Çaylık Haziran 2014
Transkript
Çaylık Haziran 2014
ÇAYKUR’un AYLIK YAYınıdIR. Haziran 2014 • Sayı 13 ÇAYKUR’UN 9 MARKASINA ULUSLARARASI ÖDÜL Çaykur’da “altın” DÖnemi: Beyaz Çay [sunuş] ‘Gümüş iğne’, ‘altın’ fırsat Sizlere müjdeli bir haberle “merhaba” diyoruz. Çaykur’un dokuz markası, Belçika mer- kezli uluslararası kalite sınıflandırma kuruluşu Monde Selection tarafından ödüle layık görüldü. Çaylarımızın kalitesi uluslararası düzeyde takdir görürken, bu hasat döneminde Doğu Karadeniz’in gündemine beyaz çay da girdi. Katma değeri yüksek ürünler üretmeyi hedefleyen, global piyasanın aradığı çay türleriyle ürün yelpazesini geliştiren Çaykur’un tomurcuk alımı çağrısı bölgeye hareketlilik getirdi. Biz de bu sayımızın kapağını beyaz çaya ayırdık. “Beyaz çay üretimi kararı nasıl bir hedefe yönelik olarak alındı, beyaz çay üretim süreci nedir; sağlığa yararları nelerdir, çay üreticileri bu konuda ne düşünüyor?” sorularının cevabını sayfalarımızda bulabilirsiniz. Beyaz çaya şimdilik mesafeli bakan üreticiler bile, eline bugüne kadar makas değmemiş çocukların, gençlerin kendi harçlıklarını çıkarmak amacıyla çaylıklara girdiğini anlattı. Çocukların, yaşadıkları toprakların kültürüyle, çayla yakınlaşması da Çaykur’un hedeflerinden biriydi. Çaykur bu hedefi doğrultusunda pek çok adım attı. Bunlardan biri de düzenlenen “Çay ve Çaykur” temalı resim yarışmasıydı. Yarışmaya gelen resimlerin hemen hepsinde ev, aile, çay, mutluluk teması vardı. Yarışma, çocuklarımızı resim sanatına motive etmenin yanı sıra çayın ve Çaykur’un hem bölgenin hem de Türkiye’nin ekonomik-sosyal hayatında taşıdığı öneme dair farkındalık yaratma adına son derece önemli bir görevi yerine getirdi. Çaykur gençlerin de birer çay dostu olmasını istiyor. Bildiğiniz gibi, bu amaçla başlatılan “Tuluyhan Uğurlu’yla Kampüste Çay Molası”, ilgiyle izlendi. Biz de bu sayımızda, gençlerin nabzını tutan Tuluyhan Uğurlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bir çay tutkunu olan Uğurlu’yla söyleşimizi de beğenerek okuyacağınızı umuyoruz. Kayseri bölgemizi ziyaret ettiğimiz bu sayımızda, bir de yeni başlık açtık: “Çay Durakları”. Çayın en keyifli içildiği mekânlarda gezdireceğiz sizleri zaman zaman. Sevgili babalarımızın Babalar Günü’nü de kutluyoruz elbette... Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle... HAZİRAN 2014 [3] KAPAK KONUSU Çaykur’da “altın” dönemi: s. 6 Beyaz Çay BÜYÜTEÇ s. 18 BAYİLERİMİZ s. 14 Ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu ÇAY muhabbete açılan kapıdır Kayseri Çaykur Bayii Erciyes Çay Kayseri’de tam saha pres... içindekiler AVNİ GÜLBİÇİM “Çaykur geleceğimizin garantisidir” POZİTİF s. 24 EMEK VERENLER s. 26 AYDIN İNCE Çaykur’da öğrendiklerimi sanata dönüştürüyorum 6 KAPAK KONUSU 12 Çaykur’dan haberler 14 BAYİLERİMİZ 16 BÖLGELERİMİZ 18 BÜYÜTEÇ 22 BeSLeNMe 24 POZİTİF 26 EMEK VERENLER 28 ÇAY DURAKLARI 30 HOBİLERİMİZ VE BİZ 32 YAŞAM 34 GÜNCEL Çaykur’da “altın” dönemi: Beyaz Çay Çaykur kalitesine uluslararası dokuz ödül Kayseri Çaykur Bayii Erciyes Çay Kayseri Bölge Müdür Vekilimiz Abdul Sehit Akçal: “Kayseri halkı kaliteden ödün vermez, Çaykur’u tercih eder” Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) Ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu: “Çay muhabbete açılan kapıdır” Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) Yeşil hazine: Bergamot Avni Gülbiçim: “Çaykur geleceğimizin garantisidir” Aydın İnce: “Çaykur’dan öğrendiklerimi sanata dönüştürüyorum” YaYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ, Lale Filoğlu, Ülkü Karaosmanoğlu, Belgin Demirer, Mine Türkün, Cansu Cangöz, İkbal Erdoğan Karçe YAYINLAYAN 200 yıllık gelenek: Pierre Loti Tepesi Yaşar Vural: “Hobi hayatı güzelleştirir” Lale Filoğlu, Ülkü Karaosmanoğlu (Yayın Danışmanları) Nasıl bir baba olmak istersiniz? ‘Genç ressamlar’ “Çay ve Çaykur” sevgisini resmetti Çaylık dergisi aileyi kaynaştırıyor 40 teknoloji günlüğü 42 SAĞLIK 45 KİŞİSEL GELİŞİM Farklı insanlarla anlaşabilmenin ipuçları 48 gezi günlüğü 50 Serbest Kürsü Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) Belgin Demirer (Editör) Doğa Özkan (Sanat Yönetmeni) Metin Özkan, Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) Kansere karşı yedi öneri Seyit Göktepe (Redaksiyon) Dilan Karadağ (Muhabir) Mustafa Demirci (Fotoğraflar) 200 yıllık gelenek: PIerre Loti Tepesi ÇAY DURAKLARI s. Cemal Sahir Sokak No: 26 - 28 Profilo Plaza A Blok Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul T: 0 212 337 51 00 pbx BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 28 HAZİRAN 2014 [5] [Kapakkonusu] Çaykur’da “altın” DÖnemi: Beyaz Çay Beyaz çayla birlikte… s Çaykur’daki ürün çeşitliliği, kurumun marka değerini ve Türk çayının dünyaca bilinirliğini artıracak. s Dünyada “gençlik iksiri” olarak bilinen, çok fazla talep gören beyaz çayın üretimi bölgenin gelirini artıracak. Randevulu sistemle boş gün kazanan aileler tomurcuk toplayarak ek bir gelir imkânı kazanacak. s “Çay, çaydır” görüşüyle çaylıklarını yenileme fikrine itiraz eden üreticiler, örnek bahçelerdeki tomurcuk veriminin kendi bahçeleriyle olan farkını görecek. Böylece çaylıkların yenilenip yenilenmemesi konusunda daha akılcı bir karar verebilecek. s Harçlık çıkarmak isteyen öğrenciler ve çocuklar çaylıklara girecek. Annebabaların “eline makas değmedi” dediği çocuklar, çaylıkla tanışacak, dolayısıyla bölge kültürüne daha da yakınlaşacak. s Ürünü çeşitlendirmek, üreticinin riskini azaltmak açısından önemli bir adım olacak. [6] HAZİRAN 2014 İşlenmiş 1 kilo beyaz çay, yaklaşık 4 kilo tomurcuk çaydan çıkıyor. Beyaz çayın gramlık paketlerde piyasaya sürülmesi planlanıyor. Dünyada kilosunun fiyatının Türk parasıyla 5 bin lirayı bulduğu oluyor. Türkiye’deki fiyatı 300 TL. Hayat kaynağı çay olan Doğu Karadeniz, bu hasat döneminde yepyeni bir ürünle tanıştı: Beyaz çay. Peki beyaz çay neden Doğu Karadeniz’in gündemine girdi? Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu beyaz çay için bu yıl ilk kez tomurcuk toplanmaya başlandığı haberini duyururken, bu sorunun da cevabını verdi: “Biz Çaykur olarak katma değeri yüksek ürünler üretmeyi hedefliyoruz. Piyasanın aradığı, istediği çayları üretip, ürün yelpazesini geliştirmek istiyoruz. Beyaz çay da dünyada çok ciddi piyasası olan bir ürün. Bize çok sayıda beyaz çay talebi geliyor ancak beyaz çay üretemediğimiz için bu talepleri karşılayamıyoruz. Beyaz çayın üretimi dünyada da çok kısıtlı; sınırlı olarak üretilip satılan bir çay çeşidi… Beyaz çay, çok az üretildiği ve pahalı olduğu için yaygın olarak bilinmiyordu. Ancak çay dünyası onu yakından biliyor. Ekonomik olarak da, insan sağlığı açısından da çok değerli, altın gibi… Hücre yenileme ve gençleştirme özelliğiyle insan vücudu açısından ilaç gibi bir ürün. Üretimine başladığımızda, göreceksiniz, herkes beyaz çayın peşinde koşacak. Anzer balı gibi bir ürün olacak. Beyaz çay, hem üreticilerimizin, hem de kurumumuzun gelirini artırmaya yönelik bir çalışmadır.” Nasıl toplanmalı, nasıl korunmalı? Fabrikalar, beyaz çayın hammaddesi olan, özellikle taze sürgünlerin tepe tomurcuklarını üreticilerden günübirlik toplayarak Araştırma Müdürlüğü’ne taze taze ulaştırıyor. Bu aşamada kritik nokta, tomurcukların hasarsız olması. Çok narin bir ürün olan tomurcuklar, toplanma aşamasından üretim merkezine ulaştırılana kadar büyük dikkat, özen istiyor. Yağışlı günlerde ve ıslak bahçelerde asla tomurcuk toplanmaması gerekiyor. Tomurcuğun yolculuğu Fabrikalarda bir araya getirilen tomurcuklar Atatürk Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Müdürlüğü’ne teslim ediliyor. Peki, tepe tomurcukları Araştırma Müdürlüğü’nde ne tür işlemlerden geçtikten sonra beyaz çay olarak ortaya çıkıyor? Tomurcukların yolculuğunu, Araştırma Müdürlüğü Yetiştiricilik ve Islah Kısım Müdürü Ziraat Mühendisi Ayhan Haznedar rehberliğinde, adım adım izledik. Çaykur’un örnek çaylığında, geniş aralıklar ve yüksek bitkiler sayesinde üç saatte 200 gram tomurcuk toplanabiliyor. HAZİRAN 2014 [7] [Kapakkonusu] Güneşli ve kuru havayı beklemelisiniz. Tomurcukları kırmadan, zedelemeden toplamalısınız. En uygun toplama ve koruma aracı, temiz ahşap kutular, küçük sepetler veya un elekleri. Temizliğe özellikle vurgu yapılıyor, beyaz çay için en gerekli kuralın hijyen olduğu belirtiliyor. Peynir, yoğurt veya benzeri ürünlerin kapları, naylon poşetler, toplama ve saklama için uygun değil. Bu şekilde toplanan tomurcuklar üretime alınmıyor, iade ediliyor. Çünkü temiz ve havadar olmayan kaplarda saklanan tomurcuklarda koku ve kararma oluşuyor. En ideali, aynı zamanda kolay da bulunabilir bir malzeme olan un elekleri. Ürünün toplandığı gün işletmelere götürülmesi gerektiğini belirten Ayhan Haznedar, üreticilere şu uyarılarda bulunuyor: “Günübirlik ulaştıramayacaklarsa, tomurcukları mutlaka temiz ve havadar bir yerde, temiz beyaz bir kâğıda veya kartona sersinler. Hiçbir şekilde buzdolabına koymasınlar, kapalı kaplarda bırakmasınlar. Çünkü hem kararır, hem de rutubet alır. Bütün bu koşulları sağlayacak olsalar bile, yine de önerimiz evde bekletmemeleri. Aksi takdirde ürün vasfını kaybeder ve yüzde 30-40’a kadar fire verir.” [8] HAZİRAN 2014 İlk aşama: soldurma Fabrikaya gelen ürün hiç seçime tabi tutulmadan, hatta el değmeden, büyük eleklerle Araştırma Müdürlüğü’ne getiriliyor. Gerektiği gibi toplanıp korunmuş olan tomurcuklar önce tartılıyor. Ardından, hava şartlarına göre bir buçuk ila iki gün sürecek soldurma işlemine geçiliyor. Soldurma işleminin uygulandığı sera, aslında beyaz çay için değil fidan üretimi için tasarlanmış. Ancak Ayhan Haznedar, seranın, adeta beyaz çay için tasarlanmış gibi işleme uygun, ideal bir mekân olduğunu söylüyor. Güneş ışığının tepeden ince bir perdeyle gölgelendiği beyaz sera, bembeyaz ekipmanlarıyla gerçekten de bu üretim için tasarlanmış gibi. Tomurcuklar, seradaki krom tavalara veya özel beyaz kâğıtların üzerine tek sıra halinde seriliyor. Ortalama 30-35 derecede, bir buçuk-iki gün solduruluyor. Buna “doğal soldurma” deniliyor. Çünkü tomurcuk, hiç müdahale edilmeksizin, kendi haline, solmaya bırakılıyor. Bu işlemle birlikte çay, doğal yöntemle suyunu çekiyor, dolayısıyla özü içinde saklı kalıyor ve kendine özgü aromayı kazanıyor. En uygun soldurma yöntemi araştırılıyor Soldurma serasında direkt güneş ışığı, yarı gölgelenmiş ve gölgelenmiş güneş ışığıyla denemeler yapılıyor. Hedef, en uygun soldurma sıcaklığını bulmak. Bugüne kadarki çalışmalar, doğrudan güneş ışığıyla değil, hafif gölgeli güneş ışığıyla daha uygun bir soldurmanın ortaya çıktığını göstermiş. Ama çalışmalar hâlâ devam ediyor. Bu işlemlerin tekrar ve tekrar yapılması gerekiyor ki, yöntemin doğruluğu kanıtlanabilsin. Çay üreticisi her ülkenin kendine has bir üretim yöntemi var. Bu yöntem de Rize’ye, Türkiye’ye özgü… Ayhan Haznedar bu yılın değerlendirme yılı olduğunu söylüyor: “Bu çalışmalar ilk kez bu yıl yapılıyor. Buradan bir deneyim kazanıyoruz. Elde ettiğimiz sonuçları değerlendireceğiz ve en uygun yöntemi belirleyeceğiz; Türk beyaz çayının kalitesi ne olabilir, hangi üretim yöntemi daha sağlıklıdır, eksiklerimiz nelerdir, göreceğiz. Ve bu işlemlerle kazandığımız tecrübeyle gelecek yıl belki daha iyi bir yöntem uygulayacağız.” İKİNCİ AŞAMA; KURUTMA Beyaz çay üretimindeki bütün işlemler eldivenle yapılıyor. Bu süreçte serada kullanılan tek cihaz , havalandırma fanla Havalandırma, çayın rı. sağlıklı solması için gerekli. Ortam sıcak 40 dereceye doğru lığı çıktıysa, havalandır ma ve soğutma sis çalıştırılıyor. Çünkü te mleri taze tomurcuklar yü ksek sıcaklıktan za görüyor, kısa zama rar nda kuruyor ve ka rarıyor. Oysa ideal tomurcukların kuru olan, masının uzun zama na yayılması. Soldu rulmakta olan çay, tekrar ne mlenmemesi için ge ce sergilerde bırakılm ıyor. Bir buçuk-iki günü n sonunda soldurm a işlemiyle ortalama nemi yüzde 15’in altına düşen çay, bu radan alınarak “etü v” denilen laboratuvar fırına konuluyor. Yaklaşık 35-40 de recede üç-dört saat kurutuluyor. Bu işl emden sonra nemi ortalama yüzde 45 civarına düşen beyaz çay, içime ha zır hale geliyor. HAZİRAN 2014 [9] [Kapakkonusu] Klon çayın peşindeyiz İçime hazır halde şişelenmiş beyaz çaylar ile tepe tomurcukları örnekleri, doku-kültür laboratuvarında buluşmuş. Tamamlanmış çayları görmek üzere laboratuvara gittiğimizde, farklı çeşit ve dolayısıyla farklı renk tonlarındaki tomurcukların da üzerinde çalışılmak üzere mikroskopların yanında sıralanmış olduğunu görüyoruz. Ne yapılıyor bu laboratuvarda? Buradaki bütün çaba, Doğu Karadeniz’in yetiştirebileceği en verimli, en değerli çay çeşidini bulmak. Ayhan Haznedar, laboratuvarda adeta bir hazine avı gibi süren çalışmaları ve çalışmaların hedefini şöyle açıklıyor: “Bizim yapmaya çalıştığımız, klon çayı bulmaktır. Klon çay, selekte edilmiş, yani 30, 40, 50 bin çeşit içinden seçilmiş en iyi çaydır. Eğer iyi çay çeşidi bulursak, o çeşitleri morfolojik, biyolojik ve laboratuvar değerleriyle kayıt altına aldıracağız. En uygun çaya ulaşmak amacıyla, getirilen tomurcuklardaki tüy oranlarını inceliyoruz. Doğu Karadeniz’de klon çay olmadığı için, gelen çaylar da homojen değil. Tepe tomurcuklarındaki tüy ne kadar yoğunsa, bundan yapacağınız beyaz çay da o kadar iyi oluyor. Endonezya’dan getirdiğimiz klon çayın tepe tomurcuğu çok beyaz, adeta hayvan kürkü gibidir. Bizdekiler klon çay olmadığı için, çok az da olsa bazı çeşitlerde yakalıyoruz yoğun tüyü. Mesela Aşıklar’da çaylığı olan bir üreticinin tomurcukları çok tüylüydü. Birkaç üretici bize gerekli kalitede çay getirdiğinde, çalışmalarımız o türler üzerinde yoğunlaşacak. Burası bitki-doku laboratuarı olduğu için, bitkiyi bir parçasından bile üretme imkânımız var.” Peki laboratuvar bölgeye en uygun çay çeşitlerini bulduğunda ne olacak? “Vejetatif çoğaltma” denilen işlem uygulanacak. Yani en uygun çay çeşidi, hiçbir genetik değişikliğe uğramadan çoğaltılacak, aynı birey elde edilecek. “Şöyle düşünün,” diyor Haznedar, “sınıfın en çalışkan öğrencisini alıyorsunuz ve bütün sınıfı bu çalışkan öğrenciden kuruyorsunuz. Bizim çalışmalarımızın temelinde de bu var; bahçelerimizi üstün kaliteli, verimli, adaptasyon kabiliyeti yüksek, elit dediğimiz tiplerle yenilemek…” Bu, uzun vadeli bir çalışma. Ama hedefe varıldığı zamanı gözümüzde canlandırdığımızda şunu görüyoruz: Bütün çay bahçeleri, sanki tek bir halı serilmiş gibi aynı boyda, aynı renkte. Taze sürgünler bolca ve rahatça tepe tomurcuğu toplamaya uygun. Çaylıklar çok daha verimli, çaylar çok daha kaliteli, üreticinin geliri daha çok, Türk çayının marka değeri daha yüksek. Çaykur, işte hedefindeki bu tablo için adımlar atıyor. [10] HAZİRAN 2014 “Öğreniyoruz” Beyaz çay için tomurcuk alımlarının başladığı haberiyle birlikte kilo başına fiyat da açıklandı: 300 TL. Fiyat çok cazipti ancak üreticiler adeta okula yeni başlamış çocuk gibiydi. Beyaz çay nedir, nasıl toplamak, nasıl korumak lazım?.. Beyaz çay konusunda konuştuğumuz üreticiler bir yandan bu soruların cevaplarını öğreniyorlar, bir yandan da deneme amacıyla tomurcuk topluyorlardı. Cazip fiyat, öncelikle harçlık peşindeki öğrencileri ve çocukları harekete geçirmişti. Özellikle geçen yıl budanmış çaylıklarda çıkan tomurcuklar toplandı. Genellikle kişi başına yaklaşık 100’er gram toplanarak fabrikalara getiriliyordu. Sevtap Akpulat, deneme amacıyla tomurcuk toplamış. “Tarladan tarlaya çok fark ediyor, “ diyor ve devam ediyor: “Çaylık kısa olduğu zaman eğilmek zorunda kalıyorsunuz. İki elinizi de kullanmak zorunda olduğunuz için yorucu oluyor. Eski bahçelerde tomurcuk az olduğundan sürekli gezmeniz gerekiyor. Normal çaylıklarda tomurcuklar da küçük. Yeni dizayn edilen çaylıklarda durum böyle değil. Bizim çaylıklar da dizayn edilirse beyaz çay hasadı zor olmaz ama 70 yıllık çayı kökünden sökmek de kolay değil. Beyaz çay üretimi zamanla mutlaka artacaktır. İlk sürgünde nasıl toplanacağı bilinmiyordu. İkinci sürgünde daha fazla toplanacaktır.” Serpil Yoğurtçu, beyaz çayın bahçeden altın toplamak gibi bir durum olduğunu belirtiyor, “Üreticiler beyaz çay hasadına da zamanla alışacak. Yeşil çayda da, organik çayda da ilk başlarda itirazlar olmuştu. Beyaz çayda da aynı durum yaşandı. Karadeniz insanının yeniliklere ikna olması zaman alıyor. LEZİZ BİR İLAÇ, MÜKEMMEL BİR KUVVET KAYNAĞI Doğanın en büyük armağanlarından beyaz çay, adeta ilaç gibi… Aslında “gibi”si fazla. İnsanoğlu çayı yüzyıllardır ilaç olarak kullanmış. Eski zamanlarda insanların gözlemle vardığı sonucu biz bugün bilimsel olarak biliyoruz. Çay; sağaltıcı etkisini, yüksek düzeydeki antioksidan içeriğinden alıyor. Peki antioksidanlar ne yapıyor? DNA yapımıza zarar veren, yaşlanmamızı hızlandıran serbest radikalleri etkisiz hale getiriyor. Bakın, beyaz çay, özellikle yüksek miktardaki kateşin, EGCG başta olmak üzere içerdiği bileşenleri sayesinde bizi nelerden koruyor: Kanseri önlüyor: Kanser yapan hücrelere ve kolon, prostat, mide kanseri gibi birçok farklı kanser çeşidine karşı koruyucu özelliğe sahip. İçerdiği antioksidan grubu olan flavonoidler, kanser hücrelerinin büyümesini engellediği gibi yenilerinin oluşmasını da önlüyor. Beyaz çayın, bazı durumlarda reçeteli ilaçlar gibi yarar sağladığı, üstelik hiçbir yan etkisinin de bulunmadığı saptanmış. ‘Çok zor, uğraşamam,’ diyenler, fiyat iyi olduğu için, nasıl toplanması gerektiğini öğrendikçe toplayacaktır,” diyor. Çaykur’un altı ilçede dizayn ettiği örnek bahçelerden birinin sahibi olan Mehmet Akbaş’ı ziyaret ettik. Akbaş, Pazar’daki bahçesinden üç saatte 200 gram tomurcuk toplamış. Diğer üreticiler eğilmekten, yorulmaktan, tomurcuk bulamamaktan yakınırken, Akbaş keyifle çalıştığını anlattı: “Benim bahçem özel. Beyaz çay için tasarlanmamışsa da, beyaz çaya çok elverişli bir çaylık. Eğilerek toplamamı gerektirmeyecek kadar yüksek. Çayların araları rahatça gezebileceğim kadar açık. En önemlisi, tomurcuklar çok ve iri. İki kişi günde bir kilo tomurcuk toplayabilir. Kalitesi çok yüksek 200 kilo çay topladım, toplam 2 kilo da tomurcuk toplarım. Sonuçtan çok memnunum. Göreceksiniz, zaman geçtikçe herkes toplayacak.” Kan basıncını düşürüyor: Kanı sulandırıyor ve atardamar fonksiyonlarını düzenliyor. Yüksek kan basıncını düşürüyor. Güçlü ve sağlıklı kan damarlarının gelişimine yardımcı olarak bedenimizi felcin tahribatına karşı koruyor. Kolesterolü düşürüyor: İçerdiği antioksidan grubu olan kateşin sayesinde kolesterolü düşürüyor. Vücudumuzdaki kötü kolesterolü düşürürken, iyi kolesterolü yükseltiyor. Böylece, damar sertleşmesini ve damar tıkanıklığını önlüyor. Antibakteriyel ve antiviral etkiye sahip: Bakterilerin ve virüslerin doğal yok edicisi… İçerdiği antioksidanlar, yaygın hastalıklara ve istilacı çeşitlere karşı koruma sağlayarak tüm bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Genel soğuk algınlığına ve gribe karşı koruyor. Kalbi koruyor: Kanı sulandırarak, kan basıncını ve kolesterolü düşürerek kalbi ve tüm dolaşım sistemini koruyor. Araştırmalar, günde iki bardak veya daha fazla çay içenlerde kalp krizinden ölümlerin oranının, içmeyenlere göre yüzde 50 daha az olduğunu gösteriyor. Kemikleri güçlendiriyor: Düzenli çay içenlerin kemik yoğunluğunun çok yüksek olduğu ve içmeyenlere göre çok daha güçlü kemik yapısına sahip oldukları saptanmış. Beyaz çay ayrıca romatizma ve osteoporoz hastaları için de çok faydalı. Diş ve dişetini güçlendiriyor: Dişleri daha güçlü ve sağlıklı hale getiren florid ve diğer besin elementlerini içen beyaz çay, ayrıca plak, diş çürümesi ve kötü nefes kokusuna sebep olan bakterileri de öldürüyor. Erken yaşlanmaya karşı: Cildin düşmanı, serbest radikaller. Uzun süre güneş ışığında kalma, stres ve kötü beslenmeden kaynaklanan serbest radikaller cilde zarar veriyor, erken yaşlanmaya yol açıyor. Beyaz çay, serbest radikalleri bloke ederek cildi koruyor, hatta bazı hasarların telafisine yardımcı oluyor. NASIL DEMLENİR? Tıpkı iyi, kaliteli yeşil çay gibi demlemeliyiz. Su, ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalı. Aksi takdirde, beyaz çayın leziz tadı bozulur. Çok ağır olmayan filtre edilmiş su veya memba suyu en mükemmel demleme sonucunu verir. Demliğe 1-1.5 yemek kaşığı beyaz çay ve 7982˚C arasındaki sıcaklıkta 226 gr su koyun ve 2 dakika demlenmeye bırakın. Veya beyaz çayı, kaynatıldıktan sonra 66-77˚C sıcaklığa kadar soğutacağınız suyla demleyin. Beyaz çaydan ideal bir aroma elde etmek istiyorsanız ateş üzerinde demlemekten kaçının. İki-dört kez üzerine su alarak tekrar demleyebilirsiniz. Her demlemede farklı bir aroma hissedeceksiniz. HAZİRAN 2014 [11] [çaykur’danhaberler] 9ödül Çaykur kalitesine uluslararası Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Fransa’nın Bordeaux kentinde düzenlenen törenle ödülü aldı. [12] HAZİRAN 2014 Dünya markası olmayı hedefleyen Çaykur, bu yolda attığı adımları uluslararası ödüllerle taçlandırıyor. Uluslararası kalite sınıflandırma enstitüsü Monde Selection, Çaykur’un dokuz ürününü ödüle layık buldu: Altınbaş Çayı, Organik Zümrüt Yeşil Çay, Filiz Çayı, Organik Rize Çayı, Rize Turist Çayı, Organik Hemşin Çayı, Tiryaki Çayı, Siyah Tibet Çayı, Altınbaş Tibet Çay. 1961 yılından bu yana çeşitli gıda ve kozmetik ürünlerine kalite belgesi veren, Belçika merkezli, dünyanın en saygın kalite sınıflandırma kuruluşu Monde Selection, bu yıl da 40’ı aşkın ülkenin ürünlerini değerlendirdi. Uzun süren analiz ve inceleme sürecinin ardından açıklanan müjdeli haber, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu tarafından bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. İmdat Sütlüoğlu, başarının Çaykur camiasına ait olduğunu belirterek şunları söyledi: “Çaykur camiasının başarısı” “Bu mutluluğu ve güzelliği hep beraber yaşadık. Bu, Çaykur camiasının ve bütün çalışanlarımızın başarısıdır. Aynı zamanda halkımızın da başarısıdır. Kalite bizim için çok önemli. Biz artık dünya marka- sı olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz; bu ilerleme dünyaya açılmak ve daha geniş pazarlara sahip olmak açısından olmazsa olmaz şarttır. İnsanların aldıkları ürünün kalitesinden emin olmaları gerekiyor. Türkiye’de Çaykur çayının kalitesini herkes biliyor ama dünya kamuoyu bizi daha yeni tanıyor. Dünyaya yeni açılıyoruz. Çaykur’un bir Türkiye firması olduğu, Türkiye’de dünyanın en sağlıklı çayının üretildiği dünya kamuoyu tarafından daha yeni öğreniliyor. Çıtamızı daha yukarılara taşımak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” “Çaykur için büyük başarı” Fransa’nın Bordeaux kentinde düzenlenen törenle ödülleri alan Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na Çaykur Pazarlama Dairesi Marka ve Tasarım Şube Müdürü Miraç Mollamehmetoğlu ile Monde Selection bilimsel Danışmanlığını yürüten Euro Çay Teknolojileri Yöneticisi Ozan Fidan ve Euro Çay Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Aslan da eşlik etti. Konuşmasında ödülün Çaykur için büyük başarı olduğunu ifade eden İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Dünyada kalite imajı çok önemli” “Kalite, bir ürünün satılabilmesi için olmazsa olmaz bir şattır. Çaykur olarak kaliteyi daha da yukarılara çekmeye çalışıyoruz. Daha üst seviyelerde kalite ödülleri de almayı hedefliyoruz, bu yönde çalışmalar yapıyoruz. Çayın hem hammadde hem de üretim safhasının kaliteli olması için çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz. Çaykur çayımızı dünyaya yeni yeni tanıtmaya başladık. Bizimle bağlantı kurmak isteyenlerin sayısı artıyor. İhracatımız da her yıl istikrarlı bir şekilde büyüyor. Bu çalışmalarımızı sabırla ve uzun vadeli bir şekilde sürdürmemiz lazım. Bu tür ödüller kalite imajı açısından çok önemli. Malınızın kaliteli olduğuna dair bir kanaat yoksa satamıyorsunuz. Bunun yanı sıra tanıtım çalışmalarını da sürdürmemiz lazım.” HAZİRAN 2014 [13] [bayilerimiz] Kayseri Çaykur bayİi Erciyes Çay Kayseri’de tam saha pres… Kayseri bayiliğimizi 10 yıldır başarıyla sürdüren Erciyes Çay, 16 kişilik bir ekiple “tam saha pres” mantığıyla görev yaparak bölgedeki pazar payımızı artırabilmek için çalışmaya devam ediyor. Ürün ve müşteri portföyünü genişletmek için çalışmalarını sürdüren Erciyes Çay, çok daha büyük bir kitleye hitap edebilmek için hizmet ağını her geçen gün biraz daha genişletiyor. [14] HAZİRAN 2014 Topsakal Şirketler Grubu’na bağlı olarak faaliyet gösteren Erciyes Çay, Kayseri’de bayiliğimizi son 10 yıldır başarıyla sürdürüyor. Çaykur ürünlerine ilgiyi artırabilmek için çalıştıklarını anlatan Kayseri Çaykur Bayii Erciyes Çay’ın sahibi Kemal Topsakal, “Bölgede hizmet kalitesini yükselterek, satış sonrası hizmetlerini doğru yaparak, ürünlerimize tüm reklam ve PR desteğini vererek çağdaş pazarlama ilkeleri doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye konuştu. Sahip olduğu dağıtım hacmi, potansiyeli ve dinamizmiyle sektöründe önemli kuruluşlardan biri olan Erciyes Çay, faaliyetlerini Kayseri merkezde bulunan idari binasında sürdürüyor. Kayseri ve Kırşehir il merkezlerine ve ilçelerine Çaykur ürünlerini ulaştıran Erciyes Çay, müşteri odaklı güçlü satış ekibi ve lojistik ağı ile çalışmalarına devam ediyor. Ürün ve müşteri portföyünü her geçen gün biraz daha genişleten Erciyes Çay, sektördeki gelişmeleri yurtiçi ve yurtdışı fuar ve kongreler aracılığıyla takip ederek en iyi hizmeti sunmaya odaklanıyor. Sürekli büyümeyi sürdüren firma, distribütörlüğünü yaptığı üretim devlerinin bölge geneline yayılması ve daha geniş bir kitleye hitap etmesi için hizmet ağını genişletmeye devam ediyor. Erciyes Çay ’ın hizmet a lanı Kayseri Kırşehir il m ve erkezleri ve ilçelerini ka psıyor. 14 bin metr e k a r e li k yeni bir tes is Erciyes Çay, O rganize Sana yi Bölgesi’nde metrekare üz 20 bin erinde, 14 bin m etrekarelik ka olan yeni bir palı alanı tesis kuruyor. Bu tesis, hiç şü Erciyes Çay’ın phe yok ki, hizmet kalites ini biraz daha artıracak. Pazar büyüklüğü Bölgesinde ‘sağlam’ bir marka bilinirliği tesis eden Erciyes Çay’ın Kayseri’deki pazar büyüklüğü yüzde 65’in üzerine çıkmış durumda. Tiryaki ilk sırada Satış tonajı olarak bakıldığında Çaykur Tiryaki ürünü, Erciyes Çay için ilk sırayı alıyor. Öte yandan, Çaykur’un daha üst segmentte yer alan ürünleri olan Filiz ve Altınbaş’ın kilogram bazındaki satış oranları da daha önceki yıllara göre her geçen gün artış gösteriyor. HAZİRAN 2014 [15] [bölgelerimiz] Kayseri halkı kaliteden ödün vermez, Çaykur’u tercih eder Bölge halkının damak tadına düşkün olduğunu belirten Kayseri Bölge Müdür Vekilimiz Abdul Sehit Akçal, “Kayseri halkı öncelikle kaliteye bakar. Bu nedenle, ulusal markamız olan Çaykur’un Kayserililer’in gönlünde farklı bir yeri vardır,” diyor... 1956 yılında, Rize’nin Çayeli ilçesinde dünyaya gelen Kayseri Bölge Müdür Vekilimiz Abdul Sehit Akçal, ilköğretim sürecinin ardından 1978 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Rize Meslek Yüksekokulu ile eğitimini devam ettirdi. Son olarak, işletme alanında lisans eğitimini tamamlayan Akçal, 1976 yılından bu yana Çaykur ailesinin bir üyesi. Kurumdaki kariyerine Çayeli Çay Fabrikası’nda mevsimlik işçi olarak başlayan Akçal, üç sene sonra İstanbul Kuruçeşme Çay Paketleme Fabrikası’na nakil oldu. 1980’de memurluğa geçen Akçal, üç yıl içinde Muhasebe Şefliği görevine getirildi. Takip eden dönemlerde Satış Müdürlüğü ve Bölge Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlenen Akçal, 2009 yılından bu yana Kayseri’de görev yapıyor. İki çocuğu mühendislik eğitimi alan Akçal, aynı zamanda tam bir sivil toplum gönüllüsü. Çayeli Vakfı, İstanbul Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü, Çayeli Dernekler Federasyonu ve Çaykurspor gibi pek çok kuruluşun üyesi olan Akçal’ın favori ürünü ise Altınbaş Çayı, Demlik Poşet... 2014 yılında Kayseri Bölge Müdür Vekili olarak görevlendirilen Akçal ile Kayseri bölgemizde yürütülen faaliyetleri konuştuk. Kayseri Bölge Müdürlüğümüz hangi şehirlere hizmet sunuyor? Merkezimiz Kayseri olmakla birlikte; altı [16] HAZİRAN 2014 şehir ve dokuz bayiden oluşan güçlü bir organizasyon yapısına sahip. Anadolu’nun kadim ve hayırsever kenti Kayseri’nin yanı sıra Yiğidolar kenti Sivas, Bozok Yaylası’nın yiğit evlatlarının olduğu Yozgat, Ahi Evran Hazretleri’nin gönül dostlarının olduğu Kırşehir, güler yüzlü insanların yurdu Nevşehir, âkil insanların cenneti Niğde bölgemizin sorumluluğu altında bulunuyor. Lojistik anlamında da çok güçlü bir altyapımız var. Bütün çalışanlarımız ve saha ekiplerimizle koordineli bir şekilde 365 gün boyunca ve gece-gündüz demeden hizmet veriyoruz. Bölgemizde bulunan okul, hastane, resmi daireler, askeri birlikler, bakkallar, kafe veya çay bahçeleri gibi noktaların tamamına Çaykur ürünlerini bayilerimiz aracılığıyla biz ulaştırıyoruz. Kaliteli ve dünya markası Çaykur çaylarının bölgemizdeki tüketim oranı yüzde 70-80’leri buluyor. Özellikle gıda tüketim noktalarında sadece bizim ürünlerimiz tercih ediliyor; bu nedenle ticaret hayatına da Çaykur olarak damgamızı vuruyoruz. Bölgede içecek veya kahvaltı denildiğinde “Çaykur çayı” sofranın olmazsa olmazlarındandır. Kayseri’deki tüm toptan gıda noktaları bizi tercih ediyor. Sahip olduğunuz altyapıyla ilgili olarak neler söylemek istersiniz? Bölge Müdürlüğümüzün tesisleri tamamı bize ait 11 dönümlük bir arazi üzerine ku- rulu. 3 bin 750 metrekare kapalı alanlı tesisin paketli çay kapasitesi 1.000 tonu buluyor. 11 memur, dört bekçi, iki işçimiz var. Özellikle hangi ürünlerimiz tercih ediliyor? Bölgemizde ağırlıklı olarak Filiz, Tiryaki ve Rize Turist Çayı tüketiliyor. Bölgemizde en çok içilen ve beğenilen ürünlerimize bakacak olursak… İlk sırada yüzde 42’lik pazar payı ile Tiryaki Çayı yer alıyor. Onu yüzde 28 ile Rize Turist, yüzde 10 ile Filiz, yüzde 6’lık oranıyla da Kamelya takip ediyor. Bir de son dönemde Organik Çay ve Tirebolu Çayımıza ilginin gittikçe arttığını görüyoruz. Kayseri’de misafirliklere ve ev oturmalarına geleneksel olarak börekler, keteler, pastırmalar, sucuk ve sucuk içi gibi lezzetler eşlik eder. Bu lezzetlerin hiçbiri çaysız düşünülemez. Kayseri halkı bu lezzetlerin yanında mutlaka Çaykur çayı tüketir. Hava sıcaksa, o zaman da elbette “didi” tercih edilir. Kayseri halkı damak tadına düşkün olduğu için öncelikle kaliteye, sonra fiyata bakar. Milli değerlerine sahip çıkan Anadolu halkı için Çaykur’un bu anlamda da farklı bir yeri var. Kayserimizde yerel market ve perakende zincirleri yoğundur. Ulusal mağazalar yok denecek kadar azdır. Kayseri halkının fiyat ve lezzet anlamındaki yorumlarını alabilmek için; sergilerde, toplu tüketim noktalarında veya festival-şenlik organizasyonlarında mutlaka biz de yer alıyoruz. Buralarda Çaykur tanıtım aracımız veya standımız büyük ilgi görüyor. Kayseri’de “didi”ye ilgi nasıl? “Didi”, Kayseri ve bölgemize tam anlamıyla damga vurdu. Öyle ki talebi bile güçlükle karşıladık. Bu talep artmaya devam ediyor. Çocuklarımızı gazlı ve zararlı içeceklerden kurtaran böyle bir ürün üretmemiz de beni ayrıca mutlu ediyor. Halkımız “didi”yi hasretle bekliyormuş. Bunu da devletimize ait bir markanın, yani Çaykur’un yapması herkesi çok sevindirdi. “Kana kana içelim”, “Hakem gol didi” gibi deyimler halk arasında slogan olarak kullanılmaya başladı. 2013 nasıl geçti? 2013 yılında Bölge Müdürlüğümüz bünyesinde 7 bin 320 ton paketli çay sattık. 2014 yılı hedefimiz ise bu miktarı en azından yüzde 10 oranında artırarak 8 bin 520 tonu bulmak. Bunun için tüm çalışanlarımız, saha ekibimiz ve bayilerimizle birlikte yeni pazarlama ve satış sloganımız olan “Tam Saha Pres” ile yola devam ediyoruz. Büyümenin yanı sıra en önemli hedeflerimizden biri de müşteri memnuniyetini sağlayarak gelecek yıllardaki müşteri bağlılığını artırmak ve güçlendirmektir. Çaykur markasıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Çaykur öncelikle Rizemizin, sonra ülkemizin, ardından da gönüllerimizin vazgeçilmezidir. Geçim kaynağımız, evlatlarımızın geleceğidir! Ülkemizin gurur kaynağıdır. Yeşille mavinin sembolüdür. Sağlıktır, hayattır, sevgidir ve ekmektir. Kısacası, gönüllerin markası, kalitenin damgasıdır. Sevginin ve barışın sigortasıdır. Çaykur, Türkiye’nin gerçek çayıdır. Ürünlerimize ilgiyi artırabilmek için neler yapıyorsunuz? Bölgemizde Çaykur’un ürün satışını artırmak için; tadım araçlarımız sürekli geziyor. Aracımızın olmadığı yerlerde stant kuruyoruz. Tüm kültür-sanat ve spor etkinliklerine katılarak tanıtım yapıyoruz. Her yıl Ramazanda iftardan sonra tadım yapıyoruz. HAZİRAN 2014 [17] [büyüteç] ÇAY muhabbete açılan kapıdır Çayı, insanların birbirini anlamasına yarayan bir kapı olarak gördüğünü anlatan dünyaca ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu, “İnce belli bir bardağa çayı döktüğünüzde toplumsal diyaloğun önündeki bütün engelleri kaldırırsınız. Toplumun temel harcını oluşturan muhabbetin temelinde de çay vardır. Bu kültürde çay var ve bizim sevgi kapımız da çayla birlikte açılır. Çaykur sayesinde topluma bunu hatırlatma fırsatı yakaladım” diye konuştu. Çaykur, piyanist Tuluyhan Uğurlu ile, çayın bizim için önemini ve Karadeniz’den dünyaya açılma serüvenini anlatan yeni bir proje başlattı. Üniversitelerde gerçekleşen “Tuluyhan Uğurlu ile Kampüste Çay Molası” konserlerinde müzik ve görüntülerle Türkiye’de çayın 80 yıllık hikâyesi anlatılıyor. Sanatçının baharda ilk çay hasadı için yaptığı özel bestenin de icra edildiği etkinlikler büyük ilgi görüyor. Anadolu tınılarını çok sesli müzikle buluşturan Uğurlu ile bir araya gelerek kendisi için çayın ve Çaykur’un önemini konuştuk. Piyanoyla aranızdaki güçlü bağ ne zaman kuruldu? Piyanonun başına dört yaşımdayken oturdum. İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girdim ve orada çok kıymetli hocalarla çalışma fırsatı yakaladım. Bir yandan da ünlü bestecimiz Cemal Reşit Rey’den özel dersler alıyordum. Konservatuvardaki uzun eğitim sürecinin ardından 16 yaşımda Viyana’ya gittim. Viyana Müzik Akademisi’nde piyano ve bestecilik eğitimi aldım. Beste yapmaya ne zaman başladığınızı hatırlıyor musunuz? Cemal Reşit Rey, daha gençlik çağlarımda beni beste yapma konusunda cesaretlendirirdi. Arkadaşlarım klasik eserlerle boğuşurken ben konserlere çıkıyordum. [18] MAYIS 2014 HAZİRAN 2014 O konserlerin ilk bölümünde klasik eserlere, ikinci bölümünde ise kendi çalışmalarımdan oluşan eserlere yer veriyordum. Yani, besteler her zaman vardı. Sonra albümler gelmeye başladı… Evet, ilk albümüm ben Viyana’dayken yayınlandı. Oldukça başarılı bulunmuştu. Askerlik için İstanbul’a geldiğim dönemde “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin müziklerini yaptım. Filmin müziklerinin yer aldığı albüm Türkiye çapında ses getirdi. Yurtdışında tanınıyordum ama burada beni sadece klasik müzik çevreleri biliyordu. Filmle birlikte Türkiye’de de tanınmaya başlamanın mutluluğunu yaşadım. Piyano sizin için ne ifade ediyor? Piyano benim için bir kadın gibidir. Baktığınızda uzun bir kıyafetle karşınızda durduğunu görürsünüz. Bu yüzden piyanonun ruhundan erkekler daha iyi anlar. Piyano benim eşim, arkadaşım, her şeyimdir. Onunla geçirdiğim vakit bu yüzden benim için çok önemlidir. Ülkemizde piyanoya ilginin arttığını söyleyebilir miyiz? Müziğimdeki Anadolu tınıları insanlara daha kolay ulaşmamı sağlıyor. TULUYHAN UĞURLU’NUN KALEMİNDEN Çay yapmak göründüğü kadar kolay bir iş değildir. Çoğu zaman lüks restoranlarda, beş yıldızlı otellerde istediğiniz gibi demlenmiş, sıcak bir çay içemezsiniz. Çay; çaya değer veren, dostluğa değer veren insanların elinde yapıldığı zaman ayrı bir lezzet kazanır. Basit bir büfede size öyle bir çay ikram ederler ki, tadına doyamazsınız… Ne mutlu bana ki, Türkiye’nin dört bir yanında dostlukla demlenen çay ikramlarıyla karşılandım. Sunulan çayın yanında yapılan sohbetlerden neler neler öğrendim!.. Toplumda adı olmayan sessiz insanların anlattıklarından hayata yeni anlamlar katacak önemli dersler aldım. Öğrencilik yıllarım boyunca Viyana’da öğrenci evimin salonundaki sobanın üzerinde demlediğim çayı içerek sayısız eser yazdım. İlkgençlik yıllarının şaşkınlığını, yalnızlığımı bardaklar dolusu çay içerek yaşadım. Çayı bir tosta, bakkalda yapılmış bir kaşar ekmeğe katık ettim… 2012 Ekim ve 2013 Mayıs sonunda Rize ve Çamlıhemşin’de verdiğim konserlerde ise, çayı yetiştiren insanlarla tanıştım. Çay fidanları arasında geçen bir yaşamı ve insanın doğa ile zorlu savaşını yerinde gördüm. Burada geçirdiğim dört-beş gün içinde, Karadeniz insanına saygım daha da arttı. Onların aceleci, her konuya mizah katabilen yapıları ile çay bahçeleri arasında köklü bağlar kurmaya başladım. Çay toplamak kolay değil… Kadın-erkek, çoluk-çocuk doksan dereceye yaklaşan tepelerde korkmadan, yaşama meydan okuyarak çalışmak gerekiyor. Ekmek parası için doğa ile uyum içinde yaşamak gerekiyor. Rize ve Çamlıhemşin konserlerim sırasında gördüklerim, Rizeliler’den dinlediklerim, elimden düşmeyen çay bardağına sevginin ötesinde saygı ile de bakmama vesile oldu. Artık tek bir çay yaprağının bile ne kadar değerli olduğunu görüyorum. Bu çay yapraklarının toplanıp, dağlar gibi olup, fabrikalara gittiğini, orada işlenip dünyaya ulaştığını ve çay toplayan insanların bu kutsal görevlerinin ötesinde bize tek bir çay tanesi ile çok önemli mesajlar verdiğini çok daha iyi biliyorum. Bir bardak çay dedik, bir bardak mutluluk dedik ve bakın nereden nereye geldik… Şimdi siz de çaydanlığı ocağa koyun ve çayınızı demleyin… Tüm sıkıntılarınızı, dertlerinizi, hırslarınızı, nefretlerinizi unutun. HAZİRAN 2014 [19] [büyüteç] Hayatın anlamı çayda saklıdır “Çay içmeyi çok seviyorum. Öyle ki, bana hayatımın anlamını sorsalar; bu anlamın notalar kadar, bir bardak çayda gizli olduğunu söylerim. Sıcacık sunulan bir bardak çayın anlattıkları benim için çok önemlidir. Kuliste ne istediğimi sorarlar. Sadece çay istediğimi söyleyince şaşırıp kalırlar. Dost bir bakış ve gülümseyen bir yüzle sunulan bir fincan çay beni konsere en güzel şekilde hazırlar.” [20] HAZİRAN 2014 Geçtiğimiz hafta Çaykur ile Van’daydık ve müthiş bir ilgi vardı. İnsanların bana gösterdiği sevgi gözlerimi yaşarttı açıkçası. Çünkü insanlara piyanoyu sevdirmek benim için çok önemli. Anadolu insanına çok sesli müziği tanıtmak için bestelerimi kullanıyorum. Çok sesli müziğin onların hayatını zenginleştirecek unsurlar arasında yer aldığına inanıyorum. “Tuluyhan Uğurlu ile Kampüste Çay Molası” projesi nasıl ortaya çıktı? Bize projenin ve bestelerin oluşum sürecini anlatabilir misiniz? Çaykur benim için çok önemli bir şey yaptı ve yolumu açtı. Yıllardan beri aşmaya çalıştığım bütün engelleri kaldırdı. Çaykur’daki dostlarımız “Yürü” dedi bana. “Önünde hiçbir engel yok, konserlerini ver. Biz seni destekliyoruz. Anadolu’daki üniversite öğrencilerine müziğini ulaştır.” Hakikaten, sadece konser sırasında değil; öncesinde ve sonrasında beni destekliyorlar. Ulaşımdan organizasyona varana dek bütün aşamalarda desteklerini esirgememeleri beni mutlu ediyor. Küçücük detaylar bile düşünülüyor. Örneğin, konsere gelen insanlarımız Çaykur’un sunduğu çaylarla karşılanıyor. Işıklar kararıp piyano sesi ve görsel sunum başladığında insanlar bambaşka bir yolculuğa çıkıyor. Çayın yolculuğuna… Türkiye’de diyaloğun kapısını çay açmaktadır. Bu kültürde çay var ve bizim sevgi kapımız da çayla birlikte açılır. Topluma bunu çaykur sayesinde hatırlatma fırsatı yakaladığım için mutluyum. Türk insanı olarak çay ile duygusal bir bağ kurmuş durumdayız. Sizin çay ile ilişkiniz nasıl? Çay içmeyi çok seviyorum. Öyle ki, arkadaşlarım “Tuluyhan” dediklerinde akıllarına çay gelir. Bana hayatımın anlamını sorsalar; bu anlamın notalar kadar, bir bardak çayda gizli olduğunu söylerim. Sıcacık sunulan bir bardak çayın anlattıkları benim için çok önemlidir. Çay, gurbette beni ülkemle buluşturan, yalnız gecelerimi paylaştığım, en unutulmaz sohbetlerin içinde her zaman başköşede oturan eski bir dosttur… Kuliste ne istediğimi sorarlar. Sadece çay istediğimi söyleyince şaşırıp kalırlar. Dost bir bakış ve gülümseyen bir yüzle sunulan bir fincan çay beni konsere en güzel şekilde hazırlar. Çaysız bir kulis ise, gergin ve fazlaca kaprisli olmama yol açar. Çaykur hakkında neler söylemek istersiniz?.. Çaykur, Türkiye için çok önemli bir marka, hatta sosyal bir olgu. Üstelik tüm dünyanın takdir ettiği bir kurum. Türkiye’de çayı teşvik eden, Karadeniz Bölgesi’ne çay üretimini getiren bir kurumdan söz ediyoruz. Çaykur, Karadeniz insanın aşkını, muhabbetini, Tuluyhan Uğurlu müziğinde çay neyi temsil ediyor? çalışma azmini ve yoktan var etme çabasını temsil ediyor bana Toplum olarak diyaloğa ve birbirimizi anlamaya çok ihtiyacımız kalırsa. Anadolu insanının yanında var. Çayı bu diyaloğa açılan kapı bir kurum olması da benim için çok olarak görüyorum. İnce belli bir Çaykur için beste yaptı önemli. Ben, hayatım boyunca hep bardağa çayı döktüğünüzde diPiyanist ve besteci Tuluyhan Uğurlu’yu Çaykur ezilen insanların yanında olmayı yaloğun önündeki bütün engellemarkasıyla bir araya getiren, çayın da müziğin de tercih ettim. ri kaldırmış olursunuz. Toplumun insanları saran coşkusu oldu. Çayı gençlere sevdirmeyi temel harcını oluşturan muhabhedefleyen Çaykur’un “Kampüste Çay Molası” sloganlı Proje, 28 Nisan’da Isparta Sübetin temelinde çay vardır. Tam etkinliğine katılan Uğurlu, konser verdiği üniversitelerde leyman Demirel Üniversitesi’nde da bu nedenle çay için bir beste Türkiye’nin 80 yıllık çay serüvenini müziğiyle anlattı. başladı. Üniversite öğrencilerinin yapmaya karar verdim. BirbirimiUğurlu, Cumhuriyet ile birlikte Doğu Karadeniz’in ve ilgisi nasıldı? zi anlamak, birbirimize karşı hoşRize’nin kaderini değiştiren çayın hikâyesini notalara Çok beğeniyorlar. Çaykur’un yola görülü olmak ve sevgiyle bakaktardı. Sanatçı, kışın karlar altında saklanan çay çıkma amaçlarından biri de gençmak üzerinden çayı anlatıyorum. filizlerinin baharda uyanışını Çaykur’a özel bir besteyle lere çayı sevdirmekti. Bu anlamda Konuşmaya başlamadan önce seyircilerine yaşattı. da başarılı olduk. Etkinliklerde bü“İki çay söyle de içelim” dediğinizde; muhabbet farklı ve daha tatlı bir yöne kayar. Bizim imanımız, inancımız böyledir. Felsefeyi veya farklı inançları da böyle konuşuruz. Dünyaya farklı açılardan bakan iki üniversite öğrencisi iki çay söyleyip karşılıklı oturabilir. tün üniversitenin seferber olduğunu görüyoruz. O nedenle bu etkinliği bütün üniversitelere taşımamız gerekiyor. Bu ülkede çok sesli müziği ve çok sesli düşünmeyi; birbirimizi anlamayı istiyorsak bu tür etkinliklerin sayısını daha da artırmalıyız. HAZİRAN 2014 [21] [beslenme] ünden Armudu” sözcüğ ey “B i, m is un e ot yetişen bergam den gıda sektörün a d m fü rın la ar p yı kı a d iz ın en ış d Akd a vermek Ülkemizde Doğu a çayımıza arom yl su ku ko z si ediyor... eş ıza da olumlu etki geliyor. Bergamot ım ığ ğl sa ve or lıy da kullanı birçok farklı alan YEŞİL HAZİNE: T O M A BERG [22] HAZİRAN 2014 Çayımızı demlerken bir kaşık attığımızda bile bütün mutfağa yayılan mis kokusuyla bergamot, aslında ana vatanı Batı Hindistan olan, uzun ve koyu yeşil yapraklı, meyveleri armut biçiminde ortalama 4 m boyunda bir ağaç türü. NASIL KULLANILIYOR? Türkiye’de Adana, Mersin ve Hatay’da yetişen bergamot meyvesi, dünyanın farklı coğrafyalarında birçok farklı şekilde kullanılıyor. Bergamot kabukları çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra sıkılarak, son derece güçlü bir esans olan bergamot özü elde ediliyor. Sıvı hale gelen bergamot özü, sarı renkli ve hoş kokulu bir esans. Bergamot esansı sahip olduğu bu hoş koku nedeniyle parfüm sanayisi için önemli bir hammadde haline gelmiş. Birçok farklı parfüm üreticisi bergamot kabuklarının sıkılmasıyla elde edilen esansı üretim sürecinde kullanmaya devam ediyor. Özünden kalsiyum sitrat ve sitrik asit maddeleri de elde edilen bergamot, kimya sanayisi için de değerli bir madde. Endüstriyel üretim sürecinde farklı kimyasal işlemlerle kullanılan bergamot, ticari değeri giderek yükselen hammaddeler arasında yer alıyor. Dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de çaylara renk ve koku vermesi için kullanılan bergamot, dünya mutfaklarında baharat olarak da yaygın bir biçimde kullanılıyor. Ülkemizde özellikle son 10 yıl içinde tanıştığımız bergamotlu çaylar, bergamot meyvesinin çay yapraklarıyla harmanlanması sonucu elde ediliyor. Çaya farklı bir aroma veren bergamot bunun yanı sıra çayın daha demli ve renkli olmasını da sağlıyor. BERGAMOTUN FAYDALARI s Rahatlatıcı ve dinlendirici etkisiyle uykuyu düzenler ve uyku bozukluklarına iyi gelir. s Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlayarak vücut direncini artırır ve buna bağlı olarak mikropları öldürür. s Bergamot bitkisinden elde edilen bergamot yağı birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmaktadır. s Sinek ısırıklarında, yağlı ciltlerde, sivilcelerde ve boğaz ağrılarında da kullanılmaktadır. s Mide ağrıları başta olmak üzere sindirim sistemi sorunlarının çözümünde faydalıdır. s Ayrıca kabuklarıyla da bergamot reçeli yapılmaktadır. BERGAMOT REÇELİ Bergamot meyveleri Anadolu’nun bazı yörelerinde reçel yapımında da kullanılıyor. Bergamotun sahip olduğu hafif acımsı ve baharatlı tadın reçelin tatlı aromasıyla karışması, ortaya farklı bir lezzet çıkmasını sağlıyor. Malzemeler s 1 kg bergamot kabuğu s 1,5 kg toz şeker s 3 su bardağı su s Yarım limonun suyu YAPILIŞI 1. Bergamotların dış kabuğunu rendeleyin ya da çok ince soyun. 2. Ortadan ikiye bölüp, iç kısmını çıkarın. 3. Kabukları tartın. (Kullanacağınız şeker miktarı kabukların 1,5 katı olmalı.) 4. Kalın etli kabukları küp küp doğrayın ya da rulo yapmaya elverişli bir biçimde kesin. Rulo yaptıktan sonra bir kürdan yardımıyla tutturun. 5. Küp küp doğradığınız ya da rulo halinde hazırladığınız kabukları bir tencereye alıp, üzerini geçecek kadar su ekleyin ve kaynatın. 5 dakika kaynattıktan sonra suyu döküp, tekrar su ekleyin ve kaynatın. Aynı işlemi bergamotlar yumuşayana kadar tekrarlayın. 6. Şerbet için, her 500 gr şekere 1 su bardağı su ekleyip, karıştırarak koyulaşmaya başlayana kadar kaynatın. Şerbet hafif koyulaşınca bergamot kabuklarını ekleyip 5 dakika daha kaynatın. 7. Bir gece bu şekilde beklettikten sonra, ertesi gün 5-10 dakika daha, reçeliniz kıvama gelene kadar arada karıştırarak kaynatın. 8. Reçeliniz olduktan sonra limon suyunu ekleyip 2-3 dakika daha kaynatın ve ocaktan alın. 9. Ilık halde kavanozlara doldurup, serin bir yerde saklayın. Notlar: s Kıvamın tutup tutmadığını kontrol etmek için porselen bir tabağa bir damla reçelin suyundan damlatın. Tabağı hafifçe eğdiğinizde reçel akmıyorsa kıvama gelmiştir. s Rendelediğiniz ya da ince soyduğunuz dış kabukları bir kâğıt üzerine yayarak kurutabilirsiniz ve çay demlerken kullanabilirsiniz. HAZİRAN 2014 [23] [pozitif] Çaykur Fabrikası mutfağında servis ve yemek hazırlığında aşçıbaşı yardımcısı olarak çalışan Avni Gülbiçim, romatizma hastalığı nedeniyle engelli statüsünde görev yapıyor. Boş zamanlarında kuş besleyen Gülbiçim, yemek yapmayı da kuş beslemeye benzetiyor ve ekliyor: “Eğer sevmiyorsanız bu iki işi de yapamazsınız”. Çaykur’un bölge ekonomisi için vazgeçilmez olduğuna da dikkat çeken Gülbiçim, konuyla ilgili duygularını şu şekilde anlatıyor: “Çaykur bu halkın teminatı, geleceğimizin garantisidir”. AVNİ GÜLBİÇİM: Çaykur geleceğimizin garantisidir [24] HAZİRAN 2014 1973 yılında dünyaya gelen Avni Gülbiçim, 1998’den bu yana fabrikamızın yemekhanesinde görev yapıyor. Kendini; evine, ailesine düşkün bir insan olarak tanımlayan Gülbiçim, bütün zorluklara rağmen hayata küsmemeyi başarmış bir isim. Eşine de özellikle destek olması gerektiğini belirten Gülbiçim, baktığı kuşların kendisini hayata bağladığını anlatıyor. Kuş pazarlarına gider misiniz? Açıkçası oralar işin ticaretini yapmak isteyenler içindir daha ziyade. Kuşların sayısı arttıkça, ek gelir elde edebilmek için benim de satış yaptığım oluyor. Fakat hiçbir zaman ticaret yapmak için beslemiyorum kuşları. Onlarla ilgilenmek beni mutlu ediyor. Benim için önemli olan bir şeylerle ilgilenmek, sıkıntılarımı unutabilmek… Bu yüzden, yeni doğan kuşları genellikle eşe dosta hediye ederim. İnsanlar keşke kuşlarla daha yakın olabilseler, onların eşsiz özelliklerini gözlemleyebilseler… Arkadaşlarımıza zaman zaman söylerim; özellikle çocukların bir hayvanla ilgilenmeleri gerekir. Eşiniz veya çocuğunuz ilgi gösteriyor mu? Açıkçası onlar kuş beslemenin güzelliğini keşfedemedi henüz. Onları da zamanla alıştırmak istiyorum. Kuşlarla ilgilenmeye nasıl başladınız? Aslında küçüklükten bu yana bende kuş merakı var. Öte yandan bundan birkaç yıl öncesine kadar aklıma gelmemişti. O günlerde boş zamanlarımda ilgilenebileceğim bir uğraş ararken kuşlara yöneldim. Bir arkadaşım bana üç kuş hediye etti. “Kuşlarla ilgilenmek insana bütün sıkıntısını, dertlerini unutturuyor” diyerek beni teşvik etmeye de çalıştı. Zamanla ne kadar haklı olduğunu gördüm. Kuşların yanına gitmek, onları beslemek, ilgiye karşılık verdiklerini görmek bütün yorgunluğunu unutturuyor insana. Kimi zaman insan dertleniyor, kafasını dağıtmak istiyor… O zaman soluğu kuşların yanında alıyorum. Hele beslediğiniz kuşlar yavrulayınca dünyalar sizin oluyor. Birkaç kuş bakarak başladım. İki-üç kuş derken zaman içinde sayıları 150’yi buldu. Onlara özel bir yer yaptım. Çaykur’daki görevinizi bize anlatabilir misiniz? Mutfakta, servis ve yemek hazırlığında görevliyim. Genel olarak aşçıbaşının yardımcısı olarak çalıştığımı söyleyebilirim. Burada yakın bir aile ortamımız var. Çaykur, bu açıdan herhangi bir fabrikadan veya işyerinden farklıdır. Yıllardır birlikte çalışmamız, aynı yörenin insanı olmamız bizi birbirimize yakınlaştırıyor. Hepimizin Çaykur ile sıkı bir gönül bağı vardır. Üstelik bizim işe girdiğimiz zaman ile bugün arasında büyük ekonomik farklılıklar var. Hayat artık daha zor… Üniversite mezunu olmasına rağmen kardeşim iş bulamazken ben iş bulabildim. Allah devletimizden razı olsun. Emeği geçen yöneticilerimiz ve devlet büyüklerimiz sayesinde Çaykur gibi bir kurum kurulmuş buraya. Bölge insanına ekmek veren, halkımızın ve çiftçimizin geçim kaynağı olan bir kurumda çalışmanın mutluluğunu biz de yaşıyoruz elbette. Çaykur bu halkın teminatıdır, geleceğimizin garantisidir. Hangi tür kuşlara bakıyorsunuz? Hint Bülbülü ve muhabbet kuşlarını tercih ediyorum. Şakımaları, renkleri ve insana yakınlıkları bana cazip geliyor. Kuşlar, sanıldığının aksine, zeki canlılardır. Öğrettiklerinizi hemen kavrarlar. Örneğin, beni sesimden bile tanıyorlar. Kuşlarla ilgilenmeyi herkese tavsiye ederim. Yaptığınız iş ile kuşlar arasında bir bağlantı kurmanızı istesek... Ne dersiniz? Anlamayan ne yemek yapabilir ne de kuş besleyebilir. İstekli olmazsanız ne güzel bir yemek yapabilirsiniz ne de kuş besleyebilirsiniz... Ben kuşları severek beslediğim için bu alanda benden deneyimli arkadaşlardan çok daha iyi bir yetiştiriciyim. HAZİRAN MAYIS 2014 [25] [emekverenler] Çaykur’da öğrendiklerimi sanata dönüştürüyorum Çaykur’a yıllarını vermiş isimlerden biri olan Aydın İnce, emekliye ayrıldıktan sonra bölgenin değerlerine yönelik araştırmalar yapmaya başlamış. Bu araştırmalar neticesinde dostlarıyla birlikte bir atölye kurmaya karar veren İnce, burada Sürmene çakılarını değerli birer kültürel objeye dönüştürmeye başlamış. Bölge kültürüne önemli bir katkı sağlayacaklarına inandıklarını belirten İnce, “Çaykur’da öğrendiklerimizi sanata dönüştürüyor ve bölgemize katkı sağlamaya devam ediyoruz. İlk denemelerimizin ardından Çaykur’un çay yaprağı figürünü de ürettiğimiz çakılarda kullanmak istiyoruz,” dedi. [26] HAZİRAN 2014 Üretmek beni mutlu ediyor Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’da 16 sene boyunca teknik ustabaşı olarak çalıştıktan sonra emekli oldum. Fabrikadaki görevim makinelerle ilgiliydi. Yani ince işçilik konusunda ustalaşmıştım. Ustabaşı olmamda o dönemdeki müdürümüzün büyük bir rolü vardır. Sürmene Fabrikası’nı Çaykur’un bir numarası yapacağımızı söylemiştik. Allah’a şükür bunu başardık. Oradaki misyonumuzu tamamladıktan sonra da emekliliğimizi istedik. Çaykur’un bölgemize kattıklarıyla ilgili olarak neler söylemek istersiniz? Çaykur, Karadeniz Bölgesi’nin can damarıdır. Doğu Karadeniz’in olmazsa olmazı konumundadır. Bölge ekonomisinin yüzde 50’sini Çaykur’un oluşturduğunu bile söyleyebiliriz. Çaykur bünyesinde 16 yıl geçirdim, çok güzel günlerim oldu. Bir şeyler başarmanın mutluluğunu ve onurunu hissettim. Emeklilik döneminde çalışma fikri nasıl ortaya çıktı? Emekli olunca boş durmak bize göre değil, çünkü çalışmayı seviyoruz. Aklımızda hep yöremize özgü bir iş yapmak vardı. Bildiğiniz gibi, bölgemizde yöresel bıçaklara büyük ilgi vardır. Böylece, yakın dostlarımla birlikte çok özel, el yapımı Sürmene bıçakları yapabileceğimiz bir atölye kurmaya karar verdik. Bu sanatın inceliklerini daha önceden biliyor muydunuz? Çaykur’da çalışmadan önce, gençliğimde Rize’de çay makası işindeydim. Askerliğin ardından Çaykur’a geldim. Askerlik öncesindeki o üç yıl boyunca demir işiyle, yani bıçak ve makas üretimiyle haşır neşirdik. Dolayısıyla, emekli olunca bu yöne kendiliğimden yöneldim. Bu atölyeyi yeni kurduk ama birlikte çalıştığımız arkadaşların tamamının önceden kendi atölyeleri vardı. Birlik olup, ortaya çıkaracağımız güçle yöresel sanatımızı tüm Türkiye’ye tanıtmak istedik. Şimdi hep birlikte, el birliğiyle modellerimizi geliştiriyoruz. Rize’de Çaykur’un girmediği bir aile yoktur. Bölgenin olmazsa olmazıdır. Ben de Çaykur’u çok özlüyorum elbette. Hâlâ da kendimi onun bir parçası olarak görüyorum. Orada dostlarımız var. Üretmeyi, çalışmayı orada öğrendik. Bir şey üretmek beni mutlu ediyor. Bıçak atölyemizi biraz daha geliştirebilir, burada birkaç kişiye daha iş imkânı yaratabilirsek ne mutlu bana. Hangi aşamadasınız? Halihazırda 18 modelimizi oluşturduk. Yeni tasarımlarla da geliştirerek üretime devam edeceğiz. Farklı ve sıradışı tasarımlara imza atıyoruz. Örneğin, takayı bile bıçak tasarımlarına uygulamak istiyoruz. Büyük bir etki yaratabilmek için bıçak modellerimizi piyasaya aynı anda süreceğiz. Bu ürünlerin çok ilgi göreceğine inanıyorum. Tasarımdan tekniğe ve üretimden satışa varana dek tüm süreçleri biz yürütüyoruz. Sürmene bıçağını diğerlerinden farklı kılan nedir? Sürmene bıçağının kendine has özelliği yöreye ait görsel bir zenginlik taşıması ve kendine has kalitesidir. Bizim yaptıklarımız ise bir adım öteye geçerek sıradışı tasarımlar ile el yapımı üretimi bir araya getiriyor. Kalite anlamında da çok ileri bir düzey yakaladık. İnsanların ufkunu açacak şekilde; tasarım, kalite ve el yapımı açısından fark yaratan ürünler sunuyoruz. Ülkemizde el yapımı sanatların karşılığı her geçen gün daha fazla alınıyor. Sürmene bıçağı el yapımı açısından fark yaratan ürünler olarak tanındı. Biz Sürmene bıçağına yeni bir soluk getireceğiz. Çay yaprağını demire taşıyacağız Sürmene bıçağının yapımı bilmeyen birine kolay görünebilir. Oysa metali elle şekillendirmek ve böylesine bir sanat eseri haline getirmek hiç de kolay değildir. Temel amacımız bölge insanının yüzlerce yıllık geleneğini geleceğe taşımaktır. Yeni tasarımlara imza atmaya devam edeceğiz. Öncelikle çay figürlerini de bıçağa yansıtmak istiyoruz. Yıllarımızı verdiğimiz, bölgemizin can damarı Çaykur’un simgesi çay yaprağını bıçağa taşımak bizim için çok önemli. Birlikte çalışmak başarıyı getiriyor Başarının ancak birlikte çalıştığınızda mümkün olduğunu düşünüyorum. Sürmene Fabrikası’nda bunu birebir yaşadım. Orada yakaladığımız başarı, müdürümüzün enerjisine bizim de ayak uydurmamızla meydana geldi. Fabrikamız bu anlamda bir adım öndedir. Bu başarıları hep birlikte gerçekleştirdik. Kalite, çevre ve görüntü olarak çok güzel çalışmalar yapıldı. Bu sürecin parçası olduğum için çok mutluyum. Bugün Sürmene Fabrikası üretim kalitesinden görüntüsüne kadar her şeyiyle dört dörtlük bir fabrika haline geldi. HAZİRAN 2014 [27] [çaydurakları] 200 yıllık gelenek: PIerre Loti Tepesi Pierre Loti Tepesi, İstanbul’da çay içilecek en güzel noktalardan biridir. Ünlü Fransız yazar Pierre Loti’nin adını taşıyan kahve, eşsiz manzarası ve tarihi dokusuyla çay içmeyi büyük bir keyfe dönüştürüyor. Etrafınızda Eyüp semtinin tarihi ve kültürel dokusu, karşınızda Haliç’in eşsiz manzarası ve önünüzde enfes lezzetiyle bir bardak Çaykur çayı… Çayın lezzetine lezzet katan Pierre Loti Tepesi, İstanbul’un tarihi dokusunu dostça sohbetlerin sıcaklığıyla iç içe hissetmenizi sağlıyor. Burada içtiğiniz bir bardak çay, her zaman çok daha büyük bir anlam taşıyor. Bu büyüleyici mekânda oturup çayımızı yudumlarken Osmanlı’yı, İstanbul’un o günlerini düşünmemek elde değil. Tarihi yarımada ayaklarınızın altında İstanbul’a gelen turistlerin sık sık ziyaret ettiği yerlerden biri olan Pierre Loti Tepesi, çevresindeki Eyüp semti ve bu semtin sahip olduğu tarihi-kültürel dokuyla geçmiş zamanın izinde bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Zarif İstanbul hanımları ve beyefendileri, sakin bir şehir hayatı, dingin semtler, birbirine saygılı insanlar… Pierre Loti’de oturup çayınızı yudumlarken kendinizi bambaşka bir İstanbul havasını solurken bulabilirsiniz. [28] HAZİRAN 2014 manzarası bir harika Eyüp’ten Eminönü’ne kadar tüm Haliç’in tepeden görülebildiği kahvede tarihi yarımadayı ve Haliç’i demli bir çay eşliğinde izlemenin eşsiz bir keyfi var. Dar ve dolambaçlı bir yoldan çıkılan Pierre Loti Tepesi’ne artık Eyüp Camii alanından kalkan teleferikle de ulaşmak mümkün. İstanbul’un değişmeyen ve geçmişle bağını koparmayan nadir bölgelerinden biri olan Eyüp, ulvi atmosferini Fransız bir yazarın getirdiği entelektüel birikimle birleştiriyor. İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden birinin tepesinde, tarihi yarımadaya doğru uzanan bir şehrin manzarası göz kamaştırıyor. İstanbul Âşığı bir Fransız 19’uncu asırda Osmanlı’nın başkentine gelerek uzun süre burada yaşayan Fransız yazar Pierre Loti, tam bir İstanbul âşığıdır. Türkiye’yi ikinci vatanı olarak gören yazar o tarihlerde “Rabia Kadın Kahvesi” olarak bilinen bu mekâna sık sık gelerek Haliç’e karşı “Aziyade” adlı romanını yazdığı anlatılır. Restore edilerek “Türk mahallesi” örneği olarak bugüne kadar getirilen bölge, turistik tesis şeklinde hizmet veren mekânlarla çevrili. 19’uncu asırdan günümüze 1800’lü yıllarda bütün yabancı seyyahların da uğrak yeri olan bölgenin etrafında birçok tarihî yapı bulunuyor. 1879’da “Aziyade” isimli ilk romanını yayımlayan yazar, 1891 yılında Fransız Akademisi’ne kabul edildi. İstanbul’a ilk kez 1876’da bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak gelen Loti, Osmanlı yaşam biçiminden çok etkilendi. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Eyüp’te yaşayan Loti, hayatının sonuna kadar kendini “Türk dostu” olarak tanımladı. Çay tutkunları için 1920 yılında “İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi” olarak kabul edilen Fransız yazarın adı, Divanyolu’nda bir caddeye de verildi. Bugün onun anısını yaşatan noktalardan biri de İstanbul’da geçirdiği zaman boyunca her gün uğradığı Eyüp’teki kahvehane… Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılıyor. Pierre Loti Tepesi, hafta sonları olduğu kadar hafta içleri de çay tutkunlarını ağırlıyor. HAZİRAN 2014 [29] [hobilerimizvebiz] “Hobi hayatı güzelleştirir” 25 yaşından bu yana Çaykur’da çalışan Yaşar Vural, inşaatlarda öğrendiği ahşap işlerini bugün hobi olarak sürdürüyor. Karadeniz’in kendine has evlerini ahşapla yeniden canlandıran Vural, yaptığı maketleri sevdiklerine hediye ediyor. Herkese bir hobi alanı bulmasını tavsiye eden Vural, “Boş zamanı doğru şekilde değerlendirmek insanı zenginleştirir. Ben hobimle huzur buluyorum. Herkes güzel vakit geçirebileceği, stresini atabileceği bir hobi bulabilir. Yeter ki istensin” diye konuştu. [30] HAZİRAN 2014 Kendini meraklı ve öğrenmeye açık biri olarak tanımlayan Yaşar Vural, ahşap maketlere de bu merak ve öğrenme hevesi sayesinde yönelmiş. Karadeniz insanının tez canlı yapısına dikkat çeken Vural, Çaykur’da kadrolu olarak çalışmaya başladıktan sonra hobilerine daha fazla zaman ayırmaya başlamış. Ne zamandır Çaykur’da çalışıyorsunuz? Liseyi Bursa’da bitirdikten sonra buraya gelip Çaykur’da çalışmaya başladım. Yaşım 25 idi. O gün bugündür de buradayım. Uzun süre Çaykur imalatta çalıştım. Sekiz aylık boş zamanımızı farklı işlerde çalışarak geçiriyordum. Kaloriferciliğe başladım… Mutfak işleri, ahşap derken gerisi geldi. Bize buradaki görevinizi anlatabilir misiniz? Bant Kumanda Masası’nda çalışıyorum. Makinelerin dolup boşalmasını idare ediyoruz. Çaykur’daki işimizin yanı sıra ailemizden gelen, uzun yıllara dayanan bir inşaatçılık geçmişimiz de var. İnşaatla ilgili her türlü faaliyet ilgimi çekiyor. Elektrikten ahşap işlerine… Ahşap ev maketleri yapmaya da böyle mi başladınız? Açıkçası, yaptığım işlerin hepsini merak sayesinde öğrendim. Yani birisinin yanında hiçbir zaman çırak olarak çalışmadım. Araştırıp deneyerek öğrendim. Maketleri yapmaya 25 yaşımda başladım. İnşaat işiyle uğraştığımız için el yatkınlığım ve bilgim de vardı. Elimden marangozluk da geliyordu. Deneyimimi de kullanarak taslak oluşturup, şablon çıkarıp; kısaca kendi kendime ahşap maketler yapmayı öğrendim. İlki kendi evimin maketiydi. Büyük bir masa boyutunda yaptığım bu maketin üzerine cam koyup sehpaya dönüştürdüm. Baktım güzel oluyor; eşimizin dostumuzun evi derken kendimi maketçiliğin içinde buldum. Bahçeli müstakil evler hoşuma gittiği için ağırlıklı olarak bahçeli Karadeniz evlerinin maketlerini yapıyorum. Evler dışında, ahşap kullanarak neler yapıyorsunuz? Yine minyatür ev maketleri yapıyorum. Çocuk beşikleri, yazma sandıkları gibi ahşapla ilgili eşyalar da yapıyorum. Bunlardan herhangi bir maddi kazanç beklentim olmuyor. Sevdiklerime hediye ediyorum. İnsanlar çok beğeniyor yaptıklarımı. Atık ağaçları değerlendiriyor ve onları maketlerimde kullanıyorum. Maketçilikle uğraşmak isteyenlere neler önerirsiniz? Maketçilik sabır gerektirir. Evi ne kadar küçük yaparsanız o kadar çok sabırlı olmalısınız. Küçük beşikler yapıyorum, onlar boyutlarından ötürü daha da sabırlı olmanızı gerektiriyor. Rize insanı tez canlıdır, sabırlı olmak zordur onlar için. Bu hobi size neler kazandırdı? Hayata ilişkin çok şey öğretti bana. Örneğin, sabretmeyi öğrendim, hayattaki birtakım sorunların sabırla daha rahat çözüldüğünü gördüm. El becerisi insanı geliştiriyor. Her insanın farklı bir meziyeti vardır. Kendi yaradılışına göre bir meslek veya hobi seçer. Kimi okur, avukat veya öğretmen olur; kimi bir işin ustası ya da fabrikada işçi olur. Herkes yaptığını daha ileriye götürebilmelidir. Boş zamanlarımda gezmek yerine ahşapla uğraşmak beni mutlu ediyor. Bunun da ötesinde, bir şeyle ilgilenmek insanı mesleğinde de geliştiriyor. İnsanlara hobi sahibi olmalarını öneririm. Boş zamanları doğru şekilde değerlendirmek hayatı güzelleştirir ve manevi anlamda zenginleştirir. Ben hobimle huzur buluyorum. Herkes güzel vakit geçirebileceği, stresini atabileceği bir hobi bulabilir. Yeter ki istesinler... HAZİRAN 2014 [31] [yaşam] Nasıl bir baba olmak istersiniz? Çocukların konuşmaya başladıkları günden itibaren keyifli sohbetler ettiği, eğlenceli zamanlar geçirdiği, sorunlarını paylaştığı bir baba olmak da mümkün, annelerin işlerin tıkandığı noktada çocuğa “Seni babana söyleyeceğim” diyerek adres gösterdiği bir korku figürü olmak da... Baba, hayatımızdaki en önemli iki figürden biri… Yaşımız kaç olursa olsun onun yanında kendimizi hâlâ bir çocuk gibi hissederiz; ondan öğütler almak isteriz. Bu ortak duruma rağmen babasıyla kimimizin ilişkisi daha dostçayken, kimimizinki nispeten mesafelidir. Peki neden?.. Babalar Günü vesilesiyle, Pedagog Nur Dinçer Genç’e, baba-çocuk yakınlaşmasının nasıl sağlanabileceğini sorduk. Ailede “baba”nın rolü nedir? Genellikle şu hata yapılıyor; anneler tüm organizasyonları yürütürken, babalar hep şikâyet mercii olarak kullanılıyor; “Akşam baban gelsin, neler olacak göreceksin” gibi… Tabii ki evde bir otorite, bir hiyerarşik düzen olmalı. Annebaba ile çocuk yaş bakımından da, yaşam tecrübesi bakımından da eşit değil. Elbette çocukların fikirleri alınmalı, bununla birlikte, çocuklar kendi yerlerini bilmeli. Nasıl bir otoriteden söz ediyoruz? “Otoite” derken kastettiğimiz ceza vermek, bağırıp kızmak, her dediğimizi yaptırmak değil. Otorite, anne babanın çocuğu da dinledikleri ama son kararı kendilerinin verdiğini ona da hissettirdikleri ortamdır. Ortak karar alırlar, bu kararı neden aldıklarını açıklarlar. Bazı çocuklar direnebilir ama eğer kararınızı omuz omuza verip uygularsa- [32] HAZİRAN 2014 nız, her çocuk eninde sonunda o kararlara uyar. Tabii ki bu kararın mantıklı, haklı olması gerekir. Evde kararları annelerin tek başlarına aldığı, babaların bir şikâyet mercii, gerektiğinde duruma el koyan ‘kocaman’ bir figür olduğu durumlarda, çocuk ile baba arasında büyük bir mesafe oluşuyor. Çocuğun babayla paylaştığı eğlenceli faaliyetler azalıyor. Otorite bu değil. Baba sadece kızılacağı zaman devreye giren bir figür olmaktan çıkarsa, evde işler yolunda gidecektir. Böyle olmazsa çocuklar nasıl etkilenir? Kız ve erkek çocukları ayırarak anlatacağım. Çocuklar iki buçuk-üç yaşından itibaren kendi cinslerine özgü rolleri benimsemeye ve sorular sormaya başlarlar; “Anne neden ben erkeğim sen kızsın? Neden babamın sakalları var senin yok?”… Bu soruları baba cevaplamalı. Eğer baba bu noktada devredeyse, özellikle erkek çocuğun cinsel gelişimi ergenlik döneminde çok daha sağlıklı bir yol izleyecektir. Bu konunun hangi yaştaki çocuğa nasıl anlatılacağına ilişkin cümleler var. Yaklaşık üç yaşından itibaren, erkek çocuklar için babaların önemi artar; onların peşine takılıp tamir yapmak, oyun oynamak isterler… Babanın hayatta, neyin doğal olduğu, nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda oğluna bir model oluşturması gerekiyor. durumda, annenin olmadığı bir ortamda çocuğun babayla nasıl bir iletişim halinde olabileceğini düşünün! Peki baba-kız ilişkisi nasıl olmalı? Babalar kızlar için çok önemlidir, onlara hayranlık duyarlar. Kızlar da babalarının prensesidir. Babalar daha narin oldukları için onları korurlar, onlar da en ufak bir şeyde babalarına koşarlar. Eğer babaları da ilgi gösterirse, bu ilişki karşılıklı olarak gitgide büyür. Bu konuda en sık rastlanan gerekçe, zamansızlık oluyor herhalde… Evet, ama dünyaya getirdiğimiz çocuklardan sorumluyuz. Onlar bizim gündelik işlerimizin bir parçası değiller; onlara zaman ayırmak zorundayız. Evde iş bölümü yaparak daha rahat zaman yaratabiliriz. Bu bir görev değil. Çocuklarımızla geçirdiğimiz zaman, keyif zamanı olmalı. Çocuklar sevgiyi hissetmeli. Bazı aileler “Çocuğumuza şöyle davrandık, acaba bundan yara almış olabilir mi?” diye sorduklarında, “Siz çocuğunuzu seviyorsunuz. Sevgiyle büyüyen çocuk, birçok olaydan daha az yara alarak çıkar daima. Sevildiğini bilmek, bir yere ait olduğunu hissetmek çocuk için her zaman bir güçtür. Bu kişiler travmatik olayları da çok daha kolay atlatırlar” cevabını veriyorum. Zaman yaratmak konusunda babaların daha çabuk organize olduklarını söyleyebilirim. Çok daha çabuk adapte oluyor, çocuklarıyla çok daha çabuk ilgileniyorlar. Belki iş dünyasının getirdiği bir programlama alışkanlığından… Yani babaların kız ya da erkek çocukları büyürken mutlaka devrede olmaları gerekiyor? Mutlaka. Ancak baba da işleri anneye bırakmayıp fiziksel ve psikolojik gelişiminde çocuklarının yanında olursa; okul hayatıyla, arkadaşlık ilişkileriyle ilgilenir, doktora götürür, alışverişe çıkarırsa ruhsal manada sağlıklı bir çocuk yetiştirebiliriz. Sadece anneye veya babaya yıkılmış bir ilişkide, çocuk açısından mutlaka aksayan bir şeyler olacaktır. Anne her şeyi üstlenmişse, çocuk, babadan aşırı çekinecek, ergenlik döneminde yalanlar söyleyecek, önemli birçok konuyu babayla paylaşmayacaktır. Böyle bir Evde iş bölümü önerinizden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Son derece olumlu. Baba faktörünü devreye soktuğunuz zaman evde belirgin bir değişim rüzgârı esiyor. Anne sorumluluğunu paylaştığı, kendisine zaman ayırabildiği için rahatlıyor. Kendisine zaman ayırmayan anne, mutsuz, çocuğuna faydası olmayan annedir. Kendisine zaman ayırmalı ki, çocuğuna aktarabileceği bir birikimi olsun. Sonuçta baba devreye girdiğinde annenin yüzü gülmeye başlıyor, çocuk daha rahat ve mutlu oluyor, baba da bu ilişkiden daha çok keyif alıyor. HAZİRAN 2014 [33] [güncel] Çaykur, çaya ilgiyi artırmak amacıyla attığı adımlara bir yenisini daha ekleyip, bu yıl bir ilke imza attı. Kurum çalışanlarının çocukları arasında düzenlenen resim yarışması, genç yetenekleri ortaya çıkardı. “Çay ve Çaykur”, çocukların hayal gücüyle yeniden yorumlandı ‘Genç ressamlar’ çay ve Çaykur sevgisini resmetti [34] HAZİRAN 2014 Çaykur’un, Türkiye ve dünya çocuklarının tek bayramı 23 Nisan’da düzenlediği, kurum çalışanlarının 7-12 yaş arasındaki çocuklarının katıldığı resim yarışması sonuçlandı. Yarışmaya gönderilen “Çay ve Çaykur” temalı resimler, Çaylık dergisi yayın kurulu tarafından değerlendirildi. Yayın kurulunun seçmekte zorlandığı resimlerdeki genel tema, çayın gündelik hayata etkisiydi. Katılımcıların yaş grupları da dikkate alınarak yapılan seçim sonucunda birincilik, çayı Karadeniz’in diğer simgeleriyle bağdaştıran resmiyle Elif Hüsna Kaplan’ın oldu. Yarışmanın ikincisi, çayın çaylıktan sofraya kadar olan serüvenini “Emeğin keyifli mutluluğu” notuyla resmeden Hüseyin Özdemir’di. Çaylıklardaki keyifli çalışmayı anlatan resmiyle Nazlı Akgün de yarışmanın üçüncüsü oldu. Genç ressamlar ödüllerini 18 Haziran Çarşamba günü, Çaykur Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen törenle Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’ndan aldılar. Yarışmanın birincisine oyun seti, ikincisine ve üçüncüsüne bisiklet hediye edilirken, yarışmaya katılan bütün çocuklara yaz tatili boyunca okuyabilecekleri ve gelişimlerine katkıda bulunacak kitap setleri verildi. Heyecanın ve mutluluğun çocukların gözlerinden okunduğu törende sıcacık çaylar ve “didi”ler eşliğinde sohbet edildi. Resim sanatına ve çaya olan ilgilerine dair çocuklara sorular yönelten İmdat Sütlüoğlu, genç kuşağın çay ve Çaykur sevgisinin önemini şöyle değerlendirdi: “Çocuklar geleceğin köprüsü, geleceğimiz… Çocukların çayı sevmesi, çay kültürünün devam etmesi açısından çok önemlidir. Çaykur’un da genç kuşakla kucaklaşması, onlara çayı sevdirmesi gerekiyor. Çünkü çay, yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de çok faydalı bir içecek. Çaykur olarak soğuk çaylarımız sayesinde gençlerle, çocuklarla ciddi bir kucaklaşma havası sağladık diyebilirim. Didi’yi çok sevdiler, hatta ailelerine de sevdirdiler. Bu, Çaykur açısından da çok önemli bir gelişme. Orta yaş kuşak ile çocuklar-gençler arasında tekrar bir köprü oluşmuş oldu. “Ödül resme ilgimi artırdı” Yarışmanın birincisi Elif Hüsna, kazanmayı beklediğini söylüyor ama bir yandan da törende mutluluktan uçuyor… Elif Hüsna bir gününü resmi oluşturan fikri bulmak için harcamış. Süreci şöyle anlatıyor: “Yarışma bir ay boyunca sürdü, ben henüz mayısa girmeden bitirmek istemiştim. Öğretmenim ‘Çok aceleci davranıyorsun, daha süren var,’ dedi. Aynı gün bitmesini istiyordum ama sonra zamana yaydım. Sürem olduğunu kendime hatırlatınca, bu sefer de çok yavaş çalıştım. Hatta biraz geciktim. Resmin çoğunu son gün yaptım. Ama sonuçta istediğim gibi bir resim çıktı ortaya. Temayı oluştururken fikir aldım. Çaylık dergisinde bir Rize yazısı vardı. O yazıdan etkilenerek bir resim yapmak istedim. Ama öğretmenim soyut şeylerin daha çok puan kazandıracağını söyledi. Soyut şey deyince bu fikri geliştirdim. Çay filizi fikrini bulmak için bir gün düşündüm. Eve gelince annem ‘Bir günde sadece bu fikri mi buldun?’ dedi ama iyi bir fikir olduğu ortaya çıktı. Çayın hayatımızdaki ve Karadeniz’deki yeri ve önemi fikri bana aitti ama öğretmenim ve annem de bu fikrimi biraz zenginleştirdi. Çizmesi bana aitti. Önce pastel boya ile keçeli kalem birbirine karıştı… Sonra tamamladım.” Resme karşı zaten ilgisi olduğunu ancak aldığı ödülün bu ilgiyi artırdığını, daha çok resim yapma isteği uyandırdığını söyledi. Annesi ve babası Çaykur’da çalışan, bu nedenle fabrikaya ve alım yerine sık sık giden Elif Hüsna, çayı da seviyor. Çaylığa da giren Elif Hüsna, en güzel fotoğrafının da annesi tarafından çaylıkta çekildiğini söyedi. HAZİRAN 2014 [35] [güncel] Çocuklarımıza çay kültürümüzü, Çayın bizim için taşıdığı değeri öğretmemiz, aktarmamız gerekiyor. Özellikle yöre gençlerinde böyle bir sevgi, ilgi gelişiyor. Ama Türkiye genelinde genç kuşağın çayla, babaları-anneleri, dedeleribüyükanneleri kadar iç içe olduğunu pek söyleyemiyoruz. Diğer içecekler, zaman zaman moda haline gelerek çayın yerini bir süreliğine alabiliyor. Ama sonuçta bütün gençlerimiz, aile kültürü etkisiyle çay içiyor.” Beyaz çay ile birlikte çocukların ve gençlerin harçlık için çaylıklara gireceği ümidini taşıdıklarını belirten Sütlüoğlu, “Biraz da bunu amaçladık. Çocukların çaylığa girmesi ve ona dokunması bizim için çok önemli. Son yıllarda çaya uzaktan bakar hale gelmiştik. Sadece çocuklar değil, aileler de… Randevulu sistemle birlikte çay üreticileri de bahçelerine dönmüş oldu. Ancak birebir dokunmak farklı bir durum; tomurcukta çay da bunu sağladı,” dedi. Çocuklardan resme ilgilerini, çay sevgilerini sürdürmelerini isteyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, çocuklarımızı motive edecek, onları sevindirecek çalışmaları sürdürecekleri müjdesini verdi. Hediyelerini ve sertifikalarını alan çocuklar, tören sonunda aileleri ve İmdat Sütlüoğlu ile fotoğraf çektirdi. “Çay çok güzel kokuyor” Yarışmanın ikincisi Hüseyin Özdemir de çok heyecanlı… Aynı zamanda da iddialı; böyle bir sonuç beklediğini söylüyor: “Hem bekliyordum, sürpriz olmadı, hem de sürpriz oldu. Çok mutluyum. Okula başladığımdan beri resimle ilgileniyorum. Ama bu yarışmayı kazanmak, resim konusunda beni teşvik etti. Resme devam edeceğim”. “Benim bisikletim vardı, ablama da alacaktık. Bu bisiklet benim olacak, diğerini ablam alacak. Yaz tatilinde bisikletle gezeceğim,” diyen Hüseyin Özdemir, resminin temasını da şöyle anlatıyor: “Resmimde ‘Çay mutluluktur’ demek istedim. Zaten resmimin üzerine bunu yazıyla da yazmıştım, ‘Emeğin keyifli mutluluğu’ diye… Yani emek veriyorsun, sonra da mutluluğun tadını çıkarıp çayı keyifle yudumluyorsun. Herkesin çayla ilgisi var. Herkes keyif alarak çay içiyor. Ben de kahvaltılarda çayı bitirmeden sofradan kalkmam. Çayı seviyorum. Bu sevgimi, çayın geçirdiği aşamaları resmederek anlattım. Çay, çaylıklardan toplanıyor, fabrikaya getirilip işleniyor, sonra da sofralarımızdaki yerini alıyor. Böyle anlatmak istedim. Çayı seviyorum. Babam Çaykur’da çalışıyor. Onun çalıştığı fabrikaya gidiyorum. Çok güzel bir yer. Bir de çay, çok güzel kokuyor!” [36] HAZİRAN 2014 Çaylık “bir” yaşında Çaykur ailesini her ay sayfalarında buluşturan, aynı ailenin ferdi olup da uzak köşelerde birbirinden habersiz çalışanları kaynaştıran Çaylık dergisi bir yılı geride bıraktı. Bu bir yıl içinde çay dünyasını yakından izledik, Çaykur’da birbiri ardına gelen atılımları mercek altına aldık, Çaykur ailesinin fertlerine mikrofon tutup onların öykülerini dinledik. Ancak mikrofonlarımızı Çaykur çalışanlarına bu kez Çaylık dergisiyle ilgili değerlendirmelerini almak için uzattık. Çaylık AİLEYİ KAYNAŞTIRIYOR Çaylık DERGİSİ için ne dediler? Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu Çaykur’un geçmişte de bir dergisi vardı; ara verilmişti. Ancak bir dergi gerekliydi. Çünkü gerek kurumla ilgili, gerekse çay dünyasına ilişkin haberler kamuoyuyla paylaşılmalıydı. Hem kurum personeline hem de kurum dışındaki çevrelere çay dünyasının düşüncelerinin, duygularının, planlarının, projelerinin aktarılması gerekiyordu. Bu gereklilikler nedeniyle aylık olarak çıkarmaya başladığımız Çaylık, bir yaşını doldurdu. İnşallah bundan sonra da devam edeceğiz. Çünkü dergimiz sayesinde bir eksikliği tamamladığımızı düşünüyoruz. Olması gereken ama olmayan bir dergiyi hayata geçirdik. HAZİRAN 2014 [37] [güncel] in GİSİ iç R E D k Çaylı ? diler e d e n FATİH YAZICI / Pazarlama Dairesi / Memur Dergiyi görsel olarak da, içerik olarak da beğeniyorum. Kurumsal haberlerin yer alması, çalışanlara yer verilmesi açısından son derece yararlı buluyorum. İmalat hikâyelerinin işlenmesi de çok yararlı. Belki evlilikler, taziye mesajları gibi bilgilere de yer verilebilir. HAKAN POLAT Pazarlama Dairesi Derginin çerçevesi kurum içi iletişim olduğu için Çaylık’ı başarılı buluyorum. Kurum kültürüne fayda sağlıyor. Bayileri, personelini görüp tanıyabiliyor, oradaki çalışmaları hakkında bilgi edinebiliyoruz. Bayilere ayrılan sayfalar geliştirilebilir; ilginç hikâyeleri varsa, aktarılabilir. Derginin çerçevesini genişletmek gibi bir tercih olursa, içeriğe eklenebilecek çok konu var; biraz daha spor, güncel makaleler veya bilim-teknoloji konuları gençlerin ilgisini çeker. MURAT VATANLAR Genel Müdürlük / Güvenlik Görevlisi Dergide çayla ilgili her şey var. Tanımadığım insanları da tanıma fırsatım oluyor. Çaylık bu haliyle yeterli bilgi veriyor. Ersoy Ustaoğlu Gündoğdu Fabrikası / Bakım Onarım Kısım Müdürü Çaylık dergisi beni geçmişe götürdü. Yıllar önce de bu devasa kuruluş çalışanlarını Çaykur dergisiyle buluşturuyordu. Daha sonraları dergi kesintiye uğradı. Çaylık’ın Çaykur’un marka değerine önemli katkılar yaptığı kanaatindeyim. Her sayısını titizlikle izliyorum. Kuruluşumuza yıllarca emek veren yönetici büyüklerimize derginin bir bölümünde yer verilmesini öneriyorum. ALİ DENİZ TOSUN Pazarlama Dairesi / Memur MUSTAFA MERAL Gündoğdu Fabrikası / Şoför Güzel bir dergi. Çaykur’da hem çalışıp hem de üretici olan çok kişi var. Bu yüzden derginin sadece çalışanlarla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Dergide çay üretimi konusunda sürekli bilgilendirme yapılması bizler için çok faydalı olur. Mesela, nadir de olsa zirai ilaçlama yapılıyor. Zirai ilaçlamanın hem ürüne hem çevreye hem de insan sağlığına verdiği zarar anlatılabilir. Bilinçsizce yapılan her uygulamanın önüne dergide verilen bilgiler sayesinde geçilebilir. En çok bayilerin tanıtıldığı kısmı beğeniyorum. Çünkü sahada çok fazla yer almıyorum. Dolayısıyla Çaylık aracılığıyla bayileri tanıma fırsatım oluyor. Toplantı için Gaziantep’e gittiğimde, Çaylık’tan aşina olduğum için oradaki ekiple yabancılık çekmeden tanışıp kaynaştım. Üretimle dağıtımın birbirini tanımasını sağlıyor. ENES BOSTAN / Pazarlama Dairesi / Memur Dergiyi beğenerek izliyorum. Özellikle de çalışanlarla ve onların hayatlarıyla ilgili haberleri… Dergi bence, bir aile kültürünün oluşturulması konusunda önemli bir işlevi yerine getiriyor. Dergiye olan ilginin canlı şahidiyim. Buraya gelip, “Benim de şöyle çalışmalarım var. Çaylık dergisinde benim de haberim çıksın” diyen arkadaşlarımız oluyor. Bu ilgi nedeniyle dergiyi başarılı buluyorum. Çaylık birbirimizi tanımamızı da sağlıyor. Biz Genel Müdürlük’teyiz, farklı bir ortamımız var. Hopa’daki veya Tirebolu’daki arkadaşlarımızın çalışma ortamları nasıl, bizimle aynı şartlarda mı çalışıyorlar, bilmek isteriz. Birbirimizle iletişimimiz hemen hiç yoktu. Dergi sayesinde bu bilgi akışı sağlanıyor. Dergi bence bu içerik ve tasarımla devam etmeli. [38] HAZİRAN 2014 HASAN YAPICI Ardeşen Fabrikası / Elektrikçi 2006’dan beri Çaykur’dayım. Dergi, Çaykur gibi ülkemizin can damarı bir kurum için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtı. İçeriğin daha da zenginleşeceğine inanıyoruz; emeği geçen herkesin ellerine sağlık. ADEM ERDEM Ardeşen Fabrikası / İmalat Ustası Dergi çok güzel. Benim bile 22 yıldır burada görmediğim, düşünemediğim şeyler okuyorum. İçerik daha geniş kapsamlı olabilir. Derginin hitap ettiği alanın daha da genişlemesinin iyi olacağını düşünüyorum. Kurumumuzun her kademesine ulaşması dergimiz adına çok önemli... FAHRETTİN ÖZTÜRK / Levazım Müdürlüğü / İşçi KEMAL ULUŞAHİN Ardeşen Fabrikası / Doğalgazcı Hayatımız boyunca çayın içinde bulunan insanlarız. Ama bu, bilgiye ihtiyaç duymadığımız anlamına gelmiyor. Dergide çayla ilgili bilgiler verilmeye devam edilmeli. Akla gelecek tüm bilgiler; çayın bahçesinde yetişmesi, gübrelenmesi, bakımının yapılması… Çaylık, fabrikamızın imalattan üretime kadar her noktasını kapsıyor. Bölgemizi tanıtan, faydalı bir dergi. Bundan sonra da yakından takip edeceğiz. KADİR ORTAACAR Ardeşen Fabrikası / Personel Memuru ADNAN AYÇİÇEK Ardeşen Fabrikası / Sıhhi Tesisatçı Çaylık, Çaykur’un tanıtımı adına atılmış çok önemli bir adımdır. İçerik açısından bir sorun yok. Derginin sadece kurum içinde kalmayarak bölge bazında ulusal basın kanallarıyla dağıtılması, Çaykur’un tanıtımı açısından çok iyi olur. Çaykur’un kamu kurumu olduğunu bilmeyen insanlar var Türkiye’de, dağıtım alanı biraz daha genişletilebilir. Dergide çok güzel konular işleniyor. Çok sıcak bir ortam yaratmış, çayı herkese anlatmış. Derginin kurumumuz adına bir arşiv değeri taşıdığına inanıyorum; kültürel anlamda da büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Bu yönüyle işçi arkadaşlarımız için çok önemli bir kültürel işlevi yerine getiren dergimizi ilgiyle izlemeye devam edeceğim. MURAT KARAMAHMUTOĞLU Gündoğdu Fabrikası / Teknik Ustabaşı Çaylık genel anlamda çok güzel bir dergi fakat daha geniş kapsamlı olabilir. Örneğin kültürel faaliyetlere daha fazla katılım gösterilebilir ve bunlara daha çok yer verilebilir. Çaykur’un sosyal sorumluluk projelerinden gurur duyuyoruz. KİBAR TOPALOĞLU / Levazım Müdürlüğü / İşçi Çaylık’ı bu haliyle beğeniyorum. Tüm sayılarda değişik konular işlenmiş durumda. Eklenecek bir başlık yok. Çaykur çalışanlarının birbirlerinden haberdar olmasını sağlıyor. Çocuklarıma verip, okul arkadaşlarına götürmelerini istiyorum. Çocukların çay ve çayın üretim süreciyle ilgili bilgilenmelerini sağlar. MEHMET ZEKİ HACIOSMANOĞLU Ardeşen Fabrikası / Şoför 1992’den beri Çaykur’da şoförüm. Çaylık dergisinin başarılarının devamını diliyorum. Bulmaca var, Çaykur’dan haberler var... Çok geniş ve yeterli bir içeriğe sahip. İMDAT DEMİRCİ Levazım Müdürlüğü / İşçi Çay konusundaki her türlü bilgi bizim işimize yarıyor. Üretimden tüketime kadar çayın her evresi… Çaylıkları, fabrikaları yeteri kadar bilmeyenler var. Dergide Çaykur çalışanlarının tanıtılması, birbirimizi tanımamız için bir fırsat. Fabrikaların tanıtımları da bu anlamda yararlı. HAZİRAN 2014 [39] [teknolojigünlüğü] Futbol Brezilya’da teknolojiyle barıştı Haziran boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan fıfa 2014 Dünya Kupası, 13 Temmuz’daki final mücadelesiyle sona erecek. Futbolun büyük b‹r tutkuyla sevildiği Brezilya’da gerçekleştirilen turnuva, teknolojinin yoğun kullanımıyla da dikkat çekiyor. Yıllardır tartışılan gol çizgisi teknolojisinin ilk kez kullanıldığı turnuva; geçici sprey, ultra hd televizyon yayını, interaktif uygulamalar ve seyirciler için kurulan en büyük Led ekran gibi çok sayıda yeniliği de bizlere kazandırdı. Teknoloji kullanımının yıllardır soru işaretleriyle karşılandığı futbol dünyası, Brezilya 2014’te teknolojiyle tam anlamıyla barıştı. Gol çizgisi teknolojisi Futbol topunun gol çizgisini tamamen geçip geçmediği dünya kupaları tarihinin en çok tartışılan konularından biridir. Neredeyse her turnuvada hatalı bir hakem kararı, rakip ülkenin elenmesine yol açar. Brezilya’daki Dünya Kupası’nda bu tür tart›şmalara son vermek için “Gol Çizgisi Teknolojisi” adında bir sistem kullanılmaya başlandı. Bu sistemde topun gol çizgisini tamamen geçip geçmediği iki kaleye yerleştirilen toplam 14 kamerayla tespit ediliyor. Top, kale çizgisini geçtikten sadece bir saniye sonra sistem hakemin kolundaki akıllı saate gol olup olmadığına dair bir sinyal gönderiyor. Her şeye rağmen gol kararı vermenin hakemin inisiyatifine bırakıldığını da ekleyelim. Sosyal medya patlaması Snapshot Brezilya’daki turnuvayla birlikte hayata geçirilen bir başka yenilik de Snapshot adında bir akıllı telefon uygulaması. Bu uygulamayı telefonlarına indiren kullanıcılar, çektikleri şutun hızını, açısını ve havada kalış süresini hesap edebiliyor. Bu uygulamayla kullanıcılar, kaydettikleri şutu Brezilya’da forma giyen dünyaca ünlü futbolcuların şutlarıyla karşılaştırabiliyor. [40] HAZİRAN 2014 Brezilya 2014, kuşkusuz tarihin en interaktif Dünya Kupası olarak kayda geçiyor. Gittikçe yükselen bağlantı hızları, sosyal medya seçenekleri ve akıllı cihazlarla birlikte milyonlarca insan turnuvayı, birbirinden farklı yönleriyle sosyal medyaya taşıyor. Televizyonların yanı sıra bir gözümüz artık elimizdeki cihazlarda... Bundan 16 yıl önce Fransa’daki turnuvanın final maçında cep telefonu olan seyircilerin sayısı sadece 15 bin idi. Dolayısıyla, insanların paylaşımı da kısa mesajlarla sınırlıydı. Brezilya’da ise maçların oynandığı 12 stadyumun tamamında 4G ve WiFi teknolojisiyle online dünyaya kolayca ulaşmak mümkün. Bu nedenle Brezilya, yoğun içerik paylaşımıyla tarihin en sosyal turnuvası unvanını şimdiden kazanmış durumda. Dünyanın en büyük ekranı Brezilya’daki Dünya Kupası, tam bir karnaval coşkusunda geçiyor. Stadyumun içindekilerle beraber, meydanlarda kurulan dev ekranların etrafında toplanan taraftarlar da futbol coşkusuna ortak oluyor. Sao Paulo Arena’nın etrafında toplanan futbolseverler diğerlerine göre biraz daha şanslıydı, çünkü müsabakaları dünyanın en büyük LED ekranından (170x20 metre) izleme şansı yakaladılar. Örgü krampon Topların yanı sıra futbol ayakkabıları da Brezilya’da düzenlenen bu turnuvayla birlikte değişmeye başladı. Üreticilerin örgü krampon adını verdikleri yeni ayakkabı, oyuncuların ayaklarını daha iyi sararak onların teknik özelliklerini daha rahat sergilemelerine olanak veriyor. Krampon üretimini kökünden değiştireceği öngörülen örgü teknolojisinin yaygın olarak kullanımına da ilk kez Brezilya’da şahit olduk. Brazuca 1970 Dünya Kupası’ndan bu yana kupadaki maçlarda kullanılan futbol topunu aynı firma üretiyor. Futblo topu üretimi teknolojisini her yıl biraz daha ileriye taşıyan üretici firma, Brezilya’daki turnuvanın resmi topunu dünyanın en iyi 600 futbolcusuyla birlikte geliştirdi. “Brazuca” isimli futbol topu, eskisine göre farklı tasarıma sahip ve çok daha sağlam. Vurulduğu zaman havada daha tutarlı giden Brazuca, daha az sürtünme direncine maruz kalıyor. Brazuca’nın, NASA’da bir rüzgâr testinden bile geçirildiğini ekleyelim... Robot futbolu Şimdiye kadar sözünü ettiğimiz tüm yenilikleri hayranlıkla izlesek de gelecekte hangi teknolojik imkânların futbola adapte edileceğini öngörmek çok zor. Uzmanlar önümüzdeki on yıllarda geliştirilen teknolojilerin futbolu kökünden değiştirebileceğine dikkat çekiyor. Örneğin, yapılan tahminler arasında, hakemlik kavramının önümüzdeki 20 yıllık süreçte futboldan tamamen kalkabileceği de yer alıyor. Sıradışı tahminlerden birine göre 2040 yılında robotlar arası futbol yaygınlaşabilir. İnsanlara benzeyen ve süper yeteneklerle donatılmış robotların yeşil sahaya inmesi futbolu nasıl değiştirir? Bu soruya yanıt vermek oldukça güç. HAZİRAN 2014 [41] [sağlık] Kanser, çağımızın en yaygın hastalıklarından biri. Sağlık sektörü büyük bütçeli araştırmalarla çare arıyor. Ancak bu hastalıkla karşı karşıya kalmamak için bizlere düşen görevler de var KANSERE KARŞI İ R E N Ö YEDİ WCRF (World Cancer Research Fund/Dünya Kanser Araştırma Vakfı), Londra merkezli bir vakıf. 1982’de, kanserin önlenmesi ve kontrol edilmesi amacıyla kurulmuş. Bu anlamda derneklere önderlik ediyor, onları birleştiriyor. Araştırmacılar, sağlık profesyonelleri, kanun düzenleyiciler ve diğer sağlık örgütleriyle birlikte çalışıyor. İnsanlara kanserin oluşma riskini azaltacak bilgiler sağlıyor. Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve şişmanlıkla ilgili bilgiler veriyor. WCRF, Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’yle ortak hazırladığı bir raporda bu hastalığa karşı yedi öneri sundu: ÖNERİ 1 Normal, sağlıklı bir kiloda olabildiğince ince kalmaya çalışın. s Ortalama erişkin vücut kitle indeksi (kilo/boyun karesi) 21-23 arasında değişiyor. Bu, ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. [42] HAZİRAN 2014 s 21 yaşından itibaren normal vücut kitle indeksi (kilo/boyun karesi) değerlerinde kalmaya çalışın. s Erişkinlik döneminizde kilo almaktan ve bel çevresi ölçüsünün artmasından kaçının. ÇÜNKÜ: Kansere karşı korunmada yaşam boyu sağlıklı bir kiloyu korumak en önemli yollardan biri olabilir. Bu, sizi ayrıca birçok kronik hastalığa karşı da koruyacaktır. Dünya, 1980-90’lardan çok daha şişman! Yüksek refah düzeyine sahip birçok ülkede fazla kilolu ve şişman insan sayısı arttı. Asya’da ve Latin Amerika’da, hatta bazı Afrika ülkelerinde bile şişmanlığa bağlı hastal›klar›n say›s› enfeksiyona ve besin eksikliğine bağl› sağl›k sorunlar›n›n say›s›n› geride b›rakt›. Fazla kilolu veya şişman olmak bazı kanser türlerinin oluşma riskini artırıyor. Aynı zamanda hipertansiyon, felç, şeker hastalığı ve kalp hastalığı riskini de… Çocuklukta ve ergenlikte fazla kilolu veya şişman olma durumu çoğunlukla erişkinlikte de devam ediyor. ÖNERİ 2 Aktif olmayı günlük yaşamın bir parçası haline getirin. Her gün en az 30 dakika tempolu veya 60 dakika orta hızda yürüyün. Televizyon seyretmek gibi, sizi hareketsiz bir yaşama sürükleyen hobilerinizi sınırlayın. ÇÜNKÜ: Çoğu kişi, özellikle de endüstrileşmiş bölgelerde yaşayanlar fiziksel aktivite sınırının altında hareket ediyor. Endüstrileşme, şehirleşme ve makinelerin gelişmesiyle insanoğlu gitgide hareketsizleşiyor. 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle zengin ülkelerde hareketsiz yaşam şekli gelenekselleşti. Oysa fiziksel aktivitenin hemen her şekli, bizi bazı kanser türlerine karşı koruyor. ÖNERİ 3 Bol kalorili yiyeceklerin tüketimini azaltın. Şekerli içeceklerden uzak durun. Fast food tüketmekten kaçının. Tüketirseniz de bunun nadir olmasına özen gösterin. Hedef, 10 yıl içinde toplumların şekerli içecek tüketiminin yarıya inmesini sağlamak olmalı. ÇÜNKÜ: Yüksek kalorili yiyecek ve şekerli içecek tüketimi, tüm dünyada hızla artıyor ve bu da global ölçekte, kilo almaya, ‘şişmanlamaya’ yol açıyor. İşlemden geçmiş yiyecekler bol şeker ve yağ içerir, bu yüzden bol kalorilidir. Su içeriğinden dolayı içecekler, yiyeceklere göre daha az yoğun. Ancak şekerli içecekler doygunluk hissi yaratmadığı için fazla enerji alımını da durdurmuyor! Sadece daha fazla enerji alımına, dolayısıyla aşırı kilo alımına yol açıyor... ÖNERİ 4 Bol bol bitkisel yiyecek tüketin! s Nişastalı olmayan sebze ve meyve tüketiminiz günde en az 600 gram olmalı. s Günde en az beş porsiyon (en az 400 gram) nişastasız sebze ve meyve yiyin. s Her yemekte işlenmemiş tahıl ve baklagil tüketmeye çalışın. s İşlenmiş rafine nişastalı ürünleri sınırlayın. ÇÜNKÜ: Kanıtlar kansere karşı koruyucu beslenme biçiminin ağırlıklı olarak bitkisel besinlerden oluştuğunu gösteriyor. Bitkisel besin; besin gücü bakımından yüksek, lif açısından zengin ve düşük kalorili olmalı. Nişastasız sebze ve meyveler bazı kanser türlerine karşı koruyucu olabilir. Kalorileri düşük olduğundan kilo almayı da engellerler. Nişastalı olmayan sebzeler hangileri? Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, semizotu, roka, maydanoz, brokoli, bamya, patlıcan gibi…) Ama patates değil örneğin. Havuç, enginar, kereviz, turp da nişastalı olmayan sebzelerden… ÖNERİ 5 Tuzu azaltın. Küflü yiyeceklerden kaçının. s Hedef günde 5 gramdan az tuz tüketmek olmalı. (2 gram sodyum) s Aflatoksinlere maruz kalmayın. ÇÜNKÜ: Gitgide güçlenen kanıtlara göre, hazırlama ve koruma yöntemlerinde tuz kullanılan yiyecekler, mide kanserine neden olabiliyor. Tuz, insan sağlığı ve yaşam için gerekli. Ama dünyanın her yerinde tüketilenden çok daha azı! Tuzu kullanmayan koruma yöntemleri nelerdir? Buzdolabında saklamak, dondurmak, kurutmak, şişelemek, kutulamak veya mayalamak. s Aflatoksin içeren yiyecekler karaciğer kanserine neden oluyor. Aflatoksin içerebilecek yiyecekler: Tüm tahıl bazlı yiyecekler (buğday, arpa, çavdar, yulaf), müsliler, baklagiller ve fıstık, tohumlar ve kuruyemişlerde de bulunabilir. Çiftlik hayvanlarının yemleri aflatoksinli olabilir; bu yemlerdeki aflatoksin, hayvanın sütüne, etine karışabilir. Özellikle sıcak, nemli iklimleri olan ülkelerde yiyecekler uygun koşullarda saklanmadığında, aflatoksin üretiyor. HAZİRAN 2014 [43] [sağlık] Aflatoksin nedir? Ürünler ihraç da edildiği için, aflatoksin uluslaraMikotoksinler bazı küf ve rası sorun haline geliyor. mantarlar tarafından üretilen Afrika ülkeleri, Güneydoğu Asya ve Çin’de katoksinlerdir. Yiyecekleri küflendirenler, raciğer kanseri çok sık görülüyor. Avrupa’da genelde pişirmekle zarar görseler de, ve Avustralya’da oran düşük ama ABD’de ürettikleri toksinler kalıyor. Aflatoksinler yüksek. Tahıl ve kuruyemişlerin uygun olmade bir tür mikotoksindir. Doğal olarak yan koşullarda uzun süre saklanması, gelir oluşan tüm aflatoksinler Uluslararası düzeyi düşük ülkelerde aflatoksini çok tehliKanser Araştırma Enstitüsü keli hale getiriyor. tarafından birinci derece Sıcak havalarda naylon torbada uzun süre kalkanserojen madde olarak mış kuruyemişlerde aflatoksin ürüyor. sınıflandırılmıştır. İhtiyacınızdan fazla tahıl ve kuruyemiş almayın. Az miktarda alıp tüketin. Kokusu, tadı değişmiş ürünleri kullanmayın. ÖNERİ 6 ÖNERİ 7 Tüm besin ihtiyacını sadece yediklerinizden, içtiklerinizden sağlamaya çalışın. Kanser önlemek için yardımcı destekleri önermiyoruz. Bazı durumlarda veya diyetle alım yetersizse destekler yararlı olabiliyor. ÇÜNKÜ: Kanıtlar, yüksek doz besinsel desteklerin kansere karşı koruyucu olabileceği gibi bu hastalığa neden de olabileceğini gösteriyor. Genel düşüncemiz; kansere karşı destek kullanımının hiç umulmayan ters etkileri olabileceği yönünde… Tercih ettiğimiz, gerekli besinlerin geleneksel diyetten alınması. Alkolden ve sigaradan kesinlikle uzak durun. Kırmızı e t tüketim ini azaltın s Kırmızı ve işlenm eti haftad iş etlerde a 300 gra n kaçının ana hedef m dan fazla . olmalı. tüketmem ek s En fazla 500 gram da kalın. jambon g Sosis, suc ibi tütsüle uk, salam n m iş, özel y , lanmaya h öntemlerle azır hale g s a k e ti ri lm yasal koru iş, tuzlanm yucular ek ış, kimlenmiş etl miş etleri er olan iş tercih etm leneyin. Yiye çok az mik cekseniz tarda yem de elisiniz. ÇÜNKÜ: Eğer ölçü lü tüketilirse kaynaklı y hayvansal iyecekler besleyici v jetaryen b e sağlıklı. eslenme Vebiçimlerin çeşitli kan deki insan ser türleri la rın ni geliştirm düşük. Am e riskleri a bunda g d a ha enel olara leri önemi k sağlığa de göz ön v e rd ikünde bulu sigara içm ndurmak g emek, az erekiyor; a lk o l kullanmak besinsel a gibi… Ayrı çıdan çok ca et, güçlü bir y demir, B1 iyecek; pro 2 vitamini te in , iç ç inko, e ri yor. 300 gram pişmiş et= 4 00-450 gra 500 gram m çiğ et... pişmiş et= 700-750 g Kırmızı ve ram çiğ et. işlenmiş e .. tlerin bazı konusund kanser türl a artık hem e ri ne yol açtı fikiriz. Hay yetler kilo ğı vansal yağ da aldırıyo d a n zengin d r. i- [44] HAZİRAN 2014 Bizce en iyi beslenme biçimi, desteklerle değil, yiyecek ve içeceklerle olan. Yüksek doz destek kullanımının bazı kanser türlerinin oluşma riskini artırdığına dair kanıtlar var. Bazı yüksek riskli gruplarda destek kullanımının kanseri önlemede etkin olduğu görülmüşse de, bunu genel popülasyona uygulamak doğru olmaz. Destek kullanımının beklenmeyen ters etkileri olabilir. Bu yüzden de kanseri önlemek için destek kullanımını önermek akıllıca değil. Komite yine de desteklere ihtiyaç duyulabilecek zamanlar da olduğunu kabul ediyor. [kişiselgelişim] Farklı kişiliklerdeki insanlarla anlaşabilmenin sırları nelerdir? Peki ya insanlara sevgiyi, onların almak istediği şekilde vermenin yolları?.. İnsanlar aynı olaylara neden farklı tepkiler verir? Neden bazı insanlarla sıcak da bazı insanlarla mesafeli ilişkiler kurarız? Cevaplar, kişisel gelişim uzmanı Oğuz Saygın’ın renklerinde… Farklı insanlarla anlaşabilmenin I R A L Ç U İP “‘Kimse beni anlamıyor’, ‘Anlaşamıyoruz’ cümlelerini sık sık kullanıyoruz? Her an çevremizdeki insanlarla iletişim kurmaya çalışırken, çoğu zaman hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Üstelik çoğunlukla kendimizi haklı görüp karşı tarafı suçluyoruz. Peki, hiç kendimize sorduk mu, sorunların temelinde yatanın, karşımızdaki insanı yeterince tanıyıp tanımadığımızla ilgili olabileceğini?” Bireysel ve kurumsal gelişim uzmanı Oğuz Saygın’ın, renklere göre belirlediği kişilik özelliklerimizi birbirimizi daha iyi anlamamız ve ilişkilerimizde yaşadığımız büyüklü küçüklü iletişim kopukluklarına çözüm üretebileceğimiz şekilde formüle ettiği “İnsanları Tanıma Sanatı” kitabı bu sözlerle tanıtılıyor. Saygın, dört temel insan karakteristiğini renklerle ifade ediyor. Kırmızı; güçlü, kararlı, başına buyruk. “Kafama koyduğumu yaparım, hiçbir şey beni durduramaz” diye düşünüyor. Yeşil; barışçıl, mülayim, sevecen. Mavi ise tertipli, planlı, düzenli. Oturup kalkması bile ahenkli... Sarı ise popüler ve neşeli. Bu dört kişilikten herhangi biri, diğerlerinden ne daha iyi ne daha kötü… Her kişiliğin, diğerlerinin sahip olmadığı güçlü ve zayıf yönleri var. Her kişilikteki insan başarılı olabilir. Her biri kendine özgü bir çalışma tarzına sahip. Ama bir kişiliğe özgü davranış biçimleri öteki üç kişilikte stres yaratabiliyor. Dolayısıyla, etkinliğimizi artırmak için bizden farklı kişilerle bir uyum yakalamamız gerekiyor. Aklınıza “Başarılı insanlar hangi renkten çıkıyor?” gibi bir soru geldiyse, hemen yanıtlayalım, ‘en başarılı renk’ diye bir şey yok. İlla ki bir başarı tanımı arıyorsak, diğer üç rengi en iyi anlayan ve onlarla anlaşan insana ‘en başarılı’ diyebiliriz. GECELERİ KİM UYKUSUZ KALIR? Saygın, kime nasıl davranmak gerektiği konusunda hayatın içinden minik ipuçları veriyor: “Kırmızıyla az konuşun, öz konuşun. Çünkü, sabredip dinleyemez. O, sonuç odaklıdır; bir an önce sonuç almak ister. Aman maviye kırışık para vermeyin. Bu, onun gözünde hayli kötü bir referans olur. Yeşile bir şey satmak istiyorsanız, beden dilini okumalısınız. Çünkü o ancak beden diliyle ‘hayır’ diyebilir. Eğer sizi kırmamak için ‘evet’ dediğini bilerek ona bir şey satarsanız alır ama sizinle bir daha da iş yapmaz. Sarıların kafaları dağınıktır. Emir tekrarı yapıp yazdırın ve sabırla da kontrol edin.” Saygın, özelliklerini sıraladığı bu renklerin karakterlerinin ne kadar anlaşıldığını görebilmek için sınıfa bir test sorusu soruyor: “Gece en zor uyuyan insanlar hangileri olabilir?” Cevap maviler... Çünkü mavi, gece uyumadan önce günün bir bilançosunu yapar, sonra da ertesi günkü işlerini planlar. Kırmızı “Yarın kalkar çözeriz,” der ve uyur. Yeşil, bazen kırmızının yarın neler yapacağını düşünerek uykusuz kalır. Sarı ise “Allah büyüktür” deyip yatar uyur. HAZİRAN 2014 [45] [kişiselgelişim] KİM KİME NASIL DAVRANMALI? EĞER MAVİYSENİZ... SARIYA: Onay ve takdir sözcüklerini çok kullanmazsınız ama bilin ki sarıların bu sözcükleri duymaya ihtiyacı vardır. Sarıları olduğu gibi kabul eder, kurallarda esnek olmaya çalışırsanız, onlarla çok daha iyi bir iletişim kurarsınız. Sıkı planlar, prosedürler sarılara yük olarak gelir, motivasyonlarını düşürür. Bu nedenle onlara talimat verirken açıklamalarınızı kısa ve öz yapın. KIRMIZIYA: Sonuç odaklı kırmızılardan detaylı bilgi istememeli, detay ve uzatmalara fazla takılmamalısınız. Bu kişilerin geçici patlamalarının normal olduğunu bilin ve bu davranışlarının altındaki iyi niyeti görmeye çalışın. “Az laf çok iş” diyen kırmızılarla dolaylı değil, açık ve net ifadelerle konuşun. Mesajlarına, taleplerine cevap vermekte gecikmeyin. YEŞİLE: Ona kendisini aşacak sorumluluklar vermeyin. Aşırı planlı çalışmalarını da beklemeyin. Bir an önce işlerini bitirip dinlenmek isterler, sabırlı olun. MAVİYE: Sizin gibi her mavi de hassas ve alıngandır, eleştirilerini dikkate alın. Her ikinizin de üzerinde durduğu ayrıntıların sayısını azaltın. EĞER SARIYSANIZ… MAVİYE: Mavinin yanında daha düzenli ve resmi olun, biraz daha ciddi davranın... Mavilere göre bunlar, kişiliğinizin özellikleri olsa da, çocukça hareketlerdir. Özellikle onların yanındayken işinizin kalitesine ve ciddiyetine önem verin. Moralleri bozuksa onları yalnız bırakın; espriler, şakalar yapmayın. KIRMIZIYA: Şakalarınız konusunda her ne kadar kırmızılar daha anlayışlı olsa da, ölçüyü kaçırmayın. Kırmızılarla konuşurken sonuca en kısa zamanda varmanız gerektiğini unutmayın. Rahat tavırlarınıza ve onların zamanlama hassasiyetine dikkat edin. Kararsız bir yapı sergilemeyin, belirsiz ifadeler kullanmayın. YEŞİLE: Onları enerjik zannedip hareketli bir hayata sürüklemeyin. İnce ve düşündüren esprileri sevdiklerini, sabırla dinleseler de sıkılabileceklerini unutmayın. Alçak sesle konuşun, onun sözünü kesmeyin. Dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Unutmayın, yeşiller de siz sarılar gibi onay ve motivasyon beklerler. SARIYA: Ciddi olup ayrıntılara önem vermeniz veriminizi artıracaktır. Birbirinizi motive ettikçe ortamda neşe hiç kaybolmaz. EĞER KIRMIZIYSANIZ... SARIYA: Onları fazla eleştirmeyin. Ne kadar iltifat eder ve onaylarsanız o kadar çok çalışırlar. Hata yapsalar bile sakin olun, yoksa panikleyip motivasyon kaybederler. Anlatacakları çok şey vardır, onları dinlemeye biraz daha fazla zaman ayırın. Çelişkili ifadeleri hoş görüp, nazikçe belirtin. MAVİYE: Çok dikkatli olun. Sonuç odaklı olsanız da onların sunduğu ayrıntılara dikkat edin. Onlar size benzemez, içlerine kapanıktır. Hassas ve alıngan mavilere nazik davranın. Ciddi ve mesafeli olun. Kendi görüşlerinizi kabul ettirmeye çalışırsanız, içlerine daha fazla kapanırlar. YEŞİLE: Emir kipi kullanmadan diyalog kurmaya çalışın, iş konusunda fazla zorlamayın. Yoksa hızlarını artırmak yerine yavaş- [46] HAZİRAN 2014 latırsınız. Sıcak ve samimi olarak hislerinizi paylaşın. Konuşma temponuzu düşürün. Onların yavaş konuşma temposuna sabır gösterin, sözlerini tamamlamayın. KIRMIZIYA: Esnek olmalısınız. Girişken tavrınızı azaltın, güç mücadelesine girmeyin. Unutmayın, karşınızda sizin gibi lider ruhlu birisi var. İş bölümü yapmak, çatışmaları engelleyecektir. EĞER YEŞİLSENİZ... SARIYA: Arzularınızı, neyden hoşlanıp neyden hoşlanmadığınızı net ifadelerle aktarın. Belli bir konuya odaklanmalarına yardımcı olun. Onlara “hayır” demeyi öğrenin. Siz dinledikçe onlar da tüm gün anlatabilirler. MAVİYE: Planlı programlı taraflarına uymaya çalışın ve plansız işler sunmayın. Mesafeli, ciddi olun; duygularınızı çok yansıtmayın, mantık çerçevesinden çıkmayın. Ayrıntılara inin. Düzenli hayatlarına ayak uydurmanız onları size yaklaştıracaktır. KIRMIZIYA: Çift taraflı iletişimde ısrar edin, daha girişken olun. Kırmızılara gerektiğinde “hayır” demeyi öğrenin. İşleri ertelemeyin, zamanında bitirin. Kaba bir tutum sergilemeyin. YEŞİLE: Karar almaya çalışın, yoksa sonuca varamazsınız. İkiniz de karar verirken hızlı olmadığınızdan, birinizin daha girişken ve daha hızlı olmasına özen gösterin. Duygularınızı biraz daha ifade ederek birbirinizi anlamaya çalışın. Duygunuzu ifade etmemeniz yanlış anlaşılmaya neden olabilir. KIRMIZILARA ÖĞÜTLER • Bir şey istediğiniz gibi yapılmadığında fazla zorlamayın • Her zaman lider olamayacağınızı kabullenin • Sizin gibi olmayanları sizden aşağı görmeyin • İnsanları kullanmayın • Sabırlı olmayı öğrenin • Olur olmaz her şeye karışmayın • Başkalarının da haklı olabileceğini kabul edin. MAVİLERE ÖĞÜTLER • Küçük şeyleri dert etmeyin • Keder kuşları başınıza yuva yapmasın • Etrafınızdaki insanların işleri iyi ya da kötü yapmasına izin verin. Tüm işler size kalmasın • Üzerinde siyah bir nokta bulunan sayfanın, kocaman beyaz kısmını da görün • Kendinizi fazla eleştirmeyin. • Korkularınızdan oluşan kurtları, size zorlu ve kârlı yollarda eşlik edecek kızak köpekleri gibi değerlendirin • En iyi olmaya çalışmayın, iyi olmanız yeterli • Ayrıntıları hesaplarken bütünü kaçırmayın • İyi bir şey yaptıklarında insanları takdir edin. SARILARA ÖĞÜTLER • Az kelimeyle çok şey anlatın • İnsan isimlerini ve gittiğiniz yerleri hatırlamak için hafıza tekniklerini uygulayın • Ajanda kullanın ve sakın kaybetmeyin • İnsanların sözlerini kesmeyin • Daha düzenli olun • İçinizdeki çocuğu canlı tutun ama her yerde ortaya çıkarmayın... YEŞİLLERE ÖĞÜTLER • Daha enerjik olun • İşe giderken olmasa bile seyahate, gezmeye giderken heyecanlanmaya çalışın • Hayatınızda her gün küçük ve güzel değişiklikler yapın • En azından sizi ilgilendiren konularda sorumluluk alın • İşlerinizi ertelemeyin • Kendi kendinizi motive edin, bunun için birilerini beklemeyin. Hangi renksiniz? Her dört şıktan sadece ikisini işaretleyin. Size en uygun olan şıkka 2, diğerine 1 puan verin. 1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi sizi daha iyi anlatır? 9. Öğrenci olsanız ve öğretmeniniz sınav kâğıdınızı ikinci defa incelediğinde a. Güçlü, kararlı, girişken ve doğuştan liderim. Düşsem de yoluma devam ederim. puanınızı artırdığını söylese nasıl bir tepki verirsiniz? b. Hayata anlamlı renkler katar, eğlenceyi severim. Ömür boyu herkesin mutlu ve a. Bunu zaten hak ettiğimi düşünürüm. neşeli olmasını dilerim. b. Çok sevinirim, sevincimi belli ederim. c. Her anımı huzurlu ve sakin geçirmek isterim. Kavgayı, gürültüyü sevmem, işlerimde c. Hocama teşekkür eder, saygı duyarım. en kolay yolu seçerim. d. Hocamın nerede hata yaptığını merak eder, kâğıdımı görmek isterim. d. Her şeyin mükemmel, düzgün, kusursuz olmasını isterim. İlişkilerimde saygılı ve mesafeli olmayı severim. 10. Saatler sürecek bir iş toplantısına katılmanız gerektiğinde aşağıdakilerden hangisini benimsersiniz? 2. Genellikle hangi tonda ve nasıl konuşursunuz? a. Konunun ana hatlarının konuşulması için sonucun belli olmasından hemen sonra çıkmayı a. Hızlı ve sonuca yönelik. tercih ederim. b. Çok hızlı, heyecanlı ve eğlenceli. b. Toplantı eğlenceli şekilde devam ettiğinde sonuna kadar kalmayı, sıkıcı olmaya başladığında c. Daha yavaş ve sakin. erken çıkmayı tercih ederim. d. Normal ve söyleyeceklerimi aklımda tartarak. c. Toplantının huzur içinde geçmesi ve güzel kararlar çıkması için üstüme düşeni yaparım. d. Toplantıya vaktinden önce gelir, bütün detayları not eder ve bir değerlendirme yapmak için 3. Çalışma tarzınızı sağlayan en önemli unsur hangisidir? geç çıkarım. a. Sonuçları düşünmek. b. Onaylanmak, takdir edilmek. 11. Kendinizde gördüğünüz en zayıf yönünüz hangisidir? c. Gruptaki arkadaşların desteği. a. İnsanlar işleri istediğim gibi yapmadığında, seri olmadıklarında sinirlenmek. d. Faaliyet, düzen ve disiplin. b. Düzensiz, dağınık, programsız olmak. c. Kimseye hayır diyememek, başkalarının işine koşarken kendi işimi aksatmak. 4. Çalışma tarzınız hangisine uygundur? d. Her şeyin kusursuz ve mükemmel olmasını istemek. a. Yoğun ve hızlıyımdır. Aynı anda birkaç işi birden yapabilirim. b. Özgür bir ortamda çalışırım. İnsan ilişkileri odaklıyım. 12. Kendinizde gördüğünüz en güçlü yönünüz hangisi? c. Ön planda olmayan ama gruba her türlü desteği veren bir yapım var. a. Kısa sürede karar alan ve harekete geçen yapım. d. Ayrıntıları önemserim ve tek bir konuya odaklanarak çalışırım. b. Girdiğim ortamlara neşe ve heyecan katan tarafım. c. Her türlü ortama uyum sağlamam ve çatışmaları önleme gayretim. 5. Çalışma temponuzu nasıl değerlendiriyorsunuz? d. Her şeyi planlı, programlı ve düzenli yapma huyum. a. Hızlı bir tempoda çalışır, çabuk karar almayı severim. b. İşlerin rutin ve sıkıcı olmadığı ortamlarda yüksek motivasyonla çalışırım. 13. Aşağıdaki ifadelerden hangisi sizi daha iyi tanımlar? c. Nadiren aceleciyimdir. Geç de olsa üstlendiğim işi bitiririm. a. Güçlü, kararlı, otoriter, yönlendirici. d. Ayrıntılı düşünerek karar veririm. İş bitirici bir tempoyla çalışırım. b. Popüler, neşeli, sevimli ve muzip. c. Barışçıl, sevecen, uyumlu ve sakin. 6. Hangisi sizi daha çok rahatsız eder? d. Tertipli, düzenli, disiplinli, planlı. a. Zaman israfı. b. Tekrar gerektiren işler ve monotonluk. 14. Çalışma masanızda nelere dikkat edersiniz? c. Çatışma ortamı ve anlaşmazlıklar. a. Öncelik verdiğim şeyleri yapacak şekilde düzenlenmiş sade bir masayı tercih ederim. d. Yanılmak ve yapılan hatanın tekrarlanması. b. İnsanlara karmakarışık gelen ama benim aradığım her şeyi bulduğum bir masada çalışırım. c. Önce masamın üzerine gerekli her türlü araç gereci koyarım. Sık sık kalkarak enerjimi 7. Bulunduğunuz gruplarda hangi konumda başarılı olursunuz? harcamak istemem. a. Olaylara yön veren, otoriteyi kullanan. d. İyi bir iş çıkarmam için masam son derece derli toplu ve düzenli olmalı. b. İnsanları motive eden, neşelendiren. c. Uzlaştırıcı ve grup içinde uyumu sağlayan. 15. Ertesi gün çözülmesi gereken bir problem varsa o akşamki ruh haliniz d. Bilgi sağlayıcı, araştırıcı ve olayları takip eden. nasıl olur? a. Çok büyük tedirginlik duymam, çünkü ertesi gün o işi olması gerektiği gibi yapacağımdan 8. Hangisi sizi daha çok strese sokar? eminimdir. a. Olaylar üzerindeki güç ve kontrolümün azlığını hissetmem. b. Çok tedirginlik duymam, çünkü nasıl olsa işler bir şekilde hallolacaktır. b. Sıkıcı, rutin işler yapılan ortamda bulunmak. c. Sorumluluğun üstümde olmasından dolayı tedirginlik duyarım. c. Beni aşacağını düşündüğüm sorunlar üstlenmek. d. Tedirginlik duyarım ve gecenin büyük bir bölümünde problemin nasıl çözüleceğiyle ilgili d. Düzensiz ortamlar, eksik yapılan işler. planlar yaparım. Sonuçlar için sayfa 50’ye bakınız... HAZİRAN 2014 [47] [gezigünlüğü] Ticaretin başkenti: KAYSERİ İpek Yolu üzerindeki konumuyla çağlar boyu ticaretin önemli aktörü olan Kayseri, bu özelliği nedeniyle köprülere, kervansaraylara, hanlara da ev sahipliği yapmış ve yapmakta. Kayseri, doğal güzelliklerinin yanı sıra Kapadokya’ya yakınlığı ve Erciyes Dağı’nın sunduğu kış sporları imkânıyla da cazibe merkezi [48] HAZİRAN 2014 Kayseri’yİ anlatmaya muhteşem ticari tarihinden mi, büyük usta Mimar Sinan’ından mı, yüce Erciyes Dağı’nın bulutlu zirvesinden mi, kuş cenneti Sultansazlığı’ndan mı, Kapadokya’nın güzelliklerinden mi, dünyanın ilk tıp fakültesinden mi başlamalı?.. Kayseri’nin ticaret geçmişi çok eskilere dayanıyor. Kayseri çevresindeki en eski yerleşim alanı, şehrin 20 kilometre kuzey doğusunda yer alan, Anadolu’nun en eski yazılı kaynaklarının bulunduğu Kültepe (Kaniş-Karum) Höyüğü… Asurlular, Anadolu’da “Karum” adını verdikleri büyük ticaret kolonileri kurmuş. Kültepe Kaniş-Karum’u diğerlerini de denetimi altında tutan ve doğrudan Asur’a bağı olan büyük bir merkezmiş. Bu merkez MÖ 2800 tarihinden Helenistik Çağ’a kadar önemini korumuş. MÖ 1800’de Kültepe, Hititler’in hâkimiyetine geçmiş. Bu döneme ait eserleri Develi ilçesinin Gümüşören (Faraktin) köyünde, Pınarbaşı ilçesi İmamkulu köyünde, Sarıoğlan Çiftlik nahiyesinde, Erkilet Karapınar köyünde, Hisarcık kasabasında ve Eğriköy’de görebilir, yaklaşık 5 bin yıllık ticaret geleneğinin izlerini bugün de sürebilirsiniz. Ayakta kalabilen birkaç eski çarşı ticari önemini hâlâ koruyor. Bunlardan biri, Kapalıçarşı… Osmanlılar zamanında yapılan kapalı çarşılar arasında İstanbul Kapalıçarşı’dan sonra en büyüğü olarak bilinen Kayseri Kapalıçarşısı, birkaç defa büyük yangınlarla zarar görmüşse de bugün hâlâ cıvıl cıvıl. Kayseri, 1512’de yaptırılan Pirinççiler Çarşısı, 1844 tarihli Hacı Efendi Çarşısı ve Kazancılar Çarşısı’nın da ev sahibi. Bu çarşıların hepsi de Kayseri halkı tarafından yaptırılmış. Osmanlı İmparatorluğu’nda bedesten (günümüzde ticaret merkezleri, borsalar, sanayi bölgeleri ve kooperatiflerin kanunlarla oluşturulması gibi) ancak padişah fermanı veya vezir hükmüyle kurulurdu. Bir beldede bedesten kurulduğunda, artık o belde, kale içi gü- Peri bacaları’nın atası Kayseri’nin sembollerinden biri olan, 10 metre yüksekliğindeki saat kulesinin çinko çatısında bir de rüzgârgülü bulunmaktadır. venliğiyle, ticaret yapmak isteyen zengin tüccarları çekecek bir ticaret merkezi olurdu. Kayseri de Osmanlı’nın bedestenli şehirleri arasındaydı. Kayseri, yüzyıllar boyunca Hindistan, İran ve Avrupa’dan gelen binlerce tüccarın tanışma, konaklama ve alışveriş merkezlerinden biriydi. Mimar Sinan’ın evini görün! Şehrin güzelliklerine devam etmeden belirtelim ki, Melikgazi ilçesine bağlı Ağırnas, Kayseri gezi listenizde mutlaka olmalı. Bu küçük ilçeyi bizler için önemli hale getiren özelliği, Mimar Sinan’ın doğduğu yer olması… Mimar Sinan, 22 yaşına kadar kaldığı Ağırnas’ta, kendi el emeğinin ürünlerini bırakmış. Sinan, kasabanın 3 kilometre uzağındaki suyu künklerle kasabaya getirmiş, kasabanın üç ayrı mahallesine üç ayrı çeşme yaptırarak bu suyu kasaba halkının hizmetine sunmuş. Kapadokya’nın yeraltı zenginliği Kayalık Kapadokya bölgesi Uçhisar, Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibaretse de, Kapadokya bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kırşehir’in yanı sıra Kayseri’yi de kapsıyor. Kayseri sınırları içinde yer alan Soğanlı, Ağırnas, Doğanlı, Tomarza-Emiruşağı yeraltı şehirleri de, Hıristiyanlığın dördüncü yüzyıldan sekizinci yüzyıla kadar en önemli merkezlerinden olan Kapadokya’daki kiliselere ev sahipliği yapıyor. Şimdi de yeryüzüne çıkalım. Kayseri’de Selçuklu, Moğol, Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda köşk bulunuyor. 12401241 yılları arasında Selçuklular tara- Türkiye’nin üçüncü, Orta Anadolu’nun en yüksek dağı olan Erciyes, uluslararası kış sporları merkezi konumunda… 3916 metre yüksekliğe sahip Erciyes Dağı, tüm azametiyle Kayseri’nin sembolü. Sönmüş bir “küme volkan” olan dağın, volkanik patlamaları günümüzden 30 milyon yıl önce başlamış. Erciyes’ten çıkan küller, rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınmış ve Hasan Dağı ile birlikte, Nevşehir/Ürgüp etrafındaki peri bacalarını oluşturmuş. fından yapılan Erkilet’teki Hıdrellez Köşkü, 14’üncü yüzyılda yapılmış Haydar Bey Köşkü, Moğol beylerinden Babük Bey tarafından 1366’da yapılmış Babük Bey Köşkü, 15’inci yüzyılda yapılmış Güpgüpoğlu Konağı ziyaret edilebilir durumda. Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan pek çok camiyi de hayranlıkla gezebilirsiniz. Hunat Hatun Külliyesi, planlarını Mimar Sinan’ın çizdiği Kurşunlu Camii, bunlardan ikisi. Sultansazlığı Kuş Cenneti Türkiye’nin yedi önemli sulak alanından birisi olan, tatlı su ve tuzlu su ekosistemleriyle çok sayıda su kuşunun barınma, beslenme, üreme ve göç esnasında dinlenme gibi ihtiyaçlarına cevap veren Sultansazlığı Kuş Cenneti; Erciyes Dağı’nın zirvesi, kış oyunlarının yapıldığı alanlar, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Kayseri Kent Müzesi’ne gittiğinizde bütün Kayseri’yi gezmiş gibi olabiliyorsunuz. Ziyaret duraklarınız arasında yer alması gereken “Kayseri evleri”, size şehrin eski dokusunu yaşatacak. Cumhuriyet Meydanı dört medeniyete ait izlerin bulunduğu bir merkez… Dünyanın ilk tıp fakültesi Dünyanın ilk tıp fakültesinin Kayseri’de olduğunu biliyor muydunuz? Gevher Nesibe Hatun adına 1206 yılında yaptırılan medrese, bugünkü anlamda tıp eğitimi ve sağlık hizmetini birlikte veren dünyanın ilk merkezi. Dünyadaki ilk ev ısıtma sisteminin örnekleri de Kayseri’de bulunuyor. Kayseri’yi sayfalara sığdırmak çok zor. En iyisi, tarih ve doğa zengini bu şehri en kısa zamanda ziyaret etmek değil mi? HAZİRAN 2014 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: n.yesildag@caykur.gov.tr HANGİ RENKSİNİZ? TEST DEĞERLENDİRMESİ A şıkkınız en çok ise; Güçlü, kararlı yapıya sahip kırmızı karaktere sahip bir kişisiniz. Kimseden yardım istemeyi sevmeyen, kendilerini daima ‘haklı’ gören, eleştirilmekten hoşlanmayan, hiçbir sözün altında kalmayan, kararlı, iş bitirici, ani kararlarıyla insanları şaşırtabilen, iyi organize eden, adeta lider doğmuş… B şıkkınız en çok ise; SOLDAN SAĞA: 1) Örümcek korkusu 2) Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir tür org-Kara Kuvvetleri Komutanlığı kısa yazılışı 3) Meclisimizin kısa yazılışı-Eski dilde göz-Bir şart edatı 4) Kör barsak (apendiks) iltihabı 5) Taslak durumundaki küçük yapı-Bir tatlı türü 6) Yabancı-İddia,tezAlüminyumun simgesi 7) Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin kısa yazılışıTambur çalan kimse 8) Bir mide hastalığı-Bir erkek ismi 9) Yarı memnunluk anlatır-Güç,kuvvet-Jamaikanın plaka işareti 10) Mağara-Balıkesir ve yöresine Osmanlı zamanında verilen ad 11) Tarz-Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire söyleyen ve keserek konuşan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Yükseklik ölçer 2) Tanrı-Alkolleri oksitlendirme veya asitleri indirgeme yolu ile elde edilen uçucu bir sıvı 3) Bir yere doğru fırlatmak-Akdeniz’de küçük bir ada-Nikel elementinin simgesi 4) Mario Alberto önadlı 1978 Dünya Kupasının Arjantinli ünlü futbol yıldızı-Bir harfin okunuşu 5) Numaranın kısa yazılışlarından biri-Cumhuriyetimizin kurucusu 6) Ağacın ucu-Voltamperin simgesi-Meyve kurusu 7) Yarar,menfaat-İngilizce’de bay kısaltılmışı-Bir nota 8) TSM’de bir makam adı 9) Berkelyumun simgesi-Üzüm çiğnemeye yarayan taştan yada tahtadan yapılmış büyük tekne-Selenyumun simgesi 10) Eskiden içeni ölümsüzleştirmek, madenleri altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan sıvı-Bir devletin yönetim biçimi 11) Prut savaşı sırasında Baltacı Mehmet Paşa’yla anlaşma yapan ünlü Rus çariçesinin ismi. Hazırlayan: MİTHAT BAYRAKOĞLU - Veri Hazırlama Kontrol Memuru / Ardeşen Çay Fabrikası Popüler, neşeli sarı karakteri ağır basan bir kişisiniz. Girişken, ayrıntılar üzerinde düşünmeyen, çalışma alanları dağınık, kendilerini toparlayacak birine ihtiyaç duyan, konuşmayı çok seven, mutluluk ve enerji yayan, hüzünlü ortamları sevmeyen, unutkan, dikkatsiz, diğerlerine göre insanlara daha çabuk inanan, hazırcevap, çocuk ruhlu, insanlara çabuk kaynaşıp arkadaş olan, işleri kolay yoldan halledecek parlak fikirleri bulunan…. C şıkkınız en çok ise; Barışçıl, sevecen yeşil karakterli bir kişisiniz. Çok rahat, kendisiyle barışık, çatışmadan çok çekinen, bir an evvel işlerini bitirip dinlenmek isteyen, arabulucu, fazla enerji harcamayı sevmeyen…. D şıkkınız en çok ise; Tertipli, düzenli yapıya sahip mavi karakterli kişisiniz. Mükemmeliyetçi, daima tedbirli, her zaman kurallardan yana, derli toplu ve düzenli, detaycı, meraklı, olayların olumsuz yönünü görüp kaygılanan, ciddi ve ağır başlı, yetenekli...