02-TAMAM-ERHAN TUTAL
Transkript
02-TAMAM-ERHAN TUTAL
Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun BAĞIMSIZ ĐDARĐ OTORĐTELER RADYO VE TELEVĐZYON ÜST KURULU ve 6112 SAYILI KANUN Erhan TUTAL Anayasa Mahkemesi Raportörü Doktrinde bağımsız idari otoriteler, bağımsız idari kurullar, üst kurullar, düzenleyici kurullar, düzenleyici ve denetleyici kurullar olarak adlandırılan idareler, dünyanın birçok yerinde yaşanan çok kapsamlı değişim ve dönüşümlere bağlı olarak, temel hak ve özgürlükler ile piyasa mekanizmalarının daha düzenli işleyişini sağlama ve güvence altına alma amacıyla kurulmuşlardır. Bu idareler ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde 1880’li yıllarda kurulmuştur. Kıta Avrupasına bakıldığında ise 2. Dünya Savaşından sonra bu idarelerin ortaya çıkmaya başladığı, ancak asıl yoğunlaşmanın 1980’li yıllarda meydana geldiği görülmektedir. Bağımsız idari otoriteler,(1) idarenin bilinen, klasik örgütlenmesi dışında kalan ve yapılanmaları açısından kendine özgü özellikler taşıyan idari kurumlardır.(2) Bağımsız idari otoriteler ilk olarak Anglo-Amerikan ülkelerinde ortaya çıkmıştır.(3) Bu kurumların ortaya çıkmasının nedeni, yasamanın yürütmeye olan güvensizliğidir. Örneğin ABD’de Kongre, belirli faaliyet dallarında bağımsız idari otoriteler oluşturmak suretiyle, Başkanın ve Bakanların bu alanlarda etkisini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.(4) (1) Bağımsız idari otorite kavramının kulağa hoş gelmeyen bir kavram olduğu belirtilmektedir. Bkz. Metin Günday; Rekabet Hukuku ve Yargı, RK Yayınları, Yayın No: 30, s. 61. (2) Birbirlerine birçok noktada benzeyen ve idari teşkilatlanma geleneğimizden farklılaşan, “bağımsız idari otoriteler” başlığı altında da toplanan ancak mevzuatta genellikle, “Kurum” veya “Kurul” şeklinde ortaya çıkan teşkilatlanma modeli, son yıllarda devlet ve hukuk sisteminde ağırlıklı yer işgal etmeye başlamış, neredeyse hemen her konuda bu tip örgütlenme modeline başvurulmaya başlanılmıştır. Bu durumun uluslararası gereklerden kaynaklandığı, 4734 sayılı Kamu Đhale Kanununun 53 üncü maddenin gerekçesinde “Uluslararası ihale mevzuatına uyum sağlamak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum kurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uluslararası örneklere paralel olarak bütün ihale mevzuatını hazırlamak ve uygulamayı yönlendirmek ...” için kurumun kurulduğu belirtilmektedir. (3) Metin Günday; (2004), Đdare Hukuku, 9. Baskı, Đmaj Yayıncılık, Ankara, s. 501; Ali Ulusoy; (2003), Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 6. (4) E. Ethem Atay; Fransız Đdare Hukukunda Bağımsız Đdari Otoriteler: Rekabet Konseyi, Perşembe Konferansları 6, RK Yayınları, Yayın No: 57, s. 53. 26 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) Türk hukuk öğretisinde “bağımsız idari otorite” teriminden, kamu tüzelkişiliğine sahip, belli alanlarda bağımsız olarak faaliyette bulunan idari birimler anlaşılmaktadır.(5) Bağımsız idari otoritelerin, geleneksel kamu yönetimi anlayışı içerisinde örneği olmadığı söylenebilir. Bu kurumlar, devletin kamu işletmeciliği aracılığıyla ekonomiye doğrudan müdahale etmeyi bıraktığı, ekonomik aktörlerin uymakla yükümlü olacakları kuralları belirlediği ve bu kuralların uygulanmasını sağlamak üzerinde yoğunlaştığı yeni anlayışı yansıtan yapılardır.(6) Bağımsız idari otoritelerin varlık nedenlerinden bir diğeri de temel hak ve özgürlükler alanı ile idarenin değişen işlevleri arasında kurulmasına ihtiyaç duyulan yeni ilişkidir. Özellikle radyo ve televizyon alanında bu ihtiyaç açık olarak gözlenir. Nitekim bağımsız idari kurumların faaliyet gösterdiği diğer birçok alanda (örneğin enerji, rekabet, ulaşım vb.) esas belirleyici etken liberal ekonomik değerlerin güvence altına alınmasıdır.(7) Bağımsız idari otoriteler, yapısal olarak bağımsız olmakla birlikte idari kurum sıfatını ve kamu tüzel kişiliği vasfını haiz bulunmaktadır. Yine bu kurumlar, işlevsel olarak, düzenleyici ve denetleyici bir işleve, yaptırım uygulama yetkisine ve hepsi olmamakla birlikte büyük çoğunluğu belli uyuşmazlıkları çözme yetkisine sahiptir.(8) Öğretide, bu kurumların geniş anlamda yargı organı içinde sayılmaları gerektiği savunulmuştur.(9) Bağımsız idari otoritelerin yetkili bulundukları alana ilişkin kural koyma, bu kuralları uygulama ve yaptırım uygulama yetkileri vardır. Yürütme organına karşı (özellikle hükümete karşı) bağımsızlığın sağlanabilmesi için, bu kurullarda yer alan üyeler, genellikle yasama organı tarafından, belirli bir süre için seçilirler ve bu süre sona ermedikçe görevlerinden alınamazlar. Bu nedenle bu kurullarda çalışan kamu görevlilerinin, diğer kamu görevlilerine nazaran daha güvenceli bir durumda olduğu ortadadır. Bu durum, özellikle kurul üyelerine, ilgili faaliyet alanına uygun düşmeyen hükümet politikalarına karşı, yaptıkları işlem ve (5) M. Ayhan Tekinsoy; (Bahar 2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Regülasyon Anlayışı-Tartışmalar, Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 65, Sayı 2, s. 121. (6) TÜSĐAD, Bağımsız Düzenleyici Kurumlar ve Türkiye Uygulaması, TÜSĐADT/2002–12/349, Đstanbul, Aralık 2002, s. 79. (7) Lûtfî Duran; Türkiye’de Bağımsız Đdari Otoriteler, Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 30, Sayı 1, s. 4. (8) Berç Germeyan; Eda Deniz; (Aralık 2004), Bağımsız Đdari Otoriteler Kapsamında Rekabet Kurumu, Vergide Gündem. http://www.vergidegundem.com/tr/makale? groupId=10156&publicationId=6666686&version=0.0, (erişim tarihi 07.11.2013). (9) Ejder Yılmaz; (Kasım 1999), Rekabet Kanunu Uygulamasında Usul ve Đspat Sorunları, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, Ankara, s. 112–117. 27 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun eylemlerde, tam bir bağımsızlık sağlaması açısından büyük öneme sahiptir.(10) Bağımsız idari otoritelerin en gelişmiş olduğu ülke Fransa’dır.(11) Kamu hizmetlerinin giderek daha teknik ve karmaşık bir durum alması, devletin ekonomik ve sosyal alanlardaki denetim ve gözetim fonksiyonlarını yerine getirmede klasik denetim usullerinin yetersiz ve etkisiz kalması gibi nedenlerin Fransız anayasa ve idare hukukuna yabancı bağımsız idare otoritelerin doğumuna yol açtığı ileri sürülmektedir.(12) Öte yandan Türkiye’den çok önce kurulmuş olmasına karşın, Fransa’da bağımsız idari otoritelerin diğer ülkelere göre gecikmiş olduğu değerlendirmesi yapılmakla birlikte, bağımsız idari otoritelerin bu ülkede de ortaya çıkış nedeni; bir kısım hassas sektörleri düzenlemek ve bu sektörlerdeki devletin doğrudan müdahalesini önlemek olduğu belirtilmektedir.(13) Düzenleyici ve denetleyici kurumların ülkemizdeki gelişim süreci ise ağırlıklı olarak Dünya Bankası ve IMF ile yapılan görüşmeler sonucunda hız kazanmıştır. Ekonomide verimliliği, yönetim anlayışını ve dolayısıyla büyüme hızını düzeltecek yapısal reformlar çerçevesinde benimsenen yeni kamu yönetimi anlayışında ise bağımsız düzenleyici kurumlar öne çıkmıştır. Bu kapsamda, çeşitli tarihlerde IMF’ye verilen niyet mektuplarında mali sektörün yeniden yapılandırılması çerçevesinde bankacılık alanında, ekonomide rekabetin ve etkinliğin artırılması kapsamında şeker, tütün, enerji ve telekomünikasyon sektörlerinde bağımsız düzenleyici kurumların kurulması taahhüt edilmiş ve bu konularda gereken yasal düzenlemeler yapılarak bu kurumlar faaliyete geçirilmiştir. Türk hukukunda bağımsız idari otoritelerin ilk örneği, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulan “Sermaye Piyasası Kurulu”dur. Daha sonra 3984 sayılı Kanunla “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu” (RTÜK), 544 sayılı KHK ile “Türk Patent Enstitüsü”, 4054 sayılı Kanunla “Rekabet Kurumu” (RK), 4839 sayılı Kanunla “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu” (BDDK), SPK Kanununda 4487 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle “Muhasebe Standartları Kurulu”, 4502 sayılı Kanunla (10) Mehmet Altundiş; Bağımsız Đdari Otoritelerin Türk Hukuku’nda Ortaya Çıkardığı Sorunlar ve Türk Hukuku’na Etkileri, http://www.danistay.gov.tr/makale_ mehmet_altundis113.htm (erişim tarihi 11.04.2011). (11) Đbrahim Kaboğlu; (1996), Özgürlükler Hukuku, AFA Yayınları, Đstanbul, s. 105. (12) Selçuk Soybay; (Ocak 1995) Bağımsız Đdari Otoriteler Eliyle Đdarenin Denetimi, Đdare Hukuku ve Đlimleri Dergisi, s. 49. (13) Yunus Yılmaz; Fransa’da Bağımsız Đdari Otoriteler, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi Dergisi, No: 20, http://www.msb.gov.tr/ayim/Ayim_makale_detay.asp? IDNO=66, (erişim tarihi 07.11.2013). 28 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) “Telekomünikasyon Kurumu”(TK), 4634 sayılı Kanun’la “Şeker Kurumu”(ŞK), 4646 sayılı Kanunla “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu”(EPDK), 4733 sayılı Kanunla “Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu”(TAPDK) ve 4734 sayılı Kanunla “Kamu Đhale Kurumu”(KĐK) kurulmuştur. Bağımsız idari otoritelerin ortaya çıkışında, ekonomiyi politikacıların ve bazı sektörlerdeki tekel niteliğindeki aktörlerin baskılarından kurtarma çabasının, özelleştirme politikalarının, teknik bilgi ve uzmanlığın, insan hakları bağlamında yaşanan duyarlılığın ve yolsuzlukları önleme gayretlerinin etkisi vardır.(14) Türkiye’de bağımsız idari otoritelerin oluşumuna bakıldığında, bu kurumların Türkiye’de belirli ilkeler ve doktrinler çerçevesinde değil, konjonktürel gelişmeler sürecinde ortaya çıktığı görülmektedir. Bağımsız idari otoritelerin tamamının aynı niteliklere sahip oldukları söylenemez. Zira bu kurumlar iki ana başlık altında toplanmaktadır. Bir grup kamusal yaşamı yakından ilgilendiren ve kamusal yaşamın duyarlı sektörlerinde düzenleme ve denetim işlevi yerine getirmektedir.(15) Bağımsız idari kurumların ikinci grubuna girenler ise önceleri kamusal tekel biçiminde yürütülen kamu hizmetlerinin rekabete açılıp, özel girişimin de bu alanlara girişi sağlandıktan sonra kamu sektörü ile özel sektörün birlikte faaliyette bulundukları bu alanları düzenleme işlevini yerine getirmek üzere oluşturulmuş bağımsız idari kurumlardır.(16) Bağımsız idari otoritelerin en önemli iki özelliği, idari açıdan bağımsız olmaları ve regülasyon(17) işlevi görmeleridir. Đdari bağımsızlıkları, (14) Mehmet Uysal; (2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türk Kamu Yönetimine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, s. 1. (15) Bunların tipik örnekleri RTÜK, SPK, BDDK, Rekabet Kurumu ve Kamu Đhale Kurumu’dur. (16) Bunların tipik örnekleri Telekomünikasyon Kurumu, Şeker Kurumu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’dur. (17) Regülasyon, politik, ekonomik ve hukuksal yönleri, anlamları ve yöntemleri olan ve bu bütünlük içinde anlamlandırılabilecek bir kavram ve uygulamadır. Regülasyon faaliyeti genel olarak düzenleme kavramıyla karşılanmakla ve bu faaliyette bulunan kurumlar düzenleyici kurumlar olarak adlandırılmakla birlikte, bu durum idare hukuku açısından sorunlu sayılabilir. Düzenleme kavramı hukukumuzda bulunan ve uzun bir dönem içinde anlamı oturmuş teknik bir hukuksal kavramdır. Türk hukukunda her zaman için dar ve teknik anlamda düzenleyici işlem yapma yani genel, soyut, sürekli norm koyma olarak anlaşılmıştır. Đdarenin düzenleme yetkisine de hep bu anlam verilmiş ve kavram bu çerçevede kullanılmıştır. Bu durumda, regülasyonu düzenleme kavramıyla karşılamak, regülasyonun norm koyma yönünü ortaya koyarken, regülasyon kurumları (otoriteleri) tarafından yerine getirilen denetleme, yönlendirme, yaptırım 29 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun hem organları hem de işlemleri üzerinde tipik idari denetim yetkilerinin (hiyerarşik denetim veya vesayet denetimi) bulunmaması anlamına gelmektedir. Regülasyon işlevi ise, belli bir faaliyete ilişkin olarak “oyunun kurallarının belirlenmesi” (düzenleme) ve bu kurallara riayetin sağlanması (denetim) olarak tanımlanabilir. Bağımsız idari otoritelerin, yargısal denetim dışında, hiyerarşi ve vesayet türü bir idari denetime tabi olmadıkları kabul edilmektedir. Ancak bu tarz bir idari denetim bulunmamakla birlikte “ilişkili bakanlık” kavramı gündeme gelmektedir. Đlişkili bakanlık kavramı, “düzenleyici ve denetleyici kurumların hükümet ile ilişkilerini yürütmek ve Kanun çerçevesinde belirlenen yetkileri kullanmak üzere kurumun kuruluş kanununda öngörülen bakanlık” şeklinde tanımlanmaktadır.(18) Bu kavram idare hukuku açısından muğlâk olsa da, doktrinde bu kavramın bağımsız idari otoritelerin de bir şekilde merkezi idare ile ilişkilendirilmesi, ancak ilgili veya bağlı kuruluş da olmaması gereğinden kaynaklanan pratik formül olarak bulunduğu anlaşılmaktadır.(19) uygulama faaliyetlerini göz ardı etmek anlamına gelebilir. Bkz. Ali Ulusoy; (2003), Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, s. 21. (18) Danıştay 5. Dairesinin 07.11.2008 tarih ve E.2006/532, K.2008/5466 sayılı kararında; “Ülkemizde son yıllarda merkezi idare yapılanmasının dışında üst kurullar kurulmaya başlanmıştır. Öncelikle bu kuruluşlar özerk olup Devlet tüzel kişiliğinin dışında ayrı birer kamu tüzel kişisi olarak kurulmuşlardır. Ayrıca, bağımsız kuruluş olduklarından tesis ettikleri idari işlemler merkezi idare makamlarının hiyerarşik ve vesayet denetimine tabi tutulmamıştır. Üst kurulların bağımsız yapılarına uygun olarak kuruluş yasalarında bunların Başbakanlık yada diğer bakanlıklarla “ilişkilendirildikleri” görülmektedir. Yasa koyucu tarafından yapılan bu nitelendirme idari vesayeti içinde barındırmaması nedeniyle üst kurulların özerk ve bağımsız yapılarına da uygun düşmektedir. Üst kurulların “ilişkili kuruluş” olarak nitelendirilmeleri, Anayasada yerini bulan idarenin bütünlüğü ilkesini zedelememelidir. Diğer taraftan idarenin bütünlüğü ilkesini gerçekleştirmek adına merkezi idarenin sahip olduğu ve kullandığı yetkiler de, üst kurulların özerk ve bağımsız yapılarına ters düşmemelidir. Bu noktada belirtilmek gerekir ki merkezi idarenin üst kurulların kural olarak karar organları (organik) ile işlemleri üzerinde (işlevsel) denetim yetkisi bulunmamalıdır. Diğer bir anlatımla, üst kurulların “regülasyona” ilişkin kararlarının merkezi idarenin müdahale alanının dışında kalması bu kurulların özerklik ve bağımsızlıklarının doğal bir sonucudur. Bunun dışındaki konularda ise merkezi idarenin yapacak olduğu denetimin her somut olayda yargı organınca ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.” denilmiştir. (19) Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir raporda, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından alınan kararlara ilişkin olarak, ilgili/ilişkili Bakanlığa; kararların yeniden görüşülmesini talep etme veya iptali için dava açma imkânının getirilmesi gerektiği belirtilmiştir. http://www.tccb.gov.tr/ddk/ddk45.pdf, s. 386. (erişim tarihi 07.11.2013). 30 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) Bağımsız idari otoritelerin kavram olarak ortak bir tanımı yapılamamakta,(20) bu kurumların Türk idari teşkilatı içindeki yeri, doktrinde tartışılmaktadır. Bazı akademisyen ve hukukçular, Türkiye’de bağımsız idari otoritelerden söz etmenin Türk idari teşkilâtlanmasının temel ilke ve prensipleri bağlamında fantezi olacağını belirtirken, bazıları bu kurumları mevcut yapı içerisinde bir yere yerleştirmeye çalışmaktadır.(21) Bağımsız idari otoritelerin, bir tür hizmet yerinden yönetim kuruluşu olduğu söylenebilmekle birlikte, bir hizmeti doğrudan doğruya yerine getirmeyip hizmet alanlarının düzenlenmesi ve denetlenmesiyle görevli olmaları nedeniyle yönetme ve işletme işleviyle donatılmadıkları, dolayısıyla hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu (22) sayılamayacakları da savunulmaktadır. Bağımsız idari otoritelerin ortak özellikleri referans alındığında genel bir tanıma ulaşmak mümkündür. Buna göre, “bağımsız idari otoriteler, yaşamın hassas alanları ve sektörleri olarak nitelendirilen rekabet, enerji, bankacılık, finans, iletişim, insan hakları ve gıda ve ilaç güvenliği gibi alan ve sektörlerde ‘düzenleme’ ve ‘denetim’ faaliyetlerinde bulunan, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve klasik idari yapılanmadan farklılık arz eden yeni idari birimlerdir.”(23) Gözler, bağımsız idari otoritelerin devletten ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip olmalarından yola çıkarak, bunların birer merkezden yönetim kuruluşu olamayacağını ve bunların “düzenleyici ve denetleyici kamu kurumları” adı altında hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu olarak kabul etmek gerektiğini ifade etmektedir.(24) Tiryaki ise, RTÜK’ün anayasal planda bir yerinden yönetim kuruluşu konumlandırılabileceğini ancak yaptığı görevin bir nevi kolluk (20) Vahdettin Aydın; Mehmet Aktel; Nilüfer Avşar; (2005), Neo-Liberal Düşüncenin Türkiye Bağlamında Yeni Yönetsel Aktörleri: Bağımsız Đdari Otoriteler-Üst Kurullar, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 1, Sayı 1, s. 103-126. (21) Celal Erkut; (1998), Bağımsız Đdari Makamlar Müessesesi Açısından Sermaye Piyasası Kurulunun Kısa Bir Değerlendirmesi, Bağımsız Đdari Otoriteler (Ed: Đbrahim Kaboğlu), Đstanbul: Alkım Yayıncılık, s. 131; Metin Günday; (2001), Bağımsız Đdari Otoriteler, Ankara: Rekabet Kurumu Yayınları, s. 76; Duran; Bağımsız Đdari Otoriteler, s. 3. (22) E. Ethem Atay; Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türkiye Uygulaması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran–Aralık 2006, Cilt X, Sayı 1–2, s. 274. (23) M. Zahid Sobacı; (2006), Türk Đdari Teşkilatındaki “Adalar”: Bağımsız Đdari Otoriteler, AÜHFD, s. 159-160. (24) Kemal Gözler; (2009), Đdare Hukuku, Ekin Yayınları, Bursa, 2. Baskı, Cilt 1, s. 582. 31 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun görevi olması nedeniyle kamu hizmeti sunumuyla görevli olanlardan farklı ve yeni bir kategoride ele alınması gereken bir kamu kurumu olduğunu ileri sürmektedir.(25) Anayasa Mahkemesi 03.01.2002 tarih ve 4733 sayılı “Tütün ve Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol Đşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, Đç ve Dış Alım ve Satıma, 4046 sayılı Kanunda ve 233 sayılı KHK’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun”, Anayasaya aykırılığına ilişkin iptal davasında, ilk kez bu kurumlar için “bağımsız idari otorite” kavramını kullanmış ve kararında(26) bu kurumların “kamu kurumu” olduğunu belirtmiştir. Yüksek mahkemeye göre, “…Yasanın 2 nci maddesiyle özerk bir düzenleme kurumunun öngörüldüğü, literatürde “bağımsız idarî otoriteler” olarak adlandırılan… Tütün, Tütün Mamulleri Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, idarî ve malî özerkliğe sahip, kamu hizmeti görmek üzere Anayasanın 123 üncü maddesine göre kurulmuş, denetim ve düzenleme görevi de üstlenebilen tüzel kişiliği haiz bir “kamu kurumudur”. Kurumun, Devlet Bakanlığı ile olan ilişkisi nedeniyle merkezi idareden tamamen bağımsız olmadığı, idarenin bütünlüğüne dahil edildiği anlaşılmaktadır. Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunun harcamaları da Yasanın 5 inci maddesine göre, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumunca denetlenecektir. …Bu bağlamda Tütün, Tütün Mamulleri Alkollü Đçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, Yasanın gösterdiği çerçevede tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahiptir. Ayrıca Kurulun, söz konusu piyasa ile ilgili kamu yararı amacıyla yaptığı düzenlemeler ve sınırlamalar ise yargı denetimine tabidir…”. Anayasa Mahkemesinin bir başka kararında(27) bağımsız idari otoritelerin, kamu hizmeti gören kuruluşlar olduğu ve üyeleri ile personelinin kamu görevlisi olduğu belirtilmiştir. Bağımsız idari otoritelerle, merkezi idare alanında hiyerarşik, geleneksel, merkeziyetçi ve lidere dayalı yönetimde esneklik yaratmak, karar almada sorumluluğu yaymak ve isabet derecesini artırmak, siyasal yapı ve bürokratik yapı arasında kalan üst düzey yöneticiliği karar alırken maruz kaldıkları baskıdan kurtarmak istenmiştir. Karar alma, politika üretme (25) Refik Tiryaki; Bağımsız Đdari Kurum Olarak RTÜK, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/284/2597.pdf (erişim tarihi 11.4.2011), s. 184 ve 186. (26) AYM’nin E.2002/32, K.2003/100, 11.08.2004 tarih ve 25550 sayılı Resmi Gazete. (27) 12.12.2007 gün ve E.2002/35, K.2007/95 sayılı karar. (www.anayasa.gov.tr). 32 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) ve denetleme ve danışmanlık işlerini bu otoritelere verme yaklaşımıyla itibarı oldukça yüksek yeni üst kurullar kurulmuştur. Böylece, üst kurulların kurulu olduğu hizmet alanlarında, siyasal yapı ve bürokrasinin politika üretip üst düzey karar alma işlevi giderek kaybolmakta, bürokrasi, sadece üretilen politika kararlarının uygulayıcı örgütü haline dönüşmektedir.(28) Kaynağını özellikle ekonomik ve sosyal haklar olmak üzere anayasalardaki temel hak ve özgürlüklerden alan bağımsız idari otoriteler, özgürlüklerin korunması ve toplumsal düzenleme uyumunu (29) gerçekleştirebilecek kurumsal güçlerdir. Toplumsal yaşam için özel bir önem ve duyarlılık arz eden, temel hak ve özgürlükler ile ekonomik ve sosyal sektörlerde veya alanlarda düzenleme, denetleme ve yönlendirme faaliyetlerinde bulunan bağımsız idari otoriteler, ülke yönetimini, ekonomiyi, siyaseti direkt olarak etkilemektedirler. Hatta çoğu zaman hükümet politikalarında da belirleyici rol üstlendikleri söylenebilir. Bağımsız idari otoritelerin yeni bir bürokratik mekanizmaya dönüşmemesi için ilgili sektörlerde ve alanlarda düzenleyici kurum oluşturulurken haklı gerekçelere dayalı açık bir kamu politikasının olması ve politikalara dayalı olarak organizasyon yapılarının oluşturulması, yeni oluşturulan kurumların yönlendirilmelerinde ve denetimlerinde doğru kurallar ve sistemin sağlanması gerekmektedir. Bu koşullar sağlanamadığı takdirde siyasal kontrol kaybedilir ve güçsüz bir yönetim ortaya çıkabilir.(30) RTÜK’ün ortaya çıkışı, tarihi gelişim ve yasal düzenlemeler 1971 yılında yapılan anayasal değişiklikle tarafsız bir kamu tüzelkişiliği şeklinde örgütlenen TRT, 1989 yılına kadar radyo ve televizyon yayıncılığını bir tekel olarak yürütmüştür. Ancak, 1989 yılında kurulan özel bir şirketin Alman uydu kanalı üzerinden 1 Mayıs 1990 tarihinde televizyon yayınlarına başlaması ve ardından başka kuruluşların da aynı yolu takip ederek yüzlerce radyo ve televizyon yayının başlaması, radyo ve televizyon yayıncılığında devlet tekelini öngören Anayasanın 133 üncü maddesinde yer alan “Radyo ve televizyon idareleri ancak devlet eliyle kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir.” hükmünü fiilen geçersiz duruma düşürmüştür. (28) Hikmet Kavruk; Türk Kamu Yönetiminde Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ajanslar, s. 120, http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10(2).PDF, (E.T.07.11.2013). (29) Müslüm Akıncı; (Temmuz 1999), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta, 1. Bası, s. 375. (30) Özcan Sezer; Özgür Önder; Küreselleşme Süreci ve Siyaset-Yönetim Ayrımında Bir Sorun Alanı: Bağımsız Đdari Otoriteler (Üst Kurullar), s. 116, http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/9(2).PDF. (erişim tarihi 11.11.2013). 33 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun Radyo-televizyon teknolojisinin getirdiği yeniliklerle, ülkemizde yayıncılık tarihinde eşine az rastlanır bir kaos yaşanmıştır. Bu sorunların temel nedeni ise, iletişim teknolojisinin getirdiği teknik olguların toplum yaşamında hemen kabul görmesi, buna karşılık bu teknik olanakların sunduğu hizmetlerle ilgili kanuni düzenlemelerin bu gelişmeye ayak uyduramaması olarak özetlenebilir.(31) Çağın ve teknolojinin gerisinde kalmış, eski kanunlarıyla yayın tekeline sahip olan devlet, yaşadığı bu gerçeği yeniden düzenleme ve kaybettiği radyo ve televizyon tekelini hiç olmazsa organize ederek, kontrolünde tutabilecek kanuni düzenlemeler yapmak yolunu tercih etmiştir. Sonuçta ortaya çıkan bu fiili durum, Anayasanın değiştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bu amaçla, 08.07.1993 tarihinde Anayasanın 133 üncü maddesi “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir.” şeklinde değiştirilmek suretiyle, radyo ve televizyonların istasyonlarının kurulması ve işletilmesi serbest bırakılmıştır.(32) Radyo ve televizyon yayıncılığında kamusal yayıncılığın yerini ticari yayıncılığın almasıyla birlikte, düzenleyici kurullar ön plana çıkmaya başlamış ve bu kurulları güçlendirecek çeşitli yasal değişikliklere gidilmiştir. Odak noktası kültürden ekonomiye kayan yeni yayıncılık politikaları, her ülkede özelleşen, ticarileşen ve genişleyip karmaşıklaşan yayıncılık alanında mülkiyet oranları, reklâm kuralları ve program kotalarına ilişkin kuralları tek elden yürütüp uygulayacak düzenleyici kurulları devreye sokmuş; daha önce kamu hizmeti yayın kurumlarının kurulması gibi hemen her Avrupa ülkesinde bu tür kurulların oluşturulması söz konusu olmuştur.(33) Bu düzenleme ihtiyacının bir sonucu olarak ortaya çıkan düzenleyici kurullar, özellikle bilişim ve iletişim sektörlerinin geleneksel devlet kurumlarıyla düzenlenmesinin ve denetlenmesinin mümkün olamayacağının anlaşılması üzerine oluşturulmuştur.(34) (31) Aysel Aziz; (1994), 3984 sayılı Radyo Televizyon Yasası, ĐLEF yıllık 93, Ankara, AÜĐF Yayınları, s. 25. (32) Türkiye’de basın incelenirken, ana hatlarıyla matbaanın 1829, gazetenin 1831, kamu yayıncılığı açısından radyonun 1927 ve televizyonun 1968 yılında başladığı, özel radyo ve televizyonların ise 1990’lı yıllarda yayına fiilen başladığı ve 1993 yılındaki anayasal değişimle serbestliğin, 1994’de RTÜK Kanunuyla düzenlendiği ve denetlendiği görülmektedir. (33) D. Beybin Kejanlıoğlu; Gülseren Adaklı; Sevilay Çelenk; (2001), Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, Medya Politikaları, (Der.) D. Beybin Kejanlıoğlu, Sevilay Çelenk, Gülseren Adaklı, Đmge Kitabevi, Ankara, s. 97. (34) Ali Kaya; (2004), Bağımsız ve Düzenleyici Üst Kurullar, Eğitim Kitabevi, Konya, s. 62–63. 34 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) Yapılan anayasal değişiklikten sonra televizyon ve radyo yayıncılığı alanında ortaya çıkan alanı idare edecek bir idari yapının kurulması zorunlu hale gelmiştir. Yukarıdaki anayasal düzenlemenin yapılmasından dokuz ay sonra (13.04.1994) çıkarılan 3984 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun”la RTÜK kurulmuştur.(35) 21.06.2005 tarih ve 5370 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasanın 133 üncü maddesine eklenen ikinci fıkra ile RTÜK anayasal bir temele kavuşturulmuştur. Radyo ve televizyon kanallarının(36) faaliyetlerinin düzenlenmesi konusunda oluşturulan kurullar, yapısal farklılıklar taşımasına rağmen hemen hemen her ülkede bulunmaktadır.(37) Anayasanın 133 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun dokuz üyeden oluşacağı, üyelerin siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM tarafından seçileceği ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev sürelerinin kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Anayasa’da yalnızca RTÜK üyelerinin kim tarafından seçileceği ile kaç kişiden oluşacağı hususu düzenlenmiş; kurulun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev sürelerinin belirlenmesi ise kanuna bırakılmıştır. (35) Birçok ülkede, teşkil edilmeleri, yapıları, görevleri birbirinden farklılıklar göstermekle birlikte, radyo ve televizyon alanını düzenleyen örgütler bulunmaktadır. ABD’de Federal Đletişim Komisyonu (Federal Communication Commission), Fransa’da “Görsel Đşitsel Yüksek Konsey” (Conseil Superieur de I’Audiovisiuel), Đngiltere’de “Bağımsız Televizyon Komisyonu” (Đndependent Television Commission) bunlara örnektir. Bkz. Seriye Sezen (Editör); Kamu Yönetimi Sözlüğü, Türkiye ve Ortadoğu Amme Đdaresi Enstitüsü Yayın No: 283, s. 212. (36) Radyo ve televizyonun kamu görevi gördüğü kabul edilmektedir. Bkz. Đlknur Serdar; (1999), Radyo ve Televizyon Yoluyla Kişilik Hakkının Đhlali ve Kişiliğin Korunması, Seçkin Yayınları, Ankara, s. 138. (37) Avrupa ülkelerinin hepsinde RTÜK benzeri kurumlar radyo ve televizyon yayınlarından sorumludur. Her ülkenin yapısına göre farklı kurum yapıları geliştirilmiştir. Örnek olarak eyaletlere bölünmüş olan Almanya’da 15 eyaletin üst kurulları bulunmakta ancak bir de hepsini bünyesinde barındıran bir eyaletler arası üst kurul bulunmaktadır. Đngilizler telekomünikasyon ve yayıncılığı bütünleşme kavramı çevresinde bir arada toplayan yeni bir yapı geliştirmiş ve 2003 yılından itibaren hayata geçirilmiştir. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=dc325c1f6eca-4a19-a87b-7dbe857c2d09, (erişim tarihi 11.11.2013). 35 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun RTÜK’ün kuruluşu, görev ve yetkileri ile üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev süreleri ilk defa 3984 sayılı RTÜK Kanununda düzenlenmiştir.(38) 3984 sayılı Kanunun 03.03.2011 tarih ve 27863 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 15.02.2011 tarih ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunla yürürlükten kaldırılması nedeniyle, söz konusu hususlara, yeni Kanunda yer verilmiştir. RTÜK üyelerinin nitelikleri, seçim usulü ve görev süreleri ise 6112 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, RTÜK, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlarda en az on yıl süreyle görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve Devlet memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler arasından Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen dokuz üyeden oluşmaktadır. Üyelerin seçimi için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve üst kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz ve karar alınamaz. Seçim sonucu Resmî Gazete’de yayımlanır. Üst Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Üyelerin üçte biri iki yılda bir yenilenir. Üyelerin görev sürelerinin bitiminden iki ay önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır. Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma (38) 3984 sayılı Kanun, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve RTÜK’ün kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. Kanun 24.04.1994 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 15.05.2002 tarih ve 4756 sayılı Kanunla 3984 sayılı Kanunun 3, 4, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 15, 24, 26, 28, 29, 30, 31, 32 ve 33 üncü maddelerinde ek ve değişiklikler yapılmış, beş adet ek madde, dört adet geçici madde ilave edilmiştir. Ayrıca 03.08.2002 tarih ve 4771 sayılı Kanunla 3984 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde ek ve değişiklikler yapılmıştır. Yine 4756, 4771, 4928, 4962, 5101, 5217 ve 5218 sayılı Kanunlarla değişiklikler yapılmış ayrıca 15.05.2002 tarih ve 4756 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığınca, Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru ile 3984 sayılı Kanunun 6, 28, 29 ve geçici 13 üncü maddelerinde yapılan düzenlemelerle ilgili iptal kararı yayınlanmıştır. 36 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerlerine seçildikleri üyelerin görev süresini tamamlar. Üst Kurul üyeleri, seçim sonuçlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren onbeş gün içinde toplanarak kendi aralarından bir başkan ve bir başkanvekili seçer. Başkan ve başkan vekilinin görev süreleri iki yıldır. Başkanvekilliğine seçilen Üst Kurul üyelerinin başkan vekilliği görev süresi, başkanın görevde bulunduğu süreyle sınırlıdır(madde 36/1). 6112 sayılı Kanunda RTÜK’e görsel işitsel iletişim alanını düzenleme konusunda geniş yetkiler verildiği görülmektedir. Öncelikle 6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulmuştur.” Bu hükümle RTÜK’e görsel işitsel iletişim alanında genel bir düzenleme yetkisi verilmiştir. RTÜK, kamusal yaşamın duyarlı alanlarından biri olan görsel işitsel iletişim özgürlüğü alanında faaliyet göstermektedir. 6112 sayılı Kanun kapsamında yapılan değerlendirmeler RTÜK’ün özerk bir kurum olduğunu ortaya koymuştur. Kanunda Üst Kurul kamu tüzel kişiliği olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca Kurul, üyelerinin atanma sistemiyle organik bağımsızlığa, kararları üzerinde vesayet yetkisi bulunmamasıyla işlevsel bağımsızlığa sahiptir. Kurul güçlü düzenleme, denetleme, izin ve yaptırım yetkileriyle donatılmıştır. 6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında, radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla, idarî ve malî özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulduğu ifade edildikten sonra, Kurulun görev ve yetkileri aynı Kanunun 37 nci maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. 3984 sayılı Kanunda RTÜK’e verilen görev ve yetkiler yeni yasadakilerle kıyaslandığında kanun koyucunun RTÜK’e yüklediği görev ve buna bağlı yetkilerde ciddi bir artış olduğu görülmektedir. 3984 sayılı Kanunda RTÜK’ün görev ve yetkilerinin belirlendiği 8 inci madde onbeş bentten oluşurken, 6112 sayılı Kanunda RTÜK’ün görev ve yetkilerini belirleyen 37 nci madde yirmiyedi bentten oluşmaktadır. 6112 sayılı Kanunda Üst Kurulun ve Üst Kurul Başkanının görev ve yetkilerinin ayrı ayrı sayılması suretiyle kurum içi yönetimi ile sektör yönetimi ayrımı kriteri benimsenerek, kurum içi yönetimine ilişkin olan kurumun organizasyonu, personelin seçimi, atanması ve her türlü yönetimi, kuruma ilişkin idari konularda Başkana yetki verilmiş, kurul üyelerinin ise sektörün regülasyonuna ilişkin kararlar alabileceği hükme bağlanmıştır. 37 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun Başka bir deyişle, kurulun yönetimine ilişkin karar alma yetkisi başkana, sektöre yani asıl görev alanına ilişkin karar alma yetkisi kurula verilmiştir. RTÜK’ün görev ve yetkilerini; düzenleme ve kural koyma yetkisiyle ilgili görevleri, denetim ve yaptırım yetkisiyle ilgili görevleri, örgütsel nitelikte görevleri olmak üzere üç ana başlık altında gruplandırmak mümkündür.(39) 1980’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yıllarda ivme kazanan küreselleşme süreci, 2000–2001 bankacılık krizi ve Avrupa Birliğine katılım sürecinin 2000’li yıllarda hız kazanması bir yandan medya sektöründe yeniden yapılanmaya, diğer yandan da Türkiye medyasında bağımsızlığı, çoğulculuğu ve özgürlüğü arttıracak yasal reformlar yapılmasına yol açmıştır. Küreselleşme, Türkiye’de medya sektörünü yabancı sermaye yatırımlarına açık hale getirirken, aynı zamanda medya sahibi olan bankaların iflas etmesi medya sektöründe geçmişte eşi görülmemiş bir düzenlemeye gidilmesine ve üst idari kurulların sektörde yeni aktörler olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Bütün bu gelişmeler, medyada sahiplik ilişkilerini düzenleyen mevzuatın yeniden kurgulanmasına ve medya politikaları ile düzenleyici kurallar açısından çoklu bir yapının ortaya çıkmasına yol açmıştır.(40) Türkiye’de medya politikalarının ve düzenleyici kurumların çokluğu, bazen bu kurumların yeterlilikleri ve görevleri hakkında akılların karışmasına neden olabilmektedir. Medya için politikalar geliştiren ve sektörün öz denetimini yapan başlıca üç aktör bulunmaktadır. Bunlar; yürütme organları, bağımsız düzenleyici kurumlar ve kendi kendini düzenleyen basın yayın meslek kuruluşlarıdır. RTÜK, bağımsız bir idari otorite olarak faaliyetleri konusunda yargısal denetim dışında, hiyerarşi veya vesayet türü bir denetime tabi değildir. Dolayısıyla RTÜK ile merkezi idare arasında diğer kamu kurumlarında olduğu gibi vesayet veya hiyerarşi benzeri bir ilişki olmasa da (39) Kejanlıoğlu; Adaklı; Çelenk; Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, s. 114. Bilim ve teknolojideki gelişme medya alanında da kendini göstermiş ve iletişimi çok daha kolay ve hızlı hale getirmiştir. Özellikle iletişimin ulusal sınırlarının olmaması, uluslararası etkileşimi zorunlu hale getirmesi medyanın da ülkeye has özelliklerini yitirip evrensel bir boyut kazanmasına neden olmaktadır. Bu alandaki teknolojinin de özellikle gelişmiş ülkelerden alınması iletişimi sağlayan medyanın küresel bir boyut kazanmasına yol açmaktadır. Medya sektörü de bu gelişmelerden payını almış ve uluslararası bir boyut kazanarak yabancı sermaye için cazip bir yatırım alanı olmuştur. Đşletme birleşmeleri ve satın almalara medya sektöründe sıkça rastlanmaktadır. 38 (40) Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) 6112 sayılı Kanunda RTÜK’ün “ilişkili” olduğu Bakanlık gösterilmiştir.(41) Genel olarak bu kurum ve kurulların yönetime bağlılıkları yönünden Başbakanın görevlendireceği bir devlet bakanlığı/bakanı ya da ilgili veya ilişkili kuruluş kavramları kullanılmaktadır. Örneğin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ilişkili kuruluşudur denilirken, Sermaye Piyasası Kurulu için Başbakan tarafından görevlendirilen Devlet Bakanlığı (ilgili Bakanlık) denilmektedir.(42) RTÜK, 1994 yılında hem özel radyo ve televizyon kuruluşlarını düzenlemek hem de bunların 3984 sayılı Kanuna uygunluğunu izlemek amacıyla kurulmuştur. Kurulun ana düzenleyici işlevi, yayın izni ile lisans vermek ve frekans tahsis etmekti.(43) Temelde yayın frekansları tayin etmek üzere bir düzenleyici organ olarak kurulmuş olsa da, RTÜK bugün itibariyle bu işlevini yerine getirememektedir. Đlk başlarda, Radyo ve Televizyon Kanununun yürürlüğe girmesinin ardından, yayıncılara geçici lisanslar verilmiştir. Frekans tahsislerini tamamlamak için Kurulun 1990’lı yıllardan itibaren tekrarladığı girişimler çeşitli nedenlerle başarısız olmuştur. Telekomünikasyon hizmetlerinin yeniden yapılandırılması kapsamında ve frekans tahsislerini kolaylaştırmak için 2002’de Haberleşme Yüksek Kurulu ve Türk Telekom RTÜK’ün ortakları haline getirilmiş ve frekans planlaması Türk Telekomun görevlerine dâhil edilmiştir. Ancak bu çaba da söz konusu düzenleyici (41) 6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında; “Üst Kurul, Hükümet ile olan ilişkilerini Başbakan veya görevlendireceği bir bakan aracılığıyla yürütür.” hükmü yer almaktadır. Bu şekildeki düzenlemeler diğer üst kurullarda da bulunmaktadır. 6112 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin fıkrasının getirilmesindeki amaç, RTÜK’ün bir bakanlığın ilgili veya bağlı kuruluşu haline getirilmeksizin bir şekilde merkezi idare ilişkilendirilmek istenmesidir. (42) Bu kurumların kanunlarında kurum/kurul ile bakanlıklar arasındaki bağlantı için “ilgili” ve “ilişkili” kavramları kullanılmıştır. “Đlgili kuruluş” kavramı 3046 sayılı Kanunda “özel kanun veya statü ile kurulan, iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları ile bunların müessese, ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki, mali ve idari statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları” olarak tanımlanmıştır. Mevzuatımızda “ilişkili kuruluş” kavramının tanımı olmadığı gibi ne amaçla kullanıldığı hususuna söz konusu kurum ve kurulların kanunlarına ilişkin gerekçelerde de yer verilmemiştir. Bu kavramın, özerk kurumların da bir şekilde merkezi idare ile ilişkilendirilmesi ancak ilgili veya bağlı kuruluş da olmaması gereğinden kaynaklanan pratik formül olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. Gülseba Bahran; (2000 Temmuz-Aralık), Özerk Kurumlar Hakkında Rapor, Sayıştay Dergisi, Sayı 46–47, s. 122–123. (43) 2000’li yıllara kadar RTÜK’ün görev alanı içinde bulunan TRT, bu yıllardan itibaren anılan Kurulun görev alanı içinden çıkarılmıştır. TRT, sadece devlet radyo ve televizyonları için geçerli olan 2954 sayılı ayrı bir kanuna tabidir. 39 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun organlar arasındaki uyumsuzluk ve medya şirketlerinin baskısı nedeniyle başarısız olmuştur.(44) (44) RTÜK’ün, kurulduğundan itibaren öncelikli görevi frekans planlamasının yapılması ve bu plana göre frekans tahsislerinin gerçekleştirilmesiydi. Kanun, tahsisi yapılacak kanalların dörtte birinin TRT’ye, geri kalan kanalların yarısının tam zamanlı, diğer yarısının ise zaman paylaşımlı olarak kullanılmak üzere ticari yayıncılara tahsis edilmesini öngörüyordu. RTÜK, 1994 yılında, frekans planlarının hazırlanması için Bilkent Üniversitesi ile anlaşmış ve tüm radyo ve televizyon yayıncılarını lisans başvurusu yapmaya çağırmıştır. Başvurularını yapanlar, RTÜK’ün ihale duyurusu için uzun bir bekleyişe başlamıştır. Yayıncılar, kanal sayısının tüm yayınları taşımaya yeterli olmayacağı ve dolayısıyla kimi yayıncıların tahsis dışında bırakılacağı endişesini taşımışlardır. Kanuna göre RTÜK göreve başladıktan sonraki ilk altı ay içerisinde frekans tahsislerini gerçekleştirmek durumunda olmasına karşın, ilk tahsis ihalesi girişimi ancak 1997 yılında gündeme gelmiştir. RTÜK’ün ihalenin yöntemine ilişkin planı, ilk ihaleyi yerel ve bölgesel kanallar için yapmak ve bu ihalenin ardından ulusal yayıncıların katılacağı ikinci ihaleyi düzenlemekti. Ancak, MGK bu sürece müdahale etmiş ve RTÜK’e ihalenin iptal edilmesi konusunda tavsiyede bulunmuştur. Bu müdahalenin ardından MGK, RTÜK’e ihaleye katılan medya kuruluşlarının sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerinin bir ‘ulusal güvenlik belgesi’ alması koşulunu getirmesini tavsiye etmiştir. Đhaleye katılacak yayıncılar bu belgeyi elde ederken RTÜK, ulusal frekans ihalesinin 2001 Nisan ayında gerçekleştirileceğini duyurmuş ancak, bu kez de ihale başka bir nedenle durdurulmuştur. Bazı yayıncılar, sadece yayın izni için 1995’ten önce başvuran yayıncıların katılmasına izin verildiği için ihalenin iletişim özgürlüğüne aykırı olduğunu savunarak Danıştay’a başvurmuştur. Mahkeme, yayıncıların başvurusunu haklı görmüş ve yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Sonuç olarak, yayıncılar karasal frekansları de facto kullanmayı sürdürmüşlerdir. Bu kilitlenmeyi aşabilmek için hükümet, medya ve iletişim politikalarının çerçevesinde bir değişiklik yapmış, RTÜK’ün frekans planı tamamlanmış olmasına rağmen, Telekomünikasyon Kurumu (TK) bu planların yeniden gözden geçirilmek, gerekiyorsa değişiklik yapmak ve onay için Haberleşme Yüksek Kuruluna (HYK) göndermekle görevlendirilmiştir. RTÜK, bütün bunlardan sonra frekans ihalesini gerçekleştirmeyi düşünmüştür. TK’nin frekans planı üzerindeki çalışmasını tamamlamış olmasına karşın, frekans tahsisleri iki düzenleyici kuruluş arasındaki anlaşmazlıktan dolayı gerçekleştirilememiştir. RTÜK, gözden geçirilen frekans planında, tahsisi yapılacak ulusal, bölgesel ve yerel kanal sayıları belirtilmediği gerekçesiyle ihale duyurusu yapamayacağını öne sürmüş, TK ise, bu kararın siyasi bir karar olduğunu ve kendi yetki alanının dışında olduğunu savunmuştur. Đki düzenleyici kurum 2002’de kararı HYK’nin vermesini istemiştir. HYK’nin frekansların hangi kriterlere ve takvime göre ihale edileceğini karara bağlaması gerekiyordu. Bunun ardından, RTÜK bu çerçeveye göre ihale sürecini duyuracaktı. Fakat iki yıl süren bir bekleyişten sonra Aralık 2004 ve Mart 2005’teki toplantılarının ardından HYK analog frekans tahsisleriyle ilgili tüm çalışmalardan vazgeçilmesine karar verildiğini ve dijitale geçiş çalışmalarına başlanacağını açıklamıştır. 40 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) Radyo ve Televizyon Kanununun 2002’de değiştirilmesinin ardından, hükümet 1994’te geçici lisans verilen 23 yayın kuruluşuna ulusal yayın yapmak için daimi lisans vermiş, ancak diğer firmalar için ek frekanslar tahsis edememiştir. Bu durum, yeni şirketlerin yayın pazarına girmesini önlemiş, hâlihazırda mevcut olan bir radyo ve/veya televizyonu satın almayı pazara girmenin tek yolu haline getirmiştir. Ülkemizde radyo ve televizyon yayınları karasal,(45) kablo, uydu ve elektronik olarak dört ayrı ortamda yapılmaktadır. Türkiye’de 22 ulusal, 15 bölgesel ve 210 yerel olmak üzere toplam 247 televizyon kuruluşu ile 35 ulusal, 98 bölgesel ve 934 yerel olmak üzere 1067 radyo kuruluşu mevcuttur. Ayrıca muhtelif illerde 77 televizyon kuruluşu kablo üzerinden yayın gerçekleştirmektedir. RTÜK tarafından TV yayını yapmak isteyen 135, radyo yayını yapmak isteyen 51 kuruluşa uydudan yayın yapmaları için gerekli lisans ve yayın izinleri verilmiştir. Đki kuruluş da (Digitürk ve D-Smart) uydu platform işletmecisi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.(46) 6112 sayılı Kanun, sektörün sorunlarına daha etkin çözüm getirilmesi, karasal ortamda 1994 yılından beri süren lisanssız dönemin sona erdirilmesi, kanal ve frekansların daha etkin ve verimli kullanılması gibi konularda önemli düzenlemeler getirmektedir. 6112 sayılı Kanun, onlarca yıldır süren çözümsüzlükleri aşmayı amaçlamaktadır. Frekans tahsisi görevini yeniden RTÜK’e veren Kanun, frekansların dağıtımının iki sene içerisinde yapılmasını öngörmekte ve mevcut yayıncılara öncelik tanımaktadır. Televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını yapma veya yaptırma görevi Üst Kurulun görevidir. Frekans planlarında ulusal, bölgesel ve yerel karasal yayın ağlarının sayıları ve türleri ile sayısal yayınlar için multipleks sayıları belirlenmektedir. Üst Kurul 6112 sayılı Kanun ile frekans planlaması ve sıralama ihalesi yapma, lisans verme, frekans/kanal tahsisi ve uygulamada görevli ve yetkili kılınmıştır. Karasal sayısal yayına geçişe ilişkin çalışmalar başlatılmıştır. 2008 yılında kabul edilen 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 36 ncı maddesine göre ulusal frekans planında karasal radyo ve televizyon yayınları için ayrılmış televizyon kanal ve radyo frekans planlama yetkisi RTÜK’e verilmiştir. 2011 yılında çıkartılan 6112 sayılı Kanun ile RTÜK’ün bu yetkiyi nasıl kullanacağı açık ve net bir şekilde düzenlenmiştir. (45) 3984 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1994 yılından beri karasal yayın kuruluşları lisanslandırılamadığından, özel radyo ve televizyon kuruluşları halen geçici yayın izniyle yayın yapmaktadırlar. (46) http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=0754bf63-7be74161-ae30-cc113da235a8. E.T: 13.02.2012. 41 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun Kanun çerçevesinde, Karasal ortamdan yapılan TV yayınları için en geç 2 yıl içerisinde karasal sayısal TV sıralama ihalesinin yapılması, sıralama ihalesine katılacak medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yayıncılık alanında en az bir yıl faaliyette bulunmuş olması, tahsis tarihinden itibaren iki yıl içerisinde tahsis edilen kanallardan yayına başlama zorunluluğu, ihale sonrası 2 yıl içerisinde karasal analog TV yayınlarına son verilmesi, radyo yayınları için sıralama ihalesinin, analog televizyon yayınlarının kapatılmasının ardından altı ay içinde yapılması (4 yıl+6 ay) planlanmaktadır. 2011’de kabul edilen 6112 sayılı Kanunun bir amacı, ulusal mevzuat ile AB müktesebatı arasındaki uyumsuzluğu gidermektir.(47) AB’nin Görsel Đşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi temel alınarak hazırlanan Kanun, radyotelevizyon yayıncılığına yeni bir anlayış getirmekte ve önceki yıllarda TRT ile özel radyo-televizyon kuruluşları arasındaki iç çekişmeler yüzünden durma noktasına gelen dijital yayıncılığa geçişin önünü açmaktadır. Yasada, “radyo” ve “televizyon” terimleri “medya hizmet sağlayıcıları” ifadesiyle değiştirilmekte ve yeni bir kategori olarak “isteğe bağlı yayın hizmeti” getirilmektedir. 2011 yılında yapılan değişiklik sonucu RTÜK’de önemli değişiklikler yapılmış, sektörün Avrupa Birliği standartlarına(48) uygun düzenlenmesine çalışılmış, karasal sayısal yayına geçiş net bir takvime (47) Bu duruma bir örnek vermek gerekirse Türk Medyası için yabancı sermaye kanunen sınırlandırılmıştır. Mevzuattaki %25’lik sınırlama, AB’nin temel serbestilerinden olan “Sermayenin Serbest Dolaşımı” ilkesi ile çelişki içindeydi. Yeni mevzuat değişikliği ile bu oran %50’ye çıkarılmıştır. Diğer ülkelere nazaran yabancı sermeyenin Türk medyasına ilgisinin az olmasının sebepleri; mülga 3984 sayılı Kanunda yer alan %25 yabancı sınırı, medyanın şeffaf olmaması ve karlılık düzeyinin düşük olmasıdır. 6112 sayılı Kanun ile “Sermayenin Serbest Dolaşımı” ilkesi açısından önemli bir adım atılmıştır. (48) Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında “Bilgi Toplumu ve Medya” başlığı ile açılan 10 uncu Fasılda AB’ye sunulan Eylem Planı ile Ortak Müzakere Pozisyon Belgesinde, AB mevzuatı ile tam uyumun 2009 Aralık ayı sonuna kadar tamamlanması taahhüt edilmiştir. Bu çerçevede Tasarı ile 19 Aralık 2007 tarihinde yürürlüğe giren 89/552/EEC sayılı Avrupa Birliği Görsel-Đşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi ile uyum sağlanması amaçlanmıştır. AB Görsel Đşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak hazırlanan 6112 sayılı Kanun, sektörün sorunlarına çözümler getirmekte, karasal ortamda 1994 yılından beri süren lisanssız dönemin bitirilmesini öngörmekte, düzenleme konusundaki yetki karmaşasını ortadan kaldırmakta, yayın denetimi konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu (Üst Kurul) daha etkin kılmakta ve yayıncılık sektöründe rekabeti ve çoğulculuğu sağlamayı amaçlayan hükümler içermektedir. http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx? icerik_id=dc325c1f-6eca-4a19-a87b-7dbe857c2d09, (erişim tarihi 11.11.2013). 42 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) bağlanmış, eski yasada bulunmayan ürün yerleştirme, isteğe bağlı yayıncılık, izleyici temsilciliği, koruyucu sembol sistemi, verici tesis ve işletim şirketi gibi birçok değişikliğe gidilmiştir. 6112 sayılı Kanunda, bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, doğrudan toplam yabancı sermaye payının, ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçemeyeceği belirtilmekte olup, doğrudan yabancı payın en fazla %50 olabileceği öngörülmektedir. Ayrıca, Kanunda yabancı bir gerçek veya tüzel kişinin en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabileceği düzenlenmiştir. Diğer taraftan, medya hizmet sağlayıcı kuruluşların ortağı olan şirketlere yabancı gerçek veya tüzel kişilerin iştirak ederek yayın kuruluşlarına dolaylı ortak olmaları hâlinde, yayıncı kuruluşların yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ile yönetim kurulu çoğunluğu ve genel müdürünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve ayrıca yayıncı kuruluş genel kurullarında oy çoğunluğunun Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetini haiz gerçek veya tüzel kişilerde bulunmasının zorunlu olduğu hükümleri yer almaktadır. Bu getirilen düzenleme ile, yayıncı kuruluş genel kurulunda oy çoğunluğunun Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetini haiz kişilerde olması gerektiği yönündeki hüküm nedeniyle, yayıncı kuruluşta bir yabancı kişinin dolaylı ortaklığı bulunması durumunda, yayıncı kuruluşun oy çoğunluğunun Türk vatandaşlarında olacak şekilde, ana sözleşmelerine hüküm koyarak düzenleme yapmaları gerekmektedir. Mülga 3984 sayılı Kanunda eksik olan medya sahipliğine yönelik düzenleme 6112 sayılı Kanunla getirilmiştir. Kanunda medya sektöründe faaliyet gösteremeyecekler sayılmış ayrıca medya sahipliği dört karasal lisansla sınırlandırılarak gelir payı sınırı getirilmiştir. Sektöre hakim olmayı önleyecek ticari iletişim geliri sınırı ile yoğunlaşmayı önlemeye yönelik önemli bir adım atılmıştır. 6112 sayılı Kanun ile öngörülen yeni düzenlemeler şu şekilde özetlenebilir.(49) ‒ Yayıncı kavramı yerine “medya hizmet sağlayıcısı” kavramı getirilmiş, isteğe bağlı yayıncılık, Avrupa eserleri, öz-denetim, platform işletmecileri, alt yapı işletmecileri ve multipleks işletmecisi, verici tesis ve işletim şirketi gibi yeni kavramlar yasaya girmiştir. ‒ Yeni medya ortamında önemli bir role sahip olan platform işletmecilerinin, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara verdikleri hizmetlerde (49) Taha YÜCEL, (Nisan 2011), 6112 sayılı Yasa Sektörle Yakın Đşbirliği Đçinde ve Demokratik Bir Süreçle Hazırlandı, Ict Media- Bilgi ve Đletişim Teknolojileri Dergisi, Sayı 16, Ankara, s. 6-16. 43 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine riayet etmelerine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. ‒ Denetimdeki kamu-özel ayrımı giderilerek TRT tekrar denetim altına alınmıştır.(50) TBMM TV gibi kamu yayınları tamamen TRT çatısı altında toplanmıştır. ‒ Frekans ihaleleri özellikle radyolar için uzun bir döneme çekilmiş ve ihaleye girecek kuruluşlarda bir yıllık deneyim şartı aranması kriteri getirilmiştir. ‒ Vericilerin tek bir şirkette toplanması düzenlenmiş ve sayısal karasal yayına geçiş net bir takvime bağlanmıştır. ‒ Yayıncı şirketlerin ortaklık yapıları düzenlenmiştir. ‒ Reklâm payı %5’ den %3’e indirilmiş ve ödemelerin vadelendirilmesi düzenlenmiştir. ‒ Yayın lisans süresi 5 yıldan 10 yıla çıkarılmıştır. ‒ Ürün yerleştirme gizli reklâm olmaktan çıkarılarak, ürün yerleştirmeye ilişkin düzenlenme yapılmıştır. (50) Türkiye’de 3984 sayılı Kanunun ilk şeklinde, 35 inci maddede TRT’nin yayınlarının denetimi yetkisi RTÜK’e verilmişti. RTÜK’ün müeyyide olarak yayın durdurma yetkisi yoktu. Yayın ilke ve esasları ihlâl edildiğinde TRT önce uyarılıyordu. Đhlâlin tekrarlanması durumunda, özel yayıncılar için söz konusu olan yayın durdurmayı gerektirecek hallerde, TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulunun görevi sona eriyordu. 2002 yılında, 4756 sayılı Kanunla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 35 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece bir süreliğine RTÜK’ün TRT üzerinde hiçbir düzenleme, denetleme ve yaptırım yetkisi kalmamıştır. Ancak 6112 sayılı Kanunun “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun yükümlülüğü” başlıklı 45’inci maddesine göre; “(1) 8’inci maddede belirtilen yayın ilkeleri ile bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümleri, Türkiye RadyoTelevizyon Kurumu yayınları hakkında da uygulanır. (2) Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ihlâlin niteliği açıkça belirtilerek Üst Kurulca uyarılır ve yükümlülüğün gereğinin yerine getirilmesi ilgili Bakanlığa bildirilir.” hükmü getirilmiştir. Burada dikkati çeken nokta, TRT’nin ticari yayıncılarla aynı ilkeler kapsamında denetlendiği, ancak ihlal durumunda yalnızca ilgili bakanlığa bildirimde bulunulacağı ifadesidir. Bu anlamda yürütmenin TRT üzerindeki etkisi pekiştirildiği söylenebilir ise de, 6112 sayılı Kanunun “Görev ve yetkiler” başlıklı 37 nci maddesinde, “Üst Kurulun görev ve yetkileri şunlardır: (…) Türkiye RadyoTelevizyon Kurumu Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliği için adayları belirlemek.” hükmü yer almakta ve RTÜK’ün konumunu güçlendirmektedir. Bu hükme göre TRT Genel Müdürlüğü ve dört Yönetim Kurulu üyeliği için adaylar RTÜK tarafından belirlenmektedir. RTÜK’ün buradaki yetkisi, yürütmeye karşı değil topluma karşı sorumlu olması gereken TRT için önemli bir güvencedir. 44 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) ‒ Đzleme ölçümleri denetim altına alınmıştır. ‒ Đthalat, ihracat, pazarlama ve finans kuruluşlarının yayın kuruluşlarına ortak olabilmesine imkân sağlanmıştır. ‒ 4207 sayılı Kanun hariç, diğer kanunlarla medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar için zorunlu yayın yükümlülüğü taşıyan düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır. ‒ Sorumlu müdürlük ve izleyici temsilciliği düzenlenmiştir. ‒ Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile yaptırımı belirlenmiş durumlara, çifte ceza anlamına gelecek maddeler çıkarılarak, konu yeniden düzenlenmiştir. ‒ Zorunlu olan kamu ilan ve duyurularının yapılması uygulamasından vazgeçilmiştir. ‒ YSK tarafından öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde, siyasi reklâmlar yasal hale gelmiştir. 03 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile yayıncılık mevzuatı günün koşullarına, sektörün ihtiyaç ve beklentilerine, Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. 6112 sayılı Kanunla yeni teknolojilerin kullanılmasına olanak sağlayacak yasal çerçeve oluşturulmuş, ulusal frekans planlarını yapma yetkisi yeniden Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir. Đletişim ve yayıncılık sektöründeki son gelişmeleri de kapsayacak şekilde hazırlanan Kanun, internet protokollü televizyon, sayısal yayıncılık ve yüksek çözünürlüklü televizyon yayıncılığı gibi yeni yayın teknolojilerinin uygulanmasına yönelik belirsizlikleri ortadan kaldıran yeni açılımlar getirmiştir. 45 Bağımsız Đdari Otoriteler: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve 6112 Sayılı Kanun KAYNAKÇA Altundiş, Mehmet; Bağımsız Đdari Otoritelerin Türk Hukukunda Ortaya Çıkardığı Sorunlar ve Türk Hukukuna Etkileri, http://www.danistay.gov.tr/makale_mehmet_ altundis113.htm, (erişim tarihi 11.04.2011). Akıncı, Müslüm; (Temmuz 1999), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta, 1. Bası. Atay, E. Ethem; (Haziran–Aralık 2006), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türkiye Uygulaması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt X, Sayı 1–2. Atay, E. Ethem; Fransız Đdare Hukukunda Bağımsız Đdari Otoriteler: Rekabet Konseyi, Perşembe Konferansları 6, RK Yayınları, Yayın No: 57. Aydın, Vahdettin; Aktel, Mehmet; Avşar, Nilüfer; (2005), Neo-Liberal Düşüncenin Türkiye Bağlamında Yeni Yönetsel Aktörleri: Bağımsız Đdari Otoriteler-Üst Kurullar, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt No 1, Sayı 1. Aziz, Aysel; (1994), 3984 sayılı Radyo Televizyon Yasası, ĐLEF yıllık 93, Ankara, AÜĐF Yayınları. Bahran, Gülseba; (Temmuz–Aralık 2000), Özerk Kurumlar Hakkında Rapor, Sayıştay Dergisi, Sayı 46–47. (Derleyen) Kejanlıoğlu, D. Beybin; Adaklı, Gülseren; Çelenk, Sevilay; (2001), Yayıncılıkta Düzenleyici Kurullar ve RTÜK, Medya Politikaları, Ankara, Đmge Kitabevi. Duran, Lûtfî; Türkiye’de Bağımsız Đdari Otoriteler, Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 30, Sayı 1. Erkut, Celal; (1998), Bağımsız Đdari Makamlar Müessesesi Açısından Sermaye Piyasası Kurulunun Kısa Bir Değerlendirmesi, Bağımsız Đdari Otoriteler (Editör: Kaboğlu, Đbrahim), Đstanbul, Alkım Yayıncılık. Germeyan, Berç; Deniz, Eda; (Aralık 2004), Bağımsız Đdari Otoriteler Kapsamında Rekabet Kurumu, Vergide Gündem, http://www.vergidegundem.com/tr/makale? groupId=10156&publicationId=6666686&version=0.0, (erişim tarihi 07.11.2013). Gözler, Kemal; (2009), Đdare Hukuku, Ekin Yayınları, Bursa, 2. Baskı, Cilt 1. Günday, Metin; (2004), Đdare Hukuku, 9. Baskı, Ankara, Đmaj Yayıncılık. Günday, Metin; (2001), Bağımsız Đdari Otoriteler, Ankara, Rekabet Kurumu Yayınları. Günday, Metin; Rekabet Hukuku ve Yargı, RK Yayınları, Yayın No. 30. Kaboğlu, Đbrahim; (1996), Özgürlükler Hukuku, Đstanbul, AFA Yayınları. Kavruk, Hikmet; Türk Kamu Yönetiminde Bağımsız Đdari Otoriteler ve Ajanslar, s. 120, http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10(2).PDF, 07.11.2013. Kaya, Ali; (2004), Bağımsız ve Düzenleyici Üst Kurullar, Eğitim Kitabevi, Konya. Serdar, Đlknur; (1999), Radyo ve Televizyon Yoluyla Kişilik Hakkının Đhlali ve Kişiliğin Korunması, Ankara, Seçkin Yayınları. Sezen, Seriye; (Editör); Kamu Yönetimi Sözlüğü, Türkiye ve Ortadoğu Amme Đdaresi Enstitüsü Yayın No: 283. 46 Erhan TUTAL Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 26/47) Sezer, Özcan; Önder, Özgür; Küreselleşme Süreci ve Siyaset-Yönetim Ayrımında Bir Sorun Alanı: Bağımsız Đdari Otoriteler (Üst Kurullar), http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/ Imagesimages/files/9(2).PDF. (erişim tarihi 11.11.2013). Sobacı, M. Zahid; (2006), Türk Đdari Teşkilatındaki “Adalar”:Bağımsız Đdari Otoriteler, AÜHFD. Soybay, Selçuk; (Ocak 1995), Bağımsız Đdari Otoriteler Eliyle Đdarenin Denetimi, Đdare Hukuku ve Đlimleri Dergisi. Tekinsoy, M. Ayhan; (Bahar 2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Regülasyon Anlayışı-Tartışmalar, Sorunlar, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 65, Sayı 2. Tiryaki, Refik; Bağımsız Đdari Kurum Olarak RTÜK, http://dergiler.ankara.edu. tr/dergiler/38/284/2597.pdf (erişim tarihi 11.04.2011). Yılmaz, Ejder; (Kasım 1999), Rekabet Kanunu Uygulamasında Usul ve Đspat Sorunları, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, Ankara. Yılmaz, Yunus; Fransa’da Bağımsız Đdari Otoriteler, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi Dergisi, No: 20, http://www.msb.gov.tr/ayim/Ayim_makale_detay.asp? IDNO=66, (erişim tarihi 07.11.2013). Yücel, Taha; (Nisan 2011), 6112 sayılı Yasa Sektörle Yakın Đşbirliği Đçinde ve Demokratik Bir Süreçle Hazırlandı, Ict Media-Bilgi ve Đletişim Teknolojileri Dergisi, Sayı 16, Ankara. Ulusoy, Ali; (2003), Bağımsız Đdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara. Uysal, Mehmet; (2007), Bağımsız Đdari Otoriteler ve Türk Kamu Yönetimine Etkileri, Isparta, Yüksek Lisans Tezi. TÜSĐAD, Bağımsız Düzenleyici Kurumlar ve Türkiye Uygulaması, TÜSĐADT/2002–12/349, Đstanbul, Aralık 2002. 47