Sayı 18 - Milli Savunma Bakanlığı
Transkript
Sayı 18 - Milli Savunma Bakanlığı
I Yeni Başlayanlar İçin AÇIKLAMALI, İÇTİHATLI ASKERÎ YARGILAMA USUL KANUNU Dr. Ferhat FERHANOĞLU Hâkim Tuğamiral Askerî Yargıtay Başkanı ANKARA GENELKURMAY BASIM EVİ 2005 II ÖNSÖZ Askerî Yargılama Usulü Kanunu Şerhi şeklindeki eserlerin en önemlilerinden biri olan Hulûsi ÖZBAKAN’ın “Askerî Yargılama Usulü Kanunu”nun basım tarihinin üzerinden 16 yıl geçmiş olması, bu arada Anayasada, Usul Kanunlarımızda yapılan değişiklikler ve bunlara paralel içtihat değişiklikleri bu konuda yeni bir şerhe ihtiyaç doğmasına neden olmuştur. Mesleğe başlayan stajyer arkadaşlarla her görüşmede bu konudaki sıkıntıları dinlemişimdir. Kanun değişikliklerinin bir bölümü CMUK’da derhâl yapılmış, AsYUK’da bu değişiklikler daha geç gerçekleşmiştir. Bu durum iki kanun arasında gene genel kanun-özel kanun ilişkisi bulunup bulunmadığını, iki usul kanunu arasında kıyasın mümkün olup olmadığını gündeme getirmiş (*), Askerî Yargıtay, açıklık bulunmayan hâllerde usulde kıyas hükümlerinin uygulanacağını gözeterek kanunlarında değişiklik yapılmasını beklemeden yeni kuralları uygulama yolunu seçmiştir. CMK’nın yürürlüğe girdiği ve AsYUK’yı da değiştirmek için AsYUK Tasarı Taslağı’nın hazırlandığı ve Taslakta birçok AsYUK kuralının yürürlükten kaldırılıp yerine CMK’nın ilgili maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan, bu dönemde şerh yazmanın güçlüğü kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, hem mevcut kanunun açıklamasını ve ilgili içtihatlarını vermeğe, hem de yasalaşacağı muhakkak görünen Taslağın her maddede yaptığı değişiklikleri göstermeğe, madde lağvedilmekte ise yerine uygulanacak CMK’nın madde numarası verilmeye çalışılmış, böylelikle değişikliğin gerçekleşmesi hâlinde de yararlanılabilecek bir eser olması sağlanmaya çalışılmıştır. Özellikle mesleğe yeni başlayanlara ve askerî yargıya ilgi duyacaklara hizmet amacını taşıyan bu çalışmamız, yararlı olabilir ve yararlananlar tarafından iyilikle anılmamızı sağlayabilirse bahtiyarlığımız büyük olacaktır. Tüm genç meslektaşlarıma ve Askerî yargı ile ilgilenenlere yararlı olmasını diler, yazımında, tashihinde ve basımında emeği geçen değerli arkadaşlarıma şükranlarımı sunarım. 30.06.2005 Dr. Ferhat FERHANOĞLU Hâkim Tuğamiral Askerî Yargıtay Başkanı (*) Bu konudaki fikirler için Bknz. ERMAN, Askerî Ceza Hukuku Umumî Kısmı ve Usul, 7.Bası, İstanbul 1983, s.306, KUNTER-YENİSEY Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Bası, İstanbul, s.19, ÖZGEN Askerî Yargının Delil ve Savunma Kanunlarına Bakışı, Askerî Yargıtay’ın 80. Yıl Kuruluş Sempozyumu , 1999 Ankara s.77. III 1 KISALTMALAR a.g.e : adı geçen eser AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi As.Yrg. : Askerî Yargıtay As. Yrg. Drl. Krl. : Askerî Yargıtay Daireler Kurulu As. Yrg. İBK : Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı AsYUK : Askerî Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu Bknz. : Bakınız CD : Ceza Dairesi CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu D. : Daire Md. : Madde s. : sayfa S.K. : Sayılı Kanun TCK : Türk Ceza Kanunu TSK : Türk Silâhlı Kuvvetleri Uyş. Mah. : Uyuşmazlık Mahkemesi vd. : ve devamı YCGK : Yargıtay Ceza Genel Kurulu YİBK : Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı 2 KISALTMALAR a.g.e : adı geçen eser AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi As.Yrg. : Askerî Yargıtay As. Yrg. Drl. Krl. : Askerî Yargıtay Daireler Kurulu As. Yrg. İBK : Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı AsYUK : Askerî Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu Bknz. : Bakınız CD : Ceza Dairesi CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu E. : Daire Md. : Madde s. : sayfa S.K. : Sayılı Kanun TCK : Türk Ceza Kanunu TSK : Türk Silâhlı Kuvvetleri Uyş. Mah. : Uyuşmazlık Mahkemesi vd. : ve devamı YCGK : Yargıtay Ceza Genel Kurulu YİBK : Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı 3 ASKERÎ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ KANUNU Kanun Numarası : 353 Kabul Tarihi : 25/10/1963 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 26/10/1963 Sayı: 11541 (Mükerrer) BİRİNCİ KISIM Genel Esaslar BİRİNCİ BÖLÜM Kuruluş : MADDE 1 - (Değişik birinci fıkra : 21/01/1981-2376/ 1 md.) Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanacak askerî mahkemeler; kolordu, ordu, (deniz ve havada eşidi) ve kuvvet komutanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığı nezdinde Millî Savunma Bakanlığınca kurulur. Kuvvet Komutanlıklarının yapacakları teklif veya Genelkurmay Başkanlığının, doğrudan doğruya göstereceği lüzum üzerine, diğer kıt’a komutanlıkları veya askerî kurum amirlikleri nezdinde de Millî Savunma Bakanlığınca askerî mahkeme kurulabilir ve aynı yolla kaldırılabilir. Bir garnizonda aynı Kuvvetten nezdinde askerî mahkeme kurulması gereken birden fazla kıt’a komutanlığı bulunursa Genelkurmay Başkanlığının uygun göreceği bir kıt’a komutanlığı nezdinde Millî Savunma Bakanlığınca yeteri kadar askerî mahkeme kurulması ile yetinilebilir. Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148 inci maddesinin (B) fıkrasında yazılı suçları işleyenlerin yargılanmaları Millî Savunma Bakanlığının önceden tespit ve Resmî Gazete ile yayınlayacağı askerî mahkemelerde yapılır. *Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, ordu ve kolordu komutanlıkları ve bunların eşitlerinde askerî mahkeme kurmak zorunludur. Kolordudan daha küçük birliklerde askerî mahkeme; kuvvet komutanlıklarının teklifte bulunması, Genelkurmay Başkanlığının doğrudan doğruya lüzum görmesi üzerine Millî Savunma Bakanlığınca kurulabilir. Aynı kuvvetten birden fazla askerî mahkemeye gerek görülmez ise yukarı maddedeki yöntemle azaltılabilir. 4 Belirli suçların yargılanması Millî Savunma Bakanlığının önceden belirleyip Resmî Gazetede yayımlayacağı askerî mahkemelerde yapılır. Bu nedenle ASCK’nın 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148/B maddesinde gösterilen suçları işleyenlerin yargılanmaları Genelkurmay Askerî Mahkemesinde yapılmaktadır. *Yeni Askerî Yargılama Usûl Kanunu Tasarı Taslağı ile son fıkradaki 55, 56, 57, 58 ve 59. maddeleri ile 148. maddenin B fıkrasında yazılı suçlar deyimi yürürlükten kaldırılmakta yerine, 35 ve 36. maddeleri ile 98. maddenin birinci fıkrasında yazılı suçlar deyimi getirilmektedir. Şöyle ki; TASLAK MADDE 1 - 25/10/1963 tarihli ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 1 inci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Askerî Ceza Kanununun 35 ve 36 ncı maddeleri ile 98 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yazılı suçları işleyenlerin yargılanmaları Millî Savunma Bakanlığının önceden tespit ve Resmî Gazete ile yayımlayacağı askerî mahkemelerde yapılır.” ***(Madde numaraları 1632 Sayılı Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148 inci maddesinin (B) fıkrası karşılığı Askerî Ceza Kanunu Tasarısı Taslağında yer alan maddeler olup, Taslağın Başbakanlığa sevk edilmesi hâlinde, son şekline göre madde numaralarında düzeltme yapılması gerekecektir.) Mahkeme kuruluşu : MADDE 2 - Askerî mahkemeler iki askerî hâkim ve bir subay üyeden kurulur. Ancak Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki askerî mahkeme, general ve amiralleri yargıladığı zaman üç askerî hâkim ile iki general veya amiralden kurulur. (Ek : 16/10/1981 - 2538/1 md.) 200 ve daha fazla sanık hakkında açılan davalarda askerî mahkeme dört hâkim ve bir subay üyeden kurulur. Duruşma sonuçlanıncaya kadar birleştirme veya başka nedenlerle sanık sayısının 200 veya daha fazla miktara ulaştığı davalarda da bu hüküm uygulanır. Ancak, duruşma sonuçlanıncaya kadar görülmekte olan davadaki sanık sayısının bu miktardan aşağı düşmesi hâlinde, askerî mahkeme kuruluşunda değişiklik yapılamaz. Askerî mahkeme kurulunda bulunanların en kıdemlisi mahkeme başkanlığı görevini yapar. *Askerî mahkemeler kural olarak heyet hâlinde görev yaparlar. Bu heyet üç kişiden oluşur. Üç kişiden ikisinin hâkim sınıfından, birinin muharip sınıftan bir subay olması gerekir. 5 Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki askerî mahkeme de kural olarak aynı şekilde oluşur, ancak sanık bir general ya da amiral ise o zaman heyet beş kişiden oluşur. Beş kişiden üçü hâkim sınıfından olmalıdır, diğer ikisi muharip general veya amiral olmalıdır. İki yüz veya daha fazla sanığın söz konusu olduğu davalarda askerî mahkeme dört hâkim ve bir subay üyeden oluşur daha sonra sanık sayısı değişse de bu beş kişilik heyet davayı sonuçlandırır. Askerî mahkemelerde başkanlık ayrı şey kıdemli hâkimlik ayrı şeydir. Başkan heyetteki en kıdemli hâkim ya da muharip subaydır. Duruşmanın inzibatından sorumludur. Duruşmayı usul kanunu çerçevesinde yürütmek ve duruşma tutanağını tutmak ise kıdemli hâkimin görevidir. *As.Yrg.1.D. 10.01.2001, 20-17 (ASCK’nın 58 inci maddesi aracılığıyla TCK’nın 153/2 nci maddesindeki suçu işleyenlerin yargılanma yeri Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesidir.) Subay üyelerin nitelikleri : MADDE 3 - Askerî mahkemelerde bulunacak subay üyelerin, en az yüzbaşı rütbesinde muharip sınıftan bulunmaları, sanığın astı ve yargılama süresince en yakın amiri olmamaları ve taksirli suçlar hariç, bir cürüm ile hükümlü bulunmamaları şarttır. Savaşta esir edilen subayların yargılanmalarında rütbeleri imkân nispetinde gözetilir. *Subay üyelerin 1) En az yüzbaşı rütbesinde, 2) Muharip sınıftan olması, 3) Sanığın astı olmaması, 4) Yargılama süresince sanığın en yakın amiri olmaması, 5) Taksirli suçlar hariç bir cürüm ile hükümlü bulunmaması gerekir. *As.Yrg. İBK 2002/1998 1-1 (istinabe edilen mahkemedeki subay üyenin de sanıktan kıdemsiz olmaması gerekir.), As.Yrg. 2.D. 21.10.1964, 926/964 (Kurulda daha kıdemli subay varken, duruşma hâkiminin mahkeme başkanlığı yapması kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağında YTCK’da cürüm-kabahat ayrımı kaldırılıp suç kavramına yer verildiğinden, bu değişime paralel olarak “cürüm” yerine “suç” kavramına yer verilmiştir. (Tasarı Taslağı Madde 2) Şöyle ki; TASLAK MADDE 2 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 6 “Askerî mahkemelerde bulunacak subay üyelerin, en az yüzbaşı rütbesinde muharip sınıftan bulunmaları, sanığın astı ve yargılama süresince en yakın amiri olmamaları ve taksirli suçlar hariç, bir suçtan hükümlü bulunmamaları şarttır.” Subay üyelerin Seçimi : MADDE 4 - Subay üyeler ile yedekleri, nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amiri tarafından her yılın Aralık ayında o mahkemenin yetkisine giren birlik ve kurum mensupları arasından bir yıl süre ile değiştirilmemek üzere seçilir. Bunların görevlerini yapmalarına sürekli engeller çıktığında yerlerine başkaları seçilebilir. *Subay üyeler ile yedeklerinin her yıl aralık ayında nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amiri tarafından bir yıl süre ile ve değiştirilmemek üzere seçilmesi gerekir. İdeal olanı, bir subay üyenin askerî mahkemeye atanmışçasına orada sürekli görevlendirilip ondan verim alınmasıdır. Böyle bir subay üye gerektiği gibi dava dosyaları ile ilgilenme ve yerinde karar verme olanağına kavuşabilir. Aksi hâlde aslî görevini düşünüp mahkemede görev almayı külfet olarak niteleyecek subay üye görevlendirilmiş olur. *As.Yrg. 2.D. 27.11.1996, 769-766 (Heyete Başkan olarak katılan subay üyenin, 353 Sayılı Kanunun 4. maddesi belirlenen listede ismi olanlar arasında bulunmayanlardan tayini kanuna aykırıdır.) Kanunda yazılı nitelikte subay üye bulunamaması : MADDE 5 - Kanunda yazılı nitelikte subay üye yoksa veya mevcut olanların görevlerini yapmalarına kanunî engeller bulunursa, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri uygun nitelikte subay üyenin seçimi için en yakın kıt’a komutanına veya askerî kurum amirine başvurur. Buna rağmen uygun nitelikte subay üye bulunmazsa, en yüksek komuta makamından itibaren sıra ile aşağı derecelerdeki komuta mevkilerinde bulunan subaylar üye olarak görevlendirilirler. *Mahkemenin kurulu bulunduğu komutanlık nezdinde genellikle kıdemli sanıkların söz konusu olması hâlinde, daha kıdemli subay üye bulunması sorunu ile karşılaşılabilir. Bu durumda yapılacak olan şey nezdinde bulunulan komutandan uygun nitelikte subay üye bulunmadığı, bu nedenle en yakın kıt’a komutanından veya askerî kurum amirinden sanıktan kıdemli bir subay üye bulunmasını istemektir. Komutan da bu istem üzerine en yakın komutan veya kurum amirinden uygun nitelikte bir subay üye görevlendirmesini ister. Görevlendirilecek bu subay üye dava sonuçlanana kadar bu heyetin aslî unsuru hâline gelir. 7 Askerî savcılık : MADDE 6 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.) Nezdinde askerî mahkeme kurulan her kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin refakatinde bir askerî savcı ile yeteri kadar askerî savcı, yardımcı olarak bulunur. Aynı komutanlık nezdinde birden fazla askerî mahkeme kurulduğu takdirde bir askerî savcılık teşkilatı ile yetinilebilir. *Bir askerî mahkemenin nezdinde kurulduğu her komutan veya kurum amirinin refakatinde bir askerî savcılık da bulunur. Askerî savcılıkta bir askerî savcı ile yeteri kadar yardımcı görevlendirilir. Birden fazla askerî mahkemenin aynı komutanlık nezdinde kurulmuş olması söz konusu olabilir ama bu mutlaka birden fazla askerî savcılık teşkilatı kurulmasını zorunlu kılmaz. Tüm askerî mahkemelere hitap edecek bir tek askerî savcılıkla yetinilir. Kalem kuruluşu : MADDE 7 - Askerî mahkemeler ile askerî savcılıklarda birer kalem teşkilatı kurulur. Her kalem teşkilatında birer başkatip ile yeteri kadar katip bulunur. Ayrıca lüzum hâlinde er, erbaş ve astsubaylar veya sıkıyönetim ve savaş hâlinde subaylar kalemlerde görevlendirilebilirler. Kalem teşkilatının ve personelinin görev ve sorumlulukları bir yönetmelikle düzenlenir. *Her askerî mahkemenin ve askerî savcılığın birer kalem teşkilatı bulunur. Her kalem teşkilatında bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar tutanak katibi bulunur. Gerektiğinde er, erbaş, astsubay, sıkıyönetim ve savaş hâlinde de subay görevlendirmek mümkündür. Kalem teşkilatı kıdemli hâkimin ya da başsavcının emrinde bulunur. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amiri : MADDE 8 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.) Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde refakatlerindeki askerî savcıya soruşturma açtırır ve yapılmakta olan soruşturma hakkında askerî savcıdan her zaman bilgi isteyebilirler. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirlerinin refakatlerindeki adlî müşavirler, bu yetkinin kullanılmasında bu komutan ve askerî kurum amirlerinin yardımcısıdırlar ve kanun yollarına başvurmada adı geçen komutan ve askerî kurum 8 amirleri adına ilgili soruşturma ve dava dosyalarını incelemeye yetkilidirler. Adlî müşavirler, aynı zamanda refakatlerinde bulundukları, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirlerinin hukuk işlerinde de yardımcısıdırlar. Kıt’a komutanının ve askerî kurum amirinin kanunî ve şahsî engelleri yetkilerinin kullanılmasına imkân vermez ise bu yetkiler kanunî vekillerine geçer. (Ek : 28/06/1984 - 3034/1 md.; Değişik : 12/06/2003-4893/1 md.) Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, subay ve astsubayların işledikleri suçlar dışında, diğer kişilerin işledikleri suçlara ait suç evrakını, soruşturma yapılması istemiyle askerî savcılığa göndermek üzere askerî hâkim sınıfından olan adlî müşavirlere yazılı yetki verebilir. Yetki verilen konularda kıt’a komutanı veya kurum amirine tanınan kanunî yetkiler adlî müşavirler tarafından kullanılır. *Askerî yargıda kural olarak nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin soruşturma emri üzerine soruşturma açılır. Komutan soruşturma emri ile birlikte tutuklama isteyebilir, tutuklamanın reddi kararına itiraz edebilir, yine kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edebilir, verilen mahkûmiyet veya beraet hükümlerini temyiz edebilir, soruşturmanın her aşamasında askerî savcıdan bilgi isteyebilir, adlî müşaviri aracılığıyla itiraz ve temyiz dilekçelerini yazdırır, ancak ne yapmaları gerektiği konusunda askerî savcıya ve mahkemeye emir veremez. Kanunî ve şahsî engellerin söz konusu olması hâlinde bu yetkiler komutan veya askerî kurum amirinin vekiline geçer. Subay ve astsubaylar dışındaki kişilerin işledikleri suçlarda soruşturma emri verme yetkisini komutan, adlî müşavirlere verebilir. Bu durumda komutanın tüm yetkilerini adlî müşavirler kullanabilirler. Böyle olunca da temyiz süresinin adlî müşavirin gördüğü tarihten başlatılması yolundaki As.Yrg.Drl.Krl.nun 03.02.2000 tarihli içtihadının daha isabetli olduğu sonucuna varmak gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 03.02.2000 tarih ve 42-34 (Adlî müşavirler kanunun tanıdığı sınırlar içerisinde komutan tarafından temyiz yetkisini kullanma yetkisiyle donatılabileceğinden temyiz süresinin gerekçeli hükmün adlî müşavirliğe ulaştığı tarihten değil, adlî müşavirin gördüğü tarihten başlatılması doğru olur.) *As.Yrg.Drl.Krl. 02.03.2000/65-60 sayılı kararı (Tam aksi istikamette) 9 İKİNCİ BÖLÜM Askerî Mahkemelerin Görevleri Genel görev : MADDE 9 - Askerî mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. *Askerî mahkemeler kural olarak asker kişilerin; 1) Askerî suçlarına, 2) Asker kişiler aleyhine işledikleri suçlara, 3) Askerî mahallerde işledikleri suçlara, 4) Askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Bu maddede ilke olarak askerî yargının görev alanına giren davalar gösterilmiştir. Ancak salt bu maddeye bakarak görevli yargı yerinin belirlenmesi hatalı olur. Bu maddenin istisnaları olan 11, 12, 17. maddelere mutlaka bakılmalıdır. *Bknz. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 3 *Bknz. 2845 Sayılı DGM Kanunu Md. 9 *As.Yrg. İBK 19.06.1945, 1457/3576 (Askerî şahısların bir askerî şahsa veya ailesine karşı TCK’nın 8. babındaki yazılı suçu işlemeleri hâlinde bu suçları askerî yargıda bakılır.) *As.Yrg. İBK 02.07.1946, 2479-2829 (yoklama kaçağı, firar, bakaya takibi jandarmanın askerî görevleri cümlesindendir. Görevli yargı yeri askerî yargıdır.) *As.Yrg. İBK 17.02.1950, 1314-289 (orduevi, gazino ve kantinlerde yapılan görev, askerî görevdir.) *As.Yrg. İBK 27.12.1953, 2781-215 (orduevleri, askerî müesseselerdir.) *As.Yrg. İBK 01.03.1957, 619-22 (ASCK’nın 58. Maddesinde yer alan millî mukavemeti kırmak suçları arasında yer alan TCK’nın 161. Maddesindeki siviller tarafından işlendiğinde adlî yargıda, askerler tarafından işlendiğinde askerî yargıda, her iki kesim tarafından müştereken işlendiğinde askerî yargıda yargılanmalıdırlar.) *Bir suçu işleyenin o suç için önceden kanunla belirlenen bir mahkeme önünde yargılanması demek olan tabii hâkim ilkesi, adil yargılanma hakkının öğelerindendir. 9. Madde bu anlamda kimlerin askerî yargıda ve hangi suçlardan yargılanacağını göstermek suretiyle bu ilkenin gereğini yerine getirmektedir. 10 *As.Yrg.Drl.Krl. 06.06.2002 tarih ve 44-46 (gerçeğe aykırı mal beyanında bulunan asker şahıs suçu askerî yerde işlemiş olduğuna göre, görevli yargı yeri askerî yargıdır.) *As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003 tarih ve 47-45 (gerçeğe aykırı mal beyan eden asker kişi emekli olmuş ise, askerî yargıda yargılanmayı gerektiren ilgi kesilmiş olacağından görevli yargı yeri adlî yargıdır.) *As.Yrg.Drl.Krl. 19.03.1998 tarih ve 41-45 (sivil şahsın askerî eşyayı gizlemek suçuna ASCK’nın 192. Maddesi de gözetilerek adlî yargıda bakılması gerekir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.) *As.Yrg.Drl.Krl. 28.03.2002 tarih ve 31-30 (Askerî lojmanlar askerî mahal değildir) Asker kişiler : MADDE 10 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.) Bu Kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar : A) Muvazzaf askerler: Subaylar, askerî memurlar, askerî öğrenciler, astsubaylar, erbaşlar ve erler. B) Yedek askerler (Askerî hizmette bulundukları sürece), C) Millî Savunma Bakanlığı veya Türk Silâhlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel, D) Askerî işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler, E) Rızası ile Türk Silâhlı Kuvvetlerine katılanlar, F) Askerî yargı organlarınca tutuklanmış veya hapsedilmiş veya askerî makamlarca muhafaza altına alınmış veya gözaltı edilmiş kişiler (*) *Bu maddede 9 uncu madde gereğince yargı yeri belirlenirken gözetilecek asker kişinin kim olduğu tek tek sayılmak suretiyle gösterilmiştir. Bu sayılanlar dışında herhangi bir kimseyi asker kişi saymak mümkün değildir. *As.Yrg.Drl.Krl. 10.04.2003, 9/33 (4551 Sayılı Kanunun TBMM’de görüşülmesi sırasında, Askerî Ceza Kanununun işçilere uygulanmadığı belirtilmişse de bunlar yönünden bir düzenleme yapılmadığından, işçiler amirlerinin verdiği askerî hizmete ilişkin emirlerini yapmak zorunda olduklarından bu emirlere uymamak emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur. 11 (*)Yeni Kanun Tasarı Taslağında (Tasarı Md. 3) Muvazzaf askerler arasında uzman jandarmalar, uzman erbaşlar gösterilmiştir. Buna karşılık (F) bendi yürürlükten kaldırılmakta, böylelikle askerî yargı organlarınca tutuklanmış veya hapsedilmiş veya askerî makamlarca muhafaza altına alınmış veya gözaltı edilmiş kişilerin askerî yargıda yargılanmalarına isabetli olarak son verilmektedir. Şöyle ki; TASLAK MADDE 3 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “A) Muvazzaf askerler : Subaylar, astsubaylar, askerî öğrenciler, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar, erbaş ve erler.” Asker olmayan kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmaları : MADDE 11 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.) Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin aşağıda yazılı suçlarına ilişkin davalarına bakarlar. A) (Değişik : 09/10/1996-4191/2 md.) Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 63, 64, 81, 93, 94, 95, 100, 101 ve 102 nci maddelerinde yazılı suçlar; B) Birinci askerî yasak bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde karakollarda kışla ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içinde askerlere fiilen taarruzda bulunan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların Türk Ceza Kanununun bu fiillere ilişkin 188, 190, 191, 254, 255, 256, 257, 258, 260, 266, 267, 268, 269, 271, 272 ve 273 üncü maddelerinde gösterilen suçları; C) Nöbetçi, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik, kolluk veya kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere (Umumî emniyet ve asayişi korumaya ilişkin önleyici ve adlî zabıta görevlerini ifa ettikleri sırada jandarma subay, astsubay, erbaş ve erleri hariç) karşı bu görevleri yaptıkları sırada işlenen yukarıdaki (B) fıkrasında yazılı suçlar; D) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 14/2/1978 Tarihli ve E. 1977/130, K. 1978/13 sayılı kararı ile.) E) Diğer kanunlar ile askerî mahkemelerde yargılamaları öngörülen suçlar, (Ek :30/07/2003-4963/6 md.) Askerî Ceza Kanununun 58 inci maddesinde yazılı suçların, barış zamanında asker olmayan kişiler tarafından işlenmesi hâlinde, bu suçlara ilişkin davalar askerî mahkemelerde görülmez. 12 *AsYrg.Drl.Krl. 04.11.l999 gün ve l999/187-193 sayılı kararı (J.Gn.K.lığı Lojistik Bşk.lığına verdiği dilekçe ile hakarette bulunduğu iddia olunan sivil şahıs sanığın eylemi yüze karşı işlenmediğinden askerî yargıda yargılanması mümkün değildir.) *Bu maddede asker olmayan kişilerin hangi davalarına askerî yargıda bakılacağı gösterilmiştir. Tabii hâkim ilkesi sivillerin sivil yargıda yargılanmalarını gerektirir. Bu itibarla bu maddenin tabii hâkim ilkesi ile çeliştiği söylenebilir. Yasal düzenleme yapılarak sivillerin bu suçlardan da adlî yargıda yargılanmalarına imkân verilene kadar, mahkemelerce mümkün oldukça bu maddenin dar yorumlanarak sivillerin tabii yargı yerlerinde yargılanmalarına olanak verilmesi uygun olur. Bu maddeye göre asker olmayan kişiler aşağıdaki suçlardan askerî yargıda yargılanabileceklerdir: 1) Harp hıyaneti, millî müdafaaya hıyanet, millî mukavemeti kırmak (sadece savaş hâlinde), millî müdafaa vasıtalarını tahrip, bakaya, askerlikten kurtulmak için hile yapmak, muharriklik, isyan muharrikliği, hilafı salahiyet, askerlik işleri için toplanmak ve müzakere yapmak, askerî isyan, askerî isyanda ön ayak olmak, düşman karşısında askerî isyan, 2) Birinci askerî yasak bölgeler içerisinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışla ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içerisinde, askerlere fiilen taarruzda bulanan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların bu fiillerine ilişkin TCK’nın 188, 190, 191. maddelerinde yazılı tehdit, TCK’nın 254, 255, 256, 257, 258, 260. maddelerinde yazılı mukavemet veya şiddet suçlarını işleyenlerin, TCK’nın 266, 267, 268, 269, 271, 272, 273. maddelerinde yazılı resmi sıfata haiz olanlar aleyhindeki cürümler. 3) Nöbetçi, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik, kolluk veya kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere (umumî emniyet ve asayişi korumaya ilişkin önleyici ve adlî zabıta görevlerini ifa ettikleri sırada, jandarma subay, astsubay ve erleri hariç) karşı bu görevleri yaptıkları sırada işlenen yukarıdaki ikinci fıkrada yazılı suçlar. *Uyş.Mah. 27.12.1999, 44-49 (Sivil şahsın askerî gazinoda astsubaya hakareti şeklinde gelişen eylem 353 S.K. 11 ve ASCK Ek-6 maddeleri kapsamında bulunmadığından, bu konuda açılan davanın adlî yargı yerinde görülmesi gerekir.), Uyş. Mah. 06.03.2000, 7/5 ( Sivil şahsın 353 S.K.nın 11. ve ASCK’nın Ek-6. maddelerine aykırı eylemleri askerî mahalden sayılmaması gereken askerî lojman alanında gerçekleştiğine göre, davanın adlî yargıda görülmesi gerekir.) 13 *Yeni Tasarı Taslağı ile 11’inci madde tamamen değiştirilmekte ve sivillerin savaş hâli dışında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son verilmektedir. Şöyle ki; TASLAK MADDE 4 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Yabancı asker kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmaları MADDE 11 - Uluslararası anlaşmalar gereğince yabancı asker kişilerin askerî mahkemede yargılanmalarını gerektiren suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılması Millî Savunma Bakanının iznine bağlıdır.” Müşterek suçlar : MADDE 12 - Askerî mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi hâlinde eğer suç Askerî Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askerî mahkemelere; eğer suç Askerî Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir. *Bu maddede askerî yargıda yargılanması gerekenlerle adlî yargıda yargılanması gerekenlerin müştereken suç işlemeleri hâlinde yargı yerinin neresi olacağı gösterilmiştir. Buna göre işlenen suçun hangi kanunda yer aldığına bakılacak, işlenen suç askerî ceza kanununda yer alan bir suç ise sanıkların tümü askerî yargıda aksi hâlde tümü adlî yargıda yargılanacaklardır. “Müştereken” işlemekten murat iştirak hâlinde işlemek demek değildir. Burada müştereken kelimesini birlikte işlemek olarak algılamak gerekir. Aksi hâlde kanun koyucu hukukî terimi yani iştirak hâlinde işleme deyimini kullanırdı. Nitekim Askerî Yargıtay bir askerî gemi ile bir ticaret gemisinin “müterafık kusur” nedeniyle çatışmasını müştereken (birlikte) işleme olarak kabul etmiş (Askerî Yargıtay 3.Dairesinin Aygaz tankeri ile ilgili kararı) bu karardan öğretide (Prof.Dr. Yalçın ÇAKALIR) övgü ile söz edilmiştir. *As.Yrg. İBK 01.03.1957, 619-22 (ASCK’nın 58. Maddesinde yer alan Millî Mukavemeti kırmak suçları arasında TCK’nın 161. Maddesindeki siviller tarafından işlendiğinde Adlî yargıda, askerler tarafından işlendiğinde Askerî yargıda, her iki kesim tarafından müştereken işlendiğinde askerî yargıda yargılanmalıdırlar.) * As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.) 14 *As.Yrg.4.Dairesinin 21.05.2003 tarih ve 503-500 (İki asker sanıktan sivil memure olanının TSK ile ilişiği kesilince, 353 Sayılı Kanunun 12. Maddesi gündeme gelir. Sanıklara yüklenen suç görevine girmeyen ve yapılması hususunda yetkili olmadığı işi yapacağı kanaati ile menfaat temin etmek olduğundan, sanıklardan biri de TSK ile ilişiği kesilmiş sivil şahsa dönüştüğünden yargı yeri adlî yargıdır.) *Uyş.Mah. 20.11.2000, 58/56 (Askerî ve adlî yargıya tabi kişilerin müştereken suç işlemeleri hâlinde, suç askerî suç değilse, sanıkların tümünün adlî yargıda yargılanmaları gerekir.) Askerî mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi iki suç işlenmesi hâlinde yargılama önceliği : MADDE 13 - Bir kişi hakkında askerî mahkemelerin görevli olduğu bir suç ile adliye mahkemelerine ait diğer bir suçtan dolayı aynı zamanda kovuşturmaya başlanmış olursa, sanık önce askerî suçtan dolayı askerî mahkemede sonra da adliye mahkemesine ait suçtan adliye mahkemesinde yargılanır. Askerî mahkemeler bu durumlarda yargılamayı ivedilikle sonuçlandırırlar ve diğer suçla ilişkin davaya bakan adliye mahkemesi de cezaların içtimaına ait kuralları uygular. *Bu maddede bir sanığın hem askerî mahkemenin görev alanına hem de adlî yargının görev alanına giren suçlar işlemesi hâlinde yargılama önceliğinin askerî yargıda olacağı gösterilmiştir. Kanun koyucu yargılamanın tek celsede bitirilmesini amaçladığından ve kural olarak tek celsede bitirileceğini gözettiğinden böyle bir düzenleme yapma gereğini duymuştur. Aylarca süren yargılama söz konusu ise o arada sanığın adlî yargıda da yargılanabilmesine olanak verilmesi gerekir. *Yeni Tasarı kaldırılmaktadır. Taslağı ile (Md.59) bu madde yürürlükten Savaş hâlinde askerî mahkemenin görevi : MADDE 14 - Askerî mahkemeler Savaş hâlinde aşağıda yazılı davalara bakarlar : A) Asker kişilerin işledikleri suçlara ait bütün davalar, B) Asker kişilerle müştereken suç işleyen sivil kişilere ait davalar, C) Muharip Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde bulunmalarına izin verilmiş olan yabancı askerlerin işledikleri suçlara ait bütün davalar, (Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince özel bir antlaşma yapılmamış ise), D) Savaşta esir edilenlerin işledikleri suçlara ait bütün davalar, E) Adliye mahkemelerinin bulunmadığı savaş bölgelerinde işlenmiş suçlara ait bütün davalar, 15 F) Bir hizmet veya sözleşme ve yüklenme veya her hangi bir sebep ve suretle muharip Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde bulunan veya Türk Silâhlı Kuvvetlerini takip eden kişiler ile Türk Silâhlı Kuvvetleri nezdinde bulunmasına izin verilmiş olan yabancı askerlerin yanlarında bulunan kişiler tarafından işlenen Askerî Ceza Kanununda yazılı askerî suçlara ait davalar, G) Askerî Ceza Kanununun 75, 78, 80, 124, 125 ve 127. maddelerinde yazılı suçlara ait davalar, H) İlân olunan harekat bölgesinde her sınıftan subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erlere karşı Askerî Ceza Kanununun 90 ve 91 inci maddelerinde yazılı suçları işleyenlere ait davalar. *Bu maddede savaş hâlinde askerî mahkemelerin görevi gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağı ile (H) bendi “ilân olunan harekat bölgesinde, birinci yasak askerî bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışla ve karargâhlarda, askerî kurumlarda, yerleşme ve konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içine askerlere fiilen taarruzda bulunan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların suçlarına ait davalar” şeklinde ve aşağıdaki (I) bendi de: “Nöbet, devriye, karakol, inzibat, askerî trafik, kolluk veya kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere karşı bu görevleri yaptıkları sırada işlenen (H) bendinde yazılı suçlara ait davalar” şeklinde düzenlenmektedir. General ve amirallerin yargılanması : MADDE 15 - General ve amirallerin askerî mahkemelere tabi suçlarından dolayı yargılanmaları Genelkurmay Başkanlığı nezdinde kurulan askerî mahkemede yapılır. *Bu maddede general ve amirallerin yargılanacakları askerî mahkemenin Genelkurmay Askerî Mahkemesi olduğu gösterilmiştir. İkinci maddede general ve amiralleri yargıladığı zaman Genelkurmay Askerî Mahkemesinin üç askerî hâkim ile iki general veya amiralin katılımı ile beş kişilik bir heyet hâlinde çalışacağı gösterilmiştir. İstirdat ve tazminat davalarında yetki: MADDE 16 - Suçlardan doğan istirdat ve tazminat davalarına kamu davaları ile birlikte askerî mahkemelerde bakılır. Askerî savcılar Hazineye ilişkin zararları tespit ve iddianameye yazarak askerî mahkemelerde kovuşturmak ve dava etmekle yükümlüdürler. 16 Ancak, askerî mahkemelerde kamu davasının kovuşturulmasına imkân kalmayarak davanın adliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği hâllerde Devlet hakları özel kanuna göre kovuşturulur. *16. maddede askerî savcılar hazineye ilişkin zararları belirlemek ve iddianameye yazarak askerî mahkemelerde kovuşturmak ve dava etmekle yükümlü kılınmışlardır. Askerî mahkemede askerî savcı dışında zarara uğrayan taraflar da maddî ve manevî tazminat talebinde bulunabilirler. Türk Ceza Kanunu 37, 38. maddeleri YTCK’da yer almamış olmasına rağmen, 16. md. uyarınca askerî mahkeme bu talepleri hüküm altına almak zorundadır. Sadece askerî mahkemelerde kamu davasının kovuşturulmasına imkân kalmamışsa devlet haklarının özel kanuna göre kovuşturmasına imkân verilmesi bakımından hazine zararının takip hakkı saklı tutulup askerî savcıların hazine yetkililerini (muhakemat müdürlükleri, defterdarlıklar) haberdar etmeleri sağlanır. Burada vurgulanması gereken bir husus da şahsî hak ile şahsî davanın karıştırılmaması gerektiğidir. Burada söz konusu olan suçtan zarar görenlerin şahsî hak talebidir. Bu talep ancak açılmış bir ceza davası ile birlikte söz konusu olabilir. Şahsî dava ise 353 S.K’nın 257, CMUK’un 344 ve müteakip maddelerine göre açılmakta idi. CMK ile şahsî dava ile ilgili maddeler yürürlükten kaldırılmış, 353 S.K. ile ilgili Tasarı Taslağında da kaldırılması öngörülmüştür. *As.Yrg.3.D. 15.05.2001, 397/390 (353 S.K’nın 16. maddesi uyarınca açılmış bir tazminat davası varken ve bunu ceza davası ile birlikte sonuçlandırmak gerekirken, “şimdilik bu yönde karar vermeye yer olmadığına” karar vermek kanuna aykırıdır.) Askerî mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi : MADDE 17 - (Değişik:9/10/1996-4191/3 md.) Askerî mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun; askerî bir suç olmaması, askerî bir suça bağlı bulunmaması(*) hâlinde askerî mahkemenin görevi sona erer. *Kural olarak askerî mahkemede görülmekte olan dava askerî mahkemede sonuçlandırılır, ancak bakılmakta olan suç 1) Askerî bir suç değilse, 2) Askerî bir suça da bağlı değilse askerî mahkemenin görevi sona erer. Bu durumda derhâl görevsizlik kararı verilerek dosyanın adlî yargıya gönderilmesi gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003 gün ve 47-45 sayılı kararı (Haksız mal edinmekten sanık subay TSK’dan ayrıldığına göre askerî yargıda yargılanmayı gerektiren ilgi kesilmiştir.) 17 *As.Yrg.Drl.Krl. 01.07.1999 tarih ve 130-145 (Taburda asker kişilere karşı TCK’nın 159. Maddesinde gösterilen suçu işleyen asker şahsın emekli olması hâlinde, adlî yargı görevli olur.) *As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003, 47/45 (Emekli olmakla askerlikle ilişiği kesilen asker kişinin askerî olmayan suçundan askerî yargıda yarılanması mümkün değildir.) *Uyş.Mah. 19.06.2000, 19/18 (Asker sanığa yüklenen TCK’nın 456. maddesindeki suç askerî bir suç olmadığından, askerî bir suça bağlı olmadığından ve askerî mahkemede yargılanmayı gerektiren ilgi de kesilmiş olduğundan, davanın adlî yargıda görülmesi gerekir.) (*)Bu arada yer alan; ".. ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması" sözcükleri, Anayasa Mahkemesinin 1.7.1998 tarih ve E.: 1996/74, K.:1998/45 sayılı kararı ile iptal edildiği için metinden çıkarılmıştır. Bağlı suçlar : MADDE 18 - Bir kimse birkaç suçtan sanık olur veya bir suçta ne sıfatla olursa olsun birkaç sanık bulunursa bağlılık var sayılır. *Ceza muhakemesinde “bağlılık”tan anlaşılması gereken 1) Bir kimsenin birkaç suçtan sanık olması veya 2) Bir suçta sıfatı ne olursa olsun birden fazla sanık bulunmasıdır. *As.Yrg.1.D. 30.01.2002, 106/101 (Askerî mahalden çaldığı askerî malzemeleri sivil şahsa verip satmasını sağlayan sanık er ile bu eşyaları satan sivil sanık ile bu eşyalardan bir kısmını evinde saklayan diğer sivil sanık ve depodan çalınan eşyalardan bir kısmı nizamiye çıkışında aracında ele geçen sivil kişiye yüklenen askerî eşyayı çalmak, buna azmettirme ve askerî eşyayı gizlemek suçlarına ilişkin davaya, suçlar arasında bağlılık bulunduğundan tümü ile ilgili davalara askerî yargıda bakılması gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağı ile (Md.59) bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bu nedenle Bknz. CMK Md.8 Görev kararı : MADDE 19 – Askerî mahkemeler davaya bakmaya görevli olup olmadıklarına yargılamanın her safhasında karar verebilirler. *Tabii hâkim ilkesi herkesin önceden belli edilen doğal hâkimi önünde yargılanması gerektiği anlamındadır ve bu ilke her şeyin önünde gelir. Yargılama safhası ne olursa olsun görevsiz olduğunu gören hâkimin ya da mahkemenin derhâl görevsizlik kararı vermesi gerekir. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hususa dikkat edilmemesi hâlinde 353 S.K’nın 207. maddesine göre bu durum kanuna mutlak muhalefet oluşturur ve hükmün bozulmasını gerektirir. 18 *As.Yrg.3.D. 05.03.1990, 52/196 (Görev ve zamanaşımı konusu kamu düzenini ilgilendiren konulardan olduğundan, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına ancak görevli ve yetkili mahkemece karar verilmelidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 6’ncı maddesiyle Ek Madde-1 353 Sayılı Kanunun 19 uncu maddesi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir: TASLAK MADDE 6 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 19 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Tek hâkimle ve heyetle bakılacak işler Madde 19 – Subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar hariç olmak üzere, adlî para cezasını veya yukarı haddi üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren Askerî Ceza Kanununda ve diğer kanunlarda yazılı suçları işleyenlerin davalarına ve suç konusu olmayan eşyanın müsaderesine askerî mahkemelerin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından bakılır. Bir kimse tarafından işlenmiş müteaddit fiillerin yargılanması en ağır cezayı gerektiren fiile bakmakla görevli mahkemeye aittir. Fiilde irtibat hâlinde de aynı hüküm uygulanır. Suçun subay ve astsubayla birlikte işlenmesi hâlinde birinci fıkra hükmü uygulanmaz. Soruşturma evresinde hâkim kararı gerektiren her türlü işleme ait kararlar, askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından verilir. Bu kararlara karşı itirazı incelemeye, en yakın askerî mahkeme yetkilidir. İddianamenin kabulünden yürütülmesine karar verilemez. sonra, yargılamanın tek hâkimle Görülmekte olan davalar nedeniyle tek hâkimle askerî mahkeme arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler.” Davanın geri bırakılması : MADDE 20 – Muvazzaf ve yedek er ve erbaşların ve yedek subay ve yedek Askerî memurların askere girmeden veya silâh altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi bir yıla kadar şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır. Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren suçlardan sanık yedek subay, yedek Askerî memur ve yedek astsubaylar hakkında bu hüküm uygulanmaz. 19 Yedek asker kişiler Askerî hizmet esnasında sadece Türk Ceza Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler. Savaş hâlinde, silâh altında bulunan veya silâh altına çağrılan bütün asker kişiler aleyhine adliye mahkemelerinde kovuşturma yapılacak suçlardan ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektirenler müstesna olmak üzere, sanık bulundukları diğer suçlara ait ilk ve son soruşturma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır. Savaş hâlinde bütün asker kişilerin askerî mahkemeye tabi suçları için yapılacak soruşturmada aşağıda yazılı suçlar hariç olmak üzere hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri barışa veya askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır. Ancak nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri askerî menfaat ve zorunluluklar karşısında geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askerî savcıdan isteyebilir. A) Ağır hapis ve aşağı haddi beş sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektiren suçlar, B) Askerî Ceza Kanununun 3 üncü babının birinci, üçüncü (63/1, 76, 77 nci maddeleri hariç), dördüncü, beşinci (82, 83, 84, 95 inci maddeleri hariç), yedinci fasıllarında yazılı suçlar, C) Askerî Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152 nci maddelerinde yazılı suçlar Geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez. *Bu madde hem askerî yargıya, hem nezdinde askerî mahkeme kurulan komutana, hem adlî yargıya hitap eden bir maddedir. 1) Askerî yargıya hitap eden bölümü; savaş hâlinde bütün asker kişilerin askerî mahkemeye tabi suçları için yapılacak soruşturmada aşağıda yazılı suçlar hariç, hazırlık soruşturması ve duruşma işlemleri, barışa ve askerliklerinin bitimine kadar geri bırakılır. a) Ağır hapis ve aşağı haddi 5 sene ve daha ziyade hapis cezasını gerektiren suçlar, b) Askerî Ceza Kanununun 3. babının 1 ve 3 (63/1, 76, 77. maddeleri hariç) 4, 5 (82, 83, 84, 95. maddeleri hariç), 7. fasıllarında yazılı suçlar, c) Askerî Ceza Kanununun 130, 131, 137 ve 152. maddelerinde yazılı suçlar Geri bırakma süresi içinde zaman aşımı işlemez. 2) Savaş hâlinde, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri askerî menfaat ve zorunluluklar karşısında (1) bentte 20 gösterilen suçlarda geri bırakma hükümlerinin uygulanmamasını askerî savcıdan isteyebilir. Yedek asker kişiler askerî hizmet esnasında sadece Türk Ceza Kanununa veya diğer ceza kanunlarına aykırı eylemlerinden dolayı askerliklerini bitirmelerinden sonra adliye mahkemelerine verilebilirler. 3) Adlî yargıya hitap eden bölümü; belli rütbedeki asker şahısların bir yıla kadar şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlara ait davalarda ilk ve son soruşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır (TSK’dan çıkarılmayı gerektiren suçlardan sanık yedek subay, astsubay, memurlar müstesna). *Yeni Tasarı Taslağı ile 20’nci madde yeniden düzenlenmekte ilk soruşturma ve son soruşturma deyimleri yerine soruşturma ve kovuşturma, deyimlerine yer verilmiş ve buna paralel olarak şüpheli ve sanık deyimleri yer almıştır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Askerî Mahkemelerin Yetkisi Genel olarak yetki : MADDE 21 – Askerî mahkemelerin yetkisi, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin kadro ve kuruluş itibariyle emirleri altında bulunan kişiler ile adlî bakımdan kendisine bağlanmış birlik veya askerî kurum mensupları hakkında caridir. (Ek : 09/10/1996-4191/4 md.) Asker olmayan kişilerin asker kişilerle müştereken işledikleri suçlarda yetkili askerî mahkeme, asker kişiler yönünden yetkili olan askerî mahkemedir. Asker olmayan kişilerin askerî mahkemelerde yargılanmalarını gerektiren diğer suçlar ise, suçun işlendiği yere en yakın askerî mahkeme yetkilidir. Suçun işlendiği yer belli değil ise, yetkili askerî mahkeme Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda gösterilen usullere göre tayin edilir. (Ek : 09/10/1996-4191/4 md.) Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından sanık erbaş ve erler ile sevk edildiği eğitim merkezine zamanında katılmamak suretiyle bakaya suçu işleyen yedek subay adayları, eğitimlerini takiben verildikleri birlik ve kurumların tabi oldukları askerî mahkemelerde yargılanırlar. (Ek :09/10/1996-4191/4 md.) Saklı, yoklama kaçağı veya bakaya suçlarından sanık yedek subay aday adayları ile askerlik hizmetini döviz veya bedel ödemek suretiyle yerine getirmiş sayılanlar ise, kayıtlı 21 bulundukları askerlik şubelerinin tabi olduğu askerî yargılanırlar. mahkemede *Askerî mahkemelerde adliye mahkemelerinde olduğu üzere yer itibariyle yetki kural olarak söz konusu değildir. Askerî birliğin kadro ve kuruluşu itibariyle yetki söz konusudur. Bir başka anlatımla coğrafi konuma göre değil, kadro bağlantısına göre yetki belirlenir ve kadro ve kuruluş itibariyle askerler hangi komutana (nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan) bağlı iseler o komutanın nezdinde bulunan askerî mahkemede yargılanırlar. Kural budur. Bu kurala göre yetkili askerî mahkemenin belirlenmesi mümkün olmazsa istisnai yetki kurallarına başvurulur. 353 Sayılı Kanunun 12. maddesine göre asker kişilerle müştereken suç işleyen sivillerin davalarına birlikte suç işledikleri asker kişilerin tabi olduğu askerî mahkeme bakmaya yetkilidir. 353 Sayılı Kanunun 11. maddesinde gösterilen suçları işleyen siviller ise suçun işlendiği yere en yakın askerî mahkemede yargılanırlar. (Coğrafi ölçüt) Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından sanık erbaş ve erler ile sevk edildiği eğitim merkezlerine zamanında katılmayarak bakaya suçunu işleyen yedek subay adayları, eğitimlerinden sonra verildikleri birlik ve kurumların tabi oldukları askerî mahkemelerde yargılanırlar. Saklı, yoklama kaçağı ve bakaya suçlarından sanık yedek subay aday adayları ile askerlik hizmetini döviz veya bedelli yerine getirmiş sayılanlar ise, kayıtlı bulundukları askerlik şubelerinin tabi olduğu askerî mahkemede yargılanırlar. *As.Yrg.İBK 07.05.1969, 5-5 (Kadro ve kuruluş itibariyle bağlı olduğu askerî birlik yahut kurumun adlî yetkisine tabi olduğu askerî mahkemenin yetkisi dışındaki askerî cezaevinde tutuklu veya hükümlü iken suç işleyen asker kişiler bulundukları askerî cezaevinin bağlı olduğu askerî mahkemenin yetkisine tabi olurlar.) *As.Yrg.İBK 14.04.1967, 2-3 (Yoklama kaçağı, saklı, bakaya suçundan sanık yedek subay adayları bakımından yetkili askerî mahkeme, askerlik şubelerinin tabi olduğu askerî mahkemedir.), As.Yrg.3.D. 17.05.1966, 497-498 (Bu maddede gösterilen genel yetkinin, suçun işlendiği tarihte sanığın bağlı olduğu askerî mahkemeye ait olduğu anlaşılmalıdır.) *Yeni Tasarı Taslağı ile 21 inci maddede “Ceza Muhakemeleri Usûlü Kanunu”na yapılan atıf “Ceza Muhakemesi Kanunu” şeklinde düzeltilmiş, 3 üncü fıkrada saklı, yoklama kaçağı ve bakayalara ilişkin düzenlemenin başına “savaş hâlinde” deyimi getirilerek bu hâl dışında sivillerin askerî yargıda yargılanmalarının önüne geçilmek istenmiştir. 22 Özel Yetki: MADDE 22 - Bir askerî mahkemenin yetkisine tabi olup da kadro ve kuruluş itibariyle hangi askerî mahkemenin yetkisine girdikleri belli olmayan kişiler, bölgesinde bulundukları veya suçu işledikleri yerdeki askerî birlik veya kurumun bağlı bulunduğu askerî mahkemenin yetkisine tabidirler. Yetkili askerî mahkemeler birden fazla olduğu takdirde sanığı yakalayan veya soruşturma yapılmasını daha önce isteyen kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin nezdinde kurulan askerî mahkeme yetkilidir. *Bazen kadro ve kuruluş itibariyle yetkiyi belirlemek mümkün olmayabilir yahut bu konuda tereddütler hasıl olabilir. İşte bu gibi hâllerde özel yetki kuralı işletilir. Buna göre hangi askerî mahkemenin yetkisine girdikleri belli olmayan kişiler bölgesinde bulundukları veya suçu işledikleri yerde bulunan askerî birimin bağlı bulunduğu askerî mahkemede yargılanırlar. *As.Yrg. İBK 07.05.1969, 5/5 (Yargılandığı askerî mahkemenin yetki alanı dışındaki bir askerî cezaevinde tutuklu ya da hükümlü bulunan askerî suçların burada işleyecekleri suçlar, askerî cezaevinin bağlı olduğu askerî mahkemenin yetki alanı içindedir.) *Yeni Tasarı Taslağı ile 2 nci fıkradaki sanık deyimi “şüpheli” olarak düzeltilmektedir. Geçici görevlendirmede yetki : MADDE 23 - (Değişik: 09/10/1996-4191/5 md.) Bir askerî birlik veya kurumda geçici olarak görevlendirilen veya harekat komutasına verilen asker kişiler, bu görevlerinin devamı süresince, geçici olarak görevlendirildikleri veya harekat komutasına verildikleri askerî birlik veya kurumun bağlı bulunduğu askerî mahkemenin yetkisine tabidirler. *Geçici görevlendirme söz konusu ise asker kişiler asıl tabi oldukları askerî mahkemede değil geçici olarak emrine verildikleri birliğin tabi olduğu askerî mahkemede yargılanırlar. Donanma Komutanlığı emrinde görevli bir gemi, Akdeniz Bölge Komutanlığı emrinde görevlendirilmiş ve suç burada işlenmiş ise artık yetkili askerî mahkeme Akdeniz Bölge Komutanlığının tabi olduğu askerî mahkemedir. Yine Bolu Dağ Komando Okulu emrindeki bir bölükte görevli asker, bölüğüyle doğudaki bir birliğin emrine geçici olarak verilmiş ve burada bir suç işlemişse artık geçici olarak bulunduğu askerî birliğin tabi olduğu askerî mahkemede yargılanacaktır. 23 *As.Yrg.5.D. 25.04.2001, 251/245 (Denizli’deki asıl birliğinden geçici olarak 1/11 İç Güvenlik Taburu harekat komutasına verilen sanık, burada işleyeceği suç bakımından artık yeni birliğinin yetki alanında kalır.) Yabancı memleketlerde işlenen suçlarda yetki : MADDE 24 - Asker kişiler tarafından yabancı memleketlerde Türk askerî kıt’alarında veya diğer resmî görevler esnasında veya esir karargâhlarında işlenen ve Türkiye’de askerî mahkemede kovuşturulması gereken suçlarda yetki, bundan önceki maddelere göre tayin edilir. Bununla beraber soruşturmayı isteyen komutan veya askerî kurum amiri ile askerî savcının veyahut sanığın istemi üzerine Askerî Yargıtay suçun işlendiği yere daha yakın olan bir askerî mahkemeye yetki verebilir. *Burada sanık nezdinde askerî mahkeme kurulu bulunan hangi birliğe bağlı ise, orada yargılanacaktır. Örneğin, Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki İstihbarat Başkanlığına bağlı olarak yurtdışında görevli biri Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesinde, 4. Kolorduya bağlı yurtdışındaki bir birlikte görevli biri 4. Kolordunun Adlî yönden bağlı olduğu askerî mahkemede yargılanacaktır. *As.Yrg.3.D. 09.09.1999, 549/543 (İtalya’da bir mağazadan hırsızlık yapan asker sanıkların, eylemleri askerî suç oluşturmadığı ,askerî mahalde işlenmediği, asker kişi aleyhine de işlenmediği için görevli ve yetkili mahkemenin CMUK 10, 12. maddelerine göre belirlenmesi gerekir.) Savaş hükümlerinin uygulanacağı bölgelerde yetki : MADDE 25 – Savaş hükümlerinin uygulanacağı ilân edilen bölgelerdeki bütün asker kişiler o bölge komutanının nezdindeki askerî mahkemeye tabi olurlar. *Savaş hükümlerinin uygulanacağı ilân edilen bölgedeki bütün asker kişiler kadro ve kuruluş bağlantıları ne olursa olsun artık bölge komutanının nezdindeki askerî mahkemede yargılanırlar. Yetki genişletilmesi ve daraltılması : MADDE 26 - Askerî mahkemelerin yetkileri, Kuvvet Komutanlıklarının gösterecekleri ihtiyaç üzerine veya doğrudan doğruya Genelkurmay Başkanlığının göstereceği lüzuma göre Millî Savunma Bakanlığınca genişletilip daraltılabilir. *Yetki alanı, sadece Genelkurmay Başkanlığının ihtiyaç göstermesi üzerine Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir. İhtiyaca göre genişletilebileceği gibi, daraltılabilir. 24 Birden fazla suçlarda yetki : MADDE – 27 - (Değişiklik : 11/08/1983 – 2875/1 md.) Bir kimse birden çok askerî mahkemenin yetkisine giren, birden fazla suçtan sanık olursa veya bir suçta birkaç sanık bulunur ve bunlar birden fazla askerî mahkemenin yetkisine tabi olursa; askerî mahkemeler arasındaki uyuşma üzerine bu davaların hepsine veya bir kısmına bu askerî mahkemelerden birinde birleştirilerek bakılabilir. Askerî mahkemeler uzlaşamazlar ise nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri veya askerî savcılardan birinin istemi üzerine Askerî Yargıtay tarafından, davalara bakacak askerî mahkeme tayin olunur. *Bir sanığın birden fazla suçtan sanık olduğu davalarda birden fazla askerî mahkemenin yetkili olması söz konusu olabilir. İşte bu gibi hâllerde askerî mahkemelerin uyuşması üzerine tümünün bir tek askerî mahkemede bakılmasının uygun olacağı düşünülerek bu kural getirilmiştir. Uzlaşma söz konusu olmazsa Askerî Yargıtaya başvurulması üzerine yetkili askerî mahkemeyi Askerî Yargıtay belirler. Dikkat edilirse bu madde askerî mahkemeye intikal etmiş davalar bakımından bir düzenleme getirmektedir. Henüz hazırlık soruşturması aşamasında bulunan konular ise aşağıda 28. maddeye göre çözümlenecektir. Birden fazla mahkemeye tabi sanıklar hakkında yetki : MADDE 28 – Bir suçta birkaç sanık bulunur ve bunlar birden fazla askerî mahkeme yetkisine tabi olursa ilgili askerî savcılar hepsi hakkında soruşturmanın hangi askerî savcılık tarafından yapılacağını kararlaştırırlar. Uzlaşamazlar ise, soruşturmayı yapacak savcılığı Millî Savunma Bakanlığı tayin eder. Birleştirilerek yapılan soruşturma sonunda sanıkların hepsi hakkında dava, soruşturmayı yapan askerî savcının nezdinde bulunduğu askerî mahkemede açılabilir. Sanıklardan biri hakkında evvelden dava açılmış ise askerî savcılardan birinin istemi üzerine Askerî Yargıtay tarafından bütün sanıkların davasına bakacak askerî mahkeme tayin olunur. *Yapılmakta olan hazırlık soruşturmasında birden fazla sanığın bulunması ve bunların ayrı askerî mahkemelerin yetkisine tabi olmaları mümkündür. Bu takdirde uygun olanı tümünün aynı askerî savcılıkça soruşturmaya tabi tutulmasıdır. Bunun için askerî savcıların aralarında anlaşmaları yeterlidir. Anlaşamazlar ise Millî Savunma Bakanlığı soruşturmanın yapılacağı askerî savcılığı belirler. Şayet sanıklardan biri hakkında dava açılmış ise, Askerî Yargıtay, ilgili savcılardan birinin istemi üzerine, hepsini davanın açıldığı askerî mahkemeye verebilir. 25 *Yeni Tasarı Taslağı ile buradaki “sanık” deyimi “şüpheli” olarak düzeltilmektedir. Davanın nakli : MADDE 29 - Soruşturmanın mahallinde yapılması Türk Silâhlı Kuvvetlerinin emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından mahzurlu olursa nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirinin teklifine binaen veya doğrudan doğruya Millî Savunma Bakanlığınca yapılacak talep üzerine Askerî Yargıtay davanın başka bir yerde bulunan askerî mahkemeye nakline karar verebilir. Duruşmanın mahallinde yapılması Türk Silâhlı Kuvvetlerinin emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından mahzurlu görülürse, askerî savcının talep etmesi şartıyla askerî mahkemenin vereceği karar üzerine Askerî Yargıtayca davanın başka bir yerde bulunan askerî mahkemeye nakline karar verilebilir. Askerî mahkeme hukukî veya fiili sebeplerden dolayı yargı görevini yapamayacak hâlde bulunursa nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirinin veya tarafların talebi üzerine Askerî Yargıtay davanın başka bir yerde bulunan askerî mahkemeye nakline karar verir. *Hazırlık soruşturması aşamasında davanın nakli: Henüz hazırlık soruşturması aşamasında TSK’nın emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından sakınca varsa, nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirinin teklifi üzerine veya doğrudan Millî Savunma Bakanlığınca yapılacak istem üzerine davanın bir başka askerî mahkemeye nakline Askerî Yargıtay karar verebilir. *Son soruşturmanın (duruşmanın) mahallinde yapılması yine TSK’nın emniyeti veya askerî disiplinin korunması bakımından sakıncalı görülürse, askerî savcının talebine dayalı olarak askerî mahkemenin vereceği karar üzerine, Askerî Yargıtay davanın bir başka askerî mahkemeye nakline karar verebilir. *Askerî mahkeme hukukî (reddedilmiş hâkimin davaya bakamayacak olması, subay üyenin sanığın en yakın amiri ya da astı olması gibi), fiili (heyet oluşturacak sayıda hâkim bulunmaması, hâkimin raporlu ya da izinli olması gibi) nedenlerden dolayı yargı görevini yapamayacak durumda olursa nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirinin veya tarafların talebi üzerine Askerî Yargıtay davanın bir başka askerî mahkemeye nakline karar verir. *As.Yrg. İBK 24.12.1946, 4525/4917 (Davanın nakli her aşamada istenebilir.) 26 *As.Yrg.Drl.Krl. 03.05.1979, 35/35 (Davanın naklini taraflar isteyebilir, kıdemli hâkimin böyle bir istemde bulunması mümkün değildir.) *Bknz. CMK Madde 19 *YİBK 19.01.1959, 29-1 (Bir yerde aynı yetkiyi taşıyan başka hâkimler bulundukça davanın nakline karar verilemez.) Olumlu yetki uyuşmazlığı : MADDE 30 - Askerî mahkemeler arasında çıkan olumlu yetki uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler. *İki ayrı askerî mahkeme kendisini davaya bakmaya yetkili görür ve aralarında uzlaşamazlar ise, Askerî Yargıtay yetkili askerî mahkemeyi belirler. Olumsuz yetki uyuşmazlığı : MADDE 31 – Birkaç askerî mahkeme arasında yetki hususunda olumsuz uyuşmazlık çıkar ve yetkisizlik kararları aleyhine kanun yollarına başvurma imkânı kalmamış bulunursa Askerî Yargıtay yetkili mahkemeyi tayin eder. *Olumsuz yetki uyuşmazlıklarını çözecek merci de Askerî Yargıtaydır. Ancak bunun için her iki mahkemenin kendisini yetkisiz görmesi ve yetkisizlik kararları aleyhine kanun yollarına başvurma imkânının kalmamış olması gerekir. Yetkisizlik iddiası : MADDE 32 – Sınıf ve rütbe yönünden olmayan yetkisizlik iddiasının duruşmanın başlangıcında iddianamenin okunmasından önce askerî mahkemeye bildirilmesi gerekir. Yetkisizlik iddiası üzerine askerî mahkeme bu iddiayı, iddianamenin okunmasından önce karara bağlar. *Kanun koyucu yetki konusunu görev konusu kadar önemli bulmadığı için yetkisizlik iddialarının bir aşamaya kadar ileri sürülebilmesine ve bu aşamaya kadar yetkisizlik kararı verilebilmesine olanak tanımıştır. Bu süre iddianamenin okunmasından öncesidir. İddianame okunduktan sonra kural olarak yetkisizlik iddiasında bulunulamaz (Sınıf ve rütbe yönünden olanlar hariç). *As.Yrg. 1.D. 12.06.2002, 593/585 (Kamu düzeni ile ilişkili olmadığından, taraflar talepte bulunmadıkça yetkisizlik kararı verilemez. Bu nedenle askerî savcının aksi görüşüne rağmen yetkisizlik kararı veren askerî mahkemenin yetkisizlik kararı kaldırılmalıdır.) 27 *Yeni Tasarı Taslağının 11. maddesi ile yetkisizlik iddiasının iddianamenin okunmasından önce ileri sürülebilmesi kuralı yerine Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde değişiklik yapılarak sorgudan önce ileri sürülebilmesi kuralı getirilmekte, böylelikle yetkisiz mercide sanığın sorgulanması önlenmektedir: TASLAK MADDE 11 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 32 – Sanık, sınıf ve rütbe yönünden olmayan yetkisizlik iddiasını duruşmada sorgusundan önce askerî mahkemeye bildirir. Yetkisizlik iddiası üzerine askerî mahkeme bu iddiayı, sanığın sorgusundan önce karara bağlar. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta resen karar veremez.” Yetkisi olmayan askerî mahkemenin ve askerî savcının yaptığı soruşturma : MADDE 33 – Yetkisi olmayan askerî mahkeme ve askerî savcı tarafından yapılan soruşturma işleri, sadece yetkisizlikten dolayı hükümsüz sayılmaz. *Kendisini yetkili sanarak bir takım işlemler yapan askerî savcı ve askerî mahkemenin yaptığı işlemler, yetkisizlik fark edilip asıl yetkili savcılık ve mahkemeye gönderildiğinde, hükümsüz sayılmaz. Yetkili savcı ve hâkimin yaptığı işlemler gibi hukukî değerini korumaya devam eder. *Yeni Tasarı Taslağı ile (Md.12) 33 üncü madde aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir. “Yetkisi olmayan askerî savcı ve askerî mahkeme tarafından yapılan soruşturma ve kovuşturma işlemleri, sadece yetkisizlik nedeniyle hükümsüz sayılmaz.” Askerî savcının yetkisi, yetki ve görev uyuşmazlıkları : MADDE 34 – (Değişik : 08/06/1972 – 1596/1 md.) Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin refakatindeki askerî savcının yetkisi, nezdinde bulunduğu askerî mahkemenin yetkisi ile sınırlıdır. A) Askerî savcılar arasında çıkacak yetki uyuşmazlıkları aralarında hâlledilir. B) Nezdinde disiplin mahkemesi kurulan kıt’a komutanları veya askerî kurum amirleri ile askerî savcılar arasında çıkacak görev uyuşmazlıkları aralarında hâlledilir. 28 Her iki hâlde de uyuşamadıkları takdirde Millî Savunma Bakanlığına başvurulur. *Askerî savcının yetki alanı, nezdinde bulunduğu askerî mahkemenin yetki alanı ile aynıdır. Bu alan da kural olarak nezdinde bulunulan komutanın kadro ve kuruluş itibariyle bağlılarının bulunduğu alandır. Askerî savcılar arasında çıkacak yetki uyuşmazlıkları aralarında hâlledilir. Soruşturma yapan makamlar olarak nezdinde disiplin mahkemesi kurulan kıt’a komutanları veya askerî kurum amirleri ile askerî savcılar arasında çıkacak görev uyuşmazlıkları (burada artık disiplin suçu ile askerî suç kovuşturması, dolayısıyla disiplin mahkemesi ile askerî mahkemenin alanına giren suçlar olduğu yolunda farklı görüşler bulunduğundan yetkiden değil, görevden söz edilmesi isabetlidir.) aralarında hâlledilir. Bu her iki hâlde de uzlaşma olmazsa uyuşmazlığı Millî Savunma Bakanlığı çözer. Millî Savunma Bakanının gözetim yetkisi : MADDE 35 - Askerî mahkemelerin idari işleri ile askerî savcılıkların bütün işlemleri Millî Savunma Bakanının gözetimine tabidir. Bu görev Bakanlık Askerî Adalet İşleri Başkanlığı aracılığı ile yürütülür. Bakanlık Askerî Adalet İşleri Başkanlığının görev ve yetkileri bir yönetmelik ile düzenlenir. *Millî Savunma Bakanının askerî savcılıkların tüm işlemleri üzerinde gözetim yetkisi bulunmaktadır. Savcılıklardan soruşturma hakkında bilgi isteyebilir, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmemiş olması hâlinde, soruşturmaya devam emri verebilir. Savcılar üzerinde böylesi yetkisi bulunan Millî Savunma Bakanının mahkemeler üzerinde bu anlamda hiçbir yetkisi yoktur. Sadece mahkemelerin idari işlemleri ile ilgili gözetim yetkisi vardır. Yargısal işlemlerine müdahale suç oluşturur. Teftiş Kurulu : MADDE 36 - (Değişik : 08/06/1972 - 1596/1 md.) Askerî mahkeme kalemleri ile askerî savcılıkları ve kalemlerini adlî müşavirlik hizmetlerini ve askerî ceza ve tutuk evlerini Millî Savunma Bakanı adına teftiş ve murakabe etmek ve kanunun belirttiği hâllerde soruşturma yapmak üzere müfettiş sıfat ve yetkisini taşıyan bir başkanın yönetimi altında lüzumu kadar müfettişten kurulu bir askerî adalet teftiş kurulu kurulur. Bu kurulun kuruluşu, görev, yetki ve hizmetlerini ne şekilde yürüteceği bir yönetmelik ile düzenlenir. 29 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Hâkimlerin Davaya Bakmaması ve Reddi Hâkimin davaya bakamayacağı hâller: MADDE 37 – Hâkim aşağıda yazılı olan hâllerde hâkimlik görevini yapamaz: A) Suçtan kendisi zarar görmüş ise, B) Sonradan kalksa bile sanık veya suçtan zarar gören ile aralarında evlilik veya vesayet bağlılığı bulunmuş veya bulunuyorsa, C) Sanık veya suçtan zarar gören ile aralarında kan veya sıhrî usul veya füru hısımlığı yahut evlat edinme ilişiği veya üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) kan veya evlilik kalmasa bile ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) sıhrî civar hısımlığı varsa, D) Aynı davada askerî savcı olmuş, suçtan zarar görenin veya sanığın müdafiiliğini yapmış veya nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri sıfatı ile istemde bulunmuş veya amir sıfatı ile vaka hakkında rapor vermiş ise, E) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatı ile dinlenmiş bulunuyorsa. *Bu maddede hâkimin görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâller sayılmıştır. Hâkim bu yasağa rağmen yargılama yapmaya kalkışırsa, bu durum red sebebi oluşturur. *As.Yrg. 3.D. 14.11.2000, 719-717; (Merkez Komutanı olarak dava ile ilgili soruya müzekkere ile cevap verdikten sonra aynı davada mahkeme başkanlığı yapmak kanuna aykırıdır.) As.Yrg. 5.D. 24.01.2001, 1-46; (Hâkimlik yapan birinin daha sonra aynı davada savcılık yapmasına bir engel bulunmamakta ise de, savcının daha sonraki aşamalarda hâkimlik yapması kanuna aykırıdır.) As.Yrg.4.D. 28.03.2001, 221-225; (Bilirkişi olarak mütalaa vermiş olan birinin daha sonra aynı davada subay olarak görev alması kanuna aykırıdır.) As.Yrg.4.D. 16.05.200, 390-387; (Adlî Müşavir sıfatıyla soruşturma isteminde bulunduktan sonra, aynı davada hâkimlik yapmak kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 13 üncü maddesiyle 37 ve 40. maddeleri aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir. “Hâkimin davaya bakamayacağı hâller ve hâkimin reddi Hâkim, Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen hâllerde ve dava ile ilgili olarak teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri sıfatı ile istemde bulunmuş veya amir sıfatı ile vak’a hakkında rapor vermiş ise hâkimlik görevini yapamaz. 30 Savaşta, hâkimin davaya bakamayacağı hâller dışındaki bir sebebe dayanılarak hâkimin reddi isteminde bulunulamaz.” *Bknz. CMK Md. 22 Karara katılamayan hâkim: Madde 38 – Aleyhine kanun yollarından birine başvurulmuş olan bir hükme katılan hâkim, yüksek mahkemece bu hükme dair verilecek karara katılamaz. *YİBK 05.12.1977, 2-3 (1. CMUK’un 22, 262. Maddeleri karşısında iddianame ve son soruşturmanın açılması kararındaki suç niteliği yönünden görevsizlik kararı veren, 2. İlk veya son soruşturma sırasında doğrudan doğruya veya talimatla sanığın sorgusunu yapan ya da tanıkları dinleyen, 3. Hazırlık soruşturması sırasında sanığın tutuklanmasına veya salıverilmesine karar veren hâkim, asıl davaya bakan mahkemeye katılabilir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 23 w Hâkimin red sebepleri : MADDE 39 – Hâkimin görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâllerde reddi istenebileceği gibi tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir. (Değişik birinci cümle; 09/10/1996-4191/6 md.) Askerî savcı (Askerî Yargıtayda Başsavcı), sanık, müdafi, şahsî davacı ve davaya katılan ile vekilleri hâkimi red isteminde bulunabilirler. Bunlardan herhangi biri tarafından istemde bulunulursa hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendilerine bildirilir. *Sanıkların tarafsızlığından şüphe ettikleri, adil olmadığına inandıkları hâkimi red edebilme imkânına sahip olmaları, adil yargılanma hakkının bir öğesidir. Kanunumuz da hâkimi red hakkına yer vermektedir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 39.madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 24 31 Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hâkim red isteminin zamanı: MADDE 40 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi istemi, mahkemelerde iddianamenin ve Askerî Yargıtayda sözcü üye tarafından raporun okunmasına kadar ileri sürülebilir. Yeni çıkan sebeplerden dolayı duruşma bitinceye, Askerî Yargıtayda inceleme sona erinceye kadar hâkimin reddi istenebilir. Savaşta, 37 nci maddede yazılı sebeplerin dışındaki bir sebebe dayanılarak hâkimin reddi isteminde bulunulamaz. * Bir hâkim davranışlarıyla tarafsızlığını şüpheye düşürmüş olabilir. Böyle bir neden bazen henüz davanın öncesinde ya da başında meydana çıkar. Bu durumda red isteminin nedenleri gösterilmek suretiyle iddianamenin okunmasına kadar ileri sürülmesi gerekir. Bu hâkim Askerî Yargıtayda üye ise istemin raportörün raporunu okumasına kadar ileri sürülmesi gerekir. Bazen de tarafsızlığı şüpheye düşürecek nedenler daha sonraları ortaya çıkar. İşte bu şekilde yeni çıkan nedenler söz konusu ise duruşma bitinceye kadar, Askerî Yargıtayda ise inceleme sona erinceye kadar red isteminde bulunulabilir. Savaş hâlinde sadece 37. maddede gösterilen hâkimin görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâllerle sınırlı olarak red isteminde bulunabilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 40. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 25 Hâkimin reddi isteminin usulü: Madde 41 - Hâkimin reddi asker kişiler tarafından, hâkimin mensup olduğu askerî mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yahut bu hususta bir tutanak düzenlenmek üzere askerî savcıya veya askerî mahkeme katibine veyahut disiplin cezası vermeye yetkili en yakın amire yapılacak bir beyan ile olur. Diğer kişiler tarafından hâkimin mensup olduğu askerî mahkemeye bir dilekçe verilmek sureti ile veya ilgililerin tabi oldukları sulh hâkiminin veya bu görevi gören mahkemenin katibine, bir tutanak düzenlenmek üzere, yapılacak beyan ile olur. Serbest bulunmayan sanıklar bu husustaki beyanlarını askerî ceza ve tutukevi müdürüne veya gözetimine memur subaya veya ceza ve tutukevinin bulunduğu yer sulh hâkimine yaparlar. İlgililerce bu hususta bir tutanak düzenlenir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 41. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 26 32 Red isteminin ispatı : MADDE 42 – Hâkimin reddini isteyen taraf sebebini ispat ile yükümlüdür. Yemin delil olmaz Askerî mahkeme reddi istenen hâkimden red sebebi hakkında açıklama isteyebilir. Hâkim de red sebepleri hakkında düşüncelerini bildirir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 42. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 26 Red istemi üzerine verilecek karar : Madde 43 – Hâkimin reddi istemi hakkında mensup olduğu askerî mahkemece karar verilir. Ancak reddolunan hâkimin müzakereye katılamamasından askerî mahkeme kurulamaz ise yalnız bu hususta karar verilmesi için başka bir hâkimle yeni bir kurul kurulur. Bu yolla da mahkemenin kurulması mümkün olmazsa en yakın askerî mahkemeden bir hâkim istenir. Reddolunan hâkim red isteminin haklı olduğunu kabul ederse red hakkında bir karar verilmez.(**) Bir hâkim, reddini gerektiren sebepleri bildirir yahut bazı hâller bir hâkimin davaya bakamayacağı şüphesini doğurursa, bu hususta bir istem olmasa bile Askerî Yargıtay kendiliğinden de karar verebilir. Hâkimin reddi istemine esas olan sebeplerin varit olmamasından dolayı istemin reddine karar veren merci elli liradan bin liraya kadar hafif para cezasına da hükmeder. Red istemine esas olan sebebin aksi sabit olduğu hâllerde hükmolunacak ceza ikiyüzelli liradan aşağı olamaz.(**) Hükmedilecek para cezaları hukukî ve cezai kovuşturmalara ve kamu davasının açılmasına engel değildir.(**) * Reddi istenen hâkim ile ilgili olarak red isteminin kabulüne ya da reddine karar verecek merci mensup olduğu askerî mahkemedir. Ancak bu konuda karar verecek heyete reddi istenen hâkim katılamaz. Yeterli hâkim bulunmamakta ise en yakın askerî mahkemeden bir hâkim istenir. Reddi istenen hâkim istemin haklı olduğunu kabul ederse artık bu konuda karar vermeye gerek yoktur. Onun katılmadığı heyetle yargılamaya devam edilir. Red istemi olmadan da bir hâkim reddini gerektiren nedenleri bildirirse, yahut Askerî Yargıtay bu nedenleri fark ederse, Askerî Yargıtay kendiliğinden söz konusu hâkimin davaya bakamayacağına karar verebilir. 33 *YİBK 25.06.1941, 46-24; (Hâkim red istemini kendiliğinden kabul etmişse ayrıca bir karar almaya gerek yoktur. Hâkimin red sebeplerini kendiliğinden bildirmesi ve kabul etmesi durumunda yapılacak işlem red sebeplerinin bulunup bulunmadığını incelemeksizin dosyayı başka mahkemeye göndermektir.) (**)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci, dördüncü ve beşinci fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz.CMK Md. 28 Red istemi üzerine verilecek kararlar ve kanun yolu : Madde 44 - Hâkimin reddinin kabulüne dair olan kararlar kesindir. Reddin kabul edilmemesi ile ilgili kararlar ile red isteminin esassız veya red sebebinin aksi sabit olduğuna dair kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte temyiz yoluna başvurulabilir. *Reddin kabulüne dair kararlar aleyhine yargı yolu kapalıdır, ancak red isteminin esassız veya red nedeninin aksinin sabit olduğuna dair kararlar aleyhine yargı yolu açıktır. Bu kararlar aleyhine hükümle birlikte temyiz yoluna gidilebilir. Reddi istenilen hâkimin yapabileceği muameleler : Madde 44/a - (Ek: 21/01/1981-2376/2 md.) Reddi istenilen hâkim red hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız tehiri caiz olmayan muameleleri yapar. Ancak, hâkimin duruşma sırasında reddedilmesi hâlinde bu red konusunda bir karar verilebilmesi için duruşmanın tehiri veya tâliki gerekse bile o celse duruşmaya devam olunur. Şu kadar ki, 160 ıncı madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve red konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun huzuruyla bir sonraki celseye başlanamaz. Red isteğinin haklı olduğuna karar verildiği takdirde geciktirilmesi caiz olmadığından ötürü yapılmış işlemler ayrık olmak üzere duruşmanın red dilekçesinin verilmesinden sonraki kısmı tekrarlanır. *Reddedilen hâkimin uygun olanı artık yargılama faaliyetinden çekilmesi ve ret istemi konusunda bir karar verilene kadar bir işlem yapmamasıdır. Sadece ertelenmesi caiz olmayan işlemleri yapması uygun görülmüştür. Duruşma esnasında bu istem söz konusu olmuş ise yargılamaya o celselik devam edilebilir, ancak tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez. Bu hâkim hakkında karar verilmeden bir sonraki celseye başlanamaz. 34 Red istemi haklı görüldüğü takdirde, red dilekçesinin verilmesinden sonraki duruşmalar tekrarlanır. Bunun nedeni yanlı olduğu belirlenen hâkimin tutanağı yanlı tutmuş olması ihtimalidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 44/a maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 29 Red isteminin geri çevrilmesi : MADDE 44/b - (Ek : 21/01/1981-2376/2 md.) Mahkeme son tahkikat safhasında ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki hâllerde kabul etmeyerek geri çevirir: 1. Red isteği zamanında yapılmamışsa; 2. Red sebebi veya inandırıcı delil gösterilmemişse; 3. Red isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyor ise. Bu hâllerde red isteği, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir. Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabilir. *Bu maddede red isteminin hangi gösterilmiştir. gerekçelerle reddedileceği *Yeni Tasarı Taslağının 59.maddesiyle 44/b maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 31 Subay üye ve tutanak katiplerinin reddi : MADDE 45 - Bu bölümde yazılı hükümler askerî mahkemede bulunan subay üye ile tutanak katipleri hakkında da uygulanır. *Askerî mahkemede bulunan hâkimler gibi subay üyenin ve tutanağı tutmakla görevli tutanak katiplerinin de aynı şekilde red edilebilecekleri gösterilmiştir. Askerî savcıların reddi : Madde 46 - Askerî savcılar reddedilemez. Ancak bu kanunun 37 ve 39 uncu maddelerinde yazılı sebeplerden biri bulunursa davadan çekilirler. *Askerî savcıların reddi mümkün değildir, ancak 37. maddede gösterilen görevini yapmaktan yasaklı olduğu hâller ile 39. maddede yer alan tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenler söz konusu ise, askerî savcının 35 kendiliğinden görevden çekilmesi gerekir. Çekilmemesi hâlinde bu nedenlerin Millî Savunma Bakanlığına bildirilerek çekilmesinin sağlanması mümkün olabilir. *Yeni Tasarı Taslağının 14 üncü maddesiyle 46 ncı madde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir. “ Askerî savcıların reddi ve çekilmesi Askerî savcılar reddedilemez. Ancak, hâkimin davaya bakamayacağı hâllerden veya hâkimin ret sebeplerinden biri bulunursa davadan çekilirler.” BEŞİNCİ BÖLÜM Kararlar, Tefhim ve Tebliğ Kararların nasıl verileceği : Madde 47 - Duruşma esnasındaki kararlar, taraflar dinlendikten ve duruşma dışındaki kararlar askerî savcının yazılı veya sözlü mütalâası alındıktan sonra verilir. *Kararların bir çelişmeye dayalı olması gerekir. Bir başka anlatımla taraflar diyeceklerini dedikten sonra karar verilmelidir. Bu madde bunu vurguladıktan sonra duruşmalı işlerde tarafların huzurda dinlenmeleri gerektiğini, duruşmasız işlerde de askerî savcının yazılı mütalâasının alınması gerektiğini belirtmektedir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 47. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Kararların tefhim ve tebliği : MADDE 48 - İlgili tarafın yüzüne karşı verilen kararlar kendilerine tefhim olunur. Bilhassa er ve erbaşlara anlayacakları surette tefhim şarttır. İstem hâlinde kararın bir benzeri de verilir. Diğer kararlar tebliğ olunur. *Tefhim sözcüğü kararı açıklamaktan başka bir anlam taşır. Karşıdakinin anlayabileceği şekilde anlatmak ve onun doğru algılamasına imkân verecek hâlde bilgilendirmek anlamını taşır. Bu nedenle verilen kararın tutanaktan okunması yeterli olmayıp mutlaka anlamasına olanak verilecek açıklıkta anlatılması gerekir. 1982 Anayasamızdaki son değişiklik de bu kaygıdan gerçekleştirilmiştir. 36 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 48. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 35 Askerî savcıya verilmesi gereken kararlarla bunların yerine getirilmesi : MADDE 49 - Tebliğ veya yerine getirilecek kararlar askerî savcıya verilir. Askerî savcı tebliğ ve yerine getirilme için gereken tedbirleri nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri aracılığı ile ve ivedi hâllerde doğrudan doğruya alır. Askerî mahkemelerin iç işlemlerine veya yargılamanın inzibatına dair kararlar hakkında bu hüküm uygulanmaz. Askerî Yargıtayda tebliğ veya yerine getirilecek kararlar, Askerî Yargıtay Başsavcısına verilir. Başsavcı tebliğ veya yerine getirme için gerekli tedbirleri alır. *Bu maddede tebliğ ve yerine getirme işlemlerinin askerî savcılıklar eliyle yapılacağı gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağının 15 inci maddesiyle 49 Md., artık mahkemelerin doğrudan yazışma yöntemi benimsenerek, aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir. “Tebligat ve yazışma usûlü Mahkeme kıdemli hâkimi veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları yapar. İnfaz edilecek kararlar askerî savcılığa verilir. Askerî Yargıtayda tebliğ veya yerine getirilecek kararlar, Askerî Yargıtay Başsavcısına verilir. Başsavcı, tebliğ veya yerine getirme için gerekli tedbirleri alır.” Gerekçe zorunluluğu: MADDE 50 - Askerî mahkemelerce verilen her türlü kararlar gerekçeli olarak yazılır. *Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının en önemli öğelerindendir. *Bknz. 1982 Anayasası Madde 141 *YİBK 07.06.1976, 3-3 (Anayasada ve yasalarda nelerin gerekçe olabileceği sınırlı olarak gösterilmemiştir. Bununla birlikte gösterilecek gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini 37 gösterecek biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği Kanun Koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir. Anayasanın 135. Maddesi ve CMUK’un 32. Maddesinde yer alan açık ve bağlayıcı kurallar karşısında TCK’nın 89 ve 647 Sayılı Kanunun 6. maddelerinde yazılı erteleme isteğinin reddi hâlinde de, mahkemece gerekçe gösterilmesi zorunludur.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 50. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 34 Tebliğ : MADDE 51 - Tebliğ, tebliği gereken evrakın onaylanmış bir benzerinin ilgiliye verilmesinden ibarettir. Onaylama askerî savcı veya askerî hâkim tarafından yapılır. İlgili tutuklu ise tebliğ edilen evrak istemi hâlinde kendisine okunup anlatılır. *Tebliğ işlemi, tebliği gereken evrakın onaylanmış bir benzerinin ilgiliye verilmesidir. Tefhimde içeriği anlatma zorunluluğu varken burada öyle bir zorunluluk yoktur. Buradaki zorunluluk belgenin ilgiliye verilmesidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 51. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 35 Tebliğ usulleri : MADDE 52 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Asker kişilere yapılacak tebliğler üst makam aracılığı ile ve ilgiliden alınacak bir belge karşılığı yapılır. Bu belgede tebliğ ve tebellüğ edenin imzaları ile tebliğin yer ve zamanının gösterilmesi lazımdır. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine gösterilecek evrak kendisine gönderilir. Bu gösterilme bir mehil başlangıcı olursa, gösterilen evrakın konusu ile yer ve zamanını belirten bir belge imzalanır. Asker kişilerden başkasına yapılması gereken tebliğler, bir alındı karşılığında asker kişiler tarafından yapılabilir. Tebligat Kanunu hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır. 38 (Değişik: 11/08/1983-2875/2 md.) Savaş hâlinde tebligat; işin ivediliğine göre basın veya radyo vasıtası ile yapılabilir. *Asker kişilere yapılacak tebligat, askerî makamlar aracılığı ile yapılır. Asker kişiye sivil makamlar aracılığıyla tebligat yapmak usule aykırıdır. Nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirine gösterilecek evrak, bizzat kendisine gösterildiği tarihi taşıyan bir belge karşılığında kendisine verilir. Sivillere tebligat, Tebligat Kanununa göre yapılır. Zorunluluk bulunmadıkça sivile asker aracılığıyla tebligat yapılmamalıdır. *As.Yrg.4.D. 13.01.2004, 43-36; (Mahkûmiyet hükmünün tebliğine ilişkin tebellüğ belgesinde sanığın hükme karşı temyiz yoluna başvurabilip başvuramayacağı ve nerede ve ne kadar sürede başvurabileceği belirtilmediğinden, usulüne uygun bir tebligat bulunduğu kabul edilemez.) ALTINCI BÖLÜM Mehiller ve Eski Hâle Getirme Mehiller : MADDE 53 - Günle tayin edilen mehillerde, mehlin, işlemesini gerektiren tebliğin yerine getirildiği veya olayın olduğu gün hesaba katılmaz. Mehil verilen kişinin hukukunu korumaya askerî hizmetlerin engel olduğu günler mehile dahil edilmez, ancak bunun resmî belgelerle ispatı lazımdır. Mehil hafta veya ay olarak tayin edilmiş ise, işlemeye başladığı gün son haftada isim ve son ayda sayı itibariyle karşıtı olan günün tatil saatinde ve şayet ay sonunda başlayıp da son bulduğu ayda sayı itibariyle karşıt gün yoksa ayın son gününde biter. Son gün pazara veya resmî bir tatile tesadüf ederse mehil tatilin ertesi günü biter. Kendisine mehil verilen kimsenin ikametgâhı, işlem yapacağı yerden uzak ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 164 üncü maddesi hükmü uygulanır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 53. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 39, 104, 108 39 Eski hâle getirme : MADDE 54 - Askerî hizmetler, zorlayıcı sebepler, beklenilmeyen ve sakınılması kabil olmayan olaylar sonucu olarak bir mehile uymak imkânsızlığı meydana çıkarsa, mehilin bitmesinden doğacak sonuca karşı eski hâle getirme istenebilir. Yapılan bir tebliğden kusuru olmaksızın haberdar olmamak, beklenilmeyen ve sakınılması mümkün olmayan hâllerdendir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 54. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 69 Eski hâle getirme dilekçesi : MADDE 55 - Eski hâle getirme dilekçesi engelin kalkmasından itibaren bir hafta içersinde verilmek lazım gelir. Bu dilekçede mehile uyma hâlinde usule dair işlemler hangi mahkemede yapılacak idi ise, oraya verilir. Dilekçe sahibi mehile uymamasının sebeplerini ve delillerini bildirir ve usule dair yapmadığı işlemi dilekçeyi verdiği anda yapmakla yükümlüdür. *As.Yrg.Drl.Krl. 25.01.2001, 17-12; (Tebligat Kanununun 21. Maddesine göre ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihte tebligatın yapıldığı iddia olunabilirse de, mahalle muhtarının ilmühaberinde; sanığın ve ailesinin o tarihlerde doğum yerleri olan ilçeye gitmiş oldukları ve tebligatın normal sürede ellerine ulaşmadığı yolundaki açıklaması karşısında 353 Sayılı Kanunun 54. maddesinde belirtilen mehile uyma imkânsızlığının çıktığı kabul edilmelidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 55. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 41 Eski hâle getirmenin mercii ve karar : MADDE 56 - Mehil içinde usul işlemi yapılmış olsa idi esasa hangi mahkemede hükmedecek idi ise eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir. Usulü dairesinde bir istem olmasa bile eski hâle getirme hakkında doğrudan doğruya karar verilebilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 56. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 42 40 Eski hâle getirme isteminin kabulü ve reddi : MADDE 57 - Eski hâle getirme isteminin kabulüne dair kararlar kesindir. Ancak, bu istemin reddine dair kararlar aleyhine bu kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde Askerî Yargıtayda itiraz edilebilir. Savaş hâlinde veya Türkiye Cumhuriyeti karasuları dışında bulunan savaş gemisinde itiraz hakkı yoktur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 42 Eski hâle getirme isteminin karara etkisi : Madde 58 - Eski hâle getirme dilekçesi, önce verilen karar ve hükümlerin yerine getirilmesini geciktirmez. Ancak mahkeme, yürütmenin geri bırakılmasına karar verebilir. * Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 42 YEDİNCİ BÖLÜM Tanıklar Tanıkların getirilmesi : MADDE 59 - Asker kişi olan tanıklar, bağlı bulundukları birlik komutanı veya askerî kurum amirlerinin emri ile getirilirler. Diğer kişiler davetiye ile çağrılırlar. Davete uymamanın kanunî sonuçları da davetiyede gösterilir. Tutuklu ve ivedi işlerde ve savaş hâlinde tanıklar ihzar müzekkeresi ile de getirilebilirler. Şu kadar ki, müzekkerede bu yoldan getirilmenin sebepleri gösterilir ve bunlar hakkında davetiye ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır. Burada dikkat edilmesi gereken husus asker tanıkların bağlı bulundukları birlik komutanı veya askerî kurum amirleri aracılığıyla çağrılırken sivil kişilerin davetiye ile çağırılmaları gerektiğidir. Tutukluya ve ivedi işlere ilişkin konularda ihzar müzekkeresi çıkarılabilir. *Yeni Tasarı Taslağı 59. maddeyi değiştirmektedir. Buna göre; “Tanıkların çağrılması 41 Madde 59- Asker kişi olan tanıklar, bağlı bulundukları birlik komutanı veya askerî kurum amirlerinin emri ile getirilirler. Tutuklu ve ivedi işlerde ve savaş hâlinde tanıklar zorla getirilebilirler.” şeklinde düzenlenmektedir. *Bknz. CMK Md. 43 Hazırlık soruşturmasında yemin : MADDE 60 - (Değişik : 09/10/1996-4191/7 md.) Tanıklara, hazırlık soruşturması sırasında askerî savcı tarafından yemin verilir. Yemin ile dinlenilen tanığın, hazırlık soruşturmasında tekrar dinlenmesi gerekirse, yeniden yemin verilmeyip önceki yeminin hatırlatılmasıyla yetinilebilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 54 Tanıklar hakkında uygulanacak usul hükümleri : MADDE 61 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun tanıklar hakkındaki hükümleri, askerî mahkemelerde de uygulanır *As.Yrg.3.D. 05.05.1998, 256-255; (CMUK 60. Maddesi uyarınca yeniden dinlenilen tanığa eski yemininin hatırlatılmaması kanuna aykırıdır.), As.Yrg.1.D. 21.01.2004, 63-60; (Yokluğunda dinlenen tanığın ifadesi, sanık hazır bulunduğunda okunup ne diyeceği sorulmalıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 43-61 42 SEKİZİNCİ BÖLÜM Bilirkişi, Keşif ve Otopsi Bilirkişi : Madde 62 - (Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/8 md.) Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin rey ve mütalâasının alınmasına karar verilir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Bilirkişinin tayini ve zorunlu olmadıkça üçten fazla olmamak üzere adedinin tespiti, hazırlık soruşturmasında askerî savcıya, son soruşturmada askerî mahkemeye aittir. Adlî tıbba ilişkin konularda mümkün olduğu kadar askerî tabipler bilirkişi olarak tayin edilirler. Bilirkişi mütalâaları yazı ile beyan olunacak ise rapor bilirkişiler tarafından birlikte; eğer görüş ayrılığı varsa, her biri tarafından ayrı ayrı düzenlenir. Belli hususlarda oy ve mütalâalarını beyan ile görevlendirilmiş resmî bilirkişi mevcut ise, özel sebepler olmadıkça başkası tayin edilemez. *Burada dikkat edilmesi gereken husus hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinleme yasağının getirilmiş olmasıdır. Kanun çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi tayinine izin vermiştir. Maddede adlî tıbba ilişkin konularda mümkün olduğu kadar askerî tabiplerden yararlanılacağı gösterilmiştir. *As.Yrg. İBK 14.12.1956, 4232-118 (Bilirkişi kanunun öngördüğü istisnalar dışında duruşmada dinlenmelidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 18.03.1999, 25-26 (İddia konusu olay sanığın mutemetliğini yaptığı kantine ilişkin olduğuna göre, kantin işlerinden anlayan bir bilirkişinin tayini ve bunun mütalâasının göz önünde bulundurulması gerekir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 30.04.1998, 65-65 (Polis Laboratuarlarının düzenlediği raporlara itibarla hüküm tesisinde yasaya aykırılık yoktur.) *As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.1998, 62-58 (Sanığın askerlik sıfatını kazanıp kazanmaması bakımından işlenemez suçun söz konusu olup olamayacağı konusunda son yetkili merci GATA Profesörler Kuruludur.) *As.Yrg.4.Dairesi 10.06.2003, 590-588 (Baştabip tarafından onaylanmış olmakla birlikte duruşmaya çağrılmayan, kimliği belli olmayan, usulüne uygun yemin verilmemiş olan ve yeterli irdeleme ve tartışmayı içermeyen bilirkişi psikiyatri uzmanının raporuna dayanmak mümkün değildir.) 43 *Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle 353 Sayılı Kanunun 60, 61, 62, 64 ve 65 inci maddelerinin yürürlükten kaldırılarak yerlerine CMK’nın 43-89 maddelerinin askerî yargıda uygulanması öngörülmektedir. Askerî Yargıtay Genel Kurulu 18.04.2005 tarihli Yeni Tasarı Taslağı ile ilgili görüşünde bilirkişilik bakımından askerî yargının özelliği ve özellikle askerliğe elverişliliğin tespiti bakımından eski hükümlerin ayrık tutulmasının uygun olacağı görüşünü bildirmiştir. Keşif : MADDE 63 - Keşif, askerî savcılar ile askerî mahkeme veya naipleri yahut istinabe olunan askerî savcı, askerî mahkeme veyahut gecikmesinde zarar umulan hâllerde en yakın adliye hâkimi tarafından yapılır. Askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerdeki askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri haberdar edilir. Keşif yapıldığı vakit buna dair düzenlenecek tutanakta var olan hâl ve durum ile olayın özelliğine göre varlığı umulup da bulunamayan eserlerin ve izlerin yokluğu yazılır. *Keşif hazırlık soruşturması aşamasında askerî savcı son soruşturma aşamasında askerî mahkeme tarafından yahut bunların görevlendirdikleri (naip yahut istinabe edilen) savcı veya mahkeme tarafından yapılır. Askerî mahallerde yapılacak keşiflerde mutlaka o yerdeki askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri haberdar edilmelidir. Keşif tutanağında ne var ise yazılır. Yine ne bulunması umulmuş da bulunmamışsa onlar da yazılır. Keşif tutanağını hazır bulunanlara imzalatmak gerekir. *Yeni Tasarı Taslağı ile 63. Madde aşağıdaki şekilde düzenlenmektedir; “Askerî mahallerde keşif Madde 63- Askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerdeki askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri haberdar edilir.” Otopsi : MADDE 64 - Otopsi, askerî savcı, yoksa o yerdeki Cumhuriyet savcısı veya adliye hâkiminin önünde en az iki tabip tarafından yapılır. Mümkün olmadığı takdirde bir tabiple yetinilebilir. *Otopsi, şüpheli bulunan ölümlerde, ölünün kafa, göğüs ve karın boşluklarının açılması ile ölüm sebebinin araştırılması amacına yönelik olarak yapılan bir araştırma ameliyesidir. Askerî savcı, yoksa C. savcısı veya Adliye Hâkiminin önünde doktor tarafından yapılır. Ölüm sebebi bu araştırmada anlaşılabiliyorsa tutanağa yazılır, anlaşılmıyorsa söz konusu üç boşluktan alınan (tahlil edilebilecek irilikte) beyin, akciğer, karaciğer ve bağırsakları gibi 44 iç organlarından alınan parçalar bozulmalarını önleyecek sıvı içerisinde adlî tıp laboratuarlarına gönderilerek ölüm nedeni araştırılır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 87 Bilirkişi, keşif ve otopside uygulanacak hükümler: MADDE 65 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bilirkişi, keşif ve otopsi hakkındaki hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır. *Maddede CMUK 65-85 maddelerinde yer alan otopsi keşif ve bilirkişilikle kuralların burada da uygulanma yeri olduğu gösterilmiştir. *As.Yrg.4.Dairesi 28.10.2003, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 993-991 (Bilirkişiye yemin *As.Yrg.4.Dairesi 23.09.2003, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 748-747 (Bilirkişiye yemin *As.Yrg.3.Dairesi 24.04.2002, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 394-390 (Bilirkişiye yemin *As.Yrg.2.Dairesi 18.09.2002, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 681-675 (Usulüne uygun yemin *As.Yrg.1.Dairesi 08.10.2003, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 830-817 (Bilirkişiye yemin *As.Yrg.1.Dairesi 28.05.2003, verdirilmemesi bozma nedenidir.) 535-531 (Bilirkişiye yemin *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 74-89 45 DOKUZUNCU BÖLÜM Arama ve Zapt Aramaya ve zapta karar verme yetkisi ve buna itiraz: MADDE 66 - (Değişik:22/01/2004-5078/5 md.) Aramaya ve zapta karar vermek yetkisi; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarını hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak askerî mahkemeye aittir. Yukarıda belirtilen sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî savcılar, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirleri ve bunların verecekleri yazılı emir üzerine diğer askerî makamlarda arama ve zapt işlemi yapabilirler. Arama ve zapt işlemleri, yirmidört saat içinde yetkili askerî mahkemenin onayına sunulur. Askerî mahkeme, kararını arama ve zapt işleminden itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, zapt kendiliğinden kalkar. Askerî mahallerde yapılacak arama ve zapttan o yerdeki askerî birlik komutanı veya kurum amiri haberdar edilir. Askerî mahkemenin onayına sunulmayan arama ve zapt işlemleri hakkında, aleyhine arama ve zapt işlemi yapılan kimse askerî mahkemelerden her zaman bu hususta bir karar verilmesini isteyebilir. Yukarıdaki fıkralara göre verilecek kararlara karşı yedi gün içinde en yakın askerî mahkemeye, itiraz edilebilir. *Arama maddede sayılan nedenlere bağlı olarak ve zapta (bir şeye el konması) karar verme yetkisi askerî mahkemeye aittir. Gene bu nedenlere bağlı olarak gecikmede sakınca bulunması şartıyla Askerî savcılar ve nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan veya askerî kurum amirleri veya bunların yazılı emriyle diğer askerî makamlar sadece millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde arama yapabilirler. Arama mahkeme kararına dayanmıyorsa 24 saat içinde askerî mahkeme onayına sunulur. Askerî mahkeme 48 saat içinde onaylamazsa el koyma kendiliğinden kalkar. Askerî mahallerde yapılacak arama ve zapttan o yerdeki askerî birlik komutanı veya kurum amiri haberdar edilmelidir. Arama ve zapt kararları itirazı kabil kararlardır. İtiraz süresi yedi gündür. En yakın askerî mahkemeye yapılmalıdır. Arama esnasında bulunan diğer şeyler : MADDE 67 - Arama esnasında soruşturulan olay ile ilgili olmayan ve fakat kovuşturmayı gerektiren diğer bir eylemin bulunduğunu gösteren maddeler de zapt edilir. Bunlar nezdinde askerî mahkeme bulunan kıt’a 46 komutanı veya askerî kurum amirine veyahut yetkili Cumhuriyet savcısına evrakı ile birlikte gönderilir. Bu takdirde 95 inci madde hükmü uygulanır. Arama ve zaptta uygulanacak hükümler : MADDE 68 - Bu kanunda aksi yazılı olmadıkça, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ve zapt hakkındaki hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 116-134 ONUNCU BÖLÜM Tutuklama, Yakalama ve Salıverme Tutuklama kararı ve müzekkeresi : MADDE 69 - Sanığın soruşturma sırasında tutuklanıp tutuklanamayacağı hakkındaki kararı askerî mahkeme verir. Bu karar mahkeme başkanı tarafından düzenlenecek tutuklama müzekkeresi ile yerine getirilir. Tutuklama müzekkeresine sanığın, mümkün olduğu kadar açık kimliği, şekli, isnat olunan suç ve tutuklama sebebi yazılır. Tutuklama müzekkeresi, sanığın yakalanması anında ve bu mümkün olmaz ise, hangi suç için tutuklandığı hemen bildirilmekle beraber, tutuk evine konulduğunun nihayet ertesi günü tebliğ olunur. *Tutuklamaya askerî mahkeme karar verir. Tutuklama kararı verildikten sonra mahkeme başkanı tarafından tutuklama müzekkeresi adı verilen belge düzenlenir, imzalanır, mühürlenir ve gereğinin yerine getirilmesi için askerî savcıya gönderilir. Tutuklama müzekkeresine 1) Sanığın açık kimliği, 2) Sanığın şekli (boyu, posu, saç, göz rengi), 3) Sanığın hangi suçtan tutuklandığı, 4) Hangi nedenle tutuklandığı, mutlaka tutuklama müzekkeresine yazılmalıdır. *Yeni Tasarı Taslağının 18. Maddesiyle tutuklama kararının, soruşturma evresinde tek hâkim tarafından, kovuşturma evresinde ise askerî mahkeme tarafından verileceği gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağı ile 69. Madde yeniden düzenlenmekte, CMK’da yer alan tutuklama nedenlerine ilave olarak askerî disiplinin korunması ve sırf askerî suçlarda kanunda öngörülen ceza sınırına istisna getirilmektedir: 47 TASLAK MADDE 18 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 69 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Tutuklama kararı Madde 69 – Tutuklama kararı, soruşturma evresinde askerî savcının veya teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin istemi üzerine askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden biri; kovuşturma evresinde ise askerî savcının istemi ile veya resen askerî mahkeme tarafından verilir. Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri şüphelinin tutuklanmasını istediği takdirde bu istemini gerekçesi ile birlikte askerî savcıya bildirir. Askerî savcı, bu istemi yetkili askerî mahkemeye intikal ettirmekle yükümlüdür.” *Tutuklama ile ilgili olarak Bknz. CMK Md. 100-108. Tutuklama isteme yetkisi : MADDE 70 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Sanığın tutuklanmasını askerî savcı doğrudan doğruya yetkili askerî mahkemeden isteyebilir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri sanığın tutuklanmasını istediği takdirde bu istemini gerekçesi ile birlikte askerî savcıya bildirir. Askerî savcı, bu istemi yetkili askerî mahkemeye intikal ettirmekle yükümlüdür. Bu mahkeme ret veya kabul hakkında bir karar vermek zorundadır. *Sanığın tutuklanmasını askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan komutan isteyebilirler. Komutanın istemi askerî savcı tarafından mahkemeye iletilir. Bu iletme yazısında askerî savcı komutanın istemine katılıp katılmadığını da bildirmelidir. Askerî mahkeme tutuklama istemi konusunda red veya kabul şeklinde bir karar vermek zorundadır. *Yeni Tasarı Taslağının 59 uncu maddesiyle 353 Sayılı Kanunun 70 inci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 101 Sanığın tutuklanmasını gerektiren hâller : Madde 71 - Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler aşağıda yazılı hâllerde tutuklanabilirler: A) Kaçma şüphesini uyandıracak kuvvetli belirtiler varsa, 48 B) Delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacı ile, C) Askerî disiplinin korunmasını sağlamak amacı ile, D) Suçun Devlet ve Hükümet nüfuzunu kıran veya memleketin emniyet ve asayişini bozan eylemlerden bulunması veya genel ahlak aleyhinde işlenmiş olması hâlinde. Bu olaylar ve hâller kararda gösterilir. Aşağıda yazılı hâllerde sanık daima kaçacak sayılabilir; A) Soruşturma konusu olan suçun ağır cezayı gerektiren bir cürüm olması, B) Sanığın ikametgâhı veya konutunun bulunmaması veya serseri veya şüpheli takımından olması veya kim olduğunu ispat edememesi, C) Yabancı olup da askerî mahkemenin davetine veya verilecek hükmün yerine getirilmesi için geleceğinden şüphe uyandıracak ciddi sebeplerin bulunması. *Bu maddede sanığın tutuklanmasına karar verilebilecek hâller ile sanığın kaçacak sayılabileceği hâller gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağı ile 71. Madde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir; “Tutuklama Nedenleri Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren bulguların bulunması durumunda Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen tutuklama nedenlerinden birinin varlığı hâlinde veya askerî disiplinin kurulması amacıyla şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Sırf askerî suçlarda, kanunda öngörülen cezanın üst sınırı iki yıldan az olsa dahi tutuklama kararı verilebilir.” *Tutuklama nedenleri için Bknz. CMK. Md. 100 Tutuklunun sorguya çekilmesi : MADDE 72 - (Değişik: 08/06/1972 - 1596/1 md.) Tutuklanmasına karar verilen sanık, tutulduğunda derhâl ve nihayet, tutulma yerine en yakın askerî mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç kırksekiz saat içinde askerî mahkeme önüne çıkarılır. (Değişik: 22/01/2004-5078/6 md.) İkiden ziyade kişinin bir suçun icrasına iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda; sanık sayısının çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun niteliği sebebiyle birinci fıkra hükmünün uygulanamaması hâlinde sanık, soruşturmanın bitiminde ve her hâlde dört gün içinde yetkili mahkeme veya hâkim önüne çıkarılır. Yukarıdaki fıkralarda yazılı süreler içinde sanık, askerî mahkeme önüne çıkarılma imkânı olmadığı takdirde en yakın sulh hâkimine 49 gönderilir. Bu süreler geçtikten sonra mahkeme veya hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun kılınamaz. Sanığa, sorgu sırasında tutuklama sebebi ve isnat olunan suç bildirilir. Sorgu sırasında tutuklama müzekkeresinin geri alındığı veya tutulan kimsenin tutuklama müzekkeresindeki kimse olmadığı anlaşılırsa tutulan bu kişi derhâl salıverilir. *Tutuklanmasına karar verilen sanığın en kısa sürede askerî mahkeme huzuruna çıkması bir haktır. Bu hem sanığın suçsuzluğunu anlatabilmesine bir fırsat olacaktır hem de tam anlamıyla isnadı öğrenmesi mümkün olabilecektir. Maddede bu sürenin yol hariç kural olarak (İkiden fazla işlenen suçlar hariç) 48 saati geçemeyeceği gösterilmiştir. Söz konusu süre içinde hâkim önüne çıkarılma imkânı bulunamayan sanığın salıverilmesi gerekir. Sorgu sırasında sanığa tutuklama sebebi ya da sebepleri anlaşılır bir şekilde anlatılmalı ve isnat olunan suç bildirilmelidir. Sorgu sırasında tutuklama müzekkeresinin geri alınmış olduğu yahut sanığın müzekkeredeki şahıs olmadığı anlaşılırsa derhâl salıverilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK. Md. 100-108 Sanığın tutuklanmasından kimlere haber verileceği : MADDE 73 – (Değişik: 22/01/2004–5078/7 md.) Sanığın tutuklanmasından, yakınları, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile sanığın mensup olduğu askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri derhâl haberdar edilir. *Sanığın tutuklandığı derhâl yakınlarına, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya kurum amirine ve kendi amirine bildirilir. *Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanığın” deyimi yerine “şüpheli veya sanığın” deyimlerine yer verilmiştir. *Bknz. CMK Md. 107 Tutuklama kararı ile ret kararına itiraz : MADDE 74 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Tutuklama kararına karşı sanık, askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, Tutuklama isteminin reddine dair karara karşı askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, 50 Yedi gün içinde itiraz edebilirler. Yukarıdaki fıkralarda yazılı itirazlar, tutuklama istemini inceleyen askerî mahkemeye en yakın askerî mahkemeye yapılır. Bu mahkemenin verdiği karar kesindir. Ancak, itirazı tetkik eden mahkeme, sanığın tutuklanmasına karar verdiği takdirde; sanığın, yukarıda belirtilen süre içinde itirazda bulunan nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin nezdindeki askerî mahkeme hariç, en yakın askerî mahkemeye yukarıdaki süre içinde itiraz edebilir. Bu mahkemenin verdiği karar kesindir. *Tutuklama kararına 7 gün içinde ve en yakın askerî mahkeme nezdinde sanık, askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri itiraz edebilirler. Tutuklama isteminin reddine dair karara karşı da askerî savcı ve komutan yine 7 gün içinde en yakın askerî mahkemede itiraz edebilirler. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. Sanık itiraz üzerine tutuklanmış ise yine 7 gün içinde bu tutuklamaya itiraz hakkı vardır. Bu son itiraz üçüncü askerî mahkemede incelenir. *Yeni Tasarı Taslağı ile “sanık” yanında “şüpheli” deyimine yer verilmiştir. Tutukluluk hâlinin incelenmesi : MADDE 75 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) (Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/9 md.) Askerî savcı, tutuklamadan itibaren en geç otuzar günlük süreler içinde tutukluluk hâlinin devamına lüzum olup olmadığını doğrudan doğruya inceler; sanığın serbest bırakılmasını uygun bulmadığı takdirde, bir sonraki incelemenin 30 gün içinde ne zaman yapılacağını sanığa bildirir. (Değişik : 11/08/1983-2875/3 md.) Askerî savcının tutukluluk hâlinin incelenmesi için tayin ettiği tarihte sanık da tutukluluk hâlinin incelenmesini isteyebilir. Askerî savcı, yazılı düşüncesi ile birlikte bu istemi yetkili askerî mahkemeye gönderir. Bu istem hakkında askerî mahkemenin vereceği karara karşı, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, askerî savcı ve sanık üç gün içinde bu mahkemeye en yakın askerî mahkemede itiraz edebilir. İtirazı inceleyen askerî mahkemenin vereceği karar kesindir. Tutukluluk hâlinin devamına dair verilen kararın tebliğinden itibaren mehil yeniden işlemeye başlar. *Askerî savcı, tutuklunun tutukluluk hâlini en geç 30 günde bir inceler. Salıverilmesini uygun görüyorsa salar, uygun görmüyorsa bir sonraki incelemenin 30 gün içinde hangi tarihte yapılacağını belirler ve bunu sanığa bildirir. Belirlenen bu tarihte sanık da tutukluluk hâlinin incelenmesini 51 istemişse artık karar verme yetkisi askerî mahkemeye geçer. Askerî savcının yazılı düşüncesini alan askerî mahkeme tahliye ya da tutukluluk hâlinin devamına karar verir. Askerî mahkemenin vereceği karara karşı askerî savcı ve komutan 3 gün içinde itiraz edebilirler. İtiraz üzerine verilecek karar kesindir. *Yeni Tasarı Taslağı ile 75. Madde önemli değişikliklere uğramaktadır. Soruşturma evresinde şüpheli, kovuşturma evresinde sanıktan söz edilmekte, daha önemlisi askerî savcının tutukluluk hâlini inceleme ve şüpheliyi salıverme yetkisi kaldırılmaktadır. Gene çok yakınmalara neden olan inceleme tarihinde verilecek tutukluluk hâlinin devamı kararına her seferinde, üç gün içinde en yakın askerî mahkeme nezdinde itiraz edilebileceği gösterilmektedir. TASLAK MADDE 22 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 75 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 75 - Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu müddetçe, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği, askerî mahkemece tutuklama sırasında belirlenmiş olan inceleme tarihinde askerî savcının yazılı görüşü alınarak tutuklama kararını veren askerî mahkemece incelenir. Askerî mahkeme, şüphelinin tutukluluk hâlinin devamına karar verdiği takdirde, bir sonraki incelemenin otuz gün içinde ne zaman yapılacağını kararında belirtir ve bu karar sanığa tebliğ olunur. Tutukluluk hâlinin incelenmesi, yukarıdaki fıkralarda öngörülen inceleme tarihlerinde şüpheli tarafından da istenebilir. İnceleme tarihinde askerî mahkemenin vereceği karara karşı, teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, askerî savcı ve şüpheli üç gün içinde bu mahkemeye en yakın askerî mahkemede itiraz edebilir. İtirazı inceleyen askerî mahkemenin vereceği karar kesindir. Askerî mahkeme; tutuklu bulunan sanığın duruşmasında, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğini, her oturumda veya şartlar gerçekleştiğinde davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar askerî savcı veya sanığın istemi üzerine veya resen inceleyerek karara bağlar.” Tutuklunun konacağı yer ve hakkında yapılacak işlem : MADDE 76 - (Değişik : 15/01/1985-3150/1 md.) Tutuklanan kimse mümkün olduğu kadar hükümlülerden ayrı bir yere konur ve ayrı bir odada bulundurulur. Tutuklu hakkında ancak, tutuklama ile gözetilen gayeyi ve tutuk evinin düzenini sağlayacak kadar kayıtlamada bulunulur. Tutuklu tutuk evinin düzen ve emniyetini bozmamak ve tutuklanmasındaki gaye ile uygun olmak şartıyla servet ve durumuna göre kendisi masraf ederek 52 istirahat veya meşgalesini düzenleyebilir. Bu hükme uymak şartıyla okuma ve yazmaktan mahrum bırakılamaz. Tutuklu, tutukevinde ciddi bir tehlike teşkil ettiği veya diğer tutukluların emniyeti için gerekli görüldüğü veya intihara veya kaçmaya kalkıştığı veya bu yolda hazırlıkta bulunduğu takdirde sağlığına zarar vermeyecek tedbirler alınabilir. Askerî tutuk evinin kanun, yönetmelik ve emirlerle tespit edilmiş düzenini bozan tutuklular hakkında, askerî cezaevindeki hükümlülere uygulanan tedbir ve disiplin cezaları ile bunların neticelerine dair hükümler tatbik olunur. Tutuklu, duruşmaya bağlı olmayarak çıkarılır. *Tutuklu, henüz suçluluğu kesinleşmemiş sanık kimsedir. Bu nedenle Kanun koyucu tutuklunun imkân oldukça hükümlülerle aynı yerde tutulmamasını arzu etmiştir. Tutuklu, tutukevinin düzen ve emniyetini bozmadan radyo, televizyon, kitap, dergi, gazete gibi eşyalarını tutukevine getirebilir. Ancak tutukevi yahut tutuklular için tehlike oluşturabilecek eşyalarını getirmelerine izin verilemez. Tutuklu, gerek kendisine gerekse etrafına zarar verecek hareketler yaparsa, hücreye kapatma dahil birtakım önlemlere başvurulabilir. Ancak hücreye kapatma için derhâl mahkemeden karar alınmalıdır. Tutuklama müzekkeresinin geri alınması veya hükmünün sona ermesi : MADDE 77 - Tutuklama müzekkeresi, tutuklama sebeplerinin kalkması ile geri alınacağı gibi, beraete veya kamu davasının düşmesine karar verilmek suretiyle de sona erer. Bir kanun yoluna başvurma, sanığın salıverilmesini geri bırakmaz. *Davanın sonunda mahkeme sanığın beraetine veya kamu davasının düşmesine karar verirse tutukluluk müzekkeresi hükmünü yitirir. Ancak bu durumda tutuklama müzekkeresinin geri alınmasına da karar verilerek ihtilaflara yol açılmamalıdır. Henüz karar verilecek aşamaya gelinmemekle birlikte tutuklama sebepleri ortadan kalkmışsa mahkeme, derhâl tutuklama müzekkeresini geri almalıdır. Burada sıkça rastlanan bir hataya dikkat çekmek gerekir. Bazen gıyabi tutuklama müzekkereleri birçok yere gönderilmekte, sanık ele geçip beraet ettikten ya da tutukluluk hâlinin kaldırılmasına karar verildikten sonra, gıyabi tutuklama müzekkeresinin gönderildiği bir diğer yer tarafından yakalanıp tutuklanabilmekte, gerçeğin ortaya çıkmasına kadar mağduriyetlere 53 yol açılabilmektedir. Bu nedenle gıyabi tutuklama müzekkeresi geri alındığı anda gönderildiği tüm yerlerden derhâl geri istenmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 103 Askerî savcının sanığı salıvermesi : MADDE 78 - Askerî savcı sanık hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verirse, tutukluluk müzekkeresi hükümsüz kalır ve bu takdirde askerî savcı sanığın derhâl salıverilmesini sağlar. Askerî savcı soruşturmanın niteliğine göre tutukluluk hâlinin devamına lüzum görmezse, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanının veya askerî kurum amirinin uygun mütalâası üzerine de yukarıdaki fıkra hükmünü uygular. *Hazırlık soruşturması sırasında askerî savcı ya da komutanın talebi üzerine sanık tutuklanmış olabilir. Ancak askerî savcı yaptığı hazırlık soruşturması sonunda, dava açılmasını gerekli görmez ve bu nedenle kovuşturmaya yer olmadığına karar verirse hemen sanığın tahliyesi için askerî cezaevi müdürlüğüne durumu bildirerek sanığın tahliyesini sağlamak durumundadır. *Bazen henüz karar aşamasına gelmeden de askerî savcı, tutuklunun tahliyesi gerektiği kanısına varabilir. Genellikle delillerin zayıf olduğu ve tutuklamayı gerektiren nedenlerin ortadan kalktığı durumlarda bu kanaate varılabilir. İşte böyle bir durumda askerî savcı sanığın neden tutuklu kalmaması gerektiğine dair gerekçeleri de göstererek tahliyeyi düşündüğünü belirtip komutana bir teklif yazısı yazar. Komutan da bu görüşü paylaştığı takdirde derhâl sanığın salıvermesini askerî savcı sağlar. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 103 Yakalama : MADDE 79 - Suçüstü hâlinde asker kişinin kaçması umulur veya hemen kimliğinin tespiti mümkün olmazsa veya gecikmesinde sakınca bulunan veyahut tutuklama müzakeresi kesilmesini gerektiren hâllerde, bu asker kişi; amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi ve devriye, askerî savcı veyahut askerî inzibat ve zabıta memuru ve herkes tarafından yakalanabilir. 54 Resmî elbiseli subay, askerî memur, askerî öğrenci ve astsubayların kaçması veya kimliklerinin tayininin mümkün olmaması veya gecikmesinde sakınca bulunması ihtimali, ancak ağır cezalı suçüstü hâllerinde varid sayılabilir. İşlenmekte olan suç, suçüstü hâlidir. Henüz işlenmiş suç ve suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören kişi veyahut başkaları tarafından takip edilerek veyahut suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç da suçüstü hâli sayılır. *Bu maddede asker kişinin hangi hâllerde yakalanabileceği gösterilmiştir. Suçüstü hâlinde; asker kişinin kaçması bekleniyorsa veya hemen kimliğinin tespiti mümkün olmadıysa veya gecikmede sakınca varsa ya da tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektiren durumlar söz konusu ise maddede sayılan kimseler tarafından asker kişi yakalanabilir. Üniformalı asker kişiler bakımından; ancak ağır cezalı suçüstü hâllerinde, kaçmaları veya kimliklerinin belirlenememesi veya gecikmede sakınca bulunması hâlinde yakalama söz konusu olabilir. Ağır cezalı suçüstü hâli söz konusu değilse bu fıkraya göre yakalama yapılamaz. *Son fıkrada suçüstü hâli ile suçüstü hâli sayılan durumlar gösterilmiştir. Yeni Tasarı Taslağı ile madde yeniden ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir; “Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlem TASLAK MADDE 79- Suçüstü hâlinde asker kişinin kaçması umulur veya hemen kimliğinin tespiti mümkün olmazsa veya gecikmesinde sakınca bulunan veyahut tutuklama kararı verilmesini gerektiren hâllerde, bu asker kişi; amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi ve devriye, askerî savcı veyahut askerî inzibat ve kolluk görevlisi ve herkes tarafından yakalanabilir. Resmî elbiseli subay, astsubay ve askerî öğrencilerin kaçması veya kimliklerinin belirlenmesinin mümkün olmaması veya gecikmesinde sakınca bulunması ihtimali, ancak ağır cezalı suçüstü hâllerinde var sayılabilir.” Yakalanan kimsenin sorguya çekilmesi : MADDE 80 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Yakalanan kişi serbest bırakılmaz ise hemen en yakın askerî inzibat karakoluna veya askerî makama teslim olunur veya yetkili askerî inzibat gelinceye kadar olay yerinde tutulur. (Değişik : 22/01/2004–5078/8 md.) Bu makam yakalanan kişiden askerî savcıyı ve Cumhuriyet Savcısını haberdar eder. Kişinin yakalandığı yakınlarına derhâl bildirilir. 55 Yakalanan kişi derhâl ve nihayet, tutulma yerine en yakın askerî mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç kırksekiz saat içinde askerî mahkeme önüne çıkarılır. (Değişik: 22/01/2004–5078/8 md.) İkiden ziyade kişinin bir suçun icrasına iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda; sanık sayısının çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun niteliği sebebiyle birinci fıkra hükmünün uygulanamaması hâlinde sanık, soruşturmanın bitiminde ve herhâlde 4 gün içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır. 3 ve 4 üncü fıkralarda yazılı süreler içinde sanık, askerî mahkeme önüne çıkarılma imkânı olmadığı takdirde en yakın sulh hâkimine gönderilir. Bu süreler geçtikten sonra mahkeme veya hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun kılınamaz. Askerî mahkeme veya sulh hâkimi, yakalanmayı gerektiren bir hâl görmez veya yakalama sebepleri ortadan kalkmış bulunursa yakalanan kişinin serbest bırakılmasını emreder. Aksi hâlde tutuklamaya ait hükümler uygulanır. *Yakalamaya yetkili makam tarafından yakalanan kimsenin derhâl ve en geç tutulduğu yere en yakın askerî mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç 48 saat içinde mahkeme önüne çıkarılması gerekir. İkiden fazla kişinin iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda, sanık sayısının çokluğu veya sanıkların yahut delillerin durumu veya suçun niteliği nedeniyle birinci fıkranın uygulanmasına olanak yoksa bu takdirde bu süre 4 günü aşamaz. Yukarıda belirtilen süreler içinde askerî mahkeme önüne çıkarılma imkânı yoksa en yakın sulh hâkimi önüne çıkarılmalıdır. Bu süreler geçtikten sonra hiçbir suretle, hiçkimse hürriyetinden yoksun kılınamaz. *Yeni Tasarı Taslağı ile CMK’ya paralel olarak şüpheli deyimine yer verilmiştir. 56 ONBİRİNCİ BÖLÜM İfade Alma ve Sorgu Asker kişilerin getirilmesi : MADDE 81- (Değişik birinci fıkra: 09/10/1996-4191/11 md.) Asker kişiler, ifadelerinin alınması veya sorguları için bağlı bulundukları askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin emri ile getirilirler. Tutuklu olanlar muhafaza altında gönderilir. *Kıt’alarda ve askerî kurumlarda hiyerarşi söz konusu olduğu için sorgu için ya da ifadelerinin alınması için çağrılacakların amirleri aracılığıyla çağrılmaları gerektiği gösterilmiştir. Çok ivedi hâllerde telefonla çağrılma zorunluluğu doğsa dahi gene amirleri aracılığıyla davet edilmelidirler. *As.Yrg.Drl:Krl. 13.12.2001 gün ve 2001-117 sayılı kararı (Kanunun istisna ettiği gaiplik gibi hâller dışında duruşmaya çağrılmayan sanığın gıyabında duruşmaya devam edilerek hüküm verilmesi savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir ve bozma nedeni olur.) *Yeni Tasarı Taslağı ile maddeye “savaş hâlinde asker olmayan şüpheli ve sanıklar davetiye çıkarılmadan zorla getirtilebilirler” şeklinde bir fıkra eklenmektedir. Asker olmayan kişilerin getirilmesi : MADDE 82 - (Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/12 md.) Asker olmayan kişiler, ifadelerinin alınması veya sorguları için davetiye ile çağrılırlar; gelmezlerse, zorla getirilecekleri davetiyeye yazılır. Hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi için yeter sebepler bulunan sanık zorla getirilebilir. İhzar müzekkeresinde sanığın açık kimliği, şekli ve kendisine yönetilen suç ve zorla getirilme sebepleri ile nereye ve ne zaman teslim edileceği belirtilir. Savaş hâlinde asker kişi olmayan sanıklar zorla getirtilebilirler. İhzar müzekkeresiyle yakalanan bir sanık derhâl ve nihayet 24 saat içinde ihzar müzekkeresi çıkaran makama teslim edilemeyeceği anlaşılırsa en yakın askerî mahkeme ve buna imkân olmadığı takdirde en yakın sulh hâkimi önüne çıkarılır. İhzar müzekkeresi ile ancak bu süre içinde hürriyetinden yoksun bırakılabilir. 57 *Bu maddede asker olmayan kişilerin kural olarak Tebligat Kanunu doğrultusunda çıkarılacak ve PTT aracılığıyla gönderilecek davetiye ile çağrılmaları gerektiği gösterilmiştir. Kanun açıkça bu yolu göstermişken polis aracılığıyla çağırmak kanuna uygun düşmemektedir. Buna karşılık hakkında tutuklama müzekkeresi kesilmesi için yeter sebep bulunan sanık polis aracılığıyla zorla getirtilebilecektir. Gene savaş hâlinde asker olmayan sanıkların zorla getirilebilecekleri gösterilmiştir. İhzar müzekkeresi çıkarılmışsa sanık ancak 24 saat hürriyetinden yoksun bırakılabilir, 24 saat içinde ihzar müzekkeresi çıkaran makamın huzuruna çıkarılamayacaksa en yakın askerî mahkeme, yoksa en yakın sulh hâkimi önüne çıkarılmalıdır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır. *İfade ve sorgu amacıyla çağrı için Bknz. CMK Md. 145-146 Sorgunun usulü : MADDE 83 - Sorgunun başlangıcında sanığa isnat olunan suçun neden ibaret olduğu anlatılır. Sorgu, sanığın kendi lehine olup söyleyeceği delillere engel olmamalıdır. Sanığın birinci sorgusunda, kim olduğu ve şahsî hâlleri hakkında da bilgi alınır. Sanığın evvelce ifadesi alınmış olsa bile, ağır cezalı işlerde askerî savcı tarafından her hâlde sorguya çekilir. *Sorguya çekilecek sanığın önce açık kimliği belirtilmelidir. Sorguda en önemli husus, sanığa yüklenen suçun açıklanmasıdır. Bu, adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarındandır. Neyle suçlandığını bilmeyen sanığın gerektiği gibi savunma yapabilmesi mümkün değildir. Sorgu tutanağında sanığın neyle suçlandığının açıkça gösterilmesi de uygun olur. Sorguda sanık söyleyebileceklerinin tümünü söyleyebilmelidir. Ağır cezalı işlerde daha önce sanık başka mercilerce ifadesi alınmış olsa dahi mutlaka askerî savcı tarafından ifadesi alınmalıdır. *As.Yrg.Drl.Krl.06.12.2001, 117/114; (CMUK 135. maddede gösterilen hakların bu arada susma hakkının sanığa hatırlatılması gerekir.Bu hakkın hatırlatılmadığının anlaşıldığından da hükmün bozulması gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *İfade ve sorgu usulü için Bknz. CMK Md. 147-148 58 Geçici olarak işten el çektirme : MADDE 84 - Askerî savcı, asker kişi olan bir sanığın yapılan soruşturma dolayısıyla geçici olarak işten el çektirilmesini lüzumlu görürse, bu hususta karar verilmesini nezdinde askerî mahkeme kurulan yetkili kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinden ister. Kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri bu hususta en geç 3 gün içinde kararını verir ve sonucunu askerî savcıya bildirir. Bu işlem açığa çıkarma değildir. *Bazen sanığın görevinde kalması soruşturmanın selameti bakımından sakıncalı olabilir. Özellikle birlik komutanı durumunda olan sanıklarda bu durumla karşılaşılabilir. Emrinde görev yapanların doğru tanıklığını elde etmek, rahat rahat o birlikte keşifler, aramalar yapmak güçleşir. Tutuklama nedenleri yoksa böyle bir durumda kanun koyucu askerî savcıya, sanığın işten el çektirilmesini Komutandan isteme yetkisi vermiştir. Komutan üç gün içinde bu teklife katılırsa sanığa işten el çektirir. Katılmazsa bunu yazı ile askerî savcıya bildirir. Kanaatimce önemli olan sanığın görevde olup olmaması değil, suçu işlediği ve soruşturmanın yapılacağı makamda olup olmamasıdır. Bu nedenle sanığın bir başka göreve verilmesini teklif etmek mümkündür ve daha sonuç alıcı bir yöntemdir. Örnek vermek gerekirse; Bir birliğin komutanı olan sanığın karargâhtaki bir şubenin müdürlüğüne verilmesi, soruşturma süresince şube müdürünün de sanığın ayrıldığı komutanlığı vekaleten sürdürmesi hem soruşturmanın selameti bakımından, hem işlerin yürütülmesi bakımından daha uygun ve askerî savcının bu teklifinin olumlu karşılanması bakımından daha isabetli olacaktır. *Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki sanık deyimi şüpheli olarak düzeltilmektedir. ONİKİNCİ BÖLÜM Savunma Sanığın kendisine müdafi tutması : MADDE 85 - Sanık soruşturmanın her safhasında bir veya birden fazla müdafiin yardımına başvurabilir. Sanığın kanunî mümessilleri varsa onlar da sanığa müdafi tutabilirler. Savaş hâlinde müdafilerin sayısı sınırlanabilir. 59 *Sanığın her aşamada müdafi tutma hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle birlikte getirdiği ancak henüz vekaletnamesi olmayan müdafii duruşmaya kabulde zaruret vardır. Esasen vekaletname, huzurdaki sanığın huzurdaki müdafii görevlendirdiğini belirttiğine göre, sanık bunu sözle beyan ediyorsa kabulde ne beis olabilir? Ancak izleyen celselerde müdafiin vekaletnamesini ibraz etmesi gerekir. Sanığın birçok nedenle kanunî temsilcisi olabilir. Böyle bir durum söz konusu ise, mümessilin tayin ettiği müdafi de duruşmaya kabul edilmelidir. *YİBK 20/10/1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafinin hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu temyizi geçerlidir.), As.Yrg.Drl.Krl. 11.12.1980, 113-113, As.Yrg.1.D. 28.02.2001, 136/158; (Vekaletname ibraz etmeyen, sanığın onu müdafi gösterecek olan sanıkla birlikte duruşmaya girmesi de söz konusu olmayan avukatın temyiz hakkı yoktur.) *Yeni Tasarı Taslağı ile maddenin ilk iki fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md.149 Müdafiler : MADDE 86 - Müdafi, avukatlık veya dava vekilliği etmeye kanunen yetkili olan kimselerden tutulur. Askerî mahkemenin bulunduğu yerde avukatlık veya dava vekilliği etmeye kanunen yetkili kimse yoksa, hukuk fakültesini bitirmiş subaylar (Askerî hâkim ve askerî savcı ile yardımcıları hariç) ve bunlar da yoksa diğer subaylar müdafi tutulabilirler. Subaylar, savunmayı kabul etmeleri için en yakın amirinin iznini almak zorundadırlar. Askerî mahkemelerin doğrudan doğruya tutacağı müdafiler, askerî mahkemenin bulunduğu yerde olan veya askerî mahkemeye en yakın bulunan barolar ile haberleşilerek seçilir. Bunlar hizmetten kaçınamazlar. *Avukat ile savunma yapmak, adil yargılanma gereklerindendir. 86 ncı Madde bu konuyu düzenlemektedir. hakkının Askerî mahkemenin bulunduğu yerde avukat yoksa hukuk fakültesi mezunu subaylar, yahut bunlar da yoksa diğer subaylar amirlerinin iznini alarak müdafilik yapabilirler. 60 Askerî mahkemece müdafi tutulması : MADDE 87 - Sanık 15 yaşını bitirmemiş olur veya sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede beden ve akılca sakat bulunursa ve müdafii de yoksa kendisine askerî mahkemece bir müdafi tutulabilir. Sonradan sanık müdafi tutarsa, askerî mahkemenin tuttuğu müdafiin görevi sona erer. *Artık adil yargılanma hakkı gereği savunma hakkının önemini göz önünde bulundurup bu maddedeki “tutulabilir” sözcüğünü “tutulur” şeklinde anlayıp uygulamak gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 30.10.2003, 93/89;(353 Sayılı Kanunda düzenleme bulunmamakla birlikte müdafi tutmayı zorunlu olan hâlleri gösteren CMUK 138. Maddesinde gösterilen hâllerin varlığı hâlinde, müdafi tutulmaması, savunma hakkının kısıtlanması anlamını taşır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK. Md. 150 Müdafiin görevini yapmaması hâlinde uygulanacak işlem : MADDE 88 - 87 nci madde hükmüne göre tutulan müdafi duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veyahut görevini yapmaktan kaçınırsa askerî mahkeme sanığa yeniden bir müdafi tutabilir. Bu takdirde askerî mahkeme duruşmanın tehir veya talikine karar verebilir. Eğer yeni müdafi, savunmasını hazırlamak için mehil isterse, duruşma tehir veya tâlik olunur. Müdafiin kusuru sonunda duruşma tehir veya talik olunduğu takdirde bundan ileri gelen giderler de kendisine yükletilir. Bu hâl müdafi hakkında inzibati ceza verilmesine engel değildir. *Bu maddeyi savunma hakkının gerektiği önem ve ciddiyette anlamak ve uygulamak gerekir. Savunma hakkının kullanılmasına özen göstermiyorsa müdafi derhâl değiştirilmeli ve durum Baroya bildirilmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 151 61 Müşterek savunma : Madde 89 - Aynı davada birden fazla sanıkların çıkarları birbirine uygun ise hepsinin savunması bir müdafiye verilebilir. Bu hâlde sanıkların hepsini veya bir kısmını aynı surette ilgilendiren evrak için yalnız bir tebliğ yapılır. Ancak, bu evrak sanık sayısı kadar çoğaltılarak tebliğe eklenir. *“Sanıklarının birbirine uygun olması” deyimine çok dikkat etmek ve ilerde çıkarlarının çelişmesi ihtimali, çok az da olsa, bulunan sanıklar için bir müdafi tayininden kaçınmak gerekir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 152 Müdafiin evrakı incelemesi : MADDE 90 - Müdafi iddianamenin askerî mahkemeye verilmesinden itibaren davaya ait her çeşit evrakı incelemek ve dosyadan istediği evrakın birer benzerini almak hakkına sahiptir. Bundan önce de soruşturmanın amacını bozmayacağı anlaşılırsa soruşturmaya ait her çeşit evrak ve belgeleri incelemesi için müdafiye izin verilir. Sanığın sorgusuna ait tutanak, bilirkişi raporları ve sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adlî işlemlere ait tutanakların müdafi tarafından incelenmesine hiçbir vakit karşı konulamaz. (Ek : 11/08/1983-2875/4 md.) Savaş hâlinde ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uygulanmayabilir. *Dosya ve belge inceleme hakkı, adil yargılanma hakkının öğelerindendir. 90. Madde bu hakkı ayrıntılı olarak düzenlemektedir. Burada son soruşturma aşamasında hiçbir engele yer verilmediği, hazırlık soruşturması aşamasında da sanığın sorgusuna ilişkin tutanak, bilirkişi raporları ve sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu işlemlere ilişkin tutanakların istenmesinin sanığın hakkı olduğu gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 153 Tutuklunun müdafii ile görüşmesi : MADDE 91 - Tutuklu, müdafii ile her zaman görüşebilir ve haberleşebilir. 62 İddianame askerî mahkemeye verilinceye kadar sanığın bilmesi uygun görülmeyen hususların kendisine duyurulması askerî savcı tarafından yasaklanabilir. Bu tedbirlere karşı askerî mahkemede itiraz olunabilir. Tutuklama sebebine göre, gerektiğinde iddianamenin askerî mahkemeye verilmesine kadar sanık ile müdafiinin görüşmesinde askerî savcı veya yardımcısı hazır bulunabilir. *Tutuklu müdafii ile her zaman görüşebilir, yazışabilir, telefonla görüşebilir. Ancak iddianamenin düzenlenip davanın açılmasına kadarki dönemde askerî savcı, sanığın bazı hususlardan haberdar edilmemesini soruşturmanın selameti yönünden uygun görebilir ve bu nedenle bu bilgilerin sanığa ulaşmasını engelliyebilir. Ancak bu engellemenin doğru olmadığı görüşüyle askerî mahkemeye başvurulabilir. Askerî mahkemenin vereceği karara göre engellemenin devam edip etmeyeceği belirlenecektir. Tutuklama nedenine göre, sanığın müdafii ile görüşmesinde askerî savcı bulunabilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 154 Müdafi ücreti : MADDE 92 - Askerî mahkemece tutulan müdafiye tarifesine göre Devlet Hazinesinden ücret verilir. Hükümlüye, Hazinenin rücu hakkı vardır. *Eğer sanığa yukarıdaki maddelere göre askerî mahkemece müdafi tutulmuşsa, hükümle birlikte bu müdafie, tarifesine göre vekalet ücreti ödenmesine de karar verilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. 63 İKİNCİ KISIM Yargılama Usulü BİRİNCİ BÖLÜM Kamu Davasının Hazırlanması Suçların ihbarı : MADDE 93 - Askerî suçlara dair asker kişiler tarafından yapılacak sözlü ve yazılı ihbar ve şikâyetler silsile yolu ile sanığın amiri olan askerî makama yapılır. Sözlü ihbarlar üzerine tutanak düzenlenir. Kovuşturulması şikâyete bağlı suçların şikâyetinde de aynı hüküm uygulanır. Asker kişilerden başkası tarafından yapılacak sözlü veya yazılı ihbar ve şikâyetler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri dairesinde yetkili makamlara veya sanığın amiri olan askerî makama yapılır. *Hiyerarşinin söz konusu olduğu askerî alanda doğal olarak yazılı ve sözlü şikâyetlerin silsile yoluyla sanığın amirine iletilmesi gerekir. Şikâyeti yapacak olan sivil bir şahıs ise Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre sivil makamlara ya da sanığın amiri olan komutana şikâyetini yapar, bu makamlar şikâyeti yetkili askerî makama iletirler. *Yeni Tasarı Taslağı ile “sanık” deyiminin yerini “şüpheli” almakta, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine de “Ceza Muhakemesi Kanunu”na atıfta bulunulmaktadır. *Bknz. CMK Md. 158 Şüpheli ölüm ihbarları : MADDE 94 - Asker kişilerden birinin ölümünün tabii sebeplerden ileri gelmediği şüphesini verecek belirtiler olur, yahut kimliği bilinemeyen bir asker kişinin ölüsü bulunursa asker ve sivil zabıta memurları ve köy muhtarları durumu, Cumhuriyet savcılarına ihbar etmekle beraber en yakın askerî makama da bildirmekle yükümlüdürler. Ölünün gömülmesi, ancak askerî savcının veya askerî makamın veya zorunluluk hâlinde Cumhuriyet savcısının veya sulh hâkiminin yazılı iznine bağlıdır. 64 *Asker kişinin ölümünün doğal nedenlerden olmadığını düşünerek şüphelenen kimselerin bu ölümü mülkî ya da adlî makamlar aracılığıyla Cumhuriyet savcılarına veya askerî makamlara haber vermesi gerekir. Böyle bir ölünün defni bir askerî savcının izin vermesinden sonra mümkün olabilir. Ancak askerî savcının ulaşamayacağı yer ya da durum söz konusu ise Cumhuriyet savcısı gerekli muayene ya da otopsiyi yapar ve defnine izin verir. *Bknz. CMK Md. 159 Bir suç işlendiğinin öğrenilmesi ve ilk tedbirler : MADDE 95 - Cumhuriyet savcılıklarına veya zabıta makam ve memurlarına yapılacak askerî yargıya tabi suç ihbar ve şikâyetleri sanığın amiri olan makama gönderilir. Askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri maiyetinden birinin kendisine ihbar veya şikâyet olunan veyahut diğer suretle öğrendiği suçları hakkında askerî mahkemede soruşturma yapılması gerekiyorsa, sanığın kimliğini, isnat olunan suçu ve bu suçun delillerini gösterir bir vaka raporu düzenler ve adlî yönden bağlı bulunduğu askerî mahkemenin nezdinde kurulduğu kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine gönderir. (Değişik: 28/06/1984-3034/2 md.) Teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, suç evrakını inceledikten sonra askerî savcıya gönderir ve sanığın tutuklanmasını isterse bu husustaki istemini de bildirir. 8 inci maddenin son fıkrası hükmü saklıdır. Ağır cezalı veya gecikmesinde sakınca umulan hâllerde askerî savcılar derhâl soruşturmaya başlarlar. Zorunluluk hâlinde bu soruşturma bir disiplin subayı tarafından da yapılabilir. Bu hâllerde durum derhâl yetkili askerî mahkemenin nezdinde kurulduğu komutan veya askerî kurum amirine bildirilir. Cumhuriyet savcıları, zabıta makam ve memurları ve askerî amirler askerî savcının işe el koymasına kadar eylemin sübut vasıtalarının ve delillerinin kaybolmasını önleyecek, gecikmesinde sakınca umulan tedbirleri alırlar. Şahsî dava hakkında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki hükümler uygulanır. *Maddede ihbar ya da şikâyet hâlinde ne yapılacağı gösterilmiştir. Burada önemli olan suç dosyasının eksiksiz düzenlenip gönderilmesidir. Ancak ağır cezalı ya da gecikmede sakınca bulunan hâllerde askerî savcıların işi disiplin subayına bırakmayıp bizzat soruşturmayı yapmaları gerekir. Askerî savcının uzak olduğu bir yer söz konusu ise suç delillerini Cumhuriyet savcısı toplayacak ve delillerin kaybolmasını önleyecektir. 95/4 maddede askerî savcıların ağır cezalı işlerde ve gecikmede sakınca bulunan hâllerde soruşturmaya resen başlayacakları ancak derhâl komutana bilgi verecekleri gösterilmiştir. Sıkça ihtilaflara neden olan bu 65 maddenin doğru yorumlanması hâlinde sorun kalmayacağı açıktır. Ağır cezalı işten kastedilenin ölüm ve 10 yıldan fazla hapsi gerektiren cürümlere ilişkin işler olduğu CMUK 421. Maddesinde gösterilmekte idi. CMK’da bu anlamda bir madde yer almadığından, ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlar ağır cezalı işler olarak temel alınabilir. Asıl sorun gecikmesinde sakınca bulunan işlerin belirlenmesindedir. Burada da ölçü; delillerin kaybolması ihtimalinin ne olduğu olmalıdır. Askerî savcı soruşturmaya derhâl de başlasa bir-iki ay gibi bir süre sonra da başlasa deliller kaybolmayacaksa gecikmesinde sakınca olmadığı sonucuna varılarak komutana soruşturma emri vermesi için başvurulmalıdır. Aksi hâlde, yani olayın komutana bildirilmesi, onun soruşturma emrini yazdırıp göndermesi için geçecek sürede delillerin kaybolması, ya da karartılması söz konusu ise soruşturmaya başlanıp komutana derhâl bilgi verilmelidir. Şahsî dava yönünden maddede CMUK’a atıfta bulunulmuştu. Dolayısıyla CMUK 344. maddesinde gösterilen hâller (TCK 191 maddesinin son fıkrasındaki tehdit, TCK’nın 193 Maddesinin son fıkrasındaki haneye taarruz, TCK’nın ve 197. Maddelerinde yazılı gayrın sırrını ifşa, TCK’nın 456 Maddesinin son fıkrasında ve 459/1 Maddesinde yazılı müessir fiiller, TCK’nın 480 ve 482. Maddelerinde yazılı hakaret ve sövme-yayın yoluyla işlenenler hariç-, TCK’nın 516. ve 518. Maddelerinde yazılı ızrar ve tahrip, Ticaret Kanununun 64 ve 65. Maddelerinde yazılı gayri kanunî rekabet, hususi nizamlar ve kanunlarla yazılı edebî ve sınaî mülkiyetlere ve güzel sanatlar mülkiyetine ilişkin suçlar) söz konusu ise, davacı suçun adını, suç tarihini suçlunun açık kimliğini, yargılanmasını istediği mahkemeyi ve uygulanmasını istediği kanun maddelerini açıkça gösterdiği dava dilekçesini doğrudan askerî mahkeme kıdemli hâkimine vererek şahsî davasını açılabilmekte idi. Ancak CMK şahsî dava müessesesine yer vermediğine göre artık askerî mahkemelerde de şahsî dava açılamayacaktır. Hazırlık soruşturması : MADDE 96 - Askerî savcı 95 inci maddede yazılı usul ve yollarla bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez, kamu davasının açılmasına lüzum olup olmadığına karar verilmek üzere bir hazırlık soruşturması yapar. Basit işlerde disiplin amirinin veya disiplin subayının yaptığı soruşturma ile yetinilebilir. Sanık suçunu itiraf etse bile, öz vakanın soruşturulması gerekir. Askerî savcı, yalnız sanığın aleyhinde olan hususları değil, lehinde olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve zaptına çalışır. 66 Savaş hâlinde çabuklaştırılır. bu soruşturma mümkün olduğu kadar *Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının en önemli öğelerinden biridir. 96. Maddede “sanık suçunu itiraf etse bile, öz vakıanın soruşturulması gerekir” denerek mahkûmiyet kararlarının doyurucu, her türlü şüpheden uzak delillere dayanması için hazırlık soruşturmasından itibaren ciddi soruşturma yapılması gerektiği gösterilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağı ile, “sanık” yerine “şüpheli”, “zapt” sözcüğü yerine de “el koyma” sözcüğüne yer verilmektedir. TASLAK MADDE 29 - Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 96 ncı Maddesinin başlığı, birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Soruşturma” “Askerî savcı 95 inci maddede yazılı usul ve yollarla bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez, kamu davasının açılmasına lüzum olup olmadığına karar verilmek üzere bir soruşturma yapar.” “Şüpheli suçunu itiraf etse bile, öz vakanın soruşturulması gerekir.” “Askerî savcı, yalnız şüphelinin aleyhinde olan hususları değil, lehinde olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve el konulmasına çalışır.” Askerî savcıların yetkisi : MADDE 97 - Askerî savcılar hazırlık soruşturması sırasında bütün resmî ve özel makam ve kurumlardan her türlü bilgi isteyebilirler. Gerek doğrudan doğruya ve gerekse askerî zabıta aracılığı ile her türlü soruşturmayı yapabilirler. Bütün zabıta, makam ve memurları, askerî savcının soruşturma ile ilgili istemlerini yapmakla yükümlüdürler. Askerî savcılar; diğer askerî savcılar ile Cumhuriyet savcılarını istinabe edebilirler. *Bu madde askerî savcıların adlî, askerî ve mülkî makamdan her türlü bilgiyi isteyebileceklerini gösteren, onları yetkili kılan bir maddedir. Maddede bu makamların askerî savcıların istemlerini yerine getirmekle yükümlü oldukları da açıkça gösterilmiştir. Askerî savcılar ulaşamayacakları yer ve durumlarda bazı soruşturma işlemlerinin yapılmasını Cumhuriyet savcılarından isteyebilirler. 67 *Yeni Tasarı Taslağı ile, madde yeniden düzenlenmekte, askerî savcının yetkileri ve talepte bulunduğu makamların yükümlülükleri mevcut madde doğrultusunda ve daha açık bir şekilde düzenlenmektedir: TASLAK MADDE 30 – Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 97 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 97 – Askerî savcı, gerek doğrudan doğruya ve gerekse askerî veya adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; bütün kamu görevlilerinden ve özel kuruluşlardan soruşturmaya ilişkin her türlü bilgiyi isteyebilir. Askerî savcılar; diğer askerî savcılar ile Cumhuriyet savcılarını istinabe edebilirler. Askerî ve adlî kolluk görevlileri, askerî savcının soruşturmaya ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. Bu emirler yazılı; acele hâllerde sözlü olarak verilir. Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden askerî savcıya vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.” Askerî savcının soruşturma istemi : MADDE 98 - Askerî savcılar, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine lüzum görürlerse, bu istemlerini nezdinde bulundukları askerî mahkemeye veya işlemin cereyan edeceği yerdeki askerî mahkemeye, yoksa sulh hâkimine bildirirler. Bu makamlar, işin gereğine göre istenen işlemin yapılmasının mümkün bulunup bulunmadığını incelerler. *Askerî savcılar, hâkim tarafından alınacak kararları kural olarak nezdinde bulundukları askerî mahkemeden isteyeceklerdir. Ancak askerî yargıda yer itibariyle yetki değil, askerî bağlılık itibariyle yetki söz konusu olduğundan bazen olayın cereyan ettiği yer askerî mahkemeye uzak bir yer olabilmektedir. İşte böyle uzak bir yerde askerî savcı soruşturma yapıyorsa, olay yerine yakın askerî mahkeme varsa ondan, yoksa o yerdeki sulh hâkiminden karar verilmesini isteyebilir. Tutanak ve düzenlenmesi : MADDE 99 - Her soruşturma işlemi bir tutanak ile tespit edilir. Önemsiz işlerde bir not yazılması ile yetinilebilir. Tutanak askerî savcı ile soruşturma esnasında bulunan tutanak katibi tarafından ve notlar yalnız askerî savcı tarafından imza edilir. 68 Tutanak, işlemin nerede ve ne vakit yapıldığını ve işleme katılan veya bunda ilgisi olan kişilerin adlarını ve soyadlarını ve yargılama usulünün esaslı kurallarına uyulup uyulmadığının anlaşılmasına elverişli olacak açıklamayı kapsar ve ilgililere okutturularak veya okunarak imza ettirilir. İmzadan kaçınılırsa sebepleri yazılır. Sanığın, tanıkların ve bilirkişilerin dinlenmesinde tutanak katibi bulunur. Zorunluk hâlinde ehliyetli ve uygun birisine yemin ettirilmek suretiyle bu görev yaptırılabilir. *Askerî savcı yapacağı her işlemi tutanak adı verilen ve kendisiyle tutanak katibinin imzalayacağı bir belge ile belgelemek durumundadır. Tutanakta, işlemin nerede hangi tarihte yapıldığı kimlerin iştiraki ile yapıldığı ve özellikle nelerin yapılıp nelerin görüldüğünü kapsamalıdır. Tutanak, işlemin yapıldığı yerdeki kişilere de imzalattırılır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 169 Keşif, muayene, tanık ve bilirkişi işlerinde bulunacaklar : MADDE 100 - Keşif ve muayenenin yapılması sırasında askerî savcı, sanık ve müdafii hazır bulunabilirler. Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı umulur veya konutunun uzaklığı sebebi ile hazır bulunması güç görülürse, bu tanık veya bilirkişinin dinlenilmesinde de aynı hüküm uygulanır. Bu işlerde hazır bulunma hakkına sahip olanlara keyfiyet, işin geri kalmasına meydan vermemek kaydı ile, bu işin yapılması gününden evvel haber verilir. Sanıklar, tutuklu bulundukları bina içinde yapılacak işlerde hazır bulunmayı isteyebilirler. Bu işlerde hazır bulunmaya yetkili olan kimseler, kendilerine ait engelleyici sebeplere dayanarak işin başka bir güne bırakılmasını isteyemezler. *Askerî mahkemece icra edilecek keşif, muayene, tanık dinleme ve bilirkişi işlerinde dilerlerse askerî savcı, sanık (tutuklu olmamak şartıyla) ve sanık müdafii bulunabilirler. Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacakları izlenimi edinilirse ya da konutlarının uzaklığı nedeniyle hazır bulunmaları güç görülürse aynı yöntemle yani bulundukları mahalde dinlenebilirler. 69 Hazır bulunma hakkı olanlara önceden haber vermek gerekir. Ancak Bu işlemlerde bulunma hakları bulunanlar kişisel engeller ileri sürüp erteleme isteyemezler. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 84 Sanığın hazır bulunmayacağı hâl : MADDE 101 - Sanığın hazır bulunması, tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olacağından korkulursa, o işte sanığın bulunmamasına karar verilebilir. *353 Sayılı Kanunun 150. Maddesindeki düzenlemeye paralel olarak hazırlık soruşturması aşamasında yapılmakta olan işlemler sırasında da tanıkların sanıktan ürküp gerçeği söylemekten çekinecekleri izlenimi edinilirse, sanığın o işlemde bulundurulmamasına karar verilebilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 84 Komutan veya askerî kurum amirinin soruşturmada yetkisi : MADDE 102 - Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri soruşturma safhası hakkında, askerî savcıdan bilgi isteyebilir. *Komutan askerî savcıyı yönlendirmemek kaydıyla soruşturma hakkında askerî savcıdan bilgi isteyebilir. Askerî savcının kendiliğinden yapacağı soruşturma işleri: MADDE 103 - Hazırlık soruşturması sırasında bu soruşturmanın başka bir kişiyi veya suçu kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekirse, askerî savcı ivedi hâllerde bu soruşturmayı kendiliğinden yapar. Bu hâlde 95 inci maddenin 4 üncü fıkrası hükmü uygulanır. *Hazırlık soruşturmasını yürüten askerî savcı, başka bir kişinin ya da olayın da soruşturulması gerektiğini görebilir. Bu durumda yapması gereken, ivedi hâllerde yani 95/4 Maddede olduğu gibi delillerin kaybolması ihtimali varsa soruşturmayı genişletmeli aksi hâlde olayı nezdinde mahkeme kurulan Komutana bildirip soruşturma emri istemelidir. 70 *Yeni Tasarı Taslağı ile, CMK da hazırlık soruşturması kaldırılmış olduğundan, buna paralel olarak bu maddede geçen hazırlık soruşturması deyimi yerine “soruşturma” deyimine yer verilmektedir. Askerî hâkimler ve savcılar hakkında soruşturma : MADDE 104 - Askerî hâkimler ile askerî savcılar veya yardımcıları hakkında özel kanuna göre soruşturma yapılır. *Askerî hâkimler ve askerî savcıların bir suç işlemeleri söz konusu ise 357 Sayılı Askerî Hâkimler Kanunu uyarınca durumun hiyerarşik yoldan Millî Savunma Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Millî Savunma Bakanlığı gerekli işlemleri yapar, yaptırır, yargılanmayı gerektiren bir durum varsa ilgili makamlara evrakı gönderir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan komutanın böyle bir durumu öğrenmesi hâlinde de yapması gereken olayı silsile yoluyla Millî Savunma Bakanlığına bildirmektir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı : MADDE 105 - (Değişik: 09/10/1996-4191/13 md.) Askerî savcı, 8 inci ve 95 inci maddeler gereğince kendisine intikal eden soruşturma evrakını inceledikten sonra, keyfiyeti soruşturmaya değer görmez veya yapılan hazırlık soruşturması sonunda kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek sebep bulunmazsa, kovuşturmaya yer olmadığına karar vererek sebepleri ile birlikte dosyasına koyar. Bu karar, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine, sanığa, suçtan zarar görene ve şikâyetçiye bildirilir. *Askerî savcı önüne gelen her şey hakkında dava açmamalıdır. Ancak kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek neden varsa kamu davası açmalıdır. Bu ölçüye çok dikkat edilmelidir. Askerî savcı eksiksiz soruşturma yapmalı ve elde ettiği deliller kamu davası açılmasını haklı göstermelidir. Özellikle birden fazla eylemin söz konusu olduğu soruşturmalar sonunda mutlaka bir ayıklama yapmalı, soruşturmaya değmeyenlerle kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek neden bulamadığı eylemler hakkında kovuşturmağa yer olmadığı kararı vermelidir. *As.Yrg.İBK 15.10.1946, 3102-4114 (takibata lüzum olmadığıkovuşturmaya yer olmadığı-kararı kazai nitelikte karar olmadığından, yeni delil çıktığında, soruşturmaya devam edilebilir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 172 71 Askerî savcının soruşturmanın geçici olarak tatiline karar vermesi: MADDE 106 - Askerî savcı sanığın gaip olması veya suçu işledikten sonra akıl hastalığına uğraması sebeplerinden dolayı kamu davasının açılmasının imkânsızlığını anlarsa veya kovuşturulması şikâyete bağlı olan suçlarda, şikâyet olunmamış veya kamu davasının açılması izin veya karar alınmasına bağlı suçlarda izin veya karar alınmamış ise, soruşturmanın geçici olarak tatiline karar verir ve sebepleri ile birlikte dosyasına koyar. *Askerî savcı gaiplik, akıl hastalığı, şikâyete bağlı suçlarda şikâyetin söz konusu olmaması, dava açılması izne ya da karara bağlı suçlarda izin ya da karar alınmaması hâllerinde soruşturmanın geçici olarak tatiline karar verecektir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle soruşturmanın geçici olarak tatiline ilişkin bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Askerî savcının kararına itiraz: MADDE 107 - Askerî savcı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile soruşturmanın geçici olarak tatiline dair karara karşı, suçtan zarar gören ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, kararın kendilerine tebliğinden itibaren 15 gün içinde bu kararı veren askerî savcının nezdinde olduğu askerî mahkemeye yer itibariyle en yakın askerî mahkemede itiraz edebilirler. En yakın askerî mahkemenin tayininde kararsızlık olursa, bu husus Millî Savunma Bakanlığınca giderilir. İtiraz isteminde kamu davasının açılmasını haklı gösterecek olaylar ve deliller gösterilir. *Askerî savcının geçici olarak soruşturmanın tatili ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı itiraz edilebilen kararlardandır. İtiraz yeri, en yakın askerî mahkemedir. İtiraz yetkisi olanlar; nezdinde mahkeme kurulan komutan ve suçtan zarar görendir. İtiraz süresi 15 gündür. *Bknz. CMK Md. 173 İtirazın incelenmesi ve soruşturmanın genişletilmesi : MADDE 108 - İtiraz üzerine askerî savcının o zamana kadar yaptığı soruşturmayı içine alan dosya, itirazı inceleyecek olan askerî mahkemeye gönderilir. Askerî mahkeme, mehil tayin ederek bir diyeceği varsa bildirmesi için itiraz istemini sanığa tebliğ edebilir. Askerî mahkeme kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine lüzum görürse gereken soruşturmayı yetkili askerî savcıya yaptırabilir. 72 *Soruşturma dosyası itirazla birlikte en yakın askerî mahkemeye gönderilir. Askerî mahkeme bu dosyayı inceleyerek kararını verir. Karar verebilmek için araştırılmasını gerekli gördüğü hususlar olursa bunları yetkili askerî savcıya yaptırır. Bu eksikler giderildikten sonra kararını verir. Karar vermeden önce itirazı sanığa ilave savunmasını yapmasını sağlamak bakımından tebliğ edebilir. İtirazda yeni unsurlar varsa sanığa itirazı tebliğ etmek adil savunma hakkının gereği olarak görülmelidir. İtirazın reddi: MADDE 109 - İtiraz süresi içinde yapılmamış veya sebep gösterilmemişse veyahut kamu davasının açılması için yeter sebepler bulunmazsa askerî mahkeme itirazı reddeder. Red kararı suçtan zarar görene; eğer itiraz nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından yapılmış ise bu makama tebliğ olunur ve ayrıca askerî savcıya ve sanığa bildirilir. İtiraz reddedildikten sonra kamu davası ancak yeni olaylara ve yeni delillere dayanılarak açılabilir. *İtiraz; a) itiraz süresinde yapılmamışsa, b) itiraz nedenleri gösterilmemişse, c) kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek sebep bulunmazsa, reddedilir. İtiraz reddedildikten sonra aynı olaylar ve delillerle kamu davası açılamaz. Ancak yeni olaylar ve deliller kamu davası açılmasını haklı gösterir. *Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli” şeklinde düzeltilmektedir. İtirazın kabulü : MADDE 110 - Askerî mahkeme, itirazın yerinde ve haklı olduğuna kanaat getirirse, sanık hakkında kamu davası açılmasının gerekli olduğuna karar verir ve evrakı yetkili askerî savcıya gönderir. Bu karar üzerine askerî savcı soruşturma yapmaksızın iddianame ile kamu davasını açar. *İtirazı inceleyen en yakın askerî mahkeme, itirazı yerinde ve haklı görürse itirazı kabul ederek sanık hakkında kamu davası açılmasına karar verir. Bu karar üzerine askerî savcı soruşturma yapmaksızın kamu davasını açar. 73 *Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli” şeklinde düzeltilmektedir. Millî Savunma Bakanının askerî savcıya emir vermesi : MADDE 111 - Askerî savcı tarafından verilip süresi içinde itiraz edilmeyen veya itiraz edilip de süresi içinde itiraz edilmediğinden veya sebep gösterilmediğinden hakkındaki itiraz reddolunmuş bulunan kovuşturmaya mahal olmadığına ve soruşturmanın geçici olarak tatiline dair kararlar üzerine, Millî Savunma Bakanı soruşturmaya devam edilmesi veya kamu davası açılması hususlarında askerî savcıya emir verebilir. Kamu davasının açılması hususunda verilecek emir üzerine askerî savcı, soruşturma yapmaksızın iddianame ile kamu davasını açar. *İtiraz mahkemesi olan en yakın askerî mahkemece, esastan incelenmemiş kovuşturmağa yer olmadığı kararı ve soruşturmanın geçici olarak tatiline ilişkin kararı üzerine Millî Savunma Bakanı, soruşturmaya devam yahut kamu davası açılması yolunda askerî savcıya emir verebilir. Kararın esastan incelenmemesi, a) itiraz edilmediği için, b) itiraz edilmekle birlikte süresinde itiraz edilmediği süreden reddedildiği için, ya da c) neden gösterilmediği için nedensizlikten reddedildiği için, söz konusu olabilir. *Yeni Tasarı Taslağı ile, “soruşturmanın geçici olarak tatili kararına itiraz” maddeden çıkarılmakta, “kovuşturmaya mahal olmadığı” deyimi de Türkçeleştirilerek “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” olarak düzeltilmektedir. Dosyanın yetkili makama gönderilmesi: MADDE 112 - Askerî savcı, işin nezdinde bulunduğu askerî mahkemenin görev ve yetkisi dışında olduğunu görürse dosyanın yetkili veya görevli makama gönderilmesine karar verir. Bu karara karşı sanık ve suçtan zarar gören ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri 15 gün içinde itiraz edebilir. Bu itiraz hakkında 107, 108 ve 109 uncu madde hükümleri uygulanır. *Askerî savcı işin adlî yargının görev alanına girdiğini gördüğünde görevsizlik, bir başka askerî savcılığın yetki alanına girdiğini gördüğünde yetkisizlik kararı vermelidir. Bu karara da maddede gösterilenler tarafından 15 gün içinde itiraz edilebilir. *Yeni Tasarı Taslağı ile maddedeki “sanık” sözcüğü, “şüpheli” şeklinde düzeltilmektedir. 74 Yeni bir başlanabilmesi: suçtan dolayı soruşturmanın tatili ve yeniden MADDE 113 - Sanığa yargılama sonunda verilecek cezanın; sanığın diğer bir suçtan dolayı kesin hükümlü olduğu veya diğer bir suçtan hükümlü olacağı cezaya etkisi yoksa, askerî savcı, kamu davasının açılmasından vazgeçip soruşturmanın geçici olarak tatiline karar verebilir. Tatil kararı, evvelce kesin hükümlülükten dolayı verilmiş ve bu ceza düşmüş veya değiştirilmiş ve zamanaşımı süresi de geçmemiş ise yeniden soruşturmaya başlanır. Tatil kararı, işlenen bir suçtan dolayı verilecek ceza göz önünde tutularak verilmiş ve fakat bu cezaya hükmedilmemiş ve zamanaşımı süresi de geçmemiş olursa aynı hüküm uygulanır. *Sanığa müebbet hapis cezası verilmiş ya da yargılanmakta olduğu davada müebbet hapis cezası alması söz konusu ise bu cezasının arttırılmasına yol açmayacak olan yeni bir soruşturma açıp yargılama makamlarını boşu boşuna işgal etmemek doğrusudur. Böyle bir durumda soruşturmanın tatiline karar verilmesi uygun olacaktır. Ancak çeşitli nedenlerle (ceza düşmüş yahut değiştirilmiş yahut ceza verileceği umulup da ceza verilmemişse) bu ilk cezanın infazı olanağı kalmamışsa soruşturmaya devam edilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Kamu davasının açılması: MADDE 114 - Askerî savcı, yapılan hazırlık soruşturması sonunda kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek sebepler bulunursa bir iddianame ile askerî mahkemede davayı açar. *Askerî savcı hazırlık soruşturması sonunda dava açmak zorunda değildir. Kamu davası açılmasını haklı göstermeye yetecek nedenler varsa kamu davası açmalıdır. Ben davayı açayım mahkeme ne yaparsa yapsın yaklaşımı kanuna uygun bir yaklaşım değildir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. CMK ile iddianamenin kabulü ile kamu davasının açılmış olacağı 174. Maddede açıkça gösterilmiştir. O hâlde iddianamenin kabulü aşamasından önce davanın açılmış olduğunu ileri sürebilmek artık söz konusu olamayacaktır. CMK 173. Maddede de, 170 Maddede sayılan şartları taşımayan iddianamenin mahkemece iadesine karar verileceği gösterilmiştir. Askerî savcı bu durumda ya eksikleri gidererek dosyayı tekrar askerî mahkemeye göndermek ya da iade kararına itiraz yollarından birini seçebilecektir. 75 İddianame: MADDE 115 - İddianame, sanığın kimliğini, suç teşkil eden eylemin neden ibaret bulunduğunu ve kanunî unsurları ile delillerini, uygulanması istenen kanun maddelerini ve varsa Hazine zararını ve duruşmanın hangi askerî mahkemede yapılacağını gösterir. İddianameye itiraz olunamaz. *Adil Yargılanma Hakkının kapsadığı öğelerden biri de sanığın ne ile suçlandığını bilme hakkıdır. Bu itibarla askerî savcı kural olarak suçsuz kabul edilmesi gereken karşısındaki şahsın suçlu olduğunu gösteren delilleri ve suçun kanunî unsurlarını iddianamesinde tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklamalıdır. 115. Madde bunu emretmektedir. *As.Yrg.2.D. 14.11.2000, 695/690; (Askerî savcı, Komutanın soruşturma emrinde gösterdiği suç vasfı ile bağlı değildir.) As.Yrg.Drl.Krl.; 13.04.2000, 84-80 (İddianamede gösterilen eylemden maksat iddianamede anlatılan her olay değil, suç olduğu iddia edilen olaydır.) *Yeni Tasarı Taslağının 37. Maddesi ile 115. Maddede, CMK’daki yeni sisteme paralel olarak iddianamenin iadesi kurumu getirilmektedir. Mahkemece iddianamenin kabulü ya da iadesi söz konusu olabileceğinden, mahkemece iddianamenin iadesine karar verilmesi hâlinde bu karara karşı itiraz Tasarı Taslağında şöyle düzenlemektedir. “İddianamenin iadesi kararına itiraz TASLAK MADDE 115 - Askerî savcı, iddianamenin iadesi kararına karşı yedi gün içinde en yakın askerî mahkemeye itiraz edebilir.” 76 İKİNCİ BÖLÜM Duruşma Hazırlığı Duruşma gününün ve subay üyenin tespiti : MADDE 116 - Duruşmanın yapılacağı günün tayini ve subay üyenin tespit edilip, yazılı olarak bağlı olduğu askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri aracılığı ile çağrılması askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi tarafından yapılır. Ağır cezalı veya genel ahlâka aykırı olan suçlar ile tutuklu işlerin davaları önce görülür. *Duruşma hazırlığı aşamasının amacı; duruşmayı bir celsede yapıp sonuçlandırabilecek şekilde hazırlamaktır. *Duruşma hazırlığı aşamasının görevleri; 1. Son soruşturmaya başlama, 2. Delil toplama, 3. Sonuç çıkarma, 4. Duruşmayı hazırlama, 5. Koruma, 6. Norm arama ve değerlendirmedir. (Kunter-Yenisey, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onbirinci Bası, İstanbul. s.932 vd.) *Tensip adı verilen yetki (duruşma gününün belirlenmesi, heyete katılacak subay üyenin belirlenerek çağrılması gibi) kıdemli hâkime verilmiştir. As.Yrg.1.D. 11.03.1998/116-115; (Tensibin heyet tarafından yapılmamış olduğu yolundaki temyiz istemi, bu yetkinin kıdemli hâkime verilmiş bir yetki olması itibariyle, kabule değer değildir.) Çağrı tebliğ ve sübut araçları : MADDE 117 - Askerî savcı tayin olunan duruşma günü için gerekli hazırlıkları yapar, davetiyeleri gönderir ve suçun sübutuna yarayacak eşyayı mahkemeye verir. Tanık ve bilirkişilerin çağrılmaları ve getirilmeleri, birinci kısmın yedi ve sekizinci bölüm hükümlerine göre yapılır. Sanık veya tanık yahut bilirkişinin çok olmasından veya sanığın sorgusunun uzaması ihtimalinden dolayı duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa, askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi tanıklarla bilirkişilerin hepsini veya bir kısmını sonraki duruşmaya çağırtabilir. *Askerî mahkemenin eli kolu askerî savcıdır. Askerî Savcı duruşma için gerekenleri askerî mahkemenin müzekkere ile istemesi üzerine yerine getirir. Aslolan duruşmanın başladığı gün bitirilmesi, bir başka güne ertelenmemesidir. Ancak bütün gayretlere rağmen bitirilemeyen işler bir sonraki duruşmaya bırakılır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 176 77 İddianamenin sanığa tebliği : MADDE 118 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) İddianame sanığa davetiye ile birlikte verilir. İddianamenin asker kişilere usulen tebliği sırasında kendilerinin savunma amacıyla bir istemleri varsa vaktinde bildirmeleri gereği de hatırlatılır. *İddianame sanığa okunmamalı kendisine inceleyebilmesi için tevdi edilmeli ve onda bırakılmalıdır. Suçlamanın ne olduğunu öğrenebilmesi bunu gerektirir. Nitekim kanun da tefhimden değil tebliğden söz etmekte ve iddianamenin sanığa verilmesini öngörmektedir. *As.Yrg.Drl.Krl.15.11.2001, 103-103; (İstinabe mahkemesinde okunmuş olsa dahi iddianamenin asıl yargılamayı yapan askerî mahkemede okunması gerekir, bu alenilik ilkesinin bir gereğidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 176, 177 Tutuklu olan ve olmayan sanıkların çağrılması: MADDE 119 - Sanık olan asker kişiler, tayin olunan zamanlarda 81 inci maddeye göre askerî mahkemeye getirilirler. Asker kişilerden başka tutuklu olmayan sanıklara tebliğ olunacak davetiyeye özürsüz gelmediği takdirde tutuklanacağı veya zorla getirileceği yazılır. Tutuklu olan sanıklar 81 inci maddenin 2 nci fıkrası hükmüne göre çağırılırlar. Bu hâllerde 135 inci madde hükmü saklıdır. Savaş hâlinde bütün sanıklar zorla getirilebilirler. *Asker kişi olan sanıklar komutanlıkları aracılığıyla mahkemeye çağrılırlar. Asker olmayan tutuksuz sanıklara Tebligat Kanununun öngördüğü davetiye PTT aracılığıyla gönderilmeli, gelmediği takdirde zorla getirileceği (ihzar müzekkeresi çıkarılacağı) belirtilmelidir. *As.Yrg.3.D.09.04.2002, 309/307; (Yargılandığı suçtan tutuklanan ancak tutuklama kararı veren mahkemenin bulunduğu cezaevi yerine bir başka yer cezaevine kapatılan sanığın getirtilip huzurda dinlenmesi yerine istinabe yoluyla dinlenmesi vicahilik ilkesine de aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 176, 177 78 Tebliğ ile duruşma günü arasındaki süre: MADDE 120 - İddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en aşağı bir hafta geçmelidir. Sanık uygun görürse bu süre azaltılabilir. Bu süreye uyulmamış ise iddianamenin okunmasından önce sanık duruşmanın tehiri veya tâlikini isteyebilir. Savaş hâlinde bu fıkralar hükümleri uygulanmayabilir. *Kanun, iddianamenin tebliğini yeterli görmemiş, iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında sanığın suçlamayı tam olarak anlayabilmesi ve savunmasını hazırlayabilmesi için yedi günlük bir sürenin geçmesini aramıştır. Sanık açıkça bu hakkı hatırlatıldığı hâlde bu hakkından feragat ettiğini savunma yapabileceğini belirtiyorsa, duruşmaya devam edilebilir. Bu yapılmamışsa savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir. *As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmayı erteleme hakkının bulunduğunun hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâlidir.) *As.Yrg.2.Daire 05.02.2003, 148-143 (iddianamenin tebliği ile geçmesi gereken bir haftalık sürenin hatırlatılmaması, AİHS’in 6. Maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının unsurlarından olan “kendisine yöneltilen isnadı yeterince öğrenebilme hakkı”nı zedeler ve böyle bir durum 353 Sayılı Kanunun 207. Maddesi anlamında kanuna mutlak muhalefet nedenlerinden olan savunma hakkının ihlali anlamına gelir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Müdafinin çağrılması : MADDE 121 - Müdafi, gerek askerî mahkemece tutulmuş olsun, gerekse sanık tarafından seçilip de askerî mahkemeye bildirilmiş bulunsun sanık ile birlikte çağrılır. *Müdafi sanığa refakat edip her aşamada ona yardımcı olmalıdır. Bu nedenle de sanıkla birlikte duruşmaya davet olunmalıdır. Müdafi buna rağmen gelmemiş ve sanık da gelmeme nedenini bilmediğini belirterek duruşmanın ertelenmesini istiyorsa duruşma ertelenmelidir. *As.Yrg.4.D. 19.02.2002, 171/167; (Duruşmada avukat tuttuğunu belirterek vekaletnamesini ve avukatının hazırladığı savunmayı sunmasına rağmen, müteakip duruşmalara belirtilen avukatın çağrılmaması 121. Maddeye aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 176 79 Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi : MADDE 122 - Sanık, duruşmaya tanık veya bilirkişi çağırılmasını veyahut diğer savunma delillerinin toplanmasını isterse bu delillerin ilgili bulunduğu vakıalar gösterilmek şartı ile duruşma gününden beş gün evvel bu konudaki dilekçesini askerî mahkemeye verir. Er ve erbaşların bu istemleri en yakın amir tarafından düzenlenecek bir tutanakla tespit edilir. Askerî mahkeme kıdemli askerî hâkiminin bu istemlere ilişkin kararları hemen sanığa tebliğ olunur. Sanığın kabul olunan istemleri askerî savcıya da bildirilir. *Sanık duruşma başlamadan en az beş gün önce duruşmaya, olayı aydınlatacak tanık ve bilirkişilerin çağrılmalarını veya diğer savunma delillerinin getirtilmesini isteyebilir. Olayı aydınlatmağa yardımcı olacaksa bu istekler kıdemli hâkim tarafından uygun bulunarak getirtilmelidir. Bu karar sanığa ve savcıya tebliğ edilmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 177 Sanığın tanık ve bilirkişiyi doğrudan doğruya çağırtması veya birlikte getirmesi : MADDE 123 - Tanık ve bilirkişi çağırılması hakkındaki istemi reddolunan sanık, yol giderleri ile kaybedeceği vakit için tarifeye göre verilmesi gerekli tazminatı mahkeme kalemine depo etmek şartı ile bu kimseleri doğrudan doğruya çağırtabileceği gibi önceden bir istemde bulunmasa da kendisi birlikte getirebilir. Yukarıdaki fıkra uyarınca mahkemece çağırılan kimse, yol gideri ile vakit kaybı tazminatı davetiyenin tebliği sırasında kendisine verilir veya bu paraların mahkeme kalemine depo edildiği kendisine bildirilirse, duruşmada hazır bulunmak zorundadır. Çağırtılan kimsenin sözleri duruşma sırasında işin aydınlanmasına yararsa, mahkeme istem hâlinde yukarıdaki fıkrada yazılı gider ve tazminatın Devlet Hazinesinden verilmesine karar verir. *122. Maddeye göre istemde bulunduğu hâlde, bilirkişi ya da tanık dinleme istemi reddedilen sanık, yol giderleri ve tanık ya da bilirkişinin harcayacakları zaman için ödeyecekleri tazminatı mahkeme kalemine depo ederek bunların çağrılmasını isteyebilir. Yahut hiç buna gerek kalmadan masraflarını karşılayarak bunları kendisi duruşmaya getirebilir. Mahkemece çağrılan ve giderleri ödeneceği belirtilen kimse duruşmaya gelmek zorundadır. 80 Ancak bunlar duruşmaya geldiğinde de giderlerinin hemen ödenmesine karar verilmeli ve ödenmesi sağlanmalıdır. *As.Yrg.Drl.Krl. 05.07.2001, 72-73 (Tanıkların çağrılmaları için gerekli masrafın karşılığı olan para mahkeme kalemine depo edildiyse bu tanıkların çağrılmaları gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 178 Kıdemli hâkimin delil toplaması : MADDE 124 - Askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi de kendiliğinden tanık ve bilirkişilerin çağırılmasına ve başkaca sübut delillerinin toplanmasına karar verebilir. *Kıdemli hâkim istenmemiş olsa da kendiliğinden tanık ve bilirkişilerin çağrılmasına ve başkaca sübut delillerinin toplanmasına karar verebilir. Bir kıdemli hâkim mutlaka duruşmadan önce dosyayı incelemeli ve getirtilmesi gerekli tüm kişi ve sübut delillerini getirtmeli ve duruşmayı bir oturumda bitirmeğe gayret etmelidir. Çağırılan tanık ve bilirkişilerin sanığa ve bildirilmesi: askerî savcıya MADDE 125 - Sanık, doğrudan doğruya çağırttığı veya duruşmaya birlikte getireceği tanık ve bilirkişilerin ad ve soyadları ile konut ve ikametgâhlarını zamanında askerî savcıya bildirir. Askerî savcı da iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine çağırılan tanık ve bilirkişiden başka gerek askerî mahkeme kıdemli askerî hâkiminin kararı ve gerekse kendiliğinden başka kimseleri çağırtacak ise bunların isimleri ile konut veya ikametgâhlarını sanığa zamanında bildirir. *Adil yargılanma hakkının önemli öğelerinden biri “silâhların eşitliği” ilkesidir. Bu maddede hem sanığın hem de askerî savcının tanık ve bilirkişilerini diğer tarafa bildirme yükümlülükleri olduğu belirtilerek isabetli bir düzenleme yapılmıştır. Amaç tarafların diyeceklerini hazırlamağa fırsat verilmesidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 179 81 Naip veya istinabe yolu ile dinlenilme : MADDE 126 - Hastalık, sakatlık veya önüne geçilmesi mümkün olmayan başka bir sebeple, bir tanık veya bilirkişinin uzun veya belli olmayan bir süre için duruşmada hazır bulunmasının kabil olamayacağı anlaşılırsa, askerî mahkeme bir naip tarafından veya istinabe yolu ile onun dinlenmesine karar verebilir. Naip, askerî hâkimlerden olur. Yemin verilmesi gereken hususlarda tanık veya bilirkişi yeminle dinlenir. Bu hüküm konutlarının uzak bulunmasından ötürü çağırılmaları zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanabilir. (Ek: 11/08/1983-2875/5 md.) Ek 1 inci madde kapsamına giren davalarda tanık ve bilirkişileri istinabe yoluyla dinlemeye askerî mahkemenin askerî hâkim sınıfından bir üyesi yetkilidir. *Kanun belirli hâller (hastalık, sakatlık veya önüne geçilemeyen başka bir nedenin olması) nedeniyle uzun süre tanık ya da bilirkişinin bilgisine başvurulamayacağının belli olması hâlinde bir diğer mahkeme aracılığıyla (istinabe) yahut kendi hâkim üyelerinden biri aracılığıyla (naip hâkim) bunların ifadelerinin tespitine olanak tanımıştır. *As.Yrg. İBK 20.02.1998, 1-1 (istinabe edilen mahkemedeki subay üyenin de sanıktan kıdemsiz olmaması gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 180 Tanık ve bilirkişinin dinleneceği günün bildirilmesi, yeniden keşif ve muayene, iddianamenin geri alınması : MADDE 127 - İşin gecikmesine sebep olmayacaksa tanık ve bilirkişinin dinlenmesi için tayin edilen gün askerî savcıya, sanığa ve müdafiye bildirilir. Bunların, dinlenme sırasında hazır bulunmaları şart değildir. Düzenlenen tutanak askerî savcıya ve müdafiye gösterilir. Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yerdeki askerî mahkeme binası içinde yapılacak bu nevi işlerde hazır bulunmayı isteyebilir. Duruşmanın hazırlanması için yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç görüldüğü takdirde aynı suretle işlem yapılır. Yeni hâller ve sebepler çıktığında askerî savcı duruşma başlamadan evvel sanık lehine olarak iddianamesini değiştirebilir veya geri alabilir. Böyle bir hâlde soruşturmaya ait hükümler uygulanır. 82 *Yüze karşılık ilkesi gereği tarafların yüzüne karşı yapılması gereken tanık ve bilirkişi dinleme işinin, kanunun gösterdiği istisnaî nedenler dolayısıyla mahkemeden uzakta yapılması, tarafların bu işlemde hazır bulunmalarına engel değildir. Hatta doğru olanı hazır bulunmalarıdır. Bu nedenle maddede, tarafların durumdan haberdar edilecekleri gösterilmiştir. Tarafların bu işlem sırasında bulunmayı istemek haklarıdır (tutuklu sanık hariç). Ancak bulunmak istemiyorlarsa işlem sakat olmaz. Düzenlenen tutanak duruşmada onlara gösterilmekle yetinilir. *Askerî savcı, duruşma başlayana kadar iddianamesini sanık lehine olarak değiştirebilir veya geri alabilir. Ancak aleyhe değiştiremez. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 181 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Duruşma Usulü Duruşma : MADDE 128 - Duruşmada, hükme katılacaklar ile askerî savcı ve tutanak katibinin hazır bulunmaları şarttır. Duruşma ara verilmeksizin yapılır. *As.Yrg.İBK 21.10.1934 640-688 (Duruşmada savcının hazır bulunduğunun tutanakta gösterilmemesi, bulunmadığı anlamına gelmez.) *Son soruşturma, duruşma hazırlığı, duruşma ve sonuç çıkarma devrelerinden oluşur. [(Kunter-Yenisey; a.g.e., s. 943 ve devamı)] *Son soruşturmanın özellikleri 1. Sözlülük, 2. Açıklılık, 3. Yüze karşılık, 4. Bağlılıktır. Sözlülük; son soruşturma aşamasındaki işlemlerin kural olarak sözlü yapılması demektir. Bir başka anlatımla söylenecekler yazılmış olsa dahi son soruşturmada okunması gerekir. Meselâ son karar okunacak veya anlatılacaktır. Açıklık; son soruşturmadaki işlemlerin kural olarak açık (alenî) olarak yapılması demektir. Gizlilik istisnaen ve kanunun izin verdiği hâllerde mümkün olabilir. Yüze Karşılık; son soruşturma aşamasındaki işlemlerin yargılama makamları tarafından, taraflar hazır oldukları hâlde, yüze karşı yapılması demektir. Bu kuralın da kanunda izin verildiği ölçüde istisnaları vardır (Sulh Mahkemesinde savcı bulunmaması, naip hâkimin veya istinabe olunan tanık ve bilirkişi dinlemesi). 83 Bağlılık; son soruşturma aşamasındaki işlemler arasında, ön soruşturmadakilerden farklı olarak, yer, zaman ve şahıs bakımlarından bir bağ bulunması demektir. Bunun anlamı son soruşturmanın kural olarak aynı hâkimler tarafından, aynı yerde, aynı tarafların katılımıyla yapılması ve sıcağı sıcağına edinilen kanaatle hüküm kurulmasının sağlanması demektir. (Kunter – Yenisey a.g.e. Sayfa 943) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 188 Birden çok askerî savcı, müdafi ve tutanak katibinin duruşmaya katılması : MADDE 129 - Birden çok askerî savcı veya askerî savcı ve yardımcısı ile tutanak katibi ve müdafi aynı zamanda duruşmaya katılabilecekleri gibi değişme suretiyle de işi aralarında bölebilirler. *Duruşmalara birden fazla askerî savcı, birden fazla müdafi ya da tutanak katibi katılabilir. Bunlar nöbetleşe de görev yapabilirler. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 189 Tehir ve talik istemi ve kararlar : Madde 130 - Duruşmanın tehirine veya talikine dair istemlere, askerî mahkeme karar verir. 88 nci maddede yazılı hâl dışında müdafiin engeli olması, tehir ve talik isteminde bulunmak için sanığa bir hak vermez. 120 nci maddede yazılı süreye uyulmamış ise askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi duruşmanın tehir veya talikini istemeye hakkı olduğunu sanığa bildirir. *Duruşmanın ertelenmesine askerî mahkeme karar verir. Yeni bir müdafi tutulmuşsa bu müdafiin savunmasını hazırlayabilmesi için erteleme istemek hakkı vardır. İddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında yedi gün geçmesi gerekir. Bu süre geçmemişse bu hakları sanık ve müdafiine mutlaka hatırlatılmalı, muvafakatleri yoksa duruşmanın ertelenmesine karar vermelidir. Aksi hâlde, suçlamayı anlamalarına ve yeterince savunma yapabilmelerine olanak tanınmamış olur. 84 *As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmayı erteleme hakkının bulunduğunun hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâli olur.), As.Yrg.2.D. 15.12.1999, 853-852; (Telgrafla mazereti nedeniyle duruşmaya katılamayacağını bildiren müdafie müteakip duruşma gününün tebliği gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle kaldırılmaktadır. bu madde yürürlükten *Bknz. CMK Md. 190 Tehir süresi ve duruşmanın tekrarı: MADDE 131 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Tehir olunan duruşmaya, zorunluk olmadıkça, sekiz günden fazla ara verilmez. Tehir süresi sekiz günü geçtiği veya 130 uncu maddeye göre duruşma talik olunduğu veyahut askerî mahkeme kurulu arasında kısmen veya tamamen değişiklik olduğu takdirde eski duruşma tutanaklarının okunması yolu ile duruşma tekrarlanır. Savaş hâlinde ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz. *Duruşmanın kesiksizliği ilkesi, yani duruşmanın bir oturumda sonuçlandırılması bir idealdir. Böylelikle tüm deliller sıcağı sıcağına değerlendirilebilir. Ancak zorunlu nedenlerle duruşma kesintiye uğramışsa önceki oturum ya da oturumlarda ne yapıldığını hatırlamak için savaş hâli müstesna eski duruşma tutanaklarının okunması zorunludur. *As.Yrg.3.D. 22.05.2001, 421-416; (Tehir süresi sekiz günü geçmişse, duruşmanın tekrarlanması gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Askerî mahkemenin vereceği tutukluluk kararı : Madde 132 - (Değişik: 09/10/1996-4191/14 md.) Askerî mahkeme, duruşmanın tehir ve taliki hâlinde veya hüküm ile birlikte 71 inci maddede yazılı hâllerde tutuklama kararı verebilir. Tutuklama kararına karşı 74 üncü madde gereğince itiraz edilebilir. Askerî mahkeme; tutuklu bulunan sanığın duruşmasında, tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğini, her oturumda veya şartlar gerçekleştiğinde davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar askerî savcı veya sanığın istemi üzerine veya resen inceleyerek karara bağlar. *71. Maddede gösterilen şartlar varsa askerî mahkeme her aşamada tutuklamaya karar verebilir. Bu karara taraflar yedi gün içinde en yakın askerî mahkeme nezdinde itiraz edebilirler. 85 Askerî Mahkemece tutuklu bulunan sanığın mağduriyetine yol açmamak için her oturumda resen ya da sanığın veya askerî savcının istemi üzerine tutukluluk hâlini inceleyerek karara bağlar. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Sanığın gelmemesi : MADDE 133 - (Değişik birinci fıkra: 11/08/1983-2875/6 md.) 147 nci maddenin 2 nci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere askerî mahkemeye gelmeyen sanık hakkında duruşma yapılamaz. Gelmemenin haklı sebeplere dayandığı ispatlanamaz ise, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde 119 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı sanıklar hakkında, zorla getirilme veya tutukluluk kararı verilebilir. (Ek: 21/01/1981-2376/4 md.) Yargılandığı suçtan ötürü yüzüne karşı verilmiş bir tutuklama kararından sonra firar eden sanığın duruşmada sorguya çekilmiş ve artık duruşmada hazır bulunmasına mahkemece lüzum görülmemiş olması hâlinde dava gıyabında görülerek bitirilebilir. *Yüze karşılık ilkesi gereği, kural olarak sanığın yüzüne karşı duruşma yapılmalıdır. *As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, gelmedi diye duruşmadan vareste tutup sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir ihlâlidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 193 Duruşma sırasında sanığın savuşması : MADDE 134 - Sanık duruşmanın devamı süresince hazır bulunur. Ağır cezalı işlerde askerî mahkemece savuşmanın önüne geçmek için gerekli tedbirler alınır ve duruşmanın 24 saati geçmeyen tehiri hâllerinde sanığın en çok bu süre kadar göz altında tutulmasına karar verilebilir. *Yüze karşılık ilkesi gereği sanığın yüzüne duruşma yapılması gerekir, bu sanık ağır cezalı işlerden sanık ise askerî mahkeme onun savuşmasını, dolayısiyle duruşmanın kesintiye uğramasını önlemelidir. 24 saati aşmayan 86 ertelemelerde sanık askerse merkez komutanlıklarında, sivilse emniyette gözaltında tutulmasına karar verilebilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 194-195 Sanık gelmese de duruşma yapılabilecek hâller : MADDE 135 - İddianamede yazılı olan suç, gerek yalnız ve gerekse birlikte olarak, para cezası ile hafif hapsi veya zoralımı gerektirirse sanık gelmese de duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede ve askerî kişiler için 118 inci madde gereğince yapılacak tebliğlerden kendisi gelmese de duruşmanın yapılabileceği yazılır. *Kanun, önemsiz bulduğu hâllerde, sanığı durumdan haberdar etmek şartıyla, gelmese de duruşma yapılabilmesine olanak tanımıştır. Burda dikkat edilmesi gereken husus, sanığa gelmese de duruşmanın yapılacağının tebliğ edilmesi zorunluluğudur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 196 Sanığın duruşmadan vareste tutulması : MADDE 136 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Sanık veya vekaletnamesinde sarahat bulunması hâlinde müdafiin istemi üzerine, sanık, duruşmada hazır bulunmak zorunluluğundan vareste tutulabilir. (Değişik: 11/08/1983-2875/7 md.) Sanığın bu istemi hakkında askerî mahkemece karar verilir. Bu takdirde sanık mahkemece iddia hakkında sorguya çekilmemiş ise, davaya esas olan vakıalar üzerine, istinabe suretiyle sorguya çekilir. Ek 1 inci madde kapsamına giren davalarda istinabe edilen mahkeme askerî mahkeme ise, sanığı dinlemeye bu mahkemenin askerî hâkim sınıfından bir üyesi yetkilidir. Sanık talik veya tehiri takip eden günde duruşmaya gelmez ise, dava hakkında evvelce kendisi sorguya çekilmiş ve artık huzuruna mahkemece lüzum görülmemiş olursa vareste istemi olmasa dahi dava gıyabında bitirilebilir. 87 Sanık, davanın görüldüğü askerî mahkemeden uzakta bulunan bir mahalde herhangi bir suçtan ötürü tutuklu bulunmakta veya cezası infaz edilmekte ise, duruşmadan vareste tutulma isteminde bulunmasa dahi, bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile sorgusu ve ağır cezalı işlerde esas hakkındaki iddiadan sonra savunması tespit olunur. Sorguya ait tutanak duruşma sırasında okunur. Askerî mahkemece sanığın bizzat hazır bulunmasına veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde zorla getirilmesine her zaman karar verilebilir. Sanık bulunmaksızın duruşma yapılabilecek olan davalarda sanığın müdafi gönderme yetkisi vardır. (Ek: 21/01/1981-2376/5 md.) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer sebeplerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutuk evine nakledilmiş olan tutuklunun sorgusu yapılmış olması şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için celbedilmemesine mahkemece karar verilebilir. (Ek: 11/08/1983-2875/7 md.) Bulunmaması nedeniyle sorgusu yapılmayan sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa, sanığın sorgusu yapılmasa dahi dava gıyabında bitirilebilir. *Bu maddenin uygulanması sırasında gözden kaçırılmaması gereken husus, sanığın savunma hakkını kullanmasına olanak verilmesi gerektiğidir. Bu itibarla huzurda yahut istinabe suretiyle sanığın mutlaka sorgusu yapılmış olmalıdır. Sorgusu yapılmış olan sanık vareste tutulma talebinde bulunuyorsa sorun yoktur. Ancak mahkemece resen vareste tutulmasına karar veriliyorsa, sanığın savunma hakkını gerektiği gibi kullanıp kullanmadığına ve özellikle sanığın duruşmaya kendisinin mi gelmediğine yoksa birliği tarafından gönderilmemiş mi olduğuna dikkat etmek gerekir. *As.Yrg. İBK 09.06.1995, 1-1 (353 Sayılı Kanunun 136. Maddesinin son fıkrasındaki “bulunamaması nedeniyle sorgusu yapılamayan sanık hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında...” ifadesinde yer alan “bulunamama” şartının gerçekleşebilmesi; delil değerlendirmesini gerektiren ve davayı sonuçlandıran mahkûmiyet dışındaki kararlarda, sanığın dosyada mevcut bilinen adresinden aranmasına rağmen bulunamamış olmasına bağlıdır.) *As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, gelmedi diye duruşmadan vareste tutup sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir ihlâlidir.) 88 *As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde) *As.Yrg.Drl.Krl. 26,12,2002, 108-107 (Sanığın başka yerde tutuklu olduğu izlenimi edinildiğine göre öncelikle orada tutuklu olup olmadığı araştırılmalı tutuklu iken başka yerde istinabe yoluyla alınmış ifadesiyle yetinmek mümkün değilse huzura davet edilip huzurda sorgu ve savunmasının alınması gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 196 Davaların birleştirilmesi ve ayrılması: MADDE 137 - Askerî mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlılık görürse, bu bağlılık 18 inci maddede gösterilen şekilde olmasa da birlikte bakmak ve hükmolunmak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir. Birleştirilen davalar hakkında her zaman ayrılma kararı verilebilir. *Askerî mahkeme, açılan davalar arasında bağlılık görürse bunları birlikte bakmak üzere birleştirebilir. Bu bağlılığın 18.madde anlamında yani aynı suçtan sanık birden fazla sanık bulunması ya da birinin birden fazla suçtan sanık olması şeklinde gerçekleşmesi şart değildir. Uygulamada çoğu kez önemli davaların önemsiz davalarla birleştirilerek önemlilerin tavsaması, zamanaşımına uğramasına yol açıldığı görülmektedir ki, buna yol açılmamalı, davaların birbirini engellemesi, uzatması sonucunu doğuracak birleştirmeler yapılmamalıdır. *As.Yrg.Drl.Krl. 29.03.1984,73-72; (Bu maddedeki bağlılık, davanın birleştirilmesindeki fayda göz önünde bulundurularak, 18. Maddedeki bağlılıktan daha geniş tutulmuştur. Ortak delillerden yararlanma, suç vasfı, mükerrer yargılama, uygulamaya ilişkin konularda hata yapılmaması, yönünden davaların birleştirilmesine gitmek mümkündür.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 8-11 89 Duruşmanın açıklığı : MADDE 138 - Askerî mahkemelerde duruşma her zaman açıktır. Ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına askerî mahkeme karar verebilir. Duruşmanın kapalı yapılması kararı ve sebepleriyle hüküm açık olarak tefhim edilir. *Açıklık (Alenilik) ilkesi adil yargılanma hakkının öğelerindendir, duruşmanın açıklığı başlıklı 138. Madde bu ilkeye yer vermektedir. *As.Yrg.3.D.11.11.2003, 1213-1212; (Duruşmanın açık ya da gizli yapıldığının tutanakta gösterilmemesi kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 182 Açıklığın kaldırılması hakkındaki duruşmanın kapalılığı : MADDE 139 - Yukarıdaki maddede gösterilen hâllerde duruşma açıklığının kaldırılması istemine dair yapılacak olan duruşma, istem üzerine veya askerî mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 184 Kapalılık sebeplerinin açıklanmaması için uyarma : Madde 140 - Duruşmanın kapalı yapılmasını gerektiren sebeplerin açığa vurulmaması hususunda, askerî mahkeme başkanı askerî mahkemede bulunması zorunlu olanları uyarır. *Duruşmanın kapalı yapılmasını gerektiren nedenler duruşmada bulunmaya hakkı olanlar tarafından açıklanırsa, kapalılığın anlamı kalmayacaktır. Bu nedenle mahkeme başkanının bu hususta duruşmaya katılanları uyarması öngörülmektedir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 187 90 Sanığın astı olanların duruşmada bulunmaması : MADDE 141 - Duruşmada asker kişilerden, sanığın astı olanlar dinleyici olarak bulunamazlar. Sanıklar birden çok ise en büyüğünün rütbe ve kıdemi esas alınır. Suçtan zarar gören asker kişi, rütbesi ne olursa olsun, duruşmada hazır bulunabilir. Ancak, askerî mahkeme disiplin sebeplerinden dolayı bu kimseyi de duruşma salonundan çıkarabilir. *Askerî mahkemelere dinleyici olarak herkesin bulunma hakkı vardır. Duruşmanın açıklığı ilkesi bunu gerektirir. Ancak dinleyiciler arasında sanıktan daha küçük rütbelilerin bulunması askerî disiplin bakımından sakıncalı bulunmuş ve bu konuda bir sınırlama getirilmiştir. Bununla birlikte suçtan zarar gören sanıktan kıdemsiz de olsa duruşmada bulunma hakkına sahiptir. Yayım yasağı : MADDE 142 - Kapalı yapılan yargılamanın yayımlanması yasaktır. Açık yapılan yargılamaların yayımı; Millî güvenliği veya genel ahlakı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzü, suç işlemeye kışkırtmayı, suçsuz kişilerin suçlu duruma düşmesini veya gerçek suçluların kurtarılmasını önlemek için askerî mahkemenin kararı ile yasaklanabilir. Bu konuda verilecek karar açık olarak tefhim edilir. (Değişik: 09/10/1996-4191/15 md.) Yasağa aykırı hareket edenler hakkında, asıl davaya bakan askerî mahkemece Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır. *Kapalı yapılan duruşmanın yayınlanması yasaktır. Buna karşılık açık yapılan duruşmada ortaya çıkan ve maddede sayılan nedenlerle yasaklama kararı alınabilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 187 Duruşmanın inzibatı : MADDE 143 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Duruşmanın inzibatını sağlamak askerî mahkeme başkanına aittir. Duruşmanın inzibatını bozan her kişiyi, askerî mahkeme başkanı duruşma salonundan çıkartır.(*) Mahkemeye, mahkeme başkanı ve üyelerinden herhangi birine, askerî savcıya, tutanak yazarına ve görevlilere karşı uygun olmayan söz ve davranışlarda bulunan kişi hakkında askerî mahkemece tutuklama kararı verilir ve bu kişi yirmi dört saat içinde sorguya çekilerek inzibati nitelikte 91 olmak üzere bir aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır. Tutuklu veya hükümlüler hakkında bu ceza hücrede infaz olunur. Bu kararlar kesindir.(*) (Ek: 21/01/1981-2376/6 md.) Yukarıdaki fıkralar uyarınca duruşma salonundan çıkarılan veya tutuklanan kimse sanık veya müdahil ise, sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam edeceği anlaşılır ve hazır bulunması gerekli görülmezse yokluğunda duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz.(*) Bir kimse askerî mahkemede duruşma sırasında bir suç işlerse askerî mahkeme, olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir. 71 inci maddeye giren hâllerde askerî mahkeme o kişinin tutuklanmasına da karar verebilir. Mahkeme, duruşmanın inzibatını bozan sözlü ve yazılı beyanat ve davranışlar ile mahkemeye, mahkeme başkanı ve üyelerden herhangi birine, askerî savcıya, tutanak yazarına ve görevlilere karşı uygun olmayan söz ve davranışlar hakkında yayın yasağı koyabilir; bu yasağa rağmen yayında bulunanlar askerî mahkeme tarafından üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile birlikte 1000 liradan 3000 liraya kadar ağır para cezası verilir.(*) Savaş hâlinde : Duruşmanın inzibatını bozan sanık ve müdafileri, o günkü duruşmanın tamamına çıkmamak üzere askerî mahkeme başkanı salondan çıkartır. Birden ziyade duruşmadan çıkarılan sanık ve müdafiler bir daha aynı dava ile ilgili duruşmalara katılamazlar. Yukarda yazılı hâllerde salondan çıkarılan sanık ve müdafiler, mahkemenin tayin edeceği süre içinde yazılı savunma verebilirler. *Duruşmanın inzibatını sağlamak mahkeme başkanına verilmiş bir görev ve yetkidir. Düzeni bozan duruşma salonundan çıkarılmalıdır. Ancak önce uyarıp devam ettiği takdirde disiplini bozanın çıkarılması daha uygundur. Disiplini bozan davranış, inzibatı bozma sınırlarını aşıp heyette yer alan kimselere ya da diğer görevlilere yönelen uygun olmayan davranış hâlini alırsa bu durum, tutuklama nedeni oluşturabilecektir. Eylemi yapanın daha sonra sorgu ve savunması alınarak gösterilen inzibati cezaya çarptırılabilmesine madde imkân vermektedir. Verilecek karar kesindir buna karşı kanun yolu kapalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus bu inzibati uygulamalar, sanığın savunma hakkına kısıtlama sonucunu doğurmamalıdır. Görevlilere yönelen uygun olmayan davranış ile duruşma esnasında bir suç işlenmesi farklı şeylerdir. Birincide görevlilere yönelen davranış nedeniyle duruşmanın yürütülmesi güçleşmektedir. İkincide ise bunlar dışındakilere yönelen ve duruşmanın inzibatı ile ilgili olmayan bir suç söz 92 konusudur. Ancak bu ikinci suçtan ötürü 71. Maddede gösterilen tutuklama nedenleri gerçekleşmişse tutuklamaya da karar verilebilir. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 203-205 Duruşmanın yönetimi : MADDE 144 - Duruşmayı askerî mahkeme kurulundaki en kıdemli askerî hâkim yönetir. Bu hâkimin görevini yapmasına kanunî engeller çıkarsa kendisinden sonra gelen askerî hâkimler kıdemlerine göre bu görevi yaparlar. Duruşmada ilgili olanlardan biri, duruşmanın yönetimine ilişkin kıdemli askerî hâkim tarafından alınan bir tedbirin yerinde olmadığını ileri sürerse, askerî mahkeme bu konuda karar verir. *Duruşmanın inzibatını sağlamak başkana ait bir yetki ve görev iken, duruşmayı yönetmek heyetteki kıdemli askerî hâkime aittir. Ses kısılması ya da benzeri nedenle bu görevi yapamayacak olması hâlinde duruşmayı kıdemce sonraki hâkim üye yönetir. Kıdemli askerî hâkimin duruşmanın yönetimine ilişkin bir uygulamasına itiraz eden olursa, bunun uygun olup olmadığına askerî mahkemece karar verilir. Tanık ve bilirkişilere soru sorulması : MADDE 145 - Askerî savcı ve sanık tarafından gösterilen tanıklarla bilirkişilerin dinlenmelerini ve bunlara soru sormayı mahkeme üyelerinden biri veya askerî savcı veya müdafi isterlerse, bunların soru sormasına izin verilir. Gerekli olmayan ve dava ile ilgili bulunmayan soruları duruşmayı yöneten askerî hâkim yasaklayabilir. Bir sorunun sorulmasının gerekli bulunup bulunmadığında kararsızlık olursa, askerî mahkeme bu hususta karar verir. *Adil Yargılanma Hakkının bir öğesi de silâhların eşitliği ilkesidir. 145. Madde bu ilkeye yer vererek, tüm taraflara bu arada sanık veya müdafiye de soru sorma hakkı vermektedir. Buna imkân verilmemesi savunma hakkını kısıtlayan bir davranış olur ki, bu durum 353 Sayılı Kanunun 207. Maddesi uyarınca kanuna mutlak muhalefet oluşturur ve hükmün bozulmasını gerektirir. Ceza Muhakemesi Kanununun 201. Maddesiyle doğrudan soru sorma imkânı verilerek bu hak en iyi şekilde teslim edilmiştir. 93 *Askerî Yargıtay Daireler Kurulu 18.12.1986 tarih ve 130-130 sayılı kararında bu ilke gereği depo şartını yerine getiren sanığın gösterdiği tanığın dinlenmesi zorunluluğuna işaret etmiştir. *Askerî Yargıtay 2. Dairesi 02.02.1956 tarih ve 55/3438-56/303 sayılı kararında tek tek tanık ifadelerine ne diyeceği sorulacağına sanığa toptan ne diyeceğinin sorulmasının savunma hakkını kısıtlayacağına karar vermiştir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md . 201 Duruşmanın başlaması : MADDE 146 - (Değişik: 11/08/1983-2875/8 md.) Duruşmaya sanık, müdafi, tanık ve bilirkişilerin yoklaması ile başlanır. Bu işlemden sonra tanıklar ve bilirkişiler duruşma salonundan çıkarılırlar. Sanığın kimliği tespit edilir, hüviyetini söylemeyen sanığın dosyada kayıtlı hüviyetinin tutanağa geçirilmesi ile yetinilir. Kimlik tespitinden sonra askerî savcı; suç teşkil eden eylemin neden ibaret bulunduğunu ve kanunî unsurları ile uygulanması istenen kanun maddelerini belirtmek suretiyle iddianameyi özetleyerek okuyabilir. Bundan sonra 83 üncü madde gereğince sanığın sorgusu yapılır. *Duruşmaya başlama sırasıyla ; a)Kimlerin gelip kimlerin gelmediğini anlayabilmek için yoklamanın yapılması, b)Herkesin dışarı çıkarılması, c) Sanığın içeri alınarak kimliğinin belirlenmesi, d)İddianameyi okuması için askerî savcıya söz verilip iddianamenin okutturulması, e) Sanığın sorguya çekilmesi şeklinde cereyan eder. Sanığın sorgusunda özen gösterilmesi gereken husus, sözünü kesmeden derdini anlatmasına olanak verilmesidir. Bazı hususların açıklanması gerekiyorsa, bundan sonra sorular sorarak konunun açıklanması sağlanmalıdır. *As.Yrg.5.D. 14.02.2001, 128-120; (Yoklama yapıldıktan sonra tanık ve bilirkişilerin dışarı çıkarılmaları gerekirken topluca içerde tutulup sanık sorgusunu dinlemelerine meydan verilmesi kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 191 94 Delillerin ikamesi : MADDE 147 - Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ikamesine başlanılır. (Ek: 11/08/1983-2875/9 md.) Sanığın sorgusunun yapılamamış olması delillerin ikamesine mani değildir. Ancak sonradan gelen sanığa, ikame edilen delillerin içeriği bildirilir. Bir delilin iradı hususundaki istemin reddi söz konusu olur veya bazı delillerin iradına izin verilmesi duruşmanın tehir veya talikini gerektirirse askerî mahkeme bu hususta bir karar verir. Askerî mahkeme istem üzerine veya kendiliğinden tanık veya bilirkişi çağrılmasını ve başka sübut sebeplerinin hazırlanmasını ve iradını emredebilir. Bu konularda 126 ve 127 nci maddelerin hükümleri uygulanır. *Aslolan sanığın sorgusunun yapılmasından sonra delillerin ikamesine geçilmesidir. Ancak bir engel nedeniyle sanığın sorgusu yapılamamışsa bu durum delillerin ikamesine engel değildir. Yeter ki daha sonra silâhların eşitliği ilkesi gereği ikame edilen delillerden haberdar edilip buna karşı savunması alınsın. Son soruşturmanın kesiksizliği ilkesi gereği duruşmanın bir celsede bitirilmesi amaç olduğundan bir delilin ikamesi duruşmayı kesintiye uğratacaksa buna askerî mahkeme karar verir. *As.Yrg.Drl.Krl.10.12.1992, 119-140; (Yasaca yasaklanmış yollardan elde edilen delil asla değerlendirmeye alınamaz.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 206 Delillerden vazgeçilmesi ve delillerin reddi : MADDE 148 - Askerî savcı ile sanık birleşirlerse, askerî mahkeme herhangi bir delilden vazgeçebilir. Eğer delillerden birinin önemsiz olduğuna askerî mahkemece karar verilir veya sanık lehine evvelce sabit olmuş bir duruma ilişkin olursa, askerî mahkeme bu delili reddedebilir. Bu husustaki karar gerekçesiyle tutanağa geçirilir. 59-65 inci maddeler hükümleri askerî mahkemelerde de uygulanır. 95 *Askerî savcı ile sanık bir delilin önemsiz olduğu kanaatiyle, vazgeçilmesi konusunda birleşir ve talepte bulunurlarsa, askerî mahkeme bu delilden vazgeçebilir. Ancak vazgeçme nedeni gerekçesiyle tutanağa geçirilmelidir. *As.Yrg.3.D.20.03.2001, 202-213;(Askerî mahkemenin dinlenmelerine karar verdiği tanıkların dinlenmesinden vazgeçilmesine ilişkin karar vermediği hâlde bu tanıkları dinlememesi kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 206 Delil ve vakıanın geç iradedilmesi : MADDE 149 - Delilin veya ispat olunacak vakıanın geç iradedilmesi, ikamesi isteminin reddine sebep olmaz. Bununla beraber tanıkların ve bilirkişinin isimleri hasıma geç tebliğ edilmiş ve ispat edilecek olay hasım tarafından izahatta bulunmaya vakit elverişli olmayacak derecede geç bildirilmiş ise, hasım tarafı, delillerin ikamesi sona ermeden önce bilgi edinmek üzere duruşmanın tehir veya talikini isteyebilir. Askerî mahkemece çağrılacak tanıklar ve bilirkişi hakkında askerî savcı ve sanığın aynı hakkı vardır. *Delillerin sanığın sorgusundan hemen sonra ikame edilmesi gerektiğini kanun göstermiştir. Ancak hüküm kesinleşene kadar elde edilen delil ya da vakıanın iradına imkân tanımak maddî gerçeği arayan bir sistemin doğal sonucudur. Ancak buna izin verilirken adil yargılanma hakkının önemli öğelerinden biri olan silâhların eşitliği ilkesinin ihlâl edilmemesi, tarafların ikame edilen delillerden haberdar olmalarına ve bu konuda diyeceklerini söyleyebilmelerine mutlaka imkân tanınması gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl.26.09.2002, 68-68; (Sanıkla askerî savcının tanığın dinlenmesinden vazgeçilmesi konusunda uzlaşma olması bir yana, sanığın ısrarla dinlenmesini istediği bu tanığın yurtdışından 2 ay sonra döneceğinden bahisle dinlenmesinden vazgeçilmesi kanuna aykırıdır.), As.Yrg.Drl.Krl. 22.10.1998, 143-136; (Temyiz aşamasında sunulan raporun peşin yargıyla hatır raporu olduğu saplantısına girmeden, doğruluğunun araştırılmasına gidildikten sonra karar verilmesi gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 207 96 Sorguda sanığın dışarı çıkarılabilmesi : MADDE 150 - Askerî mahkeme suç ortağının veya tanığın, sanığın yüzüne karşı gerçeği söyleyemeyeceğinden şüphe ederse, bunların sorguları veya dinlenilmeleri sırasında sanığı dışarı çıkarabilir. Sanık tekrar askerî mahkemeye getirildiği zaman yokluğunda geçen söz ve işlerin esaslı noktaları kendisine bildirilir. Sanık mahkemenin sükunetini bozduğundan dolayı dışarı çıkarılmış ise yine bu hüküm uygulanır. *Bazen tanıklar nüfuz sahibi sanıktan çekinir konuşamazlar. Bu durum rütbe sahibi emretme yetkisi olan sanıklar söz konusu olduğunda daha da fazla söz konusu olabilir. Maddede bu ihtimal söz konusu ise sanığın, tanık dinlenirken, dışarı çıkarılmasına olanak verilmiştir. Ancak gene silâhların eşitliği ve savunma hakkını kullanabilmesi bakımından tanığın beyanının sanığa bildirilerek ne diyeceği sorulmalıdır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 200 Tanıkların ve bilirkişilerin mahkemeden uzaklaşmaları : MADDE 151 - Tanık ve bilirkişi dinlendikten sonra, ancak duruşmayı yöneten askerî hâkimin izni ile askerî mahkemeden çıkabilirler. Bunun için önce askerî savcıya ve sanığa sorulur. *Tanık ve bilirkişinin duruşmada dinlenmeleri işlerinin bittiği anlamına gelmez. Tarafların istemi ya da resen duruşmayı yöneten askerî hâkimin lüzum görmesi üzerine bir soru yöneltilmesi gerekebilir. Bu nedenle taraflara da soracakları bir husus kalıp kalmadığını sorduktan sonra duruşmayı yöneten askerî hâkimin izni ile duruşma salonunu terk etmelidirler. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 208 Duruşma sırasında okunacak sübut sebepleri : MADDE 152 - Sübut sebepleri olarak kullanılacak senetler ve diğer evrak duruşma sırasında okutturulur. 97 Evvelce verilmiş olan hükümlülük ilâmları ile adlî sicil özetleri, şahsî durum sicilleri, plân ve keşfe ait tutanaklar hakkında da aynı hüküm uygulanır. *Sübut sebebi olarak kullanılacak tüm belgelerin duruşmada okunması ve böylelikle sanığın bunlara karşı diyeceklerini demesine olanak sağlanması gerekir.Bu yüze karşılık ilkesinin bir gereği olduğu kadar savunma hakkının da doğal sonucudur. *As.Yrg.Drl.Krl.15.02.2001, 26-20; (Hazırlık soruşturması sırasında dava dosyasına giren ve hükme de esas alınan delillerin duruşmada okunup taraflara ne diyeceklerinin sorulmaması savunma hakkını da ihlâl eden kanuna mutlak aykırılıktır.) *Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 206, 207, 209,210, 211 Delilin bir tanık olması : MADDE 153 - (Değişik: 08/06/1972-1596/1 md.) Bir vakıanın delili yalnız bir tanığın bilgi ve görgüsünden ibaret ise bu tanık duruşmada dinlenir. Tanığın evvelce alınmış ifadesinin okunması sözlü tanıklık yerine geçmez. Savaş hâlinde yukarıdaki fıkralar hükmü uygulanmayabilir. *As.Yrg.3. Daire 10.06.2003, 717-714 (Olayın tek tanığının hazırlıktaki çelişkili ifadelerine atıfta bulunması ile yetinilip huzurda olayın çelişkiler giderilecek şekilde tanıklığına başvurulmaması bozma nedenidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 18.10.2003, 72-80 (Mahkemece dinlenmemiş tanığın ifadesinin hükme esas alınması yasaya aykırıdır.) *As.Yrg.Drl.Krl. 04.07.2002, 61-62 (Tanığın huzurda ayrıntılı ifadesinin belirlenmesi yerine, eski ifadesinin okutturularak bu ifadeyi teyidi ile yetinilmiş ise de, bu husus hükmü etkileyecek bir usule aykırılık olarak görülmemiştir.) *As.Yrg.3.Dairesi 19.03.2002, 256-252 (Olayın tek dinlenmemesi 353 Sayılı Kanununun 153. Maddesine aykırıdır.) tanığının *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 210 98 Tutanağın okunması ile yetinme : MADDE 154 - Bir tanık veya bilirkişi veya sanığın suç ortaklarından biri ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş veya konutu bulunamamış olursa evvelce alınmış ifadesinin okunması ile yetinilebilir. Sanığın evvelce hükümlü olan suç ortağı hakkında da bu hüküm uygulanır. İfadeler 100 üncü maddenin 2 ve 4 üncü fıkraları ve 126 ile 127 nci maddelerin hükümleri dairesinde alınmış veya böyle olmayıp da yine okunması askerî savcı veya sanık tarafından istenmiş ise bu ifadeler de okunabilir. Evvelki ifadelerin bu suretle okunması ancak, askerî mahkemenin kararı ile olur. Bu kararı gerektiren sebeplerle, ifadeleri alınmış olanların evvelce yeminli dinlenip dinlenmedikleri tutanağa geçirilir. Bu hükümler tanık ve bilirkişinin yeniden dinlenmesi hâlinde yeminin lüzumuna dair olan hükümler değiştiremez. Duruşmadan önce dinlenip de ilk defa duruşma esnasında tanıklık etmekten çekinmek hakkını kullanan tanığın yazılı ifadesi okunmaz. *Yüze karşılık ilkesi, tanık ve bilirkişilerin duruşmada dinlenmelerini gerektirir. Bunların huzurda dinlenememesi istisnadır. Kanun bu istisnalarda ilk kategorinin; ölüm, akıl hastalığı ve konutun bulunamaması olduğunu göstermiştir. Bir tanık veya bilirkişinin duruşmada bulunamayacağı umulur yahut konutları getirtilmelerini mümkün kılmayacak ölçüde uzaksa (353 S.K md. 100), daha önce tespit edilmiş ifadelerinin okunması ile yetinilir. Bir diğer kategori; hastalık, sakatlık ve önüne geçilemeyen bir nedenle naip hâkim ya da istinabe suretiyle dinlenmiş olanların(353 S.K. md. 126) bu ifadelerinin duruşmada okunması ile yetinilebilir. Duruşma hazırlığı aşamasında işin gecikmesine sebep olmayacağı görülerek tanık ve bilirkişinin dinlenmesine karar verilmiş ve bu iş için tayin edilmiş olan gün askerî savcıya ve sanığa ve müdafie bildirilerek dinlenmişlerse bu şekilde düzenlenen tutanağın (353 S.K. md.127) okunması yoluna gidilebilir. Bu hâller dışında da askerî savcı ya da sanık tarafından istenmiş olmak şartıyla eski ifadelerin okunması yoluna gidilebilir. Önceki ifadelerin bu şekilde okunmasına askerî mahkemece karar verilmelidir. Bu kurallar yemine dair kuralları değiştirmez. 99 Tanıklıktan çekinme hakkı olduğunu fark ettiği için ya da başka nedenle tanıklıktan çekinme hakkını kullanmak istediğini belirten tanık ve bilirkişinin önceki ifadeleri de okunmaz ve dolayısiyle hükme esas alınmaz. *As.Yrg.Drl.Krl. 16.10.2003, 72-80; (Askerî mahkemece duruşmaya çağrılmayan, dinlenmesine karar verilmeyen tanığın poliste alınmış ifadesinin hükme esas alınması kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 211 Tanık ve bilirkişinin evvelki ifadelerinin okunması : MADDE 155 - Bir tanık veya bilirkişi bir hususu hatırlayamadığını ifade ederse bu konuda evvelce düzenlenen tutanağın o vakıaya ait kısmı okunarak meseleyi hatırlamasına yardım edilir. Tanığın son tanıklığı ile önceki ifadesi arasında aykırılık bulunup da duruşmayı kesmeksizin başka suretle bu aykırılığın giderilmesi mümkün olmazsa, evvelce alınmış ifadesi okunabilir. *Burada önemle hatırlatılması gereken bu madde ile amaçlanan husus; eski ifadenin okunması değil, unutulan bir hususu hatırlatmak için yardımcı olunmasıdır. Olay hatırlatıldıktan sonra tanık veya bilirkişinin ifadesi yeniden tespit edilmelidir. Ancak son ifade ile ilk ifade arasında çelişki bulunmakta ve bu aykırılığı gidermenin imkânı da bulunmamakta ise bu takdirde daha önce alınmış ifade okunabilir. *As.Yrg. İBK 14.12.1956, 4232-118 (bilirkişi, kanunun öngördüğü istisnalar dışında duruşmada dinlenmelidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 212 Sanığın eski ifadesinin okunması : MADDE 156 - Sanığın, askerî savcı tarafından düzenlenen tutanaktaki ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir. (Değişik: 11/08/1983-2875/10 md.) Sanığın duruşmadaki ifadesi ile evvelce alınan ifadeleri arasında bir aykırılık görülürse ve aykırılığın başka türlü giderilmesi mümkün olmazsa eski ifadeleri okunabilir. *Sanığın askerî savcıdaki ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir. Eski ifadesi ile yeni ifadesi arasında aykırılık bulunup da bir türlü giderilmesi mümkün olmazsa eski ifadeleri okunabilir. 100 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 213 İfadelerin okunduğunun tutanağa geçirilmesi : MADDE 157 - 155 ve 156. Maddelerde yazılı hâllerde sanık ve askerî savcının istemi üzerine okunma, sebepleri ile beraber tutanağa geçirilir. *İfadelerin okunması istisna olduğundan 155. ve 156. maddelere göre eski ifadelerin okunması yoluna gidilmişse, sebepleriyle birlikte tutanağa geçirilmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 212, 213 Raporların ve diğer evrakın okunması : MADDE 158 - Sanığın ceza sicilleri, içinde mütalâa bulunan resmî evrak, muayene ve bilirkişi raporları ile amir ve üstlerin bir düşünceyi kapsayan beyannameleri okunur. Bu raporlar üzerinde açıklamaya lüzum görülürse imza edenlerin ayrıca yazılı veya sözlü olarak mütalâaları alınır. Şu kadar ki, keşif ve muayeneye dair olan mütalâalar bir kurul tarafından verilmiş ise askerî mahkeme duruşma esnasında kurulun mütalâasını açıklamak görevini, üyelerinden birine verilmesini kuruldan ister. Bir makamın uzmanlık raporu alınmış ise, açıklama için bir memuru istenebilir. *Savunma hakkı, tüm belge ve bilgilerin sanığın yüzüne karşı okunmalarını, açıklamaya muhtaç olanların düzenleyenlere açıklattırılmasını zorunlu kılar .Bu madde ile bu zorunluluk düzenlenmektedir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 214 Delillere karşı ne diyeceğinin sanıktan sorulması : MADDE 159 - Tanığın ve bilirkişinin veya suç ortağının dinlenmesinden veya herhangi bir yazılı delilin okunmasından sonra, bunlara karşı sanığın bir diyeceği olup olmadığı sorulur. 101 *Dosyada bulunan belge ve bilgilerin duruşmada okunması yetmez, sanığın bu belge ve bilgilere ne diyeceği de belirlenmeli, savunma hakkını kullanmasına olanak verilmelidir. Kanun “sorulur” demek suretiyle her ikame edilen delilden sonra sanığa ne diyeceğinin sorulmasını emretmiştir. *As.Yrg.Drl.Krl. 07.10.2004, 2004/153-128 (Bilirkişi raporu ile okunan yazılı belgelere karşı ne diyeceğinin sanığa sorulmaması savunma hakkını ihlâl eden bir bozma nedenidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 22.11.2001, 104-107 (Tanık beyanlarına karşı ne diyeceğinin sanığa sorulmaması, adil yargılanma hakkının ihlâlidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 215 Askerî savcı, davaya katılan, davacı ve sanığın iddia ve savunması : MADDE 160 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Delillerin ikamesi ve tartışması bittikten sonra söz davacıya ve davaya katılana, onlardan sonra da iddiasını bildirmek üzere askerî savcıya ve daha sonra da sanığa verilir. Askerî savcı, sanığa, tanık ve müdafii de savcıya cevap vermek hakkına sahiptir. Duruşmayı yöneten askerî hâkimin müsaadesi ile davacıya da cevap verebilir. Son söz sanığındır. Sanık namına müdafi tarafından savunmada bulunursa da savunmaya ekleyecek başka bir şey olup olmadığı sanığa sorulur. Savaş hâlinde sözlü savunma veya yazılı savunmanın okunması süre bakımından mahkemece kısıtlanabilir. *Bu maddede adil yargılanma hakkının öğelerinden olan silâhların eşitliği ilkesi bir kez daha vurgulanmakta ayrıca gene adil yargılanma hakkının öğelerinden olan savunma hakkı ve son sözün sanığa ait olması ilkesine yer verilmektedir. Delillerin ikamesi ve tartışması bittikten sonra sözün davacıya ve davaya katılana, onlardan sonra da iddiasını bildirmek üzere askerî savcıya ve daha sonra da sanığa verileceği, son sözün sanığa ait olduğu vurgulanmaktadır. *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 15.02.1965 tarih ve 100-97 sayılı kararında, 3.Dairesi 29.06.1971 tarih ve 296-292 sayılı kararlarında son sözün sanığa tanınmamasının, savunma hakkının kısıtlanması itibariyle kanuna mutlak muhalefet oluşturduğunu belirterek hükmün bozulmasına karar vermişlerdir. 102 *Askerî Yargıtay 3.Dairesi 01.12.1987 tarih ve 624-636 sayılı kararında, savcının esas hakkındaki mütalâasından sonra sanığın savunmasının ve son sözünün sorulmamasını bozma nedeni yapmıştır. *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 08.05.1985 gün ve 100-116 sayılı kararında, askerî savcı suç vasfının değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı istemiş olmasına rağmen, yerel mahkemenin görev konusundaki bu istemi reddedip askerî savcıdan esas hakkındaki görüşünü sorup daha sonra savunmasını alması gerekirken, sadece görev konusunda ne diyeceğini sorup iddianamedeki suç vasfıyla mahkûmiyete gitmesini kanuna aykırı bulmuştur. *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 13.04.1983 tarih ve 255-333 sayılı kararı ile, son sözün sanığa verilmemesini kanuna mutlak muhalefet olarak görmüş ve bu nedenle hükmü bozmuştur. *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 06.07.1988 tarih ve 545-541 sayılı kararında, sanık hakkındaki suç evrakı tefrik edilirken vekaletnamesi ana dosyada kalmış olan savunucu avukata, sırf bu yüzden duruşma günü tebliğ edilmemiş ve dolayısı ile avukatın duruşmaya katılıp savunma hakkını kullanması kısıtlanmış olduğundan, bu durumun kanuna mutlak muhalefet oluşturduğu görüşüyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 11.01.1989 tarih ve 9-3 sayılı kararında, askerî savcılıkta esas hakkındaki mütalâa verildikten sonra “savunmamı yapmak istiyorum” diyen sanığın bu mütalâadan haberdar edilip, savunma yapmasına imkân verilmeden hüküm kurulmasını kanuna mutlak muhalefet olarak görmüştür. *Askerî Yargıtay 3.Dairesi 25.02.1986 tarih ve 27-47 sayılı kararı ile, hükmün Askerî Yargıtay tarafından bozulmasından sonra duruşma gününün sanık avukatlarına bildirilmeksizin sadece sanığın yüzüne karşı duruşma yapılarak hüküm verilmesini, kanuna mutlak muhalefet nedeni oluşturan savunma hakkının kısıtlanması olarak görüp hükmü bozmuştur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 216 Tercüman bulundurulacak hâller : MADDE 161 - Sanık Türkçe bilmiyorsa bir tercüman aracılığı ile hiç olmazsa askerî savcının ve müdafiin son iddia ve savunmalarının sonuçları kendisine anlatılır. Sağır veya dilsiz olan sanığa bunlar yazı ile, bu mümkün olmazsa işaretlerinden anlayan bir kimse aracılığı ile bildirilir. 103 *Tercüman bulundurma hakkı, adil yargılanma hakkının öğelerindendir. Bu madde Türkçe bilmeyen sanığa bedava tercüman sağlanması kuralını düzenlemektedir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 202 Duruşmanın bitmesi ve hüküm : MADDE 162 - Duruşma hükmün tefhimi ile biter. Hüküm, sanığın beraetine veya hükümlülüğüne veya duruşmanın tatiline veya davanın düşmesine veyahut ceza kanunları ile diğer kanunlarda belirtilen kararlardan birine dair olur. Askerî mahkeme, kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda kanunî süresi geçmeyen bir şikâyet yapılmamış veya kamu davasının açılması önce izne veya karar alınmasına bağlı suçlarda, izin veya karar alınmamış olursa veya sanığın akıl hastalığına tutulduğu veya gaip olduğu anlaşılırsa, duruşmanın tatiline kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, suçtan zarar gören kişi şikâyetten vazgeçmiş veya kanunî süresi geçtikten sonra şikâyet yapılmış ise veya sanık ölmüş veyahut suç genel affa veya zamanaşımına uğramış ise davanın düşmesine karar verir. (Ek : 09/10/1996-4191/16 md.) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde duruşmanın tatili veya düşme kararı verilemez. Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir. *Dikkat edilirse maddede “Duruşma hükmün okunması ile biter” değil, “Duruşma hükmün tefhimi ile biter” denmektedir. Dolayısıyla, hüküm fıkrasının okunması ile yetinilmeyerek hükmün ne olduğunun anlayacağı şekilde sanığa anlatılması gerekir. Heyecan içerisinde bekleyen, hukukî deyimlerden habersiz sanıkların kararı anlayabilmeleri çoğu kez mümkün olamamaktadır. Bu nedenle hükmün konusunun tefhimine (anlatılmasına) özen gösterilmelidir. Hükmün konusu; a) beraete, b) mahkûmiyete, c) duruşmanın tatiline, d) davanın düşmesine, e) davanın reddine dair olabilir. *As.Yrg. İBK 29.04.1955, 441-42 (af kanunlarında açıklık olmadıkça af, fer’i ve mütemmim cezalara şamil ve sari olamaz.) *YİBK 17.12.1930, 23-31 (Duruşmanın tatiline ilişkin CMUK’un 253. Maddesine göre verilen kararlar nihaî karar niteliğinde olmadığından, temyiz yeteneği yoktur.) *YİBK 10.06.1931, 29-41 (CMUK’un 253/2. Maddesindeki sebepler dışında da kaçak sanık hakkındaki duruşmanın geçici olarak tatiline mahkemece karar verilebilir.) 104 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 223 Delillerin değerlendirilmesi : MADDE 163 - Askerî mahkeme irad ve ikame olunan delilleri, duruşmada edineceği kanıya göre değerlendirir. (Ek fıkra : 22.01.2004–5078/9 md.) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez. *Askerî mahkeme duruşmada bütün delillerle, doğrudan doğruyalık ilkesi gereği, bizzat yaşayarak edineceği vicdanî kanaate göre karar verecektir. Tabii bu karar mantık ve tecrübe kurallarına uygun olmalıdır. Benim vicdanî kanaatim şudur diyerek mantık ve tecrübe kurallarına değil şüphelere, vehimlere dayalı olarak alınacak bir karar hukukî bir karar olamaz. *As.Yrg.1.D.10.04.2002, 337-335 (Çıkarılan sonucun dosya içeriğine hayatın olağan akışına ve mantığa uygun olması ve başka bir sonuca da ulaşılmaması gerekmektedir. Delil değerlendirmesinin haklı ve makul nedenlere dayandırılmadığı, değerlendirmede hata veya zaafiyetin bulunduğu hâllerde hükmün bozulması gerekir.) *2004 değişikliği ile kanuna aykırı yollardan elde edilen bulguların delil değeri taşımayacağı gösterilmiştir. Askerî Yargıtay bu Kanun değişikliğini beklemeden AİHM Kararanı gözeterek Kanuna aykırı yollardan elde edilen bulguları reddetmiştir. (Drl.Krl. 24.12.1992 – 145-146) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 217 Hukuk mahkemelerini ilgilendiren konularda yapılacak işlem : MADDE 164 - Bir eylemin suç olup olmaması hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gereken bir konuya bağlı ise, askerî mahkeme bu konuda da bu kanundaki usul ve deliller hakkında uygulanan kurallara göre karar verir. Bununla beraber, mahkeme duruşmayı talik ve hukuk davası açılması için ilgililere bir mehil verebilir. Bu konu hakkında hukuk mahkemesinde açılmış bir dava varsa bu hususta bir hüküm çıkmasını da bekleyebilir. Askerî mahkemelerde duruşma sırasında suçtan zarar görenler ile sanıkların yaşlarında, ceza hükümleri bakımından gerekli görülecek düzeltmelerin de Nüfus Kanunundaki usule göre yapılması askerî 105 mahkemeye aittir. Bu hususta verilecek karar esas hükümle birlikte temyiz olunabilir. *Hukuk yargısında şekil önem arz eder, ceza yargısında ise serbest kanıt takdiri söz konusudur. Bununla birlikte bir ceza davasının sonuçlanması, hukukî bir meselenin çözümüne bağlı ise, askerî mahkeme hukuk usulünü uygulayarak o sorunu kendisi çözdükten sonra ceza davasını sonuçlandırabileceği gibi, bu konuyu bekletici mesele de yapabilir. Bu takdirde ya taraflara hukuk davası açmaları için mehil verir, yahut hukuk mahkemesinde açılmış dava varsa onun sonucunu bekler. Ceza davası görülürken sanığın ya da mağdurun yaşlarında gerekli olabilecek düzeltme, Nüfus Kanununda gösterilen usule göre, askerî mahkemece yapılır. *As.Yrg.Drl.Krl 28.05.1998, 81-81 (Sanığın olay tarihinde hukuken çavuş olup olmadığının belirlenmesi idarî yargının görev alanına girmekle beraber, ceza davasının çözümü buna bağlı olduğundan bu idari meselenin ceza davasını gören askerî mahkemece usulüne uygun olarak çözümü gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağıyla bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 218 Hükmün konusu ve eylemin değerlendirilmesi : MADDE 165 - Hükmün konusu, duruşmanın sonucuna göre iddianamede gösterilen eylemden ibarettir. Eylemin değerlendirilmesinde, askerî mahkeme, iddianame, iddia ve savunmalar ile bağlı değildir. *Hüküm, bir inşa, hüküm inşa etme, kurma faaliyetidir. Savcı tarafından düzenlenen ve iddianame adı verilen temeller üzerine sonuç doğuracak bir inşa faaliyeti. İnşanın hiçbir suretle temellerin dışına taşmaması gerekir. Buna karşılık sınırları dışına çıkmamak kaydıyla suç niteliği bakımından iddianame ile bağlılık söz konusu değildir. Bu nedenle askerî savcıların iddianamelerini çok açık seçik ve hangi eylemi dava konusu ettiklerini açık seçik gösterecek şekilde düzenlemeleri gerekir. Bazen iddianamelerde dava konusu edilme amacı olmayan olaylar da yer almakta ve bu tereddütlere yol açmaktadır. Savcının olayın anlaşılmasını kolaylaştırmak için bu şekilde yer verdiği eylemleri dava konusu etmediğini göstermek bakımından iddianamenin sonunda, şu eylem şu suçu oluşturduğundan şu madde uyarınca cezalandırılmasını istiyorum, diye vurgulama yapmasında fayda vardır. Askerî mahkemede iddianamede gösterilen ve dava konusu edildiğinde tereddüt edilmeyen olayların dışına çıkmadan ama suç vasfını belirlemede iddianame ile bağlı olmaksızın hükmünü inşa etmelidir. 106 *As.Yrg.Drl.Krl. 08.10.1998, 124-124 (Askerî mahkeme iddianamede gösterilen eylemle bağlıdır ancak suç vasfını belirlemede bağlı değildir.), As.Yrg.5.D. 10.07.2000, 454/453; (iddianamede gösterilen eylemi, iddianamede anlatılan her eylemi değil, suç oluşturduğu açıkça gösterilen eylemi kapsar.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 225 Suçun mahiyet ve niteliğinde değişme : MADDE 166 - Sanık, suçun hukukî mahiyetinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça iddianamede kanunî unsurları ile gösterilen suça ilişkin kanun hükmünden başkası ile mahkûm edilemez. Cezanın artırılmasını gerektirecek sebeplerin ilk defa duruşmada ileri sürülmesi hâlinde de aynı hüküm uygulanır. Askerî mahkeme istem üzerine veya kendiliğinden bu değişikliklerden dolayı iddia ve savunmanın yeterlikle hazırlanabilmesi için duruşmayı tehir ve talik edebilir. Sanık savunmasını yeterlikle hazırlayamadığından bahisle, kendisini iddianamede yazılı suçtan daha ağır bir madde hükmünün uygulanmasını gerektiren veya ikinci fıkrada gösterilen mahiyette ileri sürülen, yeni hâllerin varlığını bildirerek itirazda bulunursa, askerî mahkeme sanığın istemi üzerine duruşmanın başka bir güne tehir ve talikine karar verir. (Ek : 21/01/1981-2376/7 md.; Değişik : 09/10/1996-4191/17 md.) İddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinde belirtilen cezadan daha az bir ceza verilmesini gerektiren hâllerde; hazır bulunan sanıkla ilgili duruşma, ek savunma için talik edilmez. Sanık hazır bulunmuyorsa ve 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmez veyahut davetiye tebliğ edilemez ise, bu maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanmaz. *Sanığın ne ile suçlandığından haberi olması, adil yargılanma hakkının önde gelen gereklerindendir. Suçlamada bir değişiklik olmuşsa bundan da haberdar edilmeli ki yeni suçlamaya karşı savunmasını yapabilsin. Maddede bu husus yasal güvence altına alınmaktadır. Son fıkranın uygulanabilmesi için, sanığın duruşmaya gelmemesi gerekir. Bu fıkranın uygulanmasında son derece titiz davranmalı, daha az ceza verilmesi sonucunu doğuracak olsa bile, sanığın suçlamadan haberdar edilmesi ve yeni suçlamaya karşı savunma yapabilmesine imkân verilmesi doğru olanıdır. Adil yargılanma hakkı her sanığa ne ile suçlandığından haberdar edilmesini zorunlu kılmaktadır ve unutulmamalıdır ki evrensel hukuk ilkeleri 107 kanunların üstündedir. Kanunları bu ilkeler ışığında yorumlamak bir zorunluluktur. *As.Yrg.Drl.Krl.28.11.1999, 31-31 (İddianamede yakalandığı belirtilmeyen bakaya sanığının duruşma esnasında yakalandığı belli olup buna göre ceza tertibi istenmişse bu durumdan sanığın haberdar edilip ek savunmasının alınmaması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir.) *As.Yrg.4.D. 01.11.2000, 750-747 (Sanık duruşmaya çağrılmadığı hâlde, duruşmaya gelmediğinden bahisle daha az ceza verilmesine yol açacak şekilde bir başka suçtan mahkûmiyetine gidilmesi ile savunma hakkı kısıtlanmıştır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 226 Duruşmada sanığın yeni bir suçunun meydana çıkması : MADDE 167 - Sanığın, iddianamede yazılı suçtan başka bir suç işlemiş olduğu duruşmada meydana çıkarsa; askerî savcının istemi ve sanığın rızası üzerine her ikisi birlikte hükmolunmak üzere bu suç, duruşması yapılmakta olan suçla birleştirilebilir. Yeni suç ağır cezalı işlerden veya askerî mahkemenin yetkisi dışında bulunursa bu hüküm uygulanmaz. *Yukarıda hükmün bir inşa faaliyeti olduğunu iddianame adı verilen temel üzerine oturması gerektiğini, iddianamede yer almayan bir eylem üzerine hüküm inşa etmenin mümkün olmadığını, böyle bir hükmün temelsiz (dava konusu edilmediğinden) olacağı için, hükmün hukuka aykırı olacağını belirtmiştik. 167. Maddede bu kurala bir anlamda istisna sayılabilecek bir düzenleme getirilerek, duruşmada sanığın yeni bir suçunun ortaya çıkması hâlinde, sanığın rızası bulunmak şartıyla, askerî savcının da istemiyle, yeni suçun görülmekte olan dava ile birlikte görülerek sonuçlandırılabilmesine imkân tanınmaktadır. Burda dikkat edilirse, askerî savcının iddiası bir hazırlık soruşturmasına dayanmamakta, aniden ortaya çıkan suç üzerine sözlü ya da yazılı olarak mahkemeden bu suçun da görülmekte olan dava ile birlikte görülerek sonuçlandırılması istenmekte, sanığın da rızası söz konusu olursa birlikte bakılabilmektedir. Yeni ortaya çıkan suçun ağır cezalı olmaması veya askerî mahkemenin yetkisi dışında da bulunmaması gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 19.11.1990, 158-147 (Sanığın iki mağdura yönelen müessir fiilleri nedeniyle yargılama sürdürülürken, iddianamede yer almayan daha önceki tarihlerde de aynı mağdurlara yönelen müessir fiillerde bulunduğunun belirlenmesi üzerine, 167. Maddede gösterilen yöntem 108 izlenmeden, sanığın ek savunmasının alınması ile yeni ortaya çıkan suçlardan da hüküm kurulması kanuna aykırıdır.) *As.Yrg.1.D. 08.05.2002, 462-458 (Üste fiilen taarruzda bulunmaktan dava açılmış ise de havaya ateş etmekten dava açılmadığına göre, bu konuda dava açılmadan yahut 167. Maddedeki usul izlenmeden bu konuda hüküm kurulması kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Kararların görüşülmesi ve oyların toplanması : MADDE 168 - Karar görüşmelerinin yönetimi, çözümlenecek konuların düzenlenmesi ve oyların toplanması duruşmayı yöneten askerî hâkim tarafından yapılır. *Sadece duruşmanın yönetimi duruşmayı yöneten askerî hâkime verilmiş bir yetki değildir Müzakerelerin yönetimi, tartışılacak konuların sırasının belirlenmesi ve oyların toplanması yetkisi de duruşmayı yöneten askerî hâkime aittir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 228 Oylamaya katılma zorunluluğu : MADDE 169 - Askerî mahkeme başkan ve üyelerinden hiç biri her hangi bir konu üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez. *Askerî mahkemece çözümlenecek konular, bir sıraya konarak aşama aşama aşılarak sonuca varılır. Sırasıyla görev, sübut, vasıf, verilecek ceza miktarının belirlenmesi tartışılır. Hâkim bir önceki aşamada çoğunluktan farklı oy kullandığından söz ederek oy vermekten kaçınamaz. Meselâ, önceki aşamada askerî mahkemenin görevsiz olduğu kanaatiyle muhalif kalan üye, sonraki aşamada “ben suçun sabit olup olmadığı konusunda karar veremem” diyemez. Yahut, suçun sabit olmadığı görüşüyle muhalif kalan üye, sonraki aşamada suç vasfı konusunda oyunu belirtmekten kaçınamaz. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 229 109 Hüküm ve kararlarda gerekli oy sayısı : MADDE 170 - Askerî mahkemelerde hüküm ve kararlar oy birliği veya oy çokluğu ile verilir. Muhalefet sebeplerinin tutanakta gösterilmesi gereklidir. Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk elde edilinceye kadar kendisine en yakın olan oya tabi olur. *Askerî mahkemeler kural olarak üç kişiden oluştuğuna göre hüküm ve kararlar üç kişinin oybirliği yahut iki kişinin oyçokluğu ile alınacaktır. Muhalif kalan üyenin muhalefet sebeplerini göstermesi gerekir. Üç kişinin oyu dağılırsa, meselâ her biri ayrı bir suçun oluştuğu kanaatine varırsa, sanığın en aleyhine olan oy en yakın olan oya tabi kılınır. Bu şekilde itibari olarak ikinci derecede ağır oy çoğunluğu elde edilmiş olur. *As.Yrg.Drl.Krl. 07.03.1996, 35-33 (Oylar dağılıp çoğunluk elde edilemediğine göre, en ağır oy olan “suçun ASCK’nın 79. maddesi kapsamında olduğuna” dair oyun kendisine en yakın oy olan ASCK’nın 36/1-C’ye tabi kılınarak çoğunluğun elde edilmesi gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 229 Oy sırası : MADDE 171 - Oylar, en küçük rütbeden başlayıp rütbe ve kıdem sırası ile verilir. Duruşmayı yöneten hâkim oyunu en son kullanır. *Oylar rütbe ve kıdem sırasıyla ve en kıdemsizden başlanmak suretiyle verilir. Heyette kendinden kıdemce büyük olsa (meselâ başkan) dahi duruşmayı yöneten hâkim oyunu en son kullanır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 229 Görüşmeye katılacak olanlar : MADDE 172 - Görüşmede ve oy vermede hükme katılacak askerî mahkeme üyelerinden başkası bulunamaz. Askerî mahkeme nezdinde staj yapanlar başkanın müsaadesi ile bulunabilirler. *Görüşmelere ve oy vermeye sadece hükme katılacak askerî mahkeme üyeleri katılmalıdır. Hükme katılmayacak askerî mahkemenin diğer üyeleri ile zabıt katiplerinin de katılmasına imkân verilmemiştir. Stajyerlere,görüşme adabını öğrenmeleri bakımından mahkeme başkanının izni ile katılma imkânı tanınabilir. 110 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 227 Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar : MADDE 173 - Sanık mahkûm olursa, hükmün gerekçesinde mahkemece suçun kanunî unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan vakalar gösterilir. Eğer delil başka vakalardan çıkarılmış ise bunlar da hükümde gösterilir. Bundan başka hükümlülüğe dair hükmün gerekçesi Ceza Kanununun uygulanan maddesini ve ceza miktarının tayinine askerî mahkemeyi gösteren hâlleri kapsar. Ceza Kanununun genel olarak daha hafif bir cezanın uygulanmasını, hafifletici bir hâlin varlığına bağlı kılmış ise bu sebeplerin kabul veya reddolunması hâlinde hükmün gerekçesinde bunlar da gösterilir. Beraet hâlinde, hükmün gerekçesi sanığa isnat olunan suçu işlediğinin sabit olmamasından mı yoksa sabit ve gerçekleşmiş sayılan eylemin kanunda bir mahkûmiyeti gerektirmediğinden mi beraetine hükmolunduğu gösterilir. *Askerî Mahkeme adil yargılanma hakkının öğelerinden biri olan suçsuzluk karinesini ortadan kaldırmak için gerekçesinde suçun kanunî unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan vakıaları açık seçik göstermelidir. Eğer delilleri başka vakıalardan çıkarmış ise bunu da hükmünde göstermelidir. Bu itibarla tanık ifadelerini sıralayıp mahkemenin gerçekleşmiş gördüğü vakıaları saymaması gerekçe gösterdiği anlamına gelmez. Böyle bir hüküm 353 Sayılı Kanunun 207. Maddesi uyarınca gerekçesizlikten (kanuna mutlak muhalefet oluşturduğu için) bozulmaya mahkûmdur. *Hükmün (son kararın) üç unsuru bulunmaktadır. 1. Mesele: Son kararda meselenin açıkça belirtilmesi, hem isabetli karar vermek, hem de kararın anlaşılmasını kolaylaştırmak bakımından çok önemlidir. Mesele olayın maddî kısmının hikaye edilmesi demek değildir. Mesele kısmında sanığın suç teşkil ettiği iddia edilmiş olan eylemi ve bunun suç teşkil ettiği iddiasının dayanakları belirtilmelidir. Son karar, kanunun tabiriyle hüküm, iddianamede sınırlandırılmış olan olaya inhisar edilmiş olacağından meselenin belirtilmesi, bu norma uyulup uyulmadığının da kontrol edilmesini sağlayacaktır. 2. Sonuç: sonuç Kanunun deyimiyle hüküm fıkrasıdır. Bu bölümün duruşma tutanağında yazılı olması ve okunması zorunludur. Bu kısımdan sadece beraet veya mahkûmiyet denmemeli bütün sonuçlar gösterilmelidir (verilen kararın ne olduğu, ceza miktarı, kanun yolunun açık olup olmadığı, açık şekilde belirtilmek gerekir.) 3. Gerekçe: Mahkeme kararlarının gerekçeli olması hem Anayasanın 111 hem Kanunun emridir. Gerekçede; Suçun kanunî unsurları olmak üzere sabit ve muhakkak addedilen olaylar ve eğer delil başka olaylardan çıkarılmışsa bunlar gösterilmelidir. Bir olay sabit addedilmişse neden sabit addedildiği gösterilmelidir. Cezanın kaldırılmasını veya hafifletilmesini ve ağırlaştırılmasını gerektirecek mahiyetteki hâllerin de sabit addedilip addedilmediği gösterilmelidir. Ceza Kanununun uygulanan maddesini ve ceza miktarını tayine hâkimi yönelten hâller de gösterilmelidir. Kanunî indirim sebebi söz konusu ise bunun neden kabul edildiği belirtilmelidir. Beraet kararlarında sanığa yüklenen eylemin sabit olmamasından mı, yoksa sabit olmasına rağmen, mahkûmiyeti gerektirmemesinden mi, beraet kararı verildiği gösterilmelidir. Yargıtayın bozmasından sonra yeni bir hüküm kuruluyorsa, bozma ile eski hüküm ortadan kalkmış olacağından, eski hükme kısmen de olsa atıf yapmakla yetinilemez, yeni hüküm, ilk defa veriliyormuşçasına yazılmalıdır. (Kunter-Yenisey, a.g.e. Sayfa 975 .) *As.Yrg.2.D. 06.05.1987, 282-266; (Mahkûmiyet hükmünde, fiilin kanunda unsurları gösterilen suça uyduğunun ikna edici şekilde açıklanması, bu sonuca giderken yapılan değerlendirmenin mantık kuralları içinde açıklanması, sübuta ilişkin delillerin gösterilmesi ve buna dayalı tahlil ve münakaşanın yapılması gerekirken bunlar yapılmak yerine tanık beyanlarının sıralanması ile yetinilmesi, hükmün gerekçesizlikten kanuna mutlak muhalefetle sakatlanmasına yol açar.), As.Yrg.Drl.Krl.19.10.1989, 233-220; As.Yrg.Drl.Krl. 13.05.1993, 52-50; (Bozulmakla hukukî değerini yitiren eski hükme atıf yapmak, yeni hükmün gerekçesinin bulunduğu sonucunu hasıl etmez.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 230 Hükmün ne suretle tefhim olunacağı : MADDE 174 - Hükmün tefhimi, duruşmanın sonunda ve nihayet duruşmanın bitmesinden itibaren bir hafta içinde, hüküm fıkrasının okunması ve gerekçesinin bildirilmesi suretiyle olur. Hüküm fıkrasının okunması her hâlde gerekçenin bildirilmesinden evvel olur. Hüküm fıkrası ayakta dinlenir. Hükmün tefhimi geri bırakılmışsa gerekçesi tefhimden evvel yazılır. Hükmün tefhiminden sonra duruşmayı yöneten askerî hâkim hazır bulunan sanığa, varsa kanun yollarını ve usullerini anlatır. Sanık hazır bulunmaksızın tefhim olunan hükümler usulen sanığa tebliğ olunur. *Hükmün tefhimi daha önce de belirttiğimiz üzere, kural olarak duruşmanın nihayetinde hüküm fıkrasının okunması ve gerekçesinin açıklanması şeklinde yapılır. Gerekçenin açıklanmasından murat, sanığın 112 anlayacağı şekilde verilen hükmün kendisine nedenleriyle anlatılmasıdır. Hükmün anlatılması ile de yetinilmeyecek, varsa kanun yol ve süresi de anlayacağı bir dille anlatılacaktır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 231 Yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilmeyen hâller : Madde 175 - Askerî mahkemece, davanın yetkili olmayan bir askerî savcı tarafından açılmış olması veya sanığa aynı eylemden dolayı disiplin amirlerince ceza verilmiş bulunması sebepleriyle yetkisizlik veya görevsizlik kararı veremez. *ÖZBAKAN bu maddenin mülga ASMKYUK’dan alınma olduğunu, o dönemde askerî mahkemeler arasında derecelenme olduğunu üst askerî mahkemelerde açılan davada, ast mahkemenin görevine girdiğinden bahisle görevsizlik kararı verilemediğini nakletmektedir (Bknz. ÖZBAKAN, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, C. II,1989, s.772) *Askerî mahkeme, önünde açılmış bir davada; sanığa, disiplin amirince disiplin cezası verilmiş olduğunu belirterek yetkisizlik veya görevsizlik kararı veremez. Aynı suçtan verilmiş disiplin cezasının 180. Madde uyarınca mahsubuna karar vermelidir. Görevsizlik ve yetkisizlik kararı : Madde 176 - Duruşma sırasında sanığın veya suçun askerî yargıya tabi olmadığı anlaşılırsa askerî mahkeme görevsizlik kararı verir. Sanığın rütbesi veya sınıfı uygun değilse yetkisizlik kararı verilir. Bu kararlar temyiz olunabilirler ve iddianamenin bütün sonuçlarını meydana getirerek aynı şartlara tabi olurlar. *Duruşmaya başlandıktan sonra suçun adlî yargının görev alanına girdiği anlaşılabilir. Bu durumda askerî mahkemece derhâl görevsizlik kararı verilmeli ve dava dosyası görevli yargı yerine gönderilmelidir. Askerî mahkeme sanığın Genelkurmay askerî mahkemesinde yargılanması gereken biri (generalliğe terfi etmiş bir subay) olduğunu görürse bu kez yetkisizlik kararı vererek dava dosyasını yetkili Genelkurmay askerî mahkemesine göndermelidir. Hakkında dava açılan sanığın sınıfı nedeniyle (yüksek mahkeme üyesi) Yüce Divanda, Yargıtayda yahut Askerî Yargıtayda yargılanması gereken bir Yüksek Mahkemenin (Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi) üyesi olduğu anlaşılırsa, gene görevsizlik kararı verilmelidir. Bilindiği üzere 113 söz konusu Yüksek Mahkemelerin üyeleri görevleri dolayısıyla işledikleri suçlardan Yüce Divanda, bir sivile karşı işleyecekleri şahsî suçlardan Yargıtayda, askerî suçlarından dolayı Askerî Yargıtayda yargılanmaları gerekmektedir. Bknz. 1600 ve 1601 Sayılı Kanunlar). *As.Yrg.5.D.27.11.1996, 728-724; (Sınıf ve rütbesinin uygun olmaması sebebiyle verilen yetkisizlik kararları hariç diğer sebeplere dayalı yetkisizlik kararlarının temyizi kabil değildir.), As.Yrg.3.D.03.04.2001, 242-248 (Görevsizlik kararıyla gelen davalarda, İddianame yerine iddianamenin sonuçlarını doğuran görevsizlik kararının okunması, uygulanması gereken kanun maddesi gösterilmemişse gösterilen suça uyan kanun maddesinin açıklanarak sanığın sorgu ve savunmasının yapılması gerekir.) Duruşma tutanağı ve kapsayacağı hususlar : MADDE 177 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Duruşma için bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak duruşmayı yöneten askerî hâkim ile tutanak katibi tarafından duruşmayı yöneten askerî hâkimin engeli varsa kuruldaki diğer askerî hâkim tarafından imzalanır. Çok sanıklı davalarda duruşma safahatı; mahkemenin uygun ve lüzum göreceği teknik araçlarla tespit olunabilir. Sonradan düzenlenecek duruşma tutanaklarından birer suret önceden isteyen sanık ve müdafie verilir. Duruşma tutanağı : A) Duruşmanın yapıldığı yeri ve tarihini, B) Askerî mahkeme kurulunun, askerî savcının, tutanak katibinin ve varsa tercümanın ad ve soyadlarını, C) İddianamede nitelendirildiği gibi suçun ne olduğunu, D) Sanıkların, müdafilerin, davacıların ve davaya katılanların, vekillerinin ve kanunî mümessillerinin ad ve soyadlarını, E) Duruşmanın açık mı veya gerekçesinin beyanı ile kapalı mı yapıldığını kapsar. *Bir yazının tutanak niteliğini kazanması için, hangi konuyu düzenlediğinin belirtilmesi, düzenleme yer ve tarihinin gösterilmesi ve en önemlisi düzenleyenlerce imzalanması gerekir. Eğer bu tutanak duruşma tutanağı ise maddede açıkça sayılan hususları eksiksiz taşıması gerekir. Maddede sayılan hususları taşıyan tutanağın duruşmaya katılan hâkimler ve tutanak katibi tarafından imzalanması gerekir. Tutanak önce elle not alınarak düzenlenmiş ya da benzeri nedenle sonradan daktilo ile ya da bilgisayarla yazılması gerekmiş olabilir. İşte bu şekilde sonradan daktilo edildiğinde tutanağın düzenlenmesinde bulunan hâkim izin, hastalık gibi nedenlerle görev yerinden ayrılmışsa, yerine kurula katılan diğer hâkim “izinde olduğundan 114 imzada bulunamamıştır”, yahut “istirahatlı olduğundan imzada bulunamamıştır” şeklinde not düşerek duruşma tutanağını imzalamalıdır. *As.Yrg.İBK 21.10.1934, 640-688 (duruşmada savcının hazır bulunduğunun tutanakta gösterilmemesi, bulunmadığı anlamına gelmez.) *As.Yrg.İBK 21.06.2002, 3-3 (sanığın kimliğinde tereddüt yaratmayan daktilo hatası, harf hatası gibi hataların bozma nedeni yapılmamasına, bu nedenle içtihatların birleştirilmesine yer olmadığına) *As.Yrg.Drl.Krl. 29.04.1999, 113-88 (Son duruşma tutanağında yazılı askerî savcı ismi ile, hükümde yazılı askerî savcı ismi birbirini tutmuyorsa, bu bozma nedenidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 07.11.2002, 84-85; (Duruşma tutanağında imza eksiği, sıhhatini etkileyen bir bozma nedenidir. ) *As.Yrg.Drl.Krl. 17.06.1999, 120-133; (Tutanaktaki imza eksiği, bozma nedenidir. ) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK 219, 220 Tutanağa yazılacak diğer noktalar : MADDE 178 - Tutanak, duruşmada geçen iddia ve beyanları ve sanığın sorgu ve savunmasını ve dinlenen tanık ve bilirkişilerin ad ve soyadlarını, yaşlarını ve yerlerini ve sanıkla olan ilişikliklerini yeminli veya yeminsiz dinlendiklerini ve bunların evvelce bir hâkim tarafından alınmış ifadeleri yoksa ağızlarından çıktığı gibi davayı aydınlatmaya yarayan sözlerini ve eğer hâkim tarafından alınmış ifadeleri olup da duruşmadaki sözleri evvelkini tekrardan ibaret ise bu durumun kaydı ile yetinilerek ancak sonraki sözleri öncekinden farklı olduğunda, bunların neler olduğunu ve birbiri ile nasıl uzlaştırıldığını ve eğer uzlaştırılamamış ise bu hususu ve duruşmada okunan evrak ve belgelerin neler olduğunu ve tarihlerini ve sanığın dinlenen tanık veyahut bilirkişilerin ifadelerine ve okunan evrak ve belgelere ve suç eşyasına nasıl cevaplar verdiğini, kısacası, duruşmada geçen bütün vakaları ve arada verilen kararları ve en son hüküm fıkrasını kapsar ve duruşmada yargılama usulünün esaslı kurallarına uyulduğunu da açıkça gösterir. *Bu madde ile duruşmada cereyan eden her şeyin bir film çekiliyormuşçasına kayda alınması, tutanağı okuyanın duruşmada cereyan edenleri duruşmada bulunmuşçasına yaşaması amaçlanmıştır. Kanunun aradığı anlamda bir kayıt, hem daha sonra dosyayı inceleyecek hâkimlere, hem muhtemel bir hâkim değişikliğinde yeni gelen hâkime, hem de dosyanın temyize 115 gitmesi hâlinde temyiz incelemesi yapacak hâkimlere, duruşmada cereyan edenleri doğru algılamalarına imkân vermelidir. Yanlış ya da eksik tespitin, sonra inceleme yapacakları yanlış algılamalara götürebileceği asla unutulmamalı, her şey bir ayna gibi tutanağa yansıtılmalıdır. *As.Yrg.2.D. 19.04.2000, 238-236; (Bilirkişinin adı, soyadı, ihtisası, sanıkla ilgisi belirlenip yemin verilmesi gerekirken doğrudan mütalâasının tutanağa geçirilmesi kanuna aykırıdır.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 221 Tutanağın ispat kuvveti : MADDE 179 - Duruşmanın nasıl yapılacağı hakkındaki kanunî kurallara uyulup uyulmadığı ancak, tutanakla ispat olunabilir. Tutanağın bu kısımlarına karşı yalnız sahtelik iddiası ileri sürülebilir. *Duruşmanın icrası usulüne uyulup uyulmadığı, tutanağa bakılarak belirlenecektir, tutanaktan bu kurallara uyulduğu anlaşılıyorsa bunun aksi, ancak tutanağın sahte olduğu ispatlanarak ortaya konabilir. Unutulmamalıdır ki duruşma tutanakları ile noterlerin düzenledikleri belgelerin gerçeği yansıtmadığı aksini ispatla mümkün olmayıp, sahteliklerinin kanıtlanması gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 24.04.2003, 45-44; (duruşmaya katılan başka hâkim, tutanağı imzalayan başka hâkimse bu durum tutanağın sıhhatini etkiler ve bozma nedeni olur.), As.Yrg.4.D. 1.4.2003, 325-321; (tanıkların dinlenmediği, duruşmanın duruşma salonunda yapılmadığı, avukatın gerçekte duruşmada bulunmadığı yolundaki iddialar duruşma tutanağının sahteliği kanıtlanarak ortaya konulabilir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 222 Hüküm fıkrası : MADDE 180 - Hükmün gerekçesi tamamıyla tutanağa yazılmamış ise tefhimden itibaren yedi gün içinde yazılarak dava dosyasına konulur. Hüküm ve kararlar buna katılan askerî mahkeme kuruluna dahil olanlar tarafından imza edilir. Hükmün aslının yazılmasında askerî mahkeme kuruluna dahil olanlardan biri imza edemeyecek durumda ise engelin sebebi duruşma hâkimi veya diğer askerî hâkim üye tarafından hükmün altına yazılır. 116 (Değişik : 09/10/1996-4191/18 md.) Hüküm fıkrasında; 162 nci maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin ve verilen cezanın nevi ile süresi ve miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının, oturumun tarihinin ve bu oturumda bulunan askerî mahkeme kuruluna dahil olanların ve askerî savcı ile tutanak katibinin ad ve soyadlarının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Hükümlerin ikinci nüshaları ve özetleri duruşma hâkimi veya diğer askerî hâkim üye ve tutanak katibi tarafından imza edilerek askerî mahkemenin mühürü ile mühürlenir. *As.Yrg.Drl.Krl. 29.04.1999 tarih ve 113-88 (Tutanağın baş kısmında bir askerî savcının son kısmında bir başka askerî savcının adının yazılı olması bozmayı gerektirir.) *Hüküm fıkrası mahkemece verilen sonuç cezayı içerir. Gerekçe hüküm fıkrasıyla birlikte yazılıp tefhim edilebileceği gibi, daha sonra da yazılıp dava dosyasına konabilir. Kanun bu sürenin 7 gün olduğunu göstermiştir. İzin, istirahat gibi nedenlerle yazım aşamasında hâkimlerden biri bulunmazsa, “istirahatlı olduğundan, izinde bulunduğundan imzalatılamamıştır” şerhi konup duruşma hâkimi ya da kuruldaki diğer hâkim tarafından imzalanmalıdır.Bu şerhi verenin adı da açıkça imzasının altına yazılmalıdır ki şerh vermeye yetkili biri olduğu anlaşılabilsin. Hüküm fıkrasında maddede belirtilen hususların eksiksiz gösterilmesi gerekir. Sonra heyete katılan askerî hâkimler ve temyiz incelemesi yapacak Askerî Yargıtay yorumla neyin yapılıp yapılmadığına karar vermek durumunda kalmamalı, her şeyi tereddütsüz tutanakta görmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 232 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Gaiplerin Yargılanmaları (*) Gaibin tanımı : MADDE 181 - Konutu bilinmeyen veya yabancı memlekette oturup da askerî mahkemeye getirilmesi mümkün olmayan veya bu suretle çağırılmasının sonuç vermeyeceği kuvvetle anlaşılan sanıklar gaip sayılır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle 181. madde yürürlükten kaldırılmaktadır. 117 (*)CMK’da Gaiplerin yargılanmasına ilişkin kurallar 244-246. maddelerde düzenlenmiştir. Gaip hakkında duruşma açılması : MADDE 182 - Bir gaibin aleyhinde soruşturmaya konu teşkil eden suç, para cezasını veya zoralımı yahut her ikisini gerektirirse duruşma açılabilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. İlân yolu ile yapılacak tebliğ : MADDE 183 - Tebligat Kanununa göre ilân yolu ile yapılacak tebliğ evrakında sanığın adı ve soyadı, yaşı, işi ve belli ise ikametgâhı ve konutu, isnad olunan suç ve duruşma günü ile saati açıklanır. Bundan başka sanık özürü olmaksızın hazır bulunmazsa, duruşmanın yokluğunda yapılacağı ihtarı da eklenir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Sanık adına duruşmaya kabul edilecek kimseler : MADDE 184 - Sanık adına bir müdafi duruşmaya gelebilir. Sanığın yakınlarından bir kimse de kendisinden vekaletname aranmaksızın onu temsil etmek üzere kabul edilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Sanık adına kanun yollarına başvurma : MADDE 185 - 184 üncü maddede gösterilen kimseler sanık için açık bulunan kanun yollarına başvurabilirler. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Belirli malların haczi : MADDE 186 - Sanığın, hükmolunabilecek para cezasının en yüksek derecesine yetecek kadar belirli malları, gerekirse askerî mahkeme tarafından haczolunabilir. Bu haciz hakkında İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulanır. Haczi gerektiren sebepler kalmazsa haciz kaldırılır. 118 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Genel haciz : MADDE 187 - Yukarıdaki maddeye göre haciz kabil olmaz veya haczolunacak mal yetmezse, sanığın Türkiye’de elde edilebilecek bütün malları haczolunabilir. Bu karar Resmî Gazete ile ve askerî mahkeme uygun görürse diğer gazetelerle ilân edilir. Haciz kararının Resmî Gazete ile birinci ilânından sonra sanığın haczedilen mallar üzerindeki temliki tasarrufları, Devlet Hazinesi hakkında hükümsüzdür. Genel haczi gerektiren sebepler kalkar veya 186 ncı madde gereğince bir malın haczi suretiyle Hazinenin hukuku sağlanırsa, genel haciz kaldırılır. Haczin konduğu hangi gazeteler ile ilân edilmiş ise kaldırıldığı da o gazeteler ile ilân edilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Gaip hakkında duruşma : MADDE 188 - Gaip hakkında 182 nci madde hükmü dışında kamu davası açılamaz. Hazırlık soruşturması ile yetinilir ve deliller toplanır. Sanığın gaip olması, müdafi kabulüne engel değildir. Sanığın kanunî yakınları da ona müdafi tutmak hakkına sahiptir. Tanıklar ve bilirkişi yeminle dinlenir Askerî Ceza Kanununun 78 inci maddesinde yazılı eylemleri işleyenlerin yokluklarında kamu davası açılarak sanığın bütün mallarına el konmasına ve haczine hükmolunur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Soruşturma işlerinde gaibe haber verilip verilmeyeceği : MADDE 189 - Gaip olan sanık, soruşturma işlerinin gidişinden kendisine bilgi verilmesini isteyemez. Bununla beraber, askerî savcı konutu bilinen ve fakat çağrılıp getirilmesi imkânsız olan sanığa bilgi verebilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. 119 Gaibe ihtar : MADDE 190 - Konutu bilinmeyen gaibe hazır bulunması yahut konutunu bildirmesi askerî savcı tarafından gazetelerle ihtar olunur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Gaip hakkındaki delillerin toplanması : MADDE 191 - Kamu davası açıldıktan sonra sanığın gaip olduğu anlaşılırsa, toplanması gereken deliller bir naip veya istinabe olunan hâkim aracılığı ile toplanır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Gaip hakkında haciz kararı ve ilânı ve askerlikten tard : MADDE 192 - Aleyhine kamu davası açılması gereken sanık gaip olur ve tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektirecek kuvvetli şüpheler altında bulunursa Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki malları haczedilebilir. Yoklama kaçağı, saklı, bakaya ve firar suçlarından gaip sanığın Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki malları sanık gelinceye veya tutuluncaya kadar haczolunur. Barışta veya savaş hâlinde yabancı memlekete veya düşman tarafına kaçanlar yahut izinsiz olarak yabancı memlekette kalanlar hakkında birinci fıkraya göre verilecek haciz kararı ile birlikte subay, askerî memur ve astsubayların Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına, erbaşların rütbelerinin geri alınmasına karar verilir. Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarma kararına sebep olan suç için kanunda yazılı dava zamanaşımı geçtikten sonra bu karar kesinleşir. Bu kararlar askerî savcının istemi üzerine askerî mahkeme tarafından verilir. Bu karar, Resmî Gazete ile askerî mahkeme uygun görürse diğer gazeteler ile de ilân olunur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Haczedilen mallar üzerinde sanığın tasarrufu : MADDE 193 - Resmî Gazete ile birinci ilândan sonra sanık haczedilen mallar üzerinde ölüme bağlı tasarruflarından başka tasarruflarda bulunamaz. Haciz kararı, gaiplerin mallarını yöneten makama tebliğ olunur. Bu makam malların yönetimini sağlamak için gereken tedbirleri alır. 120 Haczin kaldırılması : MADDE 194 - Haciz, sebepleri kalmaz ise aynı usul ile kaldırılır. Haczin kaldırıldığı, haciz konduğu hangi gazeteler ile ilân edilmiş ise o gazeteler ile ilân olunur ve gaiplerin ortaya çıktıkları da bildirilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. ÜÇÜNCÜ KISIM Kanun Yolları BİRİNCİ BÖLÜM Genel Esaslar Kanun yolları : Madde 195 - Kanun yolları itiraz ve temyizden ibarettir. *Burada olağan kanun yollarından , yani kesinleşmemiş kararlara karşı kanun yollarından söz edilmekte ve bu nedenle sadece itiraz ve temyizin adı geçmektedir. Kanun yollarına başvurma : MADDE 196 - Kanun yolları, askerî savcı ve sanık ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amirine açıktır. Askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri sanık lehine de kanun yollarına başvurabilir. Müdafi, sanığın açık istemine karşı olmamak şartıyla kanun yollarına başvurabilir. (Değişik birinci cümle : 09/10/1996-4191/19 md.) Sanığın kanunî mümessili ve eşi, sanığa açık olan kanun yollarına süresi içerisinde kendiliklerinden başvurabilirler. Sanığın başvurmasına ilişkin kısımlar bunlar tarafından yapılacak başvurma ve onu takip eden işlemler hakkında da uygulanır. *Bir suçtan bir ceza ile mahkûm olanın bir üst mahkemeye, yani kanun yoluna başvurma hakkı adil yargılanma hakkının öğelerinden biridir. 196. Madde Usul Kanunumuzda bu hakkın hiç bir kısıtlamaya tabi olmaksızın varlığını ortaya koymaktadır. CMK’dan farklı olarak askerî mahkemelerde taraf olan Komutanın da kanun yoluna başvurma yetkisinin bulunduğu görülmektedir. 121 *Yeni Tasarı Taslağı ile 196. Madde, yeniden ve uygulamada zaman zaman tereddütler yaratan bazı hususları giderecek şekilde düzenlenmiştir: “TASLAK MADDE 196- Kanun yolları, askerî savcı, şüpheli, sanık ve katılan, katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar ile teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amirine açıktır. Askerî savcı ile teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amiri şüpheli veya sanık lehine de kanun yollarına başvurabilir.” *YİBK 18.11.1975, 7-9; (Sanıkla duruşmaya gelen müdafiin, sanığın açık bir muhalefeti bulunmadıkça, temyizi geçerlidir.) Kanun yollarına başvurma mercii : MADDE 197 - Kanun yollarına başvurma, bundan feragat veya vazgeçme hakkındaki istemlerde merci, taarruz edilen kararı veren veya bu karara aracılık eden askerî savcılık ve eğer taarruz bir mahkeme kararına karşı ise, o mahkemedir. Kanun yoluna başvurma dilekçe ile olur. Ancak, askerî mahkeme veya askerî savcılık tutanak katibine bu hususta bir tutanak düzenlenmesi için yapılacak bir beyan ile de olabilir. Bu tutanak askerî savcı veya kıdemli askerî hâkim tarafından onaylanır. Asker kişiler tarafından en yakın askerî birlik komutanına veya askerî kurum amirine bir beyanda bulunmak suretiyle de kanun yoluna başvurulabilir. Bu hususta bir tutanak düzenlenir. Kanunî mehillere uyulmuş olmak için tutanağın bu mehiller içinde düzenlenmiş olması gereklidir. *Kanun yoluna kural olarak bir dilekçe ile başvurulur. Dilekçenin, kararına karşı kanun yoluna gidilen mercie, ya da mahkemeye verilmesi gerekir. Ancak dilekçe şart değildir, mahkemenin ya da askerî savcılığın yazı işlerine başvurularak kanun yolu iradesini gösteren bir tutanak düzenlettirilip askerî savcı ya da askerî hâkime onaylatılması ile de aynı amaca ulaşılabilir. Bunun dışında asker kişilerin komutanlarına başvurarak aynı mahiyette bir tutanak düzenlettirip kanun yoluna gidilmesi de mümkündür. Bu konuda düzenlenecek tutanağa düzenleme tarihinin ve hangi karara karşı başvurulduğunun açıkça gösterilmesi gerekir. Doğal olarak başvurunun sonuç doğurması için başvurunun kanunun gösterdiği mehiller içinde yapılması, tutanağın da aynı mehiller içinde düzenlenmesi gerekir. *As.Yrg.Drl.Krl. 10.06.1990, 129-123; (Sanık temyiz ettiğini amirine bildirmesine rağmen onun kusuru olmaksızın tutanak düzenlenmemişse, temyiz iradesini geçerli saymak gerekir.) 122 Tutuklu olanların kanun yollarına başvurma usulü : MADDE 198 - Tutuklu olan kişiler askerî ceza ve tutukevi müdürüne bir beyanda bulunmak suretiyle de kanun yollarına başvurabilirler. Bu takdirde bir tutanak düzenlenir. Kanunî mehillere uyulmuş olmak için tutanağın bu mehiller içinde düzenlenmiş olması gerekir. *Tutuklu sanıklar 197. Maddede gösterilen yöntemler yanında, askerî ceza ve tutukevi müdürüne verecekleri bir dilekçe yahut düzenlettirecekleri bir tutanakla da kanun yoluna başvurabilirler. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 263 Kanun yolunun tayininde yanılma : MADDE 199 - Kabule değer bir başvurmada kanun yolunun veya merciinin tayininde yanılma, başvuranın hukukunu bozmaz. *Kanun yoluna başvurmada yanlış kanun yolu seçilmiş olsa örneğin (temyiz yerine itiraz yoluna gidildiği belirtilirse) yahut yanlış mercie başvurulmuş olmasa, o başvurunun geçersiz sayılması sonucunu doğurmaz. *YİBK 22.01.1962, 2-1 (C.savcılarının temyiz dilekçeleri için CMUK’un 293. Maddesi uygulanamaz ve bu dilekçenin 310. Madde uyarınca hâkimin havalesi ile hükmü temyiz edilen mahkemeye verilmesi gerekir. Cumhuriyet savcılarından başka temyiz yoluna başvurabileceklerin dilekçeleri için anılan yasanın 293. Maddesi uygulanabilir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 264 Askerî savcı ve kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin kanun yoluna başvurması : MADDE 200 - Askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından aleyhine kanun yoluna başvurulan karar veya hüküm, sanığın lehine bozulabileceği gibi değiştirme de yapılabilir. *Komutan, ya da askerî savcı tarafından sanığın aleyhine kanun yoluna başvurulması, hükmün sadece aleyhe bozma nedenleri varsa bunların görülmesi sonucunu doğurmaz, lehe bozmayı gerektirecek nedenler varsa bunlar da görülür ve karar veya hüküm lehe bozulabilir ya da değiştirilebilir. 123 *YİBK 17.05.1939, 25-45 (Sanık hakkındaki hüküm, C. savcısı tarafından lehe temyiz edilmişse CMUK’un 294. ve 326. Maddeleri gereğince aleyhe bozulamaz. Temyiz isteminin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğu belirlenmelidir. Süre tutum dilekçesi verildikten sonra, sanık aleyhine bozma isteyen dilekçenin bir haftalık süre içinde verilmemesinden dolayı hükümsüz kılınması mümkün değildir. Temyiz incelemesi aleyhe yapılabilir.) Başvurma hakkından vazgeçilmesi ve etkisi : MADDE 201 - Kanun yollarına başvurma hakkından veya yapılmış bir başvurmadan vazgeçilmesi, bu başvurma için belirli olan mehilin sona ermesinden önce de geçerlidir. Şu kadar ki, askerî savcı ile nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından sanık lehine yapılmış olan başvurma onun rızası olmaksızın geri alınamaz. Müdafiin yapılmış bir başvurmadan vazgeçmesi, ancak ayrıca özel bir vekaletnameye sahip bulunmasına bağlıdır. Askerî Yargıtay Dairelerinde veya Daireler Kurulunda incelenmeye başlandıktan sonra istemin geri alınması mümkün değildir.(*) *Kanun yolu için gösterilen süre içinde kural olarak başvurudan vazgeçmek mümkündür. Ancak, kanun yoluna giden askerî savcı ya da komutan ise ve başvuruları sanığın lehine ise, sanığın rızası olmadan vazgeçilemez. Gene sanık müdafiinin kanun yolundan vazgeçmesi ancak sanığın rızası bulunduğuna dair vekaletnamesinde açıklık bulunması hâlinde geçerlidir. Askerî Yargıtayda dosyanın incelemesine başlanmışsa artık istemin geri alınması mümkün değildir. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle dördüncü fıkra yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 266 İKİNCİ BÖLÜM İtiraz İtiraz olunabilecek kararlar : MADDE 202 - İtiraz, bu kanunda açıkça gösterilen hâllerde kararlara veya askerî mahkeme kararlarına karşı yapılabilir. *Bu maddede ancak açıkça kanunda gösterilen hâllerle sınırlı olarak itiraz kanun yoluna başvurulabileceği gösterilmiştir. O hâlde açıklık bulunmayan hâllerde itiraz yolunun kapalı olduğu sonucuna varılmalıdır. Bu kanun yoluna, ancak bu kanunda gösterilen kararlarla askerî mahkeme kararları konu oluşturabilir. Askerî mahkeme kararlarından uyuşmazlığı nihaî olarak çözmeyen (son karar niteliği olmayan) kararlar anlaşılmalıdır. Uyuşmazlığı nihaî olarak çözen kararlar (son kararlar - hükümler) temyiz kanun yoluna konu oluştururlar. 124 *As.Yrg.Drl.Krl. 29.3.2001, 38-34;(353 S.K.nun açısından sadece 57, 66/2, 74/2, 75/2, 251, 252, 253. Maddelerde yazılı kararlara itiraz mümkündür. 253. Maddeye göre yapılacak başvuru üzerine yerel mahkeme kararına itiraz bir haftalık süreye tabidir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 267 Yürütmenin durdurulması : MADDE 203 - İtiraz, aleyhine itiraz olunan kararın yürütülmesini durdurmaz. Ancak, kararına itiraz edilen makam ve askerî mahkeme veya bu itirazı inceleyecek merci yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. *İtiraz kendiliğinden yerine getirme konusunda etkili değildir. Ancak kararı vermiş olan makam itirazın haklılığını görerek kararın yürütülmesini durdurabilir. Burada yürütmenin durdurulması, idarî yargıda olduğu gibi idarî işlemin etkisiz kılınması anlamında değil, mahkeme kararının infazının durdurulmasıdır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 269 İtirazın karşı tarafa bildirilmesi ve soruşturma yapılması : MADDE 204 - İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için, itirazı karşı tarafa bildirebilir. Bu merci gerekli gördüğü soruşturmayı yaptırabilir veya kendisi yapabilir. İtiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. İtirazın incelenmesi Askerî Yargıtaya ait ise ilk önce Başsavcının mütalâası alınır. İtiraz yerinde görülürse bunu inceleyen merci, aynı zamanda itiraz konusu olan mesele hakkında da kararını verir. İtiraz üzerine verilecek kararlar kesindir. *İtiraz konusunda duruşma yapılmaksızın inceleme yapılır. Dosyada itiraz konusunda bir karar vermeye yetecek bilgi, belge yoksa gerekli görülecek soruşturmanın yapılmasına karar verilir, bu araştırma yapıldıktan sonra itiraz konusu çözümlenir. 125 İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap vermek üzere itirazı karşı tarafa bildirebilir. Kanaatimce itiraz yeni bir konuyu gündeme getiriyorsa, “silâhların eşitliği ilkesi” gereği itirazın karşı tarafa bildirilmesi ve cevap vermesine olanak verilmesi gerekir. İtiraz mercii Askerî Yargıtay ise, Başsavcının mütalâası alınmalıdır. İtiraz üzerine verilecek karar kesindir. (Askerî Yargıtay bir Daireler Kurulu kararında; itiraz üzerine Dairece verilecek karara Başsavcılığın olağanüstü itirazda bulunulabileceğini, bunun temyiz incelemesinin bir bütün olması ile açıklanması gerektiğini ifade etmiştir.) ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Temyiz Temyiz edilebilen veya edilemeyen hükümler : MADDE 205 - Askerî mahkemelerde verilen hükümler temyiz edilebilir. A) Ölüm, on beş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı ceza hükümleri kendiliğinden temyize tabidir. B) Aşağıda yazılı hükümler temyiz olunamaz : 1. (Değişik : 14.07.2004-5219/6 md.) İki milyar liraya kadar (iki milyar lira dahil) para cezalarına dair olan hükümler. 2. (Değişik : 14.07.2004-5219/6 md.) Yukarı haddi on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri. 3. Bu kanun ile başka kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler, Bu hükümler, tekerrüre esas olmaz. Ancak, haklarında 243 üncü madde hükümlerine göre Askerî Yargıtaya başvurulabilir. *Her türlü hükmün Askerî Yargıtayda incelenmesi arzu edilmemiş belli limitlerin altındaki hükümlerin kesin olması öngörülmüştür. Ancak temyiz edilemeyen bu hükümlere karşı bir olağanüstü kanun yolu olan yazılı emir yoluna gidilebileceği gösterilmiştir. *As.Yrg. İBK 25.01.1943, 3298/3574 (1. Askerî Mahkemelerden verilen hükümler temyiz edilebilir. 2. Ölüm, on beş ve ondan yukarı hürriyeti sınırlayan ceza hükümleri resen temyize tabidir. 3. Kısa hapis cezalarına dair olan hükümler temyiz olunamazlar.) *Bknz. aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 03.12.1946, 2807/4596. *As.Yrg.İBK 12.05.1944, 1147-1252 (temyiz edilebilirlik ölçüsünü belirlemede, verilen cezaya değil, verilmesi gereken cezaya bakmak gerekir.) 126 *As.Yrg. İBK 03.12.1946, 2807-4596 (kısa hapis cezaları kabili temyiz değildir.) *As.Yrg. İBK 17.12.1946, 3882-4814 (süresinde temyiz dilekçesi verilip temyiz lâyihasının süresinde verildiğine ilişkin zabıt tutulmamışsa, bu sanığın hakkını ihlâl etmez.) *As.Yrg.İBK 15.02.1978, 1-1 (Askerî Mahkemede bir davanın görülmesi esnasında suçun disiplin mahkemesinin görevine girdiğinin anlaşılması üzerine askerî mahkemece verilen görevsizlik kararlarının; 353 Sayılı Kanunun 162. Maddesine göre “hüküm” niteliğini taşıdığı ve aynı kanunun, kanun yollarına başvurmayı düzenleyen maddeleri ile görevsizlik kararı verilmesine ilişkin maddelerinde bu nevi hükümlere karşı temyiz yolunun kapalı olduğunu gösteren bir kural bulunmadığından, davanın disiplin mahkemesinin görevine girdiğinin anlaşılması hâlinde askerî mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararına karşı temyiz yolunun açık olduğu sonucuna varılmalıdır.) *YİBK 17.12.1930, 23-31 (Duruşmanın tatiline ilişkin CMUK’un 253. Maddesine göre verilen kararlar nihaî karar niteliğinde olmadığından temyiz yeteneği yoktur.) *YİBK 17.12.1930, 26-32 (Kendiliğinden temyize tabi hükümler, aleyhe temyiz edilmedikçe sanık aleyhine bozulamaz.) *YİBK 04.06.1936, 12-14 (1. Ceza Kanunu bakımından ceza ile birlikte söz konusu olduğu yerlerde ceza hükümlülüğünün yasal sonuçlarından olan zoralım hususu, esas davadan ayrı ve bağımsız bir dava hâlinde, esası incelemeye görevli olan mahkemelerde kayıtsız şartsız olarak inceleme konusu olabilir. 2. Aynı şekilde Yargıtayda da incelenebilir. 3. Temyiz edilebilme sınırının belirlenmesinde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınır.) *YİBK 01.07.1942, 25-18 (Kesin hükümle birlikte zoralıma karar verilmişse, zoralımına karar verilen eşyanın değeri itibariyle HUMK’a göre temyizi mümkün olduğu takdirde, zoralıma bağlı olarak kesin olan hükmün de temyiz kabiliyeti vardır.) *Yeni Tasarı Taslağı ile temyiz edilemeyen hükümlerin kapsamı genişletilmiştir. Askerî Yargıtay Genel Kurulu Tasarıya ilişkin görüşünde fer’i ceza içeren alt sınır altındaki hükümlerin de temyiz edilmesinin sağlanmasını önermiştir. Tasarının 39. Maddesiyle getirilmesi düşünülen 205. Madde şöyledir; “Temyiz edilebilen ve edilemeyen hükümler: A) Onbeş yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümler kendiliğinden temyize tabidir. B) Ancak; 127 1.Sonuç olarak belirlenen iki bin lira dahil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, 2.Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraet hükümlerine, 3.Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, karşı temyiz yoluna başvurulamaz. Ancak hakkında 243 üncü madde hükümlerine göre Askerî Yargıtaya başvurulabilir.” Hükümden önceki kararların temyizi : MADDE 206 - Hükümden önce verilip hükme esas alınan kararlar da hükümle beraber temyiz olunabilir. *Duruşma yürütülürken birçok kararlar verilebilmektedir.Bunlara karşı temyiz kanun yolu açık olmadığından temyiz edilmeleri mümkün değildir. Ancak hüküm verildikten sonra bu kararlardan hükme esas alınanların hükümle birlikte temyiz edilmeleri mümkün olmaktadır. Temyiz sebepleri : MADDE 207 - Temyiz, kural olarak hükmün kanuna aykırılığı sebebine dayanır. Hukukî bir kuralın uygulanmaması yahut yanlış uygulanması kanuna aykırılıktır. Aşağıdaki hâllerde kanuna her hâlde aykırılık var sayılır : A) Askerî mahkemenin kanuna uygun olarak kurulmamış olması, B) Kanunen davaya bakamayacak bir hâkimin hükme katılması, C) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebepten dolayı hakkında red istemi olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması yahut bu istemin kanuna aykırı olarak reddolunması suretiyle hâkimin hükme katılmasının sağlanması, D) Askerî mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendisini görevli veya sınıf veya rütbe yönünden yetkili görmesi, E) Askerî savcı veyahut kanunen bulunması gerekli diğer bir kişinin yokluğunda duruşma yapılması, F) Sözlü duruşma sonucu olarak verilen hükümde duruşmanın açıklığı kuralına uyulmamış olması, G) Hükmün gerekçeden yoksun olması, H) Hüküm için önemli olan noktalarda mahkeme kararı ile savunma hakkının kısıtlanmış olması. 128 *Hukuka aykırılıklar ikiye ayrılır. Mutlak hukuka aykırılıklar (mutlak muhalefetler) ve nisbi aykırılıklar (nisbi muhalefetler). Bu maddede A-H bentlerinde sayılan hâller, mutlak aykırılık hâlleridir. Bu aykırılıklar söz konusu ise başkaca hiç bir şeye bakılmaksızın hükmün bozulması yoluna gidilir. Bu maddede gösterilmeyen hukuka aykırılıklar ise nisbi aykırılıklardır. Nisbi aykırılıkların bozma nedeni yapılması için hükmün bu aykırılıktan etkilenmesi (222. Maddenin deyimiyle aykırılığın esasa tesir etmesi) gerekir. Aksi hâlde, hükmü etkilemeyen hukuka aykırılıklar söz konusu ise, bozmaya gerek olmayacaktır. *Hükmün gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. *As.Yrg. İBK 29.12.1976, 2-2 (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 135. Maddesi ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 50. Maddesinin açık hükümleri karşısında; erteleme isteminin reddi hâlinde de mahkemenin gerekçe gösterme zorunluluğu vardır.) *As.Yrg.Drl.Krl. 02.10.2003 tarih ve 67-71 (Yedi günlük süreye uyulmaması hâlinde sanığa, duruşmanın ertelenmesini isteme hakkının bulunduğunun hatırlatılmaması adil yargılanma hakkının ihlâlidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 13.05.1993 tarih ve 52-50 sayılı kararında, daha önce Askerî Yargıtay tarafından bozulmakla hukukî değeri kalmayan eski hükme atıfta bulunulmakla yetinilmesinin yanlış olduğunu, yeni hükme yeniden gerekçe yazmak gerektiğini belirtmiştir. *As.Yrg.Drl.Krl. 03.07.1997 tarih ve 109-99 sayılı kararında, bozmadan sonra verilen direnme hükmünün konusu mahkûmiyet olduğuna göre, yüklenen suçun kanunî unsurları olarak sabit ve gerçekleşmiş sayılan vakıaların gösterilip tartışılmamasını bozma sebebi yapmıştır. *As.Yrg.Drl.Krl. 07.07.1994 tarih ve 80-80 sayılı kararında, Usul Kanununun 207. Maddesinde sayılan nedenlerin tümünün kanuna mutlak muhalefet nedenleri olduğunu, hükmün gerekçeden yoksun olmasının da bu hâllerden biri olduğunu, bu nedenle gerekçe gösterilmemesinin bozma nedeni yapılması gerektiğini göstermiştir. *As.Yrg.Drl.Krl. 13.12.2001 tarih ve 116-117 (Birliğine duruşmaya getirilmesi için yazı yazılmadığı hâlde, duruşmaya gelmedi diye duruşmadan vareste tutup sanığın gıyabında karar vermek AİHS’in 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir ihlâlidir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 24.12.1998 tarih ve 197-179 (Aynı yönde) *As.Yrg.Drl.Krl. 04.03.1999 tarih ve 71-48 (Ağır cezalı işte Askerî Yargıtayda duruşma istenmişken, duruşma yapılmadan dairece karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanmasıdır.) 129 *Askerî Yargıtay 1.Dairesi 14.07.1959 tarih ve 2539-3268 sayılı kararında, sübut delillerinin ne olduğu gösterilmeden sadece sanığın ikrarına dayanılarak hüküm kurulamayacağı gösterilmiştir. *Askerî Yargıtay 5.Dairesi 28.03.1990 tarih ve 202-189 sayılı kararında, Anayasanın ve Usul Kanununun buyurucu kurallarına rağmen, sanıkların leh ve aleyhlerindeki delillerin nelerden ibaret olduğu belirtilip tartışılmadan, suçun maddî unsurlarının nasıl oluştuğu ortaya konmadan, sanıkların savunmalarına itibar edilmeyiş nedenleri açıklanmadan, sadece tanık anlatımı ve bilirkişi görüşü yazılarak sanıkların mahkûmiyetine karar verilmiş olmasını, gerekçesizlikten bozma nedeni yapmıştır. *As.Yrg. 2 Daire 05.02.2003, 148-143 (iddianamenin tebliği ile duruşma arasında geçmesi gereken bir haftalık sürenin hatırlatılmaması, AİHS’in 6. Maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının unsurlarından olan “kendisine yöneltilen isnadı yeterince öğrenebilme hakkı”nı zedeler ve böyle bir durum 353 Sayılı Kanunun 257. Maddesi anlamında kanuna mutlak muhalefet nedenlerinden olan savunma hakkının ihlâli anlamına gelir.) *As.Yrg. 4.Daire 16.09.2003, 729-726 (4709 Sayılı Kanun ile değiştirilen Anayasanın 36. Maddesi adil yargılanma hakkını anayasal bir kural hâline getirmiş ve savunma hakkına verilen önemi öne çıkarmıştır. Sanık vekilinin savunma yapabilmek için istediği sürenin, yargılamanın gereksiz uzatıldığı gerekçesiyle reddi adil yargılanma hakkının ihlâlidir ve 353 Sayılı Kanunun 207/H Maddesi uyarınca bozmayı gerektirir.) *Yeni Tasarı Taslağı ile 207.Maddede yer alan “kanuna aykırılık” deyimleri isabetli olarak “hukuka aykırılık” şeklinde düzeltilmektedir. Sanık lehine olan kurallara aykırılık : MADDE 208 - Sanığın lehine olan hukukî kurallara aykırılık sanığın aleyhine hükmün bozulması için askerî savcıya ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine bir hak vermez. *Sanık lehine konmuş bir usul kuralına uyulmamış olması hükmün sanığın aleyhine olarak bozulmasını talep etme hakkını komutana ve askerî savcıya vermez. Bir örnek vermek gerekirse; sanık hakkında tecilli bir mahkûmiyet verilmişken, askerî savcı ya da komutanın, bozmadan sonra sanığa ne diyeceği sorulmadan hükmün kurulduğunu belirterek hükmün sanığın aleyhine bozulmasını isteme hakları yoktur (As.Yrg.Drl.Krl.22.6.1989,183-171). 130 Temyiz isteminin süresi ve şartları : MADDE 209 - Temyiz istemi karar veya hükmün tefhiminden, tefhim sanığın yokluğunda yapılmış ise tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde olur. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri için temyiz süresi hükmün gerekçesiyle birlikte tebliği tarihinden başlayarak bir haftadır. *As.Yrg. İBK 12.12.1958, 4289-136 (Temyiz dilekçesini süresinde verip de, temyiz lâyihasını süresinde vermeyen sanığın temyizi geçerlidir.) *As.Yrg. İBK 17.02.1967, 3-2 (1. Askerî Mahkemelerden verilmiş bir hükmü temyiz etmek hakkına sahip bulunan sanık veya vekilleri, temyiz için belirli bir haftalık süre içinde hükmü temyiz isteklerini bildirmeleri üzere, şayet bu istemi kapsayan temyiz dilekçesinde veya beyanında ayrıca temyiz sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli sürenin bitmesinden sonraki veya gerekçeli hükmün istek üzere tebliği ile geçecek süreden sonraki bir haftalık zaman içinde temyiz sebeplerini kapsayan temyiz lâyihalarını da hüküm mahkemesine verebileceklerine, 2. Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri gösterilmemesi ve sebepleri kapsayan lâyihanın, yukarıda zikredilen bir haftalık süre içinde verilmemiş olması hâlinde, temyiz lâyihasının, Askerî Yargıtayda temyiz incelemesine geçilinceye kadar verilebileceğine ve bu takdirde de Askerî Yargıtayda temyiz incelemesinin bu lâyihadaki sebepler de dikkate alınarak yapılacağına dair.) *As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3 (1- Askerî savcının; a. Yedi günlük temyiz süresi içersinde vermiş bulunduğu temyiz dilekçesinde, temyiz isteminin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde de temyiz isteminin geçerli sayılmasına, askerî savcının soyut temyiz iradesini açıklamasının yeterli olduğuna, b. Askerî savcının, Askerî Yargıtay Dairelerinde veya Daireler Kurulunda temyiz incelemesine başlanılıncaya kadar, temyizin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirebileceğine ve temyiz incelemesinin bu bildirime göre yapılacağına, 2Askerî savcının, temyiz incelemesi başlanıncaya kadar, temyiz isteminin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde; a. Beraet kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın aleyhinde, b. Mahkûmiyet kararlarında karşı yapılan temyizin sanığın lehinde, olduğunun kabul edilmesine ve buna göre temyiz incelemesi yapılmasına.) *YİBK 20.10.1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu temyizi geçerlidir.) *Karar verilmeden önce verilen temyiz dilekçesi geçerli değildir. (Kunter-Yenisey, a.g.e., s.1133) 131 Eski hâle getirme süresi içinde temyiz süresinin işlemesi : MADDE 210 - Sanığın yokluğunda aleyhine verilen hükümlerde eski hâle getirme isteminin süresi içinde temyiz süresi de işler. Sanık eski hâle getirme isteminde bulunur ise bu istemin reddi ihtimalinin göz önüne alınarak süresi içinde dilekçe vermek veya tutanak katibine bir beyan yapmakla temyiz isteminde bulunmalıdır. Asker kişiler hakkında 197 nci madde hükümleri burada da uygulanır. Bu hâlde temyize ilişkin olan işler eski hâle getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar geri bırakılır. Eski hâle getirme isteminde bulunmaksızın temyiz yoluna gidilmiş ise bu istem, eski hâle getirme istemi hakkından vazgeçilmiş olduğunu gösterir. *Elde olmayan nedenlerle temyiz süresi geçirilmiş olabilir. Bu gibi durumlarda derhâl eski hâle getirilmesini istemek, bir başka anlatımla hastalık, tatbikat benzeri zorunlu bir nedenle süreyi kaçırdığı konusunda kendisini mazur kabul ettirmek için başvuruda bulunmak gerekir. Ancak bu başvuru ile birlikte, kabulüne bağlı olarak temyiz süresi yeniden işlemeye başlayacağından, temyiz dilekçesinin de verilmesi (yahut bu konuda tutanak tutturulması) gereklidir.Bu takdirde süre geçirilmiş olmasına rağmen, eski hâle getirme isteminde bulunmaksızın sadece temyiz yoluna gidilmişse eski hâle getirme istemi hakkı kullanılmamış dolayısiyle temyiz istemi de süre dışında olduğundan süreden red sonucu ile karşılaşılmış olacaktır. Şu hâlde mazeretin kalktığı andan itibaren bir haftalık süre içinde hem mazeret gösterilerek eski hâle getirme isteminde bulunmalı hem de temyiz yoluna gidilmiş olmalıdır. Temyiz lâyihası ve içinde bulunması gereken hususlar : MADDE 211- Temyiz eden taraf hükmün hangi yönden ve neden dolayı bozulmasını istemekte, kural olarak temyiz dilekçesinde veya beyanında veyahut lâyihasında gösterir. Temyiz için dayanılan sebeplerde yargılama usulü ile ilişkin bir kurala mı yoksa kanunî diğer hükümlere mi aykırılık bulunmasından dolayı başvurulduğu gösterilir. Birinci hâlde kanuna aykırı olan hususlar açıklanır. *Temyiz nedenlerinin temyiz dilekçesinde gösterilmesi mümkün olduğu gibi, süresinde verilen temyiz dilekçesinden daha sonra verilecek temyiz lâyihasında temyiz nedenleri açıkça gösterilmelidir. Özellikle askerî savcı ve komutanın temyizinde temyiz dilekçesinin ve lâyihasının kapsamı büyük önem taşımaktadır. Sanık aleyhine temyize gelindiğinde savcı ile komutanın çok net olarak hangi hükmü hangi nedenle temyiz ettiklerini belirtmeleri gerekir. Aleyhe temyize gelinmiş ancak birden fazla hükümden hangisinin temyiz edildiğinde, tüm hükümlere yönelen bir temyiz bulunup bulunmadığı 132 tereddüdüne yol açacak bir muğlaklık söz konusu ise, temyiz dar tutulmalıdır. Yorum yolu ile aleyhe temyizin kapsamını genişletmek mümkün görülmemelidir. *As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3; ( Askerî savcının 7 günlük süre içinde yaptığı temyiz başvurursunun geçerli sayılmasına, temyiz incelemesine başlanana kadar temyizin lehte mi aleyhte mi olduğunu bildirebileceğine, bildirmemesi hâlinde; mahkûmiyet hükmü söz konusu ise lehe temyize geldiğinin kabulüne, beraet hükmü söz konusu ise aleyhe temyize geldiğinin kabulüne.) İsteme bağlı temyiz lâyihası : MADDE 212 - Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli olan sürenin bitmesinden veyahut hükmün gerekçesi henüz tebliğ edilmemiş ise, tebliğinden bir hafta içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri kapsayan bir lâyiha da verilebilir. (Ek cümle : 09/10/1996-4191/21 md.) Sanık ve müdafi dışındaki taraflar temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerini göstermemişler ise, temyiz isteğinin sanığın lehinde veya aleyhinde olduğunu açıkça belirtmeleri gerekir. Lâyihanın verilmesinde 197 ve 198 inci madde hükümleri uygulanır. *As.Yrg.İBK 17.02.1967, 3-2 (1. Askerî mahkemelerden verilmiş bir hükmü temyiz etmek hakkına sahip bulunan sanık veya vekilleri, temyiz için belirli bir haftalık süre içinde hükmü temyiz isteklerini bildirmeleri üzerine, şayet bu istemi kapsayan temyiz dilekçesinde veya beyanında ayrıca temyiz sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli sürenin bitmesinden sonraki veya gerekçeli hükmün istek üzere tebliği ile geçecek süreden sonraki bir haftalık zaman içinde temyiz sebeplerini kapsayan temyiz lâyihasını da hüküm mahkemesine verebileceklerine, 2. Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebeplerinin gösterilmemesi ve bu sebepleri kapsayan lâyihanın, yukarıda zikredilen bir haftalık süre içinde verilmemiş olması hâlinde, temyiz lâyihası, Askerî Yargıtayda temyiz incelemesine geçilinceye kadar verilebileceğine ve bu takdirde de Askerî Yargıtayda temyiz incelemesinin bu lâyihadaki sebepler dahi dikkate alınarak yapılacağına dair.) *Yeni Tasarı Taslağının 41. Maddesi ile 212. Madde yeniden düzenlenmektedir: “İsteme bağlı temyiz lâyihası ve tebliği Madde 212- Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri gösterilmemiş ise, temyiz dilekçesi için belirli olan sürenin bitmesinden veyahut hükmün gerekçesi tebliğ edilmemiş ise, tebliğinden yedi gün içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri kapsayan bir lâyiha da verebilir. 133 Teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri veya askerî savcı temyiz yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleri ile birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.” Temyiz incelenmesi : MADDE 213 - Temyiz lâyihasının verilmemesi veyahut temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz incelemesi yapılmasına engel değildir. *Sanığın ve müdafiinin temyiz lâyihası vermemesi hâlinde dahi temyiz dilekçesi ile hükmün lehine bozulmasını murat ettiğinde kuşku yoktur. Gene müdahilin temyizinin sanığa verilen cezanın kendisini tatmin etmemiş olması nedenine dayandığı açıktır. Sorun komutan veya askerî savcının temyizinde ortaya çıkmıştır. Hem lehe hem aleyhe temyiz imkânı bulunan komutan ile askerî savcının lâyiha vermemeleri hâlinde temyiz dilekçelerinin ne anlama geleceği sorun olmuştur. Sorun aşağıdaki Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kururlu kararı ile askerî savcı yönünden çözülmüştür. Bu çözümün komutan temyizlerine de ışık tuttuğu kabul edilmelidir. *As.Yrg.İBK 26.10.1990, 3-3 (1. Askerî Savcının; a. Yedi günlük temyiz süresi içinde vermiş bulunduğu temyiz dilekçesinde, temyiz isteminin sanığın lehinde mi yoksa aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde de temyiz isteminin geçerli sayılmasına, askerî savcının soyut temyiz iradesini açıklamasının yeterli olduğuna, b. Askerî Yargıtay Dairelerinde veya Daireler Kurulunda temyiz incelemesine başlanıncaya kadar, temyizin sanığın lehinde mi aleyhinde mi olduğunu bildirebileceğine ve temyiz incelemesinin bu bildirime göre yapılacağına, 2.Askerî savcının; temyiz incelemesi başlayıncaya kadar, temyiz isteminin sanığın lehinde mi, aleyhinde mi olduğunu bildirmemesi hâlinde; a. Beraet kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın aleyhinde, b. Mahkûmiyet kararlarına karşı yapılan temyizin sanığın lehinde kabul edilmesine ve buna göre temyiz incelemesi yapılmasına.) Temyiz isteminin hükmü veren askerî mahkemece reddi : MADDE 214 - (Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/22 md.) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilmeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan askerî mahkeme bir karar ile temyiz istemini reddeder. Temyiz eden taraf bu red kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir hafta içinde Askerî Yargıtay’dan bu hususta bir karar 134 verilmesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Askerî Yargıtay’a gönderilir. Şu kadar ki, bu sebepten dolayı hükmün yerine getirilmesi geri bırakılmaz. *Temyiz istemi maddede gösterilen üç hâlde, yerel askerî mahkemece reddedilecektir. Bu red kararı tebliğ edilen temyiz eden, red kararının tebliğinden itibaren 1 hafta içinde Askerî Yargıtaydan bu konuda, yani temyizin süresinde olup olmadığını tesbit konusunda, karar verilmesini isteyebilir. Askerî Yargıtaya başvurulmuş olması yerine getirmeyi engellemez. *As.Yrg.Drl.Krl. 01.02.1990, 19/19; (Temyiz istemi yerel mahkemece reddedilip, bu red kararına sanığın itirazı söz konusu olmadıkça, dava dosyasını doğrudan Askerî Yargıtaya gönderilmesi Kanuna aykırıdır.) Temyiz dilekçesinin veya beyanının etkisi : MADDE 215 - Süresi içinde verilen temyiz dilekçesi veya beyanı hükmün kesinleşmesini önler. Hüküm, temyiz eden tarafa gerekçesi ile tebliğ edilmemiş ise, temyiz olunduğunu mahkemenin öğrenmesinden itibaren bir hafta içinde tebliğ edilir. *Olağan kanun yollarından biri olan temyiz yoluna başvurulması hükmün kesinleşmesini engeller. *As.Yrg. İBK 22.01.1969, 2-3 (Hükmün gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ve temyiz dilekçe ve beyanında temyiz sebepleri de gösterilmemiş olsa bile, temyiz isteminde bulunana her hâlde gerekçeli hükmün tebliği gerekir.) *YİBK 20.10.1975, 7-9 (Sanıkla birlikte duruşmaya gelen ve hâkim huzurunda müdafi olarak kabul edildiği bildirilen vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyiz etmesi hâlinde, sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa bu temyiz geçerlidir.) Temyiz evrakının yollanması : MADDE 216 - Temyiz dilekçesini ve beyanını ve varsa lâyihasını ve kendiliğinden temyize tabi hükümleri, askerî savcı dosyaları ile beraber Askerî Yargıtay Başsavcılığına gönderir. Başsavcı inceleme sonucunu gösteren bir tebliğname ile evrakı Askerî Yargıtay Başkanına verir. *Askerî Yargıtaya yalnız dava dosyası değil, temyiz dilekçesi, varsa temyiz lâyihası ve dosya ile ilgili tüm dokümanlar gönderilir. Emanete alınan belge ve eşyanın ne olduğunu gösteren emanet makbuzlarının dosyaya konup konmadığı ve tüm tutanakların ilgililerce imzalanmış olup olmadığı kontrol edilir, dizi pusulasına bağlanarak askerî savcı tarafından Askerî Yargıtay Başsavcılığına gönderilir. 135 *Yeni Tasarı Taslağı ile hükmü temyiz etmeleri ya da aleyhe sonuç doğurması muhtemel olması hâlinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda, tebliğnamenin taraflara tebliği kuralını getirmektedir. Gerçekten bazen savunma hakkı kullanılamadan aleyhe durumlar doğabiliyordu. Askerî Yargıtay, Kanunda değişiklik yapılmamış olmasına rağmen uzun süredir tebliğnameleri tebliğ etmektedir. Temyiz isteminin kabulü ve reddi : MADDE 217 – (Değişik : 08/06/1972–1596/1 md.) (Değişik birinci fıkra : 09/10/1996-4191/23 md.) Askerî Yargıtay, temyiz isteminin süresi içinde yapılmadığını veya hükmün temyiz edilemez olduğunu veya temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz istemini reddeder. Askerî Yargıtay, gösterilen temyiz sebeplerini kabule değer görmezse reddine karar verir. Askerî Yargıtay temyiz istemini kabule değer gördüğü takdirde lüzum görür, temyiz dilekçesinin veya beyanının ve varsa temyiz lâyihasının birer benzerini karşı tarafa tebliğ eder, karşı taraf bir hafta zarfında yazı ile cevap verebilir.(*) Karşı taraf sanık ise 197 nci madde hükmüne göre yapacağı beyan üzerine düzenlenen tutanak ile cevap verebilir.(*) Savaş hâlinde; Askerî Yargıtay, dosyanın Askerî Yargıtay Başkanlığına intikalini müteakip en geç iki ay içinde karara bağlar. *Askerî Yargıtayda öncelikle temyizin süresinde olup olmadığına, hükmün temyiz edilebilir olup olmadığına ve temyize gelenin buna hakkı olup olmadığına bakılır, bunların olumsuz olması hâlinde temyiz isteminin reddine karar verilir, olumlu olması hâlinde temyiz incelemesini sürdürür. Askerî Yargıtay gerek görürse temyiz dilekçesini karşı tarafa tebliğ eder. Kanaatimce temyiz dilekçe veya lâyihasında yeni bir şey ileri sürülüyorsa adil yargılanma hakkının unsurlarından olan “silâhların eşitliği ilkesi” gereği karşı tarafa tebliğ etmek zorunlu hâle gelir. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle üçüncü ve dördüncü fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır. Ağır cezalı işlerde duruşma : MADDE 218 - (Değişik : 08/06/1972-1596/1 md.) Ağır cezalı işlere ilişkin hükümlerde Askerî Yargıtay incelemesini, sanığın beyanı veya temyiz dilekçesindeki istemi üzerine veya dilerse kendiliğinden duruşmalı olarak yapar. Duruşma gününden sanığa veya istemi üzerine müdafiine haber verilir. Sanık duruşmada hazır bulunabileceği gibi vekaletnameye sahip bir veya birkaç müdafi ile 136 kendisini temsil ettirebilir. Şu kadar ki; 85 inci maddenin son fıkrası hükmü saklıdır. Sanık tutuklu ise duruşmada bulunmasını isteyemez. *As.Yrg.İBK 03.11.1950, 1829-2252 (Askerî Yargıtay Genel Kurulunda duruşma yapılamaz.) *As.Yrg.Drl.Krl. 04.03.1999 tarih ve 71-48 (Ağır cezalı işte Askerî Yargıtayda duruşma istenmişken, duruşma yapılmadan dairece karar verilmesi, savunma hakkının kısıtlanmasıdır.) *Ağır cezalı işten neyin kastedildiği CMUK 421. Maddesinde gösterilmişti. Bu maddeye göre ölüm, ağır hapis ve 10 yıldan fazla hapis cezasını içeren hükümler ağır cezalı idi. *Yeni Tasarı Taslağı ile CMK’da maddenin başlığındaki ve içindeki ağır ceza deyimleri çıkarılmakta on yıl hapis cezası ölçüsü getirilmektedir, daha önemlisi yerinde bir değişiklikle, sanık ve müdafii dışında katılana (müdahile) ve vekiline de duruşma isteme hakkı verilmektedir. Duruşma usulü : MADDE 219 - (Değişik birinci ve ikinci fıkralar : 11/08/19832875/12 md.) Askerî Yargıtay’da duruşma, sözcü üye veya tetkik hâkimi tarafından işin açıklanmasıyla başlar. Raporun duruşmadan önce düzenlenmesi ve imzalanarak dosyaya konulması gerekir. Raporun açıklanmasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı, sanık ve varsa müdafi iddialarını beyan ve bunları açıklar. Bunlar arasında temyizi istemiş olan taraf önce dinlenir. Son söz sanığındır. Duruşmada bu kanunun 129, 130, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 168, 169 ve 170 inci maddeler hükümleri uygulanır.(*) Duruşmalı yapılan incelemelerde karar 174 üncü madde gereğince tefhim olunur.(*) *Duruşması gerçekleştirilecek dosyanın raporunun, sözcü üye ya da tetkik hâkimi tarafından daha önce inceleyebilmeleri için üyelere dağıtılması gerekir. Duruşma sözcü üye ya da tetkik hâkimi tarafından hangi sanığın hangi suçlamalarla ilgili dava dosyasının duruşmasının yapılacağına ilişkin hatırlatma niteliğindeki açıklamasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı ya da yardımcılarından biri tebliğnamesini açıklar. Daha sonra sanık ve müdafii dinlenir. Sön sözü alanın sanık olmasına özen gösterilir. Duruşmada 353 S.K’nın konu ile ilgili kuralları uygulanır. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle üçüncü ve dördüncü fıkralar yürürlükten kaldırılmakta, katılana ve vekiline duruşma isteme hakkı verilmekte olduğundan, duruşma usulünü düzenleyen 219. Madde de buna paralel hâle getirilmekte ve “raporun açıklanmasından sonra, Askerî Yargıtay Başsavcısı, 137 sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Bunlar arasında temyizi istemiş olan taraf önce dinlenir. Son söz sanığındır.” şeklinde düzenlenmektedir. Askerî Yargıtay’ca hükmün bozulması ve esasa hükmedilecek hâller: MADDE 220 - Askerî Yargıtay hükmü bozmuş ise, işi yeniden inceleyip sonuçlandırmak üzere dava dosyasını hükmü bozulan askerî mahkemeye gönderir. Askerî Yargıtay, askerî mahkemenin usulsüz olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı hükmü bozmuş ise aynı zamanda bu işe ait dava dosyasını görevli veya yetkili mahkemeye gönderir. Görev ve yetki hususundaki kararlarına karşı, askerî mahkemelerin direnme hakları yoktur. Askerî Yargıtay, kanunun hükme esas olarak tespit edilen vakalara uygulanmasında yanlışlık yapılmasından dolayı hükmü bozmuş ise aşağıda yazılı hâllerde bizzat davanın esasına hükmeder : A) Vakıanın daha ziyade aydınlatılması gerekli olmaksızın yalnız beraete veya duruşmanın tatiline veya aşağı veya yukarı haddi olmayan bir ceza ile hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirse, B) Askerî Yargıtay Başsavcılığının iddiasına uygun olarak kanunda yazılı cezanın en aşağı haddini uygulamayı uygun görürse, C) Ceza kovuşturmasını düşüren sebeplerden biri var ise, D) Artırma ve indirme sonunda ceza süresini veya miktarını tayinde maddî yanılma olmuş ise, E) Açıkça tespit edilmiş olan suçlunun doğum ve suç tarihlerine göre ceza tayininde gereken indirme yapılmamış veya yanlış indirme yapılmış ise, F) Hükmedilmiş bir ceza yerine adlî tevbih kararı verilmesi gerekiyorsa,(*) G) Cezanın tayininde cezayı artırıcı veya azaltıcı kanunî sebeplerin uygulanmasında gözetilmesi gerekli sıraya uyulmamış ise, H) Kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise, İ) (Değişik : 09/10/1996-4191/24 md.) Harçlar Kanununa ilişkin hükümlerin uygulanmasında veya avukatlık ücret tarifesi uyarınca mahkemelerce hükmedilecek vekalet ücretlerinin tespitinde hata yapılmış ise, J) (Ek : 09/10/1996-4191/24 md.) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece suçluya ceza tayininde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise, birinci hâlde daha az bir cezaya hükmolunması ve ikinci hâlde de hiçbir ceza hükmolunmaması gerekirse. *Kaziyei muhkeme olarak da adlandırılan kesin hükmün dokunulmazlığına dikkat etmek gerekir. Bu itibarla bozmadan, zırhını delmeden 138 bir hükme dokunmak, hükmü değiştirmek, düzeltmek mümkün değildir. Bir yanlışlık varsa ve temyiz nedeniyle Askerî Yargıtayın önüne de gelmişse, yapılacak şey şudur; mutlak muhalefet nedeni varsa, ya da hükmü etkileyen hukuka aykırılık varsa hüküm behemehâl bozulacaktır. Bozmadan sonra Kanun bazı hâllerde hükmün Askerî Yargıtay tarafından düzeltilmesine imkân tanımıştır. Maddede sayılanlar bu hâllerdir. Bu hâlleri geniş yorumlamalıdır. Yeni bir muhakeme faaliyetine gerek olmadığı ve düzeltilecek konuda takdiri gerektirecek bir durum da bulunmadığı hâllerde maddeyi geniş yorumlamak ve mümkün oldukça düzelterek onamak yoluna gidilmelidir. *As.Yrg.İBK 06.11.1965,5-4 (TCK’nın 30. Maddesinin uygulanmasında yapılan ve hâkimin takdirine ihtiyaç göstermeyen maddî yanılmaların, 353 Sayılı Kanunun 220/D fıkrasına istinaden Askerî Yargıtayca düzeltilerek davanın esasına hükmedilmelidir.) *As.Yrg.İBK 27.01.1967, 1-1 (a. 353 Sayılı Kanunun 220. Maddesinin 2. fıkrasının A-İ bentlerinde gösterilen nedenlerden hükmün bozulması hâlinde Askerî Yargıtay hükmün esasına hükmeder. b. Yerel Mahkemece TCK’nın 55/3. Maddesinde indirim yapılmamış ise, hükmü 353 Sayılı Kanunun 220. Maddesi uyarınca bozan daire, TCK’nın 55/3 Maddesini uygulayarak esasa hükmetmelidir.) *As.Yrg.İBK 15.01.1969, 1-2 (1. Kazanılmış hak ceza ve cezaî neticeleri kapsar. 2. HÜKME MÜESSİR OLAN hukukî bir kuralın uygulanmaması yahut yanlış uygulanmış olması hâlleri ile kanuna mutlak aykırılık teşkil eden hâllerde aleyhe temyiz olmasa bile, 227. Maddede kabul edilen esas dairesinde ve kazanılmış hak saklı tutulmak kayıt ve şartı ile hükmün bozulması gerekir.) (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci fıkranın (F) bendi yürürlükten kaldırılmakta ve 45. Maddesi ile 220. Maddenin A bendi aşağıdaki gibi değiştirilmektedir; “A) Vakıanın daha ziyade aydınlatılması gerekli olmaksızın yalnız beraete veya alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse,” Askerî Yargıtay’ca hükmün bozulması : MADDE 221 - Askerî Yargıtay, aleyhine temyiz olunan hükmü hangi yönden kanuna aykırı görmüş ise o yönden bozar. Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna aykırılık hâli bu hükme esas olarak tespit edilen vakalarda olmuş ise bu işlemler de bozulur. *Hüküm görev, sübut, uygulama gibi nedenlerle bozmayı gerektirecek derecede kanuna aykırı bulunabilir. Bu takdirde görevli olmadığı hâlde davaya askerî mahkemece bakılmışsa, görev yönünden hükmün bozulmasına karar 139 verilir. Gene sübuttan aykırılık varsa sübuttan, uygulama yönünden aykırılık varsa uygulama yönünden bozulmasına karar verilir. İkinci fıkrada hükme esas olarak tesbit edilen “vakalar”dan söz edilmekte ise de bunu kararlar olarak anlamak gerekir. Vakanın bozulması söz konusu olamaz, kastedilen hükme esas alınan tek başına temyiz konusu yapılamayan ancak hükme dayanak oluşturan kararlardır. İşte temyiz incelemesi sırasında bu kararların kanuna aykırılığı görüldüğünde hükümle birlikte bunların da bozulmasına karar verilmelidir. *As.Yrg.İBK 11.05.1943, 472-841 (imza noksanından bozulduğunda da, tüm bozma nedenlerinin gösterilmesi gerekir.) hüküm *Aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 11.05.1943, 113-915. *Aynı doğrultuda As.Yrg.İBK 14.05.1943, 3230-3613. *Yeni Tasarı Taslağı ile 221. madde yeniden düzenlenmekte,”kanuna aykırılık” deyimi yerine daha geniş bir kavram olan “hukuka aykırılık” deyimine yer verilmektedir. Askerî Yargıtay’ca incelemelerin konusu : MADDE 222 - Askerî Yargıtay temyiz dilekçe, beyan ve lâyihasında ve tebliğnamede ileri sürülen hususları ve bunlar dışında hükmün esasına dokunacak derecede kanuna aykırı hâllerin bulunup bulunmadığını inceler. *Askerî Yargıtay, temyiz dilekçesinde, temyiz lâyihasında ve Başsavcılık tebliğnamesinde ileri sürülen hususları inceler, ancak inceleyeceği hususlar bunlarla sınırlı değildir. Söz konusu belgelerde ileri sürülmese de kanuna mutlak aykırılık hâlleri ile “hükmün esasına dokunacak derecede hukuka aykırılık” hâllerini de inceleyecektir. Kanuna mutlak aykırılık hâlleri veya hükmün esasına dokunacak derecede kanuna aykırılık bulunması hâlinde hükmün bozulması gerekir. *Yeni Tasarı Taslağı ile 222. Maddedeki ”kanuna aykırılık” deyimi de “hukuka aykırılık” şeklinde düzeltilmektedir. Duruşmasız yapılan incelemeler : MADDE 223 - Duruşma istenilmemiş veya kendiliğinden buna lüzum görülmemiş ise, Askerî Yargıtay, tebliğname ve evrak üzerinde inceleme yapar. 140 İtiraz : MADDE 224 - Askerî Yargıtay Başsavcısı, daire kararlarına karşı kararın kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde Askerî Yargıtay Daireler Kuruluna itiraz edebilir. *Olağanüstü itiraz da denen başsavcılık itirazı, Askerî Yargıtay Başsavcısına tanınmış bir yetkidir. Ancak 225. Maddede olduğu üzere bu yetkinin kullanılması konusunda, askerî savcıların, sanıkların, müdahiller gibi dava ile ilgili olanların istemde bulunarak Başsavcılığı tahrik etmelerine engel bulunmamaktadır. İtiraz süresi 15 gündür. *As.Yrg.Drl.Krl. 13.04.2000, 81-77 (Millî Savunma Bakanının yazılı emirle bozma istemini kanun gereğince, aynen tekrarlayarak tebliğnamede bozma isteyen başsavcının, verilen karara sonuç itibariyle katılmakla birlikte gerekçesine katılmadığını ve bu nedenle gerekçesinin değiştirilmesi gerektiği istemiyle itirazı kabule değer değildir.) *As.Yrg.Drl.Krl. 13.01.2000, 7-14 (Karar düzeltme istemi henüz incelenip karara bağlanmadan başsavcının itiraza gelmesi mümkün değildir.) Kararın düzeltilmesi : MADDE 225 - Askerî Yargıtay Dairelerinin veya Daireler Kurulunun kararlarına karşı Askerî Yargıtay Başsavcısı doğrudan doğruya hükmün veya kararın özüne etkili ve temyiz dilekçe, beyan ve lâyihasında veya tebliğnamede yazılan bir hususun veya bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelenmesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması hâllerinde karar düzeltilmesi isteminde bulunabilir. Bu istem üzerine temyiz incelemesi, kararı vermiş olan Daire veya Daireler Kurulu tarafından yapılır. (Değişik : 11/08/1983-2875/13 md.) Askerî savcılar kendiliklerinden veya ilgililerin başvurmaları üzerine Askerî Yargıtay Başsavcısının bu hususta dikkatini çekerler ve dosyadaki ilgili temyiz dilekçe ve lâyihalarını yollarlar. Askerî Yargıtay Başsavcısının, tetkik için gerekli gördüğü belgeler de askerî savcılar tarafından ayrıca yollanır. Askerî Yargıtay Başsavcısı bu başvurmayı, düzeltmeyi gerektirir derecede görmezse, başvurma hükmün yerine getirilmesinin geri bırakılmasına sebep olmaz. Aksi takdirde yerine getirilmenin geri bırakılmasını derhâl yerine bildirir. Kararın düzeltilmesi istemi reddedilirse, bir daha aynı sebeplerle karar düzeltilmesi isteminde bulunulamaz. *Karar düzeltme olağanüstü kanun yollarından biridir. Askerî Yargıtay Başsavcısına tanınmış bir yetkidir. Bu kanun yoluna gidilebilmesi için; 141 a) Temyiz dilekçe, beyan, lâyihasında veya tebliğnamede belirtilen bir hususun veya bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelemesinde atlanması, b) Bunun hükmün veya kararın özüne etkili bir noksan veya yanlış olması, Gerekir. O hâlde bir yanlış veya noksan bulunmakta ve bu durum temyiz incelemesinde atlanmış olmasına rağmen, hükmün özüne etkili değilse karar düzeltmeye gidilemeyecektir. *As.Yrg.1.D. 08.08.2001, 628-631 (Karar düzeltmede yapılacak inceleme, ileri sürülen nedenlerin esas hükme etkili olup olmadığının, temyiz incelemesinde göz önünde bulundurulup bulundurulmadığının ve dokunulmadan geçilip geçilmediğinin araştırılmasından ibaret olacaktır.) Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi : MADDE 226 - Hüküm, cezanın uygulanmasında kanuna aykırılıktan dolayı sanık lehine bozulmuş ise, bozulan kısımların temyiz isteminde bulunmamış olan veya başka yönlerden temyiz eden öteki sanıklara da uygulanması mümkün olursa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar. *Burada aynı durumda bulunan sanıklar arasında farklı sonuçlar doğmasını arzu etmeyen Kanun koyucu,temyize gelmeyen sanığın da bozmadan yararlandırılmasını öngörmüş, ancak bunu “cezanın uygulanmasında kanuna aykırılık”la sınırlı tutmuştur. Bu deyimin suç vasfı ve ceza tertibindeki hataları kapsadığında kuşku yoktur. Ancak Askerî Yargıtay aşağıdaki kararda olduğu üzere bazen, kanaatimce isabetli bir yol tutturarak, bunu geniş yorumlamakta esasa ilişkin bozmaları temyize gelmeyen sanığa teşmili tercih etmektedir. *As.Yrg.Drl.Krl. 14.12.2000, 178-177 (Bozmanın temyize gelmeyen sanıklara sirayeti için, hüküm sanıklar lehine bozulmuş olmalı, bozma uygulanabilir olmalı ve bozma ceza uygulamasında kanuna aykırılığa dayanmalıdır. Ceza uygulamasına aykırılık sadece cezanın uygulanması ile sınırlı tutulmamalı, esas mesele hakkındaki hukukî hataları da kapsamalıdır.) *Yeni Tasarı Taslağı ile isabetli olarak düzeltilen en önemli hususlardan biri, temyize gelmeyenlerin bozmadan yararlandırılmasına ilişkin 226. Maddede yapılan düzenlemedir. Mevcut maddedeki “cezanın uygulanmasında kanuna aykırılık deyimi Yargıtay ve Askerî Yargıtayca dar yorumlandığından genellikle sübuttan bozulan hükümlerden temyize gelmeyenler yararlanamamakta idi. Ancak yeni düzenleme ile kapsam geniş tutulduğundan bu sıkıntı ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki; 142 “TASLAK MADDE 226- Hüküm, sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” Davaya yeniden bakacak askerî mahkemenin yetkisi : MADDE 227 - Askerî Yargıtay Dairelerince verilen bozma kararlarına askerî mahkemelerin direnme hakları vardır. Ancak, direnme üzerine Askerî Yargıtay Daireler Kurulunca verilen kararlara uymak zorunludur. Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine askerî savcı veya nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından temyiz edilmiş ise, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz (Ek:11/08/1983-2875/14 md.) Sanık veya müdahilin bulunmamaları nedeni ile bozmaya karşı beyanları tespit edilememişse, duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise sanığın her hâlde dinlenilmesi gerekir. *Askerî Yargıtay Dairelerince verilen bozma kararlarına askerî mahkemelerin direnme hakları vardır. Ancak direnmeye karar vermeden önce taraflara bozmaya karşı ne diyecekleri sorulmalı ,bundan sonra eski hükümde direnilmesine karar verildiği açıkça belirtilmeli hüküm fıkrasında en ufak bir değişiklik yapılmamalıdır. Direnme kararında, eski hükümdeki sonuca ulaşmaya götüren gerekçeler tekrar edildikten sonra neden bozmaya uyulmadığı konusundaki gerekçeler de yazılmalıdır. Bir başka anlatımla eski, bozulmakla ortadan kalkan hükme atıfta bulunup sadece direnme gerekçesini yazma doğru değildir. Hem eski kararın gerekçeleri hem de direnmeye götüren gerekçeler yazılmalıdır. *As.Yrg. 05.03.2004 tarih ve 1-1 sayılı İBK ile aşağıda yer verilen 15.01.1969 tarih ve 1-2 sayılı İBK’nın 2 Maddesi değiştirilmiş ise de bu değişiklik eski İBK’daki tesbitin yanlış olmasından değildir. Yeni İBK eskiye açıklık getirmeğe, tereddütleri gidermeğe matuftur. Bu itibarla 1969 sayılı İBK’daki tesbitin, doğru algılanmak kaydıyla, tamamıyla usul hukukuna uygun olduğunu vurgulamamız gerekir. Dolayısıyla söz konusu içtihatta belirtildiği üzere, her hukuka aykırılık değil, hükme etkili olan hukuka aykırılıklarla kanuna mutlak aykırılık oluşturan hâllerde aleyhe temyiz olmasa dahi kazanılmış hakka dokunulmamak kaydıyla hükmün bozulması gerekir.(1969 tarihli İBK’yı yanlış anlayıp hükme müessir olmayan kanuna aykırılıkları da bozma nedeni yapan kararlar karşısında konuya açıklık getirmek amacıyla 1969 tarihli İBK değiştirilmiştir.) 143 *As.Yrg.İBK. 15.01.1969, 1-2 (1. Kazanılmış hak ceza ve cezai neticeleri kapsar. 2. HÜKME MÜESSİR OLAN hukukî bir kuralın uygulanmaması yahut yanlış uygulanmış olması hâlleri ile kanuna mutlak aykırılık teşkil eden hâllerde aleyhe temyiz olmasa bile, 227. Maddede kabul edilen esas dairesinde ve kazanılmış hak saklı tutulmak kayıt ve şartı ile hükmün bozulması gerekir.) *YİBK 15.02.1950, 21-1-A (Görevsiz mahkemece davaya bakılarak verilen hükmün, sanık tarafından temyizi hâlinde, kazanılmış hak saklı kalmak üzere hükmün bozulmasına karar verilmelidir.) *YİBK 08.07.1942, 13-19 (Usul hükümlerine ilişkin değişiklikler, kazanılmış hakka dokunmamak şartı ile değişiklikten öncesini de etkiler, kazanılmış hak konusunun yeni hükmü içeren değişiklikten önce var olması zorunludur. Aksi hâlde böyle bir haktan söz edilemez.) *As.Yrg.Drl.Krl. 30.10.2003, 94-90 (Yerel Mahkemece suçun oluştuğu belirtilmeden TCK’nın 46. Maddesi uyarınca ceza tertibine yer olmadığına karar verilmiş, Dairece önce suçun oluşup oluşmadığının tartışılması, oluştuğunun kabulü hâlinde ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği görüşüyle hüküm bozulduktan sonra bu kez yerel mahkemenin eski hükümde direnilmesine dedikten sonra suçun oluştuğunu kabul ettiğini belirtip bu konuda yeni gerekçelere yer vermesi hâlinde bu yeni bir hüküm olur, direnme olmaz.) *As.Yrg.Drl.Krl. 21.03.2002, 24-22 (Direnilerek verilen yeni hükümde bozulan hükümde yer almayan ASCK’nın 34. Maddesi uyarınca sanığın ceza süresi kadar açığa çıkarılmasına karar verilmiş olması hâlinde direnmeden söz edilemez. Ortada yeni bir hüküm var demektir.) *Yeni Tasarı Taslağı ile 227. Madde Askerî Yargıtay içtihatlarına uygun ve daha anlaşılır hâle getirilmektedir. Yeni madde şöyle; “Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine askerî savcı veya teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri veya 196. Maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmiş ise, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır olamaz. Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da, duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, sanığın her hâlde dinlenilmesi gerekir.” 144 DÖRDÜNCÜ KISIM Yargılamanın Yenilenmesi ve Yazılı Emir Hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi sebepleri : MADDE 228 – Kesinleşen bir hüküm ile sonuçlanmış olan bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi ile tekrar görülür. A) Duruşmada kullanılan ve hükme etkisi olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa, B) Yemin verilerek dinlenilmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek şekilde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçeğe aykırı tanıklık ettiği veya bilgiler verdiği anlaşılırsa, C) Hükümlünün kendisi tarafından sebebiyet verilmiş olan kusur dışında hükme katılmış olan hâkimlerden biri aleyhine ceza kovuşturmasını ve kanunî bir ceza ile hükümlülüğü gerektirecek nitelikte olarak görevini yapmada kusur etmiş ise, D) Ceza hükmü, hukuk mahkemelerinin bir hükmüne dayanmış olup da bu hüküm kesinleşmiş olan başka bir hüküm ile bozulmuşsa, E) Yeni vakalar veya yeni deliller ileri sürülüp de bunlar yalnız başına veya daha önce iradedilen delillerle birlikte göz önünde tutuldukları takdirde hükümlünün beraetini veya daha hafif cezayı gerektiren kanun hükmünün uygulanması ile hükümlülüğü gerektirebilecek nitelikte olursa. *Yargılamanın yenilenmesi kesinleşmiş kararlara karşı söz konusu olduğu için, bir olağanüstü kanun yoludur. Bu maddede sayılan nedenlerle bu kanun yoluna gelinebilir. Bu kanun yolunda Askerî Yargıtay Başsavcısının dosyayı Daireye gönderip göndermeme konusunda bir takdir yetkisi yoktur. Görüşünü içeren tebliğnamesini ekleyerek konuyu Dairelere tevdi etmek üzere Başkanlığa göndermekle yükümlüdür. *As.Yrg İBK 28.06.1943, 2596-1833 (Aynı maddenin sınırları içerisinde düzeltmeye neden olacak şekilde yargılanmanın yenilenmesi istenemeyeceğinden ve içtihatlar arasında aykırılık bulunmadığından karar vermeye yer olmadığına.) *As.Yrg.İBK 01.08.1944, 1576-2282 (İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları, kesinleşmiş kararları etkileyemez.) *As.Yrg.İBK 17.12.1946, 4072-4815 (Kısa hapis cezalarını içeren hükümler hakkında muhakemenin iadesi istenebilir.) 145 *YİBK 15.06.1949, 4-11 (İçtihadı Birleştirme Kararlarına dayanılarak daha önce yerleşik surette uygulanan içtihatlar uyarınca kesin hüküm hâlini almış olan kararlar hakkında içtihat değişikliği üzerine karar düzeltme yoluna gidilemez.) *As.Yrg.Drl.Krl.27.03.2003, 28-30 (Hüküm tarihinde mahkemenin bilgisi dahilinde olmayan, yargılama aşamasında değerlendirmeye tabi tutulmayan ve doğruluğu hâlinde mazeret oluşturacak deliller, yeni delildir.) *Yeni Tasarı Taslağı ile CMK 311. Maddesine paralel olarak AİHM kararlarının yargılamanın yenilenmesi nedeni olacağı gösterilmiştir. 228. Maddeye eklenecek (F) bendi şöyle; “Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.” Yargılamanın yenilenmesine engel olmayan hâller : MADDE 229 – Hükmün yerine getirilmiş olması veya hükümlünün ölümü veyahut hükümlüyü Askerî Ceza Kanununa tabi kılan durumun son bulması yargılamanın yenilenmesi istemine engel olamaz. Ölüm hâlinde, ölenin eşi, usul ve füruu, erkek ve kız kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler. *Kesinleşmiş olması nedeniyle hükmün infaz edilmiş olması, hükümlünün ölmüş olması veyahut hükümlünün terhis, emeklilik gibi nedenlerle askerî yargıda yargılanmasını gerektiren ilişkinin kesilmesi, yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunmaya engel olmaz. Özellikle yüz kızartıcı suçlar bakımından birinin mahkûmiyeti bütün aile fertleri için itibar kaybına yol açacağından suç ayırımı yapılmaksızın ölüm hâlinde ölenin eşinin, usul ve füruunun, erkek ve kız kardeşinin de yargılamanın yenilenmesi yoluna gelebilecekleri gösterilmiştir. *As.Yrg.4.D. 27.06.2001, 489-494; (Babanın, hayatta olan oğlu ile ilgili olarak yargılamanın yenilenmesini isteme hakkı yoktur.) Aleyhe yargılamanın yenilenmesi : MADDE 230 – Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlü aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür : 146 A) Duruşmada hükümlünün lehine kullanılan ve hükme etkisi olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa, B) Yemin verilerek dinlenilmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek şekilde sanık veya hükümlü lehine kasıt veya ihmal ile gerçeğe aykırı tanıklık ettiği veya bilgiler verdiği anlaşılır ise, C) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri aleyhine ceza kovuşturmasını ve kanunî bir ceza ile hükümlülüğü gerektirecek nitelikte görevini yapmada kusur etmiş ise, D) Sanık beraet ettikten sonra cezayı gerektiren eylem hakkında güvenilir bir ikrarda bulunmuş ise, *Maddede belirtilen hâllerde aleyhe yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilecektir.Burada dikkat edilmesi gereken, tesbitlerin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta olması gerektiğidir. Ciddi bir şüphe yeterli görülmemiş, “sahteliğin anlaşılması”, “gerçeğe aykırı tanıklık edilmiş olduğunun anlaşılması”, hâkimin mahkûmiyet sonucunu doğuracak ölçüde görevini yapmada kusur ettiğinin “anlaşılması” ile murat edilen budur. Sanık beraet ettikten sonra cezayı gerektiren “güvenilir bir ikrar”da bulunması nasıl anlaşılmalıdır?.Bazen insanların övündüğü, bazı olayları abarttığı ya da kendini kahraman göstermeye çalıştığı görülür. İşte güvenilir ikrardan anlaşılması gereken bu tür açıklamalardan, övünmelerden farklı, olaylarla teyit edilebilen ciddi açıklamalardır. Bu takdirde ancak aleyhe yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmelidir. *As.Yrg.1.D.17.06.1998, 291-290 (Hükme konu tarihleri kapsayan askerliğe elverişli değildir raporunun sahte olduğunu, böyle bir raporu sunmak bir yana hastaneye bile gitmediğini belirten sanığın güvenilir ikrarda bulunduğu kabul edilmelidir.) Yargılamanın yenilenemeyeceği hâl : MADDE 231 – Kanunun aynı maddesinde yazılı hususların sınırı içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacı ile yargılama yenilenemez. *Kaziyei muhkeme denen kesin hükmün zırhını önemsiz nedenlerle delmek doğru bulunmamış bu nedenle suçun sübutunu, vasfını değiştirmeyecek sadece ceza miktarının değişmesi amacını taşıyan istemlerin kabul edilmeyeceği gösterilmiştir. Yargılamanın yenilenmesi şartları : MADDE 232 – Yargılamanın yenilenmesi hakkında istem, cezayı gerektiren bir eylemin varlığı iddiasına dayanıyorsa, bu istem ancak suçun işlendiğine dair kesinleşmiş bir hüküm verilmiş olduğu yahut delillerin yokluğundan başka sebepler yüzünden soruşturma veya kovuşturmasının yapılması veya devamı mümkün olmadığı takdirde kabul edilir. 147 *Yargılamanın yenilenmesi istemine dayanak olarak cezaî yaptırımı gerektiren bir eylem gösterilebilir. Bu takdirde bir suça vücut veren bu eylemin varlığının kesin bir hükümle ortaya çıkmış olması gerekir. Yahut suçtan mahkûmiyete gidilememişse bunun nedeninin suçun sübut bulmadığından değil, ölüm, akıl hastalığı gibi nedenlerden kaynaklandığının anlaşılması gerekir. Yenilenme istemi hakkında uygulanacak hükümler : MADDE 233 – Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır. *Yargılamanın yenilenmesi bir kanun yolu olduğundan kanun yolları ile ilgili 195. ve müteakip maddeleri burada da uygulanacaktır. Yenilenme isteminin neleri kapsayacağı ve nasıl yapılacağı : MADDE 234 – Yargılamanın yenilenmesi istemi, bu istemin kanunî sebepleri ile sübut delillerini kapsar. Hükümlü veya 229 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen kimseler yargılamanın yenilenmesi istemini bir dilekçe ile veya 197 nci madde hükümlerine göre yapabilirler. *Yargılamanın yenilenmesini hükümlü, ölümü hâlinde eşi, usulü, füruu, kardeşleri bir dilekçe ile isteyebilirler. Dilekçeden ayrı olarak askerî savcılık, askerî mahkeme tutanak katiplerine ya da mensup bulunan birliğin komutanına yapılacak beyanla da istemde bulunulabilir. Bu beyanların tutanak hâline getirtilip, askerî savcıya, askerî hâkime ya da komutana imzalatılması gerekir. Dilekçede, yargılamanın yenilenmesi isteminin kanunî nedenleri ve sübut delillerine yer verilir. Yargılamanın yenilenmesi istemini inceleyecek mahkeme : MADDE 235 – İstemin kabule değer olup olmadığına Askerî Yargıtay karar verir. Bu husustaki karar Askerî Yargıtay Başsavcılığının tebliğnamesi üzerine duruşma yapılmaksızın verilir. Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmün yerine getirilmesini geri bıraktırmaz. Askerî Yargıtay, yerine getirilmenin geri bırakılmasına karar verebilir. *Adlî yargının hilafına askerî yargıda yargılamanın yenilenmesi istemini Askerî Yargıtay inceler. Bu inceleme duruşmasız ve Başsavcılığın tebliğnamesi üzerine yapılır. Yargılanmanın yenilenmesi isteminin kabulü ile yerine getirme kendiliğinden geri kalmaz. Ayrıca Askerî Yargıtayın yerine getirilmenin geri bırakılmasına karar vermesi gerekir. 148 *As.Yrg.Drl.Krl. 09.05.1996, 65-66 (Daireler Kurulu, yerel mahkemelerin direnmelerini ve Başsavcılığın itirazlarını incelemekle yetkili ve görevli olup, yargılamanın yenilenmesi istemlerinin Dairede incelenmesi gerekir.) Yenilenme isteminin kabul olunmaması veya kabulü : MADDE 236 – Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda yazılı şekilde ileri sürülmemiş, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek kanunî hiçbir sebep gösterilmemiş veyahut bunu doğrulayabilecek sübut delilleri beyan olunmamış ise, bu istem, kabule değer olmaması noktasından reddedilir. Aksi takdirde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa bildirmek üzere, bir mehil tayin edilerek karşı tarafa tebliğ olunur. *Maddede yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer bulunmaması sebebiyle reddi düzenlenmiştir. Başvuru ile ilgili usule uyulmaması ve içeriğin haklı olduğunu gösterecek nedenlerin ortaya konulmaması hâlinde başvuru kabule değer bulunmayacaktır. Delillerin toplanması : MADDE 237 – Askerî Yargıtay, yargılamanın yenilenmesi istemini esas olarak kabule değer gördükten sonra gerekirse delillerin toplanmasını askerî savcıdan ister veya bir naibe veyahut istinabe olunan hâkime gönderir. Dinlenecek tanıklara ve bilirkişilere yemin verilip verilmemesini Askerî Yargıtay takdir eder. Delillerin toplanması sırasında ilgililerin hazır bulunmalarına ilişkin konularda hazırlık soruşturmasındaki hükümler uygulanır. Delillerin toplanması bittikten sonra Askerî Yargıtay, Başsavcıdan ve sanıktan tayin edilecek mehil içinde, mütalâa ve düşüncelerini bildirmelerini ister. *Bazen yargılamanın yenilenmesi istemini kesinkes ortaya koyacak deliller ortaya konamaz, ancak buna rağmen ortaya konan deliller hükme dayanak yapılan bazı hususların geçerliğini etkileyebilir. Bu gibi durumlarda doğrudan yargılamanın yenilenmesine karar vermek yerine, istemin esas itibariyle kabulüne karar verilerek önce bu konunun araştırılması yoluna gidilebilir. Kararı veren askerî mahkeme nezdindeki askerî savcı bu araştırmayı yapmakla görevlendirilir. Hükmü etkileyecek önemdeki iddianın kesin olup olmadığı anlaşılmış olur. 149 *As.Yrg.Drl.Krl. 27.03.2003, 28-30 (Yargılamanın yenilenmesi istemiyle ilgili dilekçeye eklenen raporlar, yargılama sırasında yerel mahkemenin bilgisinde olmadığına ve doğrulukları hâlinde suçun oluşumunu etkileyecek olduklarına göre, esas itibariyle yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne karar verip raporların gerçek olup olmadığının araştırılmasına gidilmesi gerekir.) İstemin reddi veya kabulü : MADDE 238 – Askerî Yargıtay’ın soruşturması sonucunda yargılamanın yenilenmesi isteminde yazılan iddialar yeter derecede gerçekleşmez ise veyahut işin durumuna göre 228 ve 230 uncu maddenin (A) ve (B) bendlerinde yazılı hâllerin önceki hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması noktasından reddedilir. Aksi takdirde, Askerî Yargıtay yargılamanın yenilenmesine ve yeniden duruşmanın açılmasına karar verir ve duruşmanın hangi askerî mahkemede yapılacağını gösterir. *237. Maddeye göre yaptırılan araştırma sonucu iddialar sonucu değiştirecek önemde çıkmazsa istemin reddine karar verilir. Aksi hâlde araştırma yargılamanın yenilenmesi istemini doğrularsa, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verilir. Ayrıca bu duruşmanın hangi mahkemede yapılacağına karar verilir. Duruşma yapılmaksızın yargılamanın yenilenmesi : MADDE 239 – Hükümlü ölmüş ise, Askerî Yargıtay yeniden duruşma yapmaksızın ve fakat gerektiğinde lüzumlu delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraetine veyahut yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir. Beraet kararı ile beraber önceki hükmün hükümsüz bulunduğuna da karar verilir. Başka hâllerde de Askerî Yargıtay yeter delil varsa yine, duruşma yapmaksızın hükümlünün beraetine karar verir. Şu kadar ki, kovuşturma kamu davasının açılması suretiyle olmuş ise bu karar Askerî Yargıtay Başsavcısının uygun mütalâası ile verilebilir. *Yargılamanın yenilenmesi istemi esas itibariyle kabul edildiği sırada Askerî Yargıtay, hükümlünün öldüğünü görürse, yüze karşılık gibi duruşmanın belli başlı özelliklerinin kalmadığını adil yargılanma hakkının önde gelen unsuru olan savunma hakkının kullanılamayacak olduğunu görerek duruşma açılmasına karar vermeyecek gerekirse delilleri kendisi toplayarak istem haklıysa yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne ve hükümlünün beraetine, değilse istemin reddine karar verecektir. 150 Önceki hüküm hâlâ geçerliğini koruduğundan, yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü ile birlikte önceki hükmün hükümsüzlüğüne de karar vermek gerekir. Hükümlünün ölümü dışındaki hâllerde de yeterli delil varsa duruşma yapmaksızın hükümlünün beraetine karar verilir. Daha önce Başsavcılığın görüşü alınır. Yeniden yapılacak duruşma ve hüküm : MADDE 240 – Yeniden yapılacak duruşma sonucunda, askerî mahkeme ya önceki hükmü doğru görerek onaylar veya bu hükmü hükümsüz kılarak yenibaştan hüküm verir. Yargılamanın yenilenmesi istemi yalnız hükümlü tarafından olur veya hükümlü lehine olmak üzere askerî savcı veya 229 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen kimseler tarafından yapılır ise, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz. *Askerî Yargıtayın yargılamanın yenilenmesine karar vermesi üzerine dosyayı alan askerî mahkemenin yapacağı şey, neden yargılamanın yenilenmesine karar verildiğine dikkat ederek duruşmayı sürdürmektir. Yapılacak duruşma sonunda mahkemenin gene eski kanaatine ulaşması mümkündür. Bu takdirde Kanunda da açıkça belirtildiği üzere askerî mahkeme eski hükmü onayladığını yazacaktır. Farklı sonuca ulaştıysa bu kez önce eski hükmü hükümsüz kılacak sonra yeni hükmü kuracaktır. Ancak kazanılmış hak ilkesi sanık tarafından ya da sanık lehine yargılamanın yenilenmesi gereği yoluna gelinmişse yeni ceza eskisinden daha ağır olamayacaktır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Bknz. CMK Md. 323 Haksız çıkacak olandan alınacak para cezası: Madde 241 - (Değişik: 11/08/1983-2875/15 md.) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan hükümlü haksız çıkar ve istemi kötü niyetli olursa onbin liradan otuzbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Hükümsüz kılınan hükmün ilânı : MADDE 242 – Yargılamanın yenilenmesini isteyen kimse dilerse önceki hükmün hükümsüz kılındığı, Resmî Gazete ile ilân olunur. Askerî mahkeme uygun görürse başka gazeteler ile de ilân olunabilir. 151 *Alenî bir yargılama sonunda kamu oyu önünde mahkûm olan hükümlü, itibarının iadesi anlamında, eski hükmün hükümsüz kılındığının ilânını isteyebilir. Bu durumda resmî gazetede ve askerî mahkeme gerek görürse diğer gazetelerde ilân edilir. Yazılı emir ile bozma : MADDE 243 – Askerî mahkemelerden verilen ve Askerî Yargıtay’da incelenmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerde kanuna aykırılık bulunduğunu öğrenen Millî Savunma Bakanı, o kararın veya hükmün bozulması için Askerî Yargıtay’a başvurması için Askerî Yargıtay Başsavcısına yazılı emir verebilir. Bu emirde bozulmayı gerektiren sebepler gösterilir. Askerî Yargıtay Başsavcısı tebliğnamesine yalnız bu sebepleri yazar ve dosyayı Askerî Yargıtay Başkanlığına verir. Askerî Yargıtay, ileri sürülen bu sebepleri yerinde görürse kararı veya hükmü bozar. Askerî mahkemenin davanın esasını da çözümleyecek şekilde verdiği hükümlerin bu suretle bozulması ilgili kimselerin aleyhine etki yapmaz. Bozulma bu kimselerin lehine olduğu takdirde aşağıdaki işlem yapılır : A) Yerinde görülen bozulma sebepleri hükümlü olan kimselerin cezasını tamamıyla kaldırması gerekiyorsa Askerî Yargıtay, önce hükmolunan cezanın çektirilmemesini kararında ayrıca yazar. B) Yerinde görülen bozma sebepleri hükümlünün cezasının tamamıyla kaldırılmasını gerektirmeyip daha hafif bir cezanın uygulanmasını gerektiriyorsa Askerî Yargıtay uygulanması gereken cezanın ne olduğunu kararında gösterir. Eğer, bozma davanın esasını çözmeyen kararlara dair ise yeniden yapılacak inceleme ve soruşturma sonucuna göre gerekli karar verilir. *Yazılı emirle bozma kurumu, Önceki Kanunumuz olan Usul-ü Muhakemat-ı Cezaiyye Kanununda yer almakta idi. O Kanunda bu şekilde hükmü bozulan hâkim sorumlu da tutuluyordu. Yazılı emirle bozma yapılabilmesi için hükmün Yargıtaydan geçmeksizin kesinleşmiş olması, yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyecek ölçüde hukuka açık bir aykırılığın yapılmış olması ve Bakanın bu konuda istemde bulunması gerekir. Bozma hükümlünün lehine ise, ortaya çıkan duruma göre ya cezanın çektirilmemesine, ya da daha az ceza verilmesi gerekiyorsa bu az cezanın ne olduğuna Yargıtayca karar verilecektir. Bu yolla bozulan hükmün aleyhe etki etmesi söz konusu değildir. Gözden kaçırılmaması gereken; burada yasaklananın, hükmün aleyhe bozulması değil ama aleyhe etki etmesidir. Bir başka anlatımla yargılama yapılmasını gerektirmeyecek açıklıkta bir hukuka 152 aykırılık var ve bundan hükümlünün daha ağır cezaya çarptırılması gerektiği anlaşılıyorsa, hüküm bozulacak aleyhe de ceza tertip edilecek ama bunun aleyhe etki etmeyeceği belirtilecektir. Yazılı emirle bozmadan amaç, hâkime doğruyu öğretmektir. O nedenle doğru aleyhe de olsa söylenecektir. Ama çektirilecek cezanın eski ceza olduğu gösterilecektir. (Daha fazla bilgi için Bknz. F. Ferhanoğlu, Ceza Muhakemesinde Yazılı Emir, l984 Ankara) *As.Yrg. İBK (yazılı emir yetkisi bakanın şahsına verilmiş bir yetkidir. Yerine vekil tayin edilmedikçe başkası bu yetkiyi kullanamaz.) Bu İBK’nın verildiği tarihte 1924 Anayasası geçerli olup, bu Anayasanın 49. Maddesine göre özrü çıkan bakanın yerine bir diğeri muvakkaten vekalet edebilir, bir bakan birden fazla bakana vekalet edemez. Eski Usul Kanunumuzun 272. Maddesi bugünkü 243. Maddenin aynısıdır. *As.Yrg. İBK 08.10.1946, 3456-4013 (şahsî hukuka ilişkin konularda yazılı emre gelinemez.) *YİBK 26.10.1932, 29-12 (Uygulamadaki yanlışlıklardan başka, esas ve hükme etkili olan usul yanlışlıklarından dolayı da yazılı emir yoluna başvurulabilir. Yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmü, davanın esasını çözümlüyorsa yargılamanın tekrarlanmaması, aksi hâlde yargılamanın tekrarlanması gerekir.) *YİBK 03.06.1936, 129-11 (Zaman aşımı, genel af ve düşme kararları davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardır. Yazılı emir üzerine bozulan bu kararlarda yargılama tekrarlanamaz.) *YİBK 14.11.1977, 3-2 (Erteleme istemi hakkında bir kararı kapsamayan veya yasal gerekçe gösterilmeden bu konudaki istemin reddine veya kabulüne ilişkin olup, temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı, yazılı emir yoluna başvurulamaz.) *Yeni Tasarı Taslağının önemli değişiklikler yaptığı maddelerin başında yazılı emirle, yeni deyimle “kanun yararına bozma” ile ilgili 243. Maddedir. Birinci değişiklik, Bakan dışında belirli hâllerde Askerî Yargıtay Başsavcısına da bu kanun yoluna başvurma yetkisinin tanınmış olmasıdır. Bu yetkiyi siyasi bir makamı işgal eden bir kimsenin kullanmasını Anayasa Mahkemesi Anayasaya aykırı bulmamışsa da, bu yetki öğretide tartışılmakta idi, Bakan yanında Başsavcıya da bu yetkinin tanınması isabetli olmuştur. Bir diğer önemli değişiklik, kanun yararına bozmanın kapsamının genişletilmiş olmasıdır. Önceki madde ile hükümlerin bozulması sınırlı hâllerde olabilmekte ve yeniden muhakeme yapılamamakta idi. Yeni Tasarı Taslağı ile hükmün davanın esasını çözmeyen yönlerine ve savunma hakkının kısıtlanmış olması sonucunu doğuran usul işlemleri nedeniyle istemde bulunulması hâlinde de eski hükümden daha ağır ceza vermemek şartıyla kanun yararına bozma yapılabilmesine ve yeniden muhakeme yapılabilmesine imkân verilmektedir. 153 BEŞİNCİ KISIM Cezaların Yerine Getirilmesi ve Yargılama Giderleri BİRİNCİ BÖLÜM Cezaların Yerine Getirilmesi ile İlgili Hükümler Cezanın ne vakit ve kimin tarafından yerine getirileceği : MADDE 244 - Askerî mahkemelerce verilen ceza hükümleri, kesinleşmedikçe yerine getirilmez. Askerî mahkemelerden verilen hükümlerin aslına uygun olduğu ve yerine getirilmesi gerektiği askerî mahkeme kıdemli askerî hâkimi tarafından, hükmün altına işaret edilmek suretiyle onaylanır. Ölüm cezasının yerine getirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır.(*) Hükümlerin yerine getirilmesi davayı açan askerî savcılar tarafından kovuşturulur. (Değişik : 15/01/1985-3150/2 md.) Subaylar hakkındaki hükümler, askerî savcının talebi üzerine teşkilatında askerî mahkeme kurulu kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından yerine getirilir. Asker kişi olmayanlara ait hükümler yerine getirilmek üzere Cumhuriyet savcılıklarına gönderilir. (Ek : 15/01/1985-3150/2 md.) Cezaların askerî cezaevlerinde ne suretle infaz edileceği, hükümlüler hakkında kimler tarafından ve ne gibi inzibati tedbirler ve disiplin cezaları verilebileceği, Millî Savunma Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir. Kınama haricindeki disiplin cezaları askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan bir üyesi tarafından verilir. Ancak, acil hâllerde askerî savcılar veya askerî ceza ve tutukevi yetkililerince verilecek inzibati cezalar uygulamaya konulur ve derhâl bir hâkim onayına sunulur. *Adlî yargıda infaz, hüküm özeti ile yapılırken askerî yargıda doğrudan hükmün aslı yada nüshası üzerinden yapılmaktadır. Bu nedenle “asıl olan kısa karardır” özdeyişi yerleşmiştir. Askerî yargıda zaten asıllardan biri demek olan nüsha üzerinden infaz yapıldığından bu özdeyişin yerinin olmaması gerekir. Maddede subaylar hakkındaki hükümlerin askerî savcının talebi üzerine teşkilatında askerî mahkeme kurulu kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından yerine getirileceği belirtilmiş ise de bunu, tüm askerler hakkındaki hükümlerin söz konusu kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından yerine getirileceği anlaşılmalıdır. 154 Siviller hakkında verilmiş hükümlerin infazı Cumhuriyet savcılıkları tarafından yapılır. Bu nedenle infaz için asker olmayan kişilere ait hükümlerin Cumhuriyet savcılıklarına gönderilmesi gerekir. Hükümlüler hakkında verilecek disiplin cezaları kural olarak hâkim tarafından (kınama haricindekiler mahkemenin hâkim sınıfından olan bir üyesi tarafından) verilir. İvedi hâllerde askerî savcı veya askerî cezaevi yönetimi tarafından inzibati ceza uygulamaya konulur ancak derhâl söz konusu hâkimin onayına sunulur. *Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle üçüncü fıkra yürürlükten kaldırılmakta ve 53. Maddesiyle, 244. Madde yeniden düzenlenmekte ve askerî ceza ve tutukevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler hakkında da 13.12.2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı gösterilmektedir. Ölüm cezasının tehiri sebebi ve yerine getirilme usulü : MADDE 245 - Ölüm cezası, akıl hastalığına tutulanlar iyileşmedikçe ve asker kişi olan gebe kadınlar doğurmadıkça yerine getirilmez. Ölüm cezası hükümlünün mensup olduğu din ve mezhebin özel günlerinde de yerine getirilmez. Kurşuna dizmek suretiyle uygulanacak ölüm cezası askerî makamlarca yerine getirtilir. Yerine getirme sırasında mümkün olduğu takdirde askerî mahkemeden bir üye ile ayrıca askerî savcı, tabip ve tutanak katibi ve ceza evi idaresi memurlarından biri bulunur. Hükümlünün mensup olduğu dinin ruhani sıfatını haiz bir kişi ile müdafii de hazır bulunabilir. Ayrıca, orada bulunan kıt’alar, silâhsız bir hâlde İnfaz yerine çıkarıldıktan sonra, hükümlü, silâhlı bir takım muhafazasında ve askerî alametlerden yoksun olarak getirilir. Hükümlülüğüne ait hüküm fıkrası ve yerine getirmenin gerektirdiğini gösteren onaylama yüksek sesle okunduktan sonra gözleri bağlanır. Hükümlünün bağlı olduğu kıt’anın ve bu kıt’a o yerde bulunmuyorsa oradaki diğer bir kıt’anın en eski erbaş ve erlerinden ve değişik bölük ve birliklerden seçilmek suretiyle teşkil edilen bir manga bağlı oldukları birliğin görevlendirilecek bir subayının el işareti ile hükümlünün üzerine ateş ederler. Hükümlünün cesedi, tören yapılmadan askerî makamlarca gömülür veya isterlerse mirasçılarına verilir. Ölüm cezasının yerine getirilmesi hakkında bir tutanak tutulur ve orada memur olarak bulunanlar ile nöbetçi subayı tarafından imza edilir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. 155 Diğer cezaların yerine getirilmesinde geri bırakma : MADDE 246 - Yoklama kaçağı, bakaya ve saklı suçlarından dolayı hükümlü olanların cezaları aynı dönemde askere çağırılanlar kadar hizmet ettikten sonra yerine getirilir. Akıl hastalığına tutulan hükümlüler hakkında hürriyeti bağlayıcı cezanın uygulanması iyileştikten sonraya bırakılır. Diğer bir hastalıkta hürriyeti bağlayıcı bir cezanın yerine getirilmesi hâlinde hükümlünün hayatı için bir tehlike teşkil ediyorsa, bu hükümlüler hakkında da aynı şekilde hareket olunur.(*) Hürriyeti bağlayıcı bir cezanın yerine getirilmesi gebe olan veya doğum gününden başlayarak altı ay geçmemiş bulunan kadın asker kişiler hakkında da geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa doğum gününden başlayarak iki ayı geçince cezanın yerine getirilmesine başlanır. (*) Askerî Ceza Kanununun 64, 65, 66, 67, 68, 69 ve 70 inci maddelerinde yazılı suçları işleyen erbaş ve erler hakkında cezaların yerine getirilmesi, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin teklifi üzerine, aynı dönemde askere çağırılanlar kadar hizmet gördükten sonraya bırakılabilir. *Bu maddede bazı suçlardan ötürü erbaş ve erler hakkında verilen cezaların terhise bırakılmasına imkân tanınmaktadır. Ancak uygulamada bu maddenin sağladığı imkândan yararlanıldığı pek görülmemiştir. Oysa geniş olarak uygulanmasına hem askerlerin psikolojisi hem de ailelerinin psikolojisi ve maddî olanakları bakımından büyük fayda bulunmaktadır. Bu nedenle Askerî Ceza Kanununun 64 ,65, 66, 67, 68, 69 ve 70 inci maddelerinde yazılı suçları işleyen erbaş ve erler hakkında verilen cezaların terhislerine bırakılması gelenek hâline getirilmeli ve bu amaçla nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı ve askerî kurum amirinin teklifi sağlanarak infaz terhise ertelenmelidir. Kanunda teklifi yapacak makam olarak komutanın gözükmesi, bu teklifi almak için askerî savcıların harekete geçmesine engel değildir. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle ikinci ve üçüncü fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır. Cezasını çekmeye gelmeyen veya kaçacağından şüphe edilen hükümlüye yapılacak işlem : MADDE 247 - Hükümlü, cezasını çekmek üzere yapılan davete uymaz veya kaçacağı hakkında şüphe uyandırırsa veya hükümlü kaçmış veya saklanmış ise, askerî savcı bir yakalama müzekkeresi verebilir. 156 Yakalama müzekkeresine yakalanacak kişinin mümkün olduğu kadar açık kimliği, şekli, cezası ve yakalama sebebiyle nereye gönderileceği yazılır. *Her hükümlü için yakalama müzekkeresi çıkarılmaz. Yapılan davete uymayan ya da kaçma hazırlıkları yapan hükümlü için ya da kaçmış veya saklanmış hükümlü için yakalama müzekkeresi çıkarılır. Ülkemizde özellikle akrabalar arasında isim benzerlikleri nedeniyle doğabilecek yanlışlıkları önlemek için kimlik bölümü çok ayrıntılı düzenlenmelidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Savaş Hâlinde Hükümlerin temyizi ve yerine getirilmesi : MADDE 248 - Savaşta, askerî mahkemelerden verilen hükümler temyiz olunamaz. Ölüm, onbeş yıl ve bundan yukarı hürriyeti bağlayıcı ceza hükümleri, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri tarafından temyiz edilebilir. Bu takdirde sanık ve varsa müdafii ile askerî savcıya da bir hafta içinde temyiz sebeplerini bildirmeleri için müsaade olunur. 197 ve 198 inci maddeler hükümleri bu hâlde de uygulanır.(*) Ölüm cezalarına dair hükümlerin onaylanmasına Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanı yetkilidir.(*) Onaylanan bu hükümler Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı alınmaksızın yerine getirilir.(*) Nezdinde askerî mahkeme bulunan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri hükmü temyiz etmediği takdirde dosyayı doğruca Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanına gönderir.(*) Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanının, hükmün verildiği tarihten itibaren bir ay içinde temyiz etme yetkisi vardır. *Kural, savaş hâlinde temyiz yolunun kapalı olmasıdır. Sadece 15 yıl ve daha ağır hürriyeti bağlayıcı cezalar nezdinde askerî mahkeme kurulan birlik komutanı tarafından temyiz edilebilir. Komutanın temyiz etmesi hâlinde sanık müdafii ve askerî savcıya temyiz sebeplerini bir hafta içinde bildirmeleri için süre verilir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan birlik komutanı dışında Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanının da bir ay içinde hükmü temyiz etme yetkisi bulunmaktadır. (*)Yeni Tasarı Taslağının 59. Maddesiyle dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci fıkralar yürürlükten kaldırılmakta ve 55. Maddesiyle, 248. Maddede yer alan “ölüm” sözcüğü maddeden çıkarılmaktadır. 157 Savaş hâlinde yerine getirmenin tehiri : MADDE 249 - Savaş hâlinde, askerî mahkemelerden verilen ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmayı veya askerî öğrencilik hakkının kaybedilmesini kapsayan veya gerektiren cezalar hariç olmak üzere, diğer şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine getirilmesi, nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirinin istemi üzerine Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanı veya onun yetki verdiği diğer komutanlar tarafından savaşın sonuna kadar geriye bırakılabilir. Bu geri bırakma süresi içinde zamanaşımı işlemez. *Yeni Tasarı Taslağının 56. maddesiyle “şahsî hürriyeti bağlayıcı ceza” deyimi, “hapis cezaları” şeklinde değiştirilmektedir. Savaş hâlinin bitiminde yapılacak işlem : MADDE 250 - Savaş hâlinin bitmesinde 248 ve 249 uncu madde hükümleri uygulanmaz. Henüz bitmemiş olan işlemler hakkında barış hükümleri uygulanır. Önce hüküm verilmiş ve fakat kanunen yetkili merciler tarafından hükmün aslına uygun olduğu ve yerine getirmenin gerektiği onaylanmamış ise bu takdirde keyfiyet sanık ve varsa müdafiine ve askerî savcıya tebliğ edilir. Bu tebliğ gününden başlayarak kanunî mehil içinde sanık ve varsa müdafii ile askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri temyiz yoluna gidebilirler. Tutukluluk ve hastalık sürelerinin cezadan indirilmesi : MADDE 251 - Hüküm kesinleşmeden önceki tutukluluk süresi hükümlülük süresinden indirilir. Cezanın yerine getirilmesine başlandıktan sonra hastalık sebebiyle hükümlü, cezaevi hastanesinden başka bir hastaneye kaldırılmış olsa da bu hastanede geçen süre cezadan indirilir; şu kadar ki cezanın yerine getirilmesini durdurmak için hükümlü, hastalığı kendisi meydana getirmiş ise, bu hükümden yararlanamaz. Bu son hâlde askerî savcı askerî mahkemeden bir karar almakla yükümlüdür. *YİBK 06.03.1940, 5-68 (Beraat eden sanığın beraat ettiği suçtan dolayı tutuklu kaldığı sürenin beraat kararı kesinleşmeden evvel işlemiş olduğu diğer suç için verilmiş olan cezadan mahsubu gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. 158 Değişik hükümlerdeki cezaların toplanması : MADDE 252 - Bir kimse değişik suçlardan dolayı gerek askerî mahkemeler tarafından gerek askerî mahkemeler ile adliye mahkemeleri tarafından ayrı ayrı hükümlü olursa, hükmolunan cezalar hakkında Türk Ceza Kanununda yazılı cezaların toplanması kuralına uyularak, genel bir ceza tayini için karar istenir. Değişik hükümler askerî mahkemelerden çıkmış ve ceza dereceleri eşit ise, genel ceza, son hükmü veren askerî mahkeme tarafından; eğer ceza dereceleri eşit değilse, genel ceza, ağır cezaya hükmeden mahkeme tarafından ve eğer değişik hükümler adlî ve askerî mahkemelerden çıkmış ise, ceza ve mahkemenin derecesi ne olursa olsun, genel ceza, askerî mahkeme tarafından tayin olunur. Hükümlerden biri Askerî Yargıtay’ca verilmiş ise, genel ceza da oraca verilir. *YİBK 11.05.1940, 25-58 (Seneden aşağı olarak hükmolunan cezaya içtima sebebiyle ilave yapmak gerektiğinde, hasıl olan ceza, seneyi geçse bile ay olarak ifade edilmeli ve bir sene veya daha fazla hükmedilecek cezalara yapılacak arttırmada veya eksiltmede, arttırma ve eksiltme oranının senenin aylara taksimi üzerine tayin ve tertibi gerekir.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Hükümlerin açıklanması : MADDE 253 - Bir hükmün özünün tayininde veya tayin edilen cezanın hesabında kararsızlık olursa veya cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilmesinin gerekmeyeceği iddia olunursa bu konuda cezayı veren askerî mahkemeden bir karar istenir. Bu askerî mahkeme kaldırılmış ise ona en yakın askerî mahkeme karar verir. Bu başvurmalar cezanın yerine getirilmesini geri bıraktırmaz. Şu kadar ki askerî mahkeme cezanın yerine getirilmesinin geri bırakılmasını emredebilir. *Eskiden “tavzih” denilen hükümlerin açıklanmasını istemek 253 ncü maddede düzenlenmiştir. Hükümlerin açıklanmasını isteyebilmek için aşağıdaki üç hâlden birinin gerçekleşmesi gerekir. a) Hükmün özünün tayininde kararsızlık olması, b) Tayin edilen cezanın hesabında kararsızlık olması, c) Cezanın kısmen veya gerekmeyeceğinin iddia olunması, 159 tamamen yerine getirilmesinin Bazen mahkeme hükmü o kadar kötü kaleme almış olur ki, neyi kastettiğini anlamak konusunda tereddüt hasıl olabilir. Dolayısı ile mahkemenin şu cezayı mı, bu cezayı mı öngördüğü, yahut bunları tecil edip etmediği anlaşılmayabilir yahut bunun gibi bir durum gerçekleşebilir. İkinci hâl, mahkeme cezayı verirken hesap hataları yapmıştır. Hatta hesap hatasının ötesinde cezanın hesabını imkânsız kılacak karışıklıklar yapmıştır. Bu durumda da hükmün açıklanmasını istemek gerekir. Üçüncü hâl, hüküm açıktır. Cezanın hesabında da bir kararsızlık yoktur ama hükmedilen cezanın tamamının veya bir bölümünün çektirilmemesi gerektiği iddia olunmaktadır (daha önce infazda geçen bir süreden söz edilerek). Bu durumda da yapılacak şey hükmün açıklanmasını istemektir. Bu üç hâl dışında hükmün açıklanmasına olanak yoktur. Bu maddeyi geniş yorumlamak mümkün değildir. Aksi hükmün dokunulmazlığı ilkesi ile çelişir. Bu nedenle de daktilo hataları dışında sanığın kimliğinde yapılan ciddi hataların bu yöntemle düzeltilmesine imkân bulunmamaktadır. Hükmün açıklanması, hükmü veren askerî mahkemeden istenir. Bu mahkeme kaldırılmış ise ona en yakın askerî mahkemeden istenir. Bu konuda verilen karara bir hafta içinde itiraz edilebilir. İtiraz yeri Askerî Yargıtaydır. *As.Yrg.1.D. 12.11.1997, 708-704; (Sanığın müşahade altında tutulduğu sürenin mahkûmiyetinden mahsubuna karar verilmemişse, infaza ilişkin bu konuda her zaman yerel mahkemeden bu sürenin mahsubu için talepte bulunulabilir.) As.Yrg.3.D. 25.01.2000, 31-30; (Cezanın infazında tereddüt olursa bunun 253. Madde uyarınca yerel mahkemeden karar alınarak her zaman çözümü mümkündür.) *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Yerine getirme : MADDE 254 - Cezaların yerine getirilmesi sırasında askerî mahkemeden alınması icap eden 251, 252 ve 253 üncü maddelerde yazılı kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar vermeden evvel iddialarını bildirmek üzere hükümlü ile askerî savcıya müsaade olunur. Bu kararların askerî mahkemelerden verilmesi hâllerinde, askerî savcı ve nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile hükümlü ve varsa müdafii bir hafta içinde itiraz edebilirler. 197 ve 198 inci maddeler hükümleri burada da uygulanır. İtiraz üzerine Askerî Yargıtay karar verir. 160 *İnfaza ilişkin kararlar duruşmasız yapılacak inceleme sonunda verilir. Ancak çelişmeye imkân vermek ve savunma hakkına bu aşamada da özen göstermek gerektiğinden savcı ve hükümlünün yazılı görüşleri alınmalıdır. İnfaza ilişkin kararlara yapılan itirazı Askerî Yargıtay incelemeye yetkilidir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Mali hükümlerin yerine getirilmesi : MADDE 255 - Askerî mahkemelerin haciz, istirdat ve tazminata dair hükümleri maliye dairelerine bildirilerek kamu alacaklarının alınmasına dair olan 6183 Sayılı Kanuna göre yerine getirilir. Asker kişiler hakkında verilen para cezasına dair hükümler askerî savcılarca yerine getirilir. Asker kişi olmayanlar hakkında verilen para cezasına dair hükümler Cumhuriyet savcılarınca genel hükümlere göre yerine getirilir. *Mali hükümlerde; Asker kişiler hakkında verilen para cezaları askerî savcılar aracılığıyla (askerî savcının hükümlünün birliği komutanlığı aracılığıyla infazını sağlaması için), infaz edilir. Sivil kişiler hakkındaki para cezaları C.savcıları aracılığıyla infaz edilir. Askerî mahkemenin, hacze, istirdada ve tazminata ilişkin hükümleri haberdar edilen ilgili maliye dairelerince 6183 Sayılı Kanuna göre yerine getirilir. *Yeni Tasarı Taslağının 57. maddesiyle “para cezası” deyimi, “adlî para cezası” şeklinde düzeltilmektedir. İKİNCİ BÖLÜM Yargılama Giderleri Yargılama giderleri : MADDE 256 - Askerî mahkemelerde görülecek davaların ve askerî makamlar aracılığı ile uygulanacak cezaların giderleri, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden ödenir. *Askerî mahkemelerde yargılama giderleri tahsili söz konusu değildir. Bütün davaların giderleri Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanır. 161 ALTINCI KISIM Katılma Yolu ile Dava, Şahsî Dava ve Yasaklanmış Hakların Geri Verilmesi Katılma yolu ile dava ve şahsî dava : MADDE 257 - Askerî mahkemelerde 197 ve 198 inci maddelerdeki şartlar dairesinde katılma yolu ile dava olunabileceği gibi şahsî dava da açılabilir. Bu hâllerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri tatbik olunur. Bu başvurmalar üzerine askerî mahkemenin vereceği kararlar temyiz olunabilir. *YİBK 16.05.1945, 1943/27, 1945/10 E. 1945/10 K. (Suçtan zarar görenler, davaya katılabilmek için, davayı gören mahkemeye başvurmalıdır. Başvuru üzerine bu konuda açıkça bir karar verilmemesi CMUK 307. Maddesi gereğince bozma sebebidir. Davaya katılma, ancak kamu davası açıldıktan sonra mümkün olup, hazırlık soruşturması sırasında yapılacak başvurular katılma istemi niteliğinde değildir. Kamu davası açılmadan önce davaya katılma istemi ve kararı söz konusu olamaz.) *YİBK 09.11.1938, 5-24 (Ceza Mahkemelerinde şahsî hak davalarına bakılması kamu davasına dayanır ve istisnaî bir hâldir. Kamu davası düşünce, şahsî hak konusunda karar verme imkânı ortadan kalkar.) *YİBK 05.03.1941, 50-7 (Suçtan mağdur olanlardan kamu davasına katılarak müdafi sıfatını alanlar, CMUK’un 360, 367. Maddelerine göre şahsî davacı gibi C.savcılarının başvurabilecekleri kanun yollarına gidebilecekleri ve C.savcıları tarafından aleyhine kanun yollarına başvurulan karar, 294. Madde gereğince sanık lehine de bozulabileceğinden, müdahilin temyizi kişisel hakla sınırlı olmayıp aleyhe olmak üzere genel hukuka ilişkin olduğu takdirde lehe de tadil ve bozulabilir.) *Askerî mahkemede açılmış bir kamu davasına, katılan (müdahil) olarak katılınabilir. Gene askerî mahkemelerde, açılmış bir kamu davası yokken bir dava dilekçesi formunda yazılan bir dilekçe ile, şahsî dava da açılabilmektedir. Ancak CMK ile şahsî dava yürürlükten kaldırıldığından buna paralel olarak Yeni Askerî Yargılama Usul Kanun Tasarısı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. *Kamu davasına katılma için Bknz. CMK Md. 237-243 162 Yasaklanmış hakların geri verilmesi : MADDE 258 - Askerî mahkemelerden verilen hükümler üzerinde yasaklanmış hakların geri verilmesine dair başvurmalar 197 ve 198 inci maddelerdeki şartlar dairesinde bağlı olduğu birlik veya askerî kurumun tabi olduğu askerî mahkemeye veya böyle bir bağlılık yoksa ikametgâhının bulunduğu yerdeki ve bu da yoksa en yakın askerî mahkemeye yapılır. Bu başvurmalar hakkında bu kanun ile Askerî Ceza Kanunundaki hükümler saklı kalmak şartıyla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı hükümler uygulanır. Bu başvurmalar hakkında askerî mahkemenin vermiş olduğu hükümler temyiz olunabilir. *Yasaklanmış hakların iadesi konusunda kural olarak CMK’daki sistemden ayrılınmamıştır. Bu konudaki talepler konusunda askerî mahkemece verilen kararların Askerî Yargıtayda temyizen incelenebileceği kabul edilmiştir. *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. YEDİNCİ KISIM Son Hükümler Kaldırılan ve değiştirilen kanunlar : MADDE 259 - 22 Mayıs 1930 tarihli ve 1631 Sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanunu ile ek ve tadilleri ve 10 Haziran 1930 tarihli ve 1706 Sayılı Jandarma Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “Şu kadar ki bunların muhakemesinde bir jandarma subayı aza olarak bulunur” hükmü ve Askerî Ceza Kanununun 5 inci maddesiyle 72 nci maddesinin birinci fıkrası bu kanuna göre kurulacak askerî mahkemelerin fiilen göreve başladıkları tarihten itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Ek Madde 1 - (Ek : 21/01/1981-2376/8 md.) Subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar hariç olmak üzere, aşağıda yazılı suçları işleyenlerin davalarına askerî mahkemelerin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından bakılır. a) Ağır hapis ve ölüm cezasını gerektiren hâlleri hariç olmak üzere, Askerî Ceza Kanununun 63, 66, 68 ve 76 ncı maddelerinde yazılı suçlar, b) (İptal : Ana.Mah.’nin 14/06/1999 tarih ve E :1999/13, K : 1999/26 sayılı Kararıyla) 163 c) (Değişik : 09/10/1996-4191/25 md.) Askerî Ceza Kanununun 137 nci maddesinde yazılı suç, d) Para cezasını veya hafif hapis cezasını veya yukarı haddi üç seneye kadar hapis cezasını gerektiren, diğer ceza kanunlarında yazılı suçlar. Bir kimse tarafından işlenmiş müteaddit fiillerin yargılanması en ağır cezayı müstelzim fiile bakmakla görevli mahkemeye aittir. Fiilde irtibat hâlinde de aynı hüküm uygulanır. Suçun subay ve astsubayla birlikte işlenmesi hâlinde birinci fıkra hükmü uygulanmaz. Birinci fıkrada yazılı suçlardan sanık olanların soruşturma sırasında tutuklanıp tutuklanmayacağına ve tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararları, askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi verir. Bu kararlara karşı itirazı incelemeye, bu Kanunun 74 ve 75 nci maddelerinde belirtilen askerî mahkemelerin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi yetkilidir. Görülmekte olan davalar nedeniyle tek hâkimle askerî mahkeme arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını Askerî Yargıtay çözümler. *Yeni Tasarı Taslağı ile (58. Md.) Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde Ceza Muhakemesi Kanununun adlî kontrole ilişkin 109115, değerlendirme raporu yetkisine ilişkin 166 ve istinafa ilişkin 272-285 inci maddeleri hariç olmak üzere diğer hükümlerinin askerî yargıda da uygulanacağı gösterilmiştir. Ek madde 2 - (Ek : 09/10/1996-4191/26 md.) Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi ile diğer maddelerine ve hususî kanunlar hükmüne göre belirli eşyanın müsaderesi ve imhası yahut kullanımdan kaldırılması gerekli olan hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bu hususta bir karar verilmemişse, bu tedbirlerin her türlü takipten ayrı olarak alınması için askerî savcı veya davacı tarafından yapılacak talep, esas davayı görmeye yetkili askerî mahkemece karara bağlanır. Duruşma ve karar hakkında duruşmaya müteallik hükümler uygulanır. Müsadere veya imha olunacak yahut kullanımdan kaldırılacak eşya üzerinde hakkı olan kimseler de mümkünse duruşmaya davet olunur. Bunlar sanığın haiz olduğu hakları kullanabilirler ve vekaletnameyi haiz bir müdafi ile kendilerini temsil ettirebilirler. Davete uymamaları duruşmanın tehirini gerektirmez ve hüküm verilmesine engel olmaz. Müsadere hükümlerine karşı askerî savcı, teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile davacı ve ikinci fıkrada belirtilen kişiler için kanun yolları açıktır. Suç konusu olmayıp münhasıran müsadereye tabi bulunan eşyanın müsaderesine askerî mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir. Bu karar aleyhine en yakın askerî mahkemede itiraz edilebilir. 164 *Yeni Tasarı Taslağının 59. maddesiyle bu madde yürürlükten kaldırılmaktadır. Ek madde 3 - (Ek : 09/10/1996-4191/26 md.) Bu Kanunda ve askerî yargı ile ilgili diğer kanunlarda yazılı "başkatip" ünvanı "yazı işleri müdürü", "nezdinde" kelimesi ise "teşkilatında" olarak değiştirilmiştir. Ünvan değişikliği sebebiyle ilgililerin yeniden atanmaları gerekmez. Geçici hükümler : Geçici Madde 1- Bu mahkemelerin kurulması ile mevcut adlî amirliklerin ve askerî mahkemelerin görev ve yetkileri kendiliğinden sona erer. Geçici Madde 2 - Bu kanuna göre kurulan askerî mahkemeler fiilen göreve başladıkları tarihte nezdinde askerî mahkeme kurulmayan adlî amirlikler ile askerî mahkemelerde bulunan dava dosyalarından : Disiplin mahkemelerinin görevi içine girenler nezdinde disiplin mahkemesi kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine, Askerî Yargıtay Dairesinin görevi içine girenler, Askerî Yargıtay Başsavcısına, Askerî mahkemenin görevi içinde kalanlar nezdinde askerî mahkeme kurulan yetkili kıt’a komutanı veya askerî kurum amirine; Görevsizlik kararı ile gönderilir. Duruşma safhasında olan dosyalar için yeniden iddianame düzenlenmeden, dava dosyası görevli mahkemeye verilir. Nezdinde askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile askerî mahkemece de yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. Ek Geçici Madde 1 - (Ek: 21/01/1981-2376/9 md.) Bu Kanunun birinci maddesiyle, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 1 nci maddesinde yapılan değişiklikten önce kurulmuş olan tümen askerî mahkemelerinin, kaldırılmadıkça kuruluşları aynen devam eder. Ek Geçici Madde 2 - (Ek : 21/01/1981-2376/9 md.) Bu Kanunun 8 nci maddesiyle, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununa eklenen Ek 1 nci Madde hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış kamu davaları hakkında da uygulanır. Ek Geçici Madde 3 - (Ek : 16/10/1981- 538/2 md.) 165 Bu Kanunun değiştirilen 2 nci maddesinin mahkeme kuruluşuna ilişkin hükümleri duruşması hâlen devam etmekte olan davalar hakkında da uygulanır. Ek Geçici Madde 4 - (Ek : 09/10/1996-4191/27 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlamış bulunan soruşturmalar hakkında, 353 Sayılı Kanunun 23 üncü maddesi gereğince yetkisizlik kararı verilemez. Ek Geçici Madde 5 - (Ek : 09/10/1996-4191/27 md.) Bu Kanunun 25 inci maddesiyle değiştirilen 353 Sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış kamu davaları hakkında da uygulanır. MADDE 260 - Bu kanunun kuruluşa dair hükümleri ile geçici birinci maddesi yayımı tarihinde; usule dair ve diğer hükümleri ise bu kanuna göre kurulacak askerî mahkemelerin fiilen göreve başladıkları tarihte yürürlüğe girer. Madde 261 - Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. 166 GENEL GEREKÇE 1. Türkiye, Birleşmiş Milletler düzeyinde insan hak ve hürriyetlerine ilişkin sözleşmeleri ve İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeyi (kısaca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini) kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Bu sözleşmelerde, adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silâhların eşitliği ilkeleri ve savunma hakları gibi hükümler yer almaktadır. Bu hükümler, bugün artık Türk iç hukukunun uyulması zorunlu kısımları hâline gelmiştir. Söz konusu sözleşme hükümleri, mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmakta, Anayasa Mahkemesince de destek norm olarak kullanılmaktadır. Çağdaş hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukuna egemen olan temel strateji, sosyal düzenin korunması ile bireyin temel hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil yargılama ilkesine uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır. Söz konusu stratejinin asıl ulaşmak istediği hedef, gerçeği meydana çıkarmaktır; ancak, gerçeğin adil yargılanma hakkına uyularak meydana çıkarılması temel koşuldur. Ceza adalet sistemi, bu denge üzerine kurulmalıdır. Dengeyi sağlayacak esas güvenceler bugün artık anayasalarda ve uluslararası hukuk metinlerinde yer almaktadır. 2. Alman Askerî Ceza Muhakemeleri Kanunundan iktibas edilerek hazırlanan 15 Ekim 1930 tarihli ve 1631 Sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanunu 33 yıl yürürlükte kalmış ve zaman zaman beliren ihtiyaçlar karşısında çeşitli tarihlerde değiştirilmiştir. 27 Mayıs 1961 tarihinde yürürlüğe giren Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun bazı maddeleri ile Askerî Muhakeme Usulü Kanununda geçen deyim ve kavramlarda değişiklik yapılmıştır. Ayrıca, 1961 Anayasasının askerî yargıya ait 138 ve Askerî Yargıtaya ait 141 inci maddeleri ile Askerî Muhakeme Usulü Kanununu çok yakından ilgilendiren önemli değişiklikler yapılmıştır. Yine, Askerî Yargıtayın Kuruluşu hakkındaki 4.12.1962 tarihli ve 127 Sayılı Kanun, Askerî Muhakeme Usulü Kanununun bazı maddelerini yürürlükten kaldırmış ve Anayasa Mahkemesi de 26.6.1963 tarihli ve 1963/197166 E. ve K.sayılı kararıyla Askerî Muhakeme Usulü Kanununun bazı hükümlerini iptal etmiştir. Belirtilen sebeplerle Askerî Muhakeme Usulü Kanununun pek çok maddesinin değiştirilmesi gerekmiş, ancak çeşitli tarihlerde değiştirilen kanun maddeleri arasında kavram ve değer bakımından meydana gelen uyumsuzluk ve uygulamada görülen ihtiyaçlar dikkate alınarak, maddelerde değişiklik yapılması yerine kanunun yeni baştan tedvini tercih edilmiştir. 167 Askerî Muhakeme Usulü Kanunu esas alınarak hazırlanmakla beraber, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun yazılış sistemi ve maddelerinden ve bu kanunun yerine geçirilmek üzere Adalet Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunun 26.12.1951 tarihli toplantısında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasına karar verilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda incelemesi tamamlanan Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu Tasarısı Taslağından yararlanılmak, Askerî Yargıtay ve doktrin göz önünde bulundurulmak ve hukuk dili bakımından Anayasanın diline uyularak ve yerleşmiş öz Türkçe hukuk deyimleri kullanılmak suretiyle oluşturulan 25.10.1963 tarihli ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu 26.10.1963 tarihinde yayımlanarak yasalaşmış ve 1631 Sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanununun yürürlüğüne son verilmiştir. Yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar, uygulamadan doğan ihtiyaçlar ve Anayasa değişikliklerine uyum esas alınarak 353 Sayılı Kanunda 10 kez değişiklik yapılmıştır. 3. “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”nda, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında kaydedilecek gelişmeleri sürekli olarak izleyeceği, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarını düzenli şekilde değerlendireceği ve bu çalışmaların hızlandırılması için gerekli önlemleri alacağı belirtilmiştir. Ulusal programda, yargının işlevselliği ve verimliliği bölümünde orta vadede Askerî Ceza Kanunu ile 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun gözden geçirilmesi de öngörülmüştür. Ayrıca, Ulusal Programda öngörülen hedefler doğrultusunda hazırlanan 7 Mayıs 2004 tarihli ve 5170 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile Anayasada yapılan bazı değişikliklerin askerî yargıya da yansıtılması gerekmektedir. Bu bağlamda, Anayasanın bazı maddelerinde yapılan savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde bile ölüm cezasının verilmemesine dair değişikliklerin askerî yargıya yansıtılması, sivillerin askerî yargıya tabi oldukları hâller incelenerek mümkün olduğu ölçüde sivillerin askerî mahkemede yargılanmalarına son verilmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda, askerî yargıda karşılaşılan bazı sorunların ve yargının uzamasına neden olan hâllerin giderilmesi de amaçlanmıştır. 4. Askerî yargı ile ilgili çalışmalar devam ederken, çağdaş hukukta egemen olan temel stratejinin direktiflerinden hareketle hazırlanan, 26.9.2004 tarihli ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 4.11.2004 tarihli ve 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, 4.12.2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 13.12.2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilerek yasalaşmıştır. 168 5. Yukarıda belirtilen kanun hükümleri, 1632 Sayılı Askerî Ceza Kanununu ve 353 Sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununu da etkilemiştir. Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununu etkileyen hükümlerin başlıcaları; Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin ayrılması ve bunun sonucu olarak şüpheli ve sanık kavramlarının bu evrelerdeki yerlerine yerleştirilmesi; gecikmesinde sakınca bulunan hâl kavramının tanımlanması ve yetkilerin genişlemesini sağlayan bu hâllerin belirlenmesi; zorunlu avukatlık sisteminin kapsamının genişletilmesi; arama, elkoyma, ifade alma, sorgu ve hukuka aykırı delil konularında yeni düzenlemeler yapılması; tutuklama tedbiri ile ilgili kısıtlayıcı hükümler konması; iddianamenin iadesi veya kabulü müessesesinin getirilmesi; duruşmalara gelmeyen kaçakların hazır bulunmalarını sağlayıcı zorlayıcı tedbirler alınması; şüpheliden, sanıktan veya mağdurdan yahut üçüncü kişilerden kıl, salgı, kan ve benzerleri gibi kısım veya parçaların alınabilmesi; beden muayenesini sağlayan yetkilerin tanınması; moleküler genetik incelemenin yapılabilmesi; telekomünikasyona müdahale ile belirli bilgi veya verilere elkonulabilmesi; kişiyi tanıklıkta bulunmaya zorlayacak ve tanığın korunmasını sağlayacak tedbirler getirilmesi; kaçaklar hakkında özel usul hükümlerine yer verilmesi; bilirkişilik konusunda yepyeni ve çok ayrıntılı düzenlemeler; ömür boyu hak yasaklanmasına son verilmesi; ceza türleri ve infaz şekillerinin değişmesi olarak sayılabilir. 6. Askerî mahkemelerin yetkileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; askerî mahkemede askerlerin yargılanması kural, asker olmayan kişilerin yargılanması ise istisnadır. Asker olmayan kişilerin yargılanması konusunda 145 inci maddede: “Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askerî suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askerî mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre barış zamanında; yukarıda belirtilen hâllerde kanunda gösterilmek koşuluyla askerî mahkemeler yetkili olacaktır. Savaş ve sıkıyönetim hâllerinde ise, bu konuda her hangi bir sınırlama getirilmemiş, sadece kanunla düzenleme yapılacağı belirtilmiştir. Bu konuda AB müktesebatı incelendiğinde; Avrupa Temel Haklar Şartı’nın “Adalet” başlıklı 47–50 nci maddelerinde, “İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi”nin 6-18 inci maddelerinde sanıkların temel hakları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş, Sözleşmenin 6 ncı maddesinde: herkesin kişisel hak ve yükümlülükleri ile hakkındaki bir suç isnadının karara bağlanmasında hukuken kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul bir sürede, adil ve alenî olarak yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. 15 inci maddesinde ise savaş zamanında veya ulusun yaşamını tehdit eden başka bir olağanüstü durumda uluslararası hukuktan doğan 169 diğer yükümlülüklerine aykırı olmamak koşuluyla durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde, bu sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklerini azaltan tedbirleri alabileceği hükme bağlanmış; diğer taraftan 17 ve 18 inci maddelerde de, bu sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden birinin tahribini amaçlayan bir eylemde bulunma veya sözleşmede öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlandırılamayacağı, sınırlandırmaların öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir. 7. Değişen mevzuatın etkileri ve Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında belirtilen taahhütler dikkate alınmak ve bu konuda yapılan çalışmalardan yararlanmak suretiyle oluşturulan Tasarıda, 353 Sayılı Kanunun askerî mahkemelerin kuruluşuna, teşkilatında askerî mahkeme kurulan komutanın yetki ve sorumluluklarına ve savaş hâline ve yasa yollarına ilişkin hükümlerine ihtiyaçlar dışında dokunulmamıştır. Adil yargılanma hakkına uyularak gerçeğin meydana çıkarılmasına katkıda bulunacağından, Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen bazı yeni düzenlemelerin askerî yargıda da uygulanması gerekli görülmüş, ancak 353 Sayılı Kanunun sistematiği dikkate alındığında getirilen yeni düzenlemelerin bu kanun içinde tekrarlanması mümkün olmamıştır. 353 Sayılı Kanunda “arama, elkoyma, bilirkişi ve otopsi” gibi sınırlı konulara ilişkin CMUK’a atıf yapılmış ve buna karşılık “hâkimin davaya bakamayacağı hâller, tanık, ifade alma ve sorgu, duruşma usulü” gibi pek çok konuda CMUK’daki hükümlerin tekrarlanmış olması dikkate alındığında, Ceza Muhakemesi Kanununda bulunan hükümlerin tekrarına gerek görülmeyerek 353 Sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlükten kaldırılması ve askerî yargıda uygulanmasına ihtiyaç bulunmayan hükümler hariç olmak üzere Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmıştır. 8. Ayrıca, sivillerin askerî yargıya tabi olduğu hâller barış ve savaş zamanına göre iki ayrı kategoride ele alınmış, savaş zamanındaki yetkilerine dokunulmamış ve asker kişilerle müştereken işledikleri askerî suçlara ait olanlar hariç olmak üzere barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son verilmiştir. Buna paralel olarak, askerî mahkemece tutuklanan sivillerin askerî ceza evine konulması zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. 9. Getirilen veya değiştirilen kurum ve hükümler hakkındaki gerekçeler ayrıntılı olarak maddelere ilişkin gerekçelerde gösterilmiş olup, Tasarı yukarıda açıklanan ilke ve düşünceler esas alınarak hazırlanmıştır. 170 MADDE GEREKÇELERİ MADDE 1 - Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik doğrultusunda bu Kanunun maddelerine yapılan atıflar, karşılığı olan yeni madde numaraları belirtilmek suretiyle düzeltilmektedir. MADDE 2 - 26.09.2004 tarihli ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile cürüm ve kabahat ayırımına ceza kanunu sistematiğinde son verildiğinden, düzenleme ile buna uyum sağlanmaktadır. MADDE 3 - Özel kanunları bulunan ve Askerî Ceza Kanunundaki asker kişi tanımı da dikkate alındığında asker kişi olduklarında şüphe bulunmayan uzman jandarma ve uzman erbaşların da 353 Sayılı Kanun kapsamında asker kişi olduğunda tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenleme yapılmaktadır. MADDE 4 - Asker olmayan kişilerin asker kişilerle müştereken işledikleri askerî suçlar hariç olmak üzere barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son verilmesi nedeniyle 11 inci maddenin ilgili hükmü yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu düzenlemenin yerine getirilen hükümle, uluslararası anlaşmalarla askerî mahkemelerin görev alanına sokulan yabancı asker kişilerin işledikleri suçların soruşturması ve kovuşturması Millî Savunma Bakanının iznine bağlanmaktadır. Çoğunlukla yabancı asker kişilerin işledikleri suçlar askerî suç niteliğinde bulunmakta ve bu şahıslar soruşturma veya kovuşturma evresinde ülkelerine dönmekte, adlî yardımlaşma sözleşmelerinde askerî suçlar kapsam dışında tutulduğundan adlî yardımlaşma talepleri yerine getirilmemekte, bu sebeple açılan davalar sonuçlandırılamamakta, verilen kararlar kesinleştirilememekte ve kesinleşen kararlar infaz edilememektedir. Bu sakıncaların önüne geçmek üzere soruşturma ve kovuşturma izne bağlanmakta yukarıdaki sakıncaların ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda ön inceleme yapılması ve sakınca doğması ihtimali olanlar için izin verilmemesi suretiyle sakıncaların önüne geçilmesi imkânı getirilmektedir. MADDE 5 - Asker olmayan kişilerin asker kişilerle müştereken işledikleri askerî suçlar hariç olmak üzere barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son verilmesi nedeniyle 11 inci maddenin önceki düzenlemesinde yer alan hükümler savaş zamanında askerî mahkemelerin görevlerini düzenleyen 14 üncü madde metnine dahil edilmekte, bu kapsamda; 11 nci maddenin (A) bendinde yer alan düzenleme 14 üncü maddenin (G) bendine, 11 nci maddenin (B) bendinde yer alan düzenleme 14 üncü maddenin (H) bendine ve 11 nci maddenin (C) bendinde yer alan 171 düzenleme 14 üncü maddenin (I) bendine alınmaktadır. 11 nci maddenin (B) bendindeki düzenleme 14 üncü maddenin (H) bendine yansıtılırken ilgili kanun ve madde numaralarının zikredilmesi yerine suç teşkil eden eylemler belirtilmek suretiyle kapsam genişletilmektedir. MADDE 6 - Görev kararına ilişkin hükümler genel atıf nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinde düzenlenmiş olduğundan, madde metni, 353 Sayılı Kanuna 21/01/1981 tarihli ve 2376 Sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile eklenen Ek 1 inci madde hükmü 353 Sayılı Kanunun 19 uncu maddesi olarak yeniden düzenlenmektedir. Yapılan düzenleme ile; 1. Madde başlığı içeriğine uygun olarak belirlenmektedir. 2. Birinci fıkrada; Tek hâkimle bakılacak suçlar ile ilgili subay ve astsubayların işledikleri suçların hariç tutulmasına dair hüküm korunmakta, öngördükleri ceza miktarları göz önüne alınarak bazı suçların madde numaralarının sayılmasından vazgeçilmekte ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile öngörülen ceza türleri dikkate alınarak fıkra metni redaksiyona tâbi tutulmaktadır. Ayrıca suç konusu olmayan eşyanın müsaderesine de tek hâkimle karar verilmesi olanağı getirilmiştir. 3. Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile, Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen “soruşturma evresinde kanaat açıklayıcı nitelikte karar veren hâkimlerin kovuşturma evresinde görev yapamayacağı” hükmü, genel atıf nedeniyle askerî yargıda da uygulanacağından, kovuşturma evresinde heyet teşkilinde güçlükle karşılaşılmasını önlemek amacı ile soruşturma evresinde hâkim kararı gerektiren işlemlere dair kararların tek hâkim tarafından verilmesi öngörülmektedir. Bu tür kararlara karşı itirazlar, en yakın askerî mahkemede heyet tarafından incelenecektir. 4. Dördüncü fıkra ile Ceza Muhakemesi Kanununun 6 ncı maddesine paralel olarak usul ekonomisi dikkate alınarak heyetle başlamış olan kovuşturmanın tek hâkimin görevine girse dahi heyetle sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. MADDE 7 - 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile bazı kavramlarda değişiklik yapılmış, bu kapsamda; şahsî hürriyeti bağlayıcı ceza, ağır hapis cezası, sanık, ilk ve son soruşturma, hazırlık soruşturması gibi kavramların karşılığı olan yeni kavramlar dikkate alınarak düzeltme yapılmaktadır. Ayrıca, Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik doğrultusunda bu Kanunun maddelerine yapılan atıflar yeni madde numaraları belirtilmek suretiyle düzeltilmektedir. MADDE 8 - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yerine 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlüğe girdiğinden 21 inci maddenin ikinci fıkrasındaki atıf Ceza Muhakemesi Kanunu şeklinde düzeltilmektedir. 172 Ayrıca, saklı, yoklama kaçağı, bakaya ve geç iltihak bakayası suçlarını işleyen yükümlülerin barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmalarına son verilmekte ve bu suçlardan savaş zamanında yargılama yapacak askerî mahkemelerin yetkileri düzenlenmektedir. MADDE 9 - Yakalama veya soruşturma emri verilmesinin soruşturma evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 10 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 11 - Maddede yapılan değişiklik ile Ceza Muhakemesi Kanununa paralel olarak yetkisizlik iddiasının sanık tarafından yapılabileceği doğrultusunda bir sınırlandırma getirilmektedir. Bazen mahkemenin yetkili olup olmadığı, ilk olarak ancak iddianame okunduktan sonra anlaşılabilir. Bu nedenle henüz iddianame görülüp dinlenmeden önce bu iddianın öne sürülmesi imkânsız olabilir. Bu gerekçeyle, yetkisizlik iddiasının duruşmada sanığın sorgusundan önce ileri sürülebileceği ve karara bağlanacağı belirtilmektedir. Böylece yetkisizlik iddiasının bildirileceği zaman dilimi makul bir ölçüde genişletilmektedir. MADDE 12 - Madde başlığı ve metninde yer alan “soruşturma” ibaresi askerî savcılık ve askerî mahkeme işlemleri dikkate alınarak “soruşturma ve kovuşturma” olarak değiştirilmektedir. MADDE 13 - Hâkimlerin davaya bakamayacakları hâller ve red sebepleri ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu bölümdeki hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede yapılan düzenleme ile askerî yargıya has hâkimin davaya bakamayacağı hâl muhafaza edilmekte, yine savaş zamanına ilişkin olarak 353 Sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü maddeye ikinci fıkra olarak eklenmektedir. MADDE 14 - Askerî savcıların reddedilemeyeceği ancak davadan çekinebileceğine dair hüküm korunmakta, ancak madde içinde zikredilen bazı maddelerin yürürlükten kaldırılması ve bazı maddelerin içeriklerinin değişmesi nedeniyle, madde numaraları yerine ifade edilmek istenen maksat madde metnine yazılmaktadır. 173 MADDE 15 - Tebligat işlerinin askerî savcılık tarafından yapılacağı hükme bağlanmışken, bu maddeyle, mahkeme ile ilgili tebligat işlerinin doğrudan doğruya mahkeme tarafından yapılması kabul edilerek, adaletin işleyişinin hızlandırılması amaçlanmıştır. Bu yetki, askerî mahkeme hâkimlerini kapsamaktadır. İnfaz edilecek kararlar ise, askerî savcılığa verilecek ve askerî savcı bu görevini yerine getirmek üzere gerekli bütün tedbirleri alacaktır. Bu kapsamda, infaz için teşkilatında askerî mahkeme kurulu komutanın aracı kılınması zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. MADDE 16 - Tanıklar ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu bölümdeki hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede yapılan düzenleme ile asker tanıkların çağırılması ve tutuklu ve ivedi işler ile savaş hâline ilişkin düzenleme muhafaza edilmektedir. MADDE 17 - Keşif ile ilgili hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu bölümdeki hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak maddede yapılan düzenleme ile askerî mahallerde yapılacak keşiflerde o yerin birlik komutanı veya kurum amirinin haberdar edileceği hükmü muhafaza edilmektedir. MADDE 18 - Düzenleme ile 353 Sayılı Kanunun 69 ve 70 inci madde hükümleri birleştirilmekte, Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirilen “soruşturma evresinde kanaat açıklayıcı nitelikte karar veren hâkimlerin kovuşturma evresinde görev yapamayacağı” hükmü, genel atıf nedeniyle askerî yargıda da uygulanacağından, kovuşturma evresinde heyet teşkilinde güçlükle karşılaşılmasını önlemek amacı ile soruşturma evresinde hâkim kararı gerektiren işlemlere dair kararların tek hâkim tarafından verilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, tutuklama kararının yerine getirilmesi için tutuklama müzekkeresi düzenlenmesi uygulamasına son verilmesi nedeniyle madde metninde buna göre düzenleme yapılmaktadır. Yine, işlemlerin soruşturma evresine ait olması dikkate alınarak “sanık” ibareleri “şüpheli” olarak değiştirilmektedir. MADDE 19 - Tutuklama ile ilgili bazı hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 uncu madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. 174 Ancak maddede yapılan düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen genel tutuklama nedenlerinin yanında “askerî disiplinin korunması amacı”nın tutuklama nedeni olarak varlığı muhafaza edilmektedir. Tutuklama kararı verilemeyecek hâllere istisna getirilerek sırf askerî suçlarda hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmasa da tutuklama kararı verilebileceği öngörülmektedir. MADDE 20 - Madde metninde ve başlıkta geçen kavramın her iki evredeki işlemler ile ilgili olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak “sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 21 - Madde metninde geçen kavramın her iki evredeki işlemler ile ilgili olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak “sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 22 - Madde ile; 353 Sayılı Kanunun 75 inci maddesinde değişiklik yapılarak; madde metni, Ceza Muhakemesi Kanununun 108 nci maddesine paralel hâle getirilmekte; soruşturma evresinde tutukluların tutukluluk hâlinin devam edip etmeyeceği hususunda askerî mahkemece (soruşturma evresinde tek hâkimin yetkisine ilişkin genel kural nedeniyle tek hâkimce) karar verilmesi öngörülmekte ve askerî savcılığın bu yöndeki yetkisi kaldırılmaktadır. Ayrıca, tutukluluk hâlinin bir sonraki incelenmesinin, mahkemece belirlenmiş olan tarihin yanında, bir önceki inceleme tarihinden itibaren en fazla otuz gün içindeki herhangi bir tarihte de, askerî savcının veya şüphelinin talebi hâlinde askerî mahkemece yapılması öngörülmektedir. MADDE 23 - Yapılan düzenleme ile madde başlığı içeriğine uygun olarak değiştirilmekte, tutuklama müzekkeresi kaldırıldığından birinci fıkradaki “tutuklama müzekkeresi” ibaresi “tutuklama kararı” olarak düzeltilmekte ve madde metninin dili sadeleştirilmektedir. MADDE 24 - Yapılan düzenleme ile ilgili fıkra metinlerinin dili sadeleştirilmekte, düzenlemeye konu işlemin soruşturma safhasına ait olması nedeniyle metinde geçen “sanık” ibareleri “şüpheli” olarak düzeltilmektedir. MADDE 25 - İfade alma ve sorgu ile ilgili bazı hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. 175 Ayrıca madde başlığı içeriğine uygun olarak değiştirilmekte; madde metninde ve başlıkta geçen kavramın her iki evredeki işlemler ile ilgili olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak “sanık” ibaresi “şüpheli veya sanık” şeklinde düzeltilmektedir. Asker olmayan şüpheli ve sanıkların savaş zamanında getirilmesine ilişkin düzenleme muhafaza edilmektedir. MADDE 26 - Yapılan düzenleme ile ilgili fıkra metninin dili sadeleştirilmekte, düzenlemeye konu işlemin soruşturma safhasına ait olması nedeniyle metinde geçen “sanık” ibaresi “şüpheli” olarak düzeltilmektedir. MADDE 27 - Savunma ile ilgili bazı hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler ile aynı olması nedeniyle 353 Sayılı Kanunun bu hükümleri 59 uncu madde ile yürürlükten kaldırılmakta ve 58 inci madde ile Ceza Muhakemesi Kanununa atıf yapılmaktadır. Ancak düzenleme ile savaş hâlinde müdafi sayısının sınırlandırılacağına dair hüküm muhafaza edilmektedir. MADDE 28 - Soruşturma evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak madde metninde yer alan “sanık” ibareleri “şüpheli” şeklinde değiştirilmekte, atıf yapılan kanun ismi “Ceza Muhakemesi Kanunu” olarak düzeltilmektedir. MADDE 29 - Soruşturma evresi ile ilgili işlemler olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede ve başlıkta yer alan “hazırlık soruşturması” ibaresi “soruşturma”, “sanık” ibaresi “şüpheli” ve “zapt” ibaresi “el koyma” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 30 - Yapılan düzenleme ile maddede değişiklik yapılarak, Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesine paralel olarak askerî savcının soruşturma kapsamındaki yetkileri genişletilmektedir. MADDE 31 - Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “hazırlık soruşturması” ibaresi “soruşturma” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 32 - Soruşturmanın tatili müessesesine son verildiğinden buna ilişkin ifadeler madde metninden çıkartılmakta, metnin dilindeki yazı hataları düzeltilmektedir. MADDE 33 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir. 176 MADDE 34 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 35 - Soruşturmanın tatili müessesesi Ceza Muhakemesi Kanunu ile kaldırıldığından buna ilişkin ifadeler madde metninden çıkartılmakta, metnin dilindeki yazı hataları düzeltilmektedir. MADDE 36 - Soruşturma evresi ile ilgili işlem olması nedeniyle, Ceza Muhakemesi Kanunundaki kavram tanımları dikkate alınarak maddede yer alan “sanık” ibaresi “şüpheli” şeklinde değiştirilmekte, imlâ kurallarına uyum açısından “15” rakamı yazı ile ifade edilmektedir. MADDE 37 - Genel atıf nedeniyle kamu davasının açılmasına ilişkin Ceza Muhakemesi Kanununun hükümleri askerî yargıda da uygulanacağından, maddede değişiklik yapılarak, iddianamenin iadesi kararına karşı kanun yolunu askerî yargıya özgü şekilde düzenlemektedir. MADDE 38 - Düzenleme ile kanun yollarına başvurabilecek kişiler Ceza Muhakemesi Kanununa paralel olarak sayılmakta, anılan kanundan farklı olarak teşkilâtında mahkeme kurulu komutanın yetkileri korunmaktadır. Şüpheli veya sanığın kanunî temsilcisi, eşi ve müdafinin kanun yollarına başvurabilmesine ilişkin Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan hükümler genel atıf nedeniyle askerî yargıda da uygulanacağından madde metninden çıkarılmaktadır. MADDE 39 - (A) bendinde yapılan düzenleme ile ölüm cezaları yürürlükten kaldırıldığından “ölüm cezası” ibaresi madde metninden çıkartılmakta; “hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi yerine 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunundaki terminolojiye uygun olarak “hapis cezası” kullanılmaktadır. Ceza Muhakemesi Usulü Kanununa paralel olarak düzenlenmiş bulunan (B) bendi, yeni ceza sistemi dikkate alınarak Ceza Muhakemesi Kanununun istinaf yoluna başvurulamayan hükümler ile ilgili düzenlemesi paralelinde değiştirilmektedir. Bu değişiklik nedeniyle; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50 nci maddesinin beşinci fıkrasının “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” şeklindeki hükmü ve yeni mevzuatta 647 Sayılı Ceza İnfaz Kanununun 4 üncü maddesindeki “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.” şeklinde herhangi bir düzenleme bulunmaması dikkate alındığında, ister kısa süreli hapis cezasına seçenek olarak adlî para cezasına çevrilen mahkûmiyet hükmü olsun isterse doğrudan adlî para cezasına hükmedilsin, sonuç olarak gün olarak belirlenen adlî para cezası ile yirmi ilâ yüz lira arasında takdir edilecek miktarın 177 çarpımı sonucu ikibin liradan az adlî para cezasına hükmedilmesi hâlinde bu hüküm hakkında temyiz yolu kapalı olacaktır. İkinci fıkradaki düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanunundan farklı olarak temyiz edilemeyen bu kararlara karşı 243 üncü madde kapsamında kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceğine dair hüküm korunmaktadır. MADDE 40 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık” şeklinde değiştirilmektedir. Yargılamanın konusunu oluşturan cezaî uyuşmazlık çözüldükten ve maddî gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılığı oluşturur. Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddî hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar. Temyiz başvurusunun hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde, elbette ki, hukuka aykırılık oluşturur. MADDE 41 - Maddede yapılan değişiklik ile Teşkilatında askerî Mahkeme kurulan komutan ile askerî savcıya, başvuru nedenlerini yazılı temyiz başvurularında gerekçeleriyle birlikte ve açıkça göstermeleri, bu yazılı temyiz taleplerinin ilgililere tebliği zorunluluğu getirilmekte ve ilgililere temyiz sebeplerine karşı cevap verebilme hakkı getirilmektedir. MADDE 42 - Düzenleme ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının bir gereği olarak ve Askerî Yargıtayca başlatılan uygulamaya yasal dayanak getirilmektedir. Buna göre, tebliğname hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine tebliğ olunacaktır. Kendisine tebliğ olunan taraf tebliğ tarihiden itibaren bir hafta içinde tebliğnameye yazılı olarak cevap verebilecektir. Tebliğnamenin tebliğinde ortaya çıkabilecek sorunları gidermek amacıyla, maddenin son fıkrasında üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatların, Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olacağı hükme bağlanmaktadır. MADDE 43 - Madde başlığı, madde metninin içeriğine uygun olarak değiştirilmektedir. 178 Ağır cezalı iş tabiri yerine Ceza Muhakemesi Kanununun 299 uncu maddesine paralel olarak “ağır cezalı iş” tabirinden vazgeçilerek “on yıl ve daha fazla hapis cezasına” ilişkin hükümler ibaresi kullanılmıştır. Buna göre, “on yıl ve daha fazla hapis cezasına” ilişkin hükümlerin temyiz incelemelerinin duruşmalı yapılabileceği öngörülmüştür. Askerî Yargıtay, resen ya da sanık, katılan, müdafi veya vekilin isteği üzerine zorunlu olarak, duruşmalı inceleme yapacaktır. Duruşma isteme yetkisi yalnızca sanık, katılan, müdafi ve vekiline tanınmıştır. Duruşma isteğinin temyiz dilekçesinde, sonradan da olsa mutlaka temyiz süresi içinde ileri sürülmesi gerekir. Hapis cezasını gerektiren birden çok suç işlenmişse, her bir eylem için verilmiş cezaya göre duruşma istenebilir. Ceza Muhakemesi Kanunundan farklı olarak Askerî Yargıtayın lüzum görmesi üzerine bir yıldan fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesinin de duruşmalı yapılabileceği de öngörülmektedir. Duruşma günü sanığa, katılana ve isteği üzerine müdafi ve vekiline bildirilir. Sanık ve katılan duruşmada hazır bulunabileceği gibi kendisini bir avukatla da temsil ettirebilir. Sanık ve katılan duruşmaya gelmez, avukat da göndermezse inceleme duruşmasız yapılır. Tutuklu sanık duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz. MADDE 44 - Yapılan değişiklik ile temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını isteme yetkisinin katılan ve vekiline de tanınması nedeniyle, katılan ve vekilinin de duruşma usulündeki hak ve yetkileri belirlenmektedir. MADDE 45 - Duruşmanın tatili müessesesine son verildiğinden madde metni bu duruma göre düzeltilmektedir. MADDE 46 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 47 - Düzenleme ile madde metninde yer alan “kanuna aykırılık” ibareleri Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde “hukuka aykırılık” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 48 - Madde ile Ceza Muhakemesi Kanununun 306 ncı maddesine paralel bir düzenleme getirilmekte ve bozmada sirayetin alanı genişletilmektedir. Buna göre: Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hâle gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların 179 doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Askerî Yargıtayın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür. Bunun için; 1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi, 2. Sanıkların fiilinde Ceza Muhakemesi Kanununun 8 inci maddesinde tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması, 3. Hükmün teşkilatında askerî mahkeme kurulan komutan, askerî savcı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması, 4. Hükmün hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması, 5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir. Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dahildir. Askerî Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır. Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir. MADDE 49 - Düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununun 307 nci maddesi hükmüne paralel olarak, bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda verilecek cezanın önceki hükümdeki cezadan daha ağır olamayacağı kuralı, hükmün yasal temsilcisi ve eşi tarafından sanık yararına temyiz edilmesi hâlini de kapsayacak şekilde genişletilmektedir. Bu kural gerek cezanın türü ve gerekse süresi bakımından geçerli olup, suç niteliği yönünden uygulama yeri bulunmamaktadır. Ayrıca bozmaya karşı diyecekleri tespit edilemediği hâlde yokluklarında dava bitirilebilecekler arasına sanık ve katılanın müdafii ve vekili de eklenmekte, ancak “dosyada bilinen adreslere” tebligat çıkartılması yeterli sayılmaktadır. MADDE 50 - Yapılan düzenleme ile Ceza Muhakemesi Kanununun 311 inci maddesine paralel olarak bir fıkra eklenmekte, bu suretle; ceza hükmünün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak belirlenmektedir. Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi için maddede sayılan diğer nedenler bakımından bir süre 180 öngörülmemiş olmasına karşılık, (F) bendinde sayılan neden yönünden başvuruda bulunma süresi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren hak düşürücü süre niteliğindeki bir yılla sınırlandırılmaktadır. Bu süre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 44 üncü maddesi anlamında kararın kesin nitelik kazandığı tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. MADDE 51 - Cezayı gerektiren bir eylemin varlığı iddiasına dayanan yargılamanın yenilenmesi istemi ancak, bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir hüküm bulunması veya bu fiil hakkında kuvvetli delil bulunmamasından başka bir nedenle bir ceza soruşturmasına başlanamamış veya başlanan soruşturma ve kovuşturmaya devam edilememiş olması hâllerinde kabul edilebilebilmektedir. Bu hüküm karşısında, örneğin aleyhte tanıklık yapan bir kimsenin, yalan tanıklıktan kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olması veya bu suçtan dolayı kuvvetli delil bulunmaması dışında bir nedenle hakkında ceza soruşturmasına başlanamamış veya devam edilememiş olması hâlinde, yenileme talebinde bulunulabilecektir. Maddeye eklenen fıkra gereğince, yukarıdaki örnekte olduğu gibi yalan tanıklığı ispata yarayan yeni olaylar ve deliller varsa, yenileme istemi 228 inci maddenin birinci fıkrasının (E) bendine dayandırılacaktır. MADDE 52 - Düzenleme ile, Ceza Muhakemesi Kanununun 309 ve 310 uncu maddelerine paralel değişiklik yapılmaktadır. Bu kapsamda; 1. Madde başlığı, düzenlemenin içeriğine uygun olarak değiştirilmekte, 2. Davanın esasını çözen hükümlere ilişkin kanun yararına bozmanın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğine dair kurala istisna getirilmekte ve bozmanın, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğurmuş usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde, kararı veren hâkim veya mahkemenin yeniden yargılama yapıp önceki mahkûmiyetten daha ağır olmamak koşuluyla yargılama sonucuna göre hüküm kuracağı öngörülmekte, 3. Millî Savunma Bakanının başvuruda bulunduğu hâller hariç olmak ve bir mahkûmiyet hükmünün içerdiği cezanın kaldırılması veya hükümlüye daha hafif bir cezanın verilmesi gerektiği hâllerle sınırlı olmak üzere, Askerî Yargıtay Başsavcısına da kanun yararına olarak Askerî Yargıtaya resen başvurabilme yetkisi getirilmektedir. MADDE 53 - Yapılan düzenleme ile cezada kanunîlik ilkesine uygun olarak cezaevindeki hükümlülere uygulanacak disiplin cezaları ve tedbirleri ile tutuklular hakkındaki kısıtlayıcı önlemler konusunda Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna atıf yapılmaktadır. 181 MADDE 54 - Askerî Ceza Kanununda yapılan değişiklik doğrultusunda bu Kanunun maddelerine yapılan atıflar, karşılığı olan yeni madde numaraları belirtilmek suretiyle düzeltilmektedir. MADDE 55 - Ölüm cezaları kaldırılmış ve hürriyeti bağlayıcı ceza yerine hapis cezası ibaresi kabul edilmiş olduğundan, madde metninden ölüm cezası ibaresi çıkarılmakta, “hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi “hapis cezası” olarak değiştirilmektedir. MADDE 56 - “Şahsî hürriyeti bağlayıcı ceza” ibaresi, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunundaki ibarelere uygun olarak “hapis cezaları” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 57 - Madde metninde yer alan “para cezası” ibareleri 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunundaki ibarelere uygun olarak “adlî para cezası” şeklinde değiştirilmektedir. MADDE 58 - Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen hususların ayrıca 353 Sayılı Kanunda yer almasına gerek görülmediğinden bu nitelikteki hükümler müteakip madde ile yürürlükten kaldırıldığından Ceza Muhakemesi Kanununa genel atıf yapılmıştır. Askerî yargıda uygulama olanağı bulunmayan hükümler ayrık tutulmuştur. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununda geçen bazı terimlerin askerî yargıda hangi terimlerin karşılığı olduğu belirtilmiştir. MADDE 59 - Kanunun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kalkacak hükümler belirtilmektedir. MADDE 60 - Yürürlük maddesidir. MADDE 61 - Yürütme maddesidir. 182