MEB 11.Sınıf Estetik GSL-SL
Transkript
MEB 11.Sınıf Estetik GSL-SL
GÜZEL SANATLAR VE SPOR LİSELERİ ESTETİK 11 YAZARLAR KOMİSYON DEVLET KİTAPLARI DÖRDÜNCÜ BASKI ……………………., 2014 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI ............................................................................: 5639 YARDIMCI VE KAYNAK KİTAPLAR DİZİSİ.......................................................................: 378 14.?.Y.0002.4165 Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metin, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz. Editör Prof. Dr. Işık EREN Dil Uzmanı Akın ATEŞ Program Geliştirme Uzmanı Fatma YILMAZ Rehberlik Uzmanı Sedat DAĞ Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı İsmail ŞENER Görsel Tasarım Uzmanı H. Ebru KESKİN ISBN 978-975-11-3556-8 Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 04.05.2011 gün ve 3061 sayılı yazısı ile eğitim aracı olarak kabul edilmiş, Destek Hizmetleri G enel Müdürlü ğ ünün 28.03.2014 gün ve 1310094 sayılı yazısı ile dö rdüncü defa 6.113 adet basılmıştır. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın; Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl! Mehmet Âkif Ersoy GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk I. ÜNİTE: ESTETİĞE GİRİŞ 1. Bilgi ....................................................................................................................................... 2 2. Felsefi Bilgi ............................................................................................................................ 3 a. Sanat .............................................................................................................................. 5 b. Estetik .............................................................................................................................. 7 i. Estetiğin Tarihçesi ....................................................................................................... 8 ii. Estetiğin Alan ve Kapsamı ........................................................................................ 9 I. Ünite Ölçme ve Değerlendirme .................................................................................... 10 II. ÜNİTE: ESTETİĞİN TEMEL KONU VE KAVRAMLARI 1. “Güzel” Kavramının Sorgulanması .................................................................................... 13 a. Güzel - Hakikat İlişkisi .................................................................................................... 18 b. Güzel - Fayda İlişkisi ...................................................................................................... 20 c. Güzel - Yüce İlişkisi ........................................................................................................ 22 ç. Tabiatta ve Sanatta Güzel ........................................................................................... 23 2. Sanat Alanı .......................................................................................................................... 25 a. Sanatçı ........................................................................................................................... 28 b. Sanat Eseri ...................................................................................................................... 30 c. Sanat Alıcısı .................................................................................................................... 32 3. Sanat ve Zanaat ................................................................................................................. 34 II. Ünite Ölçme ve Değerlendirme ................................................................................... 36 III. ÜNİTE: SANAT KURAMLARI 1. Yansıtma Kuramı ................................................................................................................. 40 • Taklit Olarak Sanat ......................................................................................................... 42 2. Anlatımcı Kuram ................................................................................................................. 44 • Yaratma Olarak Sanat ................................................................................................... 45 3. Duygusal Etki Kuramı .......................................................................................................... 46 • Estetik Yaşantı Olarak Sanat .......................................................................................... 47 III. Ünite Ölçme ve Değerlendirme .................................................................................. 49 IV. ÜNİTE: SANAT, İNSAN VE DEĞERLERİ 1. Bir Değer Olarak İnsan ve Başarıları .................................................................................. 52 • Kişi ve Değerleri ............................................................................................................... 55 2. Bir İnsan Başarısı Olarak Sanat ........................................................................................... 56 • Sanat Eseri ve Değerler İlişkisi ........................................................................................ 57 3. Sanatta Değerlendirme Problemi ..................................................................................... 58 • Sanat Eserlerini Değerlendirme ..................................................................................... 61 IV. Ünite Ölçme ve Değerlendirme ................................................................................. 62 TERİMLER VE KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ ..................................................................................... 65 KAYNAKÇA .............................................................................................................................. 70 CEVAP ANAHTARI ................................................................................................................... 71 ORGANİZASYON ŞEMASI KONULAR Temel Kavramlar Konunun içinde yer alan, bilinmesi gereken temel kavramlar bu bölümde yer alır. Hazırlık Çalışmaları Öğrencinin konuyla ilgili ön bilgi edinmesini amaçlayan çalışmalar bu bölümde yer alır. Öğretmen, hazırlık çalışmalarını bir ders önce öğrencilere duyurarak öğrencilerin derse hazırlıklı gelmesini sağlar. DİKKAT ÇEKME Öğretmenin derse girdiğinde öğrencilerin ilgisini derse yoğunlaştırabilmesi amacıyla yapacağı çalışmalar bu bölümde yer alır. ETKİNLİK Öğrencilerin “Estetik” dersini tanımaya yönelik kazanımlarını destekleyen ve sınıf içinde yapılması öngörülen bireysel çalışmalar bu bölümde yer alır. TEMEL METİN Öğrencinin edinmesi gereken temel bilgilerin bulunduğu metin bu bölümde yer alır. PERFORMANS GÖREVİ Öğrencinin derste sunum yapmak üzere en az bir hafta önceden görevlendirildiği çalışmalar bu bölümde yer alır. DEVAM İŞARETİ Etkinlik veya temel metnin devam ettiğini gösteren işarettir. ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Öğrencilerin konuları kavrayıp kavrayamadıkları bu bölümde ölçülür. 1. ÜNİTE ESTETİĞE GİRİŞ 1. BİLGİ 2. FELSEFİ BİLGİ a. Sanat b. Estetik i. Estetiğin Tarihçesi ii. Estetiğin Alan ve Kapsamı Bu derste verilebilecek proje görevi: • Bir roman, öykü veya şiir okuyunuz. Okuduğunuz eserle ilgili duygu ve düşüncelerinizi yansıtan kısa film, resim, vb. bir projeyi hayata geçiriniz. 1 1. BİLGİ Temel Kavramlar • Bilgi • Özne • Nesne •Yönelim Hazırlık Çalışmaları 1. Bugüne kadar farklı türde birçok bilgi elde ettiniz. Bu bilgileri nasıl elde ettiğinizi söyleyiniz. Ne biliyorsun? Sen ne biliyorsun? Karikatür ile hazırlık çalışmalarında elde ettikleriniz arasında bağ kurunuz. 1. ETKİNLİK Bilgi kavramını sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. “Su deniz seviyesinde 100 derecede kaynar.” bigisi nasıl elde edilmiştir? Söyleyiniz. 2. “Yalan söylemek günahtır.” bilgisi nasıl elde edilmiştir? 3. Aynaya bakarak fiziksel özelliklerimizi görebiliriz; peki kişilik özelliklerimizi nasıl görebiliriz? 4. Yukarıdaki sorularda bilgiyi elde eden kimdir ve bilgisi elde edilen nedir? 5. Resim yapan veya şiir yazan kişi eserini nasıl ortaya koyar? Tartışınız. 2. ETKİNLİK Bilgi kavramı Güzel sanatlar lisesine kaydolan Deniz, “estetik” sözcüğünü çok duymaya başlar. Bunun üzerine tanıdığı bilge kişiye giderek ona ilk sorusunu sorar: Deniz — Estetik nedir? Bilge kişi — Estetik, her şeyden önce bir bilgi alanıdır. Bildiğimiz gibi, insan dışında bilgi elde eden başka bir varlık yoktur. Yani bilgi, insana özgüdür. İnsanın, farklı türde birçok bilgi elde etme faaliyeti vardır. Bu faaliyetler sonucunda elde edilen bilgi türlerinden biri de estetiktir. O hâlde, estetiğin konusuna başlamadan bilginin ne olduğunu sorgulamamız yerinde olacaktır. Deniz — Bilgi nedir? Bilge kişi — Bilgi, bir iş ya da konu üzerinde bilinen şey, malumat, genel olarak ve ilk sezi durumunda zihince kavranmış temel düşünceler, bilme faaliyeti sonunda ortaya çıkan şey gibi anlamları olan bir kavramdır. Bunlarla beraber, özellikle sonuncu anlama paralel olarak bilgiyi bilen ve bilinen açısından da tanımlayabiliriz: Bilgi, bilen ve bilinen yani bilginin öznesi ve nesnesi arasında kurulan bağdan doğan üründür. O hâlde, bilginin unsurlarından öznenin, bilginin etkin tarafı; nesnenin ise bilginin edilgin tarafı olduğunu söyleyebiliriz. Yani nesne, bilgisi elde edilendir. Özne ise bilgi 2 elde etmek amacıyla nesneye yönelendir. Tabiidir ki bu yönelme, rastgele bir yönelme değil, bilinç ve iradeye dayalı bir yönelmedir. Bu yöneliş sonucunda, özne ve nesne arasında bir bağ kurulur. Özne ve nesne arasında kurulan bağlar çeşitlidir. Bu bağ; algılama, düşünme, hatırlama, akıl yürütme gibi farklı faaliyetler ile gerçekleşebilir. Örnek olarak elimizi suya değdirir ve “Su sıcaktır.” gibi bir hüküm veririz. Bu hüküm, özne ve nesne arasında algı bağı kurularak elde edilen bir bilgidir. Dikkat edilirse verilen hüküm, özne ile nesnenin birbirlerine “dır” bağı ile bağlanması sonucunda ortaya çıkar. Deniz — O hâlde bilgi, insanın bir zihin faaliyetidir. İnsan, önce nesnelerin ortak özelliklerini zihinsel anlamda toplar (soyutlama), sonra bunları zihinsel tasarımlar hâline getirip (kavramlaştırıp) en sonunda da nesneler hakkında “hüküm verme” faaliyetlerini yürüterek bilgi elde eder. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Bilgiyi elde eden ve bilgisi elde edilenin var olması bilginin ortaya çıkması için yeterli midir? 2. Özne ve nesne arasında ne türden bağlar kurulabilir? 2. FELSEFİ BİLGİ Temel Kavramlar • Felsefi Bilgi • Varlık • Filozof • Değer Hazırlık Çalışmaları 1. Felsefe dersinden hareketle felsefenin konusunun ne olduğunu hatırlayınız. 2. Felsefi bilginin öznesi ve nesnesinin neler olabileceğini düşününüz. “Ben neden varım?” sorusuna vereceğiniz bütün cevaplar sizi felsefi bilgiyle tanıştırır. 1. ETKİNLİK Felsefi bilgiyi tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1.“Ben neden varım, ben kimim?” sorularını tartışınız. 2. Bu sorulara verdiğiniz cevaplar farklı mı? Farklıysa nedenlerini tartışınız. 2. ETKİNLİK Felsefi Bilgi • Terliyken soğuk su içersek hasta oluruz. • Yaşamın anlamı nedir? • Isınan hava genleşir. • Michelangelo (Mikelanj)’ın yaptığı Davud heykeli güzeldir. Bilgi konusunda belirtildiği ve yukarıdaki cümlelerde de görüldüğü gibi, insanın birçok türde bilgi elde etme faaliyeti vardır. Bunlardan biri de felsefi bilgidir. Felsefi bilgi; varlığı, insanı ve hayatı derinliğine sorgulamayı amaç edinen bilgidir.“Derinliğine sorgulama”dan kasıt, felsefenin görünenle yetinmeyip görünenin ötesini de araştırması demektir. Filozof, bu konulara ilişkin “nedir”li sorular sorar ve bunlara yanıt arar. Dikkat edilirse bu konular, gündelik hayatın dışında ve üzerinde olan konulardır. en başından beri insan zihnini kurcalayan ve hâlen kurcalamaya devam eden sorulardır. Felsefi bilgide, özne - nesne ilişkisi akıl yürütme bağı ile kurulur. Bu, felsefi bilginin akla ve mantığa uygun bilgi olması anlamına da gelir. Akla uygunluğun kıstası ise bilginin, içinde çelişki barındırmamasıdır. Filozof, varlığı kendi açısından, kendine göre yorumlar. Felsefi bilgi, bu açıdan öznel bilgidir; ancak varlık hakkında sıradan bir bakış açısı, sıradan bir yorum felsefi bilgi anlamına gelmez. Filozof, birikimlerini ve diğer bilgi alanlarında elde edilen bilgileri de kullanarak yaratıcı bir düşünme faaliyeti ile varlığı ele alır ve yorumlar. Bunlarla beraber felsefi bilgide şu özellikler de bulunmalıdır: Filozof, varlık hakkında tümel (külli) ve kapsayıcı açıklamalara ulaşmaya çalışır. Tek tek şeylerin bilgisi, ancak tümelin bilgisine ulaşma açısından önem taşır. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: “Kapı nedir?”sorusu gündelik hayata ilişkin bir soru olduğu için cevabı kesin olarak verilebilir bir sorudur. Bu soruya “Bir mekânın içi ve dışı arasında irtibat sağlayan ve irtibat kesen, çeşitli maddelerden yapılan bir araçtır.” yanıtını verdiğimizde bu soruya ilişkin başka bir şey söylememiz gerekmez. Hâlbuki “Sanat nedir?” sorusu bir felsefe sorusudur ve bu sorunun yanıtı olmak üzere ciltlerce kitap yazıldığı hâlde bu soru üzerine söylenecekler henüz bitmemiştir. Bu, aynı zamanda felsefenin sorularının ve dile bağlı bir yapısının olduğu anlamına gelir. Felsefenin soru veya konuları üzerine her düşünme, felsefi bilginin ortaya konması demek değildir. Bu çabanın sistemli ve düzenli olması gerekir. İşte felsefenin soruları bu türden, insanlığın Felsefenin varlık, bilgi ve değer olmak üzere Her filozof, felsefe yaparken diğer filozofların ortaya koydukları ile hesaplaşır. Onların bilgilerini doğrular veya yanlışlar. Bir başka ifade ile felsefi bilgi eleştirel bilgidir. Bu açıdan, felsefe tarihinin filozoflar için özel bir önemi vardır. 3 üç temel alanı vardır. Her alanın kendine özgü tartışma konuları mevcuttur. Varlık alanı, var yok; bilgi alanı, doğru - yanlış ekseninde yürür. Değerler alanı ise ahlak, siyaset, estetik, din gibi alt alanlardan oluşur. Bu alanların özelliği, “değer”i genel olarak ele almaları ve “değerli olan” veya “değerli olma”nın kıstaslarını ortaya koymaya çalışmalarıdır. Bunlardan estetik, güzel - çirkin kavramları üzerinden hareket eder. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Estetiğin felsefe içindeki yerini belirlemek üzere aşağıdaki kavram haritasını doldurunuz. FELSEFİ BİLGİ 2. Metnin başlangıcında verilen bilgi ve sorular hakkındaki düşünceleriniz, metni okuduktan sonra değişti mi? Arkadaşlarınızla paylaşınız. 3. Aşağıdaki boşluklara, verilen bilgilerin türlerini (felsefi, sanat, dinî, teknik, bilimsel, gündelik) yazınız. • İzlenimciler, cisimleri gördükleri gibi betimlemekle birlikte kesin dış çizgiler kullanmayarak biçim özgürlüğüne ulaşmışlardır. (.............................................) • İnsanın özü ruh ve maddedir. (.............................................) • Kütleler birbirlerini ağırlıklarıyla doğru, aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olarak çekerler. (.............................................) • Nane, limon kabuğu kaynatıp içmek soğuk algınlığına iyi gelir. (...........................................) • Sabah, spor yapmak insanı zinde kılar. (.............................................) • Varlık, bir yaratıcının eseridir. (.............................................) PERFORMANS GÖREVİ Estetiğin Tarihçesi Aşağıdaki performans görevini, “Estetiğin Tarihçesi” konusunda etkinlik yapmak üzere hazırlayınız. Sınıfta beş grup oluşturunuz. Estetiğin tarihçesinde yer alan “İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, çağdaş filozoflar ve Türk filozofları” konularını gruplar arasında paylaşarak çeşitli kaynaklardan araştırınız. Araştırmalarınızı sunum şeklinde sınıf ortamında paylaşınız. (Önerilen kaynaklar: “Estetik” - İsmail Tunalı, “Estetik” - Afşar Timuçin, “Estetik” - Cemil Sena) 4 a. Sanat Temel Kavramlar • Sanat • Sezgi • Öznellik • Fantastik Hazırlık Çalışmaları 1. Çevrenizdeki insanlara, “Sanat nedir?”, “Sanat denince ne anlıyorsunuz?” sorularını sorunuz. Aldığınız yanıtları sınıfa getiriniz. 2. Çevrenizden sanat eseri olduğunu düşündüğünüz ürünlerin fotoğraflarını çekerek sınıfa getiriniz. 3. Sanat tanımlarını araştırarak beğendiğiniz bir tanesini sınıfa getiriniz. Bu sanat mıdır? Niçin? 1. ETKİNLİK Sanat kavramını sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Birinci ve ikinci hazırlık çalışmalarında elde ettiğiniz verileri sınıfta paylaşınız. 4. Çevrenizde gördüğünüz her resim sanat eseri midir? Tartışınız. 2. Sanat tanımlarından kendinize yakın bulduğunuzu nedenleriyle söyleyiniz. 5. Sanat anlayışlarının çağlara göre değişip değişmediği ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? 3. “Yemek yapmak, resim yapmak, el işi yapmak, şiir yazmak, heykel yapmak, avlanmak, spor yapmak” faaliyetlerinden hangileri sanattır? Nedenlerini söyleyiniz. 6. Aşağıdakilerden hangisi veya hangilerinin “sanat” olduğunu bırakılan boşluklara yazınız. Nedenlerini tartışınız. ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ 5 2. ETKİNLİK Sanat Arapça bir kelime olan sanat; ustalık, hüner, marifet anlamına gelir. Aşağıdaki soruları yandaki metni dikkate alarak cevaplayınız. Sanatın ne olduğu konusu felsefenin temel problemlerinden biridir. Birbirinden çok farklı sanatların ve sanat anlayışlarının bulunması, insanın sanatın yanında birçok farklı değer üretmesi, bunlar arasından sanat olanı ayırt etmenin zorluğu, sanat anlayışlarının zaman, mekân ve insana göre değişmesi sanatın tanımını zorlaştıran unsurlardır. Bununla beraber, filozof ve sanatçılar, sanatın ne olduğunu açıklama çabasından geri durmamışlardır. Bu görüşleri, “Sanat Kuramları” ünitesinde etraflıca ele alacağız. Şimdi, sanatın ne olup ne olmadığına bir göz atalım. 1. Metni okuduktan sonra sanata ve sanat eserlerine bakış açınız değişti mi? Düşüncelerinizi kısaca yazınız. Sanat her şeyden önce, insanın varlığı anlama, anlamlandırma ve yorumlama çabalarından biridir. İnsan, varlığı; akıl, mantık, algı, duygu, zekâ, gönül, hayal gücü, sezgi gibi özellikleriyle bilme çabasında olagelmiştir. Sanat, bunlardan özellikle duygu, gönül, hayal gücü ve sezgi merkezli çabaların ürünüdür. Öyleyse sanat, öznel bir bilme faaliyetidir. Sanatta gündelik hayatın endişelerini aşan, işe yararlık amacı gütmeyen bir yan vardır. “Güzel” veya “güzellik” kaygısı, belirleyici ve sanatçıyı sürükleyici bir işlev yerine getirir. Sanat, bu özelliği ile insanı ruhsal (manevi) açıdan yüceltir, eğitir ve arındırır. İçinde yeşerdiği toplum ve onun değerleri ile sıkı sıkıya bağlı olması da sanatın özelliklerinden biridir. Bu anlamda, “Uygur sanatından”, “Mısır sanatından” vb. bahsetmek mümkündür. “Orta Çağ İslam sanatı”, “Rönesans sanatı” gibi ifadelendirmeler ise sanat anlayışlarının kronolojik bir seyrinin, zamana bağlı bir özelliğinin bulunduğu anlamına gelir. Bilindiği gibi kültür, insanın tabiata eklediği her şeydir. Sanat da bunlardan biridir. Geniş anlamda bakıldığında, bir kültür unsurudur. O hâlde sanatın “güzel”i, tabii olmayan bir “güzel”dir. Sanatçının “yaratması”dır. Tabi ki bu yaratma, var olanlara dayanan, onlardan hareket eden bir yaratmadır. Sanatın çeşitli tasnifleri olmakla beraber en yaygın olarak bilineni özgür sanatlar ve güzel sanatlar ayrımıdır. Özgür sanatlar, zihin faaliyeti yanı ağır basan (edebiyat gibi); güzel sanatlar ise daha ziyade beden faaliyeti gerektiren (resim gibi) sanatlardır. Bunları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak oldukça zordur. 6 ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... 2. Aşağıdaki nesneyi felsefi bilgi, bilimsel bilgi, sanat bilgisi açısından değerlendiriniz. b. Estetik Temel Kavramlar • Estetik • Duyum • Algı • Sanat Felsefesi Hazırlık Çalışmaları 1. Çevrenizdeki insanlardan içinde “estetik” sözcüğünün geçtiği cümleler kurmalarını isteyiniz. Bunları yazarak sınıfa getiriniz. 2. Yazılı veya görsel basından içinde “estetik” sözcüğünün geçtiği cümleler bularak sınıfa getiriniz. Görsellerin evrensel olarak kabul görmesinin sebepleri neler olabilir? ETKİNLİK Estetik kavramını felsefi açıdan sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Hazırlık çalışmaları kapsamında estetik ğin sözlük anlamı ile günlük kullanımdaki anlasözcüğüyle ilgili elde ettiğiniz cümleleri tahta- mını karşılaştırınız. ya yazınız. 3. Dikkat çekme ve etkinlikte yaptığınız çalş2. Kurduğunuz cümlelerde estetik kavramı- malar sonucunda ulaştığınız bilgilerle estetiği na yüklenen anlamları tahtaya yazınız. Esteti- nasıl tanımlarsınız? TEMEL METİN Estetik Estetik kavramının gündelik hayatımızda “hoşa giden, sanatsal olan veya sanatsal olana yakın olan” anlamlarında kullanıldığını görürüz. Hoşumuza giden bir sporcu hareketinin “estetik açıdan güzel” olduğunu söylememiz gibi. Estetik, Eski Yunanca bir kelime olan ve duyum, duyulur algı anlamlarına gelen “aisthesis” sözcüğünden gelmektedir. Basit anlatımıyla, tabiatta ve sanatta güzelliği konu alan felsefe disiplinidir. Estetik, Türkçede de uzun süre güzel, güzellik anlamlarına gelen “bedii“ kelimesinden hareketle, güzelliğin bilimi anlamına gelen “bediiyat ve ilm-i bedayi” kavramları ile karşılanmıştır. İnsanlar her ne kadar, estetiğin temel konusu olan güzellik hakkında belki de var oluşlarından beri fikir ortaya koymuşlarsa da genel kabul odur ki bilgi alanı olarak estetiğin kurulması A. G. Baumgarten (Bomgardın) (1714 - 1762) tarafından gerçekleştirilmiştir. Ona göre estetik, duyusal bilginin bilimidir. Onun “duyusal bilgi”den kastı, “açık ve seçik şeylerin ötesinde bulunan tasavvurlar bütünü”dür. O hâlde estetik, duyularla ilgilidir ve duyuların bilgisi de bulanıktır. Açık ve seçik olan ise mantığın bilgisidir. Mantık, “doğru”yu ararken estetik “güzel”in peşindedir. Filozoflar genellikle güzeli, sanattaki güzel ile ilişkilendirmişlerdir. Şunu da eklemek gerekir ki insan, “duyusal olan”ı kavrarken duyguları ile kavrar. Bunun için estetik, aynı zamanda duyguları da konu edinir. Çağımız estetikçilerinden B. Croce (Kroç) (1866 - 1952) ise estetiği sezgi kavramı ile temellendirir. Ona göre sezgi, hem algılarımıza hem de hayallerimize dayalı olan bir bilme hâlidir. Estetiğin bir bilgi alanı olduğu dikkate alındığında, estetik alanda ortaya konan bilgilerin de iki unsurdan, özne ve nesneden oluştuğunu görmekteyiz. Bunlar, estetik özne ve estetik nesnedir. Estetik özne, bir nesne karşısında duygu ve hoşlanma temelli tavır alan kişidir. İ. Kant (1724 - 1804)’a göre bu hoşlanma, bilgi elde etme kabiliyetlerimiz ile zihnimiz arasındaki uyuma ve özgür oyuna (menfaat gütmeyen) dayanır. Özne, bu tavrın sonunda: “Bu şiir güzeldir.” gibi bir hüküm verir. Bu hükme “estetik hüküm” denir. Estetik nesne, estetik özneye konu olan ve özne tarafından hakkında estetik yargı verilen varlıktır. Bu bir sanat eseri olabileceği gibi tabiata ait bir nesne ya da olay olabilir. Yani estetik bir anlamı ve değeri olan ”şey”dir. 7 i. Estetiğin Tarihçesi ETKİNLİK Estetiğin Tarihçesi Aşağıdaki çizelgeden ve “Felsefi Bilgi” konusunda hazırlamış olduğunuz “Estetiğin Tarihçesi” konulu sunumdan elde ettiğiniz bilgiler çerçevesinde verilen soruları tartışınız. Çağlara Göre Estetik Algı Çağ Özellik İlk Çağ Estetik Anlayışı Genel olarak İlk Çağ filozofları, güzeli nesnel bir kavram olarak düşünmüşler, güzelin kaynağı olan “şey”e bakarak güzel değerlendirmesi yapmışlardır. Orta Çağ Estetik Anlayışı Batı Orta Çağına gelindiğinde, İlk Çağ anlayışının çok fazla değişmediğini görüyoruz. Skolastik anlayış, estetikte de hâkimdir. Orta Çağ İslam estetiğinde ise ontolojik (varlık bilimsel) ve kozmolojik (evren bilimsel) bir anlayış vardır. Örneğin, Gazali’ye göre, Tanrı güzeldir. Çünkü böyle olmasaydı, mükemmel bir varlıkta eksiklik olmuş olurdu. Yeni Çağ Estetik Anlayışı Çağımız Estetik Anlayışı Yeni Çağ filozofları estetiğe daha çok bilgi felsefesi açısından yaklaşmışlardır. Hegel’e göre sanat, felsefe gibi insanı hakikate götüren bir süreçtir. Sanat, hakikata götüren yollardan biri olan güzelliği amaçlar. Çağımız filozofları estetiği bireysele indirger. Onlara göre kavramlar evrenseldir. Oysa estetik yaşantı kişiye aittir. Sanatın toplumsal yönü üzerinde durulmuş ve toplumdaki çelişkilere karşı sanatın bir doğruluk barınağı olduğu düşünülmüştür. Filozoflar Platon (MÖ 427 - 347) Aquinalı Thomas (Akinalı Toma) (1225 - 1274) Gazâli (1058 - 1111) Farabi (870 - 950) Kant (1724 - 1804) Croce (1866 - 1952) Adorno (1903 - 1969) 1. Filozofların görüşlerinden hangisi veya hangilerini kendi düşüncelerinizle örtüştürüyorsunuz? Neden? 2. Estetiğin tarihî gelişimi hakkında bildiklerinizi söyleyiniz. 3. Filozofların görüşlerini birbirleriyle karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? 8 ii. Estetiğin Alan ve Kapsamı 1. ETKİNLİK Estetiğin alan ve kapsamını sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. b. Konuşma nesnesini (kalem, kalemtıraş, sil1. “Estetik” ve “Estetiğin Tarihçesi” konularını göz önünde bulundurarak estetiğin temel soru- gi vb.) alan öğrenci tartışmayı başlatır. Bu nesnenin elden ele gezmesiyle tartışma devam larının neler olabileceğini tartışınız. Etkinliği, verilen yönergeler doğrultusunda eder. yapınız. a. Tartışmaya başlamadan önce aşağıdaki uyulması gereken kuralları tahtaya yazınız. 2. Aşağıdaki soruların hangileri estetiğin alan ve kapsamına girebilir? Nedenleriyle yazınız. • Sanat nedir? • Konuşma nesnesi elimizde olmadan konuşmayacağız. • Sanatçı kimdir? • Kimsenin söylediğine gülmeyeceğiz. • Yeşil bitkiler nasıl fotosentez yapar? • Söylenenleri çok dikkatli dinleyeceğiz. • Sanat eserinin, aynı dönemde oluşturulan diğer eserlerle ilişkisi nedir? • Yalnızca sıramız geldiğinde konuşacağız. • Görüşlerimizin gerekçesini açıklamaya çalışacağız. • Bazı nesnelerin uğur getirdiğine neden inanılır? • “Mona Lisa” neden güzel olarak kabul edilir? 2. ETKİNLİK Estetiğin Alan ve Kapsamı Estetik, çoğunlukla sanat felsefesi ile aynı zannedilen bir alan olmakla beraber estetiğin konusu, sanat felsefesinden daha geniştir. Sanat felsefesi “Sanat nedir?” sorusunu ve buna bağlı kavram ve soruları konu edinirken estetik, bunlarla beraber tabiata ilişkin güzel ve buna bağlı kavram ve soruları da ele alır. Güzel üzerine düşündüğümüzde ve bunu ifadelendirdiğimizde estetik bilgi ortaya koyuyoruz demektir. “Güzel nedir?” sorusu, güzele ilişkin başka soruların doğmasına yol açar: “Kime veya neye göre güzel?”, “Güzelliğin kıstası nedir?”, “Güzel karşısında duyulan hoşlanma (estetik hoşlanma) nedir?”, “Güzellik duygusu, güzel bulunandan (estetik nesne) mı yoksa güzel bulandan (estetik özne) mı kaynaklanmaktadır?”, “Estetik özne ve estetik nesne arasında bağ nasıl kurulmaktadır?”, “Bu bağın niteliği nedir?”, “Güzellik göreli midir, yoksa mutlak güzelliğe ulaşabilir miyiz?”, “Sanat nedir?”, “Sanatın amacı nedir?”, ”Sanat eseri nedir?”, ”Sanat eserinde sanatçının rolü nedir?”, “Sanat eserinde toplumun rolü nedir?”, “Sanatçı kimdir?”, ”Sanatla sanat olmayanı birbirinden ayıran nedir?” “Güzel, tabiatta ve sanatta aynı mıdır yoksa farklı mıdır?”. Dikkat edilirse bu ve benzeri sorular, güzel ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişkilidir. Tabi ki güzel kavramı, güzel ile doğrudan veya dolaylı olarak birçok kavramı peşinden sürükler: sınırsızlık, sınırlılık, ölçü, ahenk, düzen, iyi, fayda, doğru, hoş, latif, haz, beğeni, duyum, algı, duygu gibi. Bütün bu kavramların içeriğinin sorgulanması ve güzel ile ilişkisinin ele alınması gereklidir. Buradan hareketle, “estetik nesne”ye ait, onu estetik kılan özelliklerin; “estetik özne”ye ait, onu estetik tavır almaya yönelten değer ve niteliklerin, estetiğin sorgulama alanı içinde olduğunu kabul etmek gerekir. Bununla beraber bazı filozoflar, estetiğin alanının güzel ile sınırlanamayacağını düşünmüşlerdir. Onlara göre estetik, şu kavramları da ele almalıdır: yüce, aşk, coşku, hakikat, asalet, ilginç, çocuksu, komik, trajik, çirkin, sezgi gibi. Bu kavramların incelenmesinin de estetiğin içinde olduğu kabul edilmekle birlikte bu düşünceler, estetiğin güzel - güzellik temelli bir alan olmaktan sapmasına neden olmamıştır. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Yüce, aşk, komik, trajik, çirkin, hakikat kavramlarının güzel ile örtüştüğü nesne ya da olaylara örnekler veriniz. 2. Coşku, asalet, çocuksu, ilginç kavramlarının güzel kavramı ile örtüştüğü ve ayrıştığı durumları tartışınız. 9 ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME Estetiğe Giriş Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız. 1. Bir sanat eserinin estetik anlam taşıması için aşağıdakilerden hangisi gerekli değildir? A) Estetik özne B) Estetik nesne C) Alımlayıcı D) Estetik gaye E) İnsan ürünü olması 2. Estetiğin sözcük anlamı aşağıdakilerden hangisidir? A) Duyulur algı B) Şiir C) Zevk D) Sanat E) Spor 3. Farklı filozoflar estetik kavramına farklı anlamlar yüklemişlerdir. Bu durum felsefi bilginin aşağıdaki özelliklerinden hangisiyle ilgilidir? A) Nesnel bilgi olmasıyla 6. Sabah odasının penceresini açan Ayşe dışarıya bakıp kardeşine, “Bugün hava açık.” der. Bu olayda Ayşe’nin ortaya koyduğu “Bugün hava açık.” bilgisinde Ayşe özne, havanın durumu ise nesnedir. Bu örnekte, özne ve nesne arasındaki bağ aşağıdakilerden hangisi ile kurulmuştur? A) Duyum B) Akıl C) Hatırlama D) İnanç E) Tecrübe 7. İnsanların bilgi seviyesi yükseldikçe olay ve olgulara ilişkin değerlendirmeleri değişir. Mesela, sanat müziği bilgisi ve kültürü olan biri, bir sanat müziği bestesini “güzel” kabul ederken bu kültürü edinmemiş biri aynı besteyi “güzel” bulmayabilir. Bu metinde sözü edilen iki kişi arasında aşağıdaki değişkenlerden hangisinin “güzel” değerlendirmesi üzerindeki etkisi vurgulanmıştır? B) Öznel bilgi olmasıyla A) Güzelin göreceli bir kavram olması C) Tutarsız bilgi olmasıyla B) Bilimsel bilgiye yatkınlıkları D) Deneyle elde edilen bilgi olmasıyla C) Kişilik yapıları E) Bütün varlığı açıklamak istemesiyle D) Fiziki çevre E) Beğeni duygusu 4. Kant’ın, “Kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimi” olarak tanımladığı bilgi türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Felsefi bilgi B) Sanat bilgisi C) Bilimsel bilgi D) Dini bilgi E) Estetik 5. Güneşin batışı, doğal bir mağara, sahile vuran dalgalar, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri, Michelangelo’ın heykeli bizde haz ve beğeni uyandırır. Bu beğeniyi “güzeldir” şeklinde ifade ederiz. Yukarıdaki paragrafta hangi felsefi disiplinden söz edilmektedir? Yukarıdaki metinden aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir? A) İnsan, varlığı anlamlandırma ihtiyacındadır. B) İnsan, deneyle birçok şeyi bilebilir. A) Ontoloji B) Epistemoloji C) İnsan, bilme faaliyetlerini artırabilir. C) Etik D) Estetik D) Varlık, sonsuzdur. E) Bilim 10 8. İnsan, başlangıcından itibaren içinde bulunduğu varlığı anlamak istemiştir. Bunun için varlığı çeşitli yollardan araştırmaya girişmiştir. Gözlem ve deneylere başvurmuş, mantıki çıkarımlar yapmış, yaşadığı tecrübeleri biriktirerek bunlardan sonuçlar çıkarmaya çalışmıştır. Bunlarla da yetinmemiş, varlığın özünün, hayatın anlamının, insanın kâinatın neresinde olduğunun da sorgulamasını yapmıştır. E) İnsan, doyumsuzdur. 9. “Felsefe, yolda olmaktır.” Jaspers (Caspırs), bu sözü ile felsefi bilginin aşağıdaki özelliklerinden hangisini dile getirmiştir? A) Geçmişle ilgilendiğini B) Mantıki bilgi olduğunu C) Bütün varlığı açıklamak istediğini D) Deneyle elde edilen bilgi olduğunu E) Sorgulayıcı bilgi olduğunu 10. Aşağıdakilerden hangisi sanat kavramının sözcük anlamlarından biri değildir? A) Ustalık B) Bilim C) Hüner D) Marifet E) Yetenek Aşağıda boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız. 11. Bilgi elde etmenin ilk aşamasında nesnelerin ortak özelliklerini zihinsel anlamda toplama süreci, ............................... aşaması olarak bilinir. 12. Bilgi elde etmenin ikinci aşaması olan zihinsel verileri tasarımlar hâline getirmek ...........................sürecidir. 13. Bilgi elde etme faaliyetinin son aşaması ........................................dir. 14. Özne ve nesne ……………… nin iki temel ögesidir. 15. Varlık, bilgi ve değer alanları …………………… nin temel konularıdır. 16. “İnsanın özü, ruh ve maddedir.” açıklaması ............................ bilgi türüne aittir. 20. ( ) Felsefenin “varlık” ve “değer” olmak üzere iki temel alanı vardır. 21. ( ) Estetik kavramı Türkçede uzun süre, güzelliğin bilimi anlamına gelen“ilm-i bedayi” kavramı ile karşılanmıştır. 22. ( ) Felsefe tarihinde ilk estetik bilgiyi, Aristoteles ortaya koymuştur. 23. ( ) Coşku, hakikat, yüce, aşk kavramları estetiğin sorguladığı kavramlardandır. Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 24. Felsefi bilgiyi diğer bilgi türlerinden ayıran özellikleri maddeler hâlinde yazınız. 25. Bilginin ortaya çıkması için öznenin nesneye nasıl yönelmesi gerektiğini açıklayınız. 26. Sanatın tanımını yapmayı zorlaştıran sebepler nelerdir? Bu konudaki düşüncelerinizi açıklayınız. 27. Bir faaliyetin sanat olarak nitelendirilebilmesi için taşıması gereken özellikleri yazınız. 28. Sanat ve kültür arasındaki ilişkiyi açıklayınız. 29. Estetik bilginin temel unsurlarını sıralayınız. 30. Sanat felsefesi ile estetik arasındaki farkı açıklayınız. 31. Sanat bilgisinde, özne ve nesne arasındaki bağ nasıl kurulur? Açıklayınız. 32. İçinde “çelişki” barındıran bir cümle yazınız. 33. “Bildiğim tek bir şey var o da hiçbir şey bilmediğimdir.” Sokrates’in bu sözünü felsefi bilginin özelliklerini dikkate alarak tartışınız. Aşağıda verilen ifadelerin başına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız. ) Bilgi elde etme faaliyetinde 17. ( özne, bilgisi elde edilendir. 18. ( ) Croce’a göre, estetik hükümler evrenseldir. 19. ( ) Felsefi bilgide özne - nesne ilişkisi akıl yürütme bağı ile kurulur. 11 2. ÜNİTE ESTETİĞİN TEMEL KONU VE KAVRAMLARI 1. “GÜZEL” KAVRAMININ SORGULANMASI a. Güzel - Hakikat İlişkisi b. Güzel - Fayda İlişkisi c. Güzel - Yüce İlişkisi ç. Tabiatta ve Sanatta Güzel 2. SANAT ALANI a. Sanatçı b. Sanat Eseri c. Sanat Alıcısı 3. SANAT VE ZANAAT 12 1. “Güzel” Kavramının Sorgulanması Temel Kavramlar • Güzel • Özlük • İlintilik • Kip Hazırlık Çalışmaları 1. Sanatçıların güzel - güzellik üzerine söyledikleri sözlerden hatırladıklarınızı dosya kağıtlarına yazarak bunları sınıf panosunda arkadaşlarınızla paylaşınız. 2. Size göre güzel nedir? Düşününüz. “Aklın güzelliği dil, dilin güzelliği sözdür; İnsanın güzelliği yüz, yüzün güzelliği gözdür.” (Yusuf Has Hacib) 1. ETKİNLİK Güzel kavramını sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. “Kuzey Tayland’daki Padaung (Padong) kabilesi üyesi kadınlar, küçük yaşlardan itibaren boyunlarına metal halkalar takmakta ve boyunlarını 40 cm. ye kadar uzatabilmektedirler. Böylece, güzel olduklarını kabul etmektedirler.” Bu görünüşteki bir kadının güzel olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini sorgulayınız. 2. “Batı toplumlarında, 1920’li yıllara kadar kadınlarda beyaz ten ‘güzel’ olarak kabul edilirken bu tarihlerden sonra yanık ten ‘güzel’ olarak kabul edilmeye başlandı.” Buradan, güzelin göreceliliğine ilişkin nasıl bir sonuca ulaşabilirsiniz? 3. Aşağıdaki paragrafı okuyarak soruları cevaplayınız. Güzeli, gündelik hayatımızda çoğunlukla farklı anlamlarda kullanıyoruz: “Bu hareket çok güzel.”, “O düşkün insana yardım etmeniz ne güzel!”, “Çocukluğumuzda güzel oyunlar oyPadaung kabilesinden bir kadın nardık.”, “Güzel, tam aradığım gibi...”, “Güzel söz.”, “Güzel fikir.”, “Güzel yaşadı, güzel öldü.”, “Güzel bir icat.”, “Şu çocuk, babasını ne güzel taklit ediyor.”, “Güzel bir ebru çalışması.” a. Cümlelerde geçen güzel kavramlarının hangi anlamda kullanıldığını söyleyiniz. b. Verilen cümlelerde “güzel” kavramının kullanımları arasında ortak yönler bulunup bulunmadığını tespit ediniz. c. Güzelin gündelik hayatta ve estetik açıdan kullanımına birer örnek veriniz. 4. “Güzelliğin on par’etmez, / Bu bendeki aşk olmasa.” Âşık Veysel, bu dizeleriyle güzelliğin hangi yönünü vurgulamak istemiştir? 5. Aynı nesne size bazen güzel bazen çirkin görünüyor mu? Görünüyorsa örneklendiriniz. Vereceğiniz örnekler üzerinde bunun nedenlerini tartışınız. 13 6. Aşağıdaki resimlerden hangisini daha güzel buluyorsunuz? Neden? Süleyman Seyyid, Kavunlar ve İncirler (ölüdoğa örneği) Hoca Ali Rıza, Manzara (görünü örneği) 14 2. ETKİNLİK Genel Olarak Güzel Türkçemizde “güzel”, “gözel“ sözcüğünün değişmesiyle oluşmuş bir kavramdır. Yani “göz” sözcüğünden gelmektedir. O hâlde, “güzel”in gözle ve görme ile ilgisinin olması gerekir. Sözlükte, “Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı.” olarak tanımlanmaktadır. Bir önceki sayfada yer alan etkinliğin üçüncü sorusunda bulunan örnekleri ele aldığımızda, üzerinde uzlaşılabilecek bir “güzel” kavramına ulaşmak mümkün değil gibi görünüyor. Tabi ki gündelik kullanım dikkate alındığında bu türden anlam kaymalarının veya çok anlamlılığın birçok kavram için geçerli olduğu görülecektir. Bu durum, kavramı kullanan ve kavramı alan kişiye, kavramın kullanıldığı zamana, mekâna ve topluma göre değişiklik gösterir. Bu, özellikle bir “değer”i ifade eden ve somut karşılığı olmayan kavramlar açısından böyledir. Estetik bir değer olan güzel ile gündelik anlamda kullanılan güzel kavramlarını birbirlerinden ayırmamız gerekir. Güzel kavramının gündelik anlamda kullanılışını, yukarıdaki örnek sorulardan birini ele alarak değerlendirelim: “Güzel bir icat.” İfadesinde güzel, “işe yararlık özelliği bulunan, özgün bir düşüncenin sonucunda ve maharete dayalı olarak ortaya çıkarılan” anlamında kullanılmıştır. Buradan, icadın estetik bir kaygıyla yapıldığına veya icadı güzel bulanın estetik bir tavra dayalı olarak icadı güzel bulduğuna dair bir hüküm çıkartamayız. Başka bir ifade ile “Güzel bir icat.” bilgisinin ortaya konmasında, bilginin unsurları olan özne, estetik özne; nesne de estetik nesne değildir. Buna karşılık, özne ve nesne arasında kurulan bağda aşağıdaki özellikler mevcutsa özne estetik özne, nesne de estetik nesne olur ki verilen “güzeldir” hükmü de estetik hükümdür. Öncelikle özne, nesneye “estetik haz duyma”nın dışında başka bir amaçla yaklaşmamalıdır. Yani bir ressamın resmine: “Acaba bu resmi satın alırsam ileride değeri artar da bundan para kazanabilir miyim?” düşüncesiyle yaklaşan biri estetik özne olmadığı gibi yaklaştığı resim de estetik nesne anlamı taşımaz. İkinci olarak öznenin, nesneye seyirden doğan bir hazla yönelmesi hâlinde estetik güzel ortaya çıkar. Başka bir ifade ile öznenin ilgisi, nesneden haz duyup duymamaya odaklanmış olmalıdır. Üçüncüsü, özne, nesne hakkında yargıda bulunurken mantıki akıl yürütmelere değil de sezgilerine dayanmalıdır. Çünkü mantıki akıl yürütmenin sonuçları açık ve seçik olduğu hâlde duyum ve duyguların bilgisi açık değildir. Dördüncü, özne ve nesne arasında, zihinde duyusal biçimler bırakacak duyumlamaya, algılamaya ve duyguya dayalı bir bağın kurulması gerekir. Basitçe, estetik bulduğum bir şiiri dinledikten sonra da (zihnimde kalan izler sayesinde) ondan haz duymaya devam ederim. Beşincisi, estetik öznenin estetik nesneye dalması, onda erimesi, onda yansıması özdeşimdir. Bu, Lipps (Lips)’e (1851 - 1914) göre, “bir nesnede kendi kendimizden duyduğumuz haz”dır. Yani bizim bir çiçeği güzel bulmamız, çiçekte var olan bir özellikten değil, bizim o çiçekteki ruhi yaşantımızdandır. Öte yandan estetik nesne, tek başına da bir değerdir. Felsefi anlatımla, gerçekliği olan bir varlıktır. O hâlde, güzelliği nesneden kaynaklanan bir değer olarak da düşünmemiz gerekir. Buradan, bir nesneyi güzel, estetik nesne yapan unsurların neler olduğu üzerinde de durmamız gerekir. Bu konuda filozoflar, şu temel ilkeleri öne çıkarmışlardır: “Güzel”in nesnesi o nesnenin özüne uygun olmalıdır. Bu, örnek olarak insan nesnesinin veya bu bir insan resmi ise resimdeki nesnenin insanın temel özelliklerini taşıması demektir. Örneğin, “iki gözlü olmak” insanın özelliklerinden biridir. Daha az veya daha fazla gözlü bir insan nesnesi veya resmi, özünden ve dolayısıyla “güzel”den uzaklaşmış demektir. Estetik nesne, mükemmeli ifade etmesi veya ona doğru bir yönelimi göstermesi hâlinde güzeldir. Bir diğeri, estetik nesnenin canlılığı ve ifade gücüdür. Burada canlılıktan kasıt, fiziksel hareketlilik değil ruhi anlamdır. Örnek olarak koşu yapan bir koşucu, kendisine şeker alındığı için gülen bir çocuktan daha hareketlidir; ama daha güzel olduğu söylenemez. Özellikle sanat eserlerinde, gerçek (real, fiziki anlamda) olarak dile gelen eser, aslında sanatçının bir ifadesidir. Yani eserde, gerçek (real) olana ekli, onu aşan bir ruhi yan (irreal) vardır veya olmalıdır ki bu, eseri güzel yapar. Estetik nesnenin orantı özellikleri de onu güzel yapan unsurlardandır. Orantı, iki veya daha fazla nesnenin büyüklüğünün birbirlerine veya aynı nesnede bütünün, parçalara göre büyüklük durumu demektir. Orantı ile beraber simetri de bir nesnenin 15 estetik nesne hâline gelmesinde etkili bir unsurdur. Simetri, kâğıt üzerine çizilmiş bir nesnenin kâğıt tam ortadan katlandığında parçalarının üst üste çakışma hâlidir. Örnek olarak bir kelebeği düşünebiliriz. Aynı şekilde birçok sanat eserinde bunu gözlemek mümkündür. Çift minareli camilere cepheden baktığımızda minarelerin simetrik olarak yerleştirildiğini görürüz. Nesneyi estetik nesne yapan bir başka unsur ahenktir. Ch. Lalo (1877 - 1953), çirkinliği, ahenge aykırı bir durum veya ahenksizlik olarak değerlendirir. Ahenk, bir nesnedeki parçaların veya farklı nesnelerin birbirleriyle uyumlu ve dengeli bir durumda bir arada bulunmaları hâlidir. Bir tablo veya bir manzarada renkler, bir müzik parçasında veya tabiatta sesler arasındaki düzen ve uyum bize ahengi verir. Çağdaş filozoflardan Th. van Doesburg (Duzbörg) (1883 - 1931) bu konuyu şöyle yorumlar: Kâinatta, söz konusu edildiği gibi bir ahenk ve denge vardır; fakat insan, bu ahenk ve dengeyi kavrayamaz. Bu ahenk, sanat eserinde biçim almış olarak ifade bulur. Ona göre sanatçının ödevi, evrenin bu ahenk ve dengesinin kanunlarını eserinde ortaya koymaktır. Estetik nesneyi güzel yapan unsurlardan biri de çoklukta birlik ilkesidir. Bu, estetik nesnede örneğin, bir tablodaki elemanların sayıca çok olmakla beraber bu çokluğun tekliğe doğru gidişi ya da bütün içinde erimesi demektir. Bu özelliklere sahip bir “güzel” söz konusu ise bu “güzel”in nesnesi “estetik nesne” öznesi de “estetik özne”dir. Böylece, gündelik anlamda kullandığımız “güzel” ile estetiğin “güzel”ini birbirinden ayırmamızı sağlayan ipuçlarını elde etmiş oluruz. Yukarıda, estetik nesnenin estetik özne ile bağ kurması sonucunda estetik bir yargı verildiğini söylemiştik. Bu yargı “... güzeldir.” şeklindedir. Bu güzel bulma, yani estetik hüküm, estetik öznenin bir beğeni yargısıdır. Beğeni, bir nesne veya nesne tasavvuruna sadece estetik hoşlanma ilgisi ile yaklaşmaktır. Biz estetik beğenimizin belirlemesi sonucunda beğendiğimiz nesne veya tasavvur için “Güzeldir.”, beğenmediğimiz nesne veya tasavvur içinse “Güzel değildir.” deriz. Beğenmenin neye dayandığına dair Kant, özetle şunları dile getirir: Beğenme, bir nesneden veya onun tasavvurundan sadece estetik haz duymaya dayalı ve öznellik temelli bir kavramdır. Beğeni öznel olsa da beğenmeye dayalı olarak verdiğimiz yargı nesneldir. Çünkü “... güzeldir.” dediğimde bunu herkesle paylaşmak istediğim, örnek bir zorunluluk olarak dile getiriyorum demektir. Croce, Kant’a karşı çıkarak estetik hükümlerin nesnel değil öznel olduğunu ileri sürdü. Çünkü sanatçı, eserini bir defaya mahsus, anlık ve öznel olarak ortaya koyar. Aynı şekilde estetik özne, estetik nesneden kendisine göre, öznel bir izlenim alır ve buna göre, buna dayalı olarak hüküm verir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Şimdiye kadar sizde var olan ‘‘güzel’’ kavramının anlamı ile metni okuduktan sonra öğrendiğiniz ‘‘güzel’’ kavramı örtüşüyor mu? Açıklayınız. 2. Bu metni okuduktan sonra güzelin görecelilikten uzaklaşan taraflarının bulunduğunu düşündünüz mü? Tartışınız. 3. Edindiğiniz bu bilgilerin bundan sonra karşılaşacağınız sanat eserlerine bakış açınızı değiştireceğini düşünüyor musunuz? Düşüncelerinizi paylaşınız. 4. Şimdiye kadar yaptığınız resimlerde bu özellikleri uyguladınız mı? Nasıl? 5. Edindiğiniz bu bilgilerin, resim uygulamalarınıza ne gibi etkileri olacağını düşünüyorsunuz? 6. Size göre estetik hükümler öznel midir, nesnel midir? Tartışınız. 7. Bir resim çizgi ve boyadan ibaret olabilir mi? Tartışınız. 8. Güzellik ile teknoloji arasında nasıl bir bağ kurulabilir? Tartışınız. 9. Croce ve Kant’ın güzele bakış açılarını karşılaştırınız. Siz, kendinizi hangi görüşe daha yakın görüyorsunuz? Neden? PERFORMANS GÖREVİ Genel Olarak Güzel Sınıfta iki grup oluşturulur. Birinci grup, “Güzellik, güzel bulunan nesneden kaynaklanır.” diğer grup ise “Güzellik, güzel bulan kişiden kaynaklanır.” görüşünü savunarak münazara yapar. 16 3. ETKİNLİK Filozofların Güzel Kavramını Ele Alışları Platon, güzelliği felsefesinin temelini oluşturan idea (fikir) kavramına bağlı olarak düşünür. İdealar ve duyular âlemi olmak üzere iki âlemin varlığını kabul etmektedir. Duyular âlemi gelip geçici, görüntüden ibaret bir âlemdir. Gerçekten var olan ise yalnızca idealar âlemidir. İdealar, bütün varlıkların ilk ve değişmez asıllarıdır. Dolayısıyla güzelin de bir ideası vardır. Bir varlık “güzel ideası”ndan pay aldığı oranda güzeldir. Ona göre, güzelliğe bir yer tayin etmek gerekirse güzellik ruhtadır. O, “Ruhun güzelliği bedenin güzelliğinden çok daha yüksektir.” der. Nasıl ki ahlak alanında ölçülü davranış, varlığı güzel yapan unsursa güzelliktede ölçülülük ve orantı bir varlığı güzel yapan unsurlardır. Aristoteles (MÖ 384 - 322) güzeli, düzen, ahenk ve sınırlılıkta görmektedir. Dikkat edilirse bu kavramların matematikle ilgili oldukları görülür. Aristoteles, bundan dolayı güzelliğin matematiğin araştırma alanına girdiğini düşünmüştür. Ayrıca güzelliğin kıstası olarak düşündüğü bir diğer ilke, “tam orta” ilkesidir. Yani çok büyük veya çok küçük şeylerin güzel olmaları söz konusu değildir. Bu, uç değerlerin arasında (ortasında) olanın güzel olması demektir. Plotinos (Platinus) (205 - 270) ise güzelliğin nesnede değil ruhta olduğunu savunmuştur. Çünkü güzellik nesneye ait olsaydı, aynı nesne bazen güzel bazen çirkin görünmezdi. Ona göre gerçek güzellik, “Bir”in güzelliğidir. Nesneler “Bir”in güzelliğinden ne kadar pay almışlarsa o kadar güzeldirler. Hegel (1770 - 1831)’in güzellik anlayışını anlayabilmek için varlık felsefesindeki düşüncelerine bakmamız gerekir. O, varlığın başlangıcı olarak “Mutlak Ruh”u (Geist, Tin, İde, Mutlak Zihin) kabul eder. Mutlak Ruh, kendini diyalektik bir süreçle açarak kendi zıddı olan tabiatı oluşturur. Ancak bu zıtlık, Mutlak Ruh’un kendine yabancılaşmasına sebep olur. Mutlak Ruh, bu yabancılaşmadan kurtulmak ister. Diyalektik yöntem gereği süreç, üçüncü bir adımla devam eder. Bu adımda Mutlak Ruh, kültür dünyasını kurarak yabancılaşmadan kurtulur ve kendine döner. İşte sanat ve sanat tarafından ortaya konan güzellik, insanın hür iradesiyle gerçekleştirdiği Mutlak Ruha dönme çabalarının bir bölümüdür. Hegel’e göre, güzellikle hakikat aynı şeydir. Kant’a göre estetik güzelliğin şu dört özelliği vardır: Öncelikle güzel, her türlü çıkardan sıyrılmış bir hazzın konusudur. Örneğin, bir tabloyu, bir akrabamın eseri olduğu için beğeniyorsam bu eserde estetik güzellik vardır anlamına gelmez. İkincisi, “Kavrama dayanmadan, evrensel olarak hoşa giden şey, güzeldir.” Kant burada, güzel bulduğumuz şeyi, hayal gücümüz ile düşünme gücümüz arasındaki ahengin bilinciyle güzel bulduğumuzu ifade ediyor. Örnek olarak bir nesneyi, tarihte önemli bir yeri olduğu için güzel buluyorsam bu nesne, estetik güzel değildir. Üçüncü olarak güzel, belirli bir amaç düşünmeksizin, bir şeydeki amaçlılığın, ahengin sadece biçimini algılamaktır. Yani güzel, temelinde kendi dışında hiçbir gaye bulunmayan bir amaç şeklidir. Bu, bir şeye, onu güzel bulmak veya ondan menfaat sağlamak amacıyla yaklaşmamış olmamıza rağmen; zevkimiz o şeyin güzelliğine hükmetmişse artık bizi onda güzel bir biçim algılamaya bağlayan bir amaç var demektir. Dördüncü olarak güzel, kavramsız olarak zorunlu bir haz almanın konusu olan şeydir. Biz bir şey hakkında “Bu güzeldir.” dediğimizde bu hükmü (her ne kadar öznel olarak versek de) zorunlu olarak veriyoruz demektir. Kant, bunun bütün insanlarda bulunan “ortak duyu”ya dayandığını kabul eder. Farabi güzelliği, varlık bilim açısından şöyle ele almıştır: Ona göre, en üstün varlık, varlığı kendi zatında olanın varlığıdır. Yani var olmak için başkasının varlığına muhtaç olmayan (Tanrı)ın varlığıdır. O hâlde, o mükemmeldir ve mükemmel olanın en üstün olmasından hareketle, onun güzelliği bütün güzelliklerden üstündür. Farabi güzelliğe, bilgi felsefesi (epistemoloji) açısından ise şöyle yaklaşır: Biz bir varlığı, o varlığa ait özellikler ile biliriz. Bu özelliklerden biri de “güzellik”tir. Güzellik ya bir varlığın “özlük”üdür ya da o varlığın ilintisidir. Güzellik, yaratılmış varlıkların ilintisidir; ama yaratıcı varlığın özlüğüdür. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Güzel hakkında farklı filozofların farklı bilgiler ortaya koyması güzel kavramının hangi özelliğinden kaynaklanmaktadır? Tartışınız. 2. Güzellik matematikle sınırlanabilir veya ölçülebilir mi? Aristo’nun görüşü çerçevesinde tartışınız. 3. Farabi’nin ifade ettiği anlamda yaratılmış varlıklara ait güzellik dışında başka ilinti örnekleri veriniz. 17 a. Güzel - Hakikat İlişkisi Temel Kavramlar • Hakikat • Gerçeklik Hazırlık Çalışmaları 1. Çevrenizdeki insanlardan içinde “hakikat” kavramının geçtiği cümleler kurmasını isteyiniz. Bu cümleleri yazarak sınıfa getiriniz. "Hakikat bir gizli sırdır, Açabilirsen gel beri. Küfr içinde iman vardır, Seçebilirsen gel beri." (Pir Sultan Abdal) 1. ETKİNLİK Güzel ve hakikat arasındaki farkları sorgulamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Pir Sultan Abdal’ın yukarıdaki dörtlüğünü yorumlayarak hakikat kavramının anlamına ulaşmaya çalışınız. 2. Hazırlık çalışmasında elde edilen içinde “hakikat” kavramının geçtiği cümleleri tahtaya yazınız. Bu cümlelerde geçen “hakikat” kavramlarının aynı anlamı taşıyıp taşımadığını tartışınız. 2. ETKİNLİK Güzel - Hakikat İlişkisi Hakikat (doğruluk), bir önerme ile o önermenin konusu olan şey veya durumun örtüşmesi, uyuşması, üst üste gelmesi hâlidir. “Bu kalemdir.” dediğimizde, işaret ettiğimiz nesne kalem ise “Bu kalemdir.” önermesinin hakikat olduğunu söyleriz. Ya da“2+2=4 eder.” dediğimizde, bu önermenin akla ve mantığa uygun olduğunu kabul ediyorsak “2+2=4 eder.” önermesi hakikattır. Hakikat, nesne veya durum ile o nesne veya durum hakkında zihnimizin verdiği yargının birbiriyle uyuşmasıdır. Bu tarifi dikkate aldığımızda hakikat ile güzel arasında bir ilişki kurmak zor görünüyor. Çünkü hakikati, zihin ve mantık temelli bir süreç olarak tanımlarken güzeli duyu ve duygularla ilgili bir süreç olarak dile getirmiştik. Ancak bazı filozoflar, hakikat ile güzelin birbirleriyle ilişkili olmaktan öte, bir ve aynı olduğunu düşünmüşlerdir. Bunlardan biri olan Hegel, varlığın temeline Mutlak Ruh kavramını koyuyor ve varlığı bu kavramla açıklamıştır. Varlığın kanunları ile aklın kanunlarını aynı kabul etmiştir. Ona göre, insanın yaratması olan sanat da aklın ürünüdür ve güzel, düşüncenin (Mutlak Ruh) duygusal olarak belirlenişidir. Buradan hareketle, nasıl ki aklın ürünü olan mantığın kanunları hakikati veriyorsa sanat da güzeli ortaya koymakla hakikati dile getiriyor demektir. Hegel şöyle der: “Güzel olan, aynı zamanda doğrudur da.” Bu konuda Hegel gibi düşünen başka bir filozof da Heidegger (Haydeger) (1889 - 1976)’dir. 18 Varlığın bilinmesinden hareket eden Heidegger, “hakikat”ın var olanın gizlilikten kurtulması olduğunu düşünür. Sanatçının da bu hakikatı güzellik yoluyla var ettiğini kabul eder. Örnek olarak bir ressamın resmi ile bir bilim insanının ele aldığı konuya ilişkin bilimsel bilgisi, varlığın hakikatini anlamaya ve açıklamaya yönelen farklı faaliyetlerdir. Kant, bu iki değeri birbirinden belirgin bir biçimde ayırmıştır. Daha önce belirtildiği üzere Kant, güzeli “kavrama dayanmaksızın hoşa giden” olarak kabul etmişti. Hâlbuki hakikat, insanın mantığa dayalı olarak kavramlarla ortaya koyduğu “doğru”dur. Yani güzel, duyulara dayalı iken hakikat, mantıksal ve bilgisel olandır. İkinci olarak, hakikatlara ulaşmak için kullanılan kavramlar ve bunlarla verilen hükümler genel oldukları hâlde, güzele ilişkin kullanılan kavramlar özneldir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Güzel ve hakikat kavramları arasında ne gibi örtüşmeler ve ayrışmalar olduğunu söyleyiniz. 2. W. Shakespeare (Şekspir)’in “Güzel bin kat daha güzeldir, eşsiz hakikatı kuşanınca beline.” sözünü tartışınız. 3. Güzel bulduklarınız hakiki midir? 3. ETKİNLİK Güzel - Hakikat ilişkisi … Genel olarak zihinciler ve hatta sanatta gerçekçiliği (réalisme) savunanlar, güzeli duyulurla kavranılırın birleşmesi diye tanımlarlar. B. Croce, bunları, sanatın doğruluğuyla (hakikat) mantığın doğruluğunu birbirine karıştırmış olmakla suçlar ve sanattaki doğruluğun tümel, mantıktakinin ise tikel olduğunu iddia eder. Cohn (Kon), onun görüşünü de faydalı bulur ve estetiğin, genel hayata, ahlak ve mantığın sonuymuş gibi girdiğini savunur. Mistik ülkücüler, mutlak doğruyu aradıkları için, güzelliği maddede Tanrısal doğrunun bir yansıması sayarlar. Alfred de Musset (Alfred dö Müse) gibi duygulu ve düşünür bir şair de doğru ile güzeli birbirinden ayırmaz. Oysaki bunlar, yapıları, kaynakları ve prensipleri itibariyle ayrı değerlerdir. Evvela doğru, kendi yapısı içinde, metafizik mantıksal ve bilimsel olmak üzere üç çeşide ayrılabileceği gibi, buna bütün bir toplumun duygularından gelen bazı doğrular da eklenebilir. Kendi yapısı içinde derecelere bölünerek ayrı türler gibi görünen değerler, asla mutlak bir inancın konusu olamazlar. Güzel ise, bölünemez bir tümelliktir. Şüphesiz ki güzel de bir doğruluktur, doğrudur; fakat aşk gibi, mantık üstü (supralogique), bilim ve metafizik üstü bir doğrudur. Bu, güzel anlamsız ve temelsiz bir kavram demek değildir; fakat onun, mantık, bilim ve metafiziği aşan bir özelliği var demektir. Bütün sembolik eserlerden taşan güzellikler, bu bakımdan doğrunun ötesinde kalan değerlerdir. Mesela, Dardé’nin yontmuş olduğu, Ebedî Istırap adlı büst, çirkinliğin trajik bir örneğidir. Bu mustarip başı kaplamış olan yılanlar, gerçekte mevcut değildirler; eser, bize ebedi ıstırabı yaşatmak ve hissettirmek için, gerçeklikte tanınmış olan bütün değerlerin üstüne yükselmiştir. Bunun içindir ki ürpertici, korkunç ve tiksindirici olan bu eser, aynı zamanda güzeldir. Tabiatta seyredilmesi değil, hayal edilmesi bile insana korku veren bu manzara, sanatçının elinde, mermere, takdir ve hayranlıkla seyredilecek sembolik bir güzellik vermiştir. Çirkin ve acı bir konu üzerinde billurlaşan bu güzellik, sanatçının doğru ile gerçeğin üzerine yükselebilmiş olmasındandır. ... (Sena, Cemil, Estetik, s.209 - 210) Yandaki metni dikkate alarak aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Metne göre hakikat (doğru)in hangi çeşitleri vardır? 2. Sanat, insanın hangi duygusuna benzetilmiştir? 3. Croce, sanatın hakikati ile mantığın hakikati arasında ne gibi bir fark görür? 4. Metinde güzellik dışında hangi estetik kavramlardan bahsedilmektedir? 5. Her doğru güzel midir? Düşüncelerinizi yazınız. ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... 6. Bir eserin güzel olması için hakikate uygun olması gerekir mi? Örnek veriniz. ................................................................................................ ................................................................................................ ............................................................................................... Dardé, Ebedî Istırap 19 b. Güzel - Fayda İlişkisi Temel Kavramlar • Fayda • Faydalı Hazırlık Çalışmaları 1. Hayatınızda “güzel” ve “faydalı” olarak nitelendirdiğiniz şeyleri düşününüz. Zeid’in Tablosu Rekor Kırdı Sotheby's (Satıbiys) müzayede evinde, Türk çağdaş sanat eserleri satıldı. Müzayede evinin İngiltere'nin başkenti Londra'daki şubesinde bu yıl ikincisi yapılan açık artırmada yaklaşık 2,5 milyon sterlin (yaklaşık 5,7 milyon TL) gelir elde edildi. 65 Türk sanatçıya ait 101 eserin satıldığı açık artırmada, rekor fiyatla satılan eser Fahrelnissa Zeid'in isimsiz tablosu oldu. 20. yüzyıl çağdaş Türk sanatının en önemli kadın ressamlarından biri olarak kabul edilen Zeid'in 1954 tarihli tablosu, 657.250 sterline (yaklaşık 1 milyon 511 bin TL) alıcı buldu. (www.tayproject.org) 16 Nisan 2010 1. ETKİNLİK Güzel - fayda kavramlarını ayırt etmek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Hazırlık çalışmasında tespit ettilerinizi örnek tablodaki gibi tahtaya yazınız. Güzel olan Faydalı olan 2. Güzel ve fayda arasındaki farkları yazınız. 3. Bazı ana babalar, çocuklarına sanatın maddi getirisinin yüksek olduğunu söyleyerek çocuklarının rahat bir hayat sürmeleri için sanatla ilgilenmelerini istemektedirler. Bu açıdan bakıldığında, güzel ile fayda arasında bir örtüşmeden bahsedebilir miyiz? 4. Bir iş adamı, resimleri çok yüksek fiyatlardan alıcı bulduğu için bir ressamın eserlerini satın almaktadır. Satın alan kişinin sanat eseri ile kurduğu ilişkiyi tartışınız. 2. ETKİNLİK Güzel - Fayda İlişkisi Konumuzun başlangıcında verilen “Güzel bir icat.” ifadesinde geçen güzel kavramını düşündüğümüzde bu kavramın fayda anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. Acaba güzel olan herşey faydalı, faydalı olan herşey de güzel midir? Ayrılması gerekiyorsa bu iki kavramı birbirinden nasıl ayıracağız? İlk Çağ Eski Yunan filozofları, güzel ile faydalıyı aynı olarak düşünmüşlerdi. Örnek olarak Platonve Sokrates güzeli “kullanışlılık” ile tanımlamak ister. Kant, bu kavramları birbirinden şöyle ayırmaktadır: Faydalılık, bir nesnenin varlığı ile ilgilidir. Bir araba faydalıdır, çünkü bir şeyi nakletmek için varlığı zorunludur. Oysa güzellik, bir nesnenin tasavvuru ile ilgilidir. Varlığı zorunlu değildir. Cemil Sena (1894 - 1981) da güzelde ken- 20 diliğindenlik bulunduğunu, buna karşılık faydalı olanın ise ihtiyaca bağlı olduğunu, araç ile amaç arasındaki ilişkiyi ifade ettiğini kabul eder. İhtiyaç karşılanınca faydalının araç olma değeri sona erer. Hâlbuki güzelde böyle bir bağlı olma durumu yoktur. Bir nesnenin hem faydalı hem de güzel olması mümkündür. Örnek olarak bir ev, mimari açıdan güzel, barınma ihtiyacını karşılama açısından faydalı olabilir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Bir şeyde fayda mı önce gelir yoksa güzellik mi? Açıklayınız. 2. Hem güzel hem faydalı olan şeylere başka ne gibi örnekler verebilirsiniz? Güzel - İyi İlişkisi Temel Kavramlar • İyi • İyilik Hazırlık Çalışmaları 1. Günlük hayatta kullanılan, içinde “güzel” ve “iyi” kavramlarının geçtiği ifadeler yazarak sınıfa getiriniz. 2. Bir eserin iyi olmasıyla güzel olması arasında fark var mıdır? Düşüncelerinizi yazınız. “El, kafa ve yürek birlikte çalışırsa sanat güzeldir.” (Ruskin) 1. ETKİNLİK Güzel - iyi kavramlarını ayırt etmek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1.“O düşkün insana yardım etmeniz ne güzel.” sözünde “güzel” kavramına yüklenen anlamı hazırlık çalışmasında elde ettiklerinizi de dikkate alarak tartışınız. 2. Güzel şeyler aynı zamanda iyi midir, iyi şeyler de aynı zamanda güzel midir? Tartışınız. 3. Yalnızca görünüş olarak bakıldığında çirkin algılanan bir insanı sevecen, dürüst, şefkatli gibi kişisel özellikleri nedeniyle güzel olarak algılamamızın nedenlerini tartışınız. 2. ETKİNLİK Güzel İyi İlişkisi Felsefe, her ne kadar varlığı bütün olarak inceliyorsa da varlığın farklı boyutlarını sistematik biçimde bölünmüş alt alanlar aracılığı ile ele alır. Bunlardan ikisi de “güzel”i temel alan estetik ve “iyi”yi temel alan ahlaktır. İyi ve güzel kavramlarının örtüştüğünü, aynı olduğunu düşünen filozoflar olduğu gibi farklı olduğunu ileri süren filozoflar da vardır. “Güzel” konusunun etkinliğinde ele aldığımız “O düşkün insana yardım etmeniz ne güzel.” ifadesinde “güzel”in iyi anlamında kullanıldığını görüyoruz. Buradan, bu iki kavram arasında aynılık değilse bile bir yakınlık olduğu sezilebilir. Bu kavramların ortak yönleri ikisinin de hoşlanmaya sebep olmaları ve birer değer olmalarıdır. İngiliz filozofu Shaftesbury (Şeftisböri) (1671 1713) iyi ve güzeli şu sözleriyle aynı olarak kabul eder: “Dünyada en doğal olan güzellik, dürüstlük ve ahlaki doğruluktur.” Shaftesbury’nin dürüstlük ve ahlaki doğruluktan kastı, erdem ve iyidir. Tolstoy (1828 - 1910) da sanatın, insanı ahlaki olana (iyiye) yöneltmesi gerektiğini düşünür. Bunu, “Sanatın başarması gereken görev, insanlar arasında sadece toplumun en güzel fertlerinin ulaşabildiği kardeşlik ve sevgi duygularını, bütün insanlar için alışılmış bir duygu ve içgüdü hâline getirmektir.” sözleriyle ifade eder. Bu görüşlerin karşısında olan Kant, iyi ve güzel kavramlarını şu açılardan birbirinden ayırır. Güzel, duyusal olanla ilgili olduğu hâlde iyi, akılla ilgili olup akılla kavranır. Güzelin, hayal gücüne dayanmasına karşılık; iyi, hür iradeye dayanır. “İyi” hakkında verdiğimiz hüküm, kavramlara dayandığından genel - geçerdir. “Güzel” hakkında verdiğimiz hüküm ise öznellik kaynaklıdır. O hâlde, güzelin iyiden farklı bir değer olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, insan ruhunun bütünlüğünü düşündüğümüzde, her iki değerin de ruhsal olgunluğumuza katkıda bulunduğunu, insanı insan yapan değerlerden olduğunu ve ruhumuzda beraber bulunduğunu kabul etmemiz gerekir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Hazırlık çalışmaları kapsamında sınıfa getirdiğiniz, içinde “iyi” kavramının geçtiği örnekleri güzel ile ilişkilendirerek tartışınız. 2. Bir şeyde iyi mi önce gelir yoksa güzel mi? Düşüncelerinizi söyleyiniz. 3. Zorunlu kaldığınızda güzelliği mi iyiliğe, iyiliği mi güzeliğe tercih edersiniz? Neden? 21 c. Güzel - Yüce İlişkisi Temel Kavramlar • Yüce • Hoş • Sonsuzluk Hazırlık Çalışmaları 1. Çevrenizdeki insanlardan, içinde “güzel” ve “yüce” kavramları geçen cümleler kurmasını isteyiniz. Bunları sınıfa getiriniz. Görseller karşısındaki insanın durumu hakkında düşüncelerinizi söyleyiniz. 1. ETKİNLİK Güzel - yüce kavramlarını ayırt etmek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Yıldızlı bir gökyüzü, sonsuzluk çağrıştıran bir ney sesi, her yeri toz dumana boğan bir fırtına, sınırsız bir okyanus düşüncesi, ebedilik düşüncesi, Süleymaniye Camii, bir yanardağın lav püskürtmesi sizce güzel mi yoksa yüce midir? 2. Tam olarak algılayamadığınız, bir anlam veremediğiniz şeyler hakkında yargıda bulunur musunuz? Tartışınız. 3. Yaşadığınız ya da gördüğünüz deprem, sel gibi doğal afetlerde neler hissettiğinizi söyleyiniz. Bunlardan hareketle güzel - yüce arasında ne gibi bir bağ vardır. Düşüncelerinizi paylaşınız. 2. ETKİNLİK Güzel - Yüce İlişkisi Yüce kavramı sözlükte, “İnsanın ölçülerini ve sınırlarını aşan, kendi başına üstün olan şey.” olarak tarif edilmektedir. Böyle bir şeyin bizi kendisine hayran bırakması doğaldır. Bildiğimiz gibi, güzelin özelliklerinden biri de seyrinden (temaşa) hoşlanmadır. O hâlde, iki kavram da insanda hoş duygular uyandırmak bakımından birbirlerine benzemektedir. Tabi ki bu “hoş”luk estetik hazzı ifade eden bir hoşluktur. Yoksa aç olan biri için aş yemek de hoştur; ama bu estetik bir anlam ifade etmez. Filozoflar, bu iki kavramı estetiğin farklı kategorileri olarak değerlendirmişlerdir. Peki, acaba bu kavramları birbirinden ayıran farklılıklar nelerdir? Kant, bu kavramları birbirinden şöyle ayırır. Güzelde belli bir sınırlama var iken yücede sonsuzluk ve sınırsızlık hâkimdir. Güzel, belli bir biçimde olduğu hâlde yücede belirsizlik vardır. Örnek olarak, bir tablo güzel iken uçsuz bucaksız bir deniz yücedir. Kant, yüceyi sonsuzluğun duyulur ifadesi olarak tanımlar ve ikiye ayırır: matematik yüce ve dinamik yüce. Matematik yücede kavranamayan bir büyüklük vardır. Uzay gibi. Dinamik yücede ise ölçüleri aşan bir kuvvet vardır. Deprem sonrası meydana gelen dev dalgalar gibi. Kant, yücede duyularımızı aşan, bizi ezen bir 22 yan olduğunu söyler. Ch. Lalo da güzel ve yüceyi şu yönleri ile birbirinden ayırır: “Latiflik ve güzel, bizi yavaş yavaş kendine çekerken yüce, bizi bir an için kendimizden soyar. Güzel ne kadar sempatik ise yüce de o kadar düşündürücü hatta korkutucu ve küçültücü bir büyüklüktür; baş döndürücü bir derinliktir.” Çağdaş filozof Hartmann (Hartmın) (1882 1950) ise sanattaki yüceyi araştırır ve şu görüşleri ileri sürer: Ona göre, süsleme sanatının dışındaki bütün sanatlarda yüce bulunur. Yüce saf bir biçimde müzik ve mimarlıkta ortaya çıkar. Müzik, ruhsal dinamizmin derinliğini, ruhsal yüceyi ifade eder. Mimarlık ise durgun yüceyi bütün hareketsizliği ve büyüklüğü içinde dile getirir. Görülüyor ki yüce, hem nesnesi, hem de özne ve nesne arasında kurulan bağ bakımından güzelden farklı; ama güzel gibi estetik değeri olan bir kavramdır. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Hem korktuğunuz hem hayranlık duyduğunuz şeyler var mıdır? 2. En çok korku duyduğunuz şeyleri düşünerek bunların güzellikle ilişkili olup olmadığını tartışınız. ç. Tabiatta ve Sanatta Güzel Temel Kavramlar • Gerçeklik • Şey • Ruh Hazırlık Çalışmaları 1. Sanatın gerçeklikle ilişkisi olabilir mi? Düşününüz. Tabiat, sanat eseri midir? 1. ETKİNLİK Tabiatta ve sanatta güzel kavramlarını tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Tabiatta güzel bulduğunuz şeylerden örnekler veriniz. Bunları niçin güzel bulduğunuzu söyleyiniz. Vincent Van Gogh fotoğrafı Vincent Van Gogh, Özportre, detay Victoire Dağı’ndan fotoğraf Cezanne , Victoire Dağı’ndan peyzaj 2. Yukarıdaki görsellerin her birini yanındaki ile karşılaştırarak aralarındaki benzerlik ve farklılıkları tartışınız. 3. Size göre bunlardan hangisi daha üstün bir güzelliği ifade eder? Niçin? 4. Siz de Cezanne (Sezan)’ın örneğinde olduğu gibi bir tabiat manzarasının fotoğrafını çekiniz ve aynı manzaranın resmini yapınız. 23 2. ETKİNLİK Tabiatta ve Sanatta Güzel Tabiat, bizi de içine alan, parçası olduğumuz, tabii olarak insan müdahalesi olmaksızın var olan, aynı zamanda bir değer ve bilinen olmak açısından insana bağlı olan varlıktır. Sanat ise sunidir. Yani insan eli ve zihniyle ortaya konmuştur ve insanın tabiata eklediklerindendir. Güzel ise daha önce de değinildiği gibi var olan bir değerdir. Filozoflar, tabiatta ve sanatta güzele ilişkin şu soruları sormuşlar ve bunlara cevap aramışlardır: “Acaba tabiatta ve sanatta güzel var mıdır? Yoksa bu değer, yalnız birine mi özgüdür? Eğer her ikisinde de varsa, bu ‘güzel’ ler aynı mıdır? Şayet farklı ise ne gibi farklılıklar vardır? Tabiatta güzel olarak bulduğumuz bir nesne, sanat olarak dile getirildiğinde güzel olmaya devam eder mi? Tabiatta çirkin olarak bulduğumuz bir nesne, sanat eserine dönüştürüldüğünde güzel olabilir mi?” Bir sanat eseri karşısında takındığımız estetik tavra bağlı olarak “Bu resim güzeldir.”; bir kuş cıvıltısı işittiğimizde, “Bu ses güzeldir.” gibi hükümler veriyoruz. O hâlde güzel, hem tabiatta bulunanlara hem de sanat eseri olarak ortaya konan nesnelere yüklediğimiz bir değerdir. Öyleyse “Sanatta ve tabiattaki ‘güzel’ler aynı mıdır veya birbirleriyle örtüşür mü?” sorusuna olumlu yanıt veren filozoflar, sanatta yansıtma (mimesis) kuramını kabul eden filozoflardır. Bu kurama göre sanat, (dolayısıyla sanattaki güzel) tabiatın (dolayısıyla tabiattaki güzelin) taklididir. Bu görüşü özellikle, İlk Çağ filozofları Platon ve Aristoteles ileri sürmüştür. Ayrıca, Rönesans ressam ve heykeltıraşlarının tabiattaki nesnelerin aynılarını yapmaya özel önem verdiklerini de biliyoruz. Tabiattaki ve sanattaki güzelin farklı olduğunu düşünen filozoflara gelince Kant, bu ayrımı şöyle temellendirir: Tabiat güzelliği, güzel bir şey (nesne)dir. Sanat güzelliği ise bir şey (nesne) hakkında güzel bir tasavvurdur. Yani tabiat güzelliği, nesne (şey)nin varlığına bağlı olduğundan aslında güzel değildir. O, şu şart altında tabiatın da güzel olabileceğini düşünür: “Doğa eğer aynı zamanda sanat olarak görülüyorsa güzeldir.” Çağdaş filozof Croce’un bu konuyu ele alışı ise şöyledir: Croce, güzeli, sezgi ve ifade olarak kabul ediyor. Tabiat kendi başına ne güzel ne de çirkindir. Tabiat güzelliği, bizi dinlendirir; hoşa gider, zevk verir ama bu güzellik estetik dışıdır. Çünkü Croce, Hegel’in tabiat ve ruh zıtlığını temel alır ve şöyle düşünür: Estetik anlamdaki güzelde bulunması gereken “ifade”, ruhi (tinsel) anlamdaki ifadedir. Oysa tabiatta bu eksiktir. Tabiatta güzel bulduklarımız, güzel 24 bulduğumuz nesneden değil; özneden, güzel bulandan kaynaklanır. Çünkü ruh (tin) tabiatta değil insanda vardır. Croce, “...doğa, yalnız ona sanatçı gözüyle bakanlar için güzeldir.” sözüyle de Kant ile aynı noktaya gelir. Görüldüğü gibi filozoflar, genellikle sanat güzelliğini tabiat güzelliğine üstün tutmuşlardır. Delacroix (Dölakurua) (1798 - 1863), “Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti.” sözüyle sanatın, sanat eğitiminin veya sanat kültürünün tabiat güzelliklerini fark etmedeki rolünü anlatmak istemiştir. Buradan, konunun başındaki sorulara dönelim: Tabiat ve sanat güzelliklerinin örtüşmediği, tabiatta güzel olan bir nesnenin sanatta, yeteneksiz bir sözde ressam tarafından resmedildiğinde güzelliğinin devam etmeyebileceği görülür. Tabiatta çirkin bulunan bir nesnenin sanatta, üstün kabiliyetli bir ressamın elinden çıkan bir tabloda “güzel” değerlendirmesine konu olabileceği sonuçlarını çıkarmak mümkündür. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. İnsan güzeli öncelikle tabiatta mı sanat eserinde mi bulmuştur? Tartışınız. yoksa 2. M. Bense (Bens)’e göre “Güzellik gerçekliğe katılmadır.” Buna göre “gerçekliğe katılma”yı resimlerinizde nasıl uygularsınız? 3. Aşağıdaki görselde tabiatta bulunan ve bulunmayan güzellikleri belirleyiniz. 2. Sanat Alanı Temel Kavramlar • Özdeşleyim (özdeşleşme) • Yüceltme • Âşık Hazırlık Çalışmaları 1. Sanatçı ve düşünürlerin, sanat üzerine söylediği özlü sözlerinden bulduğunuz örnekleri sınıfa getiriniz. Sergide bir hanım Picasso (Pikasso)’nun bir tablosuna bakıp durduktan sonra “Bu resmin altında balık yazıyor ama hiç balığa benzemiyor ki...” diye sorar. Picasso şöyle der: ”O balık değil ki zaten resim!” 1. ETKİNLİK Sanat alanını tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Sınıfa getirdiğiniz sanatla ilgili özlü sözleri ve Suut Kemal Yetkin’in “Sanat ruhun madde içindeki görünüşüdür.” sözünü tahtaya yazarak sanat kavramını tartışınız. 2. İnsan ürünü olan her şey sanat mıdır? 3. Sanatın diğer insan faaliyetlerinden farklı ve ortak yönlerinin olup olmadığını tartışınız. 4. İnsan neden sanat yapma ihtiyacı duyar? 5. Sanatın ne olduğu konusundaki düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. 6. Aşağıdaki şemayı yorumlayınız. Sanatçı Eser Alımlayıcı Toplum Sanat alanı TEMEL METİN Sanat Alanı Nusret Çam (1950 - ), sanatı “Olayların, düşünce, duygu ve tasavvurların, görülen, duyulan ve fark edilen güzelliklerin, insanda estetik bir heyecan uyandıracak şekilde ifade edilmesidir.” şeklinde tanımlamaktadır. baları, gündelik hayat, din, bilim, felsefe, sanat gibi alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetleri ile olmuştur. O hâlde, sanat da insanın kendisi ve çevresi ile kurduğu ilişkiler sonucu ortaya çıkmış bir faaliyettir. Sanat, her şeyden önce bir insan faaliyetidir. İnsan, varoluşundan beri bir taraftan kendini ve çevresini tanımaya, bilmeye, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken, diğer taraftan da kendisini ve çevresini değiştirmeye veya içinde bulunduğu durumdan memnun ise bunu sabit tutmaya çalışmıştır. İnsanın bu ça- Bu durumda şunu sormamız gerekir: Sanatı diğer insan faaliyetlerinden ayıran nedir? Ya da bilim, felsefe gibi alanların insanın kendisine ve çevresine yönelmeleri ile sanatın insanın kendisine ve çevresine yönelmesi arasında ne gibi farklar vardır? 25 Bilim, bu konuya temel olarak “Nasıl?” sorusu ile yaklaşır. “İnsan nasıl bir varlıktır?” şeklindeki bir soruya bilim tarafından “İnsan, canlı bir organizmadır.” yanıtı verilebilir. Felsefe ise “Nedir?” şeklinde sorar. “İnsan nedir?” bir felsefe sorusudur. Bir filozof, “İnsan, değerleri olan bir varlıktır.” yanıtını verebilir. Görüldüğü gibi bu alanlar, insanın akıl ve mantık temelli faaliyetleridir. Sanata gelince, bu iki alandan farklı olarak sanatın akıl ve mantık ilkelerine değil duyu ve duygulara dayandığını görürüz. Bundan dolayı sanatçının insana ve insanın çevresine dair özel, bilim ve felsefedeki gibi açık ve seçik soruları yoktur. Sanat da insanın kendisini ve çevresini konu alır; ama gerek yöntem bakımından gerekse bu konulara dair ortaya koydukları bakımından bilim ve felsefeden farklıdır. Sanat insana ve insanın çevresine dair elde ettiklerini resim, müzik gibi bir dille ortaya koyar. Sanat eserleri insanı insana gösteren ürünlerdir. Dolayısıyla sanat, açıklama ya da temellendirme yapmaz. O, sadece sanatçının gördüğünü ve göstermek istediğini sunar, gösterir. mın merkezi olduğundan sanat, insanın maddi ve manevi varlığına karışmak zorundadır.” der. Daha sonra yazdığı “Sosyolojik Açıdan Estetik” adlı eserinde ise sanatı, toplum açısından ele alır. Buradaki fikirlerinin özetini de şu cümle ifade eder: “Sanatın en yüksek amacı, sosyal karakterde estetik bir heyecan uyandırmaktır.” Sanatın ne olduğuna dair ortaya konan düşüncelerin tarihî seyrine baktığımızda şunları görürüz: Platon, Aristoteles gibi eski Yunan filozofları sanatı taklit olarak kabul etmişlerdir. İlk Çağdan itibaren sanatın bir yetenek ve ustalık olduğuna dair geniş bir kabul de mevcuttur. Sanat, Yeni Çağda Baumgarten’in estetiği tarif etmesinden sonra, estetiğin içinde güzel ile ilgisi çerçevesinde sorgulanmaya başlanmıştır. Dolayısı ile sanatın ne olduğu, güzelin ne olduğuna dair yapılan açıklamalar ile yanıtlanmaya çalışılmıştır. Bu tutum çağımıza kadar da devam etmiştir. Çağımızda sanatı Croce “sezgi”, Lipps “özdeşleşme” ile temellendirmişlerdir. Bu dönemde sanatın, işlevi açısından ele alınıp tanımlanmak istendiğini de görüyoruz. Gene Croce; sanatı, “sanatçının eseri yoluyla duygularını anlatması” olarak tarif etmektedir. 20. yüzyıla ve günümüze gelindiğinde, başlangıçta biyoloji ve psikoloji kuramlarına dayalı açıklamaları görüyoruz. Bu açıklamalar, sanat eserinin alıcısından veya sanatsal yaratmadan hareket etmektedir. Hartmann ise sanatı, varlık felsefesi açısından ele almış ve sanat eserini, ikili yapısı (gerçek ve gerçek dışı) olan varlık olarak düşünmüştür. Hatırlayacağınız gibi Heidegger de sanatı ve güzeli, Scopenhauer (Şopınhaur) (1788 - 1860) gibi bilgi ile ilgisi açısından ele almıştı. Sanatı psikolojik ve sosyolojik açıdan değerlendiren filozoflardan biri de J. M. Guyau (Guyo) (1854 - 1888)’dur. Sanatı psikolojik açıdan ele aldığı eserinde “... Sanatın en yüksek amacı, kısaca söylemek gerekirse insanın kalbine heyecan vermektir; insanın kalbi de yaşa- 26 Juan Miro, Bahçe Sanatı psikolojik kuramlara dayalı olarak açıklayan yaklaşımlara biraz daha yakından bakalım. Freud (Froyd) (1856 - 1939)’a göre sanat, tatmin edilmemiş duyguların, isteklerin ve önceden yaşanıp bilinçaltına itilmiş yaşantıların ifade edilmesidir. Eğer bu duygu ve istekler sanat şeklinde tatmin edilmez ve bilinç alanına çıkarılmazsa hastalık veya saldırganlık hâlinde ortaya çıkar. Psikoloji diliyle sanat, bir “yüceltme”dir. Sanatı sosyolojik açıdan ele alan bilgi alanı ise sanat sosyolojisidir. Bu açıdan bakıldığında toplum ve sanat arasında karşılıklı bir etkileşimden söz etmek mümkündür. Sanat, toplumu etkileyip yönlendirebilirken toplum da sanatı belirleyebilmektedir. Sanat sosyolojisine göre sanatı etkileyen toplumsal unsurlar şunlardır: 1. Toplumsal Kurumlar: Orta Çağ Avrupa’sında din kurumunun etkisi ile Hristiyanlığın kutsal kabul ettiği kişilerin resimlerinin yapılmasına özel önem verilmesi, din kurumunun sanat üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösterir. 2. Toplumsal Yapı: Örneğin, Türk âşıklık geleneğine sahip şairlerin köy ve kır hayatından gelmelerine bağlı olarak sanatlarının konularında tabiat - insan ilişkilerinin yoğun olması. Buna karşılık şehir toplumunda yetişen şairlerde eşya - insan veya insan - insan ilişkilerinin öne çıkması. 3. Teknolojik Etkenler: Sinema sanatının ortaya çıkması için görüntünün kaydedilebilmesini sağlayan teknolojiye ulaşmanın gerekli olması sanatı etkileyen başka bir toplumsal unsurdur. Öte yandan sanatçılar, sanat yolu ile toplumu etkileyip değiştirmeye çabalamışlardır. Bu konuda Ahmet Mithat Efendi’nin eserleri örnek verilebilir. Bu konuda bir başka görüş, sanatın işlevinin temsil olduğunu kabul eder. Buna göre sanat, dil gibi, belirli bir “şey”i anlatır. Örneğin, bir manzara resmi, manzaranın kendisini temsil eder. Başka bir işlev olarak dini işlevi görüyoruz. Örneğin, Eski Yunan heykellerinin büyük bir kısmı, tanrı heykelleri idi. Tolstoy sanatı, dine hizmet ve gönül huzuru için bir araç olarak değerlendirmiştir. 18. yüzyılın sonundan itibaren Batı’da geçerli olan sanat sınıflaması, özgür olan ve özgür olmayan sanatlar şeklindedir. Özgür sanatlar resim, heykel gibi sanat eserinin özel bir kullanıma yönelik olmadığı sanatlardır. Özgür olmayan sanatlar ise mimari gibi sanat eserinin özel bir kullanıma yönelik olduğu sanatlardır. Konuyu Batı ve Doğu sanat anlayışları açısından ele aldığımızda şunları söylemek mümkündür: Öncelikle Batı düşüncesi temel olarak nesneye; Doğu düşüncesi ise insana ve insanın yapıp etmelerine yöneliktir. Aristoteles kitabına, “Herkes bilmek ister.” cümlesiyle başlarken Farabi, “Herkesin istediği hayır (iyilik)dır.” der. Bir Fransız şair ve yazarı olan Paul Valery (Valeri) (1871 - 1945)’nin şu ifadesi Batı düşüncesini anlamak bakımından önemlidir: “Avrupalı, nasıl olur da insan (Doğu insanını kastediyor) pusulayı icat eder ve daha ötesini merak edip dikkatini mıknatıs ilmine kadar götürmez ve pusulanın bulunmasından sonra, nasıl olur da denizaşırı ülkeleri keşfetmek ve hükmü altına almak için bir filoyu uzaklara sevk etmeyi düşünmez.” der. Batının Rönesans sonrası bilim alanında ortaya koyduğu başarıları, “tabiata hâkim olmak için bilmek” şeklinde özetlenebilir. Doğu ise tabiata hâkim olmayı değil, onunla uyum hâlinde yaşamayı önemsemiştir. Doğu düşüncesi, nesneleri içinde bulundukları çevre ile beraber, bütünlükler hâlinde kavrama eğilimindedir. Daha da ilerisi, Doğu’nun, nesnelerin hakikati yerine mutlak hakikate yöneldiğini söyleyebiliriz. Sanatı bir hakikate ulaşma yolu olarak kabul ettiğimizde yukarıda üzerinde durduğumuz hakikati kavrayış farklarının sanat anlayışlarına yansıyacağı da açıktır. Bu anlamda, örneğin resim alanında, Batılı sanatçıların yansıtma (taklit) yoluyla sanat yapmalarına karşılık, Doğu sanatçısının “soyutlama”ya yöneldiğini görüyoruz. Soyutlama, sanatçının dış dünya ilgilerinden kopuk, cansızlaştırılmış ve soyut geometrik biçimler elde etmesidir. Batılı sanatçı, yansıtmada nesnelerin en ince ayrıntılarına inerken Doğulu sanatçı, soyutlama yolu ile çeşitlemelere (tenevvü) girişecektir. Yani Batılı, sürekli bir tedirginlik ve arayış içindedir. Doğulu ise aradığını bulmuştur; ancak bulduğunda derinleşme endişesi taşımaktadır. Batı düşüncesinde taklit o kadar önemlidir ki, Avusturyalı sanat tarihçisi E. H. Gombrich (Gomrih) (1909 - 2001), Polinezya yerlilerinin eşsiz heykelciler olduklarını; ama heykellerinde insan vücudunu tam doğrulukla yansıtamadıklarını ifade eder. Bunun da sanat sayılamayacağını kabul eder. Sanata ilişkin bütün bu verileri topladığımızda sanatın, insanın kendisini, hayatını ve çevresini anlamlandırıp yorumlamasında ne kadar önemli ve ayrıcalıklı bir yerinin olduğu sonucuna ulaşırız. Günümüzde “sanat” adı verilen ve insanları eğlendirmenin ya da tüketici özne olarak görmenin ötesine geçemeyen bazı insan faaliyetlerine baktığımızda bu durumdan ne kadar uzak olduklarını tespit edebiliyoruz. Bu durumda bu tür faaliyetlere, “sanat” yerine belki “popüler sanat” demek mümkündür. 2. ETKİNLİK Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Toplumun, sanatı veya sanatın, toplumu etkilemesine dair başka örnekler veriniz? 2. Günümüzde de tartışılan “Sanat sanat içindir.”, “Sanat toplum içindir.” düşüncelerinden hangisini kendinize yakın hissediyorsunuz? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. 3.“Popüler sanat” kavramını “moda” kavramıyla ilişkilendiriniz. 4. Doğu ve Batı sanat anlayışları arasındaki tegmel farklar nelerdir? 5. Televizyon reklamları ve grafik tasarım ürünlerinde sanat eseri ortaya koyma kaygısı var mıdır? Tartışınız. 27 a. Sanatçı Temel Kavramlar • Sanatçı • Dâhi • Nelik • Üslup Hazırlık Çalışmaları 1. Sanatçıyı diğer insanlardan ayıran özelliklerin neler olduğunu tespit ediniz. 2. Bir sanatçıyla röportaj yapmak üzere sorular hazırlayınız. “Sanatçıya iki göz yetmez.” (Alphonse De Lamartine) 1. ETKİNLİK Sanatçı kavramını tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Her öğrenci, ikinci hazırlık çalışmasında Sizce bu kişilerin hepsi sanatçı mıdır? Neden? tespit ettiği sorulardan birini tahtaya yazar; en 3. İnsanların “sanatçı” olarak adlandırılmaaz bir öğrenci kendisini sanatçı yerine koyarak sında basın - yayın organlarının rolü nedir? Tarbu sorulara cevap verir. Sorulara verilen ce- tışınız. vaplardan hareketle sanatçının temel özellik4. Sanatçının gündelik hayatı ile sanatçı ollerinin neler olabileceği belirlenir. mayan birinin gündelik hayatı arasında ne gibi 2. Televizyonlarda özellikle şarkı söyleyenlerin farklar olabilir? adının altında “sanatçı” ifadesi yer almaktadır. 2. ETKİNLİK Sanatçı Bilme faaliyeti farklı alanlarda farklı şekillerde gerçekleşir. Bilgi elde etmede bilim için yöntemler ön plandadır. Buna karşılık felsefede varlığın neliği (mahiyeti) yöntemden daha önde gelir. Sanatçı ise kendine özgü bir dil veya alet kullanmak suretiyle yaptığı kurgulama ile bilgiyi sanat eseri şeklinde ifade eder. Sanatın üç temel unsuru vardır: sanatçı, sanat eseri ve alımlayıcı. Sanatçı kimdir? Sorusuna verilecek yanıt ilk bakışta basitmiş gibi görünür. “Sanat icra eden kişidir.” şeklinde düşünürüz. Bu da doğrudur; ama sanatçıyı, mensubu bulunduğu toplumla, kişilik yapısıyla, sanatla, sanat akımlarıyla, alımlayıcıyla ilgisini de ele alarak bu soruyu yanıtlamanız daha doğru ve konuyu aydınlatıcı bir tutum olacaktır. Sanatçı her şeyden önce bir insandır ve insanı etkileyen her şey sanatçıyı da etkileyecektir. İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biri de onun toplumsal bir varlık olmasıdır. O hâlde sanatçı da her insan gibi, içinde doğ- 28 duğu toplumun ürünüdür. Buradan, sanatçının sanatına, mensubu bulunduğu toplumun zevklerinden, ülkülerinden, inanç ve değerlerinden, hayat tarzından, toplumun hakikati kavramaya dair zihinsel yapısından, estetik beğeni kalıplarından, terbiye usullerinden, geleneklerinden yansımaların olmasının kaçınılmazlığı ortaya çıkmaktadır. Sanatçı yaşadığı toplumun bir parçasıdır; ama aynı zamanda tek başına bir ferttir. Aynı toplumun üyesi olsa da her insanın kendine özgü özellikleri, bireysel farkları vardır. Şüphesiz ki bu özellikler de sanatçının sanatına yansıyacaktır. Sanatçı, hakikatin peşindeki insan olarak ruhundaki güzellik ülküsünden ilham alır ve gerçek (real) ile hayal gücünü birleştirerek sanat eserini oluşturur. Bu konuda Kant’ın düşüncesi şudur: “İnsanın anlama kabiliyeti iki unsurdan oluşur. Bunlar duyarlık ve sağduyudur. İnsan bunları, hayal gücü ile birleştirir. Sanatta ise hayal gücünün yaratıcı kuvveti fazladır. Hayal gücü bireye özgü olduğundan sanat eseri, ferdîdir.” Bilindiği gibi bazı sanatçılar, yaşadıkları dönemde anlaşılamamış hatta bazıları eserlerinden dolayı toplumlarından dışlanmışlardır. Bunu, sanatçının aykırı duyuş ve düşünüş yeteneğine bağlayabiliriz. Psikiyatrist Engin Geçtan (1932 - ), bazı insanların, toplumdan kopmuşluğun korku ve suçluluğunu yaşadıklarını, bu suçluluk karmaşasının sanat için itici bir güç olabileceğini kabul eder. Bilindiği gibi Van Gogh (Van Goh) (1853 - 1890), H. Toulouse - Lautrec (Tolus Lotrek) (1864 - 1901) ve Paul Gaugoin (Pol Gogen) (1848 - 1903) yalnızlıktan kurtulmak ve toplumdan dışlanmanın olumsuzluğunu gidermek için bir araya gelmişler; ama şiddetli kavgalarla ayrılmışlardır. Sanatçı, diğer insanların göremediğini görebilme, hissedemediğini hissedebilme, üstün bir kurgulama ve hayal gücü, sabır gibi özelliklere sahip; varlığı diğer insanlardan farklı yorumlayabilen insandır. Bunun için, üstün veya farklı bazı özellikler taşıması gerekir. Bu üstünlük ve farklılık, bazı sanatçılarda çığır açıcı, toplumu dönüştürücü kuvvettedir ki bu insanlara dâhi denir. Dâhilik, bazı düşünürlere göre hastalıklı bir hâldir. Yani dâhilikle delilik aynıdır. Ancak bu görüşü kabul etmeyip, dâhilikle deliliği birbirinden ayıran düşünürler de vardır. Fransız psikolog Pierre Janet (Piyer Janet) (1859 - 1947) deliliği ruhun sefaleti, dâhiliği ise ruhun en zengin canlılığı kabul eder. Ona göre deli ruhu, saçmalıklardan hoşlanırken dahi ruhu, yüceyi bulur. Sanatçı - sanat ilişkisini ele aldığımızda, ilk olarak sanatçının sanat yapmaktaki amacının güzeli yaratmak olduğunu görürüz. Sanatçı bunu belli bir dil ile yapar. Resim, müzik, edebiyat, mimari, hat gibi. Sanatçı dış dünyaya ve kendi içine yönelerek değiştirici, dönüştürücü, inceltici, yüceltici, güzeli ve mükemmeli hedefleyici bir tutum içinde, bu dillerden biri vasıtasıyla duygu, düşünce ve hayallerini ifade eder. Sanatçının sanat eserinde meydana getirdiği bu ifadelendirmenin sanatçının kendine özgü tarafına üslup denir. Biz bu ifadelendirmede, sanatçının düşüncesini ve kişilik özelliklerini yakalarız. Üslup, sanatçının her eserine az çok yansıyan, onun mührü olarak kabul edilebilecek bir kendine özgülüktür. Şöyle bir benzetme yapabiliriz. İnsanın yaşı ilerledikçe, fizik yapısında yüzün kırışması, boyun kısalması gibi bazı değişiklikler meydana gelir. Ama bu değişiklikler onun başka bir insan olmasına sebep olmaz. Aynı şekilde sanatçı, birbirinden farklı birçok eser meydana getirir ama onun her eserinde aynı olan bir taraf, bir atmosfer vardır. Bu, onun üslubudur. Üslup, ortaya konduğu sanat alanının konu- sunda veya yöntemlerinde köklü değişiklikler getiriyorsa bu üslupta yapılan sanat eserlerinin geneline ad olabilir. Ressam Renoire (Renuar) (1841 - 1919)’ın “izlenimcilik”i gibi. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Üyesi bulunduğu toplumun toplumsal değerlerini sanatına yansıtan sanatçılara örnek veriniz. 2. Sanatta köklü değişiklikler getiren üsluplara başka örnekler veriniz. 3. Sizce bir sanatçıda bulunması gereken özellikler nelerdir? Sıralayınız. 4. Siz kendinizde, bir sanatçıda bulunması gereken özelliklerden hangilerinin bulunduğunu, hangilerinin bulunmadığını düşünüyorsunuz? Bunları tamamlamak için hangi çalışmaları yapıyorsunuz. 5. Genel uygulamaya göre sanat eğitiminde %70 kuramsal çalışmalar, %30 uygulamalı çalışmalar yer almaktadır. Bu durumu bir sanatçı adayı olarak nasıl yorumlarsınız? Renoir, Bougival’de Dans 29 b. Sanat Eseri Temel Kavramlar • Temaşa • Eser Hazırlık Çalışmaları 1. Okulunuzdaki bilgisayar laboratuvarına giderek İnternet ortamındaki sanal bir müzeyi ziyaret ediniz. En çok beğendiğiniz bir eseri dijital ortamda kaydederek sınıfa getiriniz. 2. Bir sanat eserinin ortaya konuş sürecini atölyedeki çalışmalarınıza dayanarak yazınız. “Sanatta bir tek şeyin önemi vardır: Açıklayamadığımız o kısım.” (Georges Braque) 1. ETKİNLİK Sanat eserinin özelliklerini tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Sanal müzeden kaydederek getirdiğiniz rinde etkili midir? Tartışınız. eserlerin hangi özelliklerinden dolayı sanat ese5. Bir sanat eserinin ortaya konuş süreci hakri olduğunu tartışınız. kında neler söyleyebilirsiniz? 2. Tercüme edilmiş bir şiir, ilk söylendiği dil6. Bazı şarkıların ömrünü çabuk tüketmesinin deki değerini muhafaza eder mi? nedenini tartışınız. 3. İnsanın ortaya koyduğu her ürün sanat 7. İnsanın “Bu sanat eseridir.” dediği her şey eseri midir? Tartışınız. sanat eseri midir? Tartışınız. 4. Toplumun kültürel yapısı sanat eseri üze- 2. ETKİNLİK Sanat Eseri Sanatçı tarafından ortaya konan estetik nesneye sanat eseri denir. Sanat eseri; bir resim, bir bina, bir beste gibi nesnesel bir görünümle ortaya çıkar. Felsefe diliyle, varlık bilimsel (ontolojik) bir varlıktır. Bu açıdan bakıldığında estetik nesne, her ne kadar bir meydana getirici (sanatçı) tarafından var ediliyor ise de kendi başına bağımsızlığı olan bir varlıktır. Sanatın bu bağımsızlığı uzun sürmez. Çünkü sanat eseri, onu meydana getiren, alımlayıcı ve onun hakkında hüküm verenle ilişkilendirmeden kabul ettiğimizde artık bir değer ifade etmeyecektir. O estetik bir nesne değil; bir varlık, gerçeklik olacaktır. Yani, herhangi bir taş parçasından farklı bir anlamı kalmayacaktır. Bu, Hartmann’a göre sanat eserinin varlık tarzının tabiattaki varlıkların varlık tarzından farklı olması demektir. Ona göre, sanat eseri dışındaki varlıklar kendi başlarına vardırlar; ama sanat 30 eseri kendi başına var olamaz. Sanat eseri, ancak estetik öznenin anlam yüklemesiyle var olur. Sanat eserini tabiattaki varlıklardan ayıran, onun anlamının ve ifadesinin bulunmasıdır. Hartmann, estetik nesnenin ikili bir yapısının olduğunu kabul eder: Gerçek (real) ve gerçek dışı (irreal). Bunların basitçe, eserin maddi ve manevi yanları olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu ikili yapı, eserin tek ve bütün olma, kendine özgü olma özelliklerini bozmaz. Bu iki yan, birbirine yapışıktır. Bu, sanat eserinin başka bir özelliğini de dile getirir. O da sanat eserinin özgün ve tek olmasıdır. Sanatçı, sanat eserinde, daha önce düşünülmemiş, fark edilmemiş, dile getirilmemiş olanı ifade eder. Başka bir ifade ile sanat eseri, sanatçının yaratıcı zekâsının parıltısıdır. Sanat eseri, sanatçının bir defaya mahsus bir yaratmasıdır. Aynı sanatçı, aynı eseri, istese de bir defa daha oluşturamaz. Bu aynı zamanda sanat eserinin, insanın ortaya koyduğu diğer eserlerden faklılığını da ifade eder. Örneğin, fabrikada seri üretimi yapılan otomobil, ne kadar güzel olursa olsun sanat eseri sayılmaz. Sanatta gündelik endişeleri aşan bir yanın bulunduğunu söylemiştik. Buradan, sanat eserinin de gündelik ihtiyaçları karşılayıcı bir işlevinin olamayacağı sonucunu çıkartırız. Yani sanat eseri, işe yararlık amacına dayalı olarak ortaya konmaz. Ancak bu, sanat eserlerinde hiçbir işlevsellik yoktur anlamına da gelmez. Örnek olarak, Süleymaniye Camii bir sanat eseridir; ama aynı zamanda ibadet etme ihtiyacını karşılayan bir işlevi de vardır. Sanat eserini belirleyen bir başka unsur ise eserin zamanla ilgisidir. Sanat eserinin, farklı filozoflarca farklı kavramlarla dile getirilen mana boyutu veya ruhsal boyutu, zamanın geçmesiyle değerini kaybetmez. Örnek olarak üzerinden yaklaşık sekiz yüzyıl geçmiş olmasına rağmen, Yunus Emre’nin şiirleri hâlâ sanat eseri olma özelliğini korumaktadır. Pablo Picasso, Ağlayan Kadın Mimar Sinan, Edirne Selimiye Camii Levni, Acem Çengi İlhan Koman, Akdeniz Heykeli Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Oluşturulduğu çağı aşan sanat eserlerine örnekler verebilir misiniz? Bunların çağını aşan nitelik taşımasının sebepleri neler olabilir? Bu soruyu aşağıdaki görseller açısından da değerlendiriniz. 2. Çizdiğiniz resimlerin sanat eseri olup olamayacağını düşününüz. 3. Aşağıdaki görseller insanın yaratıcı zekâsının örnekleri midir? Tartışınız. 31 c. Sanat Alıcısı Temel Kavramlar • Sanat alıcısı (alımlayıcı) • Koleksiyoner Hazırlık Çalışmaları 1. Bir koleksiyoncu neden sanat danışmanının yönlendirmesiyle sanat eseri alır? 2. Bir sanal müzayede gezisi yapınız. Bu resimde alımlayıcılar mı yoksa tablolar mı önemlidir? Niçin? 1. ETKİNLİK Sanat eseri ile onu değerlendiren arasındaki ilişkiyi bilmek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Kötü bir manzara resminin karşısında çok açıdan yorumlayınız. etkilenen kişi alımlayıcı olabilir mi? Neden? 4. Sizce sanat eserinin güzelliği eserden mi 2. Hazırlık çalışması için yaptığınız sanal mü- yoksa onu seyreden veya dinleyenden mi kayzayede gezisinde hangi tür eserlerin yüksek fi- naklanmaktadır? Tartışınız. yatla satıldığını tespit ettiniz? Bunun sebepleri 5. Bir sanat eserini yorumlamada sanat eğiüzerine tartışınız. timi almış biriyle almamış biri arasında ne gibi 3. Bir önceki konuda yaptığınız sanal müza- farklar olabileceğini söyleyiniz. yede gezisi sonucundaki izlenimlerinizi estetik 2. ETKİNLİK Alımlayıcı Alımlayıcı, bir sanat eserini dinleyen, seyreden veya hisseden estetik öznedir. Sanatı “duygusal etki kuramı” ile açıklayanlar, sanatın değerini belirleyenin, alımlayıcının beğenisi olduğunu kabul ederler. Sanat eseri, sanatçı ve alımlayıcı arasında bir iletişim aracı gibidir. Sanat eseri bu anlamda, sanatçının alımlayıcıya iletmek istediği bir iletidir. Eğer sanatçı ve alımlayıcı aynı dil ve kültür kodlarına sahip iseler ileti, doğru biçimde, doğru yere, dolayısı ile amacına ulaşacak demektir. Örneğin, İranlı bir sanatçının Farsça şiiri, ancak Farsça bilen bir alıcı için estetik nesne olabilir. Sanatçı eserinde duygularını yansıtmıştır. Duygular ise açık ve seçik değildir. Dolayısı ile 32 sanatçı ve alıcının sanat eserindeki duyguları bire bir örtüşmez. Bununla beraber alımlayıcı, sanat eserinde, sanatçının anlatmak istediğinin tersi duyguları da anlamaz. Örneğin, hızlı ritimdeki bir müzikten hüzün duygusu çıkaramayız. O hâlde alıcı, sanat eseri karşısında faal bir konumdadır. Ingarden (İngardın) (1893 - 1970) bu durumu şöyle açıklar: Alıcı, sanat eserini tamamlayan bir unsurdur. Alıcı sanat eserini iki faaliyeti ile tamamlar. İlki “somutlaştırma”dır. Somutlaştırma, alıcının sanat eserinde karşılaştığı boşlukları doldurması, eksiklikleri tamamlaması faaliyetidir. Örneğin, bir romanın okuyucusu romanda bulunan bir tasvirdeki eksikliği tamamlayabilir. İkincisi, alıcı sanat eserinde algıladıklarını kendine göre tekrar tasarlar. İngarden buna da “yeniden kurma” der. O, sanat eserinin ancak böylece tamamlanabileceğini düşünür. Alıcı, sanat eserini algılayan insandır. Algılama, insanın, çevredeki eşya ve olayların bünyeleşmiş bütünler hâlinde kavranmasını sağlayan psikolojik süreçtir. Yani biz, çevremizdekileri algılamak suretiyle anlamlandırırız. O hâlde bir psikolojik olgu olan algı mekanizmasını etkileyen süreçleri anlamak, alıcının eseri kavramasını anlamak demektir. Algıya şu etkenler tesir eder: 1. Organizmadan Kaynaklanan Etkenler: İlgi ve beklentiler, geçmişte yaşanan tecrübe ve elde edilen öğrenmeler, güdüler, içinde bulunulan ruhsal durum, kişilik yapısı gibi. 2. Dış Etkenler: Nesnelerin içinde bulunduğu durum, nesnelerin birbirlerine göre konumları, toplumsal ortam, çevrenin fiziki özellikleri gibi. Bunlardan birini örnekle açıklayalım: Sevdiğimiz birine benzediği için, bir portreden hoşlanabiliriz (İlgi ve beklenti etkeni). Alıcı sanat eserini değerlendirirken beğeni duygusuna dayanır. Beğeniler kişilere ve toplumlara bağlı olarak değişir. Kişilik özellikleri itibariyle duygusal birinin aşk romanlarını, maceracı birinin polisiye romanları beğenmesini bekleriz. Küreselleşen dünyada kitle iletişim araçları, reklam ve ticaret; beğeni duygusunun özellikle toplumsal tarafını, yerel ve millî olanı törpüleyici, tektipleştirici bir etkiye de sahiptir. Örneğin, Eğitimci Yücel Çavuşoğlu’na göre “Sindi Bebek” tipinin dünyanın genelinde benimsenmesi ve beğenilmesi böyle bir sürecin sonunda ortaya çıkmış bir olgudur. Bütün bunlarla beraber sanatçı, sanatını gerçekleştirirken alımlayıcıyı düşünerek sanat yapmaz. Bunun tersi bir durum, sanatın zevk, eğlence ve ticaret aracı olması gibi bir yola girmesine neden olur. Bu da sanatın yüceliğine aykırı bir durumdur. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Bir Türk, Afrika müziğini mi yoksa bir türküyü mü beğenir? Neden? 2. Kitle iletişim araçlarının beğenilerimizi belirlemesine dair örnekler veriniz. 3. Bir galeride resimleri izleyen herkes sizce alımlayıcı mıdır? Neden? 4. Aşağıdaki sanat eseri ile aranızda duygusal bir bağ kuruyor musunuz? Değerlendirme biçimleriniz bu bağa göre farklılık gösteriyor mu? Tartışınız. Neşet Günal, Sorun - Sorum 33 3. Sanat ve Zanaat Temel Kavramlar • Zanaat • Röprodüksiyon Hazırlık Çalışmaları 1. Sınıfınızda sanat ve zanaat eserleri var mı? Varsa nelerdir? 2. Bir ressam ve marangoz arasında yaratıcılık açısından ne gibi benzerlik ve farklılıklar vardır? Yazınız. Görsellerde yaratıcılık mı el becerisi mi ön plandadır? 1. ETKİNLİK Sanat ve zanaat arasındaki farkı belirlemek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Sınıfınızda tespit ettiğiniz sanat eserlerini neden sanat eseri, zanaat eserlerini neden zanaat eseri olarak nitelendirdiniz? Tartışınız. 2. “Bu aşçı sanatında çok usta.”, “Ayşe teyzemin yaptığı mekik oyaları şaheser.”, “Bıçakçı Hüseyin Usta’nın bıçakları sanat eseri.” Bu cümlelerde geçen sanat kavramı hakkında neler söylersiniz? 3. Bir esere baktığımızda “Bu bir sanat eseridir.” dedirten nedir? Tartışınız. 4. Mevlânâ “İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste.” sözü ile sanatın hangi özelliğini dile getirmek istemiştir? 5.“Sanat altın bileziktir.” sözü, sanat için mi, zanaat için mi yoksa her ikisi için mi söylenmiştir? Tartışınız. 6. Ustaca kapı imal eden bir marangoz sanat yapıyor olabilir mi? Neden? 7. Sizce insan faaliyetlerinden hangileri sanat, hangileri zanaat olarak nitelendirilir? Neden? 2. ETKİNLİK Sanat ve Zanaat Sanat - zanaat ayrımı 18. yüzyılın sonunda Batı’da başladı. Daha önce, zanaat olarak kabul edilen dülgerlik, kuyumculuk gibi faaliyetler ile bugün sanat olarak kabul edilen resim, müzik gibi faaliyetler aynı kategori içinde değerlendiriliyordu. Bu tarihten sonra, resim, müzik gibi alanlar “güzel sanatlar” olarak anılmaya başlandı. Türkçemizde kullanılan sanat ve zanaat kelimeleri aynı kökten gelen kelimelerdir. Yapma, yapış anlamına gelen Arapça “sun” kökünden gelmektedirler. Dolayısıyla bizde de sanat - zanaat ayrımı sonradan, 19. yüzyılın ortalarında Batı etkisi ile gerçekleşmiştir. Filozof Larry Shiner (Leri Şaynır) (1932 - ), 34 Batı’da ortaya çıkan ayrımın sebepleri üzerin de durarak şu tespiti yapar: “Yüceltilen sanat faaliyetleri ile alçaltılan zanaat faaliyetleri sayesinde bazı toplumsal sınıfların (burjuva ve diğer toplumsal sınıflar), bazı ırkların (Avrupalı beyaz ırk ile diğer toplumlar) ve bazı cinsiyetlerin (erkek ve kadın) sınırlarının pekiştirilmesi sağlanmıştır.” Shiner, ardından şu değerlendirmede bulunur: “Batı, kendi dışındaki geleneksel yerli kültürlerin sanatlarını bir himayeci iltifatıyla Avrupalı normlara benzetmeye çalışmamalıdır. Bunun yerine, bu kültürlerin, Batı kültüründen farklı sanat anlayışları olduğunu ve sanatın o toplumlardaki yerini öğrenmeye ihtiyaç bulunduğunu kabul etmelidir.” Sanat ve zanaat acaba hangi özelliklerinden dolayı birbirinden ayrı kabul edilmişti? İlk fark olarak sanatın amacının kendisi olduğu, buna karşılık zanaatta kullanıma dayalı bir amaç olduğu kabul edilmişti. İkinci fark ise sanatın ilham ve deha ile ilgili incelmiş zevklere, zanaatın ise beceri ve kurallara dayandığına dair kabuldü. Son olarak sanattan alınan derin düşünceye dayalı estetik zevkin, sanatın ayırıcı vasfı olduğu düşünülüyordu. Bugün de bu anlayışın devamı olarak bu kavramlara yüklenen anlamlara bakalım. Sözlükte sanat, “Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.”; zanaat, “İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş.” olarak tarif edilmektedir. Bu tarifler acaba gerçekten de bu iki insan faaliyetinin farklı faaliyetler olduğunu ifade etmekte midir? Ya da fark olduğu düşünülen özellikler gerçekten ayırt edici midir? Bu sorgulamayı, bugün sanat olarak kabul edilen ressamlık ile zanaat olarak kabul edilen terziliği ele alarak düşünelim. Ressamın sözlük anlamı, duygularını, tasarımlarını, güzelliği üstün bir yaratıcıkla ortaya koyan kişidir. Bu durumda şunu sormamız gerekir. Acaba terzinin giysi dikme faaliyetinde duyguların, tasarımın ve güzellik endişesinin yeri yok mudur? Ya da tersinden alırsak ressamın resim yapmasında ihtiyacı karşılayıcı bir işlev olmadığını, ressamlıkta tecrübe, beceri ve ustalığın yerinin olmadığını söyleyebilir miyiz? Zira Leonardo da Vinci (1452 - 1519), “Kayalıktaki Meryem” adlı tablosunu ısmarlama olarak yapmış ve imzaladığı sözleşmede ürünün içeriği, Meryem’in cübbesinin rengi ve teslim tarihi açıkça belirtilmiş, tamir garantisi de verilmiştir. Öte yandan, yalnız zanaatlara yüklenen kullanıma yönelmenin sanatlar için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin, Avrupa’da sanat eseri olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmayan Notr Dame Kilisesi ibadet amacıyla kullanılmaktadır. Yukarıda sanat eserinin özgün ve tek olduğunu dile getirmiştik. Hakikaten de aynı kapıdan birçok sayıda imal eden marangozun sanat icra ettiğini söylemek zordur. Bu, önemli bir fark olarak düşünülebilir. Diğer taraftan eserin, “estetik hoşlanma”ya sebep olup olmaması da ayırt edici bir unsurdur. Bütün bunlardan şunları çıkarmak mümkündür: Sanat ve zanaat arasında kesin bir çizgi ile ayrım yapmak son derece zor görünmektedir. 20. yüzyılın başına gelindiğinde Batılı düşünürler de daha önceleri zanaat olarak kabul ettikleri el dokumacılığı, seramikçilik gibi faaliyetleri sanat olarak değerlendirmeye başlamışlardır. Örneğin Gombrich, bir Yeni Zelanda halkı olan Maorilerin, tahta oymacılığında mucizeler yarattığını söylemektedir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Zanaat, insan ürünü olması yönüyle sanatla benzerlik gösterir; fakat sanat eseri değildir. Sanat ve zanaatın örtüşen ve ayrılan yönlerini aşağıda bırakılan boşluklara yazınız. Sanat eseri ve zanaat ürününe birer örnek veriniz. Örtüşen Yönler ............................................................................................... ............................................................................................... .............................................................................................. ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... Ayrılan Yönler ............................................................................................... ............................................................................................... .............................................................................................. ............................................................................................... ............................................................................................... ............................................................................................... 2. Zanaatkârın yaptığı ürüne estetik tavırla yaklaşmamamızın nedenlerini özellikle pratik fayda ve iktisadi fayda açısından tartışınız. 3. Bazı zanaat dallarının günümüzde sanat olarak değerlendirilmesinde sanayileşmenin etkisini var mıdır? Tartışınız. 35 ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME Estetiğin Konu ve Kavramları Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız. 1. Platon (Eflatun), güzelliği zaman ve mekân sınırlamasının ötesine taşımak ister. Filozof, bununla aşağıdakileden hangisini reddetmektedir? A) Güzelliğin göreceliliğini B) Güzelliğin mutlaklığını C) Güzelliğin nesnelerde bulunmadığını D) Güzelliğin zaman ve mekân dışı olduğunu E) Güzelliği aramak gerektiğini 2. “Eğer güzellik ide’dir diyorsak o zaman güzellik ve hakikat bir ve aynı şey olacaktır.” Hegel, bu sözü ile aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? A) Güzellik göreceliliği olan bir kavramdır. 4. “Mademki insanı anlatıyoruz, öyle ise onun mutluluğu için yazacağız; bu da çirkinde bile var olabilen güzelliği aramak uğruna nice bir ömrü harcamak demek olacaktır. Sanatçının çok zor olan görevi de zaten burada başlar. Hayat ile ömür arasındaki bağların oluşturduğu hem birbirinden ayrı hem iç içeleşmiş bir hürriyet bizim aradığımız mutluluğu meydana getirebilir mi? Bu soru, bize insanın dünü, bugünü, yarını ile birlikte ölüm sonrası dünyasını da bir arada düşünmek mecburiyetini yüklüyor. İyinin, doğrunun ve güzelin uğrunda umutlanmış bir ömür, hayatı ve sonrasını gözardı edemez.” (Mustafa Necati Sepetçioğlu) Yukarıdaki metinde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Sanat, insanı olumlu değerlere yöneltir. B) Sanatçı, felsefeden ilham almalıdır. C) Sanatçı, insanı mutlu etmeye yönelmelidir. B) Güzellik ulaşılamaz bir kavramdır. D) Sanatçı, hayatla beraber ölümü de sorgulamalıdır. C) Güzel olan aynı zamanda doğrudur. E) Sanatın temel konularından biri, insandır. D) Güzellik nesneden kaynaklanır. E) Güzellik özneden kaynaklanır. 3. İnsan sanat yapmak için çoğu zaman yüzünü tabiata dönmüştür. Ondan kalkarak, ondan aldığı ilhamla onu bir biçimde dönüştürerek sanatı ortaya koymuştur. Bu, bazı filozoflara göre tabiatta da bulunan sanatı aşan bir sanattır. Ancak bazı düşünürler, insan eliyle yapılmış hiçbir sanat eserinin tabiatta bulunan sanata yetişemeyeceğini kabul ederler. Yukarıdaki metinde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Tabiatın sanatı, insanın sanatından üstündür. B) İnsanın sanatı, tabiatın sanatından üstündür. C) İnsan, sanat yapmak için tabiattan faydalanır. 36 5. Sanatçı için itici bir güç oluşturan etkenlerden biri de sanatçının sanatını eleştiren sanat eleştirmenleridir. Eleştirmenler, yaptıkları eleştiriler ile sanatçının çalışmalarına, arayışlarına yön verir; onlara yeni ufuklar açarlar. Bu, sanatçının her eleştiriyi doğru kabul ederek çalışmalarına buna göre düzenlemesi gerektiği anlamına gelmemelidir. Zira eleştirmenin tenkitleri, yersiz ve isabetsiz de olabilir. Metne göre sanatçı, hangi durumda eleştirmenlerin tenkitlerini dikkate almalıdır? A) Yaratıcılıklarına katkıda bulunduklarında B) Gereksiz eleştirilerde bulunduklarında C) Sanatlarını bilimsel açıdan değerlendirdiklerinde D) İnsanın dönüştürücü bir gücü vardır. D) Sanatlarını felsefi açıdan değerlendirdiklerinde E) Sanat insana mahsustur. E) Onları sanatçı yerine koyduklarında 6. Farabi, haz duygusunun, algılanan şeyin güzelliğine bağlı olarak artıp azaldığını düşünmüştür. Filozof, bu düşüncesi ile asıl olarak aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir? A) Her algılanan güzeldir. B) Duygusuz haz yoktur. C) Güzellik değişkendir. 9. Korku ile sevgi her ne kadar zıt kavramlarmış gibi görünüyorlarsa da aralarında şöyle bir yakınlık da kurulabilir. Biz, sevdiğimizden aynı zamanda korkarız. Çünkü sevdiğimizin kırılması bizi üzecek bir durumdur. Bu da korkuya yol açan bir durumdur. Öyle şeyler vardır ki hem onlara hayranlık duyar, hem de onlardan korkarız. Yukarıdaki metinde aşağıdaki kavramlardan hangisinden bahsedilmektedir? D) Haz duygusu nesneldir. A) İyi B) Estetik E) Haz duygusu ile güzellik arasında bağ vardır. C) Güzel D) Yüce 7. Var oluşundan beri hakikatin peşinde olan insan, bu arayışını çeşitli faaliyetleri aracılığı ile yürütmüştür. Bu arayışta gördükleri ve işittikleriyle yetinmemiş, onları aşan alemlerin varlığını düşünmüş ve sorgulama konusu yapmıştır. Sanatçılar da bir anlamda, bizi bu alemlere taşıyan, bu alemlerle tanıştıran insanlar olarak kabul edilebilir. Yukarıdaki metnin vurguladığı en temel düşünce aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsanın arayış içinde olduğu B) Sanatçıların, görünenin ötesini hissedebildiği C) Duyu organlarının verilerinin yetersiz olduğu D) Alemin bir bütün olduğu E) İnsan birbirinden farklı birçok faaliyetinin olduğu 8. Bir orman, onu seyreden kereste tüccarı ile ressam için aynı şeyi ifade etmeyecektir. Ressam, renklerin, renk tonlarının, ağaçların birbirlerine göre durumunu, ormanın insan için ne ifade ettiğini, kainat için anlamını algılar. Oysa kereste tüccarı, ormandan ne kadar kütük çıkabileceğini, ağaçların en ve boylarını, bunların maddi getirisinin ne olabileceğini düşünerek ormanı algılayacaktır. Yukarıdaki metnindeki iki insan, ormana aşağıda verilen değer çiftlerinden hangisi açısından yaklaşmaktadırlar? E) Beğeni 10. Sanatçı, güzel ve hakikatın arayıcısı ve yaratıcısıdır. Güzel, gerçek anlamda sanatta ortaya çıkar, gerçek yüzüyle sanatta görünür ve sanatta yoğunlaşır. Sanatın dışında rastladığımız ya sıradan ya da doğal güzeli karşılar. Yukarıdaki metne göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Güzel doğada kendiliğinden var olandır. B) Güzelin yaratıcısı sanatçıdır. C) Güzel sanatta ortaya çıkar. D) Doğadaki güzel sıradan güzelliktir. E) Güzeli arayan sanatçıdır. 11. Doğaya bakış biçimimiz onda ne bulduğumuzla ya da ne bulmak istediğimizle belirgindir. Doğaya bakan, onu gözlemleyen, onda güzel olanı gören biziz. Doğa anlamlıysa bizimle anlamlıdır. Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisinin önemi vurgulanmaktadır? A) Estetik güzel B) Estetik nesne C) Estetik yargı D) Estetik özne E) Estetik değer 12. Hegel’in “güzel” ve “hakikat” kavramlarının kaynağı olarak düşündüğü temel aşağıdakilerden hangisidir? A) Mutlak Ruh (Geist) B) Taklit (Mimesis) A) İyi - fayda B) Fayda - güzel C) Varoluş C) Yüce - iyi D) İyi - güzel D) Ahenk E) Fayda - zarar E) Altın oran 37 Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız. 13. Estetik hükümlerin nesnel olduğunu savunan filozof ..................‘tır. 14. Sanatı etkileyen toplumsal unsurların toplumsal kurumlar, teknoloji ve toplumsal yapı olduğunu ileri süren bilgi alanı ……………………………....................dir. 15. Hakikatın, var olanın gizlilikten kurtulması olduğunu düşünen filozof ............ ....................................’dir. 16. “Güzel” ve “yüce” kavramlarının ortak yönü insanda ........................................ duygusu uyandırmasıdır. 17. Sanatçının eserlerine yansıyan, kendine özgü özelliğine .............................. denir. Aşağıda verilen ifadelerin başına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız. 18. ( ) Bir nesneden “estetik haz duyma”, bu nesnenin “estetik nesne” kabul edilme şartlarından biridir. 19. ( ) Bir nesnenin “estetik nesne” olarak kabul edilmesinin şartlarından biri de, öznenin, nesne hakkında hüküm verirken mantıklı akıl yürütmelere dayanmasıdır. 20. ( ) Simetri, bir nesnenin eni ile boyu arasında 5/3 oranının bulunmasıdır. 21. ( ) Aristo’ya göre güzellik kavramının temelinde idea kavramı vardır. 22. ( ) Hegel, güzelliği Mutlak Ruh kavramına dayandırır. 23. ( ) Farabi, güzelliğin, yaratılmış varlıkların ilintisi olduğunu kabul eder. 24. ( ) Kant’a göre, hakikat ve güzellik birbirleriyle örtüşen kavramlardır. 25. ( ) Her faydalı olan güzel ve her güzel olan faydalıdır. 26. ( ) Kant, güzel ve iyi kavramlarını birbirinden ayırarak “güzel”in duyusal olanla ilgili olduğunu; “iyi”nin ise akılla ilgili olup, akılla kavrandığını kabul eder. 27. ( ) Güzel ve yüce her açıdan birbirleriyle örtüşen estetik kavramlardır. 28. ( 38 ) Filozoflar, genellikle sanat gü- zelliğinin tabiat güzelliğinden üstün olduğunu düşünmüşlerdir. 29. ( ) Sanatın yakın temas kurduğu bilgi alanlarından biri de mantıktır. 30. ( ) Bilim ve sanatın varlığı ele alışı birbirinden farklıdır. 31. ( ) Sanatçının diğer insanlardan farklı özelliklerinden biri de üstün bir sabır özelliğine sahip olmasıdır. 32. ( ) Sanatçı aynı sanat eserini çok sayıda üretebilir. 33. ( ) Sanat eserini algılayan kişiye sanatçı denir. 34. ( ) Sanatın zanaatla örtüşen birçok yönü vardır. Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 35. Bize hoş gelen her şeyin neden yüce olmadığını gerekçeleriyle anlatınız. 36. Güzel kavramının kesin bir tarifinin yapılamamasının sebeplerini açıklayınız. 37. Bir nesneyi estetik nesne yapan özellikleri söyleyiniz. 38. Croce’un estetik hükümlerin öznel olduğunu savunması hangi gerekçelere dayanır? Anlatınız. 39. Kant’ın belirttiği anlamda “matematik” ve “dinamik yüce” kavramlarına örnekler veriniz. 40. Sanatın, insanın kendisine ve çevresine dair açık ve seçik sorularının olmamasının sebebi nedir? Tartışınız. 41. Sanatçıyı etkileyen toplumsal özelikleri sıralayınız. 42. Zamanın geçmesiyle sanat eseri olma özelliğini kaybetmeyen ve kaybeden eserlere örnek veriniz. 43. Sanatçı ve alımlayıcının aynı dil ve kültür kodlarına sahip olmalarının önemini açıklayınız. 44. Sanatçı ve alımlayıcının duyguları sanat eserinde bire bir örtüşür mü? Neden? 45. Sanat ve zanaatın ayrı faaliyetler olarak kabul edilmesinin sebepleri nelerdir? Anlatınız. 3. ÜNİTE SANAT KURAMLARI 1. Yansıtma Kuramı • Taklit Olarak Sanat 2. Anlatımcı Kuram • Yaratma Olarak Sanat 3. Duygusal Etki Kuramı • Estetik Yaşantı Olarak Sanat 39 1. Yansıtma Kuramı Temel Kavramlar • Kuram (Teori) • Yansıtma (Mimesis) • Taklit • İdea Hazırlık Çalışmaları 1. Rönesans resim ve heykel sanatçılarının eserlerinden birer örnek getiriniz. 2. Kuram kavramını sözlükten araştırınız. “Anadolulu ve Çinli ressamlar ustalıkları konusunda anlaşmazlığa düşünce padişah onları bir sınavdan geçirme gereği duyar. Büyük bir salon, perdeyle ikiye bölünerek duvarlara resim yapmaları istenir. Çinli ressamlar hemen işe koyulup, kendi duvarlarını müthiş resimlerle boyarken Anadolulu ressamlar, sadece kendilerine verilen duvarı cilalayıp, parlatıyorlarmış. Süre dolduğunda, padişah önce Çinli ressamların resmine bakar ve hayranlığını dile getirir. Padişah, Anadolulu ressamların resmini görmek istediğinde; onların yaptığı sadece aradaki perdeyi kaldırmak olur ve Çinlilerin resmi bu pürüzsüz, cilalı yüzeye daha bir alımlı ve etkili yansır.” (Ayvazoğlu, Beşir, Aşk Estetiği, s.86) 1. ETKİNLİK Kuram kavramını sorgulamak ve yansıtma kuramının özelliklerini belirlemek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. “İzafiyet kuramı”, “idealist varlık kuramı”, ”maddeci varlık kuramı” kavramlarında geçen “kuram” sözcüğü ne ifade etmektedir? 2. Hazırlık çalışmaları çerçevesinde kuram kavramına ilişkin elde ettiğiniz bulguları tahtaya yazarak ortak bir kuram tanımı oluşturmaya çalışınız. 3. Şimdiye kadar çizdiğiniz resimlerde nesneleri taklit ettiniz mi? Ne tür nesneleri taklit ettiniz? Bunu yaparken nelere dikkat ettiniz? 4. Hazırlık çalışmalarında getirdiğiniz resim örneklerini tahtaya asarak özelliklerini tespit ediniz. 5. “Asıllarına hayran olmadığımız şeylerin benzerlerine hayran olmamız şaşılacak şeydir.” Pascal’ın yukarıdaki sözünden ne anlıyorsunuz? 6. Sanatçılar neden tabiattaki bir nesnenin aynısını yapma çabası içinde olmuşlardır. 7. Yandaki sanat eserinin insanın anatomik yapısıyla örtüşüp örtüşmediğini inceleyiniz. 8. Yansıtma kavramının sanatla nasıl bir ilgisi olabilir? Michalengelo, Musa heykeli 40 9. Rubens’in resmini, diğer resimlerden ayıran özellikleri belirleyiniz. Salvador Dali, İpek Allegori, detay Pablo Picasso, Seaped man with sword end and flower, detay Rubens, Karısı Helena Fourment ve onların oğlu Peter Paul, detay Vassily Kandinsky, Kompozisyon VIII, detay 2. ETKİNLİK Yansıtma Kuramı Bilgi felsefesinde en yüksek kesinliğe sahip bilgi bilimsel bilgidir. Ancak üzerinde bilgi ihtiyacı hissettiğimiz ve henüz bilimsel verilerle desteklenmediği için bilimsel bilgi hâline gelmemiş olan, akıl ve mantık ilkelerine uygun bazı bilgiler vardır ki bunlara kuram denir. Sanat alanında da sanatın ne olduğunu sorgulayan kuramlar vardır. Yansıtma (Mimesis) kuramı, sanat felsefesinin ilk ve en tanınmış kuramlarından biridir. Bu anlayışa göre nesneler dünyası ve doğa biçimleri sanat için daima bir örnek, bir model oluşturur. Sanat eserinde gördüğümüz, sanatçının algıladığı şeyleri taklit ederek bize yansıtmasıdır. Bu kurama göre sanatçıya düşen görev; doğa biçimlerini, nesnel gerçekliği tanımak, onlar üzerine yönelmek ve onları sanatta, edebiyatta, figüratif sanatlarda yansıtmaktır. Sanatçı, doğanın güzelliğini eserinde ne kadar aslına uygun olarak yansıtabilirse eseri o kadar güzel olarak algılanır (Tunalı, İsmail, Estetik, s.176). Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Yansıtmacı kuram sanat eğitiminde nasıl kullanılmaktadır? Kendi çalışmalarınızdan örneklerle açıklayınız. 2. “Sanat doğayı değil, doğa sanatı taklit eder.” Oscar Wilde’ın bu sözünü “yansıtma kuramını” dikkate alarak tartışınız. 3. Yansıtma kuramına göre sanat yapanlar, değişen nesne ve varlıkların taşıdığı güzelliği korumak ve mükemmel hâle getirmek amacıyla mı doğayı taklit etmiştir? Tartışınız. 4. Natüralist romanlardan bildiklerinizi söyleyiniz. Bu romanların yansıtmayla ilişkisini tartışınız. 41 • Taklit Olarak Sanat 1. ETKİNLİK Taklit Olarak Sanat Yansıtmacı kuramı benimseyen sanatçılar eserlerinde tabiattan bazı varlıkları taklit etmeye çalışmışlardır. Platon’a göre sanatın taklit ettiği şey, asıl gerçeklik olan idealar değil, tersine ideaların bir kopyası olan nesnelerdir, görünüşlerdir, kısacası duyusal dünyadır. O, şöyle der:“İstersen bir ayna al eline, dört bir yana tut. Bir anda yaptın gitti, güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün canlı varlıkları. Evet, görünürde varlıklar yaratmış olurum; ama hiçbir gerçekliği olmaz bunların. Platon’a göre sanat, böyle bir yansıtma etkinliğidir. Sanat, ideaların yansıması olan nesnelerin yansımasıdır. Sokrates’e göre şairin yaptığı da bir yansıtmadır. Edebiyatta da doğadaki gerçeklikler taklit edilebilir. Aristoteles, yansıtma konusunda daha farklı düşünür: “Bir resme bakan, ona bakarken bu resmin neyi anlattığını, realitedeki bu ya da şu kimsenin resmi olduğunu öğrenir, bundan ötürü de resme hoşlanarak bakar. Ama, resmin ilgili olduğu obje, eğer tesadüfen daha önceden görülmemişse, o zaman bir taklit olan o resim, böyle bir taklit ürünü olarak ona bakanda bir hoşlanma duygusu uyandırmaz.” diyerek sanatın objesinin doğa olduğunu vurgulamak ister (Tunalı, İsmail, Estetik, s.176 - 177). Aşağıdaki soruları görseli ve yandaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. G. Lukacs yansıtmanın, her bilginin temeli olduğunu düşünür. Bunu şöyle dile getirir: “Dış dünyanın kavranması, bilinçten bağımsız olarak var olan dünyanın insan bilinciyle yansıtılmasından başka bir şey değildir.” Yansıtma kuramının günümüzde geldiği evreyi sanat eserlerini de dikkate alarak yorumlayınız. 2. Sanatçılar aşağıda verilen davranışları hangi düşünceyle yapmış olabilirler? * Donatello “Gattamelata” heykelini yaparken kasları gösterebilmek için atın derisini yüzmüştür. * Michelangelo “Musa” heykelini bitirdikten sonra heykelin karşısına geçerek büyük bir coşkuyla:“Ey Musa, artık konuşabilirsin!” demiştir. 3. Aristoteles ve Platon’un sanat hakkındaki düşüncelerini tartışınız. 4. 15. yüzyıl Floransa resim atölyeleri, doğa incelemelerinin ve anatomi araştırmalarının yapıldığı bilim laboratuvarlarına dönüşmüştür. Bu görüşten ve aşağıdaki resimden hareketle taklit olarak sanat anlayışının geldiği boyutları değerlendiriniz. Bu durumun sanat açısından olumlu ve olumsuz yönlerini söyleyiniz. Rembrandt , Dr. Tulp’un Anatomi Dersi 42 2. ETKİNLİK Sanatta Altın Oran İlkçağ Akdeniz medeniyetinden beri orantı düşüncesi sanatçıları ve filozofları düşündürmüş, doğa ve sanatta, tüm güzellikleri açıklayacak büyülü bir matematik formül aramışlardır. Bu formül, altın kesit orantısında bulunmuştur. Altın kesit orantısında, bütün canlı varlıkların, insan, hayvan ve bitkilerin , kullanılan gereçlerin , yapıların ve sanat yapıtlarının ”ilksel ve temel” orantısının bulunduğuna inanılmış ve altın kesitte varlığın bir temel estetik yasası kavranmak istenmiştir. Bu altın kesit orantısını ilk olarak sayılarla ifade eden Leonardo Fibonacci (Fibonassi) (1170 - 1250)’dir. Fibonacci’nin altın oran olarak bulduğu sayı 1,618’dir. Bu sayı parçayla bütün arasındaki ilgiyi gösterir. Bu ilgi uzun kısmın kısaya oranının 8/5 olmasıdır (Tunalı, İsmail, Estetik, s.214 - 215). 8 5 5 ALTIN ORAN Resimde İnsanda Doğada Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni ve görselleri dikkate alarak cevaplayınız. 1. Görsellerde altın oran nasıl kullanılmıştır? Tespit etmeye çalışınız. 2. Güzelliğin matematiksel olarak tanımlanma çabasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Tartışınız. 3. Altın oranın günümüz güzellik anlayışında kullanımını nasıl değerlendirirsiniz? Tartışınız. 43 2. Anlatımcı Kuram Temel Kavramlar • Tin • Ekspresyonizm (Dışavurumculuk) • Romantizm • Yaratma Hazırlık Çalışmaları 1. Sınıfa Picasso, Salvador Dali resimleri ve hat sanatından örnekler getiriniz. “Sanatçının hayal gücünün katılmadığı bir doğa, ne güzeldir ne de çirkindir.” (B. Croce) 1. ETKİNLİK Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak ... (Ahmet Haşim) Salvador Dali, Zaman akıp gidiyor Anlatımcı kuramı tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Şimdiye kadar duygu ve düşüncelerinizi anlatmak için hangi yolları kullandınız? (Şiir, müzik, öykü, resim gibi) Nedenleri ile anlatınız. 2. Şimdiye kadar tabiatta aynen karşılığı olmayan nesneler çizdiniz mi? Bu çizimleri hangi duygularla yaptığınızı arkadaşlarınızla paylaşınız. 3. Yandaki şiir ve resimde size göre öne çıkan özelllikler nelerdir? Bu resim ve şiiri yansıtmacı kuram açısından değerlendiriniz. 4. Sınıfa getirdiğiniz Picasso ve Salvador Dali’nin resimleriyle hat sanatından örnekleri inceleyerek “yaratma olarak sanat” ile ilgili anladıklarınızı söyleyiniz. 5. Sınıfa getirdiğiniz eserlerin yapılırken sanatçının hangi duygu ve düşüncelerin etkisi altında olabileceğini tartışınız. TEMEL METİN Anlatımcı Kuram Hatırlayacağımız gibi yansıtma kuramı, sanat eserinden hareket ederek sanatın ne olduğunu belirlemeye çalışıyordu. Buna karşılık anlatımcı kuram, sanat eserinin bir meydana getiricisinin bulunduğuna dikkat çekmiş, sanatın ne olduğu sorusunu sanatçıdan hareket ederek cevaplamayı hedeflemiştir. Bu kuramı kabul eden Croce ve Collingwood (Kolingvuud) (1889 - 1943) gibi düşünürlere göre sanat eseri, bize sanatçının iç dünyasını, ruhunu anlatır. Her ne kadar sanatçı eserinde tabiatı anlatıyor olsa da onu olduğu gibi değil, duyguları ile değiştirerek anlatır. Yani 44 tabiatın kendisinde uyandırdığı duygu ve yaşantıları ifade eder. Anlatımcı kuramı savunanlar, bu noktada sanatçının fikirleri ile duygusal yaşantısını birbirinden ayırırlar. Onlara göre fikirler ortaktır. Hâlbuki duygusal yaşantı kişiye aittir. İşte sanat eseri de sanatçının kendine özgü olan bu duygusal tarafının ürünüdür. Böylece anlatımcı kuram, sanatı belirleyenin sanatçının duyguları ve şahsi yaşantısının olduğunu kabul etmekte ve sanatçıyı araç olmaktan çıkarıp sanatın merkezine koymaktadır. • Yaratma Olarak Sanat 2. ETKİNLİK Yaratma Olarak Sanat Anlatımcı kuramı kabul eden filozoflar, sanatın özüne “yaratma” kavramını koyarlar. Yaratma, duyguların “ifade”(anlatım, expression)sidir. Ancak burada ifadeden kasıt, duyguların adlandırılması değildir. Adlandırma genel olduğu hâlde ifade kişiseldir. Örneğin, belli bir sebepten dolayı sevinçli olmam ve “sevinçliyim” demem bir adlandırmadır, ifade değildir. Bu duygunun ifade olabilmesi için, bendeki özel yerini anlatmam, özel olduğunun bilincine varmam, duyguyu bütün özellikleriyle dile getirmem gerekir. Yani sanatçı, sıradanlığın dışına çıkarak yaratıcı bir faaliyetle duygularını ifade edendir. Duygu veya duygular, dile gelmeden önce, sanatçıda belirsiz bazı izlenimler hâlindedir. Sanatçı bunları keşfetmek, aydınlatmak ihtiyacındadır. Bunlar ifade edildiğinde belirlenmiş olur. İfade, aynı zamanda duygu veya duyguların tamamlanmasıdır. İşte sanat eserinin yaratılması, bu duygu veya duyguların dile getirilmesidir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Sanatçının eserindeki yaratma nasıl bir yaratmadır? 2. Delacroix’nın “Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti.” sözünü anlatımcı kuram ve yansıtma kuramına göre tartışınız. 3. Yandaki iki resmi, anlatımcı kuram ve yansıtma kuramı çerçevesinde inceleyiniz. Bu kuramların özelliklerini tespit ederek aşağıda bırakılan boşluklara yazınız. Rönesans Dönemi yansıtma kuramı resim örneği Anlatımcı kuram resim örneği Anlatımcı Kuramın Özellikleri Yansıtma Kuramının Özellikleri .......................................................................................... ........................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... 45 3. Duygusal Etki Kuramı Temel Kavramlar • Us • Fıtri • İzafi • Soyut (abstract) • İlinti Hazırlık Çalışmaları 1. Her sanat eserinde duygusal bir boyut var mıdır? Düşününüz. 2. Sınıfınızda mini bir müze oluşturmak için birer röprodüksiyon getiriniz. “İnsan oynadığı sürece tam insandır.” (Schiller) 1. ETKİNLİK Duygusal etki kuramını tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Röprodüksiyonlarınızı yansıtma ve anlatımcı kuramlara göre sınıflandırınız. 2. Mini müze oluşturmak için getirdiğiniz röprodüksiyonları sergi oluşturacak şekilde duvarlara asınız. 3. Bu eserlerle ilgili hissettiklerinizi tahtaya yazınız. 4. Yazılanlardan hareketle “estetik yaşantı olarak sanat” görüşünü tartışınız. 5. Schiller’in yukarıda verilen sözünü yorumlayınız. 6. Bir sanat eserini beğenip beğenmeme nelere bağlıdır? 7. Sanat eğitimi almış ve almamış bireyler arasında ne gibi beğeni farkları olabilir? 2. ETKİNLİK Duygusal Etki Kuramı İlk iki kuramımız sanatı, sanat eserinden ve sanatçıdan yola çıkarak açıklamak istemişlerdi. Bildiğimiz gibi sanat alanında, üçüncü bir unsur daha vardır ki bu da alımlayıcıdır. Duygusal etki kuramını savunanlar sanata işlevi, alımlayıcı üzerindeki etkisi açısından yaklaşırlar. Estetik nesne duyusal olan, görülen, işitilen ya da duyusal biçimiyle zihinde canlandırılan, insana bu duyusal özellikleri nedeniyle haz verendir. Aynı zamanda üzerinde düşünülen, seyrine dalınan bir nesnedir; yalnızca duyulara hoş geldiği için değil, bir anlam içerdiği, bir değer taşıdığı için de ilgi duyulan nesnedir. Buna göre beğeni, yargıların temelini oluşturur. Seyretmeye değer bulunan nesneler, değersiz bulunanlardan ussal olarak ayırt edilir. Neş’e Erdok, Radyoda Karmaturka Aşağıdaki soruyu yukarıdaki metni ve resmi dikkate alarak cevaplayınız. “Radyoda Karmaturka” adlı resim sizde ne gibi duygular uyandırdı? Arkadaşlarınızla paylaşınız. 46 • Estetik Yaşantı Olarak Sanat 3. ETKİNLİK Estetik Yaşantı olarak Sanat Duygusal etki kuramını savunanlar, bu etkinin estetik yaşantıda meydana geldiğini kabul ederler. Filozoflar, estetik yaşantının ne olduğu sorusu üzerine aşağıdaki görüşleri belirtmişlerdir. Kant’a göre estetik yaşantının öznesi, estetik nesneyle merakını gidermek için ilgilenmez, estetik nesneyi başka bir amaca hizmet eden bir araç olarak da görmez. Estetik yaşantıda insan, karşısındaki nesneyi hep belli bir uzaklıktan seyreder. Estetik yaşantı, kullanma, sahip olma, tüketme ve ahlaki açıdan yargılama gibi davranışları dışarıda bırakır. Kant estetik nesneyi yaşamın bir parçası olarak görür. Santayana (1863 - 1952)’ya göre, “Hiç kimseye zevk vermeyen bir nesne güzel olamaz.” Demek ki estetik değerden ancak insanla ilintili olarak söz edilebilir ve güzellik (estetik değer) de nesnelcilerin sandığı gibi insanla ilintisiz olarak dış dünyada bulunamaz; ancak bir veya bir grup insanla ilintili olarak düşünülebilir. Bir eserin estetik değeri kendi nesnel niteliklerine dayanmaz, insanda uyandırdığı duygulara, (estetik yaşantıya) dayanır. “Bu eser güzel.” gibi bir yargının anlamı genellikle yanlış anlaşılmaktadır. Güzelliğin eserde mevcut bir nitelik olduğu zannedilir. Oysa eserde böyle bir nitelik yoktur. I. A. Richards (Riçırds) (1893 - 1979) da bu konuda gayet kesin görüşlerde bulunur. Eserde güzellik (estetik değer) diye bir nitelik yoktur; ama biz konuşurken bu dilsel hataya düşeriz. “Filan resim için güzel deriz, aslında resmin bizde şu ya da bu şekilde değerli olan bir yaşantı meydana getirdiğini söylememiz gerekir.” Yani duygumuzun niteliğini eserde mevcut bir nitelik sayarız. Şöyle bir benzetmeyle de durumu açıklayabiliriz: Öldürücü nesnelerde “öldürücülük” diye bir nitelik ararsak bir şey bulabilir miyiz? Tüfek, bıçak, zehirli gaz gibi silahları alalım, bunların hepsi aynı sonucu yaratır yani insanı öldürür. Bundan ötürü bunlara öldürücü silahlar deriz. Ama aralarında ortak olan öldürücülük niteliğini bu silahların kendilerinde bulabilir miyiz? Biri barutun yanmasıyla yuvarlak bir kurşun fırlatır, diğeri keskin bir madendir, öteki bir gazdır. Aralarında ortak olan tek şey bizim üzerimizdeki etkileri yani meydana getirdikleri sonuçtur. Bunun gibi, “güzel” de bazı nesnelerin bizde meydana getirdikleri yaşantıda bulduğumuz niteliktir. Güzelliğin eserde bulunduğu sanısına kapılmak, Richards’a göre dilin bizi sürüklediği bir yanılgıdır ve ilkel bir tutumdur. Richards, güzeli, estetik değeri okurun yaşantısında arar; ama bu yaşantıyı “zevk” ya da “estetik duygu” diye adlandırmaktan kaçınır. Estetik yaşantı tür bakımından özel bir yaşantı değildir. Ona göre “Bir resme bakarken, bir şiiri okurken ya da müzik dinlerken yaptığımız şey, galeriye giderken ya da sabah giyinirken yaptığımızdan çok farklı bir şey değildir.” Sadece yaşantının düzeni başkadır. Bu düzen Kant’ın estetik yaşantıda “çıkar gözetmeme” ilkesine benzer. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Seyretmeye değer bulunan nesneler ile değersiz bulunan nesneleri ayırt etmede aklın yeri ne olabilir? 2. Santayana’nın, estetik yaşantıyı, “nesneye yansıtılmış zevk”olarak kabul etmesini tartışınız. 3. Richards’ın verdiği “öldürücü nesne” örneğine benzer örnekleri bırakılan boşluğa yazınız. ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ 4. Sınıfta iki münazara grubu oluşturulur. Birinci grup “Beğeninin oluşmasında akıl önce gelir.”, ikinci grup ise “ Beğeninin oluşmasında duygular önce gelir.” düşüncesini savunarak tartışır. 47 ETKİNLİK Mevlânâ’nın Aşk Estetiği Mevlânâ eserlerinde, insanın güzelliğe eğiliminin doğuştan geldiğini düşünür. Mevlânâ’ya göre güzellik “mutlak” ve “izafi (göreceli)” olarak iki şekilde ele alınabilir.Ona göre gerçek güzellik, mutlak güzelliktir ve Tanrı’nın güzelliğidir. Çünkü Tanrı, güzelliği kendinden olan varlıktır. Diğer bütün güzellikler görecelidir ve Tanrı’dan derecelerine göre, pay aldıkları nispette güzeldirler. Çünkü güzellikleri kendi varlıklarından değildir. İnsan, tabiata baktığında Tanrı’nın sanatını her varlıkta seyreder ve her varlıkta güzelliği bulur. Dolayısıyla insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun görünen ve görünmeyen her şeyi sever. Bu gözle baktığımızda çirkin diye değerlendirdiklerimiz bile aslında güzeldirler. İnsan öze yönelerek ilahî güzelliği ve aşkı kendinde tecelli ettirir. Artık onun için her şey Tanrı’ya götüren bir araçtır. 3. Aşk estetiğinin diğer estetik kuramlardan farklı yönlerini bırakılan boşluğa yazınız. Mevlânâ diğer bütün konularda olduğu gibi, bütün güzelliğe ilişkin zevkleri, sanatı, estetiği, psikolojiyi vb. aşkta toplamıştır. Onun estetiği, aşk estetiği olarak da adlandırılabilir. Aşk, insan olmanın en büyük belirtisidir. ................................................................................................ İşte bu noktada aşkın estetik ile olan ilişkisi karşımıza çıkıyor. Mevlânâ Mesnevî’sinde “Bundan dolayıdır ki Hak âşıklarına: ‘Nereye dönerseniz dönün orada onun yüzü, onun güzelliği vardır.’ Susamış olur da bir bardak su içerseniz, suyun içinde de Hakkı görürsünüz.” der. ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ ................................................................................................ Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Mevlânâ çirkin diye değerlendirilenlerin aslında güzel olduğunu düşünmesindeki gerekçe nedir? 2. Aşağıdaki mısraları (veya aşk estetiğini dile getiren başka şiirleri) sınıfta okuyarak yorumlayınız. “Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana benzer. Bak, suret bakımından neyi eksik? O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, o nadir bulunan cevheri ara” ... Mevlânâ 48 Hüseyin Nadir Doğru, Semazen 1 ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME Sanat Kuramları Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız. 4. Aşağıdaki sözlerden hangisi yansıtma kuramına yapılan eleştiridir? 1. Platon ressamın yaptığı işi anlatırken şöyle der: “İstersen bir ayna al eline, dört bir yana tut. Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri bütün canlı varlıkları.” A) En güzel sanat, yaşama sanatıdır. Buna göre, Platon’un sanat anlayışı aşağıdakilerden hangisidir? E) Tenkit kolay, sanat güçtür. A) Sanatı bir yaratma olarak görmesi B) Oyunla sanatı özdeş tutması C) Sanatı taklitten ibaret sayması B) Sanat, ekmek peşinde koşarsa alçalır. C) Sanat, taklidin bittiği yerde başlar. D) Sanat, sanat içindir. 5. Sanat ve tabiat güzelliklerinin aynı olduğunu savunan kuram aşağıdakilerden hangisidir? D) Sanatın estetik bir yaşam şekli olduğunu savunması A) Biçimci kuram E) Sanatı doğadan kopuk olarak görmesi C) İzlenimci kuram B) Anlatımcı kuram D) Taklit kuramı E) Oyun kuramı 2. “Doğanın mükemmelliği ve güzelliği vardır.” görüşü, aşağıdaki sanat kuramlarından hangisine aittir? A) İşlevsellik kuramı B) Anlatımcı kuram C) Biçimci kuram D) Yansıtma kuramı E) Duygusal etki kuramı 6. Sanatçı bir eser meydana getirirken doğadan aldığı izlenimleri işler ve onlara daha önce sahip olmadığı anlamlar yükler. O hâlde doğa taklit edilecek bir model değil; yalnızca esin kaynağıdır. Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki görüşlerden hangisinin önemi vurgulanmaktadır? A) Sanat eseri öznel yaratmayla olur. 3. Croce, “yapma” güzel deyince, doğrudan doğruya sanat yapıtlarını, sanat yapıtlarının güzelliğini anlar. Sanat güzelliği maddeye dayanır ve madde tarafından taşınır. Aynı zamanda sanat güzelliği tinsel bir etkinliktir, bir ifadedir. Bundan dolayı Croce sanat güzelliğini doğa güzelliğinden üstün tutar. Croce’un sanat anlayışı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Sanat bir yaratmadır, bu yaratma kendini sanat eserinde gösterir. B) Sanat doğanın tekrarıdır. C) Doğa güzelliği olmadan sanat gü zelliği ortaya çıkmaz. D) Doğa güzelliği ile sanat güzelliği ör tüşür. E) Bir sanat eserinin içine girdiğimiz oranda onu güzel buluruz. B) Sanat eseri doğayı yansıtırsa güzeldir. C) Sanatçı değer yargılarıyla doğayı yansıtmalıdır. D) Sanat eseri insanı doğal olana yönlendirir. E) Sanatçı sürekli doğaya yönelmelidir. 7. “İngiliz ressamlar, Thames’i sisli olarak gösterdiği günden beri Thames üzerinde gerçekten sis vardır.” Oscar Wilde bu sözüyle hangi kuramı eleştirir, hangi kuramı savunur nitelikte tavır almıştır? A) Yaratma kuramı – Yansıtma kuramı B) Yansıtma kuramı - Yaratma kuramı C) Yansıtma kuramı – Taklit kuramı D) Taklit kuramı – Duygusal etki kuramı E) Duygusal etki kuramı – Anlatımcı kuram 49 8. Sanatın objesinin doğa olduğunu vurgulayan Aristoteles aşağıdaki kuramlardan hangisinin temsilcisidir? A) Anlatımcı kuram B) Biçimci kuram 14. ”Doğada ideal güzellik ve mükemmellik yoktur. Mükemmelliği yaratan kalıcı, değişmez, özgün eserler veren sanatçıdır.” sözü ile anlatılmak istenen kuram, …………………….kuramıdır. 15. Mevlânâ’nın estetik anlayışına .... .....………… estetiği denir. C) Oyun kuramı D) İzlenimci kuram E) Taklit kuramı 9. Aşağıdaki kuramlardan hangisi güzel sanatlarda okuyan bir öğrencinin öncelikle ilgilendiği konulardan biridir? A) İzafiyet kuramı 16. Doğanın kendisi veya doğadaki tinsel yapı ancak sanatla anlaşılabilir ve ifade edilebilir görüşünü savunan kurama …………………………….... kuramı denir. Aşağıda verilen ifadelerin başına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız. B) Evrim kuramı C) Pragmatist kuram D) Yansıtma kuramı E) İdealist kuram 17. ( ) Yansıtma kuramına göre nesneler dünyası ve doğa biçimleri sanat için daima bir örnek, bir model oluşturur. 18. ( ) Platon’a göre sanat, taklidin taklididir. 10. “Belirli bir konudaki düşüncelerin, görüşlerin bütünü” olarak tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Varsayım B) Kuram C) Yaratma D) Oyun E) Yansıtma 11. Kant’a göre, “bir doğa güzelliği güzel bir şeydir, sanat güzelliği ise bir şey hakkındaki güzel bir tasavvurdur.” Aşağıdakilerden hangisi Kant’ın estetik anlayışı için söylenemez? A) Doğa güzelliği ile sanat güzelliği birbirinden farklıdır. 19. ( ) Mevlânâ’ya göre güzellik “mutlak” ve “izafi (göreceli)” olarak iki şekildedir. 20. ( ) “Bir sanat eseri, sanatçının kendinden kattığı değerlerle anlam kazanır.” görüşünü savunan kurama taklit kuramı denir. 21. ( ) Sanat eserinin güzelliğini sağlayan unsurlardan biri de, konusu olan nesneyi, gerçeğine uygun yansıtmasındadır. 22. ( ) Duygusal etki kuramına göre, estetik deneyim yaşayan insan, oyun oynayan insan gibi özgür bir varlıktır. B) Doğada güzel olan sanat yapıtında güzel olarak nitelendirilmeyebilir. C) Güzel bir gül çirkin bir resim hâline gelebilir. D) Doğa güzelliği ile sanat güzelliği birbirinin aynıdır. 23. Altın oranın uygulandığı sanat eserlerine örnekler veriniz. E) Sıradan bir taş güzel bir heykel şeklini alabilir. 24. “Sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir.” Balzac, bu sözüyle hangi sanat kuramını savunur, hangisini eleştirir? Neden? Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız. 25. Platon’a göre sanatçının taklitçi olmasının sebepleri nelerdir? Söyleyiniz. 12. Sanatçının algıladığı şeyleri taklit etmesine dayanan sanat kuramına, ………………… kuramı denir. 26. Bir nesne karşısındaki faydacı tavır ile estetik tavır arasındaki farkları örneklerle açıklayınız. 13. Sanat ile oyun arasında benzerlikler kuran sanat kuramı……………………….. kuramıdır. 50 Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 4. ÜNİTE SANAT, İNSAN VE DEĞERLERİ 1. Bir Değer Olarak İnsan ve Başarıları • Kişi ve Değerleri 2. Bir İnsan Başarısı Olarak sanat • Sanat Eseri ve Değerler İlişkisi 3. Sanatta Değerlendirme Problemi • Sanat Eserlerini Değerlendirme 51 1. Bir Değer Olarak İnsan ve Başarıları Temel Kavramlar • Bilim • Değer • Başarı • İnsan Hazırlık Çalışmaları 1. Suyun kaldırma kuvvetinin bilimsel olarak açıklanmasının, insan yaşamını nasıl etkilediği konusundaki düşüncelerinizi yazınız. 2. “Temel insan hakları” dendiğinde aklınıza gelen haklar hangileridir? “İnsan düşünen hayvandır.” (Aristoteles) Sokrates agorada öğrencilere sorar: “İnsan nedir?” öğrenciler: “iki ayaklı tüysüz varlık.” diye yanıt verirler. Ertesi gün tüyleri yolunmuş bir horozla gelir Sokrates: “Bu mudur insan dediğiniz?” 1. ETKİNLİK İnsan başarılarını değerlerle ilişkilendirmek üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. “Değer” sözcüğünden ne anladığınızı söyleyiniz. 2. Sizin için nelerin değerli olduğunu söyleyiniz. 3. Değerli bulduklarınızın, sizin için neden değerli olduğunu söyleyiniz. 4. İnsanla temasa geçmemiş, insanla hiçbir bağı bulunmayan, kendi başına değer olan bir şey var mıdır? Tartışınız. 5. İnsan haklarının günümüzde önemseniyor olmasını insan başarılarıyla ilişkilendirerek tartışınız. 6. İnsanın diğer varlıklardan neden farklı olduğunu ve bu farkı yaratan özellikleri tartışınız. 2. ETKİNLİK Bir Değer Olarak İnsan ve Başarıları Nedir insan? Düşünen, üreten, araç yapan ve değerlendiren bir varlıktır. İnsanın düşünebilmesi insanı iradeli kılar. İrade insana isteme, yapıp etme olanağı sağlar. Aynı zamanda insan, doğayı, evreni ve kendisini değiştirip dönüştüren, en önemlisi yenileyen bir varlıktır. Bu değiştirme ve yenileme sonucunda bugünün insanını ortaya çıkarmıştır. İşte bu yüzden en büyük değer önce insanın kendisidir. Değer, bir şeyin kendi alanı ve benzerleri arasındaki yeridir. Kendi başına bir malın veya bir nesnenin değeri yoktur. Bir şeyi değerli kılan onun insanla olan özel ilgisi, insan için taşıdığı özel anlamıdır. Anı olarak saklanan, sembol olarak kullanılan nesnelerin ilgili kişilerce “değerli” sayılmasının nedeni budur. Örneğin, evlenen çiftlerin evlilik davetiyesini saklaması. “İnsanın değeri”, insanın, cins olarak diğer varlıklarla ilgisi bakımından özel durumu ve bu özel durumundan dolayı kişilerin insanlar arası ilişkilerde sahip olduğu bazı haklar, yani insanın varlıktaki özel yeridir. Dünyaya gelen her kişinin yaşama, beslenme eğitilme hakkı ve dokunulmazlığı vardır. Kısaca “insan hakları” adı altında 52 toplanan ilkeler, temellerini insanın değerinde bulur. “İnsanın değeri” diğer varlıklardan farklı olarak ortaya koyduğu “değerleri”dir. İnsan, diğer nesne ve varlıkların yanı sıra kendini ve ortaya koyduğu değerleri değerlendirebilen bir cins oluğu için en büyük değerdir. “İnsanın değerleri” ise insanın var olduğundan bugüne ortaya koyduğu başarılarıdır. İlk insanların önceliği hayatta kalma ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılama ve bu bağlamdaki yapıp etmeleri ile sınırlıyken; öğrenebilme, bilgi edinebilme, bilgiyi üst üste koyabilme yetisiyle insanların başarıları da her geçen gün artmıştır. İnsan, doğayı kontrol etmek için bilimi; kendini güvende hissetmek, paylaşımı sağlamak, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için toplumsal yaşamı ortaya koymuştur. Toplumsal yaşamın oluşması, ekonomi, devlet, hukuk, ahlak (moral), teknik, felsefe, sanat ve kültür alanlarındaki başarılarını ortaya çıkarmasını sağlamıştır. Seslere anlam verme yani dil, insana bu başarıları biriktirme ve aktarma olanağı sağlamıştır. İnsan, tek tek kişilerin gerçekleştirebildikleri ve yapabildikleriyle varlığa yeni boyutlar kazan- dırmaktadır. Bütün bu başarıları sorgulayan, bunlara anlam veren veya bu başarıları değerli kılan yine insanın kendisidir. İnsan başarılarına “değer biçme”de ise çeşitli etkenler rol oynar. Her başarı alanına değer biçmek, en başta çağın insan anlayışına ve değer biçen kişinin insan anlayışına bağlı olmakla birlikte ağır basan etkenler fayda ve modadır. Çağımızda, hızlı gelişmenin bir ürünü olan tekniğe en yüksek değerin biçilmesinde, tekniğin kişi yaşamında sağladığı fayda ve rahatlığın payı büyüktür. Bilimlerdeki gelişmenin ürünleri, kişilerin yaşamını pratik anlamda kolaylaştırarak bu alanın önemini artırır. İnsanın başarılarından sadece bilimi öne çıkaran bu değerlendirme biçimi, popüler veya çoğunluğun değerlendirmesidir. Bu değerlendirme, insanı ve kişiyi düşünmekten uzak olduğu gibi kişiyi de bunları düşünmekten uzaklaştırır. İnsan başarılarının değerlendirilmesi, kendisi de bir başarı alanı olan felsefenin işidir. Felsefe bu değerlendirmelerinde, başarıların insan yaşamındaki yerini, önemini göstererek insan için ortaya çıkardığı problemlere de değinir. Bu aynı zamanda insana ve çağa yön verme çabasıdır. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. İnsanın gündelik hayatında, bilim alanında, sanat alanında, düşünce alanında, teknik alanda yaptıklarının ortaya çıkardığı gelişmeleri çizelgeye yazınız. Olumlu Olumsuz ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... 2. a. Mağazaların yaz ve kış sonlarında mevsim sonu indirimi yapmaları b. Eskimoların buzdolabına ihtiyaç duymaması Yukarıda verilen örnekleri “değer biçme” kavramı açısından tartışınız. 3. Her anne çocuğunun ilk giysisini veya çıkardığı dişi saklar. Bunların anne için değerli olmasının sebepleri nelerdir? 4. “İnsanın değeri “ ve “değerlendiren bir varlık olarak insan” ifadelerinin birbirinden farkı nedir? 5. “İnsan başarılarını neden felsefe değerlendirir?” sorusunu felsefi bilgi konusunu da dikkate alarak tartışınız. 6. Değer kavramını; her şeyin anlamsızlığını, gereksizliğini ve hiçliğini savunan “Dada” hareketiyle ilişkilendirerek tartışınız. J. F. Millet, Başak Toplayan Kadınlar 53 3. ETKİNLİK İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 1. Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Madde 2. Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız, ister vesayet altında olsun veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir. Madde 3. Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Madde 4. Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır. Madde 5. Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. Madde 6. Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır. Madde 7. Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korumasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır. Madde 8. Herkesin anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır. Madde 9. Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. Madde 10. Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır. İzmir Karşıyaka İnsan Hakları Anıtı İnsan Hakları Evrensel Bilgirgesi insanın değer alanında ortaya koyduğu başarılardan biridir. Bu başarının başka hangi başarılara yol açtığını tartışınız. 54 • Kişi ve Değerleri Temel Kavramlar • Özgürlük • Adalet • Sorumluluk • Hak • Dürüstlük • Cesaret • Eşitlik • Ölçülü Olma Hazırlık Çalışmaları 1. Erdem kavramının sözlük anlamını bulunuz. 2. Bir önceki konuda geçen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ilk on maddesinde bireye yönelik hangi insani değerlerin önemsendiğini tespit ediniz. Özgürlüğün 20. Yılı Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı mücadelenin sembolü olan Nelson Mandela yaşamının 27 yılını cezaevinde geçirdikten sonra 11 Şubat 1990’da serbest bırakılmıştı. Mandela bu yıl 92 yaşına girecek. (www.timeturk.com.tr’den değiştirilerek alınmıştır.) (5 Şubat 2010) 1. ETKİNLİK Kişi değerlerlerini tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Hazırlık çalışmasında tespit ettiğiniz insa- neler olduğunu veya olabileceğini tartışınız. na yönelik değerleri tahtaya yazınız. Bunlar, ol5. Pozitif ayrımcılığa neden ihtiyaç duyulması gereken değerler midir? Tartışınız. muştur? Pozitif ayrımcılığın olduğu bir toplum2. Sizin için özel değer ifade eden şeylerin, da sizce hangi insani değerler eksiktir? Tartışınız. temel kavramlar bölümünde verilen değerlerle 6. Yaşadığı dönemde öne çıkan sanatçıilgisini tartışınız. ların hangi insani değerlere sahip olduklarına 3. Size kendinizin değerli olduğunu hissetti- dair örnekler veriniz. ren tutum ve davranışlar hangileridir? 7. Çevrenizde değer verdiğiniz kişilerin ne 4. İnsanlığın bugüne kadar elde ettiği başa- gibi insani değerlere sahip olduğunu söyleyiniz. rıları göz önüne alarak bu başarılara katkınızın 2. ETKİNLİK Kişi ve Değerleri Kişi veya birey, hak sahibi olan ve sahip olduğu hakları kullanarak insana özgü olanakları değerlendiren insandır. İnsanın temel özelliklerinden biri de toplumsal bir varlık olmasıdır. Hak sahibi olması ve insana özgü olanakları kullanması, toplum içinde yaşamasıyla yani diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde anlam kazanır. Yaşadığımız olay ve durumlarda aldığımız her karar ve gerçekleştirdiğimiz her davranış, bu ilişkileri nasıl değerlendirdiğimize dayanır. İnsanın, diğer insanları, olayları, durumları ve kendisini değerlendirmesi kaçınılmazdır. Birey, ilişkide olduğu veya olmadığı insanları, kendisini, olayları ve durumları değerlendirmeden yaşayamaz. İnsanın var olma şartı olan bu değerlendirmeler, insan değerlerini oluşturur. Bunlar aynı zamanda, kişi değerleridir. “İnsan değerleri”, insanlar arası ilişkilerde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ortaya çıkan sevgi, dürüstlük, bağlılık, saygı, adalet, eşitlik, özgürlük gibi kişi imkânlarıdır. Sanat eserleri de insan değerleri arasında yer alır. İnsan, sanat eserini ortaya koyarken hayal gücü, yaratıcılık, beğenme, haz alma, düşünme vb. yetileri kullanır. Böylece içinde yaşadığı toplumdaki insani değerleri eserinde işler, yansıtır, bu değerlerden ilham alır.“Sanat Kuramları Ünitesi”ne baktığımızda bu değerlerin esere yansıtılmasına dair örnekleri bulabiliriz. “Bireyin değeri” ise diğer bireylere göre onun tek olan yapı bütünlüğüne sahip olması, onun o kişi olma özelliği ve bütünlüğünden dolayı diğer kişilerden farklı imkânları, farklı yaşantıları, farklı gerçekleştirmesidir. Bir insanın kahraman, özgür, dürüst…vb. olmasının ifadesidir. Bir kişinin “birey değerleri” kişinin yaptıklarında öne çıkan, yaşamında ağır basan kişilik özelliklerinden ibarettir. Bu özelliklerin insanın sanatına yansıması da kaçınılmazdır. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Okuduğunuz romanlarda veya seyrettiğiniz filmlerdeki roman veya film kahramanlarından beğendiğiniz kahramanı ve onun kişilik özelliklerini söyleyiniz. 2. İnsan değerleri açısından dürüstlüğü savunan birinin yalan söylemesini tartışınız. 3. “Ben kimim” sorusunu taşıdığınız olumlu ve olumsuz değerler açısından tartışınız. 55 2. Bir İnsan Başarısı Olarak sanat Hazırlık Çalışmaları 1. Daha önce gezdiğiniz müzelerde en fazla aklınızda kalanlar nelerdir? Düşününüz. 2. İnsanın sanatsal ve bilimsel başarısı olarak düşündüğünüz çalışmalara örnekler veriniz. "Güzel sanatlarda başarı, bütün inkılâplarımın başarıldığının delilidir." (Mustafa Kemal Atatürk) 1. ETKİNLİK Bir insan başarısı olarak sanatı tanımak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. İnsan diğer varlıklardan neden farklıdır? Tartışınız. 2. İnsanlığın en önemli başarısı sizce nedir? Neden? 3. Arkeoloji ve antropoloji gibi bilimlerin, insanlık tarihini ortaya koyarken sanat eseri ka- lıntılarından faydalanmasının nedenlerini tartışınız. 4. Ekonomik anlamdaki gelişmişliğin sanatla olan ilişkisini tartışınız. 5. İnsan başarısı olan bilimin, insan yaşamına olumlu ve olumsuz etkilerini tartışınız. 2. ETKİNLİK Bir İnsan Başarısı Olarak Sanat İnsan varoluşu gereği doğayı, kendini merak eder ve bilmek ister. Bu bilme isteği ilk insandan bu yana süregelen bir eğilimdir. Bilen, bilgiyi elde eden insan, bilgiyi anlatmak ve paylaşmak durumundadır. İlk insan kendini anlatma ve bilgiyi (becerileri) paylaşma etkinliği olarak mağara duvarlarına resimler çizmiştir. Diyebiliriz ki insan dilden önce çizerek iletişim kurmuştur. Kendini ve doğayı resimlerle anlatmıştır. İletişim aracı olarak resmin yerini dil aldıktan sonra, resim, (genel olarak sanat) hayal gücü, duygulanım ve yaratıcılığın üst noktada kullanıldığı bir başarı ve değer alanı olarak karşımıza çıkar. Sanat, aynı zamanda insanın toplumsal değerlerini ortaya koyduğu bir araçtır. Sanatın bir başka yönü de kişinin kendi değerlerini yansıtmasının bir aracı olmasıdır. Yaşamın anlamını ortaya koyarken sanatı kullanır. Aynı zamanda sanat, kişi olarak kendi yaşamımızı anlamlandırırken, toplumsal yaşama da farklı anlam ve değerler katar. Bireysel ve toplumsal farkındalığı artırır. Örneğin, milli marşlar her bireyin toplumsal aidiyet duygusunu güçlendirir. Her sanat dalının farklı dil kullanarak ortaya konulması, insanın değer ve başarılarının zenginliğidir. Örneğin, resimde Bruegel (Burugel), mimaride Mimar Sinan, müzikte Münir Nurettin Selçuk vb. gibi. Mağara resmi Pieter Brughel, Babil Kulesi Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni ve görselleri dikkate alarak cevaplayınız. 1. İnsan başarısı olan sanatın, sağladığı getiriler bağlamında insan yaşamına katkısını tartışınız. 2. Yandaki resimler insanın hangi duygularını anlatmada başarılı olmuşlardır? Francisco Goya, 3 Mayıs 1808 56 • Sanat Eseri ve Değerler İlişkisi Temel Kavramlar • Değerleme • Değerlendirme Hazırlık Çalışmaları 1. İnsanların sanat galerilerinde ne tür eserlere daha fazla ilgi gösterdiğini gözlemleyiniz. “Değer”siz sanat olur mu? 1. ETKİNLİK Sanat eserinin değerlerle ilişkisini anlamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Gözlemlerinizden hareketle insanların ne tür resimlere ilgi gösterdiğini sözyleyiniz. 2. “Bu resim pahalıdır.” dendiğinde o resme bakış açımız değişir mi? 3. “Değersiz sanat olur mu?” sorusunu tartışınız. 2. ETKİNLİK Sanat Eseri ve Değerler İlişkisi Gerçeklikler karmaşıktır, farklı özellikler taşırlar ve özne bu gerçekliklerle karmaşık yapısı gereği farklı bağ kurar. Sanat, öznenin duygu ve hayal gücünü kullanarak nesneyle kurulan bu bağın sonucunda ortaya çıkar. Sanat eseri, insan düşüncesinin somutlaşmış görüntüsüdür. Sanat eserine ilişkin ortaya konan bilgi eğer bir tespit değilse açıklama ve yorumlamadır. Bu yorumlamalar aracılığı ile sanat eseri gerçekliklere de değer katar. Fakat bu eser aynı zamanda değerlendirilendir. İnsanın eser ortaya koyması gerçekliği değerlemesidir. İnsanın yapıp etmelerine (eserler) dair düşüncesi ise değerlendirmedir. Örneğin, bir ressamın taşın resmini yapması gerçekliği değerlemesi; taşın resmi üzerinde düşünmesi ise değerlendirmedir. Bir eser olarak ortaya çıkan değerlemelerin hepsi değer yargılarına uygun olmayabilir. Yani değerlemeler değer yargılarına uygun olma zorunluluğu taşımazlar. Eseri ortaya koyan sanatçının toplum değerleri ile paralellik gösteren özelliklerinin yanı sıra farklılıkları da olabilir. Bir nesnenin değerle ilişkilendirilebilmesi için, yani eser olması için kişi yaratmasının ürünü olması şarttır. Toplumların başarıları ve insana bakış açılarının farklılığı ile kişi hayal gücü ve yaratıcılığının farklılığı, ortaya konan değerlemeleri (eser) etkiler. Sanat ürünü olan sanat eseri, toplumdan topluma ve onu ortaya koyan kişilere göre farklılık gösterir. İlk Çağda insan figürlerinin olması, Orta Çağda ise dinî semboller içeren tabloların yapılması buna örnektir. Değer problemini çözümlerken diğer değer alanları olan ahlak, siyaset, din ile birlikte sanat da bu probleme kaynaklık eder. Sanat eseri, taşıdığı değerler ve öznenin eseri değerlendirme biçimi, değer probleminin çözümlenmesinde temel unsurlardan biridir. Örneğin, eserin taşıdığı değer ile onun üzerine yaptığımız değerlerdirmenin toplamı değer problemini aydınlatır (Picasso’nun Guernica’sı bu anlamda örnek gösterilebilir). O hâlde sanat eseri öncelikle bir değerlemedir. Çünkü sanat eseri, onu ortaya koyan kişinin değerleri ile çağının değerlerini yansıtır. Aynı zamanda sanat eseri, değer probleminin sorgulanmasında yol göstericidir. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Bir sanatçının, çeşitli nesne ve varlıkları değerlemesine ilişkin örnekler veriniz. Bu değerlemelere toplumsal yapının etkisi olmuş mudur? Tartışınız. 2. Değer problemine kaynaklık eden alanlar nelerdir? Sanatın, değer probleminin çözümlenmesindeki katkısı nedir? Tartışınız. 3. Herhangi bir konuda niçin değerlendirme yapılır? 57 3. Sanatta Değerlendirme Problemi Temel Kavramlar • Değer Atfetme • Değer Biçme Hazırlık Çalışmaları 1. Değer verdiğiniz bir nesnenin sizin için neden değerli olduğu konusundaki düşüncelerinizi söyleyiniz. 2. Leonardo da Vinci’nin resimlerinin tıpkı basımlarından örnekler toplayarak sınıfa getiriniz. 3. İstediğiniz bir sanat eserini, çevrenizde sanat eğitimi almış ve sanat eğitimi almamış birer kişiye göstererek eserle ilgili yanıtlarını yazınız. Bilge Hoca ve Öğrencisi Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum, bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.” Öğrenci elindeki ile ilk önce bir bakkal dükkânına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır, evirir çevirir, sonra: “Buna bir tek lira veririm, bizim çocuk oynasın.” der. Sonra bir semerciye gider. Semerci nesneye şöyle bir bakar: “Bu benim semerlere iyi süs olur, buna bir on lira veririm.” der. En son bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar: “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilave eder: “Buna kaç lira istiyorsun?” Öğrenci sorar: “Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.” Öğrenci, “Hayır veremem.” diyerek Bilge hocasının yanına döner. Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?” Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir. Bilge hoca: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve onun değeri, bilenin yanında kıymetlidir.”der. (www.forum.alomaliye.com sitesinden alınarak komisyon tarafından düzenlenmiştir.) 1. ETKİNLİK Sanatta değerlendirme problemini anlamak üzere aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Sınıfa getirdiğiniz Leonardo da Vinci tablolarından ikisine bakarak sanatçının neyi anlatmak istediğini söyleyiniz. 2. Leonardo da Vinci’nin tabloları hakkında kısaca sanat eleştirisi yazınız. Yazdığınız kağıtları yanınızdaki arkadaşınızla değiştirerek okuyunuz. Eleştirinizi arkadaşlarınızın eleştirileriyle karşılaştırınız. 3. Leonardo da Vinci’nin tablolarıyla ilgili yaptığınız eleştirilerden en tutarlı olanı hangisidir? Niçin? 4. Kendi eleştirinizle arkadaşınızın eleştirisinin farklılıklarının nedenleri ne olabilir? 5. Hazırlık çalışmasında elde ettiğiniz sanat eserine ilişkin görüşleri sınıf ortamında tartışınız. 58 6. Mağara duvarı figürleri sanat eseri olmasının yanı sıra bize bilgi verirler mi? Bu eserlere baktığınızda dönemle ilgili fikir yürütebiliyor musunuz? Düşüncelerinizi sınıfla paylaşınız. 7. Sanat eleştirileri, tarihi yazarken bize ışık tutar mı? Eserlerden örnekler vererek tartışınız. 8. Mimari yapıyla bir tabloyu birbiriyle karşılaştırabilir miyiz? Nedenlerini söyleyiniz. 9. Sizin için özel bir değer ifade eden sanat eseri var mı? Bu esere neden değer yüklüyorsunuz? 10. Alımlayıcı, sanat eseriyle kendi arasında ne tür bir bağ kurarak değerlendirme yapar? Görüşlerinizi belirtiniz. TEMEL METİN Sanatta Değerlendirme Problemi Güzel, iyi, faydalı, doğru kavramları hem kendi başlarına birer değer hem de değerlendirme aracıdırlar. ‘‘Güzel nedir?”, “İyi nedir?”, ”Faydalı nedir?”, “Doğru nedir?” türündeki sorular felsefe tarihi boyunca sorulmuş ve filozoflar tarafından değer problemi çözümlenmeye çalışılmıştır. Estetik değer ise estetik alanı için temel bir problem olmuştur. “Aynı şeylerin farklı değerlendirilmesinin nedeni nedir?” sorusu da yanıtlanmaya çalışılan temel sorulardandır. Değerlendirme; bir şeyin kendi cinsinden olanlara göre durumudur. Değerlendirme türleri, değer atfetme, değer biçme ve doğru değerlendirmedir. Değerlendirme, “değer atfetme” olarak anlaşıldığında, değerlerin öznelliğini de temellendirmek kolay olacaktır. Kitabın içinde kurutulmuş bir gül benim için değerli ve önemli olurken aynı gül bir başkası için önemli değildir. O hâlde burada değeri belirleyen nesne veya nesnenin yapısı, taşıdığı özellikleri değil; öznenin yani değer atfeden kişinin o nesne ile kur- duğu bire bir ilişkidir. Oysa nesne, olay veya kişilerin değerlendirilmesi; değerlendirmeyi yapan ile değerlendirilenin aralarında kurdukları bire bir ilişkiye bağlanırsa atfedilen değer mutlaka olumlu olacaktır. Bazen de değerlendirme, ilkeler, kurallar, standartlar, ölçüler ve moda açısından değerlendirileni nitelemek şeklinde anlaşılır. Bu ise “değer biçmek”tir. Hatta değerlendirme sistemlerinin oluşturulması ile kişiler dahi kendi yapıp etmelerini bu sisteme göre değerlendirirler. Bu durumda bağımsız değerlendirmeden söz etmemiz pek mümkün olmayacaktır. Hatta kişinin yapıp etmelerinin, yaratıcılığının bağımsızlığından söz edilemez. Değerlendirme fenomenine sadece değerlendiren açısından baktığımızda doğru değerlendirme yaptığımızı söyleyemeyiz. Doğru değerlendirme, değerlendirmeyi yapan (özne) ile değerlendirilen (olay veya nesne) arasındaki ilişkiden meydana gelir. 2. ETKİNLİK Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. “Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni adlı eseri 2 milyon 200 bin TL’ye satıldı.” “Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni adlı eseri güzeldir.” “Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni adlı eseri benim için özel bir anlam taşır.” Birbirinden farklı bu üç değerlendirme biçiminin isimlerini söyleyiniz. Burhan Doğançay, Mavi Senfoni 59 2. Aşağıdaki resimleri değerli kılan nedir? Tartışınız. Nigârî, Barbaros Hayreddin Paşa’nın portresi Osman Hamdi Bey, İki Müzisyen Kız 3. Aşağıdaki çalışmaları “değerlendirme” açısından birbiri ile kıyaslayınız. Hangisi daha değerli olabilir? Neden? DNA modeli 60 Vincent Van Gogh, Ayçiçeği • Sanat Eserlerini Değerlendirme Temel Kavramlar • Fenomenoloji • Psikolojizm • Marksizm Hazırlık Çalışmaları 1. İ. Kant’ın “Sanat, güzel bir şeyin tasarımlanması değil; ama bir şeyin güzel tasarımlanmasıdır.” sözüyle anlatmak istediğini düşününüz. Sanat eserlerine hiç felsefe gözüyle baktınız mı? 1. ETKİNLİK Sanat eserlerinin değerlendirilmesindeki farklılıkları sorgulamak üzere aşağıdaki çalışmaları yapınız. 1. Bir sanat eseri nasıl değerlendirilmelidir? Tartışınız. Tartışınız. 3. Bir sanat eserini değerlendirmede felsefe 2. “Ben güzel dersem güzelsin.” Ahmet Mu- dersinde öğrendiklerinizin katkısının olup olahip Dıranas’ın bu sözünden ne anlıyorsunuz? mayacağını tartışınız. 2. ETKİNLİK Sanat Eserlerini Değerlendirme Bir önceki konumuz olan “sanatta değerlendirme problemi”ne açıklık getirmek için, “Estetik değer nedir?” sorusuna felsefe tarihi açısından da bakalım: Sanat eserinin değerlendirilmesinde felsefede farklı yaklaşımlar olduğunu görüyoruz. Bunlara psikolojist, Marksist, fenomenolojik ve ontolojik yaklaşımları örnek verebiliriz. Psikolojist yaklaşım için sanat, onu beğenen, ona bakan öznenin duygulanım ve duyduğu hazza bağlıdır. Nesneler kendi başına güzelliği içinde barındırmazlar. Bu değerlendirme özneldir. Çağdaş Marksist anlayış, sanatı insan - toplum ilişkisini dikkate alarak açıklar. Sanatçı özgür olarak sanat eserini ortaya koyarsa kendi kişilik ve yaratıcılığını esere yansıtabileceği gibi toplumun ilerlemesini sağlayacak nitelikleri de sanat eserine yansıtabilir. O hâlde sanat eserinin insan - toplum niteliklerinden yoksun olması, onu sanat olmaktan uzaklaştırır. Fenomenolojik yaklaşıma göre varlık görünenin özüdür. Öz, varlığın yalnızca bilinçle dolaysız olarak kavranmasıyla elde edilir. Temsilcisi Husserl (Hözerl), “Şeylere dönelim.” sözüyle sanat eserini işaret eder. Tek tek sanat yapıtlarının taşıdığı “öz” genel ve tümeldir. Dolayısıyla tek tek sanat eserleri sanatın değerini ortaya koymada önemli değildir. Gerçeklikten sıyrılmış veya kopmuş bir öz anlayışıyla nesnelerin real varlığını da görmezden gelir. Bu görüşüyle fenomenolojik yaklaşım estetik değerlendirme içinde çok fazla kabul görmemiştir. Ontolojik yaklaşımda estetik değer, nesne değeridir ve bu nesne sanat eseridir. Sanat, sanat olduğu için güzel değildir; sanat yapıtı olduğu için güzeldir. O hâlde değer problemini çözümlemek için estetik nesnenin temele alınarak değerlendirilmesi gerekir. Görüldüğü gibi her yaklaşım “değer problemini” farklı temellendirmiştir. Değer problemindeki yaklaşımların bilgisi, bizim kendi değerlendirmelerimizi ortaya koymamıza yardımcı olacaktır. Aşağıdaki soruları yukarıdaki metni dikkate alarak cevaplayınız. 1. Güzellik var olan şeylerde mi yoksa seyreden kişinin gözlerinde midir? Tartışınız. 2. Sanatsal vizyon hayata bakışımızı değiştirir mi? Tartışınız. 3. Günümüzde maddeci değerlendirmelerin ağır basmasının nedenlerini neye bağlıyorsunuz. Üzerinde düşününüz. 4. Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı eserini yukarıdaki yaklaşımların her birine göre ayrı ayrı değerlendiriniz. 61 ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME Sanat, İnsan ve Değerleri Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız. 1. “Nice insanlar gördüm Üzerinde elbise yoktu Nice elbiseler gördüm İçinde insan yoktu” (Mevlânâ) Mevlânâ’nın yukarıdaki sözlerinde en fazla hangi tür değerlerden söz edilmektedir? A) Hukuk değerleri B) Sanat değerleri C) Kişi (insan) değerleri D) Toplum değerleri E) Ahlak değerleri 4. “Estetik değer, obje değeridir, bu obje sanat eseridir.” görüşünü savunan yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Psikolojist yaklaşım B) Fenomenolojik yaklaşım C) Çağdaş Marksist yaklaşım D) Ontolojik yaklaşım E) Var oluşçu yaklaşım 5. İnsanın düşünebilmesi insanı iradeli kılar. İrade insana isteme, yapıp etme olanağı sağlar. Bu da insana, kendisini, çevresini ve doğayı değiştirme, yenileme fırsatı verir. Yukarıdaki parçada öncelikli değer olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır? A) İrade B) Düşünme 2. Sanat eserinin değerlendirilmesinde felsefede farklı yaklaşımlar vardır. Psikolojist yaklaşımda sanat, onu beğenen, ona bakan öznenin duygulanım ve duyduğu hazza bağlıdır. Ontolojik yaklaşımda estetik değer, nesne değeridir ve bu nesne sanat eseridir. Yukarıdaki paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Her yaklaşım “değer problemini” farklı temellendirmiştir. B) Bütün yaklaşımlar “Estetik değer nedir?” sorusuna cevap aramıştır. C) Psikolojist yaklaşımın değerlendirmesi özneldir. D) Ontolojik yaklaşımda sanat, sanat yapıtı olduğu için güzeldir. E) Psikolojist yaklaşımda nesneler kendi başına güzeldir. 3. “İnsan, sanat eserine güzellik yasalarına göre biçim verir.” Karl Marx, bu sözüyle sanat eserinde hangi ölçünün önemini vurgulamıştır. A) Öznenin duygu ve yaratıcılığını B) Sanat eserini C) Güzellik yasasını D) Toplumsal değerleri E) İnsan değerlerini 62 C) Akıl D) İnsan E) İsteme 6. Herhangi bir nesnenin değer kazanabilmesi için aşağıdakilerden hangisinin özel alanına girmesi gerekir? A) Sanatçı B) İnsan C) Müzisyen D) Yazar E) Yapımcı 7. Aşağıdaki insan başarılarından hangisi diğerlerinden farklı amaç ve sonuçlar taşıyan bir değerdir? A) Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. B) Yalan söylemek bütün ahlak sistemlerinde kötüdür. C) Hukuk kuralları, toplum içindeki anlaşmazlıkları çözümleyen kurallardır. D) Gemi yolculuğunu Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini keşfetmesine borçluyuz. E) Kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır. 8. Sanat felsefesi doğal nesnelerin durumunu problem edinemez. Çünkü onlar bir insanın başarısı değildir; çünkü onlar sanat fenomeninin dışında kalırlar; çünkü onlar değerden yoksundurlar. Yukarıdaki paragrafa göre aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Sanat eseri insan ürünü olmalıdır. B) Sanat eseri insan yaratıcılığını taşımalıdır. C) Sanat eseri insanın ortaya koyduğu değerdir. D) Sanat bir insan başarısıdır. E) Sanat eseri ve doğal nesne aynıdır. 9. Diğer kişilere göre bireyin tek olan yapı bütünlüğüne sahip olması, onun o kişi olma özelliği ve bütünlüğünden dolayı diğer kişilerden farklı imkânları, farklı yaşantıları, farklı gerçekleştirmesine “Kişinin değeri” denir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi “kişinin değeri” arasında gösterilemez? A) Zekâ B) Özgürlük C) Cesaret D) Dürüstlük E) Ölçülülük 12. Siyaset, ahlak, felsefe, bilim ve sanat; aralarındaki biçimsel ayrımlara rağmen aynı gerçekliğin farklı yanlarını ortaya koyan alanlardır. Örneğin, belli bir dönemin felsefi anlayışını sanatında da görebiliriz. İnsan başarılarına ilişkin yukarıdaki paragraftan çıkarılabilecek en doğru yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsan başarılarının temelinde felsefe vardır. B) En önemli insan başarısı bilimdir. C) İnsan başarıları farklılıklarına rağmen birbirleriyle etkileşim hâlindedir. D) Sanat insan başarılarının son aşamasıdır. E) İnsan başarıları aynı dili kullanır. 13. Afşar Timuçin’e göre estetik görüye ulaşmak için sanatçının iyi bir sanat tarihçisi olması gerekir. XIX. Yüzyıldan itibaren ileri ülkeler bilimsel estetiğe ya da laboratuar estetiğine geçmişlerdir. Yapıtları incelemeye dayanmayan bir estetik, estetik değildir. Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisinin önemi vurgulanmaktadır? A) Güzellik anlayışının B) Estetik görünün 10. Aşağıdaki değerlerden hangisi sanatın toplumsal katkıları arasında gösterilemez? A) Sanat toplumsal sorunlara dikkat çeker. B) Sanat insanın toplumsal değerlerini ortaya koyduğu bir araçtır. C) Sanat kişinin değerlerini yansıtır. D) Sanat toplumsal yaşama anlam ve değer katar. E) Sanat İnsanın kendini anlatma ve bilgiyi (becerilerin) paylaşma etkinliğidir. 11. Bir ressamın yaptığı resme 1500 TL etiket koyması aşağıdaki değerlendirme türlerinden hangisiyle tanımlanır? C) Sanatçının D) Sanat eğitiminin E) Sanat yapıtlarını incelemenin 14. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin bir bölümü kişi haklarından oluşur. Bunun nedeni kişi haklarının korunma altına alınarak, kişilerin insana dair başarıları gerçekleştirebilmeleri, değerli eylemlerde bulunabilmeleri ve değerler ortaya koyabilmelerinin güvence altına alınmasını sağlamaktır. Yukarıdaki paragrafta hangi iki alanın ilişkisinden söz edilmektedir? A) Kişi hakları - İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi A) Değer verme B) Kişi hakları - İnsan başarıları B) Değer atfetme C) İnsan başarıları - Temel haklar C) Değerlendirme D) Değer biçme D) Değer - İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi E) Doğru değerlendirme E) Değer - İnsan başarıları 63 15. Her evlenen çift kendi düğün davetiyesini, değerli olduğunu düşünerek ömür boyu saklar. Fakat aynı davetiye yüzlerce kişiye dağıtılmasına rağmen diğer insanların aynı davetiyeye aynı değeri yüklememeleri, aşağıdaki kavramlardan hangisiyle tanımlanır? A) Değer biçme B) Değer atfetme C) Değerlendirme D) Değer verme E) Doğru değerlendirme 16. Resim sergisindeki bir resmin bize diğerlerinden daha anlamlı gelmesi, beğenimizi kazanması sonucunda “Bu resim güzeldir.” dememiz, aşağıdaki değerlendirme türlerinden hangisiyle tanımlanır? A) Değer verme Aşağıda verilen ifadelerin başına yargılar doğru ise (D), yanlış ise (Y) yazınız. 24. ( ) Dil, insan başarılarını biriktirme ve aktarma olanağı sağlar. 25. ( ) Değer biçme de etkin olan faktörler fayda ve modadır. 26. ( ) Sanat eserleri kişi (insan) değerleri arasında yer alır. 27. ( ) Hayal gücü, duygulanım ve yaratıcılığın üst noktada kullanıldığı bir başarı ve değer alanı bilimdir. 28. ( ) Psikolojist yaklaşım için sanat insan – toplum ilişkisinde ortaya çıkar. 29. ( ) “Yazının bulunması Dali’nin eserlerinden daha önemlidir.” türünde bir değerlendirme yapılamaz. 30. ( ) Güzel, iyi bir değerlendirme aracıyken doğru ve faydalı, birer değerlendirme aracı değillerdir. B) Değer atfetme C) Doğru değerlendirme D) Değer biçme E) Değerlendirme Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız. 17. Düşünen, üreten, araç yapan, isteyen ve değerlendirebilen en büyük değer …………………….. dır. 18. Değerlendirmeyi yapan özne ile değerlendirilen nesne arasındaki ilişkiden meydana gelen değerlendirmeye …………………. değerlendirme denir. 19. Aldığımız bir malın fiyatı konusunda yorum yapmak ........................... .............................dir. 20. Kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkan sevgi, dürüstlük, bağlılık, saygı, adalet, eşitlik, özgürlük, açık düşünebilme, doğru bağlantılar kurabilme gibi kişi imkânlarına ……………………………………… denir. 21. Bir şeyin kendi cinsinden olanlara göre durumunun belirlenmesine …………………………………. denir. 22. Bir ressamın güneşin batışını resmetmesine ……........… denir. 23. Eleştirmenin bir resim üzerine düşünmesine ........................…… denir. 64 Aşağıdaki soruları yanıtlayınız. 31. İnsan başarıları hangi alanlarda ortaya çıkmıştır? Anlatınız. 32. Değer atfetme nedir? Siz herhangi bir nesneye değer atfettiniz mi? Neden? 33. Sanatın, insanın diğer başarılarından farklılığı nedir? Karşılaştırınız. 34. Bir sanat eserinin taşıdığı değeri ortaya çıkaran ölçütler nelerdir? Açıklayınız. 35. Sanat eserine yönelik ortaya konan farklı değerlendirme biçimlerini bilmenin, sanat eğitimindeki önemini açıklayınız. 36. Estetik dersinin, sanata ilişkin çalışmalarınıza katkılarını anlatan kompozisyon yazınız. TERİMLER ve KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ A ahenk: Uyum. kurallarını, bunların denetlemesini, mantık zincirlemesini tanımaz. Sözcük anlamlarına değer vermez. Alabildiğine bağımsız çağrışımlarla ilkel ve doğrudan doğruya anlatım biçimi arayan bir çığırıdır. Sanat etkilerini aynı anda verme sanatı Cocteau'yu etkilemiştir. algı: Dış dünyanın duyumlarla gelen imgesinin bilinçte gerçekleşen tasarımıdır. dahi: Olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimse, deha. asimile: Benzeşmek, kendine uydurmak. Asimile etmek birleşik fiilinde kullanılan bir sözdür. değer: 1. Kişinin, isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. İnsanların gereksinme, duyma biçimi ve istemelerinin türlü türlü oluşu, değerlemeleri de çoğalttığından sayısız değer türleriyle karşılaşılır. Ayrıca, birine yüksek bir değer olarak görünen bir şey, bir başkasına değeri az ya da değersiz görünebilir. 2. Her türlü deneysel yaşantının dışında, insanın isteme, duyma ve eğilimlerinden bağımsız olan, kendi başına var olan "kendinde değer"i kabul eden felsefe görüşüne göre, aralarında bir aşama düzeni olan bu değerler bir "değerler alanı" kurarlar. Max Scheler ve Nicolai Hartmann bu görüşü savunurlar. adalet: 1. Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe. 2. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme. B bedii: Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen. bilgi: 1. İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat. 2. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf. 3. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf. 4. fel. Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler. bilgi felsefesi (epistemoloji): Bilginin değeri ve kaynağı problemini sorgulayan felsefe alt dalı, bilginin bilgisidir. bilim: Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim. bilinç: İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur. bilinçaltı: ruh. Bilinç dışı olmakla birlikte, dilendiğinde kapsamındakilerin bilince çağrılabildiği zihin bölgesi, şuuraltı. değerleme: 1. Değerlemek işi. 2. Değer biçme, bir malın değerini belirleme. değerlendirme: İnsanın, bütün yapıp etmelerinin üzerinde düşünme işlemi. duygu: 1. Duyularla algılama, his. 2. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. duyum: Bir duyu organının uyarılmasıyla oluşan psiko-fizyolojik olay. Kişinin duyular yoluyla elde ettiği izlenim, ihsas. dülger: Yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse. E Ç çelişki: Söylenilen sözlerin birbirini tutmaması, tenakuz, paradoks. D dadaizm: ( Çocukların da-da sözcüğünden alınan bir kavram) XX. yüzyıl başlarında (1916 1923) Tristan Tzara ve arkadaşlarının İsviçre'de (Zürih'te) ortaya çıkardıkları bir akım (1918'de Berlin'de, 1923'te de Paris'te). Dil ve estetik edebî: Edebiyatla ilgili, edebiyata ilişkin, yazınsal. edilgin: Yapılan işten etkilenen, pasif, etkin karşıtı. ekspresyonizm (dışavurumculuk): fel. Olayların, varlıkların gerçekten olduğu gibi değil de sanatçının iç dünyasına göre anlatılması anlayışına dayanan sanat akımı, anlatımcılık, ekspresyonizm. erdem: 1. İstencin ahlaksal iyiye yönelmesi. 2. İnsanın tinsel ve ruhsal yetkinliği. 65 estetik: Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, bediiyat. eşitlik: 1. İki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik, müsavat, muadelet. 2. Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu. evrensel: 1. Evrenle ilgili. 2. Bütün insanlığı ilgilendiren, âlemşümul, cihanşümul, üniversal. (Düşünülmüş, düşlenmiş şeylerin karşıtı.) b. Belli bir zaman bağlantısı içinde yaşanmış olan, yaşantı ve deneylerde somut olarak karşılaşılan şeyler. gönül: 1. (Geniş anlamda) Duyguların, ruhsal kıpırdanmaların, iç çabaların taşıyıcısı. 2. Duygu bağlılığı yetisi. güdü: 1. Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik. 2. fel. Kaynağı akıl olan sebep. F H fantastik: Gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, hayalî. fenomenoloji (görüngübilim): fel. Görünüş, Görüngüler bilimi, öğretisi. Bilinç olaylarının çözümlenmesi ve betimlenmesi E. Husserl'in kurduğu felsefe okulu. Husserl'in olgu bilimlerinin karşısına koyduğu öz bilimi. Öz, görüngülerin dolaysız görüleme (özü görüleme, öz görüsü) ile kavranılan idelere ilişkin içeriğidir; ama görüngübilim özün kendisi üzerine bir bilim değil, "öz görüsü", özü görüleyen bilinç üzerine bir bilimdir; bilincin en önemli niteliği de "yönelmişliği"dir, bilincin bir şey üzerine bilinç olması, bir şeye yönelmiş olmasıdır. Buna göre gerçekliğin bir "kendiliğindenliği" yoktur, gerçeklik yalnızca yönelinen, bilincine varılan, görülenen bir şeydir. Görüngübilim, bir felsefe dizgesi olmaktan çok, bir yöntemdir, bu yöntem de, özü görüleme, özlüğe geri gitme, salt bilince bir indirgemedir. Bu da ayraç içine almakla başarılır. Duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan düşüncel (ideal) özlükler alanına yükselebilmek, nesnenin özünü kavrayabilmek için, bir yığın rastlantı ve özsel olmayan niteliklerle yüklü olan olgular dünyasını bir yana bırakmak, ayraç içine almak gerekir. Bu, olgular dünyasının varlığını ortadan kaldırma ya da ondan kuşku duyma anlamına gelmez; yalnızca yöntem gereği bir yargı vermeme, bir sırt çevirmedir. Bu yolla Husserl felsefeyi kesin bir bilim olma basamağına çıkaracağına inanır. filozof: Felsefe ile uğraşan ve felsefenin gelişmesine katkıda bulunan kimse, felsefeci, feylesof. form: 1. Biçim, şekil. 2. Bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu. hakikat: Nesnel gerçekliğin düşüncedeki yansısıdır. Örneğin, elimizde tuttuğumuz bir kalem gerçek, onun zihnimizdeki yansıması hakikattir. haz: 1. Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk 2. fel. Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma. hoş: Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren. hüküm: 1. Yargı. 2. Herhangi bir şeyi olumlayan ya da yadsıyan düşüncedir. İ icat: Buluş. ide: Düşünce. idea: 1. (Platon'da) Değişmez öz, şeylerin ilk örneği. Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan; duyularla değil, yalnızca tinsel olarak, anımsama yoluyla kavranabilen, duyularla yalnızca görüngüleri (gölgeleri) algılanabilen asıl gerçeklik. 2. (Aristoteles'te) Görüngülerin değişkenliği içinde bir ve aynı olarak kavranan; tek tek nesnelerin özü olan şey. Nesnelerin biçimlendirici ilkesi olan ideaların görüngüler dünyası dışında bir varlıkları yoktur, bunlar duyu dünyasının içinde yer alırlar. Aristoteles'te idea, öz kavramı, tümel kavram anlamına da gelir. 3. (Husserl'de, Platonla bağlantı içinde) Öz görüsünde verilmiş olan salt öz. ilinti: Bir varlığın diğer varlıklarla paylaştığı nitelikler o varlığın ilintisidir. G gerçeklik: Gerçek olan, var olan şeylerin tümü. Bu anlamda gerçekliğin şu türleri vardır: a. Bilinçten, tasarımlardan bağımsız olan varlık. 66 irade: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç. irtibat: Bağlantı. iyi: 1. (Geniş anlamında) a. İşe yarar, ereğine, özüne uygun, doğru yapılmış; doğasına uygun. b. İstenmeğe değer olan. c. Değere yönelmiş, değere ilişkin, değerle belirlenmiş, değerli. 2. Ahlakın ve ahlak felsefesinin temel kavramı: Ahlaksal değer, ahlaksal olanın olumlu ana niteliğini gösteren özel kavram, ahlakça değerli olan (karşıt kavramı: kötü). İzafi: Göreceli. Bütün bilgilerin kişiden kişiye değiştiğini savunan görüştür. İzlenimcilik: fel. Yalnızca duyu izlenimlerini ve duyumları gerçek olarak kabul eden bilgi öğretisi. 2. sanat İzlenimci denilen sanatçı, yazar ve eleştirmenlerin kuram ve yöntemi; izlenimciler soyut kurallara ve uzun uzun düşünmeye baş vurmadan, doğrudan doğruya izlenimlerine dayanarak yol aldıklarını ileri sürerler. 3. resim Fransız sanatçılarının kurduğu bir akım: Gerçeklikten doğrudan doğruya alınan kişisel izlenimleri, dolaysız olarak yansıtmaya çalışan resim sanatı. Sonradan başka sanat dallarına da geçmiştir. K kategori: 1. (Aristoteles'te) Varolan üzerindeki deyiş biçimleri. Kant'ta yalnızca düşüncenin özellikleri. kavram: Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kaplayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım; tek bir nesnenin (bireysel kavram) ya da bir nesneler sınıfının (genel kavram) özünü belirleyen, birbirleriyle bağlantılı niteliklerin ya da özel belirtilerin (özelliklerin) bir sözcükte düşünülmüş olan birleşimi. ları denenmemiş, yalnızca düşünce ile kurulmuş temeller üzerine oturtan, ama olaylara egemen olarak yeni olguları bulma yolunu gösteren bilimsel öğreti. Nazariye. kurgu: 1. Uygulamaya geçmeyen yalnız bilmek ve açıklamak amacını güden düşünce, kuramsal araştırma, spekülasyon. 2. Gerçek olmayan olay ve kahramanlardan oluşan eser. kültür: 1. Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin. 2. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü. L latif: sf. Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan. M maharet: İş görmede beceri, ustalık. marksizm (Marksçılık): Karl Marx ve Friedrich Engels'in geliştirdiği, "bilimsel toplumculuk" doğrultusundaki felsefe, toplum ve ekonomi öğretisi. mantık: a. Doğru düşünme sanatı ve bilimi, b. Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi, c. Mantıksal düşünme yeteneği. kıstas: Bir konu üzerine hüküm vermek için kullanılan veya uyulan ilke veya ilkeler. Ölçüt. N kip: Bir hüküm üzerine verilen hüküm. Mesela, “Ateş yakıcıdır.” hükmü kip bakımından “zorunlu”dur. nesne: 1. (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2. Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey. koleksiyoncu: Koleksiyon yapmaya meraklı kimse, derlemci. nesnel: 1. Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan. 2. Genel geçer olan, her düşünce için geçerli olan. kompleks: Bilinçaltına itilen birçok tutum, duygu ve anıların etkisi altında oluşan ve çok kez sinirli davranışlarla sonuçlanan ruhsal durum. Karmaşa. O kozmoloji (evren bilimi): Evrenin oluşumunu, yapısını inceleyen felsefî ve bilimsel öğreti. olgu: Düşünülmüş olanın karşıtı, olmuş olan, gerçek olan, gerçekleşmiş olan. kronoloji: Zaman bilimi. ontoloji (varlıkbilim): Var olan olarak var olan (yalnızca var olması açısından) üzerine öğreti, varolanın varlığı ve genel varolma ilkeleri üzerine 17. yüzyıldan beri kullanılan kavram. kuram: Belli gerçekleri açıklama, yorumlama ya da belirleme biçiminde ortaya çıkan; olay- 67 S Ö ölçülülük: Ölçülü, dengeli olma durumu, ılım. önerme: Nesne veya olaylar üzerine verilen hüküm. öz: 1. Varlığın aslını kuran şey, temel özellik. 2. Bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu olgusu; bir şeyi o şey yapan, öyle oluşunu sağlayan şey; bir varlığın yapısını kuran şey. Karşıtı bk. varoluş. 3. Kalıcı, değişmez olan, gelip geçici olmayan, her zaman var olmakta olan varlık. özdeşleyim: İçten duyma. Kendi duygularını nesnelere aktarma; kendini bir başkasının tasarımlar dünyasının içine yerleştirme; kendini başka bir varlığın, örneğin bir manzaranın ya da sanat yapıtının içinde duyma. Bu anlamda özdeşleyim, estetik yaşantının temel öğesidir. özgü: 1. Birine, bir şeye ait olan, öze, has, mahsus. özlük: Bir önermede yüklenilen kavramın, yüklenenin özüne ait olması durumu. “İnsan düşünendir.” önermesinde “düşünme” insanın “özlük”üdür. özne: Bilen, bilmeye yönelen, ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlık. öznel: Öznede temellendirilen, özneyle belirlenmiş olan, özne için geçerli olan. P popüler: Halkın zevkine uygun, halk tarafından tutulan. Kitlevî, sıradan. psikoloji: İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim. psikolojizm: Olay ve olgulara psikoloji bilimi açısından yaklaşmak. R sanatçı: Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse, sanat adamı, sanat eri, sanatkâr. sezgi: 1. Bir şeyin birden açılması. 2. Bir bağlantının birden, doğrudan doğruya, aracısız bulunması (keşfedilmesi), yakalanması. simetri: İki veya daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu, bakışım. skolastik: İnanç ve bilgiyi kiliseyle, özellikle Aristoteles'in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Batı Orta Çağ felsefesi. sonsuzluk: 1. Sonsuz olma durumu 2. Sonu olmayan gelecek zaman, ebediyet. sorumluluk: Kişinin kendi eylemlerini ya da kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi. sosyoloji (toplum bilimi, içtimaiyat): Toplumun yapı kurum ve işlevlerini inceleyen bilim. soyut: Soyutlama ile elde edilmiş (bir kavram, bir düşünce). soyut kavramlar: a. Nesnelerin niteliği gibi gerçekte kendi başına var olmayan, nesnelerin niteliği olarak var olan, ancak nesnelerden çekilip çıkarılarak tasarımlanabilen kavramlar (büyük, mavi), b. Nesnelerin özelliklerinden sıyrılmış olan bütün genel kavramlar. suni (sun'i): Yapay. Ş şey: 1. Düşünen bilincin konusu olabilen, gerçekte var olmayıp da yalnızca düşünülmüş olan her şey. Bu anlamda: düşünce nesnesi 2. Kişiye karşıt olarak: Bilinçten yoksun varlık. 3. Gerçek olan, bilincin dışında, kendi başına var olan tek nesne . Böyle bir var olan, tek nesne olarak niteliklerin taşıyıcısı töz diye de anlaşılır. ritim: Bir kompozisyonda farklı öğelerin sıra ile ve belli aralıklarla birbirlerini izlemesi. romantizm: XVIII. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve sembole aşırı yer veren sanat akımı. 68 T taklit: Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma. röprodüksiyon: Çoğaltma. Aynı ürünü tekrar üretme. tasarım: Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur: ruh: Bedeni etkin kılan canlılık ilkesi, bedenin yaşama gücü, yaşama soluğu. tasavvur: 1. Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma. 2. Tasarım. tasvir: Bir varlığın veya durumun özelliklerini belirtme, betimleme. tema: 1. Asıl konu, temel motif, ana konu. 2. müz. Bir besteyi oluşturan temel motif, ana konu. temaşa: Hoşlanarak bakma, seyretme. tin: 1. ruh 2. fel. Birtakım fizik ötesi kurucularının, gerçeği ve evreni açıklamak için her şeyin özü, temeli veya yapıcısı olarak benimsedikleri madde dışı varlık. toplum: Bilinçli bireylerden ve özellikle aralarında örgütleşme bağları ve karşılıklı görevler bulunan kişilerden kurulu topluluk. Y yansıtma: Öznel bir yaşantıyı dış dünyaya bağlama; örneğin bireyin bir nesne, kişi ya da toplumsal kümede tasarladığı nitelikleri, duyguları ya da tutumları gerçekten varmış gibi düşünmesi. yaratıcılık: 1. Yaratıcı olma durumu. 2. Yaratma yeteneği. 3. ruh. Her bireyde var olduğu kabul edilen, bir şeyi yaratmaya iten farazi yatkınlık. yönelim: Öznenin bilgi elde etmek üzere nesne ile ilişki kurmasıdır. Özne bu ilişkiyi bilimsel bilgide gözlem ve deneyle, felsefi bilgide akıl ile, sanatta ise yaratıcılık, duygulanım ve hayal gücü ile kurar. tümel: Bütün kapsamıyla alınmış olan, külli, tikel karşıtı. yüce: Genellikle insanca ölçüleri aşan, bundan dolayı çok büyük olan. Sanat, ahlak, din, düşünce alanında üstün bulunan, kendisinde üstünlük görülen şey. U yüceltme: Bir içtepiyi ilkel erek ya da amacından, üstün toplumsal değerler taşıyan erek ya da amaçlara yöneltme. us: Duyarlığın karşıtı olarak, düşünme, anlama, kavrama yetisi; usavurma, çıkarımlar yapma yetisi; olaylar ya da kavramlar arasında zorunlu bağıntılar kurma yetisi; bağlantıları algılama ve kavrama yetisi. Ü Z zanaat: 1. İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat. 2. El ustalığı isteyen işler. ülkü (erek): 1. Yargı ölçüsü, kılavuz ilke; örnek, insanı duyular dünyasının üstüne yükselten en yüksek erek. 2. Soyut olarak düşünülmüş şey. üslup: Bir sanatçıya ya da bir çağa özgü teknik, renk, kompozisyon ya da biçimlendirme yolu. ütopya: Geleceğe yönelik gerçekleşmemiş gerçekleşmesi istenen toplum tasarımı. V varlık: 1. Var olan şey; var olduğu söylenen şey; var olanın varoluşu. (Var olan şeylerle varlık arasındaki ayrım, doğru ile doğruluk arasındaki ayrım gibidir; doğru olan birçok şeyler vardır, ama doğruluk bu birçok doğrularda bir ve aynıdır.). 2. Oluş ve yok oluşun karşıtı olarak: Kalıcı olan, gelip geçici olmayan. 3. Bütün var olanları içine alan en genel kavram. 4. Görüntünün karşıtı olarak gerçekten var olan. Varlık, gerçek (real) varlık, düşüncel (ideal) varlık olarak ayrılır: Gerçek varlık çoğunlukla varoluş olarak, düşüncel varlık öz olarak gösterilir. 69 KAYNAKÇA AYDIN, S. Mehmet, Din Felsefesi, Selçuk Yayınları, Ankara, 1992. AYVAZOĞLU, Beşir, İslam Estetiği ve İnsan, Çağ Yayınları, İstanbul, 1989. AYVAZOĞLU, Beşir, Aşk Estetiği, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2004. BOZKURT, Nejat, Sanat ve Estetik Kurmaları, Asa Kitabevi, Bursa, 2000. CEVİZCİ, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Ekin Yayınları, Ankara, 1997. CÖMERT, Bedrettin, Croce’un Estetiği, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1979. ÇAM, Nusret, İslamda Sanat Sanatta İslam, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997. DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat, Doğuş Matbaası, Ankara,1980. EDMAN, İrwin, Sanat ve İnsan, Çev: Turhan Oğuzkan, İnkılap ve Aka Yayınları, İstanbul,1977. EREN, Işık, Sanat ve Bilgi İlişkisi, Asa Yayınları, Bursa, 2005. ERKUL, Vedat, Sanat ve İnsan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1996. HANÇERLİOĞLU, Orhan, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 6. Basım, Mayıs 1982. GOMBRİCH, E.H, Sanatın Öyküsü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992. GÖZÜTOK, Dilek, Öğretim İlke ve Yöntemleri, Ekinoks Yayınları, 2. Basım, Ankara, Ekim 2007. GÜÇLÜ, Abdülbaki ve diğer., Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2008. KUÇURADİ, İoonna, İnsan ve Değerleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, İstanbul, 2000. LALO, Carles, Estetik, Hece Yayınları, 2004. MEVLÂNÂ, Mesnevî, Çev: Süleyman Naîfî, Timaş Yayınları, İstanbul, 2007. MORAN, Berna, Edebiyat Kuramları ve Eleştirisi, İletişim Yayınları, 17. Baskı, İstanbul, 2008. MÜLAYİM, Selçuk, Sanata Giriş, Bilim Teknik Yayınları, İstanbul, 1994. NISBETT, Richard E., Düşüncenin Coğrafyası, Çev: Güven Çağalı Güven, Varlık Yayınları, İstanbul, 2005. ÖZ, Mustafa - Kayaalp, Sadrettin - Derçin, Aysun, Felsefe Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul, 2004. SENA, Cemil, Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1972. SHINER, Larry, Sanatın İcadı (Bir Kültür Tarihi), Çev: İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2004. SOYKURT, İ. Hilmi, Türk Atalar Sözü Hazinesi, Ülker Yayınları, İstanbul, 1974. TANİLLİ, Server, Yaratıcı Aklın Sentezi, Adam Yayınları, 3. Basım, Ocak 1998. TEZCAN, Mahmut, Sanat Sosyolojisi, MEB Yayınları, İstanbul, 2003. TİMUÇİN, Afşar, Estetik, Bulut Yayınları, İstanbul, 2003. TOLSTOY, Lev Nikolayevic, Sanat Nedir?, Çev: Baran Dural, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2004. TOPRAK, Burhan, Din ve Sanat, Hece Yayınları, Ankara, 2004. TUNALI, İsmail, Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989. YAKIT, İsmail, “Mevlânâ’da Aşk Estetiği”, Mevlânâ Araştırmaları Dergisi, Yıl:1, Sayı:1, Mayıs 2007. YETKİN, Suut Kemal, Estetik ve Ana Sorunları, İnkılap ve Aka Yayınları, İstanbul,1979. YETKİN Suut Kemal, Estetik Doktrinler, Palme Yayınları, Ankara, 2007. ZİSS, Avner, Estetik Gerçekliği Sanatsal Özümsemenin Bilimi, Çev: Yakup Şahan, Yorum Sanatevi, 1.Baskı, Haziran 2009. ZİSS, Avner, Estetik, Çev:Yakup Şahan, Hayalbaz Kitap, 1. Baskı, Haziran 2009. SANAL KAYNAKÇA www.tdk.gov.tr www.felsefeekibi.com www.felsefeekibi.com/sanat/sanatterimlerisozlugu/sanat_terimleri_sozlugu_Bb.html http://forum.alomaliye.com/index.php?action=printpage;topic=39695.0 http://www.tayproject.org/haberarsiv20104.html http://www.timeturk.com/tr/2010/02/05/ozgurlugun-20-yili.html 70 CEVAP ANAHTARI 1. ÜNİTE ESTETİĞE GİRİŞ 2. ÜNİTE ESTETİĞİN TEMEL KONU VE KAVRAMLARI 3. ÜNİTE SANAT KURAMLARI 4. ÜNİTE SANAT, İNSAN VE DEĞERLERİ 1. E 1. A 1. C 1. C 2. A 2. C 2. D 2. E 3. B 3. E 3. A 3. C 4. A 4. B 4. C 4. D 5. D 5. A 5. D 5. A 6. A 6. E 6. A 6. B 7. E 7. A 7. B 7. D 8. A 8. B 8. E 8. E 9. E 9. D 9. D 9. A 10. B 10. A 10. B 10. C 11. soyutlama 11. D 11. D 11. D 12. kavramlaştırma 12. A 12. yansıtma 12. C 13. hüküm verme 13. Kant 13. anlatımcı 13. E 14. bilgi 14. sanat sosyolojisi 14. anlatımcı 14. B 15. felsefe 15. Heidegger 15. aşk 15. B 16. felsefi 16. hoşluk 16. yaratma 16. C 17. Y 17. üslup 17. D 17. insan 18. Y 18. D 18. D 18. doğru 19. D 19. Y 19. D 19. değer biçme 20. Y 20. Y 20. Y 20. kişi (insan) değerleri 21. D 21. Y 21. D 21. değerlendirme 22. Y 22. D 22. D 22. değerleme 23. D 23. D 23. değerlendirme 24. Y 24. D 25. Y 25. D 26. D 26. D 27. Y 27. Y 28. D 28. Y 29. Y 29. D 30. D 30. Y 31. D 32. Y 33. Y 34. D 71