Nisan-Mayıs- Haziran 2015
Transkript
Nisan-Mayıs- Haziran 2015
İÇİNDEKİLER S6 TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BURSA ŞUBESİ Sayı: 63 Nisan-Mayıs-Haziran 2015 İMO Bursa Şubesi Adına İmtiyaz Sahibi: Basri AKYILDIZ Yazı İşleri Müdürü: Fatih CANBAZOĞLU Yayın Kurulu: Sezai ÖZOKUTANOĞLU Fatih CANBAZOĞLU M.Burak İMREKOĞLU Kayhan ÖZYILDIRIM Muazzez MUTLU 10 12 13 14 16 18 20 21 22 25 26 28 30 Geleceğin köprüleri bu sempozyumda tartışıldı Prof. Dr. Gülkan, Körfez Geçişi Köprüsü hakkında uyardı Dedeoğlu: Köprümüzü hedeflenen sürede tamamlayacağız Altok Kurşun: Köprülerimizin estetği de çok önemli Sempozyum gala yemeğiyle sona erdi 3. Köprü sahasına teknik gezi Fatih Solakoğulları: Sempozyumun ardından Bursa doğal afetlere teslim olmasın! Erdemir’in sinema tutkusu İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi 16’ncı yılında Marmara Depremi anıldı Artık ihmaller iş kazası ve ölümlere yol açmasın! Doç. Dr. İsa Yüksel: Beton çatlaklarına kısa bir bakış Yayına Hazırlayan: 29 Ekim Mh. Ümit Kaftancıoğlu Cd. No: 21 H Blok D:8 Nilüfer/BURSA Tel: 0224 451 66 67 www.yazievi.com.tr S22 Yayın Yönetmeni Elif SEZGİN Editör Erdal ŞEN Haber Ramazan GÜLTAŞ Suat KILINÇ İMO BURSA ŞUBESİ Odunluk Mah. Akademi Cd. BAOB Yerleşkesi No:8/A-1 Nilüfer / BURSA Tel: 0224 452 94 00 GSM: 0530 408 37 48 web: www.imobursa.org e-posta: bursa@imobursa.org 33 34 36 38 40 44 45 47 50 52 S49 Mimar Sinan eserleriyle anıldı Erol Kılıkçıer: İşveren açısından haklı nedenlerle fesih İMO Bursa’dan hatıra ormanı İhsan Akar: Elektronik defter, elektronik fatura, elektronik yoklama elektronik tebligat uygulamaları 52 yaşında yeniden öğrenci oldu 0,50 emsal artışı adaletsiz! Mühendislik mesleği öğrencilere anlatıldı Coşkulu 19 Mayıs gecesi Doç. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı: Irgandi Köprü Hayatın sunduğu her şey Londra’da SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 3 4 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 YÖNETİMDEN Saygıdeğer meslektaşlarımız, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi olarak İMO Bursa Bülten’in 63. sayısıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu sayımızda da sizlerin ve değerli akademisyenlerimizin destekleri ile mesleğimize katkı sağlayacak, konular ve makalelerle karşınıza çıkmak için çalıştık. Mayıs ayında başarılı bir 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’na ev sahipliği yaptık. Öncelikle sempozyumu gerçekleştirmemizi sağlayan Düzenleme Kurulumuza teşekkür ediyoruz. Alanında uzman akademisyen ve uygulayıcıları sizlerle buluşturduğumuz sempozyumda, köprü ve viyadük tasarımı, uygulamaları hakkında değerli bildiriler sunuldu. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden çok değerli meslektaşlarımız çalışmalarını bizlere aktardı. Bu sayımızda da sempozyumun mesleğimize katkılarını, köprü-viyadük tasarımı ve uygulamasında neler yapıldığını ve ne yapılması gerektiği ele aldık. Tarihi köprülerimizi de sempozyumda olduğu gibi 63. sayımızda da unutmadık ve Bursa’daki tarihi köprülerin restorasyonunda neler yapıldığını irdeledik. Ayrıca üyelerimizle birlikte 3. Boğaz Köprüsü’ne düzenlediğimiz teknik geziyi işledik ve devam eden inşaat çalışmalarına ayrıntılı yer verdik. Bu sayımızdan itibaren alanında uzman meslektaşlarımız ve akademisyenlerden, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümüne ve dikkat edilmesi gerekenlere yönelik makaleleri sizlere aktarmaya karar verdik. Üyelerimizle yapılan samimi röportajlarla da mesleğimize ayna tutuk. Aradan geçen 3 ayda farklı etkinlikler ve çalışmalara da imza attık. Mesleki açıdan üyelerimizin gelişimine katkı sağlamak için MS Project ile Proje Yönetim Kursu, SPK Gayrimenkul Konut Değerleme Kursu ve Excel’de Proje Yönetimi Semineri’ni düzenledik. Genç İMO ile birlikte teknik gezilerimizi de sürdürüyoruz. Son olarak Umut İnşaat’ın yürüttüğü projede incelemelerimizi gerçekleştirdik. ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Dr. Erhan Karaesmen’in, Mimar Sinan’ın mesleğimize ve mimariye katkılarını anlattığı ‘500 Yıl Sonra Koca Sinan’ı Yeniden Düşünürken’ konferansı ile Mimar Sinan’ı andık. Genç meslektaşlarımız ve geleceğin inşaat mühendisleri ile paylaşımlarımızı arttırmak için Genç İMO Buluşması ve 19 Mayıs Geleneksel Gecemizi düzenledik. Mesleğimizi sınavlarda ter dökerek üniversiteyi kazanmak isteyen gelecek nesillerimize de en iyi şekilde anlatmaya çalıştık. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığımız protokol çerçevesinde pek çok okulda ‘Mesleki Tanıtım Buluşmaları’ gerçekleştirerek onlara yol gösterdik, inşaat mühendisliğini neden tercih etmeleri gerektiğini aktardık. İnşaat mühendislerinin sadece konut ve proje yapmadığını anlatmak, doğa ile buluşmak için Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü bahçesine Genç İMO ile birlikte 190 fidanı toprakla buluşturduk. İMO Bursa Hatıra Ormanı’mızı oluşturduk. Ve bu yıl sizlerin ve akademisyenlerin desteği ile bugünlere gelen Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi. Ailelerle birlikte yapılan törende mezuniyet sevincini ve gururunu onlarla birlikte bizde yaşadık. Bu yıl 27. düzenlenen İKK Geleneksel Futbol Turnuvası’nda dostluk, birlik ve beraberlik içinde yapılan müsabakalarla son buldu. Veteran Necati Şahin takımımızın şampiyonluğunu 13. Dönem Yönetim Kurulu Başkanımız Necati Şahin ve oyuncularımızla birlikte kutladık. Turnuvayı üçüncülük ile tamamlayan İnşaat Beton takımızdan da önümüzdeki yıl için galibiyet sözümüzü aldık. Yeni sayımızda beğeneceğiniz röportajlar ve bilgileneceğiniz makalelerle sizlere dopdolu bir bülten sunmaya çalıştık. Bültenimizi hazırlamamızda bize destek veren, etkinliklerimize katılan, ilan vererek bültenimize katkı sağlayan tüm üyelerimize, dostlarımıza ve çalışmalarımızı kamuoyuna ve sizlere aktaran basın mensuplarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Saygılarımızla… İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 5 Nissibi Köprüsü 6 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 GELECEĞİN KÖPRÜLERİNİN YOLU BURSA’DAN GEÇTİ Her 4 yılda bir düzenlenen ve uluslararası katkı boyutu da eksik kalmayan ulusal sempozyumlardan Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu’nun 3.’sü bu yıl İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Köprülerin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Ülkemizde de eski uygarlıkların izlerini taşıyan yüzlerce tarihi köprü bulunmaktadır. Tarihi köprülerin gelecek nesillere aktarılması ise bir insanlık görevi olarak görülmektedir. Tarihi köprülere uygulanacak restorasyon işlemlerinin irdelenmesi ve tartışılması, bu yapıların özgünlüklerini korumaları açısından büyük önem arz etmektedir. Diğer taraftan bugün inşa edilen köprüler ve viyadükler de günümüzde çok önemli olan ulaşım ihtiyacını yerine getiren önemli mühendislik yapılarıdır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler ile köprü tasarımı ve yapımında uygulanacak teknolojilerdeki yenilikler artık bu yöndeki beklentileri de artırmaktadır. İnşaat mühendislerine düşen önemli görevlerden biri de bu beklentilere cevap vermektir. Ülkemiz ve yurt dışındaki köprü uygulamalarının konunun uzmanları tarafından inşaat mühendislerinin bulunduğu ortamda tartışılması ve irdelenmesi, mesleki bilgi birikimi ve gelişimi açısından yararlı olacağından hareketle İMO Bursa Şubesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen 3. Köprüler Viyadükler Sempozyumu, 3 gün boyunca akademisyen, uygulayıcı ve konunun uzmanlarını bir araya getirdi. 8-9-10 Mayıs tarihlerinde düzenlenen sempozyumda 88 akademisyen ve uygulayıcı tarafından hazırlanan 40 bildiri sunuldu ve köprü ve viyadük tasarım ve uygulamalarında gelinen nokta, yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 7 KAPAK KONUSU 3. KÖPRÜLER VE VİYADÜKLER SEMPOZYUMU ÜZERİNE Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti Başkanı Doç. Dr. Alp Caner, 3. Boğaziçi Köprüsü ve İzmit Geçişi Asma Köprüsü’nün tasarım ve yapımında kullanılan ileri teknolojilerin, 3. Köprüler ve Viyadükler Sempozyumunda anlatıldığını söyledi. K öprü ve viyadük tasarımının özel mühendislik bilgisi gerektirdiğinden birçok yapı tasarımına göre daha zor olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Alp Caner, “Bu zorluklardan bazıları, açıklığı büyük olan köprü üst yapısının esnekliğinin belli bir oranda sağlanması, seçilen esneklik altında belli bir hızda hareket eden taşıtların köprüyü önemli derecede titreştirmemesi, köprü ayaklarının deprem etkileri altında belli bir esneklikte davranması, zamana bağlı aşınmalara karşı dayanıklı olabilmesi ve tasarım içerisinde bakıma yönelik tavsiyeler bulunması olarak sıralanabilir” dedi Caner, uzun açıklık geçebilen asma köprü tasarımları için el hesabına bağlı çözümlemelerin 1800’li senelerin sonundan itibaren kullanılır olduğunu belirtti ve ekledi: “Yaşadığımız dünyada, yüz yaşın üzerinde birçok asma köprü vardır. Bu köprü tasarımlarının daha ekonomik hale gelmesi bilgisayar yazılımlarının katkısı ile sağlanmıştır. Bu önemli köprülerin bakım ve onarımları, tasarımın ayrıca önemli bir parçasını oluşturmaktadır.” DEĞERLENDİRME RAPORU Her dört yılda bir tekrarlanan ve uluslararası katkı boyutu da eksik olmayan kapsamlı ulusal sempozyumlar, bu alanda oda ilgisinin odağını oluşturmuştur. İlki sekiz yıl önce İMO Antalya Şubesi; ikincisi dört yıl önce İMO Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen bu sempozyumlarda, 2015 yılı faaliyeti olarak İMO Bursa Şubesi görev üstlenmiş bulunuyordu ve 3. Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu, Bursa Şubesinin başaralı bir faaliyeti olarak kendini gösterdi. Sempozyumda ilgili üniversiteler, devlet kuruluşları ayrıca inşaat özel sektörümüzün projelendirme ve uygulama gruplarının sevimli ve akılcı bir 8 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 İLERİ TEKNOLOJİLER ANLATILDI Ülkemizde inşası devam eden ve yapımı bittiğinde dünyada sayılı köprüler arasında yer alacak olan 3. Boğaziçi Köprüsü ve İzmit Geçişi Asma Köprüsü’nün tasarım ve yapımında sıklıkla ileri teknolojilerin kullanıldığına da değinen Doç. Dr. Caner, kullanılan bu ileri teknolojilerin sunumlarının, Bursa’da İnşaat Mühendisleri Odası‘nın büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği 3. Köprüler ve Viyadükler Sempozyumunda anlatıldığını kaydetti. Caner, bu mega projelerin tasarımı içerisinde uluslararası uzmanların fikirlerinden de sıklıkla faydalanıldığını dile getirdi. Sempozyum içerisinde akademisyenler ile köprü tasarım ve yapımında çalışan uzmanların, kendi aralarında yaptıkları paylaşımlarla, ülkemiz köprü tasarımlarının sorunlarını ve geleceğini tartıştıklarını açıklayan Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti Başkanı Doç. Dr. Alp Caner, “Daha önce 1. ve 2.’si yapılan Köprü ve Viyadükler sempozyumlarının olumlu etkileri, ülkemizde köprü mühendisliğinin geliştiğini 3. Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu’nda göstermiştir” İfadelerini kullandı. DR. ERHAN KARAESMEN / ODTÜ EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ buluşması gerçekleşmiştir. İlk günkü açılış oturumlarından son gündeki en son paralel oturumlara kadar azalmayan bir ilgi ile iki yüzü aşkın meslektaşımızın sempozyumu izlediği memnuniyet ile gözlenmiştir. OLUMLU BİR KONFERANS Köprü mühendisliği alanında projelendirme ve uygulama etkinliklerinin yaygınlaşmaya başladığı bu dönemde, İnşaat Mühendisleri Odası’nın bu konularla ilgilenen meslektaşlarının arttığı bir dönemde sempozyumlar düzenleme yoluna gidişi memnuniyet vericidir. Bursa sempozyumunda biri uluslararası çevrelerden seçilmiş olmak kaydıyla üç yetkin meslek insanın köprü mühendisliği adına dünyadaki gelişmeleri anlamlı ve öğretici biçimde özetleyen sunuşlar yapmış olmaları da olumlu bir konferans özelliği olarak dikkat çekmiştir. Sempozyumda sunuş yapan genç meslektaşların, köprü mühendisliği olayının ana çerçevesini ve ruhunu büyük ölçüde yakalamış ve bu çerçevedeki konular üzerinde derinleşme yoluna gitmeye başlamış insanlar oluşu da hazır bulunan daha tecrübeli meslektaşlar ve hocalar için kıvanç vericiydi bir umut kapısı olarak görülmeye değer düzeydeydi. Sempozyumun düzenlenmesinde görevin kendilerine verilişinden bu yana ciddi ve yoğun çalışmalarla hazırlık aşamasını yürüten ve sonrasında da başarılı bir uygulamaya imza atan İMO Bursa Şubesi yetkililerini ve çalışanlarını, son söz olarak, tebrik etmek isterim. TARİHİ KÖPRÜLERİN RESTORASYON ÇALIŞMALARI Bursa’da, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen 80 civarında tarihi köprünün bulunduğunu belirten Doç. Dr. Bilal Bağbancı, “Bu köprülerimizin gelecek kuşaklara aktarılması hususunda yapılan çalışmalar son derece sevindiricidir” dedi. K arayolları Genel Müdürlüğü arşivlerinden alınan bilgilere göre, ülkemizde 1400 ila 1500 arasında tarihi köprü olduğu, 80 civarında tarihi köprünün de Bursa civarında bulunduğunu açıklayan Doç. Dr. Bağbancı, “Bu köprüler genellikle taş ve taş-tuğla almaşık malzeme kullanılarak yapılmış olup; yuvarlak, sivri ve basık kemer şeklinde oluşturulmuştur. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kurulduğu 1950 yılından 2003’e kadar geçen süre içinde toplam 119 köprünün restorasyonu tamamlanmış, 2003 yılında Tarihi Köprüler Şubesi Müdürlüğü’nün kurulmasının ardından ise restorasyon çalışmaları ivme kazanmıştır. Bursa’da bulunan tarihi Irgandı Köprüsü 2004 yılında restore edilmiş olup, yakın zamana kadar restorasyon çalışmaları konusunda etkin çalışma yapılamamıştır. Ancak günümüzde Setbaşı Köprüsü, Boyacı Köprüsü, Tatarlar Köprüsü ve Karapürçek Köprüsü ile Nilüfer ilçesi Özlüce Mahallesi Ayvalıdere üzerinde bulunan 2 adet taş köprü, tarihi Nilüfer Hatun Köprüsü, Geçit Köprüsü, Kuruköprü ve İnikli Köyü (Roma taş köprü) köprülerinin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanmasına devam edilmektedir. Köprülerin restorasyonları sırasında geleneksel yöntemlerle birlikte çağdaş onarım yöntemleri de kullanılmaktadır. Restorasyon öncesinde köprülerle ilgili teknik araştırmalar yapılmakta olup zemin deneyleri, özgün malzeme deneyleri, hidrolojik etüd, topoğrafik harita hazırlanması ve yapısal analiz çalışmaları yapılmaktadır.” GELECEK KUŞAKLARA AKTARILMALI Son yıllarda Bursa bölgesindeki tarihi köprülere ait rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin elde edilmesini, kısa süre içinde bu köprülerin restorasyon süreçlerinin başlayacağına dair önemli bir adım olarak gördüğünü kaydeden Doç. Dr. Bağbancı, “Tarih boyunca ulaşım hizmeti vermiş köprülerimizin gelecek kuşaklara aktarılması hususunda Karayolları Bölge Müdürlükleri’nin önderliğinde yapılan çalışmalar son derece sevindiricidir” diye konuştu. İLYAS BULUT / KARAYOLLARI 14. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ BÖLGE MÜDÜR YARDIMCISI VİYADÜK ve KÖPRÜLER HER YIL 20 MİLYON TL Karayolları Genel Müdürlüğü ve Bursa 14. Bölge Müdürlüğü olarak bölgemiz sınırları içerisindeki Bursa, Bilecik, Balıkesir, Kütahya, Çanakkale ve Yalova illerimizde her yıl yeni yol yapımlarıyla birlikte onlarca yeni köprü ve viyadük de inşa edilmektedir. Yine bölgemiz sınırlarındaki Osmanlı ve Selçuklu döneminde ve daha öncesinde inşa edilmiş olan 95 adet tarihi köprünün her yıl 2 ila 3 adetinin projelendirme ve restorasyon çalışmaları tarafımızca yapılmaktadır. Her yıl yeni yapılan köprü ve viyadükler ile mevcut köprülerin bakım ve onarımları ve tarihi köprülerin restorasyon çalışmaları da dahil olmak üzere yaklaşık 20 milyon TL’ye yakın ödenek kullanılmaktadır. DEMİRTAŞ VİYADÜĞÜ İnşaatında bizzat sorumlu Otoyol Kontrol Şefi olarak görev yaptığım bu viyadük, Demirtaş beldesinin kuzeyinden geçen otoyolun gidiş ve geliş yönünde ayrı ayrı olmak üzere 2*28 adet açıklık, maksimum ayak yüksekliği 29 m olan 2*29 adet elevasyon ayak, 2*1088 m boyunda ve 2*15,25m platform genişliğinde üç gidiş, üç gelişli olarak yapımı tamamlanan ve hizmet altında bölgemizin en uzun viyadüğü konumundadır. İnşaatında C25, C30 ve C40 betonu kullanılmış ve elevasyon betonlarında tırmanır kalıp tekniği uygulanmıştır. Viyadük ayaklarının (doğu kenar ayağının radyesi doğal kaya zemin üzerine oturduğundan fore kazık yapılmamıştır) tamamı fore kazıklı olarak projelendirilerek yapılmıştır. 7 ŞİDDETİNDE DEPREMDE BİLE HİZMET VERECEK Bursa çevre otoyolunda yapılan diğer köprü ve viyadüklerle birlikte Demirtaş Viyadüğü 7 şiddetindeki olası bir depremde dahi hizmet verebilir boyutta projelendirilmiştir. Öngerme kirişler izostatik çalışmaktadır. Deprem kuvvetinin sönümlenmesi ve olası yıkıcı etkisinin azaltılması amacıyla öngerme kirişlerin elevasyonun başlık kirişine mesnetlendiği noktada neopren mesnetin üzerine oturtulmuş, ayrıca her kirişin iki tarafında yapılan deprem betonarme bloklarının kiriş ile arasına ve elevasyon başlık kirişinin öngerme kirişi başlık ucuna olmak üzere 3 ayrı noktada deprem yükü sönümleyici mesnet takozu üstüne neopren mesnet kullanılmıştır. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 9 KAPAK KONUSU GELECEĞİN KÖPRÜLERİ BU SEMPOZYUMDA TARTIŞILDI İMO Bursa Şubesi ev sahipliğinde düzenlenen 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda 88 akademisyen ve uygulayıcı tarafından hazırlanan 40 bildiri sunuldu. 10 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 İ nşaat Mühendisleri Odası tarafından 2007 yılından bu yana düzenlenen Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nun 3’üncüsü bu yıl İMO Bursa Şubesi yürütücülüğünde 8-10 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. Bursa Teknik Üniversitesi, Orhangazi Üniversitesi, Türkiye Köprü ve İnşaat Cemiyeti’nin destekleri ve Freysaş AŞ, Bursa Beton AŞ, Sinta AŞ, Emay AŞ, Umut İnşaat, Peri Kalıp AŞ, Lava Mühendislik, Özdekan Kauçuk ve İC Holding sponsorluğunda düzenlenen 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda köprü tasarım, hesap ve yapımı kapsamında yer alan konularla ilgili gelişmeler ve ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik öneriler paylaşıldı. 88 akademisyen, uygulayıcının konuyla ilgili hazırladığı 40 bildiri ve özel sunumların yer aldığı sempozyumun açılışı Bursa Akademik Odalar Yerleşkesi’ndeki törenle başladı. Açılışa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Atilla Ödünç, İMO Yönetim Kurulu 2’nci Başkanı Şükrü Erdem, İMO Bursa Şube Baş- kanı Basri Akyıldız, şube başkanları, yönetim kurulu üyeleri, akademisyenler ve inşaat mühendisleri katıldı. KÖPRÜ TASARIM, UYGULAMALARI VE TEKNOLOJİLERİ ELE ALINDI Açılış törenin de konuşan İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, Bursa’nın 7000 yıllık tarihi boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığını belirterek, Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış kentte Abdal Köprüsü ve Irgandi Köprüsü gibi birçok önemli tarihi köprünün bulunduğunu söyledi. Marmara Bölgesi’nin 2. büyük kenti olan Bursa’nın nüfusu, tarihi kent dokusu, tarımı, otomotiv, tekstil sanayi, termal ve kış turizmiyle çekim merkezi olmaya devam ettiğini kaydeden Akyıldız, “Bursa son yıllarda İzmir ve İstanbul arasını 3,5 saate indirecek olan Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu ve İstanbul-Ankara hızlı tren projeleri ile Türkiye gündemindeki yerini almıştır. 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu, Türkiye’de köprü, viyadük tasarımı ve inşasında dikkat çeken projelerin artması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir” dedi. İki gün süren bilimsel programın ardından tarihi köprülerin de bulunduğu bir Bursa turu düzenleneceğini açıklayan Akyıldız, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere ve bildirileri ile katkı sağlayan akademisyen ve mühendislere teşekkür etti. getirdi. Mevzuatlarla, meslek odalarının etkisizleştirilmek, bilimsel etkinlikler düzenleyemeyecek bir konumda bırakılmaya çalışıldığını kaydeden Erdem, haksız eleştirilere en iyi yanıtın bu sempozyum olduğunu vurguladı. “İMO, MESLEKİ REFERANS KURUMDUR” İMO Yönetim Kurulu 2’nci Başkanı Şükrü Erdem de sempozyumun Düzenleme, Bilim ve Danışma kurullarına, İMO Bursa yöneticilerine, sempozyuma destek olan kuruluşlara ve bildiri sahiplerine teşekkür ederek, 2007 yılından bu yana “İTİRAZIMIZ MESLEKİ VE BİLİMSEL” düzenlenen sempozyumun önemli katkılar sağladığını dile getirdi. İMO’nun meslek alanında referans bir kurum olduğunu belirten Erdem, sempozyumun akademisyenleri, bilim çevrelerini, konunun uzmanlarını, ilgili meslektaşları ve uygulayıcıları bir araya getirdiğini dile Konuşmasında mesleğin ve meslektaşlarının çıkarlarını düşündüklerini kaydeden Erdem, bu nedenle kuruldukları günden bu yana siyasi iktidarlarla uyuşamadıklarının altını çizdi. Kent ulaşımındaki sorunların sadece köprü yapımı ile çözülemeyeceğine yıllardır dikkat çektiklerine vurgu yapan Erdem, “Boğaz Köprüsü yapımına itirazımız politik değil, mesleki ve bilimsel gerçeklere dayanmaktadır. Boğaz köprüleri yapım tekniği ve gelişmiş teknolojilerin kullanımı açısından meslektaşlarımızı heyecanlandırsa da şehir içi ulaşım politikamız ve ulaşım bilim dalının gerekleri nedeniyle karşı çıktığımız bilinmelidir. Köprü öyküleri mesleğimizin çok ötesinde anlam taşımaktadır. Her birimden insana, ait olduğu topraklara üretildiği zaman diliminin sosyokültürel özelliklerine ait izler vardır. Neden olduğu toplumsallıktan ve işaret ettiği sorunlardan bağımsız bir köprü yok diyebiliriz. Köprüler mühendislik yapım tekniği, kullanılan malzeme ve tasarım ile beraber sosyal, insani yönü ile gündeme gelmiştir. Kement tipi köprünün Mezepotamya’da görülmesi ülkemiz topraklarının taşıdığı tarihi değeri işaret etmektedir. Bu bizim açımızdan kayda değer bir şanstır” ifadelerini kullandı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Atilla Ödünç de dünyada simge olan yapıların kente değer kattığını belirterek, köprülerin de bunun birer parçası olduğunu söyledi. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 11 KAPAK KONUSU PROF. DR. GÜLKAN, KÖRFEZ GEÇİŞİ KÖPRÜSÜ HAKKINDA UYARDI 3 ’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nun açılış oturumunda “Köprü Hesabında Dikkate Alınacak Yer Hareketi Kayıtlarının Seçilmesi” konulu bir sunum yapan Çankaya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakkı Polat Gülkan, “Jeologların kuvvetle ileri sürdükleri gibi Körfez’in hem güney hem kuzey tarafında son 10 ila 20 bin yıllık süre zarfında kuvvetli depremler olmuş. Ve depremlere neden olan faylar bu köprünün her iki uçundan da geçiyor. Bundan sonra köprünün hizmet vereceği süre zarfında hangi depremlerin olacağının tahmin edilmesi büyük bir önem arz etmektedir. Bu konuda belirli dizayn parametleri var. Umarım bu dizayn parametrelerinin doğru olup olmadığının sınanması, yakın bir gelecekte meydana gelmez ve bu köprü güvenli bir şekilde hizmet vermeye devam eder” dedi. “DEPREMLERİ ÇABUK UNUTUYORUZ” Depremlerin çabuk unutulduğunu belirten Gülkan, 1944 Gerede Depremi örneğini verdi. Kuzey Anadolu fay hattının 12 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 Çankaya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakkı Polat Gülkan, sempozyumda, Körfez Geçişi Köprüsü’nün iki yakasından da fay hatlarının geçtiği konusunda uyarılarda bulundu. Gerede’nin tam ortasından geçtiğini ve 1944 yılındaki deprem şehrin büyük tahribat gördüğünü hatırlatan Prof. Dr. Gülkan, “O depremde Gerede ortadan ikiye ayrıldı. O tarihten sonra yapılan binaları incelediğimizde Gerede’nin hastanesi, belediyesi, yurdu, lisesi ve bütün devlet binaları bu fayın üstüne yapıldı. MTA’nın haritasında bu fay hatları canlı olarak çizilmiş durumda. Ama ne yazık ki bunlardan yeterince ders almıyoruz” ifadelerini kullandı. TARİHİN EN ESKİ KÖPRÜ KALINTISI ÇİN’DE Sempozyumda ‘İki Metreden İki Kilometreye Köprünün Serüveni’ başlıklı bir sunum yapan Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Erhan Karaesmen de en eski köprü kalıntısının Çin’de bulunduğu, Kızılırmak nehri üzerinde de bin yıldır ayakta duran bazı köprülerin bulunduğunu söyledi. Karaesmen, taş köprülerin ardından beton ve çelik ile birlikte farklı bir köprücülük anlayışının oluştuğunu ve köprülerinin artık iki bin metreye kadar ulaştığını açıkladı ve ekledi: “Köprüler, binde bir yapılan yapılar. Nor- mal fiziki işlevlerinin yanı sıra coğrafyaları da birleştiriyor. Bizans’ı Osmanlı’yla buluşturabiliyor. Köprüden başka hiçbir yapı türünün böyle bir mahareti yok.” “TARİHİ KÖPRÜLERİN ARŞİVİNDE YETERSİZİZ” Sempozyumda, ‘Geçmişten Günümüze Köprülerde Taşıyıcı Sistemler’ konulu bir konuşma yapan Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de Türkiye’deki tarihi köprülerin arşivinde yetersiz kalındığına vurgu yaparak, “1990 yılında Trabzon’da ve çevresinde bir sel felaketi yaşanmış ve 30 kişi hayatını kaybetmişti. O zaman köprünün ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Hayat felç olmuştu. Yeni yapılan köprü kullanılamaz hale gelirken, tarihi köprü ise ayaktaydı. Köprülerde hasara neden olan sebepleri ve Mimar Sinan’ın eseri Drina Köprüsü’nü inceledik. Drina Köprüsü’nde çalışırken Evliya Çelebi’nin buraya gittiğini ve tadilat yapıldığını arşivlerde bulduk. Tarihi yapılarımızın arşivi çok iyi değil. Bu üzerine gidilmesi gereken bir konu” dedi. KAPAK KONUSU DEDEOĞLU: KÖPRÜMÜZÜ HEDEFLENEN SÜREDE TAMAMLAYACAĞIZ olarak davranış göstermektedir. Küçük deprem diye tanımladığımız depremlerde zeminle beraber, farklı büyük ölçekteki depremlerde ise yapıdan farklı olarak bu imkanı sağlamak için uygulanan bir konsept temel dizayna sahip” dedi. “KAZA İŞİMİZİ BİRAZ GECİKTİRDİ” Ana kaplama oluşumundan önce yapılan kedi yolu inşası sırasında üzücü bir kaza yaşandığını kaydeden Dedeoğlu, “En büyük tesellimiz kazada hiç kimsenin ölmemesi oldu. Bu kaza işimizi biraz da olsa geciktirdi, ama ileride alacağımız tedbirler vasıtasıyla zaman kaybını minimize ederek hedeflediğimiz programda projemizi tamamlamak istiyoruz” diye konuştu. Sempozyumun ikinci gününde Gebze-Orhangaziİzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi ile ilgili sunum yapan Asma Köprü Başmühendisi Erdoğan Dedeoğlu, “Hedeflediğimiz programda projemizi tamamlamak istiyoruz” dedi. 3 ’ncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu özel oturumda ‘Karayolları Köprüleri Tasarım ve Yapımında Teknolojik Gelişmeler’ konusunda Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerinin ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin sunumları gerçekleşti. Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’ndaki çalışmalar hakkında sunum yapan Asma Köprü Başmühendisi Erdoğan Dedeoğlu, İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü’nde gelinen noktayı anlattı. İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü’nün 1.550 orta açıklığı ile dünyanın en uzun 4’üncü asma köprüsü olduğunu ifade eden Dedeoğlu, “Yapımız, küçük depremlerde zeminle birlikte hareket etmekte, büyük depremde ise zeminden farklı “100 YIL İÇİNDE 30 SANTİMETRE İLAVE OTURMA BEKLİYORUZ” Yapının depremselliği yüksek bir bölgede bulunması nedeniyle keson ve kazıklı temeller kullanıldığını anlatan Dedeoğlu, “Yapımızda boşluklu keson temel kullanıldı. Ankrajlı yani kazıklarla bağlanmamasının sebebi, deprem esnasında meydana gelecek yer hareketinin yapıya üzerindeki sismik izalatör şeklinde çalıştırılmasını esas alan bir yöntemdir. Bunlar hesaplarımızda öngörülmüş, bütün incelemelerde belirlenmiştir. Gerek kuzey gerek güney kule temellerinde farklı, hem inşa aşamasında hem de sonrasında oturmalara karşılık verecek miktarlar da vardır. Kuzey kule temelindeki oturma 34 santimetre, güney kule temeli ise 70 santimetredir. Köprümüzün yapı ömrü 100 yıl olarak projelendirilmiştir. 100 yıllık oturma da içinde 30 santimetre ilave oturmalarla kuzeyde 64 santimetre, güneyde bir metrelik oturmaları karşılayacak biçimde projelendirilmiş, imalatı da buna uygun yapılmıştır” ifadelerini kullandı. Dedeoğlu, çalışmalar devam ederken Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’na bugüne kadar yüzün üzerinde teknik gezi düzenlendiği bilgisini de verdi. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 13 KAPAK KONUSU ALTOK KURŞUN: KÖPRÜLERİN ESTETİĞİ DE ÇOK ÖNEMLİ 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda konuşan İnşaat Yüksek Mühendisi Altok Kurşun, “Taksim Meydanı’na bir heykel yapmakla, bir yere köprü yapmak arasında fark yoktur. Yani köprülerin estetiği de çok önemli” dedi. 3 . Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nun ikinci gününde ‘Büyük Sanat Yapıları, Estetik ve Ekonomi’ başlığında sunum yapan Gülsan Şirketler Grubu Teknik Koordinatörü İnşaat Yüksek Mühendisi Altok Kurşun, köprü ve viyadüklerde estetik ve ekonomik bakışı anlattı. “Taksim Meydanı’na bir heykel yapmakla bir köprü yapmak arasında fark yoktur” diyen Kurşun, “Köprüler ve viyadükler büyük sanat yapılarıdır. Köprülerin estiği çok önemli. Sosyolog ve davranış bilimcilerinin ortak görüşüne göre, pis ve çirkin yerleşim yerleri suç yataklarını oluşturur. Estetik konusu bir sosyal olgudur. Etik, estetik yapılan yapıların güzel olması sadece mimarlara bırakılacak bir şey değil, inşaatçıların da bu konuya yeterli hassasiyeti göstermesi gerekir” dedi. “TASARIMCILARIN HAYALLERİNE SINIR GETİRİLMEMELİ” Köprü estetiğinin her köprünün kendisine has özellikleri ile bir bütün oluşturduğunu kaydeden Kurşun, köprü tasarımcılarının hayallerine sınır getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu daha önce yapıldı mı? Bunu yaptınız mı? Kim yaptı? sorularını yasaklamak lazım. Yeniliklere açık olmak lazım. Bunu yapmazsanız durağanlığı savunmuş olursunuz. İlerlemenin, gelişmenin önünü açmak için araştırmaya yeni fikirlere, üretmeye açık olmak gerekir” diye konuştu. Kurşun sunumunda, güzel köprülerde ve viyadüklerde olması gereken özellikleri de şöyle sıraladı: “Yapı güvenilir ve stabil olmalı. Vatandaş ‘bunun altından geçilir’ diyebilmeli. Vatandaş sizin kirişinizdeki 4 santimetrelik eğimi görür. Gözü, uyumu görmezse tereddüt gösterir. Yapının yüksekliği ve genişliği arasında uyum bulunmalı. Yapının etrafını gezip ışık ve karanlık altında kalan kısımlar uyum içinde olmalı. Kafalarda karışıklık uyandıracak köşe ve çizgilerden arındırılmalı. Viyadüklerin açıklıkları tek olsun. Kenarlara gittikçe açıklıkların boylarının küçülmesi sorun değil. Basit anlaşılır, üst yapı ile uyumlu açıklıklar olmalı. Orman görünümü veren ayaklardan kaçının, tek ve küçük olmasına dikkat edin. Ani boyut sıçramalarından kaçının” Köprülerin dayanıklı olması 14 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 gerektiğini de anlatan Altok Kurşun, “Modaya uygun köprü tasarlamak diye bir şey olamaz. Bu kravat veya gömlek değil ki. Biz 500 yıl önce yapılan Mimar Sinan’ın eserlerini kataloglarımıza koyuyoruz. Yaptığınız köprü bugün yarın için değil 50 sene, 100 sene 500 sene kalacak şekilde olmalı” dedi. KAYNAK İSRAFLARINDAN KAÇINMALI! Son olarak yapının doğa ile uyumlu olması gerektiğini ve ekonomik, kaynak israfı oluşturmayan köprüler inşa etmenin önemine işaret eden Kurşun, sözlerini şöyle noktaladı: “1 kilogram demir 13 milyar 771 milyon yılda oluşuyor. Hangimiz tersini yapıp 1 kilogram demiri geriye koyabiliriz. Bugün Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne bir santimetre fazla asfalt attığımızda getirdiği yük 1440 ton. Yani kaynak israflarından kaçınmalı, yapıları tasarlarken ekonomik olmasına da özen göstermeliyiz. Bu dünyanın, ülkenin fazladan toprağın altına gömülecek 1 kilogram demiri yok.” SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 15 HABER SEMPOZYUM GALA YEMEĞİYLE SONA ERDİ 3’üncü Köprüler Viyadükler Sempozyumu’na katılan davetliler, Crowne Plaza’da gerçekleştirilen Gala Yemeği’nde bir araya geldi. İ MO Bursa Şubesi ev sahipliğinde 8-10 Mayıs tarihleri arasında bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen Köprüler Viyadükler Sempozyumu’na katılan mühendisler, bildiri sahipleri ve akademisyenler, Crowne Plaza’da düzenlenen gala yemeğinde bir araya gelerek, sempozyumun yorgunluğunu attılar. Gala yemeğine, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve akademik odaların temsilcileri de katıldı. Gecede bir konuşma yapan İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, başarılı bir sempozyumu geride bıraktıklarını belirterek, emeği geçen herkese teşekkür etti. Akyıldız, üyelerin de talebi ile bu tür organizasyonların arttırılması için çalışacaklarını söyledi. Konuşmanın ardından sempozyumun düzenlenmesine katkı sağlayanlara teşekkür plaketleri verildi. 16 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 SEMPOZYUM SONRASI BURSA TURU 3’üncüsü düzenlenen Köprüler Viyadükler Sempozyumu katılımcıları, son gün gerçekleştirilen Bursa turunda kente hayran kaldılar. D üzenlenen şehir turunda, katılımcılar Bursa’nın tarih ve kültürünü yansıtan eserleri gezme fırsatı buldu. İlk olarak Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret eden katılımcılar, Tophane Parkı’ndan kente panaromik bir bakış gerçekleştirdi. Bursa’nın medeniyet tarihini anlatan Kent Müzesi’ni gezen konuklar, ardından Ulu Cami’nin mimarisini Dr. Erhan Karaesmen’in anlatımı eşliğinde incelediler. Dr. Karaesmen, eğriselliği ve kubbe dizaynına dikkat çekerek, Osmanlı’nın batıya geçmeden önce birçok ulu cami inşa ettiğini ve bunlardan en büyüğünün Bursa Ulu Cami olduğunu söyledi. IRGANDİ KÖPRÜSÜ ZİYARET EDİLDİ Ardından İpek Yolu üzerinde bulunan ve geçmişte ipek satışının yapıldığı Koza Han’da çay molası veren katılımcılar, daha sonra dünyadaki dört çarşılı köprüden birisi olan Irgandı Köprüsü’nü gezdi. Yeşil Türbe ve Yeşil Cami’ni de ziyaret eden sempozyum katılımcılarının son durağı ise Bursa için manevi değeri büyük olan Emir Sultan Cami ve Türbesi oldu. Bursa turunun ardından sempozyum katılımcıları İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız’a ve yönetimine teşekkür ederek, Bursa’ya hayran kaldıklarını dile getirdiler. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 17 3. KÖPRÜ SAHASINA TEKNİK GEZİ İMO Bursa Şubesi üyeleri, 1.408 metre uzunluğu ile dünyanın raylı sisteme sahip en uzun asma köprüsü olan 3. Boğaz Köprüsü’ne teknik gezi düzenledi. Yetkililerden projede gelinen süreci dinledi. İ MO Bursa Şubesi üyeleri, 59 metre genişli ile dünyanın en geniş, deniz seviyesinden 329 metre yüksekliği ile de dünyanın en yüksek asma köprüsü olacak olan 3. Boğaz Köprüsü’nün Garipçe Köyü’ndeki köprü ayakları inşaatını ziyaret etti. Mühendisler, Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü Asma Köprü Şefi İnşaat Mühendisi Cevat Alim’in Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. Boğaz Köprüsü ile ilgili yaptığı sunumun ardından yapılan çalışmaları yerinde gözlemledi. Cevat Alim, köprünün 15 kilometre otoyol ve bağlantı yolu, 2 şeritli tren yolu, 8 şeritli karayolu kapasitesi ve estetiği ile dünyaya örnek bir proje olduğunu söyledi. Üzerinden geçecek raylı sistem ile köprünün Edirne’den İzmit’e kadar yolcu taşıyacağını da açıklayan Alim, IC İçtaş-Astaldi-Chodai ve Yüksel Proje ortaklığı ile yapılan projenin hızla ilerlediğini bildirdi. Yapım aşaması da dahil olmak üzere köp18 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 rünün 10 yıl 2 ay 20 gün süre ile IC şirketine yap-işlet-devret modeliyle verildiğini anlatan Alim, “1.408 metre uzunluğundaki köprünün en önemli özelliği taşıyıcı sisteminin dizaynı. Uzun açıklıklı köprüler asma köprü ve eğik askılı köprüler olarak ikiye ayrılıyor. 1. ve 2. Boğaz köprülerimiz asma köprü olarak dizayn edildi. Haliç üzerindeki Metro Geçiş Köprüsü eğik askılı bir köprü. 3. Boğaz Köprüsü ise bu iki köprünün karışımı olacak. Hibrit köprü şeklinde tabir ediliyor. Yüksek rijitlikli asma köprü olarak yapıldı. Köprünün üzerinden hem hızlı tren hem de yük treni geçeceği için bu karışım uygulandı. Asma köprüler hareketli yükler altında oldukça elastik davranırlar ve büyük deformasyonlar yaşanır. Biz klasik bir asma köprü yapsaydık yük treni geçişleri sırasında büyük deplasman ve deformasyonlarla karşılaşabilirdik. Bu deplasman ve deformasyonların azaltılması için rijitliği arttırılmış hibrit köprü tasarımı yapıldı. Bu eşsiz bir dizayn ve dünya da bu çapta ilk defa yapılacak hibrit bir köprü olacak. 3. Boğaz Köprüsü ve İzmit Körfez Geçişi tamamlandığında dünyadaki ilk 10 köprü içerisine Türkiye’den iki köprü yer alacak” dedi. MİCHEL VİRLOGEUX KÖPRÜYE YENİ İNOVASYONLAR GETİRDİ Köprü için bir günlük işletme kaybının 2 milyon dolar olacağını belirten Alim, 95 kilometrelik otoyol ve köprü geçiş ücretinin ise toplam 11 dolar olacağını söyledi. Köprünün tasarımını yapan Dr. Michel Virlogeux’un köprüye yeni inovasyonlar getirdiğini kaydeden Alim, bu sistemleri şöyle anlattı: “Dengelenmemiş kablo askılı köprü sistemi Michel Virlogeux’un köprüye getirdiği inovasyonlardan bir tanesi. Ana açıklık ve tabliyemiz çelik. Yan açıklığımız betonarme. Ana açıklığımız TEKNİK GEZİ likle tabliyenin rijitliği bir kademe daha arttırılmış oluyor. 5 kablonun getirmesi gereken kuvvetler kule bölgesine aktarılamadığı için de kule bölgesindeki basınçta azalma meydana geliyor. Basıncın azalması betonarme kesitlerin ezilmesini, çelik kesitleri burkulmasını önlüyor.” BİR TELİN KOPMASI İÇİN 4 TON GÜCE İHTİYAÇ VAR Köprünün kablo özelliklerini de sıralayan Cevat Alim, şöyle devam etti: “Kablolarımız 100 yıllık bir dayanıma sahip ve yorulmadan dolayı herhangi bir değişim beklenmiyor. 3 tip ana kablomuz var. Ana kabloda 5,4 milimetre çapındaki 127 adet tel birleştiğinde bir kablo büklümünü bir araya getirecek. Ana açıklıktaki 113 ve yan açıklıktaki 122 büklüm bir araya geldiğinde başka bir ana kabloyu meydana getirmiş olacak. 7 milimetre çapındaki değişik sayıdaki tellerin bir araya gelmesiyle oluşan 68 adet askı halatımız, 176 adet eğik 1.408 metre. Ankraj bloğundan ankraj bloğuna uzunluğumuz ise 2.164 metre. 22 adet ana açıklıkta, 22 adet de kenar açıklıkta kablomuz bulunuyor. Köprümüzün özel bir durumu var. 17 kablo betonarme tabliye üstüne ve ana açıklığa bağlı. Bunlar da birbirlerini dengeliyor. Ama kenar açıklıktaki son 5 kablomuz rijit yaklaşım plağına bağlanmış durumda. Böylece üzerindeki kuvveti zemine aktarıyor. Ana açıklıkta dengelenemeyen 5 kablo tabliyeyi sürekli gergin halinde tutuyor. İp cambazının ipi gibi gergin hale getiriyor. Böyle- askı kablomuz var. 52 milimetre çapındaki 7 adet telin bir araya gelmesiyle de bir kablo büklümü oluşacak. Bunlardan 65 ile 151 adeti bir araya geldiğinde eğik askı kabloyu oluşturacak. Dünyada ilk defa bu kadar mukavemetli bir kablo kullanılıyor. İçindeki küçük bir telin kopması için 4 tonun üzerinde güce ihtiyacınız var. Tüm telleri uç uca eklesek 124 bin 832 kilometre yol kat etmiş oluruz. Bu da dünyanın etrafını 3 kez dolaşmak anlamına geliyor. Kabloların gerçek bir çekme dayanımı var. Ayrıca firmanın garanti ettiği 1960 megapascal mukavemet mevcut. Bu gerçek mukavemetin yüzde 5 altındadır. En olumsuz koşullara göre hesaplar yapıldığında kablolar yüzde 45 kapasite ile çalışıyor. Ama kablolar iki kat emniyetli olarak hesaplanıyor. Bir yük treni 3 bin 200 tondur, 3. Boğaz Köprüsü iki yük treninin aynı anda geçebileceği düşünülerek yapılmıştır.” RÜZGAR EN ÇOK ZAMAN KAYBETTİREN FAKTÖR Konuşmasında, köprünün beton dayanımının C50 olduğuna da işaret eden Alim, basınç dayanımının ise testlerde 70 megapascal olduğunu anlattı. Alim, deprem faktörünün 3. Boğaz Köprüsü’nün tasarımında ana faktör olmadığına dikkat çekerek, “En önemli faktörümüz rüzgar. Köprü, sert rüzgarların estiği bir bölgede. Uygulama sırasında bize en çok zaman kaybettiren rüzgar oldu. Kabloların çekimini sert rüzgarların estiği dönemlerde gerçekleştiremedik. Son 40 yılda İstanbul’da kaydedilen en yüksek rüzgar hızı saate 130 kilometre. Köprü ise saate 170 kilometre rüzgara dayanabilecek bir güce sahip” dedi. İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri Alper Aydın, Nurten Topaloğlu ve Yavuz Bahadır Aksoy’un da eşlik ettiği teknik gezide sunumun ardından köprü çalışmalarını yakından izleme fırsatı bulan mühendisler, 3. Boğaz Köprüsüne hayran kaldı. Projenin yapım sürecine şahit olan mühendisler, ayrıca köprü ve otoyolla ilgili merak ettikleri soruları da Alim’e yönelttiler. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 19 MAKALE SEMPOZYUMUN ARDINDAN Fatih SOLAKOULARI İnşaat Yüksek Mühendisi 3 . Köprüler Viyadükler Sempozyumu’nda çok sayıda akademisyen, kamu ve özel sektörde tasarım ve uygulama alanlarında çalışanlar, konuşmacı veya katılımcı olarak yer aldı. Köprü Tasarımı, Tarihi Köprüler, Özel ve Büyük Açıklıklı Köprüler, Köprü Deprem Tasarımı, Karayolları Köprüleri Tasarım ve Yapımında Teknolojik Gelişmeler, Köprü Bakım ve Muayene, Köprü Davranış İzleme ve Çevre, Köprülerde İleri Teknoloji Uygulamaları konulu oturumlar düzenlenerek, çeşitli sayıda bildirilerin sunumları gerçekleştirildi. Bu oturumlarda; köprü tasarım, hesap ve yapımı, tarihi köprü restorasyon-konservasyon-güçlendirme ve yapısal sistemleri, köprü deprem tasarımı dikkate alınarak yeni ve mevcut köprülerin davranışı-güçlendirilmesi, teknolojik gelişmeler ışığında köprü tasarımı ve yapımı, köprülerin servis ömrü boyunca yapılması gerekli bakım, muayene, davranış izleme ve çevre, köprülerin imalatında ileri teknoloji uygulamaları ile ilgili konular hakkında sunumlar yapıldı. 3. Köprüler Viyadükler Sempozyumu Düzenleme Kurulu’na, Bilim ve Danışma Kurulu’na, İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu’na ve çalışanlarına, sempozyuma 20 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 destek olan kuruluşlara, bildiri sahiplerine ve emeği geçen herkese şahsım adına buradan teşekkür ederim. Özellikle Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı, değerli hocam Dr. Erhan Karaesmen’in üstün gayretlerini ve çalışmasını takdir etmek istiyorum. İMO Bursa Şubesi, üyelerimizin mesleki eğitimine katkı sağlayacak böyle sempozyumları düzenleme konusunda çıtayı daha ileriye götürmelidir. Ayrıca düzenlenecek sempozyum, seminer ve konferanslara akademisyenlerin, kamu ve özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın da katkısını arttırarak devam ettirmesini diliyorum. Köprüler, yerleşimleri dolayısıyla medeniyetleri birbirine bağlayan önemli ulaşım yapılarıdır. Üzerinde taşıt, tren veya yaya trafiği taşıyan ve diğer yapılara oranla deprem, rüzgar ve taşkın gibi dinamik yüklemelere daha savunmasız bir şekilde maruz kalan köpülerin tasarımı, ulaşım yanında geoteknik, yapısal ve hidrolik faktörlerin birlikte düşünülmesi ve etkileşimi nedeniyle oldukça karmaşıktır. Dolayısıyla köprüler, inşaat mühendisliğinin ulaşım, zemin mekaniği (geoteknik), yapı mekaniği ve hidrolik ana bilim dalı olmak üzere toplam dört ana bilim dalı alanındaki konuların birlikte düşünülmesini gerektirmektedir. Son yıllarda ülkemizde inşa edilen veya edilmekte olan Haliç üzerindeki Metro Geçiş Köprüsü, İzmit Körfez Geçişi Köprüsü ve 3. Boğaz Köprüsü sayesinde köprü tasarım ve yapımında ileri teknoloji uygulamalar da görülmektedir. Günümüze kadar yapılmış olan mevcut köprülerin durumu zemin, yapı ve hidrolik faktörler birlikte düşünülerek köprülerin yenilenmesi veya güçlendirilmesi alternatifleri detaylı olarak değerlendirilmelidir. Mevcut köprüler içinde yer alan tarihi köprülerin durumu; zemin, yapı ve hidrolik faktörlere ilave olarak inşaat mühendisi, restorasyon uzmanı mimar ve arkeolog branşlarının birlikte hareket ederek değerlendirme yapmasını gerektirmektedir. Tarihi köprülerde yapılacak restorasyon, konservasyon ve rekonstrüksiyon işlemleri öncelikle Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu müdürlüklerinin ve sonrasında Karayolları Genel Müdürlüğü, Sanat Yapıları Daire Başkanlığı’nın izni ve onayına tabidir. Ayrıca mevcut köprülerin servis ömrü boyunca davranışlarının izlenmesi, gerekli olan muayene ve bakım işlemlerinin yapılarak köprülerin daha sağlıklı hizmet vermesi sağlanmalıdır. BURSA DOĞAL AFETLERE TESLİM OLMASIN! İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından, Yıldırım İlçesi Fidyekızık Mahallesi ile Oylat’ta geçtiğimiz 7 Haziran Pazar günü meydana gelen sel felaketiyle ilgili kamuoyuna yapılan açıklamada “Bursa, doğal afetlere teslim olmasın” denildi. A çıklamada şu hususlara dikkat çekildi: Bahar aylarında artan yağışlarla, Uludağ eteklerine ulaşan kaçak ve çarpık yapılaşmanın zararları görülmüştür. Dere yataklarının kapatılması, kanalların temizlenmemesi sonucu şiddetli yağışlarla Uludağ’dan gelen sel suları taşarak dağ eteğindeki mahallemizi vurmuştur. Uludağ’dan inen sel suları Fidyekızık Mahallesi’ni teslim almıştır. Yağışa dayanamayan istinat duvarları çökmüş, taşan Fidyekızık Deresi’ndeki sel suları araçları sürüklemiş, evlerin giriş katlarını doldurmuştur. Vatandaşlar evlerinde ve oy kullanmak için gittikleri okullarda mahsur kalmıştır. İnegöl ilçemizdeki termal turizm merkezi Oylat’ta da oteller dağdan gelen selden etkilenerek, zarar görmüş, pikniğe giden vatandaşlarımız itfaiye tarafından kurtarılmıştır. Kış aylarında yaşadığımız istinat duvarı çökmelerinin ise can kaybı yaşanmadan maddi kayıplarla sonuçlanması mucizedir. 2015 yılına doğal afetlerle mücadele ederek başlayan kentimiz; kar yağışında çöken, lodosta uçan çatıların ardından sel ile karşı karşıya kalmıştır. Yaşanan üzücü olaylar göstermiştir ki mühendislik hizmeti almadan, mesleki denetimden geçmeden yapılan uygulamalar, kaçak ve çarpık yapılaşma, dere yataklarının kontrolsüzce kapatılması felaketlerle sonuçlanmaktadır. Yetkililerimiz yaşanan bu üzücü olaylardan ders çıkartmalı. Yağmur sularını tutan orman arazilerinin yok edilerek kaçak ve çarpık yapılaşmaya kurban gitmesi engellemelidir. Kaçak yapılaşma sonucu oluşan mahallelerimizde de doğru kentsel dönüşüm uygulamaları desteklenmelidir. Dere yatakları kontrolsüzce kapatılmamalı ve kanallar düzenli olarak temizlenmeli, beton ya da asfalt kaplama yapılan yollar ve meydanlarda yağmur suyu içi altyapı eksiklikleri acilen giderilmelidir. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi olarak, daha öncede dile getirdiğimiz gibi Bursa doğal afetlere teslim olmamalı, mühendislik hizmeti almayan yapılara izin vermemeli, mesleki denetim zorunluluğu getirmelidir. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 21 RÖPORTAJ ERDEMİR’İN SİNEMA TUTKUSU İnşaat Yüksek Mühendisi Nesrin Selcen Erdemir’in işten arta kalan zamanlardaki en büyük tutkusu sinema. Erdemir, “Film izlerken her şeyi unutuyorum. Hele ki o filmde kendi hayatımdan bir şeyler buluyorsam, heyecanım kat be kat artıyor” diyor. İ nşaat Yüksek Mühendisi Nesrin Selcen Erdemir tam bir film tutkunu. Fakat bu tutkusunu sinemalarda gösterime giren gişe filmlerini değil, daha çok sanatsal içerikli filmleri takip ederek sürdürüyor. Öğrencilik yıllarda başlayan sinemaya olan bu ilgisini, bugün bir hayli ilerletmiş olan Erdemir, “İzlemeye başlayınca biri diğerini getiriyor. Örneğin, bir yönetmenin filmini seyrettiğinizde ve çok beğendiğinizde ‘Hadi diğer filmlerini de izleyeyim’ diyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız sadece film izlemek değil, iş yönetmen takip etmeye kadar gitmiş” diyor. Bugün daha çok bağımsız sinema, Avrupa sineması, İran ve İspanyol sinemalarını takip eden, Türk yönetmenlerden Nuri Bilge Ceylan, yabancılardan ise İspanyol sinemasından Amma Dogar ve Fransız Tony Gatlif ’i çok beğendiğini ifade eden Erdemir’in favori filmleri de Godfather ve Bir Zamanlar Anadolu’da. Bir hikaye üzerine değil de insanların hayatlarını yansıtan ve herkesin yaşayabileceği durumları anlatan filmleri çok sevdiğini belirten Nesrin Selcen Erdemir, bu tutkusunun nasıl başladığını ve bugün ulaştığı noktayı anlattı. - Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ben İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Geoteknik dalında yüksek lisans yaptım. Çalışmalarıma da bu dalda devam ediyorum. 2007 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden mezun oldum. 1 yıl kadar orada çalıştıktan 22 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 sonra iş vesilesiyle Bursa’ya geldim. 2008 yılından bu yana da buradayım. Şu an kendi işimi yapıyorum. - Peki, sinemaya olan ilginiz nereden geliyor? Sinema ne zamandan beri gerçek manada hayatınızda? Aslında mesleğimle pek bir alakası yok sinemanın. Ancak herkes bir şeylere ilgili duyar, benim kişiliğimde de sinemaya yatkınlık var demek ki. Üniversite yıllarımda çok film izlemeye başladım. Üniversite bittikten sonra ve çalışma hayatıma başladığımda boşlukta olduğum bir dönem vardı ki o sıra aşırı derecede film izledim. İzlemeye başlayınca da biri diğerini getiriyor. Örneğin, bir yönetmenin filmini seyrettiğinizde ve eğer çok beğendiğinizde ‘Diğer filmlerini de izleyeyim’ diyorsunuz. Bu şekilde domino taşı gibi birbiri ardında devrilerek gidiyor. Sonra bir bakmışsınız sadece film izlemek değil, iş yönetmen takip etmeye kadar gitmiş. - Ne tür filmleri tercih ediyorsunuz? Favori yönetmenleriniz hangileri? Neden? Daha çok bağımsız sinema, Avrupa sineması, İran ve İspanyol sinemalarını takip ediyorum. Pek çok kişinin aksine Hollywood filmlerini pek sevmem. Yönetmenlerden de Türkiye’den Nuri Bilge Ceylan’ı, yabancılardan ise İspanyol sinemasından Amma Dogar ve Fransız Tony Gatlif ’i çok seviyorum. İlk aklıma gelenler bunlar. Mesela Nuri Bilge Ceylan çok iyi bir fotoğrafçıdır aynı zamanda. Görsel anlamda filmleri de çok doyurucu oluyor. Ayrıca işlediği karakterlerin her birine değiniyor ve hayatlarından size bilgiler veriyor. Onların tarafınızdan tan, hepimizin yaşayabileceği durumları anlatan filmleri. Belki de izlediğim filmde kendimden bir şeyler bulmayı bekliyorum. Ama tabii ki Hollywood’da da sevdiğim filmler yok değil. Mesela bu yıl Star Wars filmlerini ilk kez izledim ve gerçekten çok beğendim. Daha önce izlemediğim için de pişmanım. bakmanızı sağlıyor. Örneğin, Kış Uykusu filmi Cannes’da ödül aldı. Filmde ana karakterler dışında pek çok yan karakter de var ve siz onların da hayatını anlamaya başlıyorsunuz film sırasında. Filmleri izlerken hayatımızdan bir şeyler bulduğumuzda daha mutlu oluyoruz. - Tekrar tekrar izleseniz de bıkmayacağınız bir film var mı? Kesinlikle Godfather. Türk filmlerinden de Bir Zamanlar Anadolu’da. - Bu ilginizi ileride daha somut bir hale getirmek gibi düşünceniz var mı? Örneğin belki bir kısa film çekmek. Aslında çok isterim, ama benim yeteneğim daha çok iyiyi bulup izlemekten yana. Kendim üretebilir miyim? İşte onu bilmiyorum. Tabii bu, biraz daha kendini geliştirmeye, daha fazla film izlemeye bakıyor. Daha iyi bir izleyici olabilmek için bile izlediğiniz film sayısını artırmanız lazım. O durum ise apayrı bir şey. “KENDİMDEN BİR ŞEYLER BULMALIYIM” - Pek çok kişinin aksine Hollywood filmlerini neden sevmiyorsunuz? Filmlerde aradıklarınız neler oluyor? Hollywood filmleri bana pek hitap etmiyorlar. Ben daha çok durum filmlerini tercih ediyorum. Bir hikaye üzerine değil de daha çok insanların hayatlarını yansı- - İnşaat mühendisi olmasaydınız, sinema sektöründe mi çalışmak isterdiniz? Aslında benim gerçek hedefim sosyoloji okumaktı. İnsan ilişkileri ve onların içerisinde yer almayı çok sevdiğim için filmlere bu kadar ilgi duyuyor olabilirim. Ve belki de bunu en yakın sinemada buluyorum. Sinema sektöründe yönetmenlik olmasa bile en azından eleştirmen olmayı isterdim. “NEREDEYSE AĞLAYACAKTIM” - Yeni bir filmi izlemeye başlarken neler hissettiğinizi, duygularınızı nasıl anlatırsınız? İyi bir film izlediğimde çok heyecanlanırım. Ve kendimi filmin içerisinde bulup, hayatımdan bir şeyler hissedebilirsem, heyecanım daha da artar. Ben küçük bir yerde doğdum ve büyüdüm. Üniversite dolayısıyla büyük şehre geldim. Mesela Bir Zamanlar Anadolu’da filmini ilk izlediğimde inanılmaz derecede heyecanlandım, neredeyse ağlayacaktım. Çocukluk yıllarım ve yaşadığım yerle bir bağ kurmasından ötürü bazı sahnelerini başa sarıp tekrar tekrar izledim. Ayrıca filmi birlikte izlediğiniz bir kişiyle üzerine konuşup ortak duyguları hissettiğinizi fark ediyorsanız, daha da bir mutlu oluyorsunuz. - Türkiye’de sinema sektörünün geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz? Maalesef çok fazla ticari film var. İyi yönetmenlerimiz de var ama festivaller dışında onları pek göremiyoruz. Gişe filmlerinin sinemaya bir artısı olduğunu ise düşünmüyorum. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak gibi farklı filmler yapan 3-5 isim dışında isim sayamıyorsunuz. İyi yönetmen diyebileceğimiz insanlar herkes tarafından da SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 23 Eğer vakit ayırdığınız bir şey yoksa işte de mutlu olamıyorsunuz. Ve işten çıktığınızda koşarak gideceğiniz bir yer olmalı. Ben, üniversite yıllarımda fotoğraf kulübündeydim. Sonrası oda bünyesindeki bir go atölyesine katıldım. İki yıl kadar İspanyolca kurslarına gittim. En son da bu film atölyesi. Yani her zaman bir şeylerle meşgul olmaya çalıştım. bilinmiyor. O da neden? Tabii ki gişeden. Açıkçası ülkemizde sadece sinema değil, sanatın hemen hemen bütün kolları gereken ilgiyi göremiyor. Üstelik toplum da kendisini rahatlatacak aksiyon, komedi türü filmleri izlemeyi daha çok seviyor. Sanatsal veya festival filmlerini izleyerek onların üzerine düşünmeyi, yönetmenin anlatmak istediğini anlamayı pek sevmiyoruz. “OSCAR YAKIN GİBİ GELİYOR” - Biliyorsunuz Oscar ödülleri ya da Cannes Film Festivali sinemadaki en üst basamak sayılıyor. Sizce neden Türkiye’den Oscar’da ödül alan bir yönetmen ya da oyuncumuz yok? Henüz o kadar iyi bir filmimiz yok çünkü. Zaten Oscar ayrı bir şey, şaşalı bir yıldızlar topluluğu gösterisi gibi. Fakat son dönemdeki başarılarımız ileri de bu ödülü de getirecektir bence. Çünkü hem Avrupa hem de Amerika’da, sinemada bizi ciddiye almaya başladılar. İhtiyacımız olan deneye deneye daha iyisini yapabilecek noktaya gelmek. Ancak para ve reklam da gerekiyor. Çünkü izlemeyen, gişesi olmayan bir film çekiyorsunuz ve bunu tamamen kendi bütçenizden karşılıyorsunuz. Dolayısıyla bu alanda tutunmak kolay değil. Belki devletin ve ilgili bakanlığın bu işe el atması, daha fazla desteklemesi gerekiyor. - Bu hobinizle alakalı kendinize bir hedef koydunuz mu? Kamera arkasını öğrenebileceğim bir eğitim almayı düşünüyorum. Böylelikle tecrübemi daha da artıracağım. Sonuçta izlemem gereken çok film, keşfetmem gereken çok yönetmen var. Belki yeterli olgunluğa eriştikten sonra bu ilgimle ala24 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 kalı yazılar yazabilirim. - Sinema dünyasından bir araya gelerek sohbet etme şansı bulsaydınız kimi seçerdiniz? Kesinlikle Ercan Kesal. Kendisi senarist, köşe yazıları da var, aynı zamanda da oyuncu. Onun filmlerini ve hayata bakış açısını çok beğeniyorum, kesinlikle çok üretken. Onunla tanışmayı çok isterdim. Yabancılardan da David Lynch. Çok farklı bir dünyası var ki bunu filmlerinde çok bariz hissettiriyor. EĞER BİR FİLM ÇEKSEYDİ… - Eğer bir film çekme şansınız olsaydı, bu nasıl bir film olurdu? Sıradan bir insanın bir gününü işlemek isterdim. Ama o gün içerisinde o insanın karşılaştığı, iletişimde olduğu insanların da hayatların kesitler verirdim. Filmde o karakterin çevresinden, iç dünyasının nasıl etkilendiğini anlatmayı yeğlerdim. Örneğin, çok güzel başlayan bir günün, belki bir iş ilişkisinden ötürü nasıl berbat olabileceğini ya da bir anda nasıl daha güzel hale gelebileceğini göstermek gibi. - Bu ilginizi, İMO Bursa bünyesinde bir sinema kulübü kurarak sürdürmeyi düşünür müsünüz? Bu düşündüğümüz bir şey. İlerleyen dönem planlarımız arasında yer alıyor. - Başka hobi ve ilgi alanlarınız da var mı? Ben, iş hayatında başarı için mutlaka sosyal anlamda insanların bir hobinin olması gerektiğine inanıyorum. “HOBİLER KENDİNİZİ DAHA İYİ HİSSETTİRİYOR” Bizim çok yoğun bir çalışma yaşamımız var ve biraz da stresli açıkçası. Ve maalesef teknik anlamda hayatın içerisinde yer alan kesiminin, özellikle de mühendislerin, bu tarz sosyal ve kültürel uğraşlarda fazla yer almadıklarını görüyoruz. İnsanların gece evine gittiklerinde en fazla yaptıkları şey televizyon izlemek. Fakat kişiler, kendilerine iyi geleceğini düşündüğü hobilerine biraz daha zaman ayırmalı. Çünkü bu tür uğraşlar, kendinizi daha iyi hissetmenizin yanında çevrenizi de genişletiyor. İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ İLK MEZUNLARINI VERDİ Uludağ Üniversitesi bünyesinde 2010 yılında faaliyete geçen ve 2011-2012 döneminde lisans eğitimine başlayan İnşaat Mühendisliği Bölümü ilk mezunlarını verdi, ‘Bölüm-Mezun-Aile Buluşması’ düzenlendi. U ludağ Üniversitesi İMO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa, İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız ve Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün ile çok sayıda akademisyen, veli ve öğrenci katıldı. Programın açılışında velilere hitaben söz alan İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, “Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün ilk mezunları ile bir arada olmaktan mutluluk duyuyorum. Bursa açısından önemli bir gündeyiz. Oda olarak bundan sonraki süreçte mezunlarımızla bir aile olacağız. Aramıza hoş geldiler. Kendilerini canı gönülden tebrik ediyorum” dedi. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de bu yıl ilk mezunlarını verdiklerini kaydederek, Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne bugüne kadar katkı sağlayan tüm kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür etti. Program sonunda Basri Akyıldız, birinci olan öğrenciye başarı sertifikasını takdim etti. İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak ve Karayolları 14. Bölge eski Genel Müdürü Turgay Mesci de ikinci ve üçüncülük derecelerini alan öğrencilere sertifikalarını verdi. HABER 16’NCI YILINDA MARMARA DEPREMİ ANILDI İMO Bursa Şubesi, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depremi’nin yıl dönümünde, depremin acılarını ve yapılan hataları gözler önüne seren bir sergi ve basın açıklaması gerçekleştirdi. İ MO Bursa Şubesi, 17 Ağustos 1999’da 7,4 şiddetinde Gölcük merkezli meydana gelen ve binlerce kişinin ölümüne, binlerce kişinin de yaralanmasına neden olan Marmara Depremi’nin yıl dönümünü sergi ve basın açıklaması ile andı. 17 Ağustos Marmara Depremi ile ilgili basın açıklamasını gerçekleştiren İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Fatih Canbazoğlu, depremin hâlâ ülkemizin en büyük sorunu olduğunu hatırlatmayı toplumsal bir sorumluluk olarak gördüklerini kaydederek, “Deprem önlemlerini almakta, toplumu depreme karşı bilinçlendirmekte, yapı üretim sürecini ve yapılaşmayı deprem tehlikesini gözeterek düzenlemekte, ilgili mevzuatı deprem gerçeğine göre yeniden ele almakta yapılan çalışmaları yanlış ve yetersiz buluyor, toplumun güvenle geleceğe hazırlanmadığını düşünüyoruz” dedi. 26 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 BİR ARPA BOYU MESAFE ALINAMADI! Fatih Canbazoğlu, üzerinden 16 yıl geçen depremin binlerce insan yaşamını yitirmesine, binlercesinin yaralanmasına ve ülke ekonomisinin kısa zamanda telafi edilmesi mümkün olmayacak derecede etkilenmesine sebep olduğunu hatırlatarak, “Bilançonun yol açtığı acı, depremin toplumsal bir travma haline gelmesine neden olmakla kalmadı, başta yapı üre- tim süreci, mevcut yapılar, kentleşme politikası, afet sonrası önlemler ve mevzuat olmak üzere yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen, yok sayılan sorunlar dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinin yok sayılmasının bedeli kelimenin gerçek anlamıyla ağır oldu. Deprem sonrası süreç, bütün bir ülkenin depreme göre yeniden düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün oluşmasına tanıklık etti. Konsensüs, ‘artık hiçbir şeyin eskisi’ gibi olmayacağı temennisinde ifadesini buldu. Ancak, 12 yıl sonra meydana gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana rağmen, ‘bir arpa boyu mesafe alınamadığını’ gösterdi. Kaçak yapılaşmanın, sağlıksız kentleşmenin, mühendislik hizmeti almadan yapı üretiminin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların varlığını sürdürdüğü, sadece depreme değil her türlü doğal afete karşı korumasız olunduğu, mevcut olumsuzlukların doğa olaylarını doğal afete dönüştürdüğü, doğal afetlerin geleceğe dönük kaygıları çoğalttığını açığa çıkardı” diye konuştu. “MESLEK ODALARI DEVRE DIŞI BIRAKILDI” Canbazoğlu, İMO Bursa Şubesi olarak, yıllardan bu yana, deprem tehlikesi ve deprem önlemleriyle ilgili; mevzuattan yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerileri defalarca kamuoyuyla paylaşıldığını söyledi. Deprem gerçeği ile ilgili raporlar hazırlandığını, ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel içerikli etkinliklere katılarak değerlendirmelerde bulunulduğunu dile getiren Canbazoğlu, toplum yararına görülen her türlü girişime destek verip katkı sağlandığını, kendi olanakları çerçevesinde deprem ve ilgili konular bağlamında çok sayıda bilimsel-mesleki çalışmalar, meslek içi eğitimler icra edildiğini, depremin unutulmaması ve duyarlılığın artırılması amacıyla etkinlikler düzenlendiğini belirtti. “İMZACILIK VE SAHTE MÜHENDİSLERLE MÜCADELE ZAYIFLAMIŞTIR!” Son birkaç yıldır mevzuatta kabul edilemez köklü değişiklilere imza atıldığını da ifade eden Canbazoğlu, şunları söyledi: “Meslek odalarının toplumsal yarar hassasiyetinden kaynaklanan görüşlerini ifade etmesi kısıtlanmış, üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, ‘imzacılıkla’ ve sahte mühendislerle mücadeleyi zayıflatmıştır. Mevzuatın yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum edecek hükümler içermesinin ve meslek odalarının devre dışı bırakılmasının topluma pahalıya mâl olacağı açıktır. Şu nokta özellikle vurgulanmalıdır: İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın mümkün olduğunu kanıtlayan bir bilim dalıdır. Odamız da doğrudan insan hayatıyla ilgili üretimde bulunan meslek mensuplarının tek ve merkezi örgütü olarak, inşaat mühendisliği hizmeti almadan yapı üretilmesine karşı çıkmakta, nitelikli olmayan projelere izin vermemekte ve kamu yararı gözetmeyen projelere karşı hukuki alanda mücadele etmektedir. Mühendislik mesleğini önemsizleştirme ve meslek odalarını güçsüzleştirme girişimlerinin yapı üretim sisteminde zaafa yol açma dışında başka bir sonucu olmayacaktır.” DEPREM ÖNLEMLERİ VE AFET SONRASI HAZIRLIK YETERSİZ! “Türkiye depreme hazır mı?” sorusuna ne yazık ki olumlu yanıt veremediklerine dikkat çeken Fatih Canbazoğlu, “Ne deprem önlemleri ne de afet sonrası hazırlığı ikna edici buluyoruz. Açıkçası ne sorunlar ne de çözüm sırdır. Konunun birinci derecede muhatabı olan bir mes- leğin mensupları olarak, depremlerin yıl dönümlerinde sorunları yeniden sıralamanın, çözümü bir kez daha tartışmaya açmanın mevcut durumumuzu özetlediğinin farkındayız. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. Doğal afetleri “kader” gibi gören anlayış ne yazık ki endişelerimizi artırıyor. Kentler deprem tehlikesine değil ranta göre düzenleniyor” ifadelerini kullandı. “GELECEĞE GÜVENLE BAKMAK İSTİYORUZ” Sekreter Üye Fatih Canbazoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Endişeliyiz. Yapı üretim sürecinin endişelerimizi giderecek şekilde sağlıklı işlemediğinin farkındayız. Lakin endişemiz bu kadarla sınırlı değildir. En azından meslek odalarının, üniversitelerin, bilim çevrelerinin, sivil inisiyatiflerin kamu yönetimi tarafından oluşturulacak ortak bir zeminde bir araya gelerek başlatacağı sürecin, sekteye uğratıldığını görmek endişelerimizi artırıyor. Mevcut yapı stoğu biz inşaat mühendislerini endişelendiriyor. TOKİ tarafından üretilen büyük konut projelerinin yapı denetim sisteminden muaf tutulması bizleri endişelendiriyor. Deprem tehlikesinin görmezden gelinmesi, toplumsal duyarlılığın törpülenmesi endişelerimizi pekiştiriyor. Biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyor ve bu istediğimizin her daim arkasında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçeklikler bunu gerektiriyor. Çünkü depreme karşı alınmamış önlemler ülkemizin hâlâ en büyük sorunudur. Ülkemizin ekonomik-sosyal-siyasal çalkantılı döneminde deprem tehlikesine dikkat çekmenin, deprem duyarlılığını artırmaya gayret etmenin toplumsal ve insani bir sorumluluk olduğunu biliyor ve bu sorumluluğu taşımaya kararlı olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz.” Basın açıklamasının ardından BAOB Fuaye alanında açılan sergi gezildi. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 27 HABER ARTIK İHMALLER İŞ KAZASI VE ÖLÜMLERE YOL AÇMASIN! İMO Bursa Şubesi tarafından, Nilüfer ilçesi Beşevler Mahallesi’nde geçtiğimiz günlerde bir inşaat çalışması sırasında yaşanan göçük ile ilgili kamuoyuna açıklama yapıldı. “ İş kazalarının yaşanmaması ve yeni canlar yitirmemek için inşaatı yapan yüklenicinin, belirlenen yasalar ve tekniklerin dışına çıkmadan uygulamayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Uygulamayı yaptıran şantiye şefinin gerekli bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip olması, denetleyen yapı denetim firmasının, belediyelerin ve müfettişlerin inşaatları daha sık ve doğru denetlemesi gerekmektedir” denilen açıklamanın tamamı ise şu şekilde: 2014 yılında iş kazaları sonucu 1.886 kişi yaşamını yitirdi ve bunun 423’ü inşaat sektöründe yaşanmıştır. 2015 yılına 28 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 baktığımızda ise ilk 5 ayda 642 işçi iş kazası sonucu hayatını kaybetmiştir ve bu sayı her geçen gün gelen haberlerle artmaktadır. Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü sırada iken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de her gün 172 iş kazası meydana gelmektedir. Bu kazalar, günde ortalama 4 işçinin hayatına mal olurken, 6 işçi ise sürekli iş göremez hale gelmektedir. Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarına göre, iş kazalarının yüzde 12,5’i inşaat sektöründe yaşanmakta ve bu ölümlerin yüzde 42’si yüksekten düşmeden kaynaklanmaktadır. Yani, iş güvenliği yaşadığımız acılara, uyarılara ve tüm tartışmalara rağmen sektörümüzün en önemli sorunlarından birisi olmaya devam etmektedir. Bursa’nın Nilüfer ilçesi Beşevler Mahallesi, Yıldırım Caddesi üzerinde 18 Haziran Perşembe günü bir inşaatta beton göçmesiyle yaşanan kazada bunlardan birisidir. Kazada iki kişi göçen beton tabliyenin altında kalmıştır, göçük altında kalan bir işçi başından aldığı darbe nedeniyle yoğun bakımda tedavi görmeye devam ederken, müteahhidin misafiri olan kişinin sağlık durumu iyiye doğru gitmektedir. Bu kaza, bize tedbirler alınmadan ve teknik kurallara uyulmadan yapılan uygulamaların nasıl sonuçlanabileceğini bir kez daha göstermiştir. En büyük sorumluluk ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nındır. Uzun süredir beklenen ve 4 Nisan’da kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki değişikliklerle yasal zorunlulukların çerçevesi çizilmiştir. Müteahhit, iş güvenlik uzmanı, yapı denetim firması ve çalışanların yükümlülüklerinde ve cezalarda yeni düzenlemelere gidilmiştir. Kanuna; “İşverene, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur. Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir.” Fakat yaşanan iş kazaları gösteriyor ki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki değişiklikler yanlış uygulamaların ve kazaların önüne geçememiştir. Resmi Gazete’de yayınlandığı 23 Nisan tarihinden itibaren yürürlüğe giren kanun değişikliği, iş kazaları için caydırıcı olmamıştır. TEKNİĞİNE UYGUN YAPILMAYAN İSKELE ÇÖKTÜ Kaza ile ilgili İMO Bursa Şubesi Teknik Komisyonu tarafından bir inceleme gerçekleştirilerek rapor hazırlamıştır. Komisyon Başkanı ve aynı zamanda Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün tarafından hazırlanan raporda, çalışmaların durdurulması ve teknik yeterlilik sağlandıktan sonra devam edilmesi gereken bir inşaatta ihmallerin nelere yol açabileceğini gözler önüne seril- miştir. Rapora göre; çökme proje hatası veya zeminden değil, tekniğine uygun tasarlanmayan kalıp sistemleri nedeniyle yaşanmıştır. Cadde üzerinde bulunan ve komşu binalarda olduğu gibi zemin katı dükkan olarak yapılan projede, kat yüksekliğinin fazla olması nedeniyle kalıp direklerinin boyları fotoğraflarda görüldüğü gibi yetersiz kalmıştır. Bunu uzatmak için altlarına tuğlalar konmuş ya da yanal hareketi engellenmemiş mesnetler ve bağlantılar kullanılmıştır. Betonarme yapılarda genelde 1metrekarenin ağırlığı 1 ton civarında olmaktadır. Beton döküldüğü zaman tüm ağırlık sadece kalıp direkleri tarafından taşınmaktadır. Dolayısıyla kalıp direklerinin bu yükü taşıyacak kapasiteye sahip olması gerekmektedir. Bu inşaatta da görüldüğü gibi tekniğine uygun tasarlanmayan kalıp sistemleri ağırlığı taşıyamaz duruma gelmekte ve taşıyamadıkları ağırlığın etkisiyle ciddi göçükler meydana gelmektedir. ” Yaşanan bu kazadan çıkartmamız gereken önemli dersler var. Bu tür iş kazalarının yaşanmaması ve yeni canlar yitirmemek için inşaatı yapan yüklenicinin, belirlenen yasalar ve tekniklerin dışına çıkmadan uygulamayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Uygulamayı yaptıran şantiye şefinin gerekli bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip olması, denetleyen yapı denetim firmasının, belediyelerin, müfettişlerin inşaatları daha sık ve doğru denetlemesi gerekmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun işveren, işçi ve yetkililere getirdiği yükümlülükleri net bir şekilde aktarması gerekmektedir. Bakanlık, çok tehlikeli işler sınıfında yer alan yapı gibi işlerde uyulması gereken kurallar ve güvenlik önlemlerini zorunlu hale getirmek için yaptırım gücünü ve denetimlerini arttırmalıdır. İMO Bursa Şubesi olarak tüm yetkilileri, işverenleri, denetleyen kurumları bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmaya davet ediyoruz. Artık ihmaller iş kazalarına ve ölümlere yol açmasın. MESLEKİ EĞİTİMLER SÜRÜYOR Üyelerine yönelik mesleki eğitimlere hız kesmeden devam eden İMO Bursa Şubesi, son olarak Gayrimenkul Konut Değerleme Lisanslama sınavına hazırlık için kurs düzenledi. İ MO Bursa Şubesi eğitim salonunda, Gayrimenkul Değerleme Uzmanı ve İnşaat Mühendisi Hakan Özel ile Serhat Çınar tarafından gayrimenkul değerleme esasları, dar kapsamlı sermaye piyasası mevzuatı ve meslek kuralları, gayrimenkul mevzuatı ve inşaat muhasebesi dersleri verildi. Çok sayıda mühendisin iştirak ettiği kursta, sınavda neler yapılabileceği anlatılarak, hazırlık için sorular çözüldü. Gayrimenkul değerlendirmesi ile ilgili önemli kavramları anlatan Serhat Çınar, “Gayrimenkul değerlendirme uzmanları, taşınmazları değerlendirmekle sorumlu lisansa sahip kişilerdir. Bankalar lisanslı gayrimenkul değerlendirme şirketleri ile çalışmaktadır. 5 gayrimenkul değerlendirme uzmanı bir araya gelerek lisanslı değerlendirme şirketini kurabilir. Şirket kurarken bu 5 uzmandan ikisi sorumlu değerlendirme uzmanı olmalıdır. Özel bir sermayeniz bulunmalı ve başka bir iş ile uğraşmamalısınız. Öte yandan değerlendirme uzmanı olanlar Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’ne de üye olmak zorundadır. Değerlendirme uzmanı olmak için 4 yıllık üniversite mezunu olmanız gerekirken, konut değerlen- dirme uzmanının ise iki yıllık üniversite mezun olması yeterlidir. Bununla birlikte Türkiye’de 132, Bursa’da ise 3 lisanlı değerlendirme şirketi bulunuyor. Ülke genelindeki lisanslı değerlendirme uzman sayısı da 3 bine yakındır” dedi. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 29 MAKALE BETON ÇATLAKLARINA KISA BİR BAKIŞ Doç. Dr. İsa YÜKSEL Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü B eton, içinde boşluklar ve mikro çatlaklar bulunan heterojen ve yarı-gevrek bir malzemedir ve düşük yükler altında doğrusal elastik davranış gösterir. Basınç dayanımının yüksek olması, yangına ve yıpratıcı çevresel etkilere dayanıklı olması, ucuz ve kolay bulunabilen bileşenlerden oluşması, plastik kıvamda iken içine girdiği kalıbın şeklini alması, çelik ve ahşaba kıyasla daha kalıcı olması gibi pek çok avantajının yanında, kullanıcıların en çok şikâyet ettiği konu; sertleşmiş betonda çatlakların oluşmasıdır. Günümüzde yapılar için kalıcılık da dayanım kadar önemli olup, yapısal tasarımın performansa göre, beton tasarımının ise kalıcılığa göre yapılması giderek bir zorunluluk halini almaktadır. Betonun kalıcılığını önemli ölçüde etkileyen çatlaklar değişik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Betonda herhangi bir noktada meydana gelen çekme zorlamaları beton çekme birim şekil değiştirme kapasitesini aştığı anda çatlak oluşur. Çatlaklar beton yapının veya betonarme elemanın dayanımını ve kalıcılığını olumsuz etkilediğinden, kullanıcılar açısından çatlaklı beton, görmek istenmeyen bir durumdur. 30 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 Çatlak Nedenleri: Çatlama olayı betonun bir çeşit hasar görmesi olup, çatlamanın ana nedeni bir hasar yapıcı etkendir. Bu etkenler mekanik etkiler ve yıpratıcı çevresel etkiler diye iki ana gruba ayrılabilir. Deprem yükleri, sabit ve hareketli yükler, her türlü çarpma, patlama ve diğer darbe etkileri, çeşitli titreşimler mekanik etkiler grubunda gösterilebilecek örneklerdendir. Yıpratıcı çevresel etkiler grubunda ise sıcaklık değişimleri, ıslanma-kuruma, donma-çözülme çevrimleri, buz çözücüler, sülfatlı ve/veya klorürlü sular, asitler, gazlar, rüzgâr ve radyasyon etkileri örnek olarak gösterilebilir. Görüldüğü üzere, olaya genel bakıldığında herhangi bir betonun herhangi bir ortamda çatlamasına neden olabilecek pek çok neden tekil veya çoklu olarak bulunabilir. Beton bileşenlerinin özellikleri, çatlak oluşumu ve yayılımı üzerinde oldukça etkindir. Betonda dayanım arttıkça kırılganlık ve gevreklik artar. Fakat çelik veya polipropilen lifli betonlarda çatlak oluştuktan sonraki davranış yalın betona göre farklıdır. Lifli betonda lif, çatlak oluşumunu engelleyemez fakat çatlakların ilerlemesini engelleyerek betonun tokluğunda belirgin artışlar görülmesine neden olur. Su/çimento oranı, agrega tipi, agrega konsantrasyonu, maksimum agrega boyutu gibi parametreler betonun çatlama ve kırılma parametrelerine etki eden başlıca etkenlerdir. Betonarme bina türü yapılarda taze betonun kalıba yerleştirilmesinden, binanın servis ömrü boyunca görülebilen çatlamaları meydana getiren zorlamaları 3 gruba ayırmak mümkündür: a) Betonun bünyesinde gelişen hareketler: Kuruma büzülmesi sıcaklık değişimlerine bağlı genleşme ve büzülmeler, plastik oturma ve plastik büzülmeler bu gruba girer. Eğer bu büzülme veya genleşme hareketleri engellenirse beton çatlar. Plastik büzülme çatlakları genellikle döşemeler ve yol kaplamaları gibi geniş yüzeyli beton elemanlarda görülür. Derin ve uzun çatlaklar betonun mukavemeti ve dayanıklılığı açısından son derece zararlı olabilir. Bünyesel rötrenin plastik rötreye eklenmesi halinde çatlama olasılığı artar. Taze beton kalıba yerleştirildikten sonra iri agregalar aşağı, karışım suyu ise yukarı hareket etmek ister. Bu hareket betona gömülü donatı veya kalıp tarafından engellendiğinde, donatı boyunca uzayıp giden plastik oturma çatlakları oluşur. Düşük su/çimento oranları ile çalışılması ve uygun katkı maddeleri ile bu çatlakların önlenmesi mümkündür. Beton, döküm öncesinde hazırlanan kalıplara dökülüp yerine yerleştirilir ve yüzey düzeltmesi yapıldıktan sonra, normal şartlarda, plastik kıvamını kaybederek priz almaya başlar. Taze beton ilk 24 saat içinde kolaylıkla çatlayabilir. Çünkü bu dönemde hem şekil değişimine uğramaktadır hem de dayanımı çok düşüktür. Priz başladıktan sonra kalıbın herhangi bir nedenle düşey veya yatay yönde hareket etmesi, darbe veya titreşime maruz kalması, uygun kalıp yapılmamasından dolayı kalıbın sehim yapması gibi nedenlerle betonda priz süresince çatlama görülebilir. Priz tamamlanmadan oluşan çatlaklar önemli bir sorundur ve müdahale edilmesi gerekir. Oluşan çatlakların genişliğine, yaygınlığına, çatlayan elemanın tipine, çatlak derinliğine, çatlak genişliklerine göre uygulanacak yönteme karar verilir. b) Betona gömülü maddelerin genleşmesi: Buna en iyi örnek donatı korozyonudur. Betonarme yapı elemanlarında betona gömülü vaziyette duran çelik çubukların korozyona uğraması sonucu donatı-beton ara-yüzeyinde korozyon ürünleri (pas tabakası) meydana gelir. Bu ürünün hacmi korozyona giren demirin hacminden 6-7 kat daha fazladır. Dolayısıyla sertleşmiş beton içinde oluşan bu hacimsel artış donatı boyunca ve donatıya dik doğrultuda betonda ilk önce çatlamaya neden olur, ileri düzeyde korozyon halinde betonda parça kopmaları görülür. Betonda alkali-silika reaksiyonları (ASR) sonucunda da benzer bir hacimsel artış nedeniyle haritavari çatlamalar görülür. ASR çatlakları beton döküldükten 1-2 yıl sonra ortaya çıkmaya başlarlar. Oluşan çatlamaların nedeni agregadaki aktif silis ile çimentodaki alkaliler arasında meydana gelen reaksiyonla ortaya çıkan ve genleşen jeldir. c) Dış etkiler: Aşırı yüklemeler, kimyasal etkileşimler, farklı oturmalar gibi nedenlerle oluşan deformasyonlar bu gruba girer. Normal betonun çekme dayanımı basınç dayanımının 1/8-1/12 civarında olup oldukça düşüktür. Dış yüklere bağlı çatlaklar basınç, eğilme, çekme, kesme, burulma gibi etkiler sonucunda ortaya çıkar. Tüm bu etkilerin bir noktada çekme gerilmesi yaratması ve çekme birim boy değişiminin sınır değeri aşmasıyla çatlak ortaya çıkar. Çekme gerilmesi çatlağa dik yönde meydana gelmektedir. Bu etkiler nedeniyle betonarme yapı elemanlarında kabul edilebilir düzeyde çatlak olması dayanım açısından sorun ya- ratmasa da kalıcılık yönünden değerlendirildiğinde; her türlü çatlak bir olumsuzluk olarak ele alınmalıdır. Doğrudan yükleme, sınırlama veya meydana gelen şekil değiştirmeler neticesinde oluşan eğilme, kesme, burulma veya çekme etkilerine maruz betonarme yapılarda çatlak oluşumu normaldir. Çatlaklar, sertleşmiş beton bünyesinde meydana gelen plastik büzülme veya genleşmeye sebep olan kimyasal tepkimeler gibi nedenlerle de oluşabilir. Bu nedenlere bağlı olarak oluşan çatlaklar, kabul edilemez derecede geniş olabilirler. Özellikle içinde sıvı depolanan yapılar gibi bazı özel yapılarda ise beton çatlaklarına hiçbir zaman izin verilmez. Diğer yapılar için, çatlak oluşumu, yapının uygun işlevini veya dayanıklılığını bozmayacak ya da kabul edilemez bir görünüşe sebep olmayacak şekilde sınırlandırılmalıdır. Yaşlı betonlarda görülen çatlama nedenleri arasında donma-çözülme, ıslanmakuruma, yüksek sıcaklık, ASR, karbonatlaşma, donatı korozyonu, sülfat saldırısı, titreşimler, çeşitli asit veya tuzların neden olduğu reaksiyonlar sayılabilir. Yapı sağlığı açısından çatlakların sınıflandırılması, gelişimlerinin izlenmesi gerekir ve gerekli hallerde elemana veya yapıya müdahale edilmelidir. Yapısal çatlakların zaman içinde çatlak genişliklerinin artması bir müdahale (onarım ve/veya güçlendirme) nedenidir. Çatlak genişlikleri basit ölçüm cihazları ile ölçülebilir ve çatlak derinlikleri de tahmin edilebilir. Deprem nedeniyle oluşan çatlaklar, temellerden veya zemin hareketlerinden kaynaklanan çatlaklar yapısal çatlaklar sınıfına girmekte olup, yapıda kapsamlı hasar tespiti ve performans değerlendirmesi yapıldıktan sonra eğer onarım ve/ veya bir güçlendirme çalışması gerekli ise zaman geçirilmeden bu çalışmalar yapılmalıdır. Betonda çatlağa neden olan etki ortadan kaldırıldıktan sonra çatlaktaki ilerlemenin durması beklenir. Çatlak ilerlemesi durduktan sonra çatlak onarımına başlanabilir. Yapıdan beklenen işlevini bozmayan çatlakların oluşumuna, genişliklerinin kontrolü için herhangi bir müdahalede bulunulmadan izin verilebilir. Ancak, yapının önerilen işlevi, tipi ve çatlak sınırlamasının maliyeti dikkate alınarak hesaplanan sınır çatlak genişliği (wmax) belirlenmelidir. Bu parametre uygulanacak işleme karar vermede önemlidir. TS EN 1992-1-1 (EUROCODE 2) standardına göre, betonarme taşıyıcı elemanlar için önerilen sınır çatlak genişlikleri (wmax) çevresel etki sınıflarına göre farklı belirlenmiştir. Buna göre, X0 (korozyon riski veya zararlı etki yok) ve XC1 (kuru veya sürekli ıslak) çevresel etki sınıfına maruz elemanlarda wmax=0.4 mm alınabilir. XC2 (karbonatlaşma-ıslak, bazen kuru), XC3 (karbonatlaşma-orta derecede rutubetli), XC4 (karbonatlaşmatekrarlı ıslanma-kurumaya maruz), XD1 (klorür etkisi-orta derecede nemli), XD2 (klorür etkisi-ıslak, bazen kuru), XS1 (deniz suyu ile doğrudan temas etmeyen), XS2 (sürekli deniz suyu içinde), XS3 (deniz suyunda tekrarlı ıslanma-kuruma) çevresel etki sınıfına maruz elemanlarda wmax=0.3 mm olarak alınabilir. Sonuç olarak; ister yapısal olsun, ister beton bünyesinde yükten bağımsız çeşitli reaksiyonlar sonucu gelişmiş olsun her türlü beton çatlağına bir hasar gözüyle bakmalı ve çatlağın ana nedeni, yaygınlığı, derinliği, etkilediği eleman tipi gibi faktörler göz önüne alınarak yapı dayanımına ve kalıcılığına etkisi araştırılmalıdır. Gerekli durumlarda onarım/güçlendirme çalışmaları yapılarak yapının sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 31 HABER MÜHENDİSLERE PROJE PROJE YÖNETİM YÖNETİM SEMİNERİ KURSLARI SÜRÜYOR İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nin gerçekleştirdiği ‘Proje Yönetim Yazılım Kursu’ oda üyesi mühendislerden gelen yoğun talep üzerine tekrar düzenlendi. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nde, ‘Proje Yönetim Semineri’ düzenlendi. İMO Bursa Şubesi toplantı salonunda gerçekleşen ‘Proje Yönetim Semineri’nde İnşaat Mühendisi Fatih Armutçu tarafından metraj, bütçe, iş programı ve nakit akışı hazırlanması konularında bilgiler aktarıldı. Üyelerin yoğun ilgi gösterdiği seminerde Armutçu, Excel programında kolay planlama yöntemlerini aktardı. Armutçu, iş planı hazırlanmadan önce bir inşaatta olmazsa olmaların belirlenmesi gerektiğini kaydederek, maliyetin de bu sayede önceden planlanabileceğine vurgu yaptı. İş programı ile taşeron firmaların çalışma sürelerinin de belirlenmiş olacağını ifade eden Fatih Armutçu, proje yönetirken karşılaşılabilecek sorunları projenin zaman, maliyet ve kapsam sınırlamalarını dengeleyerek çözmenin önemine vurgu yaptı. Fatih Armutçu seminerde ayrıca aktardığı konuları destekleyen iş hayatı ile ilgili deneyimlerini de paylaştı. 32 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 Meslek içi eğitimlere önem veren İMO Bursa Şubesi, üyelerinin talebi üzerine MS Project ile Proje Yönetim Yazılım Kursu’nu ikinci kez İMO Bursa Şubesi Eğitim Salonu’nda gerçekleştirdi. İnşaat mühendislerine projelerini planlı yürütebilme imkanı sunan eğitimler, Makina Mühendisi İsmet Kocaman tarafından verildi. Kursa katılan üyeler iki gün boyunca proje planının oluşturulması ve uygulanması hakkında önemli bilgiler elde etti. Proje yönetiminin önemi hakkında açıklamalarda bulunan eğitmen İsmet Kocaman, “Eğitim sırasında ve izleyen süreçte kazanılan bilgilerin, gerçek proje ortamında başarılı bir şekilde uygulanabilmesi ancak proje yönetimi araçlarının doğru, etkin ve verimli kullanılabilmesi ile mümkün olabilir” dedi. Eğitimin sonunda proje yönetimini iş hayatlarında uygulayacaklarını belirten kursiyerler, gerçekleştirdikleri projelerde daha planlı ilerleyebileceklerini ifade ettiler. HABER MİMAR SİNAN ESERLERİYLE ANILDI ODTÜ emekli Öğretim Üyesi Dr. Erhan Karaesmen, Mimar Sinan’ın eserlerinin mimariye kattıklarını ve bu konudaki araştırmalarını “500 Yıl Sonra Koca Sinan’ı Yeniden Düşünürken” konferansı ile inşaat mühendislerine anlattı. İ MO Bursa Şubesi, ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü emekli Öğretim Üyesi Dr. Erhan Karaesmen’i ağırladı. “500 Yıl Sonra Koca Sinan’ı Yeniden Düşünürken” adlı konferansı veren Dr. Karaesmen, 30 yıldır Mimar Sinan’ı dünyaya benimsetmeye çalıştıklarını söyledi. Mimar Sinan’ın ve eserlerinin günümüzde yeni yeni bilinir hale geldiğini ifade eden Karaesmen, Sinan’ın eserlerinde kubbe ve tonoz kullanımına olağanüstü yeni bir boyut kattığını vurguladı. Mimar Sinan’ın Anadolu’daki yapı ve kültür birikiminden yararlandığını kaydeden Dr. Karaesmen, “Kendisinden önceki mimarların neler yaptığını merak eden gizli gizli gezen bir adammış. Günümüzün teorileri ve matematiği o tarihte yok. Fakat Sinan’ın üstün bir sezgisi vardı ve muhtemelen iyi bir çizimciydi. Geç keşfedildi ama hızlı ilerledi. 6 bin kilometrede mimarlık yaptı. Akıl almaz bir çeşitliliği var. Çoğunlukla ibadet yapıları bilinir fakat pek çok eseri, sivil mimari ve köprü örnekleri de vardır. Onun ser mimarlığı döneminde 480 yapı inşa edilmiş. Hepsini kendisinin yapmış olması, projelendirme- “YAPILARIMIZDA AKIL ALMAZ BİR SADELİK VAR” Mimar Sinan’ın, kubbenin hem enlemsel hem de boylamsal boyutta gelen etkileri ile birbirini tamamlamadığını ve bunun yapıya direnç kazandırdığının farkında olduğunu aktaran Dr. Karaesmen, uygarlığın gelişim çizgisi üzerinde Mimar Sinan’ın olağanüstü bir yeri olduğuna dikkat çekerek, “Batı’nın yapılarında kültürün tinselliği, anıtsallığı var. Bizim yapılarımızda akıl almaz bir sadelik var. Heykel sanatının olmayışı bu sadeliği yaratıyor. Mimar Sinan eserlerinde üç boyutlu heykel gibi yapılar inşa ediyor. Derinliği başka şekilde anlatıyor” ifadelerini kullandı. Floransa’daki Santa Maria del Fiore Katedrali’nin tüm dünya tarafından bilindiğini hatırlatan Karaesmen, 31 metre çapı, 43 metre yüksekliği, kubbeleri ve tonozları ile sade ve muhteşem bir eser olan Edirne’deki Selimiye Cami’nin ise bilinmediğini kaydetti. “Sinan’ın eserlesi mümkün değil. Fakat nerede ne yapıl- rinde kandırmaca yok” diyen Dr. Karaesdığını biliyor. Bu eserlerin yaklaşık 70-80 men, Selimiye Cami’ni benimsetmek için tanesinin proje müellifi ve mimarı oldu- çalıştıklarını söyledi. ğunu kabul ediyoruz” dedi. “AYASOFYA’YI KURTARDI” Mimar Sinan’ın Bursa’daki Ulu Camii ve Beyazıd Cami’nin yanı sıra güçlendirmesinde de yer aldığı Ayasofya’dan fazlasıyla etkilendiğini belirten Dr. Erhan Karaesmen, “Ayasofya kendisinden önce 17 kez yıkılmıştı. Sinan bir deha. Temeline yaptığı uygulamalarla Ayasofya’yı yıkılmaktan kurtardı. Sonrasında yaşanan depremlerde Ayasofya asla yıkılmıyor. Daha sonra yaptığı Selimiye Cami’nin haşmetinde Ayasofya’nın içini çok fazla incelemesi ve tamirinde yer almasının payı vardır diye tahmin ediyoruz” diye konuştu. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 33 MAKALE İŞVEREN AÇISINDAN HAKLI NEDENLERLE FESİH Erol KILIKÇIER Avukat erolkilikcier@kilikcier.av.tr İ ş yaşamının belki de en zorlu süreci olan ‘fesih’ hukukumuzda haklı fesih nedenleri başlığı adı altında 4857 sayılı İş Kanunu’nda gösterilmiş ve yasa maddeleri beraberinde fesih işlemine yeni bir düzenleme getirilmiştir. Bu süreçle birlikte İş Kanunu madde 18 “feshin geçerli bir sebebe dayandırılması” gereği, otuzdan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı ay belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışanların iş sözleşmesi son derece sıkı şekil ve esas şartlarına uyulmak suretiyle feshedilebilmektedir. Eğer bu şartlara uyulmadan fesih yapılırsa, fesihten itibaren 1 aylık süre içerisinde açılacak bir işe iade davası neticesinde işverenin 4, 8 ve 12 aya kadar ücret tutarında tazminat ödemesi yapması, işverenden dava yolu ile talep edilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu madde 21 uyarınca; geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları aşağıda tartışılmaktadır. İşte, tam burada uygulamada sıklıkla gördüğümüz hatalardan yola çıkarak, işveren tarafından fesih sürecinde yapılması gereken hususları belli başlı ilkelerden yola çıkarak bilginize sunacağız. Bu bilgiler aşağıda tek tek sıralanmıştır. • Öncelikli olarak fesih bildiriminin ‘yazılı’ ve fesih sebebinin ‘açık’ olarak belirtilmesi gerekmektedir. Sebep içermeyen, gerekçe gösterilmeyen sadece kanun maddesi- 34 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 nin tekrarı niteliğinde olan fesihler geçerli olmayacaktır. • Fesih sebebi olarak belirtilen hususun işçinin yetersizliği, işçinin davranışlarındaki kusur ve özensizlik, işletmesel sebep yani işyerinde yeni çalışma – üretim yöntemlerine gidilecek olması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması, iş ile ilgili teknolojik değişikliklere gidilmesi, sektörel olumsuzluklar nedeni ile önlemler alınması, işyerinin ekonomik sıkıntıları ve genel ekonomik sıkıntılar gibi objektif bir niteliğe dayanması gerekmektedir. • Eğer iş sözleşmesi, davranış veya yetersizlikten kaynaklanan bir nedenle feshediliyorsa, öncelikle aleyhindeki iddialara karşı işçinin savunmasının alınması esastır. İş kanununda savunma alınmasının nasıl yapılacağı hususunda bir usul belirtilmemiştir. Öncelikle aleyhindeki iddiaları çalışana tebliğ etmek ve makul bir süre vermek kaydıyla işçiden savunma vermesi istenmelidir. Çalışanın savunma talep bildirimini tebliğ almak istememesi halinde, bu durumun bir tutanakla tespiti, işveren açısından yerinde olacaktır. • İşletmesel sebeplerle yapılacak fesihlerde savunma alma mecburiyeti yoktur. Ancak bu nedenle fesih söz konusu olsa dahi, işten çıkarılacak işçinin seçiminde davranış veya yetersizlik kriterleri esas alınmış ise çalışanın savunmasının alınması yerinde olacaktır. Bu nedenle yapılacak fesihlerde savunma alınmaması, başlı başlına feshin geçersizliği sonucunu doğuracaktır. • Çalışan tarafından verilen savunma dikkatli ve samimi bir şekilde incelenmeli, çalışanın savunmasında belirttiği konular hakkında gerekli araştırma ve incelemeler işveren tarafından yapılmalıdır. • Çalışanın haksız devamsızlık yapması, amirlerine ve diğer çalışanlara sataşması, kavga etmesi, tacizde bulunması veya işyerinde güveni suiistimal, işyerindeki huzuru bozmak gibi İş Kanunu 25/II’de belirtilen hallerin varlığında iş sözleşmesinin haklı nedenle derhal fesih gündeme gelebilecektir. İş Kanunu madde 25/II tazminatsız fesih koşullarını düzenlemektedir. Madde içeriğinde düzenlenen durumlarda her ne kadar savunma alma zorunluluğu bulunmasa da yaşanan olayın açıklığa kavuşması ve herhangi bir şüpheye yer vermemek adına çalışanın savunmasının alınması yine de yerinde görülmektedir. Haklı nedenle derhal feshi gerektirecek durumların varlığı halinde, işveren konuyu ciddi bir şekilde soruşturmalı gerekirse konuya vakıf olan diğer çalışanların beyanlarına başvurmalı ve bunun neticesine göre işlem yapmalıdır. Ayrıca İş Kanunu madde 26 uyarınca yukarıda belirtilen sebeplerle yapılacak fesih hakkı, işçinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu, işverenin öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamayacaktır. Eğer işçi fiili neticesinde maddi menfaat elde ettiyse, bu bir yıllık süre işlemeyecek- tir. Bu süreler geçirildikten sonra yapılacak fesihlerde kıdem ve ihbar tazminat ödemelerinin yapılması gündeme gelebilecektir. FESHİN SON ÇARE OLMASI İLKESİ: Performans nedeniyle yapılacak fesihlerde, işverenin performans kriterlerini işçiye tebliğ etmesi ve performans değerlendirmesinin anlaşılır bir şekilde yapılması gerekmektedir. Söz konusu değerlendirmenin çalışana tebliği, yorum ve savunmasının alınması yerinde olacaktır. İşverenler feshi her durumda kullanamayacaktır. İşçinin iş sözleşmesini sona erdirmeden önce, iş sözleşmesinin devamı için yapılması gereken bütün ihtarlar yapılacak, gerekli tüm savunmalar alınacak, işçinin sözleşmesinin sonlandırılmaması için bütün imkânlar kullanılacaktır. İşveren tarafından işçiye verilmesi gereken bütün eğitimler verecek, işçinin işi layıkıyla yapması için gerekli ortam ve malzemeleri hazırlayacaktır. Buradaki temel ilke de feshin son çare olduğudur. Feshin son çare ilkesi Yargıtay kararlarında da sık sık belirtilmektedir. İlkeye örnek olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2009/27271 E. - 2009/27272 K. Sayılı 20.07.2009 tarihli içtihadını gösterebiliriz. İçtihat metni aynen aşağıdaki şekildedir; ‘’ÖZET: Feshin geçerli nedene dayandığının ispat yükü işverendedir. İşveren, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra fesih nedenlerinin haklı olduğunu kanıtlamalıdır. Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğünde, öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kurarı aranmalı, istihdamı engelleyen bir durum olup olmadığı araştırılmalı; işletmesel karar ile istihdam fazlalığının meydana gelip gelmediği, işverenin bu kararı tutarlı şekilde uygulayıp uygulamadığı, işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı ve işletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır’’ şeklindedir. Emsal karardan da anlaşılacağı üzere işveren feshi son çare olarak kullandığını ispatlamakla yükümlüdür. • Davranıştan kaynaklı fesihlerde ise iş ilişkisinin işveren tarafından devamının artık kendisinden beklenemeyeceği durumları dikkate almak gerekmektedir. İşçinin uyarılara rağmen sık sık işe geç gelmesi, işini gereği gibi yapmaması, çalışma arkadaşları ve amirlerine karşı agresif bir şekilde davranması, çalışma ortamını terk etmesi bir fesih sebebi olarak nitelendirilebilir. Burada altını çizmek istediğimiz konu, fiil ve davranışların işyeri düzenini bozucu nitelikte olup olmadığıdır. İşyeri düzenini bozucu fiil ve davranışların birer fesih sebebi olduğu aşikardır. Ancak bu sebeplerin her birisini kendi içerisinde değerlendirmek, uyarı veya ihtar verilerek düzeltilebilecek bir fiil ise öncelikle bu yola başvurmak, eğer düzelme olmuyorsa fesih yoluna gitmek isabetli olacaktır. Yine burada da temel ilkenin “feshin en son çare olduğu” unutulmamalı ve fesih sübjektif - keyfi nedenlere dayanmamalıdır. Konuya ilişkin yazımızı şimdilik ana başlıklar altında bilginize sunarak, yazımızın tüm izleyicilerimize yararlı olmasını diliyoruz. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 35 HABER İMO BURSA’DAN HATIRA ORMANI İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, geleceğine sahip çıkmak için ‘Bir Fidanda Sen Dik’ kampanyası başlattı. Üyelerin desteği ile Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde ‘İMO Bursa Hatıra Ormanı’ oluşturuldu. O rmancılık Haftası’nda örnek bir davranış sergileyen İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, 190 çam ağacı fidanını toprakla buluşturdu. Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü çevresindeki alanı yeşillendiren genç mühendisler, tüm ağaçları tek tek dikti. Programına İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, 13. dönem Oda Başkanı Necati Şahin, UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, İMO Bursa Yönetim Kurulu üyeleri, Gençlik Komisyonu üyeleri ve öğrenciler katıldı. Programdaki konuşmasında, Gençlik Komisyonu’nun öncülüğünde yeni kurulan ve ilk mezunlarını veren Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ile bu fidanları ortaklaşa diktiklerini be36 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 lirten İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, fidanların da İnşaat Mühendisliği Bölümü ile birlikte yeşerip büyümesini diledi. “BU ORMAN, ÖNCÜ BİR HAREKET OLDU” Akyıldız şöyle devam etti: “İnşaat mühendisliği bina dikmek, beton dökmek, ağaçları kesip, taş kaplamak gibi algılanıyor. Oysa bu işin teknik boyutunda olan insanlar olarak artık yeşili de korumamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bilinci de inşaat mühendisliği öğrencilerine, toplumun her kesimine aktarmamız gerekiyor. İMO Bursa Hatıra Ormanı öncü bir hareket oldu. Bu şekilde çevreye duyarlı etkinliklerin artmasını istiyoruz.” İMO Bursa Şubesi geçmiş dönem Başkanı Necati Şahin, başkanlığı döneminde çalıştığı genç kadronun, geleceğin inşaat mühendisi adayları ile çevreye, doğaya duyarlı etkinlikler gerçekleştirmesinin mutluluk verici olduğunu belirtirken, UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün de “Gelecek nesillere gölgesinde dinlenebilecekleri, dolaşabilecekleri bir hatıra ormanı bırakacağız” dedi. HABER MÜHENDİSLER 38’İNCİ YAPI FUARI’NI GEZDİ İMO Bursa Şubesi üyeleri, yapı sektörünün en büyük buluşması olan 38’inci İstanbul Yapı Fuarı’nı gezerek sektördeki en son yenilikleri ve teknolojileri görme fırsatı yakaladı. İ nşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi üyesi mühendisler, 1.250 üretici firma, 17.400 ürün, teknoloji ve hizmetlerin sergilendiği 38’inci İstanbul Yapı Fuarı’na bu yıl da yoğun ilgi gösterdi. İnşaat mühendisleri, 100 bin metrekarelik alanda, 14 ayrı salonda en son yenilik ve teknolojileri yakından inceledi. YÖNETİM ADINA AYDIN’A TEŞEKKÜR Fuar sayesinde sektörün önde gelen firmalarının yetkilileri ile bir araya gelme ve bilgi alma fırsatı yakaladıklarını söyleyen İMO Bursa Şubesi üyeleri, sektörel gelişmeleri takip edebilmek için bu tür fuarların önemine vurgu yaptılar. Üyeler, İMO Bursa Şubesi adına Yönetim Kurulu Üyesi Alper Aydın’a geziyi düzenledikleri için de teşekkür ettiler. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 37 MAKALE ELEKTRONİK DEFTER, ELEKTRONİK FATURA, ELEKTRONİK YOKLAMA VE ELEKTRONİK TEBLİGAT UYGULAMALARI İhsan AKAR Yeminli Mali Müşavir ihsanakar@hotmail.com Türkiye’de e-devlet ve e-dönüşüm projeleri çerçevesinde e-maliye alanında da bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Vergi idaresince, mükellef faaliyetlerini etkin ve hızlı bir şekilde kavramak, vergileme işlemlerinde performansı arttırmak, ekonomik faaliyetleri kayıt altına almak, toplumsal faydayı maksimize etmek, vergi gelirlerinde artış sağlamak amacıyla teknolojik gelişmelere bağlı olarak bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Maliye Bakanlığı’nın Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde yapmış olduğu; Vedop 1,Vedop, 2-Vedop-3 projeleri, e-beyanname, e-haciz proje uygulamalarını takiben 2015 yılından itibaren yine doğrudan mükelleflere yönelik, e-defter, e-fatura, e-yoklama ve e-tebligat gibi elektronik vergisel uygulamalarını yürürlüğe sokmaya başlamıştır. Bilindiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “defter tutma mükellefiyeti” başlıklı 66. maddesinin ikinci fıkrasında yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, karar ve işletme defterinin elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulabileceği, bu defterlerin açılış/kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağının Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nca çıkarılacak müşterek bir tebliğle belirleneceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda yayımlanan 1 Sıra Numaralı Elektronik Defter Genel Tebliğ ile yevmiye defteri ile defteri 38 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 kebirin elektronik defter (e-defter) olarak tutulabilmesine imkan sağlanmıştır. Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 242. maddesinin ikinci fıkrasına 5766 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca; elektronik defter, belge ve kayıtlarının oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesi ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması, düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde kısaca e-defter, e-fatura, e-yoklama ve e-tebligat uygulamalarına ilişkin açıklamalarımıza yer verilecektir. Elektronik Defter ve Elektronik Fatura Uygulaması: 1-E-Defter Uygulamasına 2015 Yılında Geçen Mükellefler: 421 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ile 2014 yılı sonu itibariyle e-deftere geçip 01.01.2015 tarihi itibariyle e-defter tutmak zorunda olan mükellef grupları aşağıdaki gibi belirlenmiştir. a) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar ile bunlardan 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 25 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar ile b) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal edenler ile bunlardan 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31/12/2011 tarihi itibariyle asgari 10 Milyon TL brüt satış ha- sılatına sahip olanlar, 2014/Nisan ayı başından itibaren e-fatura uygulamasına, 2015 takvim yılı başından itibaren ise e-defter uygulamasına geçmiş olmaları gerekli ve zorunludur. 2-E-Defter-E Fatura Uygulamasına 2016 Yılında ve Daha Sonraki Yıllarda Geçmesi Gereken Mükellefler: 454 sıra nolu VUK Genel Tebliği ile 2015 yılında zorunluluk kapsamında e-deftere geçen mükelleflere ilave olarak aşağıda sayılan mükelleflerin de e-defter tutma ve e-fatura uygulamasına geçme zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre: a) 2014 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı 10 Milyon TL ve üzeri olan mükellefler. b) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli I sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) lisans alan mükellefler. Bayilik lisansı olanlar, münhasıran bu lisansa sahip olmaları nedeniyle bu bent kapsamında değerlendirilmeyecektir. c) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli III sayılı listedeki malları imal, inşa ve ithal eden mükelleflerden; (a) bendindeki şartı, 2014 hesap döneminde sağlayan mükellefler 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren, 2015 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren e-fatura ve e-defter uygulamasına geçmek zorundadırlar. (b) ve (c) bentlerinde sayılanlardan 20 Haziran 2015 tarihinden önce lisans alan veya mükellefiyet tesis ettirenler 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren, 20 Haziran 2015 tarihinden sonra lisans alan veya mükellefiyet tesis ettirenler ise lisans aldıkları ya da mükellefiyet tesis ettirdikleri tarihi izleyen hesap döneminin başından itibaren, e-fatura ve e-defter uygulamasına geçmek zorundadırlar. Ayrıca, lisans ya da mükellefiyet tesis tarihi ile izleyen hesap dönemi arasındaki sürenin üç aydan kısa olması halinde isteyen mükellefler bir sonraki hesap döneminin başından itibaren e-defter tutabilecekler ve e-fatura uygulamasına geçebileceklerdir. Diğer taraftan, e-fatura ve e-defter uygulamasına geçme zorunluluğu getirilen mükellefler; tam bölünme, birleşme veya tür (nev’i) değişikliğine gitmeleri halinde devrolunan veya birleşilen tüzel kişi mükellefler ile tam bölünme veya tür (nev’i) değişikliği sonucunda ortaya çıkan yeni tüzel kişi mükellefler de e-fatura uygulamasına geçmek ve elektronik defter tutmak zorunda olacaklardır. Bu durumda uygulamalara geçme süresi hiçbir koşulda işlemin ticaret siciline tescil tarihini izleyen ayın başından itibaren 3 ayı geçemeyecektir. e-defter uygulamasına başvuru için mükelleflerin vergi dairesine gitmelerine veya herhangi bir birime dilekçeyle başvurmalarına gerek bulunmamakta; www.edefter.gov. tr internet adresinden mükellefiyetlerine ilişkin temel bilgileri girmek ve “Uyumluluk Onayı Verilen” yazılımlardan herhangi birini seçmek ve mali mühür ya da elektronik imzaları ile imzalamaları suretiyle başvurular kolaylıkla gerçekleştirilebilmektedir. E-defter uygulamasına başvuru yapmak için mali mühür gerekli olup, e-fatura uygulaması için alınan mali mühür e-defter uygulaması için de kullanılabilmektedir. E-defter uygulamasına geçmek zorunda olan mükellefler, zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren yevmiye defterlerini ve defteri kebirlerini e-defter olarak tutmak zorundadırlar. Söz konusu defterlerin e-defter yerine kağıt ortamında tutulması imkanı bulunmamaktadır. İhracat İşlemlerinde E-Fatura Uygulaması: E-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, mal ihracı ve yolcu beraberi eşya ihracı (Türkiye’de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satışlar) kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, bahsi geçen faturalarını da 01.01.2016 tarihinden itibaren e-fatura olarak düzenleyeceklerdir. E-Yoklama Uygulaması: 453 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren elektronik yoklama (e-yoklama) sistemine geçilecektir. Bu sistem ile artık yoklama neticelerine ilişkin e-yoklama fişleri, yoklamaya yetkililer tarafından mobil cihazlar aracılığıyla elektronik ortamda oluşturulabilecektir. Elektronik Yoklama Sistemi; yoklama faaliyetlerine ilişkin süreçlerin elektronik ortamda yürütülebilmesini, yoklama faaliyeti sonucunda kayıt altına alınan delil niteliğindeki verilerin (resim, video, koordinat vs. dahil) Gelir İdaresi Başkanlığı’na ve ilgilisine elektronik ortamda iletilebilmesini amaçlamaktadır. Yoklama yapılan veya yetkilisi tarafından imzalanan e-yoklama fişi yoklamaya yetkililer tarafından elektronik ortamda onaylanarak imzalanma süreci tamamlanacaktır. E-yoklama fişleri, internet vergi dai- resi üzerinde yer alan “Elektronik Yoklama Görüntüleme” menüsünden görüntülenebilecek ve çıktısı alınabilecektir. Elektronik Tebligat Uygulaması: Gelir İdaresi Başkanlığı’nca Elektronik Tebligat’ın usul ve esaslarını belirleyen Genel Tebliğ Taslağı hazırlanmış olup buna göre; vergi dairelerince, kurumlar ve gelir vergisi mükelleflerine yapılacak tebliğ evrakları, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren muhatapların elektronik adreslerine yapılacaktır. Söz konusu e-tebligatlar elektronik imzalı tebliğ evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacaktır. Uygulama henüz yürürlüğe girmemekle birlikte 1 Ocak 2016 tarihi itibariyle yürürlüğe konulması planlanmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde e-defter, e-fatura, e-yoklama ve e-tebligat işlemleriyle ilgili olarak mükelleflerin, zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren vergisel ve hukuki anlamda zor duruma düşmemeleri ve cezai işlemlere maruz kalmamaları adına bu işlemlerle ilgili gerekli başvuruları zamanında yapmaları büyük önem arz etmektedir. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 39 RÖPORTAJ 52 YAŞINDA YENİDEN ÖĞRENCİ OLDU İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak, üniversiteden mezun olduktan 30 yıl sonra Uludağ Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaya başladı. İ nşaat Mühendisi Mehmet Albayrak, 30 yıldır Bursa’da serbest olarak çalışıyor. Karadenizli olmasının bu mesleği seçmesinde önemli bir rolü olduğunu dile getiren Albayrak, bugünlerde yeniden öğrenci olmanın heyecanını yaşıyor. Uludağ Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisansa başlayan Albayrak, “Aslında yüksek lisans yapmak gibi bir düşüncem yoktu. Bir gün UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün hocamız ve Doç. Dr. Ramazan Livaoğlu hocamızla bir konu hakkında yaptığımız görüşme sırasında laf dönüp dolaşıp yüksek lisansa geldi. Ramazan hocamız ‘Mehmet abi sen neden yüksek lisans yapmıyorsun?’ diye sordu. Tabii o ana kadar aklımda hiç böyle bir şey yoktu. Hocaların teşviki ve şu anki sınıf arkadaşlarımdan bazı meslektaşlarımın ısrarları ile bu yola girdik. İyi de oldu. Yarım dönemi bitirdik bile, üstelik zayıfım da yok” dedi. Yüksek lisans eğitimiyle 30 yıl sonra yeniden başlayan öğrencilik macerasını anlatan Albayrak, genç mühendislere tavsiyelerde de bulundu... - Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Mehmet Albayrak? 1984 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun oldum. 1984’ten bu yana da serbest ola- 40 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 rak çalışıyorum. Meslek hayatım hep Bursa’da geçti. 2000’den 2004 yılına kadar İMO Bursa’nın yönetiminde bulundum, iki yıl sekreter üye olarak da görev aldım. İş hayatımda hiç maaş almadım, hep serbest çalıştım. Aslen Trabzonluyum. Orada köy ortaokulunda okudum. O dönemler normal derslerimizin dışında bir rehberlik dersi de almaya başlamıştık. Fakat rehberlik dersinin ne olduğunu bilmiyorduk. Bu derste bize bir form doldurtmuşlardı, onu hatırlıyorum. Yıllar sonra köyüme gittiğimde, okulun o dönemki müdürünü buldum. Ve o doldurduğumuz formları çıkarttık. Formdaki “Ne olacaksın?” sorusunun karşısına mühendis olmak istediğimi yazmışım. Demek ki bu mesleği daha o zamanlardan severek ve isteyerek seçmişim. - Peki, neden mühendis, birinden mi etkilenmiştiniz? Hayır, etkilendiğim kimse olmadı. Karadenizliliğimizden olsa gerek, inşaat bizi her zaman cezbeden bir sektör olmuştur. Belki de buradan kaynaklanıyor. Üniversite tercihlerimin büyük bölümü de inşaat mühendisliğiydi. Bir tane tıp fakültesi seçmiştim, fakat onu kazanamadım. Şu an iyi ki de kazanamamışım diyorum, çünkü tıp bana göre değilmiş. - Mezun olduğunuzdan bu yana 30 yıl geçmiş. Bunca yıl sonra neden yüksek lisans yapmak istediniz? Neden bu kadar beklediniz? Aslında yüksek lisans yapmak gibi bir düşüncem yoktu. Zaten bu noktadan sonra bana mesleki anlamda büyük katkıları olmayacaktır, fakat mühendislik manasında katacağı çok önemli şeyler olabilir. Neden bu yıl yüksek lisans eğitimi dersek de Uludağ Üniversitesi’nde yüksek lisans bölümü yeni açıldı. Bir gün UÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün hocamız ve Doç. Dr. Ramazan Livaoğlu hocamızla bir konu hakkında yaptığımız görüşme sırasında laf dönüp dolaşıp yüksek lisansa geldi. Ramazan hocamız ‘Mehmet abi sen neden yüksek lisans yapmıyorsun?’ diye sordu. Tabii o ana kadar böyle bir şey hiç aklımda yoktu. Ramazan hocamızın teşviki, şu anki sınıf arkadaşlarımdan bazı meslektaşlarımın ısrarları ile bu yola çıktık. İyi de oldu. Yarım dönemi bitirdik bile, üstelik zayıfımız da yok. Her şeye rağmen eğer Bursa’da bu bölüm açılmamış olsaydı, yüksek lisans yapma şansım pek yoktu. “OTURUP ÖDEV YAPIYORUM” - Yüksek lisansa başlamak mevcut işlerinizi etkiledi mi? Kesinlikle. Hatta oturduk ödev yaptık diyebilirim. Malum bizi tecrübeli mühendis olarak da gördüklerinden, fazla hata yapma, hele tembellik etme şansımız hiç yok. Oturduk baya baya zaman harcadık, ama öğrenciliğimize de dönmüş olduk, aslında güzel de oldu. - 30 yıl önce üniversiteden mezun olmuş biri olarak üniversite yıllarınızda aldığınız eğitimle şu anki eğitim disiplin- lerine uyum sağlamada zorlandınız mı? Uyum sorunu yaşamdım, o da neden? Ben 30 yıl boyunca proje yaptım. Bunun yaklaşık ilk 10 yılı elle hesaplamaydı. Ardından bilgisayarlar yavaş yavaş meslek disiplinimiz içerisine girince bilgisayarları kullanmaya başladık. Bu konuda da iddialıyımdır. Dolayısıyla yabancılık çekmedim. Sonradan müfredata konmuş bazı yeni derslerde haliyle sıkıntı yaşadım, ama bu beni çok da fazla zorlamadı. Bursa’da mühendislik alanındaki bilgisayar programlarını kullanmaya ilk başlayanlardanımdır. Ve sürekli yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyorum. - Günümüzde kuşak çatışmaları sürekli dillendiriliyor. Görüş ayrılıklarına düştüğünüz oldu mu hiç? Malum öğrencilerin tamamı sizden yaşça küçükler. Yüksek lisans eğitimi gören meslektaşlarımın hemen hemen tamamı en az 10’ar yıllık, belli bir tecrübeye sahip arkadaşlar. Meslek olarak hepimiz aynı işi yaptığımızdan görüş ayrılıklarına düştüğümüz hiç olmadı. Öte yandan kızım da şu an inşaat mühendisliği okuyor. İnşallah bu yıl mezun olacak. Oğlum da mimarlık okuyor. Baktığımda sınıf arkadaşlarımın bir kısmı tecrübeli olsa da yine de kızım yaşındaki gençlerle de sınıf arkadaşı olduk. Bu durum doğal olarak bazen tuhafıma gitmiyor değil. Bir de yaşımıza hürmeten herkes saygısını eksik etmiyor, sağ olsunlar. - Eğitime başladığınız ilk gün o sıraya oturduğunuzda neler hissettiniz? Açıkçası komiğime gitmedi değil. Yıllar sonra tekrar öğrenci olmak insanda farklı duygular uyandırıyor. Fakat derse başladığınızda her şeyi unutuyor ve ortama ayak uyduruyorsunuz. Zaten meslek hayatımda sürekli seminerden seminere koşturdum. Bu anlamda ders dinlemek hiç de zor gelmedi. “EN ÖN SIRADA OTURUYORUM” - En azimli öğrencilerden biri misiniz? Dersleri en önden mi takip ediyorsunuz? Kesinlikle. Zaten en ön sırada oturuyorum. Ama şu da bir gerçek, genç öğrenciler bizden daha başarılı. Çünkü yaş ilerledikçe hafızanız doluyor ve anlatılanları anlama kapasiteniz gençlere göre daha az kalıyor. Bu yarı dönemde hiç bilmediğim, hiç işlemediğimiz konuları da gördük ve bunun bize büyük katkı sağladığına inanıyorum. Tabii yüksek lisans dersleri, lisans derslerinden daha ileri düzeyde. Mutlaka yeni konular öğreniyorsunuz. Bu yüksek lisans eğitimi bile olmasa, her seminerde, panelde zaten yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Detaya girmeye gerek yok, fakat mutlaka katkısını görüyorsunuz. - Yaş olarak sınıftaki en tecrübeli öğrenci siz misiniz? Yoksa başka yaşıtlarınız da var mı? Henüz akranım yok, ama önümüzdeki dönem, beni gören ve yüksek lisans yapmaya karar veren çok arkadaşım var. Muhtemelen onların içerisinden yaşıtlarım çıkacak, ama yine de benden sonra başlayacaklarından onlara göre kıdemli olacağım. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 41 RÖPORTAJ “ABİ DERSE BAŞLAYABİLİR MİYİZ?” - İlginç bir anınız var mı paylaşabileceğiniz? Bir gün derse giriyoruz. Ramazan hocamız “Mehmet abi derse başlayabilir miyiz?” dedi. Hem biraz utandım hem de sınıfça gülüştük. Ne diyeceğimi bilemedim, kendimi garip hissettim. Aramızda yaş farkı olsa da öğrencilik pozisyonumun dışına çıkmamaya büyük özen gösteriyorum. Ama yaşlı öğrenci olmak bir yerde de güzel. Sıra dışı oluyor, örnek alınıyorsunuz. Yaşım itibarıyla hocamızın bu davranışı beni çok mutlu etti. Bir de şu an İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde üniversite eğitimimden bir sınıf arkadaşım var, kendisi doçent. Yüksek lisansa başlarken transkript gerekiyordu, ona telefon ettim “Yüksek lisans yapacağım, bana transkriptimi gönderir misin?” dedim, o da “Bu yaştan sonra ne yapacaksın yüksek lisansı?” diye sordu. Ben de durumu anlattım tabii. Bu eğitimin mesleki anlamda olmasa da mühendislik olarak bana çok şey katabileceğini söyledi. Bakıyorum da üniversiteden sınıf arkadaşlarımdan biri İstanbul Teknik Üniversitesi’nde profesör, bir diğeri Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doçent, ama onun da profesörlüğü geldi. Galiba eskidik baya. ki devam etmezsen bu işin altından kalkamayacağız. Bu sefer son zamanlarda derslere epey asıldık. Hocalarımızın verdiği ödevleri yaptık. Baya baya öğrencilik hayatı yaşadık, özellikle son bir ayda çok hızlı bir çalışma temposu oldu ve güzel bir dönemi geride bıraktık. - Yüksek lisans eğitiminden sonra kendinize bir hedef çizdiniz mi? Belki yine bir teşvikle doktora olabilir mi? Doktora için lisansüstü sınavlara girmek gerekiyor biliyorsunuz. Onu da gençlere bırakıyorum. Dolayısıyla bu iş yüksek lisansta kalacak. Zaten kızım da mezun olursa, işleri yavaş yavaş ona devredip, artık emeklilik tarafına doğru geçmeye niyetim var. Bu eğitim biraz piyango gibi oldu benim için, ama tüm gücümle bitirmeye çalışacağım. Mezun olduktan sonra doktora olmasa da yine seminer veya kurslarla öğrenmeye devam. Çünkü öğrenmenin yaşı yok. “ARKADAŞLARIMA TAVSİYE EDİYORUM” - Bu 6 ay nasıl geçti? Yüksek lisans yapsak da başlarda öğrencilik havasına pek giremedik. Bir yurt dışı gezim oldu, işlerin yoğunluğu derken ilk zamanlar ilgilenemedik. Ama baktım 42 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 - Orta ve ileri yaş için yüksek lisans öneriyor musunuz? Diğer mühendisler de sizi örnek alsın mı? Günümüzde lisans seviyesindeki eğitim artık yetmemeye başladı. Ben kesinlikle herkese yüksek lisans yapmasını, hatta ara vermeden erken yaşta devam etmelerini öneriyorum. Beni görüp teşvik olarak kabul eden çok arkadaşım var. Önümüzdeki dönemde yüksek lisans bölümü patlama yapabilir. Bakalım üniversitedeki hocalarımız nasıl bir sıralama yapacak, kimleri nasıl alacaklar? Bunu bilmiyorum ama kesin- likle herkese tavsiye ediyorum, özellikle genç zamanlarında. - Ders araları, teneffüsler nasıl geçiyor? Genellikle sohbet halindeyiz. Tabii arkadaşların pek çoğu daha meslekte yeni sayılır. Onlar soruyor, biz de tecrübelerimiz ölçüsünde cevap vermeye gayret ediyoruz. Biz, meslekte tecrübe olarak fazlayız ama onların da bilgileri bize göre taze. Dersle ilgili takıldığım noktalarda ben de onlara sorular yöneltiyorum. Teneffüslerde çay, kahve ve sohbet eşliğinde güzel bir yarıyıl geçirdik. - Eklemek istedikleriniz var mı? Genç arkadaşlarla tanışmak, eğitim için aynı sınıf ortamını paylaşmak güzel bir duygu. İnşaat bölümü 4. sınıftaki bilgisayar uygulamaları dersinde, kullandığım Statik Betona Hesap programı için 1,5 aylık bir ders anlatım ve tecrübeleri aktarma sürecim de olduğu için hepsi sağ olsun bana “Hocam” diye hitap ediyor. Başlarda; işten, güçten zaman ayırabilir miyiz, dersleri yapabilir miyiz, geçebilir miyiz? Gibi tereddütler yaşadım. Fakat zaman ilerledikçe ve derslere adapte oldukça bunları aştık. Yakın zamanda dördüncü sınıfların mezuniyet töreni oldu, derece alanlara plaket verdik. Hem öğrenciyiz hem kısa bir dönem hocaları olarak plaket verdik. Enteresan ve güzel bir ortamdı. Aynı okulda az bir bölümü hocalık, büyük bölümü öğrencilik olmak üzere güzel bir dönem geçirdik. İnanıyorum ki önümüzdeki sene daha güzel olacak. SAHADAKİ EĞİTİMLER DEVAM EDİYOR İMO Bursa Gençlik Komisyonu üyeleri, Umut İnşaat tarafından yürütülen kolej binası şantiyesine teknik gezi düzenleyerek, sahada neler yapmaları gerektiğini öğrendiler. İ MO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin okulda öğrendikleri bilgileri geliştirebilmeleri için teknik geziler düzenlemeye devam ediyor. Umut İnşaat tarafından yürütülen 14 bin metrekarelik kolej binası şantiyesini gezen mühendis adayları; mühendislik, teknik ve iş güvenliği alanlarında merak ettikleri soruları şantiyedeki yetkililere yöneltme fırsatı buldular. UYGULAMALAR HAKKINDA BİLGİ ALDILAR İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Burak İmrekoğlu, İMO Bursa Gençlik Komisyonu Başkanı Yiğithan Toksöz ile birlikte şantiyede incelemelerde bulunan geleceğin mühendisleri, uygulamalar hakkında da Umut İnşaat Genel Müdürü Murat Sunar, İnşaat Teknikeri Caner Erata ve C Sınıfı İş Sağlığı Uzmanı Eda Türkkan’dan bilgiler aldı. “EZBERLEMEYİN, ALTERNATİFİ DÜŞÜNÜN” Gezi sırasında öğrencilere, 10 günde 2 bin 200 metrekarelik alanın üretildiği bilgisini veren Murat Sunar, çalışmalar sırasında Avrupa standartlarına uygun iş güvenliği- nin sağlandığını da vurguladı. Mühendis adaylarına, sahada öğrendiklerinin ve uyguladıklarının onları geliştireceğini ifade eden ve çeşitli tavsiyelerde bulunan Sunar, “Çalışmalar sırasında karşınıza bazı engeller çıkabileceğini unutmayın. Ezberlemek yerine alternatifi düşünün. Akıl yürüttükçe donanımlı hale geleceksiniz” dedi. HABER 0,50 EMSAL ARTIŞI ADALETSİZ! Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında yıkılacak 180 daireli siteleri için Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 0,50 emsal artışı sağladığı Nilüfer Sitesi sakinleri, emsal artışına itiraz etmeye hazırlanan akademik odaları ziyaret etti. N ilüfer Sitesi sakinleri İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız ile bir araya geldi. Sitesi Yöneticisi Metin Onan, 1985 yılında 56 dönümlük alanı satın aldıklarını belirterek, bunun 18 dönümüne konut yapıldığını, geri kalan 38 dönümü ise yeşil alan olarak kamuya bıraktıklarını söyledi. Sitenin 1999 Depremi’nde büyük hasar gördüğünü ve 10 binada orta derece hasar oluştuğu bilgisini veren Onan, yeterli onay sağlanamadığı için güçlendirmelerin de birkaç bina ile sınırlı kaldığını kaydetti. Kentsel Dönüşüm Yasası’nın ardından riskli ve güvencesiz olan binalarının yıkımı için Nilüfer Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile görüştüklerini anlatan Onan, “Binalarımızın beton kalitesi test sonuçlarına göre C4-C5-C6 ve acil yıkılması gereken binalarımız var. Can güvenliği yok. 2 yıldır bunun için mücadele veriyoruz. Tüm ev sahiplerinin onayını aldık. En son Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile görüştük. Yeni binaların yapılabilmesi için bize destek olacağı44 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 nı söyledi. 1,25 olan emsalimizi 0,50 artış sağlayarak 1,75’e çıkarttı. Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de oy birliği ile emsal artışı onaylandı ve planlarımız hazırlandı. Şimdi planlarımızın askıdan inme safhası var. Plan çalışmaları ve yeşil alanı ile örnek olacak bir proje hazırladı. Şu an 18 blok ve 6 bin 500 metrekare taban, 4 bin metrekare de yeşil alan mevcut. Yapılacak proje ile 13 katlı 6 blok, 4 bin metrekare taban, 14 bin metrekare yeşil alan olacak. Site sakinlerine 180, müteahhitte ise 140 daire kalıyor. Toplam 340 daire ve ticari alan yapılacak. Otoparklarımız binaların altında olacak” dedi. AKYILDIZ: KANUN, ‘MEVCUT İMAR PLANI DIŞINA ÇIKILAMAZ’ DİYOR İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız da Bursa Akademik Odalar Plan İnceleme Komisyonu’nun, kentsel dönüşüme tabi alanlar için plan notunda değişikliğe gidilen 0,50 emsal artışına ilişkin itirazının nedenlerini anlattı. Akyıldız, Büyükşehir Belediyesi’nin sadece Nilüfer Sitesi için değil, proje ile birlikte tüm kentte kentsel dönüşüme tabii tutulan alanlarda 0,50 emsal artışı öngördüğünü ifade etti. İMO Bursa Şubesi olarak kentsel dönüşümün öncelikle Nilüfer Sitesi gibi riskli alanlardan başlaması gerektiğini her yerde dile getirdiklerini anlatan Akyıldız, “Oda olarak birinci önceliğimiz can güvenliği. Nilüfer Sitesi için özel bir durum söz konusu. Bir an önce yapılması gerekli. Fakat genele baktığımızda bu artış tüm projelere sağlanıyor. Belediye 0,50’ye kadar emsal artışını nasıl tespit edecek? Kime ve neye göre bu artış verilecek? Kanun, ‘Kentsel Dönüşüm Yasası çerçevesinde yapılacak yenilemelerde mevcut imar planının dışına çıkılamaz’ diyor. Büyükşehir Belediyesi de bunu plan notu ile arttırmaya çalışıyor. Kentsel dönüşüme tabii alana emsal 2 verilirken, yan parselde yeni yapılacak bir bina için 1,5 emsal verilirse bu adaletli olmayacaktır. Projeye göre emsal artışı sağlanmamalı. Akademik odalar olarak düzenlemenin geneline bakacağız” diye konuştu. HABER Emir Sultan Anadolu Lisesi ve Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz Anadolu Lisesi öğrencileriyle gerçekleşen buluşmalarda, çalışma hayatı ve inşaat mühendisliği mesleği anlatıldı. MÜHENDİSLİK MESLEĞİ ÖĞRENCİLERE ANLATILDI İMO Bursa Şubesi, mühendislik mesleğini tanıtmak için öğrencilerle buluşmalarına devam ediyor. Bu kapsamda son olarak Emir Sultan Anadolu Lisesi ve Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz Anadolu Lisesi öğrencileriyle bir araya gelindi. E mir Sultan Anadolu Lisesi’ndeki buluşmada, inşaat mühendisi olma isteyen öğrencilere bu yolculukta dikkat etmeleri gerekenleri anlatan İMO Bursa Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Bahadır Aksoy, inşaat mühendisliğinin sadece erkek öğrenciler değil, kız öğrenciler içinde rahatlıkla çalışma imkanı sunduğunu söyledi. Öğrencilere, meslek seçerken çalışabilecekleri alanları iyi belirlemeleri gerektiği tavsiyesinde bulunan Aksoy, inşaat mühendisliğinin dallarını ve faaliyette bulunduğu alanları aktardı. Aksoy, “Bursa Şubemizin kayıtlı üye sayısı 3 bin 200’ün üzerindedir. İnşaat sektörü Türkiye’nin ve Bursa’nın lokomotif sektörü konumundadır. İnşaat mühendisi olduğunuzda masa başında proje hazırlayabilir ya da şantiyelerde görev alabilirsiniz. Ayrıca son yıllarda iş güvenliğinin daha fazla gündeme gelmesi ile birlikte iş güvenliği uzmanı olma şansınız da var. Yükselen mesleklerinden birisi ve bu konuda ülke olarak çok açığımız var” dedi. İnşaat mühendisliğinin insan hayatını en çok etkileyen mesleklerden birisi olduğunu vurgulayan Aksoy, “Bu mesleğin amacı sadece yapı dizayn etmek değil, aynı zamanda kullanılabilir ve uygulanabilir maliyette olmalarını da sağlamak. Hem ekonomik hem de güvenli yapılar inşa etmek. Mesleğimiz hata kaldırır bir meslek değil. İşinizi yüzde 100 doğru yapmak zorundasınız. Yapacağınız statik hesap veya bir imalat hatası, depremde karşımıza çıkar ve sonuçları çok ağır olur” dedi. “HEP KENDİNİZİ GELİŞTİRİN” Orhaneli’deki Türkan Sait Yılmaz Anadolu Lisesi son sınıf öğrencileri ile bir araya gelen İMO Bursa Yönetim Kurulu Üyesi Burak İmrekoğlu da okulda aldığı eğitimden ve çalışma hayatından örnekler vererek inşaat mühendisliğini anlattı. Mühendisliğin, kendisinde çevresindekileri farklı görebilme becerisini geliştirdiğini belirten ve öğrencilere sorularla mesleki ipuçları veren İmrekoğlu, “Ne istediğinizi bilmeniz önemli. Doğru mesleği seçmek hayatınızı belirler. Okul size yapmak istediklerinizle ilgili altyapı oluşturur, sonrası sizin çabalarınız ile ilgili. Diğer insanların bir adım ilerisinde olmanız önce sizin tercih edilmenizi sağlayacaktır. Çalışma hayatında en önemli noktalardan birisi de kendinizi, iletişim yönünüzü geliştirmeniz ve sosyalleşmenizdir” diye konuştu. Öğrencilere neden inşaat mühendisliğini seçtiğini de anlatan İmrekoğlu, bu meslekte mezun olduktan sonra öğreneceklerinin bitmeyeceğini, her inşaatta farklı, yeni şeyler göreceklerini ifade etti. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 45 MÜHENDİSLER, YEŞİL SAHALARIN TOZUNU ATTI 27. Geleneksel Halı Saha Futbol Turnuvası’ sona erdi. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi adına mücadele eden ve finale çıkan İnşaat Beton takımı 3.lük kupasını kazandı. T ürk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu tarafından bu yıl Makina Mühendis Remzi Erişler, Mimar Ahmet Aybar, Harita ve Kadastro Mühendisi Temel Öztürk anısına düzenlenen ‘27. Geleneksel Halı Saha Futbol Turnuvası’ sona erdi. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi adına mücadele eden ve finale çıkan İnşaat Beton 3.lük kupasını aldı. Veteranlar karşılaşmasında da Veteran Necati Şahin takımı Veteran Recep Şeker takımını 8-4 yenerek turnuvanın şampiyonu oldu. İki ay boyunca 14 takımın birinci olmak için mücadele ettiği karşılaşmaların ardından turnuva final maçlarıyla ile sona 46 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 erdi. Şükrü Şenkaya Spor Tesisleri’ndeki final karşılaşmaları, İnşaat Beton ile Elektrik Güneşi ve Makina Dinamo ile Makina Kaynak takımları kıyasıya mücadeleye sahne oldu. Tempolu maçların ardından İnşaat Beton, Elektrik Güneş’ini 9-3 yenerek 3’ncülük kupasını alırken, Makina Kaynak takımı, berabere biten maçın ardından penaltılarda Makina Dinamo’yu 4-3 yenerek turnuvanın şampiyonu oldu. DOSTLUK KAZANDI Kupa töreninde konuşan İKK Genel Sekreteri ve Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Remzi Çınar, diğer illerdeki odalara örnek olan turnuvayı dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde tamamladıklarını söyledi. Geleneksel hale gelen ve 27’ncisi düzenlenen bu turnuvanın sürdürüleceğini kaydeden Çınar, emeği geçen herkese teşekkür etti. Konuşmaların ardından birincilik, ikincilik ve üçüncülüğü kazanan takımlar kupalarını aldı. Turnuva üçüncüsü olan İnşaat Beton kupasını havaya kaldırırken, Veteran Necati Şahin takımının kaptanı Tahsin Kul, İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, İMO 13. Dönem Bursa Şube Başkanı Necati Şahin ve Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte şampiyonluk sevincini yaşadı. Turnuvanın sonunda en centilmen takım ve gol kralı ödülleri de sahiplerinin oldu. HABER COŞKULU 19 MAYIS GECESİ İ MO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı, geleneksel hale gelen 19 Mayıs Gecesi’nde coşkuyla kutladı. Altın Ceylan’da düzenlenen geceye mühendislerin ilgisi yoğun oldu. Gecede bir konuşma yapan İMO Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız, 14 yıl önce genç bir inşaat mühendisi olarak İMO Bursa Şubesi ile tanıştığını ve o günden bu yana odanın mesleki açıdan kendisine büyük katkılar sağladığını söyledi. Bu tür organizasyonların genç meslektaşların birbiriyle tanışması ve kaynaşması için İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, geleneksel 19 Mayıs Gecesi’nde genç ve deneyimli mühendisleri buluşturdu. aracı olduğunu belirten Akyıldız, Gençlik Komisyonu’nun bu tür etkinliklerine her zaman destek verilmesini istedi. Konuşmasında gecenin organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür eden Başkan Akyıldız “Gençlerimiz bu konuda bizi geçecek gibi görünüyor. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti gençlere emanet ederken doğru bir karar almış. Biz de geleceğimizi ve odamızı rahatlıkla gençlerimize emanet edebiliriz” dedi. Gecede, genç ve deneyimli inşaat mühendislerini buluşturmaktan mutluluk duyduklarını ifade eden İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu Başkanı Yiğithan Toksöz de komisyon olarak teknik, sosyal ve topluma duyarlı konularda etkinlikler yapmaya çalıştıklarını, temel amaçlarının genç mühendislerinin birbirlerini daha iyi tanımaları olduğunu dile getirdi. Konuşmaların ardından Geleneksel 19 Mayıs Gecesi pastası kesildi. Şarkılarla ve dans gösterileri ile eğlenen genç mühendisler, sürpriz hediye çekilişi ve kareoke ile de gecenin tadını çıkarttı. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 47 HABER Elif - Basri Akyıldız Araz -Ayşegül Kebir ve kızları Nurten-Handan Topaloğlu Burak Namlı- Gonca Sözer İbrahim - Esin Aytunç Alkılıç Fatih Arslan- Şükran Torun 48 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 Berna Dağ Bahar Kaymaz Emrah Ekiz-Ceren Kartaltepe Barış-Derya Sarı Gökhan-Esna Yardımcı Gülden Güllülü Merve-Furkan Toksöz İbrahim - Esin Aytunç Alkılıç İlker Arslan- Selcan Kibar Zeynep Çiftçi Muazzez-Hakan Morcalı Aydın Kızılırmak-Bahar Suna SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 49 IRGANDI KÖPRÜSÜ Dünya üzerinde sadece dört örneği bulunan köprüden biri olan Irgandı Köprüsü, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlamasının yanında, Bursa tarih ve kültür yolunun en önemli geçiş noktalarından birisidir. 50 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 O smanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti Bursa’nın ticaret merkezi olan Hanlar Bölgesi; 14.yy’da oluşmaya başlamış ve 16.yy. sonunda gelişiminin üst noktalarında, önemli ticaret yollarının Bursa üzerinden geçmesi gibi dönemin konjonktürüne bağlı bir gelişme süreci sonunda uluslararası bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Hanlar, çarşılar, pazar yerleri, bedesten ve arasta çarşıdan oluşan ticaret yapıları Bursa Hanlar Bölgesi’nin önemli yapılarını oluşturmuştur. Irgandı Köprüsü, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirinden ayıran Gökdere üzerinde, Setbaşı Köprüsü’nün kuzeyinde ve Boyacıkulluğu Köprüsü’nün güneyinde yer almaktadır. 1442 yılında Pir Ali oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından, olasılıkla Mimar Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırılmıştır. Kadı sicillerinden anlaşıldığı üzere Irgandı Köprüsü’nde 31 dükkan, 1 mescit ile 2 depo (ahır) bulunduğu bilinmektedir. Ahırların bulunduğu bölüm, köprüyü taşıyan kemerin iki yanında yer almaktadır. Köprünün bulunduğu alan Çoban Bey Vakfı’na ait olup, biri mescit olmak üzere beş dükkan mütevellilerine Doç. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi gelir getirmek amacıyla ayrılmıştır (Baykal, 1950). PONTE VECCHİO BENZERLİĞİ Köprüyü yaptıran Hoca Muslihiddin Mustafa; Azerbaycanlılardan ipek alıp, bu ipekleri İtalyan tüccarlara satan döneminin uluslararası ticaretle uğraşan büyük tüccarlarından biridir. Bu tüccarlar arasında olasılıkla Floransalılar da vardı. Floransa ile Bursa arasında ipek üretim ve ticareti ile ilgili bağların dışında, bir bakıma kültürel bağların da oluşu, Irgandı Köprüsü’nün Ponte Vecchio ile benzerliği bağlamında da ileri sürülebilir (Cezar, 1985, s.92). Irgandı Köprüsü; dünyada sadece dört tane örneği bulunan köprülerden biridir. Diğer köprüler sırasıyla; İtalya’da Floransa’da bulunan Ponte Vecchino ve Venedik’te bulunan Ponte Rialto ile Bulgaristan Lofça’da bulunan Osma Köprüleri’dir. Osmanlı kentsel öğeleri içinde ilk ve tek örnek olan Irgandı Köprüsü, arasta düzeninde bir çarşıdır. Aynı zamanda bu köprü, üstü kapalı bir sokağın iki tarafına sıralanmış dükkanlardan oluşan bir tica- BURSA’NIN DEĞERLERİ ret mekanı olmuştur (Cezar, 1985, s.92). U. Tanyeli, köprü ile ilgili olarak şunları belirtmektedir: “Irgandı Köprüsü Batı’yla kurulan ilişkiler sonucunda yapıldığını göstermektedir; çünkü Irgandı, iki tarafı dükkanlı bir köprü sistemidir. İtalya’dan Bursa’ya ithal edilmiştir. Dünyanın başka yerlerinde var olan bir yapı değildir. 19. yüzyıl ortalarında çekilen en erken fotoğrafında köprünün İtalyan köprü tiplerine benzediği, hatta örgü sisteminin bile benzediği rahatlıkla söylenebilmektedir” (Tanyeli, 1999, s.14). F. Dalsar, şeriye sicillerine dayanarak Irgandı Köprüsü’nün ipek kumaş dokuyan loncanın yönetim merkezi olduğunu ileri sürmektedir (Dalsar, 1960). F.Dalsar’ın bu düşüncesi 19. yüzyılda Bursa’ya gelen Batılı gezginler tarafından da doğ¬rulanmaktadır. 1855 DEPREMİNDE BÜYÜK ZARAR GÖRDÜ 1855 depreminde büyük zarar gören Irgandı Köprüsü’ne ait yazılı ve görsel bilgilere 19. yüzyılın ikin¬ci yarısında çekilmiş fotoğraflar aracılığıyla ulaşıla¬bilmektedir. Bu fotoğraflardan anlaşıldığı üzere Irgandı Köprüsü; her biri konutu andıran ahşap dükkanların yan yana dizildiği üstü açık bir çarşı görünümündedir. 1922 yılında Yunanlılar tarafından bombalanan köprü; 1940’lı yıllarda aslına uygun olmayan betonarme yapım sistemiyle yıkılan kısımlar yeniden inşa edilmiş ve uzun yıllar dükkansız olarak sadece üzerinden geçilip gidilen bir köprü olarak kullanılmıştır. 1980’li yılların sonlarında Osmangazi Belediyesi köprünün restorasyon çalışmalarını başlatma kararı almıştır. Bu tarihten itibaren çalışmalar başlamış ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller tarafından restorasyon projesi hazırlanarak uygulaması gerçekleşmiş- tir. 2004 yılında restorasyonu tamamlanan köprü; sanatsal amaçlı olarak işlevlendirilmiştir. Köprünün üzerinde geleneksel el sanatları ve Bursa ile ilgili değerli araştırmaların yer aldığı, Bursa kitaplarının satış ve teşhirinin yapıldığı mekanlar bulunmaktadır. Bursa’nın kentsel peyzajında önemli bir yere sahip olan Irgandı Köprüsü yerli ve yabancı turistlerce ziyaret edilmektedir. KAYNAKÇA 1. Baykal, K., (1950), Bursa ve Anıtları, Aysan Matbaası, Bursa, s. 95. 2. Cezar,E., (1985), Tipik Yapılarıyla Osmanlı Şehirciliğinde Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, M.S.Ü Yayını, İst. 3. Tanyeli,U., (1999), “Bursa’da Erken Osmanlı Kentleşmesinin Sorunları’’, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunun 700. Yıldönümünde Bursa ve Yöresi Uluslararası Kongre, 6-8 Mayıs 1999, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, s.61-68, Bursa. 4. Dalsar,F., (1960), Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul. 5.www.lifeinbursa.com 6. Dostoğlu,N.T., (2001), Osmanlı Döneminde Bursa, Akmed, Stil Matbaacılık, Antalya. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 51 GEZİ Merve Güler İnşaat Mühendisi HAYATIN SUNDUĞU LONDRA’DA HER ŞEY 20 Eylül 1777’de Samuel Johnson ile James Boswell arasında geçen o meşhur konuşmada Johnson’un sarf ettiği cümle aslında her şeyi anlatıyor: “Londra’dan bıkmak hayattan bıkmaktır, zira Londra’da hayatın sunabildiği her şey mevcuttur.” K ırmızı telefon kulübesi ve kırmızı otobüsü simgeleştirerek dünyaca meşhur hale getirmiş olan ülkenin başkenti Londra, Avrupa’nın en popüler şehirlerinden biri. Şehrin görülebilecek en önemli turistik mekânları; Parlamento Binası, Tower Bridge, Tower of London, Buckingham Sarayı, Natural History Museum, Victoria and Albert Museum, Hyde Park, Regent Street, Oxford Street, Trafalgar Square, Piccadilly Circus, Trafalgar Meydanı ve London Eye’dır. Gezimize, Thames Nehri’nin kıyısında ve Parlamento Binası’nın bulunduğu yerde yer alan The Palace of Westminster (Westminster Sarayı) ile başladık. 1834’te bir yangında hemen hemen tümüyle yok olan sarayın bugünkü yapısı 1852’de tamamlanmıştır. Saray, Gothic tarzda inşa edilmiş olup, meşhur Big Ben Saat Kulesi de burada bulunmaktadır. Parlemento Binası ve Big Ben Kulesi’ni ise en iyi Westminster 52 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 Köprüsü’nden ve Thames Nehri’nin her iki kıyısındaki yürüyüş yolundan görebilirsiniz. Nehrin kenarında, Country Hall’ün dışında ve Westminster Sarayı’nın karşı tarafında bulunan ve şehrin simgelerinden biri olarak kabul edilen London Eye’ın (dev dönme dolap) tam bir dönüş yapması yaklaşık 20 dakika sürmektedir. London Eye’a gündüz ve gece ayrı olmak üzere 2 farklı zamanda da giriş yapmak mümkündür. DEĞİŞİK GEZİ PAKETLERİNİ İNCELEYİN! Buraya gelmeden önce internetten Londra ile ilgili değişik gezi paketlerini seçerek önceden biletinizi almanızı öneririm. Paket olarak satılan Londra programlarından bir diğeri de Madame Tussauds Müzesi. Bu müzede herkesçe bilinen balmumu heykellerinden çok daha etkileyici olan, gezi sonunda yapılan Spirit Of London turu. Viktoria döneminden başlayarak tarihi Londra yangını ve günümüze kadar geçen süre içinde Londra’da olanlar SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 53 GEZİ ile ilgili bir geçit töreni yansıtılıyor size. Şehrin en ünlü mekanlarından biri olan Covent Garden ise 1960’lara kadar sebze meyve pazarıymış, şimdi ise sokak sanatçılarının, cambazların gösteri yaptığı, dükkanların ve tezgahların bulunduğu bir pazar yeri. Covent Garden’da bulunan dünyaca ünlü Şef Jamie Oliver’ın restoranında yemek yemenizi kesinlikle öneririm. ALIŞVERİŞİN HER TÜRLÜSÜ MEVCUT Alışveriş seven biriyseniz Regent Street, Oxford Street, Kensington, Knightsbridge ve Soho’da yürürseniz çok fazla sayıda ve değişik konseptte mağaza ile karşılaşabilirsiniz. Şayet lüksü merak ediyor ve ilgi duyuyorsanız Harrods ve Selfridges sizlere tam anlamıyla ayrı bir dünya sunuyor. Ayrıca Londra her ne kadar Avrupa’nın belki de dünyanın lükslük anlamında başkenti olsa dahi, bu kentte her bütçeye uygun alışveriş yapma imkanınız da bulunmakta. Pek çok marka Türkiye’deki konseptlerinden oldukça farklı. Londra’da her yere metro ile ulaşabilmeniz mümkün. 1863 yılında açılan metroda 274 adet istasyon yer alıyor. Bunun yanında bir Londra klasiği olan kırmızı çift katlı otobüsler ile seyahat yapmanız, vazgeçilmez bir deneyim ve unutamaya54 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 cağınız bir anı da olacaktır. Bu gelişmiş metro ağının yanında eğer fırsatınız olursa farklı bir Londra klasiği olan taksileri de kullanmanızı tavsiye ederim. Doğayı ve yeşili seven biriyseniz de Londra bu konuda Avrupa’daki en cömert şehirlerden biri. Toplamda 143 adet park ve bahçe kayıtlı olan şehirde, Hyde Park, St James’s Park ve Regent Park gibi devasa parklar mevcut. Hyde Park’ta dilediğiniz gibi vakit geçirebilir, St james’s Park’ta sincaplarla, sayısız çeşit kuşla birlikte eğlenebilir, Londra’nın en büyük parkı olan Regent Park’ta ise London Zoo’yu ziyaret edebilirsiniz. Yemek ve lezzetler olarak İngiliz mutfağı dünyanın çok gerisinde kalmış olsa dahi Londra’yı bu kapsamdan ayrı tutmamız gerekir. Kozmopolit yapısı gereğince tüm dünya mutfaklarını bir arada bulunduran bu şehirde ağız tadınıza uygun bir şeyler bulmanız hiç de zor değil. Et seven biriyseniz Arjantin mutfağına ait steak house’lar, dünyaca ünlü şeflerin restoranları, İtalyan mutfağının lezzetleri, Uzak Doğu’ya ait tatlar ve şayet ben Türk yemeği olmadan yapamam diyorsanız da Türk restoranları kentin hemen hemen her noktasında farklı konseptler halinde yer alıyor. Yemek kültürünün zayıflığının aksine İngilizler tatlılar konusunda oldukça başarılılar. Cheese cake başta olmak üzere farklı tatları denemenizi özellikle öneririm. KADIN İNŞAAT MÜHENDİSLERİ İFTARDA BULUŞTU İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin kadın üyeleri, sosyal medya üzerinde kurulan İMO Bursa Kadınlar Kulübü tarafından düzenlenen iftar yemeğinde bir araya geldi. İ MO Bursa Şubesi’nin, kadın üyeleri sosyal platformda da bir araya getirmek için kurduğu İMO Bursa Kadınlar Kulübü, Sümbüllü Bahçe Konağı’nda iftar programı düzenledi. ‘İMO Kadınlar Kulübü’nün facebook adresi üzerinden gerçekleştirilen etkinliğe katılan hem genç hem de deneyimli kadın mühendisler, iftarda vesilesiyle tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu, çalışma hayatının dışına çıkarak paylaşmanın ve sosyalleşmenin tadını çıkarttılar. İftar yemeğine katılan kadın üyelere teşekkür eden İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Topaloğlu, Ramazan ayının maneviyatını ve birleştirme gücünü birlikte yaşamanın mutluluğu içinde olduklarını söyledi. İMO Bursa Şubesi olarak sosyal ortamda daha etkin olmak ve üyelerle buluşmak adına yeni çalışma- lar başlattıklarını dile getiren Topaloğlu, ‘’İMO Bursa Kadınlar Kulübü de bunlardan birisi. Kulübümüzde, paylaşımlarda bulunmak ve etkinlikler düzenleyerek inşaat mühendisi kadınların bilgisini, birlikteliğini arttırmak istiyoruz. Bu anlamda sizlerin önerileri ve katkıları bizler için önemlidir. Kadınlar Kulübümüzün etkinliklerini ve paylaşımlarını çoğaltmak, üye sayımızı arttırmak için yine sizlerin ilgi ve desteğini bekliyoruz’’ dedi. Kadın üyeler ise İMO Bursa Şubesi’ne kendilerini bir araya getirdiği için teşekkür ederek bu tür etkinliklerin devamını diledi. SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 55 TEKNOLOJİ Apple Watch Türkiye’de Cortana, 6 ülkeye daha geliyor A BD merkezli teknoloji devi Microsoft, merakla beklenen yeni Windows sürümü Windows 10’u 29 Temmuz 2015’te piyasaya sürecek. Önümüzdeki hafta Windows 10’u kullanıma sunacak Windows’tan yeni bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada, Apple’ın Siri uygulamasına benzer bir kullanım sunan dijital asistan Cortana’nın 6 yeni ülkede daha kullanıma sunulacağı bilgisine yer verildi. Windows 10 işletim sisteminin kullanıma girmesiyle birlikte, Avustralya, Kanada, Hindistan ve Japonya önümüzdeki aylarda Cortana ile tanışacak. Brezilya ve Meksika’daki kullanıcılar ise yıl içinde Cortana’yı kullanabilecek. Dijital asistanın Türkiye için ne zaman kullanıma gireceğine dair bir bilgi ise henüz mevcut değil. A pple’ın geçtiğimiz yıl tanıttığı ve ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde satışa sunduğu akıllı saat modeli Apple Watch’un Türkiye’deki çıkış tarihi ve fiyatı belli oldu. Yapılan resmi açıklamaya göre, Türk kullanıcılar Apple Watch’u 31 Temmuz saat 07.01’den itibaren Apple Store üzerinden satın alınabilecek. Apple’ın Türkiye sayfasında yer alan bilgide Apple Watch’un Türkiye’deki fiyatına dair açıklamalar da yer aldı. Buna göre, Apple Watch Sport’un fiyatı 1.249 TL’den başlıyor ve 1.399 TL’ye kadar çıkıyor. Apple Watch’un fiyatı 1.999 TL-3.899 TL arasında değişiyor. Apple’ın altın kaplama akıllı saati Apple Watch Editon’ın fiyatı ise 34.000 TL’den başlıyor ve 56.000 TL’ye kadar çıkıyor. Satışın başlayacağı günden itibaren Apple Watch aksesuarlarının da satışa sunulacağı bilgisi yer alıyor. ucuzluyor B G 56 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 L G gün içerisinde aktif olan kullanıcılara yönelik yeni bir Bluetooth kulaklık duyurdu. Tone Active adlı Bluetooth kulaklık IPX3 sertifikası sayesinde su ve ter damlalarına karşı dayanıklı bir yapıda. Kulaklık suya dayanıklılığın yanı sıra hafif ve dayanıklı bir tasarım sergiliyor. Dört katmanlı hoparlör ve Dijital MEMS mikrofon teknolojileri beraberinde getiren LG Tone Active’in kabloları geri çekilebilir bir yapıda. Bu sayede kullanıcılar kulaklık boyutunu diledikleri şekilde ayarlayabiliyor. Bluetooth kulaklık tek şarjla ile 9,5 saat konuşma, 13 saat müzik ve 18 gün bekleme süresi sunuyor. LG Tone Active 129 dolar fiyatıyla ilk olarak Amerika’da satışa çıkacak. Birçok renk seçeneği bulunan Bluetooth kulaklık yakında Avrupalı kullanıcılarla da buluşacak. İnternet fiyatları Antibakteriyel ekran ile sunulan ilk akıllı telefon ünümüzde akıllı telefonlarda donanımsal gücün yanında sağlamlıkta bekleniyor. Hal böyle olunca üreticiler cihazlarında donanımsal üstünlüğün yanında sağlamlıklarıyla ünlü ekran camları da kullanıyor. Yeni gelen bilgiler bugüne kadar çizilmelere ve kırılmaya dayanıklı olarak sunulan ekranlarda artık antibakteriyel özelliği de olacak. Geçtiğimiz günlerde Çinli ZTE firmasının duyurduğu 5,5 inç’lik amiral gemisi telefonu Axon’un ekran camının antibakteriyel olduğu ortaya çıktı. Akıllı telefon ekranlarına kazandırdığı sağlamlıkla tanıdığımız Corning, ZTE ile yaptığı ortaklık sonucunda antibakteriyel cam ekran ile LG’den sporculara özel Bluetooth kulaklık kaplı ilk akıllı telefon olan ZTE Axon’u duyurduklarını açıkladı. Corning’in açıklamasına göre, ZTE Axon’daki ekran, sadece çizilme gibi dış etkenlere karşı korumalı değil, aynı zamanda antibakteriyel etkiye sahip olarak da karşımıza çıkıyor. Corning’in yeni nesil koruyucu camı, ekran üzerinde bakteri barındırmıyor ve bu bakterileri öldürüyor. ilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Türk Telekom’un internet fiyatlarını ucuzlatacak kampanyasını onayladı. BTK’nın internet sitesinde yayınlanan karara göre, 1 Temmuz 2015 ile 30 Eylül 2015 tarihleri arasında internet abonesi olan tüketicilerden bağlantı ücreti alınmayacak. BTK’nın onayladığı kampanya ile belirtilen tarihler arasında internet abonelerinin nakil veya hat dondurma hizmetlerini de ücretsiz yaptırmalarına da imkan sağlandı. 01.07.2015 - 30.09.2015 tarihleri arasında Al-Sat ADSL ve VDSL, IP VAE ADSL/VDSL/Yalın ADSL/Yalın VDSL ve YAPA kapsamındaki aboneleri için internet servis sağlayıcılarından alınan nakil ücreti 21.80 TL alınmayacak. SAĞLIK İçmeden bir kez daha düşünün! Y oğun kafein içeren enerji içecekleri, özellikle çocuk ve gençlerin sağlığını tehdit ediyor. Enerji içeceklerinin fazla miktarda tüketilmesi, kafein zehirlenmesi riskini artırıyor. Uzmanlar enerji içeceklerinin birçok ağlık sorununu beraberinde getirdiğini söylüyor. İşte enerji içeceklerinin yol açtığı sağlık sorunları: Kalp Hastalıkları: Kafein ve diğer bileşenler kalp hızını ve kalp atı- şını hızlandırıyor. Bu aritmetik bozukluk kalp soruna neden olabiliyor. Düşük Riski: Kahve, çay, soda ya da sıcak çikolata tüketen hamilelerin düşük yapma olasılığının 2 katı daha fazla olduğu ifade ediliyor. Alkolle, Kullanımında Bağımlılık: Yapılan çalışmalar alkol ile enerji içeceğini karıştırarak içenlerin büyük tehlikede olduğunu ve alkol ile enerji içeceğinin karıştırılmasının uzun zamanda insanda bağımlılık yarattığını gösteriyor. Uyuşturucu Etkisi: Birçok kişinin içtiği bu enerji içecekleri, uzun süreli kullanımda uyuşturucu etkisi gösteriyor. Vücut Dengesini Bozuyor: Yapılan araştırmalar, içilen her enerji içeceğinin, vücudun dengesini bozduğunu ve genel vücut performansında düşüşe yol açtığını gösteriyor. “Sigara şizofreniyi tetikleyebilir” İ ngiltere’de bulunan King’s College London okulunda yapılan araştırmaya göre, düzenli sigara içenlerin şizofreni hastalığına daha erken yaşta yakalanmaları olası. Araştırma, daha önce bu konuda yapılan 61 araştırmayı da göz önünde bulundurarak yapıldı. Sonuç, her gün sigara tüketenlerin şizofreniye yakalanma olasılığının 2 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. King’s College London araştırmacılarından Dr. James MacCabe, “Psikolojik sorunlarda kesin olarak problemin kaynağını tespit etmek oldukça güçtür. Ancak yaptığımız araştırmalar sigaranın psikozu artırıcı etkisinin oldu- ğunu kesin bir şekilde ortaya koyuyor “ diyor. Tabii ki tüm sigara kullanıcıları şizofren olmuyor ancak araştırmacılar, sigara kullanmanın şizofreniye yakalanma riskini artırdığını belirtiyor. Klima hangi hastalıklara yol açar B oğucu yaz sıcaklarında serinlemek için kapalı alanlarda kullanılan klimalar birçok sağlık sorununu da beraberinde getirebiliyor. Klimalar; halsizlik, baş ağrısı, boyun ve sırt tutulması gibi hastalıkların yanı sıra bakterilerin yol açtığı ciddi sorunlara da sebep olabiliyor. İşte karşılaşılan çeşitli sağlık sorunları: Genel rahatsızlıklar: Halsizlik, yorgunluk. Sinir sistemiyle ilgili rahatsızlıklar: Baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, migren atağı, yüz felci. Enfeksiyonlar ve ilişkili rahatsızlıklar: Klimalar aracılığıyla oluşan ani sıcaklık değişimi sonucunda bağışıklık sisteminin ani olarak çökmesi ve iyi görev yapamaması. Solunum sistemiyle ilgili diğer sorunlar: Alerjik astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan kişiler, ani sıcak-soğuk değişimlerine daha duyarlıdır. Bu kişilerde astım krizleri tetiklenebilir. Bu enfeksiyonlar klima ateşinden zatürreye kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkabilir. Ayrıca kulak ve sinüs enfeksiyonları da görülebilir. Kas-iskelet sistemine ilişkin rahatsızlıklar: Boyun, sırt tutulması, hareketlerde ağrı ve zorluk. Erkeklerde kalp krizi riski 40’lı yaşlardan 30’lu yaşlara düştü E rkeklerde kalp krizi riskinin 40’lı yaşlardan 30’lu yaşlara düştüğünü söyleyen Kalp - Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Okutan’a göre, erkekleri tehdit eden bu durumun en önemli nedeni; günlük hareketlerin azalması ve hazır gıda tüketimin artması. Türkiye’de kalp hastalıklarının görülme sıklığının arttığını belirten Prof. Dr. Okutan, Türkiye’de her bin kişiden 14’ünde kroner kalp hastalığı olduğunu kaydederek, bazılarının ise hastalığının farkında olmadığını ifade etti. Okutan, kalp hastaların dörtte birinin, hastalığının farkına varmadan ani ölümle karşılaştığını, bunun ise ‘akşam yattı, sabah uyanamadı, sandalyede yığılıp kaldı’ gibi sözlerle tanımlandığını söyledi. Okutan bu konuda şunları söylüyor: “Erkek cinsiyetinde risk daha fazla. Eskiden bu yaş 40’ın üzerindeydi. Ama risk faktörü 30’lu yaşlara kadar düştü. Bunun nedeni egzersiz ve günlük hareket son derece azalmış olmasıdır. Ayrıca kolestrol ve kalorisi yüksek yiyeceklere ulaşmak kolay ve ucuz. Sigara, kan yağlarının yüksek olması gibi etkenler de kalp hastalığı riskini artırıyor. Bu risk faktörlerini gözden geçirip mutlaka kalple ilgili muayene olmak gerekir.” SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 57 BASINDA İMO 58 İMO BURSA BÜLTEN SAYI 63 SAYI 63 İMO BURSA BÜLTEN 59