y›l› - Dere Kur`an Kursu
Transkript
y›l› - Dere Kur`an Kursu
do¤umunun 125. y›l› an›s›na atatürk 125.y›l› do¤umunun an›s›na ATATÜRK -Do¤umunun 125. Y›l› An›s›na- Din, Bilim, Uygarl›k ve Atatürk Yay›n Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman Proje : Dr. Ömer Menekfle Bask› Kontrol : ‹smail Derin Tasar›m ve Uygulama: SFN Tan›t›m & Tasar›m / 0312 435 15 95 www.sfn.com.tr Bask›: Kozan Ofset / 0312 384 20 03 Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›: 681 Nisan 2007, Ankara Din ‹flleri Yüksek Kurulu Karar›: 14.09.2006/127 © Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Dini Yay›nlar Dairesi Baflkanl›¤› ‹letiflim Adresi Eskiflehir Yolu 9. km. Çankaya / ANKARA Tel : 0312. 295 72 94 Faks : 0312. 284 72 88 e-mail: diniyayinlar@diyanet.gov.tr 4 doğumunun 125. yılı anısına atatürk – Do¤umunun 125. Y›l› An›s›na – Din, Bilim, Uygarl›k ve Atatürk Derleyen Dr. Mehmet BULUT ANKARA - 2007 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 5 6 doğumunun 125. yılı anısına atatürk ESER HAKKINDA Elinizdeki kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün do¤umunun 125. y›l›n› kutlama etkinlikleri çerçevesinde haz›rlanm›flt›r. Eser, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› süreli yay›nlar›nda (Diyanet Gazetesi, Diyanet Ayl›k Dergi, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi ve Diyanet Avrasya Dergisi) farkl› yazarlar taraf›ndan kaleme al›nm›fl ve de¤iflik tarihlerde ç›km›fl Atatürk’le ilgili makalelerden seçmeler yap›larak derlenmifltir. Bu haliyle 25 makaleyi ihtiva etmektedir. Kitapta yer alan makalelerin yazarlar› ve okuyucular›m›z›n flu noktalar› göz önünde tutmalar› önem arz etmektedir: 1. Yukar›da da belirtildi¤i gibi bu eser, daha önce Baflkanl›k süreli yay›nlar›nda yay›nlanm›fl olan makalelerden oluflmufltur ve dolay›s›yla derleme bir eserdir. Bu yönüyle Mustafa Kemal Atatürk’ü her yönüyle ve sistematik bir flekilde tan›tma iddias›ndan uzakt›r. 2. Eserde yer alan makaleler redaksiyona tabi tutulmufltur. Bu ba¤lamda dergilerden al›nan makaleler üzerinde düzeltmeler yap›lm›fl, gerek duyuldu¤unda k›saltma cihetine gidilebilmifltir. 3. Kitapta yer verilen makalelerin yazarlar› belirtilmifl, hangi dergide ve ne zaman yay›nland›¤› dipnotlar› halinde gösterilmifltir. 4. Kitapta yer alan makalelerin yaklafl›k 40 y›la yay›lan bir zaman diliminde yay›mland›¤› unutulmamal›d›r. Dolay›s›yla yaz›lar okunurken yay›mland›¤› tarih göz önünde tutulmal›d›r. 5. Kitaba al›nan makaleler, imkanlar ölçüsünde konular›na göre tasnif edilerek bir s›ralama yap›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Ancak, görülece¤i gibi bazen birkaç ayr› konuyu birlikte ele alan makaleler de bulunmaktad›r. Haliyle bu tür makaleleri tasnifte tam bir konu bütünlü¤ünün sa¤land›¤› söylenemez. 6. Atatürk’ten iktibas edilmifl baz› vecize ve anekdotlar, birkaç makalede ayr› ayr› yer alabilmifltir. Dolay›s›yla redaksiyon s›ras›nda elverdi¤i ölçüde bu tür tekrarlar ay›klanmaya çal›fl›lm›flt›r. Okuyucular›m›za faydal› olmas› dile¤iyle... D‹YANET ‹fiLER‹ BAfiKANLI⁄I doğumunun 125. yılı anısına atatürk 7 ‹Ç‹NDEK‹LER Eser Hakk›nda / 7 1. BÖLÜM ATATÜRK’Ü TANIMAK VE ANLAMAK Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) / 13 Veli DE⁄‹RMENC‹ Atatürk’ü Anarken / 18 Mesut ÖZÜNLÜ 2. BÖLÜM K‹fi‹L‹⁄‹ Liderlik ve Atatürk / 24 Alaaddin YANARDA⁄ Liderlik Kavram› ve Atatürk / 33 Yard.Doç.Dr. Refik TURAN Atatürk’ü Anarken / 36 Ali YAKICI Kahramanlar Zinciri ve Atatürk / 40 Yard.Doç.Dr. Refik TURAN 3. BÖLÜM B‹L‹M, UYGARLIK VE ATATÜRK Din, Bilim ve Uygarl›k Ifl›¤›nda Atatürk’ü Anlamak / 47 Mesut ÖZÜNLÜ Cumhuriyete Giden Yol ve Atatürk / 50 Mehmet ERDO⁄AN Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Din E¤itimi / 53 Prof.Dr. Reflat GENÇ Atatürk ve Osmanl› Tarihi / 57 Prof.Dr. Mücteba ‹LGÜLER Atatürk’ten Mesajlar / 62 Yard.Doç.Dr. Refik TURAN Atatürk Döneminde D›fl Türklere Yönelik E¤itim Ö¤retim Faaliyetleri: Gagauz Türkleri Örne¤i / 67 Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU 8 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 4. BÖLÜM ATATÜRK VE ‹SLÂM D‹N‹ Atatürk ve Din / 77 Dr. Yaflar ÇOLAK Atatürk’ün ‹nanç Dünyas› ve Din Anlay›fl› / 84 Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU Atatürk’ün Hz. Muhammed Tasavvuru / 90 Doç.Dr. Seyfettin ERfiAH‹N Atatürk’ün Peygamber Yorumu / 94 Prof.Dr. ‹smail YAKIT Atatürk’ün Okudu¤u Dini Kitaplar / 99 Dr. Mehmet BULUT 5. BÖLÜM M‹LL‹ MÜCADELE, ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI Milli Mücadele, Atatürk ve Din Faktörü / 108 Doç.Dr. Fikret KARAMAN Milli Mücadele, Atatürk ve Din Adamlar› / 112 Dr. Mehmet BULUT Ebedî 30 A¤ustos ve Atatürk / 126 Dr. Eyüp BAfi Milli Egemenlik ve Atatürk / 131 Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU 6. BÖLÜM ESER‹ / KONUfiMALARINDAN SEÇMELER Nutuk Hakk›nda Düflünceler / 136 R. AKT‹MURO⁄LU Atatürk’ün Dinle ‹lgili Sözleri / 140 Ömer KARAKAYA Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisini Aç›fl konuflmalar›nda Din ve Din Hizmetlerine ‹liflkin Sözleri / 145 Dr. Mehmet BULUT Atatürk’ün Dilinden Dualar / 148 Ayfer BALABAN doğumunun 125. yılı anısına atatürk 9 1 . bölüm ATATÜRK’Ü TANIMAK VE ANLAMAK doğumunun 125. yılı anısına atatürk 11 12 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Mustafa Kemal * Atatürk (1881-1938) M ustafa Kemal Atatürk, 1881 y›l›nda Selânik’te Kocakas›m Mahallesi, Islâhhâne Caddesi’ndeki üç katl› pembe bir evde do¤du. Babas› Ali R›za Efendi, annesi Zübeyde Han›m’d›r. Baba taraf›ndan dedesi Haf›z Ahmet Efendi XIVXV. yüzy›llarda Konya ve Ayd›n’dan Makedonya’ya yerlefltirilmifl Kocac›k Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Han›m ise Selânik yak›nlar›ndaki Langaza kasabas›na yerleflmifl eski bir Türk ailesinin k›z›d›r. Milis subayl›¤›, evkaf katipli¤i ve kereste ticareti yapan Ali R›za Efendi, 1871 y›l›nda Zübeyde Han›m’la evlendi. Mustafa’n›n befl kardeflinden dördü küçük yafllarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 y›l›na de¤in yaflad›. Mustafa’n›n mutlu bir ailesi vard›. Karfl›l›kl› sevgi ve sayg› içerisinde yafl›yorlard›. Bu uyumlu ve mutlu aile yap›s›n›n onun kiflili¤ini oluflturmas›nda olumlu etkileri olmufltur. Küçük Mustafa ö¤renim ça¤›na gelince Haf›z Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde ö¤renime bafllad›, sonra babas›n›n iste¤iyle fiemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu s›rada babas›n› kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftli¤i’nde day›s›n›n yan›nda kald›ktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Çanakkale Savafllar›nda yaklafl›k 253.000 flehit veren Türk ulusu, onurunu ‹tilaf Devletlerine karfl› korumas›n› bilmifltir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderinin de¤iflmesinde etkili olmufltur. * Veli DE⁄‹RMENC‹, Diyanet Çocuk Dergisi, Say›: 268 (Kas›m 2002), s. 3 (Geniflletilerek al›nm›flt›r). doğumunun 125. yılı anısına atatürk 13 Küçük Mustafa ö¤renim ça¤›na gelince Haf›z Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde ö¤renime bafllad›, sonra babas›n›n iste¤iyle fiemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu s›rada babas›n› kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftli¤i’nde day›s›n›n yan›nda kald›ktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüfltiyesi’ne kaydoldu. K›sa bir süre sonra 1893 y›l›nda Askeri Rüfltiyeye girdi. Bu okulda Matematik ö¤retmeni Mustafa Bey, ö¤rencisinin ad›na “Kemal”i ilâve etti. 1896-1899 y›llar›nda Manast›r Askeri ‹dâdisini bitirip, ‹stanbul’da Harp Okulunda ö¤renime bafllad›. 1902 y›l›nda Te¤men rütbesiyle mezun oldu. Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905’te Yüzbafl› rütbesiyle akademiyi tamamlad›. 1905-1907 y›llar› aras›nda fiam’da 5. Ordu emrinde görev yapt›. 1907’de Kola¤as› (K›demli Yüzbafl›) oldu. Manast›r’a III. Ordu’ya atand›. 19 Nisan 1909’da ‹stanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Baflkan› olarak görev ald›. 1910 y›l›nda Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevralar›’na kat›ld›. 1911 y›l›nda ‹stanbul’da Genel Kurmay Baflkanl›¤› emrinde çal›flmaya bafllad›. 1911 y›l›nda ‹talyanlar›n Trablusgarp’a hücumu ile bafllayan savaflta, Mustafa Kemal bir grup arkadafl›yla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev ald›. 22 Aral›k 1911’de ‹talyanlara karfl› Tobruk Savafl›n› kazand›. 6 Mart 1912’de Derne Komutanl›¤›na getirildi. Ekim 1912’de Balkan Savafl› bafllay›nca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolay›r’daki birliklerle savafla kat›ld›. Dimetoka ve Edirne’nin geri al›n›fl›nda büyük hizmetleri görüldü. 1913 y›l›nda Sofya Ateflemiliterli¤ine atand›. Bu görevde iken 1914 y›l›nda Yarbayl›¤a yükseldi. Ateflemiliterlik görevi Ocak 1915’te sona erdi. Bu s›rada I. Dünya Savafl› bafllam›fl, Osmanl› ‹mparatorlu¤u savafla girmek zorunda kalm›flt›. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirda¤’da görevlendirildi. 14 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 1914 y›l›nda bafllayan I. Dünya Savafl›’nda, Mustafa Kemal’in de aralar›nda bulundu¤u çok say›da komutan ve kahraman askerimiz Çanakkale’de bir kahramanl›k destan› yaz›p ‹tilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez!” dedirtti. 18 Mart 1915’te Çanakkale Bo¤az›n› geçmeye kalkan ‹ngiliz ve Frans›z donanmas› a¤›r kay›plar verince Gelibolu Yar›madas›’na asker ç›karmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915’te Ar›burnu’na ç›kan düflman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta etti¤i 19. Tümen, Conkbay›r›’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu baflar› üzerine Albayl›¤a yükseldi. ‹ngilizler 6-7 A¤ustos 1915’te Ar›burnu’nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutan› Mustafa Kemal 9-10 A¤ustos’ta Anafartalar Zaferini kazand›. Bu zaferi 17 A¤ustos’ta Kireçtepe, 21 A¤ustos’ta II. Anafartalar Zaferleri takip etti. Çanakkale Savafllar›nda yaklafl›k 253.000 flehit veren Türk ulusu, onurunu ‹tilaf Devletlerine karfl› korumas›n› bilmifltir. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri cephenin kaderinin de¤iflmesinde etkili olmufltur. Mustafa Kemal Çanakkale Savafllar›n’dan sonra 1916’da Edirne ve Diyarbak›r’da görev ald›. 1 Nisan 1916’da Tümgeneralli¤e yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaflarak Mufl ve Bitlis’in geri al›nmas›n› sa¤lad›. fiam ve Halep’teki k›sa süreli görevlerinden sonra 1917’de ‹stanbul’a geldi. Veliaht Vahidettin Efendi’yle Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra hastaland›. Viyana ve Karisbad’a giderek tedavi oldu. 15 A¤ustos 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutan› olarak döndü. Bu cephede ‹ngiliz kuvvetlerine karfl› baflar›l› savunma savafllar› yapt›. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmas›ndan bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Y›ld›r›m Ordular› Grubu Komutanl›¤›na getirildi. Bu ordunun kald›r›lmas› üzerine 13 Kas›m 1918’de ‹stanbul’a gelip Harbiye Nezâreti’nde (Bakanl›¤›nda) göreve bafllad›. Mondros Mütarekesi’nden sonra ‹tilaf Devletleri’nin Osmanl› ordular›n› iflgale bafllamalar› üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettifli olarak 19 May›s 1919’da Samsun’a ç›kt›. 22 Haziran 1919’da Amasya’da yay›mlad›¤› genelgeyle “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve karar›n›n kurtaraca¤›n›” ilan edip Sivas Kongresi’ni toplant›ya ça¤›rd›. 23 Temmuz - 7 A¤ustos 1919 tarihleri aras›nda Erzurum, 4-11 Eylül 1919 tarihleri aras›nda da Sivas Kongresi’ni toplayarak vatan›n kurtuluflu için izlenecek yolun belirlenmesini sa¤lad›. 27 Aral›k 1919’da Ankara’da heyecanla karfl›land›. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›lmas›yla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas› yolunda önemli bir ad›m at›lm›fl oldu. Meclis ve Hükümet Baflkanl›¤›na Mustafa Kemal seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtulufl Savafl›’n›n baflar›yla sonuçlanmas› için gerekli yasalar› kabul edip uygulamaya bafllad›. Türk Kurtulufl Savafl› 15 May›s 1919’da Yunanl›lar›n ‹zmir’i iflgali s›ras›nda düflmana ilk kurflunun at›lmas›yla bafllad›. 10 A¤ustos 1920 tarihinde Sevr Antlaflmas›’n› imzalayarak aralar›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu paylaflan I. Dünya Savafl›’n›n galip devletlerine karfl› önce Kuvâ-yi Milliye ad› verilen milis kuvvetleriyle savafl›ld›. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye-ordu bütünleflmesini sa¤layarak savafl› zaferle sonuçland›rd›. Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtulufl Savafl›n›n önemli aflamalar› flunlard›r: * Sar›kam›fl (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü’nün (7 Kas›m 1920) kurtar›l›fl›, * Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Marafl, fianl› Urfa Savunmalar› (1919-1921), * I. ‹nönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921), * II. ‹nönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921), * Sakarya Zaferi (23 A¤ustos-13 Eylül 1921), * Büyük Taarruz, Baflkomutanl›k Meydan Muharebesi ve Büyük Zafer (26 A¤ustos9 Eylül 1922). doğumunun 125. yılı anısına atatürk 15 Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal’e Mareflal rütbesi ve Gazi unvan›n› verdi. Kurtulufl Savafl›, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaflmas›’yla sonuçland›. Böylece Sevr Antlaflmas›’yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklü¤ünde vatan b›rak›lan Türkiye topraklar› üzerinde ulusal birli¤e dayal› yeni Türk devletinin kurulmas› için hiçbir engel kalmad›. 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin aç›lmas›yla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu müjdelenmifltir. Meclisin Türk Kurtulufl Savafl›’n› baflar›yla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluflunu h›zland›rd›. 1 Kas›m 1922’de hilâfet ve saltanat birbirinden ayr›ld›, saltanat kald›r›ld›. Böylece Osmanl› ‹mparatorlu¤u’yla yönetim ba¤lar› kopar›ld›. 13 Ekim 1923’te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirli¤iyle ilk Cumhurbaflkan› seçildi. 30 Ekim 1923 günü ‹smet ‹nönü taraf›ndan Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” ve “Yurtta bar›fl cihanda bar›fl” temelleri üzerinde yükselmeye bafllad›. Atatürk Türkiye’yi “Ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›karmak” amac›yla bir dizi devrim yapt›. Bu devrimleri befl bafll›k alt›nda toplayabiliriz: Siyasal Devrimler Saltanat›n kald›r›lmas› (1 Kas›m 1922) Cumhuriyetin ilân› (29 Ekim 1923) Halifeli¤in kald›r›lmas› (3 Mart 1924). Toplumsal Devrimler Kad›nlara erkeklerle eflit haklar verilmesi (1926-1934) fiapka ve k›yafet devrimi (25 Kas›m 1925) Tekke zâviye ve türbelerin kapat›lmas› (30 Kas›m 1925) Soyad› kanunu ( 21 Haziran 1934) Lâkap ve unvanlar›n kald›r›lmas› (26 Kas›m 1934) Uluslararas› saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931). Hukuk Devrimi Mecelle’nin kald›r›lmas› (1924-1937) Türk Medeni Kanunu ve di¤er kanunlar›n ç›kar›larak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937). E¤itim ve Kültür Alan›ndaki Devrimler Ö¤retimin birlefltirilmesi (3 Mart 1924) Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kas›m 1928) Türk Dil ve Tarih Kurumlar›n›n kurulmas› (1931-1932) Üniversite ö¤reniminin düzenlenmesi (31 May›s 1933) Güzel sanatlarda yenilikler. Ekonomi Alan›nda Devrimler Aflâr›n kald›r›lmas› Çiftçinin özendirilmesi Örnek çiftliklerin kurulmas› Sanayiyi Teflvik Kanunu’nun ç›kar›larak sanayi kurulufllar›n›n kurulmas› I. ve II. Kalk›nma Planlar›’n›n (1933-1937) uygulamaya konulmas›, yurdun yeni yollarla donat›lmas›. Soyad› Kanunu gere¤ince, 24 Kas›m 1934’de TBMM’nce Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyad› verildi. 16 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 A¤ustos 1923 tarihlerinde TBMM Baflkanl›¤›na seçildi. Bu baflkanl›k görevi, Devlet-Hükümet Baflkanl›¤› düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 y›l›nda Cumhuriyet ilân edildi ve Atatürk ilk Cumhurbaflkan› seçildi. Anayasa gere¤ince dört y›lda bir Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri yenilendi. 1927,1931 ve 1935 y›llar›nda TBMM Atatürk’ü yeniden Cumhurbaflkanl›¤›na seçti. Bu görevi 15 y›l sürdürdü. Atatürk s›k s›k yurt gezilerine ç›karak devlet çal›flmalar›n› yerinde denetledi. ‹lgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaflkan› s›fat›yla Türkiye’yi ziyaret eden yabanc› ülke devlet baflkanlar›n›, baflbakanlar›n›, bakanlar›n›, komutanlar›n› a¤›rlad›. 15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtulufl Savafl›’n› ve Cumhuriyet’in kuruluflunu anlatan Büyük Nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Y›l Nutku’nu okudu. Atatürk özel yaflam›nda sadelik içinde yaflad›. 29 Ocak 1923’de Latife Han›mla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte ç›kt›lar. Bu evlilik 5 A¤ustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocuklar› çok seven Atatürk Afet (‹nan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adl› k›zlar› ve Mustafa adl› çoban› manevi evlat edindi. Abdurrahim ve ‹hsan adl› çocuklar› himayesine ald›. Yaflayanlar›na iyi bir gelecek haz›rlad›. 1937 y›l›nda çiftliklerini hazineye, bir k›s›m tafl›nmazlar›n› da Ankara ve Bursa Belediyelerine ba¤›fllad›. Miras›ndan k›z kardefline, manevi evlatlar›na, Türk Dil ve Tarih Kurumlar›na pay ay›rd›. Kitap okumay›, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlar›na, gürefle, Rumeli türkülerine afl›r› ilgisi vard›. Sakarya adl› at›yla, köpe¤i Fox’a çok de¤er verirdi. Zengin bir kitapl›k oluflturmufltu. Akflam yemeklerine devlet ve bilim adamlar›n›, sanatç›lar› davet eder, ülkenin sorunlar›n› tart›fl›rd›. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Do¤ay› çok severdi. S›k s›k Atatürk Orman Çiftli¤i’ne gider, çal›flmalara bizzat kat›l›rd›. Frans›zca ve Almanca biliyordu. 10 Kas›m 1938 saat 9.05’te yakaland›¤› siroz hastal›¤›ndan kurtulamayarak ‹stanbul’da Dolmabahçe Saray›’nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kas›m 1938 günü törenle geçici istirahatgâh› olan Ankara Etnografya Müzesi’nde topra¤a verildi. An›tkabir yap›ld›ktan sonra 10 Kas›m 1953 günü nâfl› görkemli bir törenle ebedi istirahatgâh›na nakledildi. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 17 Atatürk’ü Anarken* C umhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat›na bakt›¤›m›z zaman, onun; di¤er milletlerin devlet ve hükümet adamlar›na göre farkl› bir özellik tafl›d›¤›na flahit oluruz. Bu farkl›l›klardan birisi de, onun söylev ve demeçlerinde s›k s›k kendisinin bir fani oldu¤unu vurgulamas› ve ölüm gerçe¤ini zaman zaman dile getirmifl olmas›d›r. Atatürk’ün ‹zmir’de yapt›¤› bir konuflmada, hemen herkesin haf›zalar›na yerleflmifl flu sözleri, bunun güzel bir örne¤idir: “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacakt›r. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacakt›r.”1 Nitekim o da her insan gibi do¤du, büyüdü ve Allah’›n rahmetine kavufltu. Vefat›ndan y›llar önce söyledi¤i gibi naçiz vücudu toprak oldu. Fakat onun kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve milleti ile bu günlere eriflti. Saat Dokuzu Befl Geçe... Y›l 1938... Aylardan Kas›m, günlerden perflembe... Atatürk ölüm döfle¤inde. Büyük önder birdenbire gözlerini açt›. Bir an, askerce bir selam verircesine sert bir hareketle bafl›n› sa¤a çevirdi. Bu, onun ruhunu teslim etti¤i and›. Baflucunda h›çk›r›klar koptu. Doktorlar gözlerini kapatt› ve çenesini ba¤lad›lar. Daha sonra flu k›sa raporu yaz›p imzalad›lar: * Mesut ÖZÜNLÜ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 95 (Kas›m 1998), s. 22-24. 1 Avni Alt›ner, Her Yönüyle Atatürk, Bak›fl Kütüphanesi Yay., 1975, s. 358. 18 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Türk Milleti ‹stiklâl Harbini, baflta din adamlar› olmak üzere; el ele, omuz omuza vererek baflard›. Atatürk'ün önderli¤inde flahlanan milli irade, düflmanlar› yenerek kesin zafere ulaflt›. Atatürk milleti ile, millet de Atatürk ile muharebe meydanlar›nda kaynaflarak bütünleflti. “Reisicumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vahamet dün gece saat 24.00’de neflredilen tebli¤den sonra her an artarak, bugün 10 ‹kinci Teflrin Perflembe 1938 sabah›, saat dokuzu befl geçe, büyük flefimiz derin koma içinde terki hayat etmifllerdir.” Atatürk’ün vefat haberi, ajanslar, radyolar ve telgraflar arac›l›¤›yla duyulur duyulmaz, binlerce Türk ve yabanc› hemen Dolmabahçe Saray›’na koflmufl, haz›rlanan özel deftere üzüntülerini yazm›fl, kartlar b›rakm›fl ve Atatürk’ün yak›nlar›na telgraf çekerek “Onun aziz ruhu bizi b›rakmayacak, her zaman kalplerimizde yaflayacakt›r.” diyerek teessürlerini bildirmifllerdir.2 Biz de bu vesile ile Atatürk’ü, onun silah arkadafllar›n› ve aziz flehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyoruz. Sonraki Y›llar... Atatürk’ün y›llarca yan›nda bulunmufl dost ve arkadafllar›n›n hat›ralar›na bak›ld›¤›nda, onun sadece teflkilatç› bir devlet adam› olmay›p, Türk toplumunu ilimde, teknikte ve fende ileri bir anlay›fl ve e¤itimle flekillendirme gayreti içerisinde bulunan ink›lâpç› bir lider oldu¤u görülür. Fakat esefle belirtelim ki, Atatürk’ün bu millete kazand›rd›¤› ilke ve ink›lâplar›n zaman zaman baz› kiflilerce farkl› mecralara çekilmek suretiyle istismar edilmeye çal›fl›ld›¤› dönemler olmufltur. Nitekim eski Kara Harp Okulu Komutanlar›ndan Tümgeneral ‹rfan Yay’›n; okulun yeni ö¤retim y›l›na bafllamas› mü2 The Best Dergisi, Say›: 1, Kas›m 1996, s. 18. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 19 nasebetiyle yapt›¤› konuflman›n ard›ndan, ertesi gün 29 Eylül 1981 tarihli gazetelerde flöyle ilginç bir tespit yer alm›flt›r: “Baz› çevrelerce Atatürk ilkeleri kötü maksatlarla yorumlanm›fl ve yozlaflt›r›lmak istenmifltir. Nitekim ‹nk›lâpç›l›k ilkesi ihtilalcilik, Halkç›l›k ilkesi sosyalizm, Milliyetçilik ilkesi faflizm, Laiklik ilkesi de dinsizlik manas›na al›nm›flt›r. “Atatürk, fanatik görüflü reddeder. Bugün istismar edilen bölücülük konusuna da 1929 y›l›nda dikkati çekmifltir. Milliyetçilik ulusal bir ba¤d›r. Atatürk milliyetçili¤i, komünizme karfl› bir kalkand›r.”3 Nereden Nereye... 1923’ten 1938 sonuna kadar geçen 15 senelik zamana “Atatürk Devri” demek yerinde olur. Asl›nda bu devre 15 sene de¤ildir. Haz›rl›k ve hastal›k süresini hesaba katarsak Atatürk’ün icraat›, ancak 10 seneye s›¤ar. Az zamanda büyük ifllerin yap›ld›¤› bu dönem, Cumhuriyetin kurulufl, tutunufl ve ink›lâplar›n yap›l›fl devresidir. Türkiye Birinci Dünya Savafl›na girerken 29 milyonluk bir nüfusa sahipti. Cumhuriyetin ilân› s›ras›nda bu nüfus 11 milyona düflmüfltür. Anadolu’nun en mamur bölgesi olan Bat› Anadolu; üç sene süren ‹stiklâl Harbi s›ras›nda harap olmufl, ‹zmir Yunanl›lar taraf›ndan yak›lm›flt›. Do¤u Anadolu’da köyler boflalt›lm›fl ve zelzeleden y›k›lm›fl tafl y›¤›nlar›n› and›ran bir görünüme bürünmüfltü. Köy ve kasabalarda, hatta flehirlerde g›das›zl›ktan halk vereme tutulmufl, batakl›klar kurutulamad›¤›ndan s›tma yayg›n bir hastal›k halini alm›flt›. Do¤u illeri eflk›yan›n eline düflmüfl, millet periflan bir vaziyette kaderine terk edilmiflti. Hiç kimse yar›ndan emin de¤ildi. Halk tam bir çöküfl devrini yafl›yordu. Dilimize yerleflmifl olan “Yar›na Allah Kerim” deyimi, bu y›llar›n yeis ve ümitsizlik günlerinden kalm›flt›. Memlekette sanayi diye bir fley yoktu. Halk›n zaruri ihtiyaçlar› yabanc› ülkelerden, ecnebi tüccarlar vas›tas›yla sa¤lan›rd›. Petrol, tenekeler içerisinde Baturn’la Romanya’dan; mevlevi külah› fleklindeki kelle flekerleri Rusya’dan ithal edilirdi. Çimento, kiremit, tu¤la Akdeniz ülkelerinden gelirdi. Marsilya kiremiti, Portland çimentosu en kaliteli ithal mamuller aras›ndayd›. Haliç tersanesi ile havuzlar›n› ‹ngilizlerin ünlü Armstrong flirketi iflletirdi. Bir harp halinde bütün zaruri ihtiyaç maddeleri bir anda yok olurdu. Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda ‹stanbul halk› m›s›r koçan› dahil, çeflitli g›da maddelerinden yap›lan kerpiç gibi ekme¤i vesika ile alm›fl, mahallelerde kaynayan müflterek kazandan karn›n› doyurmufl, bir teneke gazya¤› ile bir okka fleker 5 Reflat alt›na sat›lm›flt›.4 Türk Milleti ‹stiklâl Harbini, baflta din adamlar› olmak üzere; el ele, omuz omuza vererek baflard›. Atatürk’ün önderli¤inde flahlanan milli irade, düflmanlar› yenerek kesin zafere ulaflt›. Atatürk milleti ile, millet de Atatürk ile muharebe meydanlar›nda kaynaflarak bütünleflti. Birbirlerine güvenleri tamd›. fierefi, namusu, tarih ve varl›¤› için bunca insanüstü fedakarl›klara katlanm›fl bu büyük millete, hakimiyetten baflka ne verilebilirdi? ‹flte Atatürk’ün dehas› buradad›r. O, milletin kazand›¤›n› millete verdi. “Hakimiyet Kay›ts›z fiarts›z Milletindir.” diyerek, bunu tarihe tescil etti. 3 Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay., 1997, s. 124. 4 A. Alt›ner, a. g. e., s. 765. 20 doğumunun 125. yılı anısına atatürk doğumunun 125. yılı anısına atatürk 21 2 . bölüm K‹fi‹L‹⁄‹ doğumunun 125. yılı anısına atatürk 23 Liderlik ve Atatürk* Ü lkelerin ve toplumlar›n tarihinde iz b›rakan ola¤anüstü dönemler ve dahi insanlar vard›r. Tarihimizdeki ola¤anüstü dönemlerin sonuncusu Cumhuriyetimiz ve ça¤a damgas›n› vuran dahi ve önder insan›m›z da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun milli ve evrensel yönünü anlatmaya bu makalenin s›n›rlar› yetmez. Biz bu makalede Atatürk’ün sadece liderlik vas›flar›n› sosyal psikolojinin lider ve liderlik kuram› çerçevesinde bir toplum bilimci yaklafl›m›yla ele alaca¤›z. Bunu yaparken de yöntem olarak önce liderlik kuram›n›n tan›m›n› ve kavramsal çerçevesini özet olarak aç›klay›p bu ilkelerin perspektifiyle Atatürk’ün liderli¤ini aç›klamaya çal›flaca¤›z. Lider ve Liderli¤in Tan›m› Sosyoloji bilimi toplumu birey aç›s›ndan analiz ederken roller ve rol farkl›laflmalar› üzerinde durur. Sosyolojinin bir alt disiplini say›lan ve psikolojiyle ortak alanlar›ndan biri olan sosyal psikoloji çerçevesinde bir ünite olarak ele al›nan lider ve liderlik kavramlar› da toplumdaki rol farkl›laflmas› olarak kavramsallaflt›r›lm›flt›r. Lider, üyesi bulundu¤u grubu, toplulu¤u ve ulusu peflinden sürükleyen, yönlendiren, örnek olan, hatta komuta eden yani yöneten kiflidir. Lider bireysel ç›kar peflinde de¤il ulusal ç›karlar peflindedir. Kendini kollamak niyetinde de¤il tüm * Alaaddin YANARDA⁄, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 143 (Kas›m 2002), s. 6-11. 24 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Ülkelerin ve toplumlar›n tarihinde iz b›rakan ola¤anüstü dönemler ve dahi insanlar vard›r. Tarihimizdeki ola¤anüstü dönemlerin sonuncusu Cumhuriyetimiz ve ça¤a damgas›n› vuran dahi ve önder insan›m›z da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Askeri alandaki yöneticili¤i ve stratejik alandaki dehas› ile o, geçmifl zaman›n seçkin büyük askeri dehalar› aras›nda yer al›r. Bunu anlamak için onun askerlik sanat›n›n en güzel örneklerini teflkil eden Çanakkale ve Anadolu savafllar›n›n efsaneleflmifl sahnelerinde görmek gerekir. yurttafllar›na daha iyi bir yaflam haz›rlamak peflindedir.1 Lider, bireylerin davran›fl ve inançlar›nda en fazla sosyal etki yaratan kifli olarak tan›mlanmaktad›r. O halde lider, gücü en fazla kullanabilen bireydir. Lider bulundu¤u grubun üyelerini harekete geçirebilen, emirler verebilen ve bu emirlere uyulmas›n› sa¤layabilen kiflidir. Liderlik bir liderin grup üyelerini etkileyerek belli amaçlara ulaflmaya çal›flmas› sürecidir. Liderlik ikna etmeyi içerir. Bu ifllemin gerçekleflmesi için de iletiflimin iyi olmas›, ihtiyaçlar›n dikkatle gözlemlenmesi, gücün yerinde kullan›lmas›, grubun motivasyonu, desteklenmesi, güvenin sa¤lanmas› ve grupta var olan coflkunun ayakta tutulmas› gerekmektedir.2 Liderlik, grubun üyeleri aras›ndaki hem mevki hem de davran›flsal farkl›l›klar› kapsar. Bir lider, grubuna rehberlik eder ve grubun davran›fl›n› kolaylaflt›r›r. Onun takipçileri ise liderin tekliflerini ve fikirlerini ço¤u zaman kabul eder ve grubun hedefe ulaflmas›nda onun yol göstermesini bekler. Liderlerin nas›l yol gösterdi¤ini, belli bir ortamda kimin lider olabilece¤ini etkileyen faktörlerin neler oldu¤unu, liderli¤in sosyal sonuçlar›n›n neler olabilece¤ini anlamak çabas› sosyal psikolojide birbirinden farkl›laflan de¤iflik teori ve yaklafl›mlar› ortaya ç›karm›flt›r. K›saca liderlik, ister demokrat lider, ister otoriter lider olsun bütün sosyal gruplarda, kurumlarda, topluluk ve toplumlarda temel bir yap› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.3 Liderli¤in Kavramlaflt›r›lmas› Liderlik konusu asl›nda insanlar› çok eskiden beri ilgilendirmifl ve düflünürler, sosyal filozoflar, araflt›rmac›lar bu konuda pek çok görüfl ileri sürmüfllerdir. Bu görüflleri burada etrafl›ca inceleme olana¤›m›z yoktur. Ancak liderli¤in kavramlaflt›r›lmas›nda belli bafll› yaklafl›mlar olarak flunlar› görüyoruz: 1. Kiflisel özellikleri ve büyük adamlar teorisi ya da en mükemmel insan yaklafl›m› 2. Ortamsal liderlik yaklafl›m› 3. Etkin liderlik modeli 4. Etkileflim liderlik modeli. Kiflisel özellikleri ve büyük adamlar teorisi ya da en mükemmel insan yaklafl›m› 1950’lere kadar oldukça popüler olan kiflilik özellikleri yaklafl›m› liderlerin di¤er insanlardan farkl› belli bir tak›m vas›flara sahip oldu¤u fikrini ileri sürmekteydi. Bu görüfle göre gelmifl geçmifl liderlerin ortak vas›flar› onlar›n lider pozisyona ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Bu vas›flar sayesinde halklar› üzerindeki etki gücüne sahip olmufllard›r. Bu yaklafl›ma göre kimileri lider olmak için do¤arken kimileri izlemek için dünyaya gelirler. 1 Sibel. A. Arkonç, Sosyal Psikoloji, Alfa Yay, 2.Bask›, ‹stanbul 2001, s. 290. 2 Nuray Sakall›, Sosyal Etkiler, ‹mge Kitapevi, Ankara 2001, s.89. 3 S. A. Arkonç, a.g.e., s. 290. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 25 Baz› insanlar lider olmak için gerekli olan tüm kiflisel özelliklere sahiptirler. Yani do¤al liderdirler. Kiflilik yaklafl›m›na göre bir bireyin liderlik konumuna gelebilmesinde üç ana unsur vard›r. Bunlar; a) Fiziksel özellikler: Boy, görünüfl. b) Kiflisel özellikler: Kendine güven, güce ihtiyaç duyma, duygusal denge, yüksek enerji düzeyi, ›srarc› olma, olanaklar› iyi de¤erlendirebilme, esneklik ve cesur olabilme. c) Yetenek: Zeka, düzgün konuflma, yarat›c›l›k ve sosyal aç›dan di¤er insanlar›n ihtiyaçlar›n› kolayl›kla fark edebilme. Yap›lan araflt›rmalarda liderlerde bu tür özelliklerin bulundu¤u gözlenmifltir. Kiflilik özellikleri, insanlar›n lideri nas›l alg›lad›klar›nda da önemli rol oynar. ‹nsanlar lider konumundakileri zeki, becerikli, di¤erleriyle iyi iliflkiler kurabilen kifliler olarak alg›larlar. Bir çal›flmada deneklerden bildikleri liderleri tan›mlamalar› istenmifl ve deneklerin en çok dört unsur üzerinde durdu¤u gözlenmifltir: 1. Karizma, 2. ‹lham kayna¤› olma, 3. Zihni uyar›c› rolünü oynama, 4. Di¤erlerinin kiflisel ihtiyaçlar›yla ilgilenme. Karizma kategorisi içinde sayg› ve güven kazanma, güçlü bir kimli¤e sahip olma ve bunu, onu izleyenlerde de yaratabilme vard›r. ‹lham kayna¤› unsuru, bir liderin optimistik görüflleri art›rmas›, duygusal bir iletiflim izlemesi ve coflku yaratabilmesi gibi özellikleri içerir. Zihni uyar›c› rolünü oynama ise; var olan de¤erlerin gözden geçirilmesini sa¤lama, problemlere yeni aç›lardan bak›lmas›na ve çözüm bulunmas›na yard›m etme gibi konular› içerir.4 Ortamsal Liderlik Yaklafl›m› Liderlik konusunda bir di¤er yaklafl›m ise belli bir çerçevede en etkili lider, o çerçeve içerisinde grubunu hedefe ulaflt›rmak üzere en iyi donat›lm›fl kiflidir. Bu yaklafl›ma göre, grubun baflar›s›nda liderin önemli yeri vard›r. Ama liderlik kiflinin kendi de¤iflmez özellikleri de¤ildir. Bat› politik tarihinde bunun bilinen en iyi örne¤i ‹ngiltere Baflbakan› W. Churchill’dir. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda baflbakanl›¤a seçilen ve halk› taraf›ndan çok sevilen Churchill, tart›flmac›l›¤› ve fikirlerinde inatla ›srar etmesiyle bilinirdi. Bu özellikler muhtemelen savafl zaman›nda liderde tam da görülmek istenen özelliklerdi. Ama savafl bitip ‹ngiltere yeni dünya düzenine kendini haz›rlarken halk, bu özelliklerin yeni düzende ihtiyac› duyulan lider özellikleri olmad›¤›n› düflündü ve hemen ilk seçimlerde bir baflkas›n› büyük bir oy fark›yla baflbakan seçti.5 Etkin Liderlik Modeli Liderlik kuram›nda bir di¤er görüfl Etkin Liderlik modelidir. Etkin Liderlik modelinde liderin etkinli¤inde rol oynayan üç ö¤e ortaya ç›kmaktad›r. Bunlar: a) Lider-üye iliflkileri, b) ‹flin yap›s›, c) Lider mevkiinin gücüdür. 4 N. Sakall›, a.g.e.,s. 4. 5 S. A. Arkonç, a.g.e., s. 291. 26 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Lider-üye iliflkileri uyumlu, iflin yap›s› belirgin yani neyin nas›l yap›laca¤› aç›kça belli ise ve liderin elinde yeterli derecede güç ve yapt›r›m varsa ve lider üyeler taraf›ndan lider olarak kabul ediliyorsa liderlik için çok uygun bir ortam var demektir. Bu üç ö¤eden bir veya birkaç› ya da hepsinin olumsuz oldu¤u durumlar etkin liderlik bak›m›ndan en zor durumlard›r. Etkileflim Liderlik Modeli Sosyologlarca daha çok kabul gören bir di¤er kuram ise “Etkileflim Liderlik” modelidir. Grubun gereksinmelerini en iyi bir flekilde karfl›layabilen kimselerin lider oldu¤u görüflü etkileflim liderlik modelidir. Burada etkileflimi söz konusu olan ö¤eler, bir taraftan grubun gereksinmeleri di¤er taraftan da bireylerin kiflisel özellikleridir. Grup Gereksinmeleri Kiflilik Özellikleri Etkileflim modeli günümüzde yayg›n olarak kabul edilmektedir. Hem grubu hem bireyi göz önüne almas› bak›m›ndan bu modelde sosyal psikolojik bir ele al›fl söz konusudur.6 ‹flte bütün bu kuram ve kavramlar çerçevesinde Atatürk’ün liderlik tarz›n› ele ald›¤›m›zda ondaki milli ve evrensel vas›flar›, objektif, bilimsel bulgular ba¤lam›nda daha iyi kavram›fl olaca¤›z. Bir bak›ma Ulu Önderde bütün liderlik vas›flar›n›n bir arada belirginleflerek öne ç›kt›¤›n› görürüz. Belki de Atatürk’ün ça¤› aflan karizmas›n›n temelinde bu çok yönlü lider profili ve dost–düflman herkesin mutab›k kald›¤› o üstün seciye ve dehas› vard›r. Ünlü Alman filozofu Kant’a göre; dahi, kaidelerin üstüne ç›karak 6 Çi¤dem Ka¤›tç›bafl›, ‹nsan ve ‹nsanlar, Evrim Bas›m Yay›n, ‹stanbul 1988, s. 229. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 27 orijinal ve misal olarak eser b›rakand›r. Atatürk Kant’›n tarif etti¤i anlamda büyük insand›r, dahidir.7 Atatürk’ün Liderli¤i Ça¤dafl sosyoloji; toplumu, insanlar›n bir yandan do¤a bir yandan kendi aralar›nda sürdürdükleri iliflkiler bütünü olarak tan›mlar. Toplumsal yap› ise bu iliflkilere dayan›larak gerçeklefltirilen bir düzendir. Bu düzenin kurucu ö¤eleri; nüfus, çevre ve yerleflim, ekonomi ve siyaset, hukuk, e¤itim, aile, dil ve dindir. Herhangi bir sosyoloji kitab›n› açt›¤›m›zda bu konular›n teker teker incelendi¤ini görürüz. ‹flte Atatürk bütün bu toplumsal gerçekliklere de¤er vererek sadece Cumhuriyeti kurmakla kalmam›fl, Türk toplumunun yap›lanmas›nda ve kurumlaflmas›nda öncülük yapm›flt›r.8 Atatürk, dünya tarihinde gelmifl geçmifl en büyük liderlerden birisidir. Çözülmeye yüz tutmufl bir ulusu, ulusal birlik halinde; yani ça¤dafl devlet yap›s›na ulaflt›rmak için verdi¤i mücadelelerle geçirdi¤i 57 y›ll›k ömründe hiçbir bireysel mülk ya da ç›kar peflinde koflmam›fl tek mülkü ya da birikimi kütüphanesindeki kitaplar ile araflt›rmalar ve raporlar olmufltur.9 Ölümünden bir y›l önce 11 Mart 1937’de yabanc› bir devlet temsilcisiyle görüflürken sözlerinin aras›nda flunlar› söylüyor: “Vaktiyle kitaplar kar›flt›rd›m. Hayat hakk›nda filozoflar›n ne dediklerini anlamak istedim. Bir k›sm› her fleyi kara görüyorlard›. ‘Madem ki hiçiz ve s›f›ra varaca¤›z dünyadaki muvakkat ömür esnas›nda nefle ve saadete yer bulunmaz’ diyorlard›. Baflka kitaplar okudum, bunlar› daha ak›ll› adamlar yazm›fllard›. Diyorlard› ki, ‘mademki sonu nas›l olsa s›f›rd›r bari yaflad›¤›m›z müddetçe flen ve flat›r olal›m.’ Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum fakat flu kay›tlar içinde: Bütün insanl›¤›n varl›¤›n› kendi flahs›nda gören adamlar bedbahtt›rlar. Besbelli ki o adam fert s›fat›yla mahvolacakt›r. Herhangi bir flahs›n yaflad›kça memnun ve mesut olabilmesi için laz›m gelen fley, kendisi için de¤il kendisinden sonras› için çal›flmakt›r. Makul bir adam ancak bu suretle hareket edebilir. Saadeti için çal›flmakta bulunabilir.”10 Bunlar, Atatürk’ün yaflam› içerisinde öne ç›kan özellikleridir. O hayat›n tüm zorluklar›na maruz kalm›fl ancak ilkelerinden taviz vermemifltir. Ömrü s›k›nt›lar, savafllar, sürgünler, ihanetler içerisinde geçmesine ra¤men fazilet ve erdemini muhafaza edebilmifltir. Atatürk döneminde dünya flampiyonu olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan için hazineye flöyle bir mektup yazar: “Cihan pehlivan› Kurtdereli Mehmet’e 1000 lira ikramiye ödeyiniz. Not: Bu para Kas›m ay› maafl›mdan kesilecektir.”11 Atatürk zaman olmufl en yak›nlar›yla ters düflmüfl, zaman olmufl befl paras›z ve çaresiz ortada kalm›fl. Örne¤in, ulusal ba¤›ms›zl›k savafl›n› sürdürebilmek için Sivas’tan Ankara’ya gelirken oradaki Amerikan Koleji Müdiresinden, benzin ve bir çift otomobil lasti¤i, Osmanl› Bankas› fiube Müdüründen de 1000 Lira borç almaya mecbur olmufl. Paras›z kalmaktan daha beterini yaflam›fl. Çok güvendi¤i birkaç kifli d›fl›nda “Adams›z” kalm›fl. O kadar ki, kiminin cahil, kiminin korkak, kiminin ahlaks›z, kiminin h›rs›z oldu¤unu bilmesine ra¤men herkesin ifle yarayan bir taraf›n› bulmufl. Hem onlardan yararlanm›fl, korumufl ama huyundan vazgeçmeyenlerin cezalar›n› da tereddüt etmeden vermifl.12 7 8 9 10 11 12 28 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Hamza Ero¤lu, Atatürk’ün Üstün Kiflili¤i, Ifl›n Yay›nc›l›k, Ankara 1983, s. 37. Birsen Gökçe, Atatürk’ü Anma Kitab›, Ankara 1997, s. 60. Musa Hikmet Yavuzyi¤it, “Atatürk ve Liderlik”, Atatürk’ü Anma Kitab›, Ankara 1997, s. 43. Afet ‹nan-E. Ziya Karal, Atatürk Hakk›nda Konferanslar, DTCF Yay›nlar›, Ankara 1946, s. 23. Cenk Koray, Atatürk’e Mektup, Anayasa Mah. Yay., Ankara 1996. Oktay Ekfli, “57 Y›l Sonra Atatürk”, Hürriyet Gazetesi, 10 Kas›m 1995. Atatürk için ‹nönü flunlar› yazm›flt›r: “Atatürk’ü bir halk toplant›s› içinde görmek, hakiki bir zevk, müstesna bir f›rsatt›r. Yar›m saat içinde halk›n bütün durgunluklar› gider, taze ve canl› hayat›n neflesi her çehrede uyan›r, as›l mühim olan›, toplant›da bulunanlarda birbirlerine karfl› sevgi, genifl yürek ve ba¤l›l›k has›l olmas›d›r. Cemiyet fertleri birbirine ve hepsi Atatürk’e sar›larak bir kütle has›l olmufltur. Bu vaziyetlerde halk›n heyecan› afl›r› dereceyi bulur, halk›n serbestli¤i de, en rahat ve külfetsiz bir haldedir. Herkes en güzel nutuklar› söyler, musiki istidatlar› en iyi marifetlerini tan›t›rlar. Toplant›ya hakim olan zihniyet fludur: Yüksek insan cemiyeti olmak. Medeniyet ve ilim yolunda ilerlemek. Atatürk Türk cemiyetine itimad› nefsi (özgüven) ve yüksek insan cemiyeti aflk›n›, as›l umumi halk toplant›lar›nda telkin etmeye çal›fl›rd›. Atatürk’ün toplant›lar›ndan ç›karken herkes, bedbin fleylerden, hayat›n dertlerinden ve s›k›nt›lar›ndan y›kanm›fl gibidir. Herkes büyük önderin yüksekli¤ini bir daha tasdik etmifltir. Onunla beraber yaflaman›n bu memleket için selamet ve ilerleme oldu¤unu yüre¤inde bir daha anlam›flt›r.” ‹nönü, 23 A¤ustos 1923 tarihinde Büyük Millet Meclisinde Lozan Muahedesini izah ederken de flöyle der: “Fevkalade kar›fl›k, dolafl›k, bulutlarla mestur (kapal›) bir muhit içerisinde yol gösterecek bir isabet-i nazar (vizyon) laz›md›r. Bu isabet-i nazar› gerek muharebe hayat›nda ve gerek sulh hayat›nda bize gösteren Mustafa Kemal Pafla olmufltur. Anlat›lan bu biyografilerin analizinde Atatürk’ün mümeyyiz liderlik vasf›, onun en yak›nlar› taraf›ndan önemle vurgulanmaktad›r. Bu durum; “çevresindeki grubu, toplumu yönlendirip yol gösteren, sürükleyici, örnek ve onlar› yöneten kifli liderdir” tespitine uygun düflmektedir. Onun kiflili¤inde bir liderde bulunmas› gereken en önemli özellikleri görmek mümkündür. Birlefltirici ve toplay›c› bir lider olarak Milli Mücadeleyi baflar›yla yönetmifl, yetki kullanma ve inisiyatif almada güçlükleri bertaraf ederek sivil ve askeri idareyi kendisine ba¤layabilmifltir. Bu yönleriyle milli bir kahraman olarak Türk milletini en iyi temsil emifltir. Atatürk’ün üstün vas›flar› fikirlerde ne kadar ayr›l›k olursa olsun Milli Mücadelenin karanl›k günlerinde bütün Meclis üyelerinin kendi etraf›nda toplanmas›n› ve hür bir meclisin tek bir adama, tarihte misali görülmemifl salahiyetler vermesini sa¤lam›flt›r.13 Aram›zdan ayr›ld›¤› 1938 y›l› millî yas ilan edilirken Hasan Ali Yücel flunlar› yazm›flt›r: “Tarih, içten ve d›fltan binlerce düflman›n ihanetine u¤ram›fl ve parça parça olmufl bir milleti yerden kald›r›p göklere yükselten bu yüce insan› yaln›z ve yaln›z mükemmellikle vas›fland›rabilir. ‹smi, manay› en güzel ifade ediyor: Kemal Atatürk.”14 Onun dehas›n› anlatan bir baflka belgede flöyle ifade edilir: Türk ordular› 1922’de Yunan ordular›n› Akdeniz’e dökünce ‹ngiltere Parlamentosu bir toplant› yapm›fl, Lordlar Kamaras› ile Avam Kamaras›nda heyecanl› bir sahne yaflanm›flt›r. Celse aç›l›nca ‹flçi Partisi Lideri McDonald kürsüye gelerek: - Nerede Baflvekil Loyd Corc? Bize ne söz verdi, netice ne oldu? Hazineden büyük paralar al›p bizi bofl yere masraflara soktu. Hani Bo¤azlar bizim olacak, Anadolu taksim olunacakt›? Heyhat hiçbirisi olmad›. Bunun hesab›n› bize versin, dedi¤i zaman, kürsüye gelen Loyd Corc: 13 Samet A¤ao¤lu, Kuvai Milliye Ruhu, ‹stanbul 1964. 14 Hasan Ali Yücel, Belleten, Milli Yas Say›s›, No:33, Ankara 1938. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 29 -Arkadafllar! As›rlar pek nadir olarak dahi yetifltirir. fiu talihsizli¤imize bak›n ki, o büyük dahiyi asr›m›zda Türk milleti yetifltirdi. Mustafa Kemal’in dehas›na karfl› elden ne gelir? der ve kürsüden iner. Daha sonra da Baflvekaletten istifa eder.15 Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye göre “Türk’ün devlet kuruculuk seciyesinin en büyük mümessili Atatürk’tür.”16 Liderin belirgin vas›flar›ndan birisi de teflkilatç›l›k ve iletiflim yetene¤idir. Bu ba¤lamda Atatürk büyük bir organizatördür. O haberleflmeye özel bir önem veriyordu. Abide eseri Nutuk’ta bunun tarihi belgeleri mevcuttur. Sivas Kongresini ziyaret eden bir Amerikal› gazeteci “Ömrümde daha etkili bir haberleflme flebekesi görmedim. Yar›m saat zarf›nda Erzurum, Erzincan, Musul, Diyarbak›r, Trabzon, Ankara, Malatya, Harput, Konya, Bursa haberleflme halinde idi.” D. A. Rustow’a göre bu ilk y›llarda Mustafa Kemal’in liderli¤i, haber almak ve da¤›tmak, bütün yurt çap›nda bir flebeke kurmufl olan ortaklar›yla konuflmak, çeflitli bölge, sosyal grup ve kiflilerin hareketlerini ahenklefltirip koordine etmek fleklinde tezahür etti. Mustafa Kemal bir bütünleflme yaratmak, bitifltirmek, haberleflmek suretiyle bu zaman kesiminde üstün bir liderlik baflarm›flt›r.17 Askeri alandaki yöneticili¤i ve stratejik alandaki dehas› ile o, geçmifl zaman›n seçkin büyük askeri dehalar› aras›nda yer al›r. Bunu anlamak için onun askerlik sanat›n›n en güzel örneklerini teflkil eden Çanakkale ve Anadolu savafllar›n›n efsaneleflmifl sahnelerinde görmek gerekir. Daha sonra o, muzaffer bir stratejist ve devlet adam› olarak 15 y›ldan daha k›sa bir zamanda sosyal, ekonomik, politik ve fikri alanlarda yapt›¤› devrimlerle ulusunu maddi ve manevi sahada yüzy›llar boyu ileri götürmüfltür. O, evvela askerlik mesle¤inde iyi ve muntazam bir tahsil ile yetiflmifl, olgun, tecrübeli ve çok üstün zekal› bir kumandand›r. Kendisine göre hayat felsefesi mücadeledir ve bu mücadelede de muvaffak olmakt›r. “Bu da manen ve maddeten kuvvet ve kudrete istinat eder bir keyfiyettir.”18 Onun döneminde Avrupa’n›n iki yüzy›la s›¤d›rd›¤› birçok ink›lap on y›lda bafl döndürücü bir süratle gerçeklefltirilmifltir. Ça¤›m›zda dünyada hiçbir liderin düflünceleri, görüflleri ve ilkeleri Atatürk’ün görüfl ve ilkeleri kadar uzun ömürlü olmam›flt›r. Bu sebeple 20. as›r, devirleri kapanan ideoloji ve liderler müzesi gibidir.19 Atatürk öyle bir liderdi ki, ülkenin gelece¤ini önceden öngörebiliyor (vizyon) ve birçok konuda ça¤dafl bir devlet yap›s› için geçmifl uygulamalar› bir gecede terk ederek ertesi sabaha yepyeni bir anlay›fl ve uygulama ile gidilmesini sa¤layabiliyor ve bunu yaparken de tüm toplumun deste¤ini kolayca arkas›na alabiliyordu. Onun söylemlerinde ulusal bilinç ve ulus olma ortak hareket noktas›n›n oluflturulmas›n›n yan› s›ra, topluma çok önemli veciz sözlerle yol gösterici, hedef gösterici nitelikte dile getirdi¤i görüflleri flifre özelli¤i tafl›maktayd›.20 Atatürk’ün dehas› say›lan komutanl›k vasf› yan›nda; derin bir tarih bilgisi, yüksek bir siyaset gücü ve Türk Milletinin bütün vas›flar›n› çok iyi analiz edebilen bir sosyolog ve psikolog yetene¤i vard›r.21 15 16 17 18 19 20 21 30 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Enver Behnan fiapolyo, K. Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Ankara 1958, s.508. Orhan Türkdo¤an, “Atatürk’te Milli Devlet...”, Türk Dünyas› Arafl., ‹stanbul 1981, s. 110. H. Ero¤lu, a.g.e., s.33. A. ‹nan- E.Z. Karal, a.g.e., s.23. Halil Cin, Yeni Dünya Düzeninde Atatürk ve ‹nk›laplar›n Yeri, S.Ü. Yay., Konya 1993, s. 2. M. H. Yavuzyi¤it, a.g.e., s. 44. O¤uz Kalelio¤lu, Atatürk ve Atatürk ‹lkeleri, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara 2001, s. 117. Ünlü Frans›z Sosyologu E. Durkheim’dan esinlenerek “bunal›ml› dönemlerin büyük adam›, toplumun bilinçli davran›fl›n›n rolüyle ortaya ç›kar” diyen Max Weber’den etkilenen A. Rustow; Atatürk’ün flef ve lider olarak oynad›¤› rolü toplumun içgüdüsel davran›fllar›nda bulmaktad›r. Ona göre Atatürk Weber’in tarif etti¤i bunal›ml› dönemlerin lideridir, karizmatik liderdir. Max Weber’e göre topluma yön veren, düzen veren üç tip otorite vard›r: Birincisi meflru otorite, seçim mekanizmas›n›n iflleyifliyle sa¤lan›r. ‹kinci tip otorite, irs (soy) ve intikal kanunlar›yla sa¤lan›r, hükümdarl›kla yönetilen toplumlarda oldu¤u gibi. Üçüncü tip otorite ise, karizmatik otoritedir. Weber; karizmatik otoriteyi bir kiflinin kutsall›¤›na ya da kahramanl›k gücüne veya örnek al›nacak niteliklerine ba¤l› olarak ortaya ç›kan otorite tipi olarak tan›mlamaktad›r. Weber’e göre karizmatik lider, taraftarlar›n›n gözünde ortalama insanlar›n üstünde yer alan, onlar›n yarar›na harikalar göstermeye muktedir kiflidir. Karizmatik liderlikte as›l önemli olan, önderin deha nitelikleri bulundu¤una dair genifl halk tabakalar›nda sa¤lam bir inan›fl uyand›rmas›d›r. Karizmatik liderlik bir çeflit bunal›ml› dönemlerin liderli¤idir.22 Atatürk hakk›nda yaz›lan binlerce fliirden birisi olan flu dörtlükler ona atfedilen karizmay› en güzel bir flekilde anlat›r: Do¤udan geldi¤ine bak›lmamal›ym›fl Nerede bunal›rsa vatan, oradaym›fl O! Çanakkale’den sa¤ dönenler anlat›yor Atefl onu yakmaz, gülle devirmez Öyle bir imanm›fl, öyle bir güven Sanki tek bafl›na bir orduymufl O!23 Harp stratejisi üzerine önemli eserler yazm›fl olan Clausewitz, dünyada fertler ve milletler için, üstün baflar›n›n en kudretli kayna¤›n› sars›lmayan irade görmektedir. Üstün iradesiyle bütün hayat› boyunca çok nazik durumlarda güçlükleri hatta çaresizlikleri yenerek milletini selamete ulaflt›ran Atatürk, bu yarg›n›n gerçekli¤ini ispat eden nadir komutan ve liderlerin bafl›nda gelmektedir.24 Tar›k Zafer Tunaya’ya göre “Toplumu ve kendisini eyleme geçiren koflullar› ustal›kla hesaplayan, toplumun dinamiklerini baflar›yla yönlendiren lider Atatürk, ortak bilincin özlemlerini sosyal ve siyasal alanlarda anlamland›rabilmifltir. Atatürk geçmiflle gelecek aras›nda de¤ifltirilmesi gerekenle de¤iflik düzen aras›ndaki geçifli baflar›yla temsil edebilmifltir. Ona ‘büyük’ s›fat›n› vermemiz bu tarihsel davran›fl›n anlat›m›d›r.”25 Atatürk mensubu oldu¤u Türk Milletini çöküntüden kurtarm›fl ve Avrupa’n›n “Hasta adam›” olarak bilinen Osmanl› ‹mparatorlu¤unun yerine zinde bir devlet yani Türkiye Cumhuriyetini kurmufltur. O, daha sonra gerçeklefltirdi¤i devrimlerle Türk toplumuna yeni bir flekil ve ruh vermifltir. 2000 y›l›na kadar hakk›nda 15.000 kadar eser yay›nlanan Atatürk26, ölümü üzerinden 64 y›l geçti¤i halde ne yaz›k ki vatan›nda gerçek hüviyetiyle, (hakk›yla) tan›nmamakta, baflard›¤› evrensel ifller umumiyetle yanl›fl de¤erlendirilmektedir.27 Atam›z›n baflar›yla gerçeklefltirdi¤i ink›laplar›n› biz sosyologlar bilimsel yöntemlerle yapaca¤›m›z araflt›rmalar sonucunda, günümüz toplumsal sorunlar›m›za bir çözüm olarak sunacak ve Atatürk’ün büyük miras›n› yeni nesillere aktarmaya devam edece¤iz... 22 H. Ero¤lu, a.g.e., s. 4. 23 Coflkun Ertep›nar, Destan Atatürk, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara 1981, s. 31. 24 H. Ero¤lu, a.g.e., s.36. 25 Tar›k Zafer Tunaya, Atatürk ve Atatürkçülük, Turhan Kitapevi, Ankara 1981, s. 2. 26 O. Kalelio¤lu, a.g.e., s. 9. 27 Ercüment Kuran, Atatürkçülük Üzerine Denemeler, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara 1981, s. 56. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 31 32 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Liderlik Kavram› ve Atatürk* İ nsan topluluklar›n›n kalabal›k ve güruh olmaktan ç›karak, cemaat, cemiyet ve nihayet modern millet haline gelifllerinde içlerindeki teflkilatlanman›n çok büyük önemi vard›r. ‹nsan vücudunda beyinden bafllayarak, parmaklar›n ucuna kadar devam eden sinir sistemi neyse, toplumlar için de teflkilatlar›n fonksiyonu ayn›d›r. Teflkilat›n en bafl›nda bulunan birinci derecedeki yöneticinin önemi ise elbette tart›fl›lmaz. Zira her çeflit, duyurunun, emrin veya herhangi bir hareketin bafllang›ç noktas› oras›d›r. Birinci derecede yönetici ile lider aras›nda san›r›z bariz bir fark vard›r. Bafl yönetici veya birinci yönetici teflkilatta birinci noktada bulunmas› gereken kiflidir. Yani sistem gere¤i o noktada bulunmas› gereken insand›r. Hangi flartlar olursa olsun, sistemin mutlaka birinci kiflisi olacakt›r. Dolay›s›yla baflkandan veya bu birinci kifliden ola¤anüstü ifllerde ve problemlerde ola¤anüstü de¤il normal baflar› beklenir. Oysa lider kavram› de¤ifliktir. Lider deyince bir ola¤anüstülük söz konusudur. Liderlik imaj›n› toplum ve kültür ortaya ç›kar›r. Bu imaj›n biyolojik boyutunda, liderin enerji ve dayan›kl›l›k; özellikleri, psikolojik boyutunda kiflilik unsurlar›; felsefe boyutunda de¤er sistemleri; teknik boyutunda ise bilgi ve yetenek bulunur. Tarihteki bütün liderler ola¤anüstü flartlar içinde ç›km›flt›r. Bizden, Fatih, Yavuz; d›flardan Sezar, Tarihteki bütün liderler ola¤anüstü flartlar içinde ç›km›flt›r. Bizden, Fatih, Yavuz; d›flardan Sezar, Napolyon hep flartlar›n da ortaya att›¤› yüksek dereceli kabiliyetlerdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk de yaflad›¤› ola¤anüstü flartlarla, kendi flahsiyet unsurlar›n›n birleflmesiyle ortaya ç›km›fl bir liderdir. * Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 357 (Kas›m 1988), s. 17. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 33 Napolyon hep flartlar›n da ortaya att›¤› yüksek dereceli kabiliyetlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk de yaflad›¤› ola¤anüstü flartlarla, kendi flahsiyet unsurlar›n›n birleflmesiyle ortaya ç›km›fl bir liderdir. 1915’de Çanakkale’de dünyan›n en büyük iki devletinin ortak donanmas› karfl›s›nda kalan ordunun flartlar›nda hiç de normallik yoktur. Bu tam anlam›yla ola¤anüstü bir durumdur. Üstelik bu ordu çok de¤il 3 sene önce (1912) Balkan Harbinde daha devlet olamam›fl bir tak›m çete hüviyetindeki güçlere yenilmifltir. Fakat bu defa öyle olmayacak, dünyan›n en büyük donanmas› feci bir ma¤lubiyetle geri dönecektir. ‹flte Türk ordusundaki bu fevkaladelik gerçekten dikkate flayand›r. 3 sene önce küçük kuvvetlere yenilen ordu, 3 y›l sonra dünyan›n en büyük gücü karfl›s›nda muzafferdir. Ne de¤iflmifltir, bunun sebebi nedir? Kanaatimizce bu soruya verilecek cevap k›sad›r. “Türk ordusundaki sevk ve idaredir.” Bu sevk ve idarenin içinde ise, “atacak kurflunumuz kalmad›” diye geri dönen askerlere, “kurflununuz yoksa, süngünüz de mi yok, ben size ölmeyi emrediyorum” diye yükselen emirin esrar› zaferi getiren bafll›ca unsur olmufltur. Böyle bir emri s›radan bir kifli veremez ve verse bile uygulatamaz. ‹flte kastetti¤imiz kifli Mustafa Kemal’dir. Bilindi¤i üzere onun lider olarak ortaya ç›k›fl› böyle olmufltur. Daha sonra Anadolu mücadelesindeki ön planda yer al›fl›nda, bu ola¤anüstü geçmiflin yeri büyüktür. Mustafa Kemal Atatürk, bir liderde bulunmas› gereken vas›f olarak mücadelesinde her zaman en iyi prensipleri buldu ve sanatkâr gibi de bu prensipleri icra etti. O en ümitsiz anda “vatan›n bütünlü¤ü ve milletin istiklâlini tehlikeden yine milletin kendi azmi ve karar› kurtaracakt›r” prensibini koymufltur. Yine o, “Hatt-› müdafaa yoktur sath-› müdafa vard›r, o sat›h bütün vatand›r” derken bizzat harp alan›nda, yani sath›n müdafaas›nda bulunuyordu. 34 doğumunun 125. yılı anısına atatürk doğumunun 125. yılı anısına atatürk 35 Atatürk’ü Anarken* M ustafa Kemal Atatürk, Türk tarihi içinde yer alan müstesna flahsiyetlerden biridir. Yok olma¤a yüz tutmufl bir imparatorlu¤un öz cevherinden, millî fluuru uyand›rarak yeni bir devlet ç›karmay› baflarm›fl, yepyeni hüviyette bir millet oluflturma¤a muvaffak olmufltur. Askerli¤i, devlet adaml›¤› yan›nda düflünce bak›m›ndan da efline az rastlanan fikir adamlar›ndand›r. Döneminde, kültür ve fikir meseleleriyle sadece ilgilenmekle kalmam›fl, hemen her zaman bu faaliyetlerin içinde ve bafl›nda bulunmufltur. Türk milletinin yetifltirdi¤i önde gelen isimlerden biridir Atatürk. O, Millî Mücadelede milli birli¤i temin eden bir lider, muharebe meydanlar›nda düflmanlara göz açt›rmayan bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adam›d›r. ‹çinde bulundu¤u flartlar› de¤erlendirmede, engelleri ortadan kald›rmada gösterdi¤i üstün baflar› onun bir baflka özelli¤ini teflkil etmektedir. Atatürk, realitenin adam›d›r, sa¤ duyunun ve ince görüflün adam›d›r. Halk›n temayüllerini çok iyi sezen ve gönüllere girmesini bilen usta devlet adaml›¤› sayesindedir ki müflterek arzu ve e¤ilimler kolayca milli ülkü haline gelebilmifltir. Milliyet duygusu, istiklâl ve hürriyet aflk› onun fikri yap›s›n›n ana çizgileridir. Giriflti¤i mücadelenin bafl›ndan sonuna kadar Türk milletinin yüksek vas›flar›na ve iman›na güvenmifl, kazan›lan bütün zaferlerin milletin eseri oldu¤unu düflünmüfltür. Teflebbüslerinde millet sevgisine dayanm›fl, kudretli hi* Ali YAKICI, Diyanet Gazetesi, Say›: 357 (Kas›m 1988), s. 18, 27. 36 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk, realitenin adam›d›r, sa¤duyunun ve ince görüflün adam›d›r. Halk›n temayüllerini çok iyi sezen ve gönüllere girmesini bilen usta devlet adaml›¤› sayesindedir ki, müflterek arzu ve e¤ilimler kolayca milli ülkü haline gelebilmifltir. Milliyet duygusu, istiklâl ve hürriyet aflk› onun fikri yap›s›n›n ana çizgileridir. tabeti ve gerçe¤i sezifle dayanan ikna gücüyle kitleleri sürükleyebilecek bir lider oldu¤unu göstermifltir. Millî istiklâle bayrak olan fikirleri, görüflleri ve tesirleri memleket s›n›rlar›n› aflm›fl, mazlum milletlerin istiklâl ve hürriyet mücadelelerinde manevi kuvvet olmufltur Kendisini yak›ndan tan›yanlardan biri olan Afet ‹nan, Atatürk için flunlar› söyler: “Millet, gene millet, daima millet... Milli mücadele, milli kurtulufl savafl›, milli irade, millet egemenli¤i ve nihayet milli e¤itim ve milli kültür davran›fl›. ‹flte Atatürk’ün dilinden hiç düflmeyen ve ölümünden befl y›l önce onu “Ne Mutlu Türküm Diyene’’ dedirterek sesi k›s›l›rcas›na hayk›rtan hep bu idi.” Peki, ya Atatürk’ün düflüncelerinin mihverini teflkil eden “millet” ne idi? Bunu da kendi konuflmalar›ndan ö¤renelim: “Millet, dil, kültür ve ülkü birli¤i ile birbirlerine ba¤l› vatandafllar›n teflkil etti¤i bir siyasi ve içtimaî heyettir.” “Milliyet davas› siyâsî bir mücadele konusu olmadan önce fluurlu bir inanç meselesidir. fiuurlu bir inanç demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayand›r›lm›fl bir hedef ve gaye demektir.” “Hakikatte hâkim olan ve her fleyi idare eden merci Millet Meclisi’dir. fiuras› unutulmamal› ki bu idare flekli bir Bolflevik sistemi de¤ildir. Çünkü biz ne Bolflevik, ne de Komünist, ne biri ne di¤eri olamay›z. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkar›z.” Yukar›da verdi¤imiz kendi sözlerinden de anlafl›laca¤› gibi, Atatürk’ün önemli vasf› milliyetçili¤idir. Milliyetçilik, k›sa ve genel tarifiyle, kiflinin milletine sevgi ve sayg› hisleriyle ba¤lanmas›d›r. Böyle bir ba¤lanmada elbette ne flahsi menfaat endiflesi, ne de kin, nefret, k›skançl›k yer al›r. Milliyetçilik, millet olma vas›f ve fluuruna sahip kitlelerin bir vatan üzerinde birli¤ini korumay›, onlar› manen ve maddeten yüceltip yükseltmeyi, millet fertleri aras›nda eflitlik ve hak esas›na dayanan ahengi, karfl›l›kl› sevgi ve riayeti, inanç ve ülkülerde birli¤i ve yükselifli hedef edinen gayet samimi, iyi niyet ve maksatl›, milletler ve dolay›s›yla insanl›k hizmetinde bir mefkuredir. Emperyalist maksatlar gözetmeden milli varl›k ve de¤erlerini korumak ve gelifltirmek, bunlar› yaymak ve tan›tmak suretiyle milletini, dünya milletlerinin sevilen ve be¤enilen bir unsuru yapmaya gayret etmek; memleketinin ilim, fikir, medeniyet ve teknik sahalar›nda, içtimaî ve ekonomik hayat ve refah bak›mlar›ndan yükselmesini istemek, her toplumun, milletine ba¤l› her ferdin en tabii ve itiraz götürmez hakk›d›r. Yakup Kadri, Atatürk’ü anlatt›¤› yaz›s›na flöyle bir girifl yapar: “Hudutsuz bir gurur, hudutsuz bir izzeti nefis... ‹flte, milliyet duygusu onda böyle tecelli etmifltir. Dünyan›n en rint, en kalender ve en müsamahal› bir insan› olan Mustafa Kemal, bir yabanc›n›n, hassaten bir Avrupal› yabanc›n›n bulundu¤u o yerde, dünyan›n en kayg›l›, en tedirgin ve en al›ngan adamlar›ndan biri haline girerdi.” “Türk milletinin idaresinde ve korunmas›nda millî birlik, millî duygu, millî kültür en yüksekte göz dikti¤imiz idealdir” diyen Mustafa Kemal’de milliyetçilik bir ideoloji de¤il, gerçeklere dayanan bir dünya görüflüdür. Ölümüne kadar Atatürk’ün Türk tarihi, Türk dili üzerinde yapt›¤› çal›flmalar› ve bu çal›flmalar› kolaylaflt›rmak için Türk Tarih ve Dil Kurumlar›n› kurdu¤u hat›rlan›rsa, doğumunun 125. yılı anısına atatürk 37 Türk tarih ve diline gösterdi¤i ilgi, onun kültür milliyetçili¤ine verdi¤i önemi gösterir. Bu hareketiyle Türk milletinin kendine dönmesini, maziden kopmadan ileriye do¤ru her safhada hamle yapmas›n› ve fluurlaflmas›n› sa¤lam›flt›r. Onun milliyetçilik ilkesinde insan unsuru hâkimdir. Millî devlet, millî dil ve millî tarih tezlerinin ana ekseni flüphesiz milliyetçilik gerçe¤idir. Atatürk’ün döneminin kapitalist, sosyalist ve çeflitli ak›mlar› d›fl›nda, milliyetçilik görüflünü Türk toplumu için biricik tez olarak benimsemesi, onun ba¤›ms›z bir Türk devleti kurmas›n›n da gerçek sebebi olmufltur. 38 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Selanik Türk sosyalistlerinin daha 1912 y›l›nda enternasyonal mihraklara milliyetçi diye jurnalledikleri Mustafa Kemal, ölünceye kadar bu vasf›n› muhafaza edecek ve “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk dili ile konuflan, Türk kültürünü benimseyen her kifli Türk’tür” demek suretiyle bunu tarihlefltirecektir. Atatürk’ün temel düflüncesi, Türk milletini lay›k oldu¤u seviyeye ç›karmak için, dünyan›n de¤il, fakat kendi öz memleketinin meselelerini çözmeye çal›flmakt›r. Böylece meseleleri halledilmifl kuvvetli bir devlet kurmakt›r. Bunu yaparken, elbette Bat› medeniyetinden faydalanmay› öngörmüfltür. Ancak, hedefi Türk milletini ve devletini Bat› medeniyeti ve kültürü içinde eritmek de¤il, Bat›l› devletler ve dünya devletleri aras›nda Türkiye’yi yükseltmek, sivriltmek ve onu gerçek yerine oturtmakt›r. Bu düflüncesini Atatürk flöyle ifade etmifltir: “Münevverlerimiz, milletimizi en müreffeh millet yapay›m der, baflka milletler nas›l olmuflsa öyle yapay›m der... Lâkin düflünmeliyiz ki, böyle bir nazariye hiç bir devirde muvaffak olmufl de¤ildir. Bir millet için saadet olan bir fley di¤er millet için felaket olabilir. Ayn› sebep ve flartlar birini mesut etti¤i halde di¤erini bedbaht edebilir. Onun için bu millete gidece¤i yolu gösterirken dünyan›n her türlü ilminden, kefliflerinden, ilerlemelerinden yararlanal›m, lâkin unutmayal›m ki, as›l temeli kendi içimizden ç›karmak zorunday›z.” Bu sözleri söylerken Mustafa Kemal’in maksad›, Türk milletini Bat› kültürü içinde eritmemekti. Gayesi Bat›’n›n modelini, sistemini, kültürünü de¤il, Bat›’n›n düflünce dinamizmini, metodunu, tekni¤ini ve ilmini Türk toplumuna benimsetmek ve ayn› vas›talarla onun yükselmesini sa¤lamakt›r. Yani, ça¤dafl yöntemlerden yararlanarak milli kültür temeli üzerinde milli bir senteze varmakt›r. fiüphesiz bütün bunlar Türk milleti ve devletinin saadeti ve refah› için yap›l›yordu. O halde bu ifller yap›l›rken esas dikkat edilmesi gereken husus “milli s›n›rlar içinde vatan›n ve milletin bütünlü¤ü ve Türkiye Cumhuriyetinin devam›n› sa¤lamakt›r.” Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin temel flart› ve esas› milletin ve devletin bütünlü¤ü ve devam›n› mutlaka temin etmektir. Atatürk, bir konuflmas›nda flunlar› söyler: “Biz, öyle milliyetperverleriz ki bizimle iflbirli¤i yapan bütün milletlere sayg› besleriz. Milliyetçili¤imiz bencil bir milliyetçilik de¤ildir. Biz Türk milliyetçisiyiz. Bilmeliyiz ki milli benli¤ini bilmeyen devletler, baflka milletlere yem olurlar. Bir milletin ruhu zapt olmad›kça o millete hâkim olmaya imkân yoktur.” Ona göre, insan›n s›ras›yla ana ve babas›n›, akrabas›n›, hemflehrisini, vatandafllar›n›, beraber yaflad›¤›, ortaklafla hayat mücadelesinde ifl birli¤i yapt›¤› kederli ve sevinçli anlar›nda daima birlikte a¤lay›p güldü¤ü milletini sevmesi gibi temel e¤ilimler üzerine kurulu milliyetçilik hislerini, köksüz ve geçici bir hevesten ibaret saymak isabetli bir hüküm de¤ildir. Milli duyguyu inkâr, insanl›¤› inkâr manas›na gelir. Atatürk, 1923’de Konya Türk Oca¤›nda, milliyetçilik üzerine yapt›¤› uzun konuflmas›na flu sözlerle son vermifltir: “Bilirsiniz ki, milliyet nazariyesini, milliyet ülküsünü çözüp da¤›tmaya çal›flan nazariyelerin dünya üzerinde tatbik kabiliyeti bulunamam›flt›r. Çünkü tarih, olaylar ve müflahedeler, insanlar ve milletler aras›nda hep milliyetin hâkim oldu¤unu göstermifltir.” doğumunun 125. yılı anısına atatürk 39 Kahramanlar Zinciri ve Atatürk* B üyük ‹ngiliz filozofu Thomas Cariyle, dünya tarihinin konusunu “Kahramanlar›n Hayat›” olarak ilan etmifltir. Gerçekten de dünyada milyarlarca insan, yaflam›flt›r, türlü hadiselerde roller alm›flt›r; fakat sadece say›l› insanlar “tarih” denilen temel ilmin konusu olabilmifltir. Toprak, insan ve kültür arz üzerinde ortaya ç›km›fl medeniyetleri do¤uran üç ana unsurdur. Bunlara bir dördüncüsünü eklemek gerekirse herhalde ola¤anüstü ifller baflaran insanlar olan “kahramanlar›” eklemek gerekir. fiu halde kimdir kahraman? Kahraman, kimsenin kald›ramad›¤› yükü kald›rmaya talip zoru seçmifl kiflidir. Kahraman, herkesin haks›zl›k, adaletsizlik ve zulüm karfl›s›nda sustu¤u yerde, mukabil olarak sesini yükselten insand›r. Kahraman, insan ve millet hayat›n›n son bulma noktas›nda ortaya ç›k›p küçük hayat k›v›lc›m›n› ateflleyip tarihi intikali sa¤layan adamd›r. Kahraman, toplumun menfaatini her türlü ferdî haklar›n›n önünde tutan, madden manen kendisini daima fedakarl›¤a mecbur hisseden flahsiyettir. Kahraman, hiç kimsenin do¤ruyu söyleyemedi¤i yerde, do¤ruyu hayk›rabilen, aleyhine bile olsa gerçe¤i bildiren, kimsenin do¤ruluk yönünde bafl›n› kald›rmaya yeltenemedi¤i yerde flecaatini gös* Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 369 (Kas›m 1989), s. 17. 40 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Kahraman, herkesin haks›zl›k, adaletsizlik ve zulüm karfl›s›nda sustu¤u yerde, mukabil olarak sesini yükselten insand›r. Düvel-i Muazzamaca (Büyük Devletlerce) hayatiyetine son verme karar› ile sald›r›ya u¤rayan Devletimizin can çekiflme noktas›nda ortaya ç›kan ve 10 Kas›m’da milletçe an›lan Gazi Mustafa Kemal Atatürk askeri kahramanl›k zincirinin son halkas›n› teflkil eder. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 41 teren, haks›zl›¤›n karfl›s›nda kimsenin olmamas› halinde tek bafl›na olsa bile “sadece ben var›m” diye ortaya ç›kabilen sembol varl›kt›r. fiunu da belirtelim ki, kahraman deyince akla sadece siyasi ve askerî flahsiyetler gelmemelidir. Bunun d›fl›nda da hemen hemen her alan›n bir kahraman› vard›r. Dünya ve Türk tarihindeki kahraman örneklerine bakt›¤›m›zda bu nitelikleri üzerlerinde bulunduran kifliler oldu¤u görülecektir. Dünyadan örnek olarak; Eski Yunan’›n büyük kaosunda ortaya ç›km›fl, devletini kurmufl ve hayat›n› at s›rt›nda tamamlam›fl olan Büyük ‹skender, siyasî ve askerî nitelikli bir kahramand›r. Zaferden sonra Roma’ya dönerken Alpler aras›nda bir köyde konaklayan ve orada “Roma’da ikinci adam olmaktansa bu köyde birinci adam olmay› ye¤lerim” diyen ve bunu icraat›yla ortaya koyan Sezar da askerî ve siyasî nitelikli bir kahramand›r. ‹htilal sonras› Fransa’s›n› tabiri caizse “7 Düvele” karfl› savunan, daha sonra ‹ngiltere’yi bile bir Frans›z adas› sayabilecek kadar büyük Fransa ideali oluflturan Napolyon Bonapart askerî nitelikli kahramand›r. Hastal›¤a yakalanma tehlikesini bile bile kuduz köpe¤in salyalar›n› avucuna ala ala kuduz afl›s›n› bulan Pastör ad›ndaki mucit bir ilim kahraman›d›r. Elektrik çarpmas›na karfl› hayat›n› ortaya koyarak paratoneri bulan Benjamin Franklin yine ilim ve teknoloji kahraman›d›r. Bizde ise; Herkesin demoralize oldu¤u, sustu¤u yerde ortaya ç›k›p dertleri ve çareleri ola¤anüstü güzellikle dile getiren Yunus Emre, ilim düflünce ve sanat kahraman›d›r. Hayat›n› ortaya koyarak uçma denemeleri yapan ve dünyaya uçma fikrini verenlerden biri olan Hezarfen Ahmet Çelebi bir ilim kahraman›d›r. Ak›llara durgunluk veren bir uygulamayla da¤lara gemi ç›kartan ve 1000 y›ld›r devam edip, y›k›lmaz denilen devletin fethinin âmiri olan genç Mehmet Fatih askerî dehâ kahraman›d›r. Çald›ran’da ordusu isteksizlik belirtisi gösterince “Hiç kimse gitmezse tek bafl›ma düflmana karfl› ben giderim” diyen ve orduyu s›ms›k› pefline takan Sultan Yavuz askerli¤e sembol olacak cüret ve cesaret kahraman›d›r. Nihayet Düvel-i Muazzamaca (Büyük Devletlerce) hayatiyetine son verme karar› ile sald›r›ya u¤rayan Devletimizin can çekiflme noktas›nda ortaya ç›kan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de askeri kahramanl›k zincirinin son halkas›d›r. 42 doğumunun 125. yılı anısına atatürk doğumunun 125. yılı anısına atatürk 43 3 . bölüm B‹L‹M, UYGARLIK VE ATATÜRK doğumunun 125. yılı anısına atatürk 45 46 doğumunun 125. yılı anısına atatürk A Din, Bilim ve Uygarl›k Ifl›¤›nda Atatürk’ü Anlamak* tatürk’e göre ‹slâm dini; en son ve en mükemmel dindir; son din olmas›n›n nedeni de budur. O; “Din vard›r ve laz›md›r”, “Dinime; gerçe¤in kendisine nas›l inan›yorsam, öyle inan›yorum” diyordu. Yanl›fl olan ise; bu ilâhî müessesenin, din ad›na befleri müdahalelerle dar kal›plara hapsedilip bo¤ulmas›yd›. Bu sebeple saltanat ve hilafeti kald›rd›, fier’iye ve Evkaf Vekâletini la¤vederek yerine 3 Mart 1924 tarih ve 429 say›l› kanunla Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n› kurdu. Kemal Atatürk; Türk milletinin, Kur’an’› ve ‹slâm’› iyi okuyup anlamas›n› ve cehaletten kurtulmas›n› çok istiyordu. Ayd›nlanma ve kalk›nman›n gerçekleflebilmesi için, bu flartt›. S›rf bu amaçla; Kur’an’› ilk kez Türkçe’ye çevirtip bast›rd› ve ücretsiz olarak da¤›tt›rd› (1927). Merhum Elmal›l› Muhammed Hamdi Yaz›r’a, Hak Dini Kur’an Dili ad›yla Kur’an’›n bilimsel çevirisini yapt›rd›, ücretsiz olarak halka da¤›tt›rd› (1936). Sa¤lam hadislerin; Sahih-i Buhari ad›yla Ahmed Naim ve Kamil Miras’a çevirisini yapt›rd›, yine ayn› flekilde halka ücretsiz da¤›t›lmas›n› sa¤lad› (1932). Osmanl› devrinde; bafltan sona, anlam› hiç bilinmeden okunup dinlenen Arapça hutbeleri Türkçe’ye çevirtti (1932). Atatürk; deha sahibi bir asker oldu¤u kadar, büyük bir düflünür ve fikir adam›d›r. Ayn› zaman da O; yüzlerce, hatta binlerce cilt kitab› flerh düflerek okuyacak kadar bilime düflkün, “Hayatta en hakiki mürflit ilimdir” vecizesini söyleyecek kadar gerçekçi idi. Atatürk; deha sahibi bir asker oldu¤u kadar, büyük bir düflünür ve fikir adam›d›r. Ayn› zaman da O; yüzlerce, hatta binlerce cilt kitab› flerh düflerek okuyacak kadar bilime düflkün, “Hayatta en hakiki mürflit ilimdir” vecizesini söyleyecek kadar gerçekçi idi. * Mesut ÖZÜNLÜ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 143 (Kas›m 2002), s. 12-16. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 47 Atatürk’e göre, iki fley asla iflgal alt›nda olamazd›; vatan topra¤› ve insan beyni... Çünkü birincisini kaybeden “ulusal”, ikincisini kaybeden de “bilimsel” ba¤›ms›zl›¤›n› yitirmifl olurdu. Böyle olunca, ülke ve onun çocuklar›; önce bireysel özgürlü¤ünü, ard›ndan da yarat›c›l›k ve üreticili¤ini kaybetmifl olurlard›. Bundan böyle bir konuflmas›nda; “Ba¤›ms›zl›k benim karakterimdir” demiflti. Bir di¤er konuflmas›nda da; “Cumhuriyet; akl› hür, vicdan› hür, irfan› hür genç nesiller ister” özdeyiflini söylemiflti. Çünkü özgürlü¤ün öldü¤ü yerde bilim bitmez. ‹slâm ülkelerinin bugün dahi ilerleyip kalk›namamas›n›n alt›nda, hür düflünce olgusunun tam olarak geliflememiflli¤i yatmaktad›r. Atatürk’ün; bizi ça¤dafl uygarl›k düzeyine ça¤›rmas› ve bu u¤urda bir dizi ink›lâplar gerçeklefltirmifl olmas›, kuflkusuz O’nun; Bat›’ya ve Bat›l›lar’a duydu¤u kuru bir hayranl›ktan kaynaklanm›yordu. Bu; varl›¤›n do¤al bir ak›fl› ve tarihimizin en isabet- 48 doğumunun 125. yılı anısına atatürk li karar›yd›. Çünkü, uygarl›k günefli Bat›’n›n üzerindeydi. Bundan böyle; Asr›-› Saadette kufllu¤u, Emevi ve Abbasilerde ö¤leyi, Selçuklu ve Osmanl›’da ö¤leden sonray›, Gerileme devrinde ikindiyi, Tanzimat’ta akflam telafl›n›; Cumhuriyet’te de Bat›l›laflmay› yaflayan uygarl›k güneflinin peflinden koflup, ayd›nlanmam›z gerekiyordu. Bizi geriye b›rakan da; güneflin tam tepemizde, ortal›¤›n günlük günefllik oldu¤u zaman diliminde m›fl›l m›fl›l uyumufl olmam›zd›. Bu yönüyle, tarihin seyri ile kozmik ak›fl aras›nda do¤rudan bir iliflki vard›r. ‹flte Atatürk; tarihimizin böylesi bir ray de¤iflimine ihtiyac› oldu¤unun çok yakinen bilincindeydi. O; bütün içtenli¤i ile flöyle diyordu: “Yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz ink›lâplar›n gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen modern ve bütün mana ve flekliyle olgun bir topluluk haline getirmektir; ink›lâplar›m›z›n esas gayesi budur.” Din ile uygarl›k aras›nda dolayl› bir iliflki vard›r. Her fleyden önce, ortak akl›m›z›n ve mafleri vicdan›m›z›n ulaflt›¤› refah ve kalk›nman›n en küresel toplam› olarak ifade edebilece¤imiz uygarl›k kavram›; ilk güzele götürücü ilkelerini ve sars›lmaz saptamalar›n›, kuflkusuz dinlerin insanl›¤a arma¤an etti¤i yüksek ilâhî vas›flardan alm›flt›r. Bunun bir sonucu olarak, hemen hemen üç büyük dinin dikkat çekti¤i “büyük günahlar” düzinesinin birço¤u, bugün neredeyse tüm dünya milletlerinin veya devletlerinin hukuk anlay›fl›nda ortak bir norm olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Mesela h›rs›zl›k yapmak ve insan öldürmek gibi fiiller; üç büyük din olan Müslümanl›kta da, H›ristiyanl›kta da, Musevîlikte de günahlar›n en büyüklerindendir. Ayn› günahlar, bugün; hemen her dünya ülkesinin de hukuk kavram›na göre, cezay› mucip büyük birer suç olarak kabul edilmifltir. ‹nsanl›k tarihi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda; h›rs›zl›¤›n bir suç olarak tespiti, -en az›ndan- birer bilimsel keflif olan “çeli¤in icad›” veya “Ohm kanunu” kadar önemlidir. Çünkü bu suç “üst benli¤in cazibesi” aç›s›ndan, kiflinin kolay›na gelen befleri garizeleriyle örtüflmektedir. fiayet böylesi bir suç, bafllang›çta ilâhî kaynaktan beslenen bir ikazla geriletilmemifl olsayd›, insanl›k tarihinin en ilkel sosyolojik ad›mlar› olan klan ve fratri dönemleri, kuflkusuz çok daha uzun y›llar devam edecek; dolay›s›yla, uygarl›¤›n geliflimi daha da gecikmifl olacakt›. Buradan, flöyle bir sonuca varabiliriz: ‹nsan›n üst varl›¤› insanl›kt›r. T›pk› her insan›n, bir çocukluk döneminin olmas› gibi, insanl›¤›n da bir çocukluk dönemi vard›r. ‹nsano¤lu; nas›l sürünür, emekler, daha sonra da yürümeyi ö¤renir ve koflarsa; insanl›k da önce sürünmüfl ve emeklemifl, ard›ndan yürümeyi ö¤renip koflmaya ve hatta uçmaya bafllam›flt›r. Baflka bir deyiflle, dün ilâhî buyruklarla yürümeyi ö¤renen insanl›k; bugün tekerle¤i ve otomobili icat etmifl, gökyüzüne uçaklar salm›flt›r. Din, bütün insanl›¤›n kozmik kimli¤ini tayin eden bir realitedir. Baflka bir deyiflle o; biz kimiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz sorular›n›n, en üst perdeden tek cevap vericisidir. Bu sorular›n, dine göre cevaplar›n› kald›rd›¤›n›z zaman; bütün insanl›¤›, hatta bütün varl›k alemini en büyük anlams›zl›k kriziyle karfl› karfl›ya b›rakm›fl olursunuz. Hak ve hukukun öldü¤ünü, ceza ve mükafat›n komikleflti¤ini, mânân›n yok oldu¤unu ve yeryüzünün birdenbire hiçleflip bombofl bir çöle dönüfltü¤ünü görürsünüz. Dolay›s›yla Atatürk’ün; “Din vard›r ve laz›md›r.” “Dinime; gerçe¤in kendisine nas›l inan›yorsam, öyle inan›yorum” fleklindeki sözlerinin içerdi¤i engin mânâ, dinin; akl›m›z›n, f›trat›m›z›n ve sosyolojik gerçeklerin olmazsa olmaz› konumunda bulunmas›na iflaret etmektedir. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 49 Cumhuriyet’e Giden Yol ve * Atatürk T ürk Millî Mücadelesinin en önemli kazan›m› kuflkusuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk büyük verimi ise Cumhuriyettir. Cumhuriyet, yeni Türk devletinin lâiklik ve demokrasi ile birlikte tart›flmas›z en temel niteli¤idir. Türk Millî Mücadelesi, öncesi ve sonras›yla uzun bir dönemi kapsayan tarihsel bir süreçtir. 1877-78 Osmanl›-Rus Savafl›ndan bafllayan ve Meflrutiyet ‹htilâli, Balkan Savafllar›, muhaceretler, Çanakkale Savafl›, Birinci Dünya Savafl›, Mütareke y›llar› ve Kurtulufl Savafl›n› içine alan dönemde toplumu derinden etkileyen olaylar›n yaratt›¤› büyük çözülmeler, çeflitli k›r›lmalar ve ard›ndan gelen yeniden ba¤›ms›zl›k ve yap›lanma süreci... Bu sebeple Millî Mücadeleyi, birbirine ba¤l› kesintisiz bir olgu ve bir bütün olarak ele almak gerekir. O, bir taraftan birbiriyle ba¤›nt›l› olaylar zincirinin, bir taraftan da halk›n ve asker-sivil nitelikli ayd›n kadronun bafllatt›¤›, içinde yer ald›¤› genifl soluklu bir hareket olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Osmanl› Devletinin içeride ve d›flar›da gücünü yitirmeye bafllamas›yla yönetici-ayd›n-halk kitlelerinin ortak amac› vatan› kurtarmak, millî varl›¤› ve istiklâli sa¤lamak olmufltur. ‹flte halk, Millî Mücadelenin buras›ndad›r. Baflta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yönetici ve ayd›n kadro ise eski devletin devam› yerine yeni bir düzen düflüncesini Millî Mücadele boyunca sistematik olarak hayata geçirip, * Mehmet ERDO⁄AN, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 154 (Ekim 2003), s. 34-35 (Makale, “Cumhuriyetimiz 80 Yafl›nda” bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r). 50 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Cumhuriyet; millet olma, millet olarak birlikte yaflama ve sorumlulu¤u ortaklafla paylaflma bilincinin kurumsal bir tezahürüdür. Ruh olarak özgürleflme, ileriye aç›lma ve kendini her ça¤da yeniden yaratma duygusudur. Bütün bunlarla ça¤› do¤ru okumak ve ça¤dafl dünyada, ça¤dafl bir millet olarak ayakta kalabilme yetisi ve hünerini göstermektir. ona yeni bir boyut kazand›rm›flt›r. Halk›n bu duruma bir diyece¤i yoktur. O vatan›n›n, dininin ve namusunun korunmas›n› istemektedir. Bu konuda öncü kadronun arkas›ndad›r ve ona güveni tamd›r. Öncü kadro da yeni düzende, halk›n bu gerçekçi taleplerinin daha iyi karfl›lanaca¤›n› düflünmektedir. Millî hareketten Cumhuriyete, böyle bir süreç izlenerek geçilmifltir. Peki her geçifl döneminde oldu¤u gibi Cumhuriyete geçiflte de yaflanan baz› çat›flma ve olaylar neyin nesiydi? Öncelikle flunun söylenmesi gerekir ki halk, bu çat›flma ve olaylar›n içinde do¤rudan yer almam›flt›r. Bu durum, eski kadrolarla yeni kadrolar›n bir çeflit iktidar savafl›d›r ve halk, eski kadrolar taraf›ndan bu savafla çekilmeye / sürüklenmeye çal›fl›lm›flt›r. Cumhuriyetle gelen kalk›nma, ilerleme, ba¤›ms›zl›k, yeni kurumlar ve yeni bir hayat tarz› düflünceleri k›sa zamanda uygulamaya konulmufl, elde edilen baflar› somut bir uzlaflma zemini yaratm›flt›r. Art›k bütün farkl› düflünce ve durufllar bir zenginlik kabul edilecek; devlet bunlardan zarar görmeyecek ve devletin temel niteliklerinin gere¤i olan daha özgür bir ortama geçifl mümkün olacakt›r. Bunun ad› ise demokrasidir. ‹lginçtir; Türkiye’de lâiklik ve demokrasi üzerine yaflanan spekülasyonlar cumhuriyet üzerine yaflanmam›flt›r! Çünkü Türk milletinin tarihsel karakterinde cumhuriyetle örtüflen gizli bir damar vard›r. Bat›da bu üç olgu, büyük bedeller ödenerek belirli k›r›lma ve çat›flma evrelerinden sonra hayata geçirilmifltir. Oysa Türk milleti, cumhuriyeti benimsemekte hiçbir tedirginlik yaflamam›fl, aksine çok do¤al ve h›zl› hareket etmifltir. Bunu, devlet-millet-asker karakterli bir millet olan Türklerin, yönetim erkine dâhil olma iradesinin bir yans›mas› olarak görmek yerinde olur. Türk milleti, lâiklik ve demokrasi konusunda da ayn› do¤all›¤› gösterme istidad›nda olmas›na ra¤men ne yaz›k ki, siyasal baz› zaaflar sebebiyle Bat›l› toplumlara benzer bir süreci yaflamak zorunda kalm›flt›r. Bunu da siyasetin, birlikte yaflama ve millet olma iradesine yerli bir aç›l›m kazand›rmadaki tecrübe eksikli¤ine yormak gerekir. Oysa cumhuriyet, lâiklik ve demokrasi birbirini tamamlayan birer olgudur. Halk›n bunlara yönelimi benzer nitelikler tafl›mal›d›r. Bu ba¤lamda cumhuriyet tecrübesini, Bat›l›laflma politikalar›n›n bir izdüflümünden çok, ça¤›n getirdi¤i bir gerçeklik olarak alg›lamak daha sa¤l›kl› bir yaklafl›m olur. Kald› ki Bat›ya yönelim Türklerin ‹slâmlaflma sürecinde de söz konusudur. Çünkü ‹slâm, Akdeniz havzas›nda do¤mufl ve bu havza merkezli geliflmifl bir dindir. Türkler, Asya bozk›rlar›ndan kalkarak yeni bir dünya aray›fl›yla Bat›ya yönelirken ‹slâm’la karfl›laflm›fl ve ‹slâm onlar için yeni bir gerçeklik alan› olmufltur. Cumhuriyet de t›pk› böyledir. Uzun savafl y›llar›n›n ard›ndan devlette meydana gelen da¤›lma ve çözülmeler, derleyip toparlay›c› yeni bir güç veya yap›lanma aray›fl›na gidilmesini zorunlu k›lm›flt›r. ‹flte cumhuriyet, böyle bir aray›fl sonucunda ulafl›lan bir modeldir. Yeri gelmiflken iki önemli ayr›nt›ya vurgu yapmadan geçmeyelim. Bunlardan biri, Türklerin kendine uygun olan› almada hiçbir kuflku duymayan karakter özelli¤i; di¤eri de Bat›n›n, istikamet olarak onlar›n gözünde bafltan beri ça¤dafl bir dünya olarak görülmesidir. Demek ki Türkleri ‹slâm’la buluflturan flartlar ve sebepler ile cumhuriyetle buluflturan flartlar ve sebepler aras›nda en az›ndan görece bir benzerlik söz konusudur. Son olarak, bu vesile ile maddî ve manevî, bilinen ve bilinmeyen bütün millet önderlerini rahmet, minnet ve sayg›yla anmay› yeterli bulmad›¤›m›z›; onlar›n milleti ba¤›ms›zlaflt›ran, ileri götüren, ufuk aç›c›, yol gösterici ve sonuç al›c› çabalar›na, bugün doğumunun 125. yılı anısına atatürk 51 bizim bir yenisini eklemedikçe statikleflmifl anmalar›n nostaljik avuntudan öte bir anlam tafl›mayaca¤›n› vurgulamak isteriz! Çünkü cumhuriyet; millet olma, millet olarak birlikte yaflama ve sorumlulu¤u ortaklafla paylaflma bilincinin kurumsal bir tezahürüdür. Ruh olarak özgürleflme, ileriye aç›lma ve kendini her ça¤da yeniden yaratma duygusudur. Bütün bunlarla ça¤› do¤ru okumak ve ça¤dafl dünyada, ça¤dafl bir millet olarak ayakta kalabilme yetisi ve hünerini göstermektir. Böylesine hayatî bir olay›n nostaljiyle geçifltirilmesi elbette kabul edilemez bir durumdur. 52 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Din E¤itimi* G enç Atatürk’ün daha ‹stanbul’dan Samsun’a hareket ederken kafas›nda tafl›d›¤› temel düflünce “millî hâkimiyete dayanan, kay›ts›z flarts›z, ba¤›ms›z yeni bir Türk devleti kurmak“ düflüncesi idi. O, Türk ‹stiklâl Savafl›’n› zaferle tamamlay›p Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduktan sonra, bu devleti kuran Türk milletini hem ça¤dafl ve uygar hem de millî kimlik bilincine sahip bir millet yapabilmek için bilinen pek çok ink›lâp hareketleri gerçeklefltirdi. Bu ink›lâplara temel oluflturan ilkeler ortaya koydu. Atatürk’ün Cumhuriyeti kurduktan sonra, ortaya koydu¤u düflünceler ve ilkeler ile, gerçeklefltirdi¤i ink›lâplar›n özüne bak›ld›¤›nda, hareket noktas› olarak iki temel hususu göz önünde bulundurdu¤unu görürüz. Bu iki temel hususu kendisi iki vecizesi ile âdeta özetlemifltir. Bunlardan biri, “bilelim ki, millî benli¤ine sahip olamayan milletler, baflka milletlerin av› olurlar” vecizesi, ötekisi ise, “medeniyet öyle bir atefltir ki, ona bîgâne kalanlar› yakar mahveder” vecizesidir. Onuncu Y›l Nutku’nda yer alan “Millî kültürümüzü muas›r medeniyet seviyesinin üstüne ç›karaca¤›z” fleklindeki beyan› da bu iki vecizesi ile ortaya koydu¤u temel hususlar›n bir baflka ifade edilifl fleklini oluflturmaktad›r. ‹flte bu iki temel noktadan bak›ld›¤›nda e¤itimimizin, birbiriyle çeliflkili de¤il, tam aksine birbirini tamamlay›c› olarak düflünülmesi gereken iki önemli görevinin olaca¤› kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r. Atatürk, “her kifli dinini, din ifllerini, iman›n› ö¤renmek için bir yere muhtaçt›r; oras› da okuldur” diyerek, din e¤itiminin bilgisiz ve yetersiz kimseler taraf›ndan de¤il, okullarda, çok iyi yetiflmifl uzman kimseler eliyle ve Cumhuriyetin e¤itim anlay›fl›na uygun bir program çerçevesinde yap›lmas›na iflaret etmifltir. * Prof.Dr. Reflat GENÇ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 166 (Ekim 2004), s. 32-35. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 53 Birinci görev, milletimizin kültürünü oluflturan, sa¤lam ve kal›c› de¤erleri genç kuflaklara aktararak milletin birli¤ini, beraberli¤ini ve süreklili¤ini sa¤lamakt›r. ‹kinci görev, toplumu e¤iterek toplumun davran›fllar›nda istenilen de¤ifliklikler gerçeklefltirmek; toplumun geliflmesini, ilerlemesini, ça¤dafllaflmas›n› sa¤lamakt›r. E¤itim, bu görevlerinin ikisini birden yerine getirmekle yükümlü olmalar›d›r. Bunlardan birincisi yerine getirilmezse toplumda kopukluk olur, milletin süreklili¤i, millî birlik ve beraberli¤i tehlikeye düfler. ‹kinci görev yerine getirilmezse toplum geri kal›r, ça¤›n geliflmelerine ayak uyduramaz, varl›¤› tehlikeye girer. fiu halde millî e¤itim, bir yandan Türk milletinin millî, ahlâkî, manevî ve kültürel de¤erlerinin ayakta kalmas›n›, millî kültürümüzün geliflmesini kuflaktan kufla¤a aktar›lmas›n› ve bu kültürlü millet olma bilincine kavuflmas›n› sa¤layacakt›r. Öte yandan Türk ink›lâb›n›n ve Atatürk ilkelerinin do¤ru anlafl›lmas›, gelecek kuflaklara ö¤retilmesi, yenileflme ve ça¤dafllaflman›n baflar›lmas› konular›nda kendisine düflen görevi yerine getirecektir.1 Dolay›s›yla, Atatürk’e göre din e¤itim konusunun da bu iki temel nokta göz önünde bulundurularak ele al›nmas› gerekti¤i, çok aç›k bir husus olarak ortaya ç›kmaktad›r. Yani din e¤itimi de, bir yandan millî kültürün “millî, ahlâkî, manevî ve kültürel” de¤erlerinin ayakta kalarak gelifltirilmesini sa¤lamada önemli bir yeri olan “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” konular›n› genç kuflaklara ö¤retirken, öte yandan da Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, millî, üniter, demokratik, Lâik ve sosyal bir hukuk devletini sonsuza kadar yaflatmak, milletimizin ça¤dafl uygarl›¤›n bütün gereklerini anlayabilen, yaflayabilen, yaflatabilen ve üretebilen bir millet hâline gelmesini sa¤lamak, bunu sa¤laman›n yolu olan Türk ink›lâb› ile Atatürk ilkelerini zihinlerine ve gönüllerine sindirmifl ve bunlar› var olman›n gere¤i saym›fl, ayd›n kuflaklar yetifltirmek amac›n› gütmelidir. Bu noktalardan, Atatürk’ün ve onun kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin din e¤itimi konusuna nas›l e¤ildi¤i hususlar›na gelince: a) Bilindi¤i gibi, 3 Mart 1924 tarihli ve 429 say›l› fier’iyye ve Evkâf ve Erkân-› Harbiye-i Umumiye Vekaletlerinin Kald›r›lmas› Hakk›nda Kanun’un 1. maddesi “Türkiye Cumhuriyetinde, kifliler aras› iliflkileri düzenleyen hukukî ifllemlere ait hükümlerin yasama ve yürütme yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun oluflturdu¤u hükümete aittir, ‹slâm dininin bundan baflka, inançlar ve ibadetlerle ilgili bütün hükümlerinin ve ifllerinin yürütülmesi ve dinî kurumlar›n yönetimi için Cumhuriyetin baflkentinde bir Diyanet ‹flleri Reisli¤i makam› kurulmufltur” hükmünü, 4. maddesi ile Reisli¤in, Baflbakanl›¤a ba¤l› oldu¤u hükmünü, 5. ve 6. maddeleri ile de ibadet yerlerinin yönetimi ile bütün din görevlilerinin atanmalar› ve görevden al›nmalar› ile ilgili ifllemlerin, an›lan Reisli¤in görevlerinden oldu¤una dair hükümleri getirmekle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, oluflturdu¤u bu yeni kurum vas›tas›yla yerine getirilmek üzere din hizmetleri konusunda çok önemli görevler üstlenmifltir.2 b) Yine 3 Mart 1924 tarihli ve 430 Say›l› Tevhid-i Tedrisat (Ö¤retimlerin Birlefltirilmesi) Kanunu’nun 4. maddesi ile, “Millî E¤itim Bakanl›¤›, (dini bilgiler konusunda yüksek uzmanlar yetifltirmek üzere üniversitede bir ‹lâhiyat Fakültesi kuracak ve imaml›k ve hatiplik gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli memurlar›n yetiflmesi için de ayr› okullar açacakt›r” hükümleri getirilmekle Türkiye Cumhuriyeti devleti, din hizmetlerini yerine getirecek her kademedeki görevlilerin yetifltirilmesi konusunda da çok önemli görevler üstlenmifltir. 1 H. A. Koçer, Türk E¤itim Tarihimizde Atatürk’ün Yeri, Atatürk Devrimleri ve E¤itim Sempozyumu, Ankara Üniversitesi E¤itim Bilimleri Fakültesi Yay›n›, Ankara, 1981; T. Feyzio¤lu, Atatürk ve Millî E¤itim, Atatürkçü Düflünce, Atatürk Araflt›rma Merkezi yay›n›, Ankara, 1992. 2 R. Genç, Türkiye’yi Lâiklefltiren Yasalar, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara 1998, s. 2-17. 54 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk de, “Nas›l ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetifltirmek gerekli ise dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araflt›racak, bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak, seçkin ve gerçek din bilginlerini de yetifltirecek yüksek ö¤retim kurumlar›na sahip olmal›y›z” diyerek, din e¤itimi verecek kiflilerin de, nelerin dinî ve nelerin dinî olmad›¤›n› iyice anlamalar›n› ve Türk toplumuna, millî e¤itim esaslar›na uygun dinî bilgiler vermelerini istemifltir. Taassubun bilgisizli¤e dayand›¤›n› aç›klayan Atatürk, bilgisizli¤in yok edilmesi için mevcut ve gelecekte flekillenebilecek cahillik sebeplerinin ve kaynaklar›n›n yok edilmesinden devleti sorumlu tutmufl ve bu amaç için birlefltirilmifl e¤itimi en önemli araç olarak ele alm›flt›r.3 Dolay›s›yla Türkiye Cumhuriyeti, hem an›lan yasalar›n hem de ulu önder Atatürk’ün bu konudaki isteklerinin ruhuna uygun olarak devlet eliyle din hizmetlerinin gerektirdi¤i görevlileri yetifltirmekte ve bu yetiflenleri Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› eliyle istihdam ederek üstlendi¤i görevleri yerine getirmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluflundan bugüne, zaman zaman “Din Dersi” veya ”Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” gibi adlarla ‹lk ve Orta Ö¤retim programlar›nda yer alan dersler arac›l›¤› ile e¤itim çark›ndan geçen kuflaklara verilen bilgilerin konusu da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin din e¤itimi konusunda üstlendi¤i baflka bir görev alan›n› oluflturmaktad›r. Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün bu konu ile ilgili olarak: “Müslümanlar›n toplumsal hayat›nda, hiç kimsenin özel bir s›n›f olarak varl›¤›n› korumaya hakk› yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî hükümlere göre hareket etmifl olmazlar. Bizde ruhbanl›k (özel bir din adamlar› s›n›f›) yoktur. Hepimiz eflitiz ve dinimizin hükümlerini eflit olarak ö¤renmeye mecburuz. Her kifli dinini, din ifllerini, iman›n›, ö¤renmek için bir yere muhtaçt›r. Oras› da okuldur”4 diyerek, din e¤itiminin bilgisiz ve yetersiz kimseler taraf›ndan de¤il; okullarda, çok iyi yetiflmifl uzman kimseler eliyle ve Cumhuriyetin e¤itim anlay›fl›na uygun bir program çerçevesinde yap›lmas›na iflaret etmifltir. Atatürk, Türk milletinin ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›karken, kiflilere manevî destek sa¤layacak olan ve akla, mant›¤a, ilme ve fenne uygun oldu¤unu defalarca ifade etti¤i, hurafelerden, bât›l ve bofl inanç ürünlerinden, yabanc› unsurlardan, bilgisizler taraf›ndan yap›lm›fl gelifli güzel yorumlardan kurtar›lm›fl flekliyle ve özü ile, ehil eller taraf›ndan verilmesine önem vermifl, bu konuda; Türkiye Cumhuriyeti fleyhler, dervifller, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En do¤ru, en hakiki yol medeniyet yoludur’’ demifl, insanl›kta; dinî ihtisas ve derin dinî bilgilere sahip olup her türlü bofl inan›fllardan s›yr›larak gerçek ilim ve fennin nurlar› ile temiz ve mükemmel oluncaya kadar halk›n gerçek din bilginleri vas›tas›yla ayd›nlat›lmas›n› öngörmüfltür.5 Bu vesile ile yukar›da iflaret edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gerekçesinde yer alm›fl olan hususlara da önemle iflaret etmeliyim. fiöyle deniliyordu: “Bir devletin temel e¤itim ve kültür politikas›nda, milletin duygu ve düflünce bak›m›ndan birli¤ini sa¤lamak için ö¤retim birli¤i en do¤ru, en bilimsel, en ça¤dafl ve her yerde yararlar› ve güzellikleri görülmüfl bir ilkedir. Osmanl› devleti de Gülhane Hatt-› Hümâyûnun3 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. II, Türk ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü Yay›n›, Ankara 1952, s. 89; Ayr›ca bk. Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara 1999, s. 42. 4 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 89; ayr›ca bk. Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, s. 48-49. 5 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 218; Nutuk, C. II, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yay›n›, Ankara, 1960, s. 708. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 55 dan sonra tüm iyi niyetine ra¤men ö¤retimlerin birli¤ini sa¤lamak istemiflse de bunu baflaramam›fl ve aksine bu konuda bir ikilik bile meydana gelmifltir. Bu ikilik e¤itim ve ö¤retim birli¤i aç›s›ndan birçok zararl› sonuçlar do¤urdu. Bir millet fertleri ancak bir e¤itim görebilir, iki türlü e¤itim bir ülkede iki türlü insan yetifltirir. Bu ise, duygu ve düflünce birli¤i ile dayan›flma amaçlar›n› tamamen yok eder.” 6 Burada, Türk e¤itiminin geneli ile ilgili olarak çok hayatî bir konuya bir defa daha iflaret edilmelidir. E¤itim hizmeti, kendi çark›ndan geçen insanlar› ortak duygu ve düflünce birli¤ine sahip k›lmal›, onlara ça¤dafl ve uygar insanlar olarak bir ve beraber olduklar› bilincini kazand›rmal›, ça¤dafllaflmay› ve “muas›r medeniyet seviyesinin üstüne ç›kmay›” amaç edinmifl Türk insan›n› yetifltirmelidir. 6 R. Genç, Türkiye’yi Lâiklefltiren Yasalar, s. 18-19. 56 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk ve Osmanl› * Tarihi B ugün Türk ve Anadolu tarihi üzerindeki araflt›rmalar›n önemli at›l›mlar içinde olmas›nda, hiç flüphesiz Atatürk’ün teflvik ve flahsi gayretlerinin büyük pay› vard›r. Ona, iyi bir devlet adaml›¤› ve büyük bir komutan olma niteliklerini kazand›ran tarih ö¤renme zevki, daha mektep s›ralar›nda bafllam›fl ve daima meflgul oldu¤u bir konu olmufltur. Engin bir tarih kültürüne sahip olarak da, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda “Türk milletinin flerefli bir mazisinin oldu¤unu, medeniyete hizmetlerde bulundu¤unu gösteren” tarih kitaplar›n›n haz›rlanmas›n› istemifltir. Di¤er taraftan Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nu kurduktan sonra bu kurumun yapaca¤› yay›nlar›n “ciddî, ilmî ve objektif” olmas›n› arzu etmifltir. Nitekim, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sad›k kalmazsa, de¤iflmeyen hakikat, insanl›¤› flafl›rtacak bir mahiyet al›r.” sözleriyle bu düflüncesini gayet aç›k bir flekilde ortaya koymufltur.1 Atatürk’ün Türk tarihine ba¤l›l›¤› ve vukufiyeti daha Kurtulufl Savafl› y›llar›nda bilinmekte idi. Bu cümleden olarak, ‹stanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi müderrisler kurulu, 19 Eylül 1922’de, Kurtulufl Savafl›n›n henüz sona erdi¤i s›rada büyük kurtar›c›ya “fahri müderrislik” payesinin verilmesine ittifakla karar vermifltir. * Prof.Dr. Mücteba ‹LGÜLER, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 167 (Kas›m: 2004), s. 39-42. “Büyük devletler kuran ecdad›m›z, büyük ve flümullü medeniyetlere de sahip olmufltur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklü¤e ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocu¤u ecdad›n› tan›d›kça daha büyük ifller yapmak için kendinde kuvvet bulacakt›r.” (M. Kemal ATATÜRK) 1 Atatürk’ün tarih bilgisi hakk›nda bk. ‹. H. Uzunçarfl›l›, “Türk Tarihi Yaz›l›rken, Atatürk’ün alâka ve görüfllerine dair hat›ralar”, Belleten, III, say›, 10 (1939), 349-353. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 57 Atatürk, müderrislik berat›n› takdim eden zevata, “mektep s›ralar›ndan beri çok sevdi¤i tarihle meflgul oldu¤unu, bu itibarla fahri müderrisli¤in, edebiyattan ziyade tarihe ait olmas›n›n daha münasip olaca¤›n›” ifade ederek, tarihe karfl› alâkas›na dikkat çekmifltir. Heyette bulunan Prof. fiemsettin Günaltay’a “tarihçilerle çok konuflaca¤›z” fleklinde iltifatta bulunmas› da, Türk tarihi hakk›ndaki düflüncelerine bir bafllang›ç teflkil etmifltir.2 Atatürk’ün Türk Tarihine duydu¤u derin alâkas›n›, Fuat Köprülü’nün 1923 y›l›nda yay›nlad›¤› Türkiye Tarihi adl› eserini okuduktan sonra, müellife gönderdi¤i takdir ve teflvik mektubundan da anlamak mümkündür. Büyük kurtar›c› mektubunda, bu eserlerin “...Cumhuriyete ifa olunabilecek hizmetlerin en k›ymetlileri mertebesinde” olaca¤›n› bildirmifltir.3 Ayr›ca, büyük kurtar›c›n›n Türk tarihini sa¤lam ve esasl› bir temele oturtma gayretini, tetkik etti¤i eserlerden de anlamak mümkündür. Bu eserlerde, dikkatini çeken yerleri iflaretlemesinden ve zaman zaman da be¤endi¤i ve veya tesir alt›nda kald›¤› fikirleri tatbik yoluna koymas›ndan anlayabiliriz. Bu konuda de¤erli bir araflt›rma yapan Prof. fi. Turan eserinin 25-49. sayfalar›n› Atatürk’ün okudu¤u bafll›ca tarih kitaplar›na ay›rm›flt›r.4 Di¤er taraftan, Atatürk’ün ‹stanbul Üniversitesi kütüphanesinden tetkik için ald›rtt›¤› kitaplar›n listesini gözden geçirdi¤imiz zaman, tarihi eserlerin büyük bir ekseriyeti teflkil etti¤i görülür. Bu eserlerin yine önemli bir k›sm›n› da Osmanl› tarihleri teflkil etmektedir.5 Onun, yorulmadan, usanmadan Türk tarihi üzerinde çal›flmas›, odas›ndan saatlerce ç›kmamas›, s›hhati hakk›ndaki endifleleri artt›rmakta idi. Nitekim, Dr. Reflit Galip Bey, bu endifle ve tereddütlerini ifade etmekten çekinmemifltir.6 Atatürk, Türk milletine millî bir heyecan verip onu haysiyet ve vakar›na kavufltururken, uygulad›¤›, ink›lâplar›n yan›nda, bir millî tarih fluuru da vermeyi bilmifltir. O, bu hedefi daima ön plânda tutmufl, tarih araflt›r›c›lar›na bu fluuru telkin etmekten geri durmam›flt›r. Nitekim, Atatürk’ün “Türk Tarihinin Ana Hatlar›” ad› alt›nda haz›rlan›p, sadece yüz nüsha müsvedde hâlinde bas›lan eser hakk›nda gösterdi¤i titizlik onun bu tutumunu ifade eder. Bu eser, Türk Oca¤› “Türk Tarihi Heyeti” üyelerinden Afet Han›m ile Mehmet Tevfik, Samih Rifat, Akçura Yusuf, Dr. Reflit Galip, Hasan Cemil, Sadri Maksudi, fiemsettin, Vas›f ve Yusuf Ziya Beyler taraf›ndan iktitaf, tercüme ve telif yollar› ile yap›lm›fl bir teflebbüstür.7 Eser, konu ile alâkal› kimselerin mütalâa ve tenkitleri al›nmak üzere haz›rlan›p gönderilmifltir. Bu eser, 1931’de 87 sayfal›k bir kitapç›k olarak “Türk Tarihinin Ana Hat2 M. Münir Aktepe, Atatürk’ün Do¤umunun yüzüncü y›l›nda (sunufl yaz›s›), Do¤umunun 100. Y›l›nda Atatürk’e Arma¤an, ‹. Ü. Edebiyat Fakültesi, ‹stanbul, 1981, VII-IX; fiemsettin Günaltay, “Atatürk’ün tarihçili¤i ve fahri profesörlü¤ü hakk›nda bir hat›ra”, Belleten, III, say›10 (1939), 273-274; Bekir S›tk› Baykal, “Atatürk ve Tarih”, Belleten, XXXV , say› 140, 532; Vakit gazetesi, 20 Eylül 1338 (1922), sayfa 3. Türk tarihine büyük alâka duyan Mustafa Kemal, Türkoloji sahas›na da önem vermifltir. Bunun için de daha 1924 y›l› sonlar›nda Milletler aras› bir Türkoloji Kongresinin toplanmas›n› arzu etmifltir. Bk. Orhan Köprülü, “‹lk milletler aras› Türkoloji Kongresi teflebbüsü”, 1. Milletler Aras› Türkoloji Kongresi” (‹stanbul 15-20 .X.1973), tebli¤ler, 1. Türk Tarihi, ‹stanbul, 1979. 3 Mektubun tamam› için bk. Fuat Köprülü, Bir, “Hat›ra”, Belleten, III, say›10 (1939) 278). Atatürk’ün tarihe karfl› derin alâkas›, özel kütüphanesindeki tarih kitaplar›n›n önemli bir yekûn tutmas›ndan da anlafl›l›r. (Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin katalogu, Ankara 1973, Dr. Müjgan Cumbur taraf›ndan yaz›lan önsöz, IX. 4 Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Ankara 1982. 5 Leman fienalp, “Atatürk-Kitap ve Kütüphane”, Türk Kütüphaneciler Derne¤i Bülteni, XXX, say› 1 (1981), 1123. 6 Bk. Selim Nüzhet Bey taraf›ndan tertip edilen Matbuat Almanak (1933)’› 74-75. 7 Semavi Eyice, “Atatürk’ün büyük bir tarih yazd›rma teflebbüsü, Türk tarihinin ana hatlar›”, Belleten, XXXII, say› 128 (1968), 509-510. 58 doğumunun 125. yılı anısına atatürk lar› - Methal K›sm›” ad› alt›nda 30 bin adet bas›larak halk›n istifadesine sunulmufltur.8 ‹flte bu gayretlerin sevindirici bir neticesi de, okullarda okutulmak üzere dört ciltlik tarih kitaplar›n›n haz›rlanmas›d›r. Atatürk, bütün bu faaliyetleri yeterli görmüyor, yeni çal›flmalar›n yap›lmas›n› arzu ediyordu. Bir müddet sonra, Türklerin medeniyete hizmetlerinden bahseden, yeni bir eser için teflebbüse geçilmiflti. Bu teflebbüste, Osmanl› tarihine de önemli bir yer verilmiflti. Ancak gerekli uzman eleman›n bulunmay›fl› yüzünden, yap›lan çal›flmalar›n pek amatörce oluflundan, bu hay›rl› teflebbüs akim kald›. Buna ra¤men Atatürk, çal›flmalar›n devam›n› arzulam›fl ve zaman zaman ilmî de¤eri haiz eserler meydana getirilmifltir.9 Bu çal›flmalar ile birlikte, 1910’dan beri devam etmekte olan Tarih-i Osmanî Encümeni, sonra Türk Tarihi Tetkik Heyeti (1931), onun yerine de Türk Tarih Kurumu (I935)’nun teflkiline karar verilmifltir.10 Bundan sonra Türk Tarihine ait eserler birbirini takip etmifl ve Türk kültürüne hizmette, Türk Tarih Kurumu önemli bir görevi üstlenmifltir. Kurum yay›nlar›n›n en önemli grubu VIII. seridir. Böylece ilk çal›flmalar›n a¤›rl›¤›n› Türk ve Osmanl› tarihine ait eserler teflkil etmifltir. Atatürk, bununla da kalmay›p Anadolu’nun binlerce y›l önceki tarihinin de araflt›r›lmas›nda önayak olmufl ve yerli ve yabanc› bilim adamlar›n›n takdirlerini kazanm›flt›r.11 Atatürk, Türk ve Anadolu tarihi araflt›rmalar›n› teflvik ederken, bir yandan da Osmanl› ‹mparatorlu¤u tarihine önem vermifl, “bir afliretten imparatorluk do¤amayaca¤›” fikrini benimsemiflti. O bunu flöyle ifade ediyordu: “Türkler bir afliret olarak Anadolu’da imparatorluk kuramaz. Bunun baflka türlü bir izah› olmak lâz›md›r. Tarih ilmi bunu meydana ç›karmal›d›r.”12 Türk Tarih Kurumu, Atatürk’ün emriyle hummal› bir faaliyete giriflti¤i zaman, Çankaya’da toplant›lar yap›l›r, fikirler teati edilirdi. Atatürk, belgelere ve ciddî eserlere itibar eder, indî mütalâalara önem vermezdi. Nitekim Osmanl› devletinin kurucusu Osman Bey’in varl›¤›ndan flüpheye düflen bir zat›n eserini fliddetle reddederek, tekrar yaz›lmas›n› emretmiflti.13 Büyük kurtar›c›, bunun gibi Yusuf Akcura’n›n Yeniçeri oca¤›n›n kuruluflu hakk›ndaki hatas›n› tashih etmesi dikkat çekicidir. Atatürk, dört ciltlik tarihin üçüncü cildinin müsveddelerini tetkik ederken, oca¤›n tesisinin Orhan devrinde oldu¤u hakk›ndaki bahse tak›lm›fl; daha önceki tarih bilgisine dayanarak buradaki hatay› görmüfltü.14 Esasen Atatürk, bu günlerde, cehalet ve türlü sebeplerle eski devri yersiz tenkit eden ve tarihi gerçekleri sapt›ranlara cephe alm›fl, tarafs›z araflt›rmalar emretmiflti.15 Burada belirtilmesi gereken bir husus ise, Osmanl› devletinin zengin devirlerine hayranl›k duydu¤udur. Ayr›ca, bu devirdeki hürriyet havas›ndan dolay› da takdir 8 1930 y›l›nda 16 sahifelik “Türk Tarihinin ana hatlar›” ad› alt›nda da bas›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. (Bk. Enver Koray, Türkiye Tarih Yay›nlar› Bibliyografyas›, 1729-1955 - (2. Bas›m), ‹stanbul, 1959, mad. 2869. 9 Bu konuda genifl bilgi için bk. Semavi Eyice, ayn› makale, 516 vd.; ayr›ca bk. ‹. H. Uzunçarfl›l›, ayn› makale, 349-350. 10 Türk Tarih Kurumunun kurulufl y›llar› için bk. Ulu¤ ‹¤demir, Cumhuriyetin 50. y›l›nda Türk Tarih Kurumu, Ankara 1973, 3-10; A. ‹nan, “Türk Tarih Kurumu’nun kurulufluna dair”, Belleten, XI, say› 42 (1947), 173-179. 11 Atatürk mad., ‹slâm Ansiklopedisi, 787 ; K. Bittel, “Atatürk ve ilköz tarih araflt›rmalar›”, Belleten, III, say›10 (1939), 203-205. 12 Afet, “Atatürk ve Tarih tezi”, Belleten, III, say›10 (1939), 244; Atatürk mad., ‹slâm Ansiklopedisi, 787. 13 ‹. H. Uzunçarfl›l›, ayn› makale, 350. 14 Ayn› makale, 351-352. 15 Ayn› makale, 353. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 59 hislerini gizlemiyordu.16 Atatürk, bunun yan›nda yeni Türk devletini, fütuhat siyasetinden uzak tutmay› ve “yurtta sulh cihanda sulh” prensibini benimsemeyi tercih ediyordu. Fakat tarih araflt›rmalar›na da h›z verip, XVI. ve XVII. yüzy›llarda büyük bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini alm›fl olan Osmanl› devletinin XIX. ve XX. as›rlarda neden ink›raza u¤rad›¤›n›n ortaya ç›kar›lmas›n› arzu ediyordu. Atatürk bunu, Türklerin medenî âlemde itibarl› mevkiini almas› için istemekteydi.17 Buraya kadar izaha çal›fl›lan husus, Atatürk’ün Türk tarihine verdi¤i önemi takdim etmek olmufltur. Büyük kurtar›c›, Türk tarihinin sadece Osmanl› devleti tarihinden ibaret olmad›¤›n›, Osmanl›dan önce Türk devletlerinin tarih sahnesinde itibarl› yerini ald›¤›n› biliyor ve bu devrin araflt›r›lmas› gerekti¤ini savunuyordu. Ancak, Türk tarihinin Osmanl› devletinin tarihinden ayr›lamayaca¤›n› veya Osmanl› devleti tarihinin Türk tarihinden ayr› düflünülemeyece¤ini de bilmekte idi. O bunu bir milletin tarihi, “Türkiye Tarihi” olarak düflünmekte idi. Bir ink›lâpç› olarak zaman zaman radikal tedbirlere baflvurmas›, yeni bir Türk devletinin kuruluflunda baz› operasyonlar›n gerekli oldu¤una inanmas›ndand›. Esasen, engin bir tarih bilgisinin verdi¤i tecrübeden kaynaklanan hoflgörü sahibi bir devlet adam› idi. Atatürk, yeni Türk devleti kurulurken, 16 Ekrem Akurgal, “Tarih ‹lmi ve Atatürk”, Belleten, XX, say› 80 (1956), 579-580. 17 Yusuf Hikmet Bayur, “Atatürk”, Belleten, say› 10 (1939), 263. 60 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Osmanl› devletinin tarih sahnesinden silinmeye mahkûm, ömrünü tamamlam›fl bir devlet oldu¤unu çoktan kavram›flt›. Modern ça¤da, bu devletin eski flaflaal› devrini tekrar kazanmas›na imkân ve ihtimal olmad›¤›n› biliyordu. Yukar›da çeflitli vesilelerle izaha çal›fl›ld›¤› gibi, Atatürk mümtaz bir Osmanl› paflas› olarak, mensubu oldu¤u devlete her zaman itibar etti. Onun bu tutumunu, Bal›kesir’de kutlanmakta olan Osmanl› devletinin kurulufl y›ldönümü18 törenine verdi¤i önemden de anlamaktay›z. Bu günlerde, 15 May›s 1919’dan beri Yunan ordusu iflgalinde bulunan ‹zmir’in ilhak edilece¤i söylentileri dolaflmakta idi. Bu söylentiler, bütün yurtta kutlama törenlerine büyük bir heyecan katm›flt›. Bu s›rada, Bal›kesir’de “Müdafaa-i Hukuk ‹zmir fiimal M›nt›kas› Hey’et-i Merkeziyesi” faaliyette bulunmakta idi. Hey’et-i Merkeziye kongreler tertip edip, Mustafa Kemal Pafla ile temas kurmufl bulunuyordu. Di¤er taraftan, Hey’et-i Merkeziye düflman ile mücadeleye girdi¤i gibi isyan hâlindeki Anzavur ile de u¤raflmakta idi. Bu s›rada Bal›kesir’de bulunan Albay Refet (Orgeneral Bele)19, Albay Kaz›m (Orgeneral Özalp) ve Edremit kaymakam› ve Hey’et-i Merkeziye üyesi Hamdi Bey kutlama töreninde birer konuflma yapm›fllard›.20 Heyecanla kutlanan bu törene, Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey’et-i Temsiliyesi ad›na afla¤›daki telgraf› çekmifltir: “Bugün yevm-i ‹stiklâl-i Osmani olmak münasebetiyle arz-› tebrikat eyler, bu vesile ile vatan›m›z›n temâdî-i halâs› ve devlet ve milletimizi alt› as›rl›k flanl› istiklaliyle mazhar-› saIadet eylemesini Cenab-› Hak’dan diler ve bu yevm-i mübeccelin saadet-i idrakini bilumum milletdafllar›n yekdi¤erini tebrike flitab eylemelerini temenni eyleriz.”21 Türk tarihini bir bütün olarak düflünen Atatürk, Osmanl› devletinden önceki zengin Türk tarihine büyük önem vermifl, araflt›rmac›lara yeni bir yön tayin etmifltir. Bu sayede, Türk tarihi üzerinde yap›lan tetkikler büyük h›z kazanm›flt›r. O, tarih araflt›rmalar›n› teflvik ederken, tarihçilere “hadiselere iyice nüfuz edip, tarafs›z bir yorum” getirmeleri prensibini de tavsiye etmifltir. Bu tarz çal›flma ile Türkler hakk›nda mevcut yanl›fl kanaatlerin düzelece¤ine ve peflin hükümlerin ortadan kalkaca¤›na inan›yor ve flu tavsiyede bulunuyordu: “Her fleyden evvel kendinizin dikkat ve itina ile seçece¤iniz vesikalara dayan›n›z. Bu vesikalar üzerinde yapaca¤›n›z tetkiklerde her fleyden ve herkesten evvel kendi inisiyatifinizi ve millî süzgecinizi kullan›n›z.” Zira, Büyük Kurtar›c›n›n arzu etti¤i önemli hususlardan biri de, özellikle birkaç Bat›l› tarihçinin Türklere isnad ettirdikleri yanl›fl ve as›ls›z haberlerin izalesi idi. O, bu gayret ve azimle ömrünün sonuna kadar, tarihçilerle mesaisini devam ettirmifltir. Hatta ‹stanbul ziyaretlerinde kurumun çal›flmalar›na Dolmabahçe Saray›’nda devam etmesini arzu etmifltir. Vefat›ndan bir müddet evvel de, baz› tarihçileri Savarona yat›na davet ederek, çal›flmalar hakk›nda bilgi alm›flt›r. Türk tarih bilimine bizzat yapt›¤› hizmetleri, vasiyetinde Türk Tarih Kurumu’na yer vermesinden dahi anlamak mümkündür. 18 “‹stiklâl-i Osmani Günü” (31 Aral›k 1919), Türk istiklâl Harbi, 11, Bat› Cephesi, 2. k›s›m, Ankara 1965, 40. 19 Ayn› eser, 40. 20 ‹zmir’e Do¤ru Gazetesi, 1 Kanun-› sani 1336, S. 1-2. 21 Ayn› Gazete, 3 kanunusani 1336, S. 2. Atatürk’ün bu telgraf› Sö¤üt Ertu¤rul Gazi Festivali (11-13 Eylül doğumunun 125. yılı anısına atatürk 61 Atatürk’ten Mesajlar* T oplumlar›n, milletlerin ve onlar›n meydana getirdi¤i medeniyetlerin do¤mas›nda, büyümesinde ve gelece¤inde flüphesiz insan unsurunun yeri ilk s›radad›r. Zaman içerisinde insan kitlelerinin organize olarak medeni bir toplum haline dönüflmesi için baz› flartlar ve unsurlar gerekir. Bunlar›n bafl›nda da yetiflmifl kadro ile liderler gelir. Bilhassa insan hayat›nda liderlerin rolü çok büyük olmufltur. Milletlerin haf›zalar›nda yetiflkin kadrolardan ve ekiplerden daha çok liderler kalm›flt›r. Bize göre bir liderin üstünlü¤ü flu vasf›ndan ileri geliyor: Yetiflkin bir kadro her istedi¤inde ola¤anüstü bir lideri ç›karamaz, fakat iyi yetiflmifl ola¤anüstü kabul edilen bir lider bir kadro ve ekibi yetifltirerek ortaya ç›karabilir. ‹flte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin müessisi Atatürk bu tür büyük liderlerdendir. Gerçekten de XX. yüzy›l›n bafl›nda büyük bir eser meydana getirmifltir. O, tesis etti¤i eser olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu ve ink›lab›n› flöyle tarif ediyor: “Uçurum kenar›nda y›k›k bir ülke... türlü düflmanlarla kanl› bo¤uflmalar... y›llarca süren savafl.. ondan sonra içerde ve d›flar›da sayg› ile tan›nan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunlar› baflarmak için aras›z ink›laplar.. ‹flte Türk genel ink›lab›n›n bir k›sa ifadesi...” Onu ölüm y›ldönümü dolay›s›yla bir kez daha an›yoruz. Tarihin ender yetifltirdi¤i bu liderin pek çok vasf› bugüne kadar ifllendi, yeni nesillere aktar›lmaya çal›fl›ld›. Hakikaten ilmin her alan›nda konuflabilen, * Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 345 (Kas›m 1987), s. 6, 25. 62 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Tarihin ender yetifltirdi¤i bu liderin pek çok vasf› bugüne kadar ifllendi, yeni nesillere aktar›lmaya çal›fl›ld›. Hakikaten ilmin her alan›nda konuflabilen, fikir serdeden bu flahsiyetin ayn› zamanda memleket sath›nda de¤inmedi¤i mesele hemen hemen kalmam›flt›r. fikir serdeden bu flahsiyetin ayn› zamanda memleket sath›nda de¤inmedi¤i mesele hemen hemen kalmam›flt›r. Meselâ meslek gruplar›ndan; askerden tabibe, ziraat erbab›ndan ö¤retmene kadar her kesime hitap etmifl, tavsiyelerde bulunmufl ve direktifler vermiflti. Onu and›¤›m›z bugünlerde bizce daha fazla hassasiyet gösterdi¤i konulardan baz›lar›n› buraya al›yoruz. Bir bak›ma yeni nesillere hat›rlatm›fl oluyoruz. E¤itim Devlet adaml›¤› boyunca üzerinde durdu¤u konulardand›. Ona göre silahl› vatan muhafazas›n› sa¤layan askeri ordunun yan›nda “‹rfan Ordusu” ad›n› verdi¤i Türk e¤itimcileri de di¤erleri kadar büyük önem tafl›yorlard›. Sakarya Meydan Muharebesi s›ras›nda, Ankara’da muallimler kongresi düzenlemesi olay›n›n dünya tarihinde efli yoktur. Bu da Atatürk taraf›ndan, harp gibi nefsi müdafaa olay› s›ras›nda bile e¤itim hadisesinin asla terk edilemeyece¤i gerçe¤inin millete aç›k bir flekilde izah›d›r. Onun bu konuda sözlerinden baz›lar›; “Muallimler; yeni nesil Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetifltireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacakt›r. Eserin k›ymeti, sizin maharetiniz ve fedakârl›¤›n›z derecesiyle mütenasip bulunacakt›r. Cumhuriyet, bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhaf›zlar ister. Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetifltirmek sizin elinizdedir. Mümtaz vazifenizin ifas›na âli himmetlerle hasr-› mevcudiyet edece¤inize asla flüphe etmem.” “Efendiler, dünyada her fley için, medeniyet için, hayat için muvaffakiyet için en hakiki mürflit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürflit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”1 Gençlik Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin teminat› olarak Türk gençli¤ini gördü. Bir toplumun motor gücünü oluflturan gençlik konusu üzerinde büyük hassasiyet gösterdi. Nihayet bu devleti coflkulu hitabesiyle Türk gençli¤ine emanet etti. Onun gençlik için söyledi¤i istikamet kazand›r›c› güzel sözlerinden baz›lar›n› aktarmak istiyorum. 1 Atatürkçülük, Genel Kur. Yay., Ankara 1983, s. 290. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 63 Gençli¤e bir hitab›nda: “Yorulmadan beni takip edece¤inizi söylüyorsunuz. Fakat arkadafllar yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaks›n›z. Benim sizden istedi¤im fley yorulmamak de¤il, yoruldu¤unuz zaman dahi durmadan yürümek, yoruldu¤unuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahluk için tabii bir haldir. Fakat insanda yorgunlu¤u yenebilecek manevi bir kuvvet vard›r ki iflte bu kuvvet yorulanlar› dinlendirmeden yürütür. “Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatlar› yorulsan›z dahi beni takib edeceksiniz. Ben bu akflam buraya yaln›z bunu anlatmak için gelmifl bulunuyorum. Dinlenmek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençli¤i bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olaca¤›z.”2 Yine baflka hitab›nda; “Çocuklar” dedi. “fiu karfl›m›zdaki ufku görebiliyoruz. Fakat siz bu ufuklar›n daha ötesini görmeye çal›fl›n›z.” ‹slâmiyet Hakk›nda Bu konuda onun silah arkadafllar›ndan Fahrettin Altay, flunlar› söylüyor: “Atatürk, Türk ve Müslüman bir anadan, Türk ve Müslüman bir babadan dünyaya gelmifl, ecdad› Türk olan bir insand›. Küçük yaflta babadan yetim kalm›fl, annesi yan›nda ilk din bilgisini alm›flt›. Askeri okuldaki din derslerini takip etmiflti. Bu suretle yetiflen bu büyük adam, kumandan olunca maddi kuvvet yan›nda, manevi kuvvetin lüzumunu ve Müslümanl›kta savafllarda flehit olman›n manevi kuvvet bak›m›ndan de¤erini görüp anlam›flt›r... Ben, savafl meydanlar›nda ve her zaman, Allah’›n ulu ad›n› a¤z›ndan düflürmedi¤ini çok iyi bilirim. O, iyi bir Müslümand›. Müslümanl›¤›n istedi¤i gibi dürüsttü, temizdi, iyili¤i severdi, kalp k›rmazd›. Memleketi için, milleti için kendini vakfetmiflti.”3 Yine onun hizmetkârlar›ndan Cemal Granda, onun zaman zaman sabah ezanlar›n› dinledi¤ini, çok duyguland›¤›n›, hatta a¤lad›¤›n› ifade ediyor.4 Ayr›ca Atatürk, milli tarih, milli dil ve milli kültür konular› üzerinde de hassasiyet göstermifltir. Bu konular›n her biri mufassal konulard›r ve kitapl›kt›r. Dikkat edilecek olursa bütün bu konular bir milletin kader hatt›n› oluflturan meselelerdir. O günden bugüne de¤erleri hiç eksilmemifltir. 2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Türk ‹nk. Tarihi Ens. Yay., Ankara. 3 Fahrettin Altay, “Dindar Atatürk”, Atatürk, Din ve Laiklik, ‹stanbul 1968. 4 Cemal Granda, Atatürk’ün Ufla¤› idim, ‹stanbul 1973. 64 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “T ürk Milleti Kurtulufl Savafl›’ndan beri, hattâ bu Savafla at›l›rken bile mahkum milletlerin hürriyet ve ba¤›ms›zl›k davalar›yla ilgilenmeyi, o davalara yard›m etmeyi benimsemifltir. Böyle olunca kendi soydafllar›n›n hürriyet ve ba¤›ms›zl›klar›na kay›ts›z davranmas› elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davas›, bilinçsiz ve ölçüsüz bir dava fleklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet davas›, siyasi bir mücadele konusu olmadan önce, bilinçli bir ülkü meselesidir. Bilinçli ülkü demek müspet ilme, ilmi usullere dayand›r›lm›fl bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet ilimlere müracaat etmek flartt›r. Hareketlerin imkân ve s›n›rlar› mutlaka hesaba kat›lmal›d›r. Türkiye d›fl›nda kalm›fl olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidir. Nitekim, biz Türklük davas›n› böyle bir müspet ölçüde ele alm›fl bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklar›na, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.”1 (Atatürk) *** 1919-1922 y›llar› aras› üç y›l, ba¤›ms›zl›¤› için çal›flan Türk Milleti ile onun büyük önderi Atatürk için fevkalade zor bir dönem olarak bilinir. K›saca Milli Mücadele diye an›lan bu devredeki olumsuz koflullarda dahi, o büyük insan yaln›z Anadolu Türklü¤ü* Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Avrasya Dergisi, Say›: 7 (2002), s. 64-75. Atatürk Döneminde D›fl Türklere Yönelik E¤itim Ö¤retim Faaliyetleri Gagauz Türkleri Örne¤i* “Türkiye d›fl›nda kalm›fl olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidir. Nitekim, biz Türklük davas›n› böyle bir müspet ölçüde ele alm›fl bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklar›na, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.” (M. Kemal ATATÜRK) 1 fiengül Hablemito¤lu-Necip Hablemito¤lu, fiefike Gasp›ral› ve Rusya’da Türk Kad›n Hareketi, Ankara, 1998, s.334. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 65 nün de¤il, ayn› zamanda di¤er Türk topluluklar›n›n da gelecekleri ile ilgilenmifltir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflundan sonra da ayn› flekilde Atatürk’ün Türk Dünyas›’na yönelik ilgisi devam etmifltir. Bu çal›flmam›zda arfliv belgelerinden de yararlanmak suretiyle Atatürk döneminde Gagauz Türklerine yönelik e¤itim-ö¤retim faaliyetleri üzerinde durulacakt›r. Ancak önce genel hatlar› ile Atatürk ve Türk Dünyas›’na bakal›m. Atatürk ve Türk Dünyas› Yukar›da ifade edildi¤i gibi Atatürk, Anadolu’da bir taraftan emperyalist güçlere karfl› ba¤›ms›zl›k mücadelesi verirken, di¤er taraftan da baflta Azerbaycan2 olmak üzere bütün Türk Dünyas› ile ilgilenmifltir. Henüz T.B.M.M.’nin aç›l›fl›ndan üç gün sonra 29 Nisan 1920’de Atatürk, Kaz›m Karabekir Pafla vas›tas›yla göndermifl oldu¤u telgrafla, yeni bir dindafl ve kardefl hükümet olarak kurulan Orenburg Hükümeti’nin teflkilinden duyulan memnuniyeti belirterek, çal›flmalar›nda baflar›lar dilemifltir. Bu arada Atatürk, 28 Nisan 1920’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline gelen Azerbaycan’›n ba¤›ms›z bir Türk Devleti olarak devam etmesini çok arzulam›flt›r. Bu konuda Moskova Büyükelçisi Ali Fuat (Cebesoy) Pafla’ya talimat bile vermifltir. Ayr›ca verdi¤i talimatla ilgili görüfllerini de 1 Aral›k 1920 tarihinde Kaz›m Karabekir Pafla’ya çekti¤i telgrafta da özetlemifltir.3 Millî Mücadele’nin en hararetli bir flekilde devam etti¤i günlerde Atatürk, vazife-i mahsusa ile sefaret heyeti ile birlikte Moskova’ya bir ilmiye heyeti göndermifltir. Bu heyetin bir üyesi olan ‹smail Suphi Bey (Burdur Milletvekili) bir süre sonra Türkistan’a gönderilmifltir. Temmuz 1921 sonlar›nda Buhara’ya ulaflan ‹smail Suphi Bey, Atatürk’ün direktifleri do¤rultusunda “Türkistan Milli Birli¤i”nin kuruluflu için Türkistan Türkleri aras›nda arabuluculuk yapm›flt›r.4 Ayr›ca, Türkiye’ye gönderilen Buhara Halk fiuralar Cumhuriyeti temsilcilerinin Türkiye’ deki Türk ve Müslüman kardefllerine getirmifl oldu¤u bir Kur’an-› Kerim ve üç k›l›ca teflekkür etmifltir.5 Bu arada Buharal› 21 ö¤rencinin Türkiye’de çeflitli okullarda ö¤renim görmesi sa¤lanm›flt›r.6 Atatürk, 1921-1922 y›llar›nda da K›r›m’da bafl gösteren k›tl›k dolay›s›yla K›r›m Türkleri için bu¤day yard›m› göndermifltir. Bu arada, Rusya’dan Türkiye’ye s›¤›nm›fl Türk liderlerinden, Prof. Dr. Sabri Maksudi Arsal, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Prof. Dr. Yusuf Akçura, Prof. Dr. Ahmet Cafero¤lu, Prof. Dr. ‹smail Hakk› Ertaylan, Prof. Dr. Reflit Rahmeti Arat, Dr. Hamit Zübeyir Koflay, Cafer Seydahmet K›r›mer, Mirza Bala, Mehmet Emin Resulzade gibi pek çok kifliyi s›ms›cak ilgiyle kabul etmifl ve bu kadrolara son 2 Çünkü Azerbaycan ve Azeri Türkleri, Do¤u Türkleri’ne yani Rusya yönetiminde yaflayan di¤er Türk topluluklar›na aç›lan bir kap› veya onlarla Türkiye aras›nda bir köprü idi. Bundan dolay›d›r ki, Atatürk, Azerbaycan Türkleri’nin kaderi ile çok yak›ndan ilgilenmifltir (Yaflar Ertürk, “Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyas›”, Atatürk Haftas› Arma¤an› (10 Kas›m 1998), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara, 1998, s. 49. 3 Bkz. Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk Araflt›rma Merkezi, Ankara, 1991, s. 326; Atatürk’ün Milli D›fl Politikas›, Ankara, 1992, C. I, s. 203. Ayr›ca Atatürk’e, Azerbaycan Elçisi Abilof’un itimat mektubunu sunmas› (14 Ekim 1921) ve Azerbaycan Elçili¤ine bayrak çekilmesi (18 Ekim 1921) s›ralar›nda yapt›¤› konuflmalar için bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 1997, C.II, ss. 22-24. 4 Mehmet Saray, Atatürk’ün Sovyet Politikas›, ‹stanbul, 1985, ss.85-87; Y. Ertürk, a.g.m., s. 44. 5 Konu ile ilgili olarak Atatürk’ün T.B.M.M.’nde 7 Ocak 1922 tarihinde yapm›fl oldu¤u konuflmas› için bkz., Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 34. 6 16.12.1339 (1923) tarihli kararname için bkz., T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, 030. 18.0I-O8.43.2. 66 doğumunun 125. yılı anısına atatürk doğumunun 125. yılı anısına atatürk 67 derece önemli görevler vermifltir. Ayr›ca onlar›n davalar›n› da sürdürmelerine olanak tan›m›flt›r.7 Öte yandan “Atatürk’ün Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na olan ilgisi, siyasal s›n›rlar tan›mad›¤› kadar, dinî s›n›rlar da tan›mamaktayd›. Türklerin sar› ›rktan oldu¤u yolundaki Bat›’n›n tarihi safsatalar›n› çürütmek, Türk tarihini dünya tarihi içinde olmas› gereken konuma getirmek için Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi’ni kuran; Sümeroloji dahil ölü dilleri dahi araflt›ran bölümler açt›ran; Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi bilimsel merkezlerin öncülü¤ünü yapan Atatürk, Müslüman olmayan Türk topluluklar›na da -Türk Tarihi’nin bütünlü¤ü içinde- özel ilgi duymaktayd›. Örne¤in, milliyet bilinci olmad›¤› için Anadolu’daki Ortodoks mezhebine mensup Türklerin kendilerini “Rum” kabul ederek Lozan sonras› “Mübadele protokolü” çerçevesinde Yunanistan’a göç etmeleri, Atatürk’ü çok etkilemiflti. Karamanca-Grek alfabesi kullan›larak yaz›lm›fl ‹ncil kullanan bu Türk soylu vatandafllar›m›z› Türkiye’de b›rakabilmek için son bir giriflimde bulunan Atatürk, Papa Eftim’e ‹stanbul’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurdurmufltu. Bugün Türkiye’nin ve Dünya Türklü¤ünün ç›karlar›n› savunan Türk Ortodoks Patrikhanesi, Atatürk’ün ileri görüfllülü¤ünün bir eseridir. ‹flte konumuz olan Gagauzlar (Göko¤uzlar), dinî yönden bu patrikhaneye ba¤l›d›rlar.8 Türkiye d›fl›ndaki Türklerle ilgilenmesinin Panislamizm ve Panturanizm olmad›¤›n› çeflitli vesilelerle dile getiren Atatürk’ün9; ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ayr›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl›yla Türk Dünyas›’na yaklaflt›¤›n› görüyoruz. Atatürk’e göre, “Türkiye d›fl›ndaki Türklerin Türkiye’ye topyekün göçü çözüm de¤ildir. D›fl Türkler, bulunduklar› ülkelerde Türk varl›¤›n› ve kimli¤ini korumal›d›rlar. Onlar›n kültürel yap›lar›n› koruyup gelifltirecek, onlar› bulunduklar› ülkede eflit ve rahat yaflatacak önlemlerin al›nmas› esast›r. Lozan Bar›fl Antlaflmas› dahil, komflu ülkelerle yap›lan antlaflmalarda Türk az›nl›klar›n› korumaya yönelik hükümlerin yer almas›10 bu politikan›n tezahürüdür.”11 Öte yandan büyük atam›z Atatürk, 1991 y›l›nda da¤›lan S.S.C.B.’nin bu duruma düflece¤ini 58 y›l önce fark ederek, 29 Ekim 1933 tarihinde yapt›¤› konuflmas›nda bu konuda haz›rl›kl› olunmas›n› istemifltir. O, bu tarihi konuflmas›nda flöyle diyordu: “... Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komflumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostlu¤a ihtiyac›m›z vard›r. Fakat yar›n ne olaca¤›n› hiç kimse kestiremez. T›pk› Osmanl› ‹mparatorlu¤u gibi, t›pk› Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u gibi parçalanabilir. Bugün elinde s›ms›k› tuttu¤u milletler, avuçlar›ndan kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulafl›r. O zaman Türkiye ne yapaca¤›n› bilmelidir. Bizim, dostumuz idaresinde dil bir, inanç bir, öz bir kardeflimiz vard›r. Onlara sahip ç›kmaya haz›r olmal›y›z... Haz›r olmak, yaln›z o günü susup beklemek de¤ildir, haz›rlanmak laz›md›r. Milletler buna nas›l ha7 Necip Hablemito¤lu. “Kemal’in O¤retmenleri”, K›r›m Dergisi, Y›l: 6, Say›: 21 (Ekim-Kas›m-Aral›k 1997), s.3. 8 A.g.m., ss. 3-4. 9 Türkiye d›fl›ndaki Türklerle ilgilenmesinin Panislamizm ve Panturanizm olmad›¤›n› bizzat kendisi, 26 fiubat 1921 ‘de Public Leger (Philadelphia) muhabirinin sorusu üzerine aç›klam›flt›r (Bkz. Atatürk’ün Milli D›fl Politikas›, C. I, s. 274). Ayr›ca Atatürk, 1 Aral›k 1921 tarihinde T.B.M.M.’nde yapt›¤› konuflmas›nda da ayn› görüflünü tekrarlam›flt›r (Bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s. 216). 10 ‹smail Soysal, Türkiye’nin D›fl Münasebetleriyle ‹lgili Bafll›ca Siyasi Andlaflmalar›, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›n›, Ankara, 1965; ‹smail Soysal, Tarihçeleri ve Aç›klamalar› ‹le Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaflmalar›, C. I, Türk Tarih Kurumu Yay›n›, Ankara, 1983. 11 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 3. 68 doğumunun 125. yılı anısına atatürk z›rlan›r? Manevî köprüleri sa¤lam tutarak! Dil, bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Bugün biz bu kitlelerden dil bak›m›ndan, gelenek, görenek, tarih bak›m›ndan ayr›lm›fl, çok uza¤a düflmüflüz. Bizim bulundu¤umuz yer mi do¤ru, onlar›nki mi? Bunun hesab›n› yapmakta fayda yoktur. Onlar›n (D›fl Türklerin) bize yaklaflmas›n› bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaflmam›z gerekli...”12 Atatürk, belirtilen politika ve düflüncesinin bir gere¤i olarak d›fl Türklerle, dolay›s›yla Gagauzlar ile ilgilenmifltir. Gagauz Türklerine Yönelik E¤itim-Ö¤retim Faaliyetleri Daha önce de ifade edildi¤i üzere, Atatürk’ün Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na olan ilgisi, siyasal s›n›rlar tan›mad›¤› gibi dinî s›n›rlar da tan›mamaktayd›. Bunun en canl› örne¤i Müslüman olmayan Gagauz Türkleri’dir. Yine yukar›da ifade edildi¤i gibi Atatürk, ilk önce Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdurarak Gagauz Türkleri’ni, bu patrikhanenin dinî yönetimi alt›na alm›flt›r. Daha sonraki y›llarda da, Atatürk’ün -k›saca yukar›da dile getirilen- D›fl Türkler için gelifltirdi¤i strateji çerçevesinde Gagauz Türkleri’ne yaklafl›ld›¤›n› görüyoruz. Bütün Türk Dünyas›’nda dil ve kültür birli¤inin gerçekleflmesini isteyen Atatürk, bu konuda Gagauz Türkleri’ne ayr› bir önem vermifltir. Bölgede Türkiye’nin a¤›rl›¤›n› artt›rmaya çal›flan Atatürk, Gagauz Türkleri ile çok yak›ndan ilgilenmifltir. Bu ilginin bir sonucu olarak Türk Ocaklar›’n›n ünlü baflkanlar›ndan Hamdullah Suphi Tanr›över’i 1931 y›l›nda Bükrefl Büyükelçili¤i’ne atam›flt›r. Ayr›ca 19311944 y›llar› aras›nda Bükrefl Büyükelçilik görevini sürdüren Tanr›över’e Atatürk, çal›flmalar›nda tam destek vermifl ve bu destek, Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kas›m 1938’e kadar eksilmeden devam etmifltir.13 Kuzey Dobruca’da a¤›rl›kl› olarak yaflamakta olan Türk az›nl›¤› aras›ndaki küçük sorunlar› (Tatar-Türk ayr›m› gibi) gidermekle ifle bafllayan Hamdullah Suphi Tanr›över, Besarabya ve Kuzey Bukovina’daki bütün Gagauz kasaba ve köylerini dolaflm›flt›r. Büyükelçilik kap›lar›n› bu Ortodoks mezhebindeki Hristiyan soydafllar›m›za ard›na kadar açm›flt›r. Bu cümleden olarak, elçilik çal›flanlar›n› Gagauzlar'dan seçmifltir.14 Ayr›ca Tanr›över, bölgelerinde temayüz etmifl yerel Gagauz liderlerinin çocuklar›na öncelik vererek ilk etapta 40 kiflilik bir grubu ö¤renim görmek üzere Türkiye’ye göndermifltir.15 Bu ö¤rencilerin paras›z-yat›l› olarak ö¤renim görmeleri için Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerince kararnameler ç›kar›lm›flt›r. Konumuza aç›kl›k getirmesi için bu kararnamelerden ikisini sunuyoruz: Bunlardan 27 Kas›m 1934 tarihli olan›nda; “Galatasaray Lisesi’nde bulunan Romanya Türkleri’nden ‹kizli Onotol, Nivogo Velodmir, Boylu o¤lu, Stayon o¤lu Vasil’in Türkiye’de okumalar›n› kolaylaflt›rmak üzere müsabakas›z ve paras›z yat›l› olarak Yüksek Mühendis mektebine al›nmalar›; Nafia Vekilli¤i’nin 25.11.1932 tarih ve 6237/11428 say›l› tezkeresi üzerine ‹cra Vekilleri Heyeti ‘nce 27.11.1934 ‘te tasvip ve kabul olunmufltur.” denilmektedir.16 12 ‹smail Bozda¤, Atatürk’ün Sofras›, Kervan Yay›nlar›, ‹stanbul, 1975, ss. 141-142; Y. Ertürk, a.g.m., s.43. 13 Hamdullah Suphi Tanr›över hakk›nda bilgi için bkz., Fethi Teveto¤lu, Hamdullah Supbi Tanr›över, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara, 1966; Bilal N. fiimflir, Bizim Diplomatlar, Bilgi yay›nlar›, Ankara, 1966, ss. 446-457. 14 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 4. 15 A.g.m., gös. yer . 16 T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, (030.18.01-49.80. 19). doğumunun 125. yılı anısına atatürk 69 22 Ekim 1936 tarihli kararnamede de; “Romanya Tebaal› Yusuf Ahmet Memifl ile Hristiyan Türklerden Alexandru’nun Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde paras›z yat›l› olarak kabulleri, Ziraat Vekilli¤i’nin 19.10.1936 tarih ve 2018/37676 say›l› tezkeresiyle yap›lan teklifi üzerine ‹cra Vekilleri Heyeti’nin 22.10.1936 toplant›s›nda...” onayland›¤› belirtilmektedir.17 Atatürk’ün ölümünden (10 Kas›m 1938) sonra bir süre daha devam eden bu politikan›n sonucu18, 200’ün üzerinde Gagauz genci ö¤renim için Türkiye’ye gelmifltir. Bunlar›n bir bölümü ö¤renimleri sonras›nda ülkesine dönerek halk›na Türklük bilincini afl›larken, bir k›sm› da Türkiye’de kalarak ülkemize hizmet vermifltir. Türkiye’de kalmay› ye¤leyen Gagauz ö¤renciler aras›nda; Ege Üniversitesi’nde Rektör Yard›mc›l›¤› yapm›fl emekli ö¤retim üyesi Prof. Dr. Emin Mutaf (Georgi Mutaf), Prof. Dr. Özdemir Çobano¤lu (Vasili Çoban), ‹stanbul Teknik Üniversitesi’nden emekli olan Prof. Dr. Osman ‹kizli (Kubeli, Anatoli ‹kizli), Frans›zca ö¤retmeni Mete Kargal›k (Komrath-Dimitri Kargal›k), Ö¤retmen Selma Sakall›k (Kubeli-Ksenya Sakall›k), ‹stanbul Üniversitesi’nden (matematikçi) emekli Prof. Dr. Selma Öztürk (Vulkanefltili17 T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, (030.18.01-69.84.15). Ayr›ca, S›hhat ve ‹çtimai Muavenet Vekaletince (20.11.1934 tarih ve 198 say›l› yaz› ile), ‹ran Türkmenlerinden; Abdurrahim, Ahmet, Behnam ve Mehmet ile Romanya Hristiyan Türklerinden Makanu Andrei’nin T›p Ö¤renci Yurduna al›nmalar› hususu da Baflbakanl›¤a önerilmifltir. (T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, 030.18.142, 58.1934). 18 Örne¤in; 03.12.1938 tarihli kararname ile, Gagauz Türklerinden Romanya tebal› ‹stefan Zavrako¤lu Petri Zavrak’›n Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsüne, yine 23.12.1939 tarihli kararname ile de Romanya tebaas›ndan Ev›gen Mutaf’›n Teknik Okulu’na paras›z yat›l› olarak kabul edilmeleri onanm›flt›r (T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, (030.18.01-85.101.3; 030.18.01-89.119.5). 70 doğumunun 125. yılı anısına atatürk ‹rina Bulgar), Op. Dr. Erol Biricik (Komratl›-Mina Vasillio¤lu), Ö¤retmen Deniz Kaps›z (Kirsoval›-L›dya Kap›s›z), ‹nflaat Mühendisi Ergin Mutaf (Komratl› Evgeni Mutaf) Veteriner ‹skender Akkerman (Sat›l›k Hac› Köyü’ndenAleksandr Draganof), Ziraat Mühendisi Dr. Güngör Karel (Kubeyli-Georgi Volantir), Kanada-Edmonton’dan Ziraatç› Prof. Dr. Rüstem Aksel (Kubeyli-Leonid Gagauz), Frans›zca ö¤retmeni Orhan Bucak (Kongaz1›- Tulba Meti), Veteriner Aksel Alant (Baurçili-Simeon Terzi), Veteriner Aynur Aksel, Kanada’dan (Kubeyli-Akkulina Radyova), ‹fladam› Bedri Sakall› (Kubeyli-Petri Sakall›), ‹fladam› Yusuf Sakall› (Kubeyli-‹van Sakall›) gibi pek çok Türk ayd›n› bulunmaktad›r.19 Gagauz ö¤rencilerinin Türkiye’de ö¤renim görmelerinin d›fl›nda 1937 y›l›nda ayr›ca Romanya’ya ö¤retmenler gönderilmifltir. Say›lar› 80 olan bu ö¤retmenler, Gagauzlar’a Türkçe ö¤retmifl ve Türklük bilinci vermifltir. Romence ve Rusça bilen bu ö¤retmenler, II. Dünya Savafl›’n›n bafl›na kadar bölgede görev yapm›fllard›r. Savaflla birlikte büyük bir bölümü Türkiye’ye dönerken, kimileri “görevleri henüz bitmedi¤i” gerekçesiyle e¤itim ve ö¤retime devam etmifllerdir. Ancak orada kalanlar, “Türk casusu” isnad›yla Ruslar taraf›ndan Sibirya’daki toplama kamplar›na gönderilmifltir.20 Özellikle T.C. Milli E¤itim Bakanl›¤› Arflivi henüz düzenlenmemifl olmas› nedeniyle, 1980 y›l›nda ölen ve Ukrayna’n›n Moldova s›n›r›ndaki Belgrad kasabas›n›n Ortodoks mezarl›¤›nda yatmakta olan Ali Kanterelli’den baflka di¤erlerinin isimlerini tespit edemedik.21 Ali Kanterelli 1937, 1938 ve 1939 y›llar›nda K›pçak Köyü’nde ö¤retmenlik yapm›fl ve orada Tolmaç ‹vana ad›nda bir K›pçak k›z›yla evlenmifltir. Ali Kanterelli, Ruslar’›n Moldova’y› iflgali üzerine di¤erleri gibi “Türk casusu” isnad›yla 25 y›l a¤›r hapis cezas›yla Sibirya’ya sürülmüfltür. Stalin’in ölümü üzerine 15 y›la aflk›n mahkumiyetle kurtulan Ali Kanterelli, tekrar Gagauz Yeri’ne dönmüfltür. O, ölünceye kadar görevine devam etmifl; çevresindekilere Türkçe ö¤retmifl ve Türklük fluuru afl›lam›flt›r. Ayr›ca kendisi Müslüman olmakla birlikte, Gagauzlar’›n dinî inançlar›na da sayg›l› davranarak örnek bir kifli olmufltur. Sonuç XX. yüzy›l›n sonunda meydana gelen dünya olaylar›n›n en önemlisi, hiç kuflkusuz S.S.C.B.’nin da¤›lmas›ndan sonra ba¤›ms›zl›¤›n› elde eden yeni Türk devletlerinin ortaya ç›kmas›d›r. Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra befl ülkenin (Azerbaycan, Kazakistan, K›rg›zistan, Özbekistan ve Türkmenistan) daha ba¤›ms›z birer devlet olmas› ve ayr›ca bunlar›n d›fl›nda kalan çeflitli Türk topluluklar›nda da, millî bilinçlenme yolunda yeniden kültürel yap›lanman›n bafllamas›, “yeni dünya düzeni”nin oluflmas›nda ve yeni dengelerin kurulmas›nda en önemli faktördür. Baflka bir ifadeyle, Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›ndan sonra Türk Dünyas› yüzy›llard›r özlemini duydu¤u “dilde, fikirde, iflte birlik” flans›n› yakalam›flt›r . Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün de özlemi ayn›yd›: Bütün Türk Dünyas›nda dil ve kültür birli¤inin sa¤lanmas›... Anadolu Türklü¤ünün ölüm-kal›m mücadelesi olan ‹stiklal Savafl›’n›n en hararetli günlerinde dahi olmak üzere o, bu 19 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s.8, dip. not. 7. 20 A.g.m., s. 4. 21 Bu konudaki araflt›rmam›z devam etmektedir. Bilgi elde ettikçe ilgililerin istifadesine sunulacakt›r. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 71 hedefe ulaflmak için hep çal›flm›flt›r. Hemen belirtelim ki, Ulu Önder’in, ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ayr›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl› ile Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na yaklaflt›¤›n› görüyoruz. Bu politikan›n bir gere¤i olarak, Gagauz gençleri ö¤renim için Türkiye’ye getirilmifltir. Amaç Gagauzlar’›n millî kültür ve benliklerini korumalar›d›r. Ayn› amaca yönelik ayr›ca Türkiye’den Romanya’ya ö¤retmenler gönderilmifltir. Bu ö¤retmenler Gagauz Türkleri’nin millî bilinçlenmeleri aç›s›ndan önemli hizmetler vermifllerdir. Ali Kantarelli baflta olmak üzere pek çok ö¤retmen Türk topraklar›na gitmifller, hayatlar› bahas›na üstün hizmetlerde bulunmufllard›r. 1995 y›l›nda Gagauz Türkleri’nin Latin alfabesine geçmesine iliflkin bir U.N.D.P. projesi dolay›s›yla 9 ay süreyle Moldovya’da bulunan Dr. Necip Hablemito¤lu’nun da belirtti¤i gibi “Birgün yolunuz Gagauz Yeri’ne düflerse, Çad›r, Vulkaneflti, Tarakl› gibi flehirlerinde ve köylerinde Gagauz soydafllar›m›z›n tertemiz Türkçeleri’ni duyup, bize olan duygusal yak›nl›klar›na tan›k oldu¤unuzda art›k bilirsiniz ki, bu bölgelerde “Kemal’in Ö¤retmenleri” görev yapm›fllard›r. Ö¤retmenlerimizin görev yapmad›klar› Komrat ve çevresinde ise anadilini konuflamayan, Ruslaflmak üzere olan Gagauzlar› gördü¤ünüzde ise büyük Atatürk’ü minnet ve hayranl›kla anars›n›z...”22 Atatürk’ün aram›zdan ayr›l›fl›ndan bu güne kadar geçen süre içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Gagauzlar’a olan ilgisi Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas› ve akabinde Moldova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmesinden sonra yeniden söz konusu olabilmifltir. Ama gösterilen bu ilginin yeterli oldu¤unu söylemek olanaks›zd›r. Yap›lmas› gereken ilk ifl, tarihsel aç›dan Atatürk’ün d›fl Türklere bak›fl aç›s› ve stratejisi tespit edilmeli ve sonra da bu do¤rultuda de¤iflen ve geliflen dünya koflullar› da göz önünde bulundurularak bütün Türk Dünyas› ile ilgilenilmelidir. Bu arada Atatürk’ün yapt›¤› gibi ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ay›r›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl› ile Türk Dünyas›’na, bu meyanda Gagauz Türkleri’ne yaklafl›lmal›d›r. Böylelikle Atatürk’ün “...Onlar›n (D›fl Türkler’in) bize yaklaflmas›n› beklemeyiniz. Bizim onlara yaklaflmam›z gerekli...” fleklindeki vasiyetini de bir ölçüde yerine getirmek için ilk ad›m› atm›fl olal›m. 22 Bkz. dip. not. 19 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 6. 72 doğumunun 125. yılı anısına atatürk doğumunun 125. yılı anısına atatürk 73 4 . bölüm ATATÜRK ve ‹SLÂM D‹N‹ doğumunun 125. yılı anısına atatürk 75 76 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk ve * Din M odern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün baflar›lar› sadece siyasî ve askerî alanlarla s›n›rl› kalmam›fl, ayn› zamanda, onun dînî alandaki düflünce ve icraatlar›yla da topluma büyük hizmetleri geçmifltir. Esasen, Atatürk gibi bir dehan›n, tarih boyunca milletimizin bünyesinde derin izler b›rakm›fl, huzur, saadet, moral, birlik ve beraberlik duygular›n›n kayna¤› olmufl manevî de¤erlerden biri olan dini, göz ard› etmesi düflünülemezdi. Bir insan› içinde do¤up büyüdü¤ü aile çevresi ve toplumdan bütünüyle soyutlayarak düflünmek mümkün de¤ildir. Çünkü her insan do¤al olarak yak›n ve uzak çevresinden bir flekilde etkilenir. Atatürk’ün hayat›na bakt›¤›m›zda, bu etkiyi aç›k bir flekilde görebilmekteyiz. Atatürk her fleyden önce mütedeyyin bir anadan ve babadan dünyaya gelmifltir. Annesi kendisini ilk dînî bilgileri tahsil etmek için mahalle mekteplerine göndermifltir. Daha sonra girdi¤i fiemsi Efendi Mektebi ve Selanik Mülkiye ‹dadisinde de ciddî dinî programlar takip etmifltir. Atatürk’ün bilahare devam etti¤i Selanik Askeri Rüfltiyesi ve Manast›r Askerî ‹dadisindeki takip etti¤i programlar aras›nda da din e¤itiminin önemli yer iflgal etti¤i zikredilmektedir. Ayr›ca ‹slâm kültürüne vukûfiyetinin oldukça ileri düzeyde oldu¤u ve daha sonra liseler için yazd›rd›¤› tarih kitaplar›ndaki “‹slâm Tarihi” bölümlerini bizzat kendisinin kaleme ald›¤›, Atatürk'ün dine en belirgin katk›lar›ndan birisi, görevi ‹slâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk esaslar›n› vatandafllara anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›'n›n bir devlet kurumu olarak tesisine ön ayak olmas›d›r. Atatürk’ün, ‹slâm dininin inanç sistemi, ibadet flekilleri ve ahlâk prensiplerinin ehil kimselerce insanlara bütün sadeli¤iyle anlat›lmas›n› bir kamu hizmeti olarak lüzumlu görmesi, onun inanc›na samimi olarak ba¤l› bir devlet adam› oldu¤unu göstermektedir. Sözlerini inceledi¤imizde, Atatürk’ün ‹slâm kültürüne derin vukûfiyetinin oldu¤u, gerçekçi bir din anlay›fl›na sahip oldu¤u, söylev ve demeçlerinde, s›k s›k dînî de¤erlere, Kur’an ayetleri ve baz› hadis-i fleriflere at›fta bulundu¤u ve ‹slâm Peygamberi Hz. Muhammed’e hürmet ve takdir duygular›n› izhar etti¤i görülmektedir. * Dr. Yaflar ÇOLAK, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 119 (Kas›m 2000), s. 28-33. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 77 Kur’an-› Kerim’i tercüme ve tefsir edebilecek kadar Arap diline hakim oldu¤u belirtilmektedir.1 Atatürk’ün yaflad›¤› dönemlerde, bütün dünyay› de¤iflik flekillerde etkisi alt›na alm›fl olan materyalist ve pozitivist felsefenin tesiriyle dinin zihinsel bir kurgudan ibaret oldu¤u, sanayileflme ve modernleflme sürecinde bireyin hayat›ndaki önemini giderek yitirece¤i ve sonunda da yok olaca¤› fleklindeki düflüncelerin oldukça yayg›n olmas›na ra¤men O, bu felsefî ak›mlar›n etkisinden kendisini kurtararak, ülkeyi bir taraftan muas›r medeniyetler seviyesine do¤ru yönlendirirken, di¤er taraftan ‹slâmî de¤erlerin korunmas›n› sa¤layacak ve dînî hayat› yeniden canland›racak köklü icraatlara giriflmifltir. Atatürk’ün, ‹slâm dininin inanç sistemi, ibadet flekilleri ve ahlâk prensiplerinin ehil kimselerce insanlara bütün sadeli¤iyle anlat›lmas›n› bir kamu hizmeti olarak lüzumlu görmesi, onun inanc›na samimi olarak ba¤l› bir devlet adam› oldu¤unu göstermektedir. Bir milletin fertlerinin ‹slâm ahlâk›yla mücehhez hale getirilmesini sa¤layacak bir yap›lanmay› gerçeklefltirmek, bu din mensuplar›na yap›labilecek en büyük iyiliktir. Atatürk, ‹slâm dinine bu hizmeti yapm›flt›r ve onun tesis etti¤i kurum olan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› vas›tas›yla onlarca y›ld›r, milletimiz dinini-diyanetini, ilim ve irfan›n› en do¤ru bir flekilde ö¤renme imkan›ndan yararlanmaktad›r. Bugün gelinen noktadan bakt›¤›m›zda, camilerimizde p›r›l p›r›l din görevlilerimizin vatandafllar›m›za din hizmeti sunmakta oldu¤u, din hizmetinin kalitesini yükseltmek için her geçen gün yeni yeni projelerin hayata geçirildi¤i, isteyen vatandafllara yüksek dînî tahsil görmüfl görevliler taraf›ndan dînî bilgiler verildi¤i, vatandafllar›n hac ibadetlerini yerine getirebilmelerini sa¤lamak için bütün tedbirlerin al›nd›¤›, din hizmeti görevini yerine getirenlere ödül, getirmeyenlere ceza verildi¤i, din ve vicdan özgürlü¤üne anayasal güvence sa¤land›¤›, dine ve dince kutsal say›lan de¤erlere sald›r›n›n suç kabul edildi¤i, din bilimleri hakk›nda en üst düzeyde araflt›rmalar›n yap›ld›¤› bir yap›yla karfl› karfl›ya oldu¤umuzu görmekteyiz. Bunlar kuflku yok ki, Atatürk’ün bafllatt›¤› ülkeyi yeniden yap›land›rma projelerinin dînî alandaki müspet sonuçlar›d›r. Sözlerini inceledi¤imizde, Atatürk’ün ‹slâm kültürüne derin vukûfiyetinin oldu¤u, gerçekçi bir din anlay›fl›na sahip oldu¤u, söylev ve demeçlerinde, s›k s›k dînî de¤erlere, Kur’an ayetleri ve baz› hadis-i fleriflere at›fta bulundu¤u ve ‹slâm Peygamberi Hz. Muhammed’e hürmet ve takdir duygular›n› izhar etti¤i görülmektedir. Biz bu yaz›m›zda tarihe mal olmufl baz› sözlerinden hareketle, Atatürk’ün dine yaklafl›m›n› ve dinin yüceli¤ini korumaya yönelik baz› icraatlar›n› ortaya koymaya çal›flaca¤›z. Din Toplumun Devam› ‹çin Lüzumlu Bir Müessesedir Atatürk, birey ve toplum için dinin lüzumlu bir müessese oldu¤una inand›¤›n› çeflitli vesilelerle ifade etmifltir. Esasen büyük bir baflar›yla toplumu topyekün dönüfltürme baflar›s›n› göstermifl bir akl›n, insanda f›trî olarak var olan din duygusunu ve dinin birey ve toplum hayat› için lüzumunu takdir etmemesi düflünülemezdi. Yaln›z Atatürk’ün gerçek din ile dinin tarihî yorumu ve tatbik biçimi aras›ndaki ince ayr›m›n da fark›nda oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Onun önemle üzerinde durdu¤u husus, dînî olanla tarihî olan›n birbirine kar›flt›r›lmamas› ve tarihî olan uygulamalardaki yanl›fll›klar›n düzeltilmesidir. 1 78 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Zikreden Ethem Ruhi F›¤lal›, “Atatürk ve Din”, Atatürk Düflüncesinde Din ve Laiklik adl› kitab›n içinde, Ank. 1999, s. 236. ‹flte Atatürk’ün sözlerinden birkaç›: “Din vard›r ve lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkan yoktur. Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var, malzemesi iyi. Fakat bina uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe yeni harç yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmemifl. Aksine olarak birçok yabanc› unsur (hurafeler) binay› daha fazla h›rpalam›fl. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleflecek ve sa¤lam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu has›l olacakt›r.”2 “Türk milleti dindar olmal›d›r yani, bütün sadeli¤iyle dindar olmal›d›r demek istiyorum. Bizzat hakikate nas›l inan›yorsam buna da öyle inan›yorum... Din fluura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor.”3 Din Vicdan Meselesidir Atatürk, dinin, özü itibar›yla insanlar›n ruhî ve manevî hayatlar›n› dolduran, düzenleyen, onu fazilet ve iyili¤e yönelten, ona güven duygusu veren ve bu dolayl› yolla toplumsal hayat› etkileyen bir kurum oldu¤u görüflündedir. Ona göre din, öncelikle insanlar›n vicdanlar›na hitab etmekte, insanlar› gönülden fethederek, davran›fl kal›plar›n› derinden etkilemektedir. fiu sözleri bunun kan›t›d›r: “Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz dine sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre karfl› de¤iliz. Biz sadece din ifllerini, millet ve devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yoruz, kasta ve eyleme dayanan ba¤naz ve tutucu hareketlerden sak›n›yoruz.”4 Din Ak›l ‹lkelerine ve ‹nsan Yarat›l›fl›na Uygunluk Arz Etmektedir Bilindi¤i üzere ‹slâm dini, ak›ll› insanlar› muhatap kabul etmektedir. Getirdi¤i hükümler ve koydu¤u prensipler de, ak›l ve mant›k ilkeleriyle tamam›yla uygunluk arz etmektedir. Hatta ak›l ötesi ile ilgili olarak bilgiler sunarak insana bu alanda da yard›mc› ve rehber olmaktad›r. Atatürk, yaflad›¤› devrin moda cereyanlar›n›n tesirine fazla kap›lmaks›z›n, ‹slâm dininin bu özelli¤ini görme ve bir gerçe¤i teslim etme baflar›s›n› göstermifltir. Bu husus flu sözlerinden gayet aç›k bir flekilde anlafl›lmaktad›r: “Bizim dinimiz en tabiî ve makul dindir ve ancak bundan dolay›d›r ki son din olmufltur. Bir dinin tabiî olmas› için akla, fenne, ilme ve mant›¤a uygun olmas› laz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.5 Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile hangi fley ki, akla, mant›¤a, kamu menfaatine uygundur, biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. E¤er bizim dinimiz akla ve mant›¤a uygun bir din olmasayd›, en mükemmel olamazd›.”6 Din Toplumsal Bir De¤erdir Yüzy›l›m›z›n özellikle ikinci yar›s›ndan itibaren meydana gelen geliflmeler, dinin, insan›n psikolojik dünyas›nda motive edici, toplumsal hayatta pekifltirici ve bütünlefltirici, felsefî ve uhrevî boyutta hayata anlam, gaye sunucu bir de¤er oldu¤unu ortaya ç›karm›flt›r. Öyle anlafl›l›yor ki, Atatürk bu gerçe¤in her zaman bilincinde olmufltur: 2 3 4 5 6 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ank. 1971, s. 206. Söylev ve Demeçler, c. III, s. 70. Hüseyin Cevizo¤lu, Atatürkçülük, s. 36; Sadi Borank, Atatürk ve Din, ‹st. 1962, s. 82. Söylev ve Demeçler, c. II, s. 90. Söylev ve Demeçler, c. II, s. 127; U. Kocatürk, a.g.e., s. 209-210. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 79 “Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamayacakt›r ve alamaz.”7 Dinde Ruhbanl›k Yoktur ‹slâm dininin eskilerin tabiriyle laz›m-› gayr-› mufariki (ayr›lmaz özelli¤i), ruhanî s›fatlar› tafl›yan din adamlar› s›n›f›na sahip olmay›fl›d›r. Atatürk, ‹slâm’›n bu özelli¤ine her f›rsatta at›fta bulunmaktad›r: “Bizde ruhbanl›k yoktur. Hepimiz eflitiz ve dinimizin ahkam›n› eflit olarak ö¤renmeliyiz. Her fert dinini, diyanetini, iman›n› ö¤renmek için bir yere muhtaçt›r, oras› da mekteptir. Nas›l ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetifltirmek laz›m ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve bilimsel fenni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük alimler yetifltirecek yüksek kurumlara da malik olmal›y›z.”8 Camiler ‹badet Mahalli Olmaktan Baflka Dünya Meselelerinin de Müzakere Edildi¤i Sosyal Kurumlard›r Atatürk Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nin içinde 7 fiubat 1923 tarihinde bir Çarflamba günü halka yapt›¤› bir hitabede, camilerin sadece bir ibadet mekan› olarak kullan›lmas›n›n ifllevlerini azaltaca¤›n›, mabetlerin ayn› zamanda din ve dünya iflleri hakk›nda müflaverelerin yap›ld›¤› meclisler haline getirilmesinin lüzumuna iflaret etmifltir: “Arkadafllar! Cenab-› Peygamber, mesaisinde iki dâra, yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi di¤eri Allah’›n evi idi. Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›. Efendiler! Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek, dan›flmak için yap›lm›flt›r. Millet ifllerinde her kiflinin zihni7 8 80 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Söylev ve Demeçler, c. II, s. 66-67. Söylev ve Demeçler, c. II, s.90. nin bafll› bafl›na çal›flmas› laz›md›r. ‹flte biz de burada din ve dünya için gelece¤imiz ve istiklâlimiz için ve en çok milli egemenli¤imiz için neler düflündü¤ümüzü meydana koyal›m. Ben yaln›z kendi düflüncelerimi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerini anlamak istiyorum. Milli ülküler, milli irade yaln›z bir flahs›n düflünmesinden de¤il tüm millet fertlerinin ülkülerinin toplam›yla yarat›l›r... Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamayacakt›r ve alamaz.”9 Dinimiz Kad›nlar› ‹kincil Konumda Görmez Günümüzde bile hala tart›fl›lan kad›n konusunda Atatürk’ün görüflü oldukça nettir. O, Müslüman milletlerin tarihte düfltükleri hatalardan dolay› kad›nlar›n geri konuma itilmiflli¤inin vebalini ‹slâm’a de¤il, Müslümanlara yükleme taraftar›d›r: “Bizim dinimiz hiçbir vakit kad›nlar›n erkeklerden geri kalmas›n› talep etmemifltir. Allah’›n emretti¤i fleyi, kad›n ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleri gerekir. Kad›n ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olmak zorundad›r.”10 Bu sözler, ‹slâm dininin özü itibar›yla kad›n› ikinci plana itti¤ine dair yanl›fl fikirlere de bir cevap niteli¤indedir. Din Adamlar› Ayd›n Olmal›d›r Öyle anlafl›l›yor ki, Atatürk idealinde, ayd›n görüfllü, dînî meselelere iyice vak›f, bilgisi, görgüsü, ifade ve davran›fllar›yla muhataplar›na huzur ve güven telkin eden din 9 Söylev ve Demeçler, c. II, s. 94. 10 Bkz. Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ank. 1969, s. 56. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 81 adam› hayalini yaflatmaktad›r. Bu hayalin gerçekleflmesi için birtak›m icraatlar›n içine girdi¤i de hepimizin malumudur. Medreseleri la¤vettirdi¤i zaman yak›n›nda bulunanlardan Galib Bey’e flu sözleri söylemifltir: “Yahya Galip Bey, Müslümanl›kta rahiplik yoktur. Medreseler, eski Türklerin kurduklar› modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde ›slah olmayacak kadar tereddiye u¤ram›fl harabeleridir. Bunlar› ne ›slah, ne de idame ettirmek kabildir. Y›kmaktan kasd›m›z budur. Müslümanl›kta imam, cemiyetin en üstün adam›d›r; zaman›n›n en münevver adam›d›r. Dört befl yüzy›l birbirini tutmayan içtihatlarla, esen rüzgara göre verilmifl fetvalarla inançlar›yla oynanan Türk milletinin din duygular›n›, bir süre skolastik cahilin eline b›rakamay›z. ‹leride bu ifli bizzat elime alaca¤›m.”11 11 Bkz. Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Ank. 1997, s. 36. 82 doğumunun 125. yılı anısına atatürk ‹rtica, Din Karfl›tl›¤› De¤il, Yenilik ve Milli Hakimiyet ‹lkesi Karfl›tl›¤›d›r Atatürk irticay›; dinin icaplar›na göre samimî, dinî bir yaflam sürmek fleklinde de¤il, yenileflme yolunda yürümeye engel olmak, millî egemenlik ilkesini reddederek saltanat ve hilafetin geri gelmesini istemek, din iflleri ile devlet ifllerini birbirinden ay›rma düflüncesine karfl› ç›karak bundan politik ç›kar sa¤lamay› amaçlamak fleklide ortaya ç›kan her türlü fiil ve davran›fla tekabül eden bir kavram olarak alg›lamakta ve flöyle demektedir: “‹nk›lab›m›z›n umde-i asliyesi Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen ‘asri’ ve bütün mana ve eflkaliyle medeni bir heyeti ictimaiyye haline isal etmektir. “Efendiler, hayat›n felsefesi, tarihin garip tecellisi fludur ki, her iyi, her güzel, her nâfi fley karfl›s›nda, onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisan›m›zda buna irtica denir. “Milleti teceddüt vadisinde durdurmaya çal›flmak için irticâkar fikirler perverde edenler muayyen bir s›n›fa istinat edebileceklerini zannediyorlar. Bu katiyen bir vehimdir, bir zand›r. Unutulmamal›d›r ki, milletin hakimiyetini bir flah›sta yahut mahdud flah›slar›n elinde bulundurmakla menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vard›r... Bu gibilere mürteci ve hareketlerine de irtica derler. Katiyetle söylerim ki, hakimiyeti milliyemizin her zerresini flu veya bu suretle takyid etmek isteyenler en koyu mürtecidirler. “Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n emrine uymakla serbesttir. Biz dine sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre karfl› de¤iliz. Biz sadece din ifllerini millet ve devlet ifllerine kar›flt›rmamaya çal›fl›yor, kasda ve fiile dayanan taassupkarâne hareketlerden sak›n›yoruz. Mürtecilere asla f›rsat vermeyece¤iz.”12 Atatürk, din hakk›ndaki bu müspet düflüncelerini sadece söylemden ibaret b›rakmam›fl, bunlar›n prati¤e dönüflmesi için de hususî bir gayret içinde olmufltur. Atatürk’ün halk›n din konusunda sa¤l›kl› bir flekilde ayd›nlat›lmas›na olan samimî inanc›n› ve dînî de¤erlere olan hürmetini her vesile ile ifade etti¤ini daha önce belirtmifltik. Bundan baflka Atatürk’ün dine en belirgin katk›lar›ndan birisi, görevi ‹slâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk esaslar›n› vatandafllara anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n bir devlet kurumu olarak tesisine ön ayak olmas›d›r. Ayr›ca halk›n din konusunda do¤ru bir flekilde bilgilenme ihtiyac›n› karfl›lamak amac›yla bugün bile en güvenilir kaynak eser olarak faydalan›lan Elmal›l› Hamdi Yaz›r’›n “Hak Dini Kur’an Dili” adl› Türkçe tefsir kitab› ile Ahmed Naim ve Prof. Kamil Miras’›n tercüme ve flerhettikleri “Sahih-i Buhârî Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercümesi” adl› hadis kitaplar›n›n devlet imkânlar›yla bast›r›lmas›n› sa¤lamas› da onun dine hizmet arzusunun müflahhas örneklerindendir. Atatürk’ün insiyatifi ve onay› olmasayd› herhalde bu önemli neflir hizmetinin tahakkuku mümkün olamazd›. Baflta Atatürk olmak üzere, ülkemizin bugünlere gelmesinde eme¤i geçen tüm kahramanlar›m›z› rahmetle an›yoruz. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 83 Atatürk’ün ‹nanç Dünyas› ve * Din Anlay›fl› D in, evrensel bir olgudur. Din, insanla beraber var olmufl ve insanla birlikte varl›¤›n› sürdürecektir. Tarihin hiçbir devresinde dinsiz bir toplumun var oldu¤u görülmemifltir. Çünkü insan, maddi taraf› yan›nda manevi taraf› da olan bir varl›kt›r. Bu varl›¤›n manevi gereksinimlerini karfl›layan olgular›n en baflta geleni de dindir. Din, bireyleri kutsal duygu, ortak bilinç ve vicdan etraf›nda birlefltiren bir âmil oldu¤u gibi toplumlar› yaflatan, yükselten, onlar›n geliflmesini sa¤layan bir kurumdur. Bu yönüyle din, anarflinin, haks›zl›¤›n, adaletsizli¤in, kötülü¤ün, zulmün, fliddetin, terörün, cehaletin, rüflvetin düflman›d›r. Dini duygular› zay›flam›fl, manen çökmüfl toplumlar›n yaflamlar›n› sürdürmeleri oldukça güçtür. Çünkü din toplumun bireylerine yaln›zl›k, çaresizlik, korkular, kederler, hastal›klar, kay›plar, kötü olaylar ve felaketler karfl›s›nda ümit verir. Bu bak›mdan din, insana teselli ve güven sa¤layan bir s›¤›nakt›r. (Dinin yanl›fl veya yanl› bir flekilde yorumlanmas› durumunda söylenenlerin tersi de olabilir. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Örne¤in yak›n geçmiflimizde Milli Mücadele’de fieyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’nin fetvas›yla Anadolu halk› ikiye bölünmüfltür.)1 84 * Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 155 (Kas›m 2003), s. 4-17. 1 Bk. Ali Sar›koyuncu, Milli Mücadele’de Din Adamlar›, II, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara, 2002, s.1 vd. doğumunun 125. yılı anısına atatürk Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devam›na imkan yoktur. Yaln›z fluras› vard›r ki din, Allah ile kul aras›nda kutsal bir ba¤l›l›kt›r. Her fleyden önce o, devrinin din kültürüne oldukça üst seviyede sahip Müslüman ve dindar bir anne-babadan dünyaya gelmifl biridir ve ilk dini bilgilerini de onlardan, özellikle annesinden alm›fl ve onun taraf›ndan yetifltirilmifltir. Dinin özetle sunulan ifllevi ve önemi2 sebebiyledir ki, 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda toplum bilimcileri ve düflünürler, ideolojilerin çökece¤ine ve dinin önem kazanaca¤›na dikkat çekmifllerdir. Tarih boyunca milletimiz için güç ve moral kayna¤› olan ‹slâm dini, kültürümüzde derin izler b›rakm›fl, huzur, saadet, birlik, beraberlik, düzen ve intizam›n ana kayna¤› olmufltur. Bundan dolay› Türk devletlerinde din hizmetlerini organize eden kurumlar, devlet mekanizmas› içinde yer alm›fl ve bunlara önemli fonksiyonlar yüklenmifltir. Konumuz aç›s›ndan Mustafa Kemal Atatürk’ün yaflam›na bakt›¤›m›zda, son derece önemli bir manzara ile karfl›lafl›r›z. Her fleyden önce o, devrinin din kültürüne oldukça üst seviyede sahip Müslüman ve dindar bir anne-babadan dünyaya gelmifl biridir ve ilk dini bilgilerini de onlardan, özellikle annesinden alm›fl ve onun taraf›ndan yetifltirilmifltir. Annesi Zübeyde Han›m onu, geleneklere uygun olarak ilâhilerle, yani “Amin Alay›” ile mahalle mektebine bafllatm›flt›r. ‹lkö¤renimini gördü¤ü fiemsi Efendi Mektebi ve daha sonra devam etti¤i Selanik Mülkiye Rüfltiyesi, devrin koflullar› içinde ciddi dini bilgiler veren ö¤retim kurulufllar›yd›. Hatta daha sonra girdi¤i Selanik Askeri Rüfltiyesi de, Manast›r Askeri ‹dadisi de programlar›nda ayn› ciddiyet ve seviyede din kültürü veren okullard›. Esasen Atatürk’ün din kültürünün seviyesini görmek ve göstermek 2 Bk. Günay Tümer,”Din”, Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, ‹stanbul, 1994, C. 9, s.312 vd. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 85 için onun bu sahayla ilgili olarak tetkik etti¤i Caetani’nin ‹slâm Tarihi, Corci Zeydan’›n Medeniyet-i ‹slâmiyet Tarihi gibi günümüzde ancak bu sahan›n uzmanlar›nca takip olunabilecek eserleri örnek göstermek bile yeterlidir. Onun bu sahadaki bilgisi öylesine sa¤lamd›r ki, liseler için yazd›rd›¤› tarih kitaplar›n›n “‹slâm Tarihi” bölümünü, bizzat kendisi kaleme alm›flt›r.3 Öte yandan Atatürk’ün içtenlikle gerçek bir inanan kifli oldu¤unu kan›tlayan pek çok an›, olay vard›r. Örne¤in 17 Ekim 1911’de Fuat Bulca’ya yazd›¤› mektupta, “... Allah nasip ederse mücadele sahas›nda birlefliriz. Cenab-› Hak takdir etmiflse ahirette kavufluruz.”4 diyen Atatürk’ün, 2 Aral›k 1916’da da Allah’›n varl›¤› ile ilgili kitaplar okudu¤unu görüyoruz.5 Bu konuda sorulan bir soruya verdi¤i cevapta Allah hakk›ndaki düflüncesini flöyle aç›klar: “Arkadafllar, Allah kavram› insan beyninin çok güç kavrayabilece¤i metafizik bir meseledir.”6 Allah’›n birli¤ini onaylayan say›s›z sözü vard›r. Kay›tlara geçen birkaç sözü flöyledir: “Ey Arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür.”7 “Ey Millet, Allah birdir, flan› büyüktür.”8 Atatürk’ün Allah hakk›nda bu ve benzeri sözleri, onun Kur’an diliyle konufltu¤unu gösterir. “Gözler onu görmez, o bütün gözleri görür.” (Enam, 6/ 93) “De ki: O Allah birdir.” (‹hlas, 114/1) “O, ancak bir tek tanr›d›r.” (Nahl, 16/51) Atatürk, Milli Mücadeleyi bafllatmak üzere Samsun’a ç›kaca¤› günün gecesi, anne ve k›z kardeflinin hay›r dualar›n› almay› ihmal etmemifltir. 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi’nin aç›l›fl konuflmas›na dua ile bafllam›fl, 7 A¤ustos 1919 günü kongrenin kapan›fl konuflmas›n› flöyle bitirmifltir: “Bu birlefltirici kurtulufl toplant›m›z sona ererken, istekleri gerçeklefltiren Allah Hazretlerinden do¤ru yolu göstermesini ve flanl› Peygamberimizin ruhunun bütün üstünlüklerden, bereketinden ba¤›fllanmas› dile¤i ile, vatan ve milletimize ve sonsuz devletimize mutlu gelecekler dilerim.”9 TBMM 23 Nisan 1920 günü, Atatürk’ün 21 Nisan 1920 tarihli genelgesinde belirtti¤i gibi dualarla aç›lm›flt›r.10 Atatürk, TBMM’de kurulan ilk hükümet dolay›s›yla yapt›¤› konuflmada; “Cenab-› Hakk›n yard›m ve deste¤i bizimledir.” diyerek samimiyetini göstermifltir. Onun bu samimiyetinin daha sonraki günlerde de devam etti¤i görülmektedir. Örne¤in 28 Nisan 1920’de Mustafa Kemal imzas›yla yay›nlanan “TBMM’nin Memlekete Bildirisi” flu cümlelerle bitmektedir: 3 Bkz., Tarih I, Maarif Vekaleti Devlet Matbaas›, ‹stanbul 1932. 4 Atatürk’ün Bütün Eserleri, I (1903-1915) Kaynak Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.128. 5 Bk., Afet ‹nan, M. Kemal Atatürk’ün Kasbad Hat›ralar›, TTK Yay›nlar›, Ankara, 1983, s.23 6 Ali Sar›koyuncu, Atatürk, Din ve Din Adamlar›, 3.Bask›, Türkiye Diyanet Vakf› Yay., Ankara, 2003, s. 217. 7 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 1989, s. 288. 8 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II, s. 98. 9 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, s. 5. 10 Bkz., Nutuk, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 2000, s. 294-295. 86 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “Ta ki, din son yurdunu yitirmesin, ta ki, milletimiz köle olmas›n... “ “Allah’›n lâneti düflmana yard›m edenlerin üzerine olsun. Allah’›n yard›m› ve tevfiki... milletimizi ve yurdumuzu kurtarmak için çal›flanlar›n üzerinden eksik olmas›n.”11 2 Temmuz 1932’de Atatürk, Orman Çiftli¤inde çaya davetlidir. Burada bir ö¤retmen kendisine flu soruyu sorar: “- Paflam, din lüzumlu bir fley midir?... Atatürk flu cevab› verir: “- Evet din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devam›na imkan yoktur. Yaln›z fluras› vard›r ki din, Allah ile kul aras›nda kutsal bir ba¤l›l›kt›r. Mutaass›p ‹slâmc›lar›n din komisyonculu¤una izin verilmemelidir. Dinden maddi ç›kar sa¤layanlar alçak kiflilerdir. ‹flte biz bu duruma karfl›y›z. Buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan kimseler, saf ve masum halk›m›z› aldatm›fllard›r. Bizim ve sizin mücadele edece¤iniz ve etti¤iniz bu kimselerdir.”12 Atatürk’ün, Allah ve Peygamber hakk›nda düflünceleri inanm›fl bir insan›n düflünceleridir. Ayn› flekilde O, Kur’an-› Kerim’e de hayrand›r. Nitekim Osman Ergin “Türk Maarif Tarihi” adl› eserinde, Atatürk’ün güzel sesli, mûsikiflinas kiflilerle toplant›lar düzenledi¤inden ve bu toplant›larda Kur’an-› Kerim okutup ve onu huflu içinde dinledi¤inden bahsetmektedir.13 Öte yandan Atatürk’ün her Ramazan’da, k›z kardefli Makbule Han›m’dan, annesi Zübeyde Han›m’›n ruhu için hatim indirilmesini rica etti¤i ve haf›z için, içinde para bulunan bir zarf verdi¤i, Genelkurmay Baflkan› Mareflal Fevzi Çakmak ve yard›mc›s› Orgeneral As›m Gündüz’ün befl vakit namaz k›ld›klar›, TBMM baflkanlar›ndan Abdül Haluk Renda’n›n Cuma namazlar›n› Hac› Bayram Camiinde eda etti¤i bilinmektedir.14 Atatürk döneminde namaz k›lan memurlar›n ifllerinden at›ld›¤› fleklindeki sözler, mesnetten yoksun uydurma sözlerdir. Atatürk, ibadetine özen gösteren insanlara karfl› sayg›l›d›r, ama iki yüzlü tiplere karfl› müsamahas›zd›r. 11 Hakimiyet-i Milliye, 28 Nisan 1336/1920, s. 1. 12 Cenk Koray, Atatürk ve Din, Alt›n Kitaplar, ‹stanbul, 1997, s. 33-34. 13 Bkz., Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, ‹stanbul, 1977, C. 5, s. 1832. 14 Ercüment Demirer, Din, Toplum ve Kemal Atatürk, Ankara, 1969, s. 10-11. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 87 1930 y›l›nda Atatürk, Fevzi Çakmak’la birlikte trenle yurt gezisine ç›k›yorlar. Kompart›manda ülke sorunlar›n› konuflurlarken bir milletvekili içeri girip, Atatürk’ün kula¤›na bir fleyler söylüyor. Atatürk’ün kafllar› çat›l›yor, Fevzi Pafla’ya dönerek, “Paflam, lütfen beni takip ediniz, arkadafllar bir haber getirdi, inceleyelim.” diyor. Di¤er vagondaki kompart›manda yüksek rütbeli bir subay›n kanepe üzerinde namaz k›ld›¤›n› görüyorlar ve Atatürk Mareflale diyor ki, “Paflam, bu adam›n biraz evvel kula¤›ma gizli bir fleyler söyledi¤ini gördünüz. Bu adam muhaf›z k›tas›na mensup yüksek rütbeli bir subay›n namaz k›ld›¤›n› gammazlad›. Bu adam namaz k›lmay› kendi akl›nca suç görüyor, durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettim.” Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indiriyor ve gelecek dönem milletvekili seçilmesini engelliyor.15 Ayr›ca Amerikal› gazeteci Shaw Moré, Mustafa Kemal Atatürk’ün de namaz k›ld›¤›n› flu tümcelerle aktarmaktad›r: “Kurban Bayram› sabah› kalkt›¤›m zaman Ankara Camii’nin önünde sokakta namaz k›lan 5.000 kiflilik kalabal›¤› görünce makinemi alarak d›flar›ya f›rlad›m. Ve flayan› dikkat resimler çektim. Baflkumandan Mustafa Kemal o tarihi namazdan sonra halk›n muazzam tezahürat› aras›nda Sakarya Harbine hareket etti.”16 K›l›ç Ali de, “Mustafa Kemal Pafla ile bayram namaz›n› k›lmak için yan›m›zda baz› arkadafllar da oldu¤u halde Hac› Bayram Veli Camii’ne gitmifltir” demektedir.17 15 E. Demirer, a.g.e., s. 11-12; S›tk› Ayd›nel, Atatürkçülük’ü Anlamak ve Anlatmak, Ankara, 1990, s. 22. 16 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, s. 36. 17 Bkz., K›l›ç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, ‹stanbul, 1955, s. 59-60. 88 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk gerçekte dine ve dindara de¤il, hurafecili¤e ve taassuba karfl›yd›. Çünkü hurafecili¤in dine zarar verdi¤i, taassubun da ç›karc›l›¤a zemin teflkil etti¤i kanaatindeydi. Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk, Türk Milletinin bütün maddi ve manevi de¤erleri ile, özellikle milletimizi as›rlard›r yo¤urmufl, ruh ve flekil vermifl manevi de¤erlerin en önemli unsurlar›ndan biri olan ‹slâm dini ile bütünleflmifl ve ona olan inanc›n›, yaflam›n›n her safhas›nda vicdan›n›n en mutena yerinde muhafaza etmifltir. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 89 Atatürk’ün Hz. Muhammed Tasavvuru* B ir ‹slâm dünya gücü olan Osmanl› Devleti’nden modern lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün Hz. Muhammed (s.a.s.) hakk›ndaki düflünceleri Türkiye, ‹slâm dünyas› ve dünya aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Milletini ça¤dafl dünya ile kucaklaflt›rmay› hedefleyen Atatürk, onlar›n peygamberi Hz. Muhammed’i gerçek hüviyeti ile tan›maya ve tan›tmaya gayret etmifltir. I. Hz. Muhammed’i Do¤ru Tan›ma ve Tan›tma Çabalar› Atatürk’ün Hz. Muhammed’i tan›ma vas›talar›n› ailesi, çevresi, okulu ve kendi merak› ile okudu¤u kitaplar olarak tasnif edebiliriz. O, konu hakk›nda hem Müslümanlar hem de gayrimüslimler taraf›ndan kaleme al›nan eserlerden baz›lar›n› tetkik etmifltir. Atatürk, Afet ‹nan Han›mefendi’nin kay›tlar›na göre, Hz. Muhammed ile ilgili çocuklu¤undan beri ald›¤› bilgilere ilâveten, esasen Sakarya Meydan Savafl› ile Büyük Taarruz aras›ndaki zaman diliminde ‹slâm tarihi hakk›nda kitaplar okumufl, karfl›laflt›¤› uzmanlara bu hususta sorular sormufltur.1 Millî Mücadele y›llar›nda Atatürk’ün karargâh›na yak›n olan Halide Edip (Ad›var) da onun bu y›llarda ‹slâm tarihinin özellikle ilk y›llar›na dair çok kitap okudu¤unu belirtmektedir.2 Atatürk’ün bu konuda okudu¤u bafll›ca kitaplar fiehbenderzade A. Hil* Doç.Dr. Seyfettin ERfiAH‹N, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 149 (May›s 2003), s. 14-17. 1 Afet ‹nan, Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, Ankara 1968, 101. Halide Edib Ad›var, Türkün Ateflle ‹mtihan›, 1962, 146 vd. 2 90 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk, bir konuflmas›nda Hz. Muhammed’in büyüklü¤ünü "O, Allah’›n birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin ad›n silinir; fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür" sözleriyle dile getirmifltir. Atatürk, Hz. Muhammed’in tarihte büyük yeniliklere imza att›¤›na, insanl›¤›n terakkisine önemli katk›lar sa¤lad›¤›na, yüzünü geçmifle de¤il gelece¤e döndü¤üne, gericilik ve taassuptan uzak durdu¤una vurgu yapmaktad›r. mi’nin (1865-1914) ‹slâm Tarihi, L. Caeteni’nin (1869-1935) ‹slâm Tarihi ve H. G. Wells’in (1866- 1946) Dünya Tarihi’dir.3 Atatürk, Türk halk›n›n dinini daha iyi anlamas› ve daha dindar olmas› için Allah’›n kitab› Kur’an-› Kerim, Peygamber’in hitab› Hadis ve bizzat Hz. Muhammed’i iyi bilmesini ve tan›mas›n› istiyordu. Bu amaca yönelik olarak ‹slâm’›n temel kaynaklar› olan Kur’an ve Hadisler yan›nda Hz. Muhammed’in hayat›na dair bir kitab›n da Türkçe’ye çevrilmesini emretmifltir.4 Bunun hangi kitap oldu¤u araflt›r›lmaya muhtaçt›r. Hz. Muhammed’in bilimsel zihniyetle objektif olarak tan›t›lmas›ndan yana olan Atatürk bu sahada tarafl› olarak yaz›lan eserleri “paçavra” fleklinde nitelendirmifl ve karfl› tav›r alm›flt›r. Nitekim mutaass›p bir ‹slâm düflman› taraf›ndan, ‹slâmiyet ve Hz. Muhammed aleyhine yaz›lm›fl tercüme bir eser Atatürk’ün önüne konuldu¤unda: ‘-Bu paçavray› toplat›n ve tercümeyi yapan… Bey’i de devlet hizmetinde kulanmamak üzere Hükümet kap›s›ndan uzaklaflt›r›n’ emrini vermifltir.”5 II. Hz. Muhammed Hakk›ndaki De¤erlendirmeleri Atatürk, Hz. Muhammed’i son peygamber, örnek ve önder insan, terakkiperver, yenilikçi ve deha/büyük komutan kabul etmektedir. 1. Hz. Muhammed Hatemü’l-Enbiya/Son Peygamberdir Atatürk her fleyden önce peygamberlik kurumuna iman etmekte ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak tan›maktad›r. TBMM’de saltanat›n kald›r›lmas› ile ilgili 30 Ekim 1922 tarihli oturumda Atatürk Allah’›n peygamber gönderme ve Hz. Muhammed’i Hatemü’l-Enbiya olarak görevlendirme hikmetini flöyle aç›klamaktad›r: “Ey arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür. Adât-› ilahiyyenin tecelliyat›na bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki s›n›fta, iki devirde mütalâa olunabilir. ‹lk devir, befleriyetin sebâvet ve flebâbet devridir. ‹kinci devir, befleriyetin rüfld ve kemal devridir. Befleriyetin, birinci devrede t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir genç gibi, yak›ndan maddi vas›talarla kendisiyle ifltigal edilmeyi iltizam eder. Allah, kullar›n›n laz›m olan nokta-› tekâmüle vüsûlüne kadar, içlerinden vas›talarla dahi kullar›yla ifltigali, lâzime-i ulûhiyyeten addeylemifltir. Onlara Hz. Âdem Aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-i mazbut bildirilen ve bildirilmeyen nâmütenâhi denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve rasûller göndermifltir. Fakat Peygamberimiz vas›tas›yla en son hakây›k-› diniyye ve medeniyyeyi verdikten sonra art›k befleriyetle bilvas›ta temasta bulunma¤a lüzum görmemifltir. Befleriyetin derece-i idrak, tenevvür ve tekâmülü, her kulun do¤rudan do¤ruya ilhâmât-› ilâhiyye ile temas kabiliyetine vâs›l oldu¤unu kabul buyurmufltur. Ve bu sebebledir ki, Cenâb-› Peygamber, Hâtemü’l-Enbiyâ olmufltur ve kitab›, Kitab-› Ekmeldir…”6 Hz. Muhammed’in hayat› hakk›nda bilgi verdikten sonra peygamberlik üstlenmesine flöyle de¤inmektedir: 3 4 5 6 fierafettin Turan, Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Ankara 1989; Sabri Hizmetli, “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‹slâm Tarihi Anlay›fl›”, A.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Dergisi Özel Say›, Cumhuriyet’in 75. Y›ldönümü Arma¤an›, 1999, 121, 128. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, Ankara 1961, 85; Gürbüz D. Tüfekçi, Atatürk’ün Düflünce Yap›s›, Ankara 1981, 171. Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Ankara 1982, 26-27. Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul, 1962, 17; Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ankara 1969, 65; Laiklik ve Atatürk’ün Laiklik Politikas›, Gen. Kur. Bflk. Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Baflkanl›¤›, Ank. 1980, 49-50; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, 288. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 91 “… Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmad›. Yüzü nurânî, sözü ruhanî, rüfld-i rü’yette bedelsiz, sözünde sad›k, hilmi mürüvvetçe baflkalar›na üstün olan Muhammed Mustafa, evvela bu hususi ve mümtaz vas›flar› ile kabilesi içinde ‘Muhammedü’l-emin’ oldu. Ondan sonra ancak k›rk yafl›nda nübüvvet ve k›rk üç yafl›nda risâlet geldi. Fahr-i Âlem Efendimiz nâmütenâhi tehlikeler içinde, sonsuz mihnetler karfl›s›nda yirmi sene çal›flt› ve ‹slâm dinini kurmaya ait peygamberlik vazifesini ifaya muvaffak olduktan sonra vâs›l-› a’lây› ›lliyyin oldu.”7 Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nde 7 fiubat 1923 tarihinde yapt›¤› konuflmas›nda da bu hususu flöyle ifade etmektedir: “Ey millet, Allah birdir, flan› büyüktür. Allah’›n selameti, ât›feti ve hayr› üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyyeyi tebli¤e memur ve resûl olmufltur.” Bu düflünceler aç›kça, ‹slâm tarihinin bafllang›c›ndan beri baz› çevrelerin Hz. Muhammed’i kendi bafl›na ortaya ç›karak bir din kuran olarak gösterme çabalar›n›n tersine, onun Allah taraf›ndan peygamber olarak görevlendirildi¤i gerçe¤inin ifadesidir. 2. Hz. Muhammed Üsve-i Hasene/Örnek ve Önder ‹nsand›r Atatürk, ölümünden k›sa süre önce yay›nlad›¤› son mesaj›nda Hz. Muhammed’in bu niteli¤ini flöyle söylemifltir: “Bütün dünyan›n Müslümanlar› Allah’›n son peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) gösterdi¤i yolu takip etmeli ve verdi¤i talimatlar› tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almal› ve kendisi gibi hareket etmeli, ‹slâmiyetin hükümlerini oldu¤u gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu flekilde insanlar kurtulabilir ve kalk›nabilirler.”8 Bal›kesir Za¤nos Pafla hutbesinde de “Arkadafllar! Cenâb-› Peygamber, mesaisinde iki dâra, yani iki haneye malik bulunuyordu. Birisi kendi hanesi, di¤eri Allah’›n evi idi. Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›.” ifadesi ile bu gerçe¤in alt›n› çizmektedir. Bir konuflmas›nda Hz. Muhammed’in büyüklü¤ünü “O, Allah’›n birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin ad›n silinir; fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür “9 sözleri ile dile getirmifltir. 3. Hz. Muhammed Terakkiperver ve Yenilikçidir Atatürk, Hz. Muhammed’in tarihte büyük yeniliklere imza att›¤›na, insanl›¤›n terakkisine önemli katk›lar sa¤lad›¤›na, yüzünü geçmifle de¤il gelece¤e döndü¤üne, gericilik ve taassuptan uzak durdu¤una vurgu yapmaktad›r. Caeteni’nin ‹slâm Tarihi’ni okurken flu cümlelerin alt›n› çizmiflti: “Hz. Muhammed son derece terakkiperver bir ruha malikti. Sisteminin gereklerini daima muhitin gereklerine göre ›slah ve tadil etmeye âmâde idi. Gerek dini meseleler gerekse sosyal konularda bir düzeltme yahut düzenleme laz›m geldi¤i zaman mazideki bir hata ile hiçbir zaman kendisini ba¤l› görmemifltir. Hz. Muhammed’in en büyük me- 92 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 7 Bkz. Nutuk II, 1989, 1840; Ethem Ruhi F›¤lal›, “Nutuk’ta ‹slâm Tarihi ‹lgili Motifler”, Türk Kültürü, y›l: XXXIX, Say›, 343, s. 696. 8 Nedim Sehbâî, Urduca Yay›nlarda Atatürk, çev. Hanif Fauk, DTCF yay, Ankara 1979, 102. 9 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara 1971, 195; Do¤u Perinçek, Atatürk, Din ve Laiklik Üzerine, Kaynak Yay›nlar›, ‹stanbul, 1997, s. 254; Atatürkçülük: Atatürkçü Düflünce Sistemi, Genel Kurmay Baflkanl›¤› Yay›n›, ‹stanbul 1984, III, 454-455. ziyetlerinden biri sisteminin esnekli¤i içinde kendi kendisine oluflan de¤ifliklik ve yenili¤i izleme hususunda gösterdi¤i kolayl›kt›r. Her zaman ça¤› ile bir seviyede bulunmufltur. Zaman ve toplum sorunlar›n›n gerçek yönünü berrak bir intikal ile takdir etmifltir.”10 Atatürk’ün baflkanl›¤›nda liseler için haz›rlanan tarih kitab›n›n Hz. Muhammed ile ilgili bölümünde de bu yaklafl›m görülmektedir.11 Büyük bir devrim yapan ve ›slahat hareketine giriflen Atatürk için Hz. Muhammed’in bu yönü çok önem tafl›makta idi. Atatürk onun bu niteliklerini topluma ne kadar iyi anlat›labilirse toplumun ›slahat› kabullenmesi ve benimsemesi o denli kolay olabilirdi. 4. Hz. Muhammed Askerî Deha/Büyük Komutand›r Atatürk, Hz. Muhammed’in hayran oldu¤u askeri dehas›n› onun peygamberli¤ine delil olarak gösterir. “‹slâmlar›n, Kureyfl kafilesine karfl› en büyük ve mühim zaferi olan Bedir Cengi, peygamberlerin en büyü¤ü olan Hz. Muhammed’in, ayn› zamanda pek büyük bir asker oldu¤unu ispat etmifltir. Atatürk bat›l› bir müsteflrikin Hz. Peygamber’e olmad›k hakaret ve iftiralarda bulundu¤u Hz. Peygamber’in hayat›n› konu alan bir kitap hakk›ndaki de¤erlendirmelerini almak için Günaltay’› Dolmabahçe Saray›’na ça¤›rd›¤›nda ‹smet Pafla ile onu bir masan›n etraf›nda karfl›l›kl› otururken bulur. Masan›n üzerinde Atatürk’ün kendi elleriyle çizdi¤i bir askeri harita serilidir. Atatürk haritada Hz. Peygamber’in Bedir Gazas›’n› ad›m ad›m göstermifltir. ‘Hz. Muhammed ve O’nun peygamberli¤i kadar askerî dehas›na hayran olan eflsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi’ni göklere ç›kar›rken ‘O’nun hak peygamber oldu¤undan flüphe edenler, flu haritaya baks›nlar ve Bedir destan›n› okusunlar’ diye heyecanland›. Sonra flöyle devam etti: ‘Hz. Muhammed’in bir avuç imanl› Müslümanla mahfler gibi kalabal›k ve alabildi¤ine zengin Kureyfl ordusuna karfl› Bedir meydan muharebesinde kazand›¤› zafer, fâni insanlar›n kâr› de¤ildir. Onun peygamberli¤inin en kuvvetli delili iflte bu savaflt›r’ diye gözlerini uzak çöllere ve kutlu topraklara çevirdi.”12 Sonuç Atatürk’ün Hz. Muhammed tasavvuru gerçe¤e çok yak›nd›r. O, Hz. Muhammed’i bir peygamber olarak kabul etmifl, onun befleri üstünlüklerini vurgulam›fl, askeri dehas›na hayran kalm›flt›r. Bunun yan›nda zaman içinde Hz. Muhammed’e atfedilen fevkalbefler hayatla ilgili hiçbir iflarette bulunmam›flt›r. 10 Caeteni, I, 142; Tüfekçi, 112. 11 Tarih II, ‹stanbul 1931, 118. 12 Gürtafl, 27-28. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 93 Atatürk’ün Peygamber Yorumu* M üslüman oldu¤undan iftiharla bahseden Atatürk’ün, ‹slâm dininden oldu¤u gibi, Hz. Peygamber’den de sitayiflle ve hürmetle bahsetti¤i pek çok sözü vard›r. Hz. Peygamber’den bahsederken O hep, genellikle “Cenâb-› Peygamber”, “Peygamber Efendimiz”, “Fahr-i Kâinat Efendimiz” ve onun dönemi söz konusu oldu¤u zaman da “Peygamberimiz zaman-› saadetlerinde” diyerek söze bafllam›flt›r. Saltanat›n kald›r›lmas›yla sonuçlanan 30.10.1922 tarihli meclis müzakerelerinde yapt›¤› bir konuflmada; Hz. Peygamber’den sonra gelen Râflid halifelerin devlet baflkanl›¤›na seçilme usullerine temas etmifl ve konuflman›n bir bölümünde o gecenin mevlit kandiline isabet etti¤ini belirtmifl ve Hz. Peygamber hakk›nda da flu cümleleri serdetmifltir: “... Bugün o gündür, filhakika Arabi tarihlerinde bu akflam do¤um gününün tamam y›ldönümüne rastl›yor. ‹nflallah bu hay›rl› tesadüftür (inflallah sadalar›). Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmad›. Yüzü nûrânî, sözü rûhânî, rüfld-i rü’yette bedelsiz, sözünde sad›k, hilm-ü mürüvvetçe baflkalar›na üstün olan Muhammed Mustafa, evvela bu hususi ve mümtaz vas›flar›yla kabilesi içinde ‘Muhammed’ül-Emin’ oldu. Ondan sonra ancak k›rk yafl›nda nübüvvet, k›rk üç yafl›nda risalet geldi. Fahr-i * Prof.Dr. ‹smail YAKIT, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›: 55 (Kas›m 2003), s. 20-21. 94 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk’ün, ‹slâm dininden oldu¤u gibi, Hz. Peygamber’den de sitayiflle ve hürmetle bahsetti¤i pek çok sözü vard›r. Hz. Peygamber’den bahsederken O hep, genellikle “Cenâb-› Peygamber”, “Peygamber Efendimiz”, “Fahr-i Kâinat Efendimiz” ve onun dönemi söz konusu oldu¤u zaman da “Peygamberimiz zaman-› saadetlerinde” diyerek söze bafllam›flt›r. Âlem Efendimiz nâmütenâhî tehlikeler içinde, sonsuz mihnetler karfl›s›nda yirmi sene çal›flt› ve ‹slâm dinini kurmaya ait peygamberlik vazifesini ifâya muvaffak olduktan sonra vâs›l-› a’lâ-y› ›lliyyîn oldu (vefat etti).”1 Atatürk’ün, tarihte kendilerini takdir etti¤i ve hayran kald›¤› mümtaz kifliler yok de¤ildi. Mesela 3 Mart 1924 günü Meclis kürsüsünde hilafet nutkunu söylerken, Yavuz Sultan Selim’den hep “Hazret-i Yavuz” diye bahsetmifltir. En çok takdir etti¤i kumandan Timur’du. -O sizin yerinizde olsa yapt›klar›n›z› yapabilir miydi? diyene: -Bunu bilmem, fakat ben onun yerinde olsayd›m yapt›klar›n› yapamazd›m. Demifltir. Fakat yeryüzünde kendisinin en hayran oldu¤u kimse soruldu¤unda flüphesiz ki hep “Hz. Muhammed”dir derdi. Onun devlet kurmaktaki yetene¤ine hayrand›. Zira o hiç yoktan bir devlet kurmufltu.2 Atatürk yine 30.10.1922 tarihli Meclis konuflmas›n›n bafllang›c›nda, peygamberlerin gönderiliflindeki ilâhî usule, dinimizin son din ve Hz. Peygamber Efendimizin son peygamber oluflundaki hikmete temas ederken de flöyle diyor: “Ey Arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür. Âdât-› ilâhiyyenin tecelliyât›na bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki s›n›fta, iki devirde mütâlaa olunabilir. ‹lk devir, befleriyetin sabâvet ve flebâbet devridir. ‹kinci devir, befleriyetin rüfld ve kemal devridir. Befleriyetin, birinci devrede t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir genç gibi, yak›ndan maddî vas›talarla kendisiyle ifltigal edilmeyi istilzam eder. Allah, kullar›n›n laz›m olan nokta-i tekâmüle vüsûlüne kadar, içlerinden vas›talarla dahi kullar›yla, ifltigali, lâzime-i ulûhiyyetten addeylemifltir. Onlara Hz. Adem aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-› mazbut bildirilen ve bildirilmeyen nâmütenâhî denecek kadar çok nebîler, peygamberler ve rasûller göndermifltir. Fakat Peygamberimiz vas›tas›yla en son hakây›k-› diniyye ve medeniyyeyi verdikten sonra art›k befleriyetle bilvas›ta temasta bulunma¤a lüzum görmemifltir. Befleriyetin derece-i idrak, tenevvür ve tekemmülü, her kulun do¤rudan do¤ruya ilhâmât-› ilahiyye ile temas kabiliyetine vas›l oldu¤unu kabul buyurmufltur. Ve bu sebepledir ki, Cenâb-› Peygamber, Hâtemü’l-Enbiya olmufltur ve kitab›, Kitâb-› Ekmel’dir...”3 Atatürk’ün Hz. Peygamber Efendimiz, dinimiz ve Yüce Kitab›m›z hakk›ndaki sevgi, sayg›, takdir ve inançlar›n› dile getiren ve bizzat kendi a¤z›ndan ç›kan sözlerini ço¤altmak mümkündür. Hz. Peygamber’in askerî dehas›, sevk ve idaredeki baflar›s›n› en iyi takdir eden her halde M. Kemal Atatürk’tür. Onun de¤erlendirmelerine Ord. Prof. fiemseddin Günaltay Hoca’n›n hat›ralar›nda rastlamaktay›z. 1 Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul, 1962, s.17. 2 S. Borak, 77. 3 S. Borak, 17; Laiklik ve Atatürk’ün Laiklik Politikas›, Genelkurmay ATSE Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara 1980, 49-50; Karal, Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›nlar›, Ankara, 1969, s. 65; Atatürkçülük: Atatürkçü Düflünce Sistemi, III, 452-453; Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›, Ankara, 1991, s.38; ‹smail Yak›t, Atatürk ve Din, Süleyman Demirel Üniv. Yay›nlar›, 5. bask›, Isparta, 2002, s. 28-29. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 95 fiemseddin Günaltay Bey flöyle demektedir: Atatürk, ‹nönü’ye dönerek; “Hz. Muhammed’i bana, cezbeye tutulmufl sönük bir dervifl gibi tan›tt›rmak gayretine kap›lan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek flahsiyetini ve baflar›lar›n› asla kavrayamam›fllard›r. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmufl bir dervifl, Uhud muharebesinde en büyük bir komutan›n yapabilece¤i bir plân› nas›l düflünür ve tatbik edebilir?” der ve önündeki k⤛da Uhud harbinin plân›n› çizer, ‹nönü’ye uzat›r. Her iki taraf›n kuvvet ve durumlar›n›, al›nan tedbirleri, savafltan önceki ve sonraki durumlar› büyük bir vukufla izah ettikten sonra ‹nönü’ye; “O zaman orada siz komutan olsayd›n›z, bundan baflka m› hareket ederdiniz?” der. ‹nönü de aynen tasdik eder. Bunun üzerine Atatürk gözlerini tekrar Günaltay’a çevirerek; “Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat de¤il, belirten bir ilim olmal›d›r. Bu küçük harpte bile askerî dehas› kadar siyasî görüflüyle de yükselen bir insand›. Cezbeli bir dervifl gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih mesaimize kat›lamazlar. Hz. Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaral› olmas›na bakmayarak, galip düflman› takibe kalk›flmam›fl olsayd›, bugün yer yüzünde Müslümanl›k diye bir varl›k görülemezdi.”4 4 96 doğumunun 125. yılı anısına atatürk K. Ar›burnu, Atatürk, Anekdot-An›lar, Ankara 1960, s. 166. Atatürk’ün Okudu¤u Dinî Kitaplar* B u makalede önce Atatürk’ün okudu¤u dinî nitelikli eserlerden ve okudu¤u bu eserlerde alt›n› çizdi¤i ya da kenar›na iflaret koydu¤u cümle ve paragraflardan örnekler verilecektir. Daha sonra da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetleri döneminde ve Cumhuriyetin ilk y›llar›nda ülkemizde dinî yay›n konusuna bak›fl aç›s›, bu konudaki düflünceler ve nihayet bu yolda sarf edilen çabalar, yap›lan çal›flmalar özet olarak tespite çal›fl›lacakt›r. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Okudu¤u Kitaplar Turhan Olcaytu öncülü¤ünde haz›rlanan ve 24 cilt halinde An›tkabir Derne¤i Yay›nlar›’nca neflredilen Atatürk’ün Okudu¤u Kitaplar adl› eserden ö¤rendi¤imiz kadar›yla, Atatürk dört bine yak›n kitap okumufltur. Bir k›sm›n› sadece elden geçirdi¤ini düflünsek bile, k›sa say›lacak bir ömürde bu say›da eserin okunmas› ve gözden geçirilmesi dikkat çekici bir olayd›r. Kald› ki, okudu¤u kitaplardan bir k›sm›n› gayet dikkatli inceledi¤i, bu kitaplar›n sayfa kenarlar›na düfltü¤ü notlardan, önemsedi¤i cümle ve paragraflar›n altlar›n› veya kenarlar›n› çizmifl olmas›ndan rahatl›kla anlafl›lmaktad›r. Bu durum, onun okuma, araflt›rma ve inceleme sevgisini, entelektüel kiflili¤ini aç›k bir flekilde ortaya koyuyor. Peki, Atatürk daha çok hangi tür eserleri okumufltur? Sözünü etti¤im kitaplara k›saca bir göz atarsak, ‹slâm ve Osmanl› tarihiyle ilgili olanlar baflta olmak Atatürk, okudu¤u kitaplardan bir k›sm›n› gayet dikkatli inceledi¤i, bu kitaplar›n sayfa kenarlar›na düfltü¤ü notlardan, önemsedi¤i cümle ve paragraflar›n altlar›n› veya kenarlar›n› çizmifl olmas›ndan rahatl›kla anlafl›lmaktad›r. Bu durum, onun okuma, araflt›rma ve inceleme sevgisini, entelektüel kiflili¤ini aç›k bir flekilde ortaya koyuyor. Onun, tercüme ve flerhi Ahmed Naim taraf›ndan yap›lan Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin eski harflerle bas›l› ilk cildinin tamam›n› titizlikle okudu¤u anlafl›l›yor. Bu nüsha, Diyanet ‹flleri Reisi Rifat [Börekçi] Efendi taraf›ndan "Büyük halâskâr›m›z mübeccel Gazimiz Mustafa Kemal Hazretlerine takdim” ifadesiyle sunulmufl. * Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 155 (Kas›m 2003), s. 8-10. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 99 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 97 98 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n ilk yay›nlar›ndan olan “Sahih-i Buharî Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercemesi” adl› eserin eski harflerle ilk bask›s›n›n Diyanet ‹flleri Reisi M. Rifat Börekçi taraf›ndan Atatürk’e takdim edilen nüshas›n›n iç kapa¤›. 100 doğumunun 125. yılı anısına atatürk üzere –ki bunlar›n birço¤u hacimli kaynak eserleridir- tarih okumalar›na a¤›rl›k verdi¤ini söyleyebiliriz. Sadece konumuzla ilgili olanlardan örnek verecek olursak; meselâ, Filibeli Ahmed Hilmi’nin Tarih-i ‹slâm’›n› (c. 1, ‹stanbul 1326), Leon Caetani’den tercüme edilen (çeviren: Hüseyin Cahit) ‹slâm Tarihi’ni (‹stanbul 1924), fier’iye ve Evkaf Vekâleti Tetkikat ve Telifat-› ‹slâmiye Heyetinin ilk yay›n› olan M. fiemseddin [Günaltay]’in ‹slâm Tarihi’ni (c. 1, ‹stanbul 1338/1341), Ziya Pafla’n›n Endülüs Tarihi’ni (‹stanbul 1304), Abdurrahman fieref’in Tarih-i Devlet-i Osmaniye’sini (‹stanbul 1315), Poole Stanley Lane’den çevrilen (çeviren: Halil Edhem) Düvel-i ‹slâmiye’yi, Reinhart Pieter Anne Dozy’nin Essai sur l’Histoire de l’Islamisme (571 – 1863)’ini [‹slâm Tarihi Üzerine Deneme] (1879) -bu kitap, Dr. Abdullah Cevdet taraf›ndan Tarih-i ‹slâmiyyet ad›yla Türkçeye de çevrilmiflti, (Kahire 1908)sayabiliriz. Yine ayn› kaynaktan hareketle okudu¤u dinî kitaplar aras›nda Cemil Said taraf›ndan Frans›zcadan çevrilen Kur’an-› Kerim Tercümesi’ni (mütercim taraf›ndan imzalanarak takdim edilmifl, imza tarihi 15 Eylül 1340/1924), Ahmed Naim taraf›ndan tercüme ve flerh edilen Sahih-i Buhari Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin eski harflerle bas›l› birinci cildini (‹stanbul 1926) gösterebiliriz. Bu son eser, bilindi¤i gibi, Elmal›l› Hamdi Yaz›r’›n Hak Dini Kur’an Dili adl› tefsiriyle birlikte Atatürk’ün Cumhurbaflkan› oldu¤u y›llarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ald›¤› bir karar sonucu Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na ayr›lan özel bir ödenekle yay›nlanm›flt›. Burada sadece bir fikir vermesi aç›s›ndan, sözünü etti¤imiz eserlerden baz›lar› üzerinde Atatürk’ün, kenar›n› veya alt›n› çizerek iflaretledi¤i cümlelerden de örnekler vermek istiyorum. Sözünü etti¤imiz Kur’an çevirisinden –ki, bu çeviri, yay›n›ndan itibaren tart›flma konusu olmufl ve hatta Meclis’te bile hatal› olmas› yönünde elefltirilmiflti- meselâ Bakara 10-12 ve Hûd 80. âyetlerin meallerini iflaretlemifl. Tercüme ve flerhi Ahmed Naim taraf›ndan yap›lan Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin eski harflerle bas›l› ilk cildinin tamam›n› titizlikle okudu¤u anlafl›l›yor. Bu nüsha, Diyanet ‹flleri Reisi Rifat [Börekçi] Efendi taraf›ndan “Büyük halâskâr›m›z mübeccel Gazimiz Mustafa Kemal Hazretlerine takdim” ifadesiyle sunulmufl. Bu eserde Atatürk’ün iflaretledi¤i hadis tercümeler aras›nda eserin 287. sayfas›ndaki tesettürle ilgili rivayet dikkat çekmekte, ayr›ca cemaatle namaz k›larken imam›n namaz› uzatmas› konusuyla ilgili hadisin meali de bulunmakta. Bir örnek de ‹slâm tarihiyle ilgili eserlerden vermek istiyorum. Filibeli Ahmed Hilmi’nin, biraz da yukar›da ad› geçen Dozy ve benzeri Bat›l›lar›n ‹slâmi mukaddesat› tahkir edici, tarihi bir k›s›m olaylar› sapt›r›c› yay›nlar›na karfl› kaleme ald›¤› ve Atatürk’ün de okudu¤u Tarih-i ‹slâm adl› eserinin birinci cildinin 128. sayfas›nda geçen “Kavm-i Arab’da fazilet-i hakikiyeyi ibdâ eden, ahlâk› icad eyleyen din-i ‹slâm ve tabir-i âherle Zât-› Âl-i Nebevî’dir.” cümlesinin alt›n› çizmifl. Alt› çizilen cümleler aras›nda ayn› eserin 129. sayfas›nda geçen “..Kabul olunur ki, ‹slâm demek Muhammed (s.a.s) demektir” cümlesi de var. fiu cümleler de iflaretlenmifl (c.1, s. 540): “Türklerin din-i ‹slâma ne derecelerde azim hizmetler etti¤ini tarih inkâr etmiyor. Hatta müverrihler âlem-i ‹slâm›n Ehl-i salib pây-› istilâs› alt›na düflmemesini, s›rf Türklerin kabul-i din ile ‹slâm› müdafaa etmelerinden ileri geldi¤ini yazmaktad›rlar.” Atatürk Dönemi Dinî Yay›n Çabalar› Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da aç›l›fl›ndan sonra oluflturulan vekâletlerden biri de fier’iye ve Evkaf Vekâleti idi. Bu vekâlet ülkemizde din hizmeti, vak›flar›n idaresi gibi görevler yan›nda dinî yay›n faaliyetlerini de üstlenmifl ve bu amaçdoğumunun 125. yılı anısına atatürk 101 la bünyesinde “Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti” ad›yla bir birim oluflturmufltu. Heyetin oluflumunun hemen akabinde de kitap yay›n faaliyetine bafllanm›flt›. Meclis Baflkan› Atatürk’ün bu yay›n birimini ve onun yay›n faaliyetlerini destekledi¤ini söylememize engel bir neden olmad›¤› kanaatindeyiz. Nitekim yap›lacak yay›n faaliyetlerini düzenleyen 12 Kas›m 1922 tarihli “Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti Talimatnamesi”nin alt›nda ‹cra Vekilleri Heyetinin imzalar› yan›nda “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi M. Kemal” imzas› da bulunmaktad›r. Osmanl› döneminin son y›llar›nda, 20. yüzy›l›n bafl›nda yap›lan düzenlemeleri bir kenara b›rak›rsak, kanaatime göre, son yüzy›l içerisinde dinî yay›n konusunda yap›lan en önemli düzenleme de sözünü etti¤imiz bu tüzüktür. Konuyla ilgili detayl› bir çal›flmam›z daha önce yay›nland›¤› için1 burada, bu kadarla yetiniyorum. Yaln›z flu kadar›n› belirteyim ki, ad› geçen vekâletin kapat›l›fl›na kadar, sadece 15 ay faaliyette bulunabilen bu kurul, bu süre içerisinde 10 eser yay›mlayabilmiflti. Bu kurulun yay›nlad›¤› eserlerin ilki olan ‹slâm Tarihi’ni Atatürk’ün de okudu¤unu yukar›da belirtmifltik. Ayr›ca o, 1 Mart 1923’de TBMM’nin 1. Devre 4. Yasama Y›l›n› açarken yapt›¤› konuflmada fier’iye Vekâletinin son bir y›l içinde gerçeklefltirdi¤i faaliyetlerini de de¤erlendirmifl ve bu ba¤lamda söz konusu kurulun kurulufl amac›n› ve yap›lan çal›flmalar› flöyle dile getirmiflti: “Efendiler, fier’iye Vekâleti geçen sene zarf›nda biri fiûra-y› ‹fta, di¤eri de Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye ad› alt›nda iki heyet vücuda getirmifltir (...). Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyetinin vezaifi meyan›nda hikmet-i ‹slâmiyeyi Garp nazariyat-› ilmiye ve felsefeleriyle mukayese ve akvâm-› ‹slâmiyenin itikadî, ilmî, ihsaî, iktisadî hayatlar›na ait 1 Bkz. Mehmet Bulut, “fier’iye Vekâletinin Dinî Yay›n Hizmetleri”, Diyanet ‹lmi Dergi, c. 30, say›: 1 (Ocak-Mart 1994), ss. 3-16. 102 doğumunun 125. yılı anısına atatürk fluûnât› tetkik ve netayicini neflreylemek, zikre flayan ehemmiyeti haizdir. Tetkikat için bir kütüphane tesis edildi. ‹stanbul’dan, Avrupa’dan ve M›s›r’dan bir k›s›m kitaplar celp olundu. Ehemmiyetli bir çok kitap da Avrupa ve M›s›r’a siparifl edildi...”2 San›yorum bu cümleler bile Atatürk’ün ve ilk TBMM’nin dinî yay›n konusuna atfetti¤i önemi ortaya koymaya kâfidir. Cumhuriyet dönemine gelince, aynen fier’iye Vekâletinde oldu¤u gibi Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› bünyesinde de benzer bir kurulun oluflturulmas›na çaba harcanm›flt›r. Sonuçta, sürekli yay›n faaliyetinde bulunacak bir kurul oluflturulamam›flsa da, bilindi¤i gibi Cumhuriyetin daha ilk y›llar›nda Meclis, dinî yay›nc›l›k alan›nda çok önemli bir karar ald›.3 O günkü ad›yla “Diyanet ‹flleri Reisli¤i”nin 21 fiubat 1341/1925’de ikinci bütçesi müzakere edilirken TBMM, verilen bir önerge üzerine, devlet bütçesinden Diyanet ‹flleri Reisli¤ine özel bir ödenek ayr›larak Kur’an tefsiri ve hadis tercümeleri yapt›r›lmas›n› kararlaflt›rd›. Bu önergenin gerekçeleri s›ralan›rken Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n asli görevlerinden birinin dinî yay›n faaliyetinde bulunmak oldu¤u belirtilmifl, teflkilât›n bu ifllevi yerine getirebilmesi için bünyesinde bir kurulun oluflturulmas› ve yay›n faaliyeti için de bir ödene¤in, maddi bir kayna¤›n sa¤lanmas› gere¤i vurgulanm›flt›. Bu çabalar›n elbette birçok amac› vard›r. Ben burada, Atatürk’ün okudu¤u bir iki kitaba da tekrar at›fta bulunarak, sadece birisine temas etmek istiyorum. TBMM’nin aç›ld›¤› daha ilk aylarda ve Cumhuriyetin bafl›nda Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n hizmetleri çerçevesinde yay›n konusu üzerinde titizlikle durulmas›n›n en önemli nedenlerinden biri, Bat› dünyas›nda ‹slâm aleyhtar› yay›n faaliyetlerinin –ki, ‹slâm’a sald›r› niteli¤i tafl›yan yay›nlardan bir k›sm› Türkçe’ye de çevrilerek bas›lm›flt›kesafet kazanmas›d›r. Dönemin yetkililerine göre, yay›n yoluyla ‹slâm’a yap›lan bu sald›r›lara, ‹slâm’› do¤ru anlatan eserlerle karfl›l›k verilmeliydi. Baflka bir ifadeyle, yay›n yoluyla yap›lan tahrifat ve tahribat›n önüne ancak sa¤lam kaynaklara dayal›, ilmi usullerle yaz›lacak eserlerle geçilebilirdi. O halde ‹slâm, yap›lacak ilmi çal›flmalarla hem Bat›ya karfl› müdafaa edilmeli, hem de Müslümanlar›n, dinlerini ça¤›n gerektirdi¤i bir düzeyde ö¤renmeleri sa¤lanmal›yd›. Örnek verecek olursak, Atatürk’ün okuduklar›ndan Kur’an Tercümesi, Kazimireski’nin Frans›zca olarak bas›lan tercümesinin Cemil Said taraf›ndan yap›lm›fl çevirisiydi ve hatalarla doluydu. Bu kitapla ilgili Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na birçok flikâyetin geldi¤i, yukar›da belirtti¤im bütçe müzakereleri s›ras›nda ifade edilmiflti. Kur’an’›n iyi bir meal ve tefsirinin yap›lmas›na olan ihtiyaç da bu ba¤lamda önemle vurgulanm›flt›. Atatürk’ün okudu¤u kitaplar aras›nda Hollandal› flarkiyatç› Dozy (1820-1883)’nin yukar›da ad› geçen eserinin (1879 tarihli Frans›zca bask›s›) de yer ald›¤›n› söylemifltik. Atatürk’ün titiz bir flekilde inceledi¤i ve birçok cümle ve paragraf›n› iflaretledi¤i bu kitap da Kur’an-› Kerim ve Hz. Peygamber hakk›nda afla¤›lay›c› ifadeler ve iftiralarla doluydu. Abdullah Cevdet taraf›ndan Tarih-i ‹slâmiyyet ad›yla Türkçe’ye de tercüme edilmiflti (Kahire, 1908). Söz konusu müzakere s›ras›nda bir vekilin “..Maatteessüf o 2 Zab›t Ceridesi, 1. Dönem, 4. Y›l, c. 13, Aç›l›fl konuflmas›. 3 Genifl bilgi için bkz. Mehmet Bulut, “‹lk Cumhuriyet Meclisinde Dinî Yay›nc›l›k Hakk›nda Tarihi Bir Karar”, Diyanet ‹lmi Dergi, c. 28, say›: 1 (Ocak-Mart 1992), ss.139-149. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 103 Dozy’ler, o Tarih-i ‹slâm mütercimleri bu [‹slâmî] hakây›ka vak›f olamad›lar ve olamazlar..” fleklindeki ifadesi4 de gösterilen tepkiyi ortaya koymaktad›r. Özellikle geçen yüzy›l›n bafl›ndan itibaren Dozy ve benzerlerinin ‹slâm› ve Müslümanlar› tezyif ve tahkir edici çal›flmalar›, baflta Türkiye’de olmak üzere Müslümanlar›n bir yerde silkinmelerine, yayg›n ifadesiyle birazc›k olsun “kendilerine gelmelerine” de vesile oldu. Kanaatimce, Osmanl› devletinin son döneminde Meflihata ba¤l› olarak Dârü’l-Hikmeti’l-‹slâmiye’nin kurulmas›nda, Büyük Millet Meclisi Hükümetlerinde (1920-1924) fier’iye ve Evkaf Vekâleti bünyesinde Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti ad›yla bir heyet oluflturularak dinî yay›n faaliyetine giriflilmesinde ve nihayet Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›n›n kuruluflunun hemen akabinde, bu teflkilât›n önemli görevlerinden birinin yay›n faaliyeti oldu¤unun deklare edilmesinde ve fiili olarak da bu ifle bafllan›lmas›nda biraz da Bat›l›lar›n ‹slâm hakk›nda yapt›klar› ço¤u maksatl› yay›n ve konuflmalar› etkili olmufltur. ‹lk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Dini Yay›n Konusuna Bak›fl› Baflkanl›¤›n› Atatürk’ün yapt›¤› ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hükümeti oluflturan bakanl›klardan biri olan fier’iye ve Evkaf Vekâletinin 1922 y›l› bütçesi 25 A¤ustos 1922 tarihinde görüflülmüfltü. Dönemin fier’iye ve Evkaf Vekili Abdullah Azmi Efendi, bütçenin “Esbab-› Mucibe Lây›has›”n› okurken, Vekâletin ve dolay›s›yla ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, dini yay›n konusuna verdi¤i önemi ve bu alandaki hedeflerini flöyle dile getirmiflti: ‘’...T.B.M.M., Cihan-› ‹slâm’›n piflvas› olmak itibariyle fier’iye Vekâleti bütün Müslümanlar›n merci-i dinîsi oldu¤unu takdir ve bu noktaya bir ehemmiyet-i mahsusa atfetmektedir. ‹nkâr edilmez bir hakikattir ki, bugün icra-y› hadisat ile bütün cihanda azim buhranlar, mühim ink›lâplar vücuda geldi. Medeniyet-i haz›ran›n hayat-› beflerde açt›¤› rahneler, halk›n omuzlar›na tahmil etti¤i fledaid-i içtimaiye müthifl aksulameller husûle getirdi. Her tarafta dinî, siyasî, ictimaî, iktisadî teflettütler, ›zd›raplar yüz gösterdi. Saha-i âlem büyük sars›nt›larla muavezenesini kaybederek nizamat-› içtimaiye, inhidam buhranIar›na maruz bulunuyor. ‹frat ve tefrit cereyanlar› befleriyet-i haz›ray› meçhul ummanlara ve belki girdaplara sürüklüyor. Bu cereyanlardan memleketimizin de müteessir oldu¤unu söylemek mecburiyetindeyiz. Asr-› âhiredeki cereyanlar maateessüf memleketimize de sirayet etmifl oldu¤undan esasat-› diniyeye karfl› birtak›m tereddüt ve flüpheler uyand›rm›fl ve bu suretle ahlâk esaslar›, aile hisleri yavafl yavafl gevflemeye bafllam›flt›r. Bütün sunuf-i halk aras›nda revab›t-› diniye ve ictimaiyenin gevflemeye bafllad›¤›, dinî duygular›n zay›flad›¤› kemâl-i teessüfle müflahede olunmaktad›r. Bu halin devam› heyet-i içtimaiyemiz için de pek vahim neticeler tevlid edece¤inde flüphe yoktur. Bu buhran, bu tezebzüb-i içtimai as›rlardan beri dalm›fl oldu¤u uykudan uyanmak azminde bulunan biz Müslümanlar için kemâl-i dikkatle takip olunarak kat’iyyen ihmal edilemeyecek bir hadise-i uzmad›r. Bu buhran›, bu tezebzüb-i içtimaiyeyi izale edebilmek için ihtiyacat-› insaniyenin her nev’ini meflrû bir surette tatmin ile hem ferdin, hem de cemiyetin saadet-i haliye ve istikbaliyesini, tabir-i di¤erle, bütün befleriyetin tekamülünü istihdaf eden Müslümanl›k esaslar›n› iyi telkin etmemiz icap eder. Yap›lacak telkinat ile, yaz›lacak dinî ve ahlâkî eserlerle, mevaiz ve irfladat ile Müslümanl›k duygular›n› canland›rmak, kalblere ar›z olan flüphe ve tereddütleri ve bunun iras etti¤i âlâm› yüreklerinden söküp ç›karmak, flûle-i ümidi 4 104 doğumunun 125. yılı anısına atatürk A.g.e., s. 266. parlatan ve bizi daima istikbale haz›rlayan bekâ ve ebediyet fikirlerini en kuvvetli bir surette yaflatmak lâz›md›r. Befleriyetin saadetini istihdaf eden Müslümanl›k esaslar›n› neflir ve telkin etmekledir ki, hem kendi milletimizi, hem de befleriyeti bu buhran-› itikad› ve tezebzüb-i ictimaiden kurtarabilece¤iz. “Binaenaleyh; ‘ümmet-i vasat’ olmam›z dolay›s›yla münteha-y› ifrad ve tefrit olan medeniyetlerin vasat›nda ahz-› mevki eyleyen medeniyet-i ‹slâmiyemizin yeni bafltan inkiflaf ve teâlisi, hakây›k-› diniye ve maâli-i ‹slâmiyenin neflir ve tamimi esbab›n› tezekkür ve tetkik; befleriyetin yegâne medar-› salah› olaca¤›na iman etti¤imiz desatir-i f›triye ve hikmet-i ‹slâmiyeyi tesbit ederek befleriyetin arkas›ndan kofltu¤u kemâle bir an evvel vusulünü temin etmek, a¤raz ve amal-i befleriyenin fevkinde olarak umum üzerinden hükmünü yürüten esasat-› âdile ve kavânin-i f›triye etraf›nda âlemi insaniyetin toplanmas›na çal›flmak, ümmetlerin en hay›rl›s› olmak üzere zuhure gelen bu ümmet-i muazzamaya bir vazife-i befleriye ve insaniyedir.” ‘’...Bu itibarla, yeryüzünde mevcut bulunan akvâm-› ‹slâmiyenin ahval-i ictimaiye ve fluûnat-› diniyelerini, âlem-i ‹slâm ve âlem-› medeniyetteki ulûmu, mecari-i efkâr ve ihtisasat›, hayat›n etvar ve netayicini takip ve tetkik etmek, tarih-i ‹slâm›n fluûnat›n›, dahil oldu¤u safahat-› diniye ve ictimaiyeyi tedvir etmek, Müslümanlar›n terbiyeyi diniyesinin, mezâyây-› ‹slâmiyenin inkiflaf›na çal›flmak, elhas›l hakâik-i diniye ve maâli-yi ‹slâmiyenin neflir ve tamimiyle ‹slâmiyetin ulviyetini ve bilcümle ihtiyacat› befleriyeyi kâfil bir kanun-i f›trî oldu¤unu herkese tan›tt›rmak için lâz›m gelen tetkikat, telifat ve neflriyat› temin eylemek fier’iye Vekâletinin en feyiz-nak bir vazifesidir.’’5 5 Zab›t Ceridesi, Dönem : 1 Y›l : 3, C. 22, ss. 340 - 342 (25 A¤ustos 1338 / 1922. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 105 5 . bölüm M‹LL‹ MÜCADELE ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI doğumunun 125. yılı anısına atatürk 107 Milli Mücadele Atatürk ve Din Faktörü* T arihte itibarl› ve büyük millet olmak, sahip olunan de¤erleri tan›mak ve yaflamakla mümkündür. Zira geçmifliyle kavgal› olup “reddi miras” etmekte ›srar edenler gelecekte de huzur bulamazlar. A¤aç hatta küçük bir çiçek bile topra¤›n içindeki kök ve filizlerden alaca¤› kuvvet sayesinde yeflerir ve büyür. Bu yönüyle biz geldi¤imiz ve yaflad›¤›m›z süreç bak›m›ndan gök kubbenin alt›nda güzel hat›ralar b›rakan bir medeniyetin temsilcileriyiz. Ne var ki tarihi tecrübe ve birikimden yararlanmak yerine zaman zaman maksad›n› aflan sübjektif yorum ve de¤erlendirmelerle kendi kendimizi y›prat›yor, zay›flat›yor hatta kamplara ay›r›yoruz. Bu çerçevede gündemden düflürülmek istenmeyen konulardan biri de Atatürk’ü veya onun misyonunu inanç de¤erlerine karfl› göstermek yolundaki planl› ve maksatl› iddialard›r. Oysa ki Atatürk’ün; ‹slâm’›n üstünlü¤ü, Kur’an’›n bela¤at›, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in nübüvveti, din e¤itimi ve din hizmetleriyle ilgili aç›k beyan ve tavsiyeleri bulunmaktad›r.1 Takdir edersiniz ki bu makale ile, söz konusu bafll›klar›n tamam›n› detayl›ca aç›klamak mümkün de¤ildir. Ancak do¤umunun 125. y›l›nda onun Millî Mücadeledeki zaferi esnas›nda din faktörüne verdi¤i önem üzerinde durmakta yarar vard›r. Bilindi¤i gibi ‹slâm dini ruhbanl›¤›, taklid ve cehalete dayal› bir züht ya da dünyas›ndan vazgeçme, “terki dünya” anlay›fl›n› kabul etmez. Baflar›l› * Doç.Dr. Fikret KARAMAN, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›: 35 (fiubat-mart 2002), s. 30-33. 1 Bkz. Ali Sar›koyuncu, Milli Mücadelede Din Adamlar›, D.‹.B. Yay›nlar›, Ankara 1997. 108 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Halk›m›z özellikle de yeni nesil için, Millî Mücadele y›llar› ibret, örnek olaylar ve derslerle dolu bir zaman dilimidir. As›rlar boyunca hür ve müstakil yaflam›fl olan milletimiz bu istilaya karfl› tam bir bütünlük içinde karfl› koymas›n› bilmifltir. Millî Mücadele’de sonuç, yüce milletimizin lehine tecelli etmifltir. Böylece Anadolu topraklar› bir kez daha flehit kanlar›yla ›slanarak g›das›n› ald›. olmak için teflebbüs, çal›flma, azim, gayret, heyecan ve hareketlili¤i tavsiye eder. Düne göre bugün, bugüne göre de yar›n daha çok baflar›l› olmay› öngörür. ‹nsanl›¤a karfl› güler yüz ve sevgiyle bakmay› verilmifl bir sadaka ile efl de¤er sayar. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de yüzü daima mütebessimdi. Bundan dolay›d›r ki, onu bir kere gören, art›k yan›ndan ayr›lmak istemezdi. Allah’›n veli ve sevgili kullar› da bu özelli¤e riayet etmifllerdir. Zira insan› korkulara, çaresizliklere, s›k›nt›lara karfl› dirençli k›l›p gelece¤e ve baflar›ya haz›rlayan yegane güç inanç faktörüdür. Bu güçleri yok sayarak meydanlarda savafl kazanmak mümkün de¤ildir. Kifli ancak inand›¤› de¤erlere ba¤l›l›¤› oran›nda fedakârl›k yapabilir. Zira o gerekti¤inde bu fedakârl›¤› can› ve kan› ile ödemeye haz›rd›r. ‹slâm’›n bu u¤urda belirledi¤i hedefin ufkunda flehitlik mertebesi vard›r. Nitekim Kur’an’a göre de bu hedefe kilitlenenler art›k ölümsüz bir hayata ulaflm›fllard›r. Mustafa Kemal Pafla ise, Bedir muharebesini kazanan Hz. Peygamber (s.a.s.)’i överken ayn› gücün önemine iflaret etmifltir: “Hz. Muhammed’in bir avuç imanl› müslüman ile mahfler gibi kalabal›k ve alabildi¤ine zengin Kureyfl ordusuna karfl›, Bedir Meydan Muharebesi’nde kazand›¤› zafer, fani insanlar›n kâr› de¤ildir. O’nun peygamberli¤inin en kuvvetli delili iflte bu savaflt›r.”2 Yine Atatürk Çanakkale Savafl›’nda Bombas›rt› Taarruzu’nda Mehmetçi¤in kahramanl›¤›n› anlat›rken, ayn› gücün önemini flöyle vurgulamaktad›r: “Mukabil siperler aras›nda mesafesi sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiç biri kurtulmamacas›na kâmilen düflüyor, ikincidekiler onlar›n yerine gidiyor. Fakat ne kadar flâyân-› g›bta bir itidal ve tevekkül!.. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar ölece¤ini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sars›lmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-› Kerim, Cennete girmeye haz›rlan›yorlar. Bilmeyenler Kelime-i fiehâdet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren flâyân-› hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmal›s›n›z ki, Çanakkale Muharebesi’ni kazand›ran bu yüksek ruhtur.’’3 Gerçekten halk›m›z özellikle de yeni nesil için, Millî Mücadele y›llar› ibret, örnek olaylar ve derslerle dolu bir zaman dilimidir. Zira Anadolu dört bir yandan düflman›n hain sald›r›s›na maruz kalm›flt›r. Üstelik düflman›n silah, mühimmat ve di¤er savafl 2 Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›, Ankara, s. 29. 3 Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal (Komisyon), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1992, c. 1, s. 23. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 109 teknikleri yönünden de üstünlükleri vard›. ‹flte bu tehlike Bat› cephesinde odaklanm›fl ve Ege’den iç bölgelere do¤ru ilerlemeye bafllam›flt›. Fakat as›rlar boyunca hür ve müstakil yaflam›fl olan milletimiz bu istilaya karfl› tam bir bütünlük içinde karfl› koymas›n› bilmifltir. Asker, flehirli-köylü, kad›n-erkek, genç-yafll›, ilim ve fikir adamlar› atefl hatt›nda birleflmifllerdir. Millî Mücadele’deki bu birlik ve heyecan ‹slâm âlemini de yak›ndan ilgilendirmifl ve dünya müslümanlar› taraf›ndan hem maddî hem manevî olarak desteklenmifltir. Zaten Türk halk› da Millî Mücadele hareketine millî ve dinî bir anlam vermifltir. Nitekim Mehmet Akif de vaaz ve fliirlerinde istiklâl sonras›n› baflarmak için dinin birlefltiricili¤ine dikkat çekerek, Karesi’de Za¤nos Pafla Camii’nde verdi¤i bir vaaz›nda flunlar› söylemifltir: “Aram›zda vahdeti temin ederek topluca çal›flmal›y›z. Cemaatsiz yaflamak, cemaatten ayr›lmak olmaz, cemaat-› ‹slâmiyyenin kesafet peyda etmesi için gayret göstermeliyiz. Ufak sebeplerle birbirine küsmemeli. Biliyorsunuz ki yabanc›lar, as›rlardan beri tefrika tohumlar›n› aram›za serptiler. Bir hayli de mahsul ald›lar. Biz gözümüzü açsayd›k bugün alt›nda inim inim inledi¤imiz flu felaketleri görmeyecektik. Her ne ise, geçmifle esefin faidesi yoktur. Maziden yaln›z ibret al›n›r. E¤er müslümanlar yaflamak istiyorlarsa cemaat aras›nda nifaka, flikaka, darg›nl›¤a, küskünlü¤e, ayr›l›¤a, gayr›l›¤a meydan açabilecek en ufak sözlerden kaç›nmal›d›r...”4 Yunanl›lar›n ‹zmir’i iflgal etmeleri ve Anadolu’nun içlerine do¤ru ilerlemeleri tahammül edilecek gibi de¤ildi. fiair Mehmed Emin Bey, Halide Han›m, Selim S›rr› Bey ve Dr. Sabit Bey gibi yazarlar Atatürk’ün de izin ve deste¤ini alarak, halk›n hislerine tercüman olmak ve onlar›n morallerini yükseltmek için Sultan Ahmed Meydan›’nda bir miting düzenlediler. Samiha Ayverdi’nin fotokopisini yay›nlad›¤› el ilânlar› mitinge kat›lan yaklafl›k yüz bin insana da¤›t›lm›flt›r. ‹lândaki flu ifadeler dine, ibadete ve duaya ne kadar önem verildi¤ini aç›kça göstermektedir: “Müslüman! Önümüzdeki Cuma günü resmî dua günüdür, yevm-i mezkürda Fatih, Sultan Ahmet ve Bayez›t camilerinde Cuma namaz›ndan sonra Müslüman ve Türk yurtlar›n›n halâs› (kurtulmas›) için dua edilecektir. Vatan›n› seven her Müslüman›n bu ictimalarda bulunmas› vecibe-i diniyedir. Camilerde, evlerde tazarru et! Duadan sonra Allah’a yönelen kalbinle Sultan Ahmed’e bütün Türk ve Müslümanlar›n koflaca¤› büyük ve umumi ictimaa gel! Sevgili vatan›n parçalan›yor, öldürücü felaketler ya¤›yor. Camilerin mukaddesat›n› çi¤neyecekler! Gözlerini aç, düflmanlar›n›, milletini düflün! ‹zmir facialar›n› ö¤ren! Anadolu senin de karar›n› bekliyor. Haks›zl›klara karfl› feryat et! Âlemin vicdan›na hitap eden heyecanlarla hakk›n› müdafaaya ve parçalanan vatan›n imdad›na kofl!”5 4 A.g.e., c. 1, s. 228. 5 A.g.e., c. 1, s. 89. 110 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Mitingde Harbiye Naz›r› fievket Turgut Pafla, ‹stanbul Muhaf›z› Seyyid Pafla ile polis müdür-i umumisi Halil Bey de haz›r bulunmufllard›. ‹zmir’in matemiyle siyahlanan sancaklar›m›z›n üzerinde ‘’Müslümanlar ölmez, öldürülemez”, “‹ki milyon Türk, iki yüz bin Rum’a feda edilemez!”, “Hak isteriz” gibi cümleler milletin ortak dili olmufl gibi hafif bir rüzgarla titrefliyordu. Bu mitingle ilgili çok daha önemli tespitler var. Fakat o konuflmalar›n hepsini buraya almak mümkün de¤ildir. Ancak genifl bilgi sahibi olmak isteyenlere, “Devrin Yazarlar›n›n Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal” isimli eserin birinci cildinin tamam›n› okumalar›n› tavsiye ederim. Görüldü¤ü gibi Millî Mücadele öncesinde maddi ve manevî kaynaklar harekete geçirilmektedir. Zira bu kaynaklar›n kullan›m›nda insan unsuru önemlidir. Halide Edib bu tarihî ân› flu cümlelerle ifade etmifltir: “O gün; yafll› dedelerin gözlükleri alt›ndan beyaz sakallar›na, ninelerin ipekli bol çarflaflar› içinde burufluk yanaklar›na nas›l göz yafllar› ak›tt›klar›n› görmeliydiniz.”6 Asl›nda bu tablo Kur’an-› Kerim’in iflaret etti¤i gibi savaflta düflmana üstünlük sa¤lamak için bütün vas›talara baflvurman›n ve önlem alman›n pratik örne¤idir: “Onlara (düflmanlara) karfl› gücünüz yetti¤i kadar kuvvet haz›rlay›n...” 7 Bilindi¤i gibi Millî Mücadele’de sonuç, yüce milletimizin lehine tecelli etmifltir. Böylece Anadolu topraklar› bir kez daha flehit kanlar›yla ›slanarak g›das›n› ald›. Ancak Mustafa Kemal ve arkadafllar› savafl›n maddî ve manevî kay›plar›n› telafî etmek için bir maarif kongresindeki nutkunda flunlar› söylüyordu: “Efendiler dünyada her fley için, muvaffakiyet için en hakiki mürflit ilimdir, fendir. ‹lim ve fennin d›fl›nda mürflit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. Yaln›z ilmin ve fennin yaflad›¤›m›z her dakikadaki safhalar›n›n tekamülünü idrak etmek ve terakkiyat›n› zaman›nda takip eylemek flartt›r.”8 Yine mücadelenin kazan›lmas›ndan sonra ç›kt›¤› yurt gezilerinin birinde Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nde halka irad etti¤i hutbede, flu önemli hususlar› anlatm›flt›r: “Ey millet, Allah birdir. fian› büyüktür. Allah’›n selâmeti, ât›feti ve hayr› üzerinize olsun. Peygamberimiz, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyeyi tebli¤e memur ve resul olmufltur. Kanun-› esasi, cümlemizce malumdur ki, Kur’an-› azîmüflflandaki husustur. ‹nsanlara feyiz ruhu vermifl olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mant›¤a, hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. E¤er akla, mant›¤a ve hakikate tevafuk etmemifl olsayd›, bununla di¤er kavânîn-i tabiiyye-i ilâhiyye beyninde tezat olmas› icabederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-i kevniyyeyi yapan Cenab-› Hak’t›r. Efendiler camiler birbirimizin yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak için yap›lmam›flt›r. Camiler, tâat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek yani meflveret için yap›lm›flt›r.”9 Yaz›m›z›, “Türk Milleti daha dindar olmal›d›r.” diyen Atatürk’ün fikir hayat›na katk›da bulunan Celal Nuri (‹leri)’nin 1922 y›l›nda yazd›¤› flu cümleleriyle tamamlayal›m: “...Hür, müstakil, müterakki bir millet olarak yaflayabilmek için; ‘Hikmet, müslümanlar›n kaybolmufl mal›d›r.’ hadis-i flerifinin manas›ndan yararlanmaya mecburuz... Zira yer vâsi, menabi-i servet ise kâfidir.”10 6 A.g.e., c. 1, s. 106. 7 Enfal, 8/60. 8 Atatürk Devri Fikir Hareketi (Komisyon), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1992, s. 3. 9 Ahmet Gürtafl, a.g.e., 30. 10 Atatürk Devri Fikir Hareketi, c.1, s. 53. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 111 M Milli Mücadele Atatürk ve Din * Adamlar› illî Mücadele ya da “Türk’ün Ateflle ‹mtihan›” Millî Mücadele... Kurtulufl Savafl› (Harbi)... ‹stiklâl Harbi... Yunan Harbi... Bütün bu kavramlar ayn› olay› ifade için kullan›l›yor: Son vatan parças› Anadolu’nun müstevlilerden kurtar›p temizlenmesi için geçti¤imiz asr›n ilk çeyre¤inde milletçe verdi¤imiz müthifl mücadele!.. Halide Edibin dillendirdi¤i üç kelimelik s›nav: “Türk’ün ateflle imtihan›!” Evet, “Yunan Harbi” de, “‹stiklâl Harbi” de, “Kurtulufl Savafl›” da diyebiliriz bu mücadeleye. Ancak biz bu yaz›m›zda en manidar, en kapsaml›, olay› en iyi ça¤r›flt›ran “Millî Mücadele” terkibini kullanaca¤›z. Çünkü bu mücadele, öteki kavramlar gibi sadece askeri bir harekat› de¤il, onunla birlikte ve daha kapsaml› bir hadiseyi ça¤r›flt›r›yor: Topyekün yok edilmeye çal›fl›lan bir milletin silkinip aya¤a kalk›fl›n›, uyan›fl›n›, istiklâl ve hürriyetine göz dikilmesine karfl› koyuflunu... Millî Mücadele, Türk tarihinin en önemli hadiselerinden biri... Anadolu insan›na güvenilerek giriflilmifl ve baflar›yla sonuçland›r›lm›fl, tarihe alt›n harflerle yaz›lm›fl bir destan. Türk milletinin topyekün seferber oldu¤u, mevcudiyetini, iman›n›, fleref ve istiklalini korumak için ayakland›¤›, milletin her ferdinin üzerine düfleni yapt›¤›, el ve gönül birli¤i etti¤i bir mücadele. Hakl› davas›n› sonuna kadar savundu¤u bir millet hareketi. * Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 113 (May›s 2000), s. 32-46. 112 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Millî Mücadele, Türk tarihinin en önemli hadiselerinden biri... Anadolu insan›na güvenilerek giriflilmifl ve baflar›yla sonuçland›r›lm›fl, tarihe alt›n harflerle yaz›lm›fl bir destan. Türk milletinin topyekün seferber oldu¤u, mevcudiyetini, iman›n›, fleref ve istiklâlini korumak için ayakland›¤›, milletin her ferdinin üzerine düfleni yapt›¤›, el ve gönül birli¤i etti¤i bir mücadele. Hakl› davas›n› sonuna kadar savundu¤u bir millet hareketi. Mustafa Kemal Pafla, zekas›, ileri görüfllülü¤ü ve askeri dehas› ile Millî Mücadele hareketinin tart›fl›lmaz lideridir. Mücadelenin askeri planda öncülü¤ünü yapt›¤› gibi TBMM'nin aç›lmas› ve yeni bir hükümetin kurulmas›nda da öncülük yapm›flt›r. Vatan savunmas›nda kendilerini mesul sayan din adamlar›, Millî Mücadelede bütün gayretlerini ortaya koydular. TÜRK‹YE BÜYÜK M‹LLET MECL‹S‹NDE KURTULUfi SAVAfiI HEYECANI Millî Mücadele y›llar›nda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde müthifl bir millî ve manevî heyecan vard›. Bu y›llarda, Meclis müzakerelerinin a¤›rl›k noktas›n› da cephelerdeki durum oluflturuyordu. Meclis kürsüsünde yap›lan konuflmalara yans›yan heyecana bir örnek olmak üzere, fiark Cephesi Komutan› ve ayn› zamanda Edirne Mebusu olan Kâz›m Karabekir Pafla’n›n 30 Teflrinievvel (Ekim) 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapt›¤› konuflmay› buraya al›yoruz. Sürekli alk›fllar aras›nda kürsüye gelen Kâz›m Karabekir flöyle diyordu: “fiark Cephesinin ebedi ve lâ-yezâl olan hürmetlerini muhterem Büyük Millet Meclisimize lisanen dahi arzetmekle bahtiyarl›k duyuyorum. En acemi bir neferin dahi, kalbinde olan Allah korkusu, sonra Sevgili Peygamberimizin aflk›, ondan sonra da Büyük Millet Meclisimize hürmet ve itaat yafl›yor (Alk›fllar). “Bugün milletimizin birli¤ini temsil eden, bu nurlu Meclisimizin yaratt›¤› millî zaferle fiarkta ve Garpta milletimizi saran esaret zincirleri nas›l k›r›ld› ise, inflallah son halkalar› olan ve ‹stanbul üzerinde kalan bakiyesi de pek yak›nda bu suretle parçalanacakt›r (Alk›fllar, ‘inflallah’ sesleri). Mebusu bulundu¤um mazlum ve masum Edirne, bugün, milletimiz sayesinde büyük bayramlar yap›yor, ç›rp›n›yor. Ben de o dakikalarda aran›zda bulunmakla büyük bahtiyarl›k duyuyorum (Safa geldiniz sesleri). “‹nflallah millî zaferlerimiz gayesini tamamen idrak ettikten sonra, ordular›m›z tabiat›yla hal-i sulha geçerken yine bu millî birli¤imiz sayesinde ilim ve irfan ordular› da seferberli¤e bafllar. Ve hariçten bizi sarmak isteyen esaret zinciri gibi dahilde de bizi ayn› suretle saran fakr u cehle karfl›, ayn› suretle her tarafta hücum ederiz. Ve Cenab-› Allah’›n inayeti, Sevgili Peygamberimizin bize olan yard›m› ve büyük milletimizin birli¤i sayesinde milletimiz yak›nda refah ve saadete ve ilim ve irfana koflar ve biz de bu suretle ebediyen mesut oluruz. “Arz-› tazimat ederim. Bütün fiark ordumuz nam›na bütün kalbimle sizi selamlar ve bu suretle aran›za kar›flmakla bahtiyarl›k duyar›m. (Alk›fllar)” (TBMM Zab›t Ceridesi, 3. Devre, c. 24, s. 293.) de bulundu¤umuz yeni yüzy›lda ç›karabilece¤imiz mesajlar üzerinde k›saca duraca¤›z. “Ordu Müfettifli” s›fat›yla, Osmanl› hükümetince maiyetiyle birlikte Anadolu’ya gönderilen Mustafa Kemal Pafla, 19 May›s 1919’da Samsun’a ç›karak millî uyan›fl hareketinin bafl›na geçti ve kurtulufl mücadelesi bafllat›ld›. K›sa bir süre sonra Atatürk, resmi görevinden istifa edecektir. M. Kemal Pafla, 25 May›s’ta Havza’ya, 12 Haziran’da da Amasya’ya geçti. 21 Haziran’da Amasya’da bir toplant› yapt›. Anadolu’nun yabanc› sald›r› ve iflgallerden kurtar›lmas›, Millî ba¤›ms›zl›¤›n sa¤lanmas› için verilecek mücadelenin esaslar›n› belirlemek üzere 23 Temmuz’da Erzurum, 4 Eylül’de de Sivas Kongreleri yap›ld›. (Bu kongrelerin tafl›d›¤› manevî ruhu irdelemek için, Erzurum Kongresinin bafllang›c›nda, M. Kemal Pafla’n›n huzurunda yap›lan dua metnine bu yaz› ekinde yer veriyorum). Bu kongrelerle millî ba¤›ms›zl›k düflüncesi ve hedefi netlefltirildi. Erzurum ve Sivas kongreleri kararlar› sonucu Bat› Anadolu’da Yunanl›lara, Güneyde Frans›zlara karfl› harekete geçmifl olan millî kuvvetlerin desteklenmesi sa¤land›. M. Kemal Pafla, 27 Aral›k 1919’da “Hey’et-i Temsiliye” ile Ankara’ya geldi. 23 Nisan 1920’de, ‹stanbul’dan kaç›p gelebilen milletvekillerinin ve yeni seçilenlerin ifltidoğumunun 125. yılı anısına atatürk 119 Mondros’tan Mudanya’ya Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918)’nden Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922)’ne kadar geçen üç y›l on bir ay on befl gün devam eden sürecin ad›d›r Türk ‹stiklal Savafl› ya da Millî Mücadele... Mondros Mütarekesi, Osmanl› Devleti aç›s›ndan Birinci Dünya Savafl›n› bitiren antlaflma... ‹flte bu tarihten bafllay›p Türkiye Büyük Millet Meclisi ordular›n›n istilâc› Yunan ordusunu Türkiye topraklar›ndan atarak 9 Eylül 1922’de ‹zmir’e giriflinden sonra yap›lan Mudanya Mütarekesinin imzalanmas›na kadar geçen süreç. Bu sürecin fiilî bafllang›c› olarak; Mustafa Kemal Pafla’n›n Osmanl› ordusunun bir subay› olarak ‹stanbul’dan ç›k›p Samsun’a ayak bast›¤› 19 May›s 1919 tarihi de kabul edilir. Bu Süreçte Neler Var? Millî Mücadele süreci içinde cephelerdeki çarp›flmalar yan›nda, Atatürk’ün Samsun’a ç›k›fl›, Erzurum ve Sivas kongreleri, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›l›fl› ve onun etraf›nda yeni Türkiye devletinin oluflumu var. Bu süreçte ‹ngiliz, Frans›z, ‹talyan ve özellikle Yunan’dan oluflan müstevli düflmanlara ve onlar›n yerli iflbirlikçilerinden Ermeni ve Rum az›nl›klara karfl›, önce mahallî direnifller ve Kuva-y› Millîye çerçevesinde yap›lan çarp›flmalar ve nihayet Millî Meclis’in oluflturdu¤u düzenli ordular›n verdi¤i savafllar önemli bir yer tutar. Yunanl›lara verilen savafl ise en önemli bölümünü oluflturur. Hatta Kurtulufl Savafl›na “Yunan Savafl›” demek de mümkündür. Ayr›ca iç ayaklanma ve isyanlar›n önlenmesi, bast›r›lmas›, kongreler, uluslararas› konferanslar bu mücadelenin birer parças›d›r. Bu süreç kesin askerî zaferle nihayet buldu. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti devleti bu mücadelenin eseridir. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 113 Millî Mücadeleye Do¤ru Millî Mücadele’den söz etmeden önce, sat›r bafllar› halinde Birinci Dünya Savafl› ve sonuçlar›na bir göz atmam›z gerekir. 1914’ten 1918’e kadar dört y›l süren Birinci Dünya Savafl›, o zamana kadar hayal edilmesi bile güç büyüklükte askeri kuvvetleri karfl› karfl›ya getirdi. Nerdeyse bütün dünya ülkeleri iki ayr› blok oluflturarak karfl› karfl›ya geldi. Büyük insan kitleleri cephelerde y›¤›ld›. Savafla ifltirak eden ülkelerin, ‹ttifak (Almanya, Avusturya-Macaristan, Türkiye, Bulgaristan) ve ‹tilaf (‹ngiltere, Rusya, Fransa...) devletlerinin 1915 y›l› itibariyle nüfuslar› bir milyardan fazlad›r. Bu devletlerin savafl için silah alt›na ald›¤› asker say›s› 65.5 milyondur. Savafl sonras›nda her iki taraftan verilen kay›plar 38.5 milyondur ve bunlar›n 9.32 milyonu ölmüfltür. Sivil halktan, baflta açl›k ve salg›n hastal›klar olmak üzere çeflitli nedenlerle ölen insan say›s› 10 milyonun üzerindedir. Bu savafl dünyan›n siyasi haritas›n› de¤ifltirmifltir. ‹flte bu korkunç herc ü merce, Türkiye de ‹ttifak kuvvetleri aras›nda, Almanya, Avusturya, Macaristan’la birlikte dahil oldu. Evet, o günkü flartlarda hiçbiri gerçekte dost olmayan iki taraf›n (Nitekim, 1917’de Kudüs’ün Türklerin elinden ç›k›p ‹ngilizlerin eline geçmesine Türkiye’nin müttefiki olan Almanya ve Avusturya-Macaris- 114 doğumunun 125. yılı anısına atatürk MÜCADELEN‹N BAfiINDA YAPILAN DUA Millî Mücadelenin ilk ad›mlar›ndan biri, 23 Temmuz 1919’da bafllayan Erzurum Kongresi’dir. Atatürk’ün baflkanl›¤›nda icra edilen kongre bir dua ile aç›ld› ve bu kongreye yine bir dua ile son verildi. fiiran Müftüsü Hasan Fahri Efendi’nin yapt›¤› Arapça aç›fl duas›n›n bir k›sm›n›n tercümesi flöyle: “Allah’a hamdolsun ki büyük kitab›nda ‘Onlar a¤›zlar›yle Allah’›n nurunu söndürmek isterler. Halbuki inkârc›lar istemeseler de yine Allah nurunu, dinini tamamlayacakt›r’ (Saf Sûresi, ayet: 8) buyurmufltur. Salat ve selâm ol zata ki, ona indirilen Kur’an’da ‘Kitab› biz indirdik, onun koruyucusu elbette biziz’ (Hucurat Suresi, ayet: 9) buyuruldu. Salat ve selam Peygamberimizin aline ve ashab›na olsun (...). Ey yard›m edici Allah›m! fiu müslümanlar toplulu¤una yard›m et. Nas›l ki, Bedir Gününde, maharetli, hünerli meleklerle yard›m etti¤in gibi. Kur’an-› Mübin hürmetine ve sana yak›n olanlar›n ruhaniyetinin imdadiyle (...). Allah›m! ‹stediklerimizi anlatmak, gayelerimizi elde etmek ve mukadderat›m›z› sa¤lamak suretiyle güçlüklerimizi yenmeye bizleri muvaffak eyle, burada verilen kararlarda bizleri isabetli k›l! Ya Rabbi! Düflmanlar› ve apaç›k hakikatleri inkâr edenleri susturup sükuta mecbur etmek hususunda, noksanlardan ve ar›zalardan salim olarak flu zevat›n kalplerine aç›k ve yüksek delilleri ilham et, Kainat›n Efendisi hürmetine! (...) Allah›m! Bütün flehirlerimizi ve masumlar medfeni ve topra¤› flehitler kan› ile, evliya cesetleri ile yo¤rulmufl flu Erzurum flehrini müslüman kullar›na iyilik ve lütuf olarak, düflmanlar›n ayaklar›n›n alt›nda çi¤nemekten ve zalimlerin zorla almak için gösterdikleri h›rs ve tamahlar›ndan kurtar! (...) Ey çok merhametli olan Allah›m! Biz topland›k. Mülkümüzün devam›, milletin selâmeti ve hakan-› zaman›n kudretinin devam› için senin emin s›¤›na¤›na iltica ettik. ‹slam hükümetlerinin bayraklar›n› bu beldelerde dalgalanmakta daim k›l! Ve her zaman siyasetimizi sa¤lam ve adil esaslara ba¤l› k›l! (...) Allah›m! fiu toplulukta bulunup ‘amin’ diyen devlet adamlar›n›n ve memleketlerinden hicret etmek zorunda b›rak›lm›fl olan vatandafllar›n muratlar›n› kolaylaflt›r. Bizlere selametle ve sevinçli olarak memleketlerimize avdet etmek nasip et. K›yamet gününün Efendisi olan Peygamberimiz hürmetine! (...) Selam bütün peygamberlere. Hamd ve sena âlemlerin rabb› olan Allah’a.” (Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Mimarlar›, s. 260-262.) tan imparatorluklar› da sevinmifller ve Hristiyanlar›n bir zaferi olarak resmen kutlam›fllard›r) bo¤uflmas›n› serinkanl›l›kla seyretme flans›na sahip iken; Türkiye, menfaatlerine ayk›r› ve anlams›z bir flekilde bu savafla girdi ve kendini bu ateflin içinde buldu. Dünya denizlerine hâkim olan büyük devletlere savafl açma maceras› yafland›. Meflhur ifadesiyle, “Biz, Birinci Dünya Savafl›na, o savafl›n kaybolundu¤unu gördükten sonra” girmiflizdir. Taraf oldu¤umuz ‹ttifak Devletlerinin bu savafl› kaybetmeleri, sonuç itibariyle bizim de yenilgimiz anlam›na geliyordu. Bu savafl, bizim aç›m›zdan da ak›l almaz insan ve mal kayb›na sebep oldu. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanl› Devleti’nin savafl› kaybetti¤inin tesciliydi. Bu antlaflmayla savafl› b›rakan Osmanl› Devleti, 16 Mart 1920’de Müttefikler taraf›ndan ‹stanbul’un iflgal edilmesi ve Osmanl› Meclis-i Mebusan›’n›n zorla da¤›t›lmas› üzerine fiilen ‹ngilizlerin nüfuzuna geçti. Birinci Dünya Savafl›ndan sonra Mondros Mütarekesi’nin imzalanmas›yla ‹tilaf Devletlerinden Fransa, ‹ngiltere ve Yunanistan Anadolu’nun birçok flehrini aralar›nda paylaflarak iflgal ettiler. 15 May›s 1919’da Yunanl›lar ‹zmir’i iflgal etti. Osmanl› Hükümeti, Yunanl›lar›n, iflgali müteakip Anadolu içlerine ilerlemesine ve yapt›klar› talan ve fecaatlere silahla karfl› koyamad›. ‹zmir’in iflgali, Adana’da yaflanan facialar, Marafl ve Antep k›talleri... Bütün bunlar› ‹stanbul’un iflgali felaketi takip etti. Birinci Dünya Savafl› sonras› yaflanan bütün bu geliflmeler, Anadolu halk›n›n yeniden bir mücadele bafllatmas›n› zaruri k›ld›. Anadolu’nun Aya¤a Kalk›fl› Anadolu halk›... As›rlar boyunca do¤du¤u yerlerden, baba oca¤›ndan çok uzaklarda; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine, Kafkas eteklerinden Basra k›y›lar›na verilen savafllarda hayat›n› feda etmekten geri durmam›fl olan Anadolu halk›, Trablusgarp ve Balkan savafllar› gibi ard› ard›na gelen felaketlerden yorgun, bitkin ve yoksul düflmüfl, Birinci Dünya Savafl›’nda yenilgiye u¤ram›fl, elinden silahlar› al›narak ordusu terhis edilmifl, ülkesinin birçok yerleri iflgale u¤ram›fl bu millet, flimdi son vatan topra¤› Anadolu’yu düflmanlar›n iflgalinden kurtarmak, hürriyet ve istiklalini muhafaza etmek için büyük devletlerle bir kez daha bo¤uflmak pahas›na yeni bir mücadeleye bafll›yor. Son yurdunda esarete duçar etmek isteyen düflman›n›n kirli emellerine, vahfli ak›nlar›na engel olma kavgas›n› bafllat›yor. Çünkü bu muzdarip Anadolu insan›n›n, vatan›n elden gitmesine, istiklalinin ortadan kald›r›lmas›na raz› olmas› mümkün de¤ildi. As›rlar boyu ba¤›ms›z yaflam›fl bir milletin fertleri, ordular›n›n da¤›t›ld›¤›n›, silahlar›n›n elinden al›nd›¤›n› gören halk, mukaddesat›n› kurtar›ncaya, düflman bayraklar› ecdat ocaklar›n›n üstünden çekilinceye kadar mücadele edecekti. Çünkü, din ve vatanlar›na sald›ran, öz vatanlar›nda kendilerini esir etmeye çal›flan düflmanlar› bu topraklardan söküp atmak, “Vaktülûhum haysü sak›ftümûhum ve ahricûhum min haysü ahracuküm..” (Bakara, 191) fehvas›nca imanlar›n›n gere¤iydi. Anadolu’da, millî mücadele fikri, daha Birinci Dünya Savafl›’n›n yenilgiyle sonuçlanaca¤›n›n anlafl›lmas›yla bafllam›flt›. M. Kemal Pafla’n›n 19 May›s 1919’da Samsun’a ç›k›fl› Millî Mücadele için yeni bir merhale oldu. “Milletin temayül, irade, istidat ve kudretini en iyi ve en büyük liyakatla sezen Atatürk’ün liderli¤i” ile Millî Mücadele Anadolu’da makes buldu. Anadolu aya¤› kalkt›. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 115 Kuva-y› Millîye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri “Kuva-y› Millîye”, Türk ‹stiklâl Savafl›’nda mücadele veren milis kuvvetlerdir. Düzenli ordu kuruluncaya kadar bu adla teflkilatlanan milisler, millî uyan›fl hareketlerini bafllatarak Anadolu’da yer yer iflgal kuvvetlerini zay›flatma do¤rultusunda küçümsenemeyecek hizmetlerde bulundular. 15 May›s 1919’da ‹zmir’in iflgalinden sonra bu oluflumlar h›zla yay›ld›. Mili Mücadele’nin insan gücü, silah ve araç gereç ihtiyac› böylece karfl›lanmaya çal›fl›ld›. Nitekim M. Kemal Pafla ve arkadafllar› Millî Mücadele’yi bafllat›rken Kuva-y› Millîye teflkilatlar›n›, Müdafaa-i Hukuk ve Reddi ‹lhak cemiyetlerini Anadolu’da haz›r bulmufllard›. Kuva-y› Millîye; halk›n, düflman sald›r›lar›na boyun e¤meyece¤inin, ülkesini ve mukaddesat›n› sonuna kadar savunaca¤›n›n, hürriyet ve ba¤›ms›zl›¤›n› koruyaca¤›n›n bir hayk›r›fl›d›r. Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra, Türkiye ile birlikte savafla giren di¤er ülkeler, savafl›n galibi olan ittifak›n a¤›r flartlar›na boyun e¤erken Türk milleti, Kuva-y› Millîye hareketleriyle bu durumu kabul etmedi¤ini ortaya koydu. Türklerin istilac›lara karfl› Anadolu’yu iflgallerden kurtarma haz›rl›klar›ndan biri de “Müdafaa-i Hukuk” cemiyetleri kurarak teflkilatlanma 116 doğumunun 125. yılı anısına atatürk M‹LL‹ MÜCADELEN‹N KRONOLOJ‹S‹ 30 EK‹M 1918 3 MART 1919 : Mondros Mütarekesi. : Vilayat-› fiarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum fiubesinin kuruluflu. 29 N‹SAN 1919 : ‹talyanlar›n Antalya’da karaya ç›k›fl›. 15 MAYIS 1919 : Yunan ordusunun ‹zmir’de karaya ç›k›fl›. 16 MAYIS 1919 : M. Kemal Pafla’n›n maiyetiyle birlikte Band›rma gemisi ile ‹stanbul’dan ayr›l›fl›. 19 MAYIS 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Samsun’a ç›k›fl›. 25 MAYIS 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Samsun’dan Havza’ya geçifli. 12 HAZ‹RAN 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Havza’dan Amasya’ya geçifli. 21 HAZ‹RAN 1919 : Amasya Toplant›s›. 23 TEMMUZ 1919 : Erzurum Kongresi (23 Temmuz-6 A¤ustos). 4 EYLÜL 1919 : Sivas Kongresi (4-11 Eylül). 27 ARALIK 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Hey’et-i Temsiliye ile Ankara’ya gelifli. 12 fiUBAT 1920 : Marafl’›n Frans›z iflgalinden kurtuluflu. 16 MART 1920 : ‹stanbul’un ‹tilaf Devletlerince iflgali. 17 MART 1920 : M. Kemal Pafla’n›n ‹slam Âlemine hitab›, Valilere beyannamesi. 28 MART 1920 : Frans›zlar›n Antep’i iflgali. 11 N‹SAN 1920 : fieyhülislam Dürrizade Abdullah’›n fetva ›sdar›. 13 N‹SAN 1920 : Bolu ve Düzce isyanlar›. 21 N‹SAN 1920 : Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da aç›laca¤›na dair beyannamenin da¤›t›m›. 23 N‹SAN 1920 : Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dinî bir törenle Ankara’da aç›l›fl›. 2 MAYIS 1920 : ‹lk Büyük Millet Meclisi Hükümetinin oluflturulmas›. 5 MAYIS 1920 : fieyhülislam Dürrizade Abdullah’›n fetvas›na, Ankara Müf- 9 MAYIS 1920 6 HAZ‹RAN 1920 9 HAZ‹RAN 1920 14 HAZ‹RAN 1920 23 HAZ‹RAN 1920 30 HAZ‹RAN 1920 8 TEMMUZ 1920 16 TEMMUZ 1920 25 TEMMUZ 1920 10 A⁄USTOS 1920 29 A⁄USTOS 1920 29 EYLÜL 1920 3 EK‹M 1920 6 EK‹M 1920 30 EK‹M 1920 2 ARALIK 1920 6 OCAK 1921 9 OCAK 1921 12 MART 1921 24 MART 1921 tüsü Rifat Efendi (Börekçi) ile 251 imzal› Anadolu ulemas›n›n karfl› fetvas› (6 May›s tarihli Hakimiyet-i Millîye Gazetesi’nde yay›nland›). : TBMM ‹slam Dünyas›na hitaben bir “Beyanname” yay›nlayarak Millî Mücadelenin ve TBMM’nin amac›n› ilan etmesi. : Zile isyan›. : TBMM’nin Do¤u vilayetlerinde k›smî seferberlik ilan etmesi. : Yozgat isyan›. : Bo¤azl›yan isyan›. : Yunanl›lar›n Bal›kesir’i iflgali. : Yunanl›lar›n Bursa’y› iflgali. Bu olay üzerine BMM kürsüsüne siyah bir örtünün konmas›. : Yozgat isyan›n›n bast›r›lmas›. : Yunanl›lar›n Edirne’yi iflgali. : ‹stanbul Hükümeti’nin Sevr Antlaflmas›n› imzalamas› (Padiflah bu anlaflmay› tasdik etmemiflti). : Yunanl›lar›n Uflak’› iflgali. : Kaz›m Karabekir Pafla kumandas›ndaki Türk birliklerinin Ermenilere taarruz ederek Sar›kam›fl’› kurtarmalar›. : Konya isyan›. : Konya isyan›n›n bast›r›lmas›. : Kars’›n düflman iflgalinden kurtuluflu. : Ermenilerle Gümrü Bar›fl Antlaflmas› (Millî Meclis Hükümetinin akdetti¤i ilk antlaflmad›r). : Yunanl›lar›n Eskiflehir’e yürüyüflü. : I. ‹nönü Muharebesi. : Mehmed Akif Bey’in yazd›¤› “‹stiklal Marfl›” fliirinin “Millî Marfl” olarak kabulü. : Büyük Millet Meclisinde, cephelerde muzafferiyet için dua edilmesi. cihetine gitmeleridir. Bu cemiyetler Kuva-y› Millîye ile ba¤lant› halindeydiler. Bu cemiyetlerle, iflgal edilme tehlikesi bulunan bölgelerde silahl› mücadele yan›nda hukuki mücadele de verildi. Kuva-y› Millîyenin oluflumunda, Müdafaa-i Hukuk ve Reddi ‹lhak cemiyetlerinin kuruluflunda ve bunlar arac›l›¤›yla halk› direnifle ça¤›rmada hocalar›n, din adamlar›n›n, Milliyetçi ayd›nlar›n ve hamiyet sahibi halk›n büyük katk›s› vard›r. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin mücadelesini buna örnek gösterebiliriz. 15 May›s 1919’da ‹zmir Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilince ac› haber Denizli’ye de ulaflt›. Ahmet Hulusi Efendi, durumu derhal Denizli halk›na duyurdu. Halk› bayram yerine toplad›. Halk kad›n› erke¤i, yafll›s› genci ile meydan› doldurdu. Müftü Efendi, önde sancak, meydana gelerek halka hitaben flu tarihi konuflmay› yapt›: “Muhterem Denizlililer! Bugün sabah›n erken saatlerinde ‹zmir, Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilmifltir. Bu tecavüze karfl› hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir. Vatana karfl› irtikab edilecek cürümlerin Allah ve tarih önünde aff› imkans›z günaht›r. Cihad, tam manas›yla teflekkül etmifl dini fariza olarak karfl›m›zdad›r. “Hemflehrilerim! Karfl›m›za ç›kar›lan dünkü tebaam›z Yunana biz ma¤lup olmad›k. Onlar öteki düflmanlar›m›z›n vas›tas›d›r. Yudoğumunun 125. yılı anısına atatürk 117 nan’›n bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne manaya geldi¤ini, ‹zmir’de flu birkaç saat içinde irtikap edilen cinayetler gösteriyor. Silah›m›z olmayabilir; topsuz-tüfeksiz sapan tafllar› ile de düflman›n karfl›s›na ç›kaca¤›z. ‹stiklal aflk›, vatan sevgisi, haysiyet fluurumuz ile, kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda zaferi kazanaca¤›z. Bu u¤urda can›n› verenler flehit, kalanlar gazidirler. Bu mutlak olarak cihad-› mukaddestir (...). Korkmay›n›z... Me’yus olmay›n›z... Bu Liva-y› Hamd’in alt›nda toplan›n›z ve mücadeleye haz›rlan›n›z. Müftünüz olarak cihad-› mukaddes fetvas›n› ilân ve tebli¤ ediyorum.” (Cemal Kutay, Kurtuluflun ve Cumhuriyet’in Manevî Mimarlar›, D.‹.B. Yay›n›, s. 45-46.) Evet, ülkenin kurtar›lmas›na bütün bir millet olarak karar verilmiflti. Bu yolda M. Kemal Pafla’n›n yakt›¤› meflale, Anadolu insan› için bir ümit ›fl›¤› oldu. Enver Pafla’n›n dedi¤i gibi, Anadolu insan› için M. Kemal Pafla’n›n baflar›s›, Anadolu’nun baflar›s› olacakt› ve Türk insan› onun baflar›s› için çal›flt›. Samsun’a Ç›k›fl, Kongreler ve Sonras› Millî Mücadele y›llar›n›n tarihi arka plan› ve cephelerde verilen askeri çarp›flmalar›n detay›na inmek, bu yaz›n›n hacmini zorlar. Bu yaz› ekinde mücadelenin bir kronolojisini takdim etmekle yetindik. Burada Millî Mücadele ve Kurtulufl Savafl› sürecine k›saca temas ettikten sonra, bu mücadeleden için- 118 doğumunun 125. yılı anısına atatürk 26 MART 1921 26 MART 1921 30 MART 1921 1 HAZ‹RAN 1921 13 TEMMUZ 1921 17 TEMMUZ 1921 19 TEMMUZ 1921 25 TEMMUZ 1921 5 A⁄USTOS 1921 26 A⁄USTOS 1921 5 EYLÜL 1921 13 EYLÜL 1921 19 EYLÜL 1921 20 EK‹M 1921 25 ARALIK 1921 27 A⁄USTOS 1922 30 A⁄USTOS 1922 30 A⁄USTOS 1922 1 EYLÜL 1922 9 EYLÜL 1922 11 EK‹M 1922 : II. ‹nönü Muharebesi. : Yunanl›lar›n Adapazar›’n› iflgali. : II. ‹nönü Zaferi. : ‹talyanlar›n Antalya’y› tahliyeye bafllamas›. : Yunanl›lar›n Afyon’u iflgali. : Yunanl›lar›n Kütahya’y› iflgali. : Yunanl›lar›n Eskiflehir’i iflgali. : Türk Ordusu’nun Sakarya gerilerine çekilmesi. : TBMM’nde ç›kart›lan bir kanunla M. Kemal Pafla’ya “Baflkumandanl›k” s›fat›n›n verilmesi. : Ankara halk›n›n, ordular›n zaferi için Ankara Namazgah›nda topluca dua etmesi. : Yunan ricatinin bafllamas›. : Sakarya Zaferi (Bu zafer bütün yurtta ve ‹slâm dünyas›nda büyük sevinçle karfl›land›). : M. Kemal Pafla’ya “Gazi” ve “Müflir” unvan› verilmesine iliflkin kanunun kabulü. : Türkiye ile Fransa aras›nda “Ankara ‹tilafnamesi”nin imzalanmas›. : Antep’in Frans›z iflgalinden kurtuluflu. : Afyon’un Yunan iflgalinden kurtuluflu. : Dumlup›nar Meydan Muharebesi. : Kütahya’n›n Yunan iflgalinden kurtuluflu. : M. Kemal Pafla’n›n, “Ordular! ‹lk hedefiniz Akdeniz’dir. ‹leri!” emrini verifli. : ‹zmir’in Yunanl›lardan temizlenerek kurtar›lmas›. : ‹tilaf Devletleriyle Mudanya Mütarekesinin imzalanmas›. rakiyle M. Kemal Pafla’n›n baflkanl›¤›nda Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi dinî bir törenle aç›ld› ve Millî Mücadeleyi yönetecek yeni bir hükümet kuruldu. Osmanl› Hükümeti’nin 10 A¤ustos 1920’de imzalad›¤› Sevr Antlaflmas›n› Büyük Millet Meclisi tan›mad›. Yunanl›lara karfl› Orta Anadolu’nun bat› kesiminde çarp›flmalara bafllad›. ‹nönü, Eskiflehir, Kütahya, Sakarya, Afyon muharebeleri yap›ld›. Yunanl›lar Birinci ve ‹kinci ‹nönü Savafllar›nda yenilgiye u¤rat›ld›. Öte yandan Do¤u Anadolu’yu almak isteyen Ermenilere karfl› Kars ve Sar›kam›fl cephelerinde yap›lan çarp›flmalarda Türk güçleri Ermenileri ma¤lup etti (30 Ekim 1920). Kars ve Ardahan geri al›nd›. Yunanl›lara verilen savafllarda en büyük güçlük teçhizat yetersizli¤inde yafland›. Yap›lan ça¤r›ya, köylere var›ncaya kadar halk, ellerindeki bütün imkânlar›yla seferber oldu. Büyük Millet Meclisi, 5 A¤ustos 1921’de M. Kemal Pafla’y› Türk ordular›n›n Baflkumandanl›¤›na getirme karar› ald›. Pafla, Millî Mücadele’yi zaferle sona erdirecek bir taarruz için genifl ölçüde haz›rl›klar yapt›rd›. Harekât›n›, millî s›n›rlar içindeki Türk topraklar›n› yabanc› iflgallerden kurtaracak ve yeni Türk devletinin ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤layacak bir nitelikte planl›yordu. Mevcut imkânlar, cephane ve ikmal araçlar› yetersizli¤ini göz önünde tutan düflman ve dünya kamuoyu, Türklerin herhangi bir karfl› taarruza geçebilece¤ine inanm›yordu. Halbuki Türk milletinin kesin inanc›, düflman ordular›n› Anadolu’dan söküp atmak ve savafl› zaferle sonuçland›rmakt›. Nitekim Kurtulufl Savafl›n›n son safhas› olan Büyük Taarruz ve bunu takip eden Baflkumandanl›k Meydan Muharebesi ile Yunan kuvvetlerine karfl› kesin bir zafer elde edildi. 9 Eylül 1922’de ‹zmir’in geri al›nmas›n› müteakip, ‹tilaf Devletlerinin destekleriyle Anadolu içlerine kadar ilerlemifl olan Yunan ordular› ‹zmir’den denize döküldü ve bütün Ege k›y›lar› Türklerin eline geçmifl oldu (15 Eylül 1922). 11 Ekim 1922’de ‹tilaf Devletleriyle yap›lan Mudanya Mütarekesi ile, cephelerde verilen Millî Mücadele sona erdi. Millî Mücadelenin Mimarlar› Millî Mücadele, Anadolu halk›na güvenilerek giriflilmifl ve neticede zafere ulafl›lm›fl bir mücadeledir. Bu gerçek, M. Kemal Pafla’n›n giriflti¤i dava için en önemli avantajd›r. Halk›n bu hususta son derece fedakarl›¤› ve kendine sonsuz güveni yan›nda, Atatürk’ün yan›nda yer alan de¤erli kumandanlar, kahraman Mehmetçik ve nihayet bu mücadelenin maddi ve manevî cephesinde yer alm›fl olan din adamlar› ayr› birer avantaj olmufltur. Konuyu biraz açmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadafllar› Mustafa Kemal Pafla, zekas›, ileri görüfllülü¤ü ve askeri dehas› ile Millî Mücadele hareketinin tart›fl›lmaz lideridir. Mücadelenin askeri planda öncülü¤ünü yapt›¤› gibi TBMM’nin aç›lmas› ve yeni bir hükümetin kurulmas›nda da öncülük yapm›flt›r. Atatürk’ün Millî Mücadele’deki müstesna rolünün detayl› izah› böyle makale hacimli yaz›lara s›¤maz. Bilindi¤i gibi Atatürk hakk›nda binlerce eser yaz›lm›fl ve her yönüyle tan›t›lm›fl bir kifliliktir. Burada sadece bir cümle ile ifade edelim ki, Millî Mücadele’nin kazan›lmas›nda en büyük avantajlardan biri Atatürk’tür. Ayr›ca Atatürk’ün yan›nda, kendisine destek veren, her biri iyi yetiflmifl de¤erli komutanlar yer al›yordu. Kaz›m Karabekir, Ali 120 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele, ‹smet ‹nönü, Kaz›m Özalp, Kaz›m Dirik, Fahrettin Altay, Cafer Tayyar E¤ilmez bunlardan sadece birkaç›d›r. Fedakâr Anadolu Halk› Kurtulufl Savafl›, top yekun bir savaflt›; askeri, sivili, hocas›, eflraf›, iflçisi, köylüsü, kad›n›, erke¤i, yafll›s›, çocu¤uyla, k›saca bütün Anadolu halk›yla verilmifl topyekün bir savaflt›. Türk milletinin hemen hemen her ferdinin bu savafla katk›lar›, flükranla yad etmemiz gereken fedakârl›klar›, terleri ve kanlar› vard›r. Atatürk bu mücadeleyi bu halka güvenerek, bu halka inanarak bafllatt›. “Allah, devletimize zeval vermesin” duas›n› dilinden düflürmeyen dindar Anadolu halk›, kendisine vurulmak istenen esaret zincirini k›rmak, ezan sesini çan sesine bo¤durmamak için, flartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, silaha sar›lm›fl ve elinden gelen çabay› sarf etmifltir. Mehmetçik Millî Mücadelenin isimsiz kahramanlar›... Onun için ne söylesek yetersiz, ifadelerimiz onu anlatmakta c›l›z kal›r... Merhum Mehmed Akif de onunu için “Gel, seni tarihe gömelim, desem, s›¤mazs›n” ifadesini kullanm›yor muydu? Onlar vatan›m›z›n ba¤›ms›zl›¤› için hayatlar›n› ortaya koydular; milletin kurtuluflu için cepheden cepheye kofltular. Yar› aç, yar› ç›plak Sakarya’da, Anafartalar’da, ‹nönü’de, Dumlup›nar’da, Kars’ta, Ardahan’da Mehmetçi¤in ç›rp›n›fl›n› görürüz. Büyük Taarruz’un sonunda, 30 A¤ustos’da zaferini ilan ederken ad›ndaki tazelik, kiflili¤indeki civanmertlik ile aln› aç›k dimdik ayakta duruyordu, o. Çünkü o, Mehmetçik’ti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Mücadele y›llar›n›n en önemli olaylar›ndan biri, Ankara’da 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›larak yeni bir hükümetin kurulmas›yd›. Esasen Millî Mücadele’nin kurumsal temeli TBMM’dir. ‹lk Meclisi oluflturan milletvekillerinin say›s› 337’yi buluyordu. Bu üyelerin bir k›sm›n›, kapat›lan Osmanl› Meclisi Mebusan› üyelerinden kaçarak Ankara’ya gelenler, bir k›sm›n› da yeni seçilenler oluflturuyordu. ‹lk Meclisin tutanaklar›n› gözden geçirirken rastlam›flt›m. Büyük Millet Meclisi’nin 9 May›s 1920 tarihli oturumunda, Meclis Baflkanl›¤›na bir önerge veriliyor. Deniyor ki, Bursa mebuslar›ndan Mustafa Fehmi Bey (bilahare ilk fier’iye ve Evkaf Vekili olacakt›r), Meclise kat›lmak üzere, vas›ta bulamad›¤› için yaya olarak ‹stanbul’dan kaç›p on befl gün kadar çar›kla yürüyerek gelmifl, bu nedenle sa¤ aya¤›n›n t›rnaklar› dökülmüfltür; uzun süre tedaviye muhtaçt›r, arkadafl›m›z izinli say›lmal›d›r. Gerçek flu ki, Millî Mücadelenin zafere ulaflmas›nda Millî Meclisin fedakar üyelerinin katk›s› büyüktür, çabalar› her türlü takdirin üstündedir. Bu y›llara ait Meclis tutanaklar›n› gözden geçirirsek, milletin ba¤r›ndan ç›km›fl olan TBMM’nin bu y›llarda en çok üzerinde durdu¤u, gündemini en çok iflgal eden iki konuyu görürüz: Cephelerde verilen mücadele ve ülkenin dini sorunlar›. ... Ve Din Adamlar› Millî Mücadelede din adamlar› çok önemli roller üstlenmifllerdir. Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› yay›nlar› aras›nda ç›kan iki eser (Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Midoğumunun 125. yılı anısına atatürk 121 marlar› ile Millî Mücadele’de Din Adamlar›) bile bize bu konuda yeterli bilgi vermeye kafidir. Vatan savunmas›nda kendilerini mesul sayan din adamlar›, Millî Mücadelede bütün gayretlerini ortaya koydular. O y›llarda Kilikya Garp Umum Kumandan› olan Sinan Tekelio¤lu’nun söyledi¤i gibi; “Maddi imkanlar›n yok oldu¤u yerde insanlar›n yap›lmaz zannedilene el atabilmesi, ancak ruh ve iman kuvveti ile mümkün oluyor. Bunu da, halkta yaratabilen yegane menba din ulemas› idi. Bu tabirin içine Müftüden en ücra köydeki ‹mama kadar hepsi dahildi. Bilhassa köylerde yorgun, harbden b›km›fl, muayyen yafl haddi içinde erkek nüfusunu kaybetmifl halk›, yeni bir mücadelenin imkan›na ve zarurili¤ine inand›racak tek kudret din adamlar› idi. Onlar, sadece telkin ve irflad ile kalmad›lar, ellerine silah da ald›lar, yafllar›na ve itiyadlar›na ra¤men en tehlikeli mevzilerde, harbi sanat edinmifl meslekten askerlerde hayranl›k uyand›racak cesaret ve azimle dövüfltüler (...).” (Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Mimarlar›, s. 117-118.) Gerçekten de din adamlar› ülke topraklar›n›n istilas›, mukaddesat›n ayak alt›na al›nmas› tehlikesi karfl›s›nda hem mahallî oluflumlar›n, cemiyetlerin içinde ve bafl›nda yer alm›fllar, hem de fiili olarak cephelerde çarp›flm›fllard›r. Toplant›larda yapt›klar› konuflmalarla, camilerde vaaz ve hutbelerle halk›n kurtulufl heyecan›n› diri tutmufllard›r. Ayr›ca say›lar› 337’yi bulan ilk Meclis üyelerinden 53’ünü , din görevlili¤ini meslek seçmifl olsun olmas›n, formasyon ve yetiflme tarz› olarak ilmiye s›n›f›na mensup 122 doğumunun 125. yılı anısına atatürk din adamlar› oluflturuyordu. (Tar›k Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri ‹çinde Atatürk, 2. bask›, ‹stanbul 1981, s. 212-213.) Bir hususa aç›kl›k getirmek gerekir: Din adamlar›n›n burada yapt›¤›, tarihte Bat› dünyas›nda yap›ld›¤› gibi, dini referans göstererek savafl k›flk›rt›c›l›¤› yapmak de¤ildi. Yabanc›larca insafs›z bir flekilde istila edilen kendi öz yurtlar›n›n savunmas›na teflvik söz konusudur. Bunu da, ruhani bir temsilci s›fat›yla de¤il, milletin birer ferdi olarak yerine getirmifllerdir. Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi, Amasya Müftüsü Hac› Tevfik Efendi, Ömer Vehbi Efendi, Hadimli Mehmed Vehbi Efendi, Bolvadinli Vehbi Hoca, Abdullah Azmi Efendi, Mustafa Fehmi Efendi, Hoca Raif Efendi, Haf›z ‹brahim Efendi (Demiralay), Hüseyin Hüsnü Efendi, Hoca fiükrü Efendi (Çelikalay), Dersiam Ali Riza Efendi, Bal›kesir Müftüsü Mehmed Nuri Efendi, Millî Mücadelenin manevî mimarlar›ndan sadece birkaç›d›r. fiair ve mütefekkir kimli¤i yan›nda iyi bir hatip olan ve vaaz kürsülerinde yapt›¤› konuflmalarla, ç›kard›¤› dergi ve gazetelerde yay›nlad›¤› yaz›larla halk› mücadeleye ça¤›ran ‹stiklal Marfl›m›z›n flairi Mehmed Akif Bey’i de unutmamam›z gerekiyor. O, ‹stiklal Savafl›nda Anadolu’yu dolaflarak düflman istilas›na karfl› halk› birlik ve beraberli¤e ça¤›rm›fl gerçek bir önderdir. 80 Y›l Sonra Ülkemiz, geçen yüzy›l›n bafl›nda, bir dünya savafl›nda, bir cihan devleti olan Osmanl›n›n y›k›l›fl›na flahit oldu. Akabinde son vatan parças› Anadolu topraklar› müstevlilerce pây mal edilmek istendi; topraklar› yer yer iflgal edildi. Türk insan› için bu, kabul edilir bir durum de¤ildi. Yedisinden yetmifline her vatan evlad› yekvücut oldu; her fleyini ortaya koyarak cephelere kofltu. Her türlü zorlu¤a gö¤üs gerdi. Nihayetinde öz yurdunu düflman iflgalinden kurtard›. Ve bu olay üzerinden flimdi yaklafl›k 80 y›l geçti. Mücadeleyi veren neslin bugünkü torunlar› olan bizler, flimdi yeni bir ça¤›n bafl›nda bulunuyoruz. Acaba 80 y›l önce vuku bulan bir mücadeleden hangi mesajlar› tafl›yabiliriz günümüze? Baflta flunu hat›rlamam›z gerekiyor: Bize bir kurtulufl savafl› vermeyi de gerektirmifl olan Birinci Dünya Savafl›nda iki cephe halinde ölesiye çarp›flm›fl olan dünya devletlerinden birço¤u, savafl›n üzerinden fazla bir zaman geçmeden aralar›nda dostane iliflkiler kurdular. Sosyal ve ekonomik alanlarda h›zl› bir kalk›nma içine girdiler. Teknolojik geliflmeler birbirini kovalad›. Bu arada dünya bar›fl›n› sa¤lama do¤rultusunda da çabalar sarf edildi. Bu ba¤lamda uluslararas› sözleflmeler akdedildi. S›cak savafllar›n ortadan kald›r›lmas› için çal›flmalar oldu. Günümüze do¤ru geldikçe, farkl› din ve ›rklara mensup toplumlara, devletlere daha hoflgörülü yaklafl›m içine girildi. Bütün bunlara ra¤men yeryüzünde o günden bugüne savafllar, çat›flmalar, katliamlar eksik olmad›. Afganistan’da, Körfez’de, Bosna Hersek’te, Azerbaycan’da, Kosova’da, Çeçenistan’da ve dünyan›n di¤er yerlerinde yaflananlar zihnimizde halen tazeli¤ini muhafaza ediyor. Bize gelince... Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, genel bir d›fl siyaset olarak bar›fl› ön plana ç›kard›k. Komflular›m›zla ve dünya ülkeleri ile iyi iliflki yollar›n› arad›k. Ekonomik ve kültürel iflbirlikleri yapt›k. D›fla aç›lmaya çal›flt›k. Bilindi¤i gibi bugün Avrupa Birli¤ine aday ülke durumuna geldik. Dün çarp›flt›¤›m›z ülke insanlar›n›n bugündoğumunun 125. yılı anısına atatürk 123 kü torunlar›yla hasmane bir hesaplaflman›n içine girmemiz elbette söz konusu olamazd›. Dostluklar›n da, düflmanl›klar›n da ezeli olmad›¤› gerçe¤ini hat›rlamam›z gerekiyor. Bar›fl yolunu tercihimiz, düflmanl›k besleyenlere karfl› tedbir almam›za elbette engel teflkil etmiyor. Burada esas üzerinde durmak istedi¤im, yeni bir yüzy›l›n bafl›nda çeflitli yönlerden millet olarak bizim geldi¤imiz noktan›n, o mücadeleyi veren nesle lây›k düzeyde olup olmad›¤› noktas›ndad›r. Geçen süre içinde elbette her bak›mdan mesafeler kat ettik; bunu öncelikle vurgulamam›z gerekir. Ancak, flu sorular› da kendimize sorup bir öz elefltiri, milletçe bir nefis muhasebesi yapmam›z gerekiyor: Ekonomik ve kültürel kalk›nm›fll›k aç›s›ndan acaba ça¤dafl dünyay› yakalayabildik mi? Ceddimizin can› pahas›na bize emanet etti¤i bu topraklarda bizzat Atatürk’ün iflaret etti¤i ça¤dafl medeniyet düzeyini yakalayabildik mi? Yoksulluk çemberini k›rabildik mi? Milletimizin genel refah düzeyini arzu edilen noktaya getirebildik mi? Sorular› ço¤altabiliriz. Konuya bu aç›dan yaklafl›nca, söz gelifli, yukar›da verdi¤imiz örnekte oldu¤u gibi, yüce bir ideal u¤runa, çar›kla ‹stanbul’dan Ankara’ya yaya yürüyen mebusa karfl› bir mahcubiyetimiz söz konusu mu, de¤il mi? Bu ve benzeri sorular›n cevab› üzerinde kafa yormak zorunday›z. Ne yaz›k ki, en az›ndan flu sorular›n cevab›nda ecdad›m›za karfl› boynumuzun bükük kalaca¤›n› zannediyorum: Biz baflta, kendi aram›zda birlik ve beraberli¤imizi sa¤layamad›k. Birbirimizle konuflup, birbirimizi anlamak yerine, bir arada sulh içinde yaflaman›n yollar›n› aramak yerine, üzerinde buluflaca¤›m›z ortak paydalar oluflturmak yerine; farkl› yönlerimizi birer çat›flma alan› de¤il, birer zenginlik telakki etmek yerine, sürtüflmeler, kavgalar, gürültüler, anlaflmazl›klar, ayr›l›k gayr›l›l›klar aram›zda sürüp gitti. Halk›m›z›n genel ve dinî yönden cehaletine tam anlam›yla son veremedik. Halbuki Kurtulufl Savafl›n› zafere ulaflt›ran ilk TBMM, savafl› bitirir bitirmez kendine yeni bir hedef tayin etmiflti: Bu kez sefalet ve cehaletle mücadele! Daha Kurtulufl Savafl› verilirken söz konusu Meclis, ‹slam’›n gerçek yüzünü millete yans›tmak üzere ideal din e¤itimi ve din hizmeti verebilmenin yollar›n› aramaya bafllam›fl, bu do¤rultuda ciddi ve samimi gayretler içine girmiflti. Onlara göre toplumun inanç yönünden boflluk içinde kalmas›, dini cehalet içinde olmas› kadar tehlikeli bir durum olamazd›. Hazindir ki, 80 y›l sonra biz bu konularda hâlâ aray›fl içerisindeyiz. Bu durum Kurtulufl Savafl›n› veren neslimize, flehid ve gazilerimizin ruhaniyetlerine karfl› elbette bizi mahcubiyet içerisinde b›rak›yor. Tarih fiuuru ya da Tarihten Ders Almak ‹nsanlar geçmiflini, tarihinde neler olup bitti¤ini ö¤renmek ister. Çünkü sahip oldu¤umuz de¤erlerin kayna¤› eskilerdedir, tarihtedir. Millet olarak bu güne nas›l geldi¤imizi, ne gibi evrelerden geçti¤imizi tarihten biliriz. Kald› ki biz, eski ve köklü gelenekleri olan bir milletiz. Dolay›s›yla sa¤lam bir tarih fluuru, tarih bilincine sahip olmal›y›z. Geçmiflte olanlar› yorumlayabilme, onlardan ders ç›kartabilme meziyetine sahip olmal›y›z. Günümüzü iyi de¤erlendirmekte, gelece¤e sa¤lam ad›mlarla yürüyebilmekte tarih bize ›fl›k tutacakt›r. Gelece¤e ›fl›k olmas› için tarihin tespit ve tenkit görevi vard›r; ancak tarih, cezaland›rmak ya da mükafatland›rmak maksad›n› tafl›mamaktad›r. 124 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Tarihte cereyan eden olaylara bakarak bir bölümü “ak”, di¤er k›sm›n› “kara” diye yarg›lamak, ya da “bütün kötülükler flu dönemde, bütün güzellikler ise bu dönemde” fleklinde bir bak›fl aç›s›n› ön planda tutmak, tarih ilmi aç›s›ndan isabetli olmaz. Çünkü bu tür genellemeler, koyu tarafgirlerin baflvurdu¤u ucuz bir yöntemdir. Halbuki tarihi her olay› kendi dönemi ve flartlar› içinde de¤erlendirmek gerekiyor. Tarihe so¤ukkanl› ve objektif bakmak zorunlulu¤u vard›r. Olaylar› sebep-sonuç ba¤lam›nda de¤erlendirmek zorunday›z. Önyarg›l› bakt›¤›m›z zaman ço¤u kez hata edebiliriz. Tarihe ilmin ve belgelerin ›fl›¤›nda bir yaklafl›m son derece önemlidir. Varsa, yap›lan hatalardan ders ç›kar›r›z, tarihe not düfleriz. Ne var ki belli düflünce kal›plar› içinde kalm›fl insanlar›n, bu huylar›ndan vazgeçmeleri de kolay olmamaktad›r. Hiç kimse tarihi inkâr etmekle mazisiyle olan ba¤›ndan kurtulmufl olamaz. Ancak, tarihte olanlara sadece tak›l›p kal›rsak medeniyet yar›fl›nda sözümüzün olamayaca¤›n› da unutmamam›z gerekir. Bu bilgiler çerçevesinde flunu söyleyebiliriz: Tarihimizi bir bütün olarak ele almak, akl› selimin gere¤idir. Biz, tarihimizin ne Cumhuriyet dönemini, ne de Osmanl› ve daha önceki dönemlerini d›fllay›p reddedebiliriz. Bunlar ayr› ayr› de¤il, birbirinin tamamlay›c›s›d›r. Bir dönemini be¤enmek, ötekisini reddetmeyi gerektirmez. Tarihi flahsiyetler için de durum ayn›d›r. Unutmamam›z gerekir ki, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanl›n›n miras› üzerinde infla edildi. Dolay›s›yla birini küçümsemekle, di¤erini de küçümsemifl olmak gibi bir yanl›fll›¤›n içine düflebiliriz. Dua ile... Yaz›m› dua ile bitirmek istiyorum. Millî Mücadele’ye, Kurtulufl Savafl›’na kat›l›p flehit veya gazilik mertebesine eriflmifl, neferinden en yüksek kumandan›na kadar bütün mücahit ve mücahideleri; ilk Millî Meclis’in fedakâr üyelerini; Selahattin Tansel’in ifadesiyle (Mondros’tan Mudanya’ya), Bat› Anadolu’nun ba¤r› yan›k delikanl›s›n›, Kastamonu’nun duygulu gelinini, Karadeniz’in titiz kay›kç›s›n›, Güney’in ve Güney Do¤u’nun esmer tenli yi¤idini, Do¤u Anadolu’nun çileli halk›n›, Orta Anadolu’nun fedakâr erkek ve kad›n›n›; efeleri, zeybekleri, müftüleri, vaizleri, imamlar›, hatipleri, ö¤retmenleri; Türk Kurtulufl savafl›n›n isimli isimsiz, büyük küçük her yafl ve meslekten, her bölge ve beldeden kahraman mücahid ve mücahidelerini, mübarek flehid ve gazilerimizi, hayatlar›n› boynu bükük dul ve yetim olarak tamamlam›fl cefakar neslimizi; k›sacas›, mücadelenin maddi ve manevî mimarlar›n› dua ve minnetle yadediyoruz. Siz ayr›ca, özel olarak kendi dede ve ninelerinize, isimleriyle yadedip, Fatihalar›n›z› gönderiniz. Ben de, izninizle, gazi dedem Emrullah o¤lu Mustafa’y› burada hususen hay›rla yadetmek istiyorum. Binlerce emsali gibi, daha çocuk yaflta ‹stiklal Savafl›nda cepheye koflmufl, baflta açl›k ve yokluk olmak üzere birçok s›k›nt› yaflam›fl, yaralanm›fl; bilahare kendisine ita edilen ‹stiklal Madalyas›n› bir fleref vesikas› olarak gururla tafl›m›fl, bereketli ama mahzun bir ömrün sonunda, 90 küsur yafllar›nda Rahmet-i Rahmana kavuflmufl dedemi, ona efl olma bahtiyarl›¤›n› kazanm›fl, dilinden duas›n› eksik etmemifl nur yüzlü sevgili ninemi minnet ve dua ile yad ediyorum. Makamlar› cennet olsun! doğumunun 125. yılı anısına atatürk 125 Ebedî 30 A¤ustos ve * Atatürk Ş anl› tarihini, alt›n sayfalarla süsleyen aziz milletimizin unutulmaz zaferlerinden biri olan 30 A¤ustos Zafer Bayram›’n›n 83. y›ldönümünü idrak ediyoruz. 30 A¤ustos, hürriyet ve istiklâlimizi kazand›¤›m›z bir zafer günüdür. Bu asil mücadele, ‹stiklâl flairimiz Mehmet Akif’in dilinde; “Garb›n âfâk›n› sarm›flsa çelik z›rhl› duvar, Benim iman dolu gö¤süm gibi serhaddim var” dizeleriyle en güzel bir flekilde ifadesini bulmufltur. 30 A¤ustos, milletimiz için Zafer Bayram›’d›r. Bu flanl› zafer gününün de¤erini iyi anlayabilmek için, flüphesiz o günlerin sosyal, ekonomik ve siyasî ortam›n› hat›rlamakta yarar vard›r. Bilindi¤i üzere Birinci Dünya Savafl› sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaflmas›’yla yurdumuz tamamen elimizden al›n›yor, vatan›m›zda hür olarak yaflama hakk›m›za son veriliyordu. Yüz-y›llard›r üzerinde ba¤›ms›z olarak yaflad›¤›m›z bu topraklar düflmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün de¤ildi. 19 May›s 1919’da Atatürk’ün Samsun’a ç›kmas›yla, lideriyle kucaklaflan Anadolu, Atatürk’ün önderli¤inde Kurtulufl Savafl›’n› bafllatt›. Amasya Genelgesi’nin yay›nlanmas›n›n ard›ndan Erzurum ve Sivas Kongreleri yap›ld›. Daha sonra 27 Aral›k 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan * Dr. Eyüp BAfi, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 176 (A¤ustos 2005), s. 52-53 (Makale, “Ebedî 30 A¤ustos” bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r. 126 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “Bilelim ki, kazand›¤›m›z muvaffak›yet milletin kuvvetlerini birlefltirmesinden ileri gelmifltir. E¤er ayn› muvaffak›yetleri, zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, ayn› esasa dayanal›m, ayn› yolda yürüyelim.” (M. Kemal ATATÜRK) 1920’de TBMM’yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halk›n iradesine verilmifl oluyor hem de Kurtulufl Savafl›’n›n merkezi Ankara oluyordu. TBMM, yapt›¤› görüflmelerde yurdun durumunu ve kurtulufl çarelerini arad›. “Mîsâk-› Millî s›n›rlar› içinde vatan›n bir bütün oldu¤u ve parçalanamayaca¤› görüflü”nden hareketle, düflmanla mücadele karar› al›nd›. Oluflturulan düzenli ordularla savafla girildi. ‹lk baflar›, Do¤u’da Ermeni çetelerine karfl› kazan›ld›. Daha sonra, Bat› cephesinde Yunanl›larla I. ‹nönü ve II. ‹nönü Savafllar› yap›ld›. Bu savafllar›n kazan›lmas›yla Yunanl›lara büyük bir darbe indirilmifl oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden sald›r›ya geçti. Sald›r› üzerine Mustafa Kemal, ordular›na: “Hatt› müdâfaa yoktur sath› müdâfaa vard›r. Bu sat›h, bütün vatand›r. Vatan›n her kar›fl topra¤› vatandafl›n kan›yla ›slanmad›kça terk olunamaz.” emrini verdi. Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârl›kla bu karara uydu. 23 A¤ustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri aras›nda yap›lan Sakarya Meydan Muharebesi’yle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaflmas›’ndan beri ilk defa toprak kazanmaya bafll›yordu. Sakarya Savafl›, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçti¤i önemli bir savafl olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda TBMM taraf›ndan, Mustafa Kemal’e “Gazi” unvan› ve “Mareflal” rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm noktalar›ndan biri olan Sakarya Savafl›’ndan sonra, büyük bir taarruzla düflman› tamamen yok etme karar› al›nd›. 1922 y›l› A¤ustos ay›na kadar, haz›rl›klar tamamland›. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Bat› cephesine kayd›r›ld›. ‹stanbul’daki cephane depolar›ndan silah ve cephane kaç›r›ld›. ‹tilâf Devletleri taraf›ndan tahrip edilerek kullan›lmaz hâle getirilen toplar onar›ld›. Yeni silâhlar sat›n al›nd›. Ordumuza taarruz e¤itimi yapt›r›ld›. Bu haz›rl›klardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in baflkomutanl›¤›n› yapt›¤› ordumuz, 26 A¤ustos 1922’de düflmana sald›rd›. Bir saat içinde düflman mevzileri ele geçirildi. 30 A¤ustos’ta düflman çember içine al›nd›. Sa¤ kalanlar esir al›nd›. Esirler aras›nda Yunan Baflkomutan› Trikopis de vard›. Bu savafl, Atatürk’ün baflkomutanl›¤›nda yap›ld›¤› için “Baflkomutanl›k Meydan Muharebesi” olarak adland›r›ld›. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 127 128 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Büyük Taarruzun baflar›yla sonuçlanmas›ndan sonra düflman, ‹zmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de ‹zmir’in kurtar›lmas›yla yurdumuz düflmandan temizlenmifl oldu. Hain düflman›n, haks›zca ve alçakça iflgaline “dur” diyen ve kan›m›z›n son damlas›n› ak›tmadan yurdumuzu b›rakmayaca¤›m›z› dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi, her y›l 30 A¤ustos günü bayram yaparak kutluyoruz. Çünkü “Ba¤›ms›z Türkiye”yi 30 A¤ustos zaferine borçluyuz. E¤er milletimizin tarihinde bir Dumlup›nar günü olmasayd›, Türk tarihi yar›m kal›r, dünya tarihi yeni devrin istikametlerini çizen en flamil dönüm noktalar›n›n birinden mahrum olurdu. Türk milletinin Dumlup›nar etraf›ndaki birli¤i; kendi tam ve ebedî istiklâl misak›n›n bir ifadesi olmakla birlikte, istiklâli kay›t ve flart alt›nda kalan bütün cihan milletlerinin kurtulufl hasret ve mücadeleleri için son derece anlaml› bir semboldür. 30 A¤ustos zaferinin milletimiz aç›s›ndan var olufl, dirilifl ve özgürlü¤ünü devam ettirme yönlerinin yan›nda, önemli iki yönü daha vard›r. Bunlardan birincisi, ordumillet dayan›flmas›n›n en üst seviyede gerçekleflti¤i, milletimizin topyekün bu var olma mücadelesinde bir bütün olarak yer almas›d›r. ‹kincisi ise, 30 A¤ustos Zaferi’nin ard›ndan Türkiye’nin yepyeni hedefler, yepyeni kurumlar ve ça¤dafl dünyaya kararl› ad›mlarla yürümesinin bafllamas›d›r. Ve hâlâ Türkiye bu yolda kararl›l›kla yürümesini devam ettirmekte ve sonsuza kadar da devam ettirecektir. 30 A¤ustos, sadece kazan›lan bir zafer ve bu topraklara Türk Milleti’nin ebediyen kalaca¤›n›n damgas› anlam›n› tafl›mamaktad›r. Ayr›ca dünyaya kendisini kabul ettiren, dünyan›n büyük güçlerini dize getiren ve dünyaya örnek olan tarihi mucizeleri gerçeklefltiren ve Türk Milleti’nin gerçek karakterini bir kere daha dosta-düflmana gösteren milletimizin ve kahraman ordumuzun açt›¤› alt›n bir sayfad›r. 30 A¤ustos Zaferi’nin milletimize ve ülkemize var olma mücadelesini kazand›rma tarihi olmas›n›n yan›nda, milletimize güven ve cesaret kazand›ran, önündeki her türlü zorlu¤u aflma güveni veren katk›lar›n› da dikkate almal›y›z. Çünkü çöken ve d›fl›m›zdaki ülkelerin hangi parças›n› ben alay›m diye düflündü¤ü koca bir enkazdan, genç ve dinamik bir cumhuriyetin do¤mas›na sebep olan 30 A¤ustos Zaferi, yeni kurulan devlete de heyecan, dinamizm, güven ve kararl›l›k getirmifltir. 30 A¤ustos Zaferi’nin canland›rd›¤› bu ruh, genç cumhuriyetimizin çok k›sa zamanda büyük at›l›mlar yapmas›n› sa¤lam›fl, hâlâ bu temeller üzerinde devletimiz geliflmesini ve at›l›mlar›n› devam ettirmektedir. Milletimiz; gelece¤i, ülkesi ve devletinin bekas› için her zaman en büyük fedakârl›¤›, can›yla-mal›yla göstermesini bilmifl, önüne bir hedef konuldu¤unda da tek bir yürek olarak kenetlenmifltir. fiimdi millet olarak önümüzde kazanmam›z gereken daha baflka zaferler vard›r. Gazi Mustafa Kemal söz konusu hedefi, Baflkumandanl›k Meydan Muharebesi’nin ilk kutland›¤› tarih olan 30 A¤ustos 1924’de kahraman Türk milletine flu ifadesiyle duyurmufltur: “Milletimiz, Dumlup›nar’da kutlanan Büyük Zafer’den daha önemli bir zafer peflindedir; kültür ve uygarl›k zaferi…” ‹flte genç Türkiye Cumhuriyeti, bu hedef do¤rultusunda kararl›l›kla yürümesini devam ettirmekte ve sonsuza kadar da devam ettirecektir. Bu vesileyle; milletimizin asla esir edilemeyece¤ini, semalar› süsleyen bayra¤›m›z›n gönderden indirilemeyece¤ini bütün dünyaya ilân eden, flanl› 30 A¤ustos Zaferi’nin ölümsüz kahramanlar› aziz flehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle an›yoruz. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 129 130 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Milli Egemenlik ve * Atatürk M illî flairimiz Mehmet Akif’in, “Kim bu cennet vatan›n u¤runa olmaz ki feda” dedi¤i Anadolu’nun, Müslüman Türk yurdu haline gelmesinde; Alparslan, Ertu¤rul ve Osman Gaziler, Orhan, Murat ve Y›ld›r›m hanlar, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi hükümdarlar mücadele vermifllerdir. Bu arada Selçuklu Sultanlar› da... Ceddimiz olan bu büyüklerimize; O¤uzlara Anadolu’nun kap›lar›n› açan Sar› Hocalar, Saçl› Haf›zlar, Kay› Boyunu Be¤lik, Sultanl›k, en sonunda da ‹mparatorluk yapan fieyh Edebâliler, Dursun Fak›’lar, “Diyar-› Rum”u ebediyen “Diyar-› Türk” ve “Diyar-› ‹slâm” yapan Emir Sultanlar, Mevlânalar, Yunuslar, Hac› Bayram ve Hac› Bektafl Veliler, manevî rehberlik yapm›fllar, onlara yol göstermifllerdir. Bahaüddin Veled o¤lu Mevlâna Celaleddin Konya’ya, Hac› Bayram Veli Ankara’ya, Hac› Bektafl Veli de Hac› Bektafl’a ota¤ kurmufl, Anadolu’nun her yan›na sald›klar› erenleriyle, bu topraklar› Türklefltirmifller, Müslümanlaflt›rm›fllard›r. Ancak H›ristiyanl›k dünyas›, Bizans topraklar›n›n al›narak, Türklefltirilmesini ve Müslümanlaflt›r›lmas›n› bir türlü içine sindirememifltir. Bunun için Avrupa devletleri, Anadolu’yu geri almak, tekrar H›ristiyan yapmak için y›llarca plânlar yapm›fl, mücadeleler vermifllerdir. Nihayet 9 as›r süren bir mücadelenin sonunda Anadolu’ya girmeyi baflarabilmifllerdir. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonras›nda yurdumuz Anadolu, ‹ngilizlerin, Frans›zlar›n, ‹talyanlar›n ve Yunanl›lar›n iflgaline u¤ram›flt›r. Mustafa Kemal Atatürk; Türk ata yurduna ve Türk’ün ba¤›ms›zl›¤›na sald›ranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silahl› olarak karfl› ç›kmak ve onlarla savaflmak gerekti¤ini hayk›r›r. * Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›: 60 (Nisan 2004), s. 38-40. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 131 K›saca Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirtti¤i gibi bu günlerde, “Osmanl› Devleti’nin temelleri çökmüfl, ömrü tükenmiflti. Osmanl› ülkesi bütün bütüne parçalanm›flt›. Ortada bir avuç Türk’ün bar›nd›¤› bir ata yurdu kalm›flt›. Son olarak, bunun da paylafl›lmas›n› sa¤lamak için u¤rafl›lmaktayd›...”1 ‹flte böyle bir anda, “Ba¤›ms›zl›k ve özgürlük benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk; “Ya istiklâl, ya ölüm” parolas›yla Türk milletinin bafl›na geçmifltir. Ona göre, “Bu durum karfl›s›nda bir tek karar vard›r: O da millî hakimiyete dayanan, kay›ts›z, flarts›z yeni bir Türk devleti kurmak...”2 Bu amaca yönelik temel ilkeyi de; “Türk milletinin onurlu ve flerefli bir millet olarak yaflamas›d›r. Bu ancak tüm ba¤›ms›z olmakla sa¤lanabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuflturulmufl olursa olsun, ba¤›ms›zl›ktan yoksun bir millet, uygar insanl›k karfl›s›nda uflak durumunda kalmaktan kendini kurtaramaz.”3 diye ifade eden Mustafa Kemal Atatürk; “Türk ata yurduna ve Türk’ün ba¤›ms›zl›¤›na sald›ranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silahl› olarak karfl› ç›kmak ve onlarla savaflmak”4 gerekti¤ini hayk›r›r. Bu konudaki kararl›l›¤›n› da, “Ba¤›ms›zl›¤a ulafl›ncaya de¤in bütün milletle birlikte, özveriyle çal›flaca¤›ma kutsal inançlar›m ad›na and içtim.”5 diyerek vurgular. Bu bak›mdan o, daha Millî Mücadele’nin bafl›nda dayanaca¤› temeli çok iyi seçmifltir. Samsun’a ayak bast›ktan üç gün sonra, 22 May›s 1919’da ‹stanbul Hükûmetine gönderdi¤i raporunda; “Millet birlik olup, millî egemenlik esas›na dayal› ve Türklük duygusunu hedef edinmifltir.” diyerek, ulusal harekât›n üç ana prensibini aç›klam›flt›r: “Birlik ve beraberlik”, “Türk milliyetçili¤i” ve “millet egemenli¤i.” 28 May›s 1919’da Havza’dan kolordu komutanlar›na gönderdi¤i yaz›da, Mustafa Kemal Atatürk: “...Milletin esaretten kurtuluflu, egemen ve ba¤›ms›z olarak topraklar›m›zda yaflayabilmesi, ancak azimkâr ve namuslu ellerin, milleti k›sa ve do¤ru yoldan haklar›n› korumaya ve ba¤›ms›zl›¤a sevki ile kâbil olacakt›r” diyordu.6 22 Haziran 1919 tarihli Amasya genelgesinde ayn› düflünce, b›çak gibi keskin bir ifade ile tekrarlanacakt›: “Milletin ba¤›ms›zl›¤›n›, yine milletin azim ve karar› kurtaracakt›r.” Egemenli¤in bir flahsa, bir hükümdara de¤il, millete ait oldu¤u gerçe¤inin aç›kça ilân edilmesi aç›s›ndan bu ifade önemlidir. Baflka bir deyiflle, Amasya genelgesinde böyle bir sözcü¤ün yer almas›yla, millî egemenli¤e dayal› yeni Türk devletinin kurulmas› yolunda önemli bir ad›m at›lm›flt›r. 23 Temmuz 1919-7 A¤ustos 1919 tarihlerinde Erzurum’da, 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde de Sivas’ta toplanan kongrelerin kararlar›nda, “Millî ‹rade”den söz edilerek, “Kuvva-y› Milliye’yi âmil ve irade-i milliyeyi hakim k›lmak esast›r” hükmüne yer verilmifltir. Bu arada Sivas’ta ve Ankara’da yay›nlanan gazetelere “‹rade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” adlar›n›n verilmesi bir rastlant› olmay›p, Millî Mücadele’yi “Millet Egemenli¤i” ilkesine dayand›rma azminin bir sonucudur. 1 2 3 4 5 6 132 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Nutuk, I, ‹stanbul, 1961, s.12. Nutuk, I, s.12. Nutuk, I, s.13. Nutuk, I, s.12. Nutuk, I, s.13. Atatürkçü Düflünce El Kitab›, Ankara, 1995, s. 47. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmas›yla da millî egemenlik, meclis ve hükümet düzeyinde temsil edilmeye bafllam›flt›r. Aç›l›fl›ndan bir gün sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Meclis’te toplanan millet iradesini, bilfiil vatan›n kaderine el koymufl olarak tan›mak temel ilkedir. TBMM’nin üstünde bir kuvvet yoktur.” fleklindeki önergesi onay alarak, yeni devletin ilk anayasas› 21 Ocak 1921’de kabul edilinceye kadar yürürlükte kalm›flt›r. Ayr›ca TBMM’nin 85 say›l› yasa olarak kabul etmifl oldu¤u ilk anayasan›n 1. maddesinin ilk cümlesi, “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” denilerek “Millî Egemenlik” ilk defa Türk Anayasa Hukukunun temel ilkesi olarak kabul edilmifltir. Devlet içinde en üstün buyurma kudreti olarak tan›mlanan egemenli¤in, millete ait oldu¤unu ifade eden millî egemenlik, 1924’ten itibaren di¤er anayasalar›m›z›n temelini de oluflturmufltur. Milletlerin hayat›nda yeni ufuklar açan, yön veren, büyük ve köklü de¤ifliklikler getiren çok önemli tarihi günler vard›r. Kuflkusuz Türk milleti için, var oldukça nefle ve sevinçle kutlanmas›, ayn› zamanda daima korunmas› gereken günlerden biri de 23 Nisan’d›r. Çünkü bugün, Türk milletinin köklü tarihinde yeni dönemin bafllang›c› olan millî egemenli¤in en güçlü ve tek teminat› olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Anadolu’nun ba¤r›nda do¤du¤u, aç›ld›¤› gündür. K›saca bugün, Türk milletinin ba¤›ms›zl›¤›n›, hürriyetini, egemenli¤ini ve vatan›n›n kurtuluflunu bayraklaflt›ran tarihi bir and›r. “Millî egemenlik u¤runda can›m› vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, flunlar› da söylemektedir: “23 Nisan, Türkiye millî tarihinin bafllang›c› ve yeni bir dönüm noktas›d›r. Bütün bir düflmanl›k cihan›na karfl› aya¤a kalkan Türkiye halk›n›n, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdi¤i harikay› ifade eder.” “Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin as›rlar süren aray›fllar›n›n özü ve onun bizzat kendisini idare etmek fluurunun canl› bir timsalidir.”7 Bu öneminden dolay›d›r ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü Hac› Bayram Camii’nde k›l›nan Cuma namaz›ndan sonra, okunan Kur’an-› Kerim ve dualarla coflkulu bir törenle aç›lm›flt›r. 7 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1984, s. 28-29. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 133 6 . bölüm ESER‹ / KONUfiMALARINDAN ÖRNEKLER doğumunun 125. yılı anısına atatürk 135 Nutuk Hakk›nda * Düflünceler A tatürk, Türk Milletinin ‹stiklâl Mücadelesini, Türk Milletinin can›n› difline takarak yazd›¤› hamaset destân›n› tâ ilk günlerden itibaren târihi bir seyir içinde Nutuk’da dile getirmektedir. 15 Ekim 1927 günü irad›na bafllanan Nutuk, 20 Ekim 1927 gününe kadar tam 36 saat 33 dakika devam etmifltir. Atatürk konuflmas›na 19 May›s 1919’da Samsun’a ç›kt›¤› anda memleketin içinde bulundu¤u ahvâli ve umumi manzaray› çizmekle sözlerine bafllamaktad›r. As›rlar boyu hür yaflam›fl Türk Milletinin ellerine esaret zinciri vurulmufl, aziz yurdumuzun her taraf›nda müstevli devletlerin bayraklar› dalgalanmaya bafllam›fl, ordunun elinden silâhlar› al›nm›fl bir durumdad›r. Ufuklar›m›z› ümitsizlik bulutlar› sarm›flt›r. Dört y›l buyunca Yemen çöllerinden, Kafkas flâhikalar›na, Galiçya da¤lar›na kadar her tarafta kan›n› dökmüfl olan Müslüman Türk milleti ümitsiz, yorgun ve yoksuldur. Memleket içinde muhtelif zümreler kurtuluflu baflka devletlerin himâyesinde ve merhametinde aramaktad›r. Ayr›ca, yurdun dört buca¤›nda H›ristiyan ekalliyetler, uzun, siyah cübbelerinin aras›ndan Haç› ç›karm›fl, flehitler ve veliler yurdunu, çanlar›n u¤uldad›¤› bir sömürge hâline getirmek için bin türlü ihanet plân› haz›rlamakla meflgul... ‹stanbul’da Rum Patri¤inin perde arkas›nda iplerini oynatt›¤› “Mavi Mira Cemiyeti” illerde silâhl› çeteler teflkil ederek Müslüman Türk çocuklar›n› arkadan vurmaya çal›fl›yor; Trabzon, Samsun ve Karadeniz sahilinde kurulan ve ‹stanbul’daki merkeze ba¤l› “Pontus Ce- * R. AKT‹MURO⁄LU, Diyanet Gazetesi, Say›: 316-317 (HaziranTemmuz 1985), s. 16-17. 136 doğumunun 125. yılı anısına atatürk Atatürk yaln›z üstün bir komutan, müdebbir bir devlet adam› de¤il, ayn› zamanda kelimeler ordusuna da hükmeden mahir bir hatiptir. Dalgalanan, köpüren bir insan deryas› ortas›nda, yükselen sesi ile toplulu¤un ruhuna nüfuz etmekte, halk›n hislerini yakalamakta, en seçkin kelimelerle ifadelendirmekte, adeta günefl ›fl›klar›n› odaklaflt›ran bir mercek gibi bir noktaya teksif etmekte ve kelimelerden ehramlar kurmaktad›r. miyeti” silâhla ve kanla hedefine do¤ru yürüyordu. Atatürk bu ümitsiz, bu karanl›k tabloyu çizdikten sonra, millî-müstakil devletin kuruluflunu gerçeklefltiren olaylar hakk›nda genifl bilgi ve izahat vermektedir. Bütün cihana karfl› Türk’ün hür ve müstakil yaflayaca¤›n› hayk›ran Amasya Tamimi, milletin azmini ve iradesini çeliklefltiren Erzurum Kongresi Misâk-› Milli’nin haz›rlanmas› ‹slâm Türk medeniyetinin merkezi ve iki k›tan›n incisi olan câmiler ve mescitler flehri ‹stanbul’a âlem-i ‹slâm’›n gözbebe¤i olan flehre düflman›n girifli, Anadolu bozk›rlar›nda milli heyecan› ve ideali yo¤uran Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmas›, Türk’ün yüzünü güldüren, aln›n› gö¤e yükselten zaferleri, ‹nönü, Sakarya, Baflkumandanl›k galibiyetleri, Lozan bar›fl anlaflmas›, Cumhuriyetin ilân›... “Nutuk”; ümitsiz, silâhs›z, cephanesiz, ç›plak ve yorgun bir milletin, yeniden diriliflinin, cesaretle aya¤a kalk›fl›n›n, düflmanlar›n› zelîl ve mahkûr ediflinin gurur verici bir destân›d›r. “Nutuk”; imân ve heyecan dolu kalplerin, mant›¤›n so¤uk hesaplar›n› nas›l altüst etti¤inin beli¤ bir ifadesidir. Cihad ve istiklâl ruhu ile “Nutuk”, Türk milletinin hiçbir zaman zulmün önünde bafl e¤meyece¤ini gösteren müstesna bir vesikad›r. “Nutuk”, Allah’a inanan bir milletin, düflman›n topunu, silah›n›, nas›l paramparça etti¤ini, tel örgülerini çürük bezler gibi nas›l y›rt›p geçti¤ini gözler önüne seren bir ibret tablosudur. “Nutuk”, keflmekeflin nas›l birli¤e dönüfltü¤ünü, hüsran›n yerini nas›l hamle ve hareketin ald›¤›n›, bükük bellerin do¤ruldu¤unu, al›nlar›n ›fl›kland›¤›n›, gözlerin nas›l flevk ve azimle parlad›¤›n› gösteren de¤erli bir eserdir. Atatürk yaln›z üstün bir komutan, müdebbir bir devlet adam› de¤il, ayn› zamanda kelimeler ordusuna da hükmeden mahir bir hatiptir. Dalgalanan, köpüren bir insan deryas› ortas›nda, yükselen sesi ile toplulu¤un ruhuna nüfuz etmekte, halk›n hislerini yakalamakta, en seçkin kelimelerle ifadelendirmekte, adeta günefl ›fl›klar›n› odaklaflt›ran bir mercek gibi bir noktaya teksif etmekte ve kelimelerden ehramlar kurmaktad›r. ‹smail Habip Sevük “O Zamanlar” adl› eserinde Atatürk’ün hitabet üslûbunu flöyle anlatmaktad›r: “... O’nun nutuklar›nda ne için bu kadar derin bir tesir oldu¤unun sihrini keflfeder gibi oldum. Çünkü O’nun flahs›nda bu milletin hem akl›, hem hissi toplanm›flt›. Milli idrâk kemalini O’nun dima¤›nda bulmufl ve O’nun ruhu ayn› zamanda milli hassasiyetin en büyük mihrak› olmufltu. Onun için o, dima¤a hitap etti¤i vakit bu milletin iddoğumunun 125. yılı anısına atatürk 137 raki gibi vâz›h ve ayd›nl›k söz söylüyor ve yine O’nun için O, hisse hitap etti¤i vakit bu milletin hissî hamleleri gibi coflkun ve derin bir tesir yap›yordu. O’nun nutkunu dinlerken bir an düflündüm: Acaba geçirilen vak’alar›n azameti mi bu nutka fazla tesir veriyor, yoksa bu nutkun k›ymeti mi geçirilen vak’alara fazla bir azamet veriyor diye? Oh, flu kürsünün üzerinde nutkunu söyleyen zat için fazla düflünceye lüzûm yoktu. Abdulhak Hâmid, ‹skender’in müverrihine: ‘Târihi yazan benim, yapan siz.’ Dedirtiyor, Halbuki flu karfl›mdaki kürsüde iki saattir nutuk söyleyen zat hem tarihi yapt›, hem iflte flu kürsünün üzerinden târihi söyletiyor...” Nutuk’un, “Ey Türk Gençli¤i” hitâb›yla bafllayan son cümleleri cidden harikulade bir hitabet flaheseridir. Kelimeler çok dikkatle seçilmifl ve bir kuyumcu titizli¤i ile ifllenmifltir. Cümleler adetâ kademe kademe bafl döndürücü bir güzelli¤in flahikas›na do¤ru yavafl yavafl yükselir. Son cümle t›pk› bir flah beyittir. Atatürk son cümlelerinde bir milletin düflebilece¤i en kötü flartlar› teker teker saymakta ve bu ahvâl içinde Türk gençli¤inin hiç tereddüt etmeden, kimseden iflaret ve ikaz beklemeden vatan›n kurtuluflu için mücadeleye at›lmas›n› istemektedir. “Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” vazifesi Türk gençli¤ine verilmektedir. Atatürk’ün en büyük eseri hiç flüphesiz Cumhuriyettir. Büyük kurtar›c› bütün hayat› boyunca bu müessese üstüne titremifltir. ‹nsan›n haysiyet içinde yaflamas›, halk›n millet haline gelmesi insanlar›n hak ve hürriyetlerine de¤er verilmesine ba¤l›d›r. Bunun içindir ki “Halk›n kendi kendisini idare etme” prensibini vazetmifl ve bu iradenin tezahür mekan› olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurmufltu. Bu iradenin üstünde hiçbir âileye, hiçbir zümreye, hiç bir s›n›fa yer verilemezdi. Cumhuriyeti Türk gençli¤inin temiz vicdan› ve kudretli elleri koruyacakt›r. Atatürk, cumhuriyeti elleriyle yükseltecek gençli¤in sahip olmas› gereken manevi vas›flar› flöyle ifade ediyor: “Yetiflecek çocuklar›m›za ve gençlerimize görecekleri tahsilin hudutlar› ne olursa olsun en evvel ve her fleyden evvel, Türkiye’nin istiklâline, kendi mülküne ve millî an’anelerine düflman olan bütün anas›rla mücadele etmek lüzûmu ö¤retilmelidir. Beynelmilel vaziyet-i cihâna göre, böyle bir cidalin istilzam eyledi¤i anas›r-› ruhiye ile mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur.” Türk gençli¤ine, millî mayas›n› yozlaflt›ran, millî kültürünü tahrip eden her cereyâna karfl› bütün gücüyle telkin eden Atatürk bu fikri en beli¤ cümlelerle belirtiyor: “Çocuklar›m›z ve gençlerimiz yetifltirilirken, onlara, bilhassa mevcûdiyetiyle, hakk›yla, birli¤iyle taarruz eden bilumum yabanc› anas›rla mücadele lüzûmu ve efkar› milliyeyi kemal-i isti¤rakla her mukabil fikre fliddetle ve fedakârâne müdafaa zarureti telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvva-› rûhiyesine bu evsaf ve kabiliyetin zerki mühimdir... Bugünün evlâtlar›n› yetifltiriniz. Onlar› memlekete, millete nâfi uzuvlar yap›n›z. Bunu sizden talep ve ricâ ediyorum.” Atatürk’ün uzun nutkunu taçland›ran son cümle “Muhtaç oldu¤un kudret damarlar›ndaki asîl kanda mevcuttur” vecizesi, ne yaz›k ki y›llar sonra uydurma tilciklerle (!) bozulup “Bunun için sana gereken güç, damarlar›ndaki soylu kanda vard›r!” gibi tenâsüp ve âhenkten mahrum bir flekle sokulacak, kelime mimarisi y›k›lacak, böyle Türk gençli¤i bafl›bofl, gayesiz, dâvâs›z orta yerde b›rak›lacakt›r. 138 doğumunun 125. yılı anısına atatürk ATATÜRK’ÜN GENÇL‹⁄E H‹TABES‹ “Ey Türk gençli¤i! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebed, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en k›ymetli hazinendir. ‹stikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedbahtlar›n olacakt›r. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düflersen, vazifeye at›lmak için, içinde bulunaca¤›n vaziyetin imkân ve fleraitini düflünmeyeceksin! Bu imkân ve flerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. ‹stiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düflmanlar, bütün dünyada emsali görülmemifl bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatan›n, bütün kaleleri zaptedilmifl, bütün tersanelerine girilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve memleketin her köflesi bilfiil iflgal edilmifl olabilir. Bütün bu fleraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta h›yanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, flahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zarûret içinde harap ve bîtap düflmüfl olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâd›! ‹flte; bu ahval ve flerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmakt›r. Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur!” doğumunun 125. yılı anısına atatürk 139 Atatürk’ün Din ile ‹lgili * Sözleri A tatürk hiçbir zaman dine cephe almam›fl, aksine yan›nda olmufltur. Onun karfl› oldu¤u ve mücadele etti¤i; din maskesi alt›nda insanlar› sömüren, dini kullanarak kendine makam, mevki, gelir sa¤layan ve dini yozlaflt›ranlard›r. Ama bunun yan›nda hiçbir zaman gerçek din adamlar›na ve dindarlara karfl› olmam›flt›r. Konuyu fazla uzatmadan yap›lacak olan›n en do¤rusu Atatürk’ün din konusundaki sözlerini burada aktarmakt›r. Akla Uygun Olan Dinimize de Uygundur Atatürk yurt gezilerinden birinde, 16 Mart 1923’te Adana’da Türk Oca¤›nda esnaf ve sanatkarlara yapt›¤› konuflmas›nda dinimizin mahiyeti ve gerçek din alimi gibi konularda flöyle diyor: “Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar vard›r. Bu miyarla hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi fley ki akla, halk›n menfaatine uygundur, biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine, ‹slam’›n menfaatine muvaf›ksa kimseye sormay›n, o fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz akl›n, mant›¤›n tetabuk etti¤i bir din olmasayd› ekmel olmazd›, ahir din olmazd›.”1 * Ömer KARAKAYA, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 93 (Eylül 1998), s. 22-24. (Makale “Atatürk’ün Din ile ‹lgili Görüflleri” bafll›¤› ile yay›nlanm›flt›r. 1 Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul 1962. 140 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “Türk Milleti daha dindar olmal›d›r, yani bütün sadeli¤i ile dindar olmal›d›r, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nas›l inan›yorsam, buna da öyle inan›yorum. fiuura muhalif, terakkiye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor.” (M. Kemal ATATÜRK) Din Lüzumlu Bir Müessesedir Atatürk’ün, din hakk›ndaki görüfllerini aç›klamas›na vesile olan bir olay da flöyledir: “Ankara Orman Çiftli¤i... De¤iflik konular üzerinde görüflülmektedir. Say›n Asaf ‹lbay da bu gezide Atatürk’le beraberdir. Atatürk’ün din hakk›ndaki kat’i fikrini ö¤renmek için ne zamand›r bekledi¤i f›rsat zuhur etmifltir. Baflbafla kald›¤› bir andan faydalanarak hemen soruyor: - Paflam, din hakk›ndaki düflüncelerinizi ö¤renmek istiyorum. Atatürk cevap veriyor: Din vard›r ve laz›md›r. Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var. Malzemesi iyi. Fakat bina, uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe yeni harçlar yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmifl. Aksine olarak birçok yabanc› unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binay› fazla h›rpalam›fl. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleflerek ve sa¤lam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu has›l olacakt›r. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz, dine sayg› gösteririz. (...)2 “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkân yoktur.”3 Komünizme karfl› en önemli engellerden birinin de dinimiz oldu¤unu bak›n›z nas›l aç›kl›yor: “Komünizm, toplumsal bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin toplumsal flartlar›, din ve milli ananelerinin kuvveti Rusya’da Komünizmin bizce tatbikine müsait olmad›¤› kanaatini do¤rular bir mahiyettedir. Biz ne Bolflevik, ne de Komünistiz; ne biri, ne di¤eri olamay›z. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkar›z.”4 “Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamam›flt›r ve alamaz.”5 M. Hayri Egeli, “Atatürk’ten Bilinmeyen Hat›ralar” isimli eserinde flu olay› naklediyor: “Atatürk için dinsiz diyenler oldu. Bunu bir moda imifl gibi yayanlar vard›. Onun lâik anlay›fl›n› dinsiz gibi göstermekte fayda bulanlar oldu. Halbuki Atatürk yobaz aleyhtar› idi. Size bafl›mdan geçen bir vak’ay› naklederek bafllayay›m: Bir gün Necip Ali ona: - Efendim. Münir Hayri namaz k›lar, dedi. En yak›n bir dostumun beni bu flekilde takdim etti¤ini gören beni sevmeyenler, flimdi kovulaca¤›m› zannederek gülüfltüler. Atatürk’le aram›zda flu konuflma geçti: - Sahi mi? - Evet Paflam. - Niçin namaz k›l›yorsun? - Namaz k›l›nca içimde bir huzur ve sükun hissederim. Atatürk demin gülenlere dönerek: 2 3 4 5 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara 1971. Utkan Kocatürk, a.g.e. Utkan Kocatürk, a.g.e. Utkan Kocatürk, a.g.e. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 141 - Batmak üzere olan bir gemide bulunsan›z, her halde, yetifl Gazi, demezsiniz; Allah, dersiniz. Bundan tabii ne olabilir? Sonra da bana dönerek: - Dünyadaki ifllerine zarar vermemek flart›yla namaz›n› k›l, heykel yap, resim de. Atatürk asla dinsiz de¤ildi, lâikti. Taassubun fliddetli düflman›yd›. Medreseleri la¤vettirdi¤i zaman, yak›n›nda bulunanlardan rahmetli Galib’e: - Yahya Galip Bey, Müslümanl›kta rahiplik yoktur. Medreseler, eski Türklerin kurduklar› modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde ›slah olmayacak kadar tereddiye u¤ram›fl harabeleridir. Bunlar› ne ›slah, ne de idame ettirmek kabildir. Y›kmaktan kasd›m›z budur. Müslümanl›kta imam, cemiyetin en üstün adam›d›r, zaman›n en münevver adam›d›r. Dört befl yüzy›l birbirini tutmayan içtihatlarla, esen rüzgarlara göre verilmifl fetvalarla inançlar›yla oynanan Türk milletinin din duygular›n›, bir sürü skolâstik cahilin elinde b›rakamay›z. ‹lerde bu ifli bizzat elime alaca¤›m.”6 Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii Konuflmas› Sözü fazla uzatmadan ve konuya daha da aç›kl›k getirmesi bak›m›ndan Atatürk’ün Milli Mücadelenin kazan›lmas›ndan sonra ç›kt›¤› yurt gezilerinden birinde, Bal›kesir’de 7.2.1923 tarihinde Za¤anos Pafla Camiinde halka irad etti¤i hutbeyi aynen burada aktaraca¤›z. Atatürk diyor ki: “Ey millet! Allah birdir, flan› büyüktür. Allah’›n selameti ve hayr› üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyeyi tebli¤e memur ve rasul olmufltur. Kanun-i esasi, cümlenizce malumdur ki, Kur’an-› azimüflflandaki nusustur. ‹nsanlara feyiz ruhu vermifl olan dinimiz son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz, akla, mant›¤a ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. E¤er akla, mant›¤a ve hakikate tevafuk etmemifl olsayd› bununla di¤er kavânîn-i tabiiyye-i ilâhiye beyninde tezat olmas› icabederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-i kevniyyeyi yapan Cenâb-› Hak’t›r. “Arkadafllar! Cenâb-› Peygamber, mesaisinde iki dara yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, di¤eri Allah’›n evi idi. Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›. “Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak için yap›lmam›flt›r. Camiler, taat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek, yani meflveret için yap›lm›flt›r. Millet ifllerinde her ferdin zihni, bafll› bafl›na faaliyette bulunmak elzemdir. ‹flte biz de burada din ve dünya için, istikbal ve istiklâlimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düflündü¤ümüzü meydana koyal›m. Ben yaln›z kendi düflüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerini anlamak istiyorum. Amâl-i milliye, irâde-i milliye yaln›z bir flahs›n düflünmesinden de¤il, bilumum efrâd-› milletin arzular›n›n, emellerinin muhassalas›ndan ibarettir. Binaenaleyh, benden ne ö¤renmek, ne sormak istiyorsan›z serbestçe sorman›z› rica ederim.” 7 Atatürk hutbenin sonunda, halk›n sordu¤u yirmi kadar soruyu tespit ederek cevap verdikten sonra hutbelerle ilgili olan soruya flu cevab› verdi: “Hutbeler hakk›nda sorulan sualden anl›yorum ki, bugünkü hutbelerin tarz› milletimizin fikri hisleri, dili ve medeni ihtiyaçlar›yla uygun görülmemektedir. 6 Sadi Borak, a.g.e. 7 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. 142 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “Efendiler! Hutbe demek, nâsa hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manas› budur. Hutbe denildi¤i zaman bundan birtak›m mefhum ve manalar istihraç edilmemelidir. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. “Biliyoruz ki, Hz. Peygamber zaman-› saadetlerinde hutbeyi kendisi irad ederlerdi. Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek Hulefâ-i Râflidin’in hutbelerini okuyacak olursan›z görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek Hulefâ-i Râflidin’in söyledi¤i fleyler o günün meseleleridir, o günün askerî, idarî, malî siyasî ve içtimaî hususat›d›r. Ümmet-i ‹slâmiyye tekessür ve memalik-i ‹slâmiye tevessüa bafllay›nca, Cenab-› Peygamberin ve Hulefa-i Raflidin’in hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan kalmad›¤›ndan, halka söylemek istedikleri fleyleri ibla¤a bir tak›m zevat› memur etmifllerdir. Bunlar herhalde en büyük rüesa idi. Onlar cami-i flerifte ve meydanlarda ortaya ç›kar, halk› tenvir ve irflad için ne söylemek laz›msa söylerdi. “Bu tarz›n devam etmesi için bir flart laz›md›. O da milletin reisi olan zat›n halka do¤ruyu söylemesi, halk› dinlemesi ve halk› aldatmamas›... Halk› ahval-› umumiyyeden haberdar etmek son derece hâiz-i ehemmiyettir. Çünkü, her fley aç›k söylendi¤i zaman halk›n dima¤› hâl-i faaliyette bulunacak, iyi fleyleri yapacak ve milletin zarar›na olan fleyleri reddederek flunun veya bunun arkas›ndan gitmeyecektir. “Ancak millete ait olan iflleri milletten gizli ettiler. Hutbelerin halk›n anlayamayaca¤› bir lisanla olmas› ve onlar›n da bugünkü icabat ve ihtiyaçlar›m›za temas etmemesi, Halife ve Padiflah nam›n› tafl›yan müstebitlerin arkas›ndan köle gibi gitmeye mecbur etmek içindir. “Hutbeden maksat ahalinin tenvir ve irflad›d›r, baflka fley de¤ildir. Yüz, iki yüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanlar› cehl ve gaflet içinde b›rakmak demektir. Hutabân›n her halde nâs›n kulland›¤› lisanla konuflmas› elzemdir. “Geçen sene Meclis’te irad etti¤im bir nutukta demifltim ki, minberler halk›n dima¤lar›, vicdanlar› için bir menba-› feyz, bir menba-› nur olmal›d›r. Böyle olabilmek için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlafl›lmas› ve hakay›k-› fenniyye ve ilmiyyeye mutab›k olmas› laz›md›r. Hutabay-› kiram›n ahval-i siyasiyye, ahval-i içtimadoğumunun 125. yılı anısına atatürk 143 iyye ve medeniyyeyi her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmedi¤i takdirde halka yanl›fl telkinat verilmifl olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabat-› zamana muvaf›k olmal›d›r ve olacakt›r.”8 Türk Milleti Daha Dindar Olmal›d›r Son olarak konuya aç›kl›k getirmesi bak›m›ndan yabanc› bir gazetecinin Atatürk’le yapa¤› bir röportaj› nakledelim. Frans›z gazeteci Maurice Perno, Atatürk ile yapt›¤› bir röportajda, sordu¤u bir tak›m sorulara ald›¤› cevaplardan sonra Atatürk’ten dini meseleler hakk›ndaki görüfllerini ö¤renmek istiyor. Ald›¤› uzun bir cevaptan sonra ayn› konuya dair flu soruyu soruyor: - fiu halde yeni Türkiye’nin siyasetinde dine ayk›r› hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak demek? Bu soruya Atatürk flu cevab› veriyor: - Siyasetimiz dine ayk›r› olmak flöyle dursun, din bak›m›ndan eksik bile hissediyoruz. Gazeteci tekrar soruyor ve izahat istiyor: - Zât-› asilâneleri, düflündüklerini bendenize, daha iyi izah buyururlar m›? Bu istek üzerine Atatürk flu aç›klamay› yap›yor: - Türk Milleti daha dindar olmal›d›r, yani bütün sadeli¤i ile dindar olmal›d›r, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nas›l inan›yorsam, buna da öyle inan›yorum. fiuura muhalif, terakkiye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye’ye istiklâlini veren bu Asya milleti içinde daha kar›fl›k, sun’i, bat›l inan›fllardan ibaret bir din daha vard›r. Fakat bu cahiller, bu acizler s›ras› gelince ayd›nlanacaklard›r. E¤er ›fl›¤a yaklaflamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmifller demektir. Onlar› kurtaraca¤›z.”9 Netice olarak Atatürk, dindard›r. Bunu kendi sözlerinden daha iyi anl›yoruz. Bunu söylerken de Atatürk’ün bir din alimi veya bir din adam› oldu¤unu iddia etmiyorum. Fakat Atatürk din konusunda gerçekten sa¤lam bilgilere sahip bir flahsiyetti. Ama bugün baz› çevreler onun bu yönünü sanki Atatürk hiç yaflamam›fl ve bu konularda konuflmam›fl gibi yok say›yorlar ve milletimizden gizlemeye çal›fl›yorlar. Oysa gerçekler hiçbir zaman saklanamaz, eninde sonunda ortaya ç›kar. O halde do¤ru olan Atatürk’ü her yönüyle insanlara anlatmak ve öylece kabul etmektir. 8 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. 9 Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ankara 1969. 144 doğumunun 125. yılı anısına atatürk G azi Mustafa Kemal Atatürk, 1920-1923 y›llar› aras›nda Büyük Millet Meclisi Baflkan›, 19231938 y›llar› aras›nda da Cumhurbaflkan› olarak, Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama y›llar›n›n bafllamas› dolay›s›yla birer aç›fl konuflmas› yapm›flt›r (1 Kas›m 1938’de Meclis’in beflinci dönem, dördüncü yasama y›l› aç›l›rken, Atatürk’ün rahats›zl›¤› dolay›s›yla, aç›fl nutku Baflbakan Celal Bayar taraf›ndan okunmufltur). Meclis Baflkan› s›fat›yla 1922, 1923 ve 1924 y›llar›nda yapt›¤› aç›fl konuflmalar›nda Atatürk, ‹slâm dini ve ülkemizdeki din hizmetleri -ki bu y›llarda ülkemizde din hizmetlerinin idaresi “fier’iye ve Evkaf Vekâleti” ad›yla bir bakanl›k eliyle yürütülüyordu- konular›na da temas etmifltir. Afla¤›da, sözü edilen y›llarda, Atatürk’ün Meclis Kürsüsünden yapt›¤› aç›fl konuflmalar› içinde din ve din hizmetleri ile ilgili olan ifadeleri bir araya getirilerek sunulmufltur. Bu sözleri, ikinci el kaynaklardan –ki bunlar›n ço¤unda sadelefltirme yap›lm›flt›r- aktarmak yerine, ilk elden kaynak durumundaki Büyük Millet Meclisi’nin tutanak dergileri olan Zab›t Ceridelerini ve bunlar›n da eski harfli ilk bask›lar›n› taramak suretiyle tespit ettik, kaynaklar›n› da gösterdik. Bunlar›, herhangi bir sadelefltirme cihetine gitmeden orijinal flekliyle sunduk. Cümlelerde geçen ve bugün fazla kullan›lmayan baz› kelime ve terkiplerin sözlüklere bak›lmak suretiyle rahatl›kla anlafl›labilece¤ini düflünüyoruz. Ayr›ca bu sözleri kronolojik bir s›ra takip ederek s›ralad›¤›m›z› belirtmek isteriz. *** Meclis Baflkan› s›fat›yla 1922, 1923 ve 1924 y›llar›nda yapt›¤› aç›fl konuflmalar›nda Atatürk, ‹slâm dini ve ülkemizdeki din hizmetleri -ki bu y›llarda ülkemizde din hizmetlerinin idaresi “fier’iye ve Evkaf Vekâleti” ad›yla bir bakanl›k eliyle yürütülüyordukonular›na da temas etmifltir. * Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 179 (Kas›m 2005), s. 37-38. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 145 I. Dönem 3. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1338 /1922): “(...) ‹nsanlar yaln›z maddi de¤il, bilhassa bu kuva-y› maddiyede mündemiç kuvay› maneviyenin taht› tesirinde âmildirler. Milletler de böyledir. Kuvve-i maneviye ise bilhassa ilim ve iman ile âlî bir surette inkiflaf eder (...).” “(...) Bizim takip edece¤imiz maarif siyasetinin temeli, evvelâ mevcut cehli izale etmektir. Teferruata girmekten ictinaben bu fikrimi birkaç kelime tavzih etmek için diyebilirim ki, alel›tlak umûm köylüye okumak, yazmak ve vatan›n›, milletini, dinini, dünyas›n› tan›tacak kadar co¤rafî, tarihî, dinî ve ahlâkî malûmat vermek ve a’mâl-i erbaay› ö¤retmek maarif program›m›z›n en ilk hedefidir (Bravo sesleri).”1 “Efendiler! Yetiflecek çocuklar›m›za ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her fleyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benli¤ine ve ananât-› milliyesine düflman olan bütün anas›rla mücadele etmek lüzumu ö¤retilmelidir (Alk›fllar). Beynelmilel vaziyet-i cihana göre, böyle bir cidalin istilzam edildi¤i anas›r-› rûhiye ile mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur (Bravo sesleri).” “Umûr-i fier’iye Vekâletimizin bir senelik mesaisini kemâl-i ehemmiyetle tetkik ettim. Muhassalay› flayan-› takdir buldum. Teflekkür ve tebrik ederim. Umûr-i fier’iyenin 1 Zab›t Ceridesi, Devre: 1, Y›l: 3, ‹çtima: 1, c. 18, s. 7. 146 doğumunun 125. yılı anısına atatürk temfliti hakk›nda nokta-i nazar serdine esasen mahal yoktur. Çünkü bu husus nusûs-i Kur’âniye ile has›ld›r. Yaln›z varid-i hat›r olan bir noktay› söylemeden geçemeyece¤im: “Efendiler! Camilerin mukaddes minberleri halk›n rûhanî, ahlâkî g›dalar›na en âlî, en feyyaz menbalard›r. Binaenaleyh; camilerin ve mescidlerin minberlerinden halk› tenvir ve irflad edecek k›ymetli hutbelerin muhteviyat›na halkça ›tt›lâ imkân›n› temin, fier’iye Vekâlet-i Celîlesinin mühim bir vazifesidir (fliddetli alk›fllar, bravo sesleri). “Minberlerden halk›n anlayabilece¤i lisanla ruh ve dima¤a hitap olunmakla, Ehl-i ‹slâm’›n vücudu canlan›r, dima¤› saflan›r, iman› kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur (Alk›fllar). “Fakat, buna nazaran hutebay› kiram›n haiz olmalar› lâz›m gelen evsaf-› ilmiye, liyakat-› mahsûsa ve ahvâl-i âleme vukuf, haiz-i ehemmiyettir. “Bütün vaiz ve hatiplerin bu ümniyeye hadim olacak surette yetifltirilmesine fier’iye Vekâletinin sarf-› mukadderet edece¤ini ümit ederim.”2 “Efendiler! Evkaf mesailine gelince: Malûmdur ki, evkaf, memleketimizin mühim bir servetini teflkil eder. Bu servetten millet ve memleketi hakkiyle müstefit edebilmek için fier’iye Vekâletiyle beraber bütün Hey’et-i Vekilenin ve hatta Meclis-i Âlînin bu 2 Ayn› kaynak, s. 8. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 147 hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyük müessesenin harabîden vikayesini ve memlekete semere-bahfl bir hale vaz’›n› temenni eylerim. “Efendiler! Evkaf›n hikmet-i mevzuu nazar› dikkate al›n›nca, bunun müessesât-› diniye ile beraber hizmet ve muavenet-i içtimaiyeyi istihdaf etti¤i tahakkuk eder (Pek do¤ru sesleri). “Vak›flar›n; imarethaneler, bîmarhaneler, hastahaneler, misafirhaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeflmeler, mektepler, medreseler ve sair irfan müesseselerine flamil bulunmufl olmas› evkaf meselesinin hallinde riayeti elzem olan esasât› göstermektedir (Pek do¤ru sesleri).3 “Efendiler! ‹stanbul, Cenab-› Peygamber’in bizzat alaka gösterdi¤i Ebâ Eyyûb Ensarî Halid Hazretlerinin on dört as›rdan beri meflhedinin temas ve nezaret-i maneviyesi alt›nda tuttu¤u bir flehirdir. Befl as›r müddet Türkiye’nin makarr-› hükûmeti olmufltur (...)”4 I. Dönem 4. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1339/1923): “Efendiler! fier’iye Vekâleti, geçen sene zarf›nda birisi ‘fiûra-y› ‹ftâ’, di¤eri de ‘Tetkikat ve Telifat-› ‹slâmiye’ nam›yla iki heyet vücuda getirmifltir. “Usûl ve âdât›n ta¤ayyür ve tebdili ile vuku bulan hadisât›n, nâs›n ihtiyacat›n› nazar› dikkate almak suretiyle hallini temin etmek fiûra-y› ‹ftâ’n›n bilcümle mesaisini istinat ettirece¤i esas olmal›d›r. “Tetkikat ve Telifat-› ‹slâmiye Heyeti’nin vezaifi meyan›nda hikmet-i ‹slâmiyeyi Garp nazariyat-› ilmiye ve felsefeleriyle mukayese ve akvam-› ‹slâmiyenin itikadî, ilmî, içtimaî, ihsaî, iktisadî hayatlar›na ait fluûnât› tetkik ve netayicini neflreylemek zikre flayan ehemmiyeti haizdir. Tetkikat için bir kütüphane tesis edildi. ‹stanbul’dan, Avrupa’dan ve M›s›r’dan bir k›s›m mühim kitaplar celp olundu. Ehemmiyetli birçok kitap da Avrupa’ya ve M›s›r’a siparifl edildi. “fier’iye Vekâleti, medreselerin tevhidini ve asrî müessese haline ifra¤›n› istihdaf etmektedir. Vekâlet, asrî müctehit ve müfessirlere menfle olmak üzere bir ‘Külliye-i ‹slâmiye’ vücuda getirmeye büyük ehemmiyet atfetmektedir.”5 II. Dönem 1. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1340/1924): “(...) ‹ntisab›yla mutmain ve mes’ud bulundu¤umuz Diyanet-i ‹slâmiyeyi, as›rlardan beri müteâmil oldu¤u veçhile bir vas›ta-› siyaset mevkiinden tenzih ve i’lâ etmek elzem oldu¤u hakikatini müflahede ediyoruz. Mukaddes ve lâhûtî olan itikadât ve vicdaniyât›m›z› mu¤lak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasâta sahne-i tecelliyat olan siyasetten ve siyasetin bütün uzviyat›ndan bir an evvel ve katiyen tahlis etmek milletin dünyevî ve uhrevî saadetinin emretti¤i bir zarurettir. Ancak bu suretle Diyanet-i ‹slâmiyenin maâliyeti tecelli eder.”6 3 Ayn› kaynak, s. 8-9. 4 Ayn› kaynak, s. 11-12. 5 Zab›t Ceridesi, Devre: 1, Y›l: 3, ‹çtima: 1, c. 28, s.13. 6 Zab›t Ceridesi, Devre: 2, Y›l: 1, ‹çtima: 1, c.7, s. 5-6. 148 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “M Atatürk’ün Dilinden Dualar* illet!... Tanr› birdir, flan› büyüktür. Tanr›’n›n selâmeti karfl›l›ks›z sevgisi ve hayr› üzerinize olsun...”1 “Bu birlefltirici kurtulufl toplant›m›z sona ererken, istekleri gerçeklefltiren Allah Hazretlerinden do¤ru yolu göstermesini ve flanl› Peygamberimizin ruhunun bütün üstünlüklerden, bereketinden ba¤›fllanmas› dile¤iyle vatan ve milletimize ve sonsuz devletimize mutlu gelecekler dilerim.”2 (Erzurum Kongresini kapat›rken, 7 A¤ustos 1919) “...Cenab-› Hak meflru millî emeller u¤runa ki mukaddes mücahedemizde hepimize hay›rl› muvaffakiyetler buyursun. Amin.”3 (15. Kolordu Kumandan› Kaz›m Karabekir Pafla’ya hitaben, 11 Ekim 1919) “Cenab-› Hakk’›n kutsal mücadelemizde hepimizi yard›mlar›na kavuflturmas›n›, yan›m›zda olmas›n› ve Peygamber’in ruhaniyetine dayanan birlik içerisindeki örgütümüze yard›mc› olmas›n› niyaz ederiz.”4 (‹stanbul’un iflgali üzerine ‹slâm Âlemine gönderilen beyannameden, 17 Mart 1920) “Yüce Allah’›n izinleriyle Nisan’›n 23 üncü Cuma günü, cuma namaz›ndan sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin aç›l›fl› yap›lacakt›r... * Ayfer BALABAN, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 167 (Kas›m 2004), s. 43. 1 Hamza Zülfikâr, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Bal›kesir Hutbesi”, Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, AKDTYK Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›nlar›, Ankara, 1999, s. 20-21 2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. 1, s. 5 3 Atatürk”ün Bütün Eserleri, C. 4, s. 273. 4 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, s. 272 “Cenab-› Hakk’›n kutsal mücadelemizde hepimizi yard›mlar›na kavuflturmas›n›, yan›m›zda olmas›n› ve Peygamber’in ruhaniyetine dayanan birlik içerisindeki örgütümüze yard›mc› olmas›n› niyaz ederiz.” (M. Kemal ATATÜRK) doğumunun 125. yılı anısına atatürk 149 150 doğumunun 125. yılı anısına atatürk “Yüce Allah’tan tam bir baflar›ya ulaflt›rmas› niyaz olunur.”5 (TBMM’nin aç›l›fl› ile ilgili genelgeden, Ankara, 21 Nisan 1920) “Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et... Türklü¤ün, Müslümanl›¤›n düflman ayaklar› alt›nda esaret zinciri alt›nda kalmas›na müsaade etme!”6 (Kocatepe’de yapt›¤› dua, 26 A¤ustos 1922. Atatürk’ün yaveri Muzaffer K›l›ç, Büyük Komutan’›n Kocatepe’de bu duay› yaparkenki ruh hâlini, “O anda gözlerinden bir kaç damla yafl›n süzüldü¤ünü gördüm.” diyerek anlat›r). “...Ta ki, son din yurdunu yitirmesin, ta ki, milletimiz köle olmas›n... Allah’›n laneti düflmana yard›m edenlerin üzerine olsun. Allah’›n yard›m› ve tevfiki... milletimizi ve yurdumuzu kurtarmak için çal›flanlar›n üzerinden eksik olmas›n.”7 (28 Nisan 1920’de Mustafa Kemal imzas›yla yay›nlanan TBMM’nin Memlekete Bildirisi bu cümlelerle bitmektedir.) “... Ve bu flehamet (cesaret ve yi¤itlik) meydanlar›nda rahmet-i Rahman’a kavuflan flühedam›z›n (flehitlerimizin) muazzez ervah›na (aziz ruhlar›na) hep beraber Fatihalar ithaf edelim...”8 5 6 7 5 BTDD, say›: 23, s. 4-5; bkz., Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Ankara, 1927, s. 373. Neda Armaner, “Atatürk’ün Din Anlay›fl›”, Silahl› Kuvvetler Dergisi, say›: 276, Mart 1981, s. 64. Hakimiyet-i Milliye, 28 Nisan 1920, s. 1. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s. 265, 285, 287. doğumunun 125. yılı anısına atatürk 151 152 doğumunun 125. yılı anısına atatürk