1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi 2007
Transkript
1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi 2007
I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul BİLDİRİ KİTABI Editörler Ahmet ÖZTOPAL Zekâi ŞEN 1 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul Climate - Environment Research & Development Centre I. TÜRKİYE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONGRESİ TİKDEK 2007 11 - 13 Nisan, 2007 İTÜ Maslak Kampüsü Kültür ve Sanat Birliği Salonu İSTANBUL BİLDİRİ KİTABI EDİTÖRLER AHMET ÖZTOPAL ve ZEKAİ ŞEN DESTEKLEYEN KURULUŞLAR 2 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan 2007, İTÜ, İstanbul KONGRE YÜRÜTME KURULU Zekai Şen Dursun A. Çodur Hasan Z. Sarıkaya Ahmet Öztopal Ahmet Duran Şahin Selami Oğuz KONGRE SOSYAL ETKİNLİKLER KURULU Mehmet Akkaya Ömer Faruk Birpınar Muhiddin Yenigün Nigar Şen Serhat Bulut KONGRE BİLİM KURULU AHMET D. ŞAHİN AHMET DEMİR AHMET METE SAATÇİ ALİ UYUMAZ ALİ ÜMRAN KÖMÜŞÇÜ DOĞAN KANTARCI ENGİN TÜRE ERCAN KAHYA EROL KESKİN ERTUĞRUL ACUN FİLİZ KARAOSMANOĞLU FUAT Z. TOPRAK GÜNAY APAK HASAN Z. SARIKAYA İBRAHİM DİNÇER İBRAHİM GÜRER KASIM YENİGÜN LEVENT KAVVAS LEVENT ŞAYLAN MEHMET E. BİRPINAR MERT SAVRUN MİKDAT KADIOĞLU MURAT TÜRKEŞ MUSTAFA ÖZTÜRK NECATİ AĞIRALİOĞLU NEJAT VEZİROĞLU ORHAN ŞEN ÖMER LÜTFİ ŞEN SELAHATTİN İNCECİK SEVİNÇ SIRDAŞ ÜMİT DOĞAY ARINÇ ÜNAL ŞORMAN VEYSEL EROĞLU YURDANUR S. ÜNAL ZEKAİ ŞEN 3 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul Sular İle Bitkilerin İlahi Düzeni Ertuğrul Acun İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Ihlamur Dere Cad. 94/11 Beşiktaş-İstanbul meng1675@hotmail.com ÖZET Bu ön çalışmada; 150 milyon km. uzaklıktan Dünyamızın tüm yaşam alanlarını ve düzenini belirleyen, yönlendiren Güneş'in iklim değişikliklerini de dikte eden ana faktör olduğu vurgulanmak istenmiştir. Günümüzde önemi artık kavranmaya başlanan endüstrileşme, sera gazları, ozon deliği vb. gerçeklerin yanında yalnızca 1950-1980 yılları arasında ormanlarının %25'i yok edilen Dünyamızın temel sorununun; antropojen stepler ( insan tahribatıyla oluşan kurak alanlar ), çıplak kayalıklar ile kurutulan her türlü sulak alanlar olduğuna dikkat çekilmek istenmiştir. Güneş ışıklarının ormanlardan ya da çıplak topraklardan ve kayalıklardan yansımasının ısınmadaki etkilerine işaret edilmiştir. Yüce Allah'ın yarattığı Dünyamızın ilahi su-bitki düzeninin insanlar eliyle bozulmasının sonuçları gözler önüne serilmek amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Güneş; Dünya; Su; Bitkiler; İlahi Düzen. 1. GİRİŞ İnsan aklının kavrayamayacağı kadar büyüklükte bir alemin; bir nokta kadar küçük sayılacak bir gezegeninde yaşadığımızı düşünerek başlamak uygun olacaktır. Zira, kainatın galaksileri bile yüz milyonlarca yıldıza ev sahipliği yapmalarına karşılık, bu alemin ölçeğinde bir nokta gibi ifade edilebilirler. Oysa ki, örneğin Samanyolu Galaksisi 70.000 ışık yılı çapında bir disk biçimindedir. (1 ışık yılı = 10 tirilyon km.) Güneş Sistemimiz ise, Samanyolu Galaksisinde yer alan 200 milyar yıldızdan yalnızca bir tanesidir. Güneş sistemimiz; Samanyolu Galaksisinin ölçeğine göre boyutlandırılacak olsa, bir noktadan öteye geçmez. Ancak, kainatta bir nokta olan Samanyolu'nun içerisinde bir nokta olan Güneş; Dünyamızın 330.000 katı büyüklüğündedir. Dünyamızdan 150 milyon km. uzaklıkta olan Güneşin yüzey ısısı bile 5.500oC dir ve her 5 saniyede tekrarlanmak üzere 5 milyon ton maddeyi enerjiye dönüştürür. İşte “ 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi ” nin aslında temel konusu; ışığıyla, ısısıyla, ultraviyolesiyle 150 milyon km. uzaklıktan bile Dünyamızı, yaşamımızı belirleyen, 429 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul yönlendiren Güneş'in olağanüstü gücüdür. Zira, yağmur da, kuraklık da güneşin dikte ettiği sonuçlardır. Bu olağanüstü enerji kütlesine karşılık, yüzey ısısı ancak -70oC ile +55oC arasında değişen minicik Dünya'mız bir su gezegenidir. Bu suyun %98'i, Dünya yüzeyinin ¾ ünü kaplayan denizlerde bulunmaktadır. 500.600.000 km2 alanındaki Dünya'da Türkiye 768.000 km2 genişliğinde küçük bir yüzeyi kaplamaktadır. Ancak, üç tarafı denizlerle çevrili ve Marmara Denizi'nin tamamı sınırları içinde yer aldığı ülkemizde Van Gölü, Göller Bölgesi, Tuz Gölü vb. gölleri, Fırat, Dicle, Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Sakarya, Aras, Meriç, Gediz gibi yüksek debileri olan akarsuları ve %65 oranıyla ülkeyi kaplayan ormanlarıyla, her yöndeki fazlasıyla sulak alanlarıyla, deltalarıyla Türkiye su gezegenine uygun avantajlarıyla yaratılmıştır [1]. Buna karşılık, hemen belirtelim ki, 1945 yılından beri, uygulanan demokrasinin cilvesi diyebileceğimiz talihsizliklerle, siyasiler; hiçbir istisnası olmaksızın, benim cennet vatanımı; önceleri oy avcılığına, sonraları hem oy avcılığına hem de her türlü hortumculara kurban etmişlerdir, yağmalatmışlardır. Ormanlarımız %65'ten %20'ye hem de bozuk ormanlara dönüşmüştür. Bırakınız sulak alanları, göller bile kurutulmuştur. Suları bilinçsiz ve tüketici bir biçimde azaltılan ırmaklar, nehirler üstelik canlıların yaşayamayacağı bir kirliliktedir. Hemen, bildirime başlangıç değerlendirmesi olarak vurgulayalım ki, böylesi bir Türkiye'de yağmur yağsa ne yapar? Çünkü Torosların yamaçlarına ulaşan yağmurlar; 25 sene önce ormanlar tarafından bir sünger gibi toprakta tutulurken, bugün betonlaştırılan ya da çıplaklaştırılan yağmalanmış meyilli araziden hızla Antalya'ya sel felaketi olarak ulaşmaktadır. Tuz Gölünü kurutan yağmur azlığı değil, siyasal iktidarların basiretsizliğidir. 2. SU GEZEGENİNDE YAŞAM ORTAMI Dünyamızda yaşayan canlıların günümüzde sayıları dahi saptanamamıştır ama, türleri bile yüzmilyonlarla ifade edilmektedir. Başta insanlar olmak üzere, tüm hayvanlar ve bitkiler; bilimsel seviyenin ve aklın kavrayamayacağı kadar mükemmel yaratılmışlardır ve sistem olağanüstü bir mükemmelliyetle çalışmaktadır. Örneğin insan vücudunda 100 tirilyon dolayında hücre vardır. Her hücre saniyede 20.000 reaksiyonla vücudun gerekli ihtiyaçlarını sağlamaktadır. Her 23 saniyede bir kanı vücudun hücrelerine ulaştıran dolaşım sisteminin getirdiği maddeler uygun denetimlerden sonra hücre zarından içeriye kabul edilirler. Buna 430 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul karşılık, hücre zarı suyu hemen içeriye alır. Çünkü hücrenin çalışması için kesinlikle suya ihtiyaç vardır. Öte yandan, Dünyadaki suyun ancak %2 oranındaki kısmı karalarda bulunmaktadır. Bu nedenle, denizlerdeki yaşam ortamının; asırlar sonra karalardaki Hazar Denizi, Süperior Gölü, Viktorya Gölü, Aral Gölü gibi büyük iç denizlerde de sürebilmesi için yeni imkanlar geliştirilebileceği öne sürülebilir. Ancak, insanoğlu bu doğal düzene ve gelişime karşılık, karalardaki sulak alanları ortadan kaldırmak gibi bir aymazlığı giderek artırmaktadır. Gerçekten, Aral Gölü artık kurumuştur, günümüzde 9 milyon km.2 lik Sahara Çölü ( Türkiye'nin 12 katı büyüklüğünde ), Avusturalya'da Türkiye'nin 4.4 katı, Arap Yarımadasında Türkiye'nin 3 katı olmak üzere Türkistan'da Gobi Çölünde, Kuzey Amerika'da Türkiye alanından daha büyük genişlikte çöller oluşmuştur. Bunun yanısıra, Patagonya'da, Kuzey-Batı Hindistan'da, Kalahar'da Takla Makan'da Türkiye alanı büyüklüğündeki çöller antropojen karakterindedir, daha açık bir deyişle, daha ziyade insan eliyle oluşmuşlardır. Zira, üzerlerindeki ormanlar ve bitkiler yok edilince stepler ve çöller ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz, jeolojik devirlerle büyük iklim değişiklikleri yaşanmışsa da, insanın tahribatıyla ortaya çıkan sayısız antropojen stepler örnekleri vardır. Anadolu bu acı gelişime en yakın ve kesin örneklerden birisidir [2]. Gerçekten, yalnızca tropikal yağmur ormanlarından her yıl 20 milyon hektarı yokedilmektedir. Bunun dışında kalan ormanlardan da yılda 4 milyon hektar orman insan tahribatıyla ortadan kaldırılmaktadır. Bu bilinçsiz, akılsız gidişin sonucunda her yıl 17.500 bitki ve hayvan türü yok olmaktadır. Zira, henüz ortadan kaldırılmamış sulak alanlar bile yoğun bir biçimde kirletilmekte ve canlıların yaşamına imkan vermez kirliliğe dönüşmektedir. Bunun bir diğer sonucu 1 milyar insan susuzdur ve susuzluktan ölmektedir [3]. Oysa ki, Yüce Allah, her türlü su kaynaklarını insanlar ortadan kaldırsın diye lütfetmedi “ Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi de yer yeşeriyor. Doğrusu Allah lütfedicidir, herşeyden haberdardır” [4], [5]. Bu suların bitkilerle oluşturduğu ilahi düzen Dünya'mızı yaşanabilir bir gezegen yapmıştır. Bitkiler alemi; suyla oluşturduğu bu harika sistemiyle yerine göre küçücük bir tohumdan su ve güneş ortamında 80 m. lik yüzlerce ton ağırlığında ağaçlar oluşturabilmektedir. Nitekim, 90m. boy ve 15m. çap yapan Sequia gigantea ( Dendrotum ) - Mamut Ağacına yüce yaradan nasıl bir büyüme gücü vermiştir ki, yüzlerce ton ağırlığındaki bu canlı dev abide ağaç 3000 yıldan fazla yaşayabilmekte, ayakta 431 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul kalabilmektedir. Hergün fotosentez dediğimiz olayla su ve güneş ışığla yüzlerce kilo CO2 emerek, havaya H2O bırakmaktadır. Olayın bir diğer ilginç yanı, yüzlerce tonluk ağacın üzerinde bulunduğu topraktan hiçbir eksilme olmamaktadır. Avustralya'da 155m. boya yükselen Okaliptus amigdalina ağaçları nasıl oluyorda 50 katlı bina yüksekliğine ulaşabiliyor ve çok uzun yıllar ayakta kalabiliyor? Daha somut ve ülkemizden harika bir ortamdan sözedelim: 1982 yılında Trabzon Fuarında 12m. boyunda ve 2.5m. çapında tam bir düzgün silindir biçimindeki bir tomruğun; Artvin Karagöl ormanlarından kesilen 80m. boyundaki ve 3m. göğüs çapındaki Picca orientalis ( Doğu Ladini ) ağacından çıkarıldığı, yanına konulan bir levhada açıklamıyordu. Kuşkusuz, 360 yaşındaki bu anıt ağacın kesilmesindeki aymazlığın bir de sergilenmesi sorgulanmalıydı. Ancak, Kuzey Amerika Kaya Dağları'nın devasa Mamut Ağaçları ( Sequia giantea ) ile Kaçkar Dağlarımızın Doğu Ladini ( Picea Orientalis ) 80 metrelik devasa görüntüler sergileyen ormanları; Yüce Allah'ın yarattığı ekolojik ortamın bir sonucudur. Anadolu'muz böylesi devasa Göknar, Kayın, Çam, Sedir, Meşe ormanlarıyla kaplıydı. O kadarki, ülkenin %65'i daha yüzyıl öncesinden ormanlara sahipti. Günümüzde ise, Türkiye ve azgelişmiş ülkeler büyük tahribatlar sonucu yaşanan kuraklık ve yağış azlığı tehlikesiyle karşıkarşıyadır. Buna karşılık, gelişmiş ülkelerde küresel ısınma, buzulların erimesiyle denizlerin yükselmesi vb. tehlikeler ufukta gözükmekteyse de kuraklık ve yağış azlığı az gelişmiş ülkelere kıyasla daha az ürkütücü boyutlardadır. Gerçekten, Kanada, ABD'nin Kuzeyi, Sahil Kesimleri, Avrupa'nın Akdeniz Kıyılarındaki bazı bölgeler dışında tamamı ve özellikle İskandinav ve Baltık ülkeleri, Rusya ve Japonya ciddi sayılabilecek kuraklık tehlikesyle karşıkarşıya değildir. Özellikle Kanada'nın tamamı, Norveç, Finlandiya, Litvanya, Beyaz Rusya ve Rusya topraklarının %60'dan fazlası ormanlar, göller ve nehirlerle kaplıdır. Çünkü elverişli yağıştan daha önemli etkili faktör: topraklar; sular ve ormanlarla kaplı olduğu için, yağışların tümünün tutulmasıdır. Örneğin, Beyaz Rusya'nın ( Belarus ) en yüksek rakımı yalnızca 200 metredir, ülkenin %65'i ormanlar ve göller, nehirlerle kaplıdır. Yağışların tamamının topraklarda emildiği ve değerlendirildiği öne sürebilir. Eylül ayında hiç yağış almayan bu ülkede toprakların rutubetini yüzeyde bile gözlemleyebilmek bizleri şaşkına çevirmişti. 3. YAĞIŞLAR-ARAZİ KULLANMA İLİŞKİSİ Hemen ekleyelim ki, en yenisi 80 yıl öncesinden başlamak üzere gelişmiş ülkeler topraklarının tüm özelliklerini ve iklimi dikkate alarak optimum kullanma seçeneklerini 432 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul olabildiğince bilimsel yöntemlere göre belirlemişlerdir. Örneğin, 6. kalite sınıfında; hem de birdizi önlemlerle orman yetiştirilebilir, asla tarım ve hayvancılık yapılamaz. Türkiye'de ise aynı nitelikli arazideki bir orman ortadan kaldırılarak tarım yapılmaya çalışılır. Şimdilerde ise dağın başına villalar inşa edilir. Ama ardından sel felaketleri gelecekmiş, kime ne! Buna karşılık, çok daha elverişli topraklara sahip olan gelişmiş devletler ülkelerindeki toprak-su dengesini bir yüzyıldan beri titizlikle korumaktadır. Özel orman arazi sahipleri bile arazisini kendi çıkarlarına göre kullanamaz. Herşeyden önce özel orman da olsa, orman olarak kullanılacaktır. Son günlerin Beykoz Ormanlarında %6 inşaat izniyle %90 inşaat alanı yapılarak binlerce villaya dönüşen özel ormanlara dikkatinizi çekelim. Üstelik, bu arazi için rapor veren 3 profesörün değerlendirmesi emek verdikleri meslekleriyle büyük çelişki oluşturmuştur. Bu raporun Yargıtayca reddedildiğini ekleyelim ama daha nice profesör bilirkişi raporlarıyla ne ölçüde orman yağmalandığını da üzüntüyle ve nefretle hatırlatalım. Buna karşılık, “ Eller gider aya biz yaya. ” yakıştırmasına bir örnek de gelişmiş ülkelerden verelim: Fransa Güney Atlantik bölgelerinde 2 milyon hektar genişliğindeki kumulları ve lantlar; sahil çamı ( Pinus maritima ) ormanlarıyla 150 yıl öncesinde donatmıştır. Günümüzde bu alanlar tümüyle ormanlarla kaplıdır, halkın gerek turistik ve gerekse endüstriyel amaçlara en mükemmel biçimde fayda sunmaktadır. Bugün Litvanya; Baltık Denizinin getirdiği kumlarla oluşmuş 200 km. boyunda ve 50 km. genişliğindeki tamamen kumullardan ibaret araziyi 70 yıllık bir uğraşıyla cennet gibi bir orman ve turizm beldesi yapmıştır. Dev ağaçlar, her türlü yaban hayvanlarıyla bu alanın bir zamanlar kumullardan ibaret olduğuna inanmak mümkün değildir. 4. İLAHİ DÜZENE İHANET Mİ EDİLİYOR? Biz insanlara ve tüm canlılara lütfedilen bu cennet vatanımızda başta ormanları; bilirkişi raporlarıyla, devletin her türlü yağmalamaya çanak tutan turistik tesis, vakıf üniversitesi, golf alanı vb. tahsis kandırmacasıyla, yangınlarla, kaçak yapılaşmaya, orman katliamlarıyla ortadan kaldırırken, her türlü sulak alanlar kurutulurken; acaba Yüce Allah'ın ayetlerini de mi görmezlikten geliyoruz? Acaba, üzerinde hiçbir bitki örtüsü olmayan, sulak alanları da çıplak tarım arazilerine dönüşen Türkiye'de yağmur yağsa bile canlılara fayda sağlayabilecek midir? 433 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul Geliniz ve Kur'an-ı Kerim'in buyruklarıyla sorunumuzu irdeliyelim “Görmüyorlar mı biz nasıl suyu, kuru, otsuz yere sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları da, kendileri de yiyor? Görmüyorlar mı?” [6]. Dünyamızdaki su ve bitkilerin en büyük iki nimet olarak bizlere lütfedildiği, bakınız ne güzel buyuruluyor “O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçeceğiniz ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibret vardır” [7]. Ayrıca, “O'dur ki, size gökten su indirdi. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir filiz çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş daneler, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz. Birbirine benzer, benzemez. Her birinin meyvesine bakın: meyve verirken ve olgunlaştığı zaman. Şüphesiz bu size gösterilenlerde, inananlar toplumu için elbette çok ibret vardır” [8]. Öte yandan, “ Su gibi az ol” deriz ama sulara hiçbir zaman gereken ihtimamı ve saygıyı göstermeyiz. Oysa ki Yüce Allah buyuruyor, “Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi de yer yeşeriyor. Doğrusu Allah lütfedicidir, herşeyden haberdardır” [5]. Yine başka ayetlerde “Biz suyu iyice döktük. Sonra toprağı güzelce yardık da, Orada bitirdik: Dane, üzüm, yonca, zeytin, hurma” [9]. Yalnızca tropikal yağmur ormanlarında yılda 6-7 milyon ton su buharlaşarak havaya yükselir ve geriye döner. Bu denge yağmur ormanlarına hayat vermektedir. Bu hakikat bakınız Kur'anı Kerim'de nasıl buyuruluyor “O ki, yeri size beşik yaptı ve onda sizin için yollar açtı, gökten bir su indirdi. Onunla her çeşit bitkiden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda, akıl sahipleri için ibretler vardır”, “İçtiğiniz suya baktınız mı? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?”, [10], [11]. Bu yüce ve ilahi gerçeğe rağmen, acaba Kültür ve Turizm Bakanı en güzel ormanlarımızı, turizm, golf gibi bahanelerle istediğine komik fiyatlarla sunarken ( Efendim, bu sahil yörelerini satmayalım da turşusunu mu kuralım? ) bahanesini hiç çekinmeden açıklarken hangi doğal ya da ilahi gerekçelere dayanmaktadır? Orman özelliğini yitirmiş orman arazilerini, yok pahasına elden çıkarmak için 4 yıldır çırpınan Çevre ve Orman Bakanı'na sormak gerekir: Hangi şaşkın insan yüce Allah'ın orman 434 I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi – TİKDEK 2007, 11 - 13 Nisan, 2007, İTÜ, İstanbul olarak yarattığı bu nimetlerin orman özelliğini kaybettiğini iddia edebilir? Üstelik, bilimsel açıdan da orman özelliğini kaybetme diye bir olgu yoktur. Bir cümleyle bildiriyi noktalamak gerekirse; Biz göçebe zihniyetiyle, bu ülkeyi de çölleştirirsek, Orta Asya'dan sonraki gibi gidecek yerimiz de yoktur, yağacak yağmurumuz da olmayacaktır. 5. SONSÖZ Akılalmaz çeşitlilikte ve sayıda her türlü canlının yaşam alanı Dünyamızın bu ilahi düzenini tahrip etmek gaflet ve dalaletinde bulunmayalım. 6. KAYNAKLAR 1. ENCYCLOPEDIA MILLENIA. Dünya Atlası 2004. İstanbul. 2004. 2. ACUN, E. Ormanın Kara Kitabı. İstanbul. 1998. 3. ACUN, E. Soyları Tükenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Bulunan Gündüz Yırtıcı Kuşlarının Korunmaya Alınması ve Buna İlişkin Hukuksal Düzenlemeler. İstanbul. 1982. 4. ATEŞ, S. Kur'ân-ı Kerîm ve Yüce Meâli. İstanbul. 2006. 5.Hac suresi, 63, Kur'ân-ı Kerîm. 6. Secde suresi, 27, Kur'ân-ı Kerîm. 7. Nahl suresi, 10-11, Kur'ân-ı Kerîm. 8. Enam suresi, 99, Kur'ân-ı Kerîm. 9. Abese suresi, 25-29, Kur'ân-ı Kerîm. 10. Taha suresi, 53-54, Kur'ân-ı Kerîm. 11. Vakıa suresi, 68-69, Kur'ân-ı Kerîm. 435