Nisan-Temmuz 2011 - Sosyal-İş
Transkript
Nisan-Temmuz 2011 - Sosyal-İş
45. yıl NİSAN - TEMMUZ 2011 İKİ AYLIK YAYIN ORGANI YIL: 45 SAYI: 2011/4-7 YENİ KAZANIMLARLA GÜÇLENİYORUZ! S DA Tİ R A L O METR ALANDI İMZ E E AŞ’D BELD DELE A C Ü M NDI KAZA GENEL BAŞKAN ÖZCAN KESGEÇ UNUTULMADI Sayfa 4’te RASI LARA ULUS ELEYLE D MÜCA İYORUZ Ş BİRLE RONA TAŞE ARBE D İLK Ğ’DAN A D ULU 1 MAYIS 2011 HABERLERİ Sayfa 6-13’te ÇANKAYA BELDE AŞ’DE MÜCADELEMİZ SONUÇ VERDİ Sayfa 15’te METROLARDA MUTLU SON... Sayfa 22-30’da TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ Sayfa 16-18’de ULUSLARARASI İLİŞKİLER Sayfa 37’de 2 • Sosyal-İş Gazetesi GÜNDEM Sendikamız, içinden geçmekte olduğu atılım döneminde, temposunu hiç düşürmeden yeni başarıların altına imza atmaya devam ediyor. Bir yandan yeni örgütlenmelerle sendikamızı büyütürken, diğer yandan örgütlü bulunduğumuz işyerlerinde önemli başarılar elde ettik. Unutulmaz Genel Başkanımız Özcan Kesgeç’in değerli anısına layık olmaya, bizlere bıraktığı mirası daha yükseklere taşımaya çalışmak, en büyük onurumuz... Uzun süredir yetki sorunun sürdüğü Çankaya Belde AŞ işyerimizde, yürüttüğümüz mücadele sonucu kazanım sağlayarak toplu sözleşme görüşmelerine başladık. Önümüzdeki süreçte, toplu sözleşmede kazanım sağlamak için mücadele vereceğiz. Sendikamızın uzun bir süredir gündeminde olan taşeron örgütlenmelerinin meyvelerini de yavaş yavaş toplamaya başlıyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi’ndeki taşeronda çalışan işçi arkadaşlarımız adına, mahkemelerde emsal teşkil edecek bir karar elde ettik. Bu karar, mücadelemizi sürdürdüğümüz diğer taşeron şirketlerdeki üyelerimiz için büyük bir umut oldu. Uludağ Üniversitesi’nden Konya Selçuk Üniversitesi’ne, Ordu Üniversitesi’nden Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne; Türk Patent Enstitüsü’ne, taşerona karşı verdiğimiz mücadeleyi güçlendirerek sürdürüyoruz. Ve Metro Grosmarketler... Hazırlık süreciyle beraber oldukça uzun bir süredir sendikamızın gündeminde olan Metro Grosmarketler 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ni kazanımla sonuçlandırmanın gururunu yaşıyoruz. Toplu sözleşme hazırlık toplantısıyla, üyelerimizle yapılan yüzlerce anket çalışmasıyla, her mağazada ayrı ayrı yapılan eğitim ve bilgilendirme toplantılarıyla örgütlediğimiz toplu sözleşme süreci sonunda, gösterdiğimiz çabanın karşılığını, elde ettiğimiz kazanımlarla aldık. Ücretlerde ve sosyal yardımlarda elde ettiğimiz iyileştirmelerin yanı sıra, BART Sistemi olarak bilinen ve esnek çalışmayı beraberinde getiren uygulama açısından da önemli kazanımlar elde ettik. Sendikamız, uluslararası sendikal örgütlerle kurduğu ilişkilere bir yenisini daha ekledi. Üyelik için başvuru hazırlıklarını sürdürdüğümüz, işkolumuzda kurulu bulunan sendikaların bağlı olduğu federasyon olan UNI’nin yanı sıra eski Sovyet ülkelerini oluşturan 15 ülkede, işkolumuzda faaliyet gösteren sendikaların konfederasyonu ile bir işbirliği protokolü imzaladık. “Ticaret, Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin Sendikalarının Konfederasyonu” ile sendikamız arasında imzalanan işbirliği protokolüyle, uluslararası alanda yeni ilişkiler kuruyor, sendikamızın mücadelesini, dünya işçi sınıfının mücadelesiyle birleştiriyoruz. AKP Hükümeti’nin Kıdem Tazminatı hakkı başta olmak üzere, emeğe dönük saldırılarını yoğunlaştırdığı bu dönemde, örgütlülüğün ve mücadelenin önemini bir kez daha görüyoruz. Sendikamız Sosyal-İş bu bilinçle, emeğe yönelik saldırılar karşısında kararlılıkla mücadele edecek. Emeğe dönük her tür saldırıda emeği savunan sendikamız, taşeron örgütlenmelerinden meslek odalarına, ticari işletmelerden eğitim kurumlarına kadar mümkün olan her yerde emeğin sesi oluyor; olmaya da devam edecek. Metin EBETÜRK Genel Başkan SAHİBİ SOSYAL-İŞ Sendikası adına Genel Yayın Yönetmeni, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Genel Başkan Celal Metin UYAR Gen. Sekr. EBETÜRK TASARIM Sosyal-İş Basın Yayın Dairesi Yerel Süreli Yayın Yayın No:4337 Baskı Tarihi 3 Ağustos 2011 YÖNETİM YERİ SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZİ Ziya Gökalp Caddesi 36/16 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.430 17 73 (pbx) Faks: 0.312.432 39 63 web: www.sosyal-is.org.tr e-posta:sosyal-is@sosyal-is.org.tr BASKI: Öncü Basın Yayın Ltd.Şti.K.Karabekir Cad.No:85/2-Ankara Tel:0.312.384 31 20 • ÖZCAN KESGEÇ UNUTULMADI ............................... 4-5 • 1 MAYIS HABERLERİ ................................................ 6-13 • ÇANKAYA BELDE AŞ’DE MÜCADELEMİZ SONUÇ VERDİ .................................... 15 • ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE TAŞERONLAŞTIRMAYA KARŞI YARGI ZAFERİ ............................................ 16-17 • KONYA SELÇUK, PATENT VE ORDU’DA MUVAZAANIN PEŞİNDEYİZ .......................................... 18 • UNI’NIN EĞİTİM SEMİNERİNDE SENDİKAMIZ TEMSİL EDİLDİ ....................................... 19 • BİRLİKTE ÜRETTİK, BİRLİKTE ÖĞRENDİK .......... 20-21 • METRO TİS SÜRECİ ............................................... 22-30 • TİS HABERLERİ ....................................................... 31-34 • PAYLAŞTIKLARIMIZ ..................................................... 35 • ONBİNLER ÇOK SES, TEK YÜREK OLDU ................ 36 • SENDİKAMIZ ULUSLARARASI PROTOKOLE İMZA KOYDU ...................................... 37 • TAŞERONU YENECEĞİZ, HER YERDE! .................... 38-39 • ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İŞÇİLERİ HAKLARI İÇİN EYLEM YAPTI ................................... 40-41 • İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BASKININA ORTAK TEPKİ .......................................... 42 • İZMİR ŞUBE TEMSİLCİLER KURULU TOPLANDI ........ 43 • ÜÇ FİDAN, ÇINARINA KAVUŞTU ............................. 44-45 • KAYIP ÖZGÜRLÜK FİLMİ OYUNCUSU VEDAT PARÇİN İLE SÖYLEŞİ ................................. 46-47 • İŞYERLERİNDEN RÖPORTAJLAR ............................. 48 • IV. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONGRESİ’NE DOĞRU ............................................. 49 • MAS-DAF İŞÇİLERİ ANKARA’YA ULAŞTI .................... 50 • Birleşik Metal-İş Casper’da kazandı ............................. 51 • DİSK’TEN AÇIKLAMA .................................................. 52 • DİSK’TEN YENİ HÜKÜMET PROGRAMI DEĞERLENDİRMESİ ........................... 53 • RAPOR: EMEKÇİLERİN PANORAMASI ............... 54-57 • İŞÇİNİN DÜNYASI ................................................... 58-59 • PRATİK BİLGİLER ...................................................... 60 SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay e-posta: ankarasube@sosyal-is.org.tr Tel Faks :0.312.430 07 04 : 0.312.430 16 14 İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray e-posta: istanbulsube@sosyal-is.org.tr Tel Faks : 0.212.523 24 89 : 0.212.534 30 88 ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:15 Tel-Faks : 0.242.241 51 46 İZMİR: Tel-Faks : 0.232.465 07 09 Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak e-posta: izmirsube@sosyal-is.org.tr Sosyal-İş Gazetesi • SOSYAL-iŞ HUKUK 3 Av. Faik Serdar ERMAN Hukuk Danışmanı DAVALAR NİÇİN UZUYOR? Genel olarak tüm avukatların ve özelde de sendikalarda çalışan avukatların en çok karşılaştığı sorulardan birisi de davaların niçin uzadığıdır. Tüm avukatlar, müvekkillerine ilk celseden sonra bir sonraki duruşmanın tarihini söylediklerinde, “Amma uzak zamana atılmış, ne kadar geç zamana kalmış, niye daha yakın bir tarihe duruşma günü almadınız “ gibi yakınmalarla karşılaşmaktadır. Bu yakınmalarda haklılık payı doğru ve gerçektir. Geciken adalet adaleti yeterince yerine getiremez. Ancak bu yakınmalar haklı olmakla beraber, ortada maddi gerçekler de vardır. Ülkemizin insanı çağdaş yargılamaya, Cumhuriyetin aydınlanma devrimi ile birlikte kavuşmuştur. Laik Hukuk sistemi bizde 1926 yılında Medeni Kanun ile birlikte başlamıştır. Osmanlı devletinde hukuk sistemi şer’i hukuktur. Ancak Osmanlı devletinde de, şer’i hukuk sisteminin yeterli olmaması, tüm toplumsal yaşamı karşılamaması nedeni ile bu devletin son zamanlarında Batılı ülkelerin hukuk kuralları Osmanlıcaya çevrilerek uygulamaya konulmuştur. Bizim uyguladığımız hukuk sistemi Kara Avrupası (İus Commun / Ortak Hukuk) Hukuk sistemi olup Roma Hukuku’na kadar dayanmaktadır. Roma Hukuku, Milattan önceye 12 Levha Kanunlarına kadar geriye gitmekte olup zamanla hem uygulayıcıların hem hukuk öğreticilerinin katkıları ile gelişerek bugüne kadar gelmiştir. Kısaca Kara Avrupası’nda 2000 yıldır uygulanan hukuk sistemi, bizde Cumhuriyetin aydınlanma devrimi ile 1926 yılında Medeni Kanunun kabul edilmesi ile (İsviçre Medeni Kanununun Almanca Çevirisi) laik hukuk sistemi olarak uygulanmaya başlanmıştır. Biz bu yazıda hukukun sürekli olarak üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan egemen güç tarafından yapıldığı tartışmasına girmeyeceğiz. Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere, ülkemizde insan aklına dayanan kuralların çok sınırlı bir zamandır uygulanmakta olduğu bir gerçektir. Avrupa da 2000 yıldır uygulanan laik hukuk ülkemizde yaklaşık 90 yıldır uygulanmaya başlanınca sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Türkiye’de laik hukuk kurallarının uygulanması bağımsız mahkemeler tarafından yerine getirilmektedir. Hukuk sisteminin en büyük özelliği Yargıçların Yasama (yasaları yapan meclis) ve Yürütmeden (yasaları uygulayan Merkezi hükümet ve yasaları uygulamakla görevli diğer idareler) tamamen bağımsız olmalarıdır. Bence en büyük sorun Hukuk Fakültelerinde hukukla ilgili eğitimin kalitesindedir. 1980’li yıllara kadar Türkiye’de iki tane Hukuk Fakültesi varken, bugün hukuk fakültelerinin sayısı 60’ ı geçmiştir. Biz hukukçuların davaların uzamasındaki Hakim, avukat, savcı, adli personel vb.) teorik bilgi eksikliği (hukuki bilgi eksikliği) yanında hukuk kalitesini düşmesine neden olan en büyük temel neden, öğrencilerin hukuk fakültelerindeki dersleri yeterince öğrenmeden, pratik yapmadan mezun olmaları, bilgi eksikliği nedeni ile davaların uzamasına neden olmasıdır. Bunun ötesinde davaların uzamasının, en büyük nedeni, mahkemelerde “olağanüstü iş yükü” kavramı ile bile açıklanamayacak, “çok ağır iş yüküdür.” Mahkeme ve hakim sayısının azlığı değil, “çok çok azlığı” davaların uzamasına neden olmaktadır. Diğer yandan ülkemizdeki bozuk ekonomik düzen, dava sayısının devamlı artmasına neden olmaktadır. Ankara’da yeni adliyenin açıldığı 1989 yılında beş adet İş Mahkemesi varken, bugün İş Mahkemeleri’nin sayısı on dokuz olmasına rağmen on dokuz İş Mahkemesi ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Ankara’da beş adet iş mahkemesi 1990’lı yıllarda haftada en fazla iki veya üç gün duruşma yaparak adaleti yerine getirmeye çalışırken, bugün on dokuz adet iş mahkemesi, hemen hemen haftanın dört günü duruşma yapmasına rağmen artan dosya ihtiyacını karşılamaktan fiziki kapasite olarak çok uzaktır. İnsan üstü gayretlerle fedakarlıklarla çalışan hakimler medeni ölçülerde bakmaları gereken dosya sayısının en az 20-30 misli dosyaya bakmak zorunda kalmaktadırlar. Her gün duruşma yapılması mümkün değildir. Çünkü hakimlerin, duruşmaya çıkmadan önce dosyaları incelemeleri de gerekmektedir. Öte yandan iş mahkemelerinin dosyalarının temyiz incelemesinin yapıldığı 9. Hukuk Dairesi’ne gelen dosya sayısı yılda 50.000’in üzerindedir. Dairenin üyelerinin sayısı ve dosyayı inceleyen tetkik hakimlerinin sayısı yetersizdir. Gerek temyiz mercilerindeki, gerekse yerel mahkemelerdeki hakimler dosyaları evlerine götürüp, Cumartesi, Pazar tatil yapmayarak incelemek zorunda kalmaktadırlar. Mahkeme sayısının azlığı, buna karşılık dosya sayısının çokluğu, davaların uzamasına neden olmakta, yargının tüm fedakarlığına rağmen davalar çığ gibi büyüyen dosya sayısı artmaktadır. Öte yandan yukarıda belirttiğim üzere biz hukukçuların (avukatların, savcıların, yargıçların adli personelin) bilgi eksikliği, davaların uzamasının diğer bir nedenidir. Diğer taraftan, davaların götürülüş şekline ilişkin tek usul yasası olmasına rağmen, hukukçuların esprisi ile “hakim sayısı kadar usul yasasının olması” avukatların da iş yükü nedeni ile delillerini zamanın da toplatamamaları, delil toplanması için belirtilen sürelerde masraf vermemeleri, ara kararını zamanında yerine getirmemeleri, davaların uzamasına neden olmaktadır. Öte yandan müzekkerelerin yeterince doğru yazılmaması, eksik yazılması, yazıldığı kurumun zamanında cevap vermemesi veya müzekkereyi cevaplandırmaması, geç cevaplandırması, eksik cevaplandırması, davaların gereksiz yere uzamasının diğer bir nedeni olmaktadır. Adli personelin, mahkeme kalemlerinde çalışan iş yükünün ağırlığı, düşük maaşlarla fakat özverili ve fedakar çalışmalarına rağmen dosya sayısının çokluğu da davaların uzamasına neden olmaktadır. Örnek aldığımız ve birlikte olmak istediğimiz Avrupa ülkelerinde mahkemeler, 15-20 dosya ile duruşmaya çıkarken, Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerde hakimler 70-80 dosya ile duruşmaya çıkmakta, duruşmaya sabah başladıklarında duruşma salonundan hiç çıkmadan 6-7 saat duruşmalarını ara vermeden, bazen de 10-15 dakika gibi aralar vererek duruşmalarını sürdürmektedirler. Hiç kimsenin yasanın düzenlediği özel durumlar olmadıkça kendisine diğer kendisi gibi hak arayanlardan daha önceye duruşma günü bekleme hakkı yoktur. Herkes bu çok ağır yüklü sistem içerisinde duruşma günün sırasını beklemek zorundadır. Mahkemelerin çok ağır iş yükü karşısında çok yakın duruşma günü vermeleri maddi gerçekler karşısında mümkün olmamaktadır. Hak arayan bir bireyin duruşma günlerinde bir şekilde öne geçmesi demek, başka hak arayan bireylerin davalarının duruşma günlerinin arasının açılmasından başka bir şey değildir. Devletin bağımsız yargının sorunlarına amacı doğrultusunda el atması gerekmektedir. Devleti bugüne kadar yönetenler, yargının nasıl daha hızlı bir şekilde adaleti yerine getireceğini, yargıçların kuvvetler aykırılığı ilkesi uyarınca yürütmeden ve yasamadan nasıl daha bağımsız hale getirileceğini düşüneceklerine, yargıyı kendilerine daha fazla nasıl bağlayacaklarını, etkileyeceklerini, yargıyı kendilerine nasıl bağımlı hale getireceklerini düşünmektedirler. 1960 Anayasamızın ilk şeklindeki yargı bağımsızlığı ve yargıç teminatı ilkeleri ise bugün tanınmayacak bir hale gelmiş, karikatürize olmuştur. Ancak yargıyı emir komuta zincirine sokmaya çalışan kim olursa olsun, hangi düşünceden, hangi gruptan olursa olsun adaletin mutlaka herkese bir gün gerekeceğini unutmaktadırlar. Çağdaş insan, kim olursa olsun kendisi için istediği adaleti başkası için de isteyen, kurallara saygı duyan, mahkemeden ayrıcalık değil, kendisi, karşısındaki davalısı veya davacısı için adalet isteyen insandır. Ekonomik ve sosyal mertebesi ne olursa olsun bir insan, her seferinde kuralları çiğnemek için rasyonalize (akla uydurma/bahane) mekanizmalarına baş vuruyorsa (örneğin kurallar adaletsiz, ne yapayım herkes öyle davranıyor vb.) bu insan çağdaş değil ilkeldir. İnsan olmanın bir göstergesi de başkalarının hakkına saygı duymak, kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamak, adaleti eğip bükmemektir. Böylesi durumlar da dava sayısının artmasına neden olmaktadır. Tüm bunların ötesinde ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal ekonomik koşullar da dava sayısının artmasının önemli bir sebebi olmaktadır. Üzücü olarak belirtmek gerekir ki, eğitim eksikliği, ekonomik koşullar, köşe dönmeci, iş bitirici mantık, gelecek güvencesizliği, başkalarının hakkına saygısızlık, açılan davaların artmasının nedenidir. Bir örnek vermek gerekirse 2000’li yıllardaki boşanma davası sayısı toplumsal ekonomik ilişkilerin bozukluğu, gelir dağılımının aşırı dengesizliği nedeni ile günümüzde altı yedi misli artmıştır. Ülkemizde kara paranın büyük boyutlarda olması, işçi çalıştıranların işçilerin haklarına yeterince saygı göstermemesi, kuralsız işçi çalıştırmanın kural haline gelmesi, işçi çalıştıranların İş Hukukunun getirdiği yasalara uymaması, dava sayısının artmasına, duruşmaların çoğalmasına, duruşma aralarının artmasına neden olmaktadır. Bu sorunların çözümünde müvekkileri adına hak arayan avukatlara hak dağıtan mahkemelere büyük görevler düşmekte ise de, öncelikle çağdaş eğitimden, bilimden uzak toplum, mahkeme ve yargıç sayısının azlığı, bozuk ekonomik düzen, gelir dağılımındaki büyük dengesizlik, kuralsız acımasız kapitalist ilişkiler ve kurallara uymama alışkanlığı (ben ne yapayım herkes öyle yapıyor mantığı), gelecek güvensizliğinden kaynaklanan bencillik, kapitalizmin tüketim ekonomisi, davaların sayısının artmasına, artan dava sayısı davaların uzamasına, duruşma aralarının açılmasına neden olmaya devam edecektir. 4 • Sosyal-İş Gazetesi ÖZCAN KESGEÇ UNUTULMADI Sendikamız Genel Başkanı Özcan Kesgeç, vefatının 4. yılında ailesi, sendikamız üye, temsilci ve yöneticileri ile emek dostları tarafından mezarı başında anıldı. Sendikamız tarafından gerçekleştirilen anmaya, kardeş sendikalarımız Birleşik Metal-İş ve Genel-İş yöneticileri de katıldı. Anma, saygı duruşu ve sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar’ın açılış konuşmasıyla başladı. Uyar konuşmasında sendikamız yeni yönetiminin Kesgeç’in bıraktığı değerleri sahiplenerek devam ettiğini belirtti. Kesgeç’in sendikacı Celal Uyar’ın konuşması kişiliğinin yanı sıra siyasi kişiliğine de dikkat çeken Uyar, Kesgeç’in siyasal alanda da işçi sınıfı için çalıştığını söyledi. Uyar’dan sonra Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk bir konuşma yaptı. Ebetürk, Özcan Kesgeç’i unutmadıklarını ve eksikliğini daima hissettiklerini söyledi. Ebetürk “Sermaye sınıfı ve iktidarı emekçilere öyle acıma- “Biz sendikal mücadeleye güzel başladık. sızca saldırıyor ki keş- Sınıf mücadelesinin bütünselliğini görke diyoruz Kesgeç’ler, dük. Yaşadık, yaşattık. Şimdi arkadaşTürkler’ler, Kuas’lar ara- lar, güzel başladığımızı güzel bitireceğiz. mızda olsalardı biz yeni güzel bitireceksiniz. Görev bu” sendika yöneticilere Özcan KESGEÇ yol gösterip, tavsiye ve öğütlerini bizden esirgemeselerdi. Ama ne yazık ki kendileri burada değil. Ancak hissediyoruz ve tahmin ediyoruz ki, bizi izliyor, takip ediyor- Metin Ebetürk’ün konuşması Vedat Baranoğlu’nun konuşması Emine Kesgeç’in konuşması Taygun Görgün’ün konuşması Sosyal-İş Gazetesi • lar. Bizim, bizlerin başarılarımızla seviniyor, çaresizliğimize, zor durumlarımıza üzülüyorlardır.” şeklinde konuştu. Ebetürk sözlerini şu şekilde noktaladı: “Sevgili Genel Başkanımız siz rahat uyuyun görevimizi başarıyla yerine getirmek için yönetim kurulumuz, şube başkanları ve örgüt organlarımızla çalışıyoruz. Ne sizi ne de sizin gibi sınıf önderlerimizi utandıracağız.” Ebetürk’ten sonra Özcan Kesgeç’in sevgili eşi Emine Kesgeç söz alarak Özcan Kesgeç’i anlattı. Özcan Kesgeç’in çok yönlü bir insan olduğunu ifade eden Emine Kesgeç, Özcan Kesgeç’in Türkçe’yi çok iyi kullandığını söyledi. Kesgeç, “İnsanları incitmeden ikna etmeyi çok iyi biliyordu. Sosyal-İş’in şimdiki yönetimiyle, onun izinde ve onun ilkeleriyle yoluna devam ettiğini görüyor ve bundan dolayı kıvanç duyuyorum” şeklinde konuştu. Emine Kesgeç’ten sonra konuşan Özcan Kesgeç’in Türkiye İşçi Partisi’nden yoldaşı ve arkadaşı Vedat Baranoğlu Özcan Kesgeç’le uzun yıllar beraber siyasal faaliyet yürüttüklerini söyledi. Baranoğlu “Özcan Kesgeç yaşamının sonuna kadar sosyalistti. Sınıf kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Siyasal ve sendikal mücadeleyi ustalıkla birleştirmeyi bildi” şeklinde konuştu. Baranoğlu “Bu tür anmalar işçi sınıfı ve sendikalar için çok önemli faaliyetlerdir. Sosyal-İş’in bu geleneği sürdürmesi bu bakımdan çok önemlidir. Kendilerine bu duyarlılıkları ve vefalı davranışları için teşekkür ediyor ve kendilerini tebrik ediyorum” dedi. Son olarak söz alan DİSK Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün Kesgeç’in sendikal kimliğinin yanında siyasal yanının da çok önemli olduğunu ifade etti. Görgün, “Bizim kuşaklar ondan çok şey öğrendi. Giyimiyle, kuşamıyla, tavır ve davranışlarıyla hepimize örnek oldu. Onun anısını yaşatmak için daha çok çalışmalı ve daha fazla ortak hareket etmeliyiz. Daha fazla dayanışma içinde olmalıyız. Ne yazık ki bu konuda arzuladığımız başarıya ulaşamadık. İşçi sınıfı birçok bakımdan saldırı altında. DİSK olarak bu saldırılara karşı tüm gücümüzle mücadele ediyoruz. Ancak ne yazık ki yalnız kalıyoruz.” şeklinde konuştu. Görgün sözlerini şu şekilde noktaladı: “Sosyal-İş Sendikası çok başarılı bir dönem içinde çok önemli mücadeleler yürütüyor. Ama bu yetmez. Sosyal-İş, sektörün en büyük sendikası olmalıdır. DİSK de Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olmalıdır. Ancak o zaman Özcan Kesgeç’e layık olabiliriz.” Yapılan konuşmalardan sonra anmaya katılanlar araçlarla sendikamız Genel Merkezine doğru hareket ettiler. Özcan Kesgeç tarafından gelecek kuşak sendika yöneticilerine hitaben kaleme alınan ve sevgili eşi Emine Kesgeç tarafından sendikamıza iletilen not... 5 6 • Sosyal-İş Gazetesi 1 Mayıs TAKSİM’de coşkuyla kutlandı İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs İstanbul’da TAKSİM MEYDANI’nda kutlandı İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere tüm yurtta büyük bir coşkuyla kutlandı. DİSK, Türk-İş, Hak-iş, KESK, MemurSen, TMMOB, TTB ve TEB tarafından düzenlenen 1 Mayıs Mitingleri, tüm yurttaki 1 Mayıs alanlarında renkli görüntülere sahne oldu. İstanbul’da düzenlenen 1 Mayıs Mitinginde yüzbinlerce kişi Taksim Meydanı’nı hınca hınç doldurdu. 4 koldan girilen 1 Mayıs Taksim Mitingine konfederasyonumuz DİSK ve bağlı sendikalar, Şişli kolundan katıldı. Sendikamız da mitinge bu koldan, DİSK kortejiyle beraber yürüdü. Sendikamız üyeleri, İstanbul Şube pankartının arkasında açılan işyeri ve çeşitli örgütlenmelerimize ait pankartların arkasında yürüdüler. Şube pankartımızın arkasında Metro Grosmarket İşçileri, İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları, İstanbul Barosu İşçileri imzalı pankartlar açıldı. Sendikamız kortejinde ayrıca “Özel Öğretim Öğretmenleriyiz, haklarımız için SOSYAL-İŞ’te örgütleniyoruz” pankartı arkasında özel öğretim kurumlarında çalışan üyelerimiz ile “Taşeronu yeneceğiz.. Her yerde!..” pankartı ile yürüyen Bursa Uludağ Üniversitesi’nden üyelerimiz de katıldı. Bursa’daki Metro Grosmarket Mağazalarından gelen üyelerimiz de sendikamız kortejindeki yerlerini aldılar. Bursa Uludağ Üniversitesi çalışanları Sosyal-İş Gazetesi • 7 1 Mayıs TAKSİM’de coşkuyla kutlandı İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları Yaklaşık 200 kişilik kortejiyle coşkulu sloganlarla taleplerini haykıran Sosyal-İş’liler, taleplerini içeren çeşitli döviz ve afişler de taşıdılar. Kortejimizden sık sık “Sen sen ol sendikalı ol”, “Şirket değil üniversite”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ahmet çıkacak yine yazacak”, “Taşeronu yeneceğiz”, “İnadına Sosyal-İş, İnadına DİSK”, “Demokratik üniversite istiyoruz” gibi sloganlar yükseldi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanarak hapishaneye konulan sendikamız üyesi Ahmet Şık için taşınan dövizler ise ilgiyle karşılandı. Yüz binlerin alanı doldurduğu Taksim 1 Mayıs’ında, 1977 yılından beri ilk kez tekrar açılan ünlü ellerinden zincirlenmiş işçi pankartı, vinç yardımıyla Atatürk Kültür Merkezi binasına asıldı. İşçi ve emekçiler Taksim Meydanı’nda taleplerini haykırırken, 1 Mayıs 1977’de katledilenlerin isimleri de tek tek okunarak anıldı. Türkiye’deki 1 Mayıs kutlamalarında katledilen emekçilerin katillerinin ve bunların arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılarak cezalandırılması talebi tüm emekçiler tarafından dile getirildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları 1 Mayıs Birlik Dayanışma ve Mücadele Gününün anlam ve öneminin anlatıldığı konuşmaların ardından, işçi ve emekçilerin sorunlarının ve taleplerinin dile getirildiği konuşmalar yapıldı. Bu konuşmaların büyük kısmı, direnişteki işçiler tarafından gerçekleştirildi. Konuşmaların ardından Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Agire Jiyan grupları Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkı ve türkülerini seslendirerek işçi ve emekçileri coşturdu. Verilen konserlerin ardından yüz binlerce işçi ve emekçinin katıldığı 1 Mayıs 2011 mitingi, olaysız bir şekilde sona erdi. Özel Öğretim Kurumları çalışanları İstanbul Barosu çalışanları 8 • Sosyal-İş Gazetesi ANKARA’DA SON YILLARIN EN GÜÇLÜ 1 MAYIS’I Ankara’da son yılların en güçlü 1 Mayıs kutlaması yapıldı. On binlerce işçi ve emekçi, hak gasplarına, işsizliğe, yoksulluğa, sömürüye ve güvencesiz çalışmaya karşı Ankara’da 1 Mayıs alanını doldurdu. Emekçiler, 1 Mayıs mitinginin yapıldığı Sıhhiye Meydanı’na sığmadı. Sendikamız üyeleri de 1 Mayıs mitingine kitlesel katıldı. Sabah saatlerinde Ankara Garı önünde toplanan emekçiler, 1 Mayıs mitinginin yapılacağı Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. DİSK, KESK ve Türk-İş’e bağlı sendikalar ile meslek örgütleri, kitle örgütleri, siyasi partiler, gençlik örgütleri, kadın örgütleri, taraftar grupları, üniversiteli ve liseli öğrenciler ile çeşitli mahallelerden Ankaralılar, on binlerce kişilik bir kortej oluşturdu. Özelleştirme ve taşeronlaştırmaya duyulan tepki, sendikal hak ve insanca yaşam talepleri sendikaların kortejlerinde öne çıkan gündemler oldu. Özellikle YGS’de yaşanan şifre skandalına karşı isyanlarını 1 Mayıs alanına taşıyan liseli öğrenciler ile çeşitli üniversitelerden öğrenciler Ankara 1 Mayıs kutlamalarında coşkuları ve kitlesellikleri ile dikkat çekti. Sendikamızdan kitlesel katılım Sendikamız üyeleri de sabah saatlerinde Ankara Şubemiz önünde toplanarak yürüyüşün başlayacağı Ankara Garı’na birlikte gitti. Sendikamız DİSK pankartı arkasında Birleşik Metal-İş, Genel-İş ve Emekli-Sen ile birlikte yürüdü. Çankaya Belde A.Ş. ve İmar A.Ş’de çalışan üyelerimiz “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” pankartı ile yürüyüşe katılırken, Metro Grosmarket, oda, meslek kuruluşu, sendika, Türk Patent Enstitüsü ve çeşitli işyerlerinde çalışan üyelerimiz de kortejimizde yer aldı. Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirketlerde çalışan üyelerimiz ile Metro Konya Mağazası’ndan üyelerimiz de 1 Mayıs’ı Ankara’da kutlarken, Selçuk Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz “Taşerona son vereceğiz” ve “Taşeronu yeneceğiz” pankartlarıyla yürüdü. Sosyal-İş Gazetesi • 9 ANKARA’DA SON YILLARIN EN GÜÇLÜ 1 MAYIS’I ganlarla 1 Mayıs’ı coşku içinde kutladı. 1 Mayıs Tertip Komitesi adına konuşan DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Kani Beko, güvencesiz, esnek, kuralsız çalışmanın yaygınlaştırıldığına dikkat çekti. Beko, “Biz, emeğin haklarının yok edilmeye çalışıldığı, ülkenin sivil bir diktaya doğru yöneldiği bir süreçte, yoksulluğa, eşitsizliğe, hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine ve doğal kaynaklarımızın tahrip edilmesine karşı sesimizi yükseltiyoruz” dedi. KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İbrahim Kara da, Başbakan’ın “çılgın İstanbul projesine” atıf yaparak, “AKP’nin çılgın projesi emekçilere esnek çalışmaya ve yoksulluğu dayatıyor. Görevimiz bu çılgın projenin şifresini kırmaktır” dedi. Miting, Grup Kibele’nin ezgileriyle sona erdi. Belde işçisi kazanacak! Yaklaşık 160 üyemiz 1 Mayıs’a sendikamızla katıldı. Kadın üyelerimizin ve Çankaya Belde A.Ş. işçilerinin yoğun katılımı ve coşkusu özellikle dikkat çekti. Üyelerimiz, “Güvenceli İş, İnsanca Yaşam”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Kölelik yasalarına hayır”, “Taşeron karanlıktır” ve “Taşeron seninle hesabımız var” yazılı dövizler taşıdı. Sendikamız kortejinden sık sık, “Belde işçisi kazanacak”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Metro işçisi kazanacak”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “Milyonlar aç, milyonlar işsiz, işte kapitalist sisteminiz”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganları yükseldi. “Ahmek Şık aramızda” yazılı dövizler taşıyan üyelerimiz, Ankara’dan cezaevindeki üyemiz gazeteci Ahmet Şık’ın 1 Mayıs’ını kutlayarak, “Ahmet çıkacak, yine yazacak” sloganını attı. AKP’nin şifresini kıracağız Yürüyüşçülerin Sıhhiye Meydanı’na ulaşması ile 1 Mayıs mitingi başladı. Üyelerimiz, 1 Mayıs alanında halaylar ve slo- 10 • Sosyal-İş Gazetesi İZMİR’DE ONBİNLER ALANDAYDI İzmir 1 Mayıs kutlamaları Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleştirildi. Yağmurlu havaya rağmen on binlerce kişi alanı hınca hınç doldurdu. Sabah saatlerinde İzmir’in çeşitli merkezlerinde buluşan sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri Gündoğdu Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Alanda buluşan on binlerce işçi ve emekçi taleplerini coşkuyla haykırdı. Sendikamız İzmir Şubesi 11.30 sularında Basmane Fuar kapısı önünde toplandı. 100’ü aşkın üyemizin katıldığı kortejimiz, DİSK Ege Bölge Temsilciliği’ne yürüyerek DİSK korteji ile buluştu. DİSK kortejine katılan sendikamız, diğer kardeş sendikalarla beraber Gündoğdu Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Sendikamız İzmir Şubesi pankartının arkasında yürüyen Sosyal-İş’liler “Taşeronu yeneceğiz, her yerde!..” ve “Herkese güvenceli iş, güvenli gelecek” pankartlarını da açtılar. Üyelerimiz ayrıca “Taşerona son vereceğiz”, “Sendikal gücümüz torbayı delecek”, “Yansak da dokunacağız”, “Ne ücretli ne ücretsiz, bizler köle değiliz” gibi dövizler de taşıdılar. İzmir’de süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerine yönelik olarak da “Olur mu sıfır zam hey gidi Başkan?”, “Sıfıra sıfır elde var sıfır”, “İyi iş, adil zam, duy sesimizi başkan” dövizleri açıldı. Kortejimizden sık sık “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Direne direne kazanacağız”, “İşte 1 Mayıs alanlardayız”, “Her yer Taksim her yer 1 Mayıs”, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “İnadına sendika inadına Sosyal-İş”, “Ahmet çıkacak yine yazacak” gibi sloganlar yükseldi. Ayrıca İzfaş önünde yürüyüşünü durduran sendikamız korteji, bir süre burada slogan attıktan sonra yoluna devam etti. Sosyal-İş Gazetesi • 11 İZMİR’DE ONBİNLER ALANDAYDI Katılımcıların Gündoğdu alanında toplanmasından çeşitli konuşmalar yapıldı. Tertip Komitesi Başkanı ve DİSK Ege Bölge Temsilcisi Ali Çeltek yaptığı konuşmada Türkiye işçi sınıfının sorunlarla boğuştuğunu, sorunlarının sadece ekonomik olmadığını, her geçen gün adaletin, hukukun sorgulandığı bir sistem yaratıldığını ve herkesin birbirine kuşku ve korkuyla bakarak yaşadığını ifade etti. Yapılan konuşmaların ardından müzikler ve türküler eşliğinde işçi ve emekçiler halaya durdu. Coşkuyla kutlanan İzmir 1 Mayıs’ı, olaysız sona erdi. 12 • Sosyal-İş Gazetesi İL İL 1 MAYIS 2011... Sendikamız, İstanbul, Ankara ve İzmir’in dışında örgütlü olduğu illerde de 1 Mayıs alanlarındaydı. Sendikamız üyeleri işçi ve emekçilerle beraber alanları coşkuyla doldurdular. Mümkün olan her yerde alanlarda olan Sosyal-İş’liler taleplerimizi gür bir şekilde haykırdılar. Antalya ANTALYA Antalya son yılların en görkemli 1 Mayıs’ına sahne oldu. Güllük Caddesi’nde toplanan işçi ve emekçiler Yavuz Özcan Parkı’na doğAntalya ru sloganlarla yürüyüşe geçti. Sendikamız da Sosyal-İş Antalya Şubesi pankartı ile mitinge katılım gösterdi. Sendikamız pankartı arkasında Antalya ve Alanya Metro Mağazaları, AKSAV ve Antalya Tabip Odası’ndan üyelerimiz ile yöneticilerimiz yürüdü. Mitingde sık sık “Yaşasın 1 Mayıs”, “Ahmet çıkacak yine yazacak”, “Direne direne kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı. Miting esnasında yağan yağmura rağmen coşkusu ve kit- Antalya leselliğini yitirmeyen Antalya 1 Mayıs’ına 6000’in üzerinde işçi ve emekçi katıldı. SAMSUN Samsun 1 Mayıs’ı 5000’i aşkın insanın katılımı ile kutlandı. Mitinge Samsun’daki üyelerimiz de katılım gösterdi. Ray Apartmanı önünde başlayan miting, Cumhuriyet Meydanı’na yürüyüşle devam etti. Burada yapılan konuşmalar sırasında sık sık “Söz, yetki, karar çalışanlara” “Parasız eğitim, parasız sağlık” gibi sloganlar atıldı. Yapılan konuşmaların ardından hep bir ağızdan söylenen türküler ve çekilen halaylara miting sona erdi. ORDU İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs Ordu’da kutlandı. DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri KESK önünde toplanarak Belediye Meydanı’na sloganlarla yürüyüş gerçekleştirdi. Miting alanında KESK Dönem Sözcüsü ve SES İl başkanı Ahmet Kadıoğlu bir konuşma yaptı. Kadıoğlu’nun konuşmasının ardından sendikamız üyesi Visal Dalgıç kürsüye davet edildi. Coşkulu sloganlarla Antalya ve alkışlarla karşılanan Dalgıç yaptığı konuşmasında taşeronlaştırma, güvencesiz çalışma, HES’ler ve özelleştirme gibi konulara değindi. Miting boyunca “Taşeronlaştırmaya hayır”, “Güvencesiz işçiliğe son”, “Zam zulüm işkence işte AKP”, “Faşizme karşı omuz omuza” gibi sloganlar atıldı. Ordu Ordu Sosyal-İş Gazetesi • 13 İL İL 1 MAYIS 2011... GÜVENLİ GELECEĞE” pankartıyla alandaki yerini aldı. Kutlamalara yaklaşık 5500 kişi katıldı. Gaziantep Üyelerimiz 1 Mayıs Mitingi’ne katılmak için Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Çanakkale Kampüsü’nde toplandı. Sendikamız pankartıyla oluşturulan kortej, büyük bir ilgiyle karşılandı. Yürüyüşün tamamlanmasının ardından saygı duruşu ile 1 Mayıs mitingine başlandı. DİSK, Türk-İş, ve KESK temsilcilerinin konuşmalarının ardından bir konser verildi. ISPARTA GAZİANTEP İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, Gaziantep’te de coşkuyla kutlandı. Şehir merkezinden mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı’na sloganlarla yürüyen binlerce işçi ve emekçi alanı doldurdu. Sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin katıldığı 1 Mayıs’ta üyelerimiz de katılım gösterdi. Metro Grosmarketlerde çalışan bazı üyelerimiz, Genel-İş Sendikası ile beraber mitinge katılarak sendikamızı temsil ettiler. Meydanda yapılan konuşmaların ardından davul-zurna Gaziantep eşliğinde halaylar çekildi. ÇANAKKALE Çanakkale 1 Mayıs kutlamaları sabah saatlerinde Salı Pazarı Mevkii’nden Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşle başladı. Mitinge sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri katılım gösterirken sendikamız da Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İşçileri imzalı “TAŞERON – KADROLU EL ELE, Çanakkale Isparta 1 Mayıs Isparta’da DİSK, Türk-İş ve KESK tarafından kutlandı. Binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlamaları, 6 Mart Spor Salonu önünde başladı. Katılımcıların Tren Garı’na doğru yürüyüşe başlamasıyla devam eden mitinge sendikamız üyeleri de DİSK/Genel-İş Sendikası’yla beraber Sosyal-İş pankartı ile katıldılar. Son yılların en kitlesel 1 Mayıs’ının yaşandığı Isparta’da yapılan konuşmalarda “Güvenceli iş, güvenceli gelecek, insanca ve onurlu bir yaşam” vurgusu öne çıktı. Konuşmalarda dayanışma ve birleşik mücadele çağrıları da yapıldı. Sendikamız üyesi Feyza Özdemir de bir konuşma yaparak işçi ve emekçilere seslendi. Özdemir konuşmasında çalışma yaşamının olumsuzluklarına değinerek taşeronlaştırma, işsizlik, güvencesiz çalışma gibi konulara değindi. Özdemir “Yoksulluğa, bu kula kulluk eden sömürü düzenine karşı, inadına sendika, inadına sendika” diyerek işçi ve emekçileri sendikalaşmaya çağırdı. Konuşmalardan sonra yüzlerce kişilik halaylar oluşturularak Isparta coşkuyla halay çekildi. 14 • Sosyal-İş Gazetesi İSTANBUL ECZACI ODASI ÇALIŞANLARI SENDİKAMIZDA ÖRGÜTLENDİ İstanbul Eczacılar Odası çalışanları sendikamızda örgütlendi. Örgütlenme çalışmaları tamamlandıktan sonra yetki prosedürleri yerine getirildi. İşverenle sendikamız arasında Toplu sözleşme görüşmeleri devam ediyor. Genel Merkez Genel Denetim Kurulu toplandı Süleyman Demirel Üniversitesi’nde örgütlendik! Üniversitelerde başlattığımız örgütlenme atılımımız, Süleyman Demirel Üniversitesi’yle devam edyor. Süleyman Demirel Üniversitesi işçilerinin sendikamızda örgütlenmesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuruldu. Başvuru üzerine Bakanlık tarafından gönderilen Çoğunluk Belgesi sendikamıza ulaştı. Önümüzdeki günlerde belgesinin gelmesi bekleniyor. yetki Tarih Vakfı çalışanları sendikamızda örgülendi Genel Merkez Genel Denetim Kurulu toplantısı 10 Haziran 2011 tarihinde yapıldı. 1 Ocak-31 Mayıs 2011 dönemini kapsayan denetim, Deniz Evren Gügüş başkanlığında, kurul üyeleri Abdullah Turgut Aybuluk ve Meriç Dilekli tarafından gerçekleştirildi. Örgütlenme çalışmalarının tamamlanmasıyla sendikamız Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulundu. Bakanlık tarafından gönderlilen Çoğunluk Belgesi sendikamıza ulaştı. TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ Toplum Gönüllüleri Vakfı silcisi olarak seçilerek 21 Nisan 2011 tarihinde atandı. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda Gözde Duranay işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 5 Mayıs 2011 tarihinde atandı. İstanbul Eczacı Odası Tunceli Barosu Tunceli Barosu’nda İlkay Dönertaş Tunç işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 8 Temmuz 2011 tarihinde atandı. Peyzaj Mimarları Odası Peyzaj Mimarları Odası’nda Canan Yapıcı işyeri sendika tem- İstanbul Eczacı Odası’nda Pevrim Şendil işyeri sendika baştemsilcisi, Özen Taçyıldız Karatepe işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 29 Haziran 2011 tarihinde atandı. HKMO Harita Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde Yaprak Uçar işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 25 Nisan 2011’de atandı. GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ Sosyal-İş Gazetesi • 15 Çankaya Belde AŞ’de mücadelemiz sonuç verdi Çankaya Belediyesi iştiraki olan Çankaya Belde AŞ ile sendikamız arasında yürütülen görüşmelerin uzlaşmayla sonuçlanması nedeniyle Çankaya Belde AŞ, sendikamız aleyhine açmış olduğu yetki itirazı davasından feragat etti “demokratik sınıf sendikacılığı” ilkeleri vurgulanarak, işçilerin sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışması, geciken toplu sözleşme nedeniyle oluşan sorunların ortadan kaldırılması, çalışma barışının tesis edilmesi ve böylelikle Çankaya halkına her alanda daha nitelikli ve verimli kamu hizmetinin sunulması amaçlandığı belirtildi. Çankaya Belediyesi iştiraki olan Çankaya Belde AŞ ile sendikamız arasında yürütülen görüşmeler uzlaşmayla sonuçlanarak, imzalanacak toplu iş sözleşmesine yönelik bir protokol imzalandı. 26 Mayıs’ta imzalanan protokol, aynı gün Çankaya Belediyesi’nde yapılan bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Basın toplantısına Belediye ve Çankaya Belde AŞ yöneticileri, sendikamız Genel Merkez ve Ankara Şube yöneticileri ile çok sayıda Belde AŞ çalışanı üyemiz katıldı. Protokolle beraber Çankaya Belde AŞ’nin sendikaya karşı açtığı yetki itirazı davasını geri çekmesi üzerinde anlaşmaya varılması nedeniyle Çankaya Belde AŞ, 9 Haziran’da görülen ara duruşmada, mahkemeye davadan feragat ettiğine dair bir dilekçe sundu. Bunun üzerine mahkeme davanın reddine karar verdi. Bunun üzerine sendikamız 7 Temmuz 2011’de işverenle ilk görüşmeyi gerçekleştirdi.. 26 Mayıs’ta imzalanan protokole ilişkin gerçekleştirilen basın toplantısında, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk birer konuşma yaptılar. İmzalan Protokol metninde ise Çankaya Belde AŞ’nin “yeni toplumcu belediyecilik” ilkesi ile Sosyal-İş Sendikası’nın TANIK: HİÇBİR BİRİMİMİZDE SENDİKASIZ ÇALIŞAN KALMAYACAK Protokolün imzalandığı tarih olan 26 Mayıs’ta gerçekleştirilen basın toplantısında Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ve Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk söz alarak birer konuşma yaptılar. Tanık konuşmasında çalışan memnuniyetinin kendileri için büyük önem taşıdığını vurgulayarak, geçtiğimiz günlerde belediyede çalışan memurlar adına da Tüm Bel-Sen ile toplu sözleşme imzaladıklarını anlattı. Tanık taşeronlaştırma politikalarına karşı mücadele içinde olduklarını da belirterek, “Taşeronlaştırmayı ortadan kaldırmak için gayret gösteriyoruz. Ne yazık ki yasal mevzuat bu noktada engeller çıkarıyor. Belediyeler yürürlükteki yasalar ve mevzuat nedeniyle taşerona iş gördürmeye zorlanıyor. Taşeronlaştırmaya karşı bulunan ara çözüm ise belediyeye bağlı şirketler kurarak kimi faaliyetleri bu şirketler üzerinden sürdürmek. Ancak bu şirketler de haksız rekabet diyebileceğimiz koşullarda diğer taşeron şirketlere karşı faaliyet yürütüyor. Bugün imzalayacağımız bu protokol, belediyenin hiçbir biriminde sendikasız, güvencesiz koşullarda çalışan insan bırakmama anlayışımızın son adımıdır. Bu sürecin bir an önce sonuçlanarak toplu sözleşmenin en kısa sürede imzalanmasını temenni ediyorum” şeklinde konuştu. EBETÜRK: TAŞERONA KARŞI MÜCADELE İÇİNDEYİZ Tanık’tan sonra söz alan Genel Başkan Metin Ebetürk de taşeronlaştırma politikalarına karşı sendikamızın zorlu bir mücadele içinde olduğunu kaydetti. Sendikamızın, gerçekleştirdiği taşeron örgütlenmeleriyle taşerona karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen Ebetürk, bu mücadelede başarıya ulaşacaklarına inandığını kaydetti. Belde AŞ’de yaşanan sürece ilişkin konuşan Ebetürk, “Yargı süreci nedeniyle uzun bir süredir toplu sözleşmenin imzalanamaması, üyelerimizi çeşitli sıkıntılara soktu. Ama bütün bu zaman zarfında yanımızda durmayı da bildiler. Sendikamız tarafından yapılan tüm girişimlerde, tüm eylemlerde hep yanımızda oldular. Tüm süreç boyunca, sorunun çözümü için katkısını esirgemeyen, sendikamıza olan inancını korumasını bilen tüm üyelerimize teşekkür ederim. Şimdi hepimizin üzerimize düşen görev, geciken toplu iş sözleşmesini en kısa sürede sonuçlandırmak için azami çabayı göstermektir” şeklinde konuştu. 16 • Sosyal-İş Gazetesi Uludağ Üniversitesi’nde taşeronlaştırmaya karşı yargı zaferi dildi. Bursa 3. İş Mahkemesi örnek bir karar vererek, Uludağ Üniversitesi’nde taşeronda çalışan işçilerin aslında Üniversite Rektörlüğü’nün işçisi olduğunu tescil etti. Sendikamızın taşerona karşı yürüttüğü örgütlenme ve mücadele süreci, ilk meyvelerini vermeye başladı. Uludağ Üniversitesi’nde iş müfettişince tespit edilen “muvazaa”, mahkeme kararı ile kesinleşti. Sendikamızın kamuoyuna duyurduğu karar, yankı uyandırdı. Uludağ Üniversitesi’ndeki örgütlenme çalışmalarımız hız kazandı. Hedefimiz, sendikal gücümüzü daha da büyüterek, mahkeme kararının uygulanmasını sağlamak. Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, 6 Mayıs’ta Anadolu Ajansı’na bir açıklama yaptı. Anadolu Ajansı tarafından aynı gün basın kuruluşlarına servis edilen haber, uyandırdı. İnternette ve yazılı basında Uludağ Üniversitesi’ndeki örnek karar geniş yer bulurken; Olay Tv, Hüseyin Kaşif ile bir röportaj yaparak ana haber bülteninde yayınladı. de katılımıyla Uludağ Üniversitesi’ndeki örgütlenme komitemiz bir toplantı yaparak, önümüzdeki aylar için bir yol haritası çıkardı. Bu çerçevede örgütlenme çalışmalarına hız verilirken; sendikamıza üye olan arkadaşlarımızın sayısı daha da arttı. Sendikal örgütlenmemiz hızla büyüyüor Taşeron zulmüne karşı başlattığımız mücadele sonuç vermeye başladı. Uludağ Üniversitesi’nde iş müfettişi tarafından yapılan incelemede taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hukuka aykırı olduğu tespit edilmişti. Üniversitenin Bursa 3. İş Mahkemesi’ne yaptığı itiraz redde- Sendikamız “Gözümüz Aydın” başlıklı mahkeme kararını ve önümüzdeki süreci anlatan bir bildiri hazırladı ve Uludağ Üniversitesi’nde çalışan üyelerimiz üniversitenin her biriminde bildirimizi dağıttı. Basında çıkan haberlerde üniversitenin her köşesine ulaştırıldı. Mahkeme kararının ardından Sendikamız Örgütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif’in Gazetemiz yayına hazırlanırken, Uludağ Üniversitesi’ndeki örgütlenme çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyordu. Artık amacımız sendikal gücümüzü daha da büyüterek, mahkeme kararının uygulanmasını, 680 işçinin sigorta kayıtlarının Rektörlüğe geçirilmesini ve taşeronun kaldırılmasını sağlamak. Sosyal-İş Gazetesi • 17 Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif’in AA muhabirine yaptığı açıklamanın geniş özeti: ‘Artık, tek, asıl ve gerçek işveren Uludağ Üniversitesidir’ Sosyal-İş Sendikası olarak, bir süredir kamu üniversiteleri ve kurumlarında taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçilere yönelik özel bir örgütlenme faaliyeti yürütmekteyiz. Bu faaliyet çerçevesinde Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçiler, sendikamıza üye olmuştur. Taşeron şirketler, üniversitelerin personel açığını gidermek için bir paravan olarak kullanılmaktadır. Kadro kısıtlaması nedeniyle doğrudan işçi istihdam edemeyen üniversiteler, taşeron şirketler vasıtasıyla işçi temin etmektedir. Öyle ki kamu üniversitelerinin sayısı artmasına rağmen, 2007 yılı itibariyle üniversitelerde çalışan kadrolu işçi sayısı 8.662 iken, 2010 yılına gelindiğinde 3.601’e düşmüştür. İşçi sayısı yarıdan fazla azalan, ancak işçi ihtiyacı daha da artan üniversiteler, taşeron şirketlere yönelmiş ve üniversiteler “taşeron cenneti” haline getirilmiştir. Türkiye’de bir çok üniversitede kadrolu işçi dahi yokken, bir çok üniversitede de kadrolu işçi sayısının 30 katına kadar varan taşeron şirket işçisi çalıştırılmaktadır. Üniversitelerde çalışan taşeron işçi sayısı 10 binlerle ifade edilir hale gelmiştir. Üniversiteler, kağıt üzerinde taşeron işçisi gibi gözüken işçileri, kendi personeliymiş gibi çalıştırmakta, işçilere emir ve talimatları üniversite yönetimleri vermekte, işçiler ile ilgili her türlü tasarrufta üniversite yönetimleri bulunmaktadır. Kağıt üzerinde temizlik işçisi olarak gözüken işçiler, üniversitelerin her türlü biriminde her türlü işte çalıştırılmaktadır. Sendikamız örgütlü olduğu işyerlerinde, muvazaalı, hileli, kanuna aykırı taşeron uygulamalarını tespit ettirerek, taşeronu ortadan kaldırmak, işçilerin üniversitenin işçisi olduğunu tescil ettirmek ve işçilerin güvenceli, sendikalı ve toplu iş sözleşmeli işçiler olarak çalışmasını sağlamak için hukuki ve fiili olarak mücadele etmektedir. Sendikamızın ve sendikamız üyesi işçilerin bu haklı mücadelesi meyvelerini vermeye başlamıştır. Bursa Uludağ Üniversitesi’ne ilişkin Bursa 3. İş Mahkemesi’nin verdiği karar, bunun en somut örneklerinden birini teşkil ettiği gibi kamuda taşeronda çalışan yüz binlerce işçi açısından da bir emsal oluşturmaktadır. Uludağ Üniversitesi’nde taşeronda çalışan çoğunluğu sendikamız üyesi bir grup işçi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na şikâyette bulunmuş, Bakanlık tarafından görevlendirilen iş müfettişi, üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı ve kanuna aykırı olduğunu tespit etmiştir. Üniversite, müfettiş raporuna karşı Bursa 3. İş Mahkemesi’nde dava açarak itiraz etmiştir. Bursa 3. İş Mahkemesi de, örnek bir karar vererek, üniversitenin itirazını reddetmiş, üniversitedeki taşeron uygulamasının muvazaalı, yani kanuna aykırı olduğu yönünde karar vermiştir. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 13. Maddesi uyarınca, bu karar kesin olup, temyiz yolu kapalıdır. Mahkeme kararının hukuki sonucu da açık, net ve tartışmasızdır. İş Yasası’nın 2. maddesine göre “Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi olarak işlem görürler”. Dolayısıyla Bursa 3. İş Mahkemesi’nin 30 Mart 2011 tarih, 2010/969E. ve 2011/134K. sayılı kararı ile, üniversitede taşeron şirkette gözüken yaklaşık 680 işçi, hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren Uludağ Üniversitesi’nin işçisi haline gelmiştir. Taşeron şirketin işverenlik sıfatı kalmamış, asıl, tek ve gerçek işveren Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü olmuştur. Uludağ Üniversitesi, Anayasa gereği, yargı kararını geciktirmeksizin uygulamak ve 680 işçiye kendi işçisi olarak işlem yapmak zorundadır. Bursa 3. İş Mahkemesi’nin kararı, gerek üniversitelerde gerek tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki hukuka aykırı taşeron uygulamalarının ibret verici bir örneğini sunmaktadır. Kararda, - İşçilerin faturalamaya esas olan puantaj kayıtları, yevmiye hesabının idare tarafından verildiği, - Taşeron şirketin, işçilerin sigorta primlerinin yatırılması, sigorta bildirgeleri, ücret bordrolarının tazmini, bankaya puantaj havale işlemleri ve istihkakın hazırlanması dışında yetkisi olmadığı, - Taşeron şirket tarafından “temizlik ihalesi” ile alınan işçilerin üniversite bünyesindeki hemen hemen bütün bölümlerde kadrolu memur ile aynı işi yaptıkları, - İşlerin yürütülmesi, sevk ve idaresinin idarenin talep ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiği, - Taşeron şirket işçilerinin idari ve mali işlerde büro personeli olarak çalıştırıldığı, - Hatta temizlik işleri dışında çalıştırılan taşeron şirket işçilerinin ne iş yaptıkları hususunda taşeron şirket yetkililerinin haberinin olmadığı - İşçilerin görev yerlerinin idare tarafından zaman zaman değiştirildiği, - İşçilere görevlerinin bölüm başkanları, fakülte sekreterleri, dekanlar tarafından verildiği, açıkça belirtilerek, “Başka bir anlatımla yüklenici firmanın sadece işçi tedarik eden durumunda olduğu, özellikle temizlik işlerini yapan işçiler dışında kalan diğer işçilerin baştan beri asıl işveren Üniversitenin işçisi olduğu, sadece resmi kurumlara karşı yüklenici işçisi olarak gösterildiği anlaşılmıştır” denilmiştir. Kararda, “asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu belirlenmiş” ifadesine de açıkça yer verilmiştir. Sendikamız ve Uludağ Üniversitesi’nde çalışan üyelerimiz, bugünden sonra bu kararın geciktirilmeksizin uygulanması için hukuki ve fiili her türlü girişimde bulunacak, Uludağ Üniversitesi’nden taşeronun sonsuza dek gitmesi için var gücüyle mücadele edecektir. Sendikamız ve üyelerimiz artık, tek ve gerçek işveren olarak Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nü kabul edecek, yıllık izin, ulaşım ve yemek gibi acil sorunların çözümü için Uludağ Üniversitesi’ni muhattap alarak çalışmalarını sürdürecektir. Sendikamız nihai olarak, tüm işçilerin üniversitede sendikalı, toplu iş sözleşmeli ve güvenceli olarak çalışması hedefine adım adım yürüyecektir. Uludağ Üniversitesi’ndeki bu önemli kazanımın, gerek kamu gerek özel sektördeki tüm işyerlerine yaygınlaştırılması ve modern kölelik düzeni olan “taşeronluğa” son verilmesi için sendikamız kardeş sendikalar, emek ve meslek örgütleri ile birlikte mücadele etmeye devam edecektir. “Güvenceli iş, herkesin hakkıdır” ve bu hakkı, emekçiler muhakkak alacaktır. 18 • Sosyal-İş Gazetesi Konya Selçuk, Patent ve Ordu’da ‘muvazaa’nın peşindeyiz Sendikamızın örgütlü olduğu Konya Selçuk Üniversitesi, Türk Patent Enstitüsü ve Ordu Üniversitesi’nde de taşeronun hukuka aykırı olduğunun ispatı için başlattığımız yargı süreci devam ediyor. Sendikamız avukatı Serdar Erman tarafından temsil edildiğimiz dava süreçlerini, sendikamız üye ve yöneticileri yakından takip ediyor. Selçuk Üniversitesi Sendikamız Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirkette çalışan işçileri, Üniversite Rektörlüğü üzerinden üye kaydettikten sonra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na çoğunluk tespiti için başvuruda bulunmuştu. Bakanlık, üyelerimizin Üniversite kadrosunda değil taşeronda gözükmesi ve üniversitenin kadrolu işçilerinin başka bir sendikada KONYA SELÇUK olması nedeniyle, başvurumuza olumsuz yanıt vermişti. ÜNİVERSİTESİ Bakanlık, diğer sendikanın çoğunluk tespiti başvurusuna ise olumlu yanıt vermişti. Bunun üzerine sendikamız, konuyu yargıya taşımış, muvazaa iddiamızın incelenmesini, taşeronda çalışan işçilerin Üniversite’nin işçisi olduğu tespit edilerek, sendikamıza yetki verilmesini talep etmişti. Sendikamızın açtığı davanın her duruşmasına, bir grup üyemiz ve sendikamız yöneticileri de katılarak, süreci yakından takip ediyor. Konya 3. İş Mahkemesi’nde 2011/37E. sayılı dosyada devam eden davamızda, karşılıklı cevap aşaması biterken; 21 Haziran 2011’de yapılan duruşmada üç tanığımız dinlendi. Tanıklarımızın dinlenmesinin ardından dosya bilirkişi incelemesine gidecek. Ordu Üniversitesi Ordu Üniversitesi’ndeki taşeron örgütlenmemiz ile ilgili iki dava devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ordu’da taşeron olarak çalışan Metsan Limited Şirketi ile ilgili işkolu tespitine karşı açtığımız davanın 3. duruşması 30 Haziran 2011 tarihinde yapılacak. Ordu İş Mahkemesi’nin 2010/456E. sayılı dosyasında görülen davada keşif yolu ile bilirkişi incelemesi yapılması talep edildi. Diğer dava ise Metsan Lmt. Şti. aleyhine açtığımız yetki tespiti davası. Samsun 1. İş Mahkemesi’nin 2010/147E. sayılı dosyasında devam etmekte olan davanın 2. duruşması 15 Temmuz 2011 tarihinde görüldü Türk Patent Enstitüsü Türk Patent Enstitüsü’nde ise üç ayrı davamız devam ediyor. Bu davaların ikisi işe iade davası. Çünkü taşeron şirket, 8 Mart’ta taşeronda çalışan işçilerin hepsini işten çıkarmış; Türk Patent Enstitüsü işçiler yerine sözleşmeli personel alımı yapmıştı. Bunun üzerine sendikamız, 53 üyemiz için işe iade davası açmış, işe iade davalarında “muvazaa” iddiası öne sürülerek, üyelerimizin asıl ve gerçek işveren olan Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilmesi talep edilmişti. İşe iade davaları iki ayrı dosya üzerinden yürüyor. Ankara 19. İş Mahkemesi’nin 2011/84E.-129E. sayılı dosyasında görülen işe iade davası, 46 üyemizi kapsıyor. Bu davanın son duruşmasında tanıklarımız dinlendi ve dosya mahkeme tarafından bilirkişi incelemesine gönderildi. Bu davanın bir sonraki duruşması 13 Eylül 2011 tarihinde yapılacak. Diğer 8 üyemiz için açtığımız işe iade davası ise Ankara 6. İş Mahkemesi’nin 2011/118E.-125E. sayılı dosyalarında yürüyor. Bu davanın son duruşmasında da tanıklarımız dinlendi ve dosya mahkeme tarafından bilirkişi incelemesine gönderildi. Bu davanın bir sonraki duruşması ise 15 Eylül 2011’e ertelendi. Türk Patent Enstitüsü ile ilgili son davamız ise yetki tespiti davası. Sendikamız Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan işçilerin yarısından fazlasını üye kaydettikten sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na çoğunluk tespiti için başvuruda bulunmuştu. Bakanlık, üyelerimiz taşeron şirkette gözüktüğü için başvurumuza olumsuz yanıt vermiş bunun üzerine sendikamız yetki tespiti davası açmıştı. Ankara 6. İş Mahkemesi’nin 2011/265E. sayılı dosyasında görülen davanın ilk duruşması yapıldı, delilleri toplandı ve mahkeme davayı 15 Eylül 2011 tarihine erteledi. Bu duruşmada tanıklarımız dinlenecek ve sendikamız tarafından dosyanın bilirkişiye gönderilmesi istenecek. Sosyal-İş Gazetesi • 19 UNI’nin eğitim seminerinde sendikamız temsil edildi Sendikamızın faaliyette bulunduğu işkolunun küresel federasyonu olan, ve sendikamızın üyelik için başvuruda bulunma çalışmalarını sürdürdüğü Global Union (UNI) desteği ile İzmir’de bir seminer gerçekleştirildi. Seminerde Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar bir sunum gerçekleştirdi. 23-24-25 Mayıs 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Sendikal Hak ve Özgürlükler Aracılığı ile Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyumu” konulu seminerde sendikamızın yanı sıra SDA (ETUC) ve Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Komisyonu katkı sundu. Seminer, DİSK Avrupa Temsilcisi ve Türkiye-AB Sendikal Koordinasyon Komisyonu üyesi Yücel Top’un sunumuyla açıldı. Projenin ve katılımcıların takdimini ise SDA’dan (ETUC) Alexandre Martin gerçekleştirdi. Daha sonra yine Yücel Top tarafından Sözlük konulu bir sunum yapıldı. Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar tarafından yapılan Türkiye’deki Sendikal Temsil Modelleri Sorunları başlıklı sunumda ise Türkiye’deki sendikalaşmanın güçlükler, sorunları, yasalardaki aksaklıklar, toplu sözleşmelerdeki yasalardan kaynaklanan kısıtlamalar üzerinde duruldu. Genel sekreterimizin sunumundan sonra grup çalışmasına geçilerek Türkiye’deki Sendikal Haklar ve Toplu Pazarlık konusu işlendi. Avrupa’da Sendikal Haklar ve Modeller başlıklı sunumu ise SDA (ETUC)’tan Ma- rina Monaco tarafından yapıldı. İletişimin genel kuralları, Türkiye’de iletişim konusunda sendikaların önündeki engeller ve sorunlar, iletişim teknik araçları, sendikalarda iletişim teknikleri gibi konuların sunumu ise Hasan Aktaş tarafından gerçekleştirildi. Seminerin ikinci günü ise Didem Fırat tarafından UNI Avrupa ve UNI Global’in tanıtımı yapıldı. İki somut olay incelemesi ve İşletme Komiteleri üyelerinin tanıklığı paylaşıldı. Üçüncü gün ise Hasan Aktaş tarafından duyarlılığın arttırılması, eylemlerin planlanması, gelecekte alınacak sendikal inisiyatifler, eğitimin 2. aşamasının pratiğe geçirilmesinin planlanması gibi konular tartışıldı. Seminere sendikamızdan Genel Sekreter Celal Uyar sunumuyla katkı sunarken, İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş, JMO’dan Serap Erdoğan, Genel-İş’ten Kazım Demir ve Ayla Han; İZFAŞ’tan Sabiha Tezcan ve Seda İşeri; HKMO’dan Yaprak Uçak, DMO’dan Erdal Çakır ve Abdullah Turgut Aybulut; Ege Şehir Planlama’dan Nesligül Özönder, ÜNİBEL’den Saadet Gün, İlke Çamlıbel ve Dursun Karadağ, Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’nden Cevdet Özer, AKSAV’dan Şenol Karakoyun ve Mehmet Kurt, Toplum Gönüllüleri Vakfı’ndan Gözde Duranay, Ordu Üniversitesi’nden Visal Dalgıç ve Bitlis Barosu’ndan Rahmi Sedat Durgun katıldılar. 20 • Sosyal-İş Gazetesi İstanbul Barosu Üye Eğitim Semineri başarıyla tamamlandı: ‘BİRLİKTE ÜRETTİK, BİRLİKTE ÖĞRENDİK’ Esneklik ve güvencesizlik artıyor Eğitim seminerinde sendikamız üyesi de olan DİSK Hukuk Danışmanı Necdet Okcan, iş hukuku alanında yaşanan dönüşümler hakkında bir sunum yaptı. Çalışma yaşamında esnekliğin ve güvencesizliğin giderek arttığına dikkat çeken Okcan, ilerleyen dönemde emekçilere İstanbul Barosu’nda çalışan üyelerimize yönelik üye eğitim semineri, 7 Mayıs’ta İstanbul Barosu’nda gerçekleştirildi. Gün boyu süren seminere üyelerimiz yoğun ve etkin bir katılım gösterdi. İstanbul Barosu İşyeri Sendika Danışma Kurulumuz tarafından uzun süredir hazırlıkları sürdürülen Üye Eğitim Semineri’ne 42 üyemiz katıldı. Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ağuş, İstanbul Şube Sekreteri Turgut Çivi ile Sendikamız Uzmanı Onur Bakır’ın da hazır bulunduğu eğitim semineri, İstanbul Barosu tarafından Baro içinde tahsis edilen salonda gerçekleştirildi. Çelenk ve Denizler unutulmadı… Eğitim seminerinin sunuculuğunu üyelerimizden Beyhan Arbay yaptı. Seminer, geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Avukat Halit Çelenk, Deniz Geçmiş ve arkadaşları ile emek ve demokrasi mücadelesinde yaşamını kaybedenler anısına yapılan saygı duruşu ile başladı. Seminerin açılış konuşmasını İstanbul Barosu İşyeri Sendika Temsilcimiz Zafer Öztürk yaptı. Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar ise sendikamızın son dönemde eğitim çalışmalarına özel bir önem verdiğini belirterek, eğitimlerin çeşitlenerek süreceğini ifade etti. DİSK Hukuk Danışmanı Necdet Okcan’ın sunumundan bir görüntü yönelik saldırıların daha da ağırlaşacağını belirterek, sendikal örgütlenme ve mücadeleye her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu vurguladı. Atölye çalışması yapıldı İstanbul Barosu İşyeri Sendika Baştemsilcimiz Bilge Çoban ise “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği/Eşitsizliği” konulu bir Semineri üyelerimizden Beyhan Arbay sundu Açılış konuşmasını işyeri sendika temsilcimiz Zafer Öztürk yaptı İşyeri Sendika Baştemsilcimiz Bilge Çoban’ın sunumu Sosyal-İş Gazetesi • Sinem Erkan ve Cemal Sevilmiş’in sergilediği skeçten bir görüntü Atölye çalışmasından bir görüntü sunum yaparak, yaşamın her alanında kadınların yaşadığı sorunlara, ayrımcılığa, eşitsizliğe ve kadına yönelik şiddete dikkat çekti. Çoban’ın sunumu sırasında Baroda çalışan sendikamız üyelerinden Sinem Erkan ve Cemal Sevilmiş kısa bir skeç sergileyerek, iki eşin de çalıştığı ailelerde de ev içi iş bölümünün eşit paylaşılmadığının altını çizdi. Sunumun ardından üyelerimizin katılımıyla, şiddete maruz kalan bir kadının hangi süreçlerden geçtiğini aşama aşama ele alan bir atölye çalışması yapıldı. diğer ülkelerde hızla büyüyen halk hareketlerinden, yaklaşan seçimlere kadar birçok konuya değinen Öztürk, son 1 Mayıs kutlamalarına dikkat çekerek, 1 Mayıs’ın bir milat olması ve emekçilerin yaşanan süreçlere etkin bir biçimde müdahale etmesi gerektiğini ifade etti. İşçi sınıfı ve kriz TİS ve kazanımlar Sendikamız Uzmanı Onur Bakır ise “Toplu İş Sözleşmesi İçerik Eğitimi” başlıklı bir sunum yaparak, İstanbul Barosu 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nde yer alan hakları ve kazanımları, İş Yasası ile kıyaslayarak anlattı. Üyelerimizin de görüşleri ve önerileri ile katkı sunduğu eğitimde, toplu iş sözleşmesinin geliştirilmesi ve düzeltilmesi gereken yönleri de ele alındı. Sendikamız Uzmanı Onur Bakır tarafından sunulan Toplu İş Sözleşmesi İçerik Eğtimi’nden bir görüntü ‘1 Mayıs milat olmalı’ İstanbul Barosu İşyeri Sendika Temsilcimiz Zafer Öztürk ise fotoğraflar eşliğinde Türkiye ve Dünya’da son dönemde yaşanan gelişmeler üzerine bir sunum yaptı. Ergenekon davasından, Libya’ya yapılan emperyalist saldırıya, Mısır ve 21 Sertifika töreni yapıldı Eğitim seminerinin sonunda İstanbul Şube Başkanımız Mustafa Ağuş, kısa bir kapanış konuşası yaparak, eğitim seminerinin hazırlanması ve gerçekleştirilmesi sırasında emek veren herkesi tebrik etti. Aguş, İstanbul Barosu’nda çalışan üyelerimizden sendikal çalışmaların her alanında katkı beklediklerini vurgularken, Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar ise sendikamızın İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde devam eden örgütlenme çalışmalarına destek istedi. Eğitim semineri konuşmacılara plaket verilmesi, katılımcılara sertifikalarının dağıtılması ve hep birlikte hatıra fotoğrafı çekilmesi ile sona erdi. Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gaye Yılmaz’ın sunumu Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gaye Yılmaz ise kapitalizmin krizleri ve krizlerin işçi sınıfına etkileri üzerine bir sunum yaptı. Özellikle “mavi yakalı-beyaz yakalı”, “üretken olan emek-üretken Genel Sekreter Celal Uyar ve olmayan emek” ayrımları üzerinde duran İstanbul Şube Başkanı Mustafa Yılmaz, hizmetler sektörünün ekonomi Ağuş kapanış konuşması yaptılar içinde, beyaz yakalıların ise istihdam içindeki payının giderek arttığına işaret etti. Sendikamızın da faaliyet gösterdiği hizmetler alanında sendikal örgütlenmenin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, süre giden sendikal krizin aşılmasına ilişkin öneEğitim Semineri sonunda rilerini de üyeleriüyelerimize sertifikaları verildi mizle paylaştı. 22 • Sosyal-İş Gazetesi METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ Metrolarda TİS Temel Eğitimleri tamamlandı 4. Dönem Metro Grosmarket Toplu İş Sözleşmeleri Görüşmeleri sürecinde Metrolarda çalışan üyelerimize yönelik yapılan Toplu İş Sözleşmesi Temel Eğitimleri tamamlandı. Yaklaşık 1 ayda 12 eğitim 17 Mart 2011’de Antalya Mağazası’nda çalışan üyelerimize yönelik yapılan ilk eğitimin ardından, 18 Mart 2011’de Alanya Mağazası’nda, 23 Mart 2011’de Ankara Mağazalarında, 24 Mart 2011’de Gaziantep Mağazası’nda, 25 Mart 2011’de Adana Mağazası’nda, 6 Nisan 2011’de Bursa Mağazalarında, 7 Nisan 2011’de ise İzmit Mağazası’nda, 14 Nisan’da Bodrum mağazasında çalışan üyelerimize yönelik eğitimler gerçekleştirildi. İstanbul eğitimleri ise 3 ayrı toplantı halinde 21-24 Nisan 2011 tarihlerinde yapıldı. 21 Nisan’da Büyükçekmece Mağazası’nda çalışan üyelerimize, 22 Nisan’da Kozyatağı ve Pendik Mağazalarında çalışan üyelerimize, 24 Nisan’da ise Güneşli ve Merter Mağazalarında çalışan üyelerimize yönelik eğitimler gerçekleştirildi. Eğitim toplantılarının sonuncusu ise 26 Nisan’da Konya Mağazasında çalışan üyelerimize yönelik olarak yapıldı. Antalya ve Alanya Mağazalarına yönelik yapılan eğitimlerde Sendikamız Antalya Şube Başkanı Metin Özboz, Adana, Antep ve Ankara Mağazalarına yönelik eğitimlerde Sendikamız Ankara Şube Başkanı Tahsin Osan ile Ankara Şube Sekreteri Murat Bozbeyoğlu; Konya Mağazasına yönelik eğitimde Ankara Şube Başkanı Tahsin Osan, Bursa ve İzmit Mağazalarına yönelik eğitimlerde ise Sendikamız İstanbul Şube Sekreteri Turgut Çivi, İstanbul Mağazalarına yönelik eğitimlerde ise Sendikamız İstanbul Şube Başkanı Mustafa Aguş ile Şube Sekreteri Turgut Çivi ile mağazaların işyeri sendika baş temsilcileri ve temsilcilerimiz hazır bulundu. Katılımcı bir yöntem izlendi Şube yöneticilerimizin takdimi ile başlayan eğitimlerimizin açılış konuşmasını Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar yaparak, sendikal eğitimlerin önemi, anlamı ve içeriğine ilişkin üyelerimizi bilgilendirdi. Uyar’ı takiben sendikamız Uzmanı Onur Bakır, “Toplu İş Sözleşmesi Temel Eğitimi” başlıklı eğitim programını üyelerimize sunarak, toplu iş sözleşmesinin tarihi, gelişimi, önemi, hukuksal çerçevesi ve sürecine ilişkin bilgileri üyelerimizle paylaştı. Ardından Metro’da 14 yıl çalışmış olan Sendikamız Örgütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif, Metro’daki sendikal tarihe ve kazanımlara ilişkin kapsamlı bilgileri içeren bir sunum gerçekleştirdi. Eğitimler üyelerimizin aktif katılımı ve yoğun ilgisi ile gerçekleştirildi. Eğitimlerde katılımcı bir yöntem izlenerek, üyelerimizin görüşleri ve soruları ile eğitime aktif katılımı sağlandı. Eğitim sonunda anket yapıldı Her eğitimin sonunda anket formları dağıtılarak, üyelerimizin eğitimle ilgili değerlendirmeleri ve önerileri alındı. Üyelerimiz gerek sözlü olarak gerek anket aracılığıyla, eğitim çalışmalarının çeşitlilik ve süreklilik kazanmasını talep etti. Ankette ise eğitime ilişkin üyelerimizin yüzde 53’ünün genel değerlendirmesi “çok iyi”, yüzde 43’ünün “iyi”, yüzde 3’ünün “orta”, yüzde 1’inin “kötü” oldu. Bir sonraki eğitim TİS’in içeriği ve uygulanması Üyelerimizin görüş ve beklentileri de dikkate alınarak hazırlanacak olan yeni eğitim programının temel konusu “Toplu İş Sözleşmesi İçerik ve Uygulama Eğitimi” olacak. Metro 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından, yine Metro’da çalışan tüm üyelerimiz için bir eğitim takvimi hazırlanarak, toplu iş sözleşmesinin içeriği, nasıl uygulanacağı ve çalışma yaşamındaki haklar ile ilgili eğitimler verilecek. Yüzlerce üyemiz katıldı 16 ayrı mağazada çalışan üyelerimize yönelik yapılan 12 eğitime toplam 400’e yakın üyemiz katıldı. Eğitimler Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, Sendikamız Örgütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif ve Sendikamız Uzmanı Onur Bakır tarafından gerçekleştirirken; İstanbul Mağazalarına yönelik eğitimde Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Daire Başkanı Engin Sezgin de hazır bulundu. Güneşli-Merter Mağazaları eğitiminden bir görüntü Sosyal-İş Gazetesi • 23 METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ Mamak-Etlik Mağazaları eğitimi Antalya Mağazası eğitimi Mamak-Etlik Mağazaları eğitimi Antalya Mağazası eğitimi Alanya Mağazası eğitimi Gaziantep Mağazası eğitimi Alanya Mağazası eğitimi Gaziantep Mağazası eğitimi 24 • Sosyal-İş Gazetesi METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ Adana Mağazası eğitimi Adana Mağazası eğitimi Bursa Nilüfer ve Osmangazi Mağazaları eğitimi Bursa Nilüfer ve Osmangazi Mağazaları eğitimi İzmit Mağazası eğitimi İzmit Mağazası eğitimi Bodrum Mağazası eğitimi Bodrum Mağazası eğitimi Sosyal-İş Gazetesi • 25 METRO TİS TEMEL EĞİTİMLERİ Büyükçekmece Mağazası eğitimi Güneşli - Merter Mağazaları eğitimi Büyükçekmece Mağazası eğitimi Güneşli - Merter Mağazaları eğitimi Kozyatağı - Pendik Mağazaları eğitimi Konya Mağazası eğitimi Kozyatağı - Pendik Mağazaları eğitimi Konya Mağazası eğitimi 26 • Sosyal-İş Gazetesi METROLARDA ANLAŞMANIN ARİFESİNDE UYUŞMAZLIK VE GREV KARARI İLANI Sendikamız ile Metro Grosmarket arasında sürdürülen 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, sendikamız 7 Haziran 2011 tarihinde GREV KARARI almıştı. Alınan grev kararı Metro Grosmarket’e bağlı 19 Mağaza, 1 Depo ve Genel Müdürlükte 9 Haziran’da ilan edildi. Sendikamız yöneticilerinin, işyeri sendika temsilcilerimizin ve üyelerimizin yoğun katılımıyla ilan edilen GREV KARARLARI yapılan açıklamalardan sonra işyerlerine asıldı. GREV KARARLARI’na ilişkin açıklamalar, Genel Başkan Metin Ebetürk tarafından İstanbul Güneşli Mağazası’nda, Genel Sekreter Celal Uyar tarafından İzmir Gaziemir Mağazası’nda, GYK Üyesi Engin Sezgin tarafından Ankara Etlik Mağazası’nda, GYK Üyesi Hüseyin Kaşif tarafından Konya Mağazası’nda ve GYK Üyesi Nesimi Turgut tarafından Gaziantep Mağazası’nda okundu. Diğer mağazalardaki açıklamalar ise sendika şube yöneticilerimiz ve işyeri sendika baştemsilcilerimiz tarafından yapıldı. İstanbul Güneşli Mağazası İzmir Gaziemir Mağazası Ankara Etlik Mağazası Gaziantep Mağazası Konya Mağazası İstanbul Büyükçekmece Mağazası Adana Mağazası Sosyal-İş Gazetesi • 27 METROLARDA ANLAŞMANIN ARİFESİNDE UYUŞMAZLIK VE GREV KARARI İLANI Bursa Osmangazi Mağazası İstanbul Kozyatağı Mağazası Alanya Mağazası Ankara Mamak Mağazası Bursa Nilüfer Mağazası İstanbul Pendik Mağazası İzmir Çiğli Mağazası 28 TİS BAĞITLANMASINDAN SONRA ÇIKARILAN ÖZEL SAYIMIZ • Sosyal-İş Gazetesi METRO GROSMARKETLERDE MUTLU SONA ULAŞTIK!... SOSYAL-İŞ SENDİKASI YAYIN ORGANI YIL: 44 METRO GROSMARKET 4. DÖNEM TİS 2. ÖZEL SAYISI 4. DÖNEM METRO TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNİ HEP BİRLİKTE KAZANIMLARLA SONUÇLANDIRDIK! Değerli üyelerimiz, Sendikamız ile Metro işverenliği arasında 4. dönem toplu iş sözleşmesi 30 Haziran tarihinde imzalanarak yürülüğe girdi. Yaklaşık 6 ay devam eden toplu görüşmeler sonucunda hep birlikte yeni kazanımlara imza atmanın sevincini yaşıyoruz. Hazırlık çalışmaları ile birlikte yaklaşık 11 ay süren bu zorlu süreçte sabır, kararlılık, birlik iradesini gösteren bütün üyelerimize teşekkürü bir borç biliriz. Unutulmamalıdır ki bu sözleşme, süreç içerisinde ortaya konan emek ve katkıların bir sonucu ve toplamıdır. Toplu sözleşmeye nasıl hazırlandık? • Toplu sözleşme süreci Ağustos 2010 tarihindebirincimağazagenelüyetoplantıları (TİS10.Madde)ilebaşladı. • 1000’in üzerinde üyemizden TİS anket talepformutoplanıpdeğerlendirildi. • Mağazalardangelensorunvetaleplertemsilci, şube ve genel merkez yöneticilerimizlebirarayagelinerekdeğerlendirildive toplusözleşmetaslağınınsonhalinekarar verildi. MetroTİSTaslaktoplantısındanbir görüntü • İkincimağazagenelüyetoplantılarıileTİS Grevilanınlarındanbir görüntü • Toplugörüşmelerinheraşamasındamağazalardan temsilci arkadaşlarımızın katılımı sağlandı. TİSimzatöreni... taslağımızüyelerimizlepaylaşıldı. • Toplugörüşmelerinardındantemsilci,şube vegenelmerkezyöneticilerimiztarafından üyelerimizeyönelikbilgilendirmetoplantılarıyapıldı. 10.MaddetoplantılarındaTİS sürecideelealındı • Toplam 16 mağazada üyelerimize yönelik GenelMerkezimiztarafından“ TopluSözleşmeTemelEğitimi”gerçekleştirildi.Bukapsamdailkdefayapılansendikaeğitimlerine 400’eyakınüyemizkatıldı. • Uyuşmazlığın devam etmesi nedeniyle Sendikamız“Grev”kararıaldı.Grevkararıişyerlerindebasınaçıklamalarıileilanedildi. Buaçıklamalara500’eyakınüyemizkatıldı. TİSsüreciiçinTopluSözleşmeTemel Eğitimleridüzenlendi • Grevkararınınardındanikitoplugörüşme oturumudahagerçekleştirildiveuyuşmazlık konularının tamamı üzerinde anlaşma sağlanaraktoplusözleşmeimzalandı. VE MUTLU SON... SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZİ ZİYA GÖKALP CAD. 36/16 KIZILAY - ANKARA TEL: 0312 430 17 73 FAKS: 0312 432 39 63 web: www.sosyal-is.org e-posta: sosyal-is@sosyal-is.org SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay e-posta: ankarasube@sosyal-is.org.tr İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray e-posta: istanbulsube@sosyal-is.org.tr Tel Faks Tel Faks :0.312.430 07 04 : 0.312.430 16 14 : 0.212.523 24 89 : 0.212.534 30 88 ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:15 Tel-Faks : 0.242.241 51 46 İZMİR: Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak Tel-Faks : 0.232.465 07 09 e-posta: izmirsube@sosyal-is.org.tr Sahibi: SOSYAL-İŞ Sendikası adına Metin EBETÜRK (Genel Başkan); Genel Yayın Yönetmeni, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Celal UYAR (Genel Sekreter) BASKI: Öncü Basım Yayın Ltd. Şti. K. Karabekir Cd. No: 85/2 - Ankara - Tel: 0312 384 31 20 SOSYAL-İŞ SENDİKASI YAYIN ORGANI METROGROSMARKET 4. DÖNEM TİS 2. ÖZEL SAYISI TEMMUZ 2011 Baskı Tarihi: 20.07.2011 TİS BAĞITLANMASINDAN SONRA ÇIKARILAN ÖZEL SAYIMIZ Toplu Sözleşmedeki İdari maddelere ilişkin kazanımlarımız Sosyal-İş Gazetesi • 29 Toplu sözleşmedeki ücret ve sosyal haklara ilişkin kazanımlarımız • İşverene bağlı işyerlerinden yeni işyerlerine geçiş yapansendikaüyesiişçileriçintopluişsözleşmesinden doğan hakların saklı olduğu hüküm altına alınarak; yeni açılan mağazalardaki eski üyelerimizin sadece özlükhaklarıyönündendeğiltoplusözleşmedekitüm düzenlemelerden (işyeri kurulu, temsilcilik, sendikal izinlervs.)yararlanmasısağlandı.(Madde-4) Ücret Zammı: 1. yıl Birincialtıayiçin%6oranındaücretzammı,820.00-TLtabanücret, İkincialtıayiçin%5oranındaücretzammı, 2. yıl Birinci altı ay için enflasyon (TÜFE) oranında ücret zammı + yıllık enflasyonun %10’uoranındaperformanszammı, İkincialtıayiçinenflasyon(TÜFE)oranındaücretzammıyapılmıştır. • Part-time’dan Full-time, full-time’dan part-time’a geçiş konularında çıkacak uyuşmazlıklarda, üyelerimizin İşyeri Kurulu’na başvuru hakkı getirildi. Böylece üyelerimizin bu konudaki talepleri Sendika tarafının da içerisinde bulunduğu Kurul tarafından görüşelerek işvereneiletilmesisağlandı.(Madde-18) Sosyalhaklarıntamamınabirinciyıliçinyıllıkenflasyon(%6,4)oranında,ikinciyıl içinyıllıkenflasyon(TÜFE)oranındaartışyapılmıştır. İkramiyeler birer maaş tutarında yılda dört defa ödenmeye devam edecektir. Ayrıca“taze”,“bakımonarım”,“kalitegüvence”bölümlerindeçalışanüyelerimize ödenen %10 iş güçlüğü-iş riski tazminatı kapsamına“Merkez Depo” da çalışan üyelerimizdedahiledilmiştir. • Yıllık izinlerin üyelerimizden bölüm düzeyinde imza altına alınacak izin çizelgesi ile düzenlenmesi bu aşamadaçıkacakuyuşmazlıklarınİzinKurulutarafından kararabağlanmasıkararlaştırıldı.(Madde-32) • Ulusalbayramvegeneltatilgünlerikendihaftatatiline rastlayanişçilere,ogünçalıştıklarıdurumdaogüniçin 4 günlükücretödenmesikararlaştırıldı.(Madde -33) • İşçi sağlığı ve İş güvenliği konusunda toplu sözleşmemizeyenibirmaddeilaveedilerek,işçisağlığı ve güvenliği açısından işyerlerinde alınacak tedbir ve çalışmalar konusunda, uzmanların desteğiyle Merkez Kurul’ayetkiverildi.(Madde-37) • İş kazası nedeniyle istirahat alan üyelerimizin ücret ve ikramiyelerinin tam olarak ödenmesi sağlandı. (Madde-40) Sözleşmenin 1. yılında Sosyal Yardım ödemeleri aşağıdaki gibidir. • Gıdayardımı: net 125,00-TL • Giyimyardımı: 187,00-TL • Bayramharçlığı: 187,00x2(374,00-TL) • YılbaşıHarçlığı: 75,00-TL • YıllıkÜcretliizinharçlığı: 225,00-TL • ÇocukYardımı: 657 sayılı Yasaya göre • Kasatazminatı: 69,00-TL • Yakacakyardımı: 448,00-TL • YemekYardımı: 3,70-TL • ÖğrenimYardımı: 194-240-300 TL • EvlenmeYardımı: 373,00-TL • DoğumYardımı: 165,00-TL • Ölümyardımı: • Üyeninölümü: 1197,00-TL • İşkazasısonucuölümü: 2242,00-TL • Ana-baba-eş-çocukölümü: 337,00-TL • AskerlikYardımı: 165,00-TL • Yolluk: net 45,00-TL BART Sistemi: Topluişsözleşmegörüşmelerininenönemliidarimaddesi olankasalardauygulanmaktaolanBARTsistemininortaya çıkarmış olduğu problemleri gidermek üzere yoğun bir müzakeresürdürüldü.Görüşmelersırasındauygulamadaki kimisorunlar,sendikamızıntalepleridoğrultusunda,işveren tarafınınçalışmalarıileortadankaldırılmayaçalışıldı.Bununla berabertopluişsözleşmesine“Vardiyaların düzenli olarak dönüşümü ve bir hafta önceden ilanı esastır. Vardiya planlarının uygulamasından doğan münferit sorunlar kasa şefi ile sendika temsilcisi arasında çözümlenir, bu şekilde çözümlenemeyen sorunlar hakkında TİS 18. maddesi uygulanır.”ibaresieklenerek,kasalardakivardiya düzenlemelerine sendika temsilcilerimizin denetimi ve sorunların çözülmediği durumunda İşyeri Kurullarında görüşülmesinin önü açıldı. (Madde 21) Ayrıca, sözleşme imzası sırasında Metro yetkilileri ile Sendikamız arasında birprotokolimzalanarak;BARTsistemininortayaçıkardığı sorunları gidermek ve çalışma esaslarını daha belirli hale getirmek üzere bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyonun çalışmasıMerkezKurulagetirilereksonhaliverilecektir. Enflasyon rakamları baz alındığında; Birinci altı aylık dönem için enflasyon oranı %2,72, ikinci altı aylık dönem için enflasyon oranı %3,43 seviyesinde gerçekleşmiştir.Sendikamız ilk altı aylık dönem için %6 oranında bir ücret artışı sağlamış, çıplak ücreti asgari ücret seviyesinde olan üyelerimize ise 820,00-TL’lik taban ile %8 oranında bir ücret artışı sağlamıştır. İkinci altıayiçindeilkkezenflasyonrakamlarınınüzerinde%5oranındabirücret artışısağlanmıştır.Tabanücretdüzenlemesiileçalışanlarınyarısınayakınını oluşturanüyelerimizinçıplakücretleri,yasalasgariücretinüzerineçekilmiştir. Ayrıca, sosyal haklarda her iki yıl içinde yıllık enflasyon oranında bir artış sağlanarak,sosyalhaködemelerininenflasyonkarşısındaerimesininönüne geçilmeyeçalışılmıştır. Sosyal haklardaki artışlarla beraber üyelerimizin ücretlerinde yıllık %12 ile %14arasındabirartışsağlanmıştır. Değerli Üyelerimiz; 4. dönem toplu iş sözleşmesi sürecinde oldukça zorlu bir sınavdan geçtik. Eldeedilenhaklarveücretartışlarıkonusundaelbetteherzamandahaiyiye ulaşmakkonusundaçabaveçalışmalarımızdevamedecektir.Ancakinanıyoruz ki;imzaladığımıztoplusözleşmebudönemdeişkolundaimzalanmışeniyi sözleşmeolaraktarihtekiyerinialacaktır.Busüreçiçerisindeemek,katkıve desteklerini sunanüye, temsilcive yönetici tümarkadaşlarımızateşekkürü birborçbiliyor,4.dönemtopluişsözleşmesininüyelerimizeveSendikamıza hayırlıolmasınıdiliyoruz. 30 • Sosyal-İş Gazetesi METRO GROSMARKETLERDE MUTLU SON... Sendikamız ile Metro Grosmarket arasında sürdürülen 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı. 17 Ocak 2011’de başlayan ve yaklaşık 3000 üyemizi ilgilendiren görüşmelerde sendikamız ile işveren arasında 40 maddede anlaşma sağlanmış, 10 maddede ise uyuşmazlık söz konusu olmuştu. Bu nedenle sendikamız grev kararı almış ve grev kararını ilan etmişti. Bu süreçte de sürdürülen görüşmeler sonucunda uyuşmazlığın söz konusu olduğu 10 maddede anlaşma sağlandı. Üzerinde anlaşmaya varılan sözleşme ise 30 Haziran 2011’de törenle imzalandı. Metro Güneşli Mağazasında yapılan imza törenine yöneticilerimiz, temsilcilerimiz ve üyelerimiz katıldı. Törende Metro Grosmarket Genel Müdürü Kubilay Özerkan, Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, DİSK Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün ve Metro Grosmarket Toplu İş Sözleşmesi Görüşmelerinden Sorumlu Danışmanı Figen Kaya birer konuşma yaptılar. E Ç K L -A NİSAN - TEMMUZ 2011 SOSYAL-İŞ GAZETESİNİN ÜCRETSİZ EKİDİR SAYI: 5 DİSK İSTANBUL KADIN KOMİSYONU: ‘GÜLLÜ HANOĞLU YALNIZ DEĞİLDİR’ DİSK İstanbul Kadın Komisyonu, Taksim Eğitim, Araştırma Hastanesi’nde taşeron şirkette çalışırken işten atılan Dev-Sağlık İş üyesi ve hastane temsilcisi Güllü Hanoğlu’nu ziyaret etti. DİSK İstanbul Kadın Komisyonu, 20 Temmuz’da gerçekleşen ziyarette bir açıklamada bulunarak Hanoğlu’yu yalnız bırakmayacaklarını ifade etti. Açıklamanın tam metnini yayımlıyoruz: “Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi’nde taşeron olarak çalışan sendikamız Dev Sağlık-İş’in üyesi ve hastane temsilcisi Güllü Hanoğlu’nun işine 12 Temmuz itibariyle son verildi. Nedeni çok açık… Çünkü Güllü kızkardeşimizden emeğinden, n temel insan hakkı olan sendikalaşma hakkından, herkes için insanca bir yaşam için yürüttüğü mücadelesinden, onurundan, verdiği sağlık hizmetinden, çalışma kısacası yıllardır alın teriyle çalıştığı bu hastanedeki tüm haklarından vazgeçtiğini belirten adına taahhütname dedikleri bir kağıdı imzalaması istendi. Zamanı çok açık… Özellikle secimlerden sonra güvencesiz çalıştırmanın en ağır biçimi olan taşeronlaşmanın arttığı, çalışanlara yönelik yoğun baskı ve tehditlerin, işten cıkarmaların ve işçi kıyımlarının yaşandığı bir zaman.. Kim kimin taşeronu olduğu o da çok açık… Taksim Eğitim Araştırma Hastanesi yönetimi, AKP hükümetinin taşeronluğunu yapmaktadır. Niyet çok açık…Taşeronlaşma eliyle kadınların üzerindeki tahakkümü daha da arttırılmaktadır. Taşeronlaşma zaten kendi ideolojik mantığı çerçevesinde işten atılmaları kolaylaştırmakta, işçiler aleyhine her türlü sömürü mekanizmasının çarkını döndürmekte iken, iş piya- sasının dışına itilen kadına evinin yolu gösterilmekte. Kadınların üç çocuk doğurmalarını teşvik eden zihniyet, işten çıkarılmalalarla meşruiyet kazandırılmaya çalışılmakta. Bu durumla bir kez daha anlaşılmıştır ki sendikalaşma hakkına, emeğine, çocuklarının geleceğine sahip çıkan işçi kadın AKP hükümeti için ciddi bir tehdittir. Ancak bilinmelidir ki seçimlerden sonra pervasızca emekçilerin haklarına saldırma planları yapan AKP hükümeti karşısında yılmayacağız…Bizim mücadelemiz Güllü arkadaşımız gibi nice kocaman yürekleri olan insanlarla dolu. Ne kıdem tazminatı hakkımızdan vazgeçeriz, ne de AKP hükümetinin politikaları karşısında önümüzü ilikleriz. Yeri geldiğinde işyerimiz önünde çadır kurarız günlerce, yer geldiğinde sokakları doldururuz, yeri geldiğinde panzerin üstüne çıkarız ! Güllü Hanoğlu kızkardeşimizin bu onurlu mücadelesininde onunla dayanışmayı, ona destek olmayı bizler bir onur sayıyoruz. İnsanca bir yaşam için yaşasın kadın dayanışması ! DİSK İstanbul Kadın Komisyonu” 2 • Sosyal-İş KADIN MOBBİNG (İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ) Özgün Millioğulları / Genel-İş Son günlerde neredeyse her gün gazete vam eder ve arkasından yönetim veya iş Mobbingden en çok kimler etkileniyor? sayfalarında, tv haberlerinde, haber sitel- arkadaşları da katılabilir. Bir sonraki aşamada erinde MOBBİNG diye birşey duyuyoruz. kurban, sorunun kaynağı, problemli ya Haber başlıkları hep aynı; “Mobbinge 5.000 da akıl hastası olarak damgalanır. Süreç, TL ceza, Mobbinge 3 ay hapis” gibi bir sürü işe son verilmesi ya da kişinin ayrılması ile başlık görmeniz mümkün. Peki ama son Mobbing her yaş ve konumdaki insana uygulanabilmekle birlikte, kadınlara karşı daha fazla uygulandığı ama toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle daha “normal” algılandığı gözlenmektedir. tamamlanır. Bu sonuç, çoğunlukla mobbin- günlerde sürekli duyduğumuz bu mobbing gin bitmesi anlamına gelmez, çünkü benzer nedir? Mobbinge uğradığımızı nasıl anlarız? bir iş kolunda çalışmak zorunda olan kişi Mobbingden kimler en çok etkileniyor? Ve ne kötü huylu, asi ya da işten anlamaz olarak yapılabilir? damgalanarak referansları kirlenmiş olur. Mobbing Nedir? Mobbing’e uğradığımızı nasıl anlarız? Mobbing, Latince bir kelimedir ve Latince’de, Mobbingde en sık görülen hareketlerin psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, başında: rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına geliyor. Mobbing duygusal bir saldırıdır. Yaş, ırk, Psikolog Michael H. Harrison’ın ABD’de 9.000 kamu çalışanı üzerinde yaptığı araştırmada, kadın çalışanların % 42’sinin, erkek çalışanların ise % 15’inin son iki yılda mobbinge uğradığını belirtiyor. Ülkemizde Dr. Hülya Aksakal’ın Sakarya ve İstanbul’da 140 kadın öğretmen üzerinde yaptığı araştırmada da kadın öğretmenlerin yüzde 59’unun mobbinge (bezdiri) maruz kaldığını ortaya çıkarmıştır. Mobbinge Karşı Ne Yapılabilir, Durdurulabilir ya da Engellenebilir mi? a) Sürekli sözünüzün kesilmesi, b) Sürekli yüksek sesle bağırılması, Öncelikle mobbing konusunda toplumda bir cinsiyet ayrımı gözetmeden, taciz, rahatsız c) Sürekli haksız yere eleştirilmesi, etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir d) Rahatsız edilme, işyerinde mobbing sıkça uygulanmakta e) Yalancı olduğunuzun ima edilmesi, fakat çalışan bunun farkında olmadığı için kişiye yönelen saldırganlıktır. Mobbingin nasıl ortaya çıkmıştır? yle olan zorbalık ilişkilerini tanımlamakta g) Hakkınızda araştırmalar, mobbingin sadece çocuklar arasında yaşanmadığını ortaya koymuş ve özellikle 1990’lı yıllardan asılsız dedikoduların çıkarılması, kullanılmıştır. İşyerlerinde de 1950-1960’lı yapılan suçu kendinde aramaktadır. İşte bu nedenle f) İnsanların sizinle konuşmaması, Mobbing sözcüğü önceleri çocukların birbiri- yıllarda farkındalık yaratılması gerekmektedir. Birçok sorgulanmanız, al bir çerçeve oluşturulamamıştır. Sadece 19 küçük j) Yeteneklerizin çok altında görevler ver- En sık görülen işyerleri hangileridir? Mobbing, özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde Mart 2011 tarihinde Başbakanlık tarafından “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Ön- düşürülmeniz, sonra bu konudaki araştırmalar artmıştır. toplantılar yapılması gerekmektedir. Ayrıca ülkemizde halen mobbing üzerine yas- h) Alay edilmesi, taciz edilmesi, i) Sürekli öncelikle bu konu ile ilgili bilgilendirici ilmesi, k) Fiziksel şiddet, tehdit edilme, lenmesi” konulu bir genelge yayımlanmıştır. Genelgeye göre; “Genel olarak “bir veya birkaç kişi tarafından diğer bir kişiye yönelik olarak, düşmanca ve ahlak dışı yöntemlerle daha çok görülür. l) Sürekli dışlanma, yokmuş gibi davranılma. sistematik bir biçimde uygulanan psikolojik Bir araştırmaya göre de mobbing, kâr amacı Mobbinge uğrayanların genel özel- terör” seklinde tanımı yapılmış ancak cezai gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık likleri nelerdir? bir müeyyide bulunmamaktadır. sektöründe daha yaygındır. Yüksek işsizlik Mobbing genellikle ; Avrupa da çok sayıda konuyla ilgili dava ve oranları ve dolayısıyla çalışanın değersiz ağır para cezaları bulunmaktadır. Ülkemizde neden - İşini çok iyi, hatta mükemmel yapan; olmaktadır. Sonuç olarak her işyerinde ve - İlişkileri olumlu olan ve çevresindekilerce başlanmıştır. Bu anlamıyla, Türkiye’de Şubat sevilen; 2006’da Jeoloji Mühendisleri Odası’na (JMO), görülmesi mobbingin artmasına her türlü kuruluşta rastlanabilir. Organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu işyerlerinde, disiplin getirmek, verimliliği - lardan ödün vermeyen; artırmak, refleksleri koşullandırma (askeri disiplin) öne sürülerek yapılmakta ve meşrulaştırılmaktadır. Mobbing nasıl başlar? Mobbing, işin akışına ya da bir davranışa Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bun- Mayıs 2006’da Toprak Mahsülleri Ofisi’ne (TMO) yönelik açılmış iki mobbing davası bulunmaktadır. Benzer davaların Türkiye’de - Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık; - Bağımsız ve yaratıcı; - Mobbing yapanın de son yıllarda mobbing davaları açılmaya de açılmasının sağlanması, mobbing konusunda bir bilinç oluşturulması ve işverenin keyfi yeteneklerinden davranışlarının sendikaların bu konuda sınırlandırılması, etkinliklerinin ilişkin bir anlaşmazlıkla başlar. Daha sonra üstün özelliklere sahip olan kişilere artırılması mobbingin azaltılması yönünde mobbing yapanın saldırgan eylemleriyle de- yapılmaktadır. önemli bir adım olacaktır. Sosyal-İş KADIN • 3 KADININ YERİ SENDİKASIDIR Bilge Çoban / İstanbul Barosu Her yeni yılda yaşamın tüm alanlarına ilişkin veriler yayınlanmaya başlar. Yıl içinde, özel günlerde, uluslar arası toplantı sonuçlarında ise bu istatistikler güncellenir durur. “Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri oluyoruz” sözlerine karşın aslında her rakam biraz daha yoksulluk olarak soframıza yansıyor. Kadınlar İçin Tablo Her Zaman Ağır… Söz konusu kadınlar olunca da rakamlar biraz daha can yakmaya başlar. Her gün 5 kadın öldürülüyor diye başlar çünkü istatistikler… 4 kadından yalnızca 1’i çalışma yaşamına katılabilmektedir, kayıtsız çalışanların %66’sını kadınlar oluşturmakta ve %71’inin herhangi bir sosyal güvencesi yok diye devam eder. Daha iş başvurusunda karşılaştığımız ayrımcı uygulamalar, asgari ücretten bile düşük ücretlerle çalıştırılmak zorunda bırakılışımız, mesailerimizin ödenmemesi, hamile kaldığı için işten atılan kız kardeşlerimiz, iş verimi düşüyor denilerek her ay hamile olmadığını belgelemek zorunda kalanlarımız, işyerlerinde psikolojik şiddet ve tacize maruz kalanlarımız çalışma yaşamında en çok karşılaştığımız sorunları gösteriyor. İş güvenliği standartlarının ihlal edilmesi, ucuz işgücü sunduğu için kayıt dışı çalışmada en çok kadınların tercih ediliyor olması, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın kural haline dönüşmeye başlaması ise çalışma yaşamında genel durumumuzu ortaya koyuyor. İktidarın kadını ev içine hapseden söylem ve politikalarıyla aslında devletin doğrudan sorumluluğu olan çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve ev içi işler sadece kadınların sorumluluğu olarak kalmaya devam ediyor ve yaşam yükümüzü iyice ağırlaştırıyor. En Çok Kadınların Örgütlenmeye İhtiyacı Var Sorunlar bu kadar yakıcı olunca örgütlenme gereksinimi de zorunlu olarak kendini dayatıyor. Sendikaların, kadın çalışanların sorun ve talepleri üzerinden çalışma yürüttüklerinde, işçi kadınların örgütlenme çağrısına nasıl kulak verdiğini hepimiz gördük. Tekel direnişinde ön saflarda yer alan kadınlar, Novamed işçileri, Bericaplı kadınlar, Türk Patent Enstitüsü işçisi kadınlar bunlardan sadece birkaç örnek. İşçi kadınlar sendikal örgütlenmeyi seçtiklerinde, sendikalaşma mücadelesi içinde karşılaşılan baskılara rağmen ne kadar inatçı, ne kadar sabırlı ve mücadeleci olduklarını defalarca kanıtladılar. En Çok Örgütlenmek İsteyen En Az Sendikalı Olanlarız Bugün ülkemizde kadınların sendikalaşma oranı maalesef %3. Sırtında onca yükü taşıyan, çalışma yaşamının en kuralsız, en vahşi koşullarında çalışmak durumunda bırakılan ve en çok birliğe ihtiyacı olan fakat rakamlara göre örgütlenme sayısı en az olanlar da biz kadınlarız. Kadınlar içinde sendikalaşma oranının düşüklüğü her ne kadar kayıt dışı istihdamda kadının fazlaca yer alması olarak açıklansa da, kadınların sendikaların kendilerine ne bakımdan fayda sağlayacağını bilmemeleri, çoğunlukla eş ve baba baskısıyla karşılaşmaları, sendikaları erkeklerin yaptıkları bir iş olarak görmeleri de sendikalaşma önündeki en büyük engelleri oluşturuyor. Kadınlar Sendikalara Kuşkusuz kadınların sendikalarda örgütlenmesi için en büyük sorumluluk sendikalara düşüyor. İşçi kadınları, işçi sınıfının örgütlü gücü olan sendikalarla buluşturmak için kadınlara seslenen özel araçlar yaratmak, talepleri için çeşitli mekanizmalar kurmak, kadınlara özel olarak seslenen bir dil oluşturmak, kadınların sendikalarda görünür olmalarını ve sendikal çalışmada yetkinleşmelerini sağlayacak kadın komisyonlarını oluşturmak bu sorumluluğun en önemli basamağını oluşturuyor. Sendikalı olmanın sağladığı yasal hakların çeşitli kampanyalarla örgütsüz işyerlerine, kadınlara anlatılması, kadın işçilerin sorunlarıyla ilgili eğitim programları düzenlemek, çalıştıkları işyerlerine göre kadınların temel sorun ve taleplerini belirleyebilmek buna yönelik özel çalışmalar yapabilmek, onlarca örgütsüz işçi kadının sendikalarla buluşabilmesini sağlayacak. Sendikalı işyerlerinde ise, kadın işçilerin taleplerinin TİS ile güvence altına alabilmek, mobbing, cinsiyetçi ayrımcılık gibi karşılaştığımız sorunlara ilişkin TİS’e koruyucu maddelerin konulmasını sağlamak, kadın işçileri sendikal çalışmalara katılım için yüreklendirmek, işyeri temsilciklerinde ve danışma kurullarında kadın işçilerin daha fazla yer alması için pozitif ayrımcılık uygulayabilmek, sendikalı kadınların sendikal çalışmanın her ayağında sorumluluk üstelenmeleri için sendikaların tüzüklerinde olumlu değişikliklere imza atmak, kadınları geliştirdiği kadar sendikaları da büyütecek. Kadın Komisyonlarıyla Büyüyen Bir Sosyal-İş Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Genel Temsilciler Kurulu eğitiminin bir parçası olarak yapılan kadın atölyesinden çıkan sonuç ve öneriler aslında sendikamız içinde azımsanmayacak bir sayıya sahip olduğumuzu, sendikal çalışmalara duyarlılığımızı ve kadın işçiler olarak gelişme ve sendikamızı büyütme isteğimizi açıkça gösterdi. Her işyerinde kadın işçilerin sorunlarını, taleplerini, önerilerini içeren tartışmalar üzerinden seçilecek işyeri kadın komisyonları ve şube kadın komisyonlarıyla daha organize olmuş, daha özel bir çalışma ile kadınlara seslenen, kadınları etrafında birleştiren ve örgütleyen bir çalışma yürütebilmek elbette sendikamızı da güçlendirecek çalışmanın anahtarıdır. -A L K Ç E 4 • Sosyal-İş KADIN Büyük Kadın Yürüyüşü gerçekleşti Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından düzenlenen ‘Kadın Cinayetlerine Karşı Büyük Kadın Yürüyüşü’ 24 Temmuz’da İstanbul’da gerçekleştirildi. Saat 14.00’te Tünel Meydanı’nda başlayan yürüyüşte, en önde, ailesi tarafından infaz edilen Ceylan Soysal’ın fotoğrafı taşındı. Fotoğrafın arkasında ise siyah kumaşa sarılı tabut taşındı. Yürüyüş boyunca “Kadın katillerine ağır ceza”, “Erkek vuruyor, devlet koruyor”, “Yaşasın kadın dayanışması” gibi sloganlar atıldı. Taksim Tramvay durağında sona eren yürüyüşün ardından kadın örgütlerinin temsilcileri ve öldürülen kadınların yakınları konuşmalar yaptılar. Bayrampaşa’da eski kocası tarafından yakılan Tuğba Özbek’in bir yakını “Sevdiğim erkek tarafından öldürülmek istemiyorum, sevmek istiyorum. Bedenimde kimsenin hakkı yoktur” dedi. Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Özbudun, “Kadınları karlı olmadığı için korumuyorlar. Kadınlar toplumsallaşmasın, aile içinde kalsın diye korumu- yorlar” dedi. Sanatçı Nur Sürer “Kadınların öldürülmesi, yetkililerin vicdanını nasıl sızlatmıyor” diye sordu. Etkinlikte yapılan açıklamalarda koruma talebiyle başvuran kadınlara koruma vermeyen savcılık ve mahkemelerin, kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğu vurgulanırken, güvenlik güçlerinin de bu sorumlulukta payı olduğunun altı çizildi. Necla Yıldız Davası 9 sonra başladı KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyesi ve Ankara Adliyesi İşyeri Sendika Temsilcisi Necla Yıldız, kızının eski erkek arkadaşı Gazi Baltacı tarafından evinin yakınlarında 17 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü. Bu nedenle açılan davanın ilk duruşması, olaydan 9 ay sonra, 19 Temmuz 2011 tarihinde Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dava öncesinde KESK tarafından kitlesel bir basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamada davanın uzun bir aradan sonra nihayet açıldığı belirtilerek, gecikme için öne sürülen gerekçelerin kabul edilemeyeceği ifade edildi. KESK Kadın Sekreteri Canan Çağlayan da bir konuşma yaparak “AKP iktidarının kimi yetkililerinin söylediği gibi kadın cinayetleri münferit değil, sistematiktir. Erkek egemen sistemin kadınları denetim altına almak ve bastırmak için uyguladığı şiddet dün Necla’yı katletti, bugün ortalama 5 kadın katledilerek devam ediyor. Aynı şeyin yarın bizlerden birinin başına gelmeyeceğinin garantisi yoktur. Bu sebeple işlenen her kadın cinayeti esasında tüm kadınları hedeflemektedir.” şeklinde konuştu. Çağlayan “Necla bir Adliye çalışanı olarak savcılığa verdiği dilekçeye rağmen korunmamış, göz göre göre ölümüne seyirci kalınmıştır. Bu da yetmezmiş gibi deliller ortadayken, cinayet onlarca kişinin gözleri önünde işlenmişken, davanın açılması 9 ay sürmüştür!” dedi. Basın açıklamalarının ardından davaya geçildi. Yaklaşık 30 avukatın katıldığı davada sanık Gazi Baltacı, Adli Tıp Kurumu’na verilecek rapor için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bulunduğu gerekçesiyle duruşmaya katılmadı. Sosyal-İş Gazetesi • 31 TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HABERLERİ YETKİ BELGESİ BEKLENEN İŞYERLERİ Çankaya İmar AŞ Çankaya imar AŞ ile sendikamız arasında bağıtlanacak 2. Dönem toplu iş sözleşmesi nedeniyle sendikamız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na (ÇSGB) 22 Haziran 2011 tarihinde yetki başvurusunda bulundu. İzmir B. B. Gençlik ve Spor Kulübü Derneğiz İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’nde sendikamız 26 Mayıs 2011 tarihinde ÇSGB’ye yetki başvurusunda bulundu. YETKİ BELGESİ GELEN İŞYERLERİ Jeoloji Mühendisleri Odası için ÇSGB tarafından gönderilen yetki belgesi 28 Nisan 2011’de sendikamıza Sendikamız ile Jeoloji Mühendisleri Odası arasında bağıtlanacak 8. Dö- ulaştı. nem Toplu İş Sözleşmesi için ÇSGB Ankara Tabip Odası tarafından gönderilen yetki belgesi 30 Mayıs 2011’de sendikamıza ulaştı. Gö- Sendikamız ile Ankara Tabip Odası rüşmelere 6 Temmuz’da başlandı arasında bağıtlanacak 7. Dönem topManisa Tabip Odası lu iş sözleşmesi için ÇSGB tarafından Sendikamız ile Manisa Tabip Odası gönderilen yetki belgesi 14 Nisan’da arasında bağıtlanacak 4. Dönem top- sendikamıza ulaştı. Görüşmelere 26 lu iş sözleşmesi için ÇSGB tarafından Mayıs’ta başlandı. gönderilen yetki belgesi 2 Mayıs’ta sendikamıza ulaştı. Görüşmelere 5 İZFAŞ Temmuz’da başlandı. İzmir Fuarcılık AŞ çalışanlarının senSTGM dikamızda örgütlenmesiyle, ÇSGB Sendikamız ile Sivil Toplum Geliştir- tarafından gönderilen yetki belgesinin me Merkezi Derneği arasında bağıtla- sendikamıza ulaşması üzerine toplu iş nacak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi sözleşmesi görüşmelerine başlandı. BİTLİS BAROSU’NDA TİS BAĞITLANDI Sendikamız ile Bitlis Barosu Başkanlığı arasında 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi bağıtlandı. 01.07.2011-30.6.2014 tarihleri arasında geçerli olacak toplu iş sözleşmesinde, bir önceki dönemde kazanılan haklar korundu. Bildirim önellerinde ise iyileştirmeler sağlandı. Buna göre bildirim önelleri 1-6 aya kadar 4 hafta, 6-18 aya kadar 8 hafta, 18-36 aya kadar 10 hafta, 36 aydan fazla süreler için 12 hafta olarak kabul edildi. Ücret zamları ise şu şekilde belirlendi: 1. Altı ay ücret zammı %12; 2. Altı ay ücret zammı %12; 3. Altı Ay ücret zammı %12; 4. Atı ay ücret zammı %12, 5. Altı ay ücret zammı %12, 6. Altı ay ücret zammı %12 olarak belirken, Aralık ve Haziran aylarında 1’er aylık ücret tutarında iki ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı. Kıdem zammı ise her hizmet yılı için 6,00 TL olarak belirlendi. Sosyal yardımlar ise şu şekilde belirlendi: Yemek Yardımı: 1. yıl için aylık 250 TL, 2. yıl için 275 TL, 3. yıl için 300 TL Bayram yardımı: Dini bayramların arife günlerinde net asgari ücret tutarı Öğrenim Yardımı: Her yılın Eylül ayında, Anaokulu ve kreşe giden çocuk için net 125 TL; ilköğretime giden çocuk için 175 TL; Liseye giden çocuk için 250 TL; Yükseköğrenime devam eden çocuk için 350 TL. Bu miktarlar 2. ve 3. yıllar için ücret zammı kadar artırılır. Eskişehir Tabip Odası’nda TİS bağıtlandı Sendikamız ile Eskişehir Tabip Odası’nda 01.06.2011-31.05.2013 yürürlük süreli 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı. 2. Dönem sözleşmeyle mevcut haklar korunurken, ücret zamları birinci yıl için %10, ikinci yıl için %10 olarak belirlendi. Kıdem zammı çalışılan her yıl için net 6,00 TL olarak belirlenirken sosyal yardımlar ise şu şekilde kararlaştırıldı: Çocuk yardımı: Her ay çocuk başına bütçe kanununda öngörülen miktarda çocuk yardımı. Evlenme yardımı: Üyenin evlenmesi durumunda net 825 TL Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum yapması durumunda net 825 TL Yılbaşı ve Bayram Harçlığı: Yılbaşı ve dini bayramlarda 165 TL Yemek Yardımı: Çalışılan günlerde bir öğün, doyurucu ve kaliteli 4 kap yemeğin birini veya yemek verilememesi durumunda aylık 220 TL Hastalık Yardımı: İşgöremezlik durumunda ücret ile SGK işgöremezlik ödeneği arasındaki fark kadar ödenir. Hastalık Yardımı: İşgöremezlik durumunda ücretin tam olarak ödenmesi Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum yapması halinde asgari ücret tutarında ödenir. Ulaşım Yardımı: Günde 4 binişlik ulaşım ücreti Ölüm Yardımı: Üyenin eşi, çocuğu, anne veya babasının ölümü halinde asgari ücret tutarında ödenir. Sosyal yardımların, sözleşmenin 2. yılında ücrete gelen zam oranında artırılması kararlaştırıldı. 32 • Sosyal-İş Gazetesi İzmir Tabip Odası’nda 7. dönem TİS bağıtlandı Sendikamız ile İzmir Tabip Odası arasında, 01.07.2011 – 30.06.2013 yürürlük süreli 7. dönem toplu iş sözleşmesi bağıtlandı. 14ç06ç2011 tarihinde imzalanan sözleşemede, bir önceki sözleşmede yer alan işyeri kurulu, iş güvencesi hükümleri, kıdem tazminatları, sosyal izinler gibi haklar aynen korunurken parasal hükümlerde aşağıdaki kazanımlar elde edildi: Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda toplu sözleşme bağıtlandı Birinci dönem birinci altı aylık ücret zammı, seyyanen 75 TL olarak belirlenirken, bu zam uygulandıktan sonra, üyenin ücretinin aşağıdaki taban ücretlerin altında kalması durumunda ücret aşağıdaki miktarlara çekilecek: Taban Ücretler: Grup Tanımları Taban Ücretler 1. Yardımcı Büro Elemanı net 850,00 TL 2. Destek Hizmetleri net 1050,00 TL 3. Teknik Eleman ve Birim Sekreterleri net 1250,00 TL 4. Bilgi İşlem ve Masaüstü Yayıncılık net 1300,00 TL Birinci Dönem İkinci altı aylık zam, 31.12.2011 tarihindeki net ücretlere TÜFE+3 olarak; İkinci dönem ikinci altı aylık zam TÜFE+3 olarak; İkinci dönem ikinci altı aylık ücret zammı ise TÜFE+3 olarak belirlendi. İkramiye: Üyelere her yıl Ocak ve Temmuz aylarında birer aylık ücret tutarında ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı. Tazminatlar ve Sosyal Yardımlar ise şu şekilde belirlendi: Veznedar ve mutemetlere %10 oranında kasa tazminatı, il dışında geçici olarak görevlendirilenlere her gün için yevmiyesinin %50’si tutarında geçici görev ödeneği ile ulaşım, konaklama, yemek parası vb. giderleri için fatura karşılığı ödenecek yolluk, her hizmet yılı için 18,00 TL kıdem zammı. Sendikamızın örgütlü bulunduğu Toplum Gönüllüleri Vakfı işyerinde, 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi bağıtlandı.01.01.2011-31.12.2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, 30 Mart 2011 tarihinde törenle imzalandı. Bağıtlanan sözleşmeyle mevcut haklar korunurken ücretlerde sağlanan artışlar şu şekilde belirlendi: Sendika üyesi işçilerin 31 Aralık 2010 tarihindeki ücretlerine; 1.700 TL’nin altında ücret alanlara 130 TL, 1.700-2.500 TL arasında ücret alanlara 120 TL, 2.500 TL üzeri ücret alanlara ise 50 TL seyyanen zam uygulanacak. İkinci yıl ücretleri ise Enflasyon+3 puan olarak belirlendi. Sözleşmeyle, Aralık ayında ödenmek üzere yılda 1 maaş tutarında ikramiye ile yapılacak değerlendirme sonucu belirlenecek ‘başarı primi’ ödenmesi kararlaştırıldı. Sosyal Yardımlar Sosyal yardımlar ise şu şekilde karar altına alındı: Çocuk yardımı: Devlet Memurları Yasasına göre belirlenen aile ve çocuk yardımı miktarları yapılması; Taşıt Ödeneği: Sendika üyesi işçilere ise geliş ve gidiş yol ücretlerini karşılamak için IETT Mavi Kart kuponu tutarını her ay net olarak ödenir. Evlenme Yardımı: Üyenin evlenmesi halinde 30 günlük net ücreti tutarında evlilik yardımı yapılması; evlenenler aynı işyerinde çalışıyorsa bu yardımın ikisine birden yapılması; Çocuk Ödeneği: 657 Sayılı Yasa uyarınca belirlenen kriterler çerçevesinde ödenir. Doğum Yardımı: Üyenin eşinin veya kendisinin doğum yapması halinde 10 günlük ücret tutarında yardım yapılması; Evlenme Ödeneği: Evlenen her üyeye 1 maaş tutarında evlenme ödeneği yapılır. Ölüm Yardımı: İşkazası sonucu ölümde .et 16.000,00 TL, normal ölüm halinde 800,00 TL, üyenin ana, baba eş ve çocuklarının ölümü halinde 10 günlük ücret tutarında ölüm yardımı yapılması; Doğum Ödeneği: Üyenin veya eşinin doğum yapması halinde belgelemek koşuluyla işçiye 1 maaş tutarında doğum ödeneği yapılır. Çocuğun ölü doğması halinde doğum ve ölüm ödeneği birlikte ödenir. Yemek Yardımı: çalışılan günlerde her gün için net 12,50 TL yemek yardımı yapılması Ulaşım Yardımı: Üyelerin işe geliş gidişi için aylık zorunlu yol ücretinin ödenmesi; Öğrenim Yardımı: Her yılın eylül ayı başında Okulöncesi ve İlköğretimdeki çocuk için net 450,00 TL, Lisedeki çocuk için net 500,00 TL, yükseköğrenimdeki çocuk için net 550,00 TL öğrenim yardımı yapılması; Yakacak Yardımı: Her yıl Mart ve Ekim aylarında net 470,00 TL yakacak yardımı uygulanması kararlaştırıldı. Sosyal yardımların, ücretlere gelen zam oranında arttırılması da karar altına alındı. Taşınma Ödeneği: Sendika üyesi işçinin taşınması halinde işçiye net 300,00 TL ödeme yapılır. (En fazla yılda bir kez olmak üzere) Ölüm Ödeneği: İşveren, işyerinde çalışan sendika üyesi işçinin ölümü halinde yasal mirasçılarına 1 maaş tutarında ölüm yardımı yapar. İşveren, işçinin iş kazası sonucu ölmesi halinde yasal mirasçılarına net 1.000,00 TL ölüm ödeneği yapar. Ayrıca üyelere Özel Sağlık Sigortası yapılması da kararlaştırıldı. Sosyal-İş Gazetesi • TUNCELİ BAROSUNDA İLK SÖZLEŞME SEVİNCİ 33 Peyzaj Mimarları Odası’nda sözleşme bağıtlandı Sendikamızın yeni örgütlendiği Tunceli Barosu işyerinde örgütlenme mutluluğu TİS bağıtlanmasıyla taçlandırıldı. 1 Nisan 2011 – 31 Aralık 2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak sözleşmeyle kazanılan haklar şöyle: İş güvencesine ilişkin olarak çeşitli maddelerle karar alınarak üyelerin iş güvencesi kapsamına sokulması sağlanırken, başka bir madde ile işyeri sendika temsilcilerinin iş güvencesi ayrıca sağlandı. Öte yandan tarafların belirleyeceği ikişer kişiden oluşan bir işyeri kurulu oluşturuldu. Kurulun, iş değerlendirmesi, işyerinin verimli çalışması, iş ve işyerlerinin planlaması, işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş gücünün eğitimi ve niteliklerinin geliştirilmesi için taraflarca kendisine getirilecek konularda görüş ve önerileri belirlemesi; iş disiplini ile bağdaşmayan durumlarda Disiplin Kurulu sıfatı ile karar alması; sözleşmenin uygulanmasında doğacak aksaklıkları karara bağlaması; iş akitlerinin tazminatlı veya tazminatsız sona erdirilmesini karara bağlaması ve izin kurulu olarak da görev yapması kararlaştırıldı. Akdedilen sözleşmede deneme süresi 1 ay olarak belirlenirken, haftalık çalışma süresi 40 saat olarak belirlendi. Kadın işçilerin ise yasada 8+8 hafta olan doğum izinleri, sözleşme ile 8+10 hafta olarak kararlaştırıldı. Yıllık ücretli izin süreleri de hizmet süresi 5 yıla kadar olanlar için 20 işgünü; 5-10 yıl arası olanlar için 25 işgünü; 10 yıldan fazla olanlara için 30 işgünü olarak belirlendi. Günlük taban ücretin net 47 TL olarak belirlendiği sözleşmede, birinci yıl ücret zammı %6, ikinci yıl ücret zammı ise %10 olarak belirlendi. Sözleşmeyle, üyelere 30 günlük ücret tutarında yılda üç ikramiye hakkı da sağlandı. Ayrıca işçinin işyerinde geçirdiği her hizmet yılı için yılda 5,00 TL kıdem zammı alması da kararlaştırıldı. Sosyal yardımlar ise aşağıdaki şekilde belirlendi: Öğrenim yardımı: Anaokulu veya kreşe giden çocuk için net 100 TL; İlköğretime giden çocuk için 150 TL, Liseye giden çocuk için 200 TL, yükseköğrenim öğrencisi için 250 TL Doğum yardımı: Çocuğunun doğumunu belgeleyen her işçiye doğan her çocuk için net 100 TL Ölüm yardımı: Üyenin eşi, çocuğu, kardeşi, anne veya babasının ya da bakmakla yükümlü olduğu yakınlarından birinin ölümü halinde 750 TL ölüm yardımı. Sendikamız ile Peyzaj Mimarları Odası arasında 01.07.201131.12.2013 yürürlük süreli 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 27 Temmuz 2011’de imzalandı. Bağıtlanan sözleşmede işyeri kurulu, sosyal izinler, işgüvencesi gibi kazanılmış haklar korunurken, doğum izni 16 haftadan (8+8) 18 haftaya (8+10) çıkarıldı. Ücretli izin süreleri de eski sözleşmeye göre arttırılarak, hizmet süresi 5 yıla kadar olanlar için 16 işgünü, 5 ila 10 yıl arasında hizmeti olan işçiler için 23 işgünü ve daha fazla hizmeti olan işçiler için 30 işgünü olarak belirlendi. Ücret Zamları: Taban ücretlerin 700,00 TL olması kararlaştırken, 2012 yılı için uygulanacak Ücret zammı 31.12.2011 tarihindeki ücretlerine %3; 2013 yılı ücret zammı ise 31.12.2012 tarihindeki ücretlerine %4 olarak belirlendi. Bunların yanı sıra Mart ve Eylül aylarında ödenmek üzere 15’er günlük ücret tutarında 2 ikramiye ödenmesi sağlandı. Ayrıca üyenin her hizmet yılı için 5,00 TL kıdem zammı alması da sağlandı. Sosyal yardımlar ise şu şekilde belirlendi: Yılbaşı ve Bayram Yardımı: 2011 ve 2012 yılları için 125,00 TL, 2013 yılı için 150,00 TL Yemek Yardımı: 1 Ocak 2012’den itibaren 185,00 TL, 1 Ocak 2013’ten itibaren 200,00 TL Ulaşım yardımı: Günlük 2 otobüs bileti bedeli Hastalık Yardımı: SSK tarafından verilen geçici işgöremezlik ödeneğinin işverene ödenmesi koşulu ile işgöremezlik durumunda ücretin tam olarak ödenmesi sağlandı. 34 • Sosyal-İş Gazetesi İSTANBUL TABİP ODASI’NDA TİS BAĞITLANDI Sendikamız ile İstanbul Tabip Odası’nda 1 Temmuz 2011-30 Haziran 2013 yürürlük süreli 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesi anlaşmayla sonuçlanarak imzalandı. Sözleşmede mevcut haklar korunurken ücret zamları ile ilgili maddeler şöyle: Birinci yıl zammı: Taban ücretler 919,68 TL ile 1466,11 TL arasında değişirken birinci yıl zammı olarak %7,24 olarak belirlendi. Ayrıca 40 TL seyyanen ücret zammı yapılması da kararlaştırıldı. İkinci yıl zammı: İkinci yıl zammı TÜFE+1 olarak kararlaştırıldı. İkramiye: Sendika üyelerine 4 aylık ücretleri tutarında ikramiye 12 eşit ayda ödenerek verilir. Kıdem zammı: İşçinin her hizmet yılı için aylık net taban ücretlerinin %2’si kıdem zammı olarak ücrete ilave edilir. ğını belgeleyen üyeye net 73,89 TL Doğum Yardımı: 123,15 TL Yönetici Sekreter Tazminatı: Taban ücretine ilaven ayda net 760,03 TL TAZMİNATLAR Özel Hekimlik Bürosu Sorumlusu Tazminatı: net 171,58 TL Ölüm Yardımı: İşçinin ölümü halinde 613,41 TL. İşçinin bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğunun ölümünde 204,07 TL; ana, baba, kayınpeder, kayınvalide ve kardeşinin ölümü halinde 102.04 TL. İşçinin iş kazası sonucu ölümü halinde ise 9.923,78 TL Kasa tazminatı: Mutemet ve veznedarlara aylık taban ücretinin %10’u; muhasebe personeline ise %5’i kadar kasa tazminatı ödenir. SOSYAL YARDIMLARDAN BAZILARI Öğrenim tazminatı: Yükseköğrenim yapan üyeye net 146,60 TL Çocuk yardımı: 0-6 yaş aralığındaki her çocuk için net 58,65 TL; 6 yaş ve üzeri çocuk için 49,27 TL Yemek Yardımı: 375,34 TL Dil tazminatı: Yabancı dil eğitimi yaptı- Evlenme Yardımı: 584,10 TL Yakacak yardımı: Her ay 117.88 TL Gıda yardımı: 469,71 TL EGE ŞEHİR PLANLAMA İLK SÖZLEŞME SEVİNCİ Sendikamız ile yeni örgütlendiğimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Ege Şehir Planlaması Enerji ve Teknolojik İşbirliği Merkezi Anonim Şirketi arasında sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine uyuşmazlık tutulmuş ve sendikamız grev kararı almıştı. Grev kararı alınmasından sonra da sürdürülen görüşmeler sonucunda anlaşma sağlanarak işyerindeki ilk toplu sözleşme 20 Temmuz tarihinde imzalandı. nım sağlandı. Buna göre ihbar önelleri şu şekilde belirlendi: İşi 6 aydan az sürmüş üye için 4 hafta; 6 ay-1,5 yıl için 8 hafta; 1,5 yıl-3 yıl için 12 hafta; 3 yıl ve daha fazla için 16 hafta. Bağıtlanan sözleşmeyle iş güvencesi, sendika temsilcilerinin güvencesi gibi temel haklar kazanılırken, tarafların ikişer üyeyle temsil edildiği disiplin kurulu oluşturulmasına da karar verildi. 1. yıl birinci 6 ay için enflasyon; 1. yıl ikinci altı ay için enflasyon; 2. yıl birinci altı ay için enflasyon; 2. yıl ikinci altı ay için enflasyon oranında zam yapılması kararlaştırıldı. Bunun yanı sıra sözleşmenin her yılı için 30 günlük ücret tutarında ikramiye de elde edilen kazanımlar arasında. Yıllık ücretli izin süreleriyle ilgili olarak; hizmet süresi 1-5 yıl olanlara 20 işgünü; 5-15 yıl olanlara 25 işgünü, 15 yıl ve daha fazla olanlara 30 işgünü yıllık ücretli izin verilmesi kararlaştırıldı. Sözleşmeyle ihbar önellerinde de kaza- Kıdem tazminatının her kıdem yılı için 60 gün üzerinden hesaplanmasının kararlaştırıldığı sözleşmede, tazminatın, işçinin ölümü halinde her yıl için 90 gün üzerinden hesaplanması öngörüldü. Ücret zamları ise şöyle: Sosyal yardımların bazıları ise şu şekilde belirlendi: Aile ve çocuk yardımı: Devlet memur- ları yasasındaki belirtilen aile ve çocuk yardımı Evlenme yardımı: net 300 TL olarak belirlendi. Evlenenler aynı işyerinde çalışıyorsa her ikisine de ayrı ayrı yardım yapılması kararlaştırıldı. Doğum yardımı: Üyenin kendisinin veya eşinin doğum yapması halinde net 200 TL doğum yardımı Ölüm yardımı: Üyenin iş kazası sonucu ölümü halinde 2.000 TL, normal ölüm halinde 500 TL; ana, baba, eş ve çocukların ölümü halinde ise 150 TL Öğrenim yardımı: Her yıl Eylül ayında ödenmek üzere ilköğretimdeki çocuk için 300 TL; Lisedeki çocuk için 450 TL; yüksek öğrenimdeki çocuk için 650 TL Bayram yardımı: Ramazan ve Kurban bayramlarında 80 TL İzin yardımı: Üyelere yıllık izne çıkmadan önce 200 TL Sosyal-İş Gazetesi • PAYLAŞTIKLARIMIZ MUTLULUKLARIMIZ ÜZÜNTÜLERİMİZ SOSYAL-İŞ SOSYAL-İŞ Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu Üyesi Nesimi Turgut’un torunu, Genel Merkez çalışanlarından Saadet Ateş’in ve İstanbul Şube çalışanlarından Filiz Özdilkural Kalender’in ise kızları oldu. Sosyal-İş Sendikası İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi, Ünibel çalışanı Ersoy Taşdemir’in çocuğu ameliyat oldu. İzmir Şube Saymanı ve Metro Gaziemir çalışanlarından Ayşe Kavascık babasını ve ablasını kaybetti. METRO ALANYA METRO MAMAK Metro Antalya Mağazası işyeri sendika baştemsilcisi Musa Dağ’ın ikiz çocuğu oldu. Sendikamız Genel Disiplin Kurulu Üyesi, Metro Grosmarket Mamak Mağazası İşyeri Sendika Baştemsilcimiz Serdal Aytekin babasını, İsmail Koluaçık babaannesini, Sinem Yanar Kocamaz ise annesini kaybetti. Abdil Ünlü’nün annesi, Arzu Çalışkan’ın eşi, işyeri sendika temsilcimiz Fuat Muci’nin eşi ameliyat oldu. METRO ETLİK Metro Grosmarket Etlik Mağazası çalışanlarından Levent Güzel’in, Selim Çetintaş’ın oğulları, Erkan Ok’un ise kızı oldu. Nilüfer Kocataş, Lokman Ercan evlendi. METRO PENDİK Metro Grosmarket Pendik Mağazası çalışanlarından Öner Keskin’in ve Dudu Genç’in oğulları, İbrahim Şahin’in Cansu Sevin’in, Nevin Aslan’ın ve Orhan ile Ayşe Tok’un kızları oldu. Bahtiyar Aşan evlendi. METRO MAMAK Metro Grosmarket Mamak Mağazası çalışanlarından Halil Dikici’nin, Hüseyin Yeraltı’nın kızları oldu. Duygu Irgat, Özlem Pusat, Ferah Koruyucu evlendi. METRO GAZİEMİR Metro Grosmarket Gaziemir Mağazası çalışanlarından Fidan Sezer evlendi. ÜNİBEL Ünibel çalışanlarından Mustafa Vangöl’ün, Sevda Şafak Tanfener’in kızları, Gürsoy Taşdemir’in, Sevcan Saygı’nın ise oğulları oldu. MANİSA TABİP ODASI Manisa Tabip Odası çalışanlarından Ayfer Hardal Yalçın’ın ve Filiz Karaca Çalışkan’ın oğulları; İzfaş çalışanlarından Bülent Bektaş’ın kızı, Uğur Buran’ın ise oğlu oldu. ORDU ÜNİVERSİTESİ METSAN LTD. ŞTİ. Ordu Üniversitesi Metsan Ltd. Şti. Çalışanlarından Mehmet Mert’in oğlu, Şeyda ile Çağatay Gülmez’in kızları, Murat Keskin’in ise ikiz çocukları oldu. GENEL-İŞ Genel-İş Sendikası İzmir 5 No’lu Şube çalışanlarından Nilüfer Şen evlendi. İZFAŞ İzfaş çalışanlarından Belce Tanık, Kadir Oruç evlendi. İSTANBUL BAROSU İstanbul Barosu çalışanlarından Yadigar Günay, Zafer Öztürk, Ayşegül Kaçdı evlendi. Üyelerimizi kutluyor; minik bebeklere hoşgeldin diyor, yeni evli çiftlere ömür boyu mutluluklar diliyoruz. METRO ETLİK Metro Grosmarket Etlik Mağazası çalışanlarından Fatma Gümüştepe babasını kaybetti. METRO KONYA Metro Grosmarket Konya Mağazası işyeri sendika temsilcimiz Yasin Yılmaz anneannesini kaybetti. METRO GAZİEMİR Metro Grosmarket Gaziemir Mağazası çalışanlarından Ferit Öztürk mide kanaması geçirdi. Mustafa Varlı ise ayağını çatlattı. DEVLET MALZEME OFİSİ DMO Elazığ Bölge Müdürlüğü çalışanlarından Mehmet Demirbağ anjio oldu. DMO Trabzon Bölge Müdürlüğü çalışanlarından Nevzat İskender annesini kaybetti. İSTANBUL BAROSU İstanbul Barosu çalışanlarından Onur Kalemci, Sevil Işıklı İle Hasan Güleryüz ve Hüseyin Güleryüz’ün babası İstanbul Barosu emektarlarından Haydar Güleryüz; ameliyat oldu. Ayşegül Kaçdı babasını kaybetti. ÇANKAYA BELDE AŞ Çankaya Belde A.Ş çalışanlarından Meral Çıtak teyzesini kaybetti. JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Merkez çalışanlarından Serdal İlhan annesini, JMO Trabzon Şube çalışanlarından Münevver Eroğlu babasını kaybetti. ÜNİBEL Ünibel çalışanlarından Özkan Ertanç amcasını kaybetti. GENEL-İŞ Genel-İş Sendikası işyeri sendika temsilcimiz Kazım Demir annesini kaybetti. Yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz. Ameliyat olanlara acil şifalar diliyoruz. 35 36 • Sosyal-İş Gazetesi On binler çok ses, tek yürek oldu: Herkese sağlık, güvenceli iş, güvenli gelecek! Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Eczacıları Birliği TEB), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) , Dev Sağlıkİş’in de aralarında olduğu 16 örgütün çağrısıyla Ankara’da sağlıkta özelleştirmeye karşı bir miting gerçekleştirildi. On binlerce emekçi, Ankara’da “çok ses, tek yürek” oldu. Ankara Garı’ndan Sıhhiye Meydanı’na yürüyen sağlık emekçileri, emek ve demokrasi güçlerinin de katılımı ile hep bir ağızdan “Nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, eşit sağlık hizmeti” istedi, AKP’nin sağlık politikalarına “hayır” dedi. Sendikamız da “Taşeron sağlığa zararlıdır” pankartı ile mitingde yerini aldı. Kışı bahara çevirdiler Günlerdir klipli, afişli, sloganlı çalışmalarla Ankara’da “çok ses tek yürek” olma çağrıları yapan doktorlar, eczacılar, hemşireler ve teknisyenlerin de aralarında bulunduğu sağlık emekçileri sabah erken saatlerde Ankara Garı önünde toplandı. Günlerdir dondurucu bir soğuğun olduğu Ankara’ya gelen sağlıkçılar deyim yerindeyse “kışı bahara çevirdi”, güneşi de beraberinde getirdi, beyaz önlükleri, balonları, pankart ve dövizleriyle Ankara’yı beyaza boyadı. Yürüyüş kortejinin en önünde, “Sağlıkta özelleştirmeye karşı çok ses, tek yürek” pankartı açıldı. Alanın her tarafında yürüyüş ve mitingin ana teması olan, “Herkese sağlık, güvenli gelecek” pankart ve dövizleri açıldı. ‘Taşeron sağlığa zararlıdır’ Konya Selçuk Üniversitesi, Ordu Üniversitesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nde taşeron şirketlerde çalışan üyelerimiz sabah saatlerinde Ankara’ya gelerek, Ankara’daki diğer işyerlerinde çalışan üyelerimizle buluştu. Türk Patent Enstitüsü’nde işten çıkarılan üyelerimiz de mitinge katıldı. Sosyal-İş’liler, “Taşe- ron sağlığa zararlıdır” pankartı arkasında, on binlerce emekçi ile birlikte Sıhhiye Meydanı’na yürüdü. Sendikamız üyeleri sık sık, “Sağlık haktır satılamaz”, “Herkese sağlık, güvenli gelecek” ve “Yaşasın iş, ekmek, sağlık mücadelemiz” sloganlarını attı. Sosyal-İş kortejinde en çok öne çıkan konu ise “taşeronlaştırma” oldu. Farklı illerde, farklı üniversitelerde sendikamız çatısı altında örgütlenen taşeron şirket işçileri, taşeronlaştırmanın sağlıksız bir çalışma biçimi olduğuna dikkat çekti. “Taşeron gidecek, zulüm bitecek”, “Taşeron sağlığa zararlıdır”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek” sloganları sık sık Sosyal-İş Sendikası kortejinden yükseldi. Yürüyüş oldukça coşkulu bir biçimde gerçekleşti. Taşeron sağlık işçilerini örgütleyen kardeş sendikamız Dev Sağlık-İş de, yürüyüş boyunca sağlıkta taşeronlaştırmaya dikkat çekerek, sağlık işçilerine güvenceli, kadrolu iş talep etti. Genel merkezimizde toplantı Mitingin ardından sendikamız üyeleri, sendikamız genel merkezinde bir araya geldi. Farklı işyerlerinden gelen üyelerimiz, taşerona karşı yürütülen örgütlenme çalışmalarına ilişkin görüşlerini aktardı. Üyelerimiz bu mücadelede birbirleri ile dayanışma içinde olacaklarını vurguladı. Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk ise taşerona karşı yürütülen mücadelenin büyüyerek süreceğini vurguladı ve üyelerimize birlik ve dayanışmalarını güçlendirme çağrısı yaptı. Sosyal-İş Gazetesi • 37 Sendikamız uluslararası dayanışmayı güçlendiriyor Sendikamız ile Eski Sovyet Ülkelerini oluşturan 15 ülkeden sendikaların üyesi olduğu “Uluslararası Ticaret, Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin Sendikalarının Konfederasyonu” (CCWU) arasında bir işbirliği anlaşması imzalandı. 15 Haziran’da Antalya/Side’de gerçekleştirilen törene sendikamızdan Genel Başkan Metin Ebetürk, Genel Sekreter Celal Uyar ve Antalya Şube Başkanı Metin Özboz katıldı. Genel Başkan Metin Ebetürk yaptığı konuşmada, sermayenin giderek küreselleştiğini ifade ederek, “Sermaye küreselleşirken, emekçiler ulusal sınırlar içinde sermayeye ucuz işgücü olarak sunuluyor. Çok uluslu şirketler, emek maliyetlerini aşağıya indirmenin yolunu arıyor. İşte böyle bir süreçte, uluslararası dayanışmanın, uluslararası sendikal birliğin ve örgütlenmenin önemi daha da artıyor. Tüm dünyayı egemenliği altına alan neoliberal küreselleşmeye karşı emeğin küresel direniş cephesini oluşturmak gerekiyor” dedi. Ebetürk “Sosyal-İş Sendikası olarak eski Sovyet ülkelerindeki kardeş sendikalarımız ile bir işbirliği ve dayanışma sürecini başlatmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu işbirliği ve dayanışmanın, bugün imzalayacağımız anlaşma ile kurumsal bir boyut kazanacak olması da ayrıca büyük önem taşıyor. Dilerim, bu işbirliğini hep birlikte yaşama geçireceğiz. Sizleri ülkemde görmekten dolayı çok mutluyum” şeklinde konuştu. Uluslararası Ticaret, Yemek, Tüketici Kooperatifleri ve Çeşitli Girişimlerde Çalışan İşçilerin Sendikalarının Konfederasyonu (CCWU) Genel Başkanı Bayan Mitrofanova Pavlovna Valentina ise yaptığı konuşmada konfederasyon hakkında bilgi verdi. Valentina, 105 yıl önce kurulan konfederasyonun 9 milyon üyesi bulunduğunu, 5 yılda bir kongre topladıklarını ve her yıl üye ülkelerin birinde danışma toplantısı yaptıklarını anlattı. Uluslararası sermayenin kendi ülkelerinde de hızla büyüdüğünü, bununla beraber yüzlerce sorun yarattığını anlatan Valentina, “Bu konuda uluslararası dayanışmaya ve birlikte mücadeleye ihtiyaç duymaktayız. Uluslararası firmalarla mücadelede yeni yolları birilikte bulmalıyız.” şeklinde konuştu. Valentina, imzalanan işbirliği anlaşmasının mücadeleye katkı sağlayacağına inandığını ifade etti. Valentina bir sonraki ortak toplantıyı Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerden birinde yapmak üzere sendikamızı davet etti. SENDİKAMIZ SOSYAL-İŞ İLE ULUSLARARASI TİCARET, YEMEK, TÜKETİCİ KOOPERATİFLERİ ve ÇEŞİTLİ GİRİŞİMLERDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN SENDİKALARININ KONFEDERASYONU (CCWU) ARASINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI 38 • Sosyal-İş Gazetesi Sosyal-İş tüm emekçilerle birlikte 3 Nisan’da haykırdı: TAŞERONU YENECEĞİZ! HER YERDE! Sendikamızın da aralarında olduğu kimi kuruluşlar tarafından düzenlenen Güvenceli İş, İnsanca Yaşam Mitingi, 3 Nisan 2011’de Ankara’da yapıldı. Mitinge katılan binlerce kişi taleplerini haykırarak insanca yaşam ve güvenceli iş istediler. Saat 11.00 sularında Dikimevinde toplanan kitle, miting alanı olan Kolej Kavşağı’na kadar sloganlarla yürüdü. Yürüyüşte sık sık “Direne direne kazanacağız”, “Taşeron gidecek güvence gelecek”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek” gibi sloganlar atılırken, MESS’e karşı greve çıkan Birleşik Metal-İş başta olmak üzere, direnişteki diğer işçiler de mitinge güçlü bir soluk oldular. Sosyal-İş Gazetesi • 39 SENDİKAMIZ ALANDAYDI Sendikamız, yaklaşık 100 üyemizin katılımıyla oluşturduğu kortejle alandaki yerini aldı. Konya Selçuk Üniversitesi işçileri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi işçileri, Bursa Uludağ Üniversitesi, Türk Patent Enstitüsü, Çankaya Belde AŞ ve diğer işyerlerinden üyelerimizin oluşturduğu kortejde, en önde taşınan sendikamız pankartının ardında Çankaya Belde AŞ işçileri imzalı “Sendika Hakkımız Engellenemez” pankartı, “Taşerona son vereceğiz” pankartı ile “Taşeronu yeneceğiz, her yerde” pankartları taşındı. Miting boyunca sendikamız kortejinden sık sık “Taşeron gidecek zulüm bitecek”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “İnadına sendika inadına DİSK”, “Belde işçisi kazanacak” gibi sloganlar yükseldi. Mitinge yazılı ve görsel basının ilgisi de yoğundu. Basın mensupları, Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçiler ve kurum temsilcileriyle röportajlar gerçekleştirerek görüşlerini aldılar. Genel Başkan Metin Ebetürk, bir televizyona verdiği röportajda “Bu ülkede hızla taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, hakların gas- pına doğru giden bir yol var. Biz bu duruma ‘dur’ diyoruz. Bu miting bir ilk adım sayılabilir” şeklinde konuştu. 40 • Sosyal-İş Gazetesi Uludağ Üniversitesi işçileri hakları için eylem yaptı Sendikamız üyesi Uludağ Üniversitesi işçileri, kısıtlanan yıllık ücretli izin hakları için eylem yaptı. Rektörlük binasına yürüyen yaklaşık 200 işçi, yıllık ücretli izinlerinin tam olarak verilmesini ve işçilerin Üniversite Rektörlüğünün işçisi olduğunu tescil eden mahkeme kararının uygulanmasını talep etti. İşçiler, mahkeme kararı uyarınca taşeron şirketin değil üniversitenin işçisi olduklarını vurgulayarak, yıllık izin dilekçelerini Üniversite Rektörlüğü’ne verdi. Öğle tatilinde Anfi Tiyatro önünde toplanan işçiler, “DİSK Sosyal-İş Sendikası Uludağ Üniversitesi Çalışanları” yazılı bir pankart açarak, Rektörlüğe doğru alkış ve ıslıklarla yürüyüşe geçtiler. Eyleme DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Dev Sağlık-İş ile KESK’e bağlı SES ve Halkevleri yönetici ve üyeleri de destek verdi. ‘Biz Rektörlüğün işçisiyiz’ “Yıllık ücretli izin hakkımızı istiyoruz”, “Yıllık izin hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz”, “Taşeron modern kölelik düzenidir” ve “Mahkeme kararı uygulansın” yazılı dövizler taşıyan işçiler, “Biz Rektörlüğün işçisiyiz”, “İzin hakkımız engellenemez”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “Taşeron gidecek zulüm bitecek” ve “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarını attılar. Rektörlük önünde Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, bir açıklama yaptı. Kaşif, Sosyal-İş üyesi bir grup işçinin yaptığı başvuru üzerine Uludağ Üniversitesi ile taşeron şirket arasındaki taşeronluk ilişkisinin hukuka aykırı olduğunun müfettiş raporu ile tespit edildiğini söyledi. Bursa 3. İş Mahkemesi’nin kararı ile hukuka aykırı taşeron uygulamasının kesinleştiğini belirten Kaşif, “İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca taşeronda çalışan tüm işçiler, hem de işe ilk girdikleri tarihten itibaren Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nün işçisi haline gelmiştir” dedi. ‘Mahkeme kararı uygulanmıyor’ Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Kaşif, Anayasa uyarınca mahke- me kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunu anımsatarak, “Ancak Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü mahkeme kararından bu yana 3,5 ay geçmesine rağmen mahkeme kararı uygulamak için bir adım atmamıştır” dedi. Üniversitenin işçilerin sigorta primleri ve ücretlerini yatırmak zorunda olduğunu ancak bunu yapmadığını belirten Kaşif, “Yaklaşık 680 işçi kağıt üzerinde hala taşeron şirketin işçisiymiş gibi gözükmektedir” diye konuştu. Sadaka değil, yıllık izin Kaşif, mahkeme kararının uygulanmaması sorunun yıllık ücretli izinlerde bir kez daha görüldüğünü belirtti. Kaşif, sendikamızın bir bildiri yayınlayarak izinler verilmediği takdirde eylem yapacağını duyurması üzerine Rektörlüğün sorunun çözüleceği sözünü verdiğini söyledi. Rektörlüğün taşeron şirket ile bir toplantı yaparak, tüm işçilere kıdemleri kaç yıl olursa olsun 14 gün izin verme kararı aldığını söyleyen Kaşif, sözlerini şöyle sürdürdü: “Oysa İş Yasası’nın 53. maddesine göre kıdemi 1 yıl ila 5 yıl arasında olan işçilerin izni 14 gün, kıdemi 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan işçilerin izni 20 gün, kıdemi 15 yıldan fazla olan işçilerin izni 26 gündür. Uludağ Üniversitesi’ndeki işçilerin çoğunun ise kıdemi 5 yıldan fazladır. Hak ettikleri yıllık izin 14 gün değil, 20 veya 26 gündür. Sanki sadaka verir gibi bir karar alınmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir”. Rektörlüğe çağrı Kaşif, Üniversite Rektörlüğüne seslenerek, “Bursa 3. İş Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı hiç zaman kaybetmeden uygulanmalıdır. Üniversite Rektörlüğü, 680 işçinin işvereni olduğu gerçeğini kabul etmelidir. Yasal olarak hiçbir geçerliliği kalmamış olan taşeron ihalesi uygulamadan kaldırılmalıdır. İşçilerin sigorta Sosyal-İş Gazetesi • 41 Uludağ Üniversitesi işçileri hakları için eylem yaptı primleri ve ücretleri Üniversite Rektörlüğü tarafından yatırılmalıdır. İş Yasası uygulanmalı, işçilere yıllık ücretli izinleri, kıdemlerine göre bizzat Rektörlük tarafından verilmeli, kıdemi 5 yıldan fazla olan işçilere 20 gün, kıdemi 15 yıldan fazla olan işçilere 26 gün izin kullandırılmalıdır” dedi. Kaşif, taleplere karşılık verilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması da dahil olmak üzere her türlü eyleme başvuracaklarını vurgulayarak, “Yalnızca Uludağ Üniversitesi’nde değil, Türkiye’nin dört bir yanında, modern kölelik düzeni olan taşeron sistemine son verilmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Güvenceli iş, insanca yaşam için mücadelemizi yılmadan sürdüreceğiz” diye konuştu. Ortak mücadele vurgusu Eylemde bir konuşma yapan Dev Sağlık-İş Sendikası Güney Marmara Bölge Temsilcisi Derya Öztürk, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan taşeron şirket işçilerinin Dev Sağlık-İş Sendikası’nda örgütlendiğini ve hukuka aykırı taşeron ilişkisinin mahkeme kararı ile kesinleştiğini anımsattı. Mahkeme kararının uygulanması için kendilerinin de mücadele ettiğini kaydeden Öztürk, taşerona karşı yürütülen mücadelenin ortaklaştırılmasının önemini vurguladı. Birleşik Metal-İş Sendikası Bursa Şube Başkanı ve DİSK Güney Marmara Bölge Temsilcisi Ayhan Ekinci ise DİSK’e bağlı iki sendikanın Uludağ Üniversitesi’nde taşeron sistemine karşı bir örgütlenme ve mücadele süreci yürütmesinin önemini vurgulayarak, DİSK’in bu mücadeleyi her türlü desteği vereceğini vurguladı. Ekinci, Rektörlüğe mahkeme kararını uygulanması ve işçilere yasal haklarının tanınması çağrısında bulundu. Eylem, yıllık izin dilekçelerinin Rektörlüğe verilmesi ile son buldu. 42 • Sosyal-İş Gazetesi İzmir Büyükşehir Belediyesi baskınına ortak tepki İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 2 Mayıs’ta gerçekleştirilen baskına, sendikamızın da aralarında bulunduğu 4 sendika tepki gösterdi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ve bağlı şirketlerde örgütlü bulunan 4 sendikanın 3 Mayıs’ta yaptığı açıklamaya yaklaşık 5000 kişi katıldı. Belediye önünde gerçekleştirilen açıklama Sosyal-İş, Genel-İş, Belediye-İş ve Tüm Bel-Sen sendikaları tarafından yapıldı. Açıklamaya sendikamızın örgütlü bulunduğu İzfaş, Ege Şehir Planlama AŞ, Ünibel AŞ, İBB Gençlik ve Spor Kulübü Derneği başta olmak üzere çeşitli işyerlerinden üyelerimiz de katılım gösterdi. Sendikalar adına hazırlanan ortak metni Belediye-İş Sendikası 4 No’lu Şube Başkanı Cemal Küpeli okudu. Sendikamızın da imzasının bulunduğu açıklamada, yapılan baskının siyasi bir operasyon olduğu inancı dile getirilerek, seçim öncesi gerçekleştirilen böyle bir operasyonun zamanlama açısın- dan da siyasi bir hamle düşüncesini doğurduğu ifade edildi. Açıklamada “Bu soruşturma kapsamında toplanan dosyalar ve el konulan bilgisayarlar nedeniyle şu anda Büyükşehir Belediyesi’nde hizmetler aksatılmak istenmektedir. Bu girişim belediyede çalışan emekçilerimizi psikolojik olarak etkilemekte ve iş verimini düşürmektedir.” denildi. AKP’nin YGS’deki şifre skandalı başta olmak üzere ÖSYM’deki ardı arkası kesilmeyen skandallarla ve çeşitli illerde patlak veren rüşvet skandallarıyla gündeme gelmesine dikkat çekilen açıklamada “Bu zihniyet İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan yaklaşık 20 bin çalışanı zan altına koymuştur. Bu gerekçelerle soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılması ve kamuoyla paylaşılması gerekmektedir.” denilerek “Emek cephesi olarak belediyenin gerçek sahipleri olan bizler ve İzmir halkı adına, bu işin sonuna kadar takipçisi olacağımızı burada hep birlikte haykırıyoruz” şeklinde konuşuldu. Sendikaların ortak açıklamasından sonra Belediye Bakanı Aziz Kocaoğlu da söz alarak bir konuşma yaptı. Kocaoğlu uyguladıkları politikalar ve emeğe gereken saygıyı gösterdikleri için iktidarın hedefi olduklarını kaydederek “Benim mesai arkadaşlarımı bıraksınlar, beni alsınlar” şeklinde konuştu. Polis, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlere 2 Mayıs tarihinde ‘ihaleye fesat karıştırma’ iddiasıyla baskın yapmış ve yaklaşık 50 kişiyi gözaltına almıştı. Sosyal-İş Gazetesi • İzmir Şube Temsilciler Kurulu toplandı Sendikamız İzmir Şube Temsilciler Kurulu 27 Nisan’da sendika binasında toplandı. Toplantıya GYK Üyesi Engin Sezgin, İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş ile işyeri sendika temsilcilerimiz katıldı. Toplantıda işyerlerinde yaşanan sorunlar, TİS görüşmeleri süren işyerleri hakkında bilgilendirme ve 1 Mayıs gibi konular 43 görüşüldü. 1 Mayıs hazırlıklarının da yapıldığı toplantıda oluşturulan çalışma gruplarıyla döviz ve pankartlar hazırlanırken sloganlar da belirlendi. Temsilciler Kurulu’nun ardından üye ve yöneticilerimiz 1 Mayıs hazırlıklarına yönelik olarak afiş ve dövizler hazırladılar 44 • Sosyal-İş Gazetesi Üç fidan, çınarına kavuştu… Halit Çelenk’i Denizler’e uğurladık Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan başta olmak üzere Türkiye’de emek, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinden yolu geçen birçok kurum ve kişinin avukatlığını yapan, en zor dönemlerde DİSK ve DİSK yöneticilerinin savunmanlığını üstlenen, tüm yaşamını “sömürüsüz bir dünya” mücadelesine adayan Halit Çelenk 5 Mayıs 2011’de yaşama gözlerini yumdu. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının 39. yıldönümünde Çelenk, on binlerce kişi tarafından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi. Karşıyaka’nın üç fidanı, ölüm yıldönümlerinde çınarlarına kavuştu… On binlerce kişi Karşıyaka’daydı Bütün ömrü boyunca işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin, haksızlığa ve zulme uğramış herkesin avukatlığını yapan Halit Çelenk, uzun süredir mücadele ettiği hastalığına dün yenik düştü. Her yıl 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan için yapılan anma töreni bu yıl Denizlerin avukatı Halit Çelenk’in cenaze töreni ile birlikte gerçekleştirildi. Ankara ve Ankara dışından on binlerce kişi, Çelenk’i son yolculuğuna uğurlamak ve Denizleri anmak için Karşıyaka Mezarlığı’na adeta akın etti. Enternasyonal Marşı ile uğurlandı Çelenk’in yakınları, dostları, mücadele arkadaşları, çeşitli siyasi parti, sendika, meslek odası ve kitle örgütü üyeleri, “Mücadeleniz sürecek” vurgusuyla Çelenk’i sonsuzluğa uğurladı. Lise ve üniversite öğrencilerinin yoğun katılımı dikkat çekti. Sık sık, “Halit Çelenk ölümsüzdür”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz, sürüyor sürecek mücadelemiz”, “Gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek” sloganlarının atıldığı törende, Çelenk’in vasiyeti üzerine Enternasyonal Marşı çalındı. DİSK ve sendikamız törendeydi Meslek hayatı sırasında DİSK eski Genel Başkanlarından Kemal Türkler ve Abdullah Baştürk’ün de avukatlığını yapmış olan, DİSK davalarında DİSK’in ve Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin savunmanlığını yürüten Çelenk’i DİSK üye ve yöneticileri de son yolculuğunda yalnız bırakmadı. DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile DİSK Genel Başkanvekili Tayfun Görgün’ün de hazır bulunduğu törene, Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, Sendikamız Genel Yönetim Kurulu Üyesi Nesimi Turgut, Sendikamız Ankara Şubesi yöneticileri ve Sendikamız üyeleri ile Genel-İş Sendikası üye ve yöneticileri de katıldı. Sosyal-İş Gazetesi • Mücadeleyle geçen onurlu bir yaşam Halit Çelenk, 1922 yılında Antakya’da doğdu. 1944’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Çelenk, Türkiye İşçi Partisi Ankara il yönetiminde sekreter ve genel yönetim kurulunda üye olarak görev yaptı. ‘Mücadeleleri sürmeli’ Halit Çelenk’in kızı Ferda Özyurda, törende yaptığı konuşmada, “Bizler burada Deniz, Yusuf, Hüseyin ve Halit Çelenk’e layık olmak istiyorsak, onların mücadelelerinin meşalelerini hep birlikte kaldırmalıyız ve kararlılıkla ve inançla bu savaşı sürdürmeliyiz. Onlar ancak bu şekilde burada ışıklar içinde yatabilirler” dedi. Çelenk’in diğer kızı Serpil Güvenç ise, “Bugün babamın, yoldaşımın Denizler’e katıldığı gün. Onların düşüncesiyle sınıfsız bir dünya ve sömürüsüz bir toplum düşüncesiyle öyle yoğrulmuştu ki bu günü seçti ölürken. Babam baş eğmemeyi, inanmayı, dik durmayı son nefesine kadar öğretti” ‘Üç fidanımızın yanına bir çınar getirdik’ Denizlerin mücadele arkadaşlarından Aydın Çubukçu “Halit Çelenk, mücadele azmi ve kararlılığının son ürünü olarak bugün ölmeyi başardı. Geçen yıl bu yılki anmada aramızda olacağını söylemişti. O düşünceleri, söyledikleri ve yazdığı her kelimeyle aramızda devrimci bir öğretmen olarak var olmaya devam edecek. Üç fidanımız vardı şimdi yanına bir çınar getirdik” dedi. Konuşmaların ardından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan mezarları başında anıldı ve ardından Halit Çelenk, vasiyeti üzerine Denizlere yakın bir mezara defnedildi. Tören, “emek, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesini büyüterek sürdürme” vurgusu ile sona erdi. Çelenk, 1960’lı yıllarda İlerici Avukatlar Derneği ve yine Devrimci Avukatlar Derneği’nin kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı. 1965 yılında Fakir Baykurt’un başkanlığında kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) daha sonra kurulan Tüm Eğitim ve Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin (Töb-Der) hukuk danışmanlığını yapan Çelenk, 1968 yılında Türk Hukuk Kurumu’nun ikinci başkanlığı, 1975 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği başkanlığı görevini yaptı İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfı’nın kurucuları arasında yer alan Çelenk, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde, Dev-Genç, THKO, TİP, TKP, TSİP, Dev-Yol, DİSK, Barış, Türkiye Yazarlar Sendikası, Halkevleri Köy-Koop gibi davalarda avukatlık yaptı. Barış davasında ve Aziz Nesin’in öncülüğünü yaptığı Dilekçe davasında sanık olarak yargılan ve beraat eden Çelenk, Nazım Hikmet’in kız kardeşi Samiye Yaltırım tarafından kurulan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın yönetim kurulunda görev aldı, Nazım Hikmet’e yapılan hakaret davalarında müdahil olarak Samiye Yaltırım’ın avukatlığını üstlendi. Çelenk, başta Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan olmak üzere Taylan Özgür, Mahir Çayan, Gün Zileli, Melih Pekdemir, Kemal Türkler, Aziz Nesin, Mahmut Dikerdem, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Dr. Erdal Atabek, Vedat Türkali, Mihri Belli, Uğur Mumcu, Remzi İmame, Mümtaz Soysal, Bahri Savcı, Adalet Ağaoğlu, Işık Kansu, Muzaffer İlhan Erdost, Süleyman Ege, Melike Demirağ, Sadun Aren, Abdullah Baştürk, Vahat Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Asım Bezirci, Arif Damar, Öner Yağcı, M. Emin Değer’in de aralarında bulunduğu önemli isimlerin avukatlığını üstlendi. Halit Çelenk’in ‘’İdam Gecesi Anıları’’, ‘’THKO Davası, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Arkadaşlarının Sorgu ve Savunmaları’’, ‘’Devlet Güvenlik Mahkemeleri Niçin Kaldırılmalı?’’, ‘’Hukuksuz Demokrasi’’, ‘’Umut Hangi Dağın Ardında?’’, ‘’Barış Savaşçıları’’, ‘’Beş Kapı-Beş Kilit’’ adlı pek çok basılmış eseri bulunuyordu. 45 46 • Sosyal-İş Gazetesi Kayıp Özgürlük filmi oyuncusu Vedat Perçin ile söyleşi RÖPORTAJ: BAHA ÇITAKOĞLU / BİLGE ÇOBAN Karanlıktan daha çocukken korkmaya başlarız. Çünkü karanlık bilinmeyendir, ürkütücüdür, bir adım öteyi görememektir, daha da kötüsü yalnızlıktır karanlık… İnsanoğlu bu, sevmez yalnızlığı hep aydınlık olsun ister etrafı, yan yana, kol kola birlikte yürümek ister. Toplumsal bir karanlıktan bahsediyorsak eğer hemen yakın tarihimizde olan 12 Eylül darbesinin karanlığı karşılar bizleri. Gözaltına alınan binlerce insan, idam edilenler, faili meçhuller, işten atılan öğretmenler, öğretim görevlileri, kapatılan sendikalar, dergiler, yayın evleri. Cezaevine gönderilen gazeteciler, aydınlar, sendikacılar ve işçiler… Kısacası karanlığa mahkum edilmek istenen, yalnızlaştırılmak istenen ülkenin aydınlık yüzleri. Sonrasında “89 bahar eylemleri” dediğimiz işçi eylemleriyle bir kez daha birlikte yan yana kol kola yürüyenleri gördük. Memleketimize baharı getirenleri karşıladık hep birlikte. Bahar gelmişti gelmesine ama karanlığın gölgesi hala dört bir yanda kol gezmeye devam ediyordu. Bu sebepledir 90’lı yılların başındaki 17 bin gözaltında kayıp ve faali meçhul cinayetten bahseder istatistikler. İşte bu yüzden anlamlıdır “Kayıp Özgürlük”. Karanlıktan ve karanlığın gölgesinin nasıl yaşantılarımıza girdiğinden, bizleri nasıl yalnızlaştırmaya çalıştıklarından bahseder. Bir kibrit çakar karanlığın tam ortasına, aydınlatıverir hapsedilen aydınlık yüzlerimizin yaşadıklarını. Her sabah “günaydın” diyerek odasının önünden geçtiğimiz, mesai bitimi bir çay molasında lafladığımız, 1 Mayıslar’da, Tekel eylemlerinde coşkuyla heyecanla meydana birlite koştuğumuz arkadaşımızı Deniz adıyla beyaz perdede görmek ise ayrı bir gurur kaynağı bizler için. Bu sebeple paylaşmak istedik Sosyal-İş ailesinin tüm üyeleriyle, hem Deniz’i hem Vedat’ı hem de Kayıp Özgürlüğü.. Vedat Perçin Kimdir? Biraz tanıyabilir miyiz? Sondan başlamak gerekirse, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu bir kurumda işçiyim. İstanbul Barosu’nun yoksullara hukuki yardım sunan birimi olan Adli Yardım Bürosu’nda 2002 yılından bu yana çalışmaktayım. Buradan önce de 11 yıl basın işçisi olarak, Özgür Gündem Gazetesi geleneği olan gazete ve dergilerde muhabir ve editör olarak çalıştım. Evliyim, Ali Fırat ve Deniz Jiyan adında iki oğlum var. Daha önce sinema ya da tiyatro oyunculuğu deneyiminiz oldu mu? Sinemaya, tiyatroya gitmeyi ve evde film izlemeyi severim. Bir gecede 6-7 film izleyerek sabahladığım olmuştur. Ancak, günün birinde bir sinema filminde oynayacağımı hiç düşünmemiştim. Kayıp Özgürlük filmi bir ilkti ve benim için de sürpriz oldu. Kayıp Özgürlük Filmi’nde oynama fikri nasıl oluştu? Bu süreci biraz anlatır mısınız? Yönetmen Umur Hozatlı, çok eski dostum ve arkadaşımdır. Fırsat buldukça da sık sık görüşürüz. Birkaç yıl önce bir yerde otururken bir ara baktım sürekli yüzüme bakıyor. Espriyle, “hayırdır” dedim. “İlk defa mı görüyorsun, ne süzüyorsun beni?” Biraz sonra, “yıllık iznin var mı?” diye sordu. Meğer, o sırada filmdeki ana karakterlerden biriyle ilgili cast çalışması yapıyormuş… Bir ay iznim olduğunu söyleyince de, gülerek yeterli bir süre olduğunu ve beni filminde oynatacağını söyledi. Aslında çok heyecanlanmakla birlikte korkuyordum da. Çünkü Umur Hozatlı’nın ilk sinema filmi olmasının yanı sıra ekonomik anlamda bir alt yapısı yoktu. Yani kendisinin sınırlı olan özgücü ve arkadaşlarının küçük çaplı destekleri ve banka kredileriyle çekecekti filmi. Bu bakımdan kendisine beni seçmesinin büyük bir risk olduğunu söyledim. Ancak, yönetmenimiz filmdeki Deniz Şahin karak- terini oynamakta zorluk çekmeyeceğimi ve provalarla hazır hale geleceğimi söyleyerek cesaretlendirdi beni. Keza öyle de oldu, 2-3 haftalık provanın akabinde çekim yerindeydik. Kameraya bakarken bile utanırken; gözaltına alınıp kaçırıldığı JİTEM üssünde sistemli işkencelerden geçirilen ve onurlu duruşundan taviz vermeyen Deniz Şahin oldum. O karakteri öyle içselleştirdim ki kendimde, o 17 gün içinde diyebilirim ki çok az rol yaptım, gerçekten de o süreci yaşadım. Tabi ki bunda başta -2 derece olan hava koşulları, yönetmenimiz Umur Hozatlı ve JİTEM ekibini oynayan arkadaşların da etkisi büyüktü. Kayıp Özgürlük Filmi’nin konusundan bahseder misiniz biraz? Film 1990’lı yıllarda JİTEM adlı kontrgerilla örgütünün Marmara bölgesindeki kirli icraatlarını konu alıyor. O yıllarda başta Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari gibi Kürt coğrafyasında olmak üzere Marmara bölgesinde de neredeyse her gün faili meçhul cinayetler işleniyor ve gözaltında kayıplar yaşanıyordu. Filmde de Deniz Şahin adlı bir genç günün birinde evinden çıkarken, JİTEM üyelerince kaçırılıyor. Bu genç, örgüt üyesi olmakla suçlanıyor ve ağır işkenceli bir sorgudan geçiriliyor. Bir anlamda JİTEM ekibinin insanlık onurunu ayaklar altına alan işkence uygulamaları ile inanılmaz bir direniş sergileyen Deniz Şahin’in hikayesini anlatıyor film. Fakat bununla sınırlı değil filmin öyküsü. Yan öykülerle güçlendirilmiş, Türkiye siyasal-toplumsal gerçeğinin bir kolajı Kayıp Özgürlük. Filmin katıldığı festivaller ve gösterimleri hakkında bilgi verir misiniz? Elbette. Film ilk olarak 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Sosyal-İş Gazetesi • Özel Bölüm’de, Bağdat Komşu Ülkeler Film Festivali Yarışma Bölümü’nde, 22. Uluslararası Ankara Film Festivali Yarışma Bölümü’nde ve 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali Yeni Türkiye Sineması Bölümü’nde gösterildi. Kayıp Özgürlük, 22 Nisan’da İstanbul’da 2, Diyarbakır, Batman ve Van’da birer olmak üzere 5 sinemada vizyona girdi. Şu anda da İstanbul, Mersin, Diyarbakır, Batman ve birçok yerde vizyonu sürüyor. Film çekimleri sırasında sizi en çok etkileyen ya da en çok zorlandığınız sahne hangisi diye sorsak… Aslında bu soruya öncelikle vereceğim cevap tüm sahnelerdir. Oyunculuk noktasında çok sıkıntı yaşamadım. Çünkü daha önce bu tip deneyimlerim olmuştu. 19931996 yılları arasında Diyarbakır, Urfa ve İstanbul’da 3 kez gözaltına alındım. Bunlardan özellikle Urfa ve Diyarbakır’daki işkenceli sorgulardı. Tek suç ise Özgür Gündem gazetesinde çalışmamdı. Dolayısıyla bu bakımdan Deniz Şahin olmak çok zor olmadı benim için. Ancak, oyunculuktan ziyade dışarıda kar yağıyor ve -2 ila -4 derece arasında soğuk var ve siz derme çatma camı penceresi olmayan kasvetli bir mekanda çıplaksınız. Dolayısıyla beni zor- layan tek şey, daha sonra sağlığımın da bozulmasına neden olan soğuk kış şartlarıydı. Bu, aslında belki de filmin işkence sahnelerinin son derece gerçekçi olmasını da beraberinde getirdi. Cesur bir filmde rol aldınız. Sürece ilişkin özellikle vermek istediğiniz mesaj nedir? Aslında ille de bir mesaj verelim gibi bir kaygımız olmadı. Sonuçta bunlar bir dönemin gerçekleridir. Mesajı içinde zaten. Örneğin filmde anlatılanlar bazı toplum kesimlerine abartılı da geliyor olabilir. Kaldı ki, bir JİTEM’ci Kayıp Özgürlük Filmi’ni izlemiş ise eğer muhtemelen komik gelmiştir ona. Çünkü bu filmde aktarılanlar yaşanılanların yüzde 10’u bile değildir. Bugün kamuoyunda yükselen bir talep var. Yakın geçmişte başta Kürt coğrafyası olmak üzere ülkede yaşananlarla ilgili Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması yönünde halkların talebi var. Ancak maalesef sese kulak tıkayan bir iktidar var. Dolayısıyla Kayıp Özgürlük, bu anlamda yaşanılan trajediye küçük bir pencereden ayna tutan bir yüzleşme filmidir. Film başlangıç aşamasından sonuna kadar büyük bir emek ve fedakarlık üzerine kuruldu diye biliyoruz… Bu sebeple sormak istiyorum, çekimlerde karşılaştığınız sıkıntılar karşısında nasıl çözümler üretildi? Kısaca filmin izleyiciyle buluşması sürecinde yaşananlar hakkında bilgi verir misiniz? Kayıp Özgürlük gibi tamamen bağımsız, özgür ve politik içerikli filmlerin yapımında karşılaşılacak çok zorluk var. Öncelikle bütçe sorunuyla karşılaşıyorsunuz. Ardından profesyonel oyuncular bulmakta zorlanıyorsunuz. Örneğin bu filmde, içeriğinden korkup oynamayan çok oyuncu oldu. Bir başka sıkıntı filmin laboratuar işlemlerini yapmak için stüdyo bulmak. Bu da zor iş. Ve işin en zor kısmı, filmi seyirciye ulaştırmak. “KAYIP ÖZGÜRLÜK” Senaryo & Yönetmen: Umur Hozatlı Oyuncular: Serdar Kavak, Vedat Perçin, Musa Yıldırım, Öznur Kula, Ömer Şahin, Mehmet Ünal, Aysun Akgün, Tayfur Aydın, İbrahim Turgay, Baran Demir, Mustafa Diyar Demirsoy, Koray Tarhan, Selahattin Gültekin, Cemal Taş, Ali Rıza Şahin, Gül Kem, Aydın Orak, Hatice Doğan, Senar Tanrıtanır, Sinan Aydın, Halime Aydoğan Filminize çalışma arkadaşlarınızın katkıları oldu mu, hangi sürece dahil oldular… Çekim aşamasında filmin varlığından haberdar olan çalışma arkadaşlarımın büyük katkıları oldu maddi ve manevi olarak. Çekimler başlamadan önce ciddi kaygılarım olmuştu, kamera karşısında rahat olamayacağımı düşünüyordum. Bu konuda arkadaşlarımın özellikle “kendin olacaksın, çok fazla rol yapmaya ihtiyacın bile kalmayacak, çekim mekanında havaya girersin” gibi yaklaşımları bana güç veriyor, cesaretlendiriyordu. Ayrıca, filmin çekim aşamasını bitirdikten sonra özellikle postprodüksiyon denilen filmin teknik aşaması 47 çok maliyetliydi. Buradaki tıkanmayı aşmak için başta İstanbul Barosu’nun üyesi olan avukatlar olmak üzere duyarlı bir kesime yönelik dayanışma amaçlı özel bir gösterim organize ettik. Bu organizasyonda da işyerindeki arkadaşlarımın maddimanevi çok ciddi emeği ve desteği oldu. Burada bir kez daha teşekkür ediyorum hepsine. Çalışma yaşamında olanların özellikle işçilerin çalışma koşullarının kuralsızlaştırılmasından kaynaklı kendilerine vakit ayıramaması, eviş ekseninde hayatlarını sürdürmek zorunda kaldıkları bilinen bir gerçek. Siz hem daha önce bir deneyiminiz olmamasına rağmen sinemaya adım atmanız hem de kendinize vakit ayırmanız, geliştirmeniz vs konularında söylemek istediğiniz bir şey var mı? Önemli bir noktaya işaret ettiniz. Gerçekten de böyle. Günümüz ekonomik koşullarında birçoğumuz için yaşam maalesef ki; ev-iş ekseninde geçiyor. Bir de İstanbul’da yaşıyorsak üstüne trafikte geçirdiğimiz zamanı da eklememiz gerekiyor ki; sosyal yaşam tamamen yok oluyor. Böyle olunca da aslında monoton ve tek düze bir yaşam da kaçınılmaz oluyor. Bu durum, aslında sistemin yaratmaya çalıştığı durumdur. İnsanı zor ekonomik koşullarla birlikte yalnızlaştırmak, sosyal ve dolayısıyla örgütlü ortamlardan uzaklaştırmak vs… Bu noktada, aslında çalışanlar için değerlendirebilirler ise sendika büyük bir şans olabilir. Çünkü sendikanın örgütlü olduğu işyerlerinde çalışan işçi kendini güvencede hissediyor. Mesela, bu projede yer alma fikri oluşurken, filmin konusu itibariyle çalıştığım işyeri açısından bir sorun yaşayabilir miyim kaygısı vardı ilk zamanlarda. Ancak, sendikal güvence bendeki bu kaygıları azaltan bir olgu olmuştur. Aslında sendikaların işyerlerindeki çalışanlarıyla farklı sosyal paylaşımlar da yapabilir. Toplu sinemaya, tiyatroya hatta maç izlemeye gidebilirler. Çünkü Türkiye’de sistem, işçinin bireysel sosyal aktivitesini yitirmesine yol açmıştır. Hazır buna değinmişken sendikalara Kayıp Özgürlük Filmi ile ilgili de bir öneri ve destek talebinde bulunmak istiyorum. Bu film, bir duyarlılık ve dayanışma projesidir. Film, daha önce de belirttiğim gibi yapımcımız Özlem Turan, yönetmenimiz Umur Hozatlı ve çevresindeki bir kaç arkadaşın ortaya koyduğu küçük birikimleri ile banka kredileriyle tamamlanabilmiştir. Bu bakımdan filmin seyirci desteğine büyük ölçüde ihtiyacı var. Sendikalar şubeler nezdinde örgütlenme yaparak toplu olarak seans kapatıp Kayıp Özgürlük filmini izleyebilirler. Bu konuda özellikle de sendikalardan dayanışma ve duyarlılık bekliyoruz. 48 • Sosyal-İş Gazetesi İŞYERLERİNDEN... Sendikamızın örgütlü olduğu işyerlerini tanıtmaya yönelik röportajlarımıza devam ediyoruz. Bu sayımızda, Çankaya İmar AŞ’ye bağlı olarak Hayvan Barınağı’nda çalışan ve burada işyeri sendika temsilciliği görevini yürüten Aydın Gönel’le bir söyleşi gerçekleştirdik. sela tam greve çıktığımız anda imzalar atıldı. O anlamda yılın ilk grevini de yaptık. Tabi gururlandı arkadaşlarımız. Greve çıktık söke söke aldık diye düşündüler. Biz de dedik, hak verilmezmiş, alınırmış. Şimdi 2. Dönem sözleşmemiz yaklaşıyor. O süreçte bizi neler bekliyor, göreceğiz. Sendikal örgütlenmenin sonrasında ne gibi değişiklikler yaşandı? İşyeriniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz? İşyerimiz Çankaya Mühye’de kurulu bulunan hayvan barınağı. Ankara merkeze yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Ulaşım için de çeşitli kullanılıyor. Bir de Çankaya Belediyesi’nin otoparkında insanlar toplandığı zaman servis kaldırılıyor. İşyerimizde hayvanlarla ilgili olan tüm çalışmalar yapılıyor. Hayvanların, yiyeceği, temizliği, bakımı, kısırlaştırılması, aşıları, sahiplendirme faaliyetleri... Ameliyatlar da yapılıyor. Sadece ortopedi uzmanımız eksik ama bununla ilgili de bir çalışma var. Barınakta şuanda 56 kişi çalışıyor. Tamamı İmar AŞ’ye bağlı olarak çalışıyor. Bunların 10 tanesi veteriner. Diğer arkadaşlar ise bakıcı, temizlikçi, yakalama ve gece ekiplerini oluşuruyorlar. Evcil olsun veya olmasın, hayvanlarla ilgileniyorsunuz. İşyerinizdeki işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri ne düzeyde? Bu dönemde ilk defa işyeri doktorumuz geldi. Onunla görüştük. Raporlar hazırlandı. Şimdi kan testleri, akciğer, karaciğer röntgenleri çekilecek. Göz muayenesine tabi tutucağız. Sonuçta çalıştığımız ortam oldukça sağlıksız. Ne kadar iyileştirirsek o kadar iyi. Belediye de bu konuda ne kadar yardımcı olursa o kadar temiz, sağlıklı olur. Burada aslında işçiden bilgi alması lazım. Çünkü işçi koşulları birebir yaşadığı için neyin eksik olduğunu daha iyi biliyor. O anlamda belediye işçiden ne kadar yardım alırsa, bize o kadar yardımcı olmuş olur. Tabi kendilerine de yardımcı olmuş olurlar. İmar AŞ sendikal örgütlenmede yeni sayılabilecek bir işyeri. Örgütlenmenin en başından beri siz de vardınız. Süreç nasıl gelişti? Evet başından beri ben de vardım. İlk örgütlenmede sağlıksız bir ortamda çalışmamız gibi sorunlarımızı tespit ettik. Burada bir şeylerin eksik olduğu zaten belliydi. Bir örgütlenme gerekiyordu. Örgütlenmemiz gereken sendikanın Sosyal-İş olduğunu öğrendik. Burada örgütlenmeye başladık yavaş yavaş. Zaten seçim arifesiydi. Belediyedeki eski yönetim, örgütlenmemizin önünde engeller, setler oluşturuyordu. Yeni gelen ekip ise hiç karşı çıkmadı. Sendikalı olduk ilk defa. Ama tabi kolay bir süreç de değildi. Her şey yolunda gitmedi. Dikensiz gül bahçesi gibi de olmadı. Me- Bizim geçmişe dönük alacaklarımız vardı. Haklarımız vardı. O konuda sorunlar oluyordu. Şimdi sendikamızla beraber kazandığımız tüm haklarımızı sonuna kadar alıyoruz. Tabi bu tür şeyler hemen olmuyor, yavaş yavaş bir şeyler oturuyor. Yavaş yavaş işverenler de bunu anlıyor. Hani ‘işçiye hakkını vermek gerekir’ gibi düşünceler oluşuyor. İşyeri kurulumuz var. İşçiyle işverenin masaya oturuduğu kurullar... Bu kurullar toplandığında bizler bunları konuşuyoruz. Eksiklerimiz ne, gediklerimiz ne? Buradaki konuşmalara göre beraberce bir yol çiziyoruz. Bizim de söz hakkımız oluyor. Sonuçta orası her şeyden önce bizim yerimiz. Onlar da bunu görüyor. Ufak ufak daha iyiye gidiyor. Daha da iyi olacağına inanıyoruz. Bu tabi bizim örgütlü duruşumuzla olacak bir şey. İşçi ne kadar dağınık durursa işveren o kadar oynar işçiyle diye düşünüyoruz. Yeni dönem sözleşme gündeme geliyor. Eski sözleşme tatmin edici miydi? 1. Dönem sözleşmeye göre çok iyiydi aslında. Diğer taraftan bizim uzak hedefimiz daha iyisi tabi ki. Örneğin Belde AŞ’nin sözleşmesine ulaşabilmek. O seviyelere varabilmek Ama tabi bunun için biraz erken. Daha da mücadele etmemiz lazım bu anlamda. O hakları kazanabilmemiz için, bizim bir duruş sergilememiz, bu duruşla mücadele etmemiz gerekiyor. Ama bu duruş öyle parça parça olmuyor. Tüm arkadaşların dimdik durmasıyla olacağına inanıyorum. İş yasasında bizlerle ilgili bir statü kazandırılması lazım. Bizlerin yaptığı işlerle ilgili, bu adamlar bu işlerde uzmandır diye bir başlık açmaları gerekiyor. Biz işçiyiz her şeyden önce tabi ki. Ama ne işçisi? Bakıcı mı, köpek yakalayıcı mı, köpek tutucu mu, yoğun bakımda çalışan işçi mi? Biz bu anlamda çok uzmanlaştık. En az çalışan 6-7 yıldır yapıyor bu işi. Bir şeyler çizilirse, inanıyorum ki biz buradan Türkiye’ye kurs vereceğiz. Bu anlamda da donanımlıyız. Eylem ve etkinliklere İmar AŞ’deki arkadaşlarımızın katılımı oldukça dikkatimizi çekiyor. Bu konuda söylemek istedikleriniz neler? Tüm eylemlere, etkinliklere, faaliyetlere hepimiz katılım göstermeye çalışıyoruz. Birlikteliğin önemine inanıyoruz çünkü. Bizimle ilgili olsun veya olmasın tüm toplumsal sorunlara duyarlıyız. Dayanışmanın önemini biliyoruz. Örneğin Belde AŞ’de tüm bu sıkıntılı süreç içinde dayanışma göstermeye çalıştık. Hatta yeri geldi Belde AŞ’deki arkadaşlardan bile daha atak olduk. Belde AŞ’deki arkadaşlarımıza sahip çıktık, onların yalnız olmadıklarını göstermek için çalıştık. Hatta ortak eylemlerimiz de oldu. Dedik ki iki gün son- ra aynı şey bizim de başımıza gelebilir. Öyle bir durumda da Belde’deki arkadaşların bizim yanımızda durması gerekecek. İlk zamanlar Belde’de biraz sıkıntı vardı. Arkadaşlar korkuyorlardı, işverenden çekiniyorlardı. Ama yavaş yavaş bunu aştılar. Nasıl oldu bu? Yavaş yavaş, toplana toplana, damlaya damlaya göl olur misali.. Şimdi büyük bir göl olduğuna inanıyoruz. Şimdi Belde’de durumlar belli. Çok uzun bir süreden sonra görüşmelere tekrar başlandı. Mücadeleyle, dayanışmayla geldik bu noktaya. Bunun dışında ben ve diğer arkadaşlarımız, tüm eylemlere katılmaya çalışıyoruz sendikamızla beraber. Belde’nin yürüyüşü varmış, Patent’in yürüyüşü varmış, biz oradayız. Gitmek zorundayız. Çünkü iki gün sonra aynı şeyler bizim de başımıza gelebilir. Ne kadar örgütlü olursak o kadar güçlü olacağımıza inanıyorum. Sendikamızın düzenlediği eğitim çalışmaları hakkında ne düşünüyorsun? Eğitimler çok önemli bir faaliyet. Eğitimlerin daha da yoğunlaştırılmasından yanayız biz. Şu ana kadar 1 eğitim oldu bizim işyerimizde. Devamını da bekliyoruz. Sendikamızın bu aralar kafasını kaşıyacak vakti yok gibi. Sürekli bir yerlerde eğitimlerin, örgütlenme faaliyetlerinin peşinde sendikamız. Yoğun bir hareketlilik var. Başkanları yerinde bulmak bazen mesele oluyor. Herkes bir yerlerde bir işin peşinde. Bu anlamda hoşumuza gidiyor. Bilmeyen arkadaşlarımız var. Tabi zamanla öğreniyorlar. İşçiliğe adım attıktan sonra, sendikalı olduktan sonra çok şey öğrenen arkadaşlarımız var. İşçi sınıfının mücadelesi nasıl başlamış, nereden başlamış, ne mücadeleler verilmiş, ne kanlar dökülmüş?... Bunu öğrendikten sonra pek çok arkadaşımızın deyim yerindeyse tüyleri ürperdi. Bunların kolay kolay kazanılmış haklar olmadığını gördüler. Bu çok uzun bir süreç. Fransız Devriminden beri devam eden bir süreç. Hala da devam ediyor. Bunu arkadaşlarımız görmeye başladı. Elbette çok iyi bir şey bu. Bunu çocuklarına aktaracaklar. Ailelerine, tanıdıklarına anlatacaklar. Sendika yayınların takibi ne düzeyde? Biz her çıkan gazeteyi takip ediyoruz tabi. Ben geliyorum alıp işyerine götürüyorum. Şuan sendika odamız yok ama en kısa zamanda bir sendika odamız da olacak sanırım. Bu nedenle yemekhanede dağıtımını yapıyoruz. Arkadaşlar zaten alıp evlerine götürüyor. Hem kendisi hem ailesi okuyor. Bilgileniyorlar. Sosyal-İş’te neler oluyor, dünyada neler oluyor, bunu görebiliyorlar yayınları takip ederek. Bilinç seviyesi de yükseliyor böylelikle. “Şurada şu olmuş”, “Selçuk Üniversitesi de bizim sendikadanmış”, “Şu işyerinde Sosyalİş şöyle yapmış” diyorlar. Arkadaşlar bunları okudukça görüyorlar. Biz bu anlamda mutluyuz. Gazetemiz sürekli çıksın istiyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz şeyler nelerdir? Ben sendikamız Sosyal-İş’e başarılar diliyorum. Hep birlikte daha da iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Sosyal-İş Gazetesi • 49 İŞÇİ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ IV. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONGRESİ’NE DOĞRU… Kongresi”nde bu gidişata dur diyecek, çıkış üretecek güçlerle sesimizi çoğaltmak istiyoruz. İşçi sağlığı hem toplum sağlığının en önemli bileşeni, hem de üretim ilişkileri içinde işçi sınıfının kendini yeniden üretebilmesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. İşçi sağlığı kavramının en genel olarak tanımını yapacak olursak, “işçinin sağlığında sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halini ifade etmektedir. Bu iyilik halinin yaratılabilmesi için de öncelikle işçinin sadece hastalandığında ya da sakatlandığın da değil, bu süreç yaşanmadan önce gerekli önlem ve tedbirlerin alınarak korunması gerekir. Ancak ülkemizde ne yazık ki bu süreç tersine işlemekte ve gerekli önem gösterilmemektedir. Özellikle son yıllarda çalışma yaşamında esnekleşme politikalarının bir uzantısı olarak taşeronlaştırma uygulamalarının yaygınlaşması, kamuda iş güvencesiz çalışma koşullarının artması, özel sektörde a tipik çalışma modellerinin yaygınlaşması ve kayıtdışı ekonominin önlenmemesi, işçilerin sağlıksız bir ortamda çalışmasına neden olmaktadır. Bu koşullar altında da neredeyse hergün bir iş kazası yaşanmakta, bilinmeyen ya da tanımlanamayan meslek hastalıkları yaşanmaktadır. teması ise “es- nekleşme ve işçi sağığı”. Konuyla ilgili ilk duyurusu Mayıs ayında yapıldı. İşte bunlar ve daha sayamayacağımız birçok nedenden dolayı artık işçi sağlığı konusunda birşeyler yapmanın ve emekten yana gerçekçi ve somut adımların atılması gerekmektedir. Bu düşünceler çerçevesinde birleşen DİSK, KESK, TTB ve TMMOB biraraya gelerek IV. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin düzenlenmek için yola çıktı. Bu sömürü sisteminde; meşruiyetini emek-sermaye çelişkisindeki “emeğin sağlıklı olma hakkı”ndan alan ve “kurulmadan önce oluşumuna başlayıp kurulduktan sonra da oluşumuna devam edecek” bir “İşçi Sağlığı ve Güvenliği İlki TTB tarafından 1978’de, ikincisi 1988’de ve üçüncüsü 1998’de yine dört örgüt tarafından düzenlenen İşçi Sağlığı Kongrelerinin amacı işçi sağlığı konusunda kalıcı ve somut adımlar atmak, bu alana emek cephesinden çözümler üretmekti. 2-3-4 Aralık 2011 tarihinde Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda yapılacak olan IV. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresinin ana Duyuruda; “İş kazası ve meslek hastalıklarının hileli yönlendirilmesi sermeye-devlet ortaklığında sürdürülürken, gerçekler patlayan iş cinayetleri ve maden ocağı göçükleriyle görünür hale geliyor. İşçinin/emekçinin sağlığı tükenirken; tersaneler ve kot taşlama işliklerindeki vahşeti saklamaya çalışanlar, eş zamanlı olarak “Torba Yasa” ile emeğin sağlıklı olma talebine saldırıyor. Alana ilişkin üretimlerin parçalı olması, önemine denk sonuç alıcı bir faaliyet yürütmeyi güçleştirmektedir. Ciddi bir maliyet, zaman ve emek gerektiren tek tek duruşlar anlamlı olmakla birlikte, yeterli bir sinerji yaratmamakta ve karşıt ortakların elini güçlendirmektedir. Bugüne kadar işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin birikimlerin üzerine yenisini ekleyen, güç alıp, güç veren, katılımcı yapıların ortak organı olduğu, arasına hiyerarşi koymayan, kolektif ruh ve üretimin esas alındığı; emeğe/emekçiye sorumlu bir işçi sağlığı kongresi bizi bekliyor. İşçi ve emekçinin bulunduğu her yerde kendisini tanımlayan, adres olan ve adrese giden, üretim içinde sağlığı tükenen işçinin/emekçinin mevcut sömürü sistemi içerisinde ve adeta “tükenirken üreteceği” ironisi içinde, ama tükenmemek için direnenleri şimdiden “İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi”nin ortakları olarak görüyoruz” denildi. Kongrede tebliğ ve bildiri sunacaklar için son tarih ise 1 Ekim 2011. Kongrenin ana oturumlarındaki başlıklar ise şöyle: • Güvencesizlik, Sağlık Geleceksizlik ve • Taşeronlaşmanın İşçi Sağlığına Etkileri • Çalışma Yaşamında Kadın ve İşçi Sağlığı • İşçinin Bilme Hakkı ve Sağlıklı Emek • Kapitalist Üretim Sürecinde Hegemonya ve Karşı Hegemonya Mücadelesi İşçi Sağlığı konusunda gerçekçi ve kalıcı çözümler üretmek üzere yola çıkan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, “IV. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONGRESİ”ne tüm emekçileri ve örgütlerini “sağlık için mücadele ve mücadele için sağlık” çağrısı ile Kongreye davet ediyor… 50 • Sosyal-İş Gazetesi MAS-DAF İŞÇİLERİ ANKARA’YA ULAŞTI Anayasal haklarını kullanarak, kardeş Sendikamız DİSK/Birleşik Metalİş’e üye oldukları için işten çıkarılan MAS-DAF Makine işçileri, Düzce’den Ankara’ya başlattıkları 240 kilometrelik yürüyüşü tamamladı. SENDİKAMIZDAN DAYANIŞMA 27 Temmuz Çarşamba günü Ankara girişine ulaşan işçiler geceyi burada geçirdikten sonra ertesi gün İstanbul yolunu takip ederek Ankara’ya girdiler. Ankara’da Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şubesi’ne giden işçiler geceyi sendikalarında geçirdi. 29 Temmuz Cuma günü ise işçiler, önce ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü), ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Sendikamız, 240 kilometrelik yolu yürüyerek kateden metal işçileriyle dayanışma göstererek ILO’nun önünde kumanya dağıtımı gerçekleştirdi. İşçiler burada ILO yetrkilileriyle bir görüşme gerçekleştirdiler. Yemeklerin yenmesinden sonra işçiler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdüler ve yetkililerle görüşerek taleplerini ilettiler. Bakanlığı’na giderek yetkilerle görüşmeler yaptılar. NE OLMUŞTU? 120 MAS-DAF Makine işçisi, sendikalı oldukları için yaklaşık 4 ay önce hiçbir hakları ödenmeden işten atılmış ve bu nedenle direnişe geçmişlerdi. İşçiler, fabrika önünde başlayan direniş süresince çeşitli baskı ve provakasyonlara maruz kaldılar. Daha sonra taleplerini dile getirmek ve işlerine geri dönmek için İstanbul’a bir yürüyüş gerçekleştiren işçiler son olarak 19 Temmuz’da Ankara’ya bir yürüyüş başlattılar. İşçiler ve sendika yöneticileri bu yürüyüş boyunca defalarca gözaltına alındılar. 27 Temmuz itibariyle Ankara’ya ulaşan işçiler, 29 Temmuz’da yetkililerle çeşitli görüşmeler gerçekleştirdiler. Sosyal-İş Gazetesi • 51 Birleşik Metal-İş Casper’da kazandı Birleşik Metal-İş Sendikası, sendikaya üye oldukları için işten tazminatsız olarak atılan Casper Bilgisayar işçileri direnişinin kazanımla sonuçlandığını açıkladı. 159 gün süren direniş, tazminatların işverenlikçe ödenmesi üzerine 29 Temmuz Cuma günü sona erdi. Birleşik Metal-İş tarafından yapılan açıklamada “Kara kışın karlı ve soğuk günlerinde başlayıp, yazın asfalt eriten en sıcak günlerine kadar devam eden bu 159 günlük direniş başta yeni üyemiz olan Casper Bilgisayar işçileri olmak üzere sendikamız bünyesindeki temsilci, üye ve kadrolarımızın desteğiyle bir sonuca ulaşmıştır.” denildi. Bakanlıktan sendika lehine gelen yetki tespit yazısına işverenin itiraz ettiği, bu nedenle mahkeme sürecinin sürdüğü ifade edilen açıklamada, “Ancak örgütlenme sürecimiz henüz tamamlanmamıştır. Bakanlığın işyerinde sendikamızın çoğunluğuna ilişkin yaptığı tespite ilişkin işverenliğin yaptığı itiraz ile ilgili yetki davası devam etmektedir. Bu dava devam ettiği sürece biz DİSK/ Birleşik Metal-İş Sendikası olarak, Casper Bilgisayar işverenliğinin sendika düşmanı tavrını gözler önüne sergilemek adına çeşitli eylem ve etkinliklerimizi devam ettireceğiz. Konuyla ilgili bilgilendirmeleri her zaman olduğu gibi siz değerli basınımıza ve kamuoyuna söz konusu etkinliklerden önce duyuracağız.” denildi. Açıklama şu sözlerle sona erdi: “159 gün süren ve belli ölçülerde amacına ulaşması nedeniyle sonlandırdığımız bu direniş süresince direniş çadırında zor şartlarda mücadele eden üyelerimizden ilgisini esirgemeyen değerli basın mensubu arkadaşlarımıza ve onlara maddi, manevi her türlü desteği veren, yüreği işçi sınıfının haklı mücadelesiyle dolan sendikacılara, partilere ve tüm emek dostlarına teşekkür ediyoruz.” Sendika üyelerine ‘terörist’ diyen ustabaşı 5 ay hapis cezası aldı Düzce’de bulunan DESA Deri İşletmesi’nde bir işçiye sendikadan istifa etmesi için baskı yapan ve sendika üyeleri hakkında ‘terörist’ diyen ustabaşı 5 ay hapisle cezalandırıldı. Mahkeme sanık hakkında verilen kararın para cezasına çevrilemeyeceğine de karar verdi. Sanığa verilen ceza yasa gereği 5 yıl süre ile ertelendi. Bu süre içinde aynı suçu tekrar işlerse verilen ceza fiilen uygulanacak. Deri-İş Sendikası tarafından yapılan açıklama şöyle: “”2010 yılı Mayıs ayında yaşanan bu olay sendikalaşmaya karşı DESA’da idare ve ustalar tarafından devam eden baskıları göstermesi açısından önemlidir. DESA’da üyelerimize yönelik yoğun baskı, tehdit ve hakaretler devam etmekte ve buna karşı savcılığa yapılan onlarca suç duyurusu bulunmaktadır. 2008 yılından bu yana sistematik olarak devam eden baskılar mobbing halini almış ve mobbing uygulamalarına karşı Bakanlığa şikayetlerde bulunularak, savcılığa da mobbingle alakalı suç duyurularında bulunulmuştur” 52 • Sosyal-İş Gazetesi DİSK: “İŞÇİNİN ALINTERİNE GÖZ KOYANLAR TARİHE KARIŞACAKTIR” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in bir basın toplantısında söylediği “HAK-İŞ ve DİSK tarihe karışır” sözleri üzerine konfederasyonumuz DİSK yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamayı aşağıda aynen yayımlıyoruz. uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesini savunmaktadır. Haziran 2011’de gerçekleşen ILO Konferansı’nda hazırlanan rapor sendikal yasaların antidemokratikliğine ve hak ihlallerine dikkat çekmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik 26.07.2011 tarihinde düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine sendikalı işçi istatistiklerinin yayımlanması durumunda ‘önemli oranda sendikanın devre dışı kalacağını’ belirterek “HAK-İŞ, DİSK tarihe karışmış olur” ifadesini kullanmıştır. Türkiye’de hükümetler, neredeyse sendikalı işçinin olmadığı bir cumhuriyet rejimini savunamayacakları için yıllardır uluslararası kamuoyunu yanıltmaktadır. DİSK ise Türkiye’deki gerçek sendikalaşma oranının Bakanlığın belirttiği gibi %57 değil yaklaşık %5 olduğunu her platformda dile getirmektedir. Bakan’ın bu açıklamasının en hafif tabirle maksadını aşan bir ifade olduğunu düşünüyoruz. DİSK, Selanik ve Şam grevcilerinin, Osmanlı Amele Cemiyeti’nin varisidir. DİSK 1967’den bu yana sermayeden ve devletten bağımsız bir biçimde faaliyet yürütmektedir. Aradan geçen 44 yıl zarfında çok sayıda hükümet kuruldu, çok sayıda parti açıldı. Hepsi tarih oldular. Ama Türkiye işçi sınıfının gözbebeği DİSK hala dimdik ayaktadır. Konfederasyonumuz DİSK, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından kapatılmıştır. Yöneticileri idamla yargılanmış, binlerce üyesi tutuklanmış ve işkence görmüştür. DİSK üyesi işçiler başka sendikalara geçmeye zorlanmış veya sendikasızlaştırılmıştır. Sendikalarımızın malvarlıklarına el konulmuştur. 11 yıl kapalı kalan DİSK 1992’de kendisini engellemek üzere hazırlanmış yasalarla tekrar faaliyete başlamıştır. Ayrıca 12 Eylül ile bugünü kıyasladığımızda ülkemizdeki belirgin nüfus artışına rağmen sendikalı işçi sayısında önemli bir düşüş yaşanmıştır. “ Bir kez daha ilan ediyoruz, kıdem tazminatı gasp etmek isteyenler, torba yasa ile işçileri sürgüne gönderip taşeronlaşmayı ve güvencesizliği kural haline getirmek isteyenler şüphe etmesinler, Türkiye işçi sınıfı DİSK’in öncülüğünde onlara gereken yanıtı verecektir. “ DİSK adını uluslararası işçi hareketine ve Türkiye’nin demokratikleşme tarihine altın harflerle yazdırmıştır. Bu mücadelesinde Kurucu Genel Başkanı Kemal TÜRKLER, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi, İlerici Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Kenan BUDAK olmak üzere onlarca şehit vermiş bir örgüttür. Ne 12 Eylül’ün işkence ve yasakları ne de iktidarların baskı ve tehditleri DİSK’in düşünce ve eylemlerini durduramamıştır. Vesayet zincirlerini kırarak kurulan örgütümüz kimseden icazet almadan mücadelesine devam edecektir. DİSK, bugün 17 işkolu sendikasıyla gerek işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını geliştiren örnek toplu sözleşmelerle gerekse Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin faaliyetleriyle mücadelesine devam etmektedir. Bakan Faruk Çelik Sayın Bakan’ın açıklaması talihsiz ve kamuoyunu yanıltan niteliktedir. Çünkü DİSK yıllardır işyeri ve işkolu barajlarının, grev yasaklarının, noter şartının kaldırılmasını ve sendika yasalarının Gerçekleri gizleyen hükümetler yıllardır istatistikleri açıklamayı Demokles’in Kılıcı gibi kullanmaktadır. Konunun bugünlerde bir kez daha gündeme gelmesinin nedeni ise kıdem tazminatı tartışmalarıdır. Bazı çevreler Bakan’ın bu talihsiz açıklamasını işçi sınıfının birlik ve dayanışmasına zarar vermek için fırsat olarak kullanmaktadır. Türkiye’de sendikaya üye olmak hele ki DİSK’e üye olmak işten atılma sebebidir. ITUC raporlarına göre Avrupa genelinde sendikal nedenlerle işten çıkartılmaların %60’ı Türkiye’de yaşanmaktadır. Türkiye genelinde binlerce işçi sendika üyesi olduğu için işten atılmakta, hakkını aradığı için baskılarla karşılaşmaktadır. Bu haksızlıklara ses çıkartmayanlar toplumun vicdanında yargılanacaktır. Türkiye’de çalışma hayatının uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi doğrudan hükümetin ve bakanlığın sorumluluğumdadır. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Sendika yasalarının ILO Sözleşmelerine uygun hale getirilmesi Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki zorunlu koşullardandır. Bakanlığı spekülatif demeçler vermek yerine bu konudaki görevlerini yerine getirmeye ediyoruz. Bir kez daha ilan ediyoruz, kıdem tazminatı gasp etmek isteyenler, torba yasa ile işçileri sürgüne gönderip taşeronlaşmayı ve güvencesizliği kural haline getirmek isteyenler şüphe etmesinler, Türkiye işçi sınıfı DİSK’in öncülüğünde onlara gereken yanıtı verecektir. Sosyal-İş Gazetesi • 53 DİSK, 61. Hükümet Programı’nda yer alan işçi haklarına ilişkin değerlendirme yaptı: AKP “YENİ YOLCULUĞUNA” KIDEM TAZMİNATI HAKKIMIZA SALDIRARAK BAŞLADI! DİSK Yönetim Kurulu, 61. Hükümet Programı’nda yer alan işçi haklarına ilişkin bir değerlendirme yaptı. Değerlendirmede AKP’nin işçi haklarına yönelik olarak daha önceki yıllarda gerçekleştirdiği saldırılara değinilirken, yeni hükümet programında yer alan yeni saldırılar açıklandı. Açıklamada “Yeni hükümet programı da, daha öncekiler gibi ülkemizde 30 yıldır uygulanan “ucuz işgücüne dayalı” büyüme anlayışını yansıtıyor. 2002’den başlayarak çalışanların haklarını gerileten düzenlemeleri gerçekleştiren AKP, şimdi emekçilere karşı doğrudan cephe almış bulunuyor. 4857 sayılı iş yasasıyla çalışma koşullarını esnekleştiren, iş güvencesini gerileten; sosyal güvenlik yasasıyla emeklilik yaşını 65’e çıkaran, prim gün sayısını arttıran ve emekli ücretlerini düşüren; 2010 yılında yasalaştırdığı “torba yasa” ile norm kadro fazlası 50 bini aşkın belediye çalışanlarını ve kamu çalışanlarını güvencesiz bırakan, sürgünlerle karşı karşıya getiren bu iktidar, yeni hükümet programında Kıdem Tazminatının fona devredilmesine ve esnek çalışmaların yaygınlaştırılmasına açıkça yer veriyor.” denildi. Kıdem Tazminatının, dünyanın hemen her ülkesinde var olan en yaygın ödeme türlerinden biri olduğuna dikkat çekilen normları doğrultusunda demokratikleşmesi hedefimize bağlı kalarak, ortaklaşma ve uzlaşma isteğinde olmuştur. Bu nedenle, DİSK olarak ILO sözleşmelerine, Avrupa Sosyal Şartı’na ve ülkemiz sendikal hareketinin ihtiyaçlarını karşılayacak yasal değişikliklerin bir an önce yapılması, ülkemizde özgür, demokratik bir sendikal yaşamın gerçekleşmesi için bugüne kadar sürdürdüğümüz mücadeleye aynı kararlılıkla devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. açıklamada, kıdem tazminatının, çalışanın ücretinin ileride ödenmek üzere ayrılmış bir parçası olduğu ifade edilerek, bunun işgücü maliyetinin bir unsuru olduğunu iddia etmenin kabul edilemez olduğu belirtildi. Açıklamada devamla şöyle denildi: “DİSK, bugüne dek savunduğu görüşler doğrultusunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslaklarını değerlendirmek ve yapılan çalışmalara katkı vermek konusunda azami çabayı harcamış bulunmaktadır. DİSK, gerek işçi konfederasyonları ile, gerekse işveren konfederasyonu TİSK’le yapılan teknik çalışmalarda, sendikal hakların özünün korunarak, çalışma ilişkilerinin ILO Konfederasyonumuz DİSK Kıdem Tazminatı’nın iş güvencesi ve işsizlik sigortası gibi sosyal koruma alanlarıyla birlikte gündeme getirilmesine karşı çıkmıştır. Kıdem Tazminatının, çalışma yaşamını demokratik ve güvenceli bir çerçeveye oturtmak amacıyla geliştirilen iş güvencesiyle işsizlik sigortasının karşısına bir pazarlık unsuru gibi konulmasını kabul etmeyeceğini belirtmiştir. DİSK, ayrıca 2009 yılında basına da yansıyan ve işverenlerin Kıdem Tazminatını 15 güne indirmeyi ya da fona bağlamayı öngören yaklaşımları karşısında, bu doğrultudaki düzenlemelerin gerçekleştirilmeye çalışılması halinde bu durumu bir genel grev gerekçesi sayacağını açıkça bildirmiştir. Türkiye işçi sınıfının öncü örgütü olan DİSK, kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına da, devlet baskısına da, anti demokratik uygulamalara da -bugüne kadar olduğu gibi- karşı çıkacaktır. Yüzlerce yıllık mücadeleyle elde edilmiş ve uğruna büyük bedeller ödenmiş olan hak ve özgürlüklerimizi korumaya kararlıyız. Haklılığımızı, hayatı yaratmamızdan, alın terimizden ve onurlu geçmişimizden alıyoruz. Bütün emek güçlerini, gecelerinde aç yatılmayan, aydınlık ve özgür bir Türkiye mücadelesinde, birlikte yer almaya çağırıyoruz. İşçi sınıfının bugüne kadar uğrunda bedeller ödeyerek kazandığı hakların elinden alınmasına asla göz yummayacağız. Bu uğurda mücadele etmeyenleri de tarih önünde sorumluluklarıyla başbaşa bırakacağız.” 54 • Sosyal-İş Gazetesi RAPOR 2000’li Yıllarda Emekçilerin Panoraması: İşsizlik, Yoksulluk, Güvencesizlik… Sendikamız “2000’li Yıllarda Türkiye’de Emekçilerin Panoraması” başlıklı bir rapor yayınlayarak, temel veriler ışığında 2000’lerin ilk 10 yıllık döneminde Türkiye’de çalışma yaşamının ve emekçilerin temel sorunları masaya yatırdı. Raporumuzun geniş bir özetini ilginize sunuyoruz. Ekonomi “büyürken”, istihdam yerine işsizlik arttı Türkiye’de 2000’li yıllarda ciddi bir ekonomik büyüme yaşandığı öne sürülmektedir. Bu ekonomik büyümenin niteliği tartışmalıdır. Çünkü bu büyüme, istihdam yerine işsizlik yaratan bir büyümedir. İşgücüne Katılma, İşsizlik ve İstihdam Oranları (Genel) İşgücüne katılma İşsizlik oranı İstihdam oranı oranı 2000 yüzde 49,9 yüzde 6,5 yüzde 46,7 2010 yüzde 48,8 yüzde 11,9 yüzde 43 İşgücüne katılma oranı (işsizler ve istihdam edilenlerin çalışabilir yaştaki nüfusa oranı) 2000 yılında yüzde 49,9 iken, 2010’a gelindiğinde yüzde 48,8’e gerilemiştir. Öte yandan işgücüne katılma oranı artmadığı halde işsizlik oranında artış yaşanmış, 2000 yılında yüzde 6,5 olan işsizlik oranı 2010 yılına gelindiğinde yüzde 11,9’a çıkmıştır. İşsizlik oranı 2002 yılında yüzde 10,3 olarak gerçekleşmiş; ardından yüzde 10’un altına bir daha inmemiştir. Kaldı ki Türkiye’de gerçek işsizlik, resmi işsizlik verilerinin daha da üzerindedir. Örneğin iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayan, bu yüzden resmi verilerde işsiz sayılmayan ama çalışmaya hazır olan kişi sayısı 2000 yılında 132 bin iken, 2010 yılına gelindiğinde bu sayı 716 bine yükselmiştir. Yani iş aramadığı için işsiz sayısında dikkate alınmayan, ancak iş olsa çalışmaya hazır olan, tabir-i caizse “ümitsiz işsizler” 2000-2010 yılları arasında 584 bin kişi artmıştır. Bir başka deyişle ümitsiz işçilerin sayısı yaklaşık 5,5 katına çıkmıştır. Neticede istihdam oranı gerilemeye devam etmiş, yüzde 46,7’den yüzde 43’e düşmüştür. Özetle ifade etmek gerekirse, ekonomik büyüme işgücünü pas geçmiş; Türkiye’de istihdamda gerileme, işsizlikte artış yaşanmıştır. 2000-2010 döneminde istihdam edilen kişi sayısı yaklaşık 1 milyon artarken, işsiz sayısı yaklaşık 1,5 milyon artmıştır. Bunun neticesinde istihdam edilen kişi sayısındaki her 2 kişilik artış; 3 işsizi beraberinde getirmiştir. Bütün bu veriler Türkiye’de istihdam yerine işsizlik pompalayan bir ekonomik büyüme yaşandığını gözler önüne sermektedir. Kamusal istihdam azalıyor, güvencesizlik artıyor Türkiye’de 2000’li yıllar kamuda güvenceli istihdam biçimlerinin adım adım tasfiye edilmesine sahne olmuştur. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve kamuda işçi istihdamının kısıtlanması politikaları neticesinde 2000’li yıllar boyunca kamuda çalışan işçi sayısı giderek azalmıştır. 2002 yılı itibariyle yerel yönetimler haricinde kamuda çalışan işçi sayısı 488 bin 218 iken; bu rakam 2010 yılı itibariyle 241 bin 972’ye yani yarıya düşmüştür. 2000’li yılların sonuna doğru yerel yönetimlerde de işçi istihdamı azalma eğilimi içine girmiştir. Öte yandan 2007 yılından itibaren kamuda memur istihdamındaki artış sınırlanmış, kadrolu memurluğun yerine sözleşmeli personel istihdamına ağırlık verilmiştir. Tablo 7: Kamuda İstihdam (Yerel Yönetimler Hariç) Genel Bütçe, KİT vd. (Bölüm 1 ve 2) Kadrolu Memur (4-a) Sözleşmeli Personel (4-b) Kamu İşçisi (4-d) 2007 (Haziran) 2010 (Haziran) Değişim 1.974.127 2.009.086 yüzde 1,8 159.998 277.756 yüzde 73,6 314.042 241.972 eksi yüzde 23 Kaynak: Maliye Bakanlığı BÜMKO verileri ile 2011 Yılı Bütçe Gerekçesi’nden yararlanılarak hazırlanmıştır. Sosyal-İş Gazetesi • 55 RAPOR Kamuda (yerel yönetimler hariç) 2007-2010 yılları arasında kadrolu memur sayısı yalnızca yüzde 1,8 artarken, sözleşmeli personel sayısı yüzde 73,6 gibi ciddi bir artış göstermiştir Kamu işçisi sayısı ise yüzde 23 oranında azalmıştır. Tablo 8: Yerel Yönetimlerde İstihdam Yerel Yönetimler (Bölüm 3) Kadrolu Memur (4-a) Sözleşmeli Personel (4-b) Kamu İşçisi (4-d) 2007 (Haziran) 2010 (Haziran) Değişim 96.080 98.846 binde 8 5.509 13.548 yüzde 146 212.808 189.286 eksi yüzde 11 Kaynak: Maliye Bakanlığı BÜMKO verileri ile 2011 Yılı Bütçe Gerekçesi’nden yararlanılarak hazırlanmıştır. 2000’li yıllarda da devam etmiştir. 2010 yılı itibariyle 3 milyon 349 bin işçi kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir. Özel sektörde çalışan her 3 işçiden biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı işçiler, iş güvencesinin yanı sıra sosyal güvence ve temel haklardan da yoksun biçimde çalışmaktadır. Çalışma süreleri uzadı 2007-2010 döneminde yerel yönetimlerde kadrolu memur sayısındaki artış binde 8’de kalırken, sözleşmeli personel sayısı yüzde 146 artmıştır. Yerel yönetimlerdeki kamu işçisi sayısı ise yüzde 11 azalmıştır. 2000-2010 yılları arasında ücret, maaş ya da yevmiye karşılığı çalışanların çalışma sürelerinde kayda değer bir artış yaşanmıştır. 2000 yılında ücretlilerin yüzde 27,2’si haftada 40 saat, yüzde 27,6’sı ise 41 ila 49 saat arasında çalışırken; bu oranlar 2010 yılı itibariyle 40 saat çalışanlar için yüzde 17,7’ye 41-49 saat arası çalışanlar için ise 23,3’e gerilemiştir. Yani 2000 yılında ücretlilerin yüzde 54,8’i “olağan” çalışma süreleri içinde (40-50 saat) çalışırken; bu oran 2010’da yüzde 41’e düşmüştür. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Türkiye’de kamuda yaklaşık 175 bin taşeron işçi çalışmakta, yerel yönetimler ile birlikte bu rakam 300 bini bulduğu tahmin edilmektedir. Taşeron uygulaması çoğu zaman hukuka aykırıdır ve kamudaki personel açığı taşeron işçiler vasıtasıyla giderilmektedir. Türkiye’nin dört bir yanında kamu kurum ve kuruluşlarında yüz binlerce işçi, iş güvencesinden yoksun biçimde, ağır çalışma koşullarında, hakları ihlal edilerek, sendikasız, asgari ücretle, taşeron şirketler vasıtasıyla çalıştırılmaktadır. Esasında asıl işverenin işçisiymiş gibi çalışan, “temizlik” işçisi olarak gösterilip büro işi yapan, taşerona verilemeyecek asıl işlerde çalıştırılan yüz binlerce işçi, aslında taşeronun değil asıl işveren olan kamunun işçisidir. Kayıt dışı devam ediyor Özel sektördeki işçilerin büyük çoğunluğu da iş güvencesinden yoksun biçimde çalışmaktadır. Kayıt dışı istihdam sorunu 2000-2010 döneminde haftada 50 ila 59 saat arasında çalışanların tüm ücretliler içindeki oranı yüzde 13,1’den yüzde 15,8’e; 60-71 saat arasında çalışanların oranı yüzde 16,1’den yüzde 19,3’e, 71 saatten fazla çalışanların oranı 56 • Sosyal-İş Gazetesi RAPOR hastalıkları, buzdağının yalnızca suyun üzerindeki kısmını oluşturmaktadır. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sonucu Ölüm ve Sakatlık Vakaları İş Kazası Sonucu Ölüm Meslek HastalığıSonucu Ölüm Toplam Ölüm Sürekli İş Göremezlik Vakası 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Toplam 1.167 6 1.173 1.818 1.002 872 810 841 1.072 1.592 1.043 865 1.171 6 6 1 2 24 9 1 1 0 1.008 878 811 843 1.096 1.601 1.044 866 1.171 2.183 2.087 1.596 1.693 1.639 2.267 1.956 1.694 1.885 10.435 56 10.491 18.818 Kaynak: SSK 2004 İstatistik Yıllığı, SGK 2009 İstatistik Yıllığı ise yüzde 6,6’dan yüzde 8,3’e yükselmiştir. Böylece uzun sürelerle çalışanların (50 ve daha fazla) tüm ücretliler içindeki payı yüzde 35,8’den; yüzde 43,4’e çıkmıştır. Böylece Türkiye’de çalışma süreleri daha da uzamıştır. Haftada 40 saatten az çalışanların ücretliler içindeki payı ise yüzde 9,4’den yüzde 15,6’ya yükselmiştir. Böylece yarı zamanlı istihdam ya da düzensiz/güvencesiz istihdam biçimlerini kapsayan kısmi süreli çalışmalarda artış yaşanmıştır. Ücretlilerin Çalışma Süreleri (saat/hafta) 40'dan az 40 41-49 50-59 60-71 71 + 2000 yüzde 9,4 yüzde 27,2 yüzde 27,6 yüzde 13,1 yüzde 16,1 yüzde 6,6 2010 yüzde 15,6 yüzde 17,7 yüzde 23,3 yüzde 15,8 yüzde 19,3 yüzde 8,3 Kaynak: TÜİK Hane Halkı İşgücü İstatistikleri Veri Tabanından Yararlanılarak Hazırlanmıştır. 10 yılın faturası 10 bin ölüm İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki karanlık tablo 2000’li yıllarda daha da derinleşmiştir. Resmi verilere göre Türkiye’de 2000-2009 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemde, iş kazası ve meslek hastalıkları neticesinde toplam 10 bin 491 işçi yaşamını yitirmiş; 18 bin 818 işçi ise sürekli iş göremez hale gelmiştir. Gerçek iş kazası ve meslek hastalığı sayıları, resmi verilerin çok daha üzerindedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun istatistiklerine giren iş kazaları ve meslek Çalışma koşulları ağırlaştı İstatistiksel olarak hesaplanamasa da 2000’li yıllar boyunca işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaşmış; hak ihlalleri artmıştır. İktisadi büyüme politikasını ve “rekabet gücünü” ucuz işçilik ve yoğun emek sömürüsü üzerine kuran Türkiye ekonomisinde, daha az işçiyle daha çok üretim yapma felsefesi üzerine kurgulanan üretim süreçleri, kaçınılmaz olarak daha ağır çalışma koşulları ve hak ihlallerini de beraberinde getirmektedir. Özellikle sendikasız işyerleri, küçük ölçekli işyerleri, fason üretim yapan işyerleri ve hizmetler sektöründe, İş Yasası ile belirlenen asgari çalışma koşulları dahi uygulanmamakta; işyerinde çalışma koşullarını mevzuat değil işverenler belirlemektedir. Yasal sınırların üzerinde çalışma süreleri, ödenmeyen fazla mesailer, yıllık ücretli izin ve hafta tatili hakkının kısıtlanması, ücretlerden keyfi kesinti yapılması, ücretlerin geç veya eksik ödenmesi, hatta hiç ödenmemesi, sigorta primlerinin gerçek ücret yerine asgari ücretten yatırılması ya da eksik yatırılması gibi hak ihlalleri, yaygın olarak yaşanmaktadır. Ücretlerde sefalete devam 2000-2010 döneminde ücretler bakımından bir iyileşme yaşanmadığı gibi sigortalılarının prime esas brüt aylık kazançları asgari ücret esas alınarak kıyaslandığında; ücret düzeylerinin daha da gerilediği görülmektedir. 2000 yılı itibariyle sigortalılarının yüzde 59,8’i brüt asgari ücret ile 1,5 brüt asgari ücret arasında aylık brüt kazanç elde ederken, bu oran 2009 yılına gelindiğinde yüzde 69,8’e yükselmiştir. Böylece 10 yıllık süre zarfında sigortalıların yüzde 10’u daha Sosyal-İş Gazetesi • 57 RAPOR 1 ila 1,5 brüt asgari ücret arasında kazanç sağlayanlara katılmıştır. . Sigortalıların Aylık Brüt Kazançları 2009 693 TL 693-900 TL 900-1.110 TL 1.110-1.320 TL 1.320-1.530 TL 1.530-1.740 TL 1.740-1.950 TL 1.950-2.160 TL 2.160-2.370 TL 2.370-4.504 TL 4.504 TL Özel yüzde 46,5 yüzde 24,4 yüzde 6,8 yüzde 4,6 yüzde 3,4 yüzde 2,3 yüzde 1,8 yüzde 1,4 yüzde 1 yüzde 4,8 yüzde 3,3 Kamu yüzde 11 yüzde 10,2 yüzde 8,5 yüzde 4,1 yüzde 5,7 yüzde 6,2 yüzde 8,2 yüzde 8,5 yüzde 7,4 yüzde 25,4 yüzde 4,6 Toplam yüzde 43,2 yüzde 23,1 yüzde 7 yüzde 4,5 yüzde 3,6 yüzde 2,6 yüzde 2,4 yüzde 2,1 yüzde 1,6 yüzde 6,6 yüzde 3,4 Toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam ediyor Bu çalışma boyunca değindiğimiz sorunların çoğunu kadın işçiler daha derinden yaşamakta, çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam etmektedir. Dünya ölçeğinde kadınların istihdam oranının en düşük, kadın işsizliğinin ise en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de her 4 kadından 3’ü çalışma yaşamının dışında kalmaktadır. Çalışma yaşamında var olabilen kadın işçi ve emekçilerin çoğunluğu ise düşük ücret, iş güvencesiz istihdam, ağır çalışma koşulları, hak ihlalleri, sendikasızlık, ayrımcı uygulamalar, cinsiyetçi meslek ve görev dağılımı ve taciz gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. 2008 ve 2009 yıllarında yaşanan ekonomik krizin ardından, kadınların işgücüne katılımında yıllardan sonra ilk kez artış yaşanmıştır. Bu artışla birlikte, kadın işsizliği daha da yükselmiş; bir yandan da işgücüne katılan kadınların güvencesiz, düşük ücretli ve vasıf gerektirmeyen işlere yönelmiştir. İşçilerin çoğunluğu Harranlı 1980’den bu yana süre giden sendikasızlaştırma süreci, 2000’li yıllarda da devam etmiştir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek istihdam, dar, yasakçı ve adeta sendikalaşmayı zorlaştıran yasal mevzuat gibi sendikal örgütlenmeyi zayıflatan politikaların yanı sıra, özellikle özel sektörde işverenlerin hukuka aykırı uygulamalarla işçilerin sendikalaşmasını engellemesi ve hükümetlerin buna göz yumması, Türkiye’de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açmaktadır. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki ücretli sayısının, toplam sendikalaşabilir ücretli nüfusa oranı üzerinden sendikalaşma oranı hesaplandığında, sendikal örgütlülüğün nasıl zayıflatıldığı daha açık görülmektedir. 2000 yılı itibariyle toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 1 milyon 42 bin 473 iken toplam ücretli sayısı 10 milyon 488 bin, sendikalaşma oranı ise yüzde 9,9’du. 2009 yılına gelindiğinde toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 748 bin 398’e düşerken, toplam ücretli sayısı 12 milyon 770 bine çıktı; bunun neticesinde sendikalaşma oranı yüzde 5,9’a gerilemiştir. 1988 yılında toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının 1 milyon 591 bin 600, sendikalaşma oranının ise yüzde 22 olduğu dikkate alındığında, sendikalaşmanın nasıl adım adım geriletildiği daha net görülmektedir. Sendikalaşma Oranı (Genel) Genel 2000 2009 TİS Kapsamındaki İşçi Sayısı 1.042.473 748.398 Toplam Ücretli Sayısı Sendikalaşma Oranı 10.488.000 yüzde 9,9 12.770.000 yüzde 5,9 Öte yandan toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının çoğunluğunu hala kamu işçileri oluşturmaktadır. Özel sektörde sendikalaşma oranı, genel sendikalaşma oranından daha da düşüktür. 2000 yılında özel sektördeki toplam ücretli sayısı 7 milyon 379 bin iken, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 398 bin 480, özel sektörde sendikalaşma oranı ise yüzde 5,4’tü. 2009 yılına gelindiğinde özel sektörde ücretli sayısı 9 milyon 811 bin 149’a yükselirken, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 335 bin 843’e, sendikalaşma oranı ise yüzde 3,4’e düştü. Sendikalaşma Oranı (Özel Sektör) Özel Sektör 2000 2009 TİS Kapsamındaki İşçi Sayısı 398.480 335.843 Toplam Ücretli Sayısı Sendikalaşma Oranı 7.379.000 yüzde 5,4 9.811.149 yüzde 3,4 58 • Sosyal-İş Gazetesi 1 Mayıs tüm dünyada kitlesel katılımlarla kutlandı Bütün ülkelerin işçileri BİRLEŞİNİZ! KÜBA’da halk kutlamalara coşkuyla katıldı. Devrimin bir kez daha sahiplenildiği gösterilerde insanlar meydanlara sığmadı. Jose Marti Devrim Meydanı’nda bir araya gelen milyonlarca Küba’lı 1 Mayıs’ı bayram havasında kutladı. Küba 1 Mayıs’ını Küba İşçileri Konfederasyonu örgütlerken, Fidel Castro sağlık sorunları nedeniyle kutlamalara katılamadı. KÜBA YUNANİSTAN’da İşçiler 1 Mayıs’ı grevdeyken kutladı. Atina’da sendikalar ve farklı sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla geniş katılımlı bir yürüyüş gerçekleşti. Kutlamalarda hükümetin aşırı borç nedeniyle uyguladığı tasarruf politikaları protesto edildi. Emekçilerin bunun bedelini ödemeyeceği belirtildi. JAPONYA’da, deprem ve tsunami felaketinin ardından Fukuşima santralinde yaşanan sızıntı nedeniyle yaşananlardan dolayı 1 Mayıs gösterilerine nükleer karşıtları damga vurdu. Başkent Tokyo’da nükleer santrallere karşı iki ayrı gösteri düzenledi. FRANSA’da emekçiler Cumhurbaşkanı Sarkozy’i ve hükümeti hedef alan pankart ve sloganlarıyla 1 Mayıs’ı kutladı. 5 büyük işçi sendikaları konfederasyonunun ortak girişimiyle ülke genelinde toplam 173 gösteri düzenlendi. MISIR’da 1 Mayıs, artık tarihi bir meydan olan Tahrir’de gerçekleştirildi. Binlerce kişinin katıldığı kutlamalarda sosyal adalet çağrısında bulunuldu. Kutlamaya katılan Mısırlılar, “devrimin devamı için mücadeleye devam” dediler. GÜNEY KORE GÜNEY KORE’nin başkenti Seul’de ise yoğun katılımlı bir kutlama gerçekleştirildi. İşçiler yüksek enflasyon ve petrol fiyatlarındaki artışa dikkat çeken slogan ve pankartlarla tepkilerini dile getirdi. Sorunlardan hükümetin sorumlu olduğu belirtilerek yetkilileri istifaya çağırıldı. MISIR Dergimizin bu sayfaları Türk Eczacıları Birliği işyerinden üyemiz Sevim Özdemir tarafından hazırlanmıştır. Sosyal-İş Gazetesi • 59 Bütün ülkelerin işçileri ALMANYA BİRLEŞİNİZ! ALMANYA’da çok sayıda siyasi örgüt ve sendikanın katılımıyla bir çok kentte gösteri düzenlendi. Gösterilerde genel olarak asgari ücretin artırılması ve sosyal adalet konusundaki talepler dile getirildi. Polisin Hamburg’taki gösterilere müdahale etmesiyle çok sayıda kişi yaralandı, yirmi kişi gözaltına alındı. Berlin’de gösteriler sonrası yapılan bir kutlamanın ardından çıkan olaylarda ise 29 polis yaralandı ve 12 kişi gözaltına alındı. ALMANYA LONDRA’da onbinler Trafalgar Meydanı’nda buluşarak 1 Mayıs’ı kutladı. Marx Mermorial Library önünden başlayan yürüyüş Trafalgar Meydanı’nda noktalandı. İSVİÇRE İSVİÇRE’nin Zürih kentinde sendikaların ve sol partilerin öncülük ettiği yürüyüşe 10 bin kişi katıldı. Ancak miting sonrası olaylar çıktı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı, çok sayıda kişi ise yaralandı. Polisin plastik mermi, gaz bombası ve panzerlerle müdahale ettiği olaylarda eylemciler de polise kaldırım taşları, havai fişekler ve bira şişeleri ile karşılık verdi. Çatışmalar geç saatlere kadar sürdü. LONDRA FİLİPİNLER’de en kalabalık 1 Mayıs’lardan biri yaşandı. Başkent Manila’da yapılan gösteride emekçiler ücretlerinin arttırılmasını istedi. TAYVAN’ın başkenti Taipei’de 1 Mayıs gösterilerine binlerce kişi katıldı. Göstericiler yoksulluğun sona erdirilmesi, devletin borçlarının halka ödetilmemesi ve gelir uçurumunun ortadan kaldırılması çağrısında bulundu. Emekçiler gelirlerin iyileştirilmesini talep ettiler. İSVİÇRE FAS’ta 20 Şubat Hareketi’ne mensup kişiler, gençler ve sendikacılar birçok kentte gösterilere öncülük etti. Başkent Rabat’taki gösteriye katılanların sayısının 3 bin dolayında olduğu belirtiliyor. Dergimizin bu sayfaları Türk Eczacıları Birliği işyerinden üyemiz Sevim Özdemir tarafından hazırlanmıştır. 60 • Sosyal-İş Gazetesi PRATİK BİLGİLER Bunları biliyor musunuz? Türkiye’de çalışma çağındaki her 4 kadından yalnızca 1’i fiilen çalışıyor. Türkiye’de her 8 saatte 1 işçi, iş kazalarında yaşamını yitiriyor. Türkiye’de iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayan, 584 bin “ümitsiz işsiz” var. Özel sektörde kayıtlı her iki işçiden biri asgari ücret alıyor. Türkiye’de her 10 işçiden 3’ü haftada 60 saatten fazla çalışıyor. Türkiye’de her 100 ücretliden yalnızca 6’sı sendikalı. Özel sektörde çalışan her 3 işçiden 1’i kayıt dışı. Türkiye'de Gelir Dağılımı (Yıl-2009) (yüzde 20'lik nüfus gruplarının gelirden aldığı yüzdelik pay) 5,6 1. yüzde 20 (en yoksul) 10,3 2. yüzde 20 47,6 3. yüzde 20 15,1 4. yüzde 20 5. yüzde 20 (en zengin) 21,5 ÜCRETLERLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ BİLGİLER (01.07.2011 - 31.12.2011) 16 yaşından büyükler için asgari ücret : 837,00 16 yaşından küçükler için asgari ücret : 715,50 Asgari Ücretten Kesintiler SGK Primine Esas Taban ve Tavan Sınırları Aylık Taban Sınırı : 837,00 — Aylık Tavan Sınırı : 5.440,50 + 16 Yaş Asgari Ücrete Göre İşçilik Maliyeti Brüt Ücret 837,00 Asgari Ücret 837,00 Sigorta Primi İşçi Payı (%14) 117,18 Sigorta Primi İşveren Payı (%19,5) 163,22 8,37 İşsizlik Sigortası işveren Payı (%2) 16,74 İşsizlik Sigortası Primi (%1) Gelir Vergisi Matrahı 711,45 Toplam Maliyet Gelir Vergisi 106,72 Vergiden Müstesna Yemek Bedeli 5,52 Vergiden İstisna Yurtici Harcırah Tavanı 237,21 Kıdem Tazminatı Tavanı Damga Vergisi Kesintiler Toplamı 599,21 Çocuk Yardımı Net Ücret (Asgari Geçim İndirimi hariç) İşsizlik Sigortası Kes. : İşçi : %1; İşv. : %2; Devlet : %1 Aile Yardımı (AÜ x 10) 1016,96 10,70 41,00 2.731,85 16,74 83,70