Ahmet Yeseviye göre insan ilaha ermek, bir ile bir olmak onun
Transkript
Ahmet Yeseviye göre insan ilaha ermek, bir ile bir olmak onun
3.sayfa.qxd 10.06.2009 10:51 Page 1 S Ý YA S Ý H A B E R G A Z E T E S Ý Cemican Basýn Yayýn, Gazetecilik, Matbaacýlýk, Tur. San. Tic. Ltd. Þti. adýna Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü Aliseydi KARAGÖZ Genel Yayýn Koordinatörü Vahide CANDAN Yazý Kurulu Baþkaný Gürsel GÜLER YILLIK ABONE 84 YTL KDV Dahil Yurtdýþý: 130 EURO YÖNETÝM YERÝ: Hesap No: Antalya Yapý Kredi Bankasý Þubesi: 1006036-8 DÝZGÝ-TASARIM: CEM GAZETESÝ BASKI: Arslan Gazetecilik Matbaacýlýk A.Þ. Tel: 340 22 34 ANTALYA Yýldýz Mah. Yýldýz Cad. 221 Sok. Durusoy Apt. No: 1/4 A N TA LYA Tel: 0.242. 243 27 60 Faks: 0.242.244 45 59 Ahmet Yesevi ve Alevilik Araþtýrma Ýnceleme Gürsel GÜLER T ürklerin Müslüman oluþlarýný anlayabilmek için, Orta Asya bozkýr ve sonralarý Batý’ya göçmüþ yerleþik (veya olmayan), çoðu çadýr hayatý yaþayan o günkü Türk boylarýna bakmakta; Türklerin beþ asýr Islama, bir baþka deyiþle istilacý bedevi Araplara direnmesinin ana sebebini anlamak için de Türklerin Araplara, Araplarýn da Türklere bakýþ açýsýný irdelemekte fayda var. Hz. Muhammed döneminin cihat anlayýþý ve uygulamasý, Hulefa-i Resit devrinde degiþmeye; Emevi, Abbasi ve sonrasýnda bozulmaya, amaçtan sapmaya; hükümdarlarýn san, þöhret, ülke, mal, mülk istek ve amaçlarýna kanlý olarak dönüþüp “Nebevi cihad” “Sultaný cihad”a, “dine davetten” ziyade “mala” raðbete dönüþecekti. Bedevi Arap aþiretleri kýsa zamanda Arabistan, Irak, Iran, Anadolu, Kafkasya ve Orta-Asya'yý iþgal edecek bir Arap-Ýslam Ýmparatorluðu kuracaklardýr. Buna, Arap tipi kavmi bir Ýslam demek daha doðrudur. Zira bu Ýslam, “Vahiy Ýslamý” olmaktan çok “Arap Kültür Ýslami”dýr. Halife Osman zamanýnda, Muhammed bin Cerir 2700 kiþilik bir orduyla Ceyhun Irmaðý’ný geçerek, Fergan’a varacak, bu ordu Türkler tarafýndan tamamen imha edilecektir. Muaviye zamanýnda Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad, 24 bin kiþilik bir orduyla Buhara’yý kuþatýr (673); þehri yaðmalar, mahveder; ancak teslim alamaz. Halife Osman’ýn oðlu Said, Horasan valisi olur; Buhara’ya saldýrýr, talan eder, bir kýsým Türk gençlerini rehin alýr. Sonra Semerkant’a saldýrýr; þehri talan eder, yaðmalar. 30 bin Türk gencini köle olarak satmak üzere Horasan’a getirir. Bunlar, vali Said’i hançerleyip öldürür, daðlara kaçar, sýðýnýr. Etraflarý kuþatýlýr, üstlerine gidilmekten korkulur, açlýktan telef olup kýrýlýr. Cihat, Ýslam için olunca, Araplar için ülkelerinin fetihleri, ganimet, zenginlik, köle getirince, fütühat savaþlarý bitmek tükenmek bilmedi. Bu yüzden Türk yurdunun zenginliði, talana açýk Arap’ýn iþtahýný devamlý açmýs, devam eden seferler “dini teblið”den çýkmýþ “malaservete-mülke” hücuma dönüþmüþtür. Bu seferler esnasýnda Türkler kýlýç, kýrbaç, kan ve zulümle karþýlaþmýþtýr. Çünkü bu seferler, bir nevi Arap kavminin kültür aðýrlýklý inanç ve coðrafya fethiydi. Türkler, buna direndiler. Ýnanç, kültür ve ülkelerini savundular. Ýran fatihi Halid bin Velid, Ýran komutaný Hürmüz’e þunlarý yazmýstý. “Ya dininizi (Zerdüst) terkedin Müslüman olun... yoksa bu topraklar bizim olur. Kelle-toprak vergisini verirsiniz (Cizye)... yoksa hükmü, Allah ve kýlýç tayin eder.” Yani Ýslama davet eden, cihat açan Arap; Müslüman olmayan halk ve devletlerden onlarýn dinini, imanýný, topraðýný istiyor, deðiþtirmez, vermezse; malýný, canýný istemekte, halkýný köle yapmakta, talan edip yaðmalamakta, öldürmekte mahzur görmüyordu. Semerkant’ý alan Kuteybe karþýsýnda Türkler direnir. Haber alan Haccac, þu emri verir: “Mecal verme öldür”, “Kafire verilen söz Ýslamý baðlamaz” Ýstilacý Arap ordularýyla karþýlaþan yerleþik ufak kabileler halindeki Türkler, kýsmen ikna yoluyla, kýsmen de malýný mülkünü, genç Türk çocuklarýný köle olmaktan kurtarmak amacýyla, belki de görünüþte Müslüman oluyordu. Böyle bir kabileyle ilgili vali, Halife Ömer’e þöyle soruyordu: “Ýslamý kabul eden Türkler Müslümanlýða giriþ törenlerine uyuyorlar; ancak, sünnet olmayý reddediyorlar ne yapayým?” Halife Ömer’de “Ben Kur’an’ýn tebliðcisi, Ýslamýn davetçisiyim. Sünnetçi deðilim. Kolaylaþtýrýn, zorlastýrmayýn.” Halife Velid zamanýnda Kuteybe bin Müslüm Horasan’a vali olur. Kuteybe, Baykent’i alýr. Eli silah tutan tüm erkekleri öldürür, kadýn ve çocuklarý esir alýr. Çok miktarda altýn, gümüþ, silah ganimet olarak vardýr. Horasan fethinde dahi bu kadar ganimet alýnmamýþtýr. Buhara’yý kuþatýr, alýr; þehri yaðmalar. Caddeler, sokaklar cesetlerle dolar. Direniþe katýldýlar diye, önüne geleni katleder. Kuteybe, halký Ýslama davet eder. Türkler reddedince, zor kullanýr. Halk, þeklen Müslüman görünse de Ýslamý benimsemez. Bunu hisseden Kuteybe, her Türk evine, Türk ailesinin yanýna, Arap yerleþtirir. Halkta direniþ sürünce, haraç olarak askeri erzak temin mecburiyeti koyar. Zorla cuma namazý kýldýrýr. Baþarýlý olamayýnca, namaza gelenlere iki dirhem teklif ve vaad eder. Fakirlerin Müslüman olmasýna çalýþýr. Buhara’da Zerdüst Kuþanlar vardýr. Kuteybe’nin korkusuna, baskýsýna dayanamayýp, evlerini olduðu gibi terkedip, Buhara’nýn yakýnýnda yeni bir þehir inþa ederler. Uzun süre geçmeden burasý da Araplarca iþgal, istila, talan edilir. Diðer ülke ve kavimlere göre kendilerine büyük direnç gösteren telefat verdiren, Araplarý Korkudan ve Arap’ý mahvedecek bir düþman olarak gördükleri Türklere, Araplar þöyle bakýyor, Ahmet Yeseviye göre insan ilaha ermek, bir ile bir olmak onun ahlakýyla ahlaklandýktan sonra sýrrýyla sýrlanmak yani yol göstermektir. Ýþte bu husus nebi ve velilerin iþidir, görevidir. Ýþte bu kamil insan Allah’ýn kudretlerini bilince buna erince onun dilinden söyleyecek ve istediklerini bildirecektir. þöyle diyorlardý. En meþhurlarýndan Aliy-ül Kari’ye göre, “Türklerde insanlýða has yumuþaklýk ve çelebi insanlara mahsus merhamet yoktur. Belki onlar, baþka bir tür insan cinsidirler. Son derece zararlý ve fesad ehlidirler. Türkler, Yecüc ve Mecüc artýklarý ve onlarýn kardeþleridirler. Allah, onlarýn yüzlerini kýyamete kadar bize göstermesin.” Ýste Araplar, Türklere böyle bakarken, acaba Türkler, Araplar için ne diyor, ne düþünüyorlardý? “Ýstilacý, zalim, kýrbaç ehli ve kan kokan, köle taciri, vatan, din düþmaný bedevi çapulcu kavim.” Peki, ya Hz. Muhammed’in görüþü ne idi? “Kýldan (keçe) ayakkabý giyen bir toplumla harb edeceksiniz. Geniþ yüzlü, yüzleri kalkan gibi üst üste binmiþ derili toplumla harb etmeniz, kýyamet alametlerindendir. Siz (Müslümanlar) küçük gözlü, kýzýl yüzlü, basýk burunlu, yüzleri kalkan gibi derisi üst üste binmiþ olan Türklerle harb etmedikçe kýyamet kopmaz.” Bu nedenle, Ýslamýn doðuþundan sonra, 500 sene Türkler Araplarla harp etmiþ; Arap’ý sevememiþ ve neticede de onun dinine, Tanrýsýna, kitabýna, peygamberine hayýr demiþ, direnmiþtir. Peki, Türkler bu kini, bu nefreti nasýl yendi de aniden 10. yüzyýlda Karluk ve Oðuz boylarýndan binlerce çadýr Müslüman oldu? Karahan Devleti hükümdarý Satuk Bugra Han, Ýslamý devletin resmi dini kabul etti; sonralarý Türk boylarý arasýnda Ýslam hýzla Ahmet Yesevi Türk toplumunda Zerdüþt, Mani, Budist, Hristiyan, Yahudi, Þaman dinlerinin var olduðunu biliyordu. Ýslama davet yöntemini dindünya görüþü ve bu kavimlerin yaþama biçimlerinin ortak paydasýnda büyük bir maharetle birleþtirerek, bunun üzerine bina etti. yerine, onlara daha uygun gelecek aþk ve cezbeye dayalý, bir nevi Samanizm agýrlýklý ve diðer inanýþlarý da kapsayan bir yöntemi seçti. Ona göre, bu yolda asýl olan öz söz birliði, sevgi-hoþgörü ve aþk ile cezbeydi. Bunu da bir hadise “Dini kolaylaþtýrýn, zorlaþtýrmayýn”a bagladý. · Zerdüstiliðin iyi fikir, iyi zikir, iyi iþlek, adalet, akýl ve tapýlacak ilahýn sevgi olduðu ilkeleri ile bu dine giriþ seremonilerinin bazýlarýný aldý. Hizmet ve kudret kemeri, üç düðüm yöntemi gibi. Bu üçlemeyi Allah-MuhammedAli ile düðümledi ve sevgi, hoþgörü, akýl-gönül birliðini aldý. · Hýristiyanlýktan sabýr ve kabul, teslimiyet ilkelerini aldý. Bunlarý “Pir”e, “Mürþit”e mutlak itaat ve Tanrý’ya ulaþma yolunun, yalnýzca kalp ve sevgiyle olacaðý olarak tarif etti. · Türklerin, inanýþlarýndan dolayý kendilerine yabancý olmayan Ýslamda da aynen var olan, Yahudi, Hýristiyan ve Zerdüst dinindeki tek ilah, cennet ve cehennem öðelerini dörtlüklerinde rahatlýkla iþledi. · Buda’nýn sekiz ahlak ilkesi; doðru söz, doðru düþünce, helal rýzk, hoþgörü, adam öldürmemek vb. prensipleri Kur’an’daki “kýsasa kýsas” hariç, yeni din Ýslam’da da mevcuttu. Tasavvufi yorumunu yayarken zorlanmadý. · Türkler için pek de yabancý olmayan, Zerdüslük, Hinduizm, Budizmdeki kamil insan olgusunu, tasavvuf aðýrlýklý hikmetlerinde “kendini bil-kendini fethet-nefsini öldür” olgularýyla rahatlýkla hem devam ettirdi, hem iþledi. · Manikeizm “eline, diline, beline sahip ol” ilkesini, toplumsal uyumun zarureti olarak kabul ediyordu. Zaten bunlar ahlâk sisteminin ana kurallarýdýrlar da denebilir. Bu da Yesevilikte Pir-i Türkistan'ýn ana kurallarýndan biri olmuþtur. Halen bu düstur, Anadolu Alevisi-Bektaþisinin Müslümanlýðýnýn ana þartý olarak kabul edilir. Anadolu da bazý yörelerde bu yolun erbaplarý için Müslümanlýðýn tek þartý vardýr; o da “Kelime-i Sahadet”tir. Ancak þeriatýn beþ þartý yerine de “Eline-beline-diline-gözüne-kulaðýna” sahip ol, denilmektedir. Tüm yukarýda arzettiðimiz, açýklamaya çalýþtýðýmýz yayýldý? hususlar ve iliþkiler, büyük Mürsit’te en özlü söylemini Türklerin ve Araplarýn anlaþamadýklarý, barýþamadýklarý, bulmuþ, belki de Turani Türkler için, “özel yorumlu bir iki deðiþik inançtan birinin diðerine baský ve hatta zulüm Ýslam” geliþmiþtir. yaptýðý zamanda, Bozkýr Türklerini iyi tanýyan onlardan Yesevi; Hinduizmin, Budizmin fakirizm anlayýþý ve birisi olan, yaþadýðý zamanda dönemi evliyalar, tarikat “fena fillah” mertebesini, düsüncesini nefis terbiyesinde kurucularý bolca bulunan ve alimlerin, ariflerin, þeyhlerin esas unsur yapmýþ; dünyevi emeðin ve tarikata hizmetin tasavvufa yöneldiði (ilm-i ledun) bol eserler verildiði bir üstünlüðü, Zerdüstilikteki toplumsal düzenin temeli olan ortamda, Arapça, Farsça ile Ýslami düþünce, þeriat, kelam, akýl ve adalet iliþkisini, Sünni Ýslama ve þeriata ters düþse tefsir, hadis ilmiyle beraber tasavvuf da ögrenmiþ; bu de “hüküm Allahýn”, “hakimiyet Allahýn”, “Allahýn dediði birikimlerini Türkçe olarak Turani halklara aktaran ve olur” yerine, ikame etmiþ; tüm bu iliþkileri topluca bir bunu geleneksel Türk þiirinin hece vezniyle sunan, Turani kazana koyup kaynatmýþ ve Pir-i Türkistan hikmetlerinde halkýn yapý ve karekterini çok iyi bildiði için zorla, kýrbaçla, zulümle deðil, hece vezniyle yazdýðý dörtlüklerde bir nevi ayrý bir kaba alarak Ýslamlaþtýrmýstýr. Ateþ kültü, her devirde önemini korumuþtur. Ateþ ve barýþ, hoþgörü ve aský esas alan sevgi ve davete dayalý bir Ýslama daveti, Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi baslattý. meþale eski dinlerin çoðunda vardýr. En belirgini de Zerdüstilikteki ilahi ateþtir ve o Zerdüst tapýnaklarýnda hiç Bozkýr Türk kavimleri, dini inanç ve duygularýný, sönmemiþtir. Toplantýlarýn mihrabýný ýþýk oluþturur. Bugün kahramanlýklarýný milli hece vezni ile dörtlüklerle ifade de dergâhlarda, ibadet ve ayinlerde yanan “çerað, delil, eder, sarký-türkü halinde söylerken, kopuz kullanýrdý. kandil, mum” bunun kalýntýlarý, Yesevi yolunun devamý, Korkud-Ata Dede Korkud’ta olduðu gibi. ana unsurudur. Zerdüstilikte “homa-soma” denen kutsal Hoca Ahmed Yesevi de Kur’an, hadis ve peygamberi, içecek, ölümsüzlük içkisi, aþk ve hakikat içkisi vardýr. Pir, Ýslami düþünce ve tasavvufu, hece vezinli dörtlükler ile “Pir-i Mugan” tarafýndan verilir. “Pir-i Mugan”, anlattý. Bunlara “Hikmet” adýný verdi. Geleneksel Türk meyhanede insaný sarhoþ eder. þiirine Ýslam dini ve Onun elinden içip, mest tasavvufi düþünceler, olup aymak, ibadet anýnda böylece girdi. Türkler Hoca Ahmed Yesevi Kuran, en büyük olaydýr. Yesevi de mektepte, medresede hadis ve peygamberi islami bunu benimsemiþtir. peygamberin hayatýný, Meyhane esasta dergâhtýr. Kur’an’ý, hadisi okuyarak, düþünce ve tasavvufu, hece Ýçkisi de söz, aþk-isk-ask ve öðrenerek deðil; ama Sah vezinli dörtlükler ile anlattý. sevgidir. Ahmed Yesevi’nin Sufi Þii veya Alevi Fuzuli, hikmetleri, dörtlükleri ile Bunlara “Hikmet” adýný verdi. Meyhaneleri feth edelim tanýdýlar, öðrendiler, Geleneksel Türk þiirine islam dini fatihalar ile sevdiler ve inandýlar. Bu Böylece kapalý kapýlar dörtlükler, onlar için, ve tasavvufi düþünceler böyle açýlýr bize... onlarýn Ýslam anlayýþýnýn girdi. Anadolu Alevileri ve Pir-i Türkistan da kaynaðý, kitabý oldu. “Elest” sarabin Pir-i Böylece, Müslüman Bektaþiler de ayný kuralý Mugan doya verdi oldular. bugün sürdürmektedirler. Içiverdim, miktarýmca Anadolu Alevisi ve Bektaþisi koyup verdi de halen bugün ayný kuralý devam ettirerek, bu yolu aynen Kul Hace Ahmed içim dýþým yanýverdi sürdürmekte, ister “Yesevi yolu” denilsin, ister bugünkü Taliplere Ýnci-cevher saçtým dostlar diyor. Alevilik-Bektaþilik denilsin, en ufak bir sapma olmadan Zerdüstilik ve Budizmde aklý bozan, sarhoþ eden sadece inanýþlarýný aþk, sevgi, hoþgörüye dayalý olarak þeylerin kullanýlmasý, kesinlikle yasaktýr. Sünni Ýslamda yaþatmaktadýr. da þarap haramdýr. Hýristiyanlýk ve Yahudilikte þarap, Bugünkü Alevi-Bektaþi aþýklarýnýn deyiþleri gibi Saman Türkünde de kimiz var. Bugün hâlâ Anadolu’daki algýlanabilecek birkaç dörtlük, Pir-i Türkistan Hoca dergâhlarda bir ortak payda süre geliyor. Malum, tarikat Ahmed Yesevi’den: Þeriatin þartlarýný bilen aþýk yol demektir. Hakka, gerçeðe, mutluluða giden yol. Bu Tarikatin manasýný bilir dostlar yola giren yolcunun bir yol hazýrlýðý, yol içinde uymasý Tarikatýn iþlerini eda kýlýp gereken kurallarý olacaktýr. Bunlarýn hepsi Ýslamý olduðu Hakikatin deryasýna batar dostlar için, temelde inanýþta bir fark olamaz. Ancak ideal Otuzdörtde alým olup bilen oldum Müslümanýn tanýmýnda ve en önemlisi buna ulaþmak için “Hikmet söyle” dedi Rabbim diyen oldum izlenecek yol, usul için bazý farklýlýklar ve hatta zýtlýklar Kýrklar ile sarap içtim, yoldaþ oldum olduðu veya olabileceði gerçeði kabul edilmelidir. Ýçim dýsým Hak nuruyla doldu dostlar Hepimizin bildiði gibi gece-gündüz ibadet, oruç, hac Ayet hadis anlamý, Türkçe olsa uygundur taraftarlarý þeriat ehli olduðu gibi, bunlarý terk edip, hatta Manasýný yetenler, yere koyan börkini herkesin istihza ile baktýðý; önemsemediði kiþiler olmayý Miskin, zayýf Hoca Ahmed, Yedi Ceddine Rahmet (Melameti, Kalenderi) bir nevi en yüksek rütbe, en doðru Farsçayý bilir amma, hoþ söyler Türkçeyi yol kabul edenler de olabilecektir. Þeriata tabi ve aþýrý Sibil aþýk aðlayýp dedi: eya Resul ibadet taraftarlarýna karþýlýk, aþk ve cezbeyi üstün Takatsizim, semah vursam olurum melül görenler; nefis ýslahina öncelik verenler; ruhu Resul dedi: Ýnsallah kýlar kabul güzelliklerle süslemeyi yeg tutanlar; aþk ve cezbeyi Ruhsat dileyip raks ve semah vurdu dostlar arýtmak için musýki, çalgý ve sema-semah taraftarlarý da Büyük mürsit Pir-i Türkistan, çok dinli Türk kavimlerini olabilecektir. Halen bugün Mevlevi, Alevi ve Bektaþilerde nasýl bir ortak paydada buluþturdu? Bu husus ve “Yesevi yolu” üzerinde durulduðunda, gerek “Yesevi yolu” gerekse olduðu gibi. Mevlana bir gün camiye giderken, önünden geçtiði bir kuyumcu dükkanýndan gelen çekiç sesiyle bugünkü devamý olan Anadolu Alevi-Bektaþiliðinin sürek kendinden geçmiþ, cezbeye tutulup, vecd içinde sokakta ve süreci daha iyi anlaþýlýr kanaatindeyiz: sema dönmeye baslamýþtýr. Bazýlarýnca belli þekillerin · Yesevi; Türk toplumunda Zerdüst, Mani, Budist, ibadet sayýlýp, bunlarý yapmayanlarýn ibadet etmediklerini Hýristiyan, Yahudi, Saman dinlerinin var olduðunu çok iyi sanmak bizce hatadýr. Zira, eðer ana gaye O’na O nura biliyordu. kavuþmaksa, yol bir deðil, birçok da olabilir. Bu nedenle, · Ýslama davet yöntemini, din-dünya görüþü ve bu þeriata uyanlar olduðu gibi, þeriatý ve yolunu reddetmeyip, kavimlerin yaþama biçimlerinin ortak paydasýnda büyük deðiþik ibadet eden tarikat mensuplarý da olabilir. Bunun bir maharetle birleþtirerek, bunun üzerine bina etti. tümünün bir anlayýþ ve hoþgörü içinde kalmasý, tercih · Yesevi, aþýrý ibadet, zühd ve sabýrla öbür dünyayý ve sebebi olmalýdýr. Bu tarikat yolcularý, ayný gayede; ama gerçeði arayan diyebileceðimiz þeriat yolu gibi, Türk katý ve kuralcý olmayanlardýr. kavimlerinin tab ve karakterine ters düþecek inanýþlar ‘ ’