını hiçbir bilgilendirme yapmadan yüzde 18.75’e
çıkarması nedeniyle sorun
yaşadım. Faiz oranıyla ilgili
artışı tesadüfen fark ettim ve
geçen süre içinde maddi bir
kayıp yaşadığımı anladım. Bu
konuyla ilgili şikayette bulundum ancak hiçbir sonuç alamadım.”
73
12. Kongre
dişhekimi
12. EBDO Uluslararası Bilimsel Kongresi
canlı sunumlarıyla
göz dolduracak
12.EBDO Uluslararası Bilimsel Kongresi’nde teorik bildirilerin yanı
sıra 12 ayrı canlı sunum gerçekleşecek. Bilimsel açıdan zengin bir
içeriğe sahip olan Kongre’de, canlı sunumları gerçekleştirecek olan
akademisyenlerle sunumlarının içeriğini konuştuk.
74
dişhekimi
Ege Bölgesi Dişhekimleri Odaları 12.Uluslararası Bilimsel Kongre ve Sergisi teorik bildirilerin canlı sunumlarla desteklendiği bir meslek içi eğitim şölenine dönüşecek. Atatürk Kültür Merkezi’nde 6, 7, 8 Kasım 2009
tarihleri arasında gerçekleştirilecek Kongre kapsamında meslektaşlarımızın meslek içi eğitimlerine katkıda
bulunacak teorik eğitimler 12 ayrı canlı sunumla pratiğe dönüştürülecek. Canlı sunumlar Yeditepe, Ege ve
Marmara Üniversiteleri Dişhekimliği Fakültelerinin alanında yetkin akademisyenleri tarafından yapılacak.
Porselen Laminaların Simantasyonu
Kongrenin ilk canlı sunumunu, Yeditepe Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı’ndan Yard. Doç. Dr. Nuray Çapa gerçekleştirecek. “Porselen Laminaların Simantasyonu” konulu
sunumu hakkında bilgi veren Çapa, “Günümüzde ön
bölgeye uygulanan protetik
tedavilerde hastanın estetik
beklentileri artmıştır. Porselen
laminalar doğru endikasyon
ile yapıldıklarında bu beklentilerin büyük bir kısmını karşılamayı başarmıştır. Ancak porselen laminaların başarısında
restorasyonun ön hazırlığı
kadar önemli rol oynayan bir
diğer faktör de adesiv sistem
gerektiren simantasyon işlemidir. Hızlı bir gelişim içersinde olan adesiv sistemler arasında seçim yapma zorluğu ve
uygulama aşamalarının çokluğu simantasyon işlemini
karışık bir uygulama haline getirmiştir. Konferans ve
hasta üzerinde yapılacak canlı sunumda simantasyon
işleminde dikkat edilmesi gerekli önemli noktalar hekimlerle paylaşılacak” dedi.
Ön Bölge Estetiği Direkt Kompozit
Restorasyonlarla Artırılabilir mi?
Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Esra Can Say ise canlı sunumu hakkında şu bilgileri
verdi: “Kompozit rezinlerdeki gelişmeler ve adeziv
diş hekimliğindeki ilerlemeler, hastaların giderek artan estetik beklentilerinin muayenehane ortamında
protetik restorasyonlara göre daha az madde kaybı,
maliyet ve kısa sürede gerçekleştirilebilmesini sağlamaktadır. Uygun endikasyonlarda uzun dönem klinik
12. Kongre
başarı gösteren direkt adeziv
uygulamalar (kırık restorasyonları, diastema kapatılması,
kozmetik konturlama ve kompozit venerler) teknik olarak
her aşamanın özenle uygulanmasının gerektiği hassas bir
çalışma gerektirmektedir. Konferansın teorik ve canlı sunum
bölümünde, ön bölge estetiğini etkileyen faktörler, diş preparasyonu, izolasyon,
adezyon protokolü, renk ve kompozit rezin seçimi,
silikon matris uygulaması, anatomik tabakalama, bitirme ve polisaj işlemlerini içeren tedavi basamakları
anlatılacaktır.”
Protetik Uygulamalarda
Minimal İnvaziv Yaklaşımlar
Koruyucu hekimliğin ve estetik kavramların ön plana
çıktığı son yıllarda hastaların dişhekimlerine bilinçli
olarak başvurduklarının söyleyen Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Övül Kümbüloğlu da
Kongre’de gerçekleştireceği “Protetik Uygulamalarda
Minimal İnvaziv Yaklaşımlar”
konulu canlı sunumu hakkında, “Temelde sınırları dar ve
teknik bir meslek olarak görülen dişhekimliği, 21. yüzyılda
daha bilimsel ve geniş açılı bir
biyomedikal disiplin olarak
kabul edilmeye başlanmıştır.
Dişhekimi, tanı koyucu ve tedavi edici özellikleriyle beraber ağız-diş sağlığını artıran
yaşam tarzını destekleyen bir
göreve sahiptir. Koruyucu dişhekimliğinde önemli bir yer
tutan minimal invaziv uygulamalar gerek tek diş eksikliği gibi az diş kayıplarında komşu dişlere az veya
hiç zarar vermeden kayıp diş dokusunun farklı malzemelerden yapılmış restorasyonlarla yerine konulması,
gerek dişlerin çürük ve/veya aşınma nedeniyle doku
kaybına uğradığı durumlarda dişin kısmen prepare
edilerek kayıp dokuların yerine konulması, az diş kayıplarında çevre diş ve dokulardaki yer değiştirmelerin
önlenmesi amacı ile boşlukların korunması, özellikle
full ağız sabit porselen restorasyonlarda meydana
gelen ufak kırıkların restorasyonun ağızdan çıkarılmadan ağıziçinde tamiri gibi işlemleri kapsamaktadır. Bu
75
12. Kongre
sunumda koruyucu dişhekimliği esas alınarak uygulanan minimal invaziv preparasyonlu protetik rehabilitasyonlara yer verilecektir. Canlı sunum bölümünde
ise bir hasta üzerinde adeziv köprü uygulaması detayları ile ele alınacaktır” bilgisini verdi.
labileceği tartışılacak ve sadece el aletlerinin kullanımına dayalı Atravmatik Restoratif Tedavi (ART) ve
kemomekanik jellerin kullanımı konusunda bilgi verilecek ve canlı sunum gerçekleştirilecektir.”
Dişlerin Çürümesine Ya Da Çürüğün
İlerlemesine Engel Olunabilir Mi?
Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Saraçoğlu, aynı üniversiteden Ağız Diş Çene Hastalıkları
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahar Sezer ve
Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji
Anabilim Dalı Öğretim üyesi Dr. Orhun Bengisu ile yapacağı canlı sunum hakkında, “Günümüz dünyasında
artık yaşam daha hızlı seyrediyor. Buna uyumlu olarak
hastalar uzun vadeli tedavi süreçlerinden kaçınmakta. Tedavi uygulamalarında riski arttırmaksızın süreci
kısaltmak, hastaları kısa vadede çözüme kavuşturmak temel amaçlar arasına girdi. Bu bakış açısından değerlendirildiğinde
implantolojide de tedavi
sürecini kısaltma yolunda
çalışmalar yapılmaktadır.
Çekim sonrası hemen implant ve erken yükleme uygulamaları bu çalışmaların
sonucunda geliştirilmiştir.
Uygun endikasyon sağlandığında kaybedilen dişlerin yerine hemen implant
konup yükleme yapılması
hastayı özellikle estetik açıdan son derecede mutlu
etmektedir” dedi.
Saraçoğlu, canlı sunumun ayrıntılarını şu şekilde anlattı: “Konvansiyonel implant uygulamalarında çevre
kemik dokunun implant yüzeyine osseointegrasyonunu tamamlayabilmesi için implant uygulamasından
sonra 3-6 ay beklenmesi gerekmektedir. Oysa implantın uygulandığı sırada ya da birkaç gün içerisinde
(hemen=immediate) ve konvansiyonel yükleme sürecinin kısaltıldığı (erken=early) dönem uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır. İmplant uygulamasından sonra
hemen ve erken dönemde yükleme yapılmasının osseointegrasyonun bozulmasına ve implant kayıplarına yol
açtığını savunan araştırmacılar kadar, kurallara uygun
olarak gerçekleştirilen uygulamaların herhangi bir soruna neden olmadığını öne süren araştırmacılar da vardır.
İmplant üzerine hemen veya erken dönemde yükleme
yapılabilmesinin birincil koşulu implantın primer stabili-
Kongre’nin 2.gününde “Dişlerin Çürümesine Ya Da
Çürüğün İlerlemesine Engel Olunabilir Mi? Topikal
Flor Uygulamaları, Fissür Örtücüler Minimal Çürük
Uzaklaştırma Teknikleri” konulu canlı sunumu yapacak olan Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Ece Eden
ve Doç. Dr. Fahinur Ertuğrul ise Kongre’ye katılacak
meslektaşlarımız için şu ön bilgileri verdiler; “Yıllardır
araştırıcılar diş çürüğünün mekanizmasının anlaşılması, diş çürüğünün önlenmesi ve tedavisi ile ilgili konularda çalışmışlardır. Bugün, diş çürüğünün dinamik
bir olaylar dizini olduğu kabul edilmektedir. Bu bakış
açısı, diş çürüğünün durdurulabilir, iyileştirilebilir olduğu düşüncesi ile çürüğe minimal müdahale konseptini doğurmuştur. Adeziv restoratif materyallerin
gelişmesi ve diş çürüğü hakkında daha derinlemesine
bilgi sahibi olunması dişhekimlerini daha fazla sağlıklı doku koruyarak diş çürüğünün tedavisini yapmaya
yönlendirmiştir. Muayenehane pratiğinde artık dişhekiminin amacı sadece diş çürüğü ile yıkıma uğramış
dokuyu uzaklaştırıp, restore etmek değil, hastaya ve
diş dokularına daha fazla zarar vermeden tedavi etmektir. Bu sunumda dişlerin çürüğe karşı korunmasına yönelik flor, kazein fosfopeptid, fissür örtücü gibi
uygulamalardan bahsedilecektir. Diş çürüğünün uzaklaştırılmasında günlük muayenehane koşullarında ileri
teknoloji gerektirmeyen yöntemlerle sağlıklı dokuya
en az hasar vererek diş çürüğünün nasıl uzaklaştırı-
76
dişhekimi
İmplant Sonrası Hemen Yükleme
dişhekimi
12. Kongre
tesidir. Uygun kemiğe (tip 1-2), yeterli uzunluk ve genişlikte ve primer stabilitesi başarılı bir implanta hemen
yük verilmesi başarıyı olumsuz yönde etkilemeyecektir.
İmplantın primer stabilitesinin değerlendirilmesinde hekimin implantın yerleştirilmesi sırasında uyguladığı tork
değerlerini değerlendirmesi dışında rezonans frekans
analizi (RFA) cihazları da yararlı olmaktadır. Bu cihazla
implant yüzeyine gönderilen titreşimlerin ölçülmesi ile
primer stabilite oranı belirlenmektedir. İmplant üzerine
hemen veya erken dönemde yükleme yapılabilmesinin
ikincil koşulu yapılacak restorasyonda karşıt dişler ile temasın ortadan kaldırılmasıdır. Primer stabilite ne kadar
başarılı olursa olsun implantın yerleştirilmesinden hemen
sonra implanta gelecek kuvvetler mutlaka yıkıcı etki yapacaktır. Unutulmamalıdır ki, hastayı süreç açısından
mutlu etmeye çalışırken implant alt yapıyı kaybederek
zarara uğratmak hekimi mutlaka çok zor durumda bırakacaktır. Tüm bu kurallar çerçevesinde hemen/erken
yüklemeye yönelik geçici restorasyonlar için firmalar üst
yapı elemanları oluşturmuşlardır. Bu konferansın amacı
hemen ve erken yükleme görüşünün kurallarını, avantaj
ve dezavantajlarını olgular üzerinde tartışmak ve canlı
sunumlar ile meslektaşlarımızla birlikte uygulamaktır.”
ay iyileşme ve 3-6 ay da osteointegrasyon için bekleme
süresini uzun ve yüz estetiği için zor bulmaktadırlar.
Estetik implant restorasyonlarının en kritik faktörlerinden birisi gingival formdur. Gingival dokular şekillendirilebilir ve geçici protezlerle yönledirilebilirler ve daimi
kronun yerleşmesine uygun yere geçici kron yerleştirilebilir. Maxiller ön dişlerin estetik olarak dental implant
restorasyonunda, şekillenmeye yardımcı olması için restoratif tedavi planının bir parçası olarak geçici kronlar
tavsiye edilir. Ayrıca implant etrafındaki dokuların daimi
kron için formunu sağlar. Anatomik gingival şekillendiricilerin ya da tek aşamalı implantların kullanımında ve
flep kaldırılmadan yerleştirilen implantlarda peri-implant
gingival form kolayca ve başarılı bir şekilde kazanılmaktadır. İmmediate implant yerleştirilmesinde ilk basamak
uygun vaka seçimidir. Daha sonra atravmatik diş çekimi, çekim boşluğunun ve kemiğin preperasyonudur. Bu
konu ile akıllarda soru işareti oluşturan konulara değinilecek şekilde teorik bilgilendirme yapıldıktan sonra, canlı
cerrahide hasta seçimi dikkat edilmesi gereken konular,
hastaya göre protokol oluşturma gibi konularda bilgilendirme yapıldıktan sonra, hasta üzerinde diş çekimi yapılarak ardından bölgeye implant yerleştirilecektir.”
Çekim sonrası hemen implant
Flep Kaldırmadan İmplant
Ağız Diş ve Çene Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahar Sezer sunumu ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Hastaların uygulanan tedaviden beklentileri rahatlık, iyileştirilmiş estetik, daha iyi bir çiğneme fonksiyonu, daha
iyi bir fonetiktir. Diş çekiminden hemen sonra implant
yerleştirilmesi de tedavi süresinin kısalığı, cerrahi girişim
sayısının azalması, daha iyi estetik gibi önemli avantajlar
bakımından hastalar tarafından daha çok tercih edilebilen bir seçenektir. Önemli olan uygun vaka seçimi ve
bunu takip eden cerrahi, protetik işlemlerin dikkatlice
uygulanmasıdır. İmmediat implantasyon işlemi hassas
çalışmayı gerektiren konvansiyonel tekniğe göre uygulaması daha zor olan bir tekniktir. İmplant yerleştirilmeksizin
ya da soket agmentasyonu
yapılmaksızın, diş çekimini
takip eden 6 ayda çok büyük
oranda kemik rezorbsiyonu
meydana gelmektedir. İmmediate implant yerleştirmenin
biyolojik avantajları bir yana,
ayrıca fiziksel avantajları da
vardır. Her ne kadar çoğu hasta geç dönem implant yerleşimin kabul etse de, bazıları 6
Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Orhun Bengisu yapacağı uygulamaya ilişkin şunları söyledi; “Üzerinde genele yakın bir fikir birliği sağlandığı için osseoentegrasyon
kavramı artık çok fazla tartışılmamaktadır. Hastaların
zorlayıcı talep ve yönlendirmeleri karşısında günümüzdeki mevcut eğilim daha ziyade minimal invaziv, atravmatik, ağrısız ama bir o kadar da fonksiyonel ve estetik
cerrahi girişimler sonucu hastayı olabildiğince hızlı, hatta
hemen dişlendirmeye yöneliktir. Hastaların bu isteklerini
karşılamaya yönelik olarak son yıllarda “flep kaldırmadan hemen implant” yaklaşımı gittikçe daha popüler
hale gelmektedir.
Flepsiz implant cerrahisi, daha kısa sürmesi ve operasyon sonrasında dikiş, ağrı ve ödemin hemen hiç olmaması nedeniyle hastalar tarafından, periostun zedelenmemesi ve kan dolaşımının bozulmaması nedeniyle
de hekimler tarafından tercih edilmekle birlikte, iki çok
önemli “olmazsa olmaz” ön şartı yerine getiremeyen
hiçbir vakada uygulanamaz: 1)Kemiğin yeterli kalınlık ve
yüksekliğe sahip olması,2) Keratinize yapışık doku bandının geniş olması
Eski çekim bölgelerinde flep kaldırmadan implant yapmadan önce, kret kalın gözükse bile, 4-5 mm.yi bulan
kalın mukoza olasılığına karşı mutlaka kemik sondalama-
77
12. Kongre
dişhekimi
kurallarla belirlenmiş, endikasyonu kısıtlı olgularda uygulama alanı bulabilen riskli ve tecrübe gerektiren bir
işlemdir.
Canlı sunumda, imkanlar elverdiği takdirde, biri eski çekim bölgesi, diğeri de taze çekim soketine olmak üzere
iki adet “flep kaldırmadan” implant yerleştirilecektir.
İmplantlar Etrafında
Serbest Dişeti Greftleri
sı veya tomografi ile dişeti ve kemiğin bireysel kalınlıkları
saptanmalı, kemiğin 3 boyutlu topografisi çıkartılmalı ve
implant, cerrahi stentlerin rehberliğinde yerleştirilmelidir.
Bu şartlara uyulmadığı takdirde, yuvanın açılması sırasında kemik perfore olabilir ve mukozanın altında kalan
bu perforasyon, ancak giderilmesi zor bir komplikasyon
çıktığında fark edilir. Özellikle estetiğin önem kazandığı
üst ön bölgedeki eski çekim yerlerinde, kemik rezorpsiyonu ve bukkal konkaviteler gibi muhtemel kret rekonstrüksiyonu gerektiren şüpheli durumlarda mutlaka flep
kaldırılmalı ve implant, kemiği görerek yerleştirilmelidir.
Bu nedenlerden ötürü, eski çekim bölgelerinde flep kaldırmadan implant yerleştirmek, daha çok üst premolarlarda mümkün olmaktadır.
Flep kaldırmadan implant yerleştirmenin gerçek endikasyonu, üst ön “estetik bölgede” yapılan atravmatik
kök/diş çekimlerini takiben, alveoler kemiğin bukkal duvarının sağlam kaldığı durumlarda, kemik rezorpsiyonunu da engellemesi nedeniyle, buraya “hemen implant”
yapmaktır.
Flep kaldırılmadan, gerek eski çekim bölgesine yapılan
“geç implantasyon”, gerekse taze çekim soketine yerleştirilen “immediat(hemen) implantasyon” olsun, her iki
durumda da implantın üzeri açık kalacak demektir. Bu
durumda, primer stabilitenin de yeterli olması koşuluyla,
implantın üzerine operasyondan dakikalar sonra, düşük
oklüzyonda bir geçici kron yapılarak non-fonksiyonel
“immediat yükleme” gerçekleştirilir. Bu geçiciler sayesinde hasta hemen dişlenir, estetik ve fonasyon problemleri oluşmaz, dişeti papilleri korunur ve implant çevresi
yumuşak doku konturları şekillendirilerek daha estetik
kalıcı protezler yapılmasına zemin hazırlanır.
Sözü edilen tüm bu avantajlara bakarak, salt hasta
memnuniyeti açısından her olguya flepsiz implant endikasyonu koymak doğru değildir; zira unutulmamalıdır
ki, flep kaldırmadan implant yerleştirmek, sınırları kesin
78
Serbest Dişhekimi Dr. Haşmet
Gökdeniz de Kongre’nin 3.ve son
gününde “İmplantlar Etrafında
Serbest Dişeti Greftleri” konulu
bir canlı sunum gerçekleştirecek.
Canlı sunum öncesinde literatürün bu konuda neler söylediğini,
söz konusu işlemin gerekliliğini ve
vaka örneklerini anlatacak olan
Gökdeniz, canlı sunum esnasında
üst damak için keratinize dişeti alarak ihtiyaç olan bölgeye nakledecek.
Alt Çenede Total Dişsizlik
Vakasına İmplant Uygulama
İmplant destekli overdenture protez uygulaması için
cerrahi yöntemle canlı sunum yapacak olan Serbest
Dişhekimi Doç.Dr.Tosun Tosun, “Canlı cerrahi” uygulamasında alt çene total dişsizlik vakasına interforaminal
bölgede f.mentaleler açığa çıkartılarak iki adet kemikiçi
implant (Xive, Dentsply-Friadent) uygulanacağını söyleyerek, şu bilgileri verdi: “Close-up kamera ile yakın plan
görüntülerin yayınlanacağı uygulama sonrasında vaka
tartışması yapılacaktır. Alt çene total dişsizlik vakalarında overdenture tipinde (hareketli ve implant destekli)
protez uygulamalarında iki veya dört adet implanttan
ankraj alınır. İmplant lokalizasyonları için her iki foramen mentalenin medialinde yer alan “interforaminal”
dişhekimi
alan uygundur. Cerrahi uygulamanın aşamaları diagnoz,
premedikasyon, anestezi, dezenfeksiyon, ensizyon, diseksiyon, kavitasyon, implantasyon, sütür, postoperatif
bakımdan oluşur.
Yeni Bir Cam İyonomer Sistemin
Posterior Bölgede Klinik Kullanımı
Kongre’nin son canlı sunumu Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. L. Şebnem Türkün tarafından gerçekleştirilecek. Türkün, “Yeni Bir Cam İyonomer Sistemin Posterior Bölgede Klinik Kullanımı”
konulu canlı sunumu konusunda şu bilgilere yer verdi: “Estetik çağında bulunduğumuz şu dönemde bile,
cam iyonomer simalar geleceğin materyali olarak varlıklarını sürdürmeyi başarmıştır. Hatta sadece çocuklar veya ART uygulanacak hastalar için değil, yüksek
çürük riski taşıyan bireyler için de uygun restoratif
materyallerdir. Bu gruba, çürüğe yatkın hastalar, düşük tükürük akışı olanlar ve oral hastalığı olan bireyler
de girmektedir. Ayrıca, diş etine yakın bölgelerde, minenin
çok az veya hiç olmadığı yerlerde kompozitleri bağlamaya
çalışırken, kenarlara ulaşmayan bir cam iyonomer kaidenin konulması, mikrosızıntı
oluştuğu takdirde çürük riskini azaltmaya yaramaktadır.
Diş dokularına kimyasal yolla
bağlanabilme özelliğinde olan
cam iyonomer siman materyalleri; flor salarak ve rezervuar görevi yaparak diğer restoratif materyallere üstünlük sağlamalarına rağmen, uygulamaları sırasında ve
sonrasında nemden ve aşırı kurutmadan etkilenmekte, yüzeyleri kolayca aşınmakta, renk değiştirmekte
ve pürüzlü kalmaktadır. Konferansımın amacı, bu restoratif materyal grubunun olumlu özelliklerinden fayda sağlamak ve olumsuzluklarını gidermek amacıyla,
piyasaya geçen yıl sürülen bir cam iyonomer simanı ve
yüzey örtücüsünü tanıtmak ve bir yıldır yapmış olduğumuz olguları ve bu materyal ile ilgili izlenimlerimizi
meslektaşlarımızla paylaşmaktır. Bu cam iyonomer
materyal ve örtücüsü bir sistem olarak satılmaktadır.
Yüzey örtücüsü cam iyonomer materyaller için özel
geliştirilmesine karşın, ışıkla polimerize olduğundan,
kompozit rezinlerin yüzeyine de uygulanabilmektedir.
Bu örtücünün rengi saydam olup, adeziv monomer
ve nanofil partiküller içermektedir. Örtücü, cam iyo-
12. Kongre
nomer restorasyonların yüzeylerine sürüldüğünde,
simanın fiziksel ve mekanik özellikleri güçlenmekte,
dolgu kenarları korunmakta, renklenme azalmakta
ve restorasyonun estetik görünümü olumlu yönde
değişmektedir. Konferansı takiben yapacağımız canlı
sunumda, meslektaşlarımız bu yeni materyalin ne kadar kolay uygulandığını ve ne kadar estetik olduğunu
kendileri de gözlemleme şansına sahip olacaklardır.
Günümüzün popüler materyali olan kompozit rezinleri uygularken sorun yaşayan, bağlayıcıları sürerken
aşırı dikkatli davranmaktan yorulan ve daha kısa sürede kabul edilebilir ve sağlıklı bir restorasyon yapmak
isteyen diş hekimlerimizin bu sunuma katılmalarını ve
geleceğin materyali olan bu cam iyonomer ve örtücüsü sistemle tanışmalarını öneririm.”
Canlı sunum şöleni
>>> Kongre’de ayrıca E.Ü.Dişhek
imliği
Fakültesi Periodontoloji Anabilim
Dalı
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şükrü Kan
demir, Araştırma Görevlisi Nevşin Şen
er
ile birlikte “Periodontal Desteğini
İleri
Derecede Kaybetmiş Dişlerin Ağı
zda Tutulması ve Çiğneme Fonksiyonuna
Katılması” konulu bir canlı sunum yap
acak.
E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Pedodo
nti
Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Pro
f.
Dr. Ertuğrul Sabah ve Prof. Dr. Ali
Rıza
Alpöz ise “Vaka Sunumlu Yer Tut
ucular
ve Koruyucu Ortodontik Uygula
malar”
hakkında canlı sunum gerçekleşt
irecek.
>>> Marmara Üniversitesi Dişhek
imliği
Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrah
isi
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Pro
f.Dr.
Selçuk Basa da yapacağı canlı sun
umda
“Ağız Diş ve Çene Cerrahisinde Laz
er”
uygulamasını gösterecek.
79
12. Kongre
dişhekimi
Kuantum Fiziği ve
İnsanın Kaderini anlatacak
İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nde 6-8
Kasım tarihleri arasında düzenlenecek
olan 12. EBDO Uluslararası Bilimsel
Kongre ve Sergisi, canlı sunumlar ve
meslek kurslarının yanı sıra Kuantum
Düşünce Tekniği Eğitmeni R. Şanal’ın
yapacağı “Kuantum Fiziği ve İnsanın Kaderi” konulu açılış sunumu ile de büyük
ilgi çekecek.
Kuantum Düşünce Tekniği ile, insan hayatının temelden değişerek kalıcı ve etkin
bir şekilde gelişeceğini söyleyen R. Şanal,
12.EBDO Uluslararası Kongresi’ne katılacak meslektaşlarımızı yakın bir gelecekte
tüm dünyada fakir- işsiz ve yoksul insanın kalmayacağı
bir geleceği birlikte hayal etmeye davet ediyor…
Ege Bölgesi Dişhekimleri Odaları 12.Uluslararası Bilimsel Kongre ve Sergisi bu yıl meslektaşlarını bambaşka
bir konuyla, Kuantum Düşünce Tekniği ile karşılayacak. Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde 6-8
Kasım tarihleri arasında düzenlenecek Kongre’nin
açılış sunumunu Kuantum Düşünce Tekniği Eğitmeni,
Yazar R. Şanal yapacak.
Spiritüel uygulamalar ve Hipnoz konusunda otuz yılı
aşkın süredir çalışmalar yürüten ve insanın gerçek özgürlüğü için ‘Zihin Teknolojisi’ oluşturma amacı izlediğini belirten R. Şanal konuyla ilgili çalışmalarını ve
Kongre’de yapacağı sunumla ilgili ipuçlarını dergimizle
paylaştı.
“Almış olduğum spiritüel tüm eğitim ve çalışmaların
yanı sıra tiyatro ve müziğe olan ilgimden ötürü İstanbul Devlet Konservatuarı’nda eğitimimi tamamladım.
Dağarcığıma kattığım tüm çalışma ve eğitimler; bana
ortak tür bilinç işleyişinin insanı nasıl derinden etkilediğini gösterdi ve bunun Kuantum fiziği ile doğrudan
ilişkisini fark etmemi sağladı. Reenkarnasyon, Ekminezi ve Önceki Yaşamlar en çok ilgimi çeken konuların
başında gelirken; kişinin şimdiki hayatını etkileyen
kalıplarını ve çekirdek inançlarını oluşturduğu için çalışmalarımı bu yönde geliştirdim” diyen R.Şanal, Kuantum Düşünce Tekniği hakkında ise şu bilgileri verdi:
“ Kuantum Düşünce üst nitelikli bir düşünme biçimidir. Sıradan düşünce biçimleri kendisini tekrar eden,
etkisiz ve sınırlı enerjilerdir. Değiştirme ve oluşturma
80
güçleri
yoktur. Daha çok vehim, kugü
runtu,
run başıboş hayaller biçiminde akar.
Oysa
Oy Kuantum Düşünce derin düzeyde,
de atom altı alanda etkili olabilecek
tarzda
bir yaratıcı düşünme biçimidir.
ta
Özel
Öz bir bilinç düzeyine girerek, özel
olarak
kurgulanmış sözel ve imgesel
ol
oluşumları
içerir. Bu düzeyde insan,
ol
kendi
hayatının efendisi durumuna geke
çer.
çe Kuantum Düşünce daha da ilerisi
ortak
zeka alanında işlem yapar. Bütün
o
evreni
tekamül ettiren enerjiyle işbirliev
ğine
ğ girildiğinde bir ‘kişi’ olmanın sınırlı olanaklarını aşar, ‘bütün’ ün gücüne
ulaşırsınız. O zaman da gücünüz tabii ki bütünün gücüne eşit olacaktır.”
Kendi hayatınızın efendisi olun
Kongrede yapacağı sunumda katılımcılara yaşadığı
hayatla ilgili olarak kişinin farkındalığını artırma, bilerek yaşamaya başlama ve sonunda kendi hayatlarının
efendisi olma konularında bilgilerini aktaracağını dile
getiren R. Şanal, “Kuantum fiziği, klasik anlamdaki
fiziksel maddenin enerjiye dönüştüğü bir alana sokar
bizi. O alanda artık atom altı parçacıklar, hızla hareket eden enerji parçacıklarından başka bir şey değildir. Daha da ötesi bu parçacıklar insan düşüncesinin
yaydığı enerjiye yanıt verirler. Bu alanı gözlemleyen
kişi ile gözlemlediği parçanın birbirinden bağımsız,
kopuk şeyler olmadığı çıkar meydana. Düşünceyle
enerji, gözlemleyenle gözlenen, iç ile dış, burası ve
ötesi arasındaki ayırımlar kalkar. Heisenberg’ in belirsizlik alanı dediği bu alana, gönderdiğimiz düşünce
paketçikleri varlık katar. Belli hale getirir. Kuantum alanının bir noktasına yaptığımız etki, bütünü etkiler aynı
zamanda. Siz bir şey düşündüğünüzde bundan tüm
alan etkilenir. Kuantum Fiziği, fizikle fizikötesinin birbirine karıştığı bir noktanın adıdır. Kuantum düşünce ise
öğrenmeden çok yapmaya, bilmeden de ileri olmaya
yönelik bir çalışmadır. İçsel olarak yaratılmış değişimler
kalıcı olacaktır kuşkusuz. Kişi düşünceleri ve seçimleri ile hayatı arasındaki ilişkiyi gördükçe farkındalığını
artırır. Böylece bilerek yaşamaya başlar. Böylece kendi
hayatının efendisi olur” dedi.
dişhekimi
haber
81
haber
!
dişhekimi
Meslektaşlarımıza
akıl almaz tehdit
Kesik köpek başını
gönderen de bir dişhekimi
İstanbul Diş Hekimleri Odası
Başkanı Mustafa Düvencioğlu
ile Türk Dişhekimleri Birliği Eski
Başkanı Eser Cilasun’a yönelik
tehditlerle ilgili iz süren polis
yine bir diş hekimine ulaştı.
İstanbul Dişhekimleri Odası Başkan Mustafa Düvencioğlu’na
kesik köpek başı gönderdiği
iddia edilen Diş hekimi İlker
E.’nin web sayfası ve televizyon
programları nedeniyle defalarca
uyarı aldığı, hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle para cezasına çarptırıldığı için intikam
amacıyla bu yola başvurmuş olabileceği öğrenildi.
TDB eski başkanlarından Reklam Kurulu Üyesi Dişhekimi Eser Cilasun da yakın zamanda tehdit edildiği gerekçesiyle İlker E.’den şikayetçi olmuştu.
İstanbul Dişhekimleri Odası Başkanı Mustafa
Düvencioğlu’nun muayenehanesine 31 Temmuz
2009 tarihinde paket içinde bir köpek kafası gönderilmişti. Daha önce de tehdit edildiğine dair şikayette bulunan Düvencioğlu’na çürümüş halde
kesik köpek başının gönderilmesi üzerine gasp bürosu ekipleri çalışma başlattı. İstanbul Diş Hekimleri
Odası Başkanı Mustafa Düvencioğlu, “Önce ekmeğiyle oynadığımı ileri süren birisi, benden hesabını
soracağını söyledi. Hemen ardından da yazıhaneme paket içerisinde bir köpek kafası gönderildi” di-
82
yerek özel bir televizyon kanalında program yapan
meslektaşı İlker E.’den şikayetçi oldu. Türk Dişhekimleri Birliği Eski Başkanı, Sanayi Bakanlığı Reklam
Kurulu Üyesi Eser Cilasun’un da benzer tehditler
aldığını ve İlker E.’den şikayetçi olduğu ortaya çıktı.
Polis, iki şikayeti, aynı soruşturma kapsamında değerlendirdi.
İntikam Almak İstemiş
İstanbul Dişhekimleri Odası’nın üyelerinden aldığı
sözlü ve yazılı şikayetler nedeniyle adı geçen diş hekimine web sayfası ve televizyon programları hakkında uyarılarda bulunulduğunu söyleyen Düvencioğlu, “TDB söz konusu uygulamalarla ilgili şikayette
bulundu, biz de İstanbul Dişhekimleri Odası olarak
haber
dişhekimi
soruşturma başlattık. Bu kişi hakkında açtığımız
soruşturmaların birinde ceza aldı. Web sayfasını
düzeltmesi için de uyarıda bulunuldu. Bunun dışında kişisel bir mesele asla söz konusu değildir”
dedi.
Haksız rekabet ortamı
yarattığı için ceza almış
İlker E.’nin özel bir televizyon kanalında yaptığı
programda Türkiye’nin en iyi diş hekimliği malzemesine sahip olduğunu ve en iyi tedaviyi kendisinin
yaptığını söylemesi üzerine haksız rekabet ortamı
yarattığı gerekçesiyle meslektaşları tarafından şikayet edildi. İlker E.’ye iki ayrı şikayet için 50’şer
bin TL idari para cezası verildiği, bunun üzerine
İlker E.’nin önce Mustafa Düvencioğlu’nu, ardın-
dan da Eser Cilasun’u telefonla arayarak, “Benim
ekmeğimle oynadın. Bunun hesabını soracağım”
diye tehdit ettiği ileri sürüldü. Aynı zamanda İlker
E.’nin, Mustafa Düvencioğlu’nu aradığında köpek
kafası paketini ima ederek “Hediyemi aldın mı?”
diye sorduğu da öne sürüldü.
Polis, İlker E.’nin ilişki kurduğu Hasan ve Hüseyin
E. kardeşler ile İsmet V adlı şahsı takibe aldı. Hasan, Hüseyin E. ile İsmet V.’nin, diş hekimlerine
telefon açılan Düzce’deki adreslerde oturdukları
belirlendi. İlker E. ile suça azmettirdiği ileri sürülen
Hasan, Hüseyin E. ile İsmet V. yakalandı. Şüpheliler, Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki sorgularında
suçlamaları kabul etmedi. Dört şüpheli sevk edildikleri Kadıköy Adliyesi’nde nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
TDB ve odalardan kınama mesajı
Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları yayınladıkları kınama mesajında meslektaşlarına
yapılan bu çirkin saldırının tüm
dişhekimliği camiasını hedef aldığını belirterek, dişhekimlerinin bu
tarz tehditlere geçmişte olduğu
gibi bugün de boyun eğmeyeceği
ifade edildi. İstanbul Dişhekimleri
Odası Yönetim Kurulu tarafından
yapılan yazılı açıklamada ise konuyla ilgili haberlerin basında yer
alış şekline tepki gösterilerek, şu
görüşler dile getirildi: “Oda Başkanımız Mustafa Düvencioğlu ve
TDB geçmiş dönem başkanlarından Dişhekimi Eser Cilasun`a yakın zamanda yapılan çirkin saldırının bazı basın organlarında yer
alış biçimi, yanlış anlaşılmalara
neden olmaktadır. Öncelikle belirtmeliyiz ki, meslek odamızın
hiçbir yöneticisinin meslektaşlarıyla “haksız rekabeti” söz konusu olmamıştır ve olamaz da. Oda
yöneticilerimiz; meslektaşlarının,
meslek onuruna yakışır bir yaşam
düzeyine ulaşmaları, mesleklerini
hekimlik mesleğinin etik ve deontolojik kurallarına uygun olarak
yerine getirmeleri için mücadele
ederler. Hekimlik mesleğinin binlerce yılda oluşturduğu ahlaki,
etik değerleri koruma ve geliştirme çabasında olan Oda yöneticilerimiz, bu süreçte her kuruluşun
yöneticisi gibi, haksız eleştirilere,
kimi zaman da fiili saldırılara maruz kalmaktadırlar. Oda başkanımıza yönelik, mafya yöntemlerini
anımsatan son saldırının basında
dişhekimleri arasında bir rekabetten kaynaklandığı şeklinde
yer alması, sorunun asıl nedenlerinin göz ardı edilmesine yol
açmaktadır. Toplum yaşamının
özgürlük ve adalet ilkelerine uygun olarak düzenlenmesi süreci,
bu saldırıda da görüldüğü üzere
kimi zaman toplumsal çıkarlarla
bireysel çıkarların çelişmesinin
örnekleriyle doludur. Son yıllarda sağlık alanının ticarileşmesi
yönünde yoğun çaba harcandığını izliyoruz. İşte etik kavramı da
burada devreye giriyor. Yaşamın
diğer alanlarında etik dışı davranışlar henüz pek cezalandırılmazken, sağlık alanında etik ilkeler
deontoloji tüzüğü ile yasalaşmış
durumdadır. Tüm toplumlarda
sağlık hizmetlerinde etik standartlar, hizmeti uygulayanlar açısından yüksek tutulmaktadır. Bu
standartları uygulamayanlar ise
yasaların öngördüğü şekilde ceza
almaktadır.
Meslek odası yöneticileri olarak
mesleğimizin saygınlığını korumak, mesleğimizle ilgili yasaları ve bu yasalar doğrultusunda
hazırlanmış olan yönetmelikleri
uygulamakla yükümlüyüz. Bu
tür saldırılar meslek odalarımızı
ve yöneticilerini yasal görevlerini
yerine getirmekten caydırmayı,
sağlık alanındaki etik değerleri
yok etmeyi hedeflemektedir. Böylesi çirkin amaçlar, etiğin ve deontolojinin önemini bir kez daha
ortaya çıkarmaktadır.
Türk Dişhekimleri Birliği`nin,
tüm Dişhekimleri Odalarının, diğer Meslek Odalarının, Odamızın
yanında olmaları bu tür saldırılara
karşı kararlılığımızı daha da artırmaktadır. Kimden ve nereden gelirse gelsin, mesleğimize, onurumuza sahip çıkma mücadelemiz
her türlü platformda sürecektir.”
83
haber
dişhekimi
Bursa’da bilimsel
diş hekimliğinin
tarihi yazıldı
B
Bursa
Dişhekimleri
Di h ki l i Odası
Od
Bursa’da diş hekimliğinin
100. yılı anısına bir kitap
hazırladı.
“Bursa’da Dişhekimliğinin
Yüz Yılı” adıyla hazırlanan
albüm niteliğindeki çalışmada diş hekimliğinin
yüz yıllık tarihine tanıklık
eden hekimlerin anılarından, Bursa-Bilecik Tabip
Odası ve Bursa Dişhekimleri Odası kayıtlarından
yararlanıldı. Aynı zamanda projenin bilimsel danışmanı da olan Prof. Dr. Saime Yüceer’ in Bursa’nın
Kurtuluş Savaşı yıllarında
yaşadıklarını
tanıkların
ağzından aktaran kitabının ışık tuttuğu çalışmaya
Diş hekimi Nalan Görgülü
fotoğraf çekimleriyle, Diş
hekimi Ertan Ayçetin ise
görsel malzeme desteği
84
ile
il katkıda
k k d bulundu.
b l d Diş
Di
hekimi Alper Can ve Mehmet Aydın’ın üstlendiği
proje kapsamında 1950’li
yıllarda Bursa’da çalışmaya başlayan meslektaşlarımızın kayıtlarına ulaşılarak
kendileriyle söyleşiler yapıldı. Tarihe tanıklık etmiş
20 ayrı meslektaşımızla
yapılan mülakatlar mesleğimizin geçirdiği değişimlere ışık tutmanın yanı
sıra dönemin tarihi, siyasal, ekonomik ve sosyal
hayatını da gün yüzüne
çıkardı.
Diş hekimi Bülent Aktaş’ın
arşivinde yer alan gazete
kupürleriyle renklenen çalışmada Bursa Dişhekimleri Odası’na kayıtlı meslektaşlarımızın albümüne
de yer verilerek tarih bugünle buluşturuldu.
19.Uludağ
Sempozyumu
15 -17 Ocak
2009’da
Geleneksel hale gelen Uludağ
Sempozyumu’nun 19.’su 15-1617 Ocak 2009 tarihlerinde Bursa
Uludağ Kartanesi Oteli’nde gerçekleştirilecek. Bursa Dişhekimleri Odası
tarafından düzenlenen 19.Uludağ
Sempozyumu, bilimsel programının
yanı sıra 3 günlük kar tatili imkanıyla da meslektaşlarımızı bir araya
getirecek.
Erken kayıt için 30 Ekim 2009 tarihine kadar Bursa Dişhekimleri Odası ile
iletişime geçebilecek olan meslektaşlarımızın, Sempozyum’a katılımlarını
bildirmek için son başvuru tarihi ise
4 Aralık 2009 olarak belirlendi.
dişhekimi
haber
85
advertorial
dişhekimi
Dental Labor’dan bir ilk daha: BARKOT SİSTEMİ
Dişhekimleri her aşamayı
anında takip edebilecek
Dental sektörünün dev firması Dental Labor, bir ilke daha imza atarak
barkot sistemini hayata geçiriyor.
Sektörün en eski kuruluşu olan
Dental Labor, Dentalnet adını verdiği sistemle laboratuar, hekim, hasta
üçgeninde iş akışını barkot sistemi
ile sağlayacak. Sistem sayesinde
diş hekimleri laboratuardaki işlerini
kendilerine sağlanan kullanıcı adı ve
şifresiyle web sitesi üzerinden an be
an takip edebilecek. Diş hekimi ve
hasta arasındaki iletişimi de güçlendirecek olan sistem sayesinde hekimler, yalnızca işlerini takip etmekle
kalmayacak, söz konusu işin hangi
teknisyenlerin elinden geçtiğini, iş
yapılırken kullanılan hammaddelerin
adını ve ülkeye hangi lot numarasıyla girdiğini de görebilecekler.
Dental Labor’un Ekim ayında tüm Türkiye ve yurtdışındaki müşterilerine barkot sistemiyle
hizmet vermeye başlayacağını söyleyen projenin fikir öncülerinden Dental Labor Pazarlama Müdürü
Noyan Şeker, “Laboratuarımız büyüdükçe sistemli
bir yapıya olan ihtiyacımız da artıyor. Yurtiçinde 40
temsilcimiz ile 81 ile, yurtdışında ise tüm Avrupa’ya
hizmet veriyoruz. Yaptığımız işin en önemli kısmı da
kuşkusuz lojistik ve bilgilendirme. Bütün bunlar bir
araya geldiği zaman yeni bir sistem oluşturma gereği ortaya çıktı. Bu sistemi oluştururken, öncelikle
diş hekimlerine daha iyi hizmet vermek amacıyla
yola çıktık. Aynı zamanda kendi hizmet seviyemizi
daha da yükseltecek ve işlerin aksamadan devamını sağlayacak bir sistem düşündük. Önce projenin
taslaklarını oluşturduk, daha sonra İzmir’in en iyi
bilgisayar firmalarından biriyle temasa geçerek 8
ay boyunca programın yazılımı üzerinde çalıştık. 4
86
ay boyunca da kendi içimizde sistemin denemelerini gerçekleştirdik. Toplamda 2 yıllık bir süre alan
projemizi eksiksiz olarak Eylül ayında İzmir’deki hekimlerimize sunduk. Ekim ayında tüm Türkiye ve
yurtdışına barkot sistemiyle hizmet vermeye başlıyoruz” dedi.
Türkiye’de ilk kez
Avrupa’da barkot sistemi ile çalışan laboratuarlar
olduğunu ancak anında müdahaleye imkan tanıyan Dentalnet adlı sistemin dünyada ilk kez Dental Labor tarafından uygulandığını belirten Şeker,
sistemin işleyişi hakkında şu bilgileri verdi: “Bütün
doktorlarımıza web sayfamızı nasıl kullanacaklarını
gösteren bir CD yolladık. Aynı CD içinde yer alan bir
kartla kullanıcı adı ve geçici şifrelerini gönderdik.
Web sayfamızdan kendilerine verilen kullanıcı adı ve
şifre ile sisteme giriş yaptıklarında laboratuarımızda
dişhekimi
olan bütün işlerini görebilecekler.
SMS ile şifre gönderiyor
Diş hekimi tarafından gönderilen iş
laboratuarımıza girdiği anda hekimin
cep telefonuna söz konusu işi takip
edebilmesi için sms yoluyla bir takip
numarası gönderilecek. Web sitemize
girip ilgili takip numarası ile işin hangi aşamada olduğunu, varsa diğer
işlerini de izleyebilecek. İşin laboratuarımıza ne zaman geldiğini, hangi
teknisyenlerin elinden geçtiğini, o iş
yapılırken kullanılan hammaddelerin
adını ve ülkeye hangi lot numarasıyla getirdiğimizi görebilecekler. Doktorlarımız için hammaddenin kaynağının ne kadar
önemli olduğunu bildiğimizden ve ithalatımızın
tamamı Avrupa’dan, CE sertifikalı olarak yapıldığından bu konuyu da gönül rahatlığı ile sisteme
koyduk. Böylece hastalarıyla da bu bilgiyi rahatça
paylaşabilmelerini sağlıyoruz. Hekimler işin tahmini
çıkış süresini, kendilerine ne zaman ulaşacağını ve
işle ilgili tahmini hesap özetlerini de yine sistemden
takip edebiliyorlar. İş akış şemasının tamamını izleyemeye olanak sağlayan sistem sayesinde hasta
hekim arasındaki iletişim ve uyum güçlenecek. Hastaların da bilinçlendiği bir ortamda bu sistem bu
yönüyle büyük bir avantaj olacak. “
advertorial
sisteme tanımlandı. Eğer iş belirlenen
zamanda bitmezse sistem bize uyarı
veriyor. Örneğin, işin laboratuarımıza
girdiği anda, alçıdan çıkması gerektiği süreyi sisteme tanımladık. Eğer bu
süre aşılırsa sistem bizi uyarıyor ve
kontrol ekranındaki kişi ilgili bölümü
arayarak işin gecikme sebebini öğreniyor. Bu sistemin en büyük avantajı
işin aksayan yönleri olursa olup bittikten sonra değil, o anda müdahale
imkanı sağlaması. Bu kadar yatırımın
yapılmasının en önemli ayrıntısı sistemin 2 saniyede bir kendini yeniliyor
olması” diye konuştu.
Teknisyen - hekim uyumu da güçlenecek
Teknisyenlerin performansını da günlük, haftalık,
aylık periyodlarla takip edebileceklerini söyleyen
Şeker, “Sistem sayesinde hangi teknisyenini hangi
doktorumuza iş yaptığını, hangi teknisyenimizin o
ay ne kadar iş yaptığını, hangi teknisyenimizin hangi doktora, eğer varsa ne kadar hatalı iş yaptığını
görebileceğiz. Eğer el uyuşmazlığı varsa ya da doktorumuz bir teknisyenimizden çok memnunsa bu
verilerin hepsi bir tuşla elde edilebilecek. Böylece
teknisyen - doktor uyumu da güçlenecek. Bu sistem diş hekimlerine de entegre edilip, hasta koltuktayken işi yapan teknisyen ile hekimi buluşturmak
mümkün olacak” dedi.
Soruna anında müdahale
Laboratuarlarına her gün 500 ila
1000 arasında iş geldiğini, yaşanacak ufak bir aksaklıkta aynı gün
içinde en az 500 hekim ve hastayı
direkt etkileyeceğini söyleyen Şeker, sistemin kendileri açısından
en büyük avantajının ise iş sırasında olası aksaklık ve gecikmelere
anında müdahale şansı sağlaması
olduğunu ifade etti. Şeker, “İş
kayıt, teknisyen ekranı ve kontrol
ekranı olmak üzere 3 ayrı panelden takip ettiğimiz sistemimize
bütün prosesleri tanımladık ve her
aşama için başlama ve bitiş süresini belirledik. Bazıları sabit, bazıları
diş sayılarına bağlı zamanlar olarak
87
hobi röportaj
dişhekimi
“Golf
her yaştan
ve cinsten
insanın
beraberce
yarışabileceği
ender
bir spor”
Birbirinden farklı tasarımlarla yapılmış 18 parkuru en
az vuruş yaparak tamamlama esasına dayanan golf
sporu, her yıl çok sayıda yeni golf oyuncusunu halkasına alarak büyümeye devam ediyor. İstanbul’da
yaşayan meslektaşımız Engin Taviloğlu da bu sporla
uğraşarak dinlenenlerden. Taviloğlu’ yla golf sporunun ana ilkelerini, gereklerini ve ülkemizdeki durumunu konuştuk.
Ne kadar zamandan beri golfle ilgileniyorsunuz?
Nasıl başladınız?
Yaklaşık 12 yıldır golf oynuyorum, bir gün televizyonda seyrederken bu sporu denemek istediğimi anladım
ve İstanbul Golf Kulübü’nde ders alarak başladım.
Bu sporu bize biraz tanıtır mısınız?
Çok uzun bir geçmişi olan golf, oldukça karmaşık ve
ancak orta boy bir kitaba sığacak kadar uzun ve de-
88
taylı kurallara sahip bir spordur. Kısaca açıklamaya çalışırsam, önce sahadan biraz bahsedeyim.
Golf sahaları genellikle 100-500 metre uzunluğunda
30-50 metre genişliğindedir. 3, 4 ve 5 vuruşta ulaşılması düşünülerek profesyonel bir tasarımcı tarafından
çeşitli şekillerde dizayn edilmiş 18 değişik parkurdan
oluşur. Parkurlarının arasında ağaçların, doğal bitki
örtüsünün, göller veya küçük akarsuları bulunduğu,
bölgeye özel bitki ve hayvanları ile yemyeşil, sakin, huzurlu ve çok hoş bir alandır.
Oyun şekline değinecek olursam, profesyonel bir
oyuncunun yaklaşık 72 vuruşta tamamlaması beklenen oyunun amacı en az vuruş sayısı ile oyunu bitirebilmektir. Özel bir top ve 14 değişik sopa ile oynanan golfte saha içi kurallara ek olarak etik kurallar da
vardır. Kılık kıyafetten, herkesin belirli bir sıraya göre
vuruş yapmasına, vuruş sırasında sessiz olunmasından, herkesin önce kendi kendisinin hakemi olması-
dişhekimi
hobi röportaj
na kadar dikkat edilmesi gereken birçok detay vardır.
Sabırlı ve saygılı bir spor anlayışı gerektiren golf, her
yaştan ve cinsten insanın beraberce yarışabileceği ender spor dallarından biridir.
Pahalı bir spor denebilir mi golf için?
Evet ülkemiz şartlarında pahalı bir spor denilebilir.
Özel üyelik gerektirmeyen halka açık sahalar açıldıktan sonra dünya standartlarına gelebilir.
Ne kadar zamanınızı golf için ayırıyorsunuz?
Çarşamba günleri çalışmıyorum bu günü hobilerime
ayırıyorum, genellikle yarım gün golf ile geçiyor. Hafta sonları da genelde turnuvalar oluyor zaten.
Ülkemizde bu spora bayanların ilgisi nasıl?
Yurt dışına göre ülkemizde bayanların bu spora karşı
ilgisi daha az fakat oyun yapısı olarak bayan ve erkeğin rahatça ve beraberce oynayabileceği şartlar oluşturulmuş durumda.
En çok nerelerde golf oynuyorsunuz?
En çok Kemer Golf&Country Club ve Maslak’taki İstanbul Golf kulübü’nde oynuyorum. Antalya-Belek’teki
golf sahaları ve Silivri’ deki Klassis Golf Club da severek oynadığım yerler. Avrupa, Amerika ve Asya’da da
birçok sahada oynama şansım oldu.
Ulusal ya da uluslar arası bir yarışmada elde ettiğiniz bir dereceniz var mı? Yarışmaları takip ediyor musunuz?
Ulusal yarışmalarda elde ettiğim dereceler burada sayamayacağım kadar çok. Bu yıl büyük bir otomotiv
firmasının düzenlediği Dünya Şampiyonası’na katılma
hakkı kazandım ve yarışmada bayrağa en yakın vuruşu yaparak ülkemi iyi bir şekilde temsil etme fırsatım
oldu. Büyük turnuvaları tv yayınları ölçüsünde kaçırmamaya çalışıyorum.
Golf sporu ile uğraşmanızın mesleğinize olumlu
bir getirisi var mı?
Golf sporu ortalama 5 saatin açık havada sakin ve
doğal bir ortamda geçirilebildiği, sohbet ortamının
da oluşabildiği bir spor. Bu tip sosyal aktivitelerin meslekler için olumlu etkileri olduğunu söyleyebilirim.
Federasyonu ne durumda? Gerekli desteği veriyor mu?
Golf federasyonu özellikle milli takım seviyesinde,
performans golfünde çok iyi işler yapıyor. Gençlere
yönelik destekleri çok olumlu. Yerel yönetimler ile iş
birliği yaparak halka açık antrenman yerleri ve sahalar
açılabilirse çok daha etkili olacaktır.
Bu sporda kişiyi başarıya götüren
kriterler nelerdir?
Bu sporda kişiyi başarıya götüren kriterler arasında; disiplinli düzenli çalışmak,
sakin ve sabırlı olmak, stratejik düşünebilmek, oyun kurallarına ve etik kurallara saygılı olmak ilk aklıma gelenler.
Golf sporunun ülkemizin turizmine
katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne durumda? Daha iyi olması
için ne önerilebilir?
Golf sporunun ülkemiz turizmine yapacağı katkının yeterince anlaşılmış
olduğu konusunda tereddütlerim var.
Dünyada normal bir turistin harcadığı
paranın bir kaç mislini golf turisti harcıyor. Ülkemiz bu spor için coğrafi ve
ulaşım olarak çok iyi bir konumda. Çok
daha iyi bir tanıtım ile yatırımları da hızlandırarak çok daha iyi yerlere gelmememiz için hiçbir sebep yok.
89
haber
90
dişhekimi
dişhekimi
haber
91
mavi köşe
dişhekimi
Sürgün
Lise yıllarımda komşularla gitmiştik
Kadifekale’ye. Kale girişine biriken
falcı kadınlar rahat vermemişlerdi bir
türlü. Bir tanesi elinde kocaman büyüteçle yaklaşmıştı yanıma:
Mavisel YENER
maviselyener@gmail.com
www.maviselyener.com
“Güzel kızım, ver bakayım elini. Bakayım falına… Söyleyeyim hikayeni!”.
Annem, “Peki” anlamında başını sallayınca uzatmıştım ellerimi kadına. İki
elime de büyüteçle bakıp anlatmıştı.
Mavi kapaklı, her sayfası çiçekli günlüğüme, ne dediyse, aynen yazmıştım:
A, benim sarı kızım, Kale’den görünen
arka sokağa ilişecek gözün. Sıvanmamış tuğla duvarların önünde tenekelerde kırmızılı pembeli sardunyalar…
İki kadın, bir de yaşı dünyayla yaşıt bir
nine oturuyor kapının önünde. Akraba
kızların kocaya varma hikâyelerinden,
terörden korkup buralara nasıl kaçtıklarından, köfte ekmek satan kocalarından söz ediyorlar.
Caminin yanındaki evin odalarından
birinin pencere camları kırılmış, soğuktan korunmak için naylon parçalarıyla
kapatmışlar. Evden başında namaz
örtüsüyle bir kadın çıkıp, emektar atlı
arabasıyla sokak sokak dolaşan eskici kocasını karşılayacak. Görecek ona
baktığını, utanıp başını çevireceksin.
Oradaki bambaşka hayatların görüntüsüyle karışacak aklın.
“Yalan bu kent.” diyeceksin sevdiğine.
“ Hangi yüzü yalan sence?” diyecek
sana sımsıkı sarılıp.
Ona daha da sokulacaksın.
“Bunca insan burada iç çekerken bu
kent nasıl uyuyabiliyor sence?” diye
soracaksın.
92
Sevdiğin, sorunun yanıtını alnından
öperek verecek.
Bu sırada, Kadifekale’nin bekçisi gibi
davranan bakımsız dört küçük Mardinli kız peşinize takılacak. Hüzünlü,
meraklı gözlerle süzecekler sizi. Kelebek dansı yaparcasına uçuşacaklar
çevrenizde. Burçtan burca saklambaç
oynayacaksınız onlarla. Sizi her defasında sobeleyeceklerini bile bile yine
de öpüşeceksiniz işte…
Çocuklardan biri, hani o zeytin gözlü
olanı, dikkatini çekecek. Onu yanına
alıp çekip gitmek isteyeceksin belki.
Biliyorsun, onu götürsen kimse ağlamaz arkasından, belki fark etmezler
bile ortadan kaybolduğunu.
Ne düşündüğünü anlayacak sevgilin. Göz göze geleceksin güllü şalvarı
yama yama olan kızla, o da anlayacak
içinizden geçeni. Elinin tersiyle sildiği
sümükleri yapışmış yüzünün her yanına. O yüzün içinden gülümseyen
zeytin gözlerini, yuvadan kendini boşluğa bırakan yavru kuşlar gibi gökyüzüne teslim edecek. “Zeytin kadar
uzun ömürlü ol!” diyecek ona iç sesin.
Surlar gülecek, imbat, dağlar, körfez
gülecek... Bir sevgi akacak yüreğine,
gitgide çoğalan, hep içinde kalan,
sıcacık. O zeytin gözler ki bütün güzellikleri saklayan, belki herkese uzak,
ama senin kalbine yakın şimdi. Boğazın düğüm düğüm olacak. Ah yaralı
ırmaklar, ah kanadı kırık turnalar…
kentin göğsüne raptiyelenmiş başka
yaşamlar. Ah güzel çocuklar!
Kalenin içlerine, sarnıçlara doğru yürüyeceksiniz.
Surların dibine çömelmiş, sessiz duran, balgam sarısı tenli, tekinsiz ada-
mavi köşe
dişhekimi
ma takılacak bakışların.
sokak köpeğinin bakışıyla aynı…
Sevgilin anlatacak o susuşun haykırdıklarını:
Bak sarışınım, güzel kızım; körfezi tam da karşınıza
alıp oturacaksınız az ilerideki binlerce yıllık taşlara.
Sevdiğin okşayacak saçlarını… sonra, daha da erguvanlaştıracak dudaklarını. “Yaşar mısın bu Kale’de
benimle? Evimizde her akşam lambalar yanar lambalar söner. Ay ışığı yeri göğü süsler burada da nasılsa… Surların dibinde saatlerce yan yana oturup birbirimize neler neler anlatırız. İzmir görür tüm olup
biteni, fısıltılarımızı dinler. Yıldızlar ışıklarını gönderir.
İmbat, Kale’yi okşar…”
“Adam yaralama, hesaba çekme, mekan basma ve
namus cinayeti türünden “fiyakalı” suçlar işlemiştir
bu, iddiaya varım!”
Gözlerinin yatakları mosmor, göz çukurları derin
derin olan kayıp kentin kayıp adamı, sanki konuştuklarınızı duymuş gibi ağır ağır kalkacak yerinden.
Yanaşacak yanınıza. Alkol kokan nefesini yüzünüzde hissedip ürkeceksiniz.
Az önce konuştuklarınızı duymuş gibi:
“Bit pazarından alınmış bizim hayat abi… Ya sen
nerden aldın? Abi, ben asla vurmamışımdır bir adamı arkadan ve düşürmemişimdir pusuya bir yüreği!
Bir bıçak kavgasının ortasında kaldı mı korkak tavuk gibi kaçanlardan değiliz! Sen bizim mahalleden
baktın mı hiç hayata abi? Sen buradan bak hayata,
anlayacaksın o zaman… O yüzden mi getirdin yengeyi buraya? Abi at bi sigara parası da…” diyecek.
Ne istediğini anlayıp hemen sıkıştıracaksınız eline üç
beş kuruş. Söyledikleri kulaklarınızda yankılanacak
bir ömür: “Sen bizim mahalleden baktın mı hiç hayata abi?”
O sırada göz göze geleceksin kuş yürekli minik kapkaççı kızla. İster istemez çantana sımsıkı sarılacaksın. Dikkat et çalmasın cüzdanını! Onun bakışı yaralı
Sonra duraksayacak, bakacaksın ona turkuvaz
renk… Her zamanki gibi aynı şeyleri düşüneceksiniz:
GİTME DÖNMEZSİN!
“Neye yarar ki tüm bunlar! Zeytin gözlü çocuk bizimle gelmedikten sonra neye yarar! Zeytin, tepeden tırnağa özlem, tepeden tırnağa sancı… kısık
feryatlar var o kızın gözlerinde. Bir yudum suyla bile
ağaç dolusu ürün veren bir zeytin o. Yeter ki sürgün
filizlerini kırmasınlar…” diyeceksin sevdiğine.
Ulu çınarın dibine gidip uyuklamak isteyeceksiniz de… Yapamayacaksınız elbet. Konuştuklarınız
Kadifekale’nin surlarının içinde bir yerlerde kalacak,
ya sustuklarınız… onlar nerede birikecek?”
Falcı kadın söylemiş miydi bunları sahi? Bilmem!
Sustuklarıma sormak gerek!
93
ödüllü bulmaca
> Arife Kişioğlu
1 2
SOLDAN SAĞA
1) Makroskobik ve mikroskobik olarak parmaksı
1
çıkıntılar oluşturan benign epitelial tümör - Su2
sanna Tamaro’nun son kitabı - METİN ……….Türk
3
tiyatro tarihi üstüne yazdığı incelemeleriyle tanınmış yazarımız. 2) Eski Yunan kentlerinde pazar
4
yeri - Dostoyevski’nin bir romanı - Rusya’nın
5
para birimi. 3) Lorentiyumun simgesi - Gözde
ağtabakada yer alan, sarı renkli küçük çukurük
6
çukur - Üzeri peynir, sucuk, salam gibi şeylerle
7
süslenen çok küçük ekmek. 4) Orhan Pamuk’un
8
bir romanı - Vincenzo Bellini’nin tanınmış bir
operası - Hollanda demiryolları. 5) Rahatsız,
9
huzursuz, taşkınlık yapan - Oyuncunun sahne10
de rolünü unutması - ABD de bir eyalet - İnce
urgan. 6) Bir cetvel türü - Seçenek - Öğretici
11
veya edebî bir eserde işlenen düşünce, ana
12
konu. 7) Mektup dipnotu olarak kullanılan ya13
bancı kısaltma - Süs taşı olarak kullanılan mor
renkte bir tür kuvars - İki yüzlü. 8) Oyun öncesi
14
ve perde aralarında seyirci bekleme salonu
15
- İridyumun simgesi - Havadan elde edilerek
aydınlatma araçlarında kullanılan bir gaz 16
Bir bağlaç - Yiğit, kahraman. 9) Kanda alyuvar
17
sayısının azalmasından ileri gelen, genellikle genç
kızlarda görülen kansızlık - Eski dilde su - Sergen
18
- Hukiki yasal. 10) Feda sözcüğünün sessiz
19
harfleri - Eski dilde İyi, güzel, hoş - Hasta
20
Koltuğu - Hiçbir hastalığı olmayan, sağlıklı (tersi) İlave. 11) Güney Amerika’ da yaşayan bir
cins devekuşu - Şaman - Yalnız başına yaşama,
insanlardan ayrılarak bir köşeye çekilme - İtalya’da bir nehir.
12) Obje - Bilgi. 13) Kendi adını taşıyan tarihiyle ünlü Osmanlı
tarihçisi - İstek, rica - Satrançta bir taş. 14) Zirkonyumun simgesi - Kişinin denetiminden çıkan ve bir kere başladıktan
sonra kendiliğinden süren bastırılması olanaksız ani eylem - Dünya edebiyatçılarını bir araya getirmeyi amaçlayan kuruluşun simgesi - Tuluat tiyatrolarında şarkılı danslı
gösteri. 15) Yurtdışında “Günaha Son Çağrı”, “Mahabbarata”,
“Orta Direk” gibi film ve oyunların müziğini yapmış, geleneksel
Türk müziğini özgün biçimiyle yaşatmayı amaçlayan çalışmalarıyla tanınmış Türk ney sanatçısı - (tersi) Çok eski bir tarihi
anlatmak için kullanılan deyim - İLHAN ……… şair . 16) Sahip
- İrlanda’nın resmi adı - Yabancı - Maden cevheri - Müstahkem yer. 17) Portekiz halk şarkısı - Kalıcılık, ölmezlik - Devinen bir nesnenin hızının birim zamandaki değişimi - Caka,
fiyaka. 18) Bir elektrik akımın bir sinir ya da kasla uyarım
oluşturabilmesi için gereken kısa süre - Muğla’nın Fethiye ilçesinde antik bir kent - Sözleşme, yazılı anlaşma. 19)
Fransa’ da bir idari bölge - Herhangi bir konuda, bir meslekte
deneyim kazanmış, eskimiş kimse - Eski dilde en azından, asgari
- Kalça kemiği, bel kemiği. 20) Bilgi ve güç elde etmek karşılığında ruhunu şeytana satan ve birçok sanat yapıtına
konu olan efsanevi kişi - Bulmaca fotoğrafı bulunan ünlü
yönetmenimiz.
YUKARDAN AŞAĞIYA
1) Esas olarak ağrıyı azaltmak ya da ortadan kaldırmak için
tasarlanmış tedavi - “Dönüşüm”,“Dava” romanlarının yazarı. 2)
Yabancı ülkelerde, doçent olmak için sınav vermiş kimse,
doçent - İçe dert olan şey - Endonezya’da takımadalar ……….. DAMAR şair. 3) Polonyumun simgesi - Nikelin simgesi
- Bir cins güvercin - Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti Halkın İstanbul’daki yabancılara özellikle Fransızlara verdiği ad.
4) Bir etkene bagli olarak sinir sisteminin verdigi olum-
dişhekimi
3
4
5
6
7
8
9
10 11 12 13 14 15 16 17 18 19
20
suz tepki - Devlet tarafından para, senet ve tahvil çıkartma. 5) Bir nota - Nord mitolojisinde Ölüler ülkesinin kraliçesi
- 1866-1925 yılları arasında yaşamış, fazlalıklara yer vermeyen,
geleneksel olmaktan uzak üslubuyla tanınmış Fransız besteci
- Acele Posta Servisi. 6) Fas’ın plaka imi - Tantalın simgesi ………DEMİRİŞ Sonatları, süitleri ve düzenlemelerinin yanı
sıra “Dördüncü Murat” ve “Karyağdı Hatun” adlı operalarıyla da tanınmış bestecimiz -Arapça zarf yapan gibi anlamında benzetme öneki - Nikâh. 7) Vurmalı çalgılar ustası
olan müzikçimiz - Eski dilde gezinti yeri, gezilecek yer - Stronsiyumun simgesi. 8) Eski dilde kararlaşmış, kararlaştırılmış
- Bir edat. 9) DNA’sında değişiklik meydana gelmiş olan canlı
- Molibdenin simgesi - Memelilerde protein metobolizmasının
son ürünü olan madde -Vietnam Krallık Hanedanı. 10) Parlak,
saydam kırmızı renkte değerli bir taş - Evren - Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi. 11)
Sanayi, endüstri - Türk Standartları Enstitüsü - Alev, yalaz. 12)
(tersi) Bizmutun simgesi - Büyük konferans salonu - Önce
anlamı veren yabancı önek - Rusya’da ırmak. 13) Eskiden,
faizle borç vermeyi meslek edinmiş kimse - Bir olumsuzluk eki
- Oğul, evlat - Dil. 14) İşaret, belirti - Makedonya’nın plaka
imi - FEDERİCO ………İtalyan yönetmen - (tersi) Toprağın
nemi. 15) Kargaşa içinde olan - Güney Kore başkenti - Maksim
Gorki’nin ilk roman. 16) O yer - Gerçeklemek - Bir nota
- Müzikte “yapıt” anlamında kullanılan terimin kısa yazılışı. 17) Lahana çorbası - Şan, şöhret - Sarp, geçit - Divit, yazı
hokkası. 18) Akla ve gerçeğe aykırı - Kiraya verilerek gelir
getiren mülk - Platinin simgesi - Bir soru sözü - Aşık ve
bilye oyunlarında kullanılan içi doldurulmuş boyalı kemik
bilye. 19)Ana işlevi doğal bir dili çözümleme, anlama, yorumlama ve üretme olan bilim dalının kısa yazılışı - Rahmaninov ‘un
tek perdelik operası - Dokuları oluşturan hücrelerin küçülmesi
ve sayıca azalmasına bağlı olarak doku kütlesinin eksilmesi. 20)
Bu yıl ülkemizde de konser veren ünlü efsanevi rock grubu - Kendi kendini tenkit etme, özeleştiri.
B
BULMACAYI
ÇÖZEN HER MESLEKTAŞIMIZA;
Gülsa firması tarafından “Real-Unilux” marka
G
1 takım ön porselen arka akrilik diş ve “Atlenta”
marka 1 takım akrilik diş hediye edilecektir.
m
94
duyuru
dişhekimi
Başsağlığı
Antalya Ağız – Diş Sağlığı
Sempozyumu 19-22 Kasım’da
Meslektaşlarımızdan;
> Esra Yazıcıoğlu (Köyalan),
> Nilüfer Birsel,
> İsmail Aydın ve
> Vahit Miçoğuları ve Türkan Miçoğulları’nın oğlu,
> Zafer Çolakoğlu’nun abisi,
> Dişhekimi Cezmi Özcan’ın babası,
> Sevim Bol’un annesi
> Mehmet Bulut’un annesi
Antalya Dişhekimleri Odası
Ağız - Diş Sağlığı Sempozyumu
19-22 Kasım tarihleri arasında
Antalya Miracle Resort Otel’de
gerçekleştirilecek. Zengin bilimsel ve sosyal programıyla
meslektaşlarımıza bilgilerini tazeleme ve yeni gelişmelerden
haberdar olma fırsatı sunan
Sempozyum, Antalya Miracle Resort Otel’de tatil yapma imkanı da sağlayacak.
vefat etmiştir. Merhumlara Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileriz...
Geçmiş olsun
Meslektaşlarımızdan;
> Zihni Hoşkar’a,
> Gülşan Önen’e,
> Nil Serter’e,
> Dr. Aydın Saraç’a,
> Mehmet Methi Bilen’e,
> Çelik Kaya Arıkan’a,
> Murat Kaya’ya ve
> Hüdayi Kartöz’ün babasına,
> Prof. Dr. Tayfun Günbay’ın babasına,
> Dr. Pervin Bilginer Akdoğan’ın eşine,
> Tezel Arı’nın kayınpederine,
> Dr. Nilay Parların babasına,
> Esra Özatay’ın annesine,
> Dr. Osman Şahinoğlu’nun eşine,
> Prof. Dr. Şükrü Kandemir’in eşine,
> Hasan Kocademir’in eşine,
> Simin Kurtoğlu’nun annesine
32. sayıdaki bulmacanın çözümü
rahatsızlıklarından dolayı geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz...
Mutlu günlerimiz
Meslektaşımız
32. say› bulmacam›z› çözerek hediye kazanan meslektaşlarımız;
Oktay Kılıç - Kayseri // Emel Arık - Afyonkarahisar
> İlkay Taşdemir ve Oktay Taşdemir çiftine,
> Gökçe Karagöz ve Ersin İnce çiftine,
> Sitare Özlem Ak ve Bahadır Meşekoparan çiftine
Bir ömür boyu mutluluk diliyoruz.
2 ilaç için yeni doz ayarlaması yapıldı
Yeni doğan
Meslektaşımız
> Faruk Yanık ve Eşi Hatice Yanık’ın “Yasemin” adında kızları,
> Elif Belkıs Ertaş Sinop ve Mustafa Sinop’un “Esin” adında
kızları,
> Zehra Ünalp Sözer ve Alper Sözer’in “Kaan” dında oğulları
oldu.
Tebrik ediyoruz.
Sağlık Bakanlığı 4 Ağustos 2009 tarihinde yayınladığı genelge ile Fentanyl sitrat adlı
uyuşturucu maddeyi içeren ACTİQ 200-400-800 mcg Oralmukozal Aplikatörlü Pastilin
dozlarını 2 katına çıkardı. Bir kırmızı reçeteye yazılabilecek maksimal dozlar şu şekilde
belirlendi: ACTİQ 200 mcg 4 kutu, ACTİQ 400 mcg 2 kutu, ACTİQ 800 mcg 2 kutu.
Bakanlık, Fentanyl içeren Durogesic 25-50-75 ve 100 mcg/saat Transdermal Flasterle
kullanımıyla ilgili de değişiklik yaptı. Buna göre 100 mcg üzerinde kullanım ihtiyacı
olan hastalar için; hastanın klinik toleransı ve ağrı kontrolüne bağlı olarak 400 mcg/72
saat aşılmaması şartıyla, gerekçeyi belirtir 3 imzalı bir rapora istinaden, kansere bağlı
ağrıların kontrolünde bir reçeteye 15 günlük gerekli doz yazılabilir.
İLAN
> 2010 mart ayında Denizli’de yeni binamızda faaliyete
geçecek olan Özel Ağız ve Diş Sağlığı Merkezimizde
çalışacak diş Hekimi ve doktoralı diş hekimlerine ihtiyaç
vardır. ilgilenenlerin aşağıdaki numaraları araması rica olunur.
Ünal Kacar - 0.536 711 17 73
Korhan Dayan - 0.532 673 71 44
> Devren Satılık Muayenehane
Yurtdışına çıkış nedeni ile 20 yıllık, 250 M² ,yüksek hasta
potansiyelli , 3 ünitli, iyi donanımlı muayenehane.
Adres: Yali Caddesi No:386 K:3 Daire:3 Karşıyaka-İzmir
Tel: 0.532 425 55 75
Duyuru sayfamızda yer alan haberler odamıza ulaşan bilgilerle sınırlı kalmaktadır. Sayfamızda yer almasını
istediğiniz kendiniz ve diğer meslektaşlarımız hakkındaki haberleri lütfen bize iletiniz.
95
karikatür
> Dişhekimi Mete Ağaoğlu
96
dişhekimi