Üstveri Olarak Etiket: İnternette Etiketleme Pratiği
Transkript
Üstveri Olarak Etiket: İnternette Etiketleme Pratiği
Üstveri Olarak Etiket: İnternette Etiketleme Pratiği Zeynep Cansu Başeren Bir bilgi deposu, yığını, çöplüğü olarak World Wide Web’in daha verimli hâle getirilmesi elbette, uzun zamandır tartışılan bir mesele olan “bilginin düzenlenmesi”nden geçmekte. Düzenleme ise müdahale ve/veya keyfi bir biçimde tasfiye etmekten çok, WWW’de ulaşılabilir çeşitli içerikleri birbirleriyle ilişkilendirmeyi (interconnectivity) ifade ediyor. WWW kullanıcılarının erişebileceği, oluşturulan her içeriğin bağımsız bir şekilde yüzüp durmaktan kurtulması ve düzgün bir şekilde tasnifi her ne kadar zorlu bir iş de olsa, bu doğrultuda atılmış bazı adımlar var. Web 2.0 mantığı (1) ve bu yapının içinde iş gören uygulamalarla bunların getirileri bu zihniyetin ürünleri olarak görülebilir. Burada bir “disclaimer” vermek istiyoruz. Web 2.0 teknolojileri hakkında detaylı ve uzman bir bilgi verebilmek bir yana, bu konuda yalnızca bu teknolojiler hakkında onların kabaca ne işe yaradığını bilecek kadar yüzeysel bir bilgiye sahibiz. İnternet kullanıcıları arasında da mevcut imkanların bilgi ve becerisine sahip olma konusunda bir hiyerarşi var elbet, ama internetin çeşitli bileşenlerinin işlevlerine dair bilginin yine internette bulunmasının yanı sıra, bu bilgi merak edip kurcalayan herkesin erişimine açık. Bu teknolojilerin becerisine hâkim ya da onların dönüştürücü bir şekilde üreticisi olmamamızın bu yazı için eksiklik sayılmayacağı kanısındayız, çünkü bizi harekete geçiren şey, betimleyici ve açıklayıcı bir metin kaleme alma niyetindeki bir kişinin tam tersine, hayret ile yadırgayış arasında bir yerde bulunmakta. Üstveri (metadata), en yalın tarifiyle, herhangi bir mecraya ait bir veri üzerine veridir. Üstveri, bir verinin içeriğine ya da biçimsel özelliklerine dair bilgi verebilir. Örneğin bir kitabın adı, yazarı, sayfa sayısı, konusu vb. o kitaba dair üstverilerdir. Üstveriler, veritabanları ya da arşivler için şematik, sistematik ve hiyerarşik şekilde düzenlenmiş olabilirler. Bunlar dışında, özgeçmiş özeti (CV) belli bir şahsa dair üstveriler olarak alınabilir, ya da bir film hakkında yapılan yorumların da o filme dair üstveriler olduğu söylenebilir. Yani, nesnenin etrafından dolanan bir şey olduğunu söylemeye cesaret edebileceğimiz üstveri, kategori ve bilgi üretme pratiği olarak hiç de yeni bir şey değildir. Burada yalnızca dijital üstverinin özgül bir biçimi olan “etiket”i ele alacağız. İnternette serbestçe yüzmekte olan enformasyon parçacıklarının tasnif ve ıslahı sorunu, herhangi bir internet kullanıcısının bu pratiğine doğrudan yansımıyor olabilir, hatta, internetteki enformasyonun daha verimli ve “doğru” (precise) hâle getirilmesi doğrultusunda tasarlanan teknolojilerin Jacques Ellul’ün kullandığı anlamda cazip fakat gereksiz “gadget”lar teşkil ettiği de düşünülebilir (2). Gerçekten de, ilgi duyulan enformasyonu toplamak için harcanan vakitten, bu amaçla gezilen web sayfalarının sayısından, taranan dijital malzemeden tasarruf etmeye dair bir ihtiyaç, büyük bir ihtiyaç mevcut mudur? Yetkin taksonomik yapı olarak kütüphane arşivciliği alınıp olaya karşıt cepheden bakıldığında ise, kütüphanenin güvenilirliğine ve düzenine, “geleneksel” profesyonel taksonominin en “mükemmel” nesnesi olan ansiklopedik bilginin muktedir merkezselliğini ekarte ederek öykünmekten ancak yarar sağlanabileceği savunulabilir. Burada “ansiklopedi” elbette analojik bir metafordur ve internetteki enformasyon yığınının bir arketipi olarak alınmamalıdır. Kaldı ki, ilksel biçimleri uzun bir tarihe sahip olan ansiklopedinin bugünkü olgun biçimini Aydınlanma entelektüellerinin muzaffer aklı taçlandıran anıtlar yaratmaya girişmesiyle aldığını düşündüğümüzde, internette enformasyon üretme, çoğaltma ve kullanma pratiğinin, ansiklopedinin apollonesk vakarını paramparça eden bir özellikte olduğunu görürüz. Böylesi bir ansiklopedik hevesin artık mevcut olup olmadığı meçhuldür. “Bilgi”nin “enformasyon”a dönme 1 sürecinde temelinden dinamitlenmiştir “ansiklopedi”. Georg Simmel’in nesnel bilgi/öznel bilgi ayrımına bakacak olursak, eğer ansiklopedik bilgi modernist “nesnel bilgi”nin en üstün görünümü olarak düşünülürse, dijital enformasyonun, postmodern tahayyülle gayet uyumlu bir biçimde, “öznel bilgi”nin saflarına yakın durduğu –biraz naifçesavunulabilir. Ama eğer böyleyse, dijital enformasyonun hakikat alanıyla ne gibi bir ilişkisi vardır ve internetteki enformasyonu daha “doğru” hale getirmeye yönelik teşebbüsler nasıl açıklanacaktır? Durumun Simmelci terimlerle çözümlenemeyeceği açık. Bunları söylüyoruz, çünkü bir üstveri yaratma eylemi olarak etiketleme üzerine süregiden tartışmaları şekillendiren, taksonomik pratik karşısında alınan konum gibi görünüyor. Bu çağın, dijital enformasyon üretici araçlara sahip toplumsal dinamikleri o kadar farklı ilkelerle iş görmektedirler ki, kütüphanenin taksonomik yapısı belli belirsiz yönlendirici bir fikirden, ansiklopedik bilgiye addedilen güvenilirlik de uzak bir hatıradan başka bir şey değildir. Bununla birlikte, internette ansiklopedik yapıdan ilham alan fakat ansiklopedinin aksine, bilgi sahibi olduğunu iddia eden herkesin katkısına açık merkezsiz oluşumlar ortaya çıkmıştır (en ünlüsü şimdilik Wikipedia olmak üzere). Yine de bunların da, oluşturulma amaçlarına uygun kalmaları için bir denetime tabi tutulmaları gerekmektedir, bu denetim –önceden belirlenmiş kuralları izlemek kaydıyla- yine katkıda bulunanlar tarafından ya da bizzat oluşumun kodunu yazan “site sahipleri” tarafından yapılabilir. Denetim burada, ucu açık bir modifikasyonlar serisi olarak karşımıza çıkar; o kudretli son sözü söyleme yetkisi, prensip olarak, kimseye ait değildir, veya olmamalıdır. “Şüphe içinde kalındığında” Google’da ya da Wikipedia’da bu şüpheleri giderme çabasına girilebilir, ama bu şüphe de, tıpkı internetteki ansiklopedi modelli oluşumların denetimi gibi, hiçbir zaman nihayete ermeyecektir, yani sıfırlanmayacaktır. “Doğrulanamayan kaynak”lar içinden “doğrulanabilir kaynak”ları seçmek tam da yukarıda bahsedilenlerle ilintili bir iştir. Bunları söyledikten sonra, konuyu tam olarak ortaya koyup odağı bir hayli daraltmak gerekiyor. Verileri birbirleriyle ve/veya kategorilerle ilişkilendirerek düzenleme pratiğinin en yaygın aracı olarak “etiketleme” (tagging) işinden bahsedilebilir. “Etiketleme”yi birbirlerine geçişen birkaç farklı açıdan inceleyeceğiz: Dilsel ve kültürel birimler olarak, üretici ve yeniden üretici toplumsal güçlerin sosyal içerimlere sahip yaratıları olarak, ve bilgisayar ekranı yüzeyindeki görsel ve topografik/tipografik öğeler olarak. Önceden de söylediğimiz gibi, etiket, bugün internette üstveri yaratmanın özgül bir biçimidir ve kullanımları amaca göre çeşitlendirilebilir: Bir web sayfasının makale, fotoğraf vb. içeriğini kategoriler altında sınıflandırabilir, ilgi gösterdiğiniz bir içeriğe iliştirilmiş anahtar sözcükler aracılığıyla başka bir içeriğe yönlendirilmeniz sağlanabilir, vb. İçeriğe dair bir üstveri olarak bu şekilde iş gördüğü zaman etiket, bir içerikle diğeri arasında “akıllı” bir geçişe hizmet eder. Ama etiketleme pratiğinin daha çarpıcı olan, bu yazının yazılma sebebini ve temel savını oluşturan başka bir veçhesi daha vardır: Etiketin kendinden başka hiçbir şeye görmediği durumlar mevcuttur. Enformatik teknolojileri alanında çalışan, bunları üretmekten ve geliştirmekten sorumlu olan kimselerin yeni toplumsallıkların yaratılmasına aracılık ettiklerinin farkında oldukları, dahası çalışmalarının merkezine tam da bu potansiyel yeni toplumsal ilişki ve örgütlenme biçimlerini koydukları, bunların olası getirilerini oldukça iyimser ve coşkulu bir şekilde tahayyül ettikleri durumlarda bile, ortaya koydukları teknolojinin müstakbel kullanıcıları tarafından ne çeşit mutasyonlara uğratılacağını tamamiyle öngörmeleri mümkün değildir. Nitekim, internetteki enformasyonun kategoriler yaratma dolayımıyla tasnif edilmesi ve içeriklerin birbirileriyle ilişkilendirilerek ehlileştirilmesi fikri tek başına alındığında, enformatik teknolojilerinin “verimli ve etkin” (efficient) olana doğru gittiği yönündeki iyimser teknisyen savı pekiştirir nitelik taşıyabilecekken, ortalama bir internet 2 kullanıcısının “sahne arkası”nın (3) neye benzediği konusunda pek az fikir sahibi olduğu – etiketlemeyi de içeren- yeni enformatik pratiklerin, farazi bir gelişim çizgisiyle hiç bağdaşmayacak kullanımları ortaya çıkmıştır. Bunlara –teşhis edebildiğimiz kadarıyladaha sonra değineceğiz. Bu söylenenler de, elbette, yalnızca bahsi geçen etiketleme pratiği için değil, bütün teknolojiler için belli ölçüde geçerlidir. Herhangi bir teknolojinin, içinden geçerek kullanıcılara arz edildiği söylemin öne çıkardığı özgül kullanım biçimi, kullanıcıların kendi niyetleri doğrultusunda ve/veya rastgele bir şekilde ortaya çıkarabileceği başka kullanım biçimlerinden yalnızca bir tanesidir. Teknik nesnenin her yenilenişinde toplumsal kullanımların ilk başta öngörülmemiş sapmaları bundan böyle göz önüne alınacak, söylemin yenilenmesi ve yeniden üretilmesi süreçleri ile kullanımların çeşitlenişi birbirlerini karşılıklı olarak etkileyeceklerdir. Söylemin başlıca üretilme ve yayılma aracının ve biçiminin reklam olduğunu biliyoruz. Web 2.0 teknolojilerinde ise “söylem”, formüle edilmiş bir mesaj olarak ortalarda yoktur, çünkü bunlar tek başlarına ayrı somut teknik nesneler değil, interneti ilgilendiren enformatik teknolojilerinin ürettiği yeni bir çeşit konseptler ve kodlar bütünüdür. Web 2.0’ın üretimi ve pratiği arasında ekran görevi görecek bir reklam filmi, imgesi ya da metni bulunmamaktadır. (Buna karşılık, Web 2.0’ın imkânlarıdır internette reklamcılığın araçları haline gelen. Hatta yalnızca “araç olmak”tan değil, internette reklamcılığın Web 2.0 ile yeni bir biçim aldığı söylenebilir.) Ancak, enformatik teknolojilerle yakından ilgilenen kişilerin –ki bunlar, ya şirketlerde enformatik laboratuar çalışanlarıdır, ya da enformatik teknolojileri yakından takip edip bunlar hakkında fikir ve öngörü beyan ederek “kanaat önderi” (4) konumuna yakın duran şahıslardır- makaleleri, analizleri ve/veya araştırmalarını inceleyerek bunları bir içerik analizine tabi tutabiliriz. Bu metinlerde (5) etiketleme pratiği ile sosyal olan arasındaki ilişkiye kayda değer bir önem verildiğini görürüz. İncelediğimiz metinlerde bu ilişki iki ana eksen etrafında kurulmuştur: kullanıcılar arasında belirli bir nesne ya da konu üzerinden cemaatleşme ve kullanıcı davranışının teknoloji üreticilerine, bu teknolojilerin öte gelişimi için kılavuzluk etmesi fikri. Öncelikle burada, “kullanıcı davranışı”nın (user behavior) “tüketici davranışı”nı (consumer behavior) yerinden ettiğini görmek gerekir. Bu kavram değişiminin gerisinde duran, bir güç odağı kayması yaşandığına dair savı aşağıda inceleyeceğiz. Etiketleme pratiği, daha geniş bir enformasyon alanının parçası olsa da, bu şekilde kendi başına alındığında aşırı mikro düzeyde kalır ve bu pratiği analiz etmeye çalışmak, bir nanosaniyenin fotoğrafını çekmeye çalışmaktan farksızdır: Mümkündür, fakat zamanın yekpare akışı içinde, çıplak gözün düşük yetileri sürecin bütününü görmede çoğu zaman daha yetkindir. Şu anda verilecek bütün ağ bağlantılarının yarın orada kalıp kalmayacağı meçhulken, etiketleme pratiği üzerine aşırı-yorum yapmak kaçınılmaz görünmektedir. Etiketleme pratiğini tanımlamak, bileşenlerine ayırmak ve onu teknolojilerin sonraki getirilerini öngörebilmek amacıyla daha büyük bir bağlama oturtma çabasında olanların birtakım yeni kavramlar önerdiğini görüyoruz. Bunların en çok karşımıza çıkanı ve en geniş kabulü görmüş olanı “folk” (halk) ve “taksonomi” sözcüklerinin harmanlanmasıyla oluşturulmuş folksonomy (6) neolojisi. Folksonomi, enformatik teknolojiler bağlamında kullanıldığında “sıradan” kullanıcıların kendi yarattıkları ya da başkaları tarafından yaratılmış içeriği belli anahtar sözcüklerle tanımlamasına ve böylece kategorilendirmesine işaret etmekte. Etiketleme pratiğini bu şekilde isimlendirme, bu pratiğin taksonomiden ayrıldığı noktaları vurgular ve böylece folksonomi, taksonomiyle kendisi arasındaki karşıtlıklar dolayımıyla anlamlandırılır ve bağlamlaştırılır. Buna göre, eğer taksonomik pratik uzmanlaşmış bilgiyle kategori yaratma ve empoze etme erkine sahip uzmanlara özgü bir şeyse, folksonomi bu erkin uzmanların tekelinden çıkması ve kitle içine dağılmasını ima eder. Kullanıcı, başkalarını izleyen ve başkaları tarafından izlenen kendi organizmasını (7) nirengi noktası olarak alıp, kullandığı ve ürettiği enformasyona kendisini yansıtmaktadır. Folksonomiden bahseden metinlerin hemen hemen hepsinde, 3 taksonomi “yukarıdan aşağı” kategori dayatma pratiği olduğu halde, folksonominin bir kategori üretme pratiği olarak “aşağıdan yukarı” doğru bir yön izlediği iddia edilmektedir. Burada, elit azınlık-halk, oligarşik erk-demokratik erk ve benzeri karşıtlıkları açık seçik görmek mümkündür. Folksonomik söylem, internete addedilen “demokratik idealin taşıyıcı bir mecrası olma” özelliğini teyit eder niteliktedir (8). Bununla birlikte, folksonomik pratiği bu şekilde görme biçiminde es geçilemez bir kategorik hata mevcuttur: Epistemolojik düzlemde taksonomi “bilgi”yle (knowledge), folksonomi ise “veri” (data) ya da “enformasyon”la uğraşmaktadır. Dolayısıyla burada söz konusu olan şey, modernist bilme biçiminin baskılayıcı taraflarını tasfiye etmek değildir tam olarak. Dahası, dijital mecranın enformasyon akışı tarafından oluşturulması, enformasyon parçacıklarının birbirlerine eklemlenme ve birbirlerine göre konumlanma biçimleri, estetiğin alanıyla hayret verici bir şekilde üst üste binebilir. Son olarak, folksonomi pratiği üzerine yazmış kişilerin ortak savlarını kısaca ele alalım. Enformatik alanı içinde formüle edilmiş ve avantajlar-dezavantajlar olarak kabaca ikiye ayrılan bu savların bir yazardan diğerine fazlaca bir farklılık göstermediği göze çarpmakta. A. Mathes, taksonomik pratiği profesyonel yaratım, içeriği oluşturan yazarın kendi yaratımı ve de kullanıcı yaratımı olarak üçe ayırır ve bunlardan ilk ikisinin hiyerarşik ve yüksek derecede karmaşık olduğunu, özel bilgi ve beceri gerektirdiğini, kesin kurallara uyduğunu ve denetimli sözcük dağarcığı kullandığını belirtir. Bunlara ait taxalara karşılık, kullanıcı tarafından yaratılan kategorilerin her birinin eşit öneme sahip olduğunu, hiyerarşik bir yapıda içerilmediğini vurgular. E. Kroski de benzer şekilde, folksonominin “aşağıdan yukarı” bir kategorizasyon pratiği olduğunu, internet kullanıcılarının kendi kataloglama ihtiyaçlarını kendileri belirleme konusunda erk sahibi olduğunu belirtir. Bu pratik, “kalabalıkların sesi”, “kitlelerin sağduyusu”dur. S. A. Golder ve B. A. Huberman ise kütüphaneci rolünde kimsenin bulunmadığını, kütüphane üsulü sınıflandırma için ortada çok fazla miktarda veri bulunduğunun altını çizerler. Hemen hemen her metinde karşımıza çıkan hiyerarşi yokluğu fikri, yani etiketler arasında bir ast-üst ilişkisi bulunmadığı yönündeki sav ile “kitlelerin sağduyusu” (“wisdom of crowds”) ifadesi burada merkezi önemdedir: Howard Rheingold’un “smart mob” (9) (“akıllı kalabalık”) kavramına doğrudan gönderen bu ifade, Gustave Le Bon gibi sosyologlar tarafından hakir görülmüş, akıldan ve biçimden yoksun, anonim ve bu yüzden de oldukça tehlikeli bulunan “kalabalık”ın yeniden itibar kazanmasına, ama bunun öncesinde yeniden tasarlanmasına işaret eder. Etiketleme pratiği üzerine fikir beyan etmiş bir blog yazarı olan Rashmi Sinha (10), Le Bon’un analizine (11) değinir ve buna karşı çıkan J. Suroweicki’nin kitlelerin sağduyusuna dair dört ilkesini (12) alıntılar, her bir ilkenin yanına da neden etiketleme pratiğine uygun düştüğü konusunda ufak birer not düşer. Yalnızca, internet ortamında enformasyonu etiketleyerek düzenleme pratiği üzerine yazılıp çizilenlere bakarak dahi, “kitle”yi düşünmenin çok daha farklı bir yere doğru evrilmekte olduğu söylenebilir. “Kitle”yi bireyin, benzersiz olanın, yaratıcı gücün, dehanın vb. karşısında konumlandırılan, onu cahil, beceriksiz, ahlaki açıdan düşük, barbar gibi sıfatlarla tanımlayan görüş, internet mecrası söz konusu olduğunda çözünmektedir. İnsan topluluklarının belirli araçlarla beraber başıboş bırakılmaları, yani bu araçları kullanmada söz sahibi olmaları, belki de o kadar da kötü sonuçlar doğurmayacaktır. Belki de, modernist bilme biçiminin bir verimi olan uzmanlaşmış taksonominin yabancılaştırıcı özelliği bu şekilde törpülenecek ve internet mecrasının birey tipi olan “kullanıcı”, elindeki enformasyon düzenleyici araçlar dolayımıyla kullandığı ve ürettiği enformasyonla daha ileri seviyede bütünleşecektir. Ama her şey bu kadar basit ve umut verici değildir. “Kitle”ye yeniden bir “akıl” (enformasyon alanında kendisini yönetme) ve bir “suret” (dijital cemaat içinde bireyliğini 4 onama) bahşederek onun –en azından dijital mecraya değgin- toplumsal temsillerini dönüştüren dinamikler nelerdir? Uzmanlaşmanın karmaşık bilgisinden çekip alınan güven ve inanç, küçük paketler halinde kitle üyelerine mi pay edilmektedir? Sonuçta bütün bunlar dönüp dolaşıp o çok tartışılan modernizm-postmodernizm sorunsalına, bilimin geçirdiği demistifikasyon sürecine mi bağlanmaktadır (13)? “Cemaat” ile “birey”in nihayet mutlu mesut bir şekilde el sıkıştığı o yerin görünümlerinden biri midir burası? “Kitle” utanç verici bir ifadeden, kolektif bir eylemde bulunma biçimine işaret eden göğüs kabartıcı bir ifadeye mi dönüşmektedir? Bu sorular bir kenara, “kitle kültürü” ile “yüksek kültür” arasındaki gittikçe muğlaklaşan ayrıma paralel şekilde bakabiliriz buna: Etiketleyen internet kullanıcısı, taksonomik pratiğin inceliklerinden haberdar olmak, elindeki enformasyonu dört başı mamur bir taksonomik sisteme uydurmasına yarayacak araçlara sahip olmak durumunda değildir. (Her şeyden önce, internetteki enformasyonun doğası bunu gerektirmez, kaldı ki buna elverişli bile değildir. Hareketli anakaralardan, akışkanlıklardan oluşan, merkezsiz böylesi bir yapı, bir merkezi zorunlu olarak varsayan taksonomik pratikle ilişki kuramaz. Tekrarlayalım, internette mevcut olan zaten “bilgi” değil, “enformasyon”dur. Ve merkezsellik “bilgi”ye nasıl zorunlu olarak içkinse, merkezsizlik de “enformasyon”a o şekilde içkindir.) Yani internet kullanıcısı ileri derecede uzmanlaşmış belirli bir bilgiye sahip değildir ya da olmayabilir (ama a priori bilgisayar kullanma becerisine sahiptir, bu becerinin “uzmanlaşmış” sayılmak için fazla yaygın olduğunu düşünebiliriz). Bununla birlikte, etiketlediği içerik karmaşık ve uzmanlaşmış olabilir, etiket olarak had safhada akademik kavramlar kullanıyor da olabilir. Ya da bunun tam tersi düşünülürse, etiketleyen başka bir farazi kullanıcı yalnızca kötü fıkralarla ya da oyun siteleriyle ilgilense dahi, önceki kullanıcıyla paylaştığı bir pratik, bir mecra mevcuttur. Avam ile elit, ürettikleri ve kullandıkları bütün dilsel birimler ile delicious gibi bir sitenin ortamında, enformatik kategori üretme ve enformasyon düzenleme işinde kullandıkları ortak araç dolayımıyla yan yana bulunabilirler (14). O halde, “kitle”nin çehresi kayda değer biçimde değişmiştir. Enformasyon akışını manipüle etme eyleminin, içeriklerin kendilerinin önüne geçtiği doğrudur. Tamamiyle farklı bir ışıktan bakmak gerekirse, enformasyon tüketiminin belirli bir “boş zaman” ve ilgi çeşitliliği, hatta “keşfetme arzusu” gerektirdiği düşünüldüğünde, Veblenci anlamda (15) bir “gösterişçi enformasyon tüketimi”nden bile söz edilebilir. Diğer kullanıcıların etiketlediğinden daha farklı konuları daha farklı etiketlerle alt alta dizmek, nadir bulunan bir malzemeyi (eski bir dergi nüshası, unutulmuş bir film, değerli bir bilgi parçası vb) bulup çıkarmak gibi etkinlikler kullanıcı-bireyin paylaşım dolayımıyla kendini ayrıştırmasına, ama aynı zamanda da kolektif enformasyon üretiminin ve tüketiminin fâilleriyle etkin bir şekilde bütünleşmesine izin veren prestij kaynaklarıdır. Çünkü, etiketleme pratiğinde her kullanıcının bireyselliği tam da paylaşma üzerinden kurulur ve onaylanır. Bununla birlikte, kişinin enformasyon tüketimine ayırdığı uzun saatler gösterişçi bir aylaklığın değil, ekonomi ve eğitim sistemlerinin dışında kalmış olmaktan ileri gelen bir aylaklığının da ifadesi olabilir. Türkiye’de internet kafeleri dolduran insanları aklımıza getirelim. Etiketleme pratiğine dair işaretlenmiş çoğu zorluk ise, dilsel sorunlardan oluşmaktadır. Bütün taxalar gibi, etiketler de her şeyden önce dilsel birimlerdir. Bu fazla açık görünen önerme, etiketlemeye dair birtakım şeyleri görmemizde hayati önem taşıyacaktır. Etiket, bir şahıs tarafından klavye ile tape edilmiş sözcük rakam ya da bunların ikisinden oluşan bir dilsel birimdir. Etiketi oluşturmak üzere yan yana getirilmiş harflerden oluşan dilsel birimin prensipte, yalnızca onu oluşturan yani kullananan kişi tarafından anlamlı bulunması yeterli olacaktır 5 ya da en azından öyle olacağı düşünülebilir (“lhfhsoıfjoseğd” gibi bir dizim Türkçe’de ya da herhangi başka bir dilde sözlük anlamı olmasa dahi, bu dizimi sırf kendi kullanımı için yaratmış herhangi bir kişi için, “folksonomik” kategori olarak anlam taşıyabilir). Fakat bu türden bir kullanıma etiketleme ağlarında rastlamıyoruz, aksine, etiketleyen kişi etiketin uzlaşımsal bir dile ait olmasına ve doğru şekilde yazılmış olmasına özen gösterir çünkü etiketlediği içerik ancak bu şekilde aynı etiketi paylaşan başka içeriklerle yan yana görünecektir. Golder ve Huberman, E. Kroski, A. Mathes ve folksonominin dilsel zorluklarından bahseden herkes hemen hemen aynı dilsel sorunları sıralar: kısaltmalar, sözcüğün çokanlamlılığı, sözcüğün eşanlamları, sözcüklerin özgüllük süreyi (felidae-kedi-siyam gibi genelden tikele giden sözcükler), ve bazen yazım hataları (bunlardan metinlerde söz edilmediği halde ekleme gereği duyduk). Bunların hepsi, nerdeyse her seferinde, etiketleme ağının verimli işlemesi karşısında engel teşkil edebilecek şeyler olarak, yani araçsal ve işlevselci bir mantıkla ele alınırlar. Ayrış(tır)ma ve benzerler arasından seçim yapma söz konusu olduğunda ise kullanıcılar arasındaki farklılıklara biraz daha kavrayışlı yaklaşır bu metinler: Etiket sözcüğün seçimi, kişinin içeriğin konusu hakkında sahip olduğu bilginin derinliğine ya da konuya bakış açısına göre farklılık gösterir. “Film” etiketi “eğlence”ye, “sinema” etiketi ise “sanatsallık”a gönderebilir, ya da “resim” etiketini kullanan biri aynı içerik için “dışavurumculuk” etiketini kullanan birine göre resim sanatı hakkında muhtemelen daha az derinlikli bir bilgiye sahiptir. Bunların haricinde, folksonomik pratikte kullanıcılar neolojiler üretebilirler ya da sözcükleri, ilgilendikleri ya da ürettikleri içeriğin ayrıyeten vurgulanması gereken ayırıcı bir özelliğine göre sözcüklerin sözlük anlamlarını bükerek yeni yananlamlar türetebilirler. Delicious benzeri sitelerde süregiden pratiğe “social bookmarking” adı verilmiştir. Bir kitabı okurken kaldığı yeri bir ayraç yardımıyla imleyen okuyan öznenin tek başınalığına karşılık, internette dolaşımda olan enformasyon parçasını (m)imlemek “sosyal” bir pratik olarak alınır. Aslında, internet tarayıcıları, yeniden ziyaret edilmek istenen sitelerin adreslerini kaydedebilme ve bunları bir liste halinde gösterebilme işlevine sahiptir, ama bu şekilde saklanan site adreslerine etiketler iliştirilemez ve bu liste o bilgisayarı kullanan kişi ya da kişiler dışında kimse tarafından görülemez, çünkü erişime açık çevrimiçi alanda bulunmazlar. Tıpkı kitap okumak ve kaldığı yeri işaretlemek gibi, web tarayıcısına adres kaydetme de tek başına yapılan bir iştir ve doğrudan bir katılım ya da paylaşım içermez. Kroski, Delicious sitesinin kurucusunun, bu sitede yapılagelen türden bir etiketleme pratiğinden “toplum içinde hatırlamak” olarak bahsettiğini yazar (16). “Social bookmarking” denen pratiğin ayırıcı yanının “kayıt altına almak” (hatırlamak) değil, bunu “toplum içinde” yapmak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun çok belirgin birtakım içerimleri vardır. Öncelikle, hesap sahibi her kullanıcının herkes tarafından görülmesi mümkün olan bir web adresleri ve bunlara iliştirilmiş etiketler listesi bulunacağından, kullanıcılardan her biri başkaları tarafından izleniyor olduğunu hesaba katacaktır, yani internet tarayıcısına site adreslerinin kısayollarını serbestçe ekliyormuş gibi davranmayacaktır. İçerikleri kayıt altına almak ve bunları etiketlerle düzenlemek, her şeyden önce, bu ortak alanda etiketleyen özneyi bir görüntü olarak inşa etmektir. Bir kullanıcının etiketlediği web adreslerinin listesi, bilinçli şekilde oluşturulmuş bir görüntüdür; ilgi alanları ve dil kullanımı dolayımıyla belirli bir sanal öznenin ortaya çıkarılmasıdır. Kullanıcı sayfası hesabın açıldığı ilk andaki boş haliyle bir “boş gösteren” olarak brikolaj yoluyla oluşturulmayı bekler; bu sayfa, kullanıcıya (daha doğrusu “kullanıcı adı”na) dair bir üstveridir, ve web sitelerine dair üstveriler olarak ele aldığımız etiketler, belki de sırf sosyal olarak oluşturuldukları için, enformatik içerikten ziyade onları bir araya getiren özneye gönderirler. Değişik türdeki içeriklerin bir kullanıcı tarafından o şekilde alt alta dizilmesi bir konfigürasyonu ifade eder. İki konfigürasyon 6 arasındaki benzerlik ne kadar büyükse, o iki kullanıcının da ilgi alanları ve beğenileri açısından o kadar benzer olduğu varsayılır, “social bookmarking”in cemaatleşme ve yeni toplumsallık alanları yarattığı savı da bu türden bir karşılaştırma fikrine dayanır. Etiketleme pratiğinin internette belirli bir tür enformasyon arayan kişilerin işini kolaylaştırdığını inkâr etmek niyetinde değiliz. Ama bu pratiğin asıl işlevinin “enformasyon keşfetme” olduğu söylendiği zaman, daha farklı bir noktadan bakmak gerekir. Kütüphane taksonomisinde genellikle bir “amaç” ve “odaklanma”dan bahsedilebilirken, birbirine gönderen etiketlerin tesadüfi patikasını izlemek, enformasyonun amaçsız ve zevke yönelik bir tüketimine işaret eder. “Ansiklopedi okuma” yerini bambaşka epistemolojik içerimlere sahip olan enformasyonun tüketimine bırakmıştır. Bu tüketim de, ancak sergilenebildiği, yani enformatisyenlerin ifadesiyle “paylaşıldığı” ölçüde anlam ve işlev kazanacaktır. Kuruluş amacı ve işlevi yalnızca, internette mevcut olan enformasyonun seçilip paylaşılması olan birçok site mevcuttur, ama bunların hepsi etiketleme yoluyla iş görmezler. Örneğin Stumbleupon türü sitelere kullanıcılar, “rastladıkları” ve ilginç buldukları web sitelerini sergiler ve bunları kolektif olarak notlarlar. İnternet sitelerinin içeriklerini notlama pratiği ilk bakışta internetin demokratik bir denetimi olarak görünebilir. Fakat bir sitenin içeriğinin ortalama beğenilere ve ilgilere ne kadar yakın durursa o kadar yüksek puanlar alacağı, “en yüksek puan alanlar” listeleriyle de ortalama beğeninin daha çok rağbet göreceği ve bu şekilde kendini tekrar teyit edeceği açıktır. Bu tür sitelerde kolektif enformasyon tüketimi daha belirgin bir şekilde karşımızda durmaktadır. Etiketlemeye geri dönersek, Delicious gibi “social bookmarking” sitelerinde toplumsal olan ile sitede bağlantıları verilen içerikler arasında duran dolaysız işlev; iletişme, paylaşma ve sergileme dürtülerini içeren toplumsallık alanını görmeyi zorlaştıran bir özellik taşır. Etiketleme pratiğinde toplumsal olanın billurlaştığı siteler mevcuttur; bunlarda etiketlemenin nasıl bir dilsel ve sosyal pratiğin ürünü olduğu açık seçik bir biçimde görülebilir. Türkçe bir site olan Sosyomat’ı ele alalım örneğin. Sosyomat sitesinde her kullanıcının fotoğraflarını, etiketlerini, başkaları tarafından ve kendisini tarafından yazılmış iletileri sergileyebileceği kişisel bir sayfası mevcuttur. Sayfanın sağ tarafında bir liste halinde görünen etiketlerin artık hiçbir taksonomik düzenle ilgisi kalmamıştır, belirli bir içeriğe göndermezler. Bunun yerine, yukarıda da değindiğimiz gibi, belirli etiketlerin belirli şekillerde yığılmalarının, sanal öznenin kendisini oluşturduğu düşünülebilir. Bu etiketlere tıkladığınızda, başka insanların o etiket –yani sözcük ya da sözcük öbeği- “hakkında” yazdığı birtakım notlarla ve bu etiketi sayfasına (Sosyomat’ın deyişiyle “kendine”) yapıştırmış kullanıcıların bir listesiyle karşılaşılır. Eğer burada etiket hala bir üstveri olarak alınabilirse, bir kullanıcının üstveriden oluşturulduğu söylenebilir. Bu kullanıcı, etiketleri alt alta dizmiş ve onları o şekilde bırakmıştır, kendilerinden başka hiçbir şeye göndermemek üzere. Kullanıcı-öznenin kurucu ilkesi, varolan etiketlerin diğerleri arasından ayıklanıp seçilerek ya da kullanıcı tarafından yeni etiketler oluşturularak anlamlı bir konfigürasyon olarak etiket listesinin oluşturulmasıdır. Her bir birim (etiket) bir ölçüde özerktir çünkü alt alta dizilen birimleri birbirlerine anlamlı bir şekilde eklemleyecek bir gramatik harç bulunmamaktadır. Delicious türü oluşumlarda bir etiket veya bir etiketler bütünü nasıl bir içeriği “tanımlıyorsa”, burada da etiketlerin onları seçip dizmiş olan kullanıcıyı “tanımladığı” varsayılır. Taksonomik pratikte bu tür bir kayma, tam da “folksonomi”nin asıl anlamını bulduğu yerdir. İçerik-nesne ile kullanıcı-özne arasındaki tanımlamaya dayalı ilişki yerini kişinin kendisini bir kullanıcı-özne olarak tanımlamasına bırakır. 7 “Tanımlanan” ise tam da “kendini tanımladığı” için vardır, dolayısıyla etiketin bir üstveri olarak işlevi bir anlamda iptal olur, zira gönderdiği tek şey kendisidir ve kullanıcı-özne için hayati önem taşıyan da etiketin bu mecrada yükleneceği gösterge değeridir. Delicious etiketleriyle karşılaştırılırsa, Sosyomat’ta süregiden türden bir pratikte kullanılan ve yaratılan etiketlerin çok daha farklı olduklarını görürüz. 1-2 sözcüklük sıfatların ve adların yerlerini önermeler, atasözleri, sorular, alıntılar, dizeler vb. almıştır; etiketleme, dilsel bir pratik olarak kayda değer derecede genişlemiştir. Etiketlerin anlamlarına yani mahiyetlerine dair bir içerik analizi yapmak niyetinde değiliz, bu gerekli de değil zaten. Yine de kısaca değinmek gerekirse birkaç önemli noktayı işaretleyelim: Yazar, şair, ressam, müzisyen, yönetmen ve düşünürlerin adları ile film,şarkı ve kitap adları, kavramlar gibi kültür alanı aktörleri ve ürünlerine işaret eden etiketler sıklıkla kullanılırlar. Bunlar, kişinin Bourdieucü kültürel sermayesi hakkında aşağı yukarı bir fikir verir ve belki de kullanıcı-özne konfigürasyonunun en önemli parçasını oluştururlar. Önceliği elbette beğeniler alır. Bunun yanında, kültürel ve düşünsel ürünlere bu şekilde referans vermek, kişinin kendi görüşler ve fikirler evrenini belirli konular üzerine yazarak açıklamasından çok daha kolay ve çok daha güvenli bir şeydir- hata yapmak, tutarsız ve kendiyle çelişik olmak, yanlış anlamak gibi riskleri uzak tutar ve örneğin kişinin adını etiket olarak kullandığı bir filozofun eserini ne kadar okuduğu ya da buna nasıl baktığı hakkında hiçbir fikir de vermez. Etiket burada yalnızca “haberdar olma” ya da belli belirsiz bir “olumlama”yı sezdirir. “Halk”tan en uzak olduğu düşünülebilecek kültürel ürünlerin failleri dahi adlarının hâlesi üzerinden bu şekilde poplaşabilirler. “Bilen” ile “bilmeyen” arasında bir fark kalmamıştır. İkinci olarak, bazı etiketler gündelik hayat içindeki kişisel deneyim parçacıklarının “fark edilmesi” ile birlikte ilginçleştirilmesi işlevini görür. Kişisel tarihin unutulmaya yüz tutmuş detayları ya da önemsiz görünen rutinler üzerlerinde konuşulabilecek şeyler haline gelirler. Deneyim, en ufak parçalarına bölünür çünkü ancak bu kadar ufak parçalar kullanıcı-özne için yeterince ayrıştıcı (ve sonra başkalarıyla bir araya getirici) bir özellik taşıyacaktır. “Sobasının alevi gece karanlığında tavana vuran odalarda uyumak” ya da “yılbaşına yalnız ve mandalina yiyerek girmek” gibi etiketler bunlara örnektir. Etikerlerde çoğu zaman deneyimin parçalarına ayrılmasıyla birlikte estetize edildiğini görmek mümkündür. Kişi, kullanıcı-öznesini kurarken olaylar içinde ve nesneler arasında duran kendini gözlemler ve deneyimini bu şekilde film karesi gibi işler. Bu yüzden kişiye göre konumlanmış sıradan şeylere neredeyse sinematografik bir bakma ve konuşma bahşedilmiştir. Bir forum konusu oluşturan etiketler de mevcuttur, “çocukluğunun en güzel yiyeceği ve içeceği” ya da “tek tümceyle acını anlat” gibi. Bunların haricindeki diğer tür etiketlerden ise burada bahsetmeyeceğiz. Onun yerine etiketlerin yazımına şöyle bir değinelim. Dilbilgisi, noktalama işaretleri ve sözcüklerin yazımı söz konusu olduğunda, dili “doğru kullananlar” “yanlış kullananlar”ın yaptığı hataları oldukça önemser, çünkü dil kullanımı da etiket seçimi gibi bir ayrışma aracıdır. SMS ve chat dili, kısaltmalar, klavye kullanırken yapılan (ve yazılan şey nasılsa anlaşılacağı düşünüldüğü için çok da önemsenmeyen) dikkatsizlikler vb. ile karakterize olmuş enformatik dil kullanımının, bunlardan rahatsız olan internet kullanıcıları tarafından tekrar yazım kılavuzunun saflarına çekilmeye çalışıldığı söylenebilir (ekşi sözlük’teki başlıkların hem kullanıcılar hem de görevli denetçiler tarafından düzeltilmesi de buna örnektir). Bu rahatsızlık da, Yazı’ya göre bir konumlanışa işaret eder (17). Bahsedilen bu konumlanış, yalnızca “tape edilen” şeye gösterilen dilbilgisel bir özende değil, bir dil parçası olarak dolaşıma sokulan “etiket”in, edebi, düşünsel, bilimsel vb. kaynaklardan alınması ya da bunlara göndermesinde de kendini gösterir. Kullanıcılar, “arkadaşlar”ının etiket listesine etiket ekleyebilirler. Ancak başkalarının eklediği etiketler listenin en altında, kullanıcının kendisi tarafından eklenmiş etiketlerden 8 ayrı bir şekilde gösterilir. Ayrıca, bir kullanıcı ona “yapıştırılan” her etiketi listesine kabul etmek durumunda değildir. Zaten öyle olsaydı eğer, bu, kullanıcı-özne inşa etme mantığına zarar verirdi. Başkalarından “geribildirim” almak önemlidir, ama etiket listesini bilinçli şekilde oluşturmak ve bütünselliğini gözetmek, kullanıcı-öznenin olmazsa olmazlarındandır. Konfigürasyonun başkaları tarafından genişletilerek modifiye edilmesi, etiket listesinin bütünün verdiği genel izlenime uygun düştüğü ölçüde olumludur, onaylayıcı ve güçlendirici niteliğe sahiptir. Ama eğer böyle değilse, bu “uygunsuz” etiketler elenir ve görünür kılınmaz. Sosyomat’taki etiketlerin, Ekşi Sözlük’teki (18) başlıklarla benzerlik gösterdiği göze çarpar. Bu benzerlik başlı başına başka bir yazı konusu olduğundan onu açıklamaya yeltenmek yerine, Sosyomat türü etiketlemeyi doğrudan açıklayabilecek bir Ekşi Sözlük başlığına dikkat çekmek uygun düşecektir: “Başlıkları alt alta okumak”. Kullanıcılar, alta alta duran 2 ya da daha fazla başlık arasında tesadüfi (anlamsal) bir ilişki kurdukları zaman, bu başlıkları “başlıkları alt alta okumak” başlığı altına bir giri olarak eklerler (bu giriye başlıklar arasında gördükleri ilişkiye dair bir yorum dahil etmek zorunlu değildir, yani herkes kendi yorumunu kendi yapacaktır). Örnek vermek gerekirse: “batılı değenlendirir biz severiz/mercan dede ve fazıl say konseri”, “kaba saba bi telefon/saba çok iyi televizyon”, “welcome to the real world/ana rahmi”, “gitar virtüözü/burjuvaca/indirgenebilir”.. vb. Ekşi Sözlük’e girilen verilerin akışına, bu veri akışının alımlanmasına dair bir üstveridir aslında “başlıkları alt alta okumak”. Ekşi Sözlük sitesinin sol tarafında bir liste halinde görünen ve birbirlerinden tamamen kopuk olduğu varsayılan yüzer durumdaki özerk başlıklar, aslında birbirlerinden ayrı değillerdir, aralarındaki ilişki alt alta sıralanmış olma ilişkisidir; yani başlık adı verilen dilsel birimler arasında kurulabilecek anlam ilişkileri imkânları, alt alta sıralanmış olma durumunda içerilir. Baudrillard’ın televizyonun mantığı için söylediği şey (19), başlıkların (ve Sosyomat’ta etiketlerin) bu şekilde alt alta gelmesine de uyarlanabilir. Ekşi Sözlük örneğinde farklı olan ise, öğeler arasında sürekli kurulup bozulmakta olan ilişkilerin tesadüfiliğinde bulunan histerik bir komedi unsurudur. Kaldı ki “başlıkları alt alta okumak”, enformasyon parçalarının mecra üzerinde birbirlerine göre konumlanışlarında içerilen bariz bir imkânmış gibi görünse de aslında, başlık ve etiket sistemleri için “yanlış” bir okumadır, yönün saptırılmasıdır. Komedi, tesadüfen birbirlerini izlemiş öğelerin alt altalığının fark edilmesiyle birlikte bilinçli olarak yanlış okunmasından zuhur eder. Hem etiket, hem de yukarıdaki türden bir “başlık” oluşturmada dilsel ve kültürel üretici güçlerin benzer şekilde çalışması söz konusudur. İnternet kullanıcısı dilsel birim üretip bunları başkalarının tepkilerine maruz kalmak üzere dolaşıma sokarken, deneyim, bilgi vb gibi kişisel kaynakları kullanmanın yanı sıra, diğer dilsel birimlere gönderme, bunları taklit etme, tamamlama ya da çeşitlendirme, eğretileme ve alay gibi aygıtları da devreye sokar. Daha önemlisi, sözsel her şeyin atomlarına parçalanarak orijinal bağlamlarından kopmuş bir şekilde “etiket” ve “başlık” olarak yeni mecralarında yeniden bağlamlaştırılması vardır (yazılı ve basılı kaynaklardan cımbızlanan ifadeler ve sözcükleri düşünelim). Katı taksonomilerin içinde saklanan şeyler de enformatik akışın içine çekilirler ve böylece daha az tehdit edici görünürler, çünkü bu atomize yazı parçalarının artık beraberlerinde sürükledikleri büyük bir içerik, bağlam, gönderge evreni yoktur; bunların yerini, kişilerin parçalarla oluşturukları farklı konfigürasyonlar alır. Böylece etiket sistemleri kendi sürekliliklerini, tekrarlarını, klişelerini ve kalıplarını üretirken, bir üstveriler sistemi olma özelliklerini de yitirirler. Vurgu her zaman bir kolektivitenin etrafını kuşatan verilerle olan ilişkisi üzerindedir, bu verinin ne olduğunda değil. Belli bir web sitesindeki içeriklere iliştirilmiş etiketlerin tümü toplu halde etiket bulutları şeklinde görülebilir. Yani, bir internet kullanıcısı o sitenin içeriklerine teker teker bakmak yerine, içerikleri tanımlamak için kullanılmış birtakım anahtar sözcükleri gözden geçirip, bunlar arasından ilgisini çekenlere tıklayarak o anahtar sözcükle ilgili içerikleri alt alta 9 görebilir. Ait olduğu web sitesinin ilgili olduğu konular hakkında genel bir bilgi veren etiket bulutunun tanımlanmış işlevi aşağı yukarı budur. Etiket bulutunun, bir web sitesinin içeriğine iliştirilmiş etiketler üzerine bir üstveri olduğu söylenebilir. Web 2.0 ile ilgili kavramlardan oluşan bir etiket bulutu. (Kaynak: Wikipedia) Etiket bulutu, birbirleriyle anlamsal bakımdan ilintili ya da ilintisiz birtakım sözcüklerin ya da sözcük gruplarının oluşturduğu gelişigüzel bir kompozisyondur. Bu bulut bir enformatik kod ile yaratılır ve kodun her harekete geçirilişinde sözcüklerin yerleri rastgele bir şekilde değişir. A. Mathes, Golder ve Huberman ve diğerleri, folksonomik pratiğin “düz bir mekânda” yani hiyerarşiler dışında gerçekleştiğini ileri sürerler. Bu, her ne kadar kategoriler arasında bir alt-üst ilişkisi olmamasını belirtse de, “düz mekân” fikri semantik düzlemden sanal yüzeyin estetik düzlemine doğru genişletilebilir. Başka bir deyişle, etiket bulutunu oluşturan dilsel öğeler, kompozisyon çerçevesi içinde sabitlenmiş bir yere sahip değillerdir, web sayfasının her yenileşinde bunların yeri de gelişigüzel bir şekilde değişecektir. Öğeler arasında hiyerarşik değilse bile, öngörülmüş, üzerinde düşünülmüş ve sabitlenmiş anlam üretici bir ilişki kurulmaz. Ama başka tür bir hiyerarşi vardır: Bir web sitesinde bir etiket ne kadar çok kullanılmışsa, etiket bulutunda o kadar büyük puntolarla gösterilir. Böylece bu etiketler diğerleri arasından sivrilerek göze çarpar, kompozisyonu bu şekilde domine ettiklerinden daha çok ilgi görecekleri düşünülebilir. Bir etiketin kullanım sıklığı, daha doğrusu bu sıklığın görsel ifadesi etiket kompozisyonunun kurucu öğelerinden biri haline gelir. Halbuki etiketin belirli bir web sitesindeki kullanım sıklığı ile o web sitesindeki bütün etiketleri gösteren etiket bulutundaki büyüklüğü arasındaki ilişkiden haberdar olmayan biri için, etiketin görsel temsilinin ebadının bir anlamı bulunmaz; bu durumda etiket-sözcüğün büyüklüğü, görsel kompozisyona ait bir bileşendir sadece, yani etiket bulutunun işlevini hatırlatan sıklıkbüyüklük ilişkisi, ondan haberdar olunduğu sürece vardır. Etiket bulutu, bir insanın aklından geçen çeşitli düşüncelere ya da rastgele üzerine yağan bilgi parçalarına benzer. Ama etiketler hiçbir dilde anlama sahip olmayan harf ya da rakam dizimleri olsalardı bile, etiket bulutunun kompozisyonu içinde yine de belirli estetik içerimlere sahip olacaklardı. Bu estetik içerimleri görebilmek için etiketlerin sözcük anlamlarını göz ardı etmek gerekir. Bulutu oluşturan etiketlerin yazı tipi, rengi ve arka planın rengi bulutu üreten kişinin seçimine kalmıştır. Etiketlerin tamamının bir çırpıda görülebilecek şekilde görselleştirilmesi, aslında bir bakıma belli bir web sitesinin temsilidir. Bu temsil, kendisini meydana getiren enformatik kodun kopyalandığı her yerde ortaya çıkabildiği için belli ölçüde özerktir. Etiket bulutu estetiği ve etiket bulutunun temsil ettiği ve hakkında üstveri sağladığı şeye göre özerkliği, etiket 10 bulutunun ortaya çıkış işleviyle karşılaştırılınca öngörülemez olduğu düşünülebilecek bir “yapılma biçimi” ortaya çıkmıştır. Söylediğimiz şeyler, bu özgül biçimde en uç noktada billurlaşır: Wordle adlı –ki oyuncul bir addır bu- web sitesi, etiketlerden gelişigüzel etiket bulutu kompozisyonları üretir. Etiketleme sistemi kullanan bir web sayfasının adresini yazmak yeterlidir, Wordle bu sayfada kullanılmış etiketleri toplar ve “rastgele değiştir” butonuna basıldığında sözcüklerin serpiştirilme stili, yazı tipi, renkleri ve arka plan rengi değiştirilerek yeni etiket bulutu görünümleri üretilir. İlginç olan nokta, bahsedilen şeyin, yalnızca başka bir web sitesinde belirli bir içeriğe gönderen etiketlerle değil, doğrudan Wordle’da tape ettiğiniz herhangi bir sözcük öbeğiyle de yapılabilmesidir. Etiket bulutu, teknolojik bir kolaylıktan, estetik bir biçime dönüşmüştür. Etiket denen şeyin, internet mecrası dolayımıyla bilgisayar ekranının sanal yüzeyinde endam eden, belirli bir renge, yazı tipine (font), büyüklüğe ve yüzeyin bütülünüğü içinde belirli bir konuma sahip bir tipolojik karakter dizimi olması, onun olası “işletilme” ve “kullanılma” biçimlerinin imkânlarını içerir. Burada durup, internette dolaşımda olan enformasyonun düzenlenişini ilgilendiren bir “kitleler için taksonomi” fikrinden aşağıdaki kompoziyonlara nasıl gelindiğini tekrar düşünelim. Bu yol haritasında (topluluk içinde “bookmark” yaratıp tanımlamaktan, enformasyondan meydana gelen toplumsal bir kendilik yaratma pratiğinden “güzel görünümlü sözcük kompozisyonları” oluşturmaya) en başından beri esas olan dijitalin (dijital enformatik akışın) estetiği/poetikası mıydı (20)? Belirli bir dijital içerik üzerine üstveri olarak ele alınan etiketin, Web 2.0 teknolojilerinde içerilen etiketleme sisteminin çeşitli imkânlarının sömürülmesiyle mustayona uğrayarak, internette dolaşımda olan enformasyonu daha etkin kullanım için tasnif etme fikrinden, kullanıcı-özne inşası için malzeme temin eden bir mekanizmaya, oradan da salt estetik hazza yönelik görsel sözcük kompozisyonlarına götürdüğünü gördük. Bu en basit şekilde, enformasyon akışının “alımlayıcısı” olarak kullanıcının bu akışa verdiği cevap olarak okunabilir. 11 Dipnotlar: 1. Web 2.0’ı tam olarak tanımlanması hâlâ sorun teşkil etmektedir. Yani bu, sınırları kesin çizgilerle belirtilmiş apayrı bir teknolojiyi ifade etmez, aksine, WWW’e eklemlenmiş birtakım yenilikler ve bunların sonuçları olarak görülmelidir. Bu tartışma için bkz.: http://www.oreillynet.com/pub/a/oreilly/tim/news/2005/09/30/what-is-web-20.html 2. Ellul, Jacques; “A quoi ça sert? L’univers du gadget”, Le bluff technologique, Hachette Littérature, 1988, Paris 3. Brenda Laurel’ın Computers as Theatre adlı metninde bahsettiği anlamda. 4. Paul Lazarsfeld’in “İki Aşamalı İletişim Akışı” teorisinde kullandığı anlamıyla. 5. Bu metinlerin başlıcaları şunlardır: Golder,Scott. A. & Huberman, Bernardo A.; The Structure of Collaborative Tagging Systems – Kroski, Ellyssa; The Hive Mind – Mathes, Adam; Folksonomies- Cooperative Classification and Communication Through Shared Metadata – Merholz, Peter; Metadata for the Masses 6. Kavram genellikle, “veri mimarı” Thomas Wander Val’a malediliyor. 7. Riesman’ın “other-directed” tipini düşünelim. 8. Internet ve demokrasi tartışması için bkz.: Gordon, Graham; “The Internet as Democracy”, The Internet: A Philosophical Inquiry, Routledge, 1999, Londra. 9. Rheingold, Howard; Smart Mobs: The Next Social Revolution, Basic Books, 2003. 10. http://rashmisinha.com/ 11. Le Bon, Gustave; Psychologie des Foules, 1895. 12. I. Görüş çeşitliliği, II. Üyelerin birbirlerinden bağımsız oluşu, III. Merkezsizleşme, IV. Görüşleri birbirlerine eklemlemek için iyi bir yöntem olması. 13. Ulrich Beck, Une science au-delà de la vérité et de la rationalité émancipatrice? Réflexivité et critique de l’évolution scientifico-technique adlı metninde bu demistifikasyonu, teknik bilimin (ki burada bunu teknoloji olarak alabiliriz, zira bilim ile teknolojinin ayrılmaz bir şekilde bütünleştiği noktada durmaktayız) kendi yol açtığı sorunları çözmeye, yine kendi imkânlarıyla girişmesine, yani kendi üzerine katlanmasına bağlar. 14. Golder ve Huberman, Delicious’taki etiketleri analiz ettikleri metinlerinde, Delicious kullanıcılarının temel bir ortaklıklar zemini üzerinde durduklarını iddia ederler. Bu, etiketleyen kullanıcıların teknolojik yeniliklerle şöyle ya da böyle haşır neşir oldukları yönündeki sav açısından doğrudur. Bir bilgisayar ve internet bağlantısı sahibi olmak, internet başında uzun vakit geçirmek, interneti enformasyon bulmak için kullanmak, enformasyonu düzenlemeye ihtiyaç duymak ve buna zahmet etmek bile başlı başına göstergelerdir. Yine de, bilgisayar ve internet kullanımının fazlasıyla yaygın olduğu Batı ülkelerinde yukarıda sayılanlar yeterince anlamlı bir ortak zemin oluşturmaktan uzak gibi görünmektedirler. 15. Thornstein Veblen’in “aylak sınıf kuramı”nda formüle ettiği gözlem, Baudrillard da dahil olmak üzere birçok farklı yazar tarafından ele alınmıştır. Zamanı kullanmanın değişik biçimlerinin toplumsal sınıflar arasındaki hiyerarşiye nasıl eklemlendiğini gösterir Veblen bu ünlü metninde. Enformasyon tüketiminde içerilen zaman kullanım kiplerini bu sava uygun şekilde göz önünde bulundurarak, bu tür tüketimin de bir çeşit “enformatik potlaç”tan kaçamayacağını belirtmek yerinde olacaktır. 16. Kroski, Ellyssa; The Hive Mind 17. Bu noktayı daha iyi anlayabilmek için, internet mecrasında süregiden dilsel pratikleri, Ong’un sözlü kültür/yazılı kültür/basılı kültür kategorileri içinden düşünelim. 18. Kafa karışıklığına mahal vermemek için, Ekşi Sözlük türü oluşumların Web 2.0 içinde sayılmadıklarını hatırlatalım. 19. “[...] olayların ve dünyanın, TV’nin ve radyonun teknik araçları sayesinde kopuk kopuk birbiri ardı sıra gelen, çelişkili olmayan iletiler- yayının soyut boyutunda diğer 12 göstergelerle yan yana konulabilir, birleşebilir göstergeler- olarak kesilmesindendir. Dolayısıyla tükettiğimiz herhangi bir kendinde gösteri ya da herhangi bir kendinde imge değildir: Tükettiğimiz mümkün tüm gösterilerin birbiri ardına gelme potansiyelliğidir ve programların birbiri ardı sıra gelmesi ve kesilmesi yasası sayesinde hiçbir şeyin gösteri ve göstergelerden bir gösterge biçimi dışında ortaya çıkma tehlikesi taşımamasından gelen kesinliktir.” (Tüketim Toplumu, sf. 153) 20. Dijital olanın poetikası için bkz. La poétique du numérique, ouvrage collectif, L’Entretemps éditions, 2008, Montpellier. Kaynakça: _Ellul, Jacques; Le bluff technologique, Hachette Littérature, 1988, Paris. _Laurel, Brenda ; Computers as Theatre, Addison-Wesley Professional, 1993. _Lazarsfeld, P. & Berelson,B. & Gaudet, H. ; The people’s choice: How the voter makes up his mind in a presidential campaign, Columbia University Press, 1944, New York. _Riesman, David; The Lonely Crowd, 1950. _Gordon, Graham; The Internet: A Philosophical Inquiry, Routledge, 1999, Londra. _Rheingold, Howard; Smart Mobs: The Next Social Revolution, Basic Books, 2003. _Le Bon, Gustave ; La Psychologie Des Foules, 1895. _Surowiecki, James ; The Wisdom of Crowds, Anchor, 2005. _Beck, Ulrich ; La Société du Risque, Alto/Aubier, 2001, Paris. _Veblen, Thornstein ; The Theory of the Leisure Class, 1899. _ Ong, Walter J.; Sözlü ve Yazılı Kültür, Sözün Teknolojikleşmesi, Metis, 1991. _Baudrillard, Jean; Tüketim Toplumu, Ayrıntı, 1997. _ La poétique du numérique, ouvrage collectif, L’Entretemps éditions, 2008, Montpellier. Referanslar: Golder,Scott. A. & Huberman, Bernardo A.; The Structure of Collaborative Tagging Systems : [http://www.hpl.hp.com/research/idl/papers/tags/tags.pdf ] Kroski, Ellyssa; The Hive Mind : [ http:// infotangle.blogsome.com/2005/12/07/the-hive-mind-folksonomies-and-userbased-tagging ] Mathes, Adam; Folksonomies- Cooperative Classification and Communication Through Shared Metadata : [ http:// www.adammathes.com/academic/computer-mediatedcommunication/folksonomies.html ] Merholz, Peter; Metadata for the Masses: [ http:// adaptivepath.com/ideas/essays/archives/000361.php ] Sinha, Rashmi; A Social Analysis of Tagging: [ http://rashmisinha.com/2006/01/18/a-social-analysis-of-tagging/ ] İlgili Web Bağlantıları: http://www.oreillynet.com/pub/a/oreilly/tim/news/2005/09/30/what-is-web-20.html http://www.wikipedia.com http://delicious.com/ 13 http://www.sosyomat.com http://www.stumbleupon.com http://www.eksisozluk.com http://www.wordle.com 14