ÖZET: SDE Uzmanı Dr. M. Levent Yılmaz Burdur`da

Transkript

ÖZET: SDE Uzmanı Dr. M. Levent Yılmaz Burdur`da
ÖZET: SDE Uzmanı Dr. M. Levent
Yılmaz Burdur’da verdiği konferansta Yeni
Türkiye’nin Ekonomi Yolundaki Güvenliği
konularını çeşitli açılardan ele aldı. Dr. Yılmaz; Türkiye’nin ekonomik reformları, 3.
Havalimanını ve 3. Köprüsünü, PKK terör
örgütü ile mücadelesini ve bu mücadeledeki
zararlarını, süperiletkenlik teknolojisindeki
gelişmeleri, banka çalışma modelleri, ulusal
iktisat fonksiyonlarını, G20 ve İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantılarındaki yeri ve önemi ve de
diğer ekonomik atılımlar konularında değerlendirmede bulundu.
ANAHTAR KELİMELER: Dr. M.
Levent Yılmaz, Türkiye, Ekonomi güvenliği,
köprü, havaalanı.
ABSTRACT: SDE expert, Dr. M. Levent Yılmaz Burdur on the road to the new
Turkey that he gave at the conference discussed the various aspects of the economy of
safety issues. Dr. Yilmaz, Turkey’s economic
reforms, 3. Airport and 3. The bridge, struggle with the losses and in this struggle the PKK
a terrorist organization, technology developments in superconductivity, the bank business models, national economic functions,
meetings of the G20 and the place and importance of the organization of Islamic Cooperation and also other economic ventures in
the areas of assessment provided.
KEYWORDS: Dr. M. Levent Yılmaz, Turkey,
economy safety, Bridge, Airport.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 5
B
urdur Doğaltaş Madenciler ve Maden Makineleri Üreticileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı
(BURDOĞTAŞ) Nasuh Ekinci tarafından
Burdur’a davet edilen ve Burdur’da konferans veren Dr. M. Levent Yılmaz’ın konferans konuşmasını aynen yayınlıyoruz.
İPEK YOLUNUN ÖNEMİ
Bugün en çok şehit verdiğimiz ve
terörle mücadele ettiğimiz en yoğun olduğu yer ülkemizin Güneydoğusu ve Doğusudur. Bu bir tesadüf değil, bize yıllarca
bu konu ‘Kürt Sorunu’, ‘Türklerle Kürtlerin
Sorunu Var’, ‘O Bölgede Yaşayan Vatandaşlarımızın Devletle Sorunu Var’ gibi anlatılmaya çalışılmıştı. Oysa biz bugün özellikle
son dönemde ‘Çözüm Süreci’ ile gelinen
noktada aslında o bölgede yaşayan Kürt
Vatandaşlarımız ile PKK tarafı ayrı ayrı ele
alınması gerektiğini net bir şekilde öğrenmiş olduk. Dolayısıyla bizim bu terör belasını artık daha farklı algılamamız lazım.
TERÖRÜN TÜRKİYE’YE
MALİYETİ
1 TRİLYON DOLAR
Ticaret durduğu zaman hayat sosyal hayat da duruyor. İşte bu operasyonlar 35 yıldır Türkiye’nin ekonomisi dursun diye yapılan terör belasıdır. Asla Kürt
sorunu olmadı; olmayacak da. Devletin
hiçbir vatandaşı ile sorunu olmadı, olmaz
da. Otuz beş yıldır teröre harcadığımız para
300 milyar Dolardır. Bu 300 milyar Dolarlık
miktar harcadığımız nakit para; eğer bu
300 milyar Doları teröre değil de nereye
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 6
harcardık diye plan yaptığımız zaman terörün Türkiye’ye dolaylı maliyeti 1 Trilyon
Dolar. O zaman geçtiğimiz yıl, Türkiye’nin
Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH) 800 milyar
Dolarken biz 35 yılda bir Türkiye’yi daha
inşa edecek parayı dağlara taşlara mermi
olarak, roket olarak, uçak bombası olarak
göndermişiz. Terörle mücadelede kullandığımız silahların neredeyse tamamını dışarıdan satın alıyorduk. Bugün geldiğimiz
noktada sadece mermisini üretebilen bir
Türkiye’den terörle mücadele konusunda
kendi insansız hava aracı kullanan, milli yazımlar ile uçaklarını kullanan, silahlı
insansız hava araçlarını kullanan, kendi
helikopterini, topunu, tankını yapmış bir
ülkeyiz. Şu anda çatışmaların devam etti-
ği bölge olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri 3.000 yıllık İpek Yolunun;
Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar devam
eden ticaret rotasının Anadolu’ya girdiği
bölgedir. Mardin’in 1600’lü yıllarda Osmanlı’ya ödediği vergi İstanbul’dan daha
fazlaydı. Şu anda terör olaylarının devam
ettiği yer Mardin’dir. Kadeş savaşı da Suriye’de iki tane ticaret kentini ayırmak için
yapılan bir savaştır. Kadeş anlaşmasında
da bu kentlerle ticaretin devam etmesine
yönelik hükümler vardır, o zaman bu ticaretin devam etmesi konusu bizim bugünkü ‘Ekonomi Güveliğimizden’ bağımsız bir
konu olamaz.
50 YIL BOYUNCA TÜM
DÜNYAYA PETROL SATACAĞIZ
Enerji Bakanlığımız geçtiğimiz
dönemlerde imzaladığı anlaşmayla 6 yıllık bir çalışmanın sonucunda: Musul ve
Kerkük’ten çıkan petrol ve doğalgazı Türkiye 50 yıl boyunca Adana’da Ceyhan Limanına getirecek ve buradan gemilerle
tüm dünyaya satacak. Bu, ilk kez petrol
satacağımız bir anlaşmadır. Başta ABD
ve İngiltere olmak üzere diğer ülkeler tarafından baltalanmaya çalışıyor. Bugün
itibarıyla Irak’tan gelen petrolün toplam
ticaret hacmi 12 milyar Doların üstüne
çıkmış. Yani 2000- 2001 krizinde IMF’den
900 milyon Dolar kredi alabilmek için üç
bakanıyla birlikte kapıda bekleyen bir
ülke 12 milyar Dolarlık bir ticaret hacmini
yakalamış görünüyor. O gün nereye kullanacağımızın dahi talimatını kabul ederek,
alacağımız 900 milyon Doları bugün 12
milyar Dolar ile finanse etmişsiz, yani istediğimiz yere harcayacak hale getirmişiz;
işte Ekonomi Güvenliği budur.
YAVUZ SULTAN SELİM
KÖPRÜSÜ VE ÜZERİNDEKİ
DEMİRYOLU HATTI
Türkiye, Musul ve Kerkük petrollerini satıyor, önümüzdeki dönemde yani
2018 yılı içerisinde Hazar Denizindeki
Azerbaycan TANAP projesiyle satacak. Dolayısıyla hem Hazar, hem de Musul ve Kerkük’teki enerji kaynaklarını bir köprü olarak dünyaya aktaracak. İşte oluşturulan bu
koridorla da İpek Yolunu tesis ediyoruz. Bizim en büyük korkumuz petrol ve doğalgaz boru hatlarına bomba konulmasıyla
ilgilidir. Çünkü doğalgaz kesildiği zaman
elektrik üretemiyoruz. Sadece boru hatlarını koymak değil, onların güvenliğini de
sağlamamız gerekiyor.
Üçüncü köprü İstanbul’un trafik
sorunu çözülsün diye yapılan bir köprü değil, Asya ile Avrupa’yı İstanbul’un dışından
lojistik açıdan bağlayacak çok şeritli ama
üzerinde demiryolu hattı olan bir köprüdür. Tren yolları hatları tamamlandığında,
Pekin’den çıkan bir konvansiyonel tren 15
günde Avrupa’ya gidebilecek. Aynı rotayı
deniz yoluyla gelirsek 6-7 gün Süveyş kanalında sıra beklemek ve en ucuz 70 bin
Dolar ödemek şartıyla 62 günde gelebiliyoruz. Dolayısıyla bu projenin önemi dünyadaki lojistik devrim olmasıdır.
ÜÇÜNCÜ HAVALİMANINDA YERLİ
MERMER
KULLANILACAK
Üçüncü havalimanı ise İstanbul
Atatürk Havalimanının Türkiye’ye değil
tüm dünyaya yetmemesi üzerinedir. Bunun için planlanmış ve devletin kasasından 1 Dolar dahi çıkmayarak yapılmakta
olan ve üstüne üstlük devletin kasasına
22 milyar Euro katabilecek bir projedir.
Bu üçüncü havalimanı yıllık 150 milyon
yolcu kapasiteli olacak. İnşaatında da
yerli mermer kullanılacak. Avrupa’nın değil dünyanın aktarma merkezi olacak. Bu
havalimanının kurdelesini kestiğimiz gün
Amsterdam, Paris ve Frankfurt’un yolcu
sayısı %50 azalacak.
İŞTE SİZE MONTRÖ BOĞAZLAR
SÖZLEŞMESİ
Rus savaş gemisi İstanbul Boğazından geçiyor. Geminin üzerindeki Rus
askeri de geçtiğimiz haftalarda bizim helikopterimize isabet eden füzenin- roketin aynısını kullanıyor. Türkiye bu riskleri
bildiği için Kanal İstanbul Projesini yapmaya çalışıyor. Kanal İstanbul Projesi, kabaca Karadeniz’den Marmara’ya boğazların daha önemli bir noktasından yeni bir
kanal açmak ve ticari ve savaş gemilerini
de bu kanala yönlendirecek bir projedir.
Boğazlardan geçen petrol ticareti yıllık
10 milyar dolara yakın. Yani gözümüzün
önünden 10 milyar dolara yakın petrol
geçiyor ve biz 1 dolar alamıyoruz, ekonomimizi tehdit eden durumlardan biri de
budur.
GEZİ PARKI OLAYLARINDA
HOLLANDA’DAN
BEDAVA DÖNER
Bir de Gezi olayları var, geçtiğimiz
yıllarda İstanbul Taksim’de Gezi Parkında
bazı ağaçların kesilmesi bahane edilerek
başlatılan, ardından bütün Türkiye’ye yayılan, belediye otobüslerinin taşlandığı,
yakıldığı, insanların yakılmaya çalışıldığı,
dükkânların çalışamaz hale getirildiği bir
süreç yaşadık. Gezi olaylarında ABD’den
meydana kredi kartıyla pizza siparişi verildiği Hollanda’dan internet üzerinden
döner siparişi verildiği tespit edildi. Gezi
olayları süresince protesto pankartlarında
gördüğümüz bazı pankartlarda “Üçüncü
köprüye hayır, üçüncü havalimanına hayır, nükleere hayır”. Nükleere hayır pankartını açanının bir Fransız vatandaşı olduğu
tespit edildi; Fransa’da 65 adet nükleer
santral var.
Bunları neden anlatıyorum: Türkiye’nin büyük projeleri başlattığı bu dönemde maalesef İstanbul merkezli başlayan bu olay ekonomimizin 100 milyar
dolar kaybetmesine neden oldu.
GEZİ VE 17- 25 ARALIK’IN
TÜRKİYE’YE ZARARI
225 MİLYAR DOLAR
Ekonomi Güvenliği sadece rakam-
lar değildir; ekonomi güvenliği ekonomimize etki eden her şeydir. Toplumsal olaylar da bunun bir parçası. Gezi olaylarında
100 milyar dolar, 17- 25 Aralık olaylarında
125 milyar dolar olmak üzere toplam 225
milyar dolar kaybettik. Yani Türkiye sizin
bizim ürettiğimiz 800 milyar dolarlık Gayri
Safi Milli Hasıla’nın 200 milyar dolarını 6 ay
içerisinde toprağa gömdü. İşte size ekonomi güvenliği.
HALKBANK STRATEJİK BİR
HEDEFTİ
17 - 25 Aralık sürecinde hedefte
bir kurum vardı: Halk Bankası. Halkbank
bizim Musul - Kerkük’te sattığımız petrolün parasının biriktiği bankaydı. Halkbank
Türkiye’nin İran’la yaptığı ticaretin değişiminin yapıldığı banka, Halkbank Hindistan’ın İran’dan aldığı doğalgazın parasının
fark edildiği bankadır. Musul ve Kerkük
petrollerini satmak için imzalayacağımız
anlaşmaya ABD engel olamayacağı için
“bari parasını Amerikan bankalarına yatırsınlar” dedi işte bu Halkbank paranın
Amerikan bankalarına yatmadığı bankadır.
AVRUPA’DA “PARANI
BANKAYA YATIR” YOK,
“EKONOMİDE KULLAN” VAR
Sıcak paraya bu kadar yakın olup
da bu kadar para ödeyen, faiz ödeyen
başka bir ülke yok. Değilse sanayicimizin,
vatandaşımızın ihtiyaç duyduğu kredileri
sağlayamıyoruz çünkü biz İngiltere gibi
dünyayı sömürmedik, çünkü Amerika gibi
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 7
petrol ve kan üzerinden ticaret yapmıyoruz. Bugün iyi bir KOBİ hiç sorun yaşamadıysa %21 ile kredi kullanabiliyor. Yani ihracatı artıracaksak uygun koşullarda kredi
vermemiz lazım.
DÜNYADA İSLAMİ FİNANSIN
MERKEZİ LONDRA
Dini hassasiyet konusu var, dünyada İslami finansın merkezi Londra’dır.
İngiltere (Londra) büyükelçisi “Türklerle
İslami finans konusunda işbirliği yapmaya
hazırız” diyor. Bu da benim çok ağırıma gidiyor. Bu açıdan baktığınızda bizim İstanbul Finans merkezini İslami Finans enstrümanlarının merkezi yapmamız lazım.
TÜRKİYE’DE YASTIK ALTINDAKİ
ALTIN MİKTARI 3.500 TON
Dünyada Türkiye’ye güvenen, Türkiye’yi örnek almış fakat Türkiye’deki faiz
yüzünden parasını Türkiye’ye getirmeyen
pek çok Müslüman ülke var. Dini hassasiyetimizden dolayı kimimiz altın alıp yastık
altına koyuyor, kimimiz dolar ve Euro alıp
faize yatırıyor. Türkiye’deki yastık altındaki
altın miktarı 2015 yılı itibarıyla 3.500 ton.
Bugünkü fiyatlar üzerinden 145 milyar
dolar. Bunu bizim finans sistemine sokmamız lazım. Yeni bir bankacılık sistemini
inşa etmemiz gerekiyor. Şu anda Vakıfbank ve Ziraat Bankası katılım bankacılığı
başladı ama çok yavaşız, çünkü şu anda
Türkiye’de katılım bankacılığı oranı %5.
Bizim ekonomik model tartışmalarını bu
şekilde ele almamız gerekiyor.
İMF; BORÇLANDIRARAK
YÖNETİMİ ALMAK İÇİN
KURULAN BİR KURULUŞTUR
Arjantin’i İMF batırdı ki IMF’nin Arjantin masası şefi bir kitap yazdı, o kitapta IMF’nin bilerek ve isteyerek Arjantin’i
nasıl batırdığı anlatılıyor. Türkiye kendini
IMF’den kurtardı. IMF: Ülkeleri borçlandı-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 8
rarak o borçlar yüzünden ülkelerin yönetimlerini kontrol altına almak için kurulan
uluslararası bir kuruluştur.
DÜNYANIN EKONOMİK
AĞIRLIK MERKEZİ DOĞUYA DOĞRU
GİDİYOR
Ekonomik ağırlık merkezi; dünya
üzerindeki ülkelerin ihracatları alınıyor,
kişi başına düşen milli gelirleri alınıyor,
GSMH alınıyor, bunların nüfus yoğunluklarına göre yapılan ekonometrik model
var, o modelde çerçevesinde değerlendiriliyor ve en sonda da dünyanın ekonomik ağırlık merkezi hesaplanıyor. Doğuya
doğru gitmesi demek konuşmamın başlangıcında söylediğim gibi tren yolumuzdan geçmesi demektir. Batıya da gidiyorsanız, doğuya da gidiyorsanız Türkiye’den
geçeceksiniz. Batıya giderken bir şeyler
alamamışız ama şimdi doğuya giderken
alacağız.
DÜNYADA KAYNAK SORUNU YOK
DÜNYADA PAYLAŞIM
SORUNU VAR
Artık ekonomide bir dönüşüm
var, eskisi gibi değil. Merkez Bankası faiz
indirimi yaptı, doların yükselmesi lazımdı,
fakat dolar yükselmedi, düştü. Bununla
ilgili dünyadaki ilk ekonomik zirve İstanbul’da yapıldı, o zirvede dedik ki “Dünyada
kaynak sorunu yoktur, dünyadaki kaynaklar yeterlidir, dünyada paylaşım sorunu
vardır. İktisatın tanımında ‘’kıt kaynaklarla
sınırsız ihtiyaçların karşılanmasıdır.’’ diyor
fakat bugün dünyada günlük üretilen
gıda miktarı 10 milyar insana yetecek kadardır, dünyada 7,5 milyar nüfus var ama
1,3 milyar insan aç. Kaynak sorunu mu var,
asla yok. Dünyada paylaşım sorunu var.
FIRSATLARI HAYATA
GEÇİREBİLMEK BİZİM ELİMİZDE
Türkiye’de yapılamayacak hiçbir
şey yoktur. Dünyanın en ünlü bilgisayar,
cep telefonu, araba ve yazılım fabrikalarında bizim çocuklarımız çalışıyor, en iyi
tasarım ödülünü yine bizim çocuklarımız
alıyor, bu firmaların güvenlik sistemlerini
yapanlar yine Türkler. Bizde her türlü insan
kaynağı var. Tersine beyin gücü kapsamında ABD’ye, İngiltere’ye gönderdiğimiz hocalarımızı geri getirelim ama bunun için o
hocalara her türlü imkânı sağlayalım. İşte
yeni Türkiye dediğimiz kavramda içine kapanmış, özgüveni olmayıp boynu bükülmüş bir ülke olmaktan “ben yapacağım”
diyen ülkeye geçişi anlatıyor. Çok önemli
bir süreçteyiz. Bunu da hayata geçirebilmek için çalışmalıyız. Türkiye İslam İşbirliği Teşkilatını daha etkin kullanabileceği
bir fırsat yakaladı. Tarihinde ilk kez İslam
İşbirliği Teşkilatı devlet başkanları toplantı için İstanbul’a geldi. Bu, önceleri Bakan
düzeyinde geçiyordu. Birleşmiş Milletler
İnsani Zirvesini ilk kez Türkiye yaptı, G-20
dönem başkanlığı için tüm dünya liderleri Antalya’ya geldi. Bunun için çok önemli
fırsatlarımız var. Bu fırsatları hayata geçirebilmemiz için ekonomimizin ayakta
kalması lazım. Bankacılık sisteminin düzenlenmesi, iflas kanunun geri çekilmesi,
kredi geri çağırılmalarının düzenlenmesi
gibi pek çok yeni alanda değişiklikler var.
Büyüme rakamlarımız düşmüş olmasına
rağmen potansiyelimiz çok yüksek. Dünya
ticaretinde de yavaşlama var. Türkiye’de
bürokratik oligarşi var. Bir rüzgâr tribünü
faaliyete geçirebilmek için tam 301 imza
gerekiyor. Sen gel de bu kanunlar ile bu
anayasa ile büyü ve güçlü bir devlet ol!