– — ˜ ™ – — ˜ ™
Transkript
– — ˜ ™ – — ˜ ™
TEMMÂM b. G…LÝB – TEMMÂM b. G…LÝB ( K .&&# ) — Ebû Gålib Temmâm b. Gålib b. Ömer el-Mürsî el-Kurtubî (ö. 436/1044 [?] ) ˜ Endülüslü Arap dili ve edebiyatý âlimi, sözlükçü. ™ Kurtuba’da (Cordoba) IV. (X.) yüzyýlýn ikinci yarýsýnda doðduðu tahmin edilmektedir. Ýncir ticaretiyle uðraþtýðý için Ýbnü’tTeyyân (Ýbnü’t-Teyyânî, Teyyânî) olarak da anýlýr. Ýlk eðitimini babasýndan aldý. Ebû Bekir ez-Zübeydî ve Ýbn Cebrûn gibi âlimlerden faydalandý. Baþta sözlük olmak üzere dil ilimlerinde zamanýnýn önde gelen âlimleri arasýnda yer aldý (Ýbn Beþküvâl, II, 746). Çaðdaþlarý tarafýndan Arap dili alanýnda otorite sayýlýyor, bu sebeple “lugavî” ve “edîb” diye anýlýyordu. Endülüs’te Ebû Temmâm’ýn þiirlerini babasýndan alarak nakleden önemli râvilerden biridir. Hayatýný incir üretimiyle tanýnan Mürsiye ile (Murcia) Meriye (Almeria) þehirlerinde geçirdi. Öðrencileri arasýnda Ebû Abdullah Muhammed b. Madâ ve Ebû Bekir Muhammed b. Hiþâm el-Mushafî zikredilir. Ancak Ebû Bekir el-Mushafî’nin kendisiyle sadece birkaç defa görüþtüðü de rivayet edilir. Meriye Valisi Züheyr el-Âmirî’nin veziri Ahmed b. Abbas’ýn babasý Temmâm’ý oðlunun eðitimi için Meriye’ye davet etti. Böylece hem valinin hem diðer bazý devlet adamlarýnýn çocuklarýna hocalýk yaptý. Hayatýnýn son yýllarýný geçirdiði Meriye’de 421 (1030), 433 (1041) veya 436 (1044) yýlýnda öldü. IV. (X.) yüzyýlýn ikinci yarýsý ile V. (XI.) yüzyýlýn ilk yarýsýnda Endülüs’te büyük karýþýklýklarýn görüldüðü ve Endülüs Emevî Devleti’nin sona erip (422/ 1031) birtakým küçük devletlerin kurulmaya baþlandýðý sýkýntýlý dönemlerde yaþayan Temmâm dürüst ve saðlam karakterli bir þahsiyetti. Dâniye (Denia) Emîrliði’nin kurucusu ve ilk hükümdarý Mücâhid el-Âmirî’nin ona 1000 dinar gönderip Telš¢¼u’l£ayn adlý eserini kendisine ithaf etmesini istemesi üzerine Temmâm’ýn dünya kadar para verilse bile yalan söyleyemeyeceðini ve eserini bütün okuyucular için yazdýðýný söylemesi (Humeydî, I, 283; Yâkut, III, 8082) onun bu özelliðini ortaya koymaktadýr. Eserleri. Bazý kaynaklarda AÅbâru Tihâme, Telš¢¼u’l-£ayn fi’l-lu³a, Þer¼u’lFa½î¼ li-¡a£leb fi’l-lu³a, Fet¼u’l-£ayn £alâ Kitâbi’l-£Ayn ve el-Mû£ab fi’l-lu³a adlý eserler Temmâm’a nisbet edilir (He- 432 diyyetü’l-£ârifîn, I, 245-246). Eski kaynaklarda ismi belirtilmeden tek ve eþsiz bir eserinden söz edilirken sonraki kaynaklarda genellikle el-Mû£ab ve Telš¢¼u’l-£ayn diye iki eseri kaydedilir (Kehhâle, III, 92-93; Sezgin, VIII, 256). Ancak “Telkýhu’l-.ayn”ýn bir kitap adý olmadýðý, bazý kaynaklarda elMû£ab isminden sonra konan “bi-fethi’layn” ibaresindeki ilk kelimenin yanlýþ okunmasýyla ayrý bir kitap adý zannedildiði ileri sürülmektedir (EI 2 [Ýng.], X, 178-179). Bu durumda Temmâm’ýn el-Mû£ab adýyla tek bir sözlük telif ettiði þeklindeki görüþ isabetli görünmektedir. Ayrýca “Telkýhu’l-.ayn” ifadesinin Halîl b. Ahmed’in Kitâbü’l-£Ayn’ý ile bu sözlük arasýndaki iliþkiye dikkat çekmek için el-Mû£ab’ýn baþka bir adý olabileceði de söylenmektedir (Safedî, X, 398). Muhtasar olmasýna raðmen çok yararlý bilgiler içeren el-Mû£ab, Kitâbü’l-£Ayn’daki açýklamalarý Kur’ân-ý Kerîm, hadis ve þiirlerden þâhidlerle birlikte bazý yanlýþlarý ve hatalý okumalarý ayýklayarak veren, ayrýca Ýbn Düreyd’in el-Cemhere adlý sözlüðünde mevcut bütün malzemeyi toplayan önemli bir sözlüktür. Eser bilhassa Endülüs âlimleri tarafýndan çok beðenilmiþ, Ýbn Hazm ve Þekundî gibi âlimler Endülüslüler’in övünç kaynaðý sayýlan çok önemli eserlerden biri olduðunu ifade etmiþlerdir. Ancak ileriki yýllarda ilgi görmeyen sözlük çok geçmeden unutulmuþtur. Fiil ve isim kalýplarý ile köklerin son harfine göre alfabetik düzenlenen el-Mû£ab’ýn yazma nüshasý 1914 yýlýnda Anistâs Mârî el-Kermelî tarafýndan Baðdat’taki Mezopotamya Kermelî Babalarý Misyonu Kütüphanesi’nde bulunmuþ, fakat eserin dýþarýya çýkarýlmasýna izin verilmemesi yüzünden araþtýrmacýlar tarafýndan kullanýlamamýþ ve günümüze kadar neþredilememiþtir. Kermelî, Mecelletü Lu³ati’l-£Arab dergisinde sözlüðü tanýtan bir makale yazmýþtýr (bk. bibl.). BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Hazm, Risâle fî fa²li’l-Endelüs (Makkarî, Nef¼u’¹-¹îb içinde), III, 171-172; Ýsmâil b. Muhammed eþ-Þekundî, Risâle fi’d-dif⣠£ani’l-Endelüs (a.e. içinde), III, 190; Humeydî, Ce×vetü’l-muštebis (nþr. Ýbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1410/1989, I, 283; II, 556; Ýbn Bessâm eþ-Þenterînî, e×-¬aÅîre, I/4, s. 19; Ýbn Hayr, Fehrese, s. 359-361; Ýbn Beþküvâl, e½-Øýla (nþr. Ýbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1410/ 1989, I, 283; II, 556, 746; Dabbî, Bu³yetü’l-mültemis (Ebyârî), I, 309; Yâkut, Mu£cemü’l-üdebâß (nþr. Ömer Fârûk et-Tabbâ‘), Beyrut 1420/1999, III, 80-82; Ýbnü’l-Kýftî, Ýnbâhü’r-ruvât, I, 259-260; III, 215; Ýbn Hallikân, Vefeyât, I, 300-301; Ýbn Saîd el-Maðribî, el-Mu³rib, I, 166; Safedî, el-Vâfî, X, 398; Himyerî, er-Rav²ü’l-mi£¹âr (nþr. Ýhsan Abbas), Beyrut 1984, s. 593; Süyûtî, el-Müzhir (nþr. M. Ah- med Câdelmevlâ v.dðr.), Kahire, ts. (Dâru Ýhyâi’lkütübi’l-Arabiyye), I, 88-89; Keþfü’¾-¾unûn, I, 481; Hediyyetü’l-£ârifîn, I, 245-246; Kehhâle, Mu£cemü’l-müßellifîn, III, 92-93; Sezgin, GAS, VIII, 256; Abdülalî Vedgýrî, el-Mu£cemü’l-£Arabî bi’l-Endelüs, Rabat 1404/1984, s. 61-66; Ahmed Þerkavî Ýkbâl, Mu£cemü’l-me£âcim, Beyrut 1407/1987, s. 205-220; Anistâs Mârî el-Kermelî, “el-Mû‘ab précieux dictionnaire aujourd’hui retrouvé: elMû.ab mu.cem .Arabî bedî. fukýde fe-vücide”, Mecelletü Lu³ati’l-£Arab, IV/1, Baðdad 1914, s. 5-11; Omar Bencheikh, “Tammam b. Ghalib”, EI 2 (Ýng.), X, 178-179; Mahmûd Mehdevî Dâmganî, “Temmâm b. Galib”, Dâniþnâme-i Cihân-ý Ýslâm, Tahran 1383/2004, VIII, 142-143. ÿZülfikar Tüccar – TEMMÂM er-RÂZÎ ( PJ&א )א# ) — Ebü’l-Kåsým Temmâm b. Muhammed b. Abdillâh el-Becelî er-Râzî ed-Dýmaþk¢ (ö. 414/1023) ˜ Muhaddis. ™ 330’da (941-42) Dýmaþk’ta doðdu. Aslen Reyli olan ve birçok ilmî seyahatte bulunan babasý Muhammed, Ýbn Asâkir’in TârîÅu Dýmaþš’ta kendisine sýkça atýfta bulunduðu bir muhaddis ve tarihçi olup Dýmaþk’a yerleþmiþti (Devserî, I, 10). Babasý sayesinde eðitimine erken yaþta baþlayan Temmâm, Kur’ân-ý Kerîm’i Gulâm es-Sebbâk diye bilinen Ebû Bekir Ahmed b. Osman er-Rabaî’den öðrendi (Ýbn Asâkir, XI, 43). Ýlk hadis derslerini daha sekiz yaþýnda iken Hasan b. Habîb el-Hasâirî ve Ebû Ali Ahmed b. Muhammed b. Fedâle’den aldý. Kýsa süre sonra vefat eden bu hocalar ayný zamanda babasýnýn da hocasý olduðundan Temmâm bazý rivayetlerinde babasýyla ayný tabakada yer alarak âlî isnad sahibi oldu. Sayýlarý 170’i bulan hadis hocalarýnýn neredeyse tamamý Dýmaþklý’dýr yahut bir süre Dýmaþk’ta bulunan kiþilerdir (Temmâm er-Râzî, II, 401-421; Devserî, I, 12). Temmâm, özellikle gençlik yýllarýnda Dýmaþk’ta yönetimin sürekli el deðiþtirmesiyle ortaya çýkan siyasî istikrarsýzlýk ve yol güvenliðinin bulunmamasý yüzünden uzak bölgelere ilmî seyahat yapma fýrsatý bulamadý, sadece Filistin bölgesindeki Remle’ye gidebildi. Babasý ve adý geçen iki hocasýndan baþka Hayseme b. Süleyman, Ebü’l-Kasým Hâlid b. Muhammed el-Hadramî, Ýbn Zebr er-Rabaî, Ebü’l-Hasan Ahmed b. Süleyman b. Hazlem, Ýbnü’n-Nablusî, Hamza el-Kinânî, Ebû Abdullah Ýbn Mende, Mâlînî gibi þahýslardan hadis tahsil etti. Kendisinden hadis nakledenler arasýnda hocasý Abdülvehhâb el- TEMRÎZ ait bazý ilâvelerin bulunduðu zikredilmiþtir (Ýbn Hacer, s. 119). 9. Risâle fî beyâni’l-fýraši’Š-Šâlle. Belli baþlý kelâm fýrkalarý ile görüþlerinin kýsaca tanýtýldýðý bir eserdir (Köprülü Ktp., Hâfýz Ahmed Paþa, nr. 76, vr. 199-201). BÝBLÝYOGRAFYA : Temmâm er-Râzî’nin Risâle fî beyâni’lfýraši’ŠŠâlle adlý eserinin ilk ve son sayfalarý (Köprülü Ktp., Hâfýz Ahmed Paþa, nr. 76) Kilâbî yanýnda Ebü’l-Hüseyin el-Meydânî, Hasan b. Ali el-Ahvâzî, Hasan b. Ali el-Lebbâd, Abdülazîz b. Ahmed el-Kettânî, Benî Sasrâ’dan Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin sayýlabilir. Temmâm 3 Muharrem 414’te (28 Mart 1023) Dýmaþk’ta vefat etti. Onun hadis ve ricâl alanýnda, ayrýca Þam bölgesine ait hadisleri ezberleme konusunda mahir olduðu bildirilmiþ ve Zehebî tarafýndan “hâfýz, muhaddisü’þ-Þâm” gibi sýfatlarla anýlmýþtýr. Eserleri. 1. el-Fevâßid (Fevâßidü’l-¼adî¦). Âlimlerin garîb ve nâdir rivayetlerinden derlenerek meydana getirilen fevâid türünün örneklerinden ve Ýbn Hacer elAskalânî’nin Fet¼u’l-bârî’deki kaynaklarýndan olan eserde 1800 civarýnda rivayet yer almaktadýr (nþr. Hamdî b. Abdülmecîd es-Selefî, I-II, Riyad 1992, 1994, 1997). Heysemî eseri Tertîbü e¼âdî¦i Fevâßidi Temmâm adýyla düzenlemiþtir. Abdülganî Ahmed Cebr Müzhir Temîmî, el-Fevâßid’i 1983’te Ümmülkurâ Üniversitesi’nde doktora tezi olarak neþre hazýrlamýþ, Ebû Süleyman Câsim b. Süleyman el-Füheyd edDevserî, eserdeki hadisleri fýkýh konularýna göre sýralanýp kaynaklarýný göstermek suretiyle er-Rav²ü’l-bessâm bi-tertîbi ve taÅrîci Fevâßidi Temmâm adýyla yayýmlamýþtýr (I-V, Beyrut 1987-1994). Devserî neþre esas aldýðý nüshaya Münzirî tarafýndan kaydedilen kýsa notlarý da göstermiþtir. 2. Müsnedü’l-mušýllîn mine’l-ümerâß ve’s-selâ¹în. Yûsuf b. Hakem es-Sekafî, Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî, Ebû Müslim-i Horasânî, Emevîler’in son Horasan valisi Nasr b. Seyyâr, I. Yezîd ve Abbâsî Veziri Fazl b. Rebî‘ gibi idarecilerin rivayetlerinden oluþan müsned tertibinde bir risâledir (Mecmû£atü resâßil fi’l- ¼adî¦ içinde, nþr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî, Küveyt 1980; nþr. Mecdî Fethî Seyyid, Tanta 1989). 3. ¥adî¦ü Ebi’l-£uþerâß ed-Dârimî. Ýbn Hacer’e göre eserin adý Müsnedü Ebi’l-£Uþr ed-Dârimî veya ¥adî¦ü Ebi’l-Ma£þer ed-Dârimî’dir (el-Mu£cemü’l-müfehres, s. 147, 325; nþr. Bessâm Abdülvehhâb Câbî, Dýmaþk 1984). 4. AÅbârü’r-ruhbân ve mevâ£i¾uhum (a.g.e., s. 91; Sehâvî, s. 213; Keþfü’¾-¾unûn, I, 27). Selâhaddin el-Müneccid, Ýbn Ebü’d-Dünyâ’nýn (ö. 281/894) bu eserden el-Müntešå min Kitâbi AÅbâri’r-ruhbân adýyla bir özet yaptýðýný ve kendisinin bunu neþrettiðini söylüyorsa da (Mu£cem, s. 23) bu tarihen mümkün olmadýðý gibi Selâhaddin el-Müneccid’in yayýmladýðý metin (MIDEO, III [Kahire 1956], s. 349-358) kendisinin de belirttiði gibi kimliði bilinmeyen bir kiþiye dairdir (a.g.e., s. 350). Diðer bir kaynaða göre ise bu özet yine Ýbn Ebü’d-Dünyâ’ya nisbet edilen er-Ruhbân adlý kitaba aittir (DÝA, XIX, 459). 5. Cüzß fîhi Ýslâmü Zeyd b. ¥âri¦e ve ³ayruhû min e¼âdî¦i’þ-þüyûÅ. Zeyd b. Hârise’nin hayat hikâyesinin ve diðer sahâbîlere ait bazý rivayetlerin yer aldýðý risâle, Ýbnü’lMibred’in Cevâbü ba£²i’l-Åadem li-ehli’n-ni£am £an ta½¼îfi ¼adî¦i i¼tecem ve el-£Aþeretü min merviyyâti Øâli¼ ibni’lÝmâm A¼med ve ziyâdâtihâ adlý eserleriyle birlikte neþredilmiþtir (nþr. Muhammed Sabâh Mansûr, Beyrut 2003). 6. Kitâbü men revâ £ani’þ-Þâfi£î (Sezgin, I, 227). 7. Cüzß fîhi aÅbâr ve ¼ikâyât £an Ebî Bekr Mu¼ammed b. Süleymân er-Raba£î (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 71, vr. 125-144; el-Fihrisü’þ-þâmil, I, 62). 8. Kitâbü’n-Nevâdir. Eserde müellifin talebesi Abdülazîz b. Ahmed el-Kettânî’ye Temmâm er-Râzî, el-Fevâßid (nþr. Hamdî b. Abdülmecîd es-Selefî), Riyad 1418/1997, II, 401421 (fihrist); Ýbn Asâkir, TârîÅu Dýmaþš (Amrî), XI, 43; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, XVI, 18; XVII, 289; Ýbn Hacer el-Askalânî, el-Mu£cemü’l-müfehres (nþr. M. Þekkûr el-Meyâdînî), Beyrut 1418/ 1998, s. 91, 119, 147, 251, 325; Sehâvî, el-Ý £lân bi’t-tevbîÅ, s. 213; Keþfü’¾-¾unûn, I, 27; Sezgin, GAS, I, 226-227; Selâhaddin el-Müneccid, Mu£cemü’l-müßerriÅîne’d-Dýmaþšýyyîn, Beyrut 1398/ 1978, s. 23; Câsim b. Süleyman el-Füheyd ed-Devserî, er-Rav²ü’l-bessâm bi-tertîbi ve taÅrîci Fevâßidi Temmâm, Beyrut 1408/1987, I, 10, 12-48; Ebû Ubeyde Meþhûr b. Hasan b. Selmân – Ebû Huzeyfe Râid b. Sabrî, Mu£cemü’l-mu½annefâti’l-vâride fî Fet¼i’l-bârî, Riyad 1412/1991, s. 318; elFihrisü’þ-þâmil: el-¥adî¦ (nþr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1991, I, 62; Necm Abdurrahman Halef, Ýstidrâkât £alâ TârîÅi’t-türâ¦i’l-£Arabî, Cidde 1422, IV, 594-595; Ýbrahim Hatiboðlu, “Ýbn Ebü’dDünyâ”, DÝA, XIX, 459. ÿHalit Özkan – ˜ – ˜ — TEMPLIER (bk. DÂVÝYYE ve ÝSBÝTÂRÝYYE). ™ — TEMRÎZ ( Z) ) א Hadis metninde bir kelimenin yanlýþlýðýna veya bir rivayetin zayýflýðýna iþaret etmek için kullanýlan terim. ™ Sözlükte “hastalanmak” anlamýndaki maraz kökünden türeyen temrîz “birine hastalýk nisbet etmek, onu zayýf saymak” demektir. Kelime hadis terimi olarak iki mânaya iþaret etmek üzere kullanýlýr. Ýlk kullaným þekli hocadan alýndýðý gibi nakledilmekle birlikte söz konusu rivayette lafýz veya anlam bakýmýndan yanlýþ yahut eksik olduðu düþünülen kelime veya cümlenin üzerine baþý sâd harfine benzeyen, ancak kuyruðu kapatýlmayýp düz bir çizgi þeklinde uzatýlan bir iþaret konulmasýdýr. Râvinin kelimedeki yanlýþlýðýn farkýna vardýðýný, ancak hocasýndan bu þekilde duyduðu için rivayeti olduðu gibi muhafaza ettiðini gösteren bu iþarete “temrîz alâmeti” veya “dabbe” denir (bk. DABBE). Temrîzin ikinci kullaným þekli ise râvinin veya haberin zayýf olduðunu söylemektir ki buna taz‘îf adý da verilir. Temrîz için bazan maraz kökünün tef‘îl kalýbýnýn mâzi ve mu433