Sempozyumda sunulan bildirilere erişmek için
Transkript
Sempozyumda sunulan bildirilere erişmek için
GELENEKSEL VAKIF KÜLTÜRÜNDE ÇEVRE VE ÇEVRE VAKIFLARI SEMPOZYUM - I. OTURUM 08 Mayýs 2007 Salý - TOBB Üniversitesi Salonu Oturum Baþkaný: Prof. Dr. Ýlber ORTAYLI / Topkapý Sarayý Müzesi Müdürü Teblið Sunanlar: Prof. Dr. Cahit BALTACI /Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Teblið Konusu: Vakfýn Kuruluþ Felsefesinde Çevre Faktörü Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK / Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý Teblið Konusu: Osmanlý Devleti’nde Çevrenin Korunmasýnda Vakýflarýn Rolü 28 Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜLER / Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü Teblið Konusu: Vakýf Tesislerinde Temizlik (Çevre) Personeli Prof. Dr. Ziya KAZICI / Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Teblið Konusu: Vakýflarýn Çevre ile Ýlgili Hizmetleri Prof. Dr. Ýlber ORTAYLI Oturum Baþkaný / Topkapý Sarayý Müzesi Müdürü Yazdýðýmýz ve hepiniz de tekrarladýðýnýz için, bizim de bildiðimiz ve tekrarlamaktan çekinmeyeceðimiz bir konu, vakýflar, belki de çok uzun zamandan beri özlediði yönetime kavuþmuþtur. Ýnþallah, günün birinde demokrasinin cilvesine uðramaz ve devam eder. Çünkü demokrasi tatlý rejim, ama böyle acý taraflarý da vardýr. Maalesef Türkiye’de yetiþmiþ insan azdýr. Kadrolarda gelenek ve prensip hâkim deðildir. Vakýflar Genel Müdürlüðü reklâm ve tanýtým yapmýyor. Tanýtma yapýlmasý lazým, yapýlan iþin tanýtýlmasý lazým. Yani gelen müdür ve ekibi yerinde dursun diye deðil. Ýsmi çok geçiyor, bazý adamlarýn canlarýnýn yanmasý lazým. Kiralar arttý, gasp edilen araziler var, onlar boþaltýlýyor. Onlar da kýyamet kopartýyor. Bu iþin doðrusunun anlatýlmasý lazýmdýr. Þurasý açýk bir þeydir. Þimdi iki dakika üzerinde duracaðým, sonra sözü arkadaþlarýma býrakacaðým. Osmanlý Ýmparatorluðu hiç þüphesiz, daha sayýmýný yapmamakla birlikte, siluet görünüyor. Ýslam Dünyasý’nda vakýf kültürünü oluþturan devletlerdir Selçuklu ve Osmanlý. Hatta o kadar ki, Ýzmir Bölge Müdürü’ne sordum Ýzmir’de; “Söyleyin” dedim, “Ýzmir’de Selçuklu Sarayý hiç var mý?” “Alaaddin Tepesi’nde bir harabe saray var “ dedi. “Alâeddin Keykubat’ýn sarayý. Biz doðmadan evvel onun bir balkonu vardý. Sonra o da yýkýldý yaðmurdan. Þimdi bir köþebent, köþe, tarih kurumu onu korumaya aldý, ikinci saray da Kubadabad Sarayý, Beyþehir Gölü kýyýsýnda. Galiba o var” dedi. Galiba, çünkü henüz kazýyorlar, ne çýkacak Allah bilir. Temelleri var ancak. Bulunan malzemeden saray olduðunu ispat edebilirsiniz ilmen. Seramik, fayans ve çiniden ispat edebilirsiniz. Þimdi imparator, Selçuklu Sultaný, Roma Ýmparatoru’dur. Çünkü devleti Rum’dur. Koca imparatorun, bize kadar intikal eden sarayý yok. Fakat gittiðinizde, çölün ortasýnda Saruhan çýkýveriyor karanlýkta karþýnýza, böyle heyula gibi. Sultan Han çýkýveriyor, Aðzý Karahan çýkýyor. Malabadi Köprüsü insaný çarpýyor. Bilmem nerede Darüþþifa karþýnýza çýkýyor, Kayseri’de. Belli ki bu, vakýf medeniyetidir. Yani askeri, ticari ve gene askeri amaçlarla bir medeniyet oluþturulmuþ bir asayiþ aðý tesis edilmiþ, orada insanlarýn saraylarýna yer yok. Böyle bir memlekette maalesef vakýf mallar, iyi denetlenemediði, iyi deðerlendirilemediði için, biliyorsunuz görevli olan kadýlýk teþkilatý kaldýrýldý. Yerine konan Evkaf Vekâleti Mýsýr’da ve Türkiye’de, hiçbir þekilde o kadar iyi çalýþamadý, o kadar olamaz zaten. Ve vakýf mallar da onun bunun elinde kaldý. Hatta bunlarýn bazýlarý hâli vakýf diye satýldý. Þimdi çok ilginç bir þey, her yerde miri arazi var, vakýf arazi var, Ýzmir’de yok. Ýki metrelik yerler bile tapulu. Ýþte bunlar vakýf yaðmasý. Vakýf dolu yerlerdi buralar. O bakýmdan þimdi bunu kurtarma çabasýndayýz, bu çok tehlikeli bir þey aslýnda. Yani iþi yürüten bürokratlar, tehdit altýna bile alýnabilir. Çünkü üstüne konduðu malý elinden alýyorsun. Yirmi beþ kuruþa otuz yýl dükkân kiralamýþ. Adam, vakýf arazisini tasarruf ediyor. Soran yok, sahip çýkan yok. Onlarýn temizlenmesi gibi çok güç bir döneme girmiþ bulunuyoruz. Bu yüzden bu iþ sürekli tanýtýlmalý ve halkýn dikkati konu üzerine çekilmeli. Çünkü bizim Türk milletinin huyudur, biz hiçbir þeyle ilgilenmeyiz. Çok kritik bir dönemdeyiz. Vakýflarý anlamak, yýlda bir kez kutlanan vakýflar haftasýyla ve sempozyumla yapýlacak iþ deðil. Çok büyük iþler yapmak lazým, matbuatýn çok büyük ilgi duymasý lazým. Hiç þüphe yok, bazý önyargýlar vardýr. “Efendim bu vakýf dediðiniz nereden Ýslami oluyor, bu Roma’da da var.” Evet var. Var ama böyle deðil. Çünkü idarenin altýndadýr ve idare vakýflar üzerinde tasarrufta bulunur. Amacýnda, sermayesinde, yönetiminde, tahsisinde tasarrufta bulunur. Bugün vakýf, Hýristiyan dilinde de vardýr. Ama en baþta onun statüsünü deðiþtirecek adam, papalýðýn kendisidir. Bu, çok açýktýr. Bir zamanlar, þehirlerin su ihtiyacý için, yemek ihtiyacý için, sosyal yardým için kurulan vakýflar, bugün o ihtiyacýný tatil etmiþ Batý’da, Afrika’daki misyonerlere adam yolluyor, para yolluyor. Bir takým 29 þey bizden evvel Memlükler’in abad ettiði Suriye, FiHýristiyan’lar da buna müdahale ediyor ve bu iþi yalistin için doðrudur. Bütün bu memleketler, vakýf mepanlarýn dedikodusunu yapýyor. Sanki buradaki Hýdeniyeti sayesinde içimize girmiþ, içimizde kalabilristiyanlarýn hayatý çok iyi de, Cangýl’daki zavallý miþtir. Unutmayalým, 19. asýrda bile bütün kötü uyzenci insanlarý avlamaya gidiyor, onlar Hýristiyan gulamalara, bütün yaðmaya raðmen, vakýflar fonksiolunca sanki bir þey olacak, diyorlar. Hâlbuki Ýslamiyonunu yerine getirmiþtir. Öyle kýyýda köþede çizilen yet’te vakýf, vâkýfýn elinden, o mal vakfedilince çýkar. manzara, vakfýn sesi çýkmýyor, talebeler yýkýk medreStatüsü de ondan sonra deðiþmez. Tek münakaþa selerin içinde, 30 yýl Arapça öðrenmeye kalkýyor. vardýr bu konuda, mezhebimizin kurucusu Ebu HaBöyle bir manzara doðru deðil. Hukuk mektebini nife ile talebesi Ebu Yusuf arasýnda: Yazýldýðý an vekurduðumuz an, adamlar telaþa kapýlmýþ, fukaha taya aðýzdan çýktýðý an. Tartýþma bu kadardýr. Bunun kýmý, biz daha iyisini yapalým demiþler, Mekteb-i dýþýnda hiç kimsenin vakfýn üzerinde tasarrufta buNuvvab’ý kurmuþlar. Onun müfredatýna baktýðýnýz lunma, onun yönünü deðiþtirme, sermayesini azaltzaman, içi daha modern, diðerinden daha batýcý. ma, baþka bir iþe tahsis etme veya ortadan kaldýrma Roma Hukuku bile okutuyorlar. Hayata yetiþmek gibi bir eylemi olamaz. Bu, baþta büyük bir bürokraiçin. Ve bütün hâkim ve savcý kadrolarýmýzý, Nüvvab, tik yýkým gibi görünse de bir saðlamlýktýr. Unutmayýn Naib-i Þeri, ondan sonra nizami mahkemelerin ki bir takým müesseseler asýrlar boyu böyle yaþamýþhâkimlerini de onlar yetiþtirditýr. Ta ki, Edirne’deki Selimiye ler. Bütün bunlar yine vakýflarýn Cami’nin vakýflarý Yunanistan Abdülhamit döneminde paralarýyla oluyor, oraya Maave Bulgaristan arazisinde kalýp, rif-i Umumi Nezareti para vero kadar kütüphaneyi Bulgaristan bambaþka bir rejimiyor, vakýflardan geliyor onun me girip, o camiyi besleyemez yeni vakýflar kurdu. geliri. Bir takým okullarýn, yurthale gelince iþ deðiþir. O vakit Bugün sayýsý binleri larýn paralarý vakýflardan gelidenecek bir þey yok. Ama unutyor. Unutmayýn, Maarif-i aþan ve Türkiye’yi mayalým ki, Osmanlý ÝmparatorUmumiye Nezareti’nin, bütün luk düzeni, bu sayede Tunalara, önemli bir merkez imparatorluk tarihi boyunca Bosnalara Dobrucalara, Yunahaline getiren yazma yaptýðý tek þey, Beyazýt Umumi nistan’ýn daðlarýna kadar, yollaKütüphanesi’dir. Abdülhamit kitaplar, yazma eserrýný, su yollarýný, hanlarýný, kerdöneminde o kadar kütüphaneyi vansaraylarýný yapabilmiþtir. Ve ler, bütün eksiklikleyeni vakýflar kurdu. Bugün sayýimparatorluða oralarý entegre etrine bütün zorluksý binleri aþan ve Türkiye’yi miþtir. Hem iktisadi bakýmdan, önemli bir merkez haline getiren larýna raðmen, o hem askeri bakýmdan. Ne kadar yazma kitaplar, yazma eserler, kalýntýyla devam etti. konuþsak boþtur. bütün eksikliklerine bütün zorTürkleri hiç sevmeyen kapkara luklarýna raðmen, o kalýntýyla bir milliyetçi olan, Ývo Andriç’in Drina Köprüsü’nü devam etti. Bugün de bu çok mühim ve þimdi, membir okuyun. Kuþ uçmaz, kervan geçmez, Viþegrat nuniyetle görüyoruz ki, vakýf zeytinlikler, araziler, Kasabasý’ný, Sokoloviç Mehmet Paþa; yolu, köprühanlar, hali durumda olan yaðma edilmiþ vakýf arsasü, haný, hamamý, camisi, medresesi ile o yeri imar lar, üstündekiler atýlýyor mahkeme kararýyla, kiralar ediyor. Avusturya’nýn getirdiði demiryolu bile o kayükseltiliyor ve gelir on misline katlandýðý için, bir tadar deðiþtirmemiþ o kasabayý. Koskoca bir Drina kým vakýf eserlerin de tamiri artýyor. Yalnýz, bunlarýn çýkmýþ ortaya. Bunun gibi sayýsýz yer var. Viþegrat hepsinin tanýtýlmasý gerekir. Onun için, saðlamca andeðil sadece, Haskovo deniyor þimdi, Hasköy, Cisri latýlmasý lazým. Huzurunuzda Sevgili Genel MüdüMustafa Paþa, Staragoza dedikleri yer, eski Cuma rümüze teþekkürlerimizi sunarýz. Kendisine uzun bizim. Týrnova’nýn kendisi. Bütün Balkanlar bir ömür dileriz. Vakýflardaki bütün arkadaþlara candan aðýn içine giriyor, çok önemli bir þey. Romalýlarýn teþekkürlerimizi sunarýz. Bugün bu oturuma katýlan kurduðu, Viyaegnetye dediðimiz; yani Arnavutluk meslektaþlarýma da, Ziya Bey’e, Cahit Bey’e, Sait ile Selanik arasýndaki yoldan sonra Balkanlarý bir Bey’e teþekkürlerimi sunuyorum. Ben sözü þimdi ünite, bir coðrafya haline getiren tek unsur Osmanlý Cahit Bey’e veriyorum. vakýflarýdýr. Bunu unutmamak lazýmdýr. Bugüne kadar bu devam etmiþtir, oraya rengini vermiþtir. Ayný 30 Prof. Dr. Cahit BALTACI / Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Vakfýn Kuruluþ Felsefesinde Çevre Faktörü Beþeri yapýsýnda toplu yaþama içgüdüsü ve aktivitesi bulunan insan, bu özelliklerini þuur haline getirmesinin neticesi olarak sosyal hayatýn getirdiði sorumluluklarý ifa edebilmek için, yeryüzüne ayak bastýðý andan itibaren çeþitli organizasyonlar meydana getirmiþtir. Þüphesiz bu organizasyonlardan en güçlüsü devlet olgusudur. Kollektif iradenin ortaya çýkardýðý devlet, hizmetlerin sürekliliðini ve dengesini saðlayabilmek için hukuk sistemini ve yönetim biçimlerini ortaya koymuþtur. Bu sistem, kurallar ve müeyyidelerle sosyal hayatý düzenlemiþtir. Ancak, toplumun deðiþik ihtiyaçlarýnýn sadece devlet organizasyonu ile karþýlanamamasý, toplumda daha baþka organizasyonlara ihtiyaç doðurmuþtur. Bu organizasyonlar, karþýlýklý mutabakatlý veya bireysel iradelerle kurulan ve yaptýrým derecesinde müeyyideleri olmayan gönüllü kuruluþlardýr. Bugün, sivil toplum örgütleri olarak isimlendirilen bu kuruluþlar, tarih boyunca insanlara hizmet etmiþlerdir. Bunlar arasýnda yer alan vakýf kurumu, insanlýk tarihi kadar eski olan bir kuruluþtur. Tarih içinde taným ve fonksiyonu farklýlýklar arz etse de, vakýf anlayýþý hep var olagelmiþtir. Denilebilir ki, tarihte ferdi mülkiyete imkân tanýyan her toplumda vakýf anlayýþý mevcuttur. Bu anlayýþ, ferdin sahip olduðu maddî imkânlardan baþkalarýný da yararlandýrma anlayýþýdýr. Aslýnda vakýf, menkul veya gayr-ý menkul bir varlýðýn veya varlýklarýn gelirlerinin bir amaca tah- sisidir. Bu duygu ve düþünce, ilkçað toplumlarýndan günümüze kadar birçok toplumda var olmuþtur. Ýlkçað toplumlarýndan Babil’de,1 Mýsýr’da2, Etiler’de3, Yunan’da4 Roma’da, Bizans’ta5 ve Ýslam öncesi Uygurlar’da6 vakýf anlayýþý hatta vakfiyeler mevcuttu. Günümüzde de Ýngiliz ve Amerikan hukukunda bulunan Trast7 ve Foundation’ler8 vakýf anlayýþýnýn deðiþik tezahürleridir. Ýslam tarihinde ise vakýf, Hz. Muhammed’le (SAV) baþlamýþ, Hulefâ-i Raþidîn, Emevi, Abbasi, Memluk, Selçuklular ve Osmanlýda geliþmesini saðlayarak kemale ermiþtir. Kuraný-ý Kerimde baþkalarýna yardým anlamýnda vakýf kelimesi geçmemekle beraber, baþkalarýna karþý iyilik ve yardým teþvik eden “Birr”, “Ýhsan”, “Hayr”, “Sadaka, “Zekat” ve “Karz-ý Hasen” kelimeleri sýk sýk geçmektedir. Buhari ve diðer hadis kitaplarýndan anlaþýldýðýna göre Hz. Muhammed (SAV) vakfý, “Sadaka-i Cariye” (sürekli sadaka) olarak tanýmlamýþ9 ve kendisi bizzat 7 hurma bahçesini10 vakfetmiþ ve Medine’de ki bir çarþýyý vakýf haline getirmiþti.11 Baþka bir rivayette de Hz. Peygamber’in (SAV) Nadiroðullarý arazisinin gelirlerini Havadisud-Dehr’e (dünya olaylarý), ki bu çevre vakýflarý için ilk kaynak olarak görülebilir, Fedek arazisinin gelirlerini de Ýbn’s Sebil, yani yolcularýn ihtiyaçlarýna, vakfetmiþtir.12 Ýslam Tarihi’nde vakfýn tarihinde de zaman içinde geliþmeler olmuþtur. Bunu literatürden takip etmek mümkündür. Ýslam tarihinde vakýfla ilgili ilk tarif, Hz. Peygamberin saðlýðýnda Hz. Ömer’in Hayber’de bulunan Semg arazisinin tasarrufunu Hz. Peygamber’e (SAV) sormasýyla ortaya çýkmýþtýr. Hz. Peygamber (SAV), Hz. Ömer’e; “Ýstersen onun aynýný hapset (vakfet), semere (gelir) ve menfaatini da fakirlere tasadduk eyle.” demesiyle ortaya çýkmýþtýr. Hz. Ömer de bu arazinin aslýný satýlmamak, baðýþlanmamak ve mirasla intikal etmemek þartýyla elinde tutmuþ ve bunu bir vakfiye ile kýzý Hafsa ve sonraki nesillere teslim ve vasiyet ederek gelirlerini muhtaçlara vakfetmiþti.13 Bu ilk tarif, Þafiler, Malikiler, Hanbeliler, Þiiler ve Hanefilerde, vakfedilecek malýn aslý sahibinin elinde tutularak, gelirin muhtaçlara veya bir amaca tahsisi þeklinde devam etmiþtir. Ancak Ebu Hanife’nin iki hukukçu talebesi Ebu Yusuf ve Ýmam Muhammed, vakfedilen malýn mülkiyetinin sahibinden çýkarak mülkü, Allah mülkü hükmünde kalmak þartýyla men31 faatinin halka (Ýbadullaha) yani Allah’ýn bütün kullarýna tahsisi þeklinde tarif etmiþlerdir ki Selçuklular ve Osmanlýlar bu son tarifi benimsemiþlerdir. Böylece Osmanlý’da, vakfýn mülkiyeti vâkýfýn mülkiyetinden çýkmýþ hem de sarf yerleri daha geniþ bir perspektife kavuþmuþtur. Böylece vakýf Selçuklu ve Osmanlý da bir medeniyet projesi haline gelmiþ hayrî olmak kaydýyla çok çeþitli vakýflar kurulmuþtur. Daha önce vakýf sadece muhtaç insanlar için kurulurken bu dönemde Hz. Peygamberin vakýf gelirlerinin havadisu’d dehr anlayýþýna uygun olarak Müslim, gayr-i müslim bütün insanlara, Ýbadullah tarifine giren ehlî ve yabanî bütün hayvanlara harcandýðýna þahit olmaktayýz. Bu bize, vakfýn kuruluþ felsefesinin yeni kavramlarla geniþlediðini ve canlýlarýn yaþatýlmalarýný hedefleyen bir medeniyet projesine ulaþtýðýný göstermektedir. Tarih içinde vakfýn ismi, tanýmý ve fonksiyonu ne olursa olsun Osmanlý ve Selçuklu öncesinde vakýf anlayýþýnýn temelinde genelde üç düþünceden biri ve birden fazlasý vardý. Bunlar; yaratýcýnýn hoþnutluðunu kazanmak, sosyal sorumluluðu yerine getirmek veya baþkalarýna yardým etmenin hazzýný tatmak. Selçuklu ve Osmanlý bu anlayýþý bütün canlýlara yönelik olarak geniþletmek suretiyle dünyayý bütün canlýlarýn yaþama haklarýnýn olduðu bir planet olarak ayakta tutmaya çalýþmýþlardýr. Vakfiyelerde yer alan baðlar, bahçeler, zeytinlikler, mer’alar, daðlar, nehirler, göller ve kuyular hakkýnda yüzlerce örnek zikretmek mümkündür. Bunlara örnek olarak Orhan Gazi’nin Ýznik’teki medresesi için Kozluca Köyü’nü, buradaki zeytin aðaçlarýný, ‘Bunlar kýyamete kadar satýlamaz, hibe edilemez, mülk edilemez.’ þartýyla vakfettiðini,16 Lala Þahin Paþa’nýn Bursa’daki cami, medrese ve zaviyesi için Kermesti kasabasýný ve müþtemilatýndaki 8 köyü, arazileri ve mezralarý ile vakfettiðini, bunlarda hiçbir deðiþiklik yapýlamayacaðýný þart etiðini,17 Þeyhülislam Molla Fenari’nin Kudüs’teki medresesi için Kütahya’daki 4 köyü arazileri, mer’alarý, daðlarý, nehirleri, kuyuiçinde taným larý ile vakfettiðini18 zikredebiliriz. Tarih ve fonksiyonu farklýlýklar arz etse de, vakýf anlayýþý hep var olagelmiþtir. Denilebilir ki, tarihte ferdi mülkiyete imkân tanýyan her toplumda vakýf anlayýþý mevcuttur. 1320’de Selçuklu Rükneddin Hattab; dullar, kocakarýlar ve muhtaç kadýnlar için Dârurraha’yý14 kurarken 12 Temmuz 1916’da Hacý Saffet Bey, Bursa’da dul hanýmlar ve savaþlarda þehit olan Müslüman þehitlerin iffetli dul eþleri için Eramilhane’yi15 kurmuþtu. Ýslam tarihi içinde kurulmuþ vakýflarýn vakfiyelerine baktýðýmýzda vâkýfýn amacýnýn tahakkuku için medenî yapýlar ve nükûd (para) dýþýnda bað, bahçe, orman gibi yerleri vakýf haline getirdiðini görmekteyiz. Böylece vakýflar çevreyi korumuþlardýr. Zira Ýslam Hukuku’nda Vâkýfýn þartý, dînin þartý gibi kabul edilmiþtir. Böyle olunca da vakýf arazinin ve eserlerin dokunulmazlýklarý var demektir. Bunlardan baþka Osmanlý’da doðrudan doðruya çevreyi korumayý amaçlayan vakýflara þahit olmaktayýz. Çünkü Osmanlý Türk toplumu bunu yaparken Kur’ân-ý Kerim’deki; “Ýnsanlarýn kendi elleriyle yaptýklarý sebe32 biyle karada ve denizde fesad (çevrenin bozulmasý)zuhur etti” ikazýný unutmamýþlardý. Bugün dünyamýzý tehdit eden çevre problemleri sebebiyle bunu daha iyi anlýyoruz. Doðrudan doðruya çevreyi koruma amacýyla kurulmuþ vakýflar için de Edirne’de Ali Bey b. Hamza’nýn Çukurbostan mevkiinde gölün temizlenmesi için para tahsis etmesini,19 mevcut çeþmelerin sürekli onarým ve bakýmý için Ahmet b. Hüseyin’in kurduðu vakfý,20 Turgutlu’da bulunan bütün çeþmelerin tamiri ve bakýmý ve kasaba civarýnda bulunan kuyularýn ýslahý için bir vakýf kurulmasýný,21 Keyli Nazýrý Mustafa Aða’nýn mahallede dolaþan köpeklere ekmek daðýtýlmasý için kurduðu vakfý,22 Abdullah oðlu Müreselli Hacý Ýbrahim Aða’nýn çevreye gelen leyleklere yiyecek daðýtýlmasý için kurduðu vakfý23 örnek olarak verebiliriz. Netice olarak þunu söyleyebiliriz ki, tarihin derinliklerinden gelen vakýf, insanlarýn müþterek bir anlayýþýdýr. Önceleri vakýfta muhtaç insanlara yardým etmek amaçlanýrken Ýslam vakýflarýnda amaç, ibadullah kavramýyla geniþlemiþ, Selçuklu ve Osmanlýda bütün çevreyi kucaklayan bir medeniyet projesi hâline gelmiþtir. Dipnotlar: 1 Haþim El Hafýz, Tarihu’l kanun Baðdat ,1972, s.164 2 Sehhate, Þefik, Tarihu’l kanuni’l- Mýsriyyil 3 Kadim tarih s.90 vd. Ýstanbul Arkeolojisi Müzesi no:2026 Köprülü Bülent, Yeni ve eski hukukumuzda vakfýn mahiyeti Doçentlik Tezi 1052 ÝÜHFK No:17 s.479-480 4 Age, s.482-483 5 Kunter, Halim Baki, Vakýflarýn Tarihi, Mahiyeti, Ýnkiþafý ve Tekamülü Vakýflar Dergisi,VI. Ýst.1965 s.9-10 6 7 Encyclopedia Britanica vol.9 London, 1969, s.654-655 8 The Encyclopedia Amerikana, vol. XI. Newyork 1968, s.541-542 9 Müslim,Vasiyet,14 Ebu Davud,Vasiye;14 10 Ibn Sa’d I Beyrut 1958-1960,I,501 11 Ibn Þebbe, I, 304;Semhudi, I, 540 vd 12 Ebu Davud, Ýmare,19;Belazari,s33-35 13 Buhari, sahih, 4/14 vd. 14 Ý.Kayaoðlu,Rakýtoðlu ve Vakfiyesi, Vakýflar Dergisi, XIII,s 11. Vakýflar Gnl. Müd. Vakýf Kayýtlar Arþivi,608(22) nolu defter, sýra 273,s.251-52 15 Orhan Gazi Vakfiyesi ,tarih 841/1428, Ali Emiri, ktp.Arap yzm. Nr.4474 16 Lala Þahin Paþa Vakfiyesi, tarih.749/1348, EV.K.K. No:732, s.74 17 18 Molla Fenari Vakfiyesi, tarih 833/1430 19 VGMA. Defter No:628/794 20 VGMA. 404/101-102 21 VGMA. Yunus b. Ýsmail Vakfý. 609/108-10 22 VGMA. 746 nolu Defter, 194-196 23 VGMA. 25/610 nolu Vakfiye Defteri, 244 Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK / Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý Osmanlý Döneminde Çevrenin Korunmasýnda ve Geliþtirilmesinde Vakýflarýn Rolü Çevre sorunu, çok da müdahil olmadýðýmýz halde kucaðýmýzda bulduðumuz bir sorundur. Gelinen nokta, insanlýðýn topyekun bu soruna muhatap olmasýdýr. Suçlu- suçsuz, kirletenkirletmeyen, masum- günahkar, büyük -küçük vs herkes, hayatýn gidiþatýný büyük oranda deðiþtirecek küresel iklim deðiþiklikleri ile yüz yüze kalmýþtýr. Meselenin temelinde insanýn kendisi bulunmaktadýr. Daha fazla tüketme ve daha fazla üretme uðruna tabi dengeye müdahelede beis görülmemiþ, bu müdahale sert bir tepki ile karþýlaþarak sadece sebep olanlarýn deðil, herke- sin yüzüne bir tokat gibi inmiþtir. Her þey sanayileþme ile baþladý. 18. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda baþlayan ve insanlýðýn kaderine hükmeden Sanayi Ýnkýlabý, üretme ve tüketmenin ölçeðini deðiþtirdi. Buna baðlý olarak bir tarafta refahý artýrýrken diðer tarafta yeni sosyal problemler meydana getirdi ve yaþanabilir çevre sýnýrlarýný daralttý. Yaþanýlabilir bir çevre için tüm Osmanlý asýrlarýnda pek çok tedbir ve düzenlemenin yapýldýðýna Osmanlý arþiv kayýtlarý bize tanýklýk etmektedir. Günümüz çevre konseptine giren çoðu konu Osmanlý yöneticilerinin ve halkýn dikkatinden kaçmamýþ, alýnmasý gereken her türlü tedbir alýnmýþ ve bu yöndeki gayret süreklilik arz etmiþtir Bu tedbir ve düzenlemelerde insani kaygýlar önemli rol oynamýþtýr. Bütün Osmanlý sultanlarý yönetimi altýnda bulunan topluluklara ve içinde yaþadýklarý coðrafyada tabiatýn tüm unsurlarýna bir emanet nazarýyla bakmýþlardýr. I. Sultan Ahmed "reâya ve berâya ki vedâyi'-i cenâb-ý kibriyâdýr" diyordu. Bu sebeple Osmanlý'da çevre-insan iliþkisi günümüz modern toplumlarýnda var olan anlayýþtan farklý bir düzleme oturmuþ, tabi dengenin muhafazasýna özen gösterilmiþ, emanet ve nimet anlayýþý hakim olmuþtur. Zira tabi dengenin muhafazasý ilahi ikazla emredilmiþ, nimetin kadrini bilme yüceliði tavsiye edilmiþ; aksi, nankörlük ve elim bir azabýn kapýsý olarak görülmüþtür. Günümüz çevre problemlerine çözümün nirengi noktasý da budur; insanoðlu yaþadýðý çevreye, suya, topraða, havaya, bitkiye ve canlý varlýklara Allah'ýn ihsan ettiði bir nimet ve emanet gözüyle bakacaktýr. Bu yüksek idrake eriþmeden ellerimizle kirlettiðimiz dünyamýzý nezih kýlma çabalarý "sunî"likten öteye geçemeyecektir1. Bu tebliðimizde geçmiþ Osmanlý asýrlarýnda vakýflarýn çevrenin korunmasýnda ve geliþtirilmesinde oynadýðý role deðinmek istiyoruz. Kur'an'ýn yol göstericiliði ve Hz. Peygamber'in uygulamalarý ile oluþan vakýf müessesesi zamanla büyük bir geliþme göstermiþ ve Osmanlý asýrlarýnda en mütekamil dönemini yaþamýþtýr. Osmanlý 33 toplum hayatýnda vakýflar önemli roller üstlenmiþ, ekonominin en önemli aktörlerinden biri olmuþtur. Öyle ki, 16. yüzyýlda Anadolu Eyaleti'nde kamu gelirlerinin %17'si2, Rum Eyaleti'nde % 15,7'si vakýf kaynaklardan saðlanmýþtýr3. 17. yüzyýlda bu oran % 164, 18. yüzyýlda % 26,85, 19. yüzyýlda 15,77 idi6. Osmanlý Devleti'nin son dönemlerinde kamu hizmetlerinde istihdam edilen personelin % 8,23'ü, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda ise % 12,68'i vakýflarda çalýþýyordu7. 1- BAYINDIRLIK HÝZMETLERÝNDE VAKIFLARIN ROLÜ Klasik dönem Osmanlý merkezî bütçesinde; saðlýk, eðitim ve bayýndýrlýk hizmetlerinin yerine getirilmesi için bütçede bir fon gözükmemektedir. Bu hizmetlerin tamamý vakýflar tarafýndan finanse edilmiþtir. 'Müessesât-ý Hayriye' denilen, kamu yararý gözetilen eserlerin çoðu vakýflar tarafýndan yapýlmýþ ve giderleri de vakýflarca karþýlanmýþtýr. Kent oluþumunda planlama anlayýþý olsun veya olOsmanlý'da geniþ bir uygulama alaný bulan Avarýz masýn doðrudan etkili ve yönlendirici etken vakýf yaVakýflarý çevrenin korunmasý ve geliþtirilmesinde bipýlar olmuþtur15. Fethin akabinde yýkýk dökük bir varinci derecede rol oynamýþtýr. Avârýz Vakýflarý; geliri, ziyetteki Ýstanbul'un yeniden imar ve ihyasýnda, vabeklenmedik ihtiyaçlara sarfedilmek üzere kurulan kýflar, inþa ettikleri eserlerle büyük bir hizmet görvakýflar olarak tarif edilebilir8. Avarýz vakýflarýnýn müþlerdir. Dergah, tekke, imaret, tabhane gibi yarmenþeini Hz. Peygamber'e kadar götürmek mümdýmcý kuruluþlar; bozahane, mumhane, sabunhane, kündür. Hz. Peygamber (SAV) debbaðhane, pazar yeri, ticaret yahicretin 32. ayýnda yedi hurma pýlarý ve saðlýk tesisleri gibi bir çok Osmanlý merkezî bahçesini "havâdis-i dehre" yani tesis vakýflarca inþa edilmiþtir. FaÝslâm'ý savunmak için ortaya çýkabütçesinde; saðlýk, tih devrinin son zamanlarýnda Ýscak anî ihtiyaçlarýn giderilmesine eðitim ve bayýndýrtanbul'da 184 cami ve mescid, tahsis etmiþtir9. Ebüssuud Efendi 181 mahalle bulunuyordu16. Analýk hizmetlerinin "Avârýz, techîz-i guzât içündür." dolu þehirleri de vakýflarýn tesis etyerine getirilmesi diye açýklamýþ ve "Avârýzýna bir tiði eserlerle bayýndýr kentlere dömahallenin akçe vakfeylemek saiçin bütçede bir nüþmüþtür. Ankara'nýn baþkent hih olur mu?" sorusunu, "Olur" oluþunu izleyen yýllarda, küçük bir fon gözükmemektediye cevaplamýþtýr10. Anadolu kasabasýnýn baþkente dödir. Bu hizmetBaþta din ve vatan savunmasý nüþümünde vakýflarýn büyük katkýlerin tamamý için acil belirecek ihtiyaçlara yösý olmuþtur17. nelik olarak tesis edilen Avarýz vakýflar tarafýndan Vakýflarýn gaye edindikleri hizmetVakýflarý, zamanla hizmet sahasýfinanse edilmiþtir. lerin görülmesi için yaptýklarý inþai ný geniþletmiþtir. Belediyeye ait faaliyetler, belediye ve sosyal hizbazý görevlerin ifasý, mahallenin met alanlarýna girer18. Yol, kaldýbakýma muhtaç yol, kaldýrým ve su yollarýnýn tamiri rým, köprü, kanal, kemer, kuyu, bent, çeþme ve bungibi hizmetlere tahsis edilen vakýflar tesis edilmiþlarýn tamiri, þehirlerin yol, su, temizlik hizmetleri, tir11. Eskiden Ýstanbul mahallelerinde böyle bir çok þehrin çeþitli yerlerinde bahçeler, halkýn dinleneceði vakýflar mevcut olduðu gibi, Anadolu'nun en ücra güzel parklar kurulmasý gibi þehirleþme ile ilgili faaliköþelerinde de bu çeþit vakýflara rastlamak mümyetler genelde vakýflarca yapýlmýþtýr19. Osmanlý Ülke12 kündür . si'nde ilk elektrik tesisatý Evkaf Nezareti'nce II. MeþÝdaresi mütevellileri tarafýndan yapýlan ve Evkaf Nezâreti tarafýndan kontrol edilen Avârýz Vakýflarý'nýn önemli bir kýsmý, 1869'da çýkarýlan bir irade ile, evkaftan alýnarak belediyelere devredildi13. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde de ayný eðilimin sonucu olarak, Belediyelere geçtiðine karar verilmiþ ve 1580 numaralý Belediye Kanunu ile mahallelere mahsus kurulan avârýz vakýflarý belediyeye devredilmiþtir. Belediyelere geçen Avârýz Vakýflarý, mahallelere mahsus olarak kurulan Avârýz Vakýflarýdýr14. 34 rutiyet yýllarýnda Medine'de, Mescid-i Nebevi ve Ravza-ý Mutahhara'ya döþenmiþtir. Ýstanbul'da ilk elektrikle cami aydýnlatýlmasý ise 1912'de Fatih Camii'nde yapýlmýþtýr20. a- Bakým ve Onarým Hizmetleri Vakýflarýn hizmetlerini yerine getirmek için inþa ettikleri eserlerin, çevre þartlarýnýn geliþtirilmesinde büyük yeri olmuþtur. Bu eserlerin inþasý ile kalýnmamýþ, ba- kým ve onarýmý üzerinde durularak sürekliliði saðlanmýþtýr. Vakýf mallarýn tamiri mütevellilerin baþlýca görevleri arasýnda olmuþtur. Cami ve mescidlerin tamir masraflarý ilgili vakfýn geliri varsa vakfýn gelirinden, yoksa devlet hazinesinden karþýlanmýþtýr. Bir örnek olarak 1847-1848 yýllarý arasýnda büyük bir restorasyon geçiren Ayasofya Camii'ni zikredebiliriz. Cami'nin restorasyonu için yapýlan harcamalarýn büyük kýsmý hazineden karþýlanmýþtý21. Bakým ve onarým konusunda teþkilatlanmýþ bir yapýdan söz edilebilir. Baþta sermimarlarýn, mimar aða ve mimar halifelerin gözetiminde yapýlan bakým ve onarým hizmetleri, 19. yüzyýlda Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nin kurulmasý ile bu nezaret içinde müstakil bir müdürlük ihdas edilerek yapýlmýþtýr. 1847 yýlýnda Evkaf-ý Hümayun Nezareti merkez teþkilatý içerisinde vakýf müessesat-ý hayriyenin bakým ve onarýmýn- dan sorumlu olmak üzere Bina Eminliði Müdürlüðü kurulmuþtur. Daha sonra Ýnþaat ve Tamirat Müdüriyet-i Umumiyesi adýyla bir genel müdürlük haline getirilmiþ, Cumhuriyet döneminde Ýnþaat ve Tamirat Müdürlüðü adýyla düzenlenmiþtir22. 16 Receb 1246/31 Aralýk 1830 tarihinde Evkaf Nazýrý Es-Seyyid Mehmed Tahir Efendi'ye hitaben yazýlan ferman ile Ýstanbul ve çevresinde bulunan ne kadar yanmýþ ve yýkýlmýþ cami ve mescid varsa mimar aða marifetiyle keþiflerinin yapýlmasý istenmiþtir. Bu konuda ikinci bir ferman ise 8 Zilkade 1247/9 Nisan 1832'de sadýr olmuþtur. Evkaf Nazýrý Es-Seyyid Mehmed Tahir Efendi'ye hitaben yazýlan ferman gereði Ýstanbul ve Bilad-ý Selase'de yanan, yýkýlan ve harap olan hayratýn bakým, onarým ve yeniden inþaalarý için Nezaretçe mimar aða marifetiyle keþifleri hazýrlatýlmýþtýr. Bu çerçevede 39 camii, 44 mescid, 2 türbe, 7 mekteb, 1 medrese, 1 kütüphane, 1 sebil, 2 çeþme, 2 çeþme haziresi, 1 þadýrvan, 1 minare, 3 müþtemilat, 5 meþruta olmak üzere toplam 110 tesisin onarýmý yapýlmýþtýr23. Tanzimat sonrasý müessesat-ý hayriyenin onarým çalýþmalarý sadece Ýstanbul ile sýnýrlý kalmamýþ, ülkenin bir çok yerinde bu çalýþmalar yapýlmýþtýr. 1843 yýlýnda Þam'da bulunan camilerin onarým keþifleri istenmiþtir. 1845'de Konya'da camii, han, hamam, dükkan ve diðer eserlerin onarým keþifleri hazýrlanmýþtýr24. b- Kaldýrým Yapýmý ve Tamiri Cadde ve sokaklara yaya kaldýrýmlarý döþenmesi için büyük bir gayretin olduðu görülmektedir. Özellikle Ýstanbul'da, 16. asra kadar giden kaldýrým çalýþmala- rýnýn yapýldýðýna tanýklýk ediyoruz. 19. yüzyýlda ise Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de; yani sur içi Ýstanbul (Eyüb, Galata ve Üsküdar'da) bazý sokak ve kaldýrýmlarýn tamiriyle ilgili olarak Ticaret Nezareti'nce bir layiha hazýrlanmýþ ve 25 Muharrem 1266/11 Aralýk 1849 tarihli padiþah onayý ile yürürlüðe girmiþtir25. Mahallenin ihtiyacýný karþýlayacak çeþmeler, sokaklarýna kaldýrýmlar ve laðým yapýlýyor,26 kaldýrýmlarýn ve sokaklarýn temiz tutulmasýna, bozulan kaldýrýmlarýn tamirine özen gösteriliyordu27. Çevre temizliði ve çevre düzenlemesi hep insaný kaygýlar üzerine bina ediliyordu. Mesela, Yahudilerin yaya kaldýrýmlarýný bozduklarýna dair yapýlan bir þikayet üzerine verilen kararýn gerekçesinde, bu bozuk kaldýrýmlarda a'mâ ve pir-i fani (yaþlý) insanlarýn gelip geçerken zorluk çektikleri belirtiliyordu28. 25 Cemaziyelahir 1277/ 8 35 Ocak 1861'de yapýlan bir düzenleme ile; hâne kapýlarý önlerinde yükseltilen kaldýrýmlarýn gelip geçenler ve arabalara zorluk çýkardýðý ve sakatlanmalara yol açtýðý dikkate alýnarak kapý önüne yüksek kaldýrým döþetilmemesine ve döþeyenler hakkýnda kanuni iþlem yapýlmasýna karar verilmiþtir29. Yaya kaldýrýmlarýnýn yapýmý ve tamirinde vakýflara büyük görev yüklenmiþtir. Vakýf muhasebe defterlerinde kaldýrým tamirine yapýlan harcamalar hep görülmektedir. Mesela 1003/1594 yýlý Ayasofya Vakfý Muhasebe Defteri'nde gider kalemleri içinde, kaldýrým tamiri için yapýlan harcama yer almýþtýr30. Kaldýrým tamiri için nakit vakfý tesis edilmiþtir31. Kaldýrým yapýmý ve tamiri Ýstanbul ile sýnýrlý kalmamýþ, taþrada da üzerinde durulmuþtur. Mesela, Ali Bey bin Hamza'nýn 993/1585 tarihinde tesis ettiði vakfiyede, vakýf gelirlerinden bir kýsmý Edirne'de Uzun Ali Mescidi civarýnda bulunan kaldýrýmlarýn tamir masrafýna tahsis edilmiþtir32. Diyarbakýr ve Van Valiliði yaðmýþ olan Köprülüzade Abdullah Paþa'nýn 1133/1721'de tesis ettiði vakfiyede Ýdlib'de (Halep) yollarýn kaldýrýmlarýnýn tamiri gerektiðinde, yontma taþ olan yerlerin yontma taþ ile, kýrma taþ olan yerlerin ise yine kýrma taþ ile tamirinin saðlam þekilde yapýlacaðý belirtilmektedir33. Nakibüleþraf Mehmet Esad Efendi'nin 1261/1845 yýlýnda Ýstanbul'da tesis ettiði vakfiyede, devlet erkanýnýn geçmediði sokaklarýn kaldýrýmlarýnýn yapýlmasý istenmektedir34. Turgutlu'da tesis edilen bir vakfiyede beldenin merkez ve kenar mahalleleri kaldýrýmlarýnýn tamir ettirilmesi istenmektedir35. Bir çok vakfýn, yaptýklarý çarþý ve dükkanlarýn önlerini düzelterek kaldýrým döþedikleri, bu iþin ihmal edildiði durumlarda devletin, ilgili vakýflarý zorladýðý görülmektedir. 11 Þevval 980/14 Þubat 1573 tarihli Ýstanbul Kadýsý'na yazýlan hükümde, kaldýrým tamiri konusunda ihmali görülen mütevellinin azli istenmiþtir. Konunun detaylarý þöyledir: Ýstanbul'da çarþý ve pazardaki kaldýrýmlarýn tamiri konusunda vakýf mütevellileri göreve çaðýrýlmýþ ve vakýf dükkanlarýn önünde harab olan kaldýrýmlarýn tamiri istenmiþtir. Ýstanbul'da Mutaflar çarþýsý ve Mahmud Paþa çarþýsý kaldýrýmlarý harab olup tamire ihtiyaç duyuluyordu. Gerek bunlar, gerekse Ayasofya Vakfý dükkanlarý ve diðer vakýf dükkanlarýn önündeki kaldýrýmlar ve tamire ihtiyaç duyulan bu tür yerlerin kaldýrýmlarý, vakýf mütevellileri tarafýndan tamir ettirilecektir. Bu konuda hassa mimarlardan Mehmed Subaþý görevlendirilip, Selatin Evkafý ve sair evkaf mütevellilerini çaðýrýp her birine sýký ikazda bulunacaktýr. Her biri 36 mütevellisi olduðu vakfýn dükkanlarý ve odalarý önündeki harap kaldýrýmlarý adý geçen mimarýn bilgisi dahilinde tamir ettireceklerdir. Ýhmali görülen mütevelli görevden alýnýp, tevliyet görevi baþka birine devredilecektir36. Su yolu ve laðým tamiri esnasýnda bozulan kaldýrýmlarýn yeniden yapýmý konusunda da bir düzenleme getirilmiþtir. Suyolcu ve laðýmcýlarýn baca açmak için kaldýrým bozmalarý icab ettiðinde, bozulan kaldýrýmlarýn tamiri için yapýlan masraflar ilgili taraftan yani devlet veya vakýflardan tahsil ettirilmesi istenmiþtir37. c- Meydan Açýlmasý ve Çevre Düzenlemesi Meydanlarýn bakýmý ve temizliði, meydanlarýn hudut ve sýnýrlarýna müdahale edilmemesi, yeni meydanlar açma gibi çalýþmalar yapýlmýþtýr. Özellikle 19. yüzyýlda baþlayan Ýstanbul'daki imar faaliyetleri çerçevesinde meydan açýlmasý, mevcut meydanlarýn geniþletilmesi, temizliði konusunda yoðun bir çalýþma söz konusudur. Fatih'in vakfý içinde yer alan, Ok Meydaný'nýn sýnýrlarýna dahil yerlerde bað, bahçe, mandýra, bina yapýlmamasý, kuyular kazýlmamasý yönünde sýký ikazlar yapýlmýþ ve bu ikazlar belli süreler içinde yenilenmiþtir38. Ayasofya çevresindeki vakýf dükkânlarýn bir çoðu daha önce çýkarýlan fermanlarla yýkýlmýþtýr. 1009/1600 tarihli Ýstanbul Vakýflar Defteri vesilesiyle bunu tesbit etmek mümkündür. Etraftaki yapýlarýn camilere zarar verdiðine dair umumi þikayetler üzerine, camilerin yakýnýnda bulunan evlerin ve binalarýn cami ve mescidlerden, 'binâ zirâ’ýle beþer zirâ' uzak olmasýna dair' bir karar çýkmýþ ve 980/1572'den itibaren cami ve mescidlerin etrafý yeniden düzenlemeye tabi tutulmuþtur. Bu uygulamaya binaen, 981/1573'de çýkarýlan bir fermanla, Ayasofya Camii'ndeki bazý tamir çalýþmalarý ile birlikte, çevresinde çirkin bir görünüm arzeden ve problem oluþturan bir takým dükkân, ev, hane gibi müþtemilattan bazýlarý yýkýlarak caminin heybeti açýða çýkarýlmýþ ve caminin önündeki meydan geniþletilmiþtir39. 1009/1600 tarihli Vakýf Defteri'ne bakýlýrsa baþka vakýflara ait hane, dükkan vs. bir çok bina yýkýlmýþtýr. Bu tarihte, daha önce Ayasofya duvarýna bitiþik bulunan dükkân, hane ve benzeri binalardan Sinan bin Abdullah Vakfý'na ait 1 ekmek fýrýný ile 3 dükkân; Hüseyin Aða bin Abdullah et-Tavaþî Vakfý'na ait 3 dükkân ile beraber altlý üstlü evler; Sinan Halife bin Hýzýr Vakfý'na ait bir beyt-i süfli (tek katlý ev), zulle, hücre, su kuyusu, muhavvata; Þeyh Sinan Erdebilî Vakfý'na ait hücreler; Eþ-Þehîr be-Frenk Sefer Mahmûd b.Mustafa Vakfý'na ait Ayasofya binasý bitiþiðindeki 2 ev; Hüseyin bin Abdullah Vakfý'na ait 3 hane, bodrum, suffa, su kuyusu, bahçe, muhavvata ve tuvalet çevre düzenlemesi dolayýsýyla yýktýrýlmýþtýr40. d- Hela Yapýmý Çevrenin temiz ve yaþanabilir olmasý açýsýndan helalar önem arzeder. Uygarlýðýn yazýyla deðil, ilk tuvaletle baþladýðýný ileri sürenler bile vardýr41. Ýslam'ýn getirdiði temizlik ilkeleri Ýslam toplumlarýnda tuvalet kültürünün oluþmasýna yol açmýþtýr. Erken Osmanlý asýrlarýnda bile helalarýn varlýðý bilinmektedir. Batý bu konuda Osmanlý'ya göre oldukça geridir. Batýlýlar dýþkýlarýný Roma döneminden kalma bir adete göre sokaða fýrlatýyorlardý. Yolda rahatça yürümek mümkün deðildi. Her an pencerenin birinden boþaltýlan dýþkýya maruz kalýnabilirdi. Ýngiltere kralý VIII. Henri 1544'de Cambridge kasabasýnýn sokaklarýný kaplayan dýþký, pislik ve çamurdan þikayet ediyordu42. 17. yüzyýla doðru Versay gibi bir sarayda bile ne bir banyo ne de bir tuvalet vardý. Temizlik, 14. yüzyýlýn baþlarýnda Batý toplumunun gündeminden tamamen çýkmýþtý, yeniden güncellik kazanmasý için beþ yüz yýl gibi bir süre beklemek gerekecekti43. Osmanlý þehirlerinde gerek evlerde gerekse umuma ait yerlerde helalar inþa edilmiþtir. 1680 yýlýnda basýlan eserinde batýlý seyyah Grelot, þehrin bir çok yerinde ve bilhassa camiler civarýnda "edebhane" denilen bir çok umumi helalar inþa edildiðini yazar44. Helalarýn yapýmý, tamiri, bakýmý ve temizliði konusunda çok sayýda örnek bulunmaktadýr. Osmanlý kaynaklarýnda hela, kademhane, ayakyolu, âbhane, abdesthane, kenif, mümþa, yolhane gibi isimler kullanýlmýþtýr. Mesela, Kanunî Sultân Süleyman'ýn Viyana (Beç) Seferinde ordusunda gördüðü maðlûbiyet belirtileri üzerine kaleme alýnan Yeniçeri Fermâný'nda "ayak yolu"ndan45, Ýzzet Mehmed Paþa'nýn Hicri 1213/1798 tarihli vakfiyesinde "abdesthane", "mümþa", "kenif", "muðsul" ve "çamaþýrhane"den söz edilmiþtir46. Umumi tuvaletler bazý ülkelerde hâlâ yoktur. Osmanlý Devleti'nde ise hem halkýn bir ihtiyacý hem de çevre temizliðinin bir aracý olarak umumi tuvaletlerin varlýðýný biliyoruz. Bu umumi tuvaletler temiz tutulmaya çalýþýlmýþtýr47. Umumi tuvaletler ihtiyaca binaen halkýn gelip geçtikleri yerlerde, cami ve mescid civarlarýnda, kamu kurumlarýnda, askeri kýþlalarda inþa edilmiþtir. Çoðu tuvaletlerin inþaasý, bakým ve onarýmý, temizliði vakýflar tarafýndan desteklenmiþtir. 999/ 1591 yýlýnda Mescid-i Haram'ýn etrafýna Sultan Kayýtbay ve Sultan Gavri tarafýndan yaptýrýlan ve zamanla harap olan abdesthanelerin (hela) yeniden tamiri için Mekke kadýsýna talimat verilmiþ ve finansmaný ise vakýf kaynaklarýndan saðlanmýþtýr48. 1592 yýlýnda Mekke-i Mükerreme civarýnda bulunan ve harap olan helalar hac döneminden önce tamir edilmiþ ve tahliyesi gerekenler tahliye edilmiþtir. Bu iþe ayrýlan vakýf tahsisatý tamirata kafi gelmediði takdirde Mekke-i Mükerreme kadýsýnýn nezir ve sadaka paralarýný kullanmasý istenmiþtir49. 37 "Mekke-i Mükerreme Kâdýsýna Hüküm ki Mekke-i Mükerreme etrafýnda vâki olan helâlar harâbe-müþrif olub tahliyeye muhtaç olmaðýn evkâflarý mahsûlünden nâzýrlarý ma'rifetiyle ta'mir olunub evkâfý mahsûli kifâyet etmez ise vâki olan nüzur ve sadakâtdan sarf olunmak emr edüb buyurdum ki vüsûl buldukda bu husûsa mukayyed olub evkâf nâzýrlarýn getürdüb mahsûlünden kifâyet etmez ise vâki olan nüzur ve sadakâtdan sarf edüb ta'mir ve termîm ve tahliyeye muhtaç olanlarý tahliye ettirüb pâk ettiresin." Mühimme Defteri, nr. 69, s. 68, hüküm 136. 1594 tarihli muhasebe defterinde Galata Camii tuvaletlerinin, tamiri için yapýlan harcamalar yer almýþtýr. Ayný tarihte bezazistan-ý atik helalarý ve Ayasofya Cami helalarý tamir edilmiþ, Ayasofya camii tuvaletlerinin tamiri 1004/1595 tarihinde tekrarlanmýþtýr50. Bir çok vakýf muhasebe defterinde tuvalet tamirleri ve harcanan meblaðlar hakkýnda bilgiler bulunmaktadýr51. 22 Rebiülahir 1267/24 Þubat 1851'de Sadrazam Halil Hamid Paþa'nýn vakfý hayratýndan Davutpaþa iskelesindeki Kadem-i Þerif Tekyesi'nin, Divanyolu'nda Darphane Çeþmesi suyollarýnýn ve arkasýnda bulunan helalarýn tamirinin vakýf mütevellisi tarafýndan yapýlmasýna ve masrafý vakýf gelirlerinden karþýlanmasýna karar verilmiþtir52. 24 Þevval 1267/22 Aðustos 1851'de Mekke'de Haseki Sultan Ýmareti bitiþiðinde Abduþþükür adýnda hayýr sahibi bir kiþinin yaptýðý helalar zamanla maðaza ve dükkana dönüþtürüldüðünden münasip mahallerde yeni hela inþaasýna ihtiyaç duyulmuþ idi. Mekke ahalisinden Zeynelabidin adýnda þahsýn tasarrufunda bulunan yere zemin kirasý (mukataa-ý zemin) senelik iki yüz riyal (4.565 kuruþ) ödenmesi kaydýyla hela inþaasýna karar verilmiþ, üzerindeki bina yýkýlmýþ ve 41.000 kuruþ mas38 rafla 14 adet hela inþa edilmiþtir. Yapýlan helalarýn nezafetine dikkat etmek, gece kandil yakmak ve gerekli hizmetini görmek üzere bir kiþi tayin olmuþtur. Helalarýn bevvablýðý adý geçen Zeynelabidin Efendi'ye verilmiþ ve babadan oðula intikali kararlaþtýrýlmýþtýr. Harcanan 41.000 kuruþ ise vakýf tarafýndan karþýlanmýþtýr53. 1902'de (25 Eylül) þehirde umuma ait hela yapýlmasý üzerinde durulmuþtur. Vakýf binalarýn helalarýnýn tamir ve yenilenmesi Evkaf Hazinesi'ne býrakýlmýþtýr54. 2- TEMÝZLÝK HÝZMETLERÝ Vakýflar þehrin temizliði, onarým ve bakým hizmetlerinde önemli yer iþgal etmiþtir. Eðer bir dükkan vakýf ise bu dükkanýn önününün temizlenmesi vakfýn sorumluluðuna býrakýlýyordu. Bu iþ için yapýlacak harcamalar vakfýn bütçesinden karþýlanýyordu. a- Sokaklarýn Temizliði Sokak ve mahalle aralarýna çöp dökülmemesi, dökülen çöplerin kaldýrýlmasý konusunda bütün Osmanlý asýrlarýnda sýký denetim ve uygulamalar yer almýþtýr55. Burada bir iki örnekle yetineceðiz. 1719 tarihli hükümde þöyle denilmektedir; "Ýstanbul Mollasýna hüküm ki, Mahrûse-i Ýstanbul'da vâký' çarþu ve zokaklarýn tanzîf ve tathîri ve cîfe ve lâþe ve mezâbilin taþraya nakl ve ilkâsý bâbýnda bundan akdem sâdýr olan fermân-ý âlînin mazmûn-ý itâ'atmakrûnu ile amel ü hareket olunmak üzere umûmen mahallât imamlarýna tenbîh ve te'kîd olunup lâkin gereði gibi tanzîf ve tathîrde tekâsül olunmakla a'zam-ý sevâd-ý binâ ve makarr-ý serîr-i Saltanât-ý Uzmâ ve müstekarr-ý hilâfet-i kübrâ olan belde-i huld-âþiyân-ý Kostantiniyye'nin encâs u ednâs ve çirkâb u revâyih-i kerîheden ve sâir mûris-i ezâ olan ercâsdan tathîr ve siyâneti ehemm-i umûr-ý zarûriyeden olmaðýn mahallât ve asvâka mu'tâd-ý kadîm üzre pasbânlar ta'yîn olundýðý lâkin her amelenin tahammülüne göre ikiþer ve üçer süpüründücüler ta'yîn ve mahallât ve esvâk ve zokaklarý dâimâ kens ve tathîr ve lâzým gelen ücretleri sükkânýndan tahsîl olunmak üzere emr-i þerîfimle nizâm verilip ufûnetin bi'l-külliye âzâdesi ile ibâdullâhýn irâhesi bâ'is-i sevâb-ý bî-hesâb oldýðý tarafýndan i'lâm olunmakla i'lâmýn üzre ücretleri menâzil ve dekâkîn ashâbý vermek üzere her bir mahalle ve sûka pâspân misillü kifâyet mikdârý ferrâþ-ý mezbele ta'yîn ve mâh-be-mâh ücretleri edâ olunmak üzere tenbîh ve te'kîd ve eðer muânede eder olur ise muhkem haklarýndan gelinmek içün yanlarýna adamlar koþup Dîvân-ý hümâyûnuma irsâl ve ferrâþlarýn dahi uhdelerine lâzým gelen mahallerde mikdâr-ý zerre süpüründü bulunacak olur ise bilâ-tevakkuf küreðe vaz' olunacaklarý mukarrer olduðun tefhîm ve imâmlara dahi bu husûsda ziyâde takayyüd ve ihtimâm eylemeleriyçün tenbîh ve kemâ-yenbaðî nizâm virüp bu nizâm-ý müstahsen hýfz ve sýyânet ve düstûrü'l-amel kýlýnmak üzere iþbu emr-i þerîfimin bir sûretin sicille kayd ve dâimâ mazmûn-ý münîfi ile amel ü hareket ve infâz ve icrâsýnda ihtimâm ve dikkat eyleyesin diyü yazýlmýþdýr." Fî evâhir-i L (Þevval) sene 1131 Mühimme 129 s.104, hüküm 1. 3 Safer 1268/28 Kasým 1851 tarihli bir belgede sokak ve mahalle aralarýnda biriken süprüntünün kaldýrýlmasý, nezafet ve taharete itina edilmesi istenmekte, bu konuda padiþah iradesi ve sadaret emri olduðu belirtilmektedir. Ayrýca nezafetin dinin bir emri olduðu hatýrlatýlmaktadýr56. vellilerinin, cami imamlarýnýn, esnaf temsilcilerinin kendi yetkileri altýndaki yerlerin temizliðini bizzat gözetmeleri gerektiði, yoksa cezalandýrýlacaklarý belirtilmiþtir58. Ýzmir'de "Es-seyyid Ahmet Efendi Ýbni Es-Seyyid El-Hac Ali Aða Vakfý"na ait 27 Rabiulâhir 1189/ 27 Haziran 1775 tarihli vakfiyede59, þehrin haricinde Kiriþhane nâm mahalde tamir ve ihya ettiði umumi yolun temizliði, bakým ve onarýmý, içme suyunun daima akýtýlmasý için temizliði, bakým ve onarýmý, bölgenin güzelleþmesi için her sene aðaç dikilmesi, üç adet namazgah ve üç adet köprünün temizlenmesi ve bakým ve onarýmýnýn yapýlmasý istenmektedir. b- Helalarýn Temizliði Batý ile kýyaslandýðýnda bu tarihte Osmanlý'da tuvalet vakfýnýn bulunmasý fevkalade bir üstünlüktür. Zira bu tarihlerde batý dünyasýnda tuvalet kültüründen bahsetmek mümkün deðildir. Temizlik meselesi halkýn ve yöneticilerin gündemini daima meþgul etmiþtir. 19 Rebiulevvel 1241/ 1 Kasým 1825 tarihli Ýstanbul kadýsýna gönderilen fermanda Ýstanbul'da bütün sokak ve mahalle aralarýnýn bir takým pislikler ve süprüntüden temizlenerek halkýn "eza"dan korunmalarý belirtilmiþ ve bundan böyle, ev sahipleri atýk sularýný sokaða býrakmaktan ve þuraya buraya mezbele dökmekten men edilmeleri, herkesin ev ve dükkanlarýnýn önünü temizlemeleri istenerek bu konuda mahalle imamlarý uyarýlmýþtýr57. Þehrin temizliði konusunda vakýf mütevellileri, esnaf kethudalarý ve mahalle imamlarý ile birlikte zikredilmiþ ve sorumlu tutulmuþtur. Ýstanbul kadýsýna 16951696 yýllarýnda gönderilen hükümlerde esnaf sorumlularý, Ýstanbul'un bazý sokak, mahalle ve çarþýlarýnýn özellikle pis ve çöp dolu olduðu gerekçesiyle ikaz edilmiþtir. Bu sebeple her tür çöpün denize atýlmak zorunda olduðu, mahalle muhtarlarýnýn, vakýf müte- Toplu yaþanýlan yerlerde bulunan helalarýn temizliðine itina gösterilmiþtir. Halkýn saðlýðýný tehdit eden kolera, tifo gibi bulaþýcý hastalýklarýn önünü almak için insanlarýn gelip geçtiði yol üzerindeki helalarýn yeni sisteme göre yapýlmasý ve sifon ve kapak konulmasý saðlanmýþ60, askeri mekanlarda61, hapishanelerde62, kutsal mekanlarda63, ticari sirkülasyonun yoðun olduðu yerlerde64, tren istasyonlarýnda65 bulunan helalarýn temizliði yapýlmýþtýr. Koðuþlara yakýn olan helalar66, yol üzerindeki bazý helalar67 verdiði zarar dolayýsýyla kaldýrýlmýþtýr. Koleranýn yaygýnlaþtýðý dönemelerde üzerinde en fazla durulan meselelerden biri tuvaletlerin temizliði olmuþtur. Belgelerin diliyle "abdesthanelerin þerâit-i sýhhýyeye muvafakati" istenmiþtir68. Osmanlý'da helalarýn temizliði vakýflar kanalýyla yürütülmüþtür. Osmanlý'da kurulan tuvalet vakfýna Bayezid'de Papasoðlu Mescidi Abdesthanesi (tuvaleti) Vakfý69 ile Harem-i Þerif etrafýndaki tuvaletler için kurulan vakýflar örnek gösterilebilir70. Helalar daha çok cami müþtemilatýndan olmasý hasebiyle camiin vakfý helalarýn temizliðini de üstlenmiþtir. Halkýn gelip geçtiði yerlerde yapýlan çoðu helalar yine vakýflar tarafýndan inþa edildiðinden bu tür tuvaletlerin de temizliði ve tahliyesi vakýflarýn desteðiyle yapýlmýþtýr. Böylece tuvaletlerin vakýf desteði ile daha temiz ve nizami olmalarýna çalýþýlmýþtýr. Batý ile kýyaslandýðýnda bu tarihte Osmanlý'da tuvalet vakfýnýn bulunmasý fevkalade bir üstünlüktür. Zira bu tarihlerde 39 batý dünyasýnda tuvalet kültüründen bahsetmek mümkün deðildir. Umuma açýk tuvaletlerin bakým, onarým ve temizliði gibi hususlar için, günümüz uygulanýþ þekliyle bu alanlarý bir ticari kuruluþ olarak görme anlayýþýna gidilmeyerek, vakýf kurulmuþtur. Günümüzde büyük camilerin etrafýnda umuma açýk tuvaletlerde ihtiyacýný gideren insanlardan para talebi yerine bu tür vakýf veya benzeri bir sistem iþletilerek tuvaletlerin ticari bir kuruluþa dönmesi önlenerek sosyal hizmet alanlarýndan biri haline getirilmesi saðlanabilir. Umumi helalarýn bakým ve temizliði için bevvab adýnda görevliler bulundurulmuþtur. 24 Þevval 1267/22 Aðustos 1851'de Mekke'de yaptýrýlan umumi kullanýma açýk bir helanýn nezafetine dikkat edilmesini ve gece kandil yakýlmasýný saðlamak için 1 bevvab tayin edilmiþtir71. Bu görev babadan oðula geçmek üzere tevdi edilmiþtir. Erken sayýlacak dönemlerde helalarýn temizliðine itina edildiði görülmektedir. Mekke kadýsýna gönderilen 11 Þaban 967/ 7 Mayýs 1560 tarihli hükümde Hac mevsiminde Mekke-i Mükerreme'de aþýrý bir insan yoðunluðu varken bazý hayýr sahiplerinin yaptýklarý abhâne yani tuvaletlerin temizliðine kafi gelecek vakýf malý olmadýðýndan hac vaktinde bu tuvaletler kapanýp, Harem-i Þerife çok yakýn yerde bulunan tuvalette ihtiyaç giderildiði, ancak bu tuvaletin yolu Harem-i Þerif içinde olmasý sebebiyle Harem-i Þerif'in çoðu zaman kirletildiði, dolayýsýyla bu tuvaletin kapatýlmasý gerektiði belirtilmiþtir. Ayrýca Harem-i Þerif etrafýnda olan tuvaletlerin daima açýk tutulduðu ve temizliðine kafi derecede "cihet" yani mali kaynak ayrýldýðý ve bu tuvaletlere lazým olan su ve hizmetkarlarýn da fazlasýyla olduðu belirtilmektedir. Bu tarzda bir uygulama ile Harem-i þerifin pak olacaðý ifade edilmektedir72. 999/ 1591 yýlýnda Mescid-i Haram'ýn etrafýna Sultan Kayýtbay ve Sultan Gavri tarafýndan yaptýrýlan abdesthanelerin (hela) bir kýsmý harap olmuþ bir kýsmý ise dolmuþ ve etrafa pis koku yayarak gerek hacýlarý gerekse diðer insanlarý rahatsýz etmeye baþlamýþtý. Bâbusselam ve Bâbuþþeybe taraflarýnýn da ayný sebeplerden kirlenmesi üzerine Mekke-i Mükerreme kadýsýndan, vakýf mütevellilerinden toplanacak paralarla buralarýn temizlenmesi ve tekrar kirlenmesine mani olacak düzenlemeler yapýlmasý istenmiþtir73. "Mekke-i Mükerreme Kâdýsýna Hüküm ki Mescid-i Harâm þerrefallâhi Te'âlâ ilâ-yevmi'l-kýyâmýn etra40 fýnda merhum Sultân Kayýtbay ve Gavri'nin ve âharýn binâ etdikleri kenâyifden ba'zýsý hâlâ harâbe-müþrif ve ba'zýsý dahi kazuratla memlû olmaðýn hüccâc kaviyyü'l-ittihâc ve sâir tâifîn ve âkifîn ve müsâfirîn kazâ-yý hâcete varamayub bi'z-zarure ol makâm-ý âlîþânýn havâlisin husûsan bâbü's-selâm demekle ma'rûf bâb-ý beyt-i þeybenin dahi cevânibin mülevves etmekle beyt-i þerîfe nev'an tahfîf olundýðýndan mâ'adâ râyiha-i hammliyyeden ? hüccâc hidâyete muhtaç ve sâir zuvvâr-ý feyz-i mü'essir müte'ellim ve mütefeccir olduklarý i'lâm olundu imdi Beytullâhü'l-Harâm kýble-i hâs ve âmm ve her vecihle þeref-i Ýslâm iken tanzîf ve tathîrinde ihtimâm olunmadýðý nev'an ihmâl ve taksîrden nâþîdir Buyurdum ki vardukda aslâ te'hîr ve terâhî etmeyüb zikr olunan ashâb-ý hayrâtýn evkâf mütevellîlerin getürdüb vakýflarýnýn mahsûlüyle cümleden mukaddem Harem-i muhterem etrafýnda olan müsterâhlarý gereði gibi tanzîf ve tathîr ve harâbemüþrif olanlarýn üslûb-i kadîm üzre ta'mir ve âhar levâzým ve mühimmâtý ne ise tekmîl ettirdikden sonra bâkî kalan mahsûlâtý þart-ý vâkýf üzre vezâif ve âhar levâzýmâta sarf ettiresin ve bi'l-cümle ol kenîfler husûsunda te'hîr ve tevkîf etmeyub etraf-ý mütâfý Harem-i Mescid-i Harâmý telvîsden tahlîs etmeðe sa'y-i hamiyet ve ihtimâm eyleyesin ve dâimâ bu husûsile mukayyed olub Harem-i Beytü'l-Harâm'a muhâlif evzâ'a sülûk edenleri men ü def eyleyesin." Sene 999/1591. Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356. Helalarýn karizlerinin temizliði devamlý surette yapýlmýþtýr. Ayasofya Cami'ne ait helalarýn (bazen hela yerine edebhane ve kenif denilmektedir) karizleri düzenli olarak tahliye edilmiþ, bunun için yapýlan harcamalar vakfýn gider kalemlerine girmiþtir74. 21 Safer 1018/ 26 Mayýs 1609'da Esir Han'ýn tuvaletleri (edebhane) tahliye edilmiþ, 964 kuruþ harcama yapýlmýþtýr75. Bir çok vakýf muhasebe defterinde karizlerin yani laðýmlarýn tahliyesi ve harcanan meblaðlar hakkýnda bilgiler bulunmaktadýr76. Tophane'de Çavuþbaþý'nda bulunan Divan-ý Hümayun kesedarý El-Hac Mehmed'in bina ettirdiði camide âbkeþ ve ferrâþ-ý kenef ciheti yani tuvaletlerin temizlenmesi iþine ayrýlmak üzere bir kaynak bulunuyordu. Bu iþi yapan kiþi 1739'da günlük 7 akçe yevmiye alýyordu77. Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de bazý sokak ve kaldýrýmlarýn tamiriyle ilgili olarak Ticaret Nezareti'nce hazýrlanan ve 25 Muharrem 1266/11 Aralýk 1849 tarihli padiþah onayý ile yürürlüðe giren layihada78, þehir içindeki laðýmlar konusu da iþlenmiþ olup, tamiri gereken ve temizlenmesine ihtiyaç duyulan laðýmlarýn yapýlacak masraflarýnýn ilgili vakýf tarafýndan karþýlanacaðý belirtilmektedir. Layiha metninde vakýflarý ilgilendiren kýsým þöyledir: "Dersaadet ve Bilâd-ý Selâse-i mezkûrede olan ana laðýmlarýndan ekseri cevâmi' ve medârisin ve bazýlarý dahi hân ve ebniye-i mîriyyenin memþâlariyçün yapdýrýlmýþ oldýðýndan þimdiye kadar o misillü laðýmlardan muhtâc-ý ta'mîr ve tathîr olanlarýn masârýf-ý lâzýmesi vakfý tarafýndan ve vakfý olmayup da laðým dahi ebniye-i mîriyyeye mahsûs bulundýðý sûretde usûl-i câriye-i kadîmesi üzere Hazîne-i Celîle'den tesviye ve i'tâ olunmakda oldýðý gibi bazý mahallât arasýnda tahte'l-arz cereyân eden büyük laðýmlarýn dahi tathîri îcâbýnda çünkü anlarýn hiçbir vakf dahilinde bulunmasý me'mul olmadýðýndan ahâlî-i mahalle tarafýndan yapdýrýlmasý iktizâ eder ise de ahâlîsinin sahîhan fukarâdan bulunup da kat'â iktidârý olmadýðý ve emr-i ta'mîri derece-i elzemiyetde olarak bâ-arz-ý hâl istid'â ve istirhâm olundýðý sûretde o makûlelerin dahi kaldýrým tahsîsâtýndan tahliye ve tesviyesine müsâ'ade gösterilmesi. Bu misillü ana laðýmlarýndan mâ'adâ mahallât arasýnda olub bir gûne vakf dâhilinde olmayan laðýmlarýn ta'mîr ve tadhiri lâzým geleceði ve masârifinin tesviyesine ol mahalle ahâlîsinin adem-i iktidârý tebeyyün eylediði halde vukû' bulacak masârýfýnýn kaldýrým tahsîsâtýndan tesviyesi münâsip olub þu kadar ki bu sûret umûma nakl etmemesine yani mizâc-ý nâs acâib oldýðýndan laðýmlar meccânen yapýlacakmýþ diyerek herkes kendüye lüzûmu olan laðýmlarý yapdýrmamaða alýþdýklarý halde masârif-i zâideyi mûcib olacaðýndan þimdiki oldýðý misillü yapýlamayan laðýmlarýn yapdýrýlmasýna dikkat olunmak iktizâ-yý maslahatdan oldýðý." 1299/1881 yýlýnda Ayasofya Camii'nin helalarýnýn laðýmlarý temizlenmiþ ve 830 kuruþ harcama yapýlmýþtýr79. Daha sonra da (1883) Ayasofya þadýrvaný ve mektep helalarýnýn laðýmýnýn temizlenmesi için 90 kuruþ sarfedilmiþtir80. Þehremaneti'nin 21 Rebî'u'l-evvel 1311/ 2 Ekim 1893 tarihli sadaret makamýna sunduðu yazý üzerine Sadaret, 30 Cemaziyelevvel 1311/ 9 Aralýk 1893 tarihli Evkâf-ý Hümâyûn Nezâreti'ne gönderdiði yazýda, cami tuvaletlerinin temizliði konusunda yapýlmasý elzem çalýþmalardan söz etmektedir. Kamu saðlýðýný korumak için cami tuvaletlerinin daima temiz tutulmalarýna dikkat edilmesi, günde birkaç kere sönmemiþ kireç ve bol su dökülmesi, pis kokuyu giderecek kimyevi maddeler (klor) kullanýlmasý, üzerine kapak konulmasý, sifon takýlmasý gibi tedbirlere baþvurulmasý istenmektedir81. Evkaf-ý Hümayun Nezareti ayný konuda 25 Rebiülahir 1311/ 5 Kasým 1893 tarihli sadaret makamýna sunduðu yazýda ise helalarýn yeni bir sisteme göre yapýlmasý lüzumundan bahsetmektedir. Fransa'dan getirilen Dr. Mösyö Þantmis'in sýhhiye tedbirlerine dair sunduðu layihada, hastahane gibi kalabalýk mahallerin helalarýnýn (Es) denilen sistemde yaptýrýlmasý ve helalarýn laðýmlarýný yüksek bulundurup günde bir iki defa kuvvetli su ile yýkanmasý gerektiði ehemmiyetle tavsiye edilmiþtir. Bu çerçevede Ýstanbul'da bulunan cami helalarýnýn hali saðlýk kurallarýna aykýrý bulunmuþ, bunlarýn derhal bu sisteme dönüþtürülmesi istenmiþtir. Vakýflarýn gücü hepsine yetmeyeceðinden öncelikle Bayezid, Nuruosmaniye gibi insanlarýn gelip geçtiði ve kalabalýk camilerin helalarýnýn söz konusu sisteme dönüþtürülerek pis kokunun giderilmesi üzerinde durulmuþtur. Diðer taraftan Yeni Cami avlusunda haffaflar cihetindeki umuma mahsus abdesthanenin (hela) yýkýlarak, hýfzýsýhha kaidelerine ve yeni sisteme uygun surette inþaasýna; hastalýk esnasýnda helalarýn mecralarýnýn açýlmasý mahzurlu görüldüðünden, o dönemde yaygýn olan hastalýðýn (kolera) bütünüyle izalesinden sonra yapýlmasýna karar verilmiþti82. Sýhhýye nazýrýnýn 18 Zilhicce 1316/ 29 Nisan 1899 tarihli Sadarete sunduðu arzda Dersaadet ve Biladý Selase'nin; yani sur içi Ýstanbul, Eyüb, Galata ve Üsküdar'ýn, bütün mahallelerinden geçmek üzere umumi laðýmlarýn tesisinin hükümet tarafýndan düþünüldüðü; ancak bunun uzun bir zaman alacaðý ve hayli masrafa baðlý olduðu belirtilmiþtir. Sunulan arzda bulaþýcý hastalýklara davetiye çýkarýlmamasý için cami laðýmlarýnýn tamiri ve helalarýn devamlý surette temizlenmesi istenmiþ, Þehremaneti'ne ve Evkaf-ý Humayun Nezareti'ne, konuyla ilgili tebliðat yapýlmýþtýr83. 1902'de hela konusu detaylý olarak ele alýnmýþtýr. Camilere ait helalarýn bakým ve onarýmý, temizliði ve þehirde umuma ait hela yapýlmasý üzerinde durulmuþtur. Konu en üst seviyede görüþülerek çare aran41 mýþtýr. Þuray-ý Devlet'e intikal eden bu meselede, vakýf binalarýn helalarýnýn tamir ve tecdidi Evkaf Hazinesi'ne ait olmak üzere, taharet ve nezafetlerine ait her türlü levazýmýn Þehremaneti ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce müþtereken tedarik edilmesi, bunun için yapýlan masrafýn da ortak olarak karþýlanmasý yönünde görüþ bildirmiþ, sadaret bu görüþü onaylayarak icraya koymuþ, gerekli yerlere de tebliðat yapmýþtýr84. Þurây-ý Devlet'in konu hakkýndaki müzakeresi aþaðýdadýr: "Þurây-ý Devlet Mülkiye Dairesi'nin 2097 numrolý mazbatasýnýn suretidir. Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de cevâmi-i þerife helalarýnýn kýsm-ý küllisi taharet ve nezafetden âri ve kavâid-i hýfz-ý sýhhaya mugâyir bir halde bulundýðýndan bunlardan devâir-i belediyece ba'zýlarýnýn ref'-i mahzuruna mecburiyet hasýl olarak icabýna bakýlmakda ise de devâir-i belediyenin bu gibi iþlerle iþtigali vezâif-i asliyelerinin îfâsýna mani' olacaðýndan muhtacý tathir olanlarýnýn bir an evvel icabatýna bakýlmasý hakkýnda sebk eden iþ'ar üzerine Evkâf-ý Hümayun Nezareti'nden vârid olan ve bilmuhabere Þehremanetiyle nezâret-i müþarunileyhâdan cevaben gelen tezâkir meallerinden ve iþin sýhhat-ý umumiyeye taalluký itibariyle haiz-i ehemmiyet oldýðýndan bahisle iktizasýnýn ifasý lüzumuna dair Dahiliye Nezareti'nden Þurây-ý Devlet'e havale buyurulan 10 Cemaziyelevvel 1320 tarihli ve iki bin dokuzyüz elli üç numrolu tezkiresiyle melfufý Mülkiye Dairesi'ne tevdi' olýnmakla kýraat olundý Meâl-i tezkirede Evkaf Nezareti'nin iþ'ar-ý evvelinde mevcud cevâmi'-i þerife helalarýnýn tathirât ve tanzifatýna suret-i mütemadiyede dikkat ve itina edilmekde olub ancak cevâm'-i mezkure helalarý vakýflarý tarafýndan edây-ý salât içün cevâm'-i þerifeye gelen cemaat-ý müslimîne mahsus olmak üzre bina ve inþaa etdirilmiþ þeyler oldýðý ve þehrin hiçbir noktasýnda umuma mahsus helalar inþa edilmemiþ ve bu sebeble müslim ve gayrýmüslim bilcümle kesan cevâmi'-i þerîfe helalarýna gitmeðe mecbur kalmýþ olduklarý cihetle hazine-i evkafca masârif-i kesire ihtiyar edilerek herbâr takayyüdat ve tathirâtý icra edilmekde olan mezkûr helalarýn bundan ziyade muhafaza-ý tahârete imkan gayr-ý müsaid ve böyle umumi hali iktisab eden helalarýn tathirât-ý muktazýyelerine devâir-i belediyenin de iþtirak etmesi veyahud devâir-i mezkure tarafýndan münasib mahallerde umuma mahsus helalar inþa edilmesi labüd bulundýðý beyan ve Þehremaneti'nin tezkiresini vaktiyle cevâmi'-i þerîfe ihyâsýna muvaffak olan eslâf-ý ýzâmýn bunlara mahsus helalarýn hususiyetine dair kâbil-i icra olmayan bir þart ta'yin etmemiþ olmalarý nazar-ý dikkate alýndýðý takdirde mezkur helalarýn vakýflarý tarafýndan edây-ý salât içün cevâmi'-i þerîfeye gelen cemaat-ý müslimîne mahsus olmak içün inþaa kýlýndýðý yolunda temhid edilen mütalaa mecruh oldýðý gibi Dersaadet ve Bilad-ý Selase'de umuma mahsus helalar inþa etdirilmemiþ idüði beyanýyla idare-i belediyenin cevâmi'-i þerîfe helalarýnýn tanzif ve tathiri mesarýfýna iþtirake veya umuma mahsus yeniden helalar inþaasýna davet edilmesi de ......olub çünkü idare-i belediye bu ciheti vaktiyle nazar-ý dikkate alarak Ýstanbul'da en galabalýk mahaller olan Beyoðlu ve Galata ve civarýnýn münasib mahallerinde müceddeden yolhaneler inþaa ederek ve esmâný idare-i belediyece bi't-tesviye 42 bunlarýn tathiri içün suret-i daimede Terkos suyý isale etdirilerek sýhhat-ý umumiyenin vikayesi emrinde hiçbir fedakarlýkdan geri durmamakda bulundýðý ve ...aranýlan ciheti vaktiyle hýfz-ý sýhhaya mugayir olarak yapýlmýþ olan cevâmi'-i þerîfe helalarýnýn hali üzerine terkiyle ýslahýna gidilmemesi ve ale'd-devam tanzifat ve tathirâtýna bakýlmamasý yüzünden neþreylemekde olduklarý taaffünatýn te'sirat-ý muzýrrasýnýn izalesi esbâbýna bi't-tevessül baþlý sularý olan helalara sifon konulmasý ve baþlý suyý bulunmayanlara da Terkos veya haricden su tedarikiyle külli yevm tathir ve zenberek vaz' etdirilmek gibi vesâite müracaat ve hüsn-i muhafaza olunmasý ve bozulanlarýn ta'mir ve tecdid etdirilmesi suretiyle sýhhat-i umumiyenin vikayesi oldýðý dermeyan ve Evkaf Nezareti'nin her kerre-i cevabiyesinde Dersaadet ve Bilad-ý Selase ile boðaziçinde muhýll-ý sýhhat bir halde olan cevâmi'-i þerîfe ve medaris-i ilmiye helalarýndan tamire muhtaç olanlarýn tamiratýna ve mümkün oldýðý kadar tathiratýna i'tina ve vakýflarý canibinden ta'yin olýnan hademesine de tenbihât-ý lazime icra edilmekde oldýðý ve ma'a haza cevâmi'-i þerîfe havlýlarýnda ki helalar ancak edây-ý salât içün gelen cemaat-ý müsliminin def'-i ihtiyacýna mahsus olmak üzre bina ve inþa etdirilmiþ olub gerçi devâir-i belediye tarafýndan Beyoðlý ve Galata'da birkaç mahalle yolhaneler yapdýrýlmýþ ise de ihtiyacât-ý umumiye içün baþka mahaller bulunmamasýndan dolayý cevâmi'-i þerîfe havlýlarýndaki helalar umum ahaliye býrakýlmýþ olmasý cihetiyle bunlarýn ta'miratý kemâkân vakýflarý canibinden icra kýlýnmak üzre tathir ve tanzifatýnýn devâir-i belediyece icrâsý lâbüd göründiði ve bu sýrada sifon vaz'ý ve tedâbir-i saire-i tanzifiye ittihazý da devâiri mezkureye aid bulundýðý ityan ve emanet-i müþarunileyhanýn iþ'ar-ý ahirinde ise iþbu helalarýn alâ halihi terkiyle neþretmekde olduklarý taaffünatýn def' ve izalesi ve mümkün mertebe ýslahý çaresine nezaret-i müþarunileyhâca tevessül olunmayub bu uðurda ihtiyar edilecek masârýfýn idare-i belediyeye tahmil edilmek istenilmesi caiz ve hal ve maslahata muvafýk olamayacaðý izbar kýlýndýðý gösterilmiþdir. Vakýa eðerçi bir re'y tarafýndan mezkur helalar içün hususiyet itibariyle Evkaf Nezareti'nce icra olýnagelen tanzifat ve tathirat masrafý nezaret-i müþarunileyhaya aid olub umumiyet içün muktazý masarýfýnýn kâffesi dahi Þehremaneti'ne aid oldýðý dermeyan kýlýnmýþ ve vaký'a Dersaadet ve Bilad-ý Selase'deki cevâmi'-i þerîfe helalarý tathir ve tanzifinin evkaf hazinesine aidiyeti ve hile-i ûlâda (?) varid-i hatýr olmuþ ise de memleketin icab eden mahallerinde ve fen dairesinde umuma mahsus helalar inþaasýna Þehremaneti mecbur bulundýðý halde þimdiye kadar bu yolda inþaat vuku' bulmamýþ oldýðý gibi yalnýz Altýncý Daire dahilinde yapýlanlar da ahâlinin nüfusý ve ihtiyacýna nisbeten yok hükmünde bulunmasýna ve binâberîn halk ala'l-umum ve bi'z-zarure cevâmi'-i þerîfe helalarýna gitmesinden dolayý iþbu helalarýn daima memer ve mecma'-ý nâs olan mahallerdekilerin dahil ve harici taharetinden âri olarak neþri taaffünat eylemekde olmasýna göre bunlarýn ta'mir ve tecdidâtý yine hazine-i mezkureye aid olmak üzere taharet ve nezafetlerine müteallýk ve muktazý her dürlü levâzýmýn Þehremaneti ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce müþtereken isikmaliyle bu uðurda sarf edilecek mebaliðin de münâsefeten tesviyesi lazým geleceðinden ol cihetle ifâsý muktezasýyla beyan olunan ve refi her halde elzem olan mahzurun izalesi hususunun emanet-i müþarunileyhâya tebliðinin Dahiliye Nezareti'ne havalesi ve Evkaf-ý Hümayun Nezareti'ne de ma'lumat i'tâsý ekseriyetle tezekkür kýlýndý ol babda emrü ferman hazret-i men lehu'l-emrindir." Fi 15 Cemaziye'l-ahir sene 1320/ 5 Eylül 1318 "Buyruldý-ý Sâmi suretidir Þurây-ý Devlet Mülkiye Dairesi'nin sureti bâlâda muharrer mazbatasý mucebince Dahiliye Nezaret-i Celîlesi'ne tebliðat icra kýlýnmakla Evkaf-ý Hümayun Nezaret-i Celîlesinden dahi ifasý muktezasýna himmet buyurulmak" Fi 21 Cemaziye'l-ahir sene 1320/ 11 Eylül 1318 (25 Eylül 1902)85. c- Kutsal Mekanlarýn ve Ma'bedlerin Temizliði Osmanlý Devleti'nde kutsal mekanlarýn ve bölgelerin temizliðine ayrý bir önem verilmiþtir. Kabe'nin temizliði, cami ve türbelerin temizliði ve bakýmý bu çerçevede dikkate deðer. Antine Galland, Edirne Selimiye Camii civarýnda takdire layýk bir temizlik içinde güzel bir þekilde sýralanmýþ pabuçlar, kunduralar ve diðer meþin ayakkabýlarla dolu dükkanlarýn zevkle seyredildiðini Cami ve yazar86. Hayvan leþlerinin þehir merkezi ve civarlarýndan kaldýrýlmasý konusunda erken tarihlerden itibaren alýnan tedbirlere baðlý olarak88 bu iþin finansmanýnda vakýflarýn devreye girdiði görülmektedir. Darussade aðalarýndan Mehmed Aða'nýn vakfettiði mezraa ve köylerin hasýlatýndan 200 kuruþu Þam ve Mýsýr Emir-i Hac'larý vasýtasýyla Muallâ nam mevkiye yakýn oturan kabile ashabýna verilerek, bunlarýn Mekke-i Mükerreme ve çevresinde koyun, deve, katýr vs. helak olan hayvanlarýn laþelerini kaldýrmalarý ve hacýlara zarar veren þeylerin o mekanlardan kaldýrýlmasý istenmiþtir89. 1266/1849'da cami ve çevrelerinin tertip, düzen ve temizliðinin saðlanmasý için sadýr olan bir irade-i seniyye üzerine Evkaf-ý Hümayun Nezareti'nce 750 kuruþ maaþla Evkâf-ý Hümâyûn Hazînesi tahrirat odasý katiplerinden Hacý Osman Efendi tayin edilmiþtir. Bu þahýs Ayasofya ve diðer selatin camilerinden baþlamak medreüzere bütün camii ve mescidlerin selerde maniunçevre düzenleri, temizliði, tertip ve Camilerin ve mescidlerin avlularýdüzeni ile meþgul olacaktýr. Bu canukuþ denilen bir nýn ve çevresinin temiz tutulmamilerin bir kýsmý Haremeyn Nezasý, her türlü pislik ve kötü kokugörevli duvarlara reti'ne baðlý olduðundan memura dan arýndýrýlmasý için daimi bir yazýlan yazýlarý ödenecek 750 kuruþ aylýðýn 380 uygulama görülür. 4 Mayýs 1696 kuruþu Evkaf-ý Hümayun Hazinesilmekle görevli tarihli Ýstanbul kadýsýna yazýlan si'nden 370 kuruþu da Haremeyn fermanda mahalle ve sokaklarýn idi. Ayasofya Hazinesi'nden karþýlanmasý kararyanýnda, cami ve mescid avlularýkütüphanesinde laþtýrýlmýþtýr. Üstelik "bi'l-cümle nýn "lâþe ve mezbele"den temizcevâmi-i þerifenin þeâir-i Ýslâmibu görevi ifa eden lenmesi konusunda; mahalle ye'den olarak emr-i taharet ve tanbir görevli imamlarý, mütevelliler, esnaf ketzifâtýnýn ve hususât-ý sâirelerinin hüdalarý sýký tembih edilmiþtir. bulunuyordu. kâmilen icrâsý" amacýyla tayin ediMahallede, cami ve mescid avlulen memurun çalýþma usûl ve esaslarýnda, sokak ve pazarda mezbelarýný göstermek üzere 13 bendlik hususi bir talimat le, lâþe bulunursa imam, mütevelli ve esnaf kethüdahazýrlanmýþtýr90. larýnýn "haklarýndan gelinmesi" emredilmiþtir. BelgeCami ve medreselerde maniunnukuþ denilen bir gönin metni þöyle; revli duvarlara yazýlan yazýlarý silmekle görevli idi. "Ýstanbul kadýsý izzetlü ve faziletlü efendi hazretleri Ayasofya kütüphanesinde bu görevi ifa eden bir göMahruse-i mezbure mahallâtlarý ve cevâmi ve mesâcid havlurevli bulunuyordu91. II. Bayezid 901/1496 yýlýnda larý ve esvâk ve pazar lâþe ve mezbeleden tathîr olunmak içün Amasya'da tesis ettiði vakfiyede, tayin edilen iki kayeimme ve mütevelli ve esnaf kethudalarýna bi'd-defaat tenbih olunmuþken mütenebbih olmayub elan tathîr olunmamak ile yýma imaretin duvarlarýndaki yazýlarý silmek ve yazý imdi, mahallât ehâlileri mütevellileri ve esnaf kethudalarýn geyazýlmasýna mani olma görevleri de tevdi edilmiþtir92. turdub muhkem tenbih eyleyesin ki her biri mahalleleri sokaklarýn ve cevâmi ve mesâcid cevânibleri ve esvak u pazarý lâþe ve mezbeleden tathîr edub deryaya ilka eyleyeler. Þöyle ki bundan sonra eðer mahallâtda ve eðer cevâmi' ve mesâcid havlularýnda, esvak ve pazarda her kimin hududunda mezbele ve lâþe bulunursa imam ve mütevelli ve esnaf kethudalarýnýn haklarýndan gelinmek mukarrerdir ona göre gereði gibi tenbih etdireler deyu buyruldu." Gurre-i Þevval 1107/ 4 Mayýs 169687. Sultan Abdülmecid devrinde Ayasofya'da yapýlan büyük çaplý restorasyon çalýþmalarý (1847-49) sýrasýnda ayakkabýlar için raflar yapýlmasý düþünülmüþtür. Sadaret'ten, Evkâf-ý Hümâyûn Nezareti'ne hitaben yazýlan 12 Safer 1264/24 Ocak 1848 tarihli yazýda, Ayasofya Camii'nin tamirinin yakýnda tamamlanarak ibadete açýlacaðý ve böyle güzel bir mâbedde 43 "usûl-i tahâret ve nezâfete" dikkat edilmesi gereðine dikkat çekilmiþ, ve tamir sýrasýnda cami kapýlarýnýn münasip yerlerine ayakkabý raflarý yapýlmasý ve bunlarýn yanýnda uygun aylýklarla iki veya üçer kiþilik pabuççu görevlendirilmesi üzerinde durulmuþtur. Evkaf-ý Hümâyûn Nezareti bunun üzerine her bir görevliye 30 kuruþ maaþ verilmek üzere camiin 8 kapýsýnda toplam 18 görevliye ihtiyaç olacaðýna dair bir taslak hazýrlamýþtýr. Meclis-i Ahkâm-ý Adliyye'nin (Meclis-i Vâlâ'da) konu hakkýndaki 12 Cemaziyelevvel 1264/ 16 Nisan 1848 tarihli mütalaasýnda, cami temizliðinin sadece kapýlara raflar yapýlmakla mümkün olamayacaðýndan, kapýlara raflar yapýlýp, görevliler tayin edilmesi düþüncesinden sarfýnazar edilmesini istemiþtir. Mütalaada, daha önce olduðu gibi, dýþ kapýlarda papuççu bekletilerek cemaatden isteyenlerin ayakkabýlarýnýn bir bedel mukabili muhafaza edilmesinin, yani bahþiþ usulü ile bu hizmetin yürütülmesinin ve caminin iç kýsýmlarýna ayakkabý koymak için üç saf arasýna sekizer parmak açýk yer býrakýlmasýnýn daha uygun olduðuna, caminin temizliðinden sorumlu kayyýmlarýn temizliðe bir kat daha dikkat etmelerine, kayyýmlar kandilleri yakýp söndürdüklerinde, yað ve fitil koyduklarýnda, halýlara yað ve fitil düþürüp kirletmelerinin önlenmesine ve kandillerin devamlý temizliðine itina göstermelerine dikkat çekilmiþtir. Ayrýca bütün bu konularý kapsayan bir "tenbîhnâme-i tanzîfiyye" yani temizlik talimatnamesi kaleme alýnmasý hususu Evkâf-ý Hümâyûn Nâzýrý'na havale edilmiþtir. Sadrazam, konuyu 12 Cemaziyelevvel 44 1264/ 16 Nisan 1848 tarihli yazýyla padiþaha sunmuþ ve padiþah iradesi de 17 Cemaziyelevvel 1264/21 Nisan 1848 tarihinde sadýr olmuþ ve konunun Meclis'de görüþüldüðü þekliyle icraasýna onay verilmiþtir93. 3- ORMANLARIN, KORULARIN, YEÞÝL ALANLARIN, MESÝRE YERLERÝNÝN KORUNMASI VE GELÝÞTÝRÝLMESÝNDE VAKIFLARIN ROKÜ Orman ve yeþil alanlarýn varlýðý bu gün olduðu gibi geçmiþte de önemsenmiþtir. Edward Raczynski hatýralarýnda, Osmanlý'da ormanlardan aðaç kesilmesinin devletçe yasaklandýðýný not eder94. Ayný seyyah; "Türkler, evlerin temelini etraftaki aðaçlarýn durumuna göre atmaya alýþýk olduklarýndan gölgeli aðaçlara çok deðer veriyorlardý." der95. Doðal güzelliklerinin korunmasý ve geliþtirilmesi için bir çok tedbir ve uygulamalar getirilmiþtir. Doðal güzelliklerin korunmasý ve geliþtirilmesi sadece belli dönem ve zamana hasredilmemiþ, bunun süreklilik kazanmasý saðlanmýþtýr. Vakýf eserlerin finansman kaynaklarý için baðlýk ve bahçelik yerler vakfedilmesi bu sürekliliði saðlayan uygulamalardan biridir. Bu meyanda örnekleri þu þekilde çoðaltabiliriz: Selçuk Hatun 888/1483 yýlýnda Bursa'da iki vakýf bahçeye ve mezraaya her yýl yüz adet çeþitli meyve aðaçlarý dikilmesini vakýf þartlarý arasýnda zikretmiþtir96. Karaosmanoðlu Mehmet Aða tarafýndan Bergama'da yaptýrýlan vakýf eserlerin devam ve muhafa- No Ormanýn Adý Bulunduðu Yer ve Ýlçe Alan (Dekar) Cinsi 1 Alemdaðý Ormaný Ýstanbul 40.000 Baltalýk 2 Avcýkoru Ormaný Ýstanbul-Þile 300.000 Baltalýk 3 Istranca Ormaný Çatalca 350.000 Baltalýk 4 Kýrýk Ormaný Giresun 100.000 Koru 5 Balaban ve Elecik Ormaný Çatalca 7.500 Baltalýk 6 Longoz Ormaný Kýrklareli 42.000 Baltalýk 7 Süle Ormaný Bursa- Karacabey 15.170 Baltalýk 8 Tekkekoru Ormaný Edirne 2.000 Koru 9 Daniþmend Ormaný Bolu-Gerede 10.000 Koru 10 Kulak Çayýrý Çatalca 12.000 Baltalýk 11 Lala Þahin Bolu 300.000 Koru 12 Ayas Paþa Tekirdað - Saray 400.000 Baltalýk 13 Kumarlý Çatalca 3.000 Baltalýk 14 Týflý Paþa Edremit 10.000 Koru zasý ve gereken harcamalarýn finansmaný için 2133 adet aðaç bulunan iki bahçeyi vakfetmiþtir97. III. Murad'ýn kýzý Ayþe Sultan vakýflarý arasýnda, Ýstanbul'da bir bahçe bulunmaktadýr. Ayþe Sultan ayrýca Kýbrýs'ta bir çiftlik, Filibe'de sekiz bin baþ koyun vakfetmiþtir98. Ýsmail Zühdü Paþa 1301/1885'de tesis ettiði vakfiye ile Çamlýca ve Karamürsel'de 6034 dönüm tarla, çayýr, koru, orman ve mer'ayý vakfetmiþtir99. Mehmed Aða bin Ali Çelebi, 1162/ 1749 yýlýnda Ýznik'de bir bahçe vakfetmiþ ve bu bahçenin gübrelenmesi, her yýl ekim ve dikim yapýlmasý, aðaçlarýn bakýmý, kuruyanlarýn yerine yenilerinin dikilmesini þart Salih Paþa koþmuþtur100. 1122/1710 yýlýnda Sakýz'da çamlýk, bað ve bahçe vakfetmiþtir101. Halkýn eðlenip yararlanabilmesi için sahillerde uygun gezinti yerleri ve binalar yapýlmasý için de vakýflar tesis edilmiþtir102. Aðaçlarýn bakým ve sulanmasý için vakýflar kurulduðunu Pere Jehannot hatýralarýnda yazmaktadýr103. Nadide çiçek ve gül yetiþtirilmesi gibi gayelerle kurulan vakýflar vardýr104. Comte de Bonneval verimsiz aðaçlarýn sýcaktan kurumasýný önlemek üzere her gün sulanmasý için iþçilere para vakfedecek kadar çýlgýn Türkler bile görüldüðünü dile getirir105. Guer bu hatýralarý teyid ederek bunu yapanlarý "biraz kaçýk" olarak niteler106. Ne var ki her iki batýlýnýn çýlgýnlýk ve kaçýklýk olarak nitelediði bu davranýþ Türkler'de bir çevre bilincinin oluþtuðunun tarihi parlak örnekleri arasýnda zikre deðerdir. Bahçeler ve baðlar ve aðaçlýk alanlarla ilgili vakýflarýn bulunmasý Anadolu'da yeþil alanlarýn yaygýn olduðunu gösterir. Vakýflarýn dokunulmazlýk özellikleri bu faaliyetlerin süreklilik kazandýðýný gösterir107. 1869'da yayýnlanan Orman Nizamnâmesi'nin ilanýna kadar Osmanlý Devleti'nde ormanlarýn hukuki statüleri, üzerinde yer aldýðý araziye göre þu þekilde belirlenebilir: 1- Mülk olan orman, koru, bahçe ve aðaçlýk bölgeler. 2- Vakýf olan orman, koru, bahçe ve aðaçlýk bölgeler. 3- Mîri statüdeki orman, koru ve baltalýklar108. Evkaf idaresinin elinde önemli gelir kaynaklarýndan biri ormanlar idi. 1936'da Vakýf Ýdaresi'nin elinde 1.591.600 dekar geniþliðinde ülkenin deðiþik bölgelerinde 15 parça vakýf orman bulunuyordu. Vakýf ormanlar 13 Temmuz 1945 tarihinde yayýnlanan 4785 sayýlý kanunla devletleþtirilmiþ, vakýflar idaresinin bütçesinin % 15'lerine tekabül eden bir gelir kalemini kaybetmiþtir109. Bu ormanlarýn listesi aþaðýdadýr110: Vakýf ormanlar yanýnda vakýf zeytinlikler de bulunuyordu. 1989 yýlý bilgilerine göre Aydýn Vakýf Zeytinlikleri Ýþletmesine baðlý Aydýn, Antalya, ve Antakya bölgelerinde toplam 22.302 dekar arazide zeytin yetiþtiriliyordu111. 4- HAYVANLARIN KORUNMASI VE BAKIMINDA VAKIFLARIN ROLÜ Osmanlý Türkleri, bugün çevre konseptinin mühim bir ögesi olan hayvanlarýn korunmasý, barýnmasý, yetiþtirilmesi, haklarýnýn muhafazasý gibi bir çok hususta çaðýnýn anlayýþýnýn çok üzerinde bir uygulama sergilemiþlerdir. Hayvan haklarýný ihlal edenlere ceza verildiðini biliyoruz. Hayvan haklarý denildiðinde genelde onlarýn hayatlarýna müdahale edilmemesi, fýtri yapýlarýna uygun iþlerde çalýþtýrýlmalarý, kaldýrabilecekleri kadar yük vurulmasý, gerekli yiyeceklerinin zamanýnda temini ve verilmesi, tabi ortamlarýnýn ve üreme imkanlarýnýn saðlanmasý, iþkence ve eziyet edilmemesi, hasta olduklarý zaman tedavi ettirilmeleri gibi çeþitli hususlarý içine alýr112. Burada Ýslam Dini'nin getirdiði prensiplerin önemli bir yeri bulunmaktadýr. Hz. Peygamber (SAV); "Kim haklý bir sebebe dayanmadan bir serçeyi, hatta ondan da küçük bir canlýyý öldürürse, o canlý, kýyamet günü davasýný Allah'a götürür ve; 'Ey Rabbim! Falan kimse beni, bir fayda olmaksýzýn öldürdü' der." [ Nesai, Sayd, 34] Hz. Peygamber'in (SAV), hayvanlarla ilgili tavsiyeleri Osmanlý toplumunda büyük bir titizlikle uygulanmýþtýr. 1502 tarihli Ýstanbul Belediye Kanunnâmesi'ndeki hayvanlarýn haklarýný koruma babýnda þu hükümler yer alýr: 45 "58. Ve ayaðý yaramaz bârgiri iþletmeyeler. Ve at ve katýr ve eþek ayaðýný gözedeler ve semerin göreler. Ve aðýr yük urmayalar; zira dilsüz canavardýr. Her kangýsýnda eksük bulunursa, sâhibine tamam etdüre. Eslemeyeni gereði gibi hakkýndan gele. Ve hammâllar aðýr yük urmayalar, müte'âref üzerine ola. "Fil-cümle bu zikrolunanlardan gayrý her ne kim Allahu Te'âlâ yaratmýþtýr, hepsinin hukûkunu muhtesib görüp gözetse gerektir. Þer'î hükmü vardýr"113. Bir baþka kanun metninde ise; 156. Atý ve katýrý ve hýmârý na'lsuz yürütmeyib gözede, mikdârýndan artuk yük yüklenmeye. Eslemiyenün kadý ma'rifeti ile hakkýndan geline ve aruk zebûn davarý kullandýrmaya114. Yüklü hayvana binilmemesi konusunda daimi þekilde uygulanan bir kural yer almaktadýr. Ýstanbul Kadýsý'na ve Yeniçeri Aðasý'na gönderilen, 16 Rebiulahir 1144/ 19 Ekim 1731 tarihli fermanda, Ýstanbul'da at hamallarýnýn beygirlerine binmemeleri gerektiði, binilmesini önlemek için ayrýca hayvanlarýn semerleri ortasýna üç adet çivi çakýlmasý konusunda, nizamnâme olduðu hatýrlatýlmýþtýr115. Osmanlý'da yaygýn bir uygulama olarak, yük taþýyan hayvanlarýn günün belli saatinde çalýþtýrýlmasý esasý getirilmiþtir. Ýstanbul Kadýsý'na ve Yeniçeri Aðasý'na gönderilen, 16 Rebiulahir 1144/ 19 Ekim 1731 tarihli fermanda, Ýstanbul'da at hamallarýnýn ikindeden sonra hayvanlarýný çalýþtýrmamalarý ve yük yüklememeleri konusu ele alýnmýþtýr116. Ýstanbul kadýsýna gönderilen 7 Cemaziyelahir 1239/ 9 Þubat 1829 tarihli fermanda ise; "Ýskelelerde bulunan hatap beygirlerine eskiden beri olduðu gibi Cuma günleri tatil olunmasý ve güzelce bakýlmasý nizama baðlanmýþ iken, bazý kimselerin bu usûle uymadýðý þikayet mevzu olduðundan bu konuda kusuru görülen kiþilerin uyarýlmasý." istenmiþtir117. Hayvan haklarýný koruma ve kollama hususunda gösterilen hassasiyete en iyi örnek olarak hayvanlar için kurulan vakýflar gösterilebilir. Þuradan buradan atýlan kedilere ciðer vakfedildiði gibi118, kýþ aylarýnda kuþlarýn beslenmesi, hasta ve garip leyleklerin bakým ve tedavisi, zayýf hayvanlara gýda ve su verilmesi için vakýflar yapýlmýþtýr119. Anadolu'nun bir çok þehrinde cami avlusunda toplanan kuþlarýn, güvercinlerin yemlenmelerine dair vakýflar bulunuyordu120. Kedi ve köpeklerin bakýmlarý için vakfiyelere þartlar ve tahsisler konulduðu görülmektedir121. Seyyah Compte de Bonneva "Türkler kedi, köpek vs. gibi 46 baþý boþ hayvanlar için de vakýflar tesis ederler, kasaplar her gün bu gibi hayvanlarýn bir kýsmýný beslemekle mükelleftir" der122. Kili Nazýrý Hacý Mustafa Aða 1238/ 1822 tarihli vakfiyesinde her gün otuzar akçelik ekmek alýnarak köpeklere yedirilmesi þartýný koþmuþtur123. Öyle ki, hali vakti yerinde olan bir çok aile, fýrýnlarýn ucuza sattýðý bayat ekmekten köpeklere tayýn baðlardý. Bütün sokak halký, köpekleri nerdeyse el birliði ile beslerlerdi. Sofra artýklarýný, bir lokma ekmeði, küçük bir kemiði ziyan etmezler, duvar diplerine köpeklerin yemeleri için býrakýrlardý124. Fransýz þair Lamartine þu gözlemlerde bulunmaktadýr: "Müslümanlar canlý ve cansýz mahlukatýn hepsiyle iyi geçinirler: Aðaçlara, kuþlara, köpeklere, velhasýl Allah'ýn yarattýðý her þeye hürmet ederler; bizim memleketlerde baþý boþ býrakýlan veyahut eziyet edilen bu zavallý hayvan cinslerinin (türlerinin) hepsine þefkat ve merhametlerini teþmil ederler. Bütün sokaklarda mahalle köpekleri için muayyen aralýklarla su kovalarý sýralanýr; bazý Müslümanlar, ömürleri boyunca besledikleri güvercinler için, ölürken vakýflar kurarak, kendilerinden sonra da (bu hayvanlara) yem serpilmesini saðlarlar125." Yabancý seyyahlarýn hatýralarýnda ölen bazý kimselerin haftada birkaç defa köpek ve kedileri beslemek üzere mallarýný býraktýklarý, bu vasiyetlerini yerine getirmek için sadakatli ve dindar bir þekilde bunu yapacak fýrýncý ve/ veya kasaplara paralarýný býraktýklarý yazýldýr126. Ünlü Fransýz yazar Montaigne bu konuya iþaret ederek; "Müslüman Türklerin hayvanlar için bile vakýf ve hastaneler kurduðunu" ifade etmiþtir127. XVII. Yüzyýlda Osmanlý ülkesini gezmiþ olan Fransýz Avukat Guer, Þam'da olduðu gibi çeþitli þehirlerde Türk eserleri arasýnda sadece hastalanan hayvanlarýn tedavisine yönelik olarak hizmet veren hastaneler bulunduðunu belirtir128. Þam'daki hayvan vakýflarýyla ilgili olarak Prof. Sibai ise þu bilgileri vermektedir: "Eski Vakýf geleneðinde hasta hayvanlarý tedavi ve otlatma yerleri mevcuttur. Yeþil Mera (þu anda Þam'ýn þehir stadý olarak kullanýlan saha), çalýþma gücünü yitirdiðinden sahiplerinin yem ve bakýmýný kaybeden aciz hayvanlarýn otlanmasý için zamanýnda vakfedilmiþ bir yerdi. Bu hayvanlar ölünceye kadar orada otlanýrdý. Þam Vakýflarý arasýnda, kedilerin yiyip uyuyacaðý ve gezineceði yerler de vardý. Öyle ki, her gün yiyeceklerini bulmakta hiçbir güçlük çekmeyen yüzlerce kedi, buranýn demirbaþý mesabesinde (durumunda) idi129." 5- TEMÝZ SU ÝHTÝYACININ TEMÝN EDÝLMESÝ VE SUYOLLARININ BAKIM VE MUHAFAZASINDA VAKIFLARIN ROLÜ Su yollarýnýn bakým ve onarýmýnda, özellikle içme suyu temin edilmesi ve iskan mahalline getirilmesi noktasýnda vakýflarýn büyük rolü olmuþtur. Mesela Þuhud Kasabasý'na gelen, Dedem Suyu denilen ma-i leziz, yani içme suyu, yollarý için nakit vakfý kurulmuþtur130. 1277/ 1860'da Söðüt (Bilecik)'te bulunan Ertuðrul Gazi türbesine 3 saatlik mesafeden su getirilmiþ, kaynaðýndan itibaren su yollarýnýn bakým, onarým ve inþaasý yeni baþtan elden geçirilmiþtir131. Ýstanbul bu konudaki uygulamalarýn merkezini oluþturmuþtur. Dolayýsýyla Ýstanbul'daki su yollarý çoðu zaman vakýflar tarafýndan finanse edilmiþtir. Bu yüzden "vakýf sular" terimini kullanýyoruz. Osmanlý sultanlarý kurduklarý vakýflarla Ýstanbul'un su ihtiyacýnýn gidermek için büyük gayret göstermiþlerdir132. Fetihten sonra þehrin su ihtiyacýnýn karþýlanmasý için Fatih tarafýndan su yollarý yapýlmýþ, deðiþik yerlere çeþmeler yapýlmýþ ve kuyular açýlmýþtýr. Ýstanbul Vakýflar Baþmüdürlüðü'nde bulunan "Ýstanbul Sularýnýn Cari Olduðu Vakýf Çeþme ve Sebillerle; Cami, Tekke, Mescit, Mektep, Medrese, Ýmaret, Kýþla, Kuyu ve Tulumbalarýn Defteri"nde Ýstanbul þehir sýnýrlarý içinde 1553 adet vakýf çeþmenin tam listesi, yerleri, debileri ve vakfedenlerin isimleri ile yazýlmýþtýr133. Su yollarýnýn yapýmýna büyük kaynaklar ayrýlmýþtýr. Mesela, Kanuni'nin þahsi vakfý olan Kýrkçeþme Te- sisleri'nin maliyeti 50.054.207 akçedir (Kazým Çeçen'in hesaplamalarýna göre 32.084.746 kg 85 ayar gümüþ)134. Ýstanbul'da, halkýn su ihtiyacýný karþýlamak üzere yapýlan çok sayýda çeþme ve sebiller de vakýflarýn finansal desteði ile yapýlmýþtýr. Su tesisleri için vakýflar kurulduðu gibi, baþkalarý tarafýndan kurulan tesislerin bakým ve onarýmý için de vakýflar kurulmuþtur. Buna bir örnek olarak, Mü'min Ali Aða, Kumkapý'da Çadýrcý Ahmed Mh'deki Bali Paþa Çeþmesi'nin tamiri için vakýf kurmuþtur135. Osmanlý arþivinde su yollarýnýn bakým ve onarýmý konusunda çok sayýda belge vardýr136. Ayrýntýlý muhasebeleri tutulmuþtur. Burada bazý örnekleri verelim: Zilkade 1004/ Haziran1596'da, Ayasofya Camii evkâfýna ait olan Kýrkçeþme su yollarýnýn Küçükköy kýsmýnda bakým ve onarým yapýlmýþ, karizleri tahliye edilmiþtir. Bu çalýþma için yapýlan harcama kalemleri tek tek verilmiþtir137. Rüstempaþa Vakfý'ndan Yalakabad'da (Yalova) camii ve mektebin su yollarýnýn tamirine 85.000 kuruþ keþif bedeli çýkarýlmýþ ve icraasýna gidilmiþtir138. Kýrkçeþme suyunun bazý laðým ve künklerinde çamur birikerek göl meydana getirmekte, bu da suyun ziyan olmasýna sebep olmakta idi. Muharrem 1263/ Ocak 1847'de çamurun temizlenmesi, suyolunun tamir ve bakýmý için yaklaþýk 20.000 kuruþ civarýnda bir masraf tahmin edilmiþtir. Bu iþler Tanzimat'tan önce su yolu üzerindeki köylere vergi muafiyeti karþýlýðýnda 47 yaptýrýlýyordu. Tanzimat sonrasý ise uygulama köylerin vergilerini Maliye Nezareti tahsil edecek, yapýlan masraflar ise Evkaf-ý Hümayun Hazinesi'nden karþýlanacaktý139. Fatih, Bayezid, Ayasofya su yollarýnýn sur haricinde, kabristan dahilinden geçen kýsmýna demir boru döþenerek, tamir ve bakýmý yapýlmýþtýr. Bunun için 7133 kuruþ harcama yapýlmýþtýr. Bu harcama 1322 yýlý Evkaf-ý Hümayun bütçesine dahil edilmiþtir140. Ýstanbul dýþýndaki þehirlerde de su yollarýnýn tamiri çoðu vakýflarýn desteði ile yapýlmýþtýr. Baðdat Beylerbeyi'ne gönderilen 28 Rebiulahir 976/ 20 Ekim 1568 tarihli hükümde belirtildiðine göre Hazret-i Ali'nin asitane-i mukaddeselerinde eskiden beri cari olan suyun karizi harab olmuþ ve tamir için gereði kadar para harcanarak tamir edilmiþtir. Tamire ihtiyaç duyulduðunda yapým masraflarýný karþýlamak üzere bazý dükkanlar bina edilerek vakfedilmiþtir. Bu sudan bazý kimseler su alýp kendi mülklerine akýtmak istediklerinde su gelmiyor, zorluk çekiliyordu. Bunun üzerine gerek vakfý gerekse "kariz"i gözetmek için iki kiþi nazýr ve mübaþir tayin olmuþtur. Gönderilen hükümde suyun karizinden hiç kimsenin su almamasý, ark çýkarmamasý ve tamire ihtiyaç duyulduðunda da vakýf dükkanlarýn gelirinden harcanmak üzere tamir ettirilmesi istenmiþtir141. 9 Temmuz 1296/ 21 Temmuz 1880'de Nevþehir'de Ýbrahim Paþa'nýn inþa ettiði vakýf çeþmelere gelen su künklerini bazý müslim ve gayrýmüslim (Hristiyan) þahýslar kýrarak evlerine, arazi ve bahçelerine su almak suretiyle halkýn muzayakaya düþmesine sebep oluyorlardý. Ayrýca evlerinde zahire ve çamaþýr yýkýyorlardý. Bu durumun önüne geçmek üzere su yolcu, her evi tek tek kontrol edecek, bu tür "hakk-ý saky" olmayan kimselerin usulsüz aldýðý sularý kapatacak, su taksimi olan mahallere demir kapak konulacaktý142. Turgutlu'da tesis edilen bir vakfiyede cami çevresinde ve çarþýlarda bulunan bütün çeþmelerin bakým ve tamirlerinin yapýlmasý, kasaba civarýndaki kuyularýn ýslahý ve temiz tutulmasý isteniyordu143. Bir vakýf tarafýndan destek görmeyen su yollarýnýn, çeþmelerin zamanla metruk kaldýðýna þahit oluyoruz. Tekirdað Belediyesi'nin 23 Haziran sene 1309/5 Temmuz 1893 tarihli raporunda "Ermeni mahallâtýndan Çekdirebayýrý'ndaki çeþme suyollarýnýn bozukluðu ve vakýflarý olmamasý hasebiyle, kýrk senei mütecâviz metrûk bir halde iken…" denilmektedir144. 48 6- ÇEVRENÝN KORUNMASI VE GELÝÞTÝRÝLMESÝNDE VAKIFLARIN DÝÐER HÝZMETLERÝ Buraya kadar belirttiðimiz hususlarýn dýþýnda çevrenin korunmasý ve geliþtirilmesi konusunda deðiþik þekillerde vakýflarýn destekleri görülmektedir. II. Bayezid, 901/1496 yýlýnda Amasya'da tesis ettiði vakfiye ile köprü üzerinde bir kiþiyi nazýr tayin ettirmiþ; böylece, köprü, selin getirdiði aðaç ve taþlardan temizlenerek, þehre vereceði zarar önlenmiþtir. Kaptan-ý Derya Hasan Paþa, 1192/1778 yýlýnda tesis ettiði vakfiyede, vakfýn gelirlerinden bir kýsmýný, yaptýðý cami, zaviye, çeþmeler ve Kilidi-l Bahr'deki limanýn, Meydüs köyüne giden yolun tamir, temizlik, düzenleme ve sair masraflarýna sarfedilmesini þart koþmuþtur. Mehmet Hayri Paþa 1321/1903 yýlýnda Selanik'de halkýn dinlenmesi için 2123 dönüm yer vakfetmiþ ve buraya baraka, salaþ tarzýnda bina yapýlmasýna müsaade etmemiþtir. Bu arsanýn bahçe haline getirilerek münasip mahallere havuz inþa edilmesi, kanepe ve iskemle konulmasý, aðaçlar büyüyünceye kadar arsanýn bazý yerlerine muvakkat olarak direkler üzerine kadifeden tente örtülmesi, halka kahve, limonata ve dondurma satmak üzere bir kahveci esnafýna münasib bir yerin icar edilmesi istenmiþtir. Benzer bir örnek vakýf Ýstanbul'da 1168/1754 yýlýnda tesis edilen vakfiyede görülmektedir. Vildan Hatun, Ýstanbul'da Balat kapýsý haricinde amme menfaatine býrakýlan arsa üzerine yaz ve kýþ halkýn istirahatý için lonca tabir edilen bir bina yapmýþtýr. Diyarbakýr ve Van valiliði yapmýþ olan Köprülüzade Abdullah Paþa 1133/1721 yýlýnda tesis ettiði vakfiye ile Ýdlib (Halep) de yaptýðý darulkurra ve mektebin her gün temizliðinin yapýlmasý, zuhur eden örümcek yuvalarýnýn giderilmesi, serili halý ve kilimlerinin haftada bir kere kaldýrýlýp temizlenmesi, kubbesi üzerinde biriken toz ve topraðýn süpürülmesi, pencere demirlerinin ve bahçe demirlerinin senede bir kere boyanmasý, tamir gerekmesi halinde tamir edilmesi, altýn varaklý ve süslemeli yerlerden bozulanlarýn yenilenmesini istemiþtir. Sadrazam Sokullu Mehmed Paþa, 981/1574 yýlýnda tesis ettiði vakfiyede, Kayseri'de Sarýmsaklý Nehri üzerine dört gözlü bir deðirmen yapýlmasýný ve nehrin kenarýna söðüt aðacý dikilmesini, bunlardan satýþa elveriþli olanlarýn satýlmasýný ve yerlerine taze söðüt aðacý dikilmesini þart koþmuþtur. Nurbanu Valide Sultan'ýn 990/ 1582 tarihli vakfiyesinde, tesis ettiði hastahaneye iki erkek çamaþýrcý tayinini þart kýlmýþtýr. Bu çamaþýrcýlar hastalarýn çamaþýrlarýný ve ayrýca döþek, yorgan, kir, pas, leke gibi hastalara taalluk eden meydandaki bulaþýklarý yýkayacaklar ve bu çamaþýrcýlarýn her birine üçer dirhem verilecek idi. Süpürülmesi lazým gelen yerleri süpürmek ve tanzifatýna bakmak için bir ferraþ tayin edilecek ve ücreti bir dirhem olacak idi. Hastalar için hazýrlanan hamamý ýsýtmak ve hastalarý bu hamamda oðmak, bunlarýn sair mühimmatýna bakmak üzre bir külhancý tayin edilecek ve ücreti iki dirhem olacak idi. Mürselli Ýbrahim Aða, 1307/ 1189 tarihli vakfiyesinde, Ödemiþ Yeni Cami civarýnda yaptýrdýðý sebilhaneye Haziran baþýndan Aðustos sonuna kadar her gün yeteri kadar kar konulmasýný, kasaba hapishanesindeki mahpuslara ayný aylarda Cuma ve Pazartesi akþamlarý birer denk kar verilmesini ve cami civarýndaki leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruþ verilmesini þart koþmuþtur145. Dipnotlar: Geniþ bilgi için bkz. Said Öztürk, "Osmanlý Devleti'nde Çevre Koruma ve Geliþtirme Uygulamalarý", Çevre, Ýnsan ve Tarih I-II, Yayýna hazýrlayan Said Öztürk, Ýstanbul 2007, c. 1 Önsöz; c. 2, s. 421-1084; Said Öztürk, "Osmanlý Çevre Kültürü", Mimar ve Mühendis, sayý 29, Ýstanbul ts; Said Öztürk, "Osmanlý Döneminde Eyüb'de Çevrenin Korunmasý", IX. Eyübsultan Sempozyumu 1315 Mayýs 2005, Tebliðler, Ýstanbul 2005. 2 Ömer Lütfi Barkan, "H.933-934/1527-1528 Mali Yýlýna Ait Bir Bütçe Örneði", Ýktisat Fakültesi Mecmuasý, Ýstanbul 1955, c. 15, sayý 1-4, s. 268. 1 3 Ömer Lütfi Barkan, "Ýmaret Sitelerinin Kuruluþ ve Ýþleyiþi", Ýktisat Fakültesi Mecmuasý, Ýstanbul 1963, c. 23, sayý 1-2, s. 241-242. 4 Hasan Yüksel, Osmanlý Sosyal ve Ekonomik Hayatýnda Vakýflarýn Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s.14. 5 Bahaeddin Yediyýldýz, Institution du vaqf au XVIII e siecle en Turquie - etude socio-historique, Ankara 1990, s.151. 6 Nazif Öztürk, Türk Yenileþme Tarihi Çerçevesinde Vakýf Müessesesi, Ankara 1995, s. 25. 7 Nazif Öztürk,"Ýslâm ve Türk Kültüründe Vakýflar", Vakýflar Dergisi, c. 29, Ankara 2005, s. 19-20. 8 Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, Ýstanbul 1307, m. 36; Ebu'l-Ûlâ Mardin, Ahkâm'ül-Evkaf, 1339-1340 Ders Yýlý Takrirleri, s. 163; Ali Himmet Berki, Vakýflar, Ýstanbul, 1940, c. 1 s. 111. 9 Nâmýk Þâkir Bey, Evkafa Dair Bir Risale, Ýstanbul 1337, s. 3-4; Ali Himmet Berki, Vakýflar, c. 1, s.111. 10 Ebüssuud Efendi, Fetâvâ, Süleymaniye kütp. Ýsmihan Sultân, nr. 223, vrk. 112/A. 11 Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, m. 36; Ebululâ Mardin, Ahkâmu'l-Evkâf, 163-164; Ali Himmet Berki, "Hukukî ve Ýctimai Bakýmdan Vakýf", VD, Sy. V, s. 11-12 12 Ali Haydar, Tertîbü's-Sunûf Fî Ahkâmi'l-Vukûf, Ýstanbul, 1340/1370, md. 896; Ömer Hilmi, Ahkâmu'l-Evkâf, m. 181 ; Ebululâ Mardin, Ahkâmu'l-Evkâf, s. 164 13 Osman Nuri Ergin, Türkiyede Þehirciliðin Tarihî Ýnkiþafý, Ýstanbul, 1936, s. 27-29 14 Hüseyin Hatemi, Medenî Hukuk Tüzelkiþileri, Ýstanbul, 1979, c. 1, s. 740, Ali Himmet Berki, Vakýflar, c. 1, s. 111; Ahmet Akgündüz, Ýslâm Hukukunda ve Osmanlý Tatbikatýnda Vakýf Müessesesi, Ankara 1988; 2. Baský, Ýstanbul 1997, s. 125-217; Halil Cin- Ahmed Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi I-II, Ýstanbul 1996, c. 2, s. 65- 66. 15 Orhan Cezmi Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða Katkýsý", Vakýflar Dergisi, c. 29, Ankara 2005, s.23. 16 Ekrem Hakký Ayverdi, Fatih Devri Sonlarýnda Ýstanbul Mahalleleri, Þehrin Ýskâný ve Nüfusu, Ankara 1958; Orhan Cezmi Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða Katkýsý", s. 24. 17 Orhan Cezmi Tuncer", Anadolu'da Vakýflar ve Bayýndýrlýða Katkýsý", s. 25. 18 Nazif Öztürk, Age, s. 43. 19 Ý.Erol Kozak, Bir Sosyal Siyaset Müessesesi Olarak Vakýf, Ýstanbul 1985, s. 24-26; Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre 49 Bilinci", Türkler, c. 10, s. 593. 20 Nazif Öztürk, Age, s. 29. 21 Bkz. Ahmed Akgündüz, Said Öztürk, Yaþar Baþ, Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, Ýstanbul 2005. 22 Nazif Öztürk, Age, s. 192-193. 23 Nazif Öztürk, Age, s. 194-195. 24 Nazif Öztürk, Age, s. 197. 25 BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 4479. 26 BA, Ýstanbul Ahkam Defteri, nr. 4, s. 333, hüküm 991; A. Tabakoðlu/A. Kal'a/S. Aynural/Ý Kara/E. S. Kal'a, Ýstanbul Vakýf Tarihi 1, Ýstanbul 1998, s. 240-241, 316. 27 Ahmet Refik, On Birinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, Ýstanbul 1988, s. 13; Ahmet Refik, On Ýkinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, Ýstanbul 1988, s. 30. 28 Ahmet Refik, On Birinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, s. 19. 29 BA, A.MKT.NZD 338/ 43. 30 BA, Maliyeden Müdevver, nr. 5835, s. 61. 31 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Kýsmet-i Askeriye Mahkemesi nr. 1, vrk 41b. 32 VGM, Vakfiyeler 33 VGM, Vakfiyeler 34 VGM, Vakfiyeler 35 VGMA, Yunus bin Ýsmail 1242:609/108-109; Nazif Öztürk, Age, s. 44. 36 BA, Mühimme Defteri, nr. 21, s. 131-132, hüküm 318. 37 BA, A.MKT.NZD 338/ 43. 38 BA, Ýrade Dahiliye, nr. 9081; Ahmet Refik, On Ýkinci Asr-ý Hicrî'de Ýstanbul Hayatý, s. 112-114. 39 Geniþ bilgi için bkz. A.Akgündüz-S.Öztürk-Y.Baþ, Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, s. 351-355. 40 Ýstanbul Vakýflarý Tahrir Defteri 1009 (1600), Yayýnlayan Mehmet Canatar, Ýstanbul 2004, s. 1, 2, 4. 41 Julie L. Horan, Tuvaletin Sosyal Tarihi, Çev. Gül Çaðalý Güven, Ýstanbul 1997, s. 9. 42 Julie L. Horan, Age, s. 44. Ayrýca bkz. Ahmet Gürkan, Ýslam Kültürünün Garbý Medenileþtirmesi, Ýstanbul, ts., s.57-66. 43 Jean Gimpel, Ortaçaðda Endüstri Devrimi, çev. Nazým Özaydýn, Ankara 1996, s.88-89. 44 Josephus Grelot, Ýstanbul Seyahatnamesi, Çev. Maide Selen, Pera Turizm ve Ticaret A.Þ., Ýstanbul 1998, s.196. 45 Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnameleri I-IX c.9, ,Ýstanbul 1996, s. 376. 46 Tapu Kadastro Genel Müdürlüðü Arþivi, Ýzzet Mehmet Paþa Vakfiyesi, nr. 40, vrk. 12, 13, 79, 86. Ayrýca bkz. BA, A.MKT.MHM, nr. 267/ 84, 531/ 9. Ayrýca bkz. Risale-i Garibe, Haz. Hayati Develi, Ýstanbul 2001, s. 25, 42, 88, 99. 47 BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090. 48 BA, Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356. Mustafa Güler, Osmanlý Devleti'nde Haremeyn Vakýflarý (XVI-XVII. Yüzyýllar), Ýstanbul 2002, s. 100. 49 BA, Mühimme Defteri, nr. 69, hüküm 136. Mustafa Güler, Age, s. 100. 50 BA, Maliyeden Müdevver, nr. 4517, s. 24, 25; nr. 5835, s. 22. 51 BA, EV, HMH, nr. 1499, s. 13a; EV, HMH, nr. 4145, s. 7a, 13a; Maliyeden Müdevver, nr. 6864, s. 2; Maliyeden Müdevver, nr. 5076, s.36. 52 BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 6352. 53 BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7284. 54 VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122. 55 Geniþ bilgi için bkz. Said Öztürk, "Osmanlý Devleti'nde Çevre Koruma ve Geliþtirme Uygulamalarý", Çevre, Ýnsan ve Tarih I-II, Yayýna hazýrlayan Said Öztürk, Ýstanbul 2007, c. 2, s. 550-779. 56 BA, A.MKT.UM, nr. 86/ 67. Ayrýca bkz. A.MKT. UM, nr. 90/ 59. 57 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 254, vrk. 36/ b; 50 Sadýk Albayrak, 41 Belge Iþýðýnda Eski Ýstanbul'da Sosyal Hayat ve Çevre, Ýstanbul 1997, s. 50-51. 58 Robert Mantran, XVI ve XVII. Yüzyýlda Ýstanbul'da Gündelik Hayat, Ýstanbul 1990, s. 82. 59 VGM, Defter nr. 744, s. 55, sýra 16. 60 BA, A.MKT.MHM, nr. 561/ 11. 61 BA, Y.PRK.SGE, nr. 7/ 75. 62 BA, DH.MB.HPS, nr. 9/ 12. 63 BA, DH.EUM.THR, nr. 56/ 21. 64 BA, Y.PRK.ÞH, nr. 11/ 92. 65 BA, DH.EUM.THR, nr. 50/ 91. 66 BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7761. 67 BA, A.MKT.NZD, nr. 194/ 15. 68 BA, DH.ÝD, nr. 50-2/ 61. 69 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Kýsmet-i Askeriye Mahkemesi nr. 6, vrk 16b. 70 BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090. 71 BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 7284. 72 BA, Mühimme Defteri, nr. 3, hüküm 1090. 73 BA, Mühimme Defteri, nr. 67, hüküm 356. Mustafa Güler, Age, s. 100. 74 Ayasofya vakfýndan 1608, 1609, 1613 yýllarýnda bu iþ için yapýlan ödeme için bkz. BA, Maliyeden Müdevver, nr. 5076, s. 36, 210, 246. 75 Maliyeden Müdevver, nr. 6864, s. 2; EV, HMH, nr. 4145, s. 7a. 76 BA, EV, HMH, nr. 1499, s. 12b; EV, HMH, nr. 4145, s. 7a, 13a; Maliyeden Müdevver, nr. 6473, s. 24; Maliyeden Müdevver, nr. 5076, s.36. 77 BA, Cevdet Evkaf, nr. 8467. 78 Ba, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 4479. 79 BA, EV, nr. 24488, s. 28a. 80 BA, EV, nr. 25248, s. 17b. 81 BA, A. MKT. MHM. 561/ 11 82 BA, A.MKT.MHM, nr. 561/ 11. 83 BA, A.MKT.MHM, nr. 597/ 17. 84 VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122. 85 VGMA, Defter nr. 943, s. 121-122. 86 Antine Galland, Ýstanbul'a Ait Günlük Anýlar 1672-1673, çev. Nahid Sýrrý Örik, Ankara 1973, c. 2, s. 54. 87 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 22, vrk. 170; Sadýk Albayrak, Age, s. 40-41. 88 Edirne çevre nizamnâmesinde de insanlarýn yaþadýðý yerlerin ölmüþ hayvan vesair çöplüklerden temizlettirilmesi, at ölüsü, davar cîfesi ve kesilmiþ hayvan baþlarýnýn halký rahatsýz edecek þekilde ortada býrakýlmamasý, bu yasaklara uymayanlarýn ölü hayvanýn baþýnýn kesilip boyunlarýna takýlarak þehir içinde teþhir edileceði açýklanmaktadýr. Kanunname metni þöyle; "Mahalleleri dahi onat vechile görüb güzedüb cîfeden ve sâir mezbeleden pâk etdüre. Ve at ölüsin ve sâir davar cîfesin halk incidiði yerde kodurtmaya. Gereði gibi yasak edüb men' eyleye. Hem kim ki, eslemeyüb temerrüd ederlerse, ol cîfenin baþýn kesüb býrakan kimesnenin boynuna takub þehri teþhir edüb men' edeler. Eslemeyeni yazub bildüre". Bayezid Veliyüddin Efendi, nr. 1970, vrk.127a-128a; Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnameleri, c. 6, s. 541-542. 89 TSMK.EH, nr. 3000. Mustafa Güler, Age, s. 100. 90 VGMA 1266:968/200-202. 91 VGMA, Vakfiye, nr. 638, s. 8; BA, EV, nr. 10015, s. 1b-7b, 11a-12b. 92 VGMA, Vakfiye, 93 BA, Ýrâde Mesâ'il-i Mühimme, nr. 696. Detaylar için bkz. A. Akgündüz, S. Öztürk, Y. Baþ, Üç Devirde Bir Mabed, s. 498500. 94 Edward Raczynski, 1814'de Ýstanbul ve Çanakkale'ye Seyahat, çev. Kemal Turan, Ýstanbul 1980, s. 67. Edward Raczynski, Age, s. 52. VGM, Vakfiye, 97 Münir Aktepe, "Kara Osman Oðlu Mehmed Aða bin Hacý Ömer Aða", Vakýflar Dergisi, sy. 11, Ankara 1976, s. 59-61. 98 Tarihimizde Vakýf Kuran Kadýnlar, ed. Tülay Duran, Transkripsiyon Ýbrahim Ateþ, Ýstanbul 1990, s. 50 (1þaban 1011/ 21 Haziran 1602 tarihli vakfiye). 99 VGM, Vakfiye, 100 VGM, Vakfiye, 101 VGM, Vakfiye, 102 Sipahi Çataltepe, Ýslam-Türk Medeniyetinde Vakýflar, Ýstanbul 1990, s.36-37. 103 Ýsmail Hami Daniþmend, Garb Menba'larýna Göre Eski Türk Seciye ve Ahlaký, Ýstanbul 1982, s. 183. 104 Halim Baki Kunter, "Türk Vakýflarý ve Vakfiyeleri", VD, sy I, Ankara 1938, s. 104, 107. 105 Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 185-186. 106 Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 134. 107 Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", Türkler, c. 10, Ankara 2002, s. 590. 108 Bkz. Bekir Koç, "Osmanlý Devleti'ndeki Orman Ve Korularýn Tasarruf Yöntemleri Ve Ýdarelerine Ýliþkin Bir Araþtýrma", OTAM, sayý 10, Ankara 1999, s. 139 vd. 109 Nazif Öztürk, Age, s. 127-129. 110 Nazif Öztürk, Age, s. 154. 111 Nazif Öztürk, Age, s. 132. 112 Mehmet Bayraktar, Ýslam ve Ekoloji, Ankara 1992, s. 106; Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591. 113 Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnâmeleri, c, 2, 296-297. 114 Yavuz Kanunnâmesi, Ahmed Akgündüz, Osmanlý Kanunnâmeleri, c. 3,, s. 110. 115 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Bab Mahkemesi, nr. 152, vrk. 96/ b; Sadýk Albayrak, Age, s. 58-59. 116 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Bab Mahkemesi, nr. 152, vrk. 96/ b; Sadýk Albayrak, Age, s. 58-59. 117 Ýstanbul Þer'iye Sicilleri, Ýstanbul Kadýlýðý, nr. 154, vrk. 20a; Sadýk Albayrak, Age, s. 64-65. 118 Namýk Þâkir Bey, Evkafa Dair Bir Risale, Ýstanbul 1337, s. 5 119 Halim Baki Kunter, "Vakýflarýmýz", Mülkiyeliler Birliði Mecmuasý, Sy. 4, s. 7; VGM, Arþivi, Defter nr.1959, s. 488, Sýra: 360 120 Halim Baki Kunter, "Türk Vakýflarý Ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd", Vakýflar Dergisi, sy. 1, Ankara 1938, s.11. 121 Ýstanbul Anadolu Hisarý'nda Keyfâzýrý Mustafa aða'ya ait Gurrei Rebiulevvel 1238/ 12 Aralýk 1851 tarihli vakfiye. Vakýflar Genel Müdürlüðü Arþivi, 746 No'lu Defter, s. 196'da aktaran Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591. 122 Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 146. 123 VGM, Vakfiye Defteri, nr. 2135, s. 461, sýra 390. 124 Münevver Alp, Türk Folklor Araþtýrmalarý, Eylül 1964, nr. 182, s. 3530'dan naklen Ý. Gündað Kayaoðlu, Eski Ýstanbul'da Gündelik Hayat, Ýstanbul 1998, s. 151. 125 Ýbrahim Özdemir, Yalnýz Gezegen, Ýstanbul 2001, s. 115. 126 Jean Thevenot, 1655-1656'da Türkiye, çev. Nuray Yýldýz, Ýstanbul 1978, Ýstanbul 1978, s. 127; Ricaut, Türklerin Siyasi Düsturlarý, haz. M.Reþat Uzmen, Tercüman 1001 temel Eser, ts. s. 258. Yunus Macit, "Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci", s. 591. 127 Ýbrahim Özdemir, Age, s. 114. 128 Ýsmail Hami Daniþmend, Age, s. 135. 129 Ýbrahim Özdemir, Age, s. 114. 130 BA, Cevdet Belediye, nr. 1175. 131 Nazif Öztürk, Age, s. 197. 132 Geniþ bilgi için bkz. Fatma Þensoy, "Ýstanbul'un Tarihi Vakýf Sularý ve Kýrkçeþme", Suyu Arayan Ýstanbul, Vakýf Sular ve Kýrkçeþme, Yayýna Haz. Said Öztürk, Ýstanbul 2006, s. 73 vd. 95 96 Kazým Çeçen, Ýstanbul'un Osmanlý Dönemi Suyollarý, Ýstanbul 2000, s.101. 133 134 Kazým Çeçen, Age, s. 47, 48. ÝMÞSA 26/36/110-a'dan aktaran Hüsnü Koyunoðlu, Sosyal Politika Açýsýndan Vakýflar: 17. Yüzyýl Ýstanbul Uygulamasý, Basýlmamýþ Doktora Tezi, Ýstanbul 2002. 135 Bkz. Said Öztürk, Osmanlý Arþiv Belgelerinde Ýstanbul'un Tarihi Suyollarý Muhafaza ve Bakýmý I-II, Ýstanbul 2006. 136 137 BA, Maliyeden Müdevver, nr. 4517, s. 39 vd. 138 BA, A.AMD, nr. 87/ 26. BA, Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 1767. Ayrýca bkz. Ýrade Meclis-i Vâlâ, nr. 192. 139 140 BA, Ý.EV, nr. Za 1326-2. 141 BA, Mühimme Defteri, nr. 7, hüküm nr. 2316. 142 BA, Y.PRK.UM, nr. 103/ 1. VGMA, Yunus bin Ýsmail 1242:609/108-109; Nazif Öztürk, Age, s. 44. 143 144 BA, A. MKT. MHM. 531/9 145 VGM, Vakfiyeler. Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜLER / Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü Vakýf Tesislerinde Temizlik (Çevre) Personeli Kýymetli hocalarým, saygýdeðer misafirler! Ýnsanoðlu, var edilip yeryüzüne indirildiði günden itibaren yaþadýðý alanlarýn güvenli ve hayatýný sürdürebilecek altyapýsýnýn olmasýna; rahat ve huzurlu yaþayabileceði bir çevrenin bulunmasýna çalýþmýþtýr. Zaman geçip insan nesli yeryüzünde çoðalmaya baþladýðýnda toplum hayatýnýn getirdiði birçok mecburiyetle beraber yaþanýlan çevrenin hem asgarî 51 olarak temiz tutulmasý, hem de saðlýðýn korunmasý için temel saðlýk kurallarýna dikkat edilmesi zarûreti doðmuþtur. Bu bakýmdan daha ilk zamanlarýndan itibaren insanoðlunun kendisinin ve çevresini temiz tutulmasý en vazgeçilmez önceliklerinden olmuþtur. rulmuþ ve tesislere sahip vakýflarýn tamamýnda hiç ihmal edilmeden tayin edilen bir vazifeli sýnýfý vardýr ki, o da tesislerin ve tesis çevresinin maksadýna uygun temiz, düzenli ve yaþanabilir bir þekilde kullanýlmasý için tayin edilen temizlik personelidir. Cami, medrese, sýbyan mektebi, imaret, darüþþifa, tekke-zaviye, han, hamam gibi isimleri sayýlabilecek her vakýf tesisinde mutlaka iþletmenin durumuna göre yeteri miktarda temizlik personeli tayin edilmiþtir. Detaylara geçmeden önce vakýf tesislerinde temizlik ile görevli kiþiler için kullanýlan isimler ve bunlarýn açýklamasýný yapalým. Yine bir baþka hakikatte insanoðlu rahat yaþayabilmek için daima maddenin kullanýmý ile ilgili arayýþta olmuþ ve asýrlar geçtikçe yeryüzünde var olan birçok maddeyi hem güvenliði hem de rahatý açýsýndan farklý olarak kullanmýþtýr. XIX. yüzyýla gelindiðinde insanoðlunun maddeyi kullanma düþüncesi belki de en ileri seviyede meyvelerini vermiþtir. 1- Ferraþ: Camii mescit, imaret gibi müesseselerin Fakat bu baþarý bir süre sonra kontrol edilemez bir temizliðini temin ve halý, kilim ve hasýr gibi mefruhýrs halini almýþ, madde ileri boyutlarda kullanýlýrþatýný yayma hizmetleriyle vazifeli olanlar hakkýnda ken insanýn hayatýný sürdürdüðü yakýn ve uzak çevkullanýlýr3. resi hýzla kirlenmiþ ve kendi ken2- Kayyim: Camii ve benzeri dini dönüþtüremez hale gelmiþtir. hayýr kurumlarýnýn temizlik iþleriVâlide sultan’ýn Bunun sonucu olarak ta insanýn ni yapan hademelere verildiði4 giyeryüzünde varlýðýný devam ettirdaruþþifa ve imaret bi bu eserlerinin korunup kollanmesinde en büyük etken olan tamasý iþiyle de görevlidir. için þart ettiði bii denge bozulmuþ ve bugün 3- Kennas: Süpürücü temizleyiyardýmcý hizmetlerdünya küresel felaket ile karþý ci anlamýndadýr5, helalarý temizlekarþýya gelmiþtir. le ilgili 81 görevliyen kiþi6 anlamýna gelmektedir. Bu konuda insanlýk geçmiþte güden dokuzunun 4- Laðmî-i Türbe: Bazý Türnümüzdeki kadar hýrsýna yenildoðrudan temizlik belerin çevresini temizliði ile meþmediðinden yaptýðý iþlerde ve geiþleri için ayýrmasý gul olan þahýs7, liþtirdiði teknolojide hep kendisinin ve çevresinin olduðu gibi devam etmesi prensibine baðlý kalmýþtýr. Vakýf tesislerindeki temizlik için verilen önemin teyididir. Osmanlý toplum ve ekonomik hayatýnýn en önde gelen kurumlarýndan olan vakýflarýn çevreye olan duyarlýlýklarý içinde bulunduðumuz küresel çevre felaketi tehlikesi karþýsýnda daha da önem kazanmýþtýr. Vakýf kurmanýn temel maksatlarýndan biri toplumun ihtiyaç duyduðu alanlara yönelmek olduðundan farklý zamanlarda farklý vakýf kurucularýnýn sokaklarý süpürmek, umumi helâlarýn yapýlmasý ve temizliði, dinlenme bahçelerini yapýlarak bunlarýn korunmasý gibi alanlarda vakýflarýn varlýðý bilinmektedir1. Bunun yanýnda aðaçlarýn korunmasýna, vahþi hayvanlarýn hayatlarýný sürdürebilmelerine yönelik tesis edilen vakýflar da çevre hassasiyetine ayrý bir örnektir2. Bu husûsî düzenlemelerin yaný sýra hayýr, ibadet, eðitim, saðlýk, kamu hizmeti gibi birçok alanda ku52 Tariflerden de anlaþýlacaðý üzere vakýf tesislerinde genellikle temizlik için vazifelendirilen kiþinin adý ferraþtýr. Kayyýmlar ise asýl görevlerini yaný sýra temizlikle vazifelendirilmiþlerdir. Saydýðýmýz son iki sýnýf ise daha çok ihtisas hizmetidir. Bu açýklamalardan sonra farklý zaman dilimlerinde vâkýflarýn temizlik personeli için tayin ettikleri kiþiler ve görevleri ile bunlarýn vakýf muhasebesi içindeki yerine göz atalým: I. Ýzzeddin Keykavus tarafýndan 614/1217 tarihinde Sivas’ta inþa ettirdiði ve Þifaiye medresesi vakfýndan temizlik hizmeti için görevlendirilen ferraþa 100 sehimde iki sehim tahsis etmiþtir8. II. Murad dönemi Rumiye-i Suðrâ9 valilerinden olan Hýzýr Paþa Oðlu Mehmed Paþa, 896/1491 tarihinde tesis ettiði imaret vakfýnda farklý bir temizlik þartý getirerek imaretin temizliði, kapýsýnýn açýlýp kapanmasý misafir odalarýnýn hazýrlanmasý ile görevlendirdiði ferraþýn güler yüzlü ve sevimli birisi olmasýný þart etmiþ ve hizmeti mukabilinde kendisine iki dirhem gümüþ tahsis etmiþtir10. Yine Paþa, temel görevi imaretin mallarýný koruma olan kayyýmýn de temizlikle meþgul olmasýný istemiþ ve kendisine diðer hizmetleri yapmasý mukabili bir gümüþ dirhem tahsis etmiþtir11. Ýlk dönem Osmanlý devlet adamlarýnýn önde gelenlerinden olan Hacý Ývaz Paþa(v.1428), Bursa’da tesis ettiði külliye vakfýndan temizlik hizmeti ile görevli iki þahýs vardýr, kayyým ve kennas, kayyým külliyeni kuruluþunda aylýk yirmi akçe alýrken, XVIII. asýrda 300 akçeye çýkmýþ, XIX asrýn ikinci yarýsýnda itibaren ise aylýk yirmi kuruþ(2400 akçe) almaya baþlamýþtýr12. Külliyenin tuvaletlerini temizleyen kennas ise ilk zamanlarýnda aylýk kýrk akçe, ödenmiþtir13. 893/1487 tarihinde Kütahya merkezde inþa edilen ve halen varlýðýný devam ettiren Saray Camiinin bânisi olan Hisarbeyoðlu Mustafa Bey, camiinin ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý için tesis ettiði vakfýnda temizlik iþlerini kayyýmlarý þart etmiþ ve vazifesini þöyle tarif etmiþtir: Gündüz camiinin kapýsýný açmak, gece kilitlemek, camiyi süpürmek, yaygýsýný sermek, dürmek, kandilleri yakmak ve söndürmek, bunlarý temizlemek. Kayyýma yað ve temizlik masraflarý da içinde olmak üzere tayin edilen meblað yevmî üç dirhemdir. Kayyýma tahsis edilen miktar imam ve hatipten sonra ikinci sýradadýr. Ancak Vâkýf ek olarak temizlik ve aydýnlatma malzemelerini de üç dirhemden karþýlanmasýný istemiþtir14. Bu durumuyla temizlik hizmetlerine Hisarbeyoðlunun ayýrdýðý para vazifeliler için ayrýlan payýn %15.7 sine tekâbül etmektedir. XVI. asýrda Ýstanbul Eyüp’te eþi Þah Sultan ile bir külliye tesis ettiren Zal Mahmud Paþa 10 Þaban 985/23 Kasým 1577’de tarihinde tanzim edilen vakfýndan iki adet temizlik görevlisi(ferraþ) tayin etmiþ ve bunlardan birinin Camiyi diðerinin de Þadýrvan, kenef ve medreselerin etrafýnýn temizliðini yapmasýný istemiþ karþýlýðýnda her birine üçer akçe þart etmiþtir15. Camiinin çok sayýda görevlisi içinde yardýmcý hizmetleri yapmak üzere tayin edilen görevli sayýsý yirmiüç kiþi olup bunlara verilecek günlük 54,5 akçedir, bunlar içinde iki temizlik görevlisinin payý %9 dur. Sultan II. Mustafa ve III. Ahmed’in anneleri olan Emetullah Gülnuþ Valide Sultan Hasekiliði döneminde Mekke-i Mükerreme’de tesis ettiði imaret ve Darüþþifasýnda temizlik hizmetlerinin görülmesine dair þartlarý þöyledir: Çöp toplayýcý 1 2 çift ekmek, 4 para Temizlikçi baþý 1 2 çift ekmek, 4 para Temizlikçi baþý 1 2 çift ekmek, 4 para Mutfak temizlikçileri 2 Ýkiþer çift ekmek ve üçer para Ferrâþ 3 Ýkiþer çift ekmek ve dörder para Temizlikçibaþý 1 2 çift ekmek, 4 para Toplam 9 18 çift ekmek, 34 para16 Vâlide sultan’ýn daruþþifa ve imaret için þart ettiði yardýmcý hizmetlerle ilgili 81 görevliden dokuzunun doðrudan temizlik iþleri için ayýrmasý Vakýf tesislerindeki temizlik için verilen önemin teyididir. XVIII. asýrda devletin çeþitli kademelerinde baþarýlý görevlerde bulunmuþ olan Hatibzade Yahya Paþa(v.1168/1755), Belgrad ve çevresinde inþa ettirdiði camii, sýbyan mektebi, medrese gibi tesislerin temizlik hizmetlerini görmesi için dört ferraþ tayin etmiþ ve bunlara günlük on iki akçe þart etmiþtir17. Darusaâde Aðalarýnýn en meþhurlarýndan olan Beþir Aða, Eyüp Külliyesi için 1735 tarihinde tesis ettiði vakfýndan tesislerin temizliði için diðer vakýflardan farklý þartlar koymuþtur. O tuvaletler için ayrý bir görevli, külliye bahçesi ve çevresi için ayrý bir görevli tayin etmiþ yine farklý olarak bu vazifeleri talebelerin yapmasýný istemiþtir. Bu vazifelerin talebeler tarafýndan ifa edilmesinden dolayý vazifelilere beþer akçe tahsis etmektedir18. XIX yy.Tokat Yaþ meydan mahallesi sakinlerinden El-hac Salih ibn el hac Emin 1.6.1230/11.5.1815 tarihinde tesis ettiði vakfýndan temizlik iþleri ile görevli ferraþýn ayrý olarak mübarek gecelerde vâkýfýn ve ebeveyninin ruhlarý için Yasin-i Þerif okumalarýný istemiþtir19. 1.1.1041/20.7.1631 tarihinde yine tokatta Osman ibn Haydar tarafýndan tesis edilen vakfiyeden Garibler Camii ferraþýna yevmi 1,5 akçe tahsis edilmiþtir20. 1564 te Diyarbekirdeki Seyyid Cafer Mescidinde görevli ferraþýn aldýðý para tüm giderleri %10.8 idir21. Sultan III. Osman’ýn 1169/1755 de tesis ettiði vakfýnda Üsküdar Ýhsaniye mahallesini, inþa ettirdiði vakfýndan tayin edilen iki ferraþa sekiz akçe tahsis edilmiþtir22. 1775-1776 yýllarýnda Bursa’da kurulu vakýflardan 53 ücret alan içinde ferraþ, kayyým gibi vazifelilerin olduðu temizlik görevlilerinin toplam sayýsý 131 kiþi olup bunlar için tahsis edilen toplam meblað yevmi 900,775 kuruþ23 olup, toplam vazifeli sayýsý içinde%7 lik bir orana sahiptirler. Para olarak aldýklarý meblað ise %5’e karþýlýk gelmektedir. XVII. asýrda Hasan Yüksel tarafýndan incelenen ve deðerlendirilen vakýflarda medreselerde görevli beþ ferraþýn olduðu ve bunlarýn ortalama 1,6 akçe günlük aldýklarý vakidir24. Sonuç olarak istisnâî haller dýþýnda her vakýf tesissinde mutlak surette tesisin içi, dýþý ve çevresi için bir veya daha çok temizlik görevlisi tayin edilmiþ, tesislerin büyüklüðü ve küçüklüðüne göre bu sayý artmýþ ve azalmýþtýr. Ancak genel olarak bakýldýðýnda temizlik hizmetleri için tahsis edilen kiþi ve tayin edilen maaþ genelde toplam hizmet giderlerini %10’una tekabül etmektedir. Dipnotlar: Yard. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Bahaeddin Yediyýldýz, XVIII. Yüzyýlda Türkiye’de Vakýf Müessesesi, Bir Sosyal Tarih Ýncelemesi, Ankara 2003, s.244-245 1* Halim Bâki Kunter, “Türk Vakýflarý ve Vakfiyeleri Üzerine Mücmel Bir Etüd”, Vakýflar Dergisi. Sayý I, Ankara 1938, s.103, Yunus Macit, “Osmanlý Türklerinde Çevre Bilinci”, Türkler, cilt X, Ankara 2002, s.591-592; Ýbrahim Özdemir, “Osmanlý Toplumunda Çevre Anlayýþý, Türkler, cilt X, Ankara 2002, s.606 2 3 Mehmet Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü (OTDTS), cilt I, Ýstanbul 1993, s.608 4 Pakalýn, OTDTS, cilt II, s.223 5 Pakalýn, OTDTS, cilt II, s.242 6 Yediyýldýz, XVIII Yüzyýlda, s.374 7 Yediyýldýz, XVIII. Yüzyýlda, s.374 Refet Yinanç, “Kayseri ve Sivas Darüþþifalarý’nýn vakýflarý”, Belleten, cilt 48, sayý 189-190, Ankara 1985,s.307 8 9 Amasya, Kayseri, Sivas orta Anadolu’da buluna sancaklarýn baðlý olduðu eyalet. Bahaeddin Yediyýldýz, “Hýzýr Paþa oðlu Mehmed Paþa Vakfý,” X. Türk Tarih Kongresi, cilt IV, Ankara 1993, s.1627. 10 11 Yediyýldýz, ayný yerde 12 Salih Pay, Bursa Ývaz Paþa Külliyesi, Bursa 1996, s.178 13 Salih Pay, age, s.180 Vakýflar genel Müdürlüðü Arþivi(VGMA), 739, s.219; Mustafa Güler. “Kütahya Hisarbeyoðlu(Saray) Camii Vakfiyeleri”, DPÜ, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayý 4, Kütahya 2000, s.227 14 15 Mustafa Güler, “Þahsultan ve Zal Mahmud Paþa Vakfiyesi,” V. Eyüpsultan Sempozyumu Tebliðler, Ýstanbul 2002, s.215. Haseki Gülnûþ Sultan Vakfiyesi, VGMA, Kasa 143, s.29-40; Mustafa Güler, Gülnuþ Valide Sultan’ýn Hayatý ve Hayratý I, Ýstanbul 2006, s.44-47. 16 17 Hatibzade Yahya Paþa Vakfiyesi, VGMA, 637, s.236-238 Mustafa Güler, “Dârussaâde Aðasý Beþir Aða’nýn Eyüp’teki Külliyesi Ýçin Tesis Ettiði Vakfý”, Tarihi Kültürü ve Sanatýyla X: Eyüp- 18 54 sultan Sempozyumu, Ýstanbul 2006, s.509 19 Ali Açýkel- Abdurrahman Saðýrlý, Osmanlý Döneminde Tokat Merkez Vakýflarý, Tokat 2005, s.362 20 Ali Açýkel- Abdurrahman Saðýrlý, age, s.220 Alpay Bizbirlik, 16. Yüzyýl Ortalarýnda Diyarbekir Beylerbeyliði’nde Vakýflar, Ankara 2002, s.112 21 22 Ali Öngül, Sultan III. Osman Vakfiyesi, Manisa 2003, s.16 Cafer Çiftçi, Bursa’da Vakýflarýn Sosyo-Ekonomik Ýþlevleri, Bursa 2004, s.134 23 24 Hasan Yüksel, Osmanlý Sosyal ve Ekonomik Hayatýnda Vakýflarýn Rolü, (1585-1683), Sivas 1998, s.228 Prof. Dr. Ziya KAZICI / Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Vakýflarýn Çevre ile Ýlgili Hizmetleri Ýslâm’ýn, yardýmlaþma ile ilgili emir ve prensiplerinden doðmuþ olan vakýf, asýrlarca insanlýða hizmet etmiþ, dinî, hukukî ve sosyal bir müessesedir. Toplumun, daha saðlýklý ve her bakýmdan huzurlu bir þekilde yaþamasýný temin gayesiyle, insanlara ve hatta hayvanlara yardým prensibini kanun haline getiren Ýslâm, maddî imkân sahibi olanlarýn bu prensibe uymalarýný istemektedir. Gerek Kur’an-ý Kerim’in âyetlerinde, gerekse Hz. Peygamber’in (SAV) sünnet’inde konu ile ilgili pek çok emir bulunmaktadýr. Bu emirleri uygulama alanýna koyan imkân sahibi pek çok kimse, insan, hayvan ve çevre için faydalý olabilecek tesisiler meydana getirmeye baþladý. Bilindiði gibi Ýslâm, geliþinden itibaren ulvî ve insanî gayeleri hedef olarak seçen her müesseseyi geliþtirme ve ileriye götürmeye çalýþtýðý için vakýflarý da faydalý görerek onlarý teþriî sahasýna almýþtýr. Sa- daka, Zekât ve Kurban gibi sosyal müesseselerin gayeleri de fakir, yoksul ve ihtiyaç içinde bulunanlarý bu sýkýntýlarýndan kurtarmaktýr. Bu anlayýþýn bir sonucudur ki, baþkalarýna yardým ve hizmetin bir ibadet telakki edildiði Müslüman toplumlarda hemen her sahada vakýf eserlerin kurulduðu görülür.1 Ýslâm ve özellikle Müslüman Türk dünyasýnda, asýrlarý aþan uzun tarihî seyri içinde, döneminde bilinen hemen her sahaya el atmýþ olan vakýflarýn, çevrenin düzenlenmesi, tabiî halini korumasý ve insanlar ile hayvanlara yararlý hale gelmesinde de küçümsenmeyecek derecede önemli rol oynadýklarý görülmektedir. Müslüman, çevresini düzenleyip temizlemek ve göze hoþ görünmesini saðlamak zorundadýr. Zira mensubu bulunduðu din, kendisine bu yolda emir vermektedir. Nitekim namaz kýlmak isteyen bir Müslüman, bu ibâdetini ancak temiz bir yerde yerine getirebilir. Temiz olmayan bir çevrede namaz kýlýnamaz. Bu bakýmdan Müslümanlar, hem kendilerini, hem de çevrelerini temiz tutmak zorundadýrlar. Bu ise onlarýn çevreye karþý daha duyarlý olmalarýný gerektirir. Sokak ve caddelerin temiz tutulmasýna da hizmet eden avarýz vakýflarý, bizim dünyamýzda bu konuya nasýl önem verildiðinin þahitleridirler. Ýslâm ve özellikle Müslüman Türk dünyasýnda, uzun Maddî bir karþýlýk beklemeden baþkalarýna yardým tarihî seyri içinde hemen hemen her sahaya el atmýþ etmek gibi yüksek ve fevkalade güzel bir düþüncenin olan vakýflarýn bu sahalarla ilgili meydana getirdiklemahsûlü olan vakýf kurumu, yüzyýllarca Ýslâm ülkeleri eser ve tesisler, küçümsenmeyecek kadar çoktur. rinde büyük bir ehemmiyet kazanmýþ, sosyal ve ekoDünyanýn her zaman ve bölgesinde görülebilecek nomik hayat üzerinde derin izler yoksullarýn elem ve ýzdýrabýný dinbýrakmýþ dinî ve hukukî bir müesdirmek, yol, köprü, çeþme, su Ýnsan fýtratýnda sesedir. Ýnsan fýtratýnda bulunan bentleri, okul, cami, kervansaray, yardýmlaþma hissi, þüphesiz ki inbulunan yardýmlaþhamam, imaret, kütüphane vs. gisanlýk tarihi kadar eskidir. Bu his, bi hizmetleri yerine getirmek surema hissi, þüphesiz dinî emir ve hükümlerle birleþince tiyle topluma faydalý olan vakýflaki insanlýk tarihi daha bir kuvvet kazanýr. Müslürýn pek çok çeþidi bulunmaktadýr. man ülkelerde, vakýflarýn, asýrlarca kadar eskidir. Bu Ýslâm dinini kabul etmelerinden büyük bir fonksiyon icra etmelerihis, dinî emir ve sonra Türklerin, ekonomik, sosnin sebebini burada, dinî histe, hükümlerle biryal, dinî ve kültürel hayatlarýnda aramak gerekir. Gerçekten, býrakasýrlar boyu müessir bir rol oynatýðý vakýf bahçe ve tarlaya her sene leþince daha bir mýþ bulunan vakýf kurumu, sadece muhtelif cinsten 100 meyve aðacýkuvvet kazanýr. fakirlere yardým etmek gibi dar bir nýn dikilmesini þart koþan Selçuk çevrede kalmamýþ, ayný zamanda Hatun,2 yaptýðý bu vakýf ile Hz. fikir, kültür, irfan ve imar gibi müesseseler üzerinde Peygamber’in (SAV), “Aðaç diken veya ekin eken de derin izler býrakmýþtýr. Nitekim bu yüzden “Osbir Müslüman’ýn, diktiði aðaç veya ektiði ekinden manlý Ýmparatorluðu’nun umumi hayatýnda bir iskân kuþlar, insanlar ve hayvanlar yedikleri zaman bu, 3 ve imar metodu olarak vakýflarýn oynamýþ olduðu büonun için bir sadakadýr” hadisinde belirttiði kimseleyük rolden kimse þüphe etmemektedir. Þehirlerimizin rin sýnýfýna girmek istemiþtir. Dikilen aðaçlarýn uzun her türlü amme hizmetleri, içtimaî muavenet (sosyal ömürlü olacaklarý ve birçok canlýnýn kendisinden istiyardýmlaþma) teþkilâtý, ilmî, dinî ve medenî hayatýn fade edeceði bilinen bir gerçek olduðuna göre, bu da her türlü tezahürleri hep vakýf tesisler yolu ile tanzim yine Hz. Peygamber’in (SAV) hadisinde iþaret ettive idare edilmiþ bulunmaktadýr.”4 Görüldüðü gibi þeði “sadaka-i câriye” kýsmýna girmektedir. Bilindiði gihirciliðimizin geliþmesi de bir anlamda vakýflar sayebi insanlarýn ihtiyaçlarý zaman ve zemine göre deðisinde olmaktadýr. Zira Türk þehirlerinde vakýf kuþiklik gösterirler. Bu bakýmdan: “Ýnsanlarýn en hayýrrumlarý, þehircilik bakýmýndan birinci derecede rol lýsý, insanlara faydalý olan, malýn en hayýrlýsý, Allah oynamýþlardý. Fethedilmiþ olan þehirlerin yenileþtirilyolunda harcanan (baþka bir ifade ile vakf olunan), mesi ve bir Türk þehri haline getirilmesinde en çok vakfýn en hayýrlýsý da insanlarýn en çok duyduklarý ihvakýf kurumunun ve vakýf binalarýn hizmeti olmuþtur. tiyacý karþýlayandýr” ifadelerinin anlamýný çok iyi kavYeniden kurulan þehirlerde ise bu rol daha büyüktür. rayan Müslümanlar, vakýf kurma hususunda birbirleVakýf, hem kurulan binalarýn saldýrýcý kuvvetlere karri ile yarýþýrcasýna büyük ve hayýrlý bir faaliyetin içine þý koruyucusu ve sigortasý görevini görmüþ, hem de girmiþlerdir. Çevre ve diðer alanlarla ilgili vakýflarý da kurucularýn millet gözünde “gâsýb” gibi görülmeleribu açýdan deðerlendirmek gerekir. Her þeyden önce 55 ne engel olduðu için çok büyük raðbet görmüþtür.5 Aslýnda çevre veya doða gibi kelimelerle ifade etmeye çalýþtýðýmýz þey, tabiatýn, insan eliyle tahribata uðramadan ve zorla deðiþtirilmeden; yaratýlýþýna uygun bir þekilde varlýðýný sürdürmesidir. Bununla beraber bu, hiçbir þeye dokunulmama ve her þeyi olduðu gibi býrakma anlamýna gelmemektedir. Tabiatý zorlamadan onu topluma daha yararlý hale getirmek mümkündür. Nitekim vakýflar vasýtasýyla su, mer’a, çeþme, köprü ve yol gibi çevre ve onun özelliklerini bozmadan yapýlan pek çok vakýf tesis bulunmaktadýr. Bu bakýmdan, tarihimizde, insan, hayvan ve dolaylý yollarla da olsa çevreye yararlý olan her yerde vakýf tesislerin yapýldýðý görülür. Hatta burada belki biraz fantezi gelecek ve görünüþte çevre ile ilgisi yokmuþ intibaýný veren bir vakýf ile karþý karþýyayýz. Yaratýlýþa ters düþen olumsuz bazý davranýþlarý ortadan kaldýrmaya yönelik bu vakýf, enteresan ve enteresan olduðu kadar da insanî bir özellik taþýmaktadýr. Buna göre Yorgancý Ýsmail Çelebi, Beykoz’daki tekkeye vakfettiði mandýrada çalýþan kölelerin münasipleriyle evlendirilmesini þart koþar ve “Gence karý, karýya genç tezvic olunmaya ve evlatlarý dahi uslûb-i mezkûr üzre tezvic oluna” diyerek gençlerle yaþlýlarýn birbirleriyle evlendirilmemesini ister. Keza, bunlardan vakfa 10 yýl hizmet edenlerin de âzâd edilmesini isteyerek bunu vakfýn þartlan arasýnda zikreder.6 Bilindiði gibi, mekânlarý güzelleþtiren insanlar ve onlarýn eserleridir. Anadolu’nun hemen her köþesinde (köy, kasaba ve þehir) etrafýný aydýnlatan, insanýn madde ve mânâsýný besleyen bir veya daha çok vakýf eser bulunmaktadýr. Nitekim Osmanlý toplumunda baþta Padiþahlar olmak üzere hanedan mensuplarý ile üst düzey yöneticilerinden en mütevazý sahalarda çalýþanýna varýncaya kadar imkân ve fýrsat bulan hemen herkes medrese ve kütüphane gibi ilim müesseseleri; hastane, han ve kervansaray gibi saðlýk ve sosyal yardým müesseseleri; su bentleri, hamamlar, sebil ve zarif çeþmeler gibi çevreyi þenlendiren tesisler ile köprüler ve yollar gibi ülkenin imarýna yararlý olan eserler meydana getiriyorlardý. Bu güzel ve hayýrlý eserlerden burada sadece birinden kýsaca söz etmek bile vakýflarýn çevre ve buna baðlý olarak insanlar ile hayvanlara nasýl yararlý bir hizmet sunduðunu görmemize imkân verecektir. Sözünü edeceðimiz bu vakýf eser, çeþmedir. Çeþmeler, vakýflara baðlý su tesislerinin önemli bir bölümünü meydana getirirler. Canlýlarýn, hayatlarýný devam ettirebilmeleri için vazgeçilmez bir unsur olan su, Ýslâm dünyasýnda pek 56 çok yönü ile önemli bir yer iþgal eder. Bir þeyin kýymet ve deðeri, onun gördüðü iþ ve yerine getirdiði hizmet ile ölçüldüðüne göre, Ýslâm âleminde suya verilen ehemmiyet normal karþýlanmalýdýr. Çünkü Ýslâm’a göre su, sadece hayatî önemi haiz bir madde olmadýðý gibi, sadece temizlik için de deðildir. Pek çok ibâdetin yerine getirilebilmesi de suya baðlanmýþtýr. Osmanlý diyarýnda, mimarî yapý olarak en basitlerinden tutun en geliþmiþ ve âdeta birer âbide durumunda olan çeþmeler vardýr. Çeþme yaptýrmak gayesiyle kurulan hayýr tesisleri itiyadý, Türk mimarisi için pek nefis eserlerin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur. Bu âbidelere örnek olarak III. Ahmet Çeþmesi verilebilir. Sultan III. Ahmet (1703-1730), Ýstanbul’da kendi adý ile anýlan birçok çeþme yaptýrmýþtý. Bu çeþmelerin tamamý, birer âbide niteliðinde olmasýna raðmen en önemli ve paha biçilmez bir yapýya sahip olaný Ayasofya Câmii’nin sað yanýnda ve Topkapý Sarayý’nýn “Bâb-ý Hümâyûn” denilen kapýsýnýn önünde bulunan meydan çeþmesidir. Bu eser, Ýstanbul’un en güzel ve paha biçilmez eserlerinden biridir. Sultan III. Ahmet tarafýndan 1728 yýlýnda Mimar Mehmet Aða’ya yaptýrýlan çeþmenin mermer ve taþlarý Marmara adasýndan getirtilmiþti. Çeþmenin üzerindeki çiçek, vazo ve geometrik þekillerle süslü çinileri, taþ oymacýlýðý ve kabartmalarý, birer þaheser kabul edil- mektedir. Çeþmenin çevreye uyumu, güzelliði ve zarafeti, yabancý seyyahlarýn da dikkatini çekmiþti. Nitekim bu seyyahlardan biri þöyle diyordu: Fakat ne kadar eski ve ne kadar kararmýþ olursa olsun, Ýstanbul’un bütün küçük harikalarý arasýnda hâla ilk sýrayý iþgal eder.”7 “Bu çeþme, Türk sanatýnýn en orijinal ve kýymetli âbidelerinden biridir. Bu, bir âbide deðil, zarif bir sultanýn bir aþk anýnda Ýstanbul’un alnýna taktýðý mermerden bir ziynettir. Sadece bir kadýn anlatabilir bunu. Kalemim, böyle bir tasvir için yeteri kadar ince deðil. Ýlk nazarda bir çeþme olduðu gelmez akla. Dalgalý saçaklarý duvarlardan taþmýþ ve çeþmeye biraz pagoda havasý veren Çin usûlü küçük bir çatýyla örtülmüþ, kare þeklinde ufak bir mabede benzer. Dört köþesinde yuvarlak dört küçük sütun veya daha ziyade sevimli dört küçük sebil bulunur. Çatýnýn üzerinde bunlara tekabül eden ve her birine zarif bir alem geçirilmiþ küçük narin kubbeler vardýr. Bunlar, ortadaki daha büyük bir kubbenin etrafýna dizilmiþlerdir. Dört duvarýn her birinde iki zarif niþ, niþlerin arasýnda beyzî bir kemer vardýr. Kemer kubbesinin altýndaki musluktan ufak bir yalaða su akar... Çeþmenin oyulmamýþ, iþlenmemiþ ve uðraþýlmamýþ el kadar yeri yoktur. Bu çeþme, billurdan bir fanus altýnda saklanmasý gereken bir zarafet, bir zenginlik ve bir sabýr harikasýdýr. Sadece göz zevki için yapýlmamýþa benzer. Sanki kendine mahsus bir lezzeti varmýþ gibi insan, küçük bir parçasýný aðzýna alýp emmek ister. Zaman, biraz altýn yaldýzlarýnýn parlaklýðýný almýþ, renklerini soldurmuþ ve mermerlerini karartmýþtýr. Hayrat olarak Türklerin yaptýðý çeþmeler, þehir, kasaba ve yerleþme yerlerinde olduðu gibi, ana yollarýn kenarlarýnda, açýklýk ve kýrlýk yerlerde de inþa edilmiþlerdir. Yerleþme yerleri arasýndaki yollarda bulunan çeþmeler, “Menzil Çeþmeleri” olarak adlandýrýlýrlar. Bunlarýn, insanlarýn ihtiyacým karþýlayan lüle veya musluklarýndan baþka hayvanlarýn sulanmasý için lüleleri ve önlerinde yalaklarý vardýr. Açýk arazideki çeþmelere ise genellikle “Çoban Çeþmeleri” adý verilir. Aðýllarýna dönen hayvanlar için çok sayýda yalaklarý vardýr.8 Bu yalaklar vasýtasýyla çevrede bulunan ehli hayvanlarla birlikte diðer bütün hayvanlar da susuzluklarýný buradan gidermek suretiyle yaþantýlarýna devam ediyorlardý. Bilindiði gibi Ýslâmiyet, suya büyük bir önem vermiþtir. Ýnsanlar ile hayvanlara su saðlamayý sevabý büyük olan hayýrlardan biri olduðunu kabul etmiþtir. Çeþitli zamanlarda Hz. Peygamber’e (SAV) sadakanýn en faziletlisinin hangisi olduðu sorulduðunda o, muhatabýn durumu ve toplumun ihtiyacýna göre farklý cevaplar veriyordu. Bir defasýnda da “sadakanýn en faziletlisi su teminidir”9 demiþti. Hz. Peygamber’in (SAV) bu konudaki teþvikleri diðer birçok hadiste de dile getirilmiþtir. Bu bakýmdan, ashaptan malî durumu iyi olanlar su ihtiyacýný karþýlamak için kuyular vakf etmiþlerdir. Bu sebeple çeþme yapýmý ve çeþme vakfý bilhassa Türk topluluklarýnda ön planda gelen bir hayýr sayýlmýþtýr. Meydana getirdiði eserlerle bölgenin fizikî çehresini deðiþtiren vakýflar, yeni merkezlerin kurulmasý veya eski köylerin büyük þehirlere dönüþtürülmesi sahasýnda da görev üstlenmiþlerdi. Nitekim Sultan III. Ahmet döneminin meþhur sadrazamlarýndan Damat Ýbrahim Paþa’nýn, doðum yeri olan Muþkara Köyü’nü büyütüp güzelleþtirmek gayesiyle, orada camiler, mektepler, medreseler, kütüphaneler, imaretler, çeþmeler, hanlar, hamamlar gibi sosyal ve ilmî tesisler bina ettiðini, köyün nüfusunu çoðaltmak için de oraya göçebe aþiretler iskân ettirdiðini müþahede etmek ilgi çekicidir. Muþkara Köyü bu kuruluþlar sayesinde kýsa zamanda büyük bir þehir olmuþtu. Ýbrahim Paþa, þehrin adýný “yeni þehir” anlamýna gelen Nevþehir olarak deðiþtirmiþti. Þehrin geliþmesini teþvik etmek için de vakfiyesine þehir halkýnýn ödemek zorunda olduðu bazý vergilerin, kendi vakýflarýnýn gelirleri üzerinden hazineye ödeneceði þartýný koymuþtur.10 57 Bütün bunlardan baþka, Osmanlý döneminde yapýlan ve bilhassa çevre temizliði bakýmýndan günümüz insanýnýn düþünemeyeceði örnek bir kaç vakýf uygulamasýndan bahsetmek istiyoruz. Böylece vakýflarýn nelerle uðraþtýðý, insan ve hayvanlarýn yararýna olan konularda büyük - küçük, önemli - önemsiz demeden her sahaya nasýl el attýðýný da görmüþ olacaðýz. Sokaklara atýlan ve hem saðlýk, hem de görüntü olarak insanlarý rahatsýz eden tükürük ve balgamlarýn üzerine kül döktürülmek suretiyle bunlarýn çirkin manzaralarý ile zararlarýný ortadan kaldýrmak için de vakýflar kurulmuþtu. Böyle bir tesisin Serez Bölgesi’nde yapýlmýþ olduðu, oranýn þer’î mahkeme sicilinde kayýtlý bulunmaktadýr. Buradaki vakfiyeye göre her gün iki adam, bir kaba kül koyarak çarþý ve pazarý geziyor, nerede bir tükürük veya balgam görürlerse üzerine bir miktar kül serpip geçiyorlarmýþ. Külün, antiseptik bir madde olduðu düþünülürse, bu dönemde uygulanan sistemin ne kadar doðru ve yerinde olduðu anlaþýlýr. 11 Çevrenin temizliðine olduðu kadar, kuþlarýn beslenmesine de hizmet eden diðer örneðimiz, Sultan Ahmet Camii Ýmareti’nde önümüze çýkmaktadýr. Adý geçen imarette, kuþlar için yüksek bir kule yapýlmýþtý. Ýmaret vakfiyesine göre, artmýþ ve yenmeyecek durumda olan yemeklerin bu kuleye dökülmesi ve vuhûþ-ý tuyûra (yurtiçi ve evcil olmayan kuþlar) burada verilmesi yazýlý idi.12 Görüldüðü gibi böyle bir uygulama, hem artýk yemeklerin boþa gitmemesi, hem de çevrenin kirlenmemesi için baþvurulan güzel bir çaredir. Bu vesile ile kuþlar da imaretin yemeklerinden nasiplerini almýþ oluyorlardý. Günümüzde, zaman zaman özellikle geceleri bilin58 meyen bazý kimseler tarafýndan duvar, pano vs. gibi yerlere yazýlar yazýlýp resimler çizilmektedir. Ýnsaný rahatsýz eden ve asabýný bozan bu neviden yazý ile resimleri görmeyenimiz yoktur. Çevreyi kirletip çirkinleþtiren bu neviden yazý ve resimleri ortadan kaldýrmak için vakýflarýn hizmet ettiðini de biliyoruz. Öyle anlaþýlýyor ki, benzer olaylar günümüzden önceki dönemlerde de yaþanýyordu. Bu bakýmdan vakýflarýn bu konuda da görev üstlendiklerini görüyoruz. Nitekim Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde bu konuda: “Ve bir merd-i âkil, her hizmete kabil kimesne vakfý þerifin mâhi’n-nukuþu olup her an ve her zaman etraf-ý bika-ý þerifeye nigehban olup eðer Câmi-i Þeriftir, eðer Medâris ve Tetimme’dir, eðer Dâru’t-ta’lim ve Ýmarettir, duvarlarýný bazý herzegerdlerin nakþ ü tesvid ü telvisinden hýfz hizmeti ile mukayyed olup vakfý þeriften bu mukabelede külle yevmin (her gün) iki akça vazifeye mutasarrýf ola”13 denilmektedir. Buna göre o dönemde de kendini bilmez bazý kimseler, cami, imaret, medrese vs. gibi binalarýn duvarlarýna yazý yazmak ve çeþitli þekiller yapmak suretiyle çevreyi kirletmektedirler. Vakfiyenin metninden anlaþýldýðýna göre bunlarýn çirkin ve etrafý kirleten manzaralarýný ortadan kaldýrmak için “mahi’n-nukuþ” adý verilen bir kimse görevlendirilmiþtir. Bu görevli, yaptýðý hizmet karþýlýðýnda yevmiye olarak iki akça almaktadýr. Çevredeki çirkinlik ve kirliliði ortadan kaldýrmak için Süleymaniye Vakfiyesi’nde de benzer bir madde bulunmaktadýr. Fâtih Sultan Mehmed ile Kanunî Sultan Süleyman dönemleri arasýndaki bir asýrlýk zaman düþünülecek olursa, çevreyi kirleten benzer çirkinliklerin ortadan kaldýrýlmasý için vakýflarýn gördüðü bu hizmetin ne denli önemli olduðu görülür. Burada da konu ile ilgili olarak: “Ve bir mu- tahhir ü Tâhir ve nezârette naziri nâdir kimesne Nâzirü’l-cüdrân olup Câmi-i Þerifin ve sair ebniye-i mebniyenün cidarýn hutût u nukuþtan hýfz eylemekte müdavim ve ikamet-i vazifesinde mülazim olýcak vazifei yevmiyesi üç akça ola.”14 Bu ifadelerden anlaþýldýðýna göre gerek cami, gerekse diðer binalarýn duvarlarýna yazý yazanlarýn bu çirkin yazýlarýnýn silinmesi için günde üç akça yevmiye ile çalýþan bir kimse görevlendirilmiþtir. Bilindiði gibi vakýf tesisler, köy, kasaba ve þehirlerde, sosyal yardým, saðlýk, sanat ve irfan þebekesi halinde hem maddî yönden topraðýn üstünü, hem de manevî açýdan toplumun içini kaplamýþ bulunuyordu. Aslýnda, günümüzden önceki dönemlerde köy ile þehir birbirlerinden sadece büyüklük ve nüfus kesafeti bakýmýndan farklý gibi görünüyordu. Sosyal yapý ve ekonomik teþkilât bakýmýndan hemen hemen müþterek özellikler taþýyorlardý. Sosyal ve medenî geliþmeler bakýmýndan aralarýnda pek büyük bir fark yoktu. Farklý büyüklükteki iskân yerlerinde toplum hayatýna müþtereklik kazandýran etkenlerin baþýnda vakýflarýn geldiðini söylemek pek yanlýþ olmasa gerekir. Özellikle çevreyi ilgilendiren vakýflarýn bu sahadaki hizmeti küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Nitekim hem insanlar, hem hayvanlar, hem de çevre için kurulan vakýflarýn bu konuda büyük hizmetleri olduðu görülmektedir. Konumuza daha bir açýklýk getirmesi bakýmýndan 1874 senesinde Ýstanbul’u ziyaret eden bir Ýtalyan seyyahýn, müþahedeye dayalý söyledikleri enteresandýr. Bu seyyah þöyle demektedir: “Sultanlarýn veya þahýslarýn hayratýyla beslenen sayýlamayacak kadar çok güvercin sürüsü var. Türkler, kuþlarý himaye edip beslerler. Kuþlar da onlarýn evlerinin etrafýnda, denizin üstünde ve mezarlarýn arasýnda þenlik eder. Ýstanbul’da her yerde, insanýn baþý üzerinde dört bir tarafta kuþlar vardýr. Þehre köy neþesi daðýtan ve ruhunuzdaki tabiat duygusunu durmadan yenileyerek içinizi serinleten cývýl cývýl sürüler, size þöyle dokunup geçer...”15 Görüldüðü gibi bu seyyah, sadece kuþ vakýflarýnýn varlýðýndan bahsetmiyor, ayný zamanda Müslüman Türklerin, bu þekildeki hareketlerinin nasýl hoþ ve huzurlu bir sonuç doðurduðunu da anlatýyor. Þehir ortasýnda, evlerin çatýsýnda ve mezarlar arasýnda dolaþan bu kuþlarýn, insan ruhunda nasýl bir rahatlýk ve serinlik meydana getirdiklerine de temas ediyor. Bu sayede çevre ile uyum saðlayan insanýn daha huzurlu bir hayat sürmesi saðlanmýþ oluyordu. Bir taraftan ýssýz dað baþlarý, tehlikeli boðazlar, uçlar, derbentler, serhatlar ve kaleler, zamanla kendi imkânlarý ölçüsünde minyatür birer þehir ve medeniyet merkezi olurken eyâletler, vakýflar ve tesisler zincirine ilave edilen çevreye uyumlu yeni yeni âbidelerle boy boy uzayýp gidiyorlardý. Vakýf, imar ve hayrat anlayýþýndan hareket eden kolektif þuurun himmetiyle, köy, kasaba ve þehirler alýnlarýna yedikleri Müslüman -Türk damgasý ile âdeta Cennet misali þenlenip bereketlenmiþlerdi. Bununla beraber, birbirlerine el uzatýrcasýna þehri þehre, köyü köye baðlayan hanlar, kervansaraylar, köprüler, çeþmeler, camiler, mescitler, namazgâhlar, tekkeler, baðlar, bahçeler ve çiftlikler ile bir sanat mozaiði gibi iþlenen vatan topraklarýnýn muhteþem manzarasýný olduðu gibi resmetmek pek mümkün deðildir.16 Vakýflar sayesinde, Türk ve özellikle Osmanlý dünyasýnýn her yöresinde binlerce þahsiyet, çaba ve gayretleri ile kazandýklarý kendi öz mallarýný, toplumun diðer fertlerinin yararýna hizmet sunacak hayrat (vakýf) kurmak suretiyle þefkat ve merhamet prensibini müþahhas bir hâle getirmiþlerdi. Bu þahsiyetler, meþru yollarla kazandýklarýnýn fazlasýný, amme hizmetlerine aktararak toplumda sosyal adaletin gerçekleþmesini de saðlýyorlardý. Ülkenin, hem ziraî, hem ulaþým, hem yol yapýmý, hem de ticarî anlamda çevreye uygun geliþmesini saðlayan önemli etkenlerden birinin vakýflar olduðunu söylersek herhalde fazla mübalaða yapmýþ olmayýz. Zira Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðü’nde bulunan 585 numaralý Bursa Evkaf Defteri, bu konuda bize bir hayli bilgi verir. Bununla beraber bu defterden alacaðýmýz bir örnek, buradaki geliþmelerin nasýl olduðunu açýkça ortaya koyacaktýr. Buna göre, Sakarya nehri, zaman zaman taþarak Eskiþehir civarýndan itibaren birçok yol ve köprüyü tahrip eder. Göynük’te bulunan “Nerdübanlu Derbendi”nin yolu ise hem zor, hem de taþlýk olmasý bir tarafa, neredeyse tamamý kapanmak üzeredir. Arap ve Acem’den gelen kervanlar bu yoldan geçerken epey sýkýntý çekiyorlardý. Bu yüzden yolun tamir edilmesi gerekmektedir. Bu durumu gören Vezir-i A’zam Mehmet Paþa ile Tevkii Feridun Ahmet Bey, bu mýntýkanýn imar ve düzenlenmesinin büyük bir hayýr iþi olacaðýný düþünüp, yolun tamiri, Sakarya mecrasýnýn düzenlenmesi ve kervan geçiþlerinin kolaylaþtýrýlmasý iþini üzerlerine almak isterler. Bunun için de kendilerine göre bir proje hazýrlarlar: Buna göre bölgenin, en önemli noktasýný teþkil eden ve Göynük kasabasýnda bulunan Ak Þemsettin Hazretleri’nin türbesini onarýp eski haline getirecekleri gibi, her gece üç kandil yaktýrmak suretiyle türbeyi 59 60 aydýnlatacaklardýr. Bundan baþka, adý geçen kasabada gerekli yerlere kervansaray ile beþ yerde çeþme inþa ettireceklerdir. Fakat Sakarya’nýn akýþýný düzenlemek ve ticaret ile kervanlarýn seyahati için bu kadar önemli olan bir yolu devamlý surette açýk bulundurmak zor ve meþakkatli bir teþebbüstü. Bütün bunlarý yerine getirmek ve yapýlan bu eserlerin tamir masraflarý ile diðer giderlerini karþýlayabilmek için bir vakfýn kurulmasý gerekmektedir. Biraz önce isimlerinden söz edilen kiþiler, bu konuda devlet bütçesinden fedakârlýk yapýlmasýný gerektiren köy ve arazi geliri de istemiyorlardý. Çünkü her þeyi kendi imkânlarý ile yapmaya karar vermiþlerdi. Yalnýz bu kadar büyük bir hayýr iþinin gerçekleþmesi için dönemin hükümdarýna þöyle bir proje arz etmiþlerdi: Toplumun, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarýnda etkili olduðunu bildiðimiz vakýf müessesesi sayesinde þahsî servetler, sayýsýz köy ve þehirde Müslüman Türklerin hizmetine girmiþlerdi. Söz gelimi bu servetlerin bir kýsým bazý camilerin çevresinde medrese, kütüphane, imaret, çeþme, sebil, hastane ve hamam gibi kuruluþlara dönüþerek çevreye uyumlu hizmet külliyelerini meydana getirmiþlerdi. Beypazarý kazasýna tabi’ Yenice nâm karye kurbunda (Yenice köyü yakýnýnda) Sakarya nehrinden bir miktar su ifraz edüp bir azîm bend baðlayup (büyük bir bent inþa etmek) kendü paralarý ile tulu (uzunluðu) 17 bin zira’ harký kazdýrup (kanal kazdýrmak) bu harkýn uðradýðý yerlerden Eskiþehir civarýnda bazý köylerde o zamana kadar muattal bir halde durmakta olan bir kýsým araziyi sulamak ve bu suretle büyük müdd (ölçü birimi) ile 75 müdd çeltik tohumu ekilecek bir yer kazanarak pirinç ziraatýna hazýrlamak. Büyük masraflarla kazanýlacak böyle bir alanýn mahsûlü, o civardaki köprü ve yollarýn tamiri ile kervansaraya sarf edilecektir. Gerçi vakýf kurmak suretiyle hayýr iþlemek isteyen bu zevat, yine kendi paralarý ile iþçi tutup o zamana kadar kimsenin iþlemediði o yerleri tapu ile satýn alýp pirinç ziraatý yapacaklardýr. Fakat 17 bir zira uzunluðunda bir kanalla ve çok büyük bir masrafla oraya kadar getirilmiþ olan sudan köylü halk da yararlanmak ister. Þayet köylü Osmanlý dünyasýnda insanlar ile hayvanlarýn hizmetine sunulan ve aklýmýza gelebilecek her sahada (din, eðitim - öðretim, sosyal, ekonomik, askerî, su ve spor tesisleri gibi) vakýflar yapýlmýþtý. Dikkat edilecek olursa bütün bu vakýflarý çevre ile de yakýn iliþkisi bulunmaktadýr. Gerek çevreyi güzelleþtirmek, gerekse ona uyumlu þekilde yapýlmasýný saðlamak önemli Ýdi. Yapýlacak yeni bir eser, hem çevreyi tahrip etmeyecek, hem çevreye uyumlu olacak, hem de göze hoþ görünecekti. Ýþte yapýlan veya inþa edilen vakýf eserler, bütün bu özellikleri göz önünde bulunduruyorlardý. Bütün bunlarýn yanýnda, Müslüman ölülerin defni için vakfedilen makbereler, zayýf, sahipsiz ve iþ göremeyecek durumdaki hayvanlarýn otlamasý için vakfedilen çayýr ile meralar, hasta veya uçamayan göçmen kuþlara kýþýn bakmak üzere kurulan vakýflar, tarihimizde vakýflarýn insanî yardým kollarýný nerelere ve hangi sahalara kadar uzattýklarýný göstermektedirler. bu su ile kendi topraklan üzerinde pirinç ve pamuk yetiþtirmeye kalkarsa o zaman köylü ile þöyle bir mukavele yapmak için izin isterler. Bu iþ için vakýf tarafýndan köylüye verilecek tohum çýkarýldýktan sonra geriye kalan mahsûlün nýsfýný (yansýný) hark ve bent sahibi olan vakfa vereceklerdir.17 Dipnotlar: Vakýf eserler hakkýnda geniþ bilgi için bk. Ziya Kazýcý, Osmanlý Vakýf Medeniyeti, Ýstanbul 2003, s. 151 - 246. 1 2 Osman Keskioðlu, “Bazý Yönleri ile Vakýflar” Vakýflar Dergisi (1973), X, 109. 3 Buharî, Hars, l;Edeb, 27. Ömer Lütfi Barkan, “’Osmanlý Ýmparatorluðunda Bir iskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakýflar ve Temlikler”, Vakýflar Dergini ( 1942), II, 354. 4 Hilmi Ziya Ülken, “Vakýf Sistemi ve Türk Þehirciliði” Vakýflar Dergisi, IX, 31. 5 6 Osman Keskioðlu, “Bazý Yönleri ile Vakýflar” Vakýflar Dergisi (1973 ), X, 109. Edraondo de Amicis, Ýstanbul 1874, trc. Beynun Akyavaþ, Ankara 1981, s, 202 - 204. 7 8 Daha geniþ bilgi için bk. Semavi Eyice, “Çeþme” Diyanet Ýslâm Ansiklopedisi (ÛÝA), XIII, 278. 9 Ebû Davud, Zekât, 41; Ýbn Mâce, Edeb, 8. Daha geniþ bilgi ve kaynaklar için bk.Bahaeddin Yediyýldýz,” Vakýf Müessesesinin XVIII. Asýr Türk Toplumundaki Rolü” Vakýflar Dergisi, XIV, 5. 10 11 Osman Nuri Ergin, “Türk Belediyeciliði ve Þehirciliði” Ýller ve Belediyeler Dergisi (1947), XV-XVI, 613. Tahsin Öz, “Yurdumuzda Tesis (Vakýf)”, Vakýflar Dergisi (1973), X, 133. 12 13 Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, Ankara 1938, s. 250. Süleymaniye Vakfiyesi, Nþr. Kemal Edip Kürkçüoðlu, Ankara 1962, s. 37. 14 15 Edmondo de Amicis, Ýstanbul 1874, s. 133. Sâmiha Ayverdi, “On dördüncü Asýrdan Bu Yana Türk Ýçtimaî Müesseselerine Kýsa Bir Bakýþ” Yüzyýllar Boyunca Türk Sanatý, Ankara 1977, s. 158. 16 “Göynük kazasýnda vaki Merdübaýýlu nam derbendin yolu dahi sa’b ve sengistan ol duðundan maada hâla bi’I- kulliye munkatý olmaða karîb olmaðýn Arab ve Acem’den gelen bâzýrganlar küllî müzayaka çekiip tamir ve meremmete þiddetle ihtiyacý vardýr.” * Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlý Ýmparatorluðunda Bir Ýskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakýflar ve Temlikler” Vakýflar Dergisi (1942) II, 358. 17 bulunan vakýflarla ilgili belgeler de bu ihale kapsamýnda. Ýki seneden beri bu çalýþma devam ediyor. Bazýsý da sergilenme kapsamýna alýnýyor. Sergilenecek deðil de saklanacak bir belgeyse, merkez bankasý para kasalarý gibi kasalar aldýk, bunlarý oralarda muhafaza ediyoruz. Bilgisayara orijinali de Türkçe’si de atýlýyor. Çevirenin de ismi yazýlýyor. Biz bunu baþka dillere de çevireceðiz. 7-8 dile çevireceðiz. Tüm dünya medeniyetimizi görecek. Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi’nden çok önce vakýflarýn bu meseleye el attýðýný görecekler. Ýnsaný ve doðayý koruyan vakýflarý çok daha deðiþik yönleriyle inceleyecekler. Ulustaki müzemizi muhakkak gezmenizi tavsiye ediyorum. Özürlüler için de yerlerimiz vardýr. Orayý, bilgisayar desteðinde geziyorsunuz. Oradaki eser kendisini anlatýyor. Mesela; “Ben bir halýydým. Beni çaldýlar götürdüler. Yýllarca gurbette kaldým. Sonra aldýlar getirdiler… vs” þeklinde. Üstelik farklý dillere de çevrilmiþtir. Ýnþallah bu sene, on iki milyondan fazla belge Türkçeye çevrilmiþ olacak. Böylece insanlýðýn hizmetine de sunulmuþ olacak. Dünyanýn en büyük hizmetlerindendir, en büyük projelerindendir. Özel kiþilerin ellerindeki belgeler de çevrilecektir. Vakýflar Genel Müdürlüðü olarak Suriye’deki, Lübnan’daki, Kudüs’teki (Orada yýðýnla var ve sadece bir tercümanlarý var. Osmanlýca bilmiyorlar ve bu fermanlar da Osmanlýca) belgelerin tamamýný da çevirmeye baþlayacaðýz. Bütün insanlýk bu medeniyetin varlýðýný tespit etmiþ olacak. Bu duygularla size hitap etmek istedim, teþekkür ederim. Yusuf BEYAZIT / Vakýflar Genel Müdürü Tüm hocalarýma güzel konuþmalarý nedeniyle teþekkür ederim. Biz bu yýlý vakýflar ve çevre yýlý olarak ön planda tutmak istedik. Ýçerideki izleyicilerimizin özellikle fuaye alanýndaki eserleri gezmelerini arzuluyorum. Ýlginç vakýflar örneklemelerinden, çevre ile ilgili olanlarý sunduk. Deðiþik ve güzel örnekler var. Kompozisyon ve resim yarýþmalarýnda ayný konular iþlendi. Bunlarý muhakkak görmelerini arzu ediyorum. Tüm dinleyenlerimize bir müjde vermek istiyorum. Birçok vakfiye, günümüz Türkçesine çevrilemediði için, çoðunluk tarafýndan anlaþýlamýyordu. Vakýflar Genel Müdürlüðü, elindeki tüm belgeleri günümüz Türkçesine çevirme projesi baþlattý. Farklý yerlerde 61