Kurban Bültenini PDF olarak indirmek için tıklayınız
Transkript
Kurban Bültenini PDF olarak indirmek için tıklayınız
Kurban Bülteni www.hudayivakfi.org EYLÜL 2015 Hüdâyi’de Kurban Başta ülkemiz olmak üzere, Orta Asya, Kafkasya, Ortadoğu, Uzakdoğu, Balkanlar ve Afrika bölgelerinde yaklaşık 50 civarında ülkede Hüdâyi dostlarının kurbanları ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmakta. S 3 2014 Kurbanından Arda Kalanlar Dünyanın farklı ülkelerine kurban gözlemcisi olarak giden Hüdâyi gönüllülerinin unutamadıkları. S 8 MAZLUMA KURBAN YERYÜZÜNE BAYRAM OLSUN Bizler Hüdâyi Vakfı olarak gerek İstanbul’da gerekse gönül coğrafyamızda kurban kesim faaliyetlerinde bulunacağız. Hedefimiz ve gayemiz; sevgi, kardeşlik ve dostluk adına gönül köprüleri kurmaktır. Bu duygularımızı bizimle yaşamaya, siz Hüdâyi Dostlarını çıktığımız bu seferberlikte yoldaşımız olmaya davet ediyoruz… Var mısınız? S 12 Osman Nûri Topbaş: Fedakârlık Tâlimi Demek ki baktığımız zaman, bu kurban bayramı bir fedakârlığın bayramıdır. Demek ki biz ne kadar bir fedakârlık hâlinde olacağız? Malımızı, canımızı, evlâtlarımızı, Allâh’ın verdiği diğer bütün imkânları ne kadar Allah yolunda fedakârâne olarak îfâ edeceğiz. Kurban bayramı bu fedakârlığı hayatımızın her safhasına intikal ettirmeli. S 4 Bayramın Sünnetleri Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz vakit namazını müteakip bir kere “Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber Allahu ekber ve lillahilhamd” diye tekbir getirilir ki, buna “teşrik tekbiri” denir. S 23 Kurban’la İlgili Fıkhî Meseleler • Kurban kesmenin edebi nedir? • Kimler kurban kesmekle yükümlüdür? • Kurban olarak kesilecek hayvanların yaşları ne olmalı? • Kurbanın yenmesi haram olan organları var mıdır? • Hayvanın kurban edilmesine engel olan hususlar nelerdir? • Sevabı bağışlanmak üzere kurban kesilebilir mi? S 20 2 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 108/2) Başkan’dan... Gönüllerimizde farklı duyguları bir arada yaşadığımız ender zamanlardır bayramlar. Kimimiz ikram ettiği için sevinir; kimimiz ikram bulduğu için. Kimimiz sevdiğine kavuştuğu için mutludur; kimimiz kavuştuğunu sevdiği için… Nasip ve kısmet kavramlarının hikmetinin en iyi anlaşıldığı anlardır bayramlar. Bir düşünün; adadığınız kurbanın etini komşunuz değil, ilinizdeki bir hemşehriniz değil, ülkenizdeki bir vatandaşınız değil de dünyanın başka bir ucunda, hiç tanımadığınız, görmediğiniz ve belki de bu dünyada göremeyeceğiniz bir insan yiyecek. Nasip… Bayrama ulaşmak nasip olacak, kurbanı almaya imkân olacak, o kurbanı dünyanın bir ucunda hasretle et bekleyen bir muhtaca ulaştırmak nasip olacak ve o insana o eti yemek nasip olacak. Kısmet…. Biz Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı olarak bu Kurban Bayramı’nda da, nasip ve kısmet hikmetinin sırrını sizlerle birlikte yaşamak istiyoruz… Var mısınız? Sevinçlerin çoğaldığı, acıların bile sevince katık edildiği günlerdir bayramlar. Büyüğünden küçüğüne herkese yayılan bir mutluluk havası vardır bu günlerde. İmkân sahibi her insan ağır bir sorumlulukla gezer bu günlerde. Hem ailesine, hem komşusuna hem de dünyanın başka yerlerinde ihtiyaç sahibi olan insanlara; imkânı verene bir şükür nişanesi olarak sunduğu kurbanın etini ulaştırma sorumluluğu. Hüdâyi vakfı olarak omzunuzdaki bu ağır sorumluluğu paylaşmaya, şükrünüzün nişanesini en uzak diyarlara taşımaya talibiz. Var mısınız? Mazlumun, mağdurun, öksüzün, yetimin, garibin, muzdaribin dudaklarında tebessüm gördüğümüz ender zamanlardır bayramlar. Ramazansa bayramın ismi iftarlar, fitreler, erzak yardımları vardır gündemimizde. Kurbansa gelen bayram, gönül coğrafyamızın her noktasında ulaşmak, aylardır et yiyememiş kardeşlerimiz vardır hedefimizde. Her geçen yıl bir ülke, bir mekân daha eklediğimiz bu gönül haritamızın her noktasına sevinç, huzur ve mutluluk götürmek için çabalarız. Biliriz ki ulaştırdığımız her ikram, sevgi ve kardeşliğimizi daha da perçinler. Verdiğiniz her kurban ihtiyaç sahibi bir gönle ulaşmak için bir köprüdür bizim için. Afganistan’dan Yunanistan’a; Uganda’dan Gana’ya, Burkina Faso’dan Senegal’e, Irak’tan Suriye’ye, Mali’den Meksika’ya; Somali’den Filistin’e; Etiyopya’dan Nijer’e; Kamerun’dan Pakistan’a; Tacikistan’dan Tanzanya’ya, Rusya’ya, Kırım’a, Moğolistan’a, Gürcistan’a, Hindistan’a, Filipinler’e, Dağıstan’a, Azerbaycan’a, Arakan’a, Arnavutluk’a ve ismini sayamadığımız birçok noktaya gönül köprüleri kuruyoruz her yıl. Bu yıl da bu köprüleri birlikte kurmaya, ihtiyaç sahibi insanların kursaklarına bir lokma et koymaya, sevgimizi ve kardeşliğimizi perçinlemeye niyetliyiz… Var mısınız? Bizler Hüdâyi Vakfı olarak gerek İstanbul’da gerekse gönül coğrafyamızda kurban kesim faaliyetlerinde bulunacağız. Hedefimiz ve gayemiz; sevgi, kardeşlik ve dostluk adına gönül köprüleri kurmaktır. Bu duygularımızı bizimle yaşamaya, siz Hüdâyi Dostlarını çıktığımız bu seferberlikte yoldaşımız olmaya davet ediyoruz… Var mısınız? Ahmed H. TOPBAŞ Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Yön. Kur. Başkanı Kurban Kesme Edebi Muhterem Üstâz, Mahmûd Sâmî -kuddise sirruh-hazretleri, Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin rızâsı, hastalıkların ve musibetlerin defi için dâima kurban kesmeyi ve sadaka vermeyi tavsiye ederlerdi. Kendilerinin de bedelini vererek sık sık kurban kestirmek âdetleri idi. Kesilecek kurbanın erkek, besili, azalarının noksansız olmasına çok dikkat ederlerdi. Kesimden evvel çukurun itinalı kazılmasını, bıçağın çok keskin olmasını ve hayvanın gözlerinin iyice büyük, temiz bir sargı ile kapatılmasını arzu ederlerdi. Kesimden evvel kurban mahallinde hazır bulunurlar, kurban kesilip derisi yüzülünceye kadar namazda olduğu gibi, kurbanın karşısında ayakta büyük bir ta’zim ile dururlar, huşû ve hudû ile beklerler, tamam olunca içeri girip iki rekat namaz kılarlardı. Hattâ bir nisan ayının ilk günlerinde idi. Bursa’da Uludağ’dan kopup gelen keskin soğuğa rağmen gene aynı âdabını tatbik ettiler. Her ne kadar “Efendim, kurban kesildi, içeri buyurunuz” denildi ise de muvafakat etmediler, “Şu iskemleye otursanız, istirahat etseniz” diye bir iskemle uzatıldı, ona da icabet etmediler ve yarım saat kadar kıyamda kaldılar. Halbuki böyle bir kurban âdabı olduğunu bilen ve tatbik edebilen pek azdır. Nitekim büyükler: – İbâdet insanı Cennet’e götürür. Ta’zimli ibâdet ise insanı Cenâb-ı Hakk’a vâsıl eder, demişlerdir. Mûsa Topbaş Efendi Hazretlerinden... Sultanü’l-Arifîn Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (K.S.) Sy 82-83 Erkam Yayınları 3 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ “Kurban kesen kişi, hayvanın her bir tüyü için sevap kazanır” (Tirmizî, Edâhî 1;İbni Mâce, Edâhî 3) Hüdâyi’de Kurban lerinin neticesinde bağışçılarımıza SMS ile bilgilendirme sağlanmaktadır. Kurban bağışlarıyla bize destek olan tüm hayırseverlere, bağışçılarımıza, Hüdâyi dostlarına ve gönüldaşlarına teşekkür eder ilgi ve teveccühlerinizin devamını dileriz. Fiyat bilgisi ve randevu için 0216 341 05 97 nolu telefonu arayabilirsiniz. Kurulduğu günden bu yana birçok alanda hizmetlerini devam ettiren Hüdâyi Vakfı, “Yurtiçi ve Yurtdışı Kurban Faaliyetleri” ile dünya çapında hizmet vermeye devam ediyor. YURTİÇİ KURBAN HİZMETLERİMİZ Aziz Mahmûd Hüdâyî Vakfı, Kurban Bayramı’nda kesilmek üzere sizlerden almış olduğu vacip, adak, akika, şükür ve nafile kurban bağışlarını, tesis ettiği iki modern ve hijyenik kesimhanede gerçekleştirmektedir. Kesim öncesindeki ekip hazırlıkları, modern altyapı çözümleri ve daima standartları yükseltme çabasıyla rahat bir kesim hizmeti sunmaktadır. Bütün bir sene boyunca vakfımıza bağışlanan canlı kurban ve et bağışları, vakıf görevlilerinin tekbirleri Hüdâyi Vakfı’na Bağışladığınız Kurbanlar : 1- Vakfımızın merkez aşevinde yüzlerce kişiye sunulan sıcak yemeklerde, eşliğinde isimler okunarak, Müslüman olan profesyonel kasaplar tarafından kesilmekte ve vakıf hassasiyeti ile değerlendirilmek üzere ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaktadır. Ayrıca kurban kesim- Hüdâyi’de Kurban Kesmenin Size Sağlayacağı Kolaylıklar 1- Sağlamış olduğumuz randevu hizmeti ile (0216 341 05 97) size uygun bir tarih ve saatte vakfımıza gelerek, yoğunluk yaşamadan kesim öncesi hazırlıkları izleyebilirsiniz. 2- Kurban kesimine şahitlik edeceğiniz bir ortamda, vekâletinizi kasaplara bizzat kendiniz verirsiniz. 3- Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri’nin teneffüs ettiği manevî bir mekânda, ibadet neşesi içerisinde Hakk’a kurbiyyet anını müşahade edersiniz. 4- Vakfımıza bağışladığınız 1/3 oranındaki kurban emanetleriniz, idrâk ettiğimiz bayram günlerinde ihtiyaç sahiplerine ilk elden dağıtılır. 5- Vakfımız bünyesinde hizmet veren personellerin ve gönüllü öğrencilerimizin yardımları ile rahat bir kesim faaliyeti yaşarsınız. 6- Vakfımızın sağlamış olduğu otopark hizmeti ile park sıkıntısı çekmezsiniz. Bütün tedbirlerimize rağmen, şehir ortamında kurban kesmek zor bir ibadettir. Meydana gelebilecek aksaklıkların hoş görülmesi temennisiyle hayırlı bayramlar dileriz. 2- Vakfımıza bağlı ünitelerde eğitim gören öğrencilerimizin sofralarında, 3- Ve yakın uzak demeden yardımlarına koştuğumuz ihtiyaç sahibi ailelerin erzak paketlerinde, maddi ve manevi bir destek olarak yerini alır. 4 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Şeref Başkanı Osman Nûri Topbaş Hocaefendi: Fedakârlık Tâlimi Röpörtaj: Ahmet Taşgetiren, Gazeteci-Yazar Kurbanın mâhiyeti nedir Efendim. Rûhâniyeti nedir kurbanın? Kurban bayramı bu fedakârlığı hayatımızın her safhasına intikal ettirmeli. Efendim; kurban bir fedakârlıktan sonra geldi, Cenâb-ı Hak gönderdi kurbanı İbrahim -aleyhisselâm-’a… Zira Cenâb-ı Hak Tevbe Sûresi’nin 111-112. âyetinde, “canlarıyla, mallarıyla Cennet’i satın aldılar” buyuruyor. Bu, on yerde geçiyor Kur’ân-ı Kerîm’de. Yani “mal” geliyor, “can” geliyor; 10 yerde geçiyor bu. Evet, Hazret-i İbrahim’in fedakârlığından, Hazret-i İsmail’in… Üç tane bu fânî taht yıkıldı. Mükâfat olarak -üç tane zor fânî tahttı bunlarCenâb-ı Hak o kalbe yerleşti. O kalp nazargâh-ı ilâhî oldu. Cenâb-ı Hak’la dost oldu. Onun mükâfatı olarak Cenâb-ı Hak İsmail -aleyhisselâm-’ı bıçağın altından aldırdı, o koçu gönderdi. Demek ki baktığımız zaman, bu kurban bayramı bir fedakârlığın bayramıdır. Demek ki biz ne kadar bir fedakârlık hâlinde olacağız? Malımızı, canımızı, evlâtlarımızı, Allâh’ın verdiği diğer bütün imkânları ne kadar Allah yolunda fedakârâne olarak -inşâallah- îfâ edeceğiz. Demek ki bunlar bir imtihan malzemesi olarak veriliyor, Cenâb-ı Hakk’a da seferber edebilmek. İki yerde de “imtihan olunmaktasınız” geçiyor. Demek ki Cenâb-ı Hak ısrarla bize 12 yerde bu mal ve canı nasıl bir fedakârlıkla kullanacağız, nasıl Cenâb-ı Hakk’a bir takarrub/yaklaşma olacak, Cenâb-ı Hak bize telkin ediyor. Âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hak bize, Hac Sûresi’nin 37. âyetinde: “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allâh’a ulaşır. Allâh’a ulaşan, ancak takvânızdır (Cenâb-ı Hakk’a yakınlık ölçümüzdür.).” Mevlânâ da bunu güzel bir müşahhasa çevirir bize misal olarak: “Keçinin gölgesini kurban etmeye kalkışma (diyor). Bu (diyor) bir kasaplık günü (diyor), bir et, kebap yeme günü değildir (diyor). Sen (diyor), kurbanın mâhiyetine, hakîkatine in (diyor). Ne kadar (diyor) Allah yolunda fedakârlığın var?” diyor. Tefekkürî bir ibadet bu kurban. O kurban, Cenâb-ı Hak, o hayvanı bizim için yarattı. Bize âmâde yarattı. Demek ki ne kadar bir Cenâb-ı Hakk’a bir teşekkür borcumuz olacak? Biz koyun olarak gelebilirdik, insanlar bizi kesebilirdi. Yani dâimâ o hayvanın yerine kendimizi koyacağız; bir. İki; o hayvanın çırpınışını koyacağız. Demek ki yine bize ayrı bir Cenâb-ı Hak bir manzara seyrettiriyor: Can vermek kolay bir iş değil... Cenâb-ı Hakk’ın lûtfunu düşüneceğiz. Meselâ rahmetli babam Mûsâ Efendi, rahmetli Sâmi Efendi Hazretleri, kurbanlarını keserken oturmazlardı, ayakta dururlardı. İhtiram… İhtiram hâlinde. Bu, Cenâb-ı Hakk’a olan ihtiram. Hayvanın gözüne bir bez bağlarlardı. Çukuru derin kazdırırlardı. İkinci hayvanı o, aynı çukura kesmezler veyahut da toprak attırırlar, o kaybolduktan sonra ikinci hayvan kesilirdi. Bir de -Allah korusun- iterek kakarak değil de o hayvanı okşayarak getirmek, su içirmek… Yani Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bir bakış tarzı kazanabilmek. Buna da kurbanda dikkat etmemiz lâzım. Yine, Efendimiz zamanında şöyle bir hâdise oldu: Bir kişi bıçağını bileyledi, hayvanın önünde bileyledi. Efendimiz görünce çok üzüldü: “–Sen (dedi) bu hayvanı kaç sefer öldürüyorsun? (Dedi.) Bıçağını arkada bileylesen olmaz mı?” buyurdu. (Hâkim, IV, 257) Hayvanın hissedeceği farzediliyor. Oraya geleceğim Ahmet Abi, oraya geleceğim. Meselâ biz, Rusya’da bir kurbanda, bize oradan bir hatıra geldi: “Bir (dedi) boğayı (dedi) kurban yerine götürecektik (dedi). Hayvan (dedi) kendisi kurban yerine gitti, o çukurun yanına gitti (dedi), o çukurun yanına yattı (dedi). Biz de bunu gözlerimiz dola dola gözyaşlarıyla bu manzarayı seyrettik.” dedi. Demek ki Allah bazen bize böyle îkaz HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Demek ki merhamet, merhamet, merhamet… Müslümanın kartviziti merhamet… lûkâta bakılabilirse en vahşi hayvan bile o kulla dost oluyor. Bunlar hep kalbî merhalelerin neticesinde… Kolay bir iş değil bu. Kolay bir tahsil değil… Kurban ederken de, yani bir hayvanı keserken de merhametten kopmamak… Kurban da bir kalp ameli, değil mi Efendim? Kalp ameli kurban kesmek de. edici hâdiseleri gösteriyor. Kopmamak lâzım. Hattâ Efendimiz bir yılanı bile öldürürken, saldıran bir yılanı, bir vuruşta öldür buyuruyor, eziyet etme buyuruyor. (Bkz. Müslim, Selâm, 139-141, 147; Ebû Dâvûd, Edeb 162-163/5263; Tirmizî, Sayd, 14/1482, Ahmed, I, 420) Bu tabi, Cenâb-ı Hak’la dost olan, Allâh’ın mahlûkâtıyla da dost olur. Ben hatırıma gelmişken bir hâtırayı nakledeyim: Peder rahmetli Mûsâ Efendi anlatmıştı. Herhâlde 50 sene oldu belki bu hâdiseyi anlatalı. O zaman tabi Medîne’deki evler şimdiki gibi değildi. Daha ziyâde topraktan vesâire, toprak sıvalı şeylerdi. “Biz (dedi) Sâmi Efendi Hazretleri’nin odasını hazırladık (dedi) Medîne-i Münevvere’de (dedi). Yatağını vesâire hazırladık, tam (dedi) Efendi Baba’yı (dedi) odaya aldık (dedi), baktık köşede bir (dedi) bir kıvrılan bir yılan gördük (dedi). Biz heyecanlandık (dedi). Sâmi Efendi: Tabi, tabi, tabi… Onun için Mevlânâ diyor, yani “Keçinin gölgesini kurban etme.” diyor. “Bunu bir kasaplık günü, kebaplık günü zannetme. Sen kurbanın bir hakîkatine in.” diyor. Yani esasında demek ki yani kurbanda, kurbanın hâliyle konuşmak lâzım, hâl lisânıyla. Yani kurban, eğer o kalp varsa hâl lisanıyla çok şeyler anlatır. Neler anlatır Efendim? Yani şöyle bir… Merhameti telkin eder: “–Bak (der), sen benim gibi olabilirdin, ben de senin gibi olabilirdim.” der en başta… Evet. “–Beni sana kurban göndereni düşün (der). Ona ne kadar kulluk ediyorsun (der). Sakın O’na nankör olma.” der. Velhâsıl kalbe göre sayar… met, tabiat-i asliyesi olması lâzım. Bunun neticesi de hizmettir, merhametinin göstergesi. Efendim; isterseniz biraz bu, Hüdâyî’nin hizmetleri var, kurban hizmetleri var. Bütün Dünya’ya kurban hizmeti götürüyor. Yani oralardan zât-ı âlînize ulaşan birtakım intibâlar olduğunu zannediyorum. Yani oralardaki ihtiyaç, yani fakr u zarûret… Yani diyelim Türkiye’den gönderilecek bir kurbana olan ihtiyaç ve buradan gönderilecek bir kurbanın oralarda yüreklere nasıl yansıdığı. Buna dâir birçok intibânın zât-ı âlînize ulaştığını zannediyorum. Onlardan… Çok hâtıra var. Evet. Lûtfederseniz. Meselâ giden arkadaşlar; “iki saatlik yoldan geldiler” diyor. “Kimi hasta arabasıyla geldi.” Yani neredeyse bir merhamet dilenerek geldi. Çünkü et yok, hasret, ete hasret... Hattâ birisi, çok acıklı bir şeyi var. Geliyor; et bitmiş oluyor. Diyor ki; “–Bu sene olmadı ama -inşâallah- gelecek sene tekrar gelirsiniz.” diyor. Daha Ahmet Abi, bu kurbanda çok şey yapılacak hâdiseler var. Yine, geçen sene Afrikalı bir dostumuz geldi. Burada dedi ki; “Baktık (diyor), bir müddet sonra o hayvan kayboldu gitti.” diyor. Meselâ bu, hakîkaten bu merhamet, bir müslümanın imtihanı. Cenâb-ı Hak en çok Kur’ân-ı Kerîm’de “Rahman” esmâsını bildiriyor, “Rahîm” esmâsını bildiriyor. “–Bakın (dedi), kurban bayramı geliyor (dedi). Sizi orada bekleyen çok insan var.” dedi. Yani demek ki Hâlık’ın nazarıyla mah- Demek ki bir müslümanın bir merha- «–Bırakın o hayvanı kendi hâline. O (dedi) geldiği gibi gider sonra.» dedi.” Pederim diyor: Yani o muzdarip coğrafyadaki kardeşlerimizin çağrısını bize gönderiyor. 5 6 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Diğer bir şey de, o kurbanların gitmesiyle oranın biraz münevver tâifesinden olan bir kişi dedi ki: benzemekteyim? Benzersem ne kadar kıyâmet günü O’nunla beraber olurum?” Derdi buydu. “–Sizler (dedi) -ki Batı Afrika’ya Osmanlı gitmedi, Osmanlı yalnız yardıma gitti- sizler (dedi) Allah Rasûlü’nün; Demek ki bizim de bugün bir dertlenmemiz lâzım. Allah, bizim önümüze büyük bir mânevî sermaye verdi. Eğer biz bu sermayeyi bir mücevher olarak alıp bir değerlendirebilirsek, yüreğimizden alabildiğine kadar, koptuğu kadar verebilmeye gayret edersek, onların hizmetinde bulunabilirsek, ne mutlu bize! (“İstanbul elbette fetholunacaktır…” buyurduğu, Fâtih’in torunlarısınız (dedi). Abdülhamid Hân’ın torunlarısınız (dedi). Niye geç kaldınız? (Dedi). Arada bu kadar fâsıla verildi (dedi). Şimdiye kadar neredeydiniz? (Dedi). İyi ki geldiniz (dedi). Ne olursunuz bundan sonra bizi unutmayın.” dedi. [Ahmed, IV, 335; Hâkim, IV, 468/8300]) Yok biz bu serveti bir çakıl taşı zannedersek, bir gaflet içinde o Sûriyelileri, o fecî, o acıklı hâlini, muzdarip hâlini göremezsek, çok yazık!.. Efendim, bir sözünüzün arasında, ben kıyâmeti düşünüyorum, oradaki imtihanı düşünüyorum, buyurdunuz. Onu biraz açsak yani, nasıl bir, her birimiz şahıs olarak nasıl bir muhâsebe yapmalıyız? Evet… Yine bir misal, Ahmet Abi söyleyeyim: Yine, Habeşistan’da olacak herhâlde, orada bir kurban kesiminde câminin önünde kurban kesiliyordu. Bir hristiyan kadın gelmiş: “–Bana da bir parça et verir misiniz? Fakat ben hristiyanım.” demiş. Arkadaşlar demiş ki: “–Evet, sen hristiyansın ama sen de Allâh’ın kulusun.” demişler. Ona da bir parça et vermişler. Kadın gitmiş, câminin duvarını öpmüş; “Ben buradan merhamet gördüm…” Velhâsıl, ihsan çok mühim. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Mekke fethinden evvel, 500 bin dinar gönderdi Mekke fukarâsına. Mekke Fethi’nde hepsi: “–Sen, muhterem kardeş!” dediler. “Sen ne güzel kardeş.” dediler. Hepsi müslüman oldu. Yani insan, ihsâna mağlûptur. İnsan, merhametliyi sever. Ona gönül bağlar. Velhâsıl insan yine karakter ve şahsiyete hayrandır. Bu karakter ve şahsiyetin en mütekâmili, bir müslüman yüreğidir. Efendim, Sûriyeliler konusuna… Evet, Ahmet Abi, bugün en mühim o. Sûriyeliler, sizin canınızı acıtıyor, bunu biliyoruz. Çok, çok… Yani canınızı acıtıyor, yani yüreğinizde onlara bir yer var. Şimdi bayram. Kurban ve bayram. Şimdi, Ahmet Abi; yüreğimizi acıtan şey, kıyâmet endişesi… Şimdi, merhamet; sende olanı, onda olmayana (vermen), onun eksikliğini senin telâfi etmendir. Merhamet budur. Sende var, onda yok; sen onu telâfi edeceksin. Onun boşluğunu dolduracaksın. Çünkü Allah sana verdi, ona vermedi; o sana zimmetli. Zaten Cenâb-ı Hak âyette de buyuruyor: “Biz imtihan olarak veririz (buyuruyor) o da sevinir (diyor gafletinden). «Allah beni önemsedi.» der.” diyor. (Bkz. el-Fecr, 15) “Bana ondan mal verdi (diye düşünür)” diyor. Değil!.. Cenâb-ı Hak imtihan olarak verdiğini bildiriyor. Onun için -sallâllâhu aleyhi ve sellemEfendimiz de bu hususta çok hassas. Merhamet hususunda çok hassas. Ümmetinin de çok merhametli olmasını arzu ediyor. Nasıl bir anne-baba kendisinden çok evlâdını düşünür. Efendimiz de: Efendim, Ahmet Abi; en çok şimdi beni düşündüren; “O gün (Cenâb-ı Hak) verdiğimiz nîmetlerden sorulacaksınız.” (et-Tekâsür, 8) buyuruyor. Kime kadar? Peygamberlere kadar. Şöyle bir vâkıa var: Bu, Hamdi Efendi’nin Hak Dîni Kur’ân Dili tefsirinde. Ebû Bekir Efendimiz dışarı çıkıyor, çıkılmayacak bir saatte. Ömer Efendimiz çıkılmayacak bir saatte -belki öğle güneşidirsokağa çıkıyor, dışarı. Arkadan, Efendimiz de çıkıyor. Efendimiz soruyor: “–Niye bu çıkılmayan saatte çıktınız?” diyor. “Kendinizden çok ben size daha yakınım…” buyuruyor. “–Açlık (diyor) yâ Rasûlâllah, gıdâ aramak için çıktık.” diyor. “…Bir (diyor) kişi (diyor) vefat ederse (diyor) onun mîrâsı (diyor) çoluk-çocuğuna âittir (diyor). Fakat bir yetim varsa (diyor), o yetimin himâyesi bana âittir. Bir borçlu varsa (diyor) o borcu ödemek bana âittir.” diyor. “–Ben de sizin gibiyim.” diyor Efendimiz. (Müslim, Cuma, 43; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7) Demek ki: Efendimiz (onları) alıyor, varlıklı bir sahâbînin evine götürüyor. Hanımı karşılıyor. Çok seviniyor Allah Rasûlü’nü Efendimiz’i gördüğü zaman. “–Beyin nerede?” diyor. “–Tatlı su almaya gitti.” diyor. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) Beyi geliyor. Beyi de çok seviniyor. Tabi büyük bir izzet, büyük bir şeref. Hemen bir koyun kesmeye gayret ederken: Şimdi, ashâb-ı kirâmın bütün mücâdelesi oydu: “–Sakın (diyor) hâmile hayvan kesme.” diyor. “Ben ne kadar Allah Rasûlü’nün hâline Adam da bir koyun kesiyor. Pişiriyor, buyuruyor Efendimiz. HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ hurmalarla beraber Efendimiz’in önüne koyuyor. Efendimiz yedikten sonra: “–Bakın (diyor) bu içtiğimiz tatlı sudan, bu yediğimiz nîmetten de sorulacağız.” diyor. (Müslim, Eşribe, 140) Bir müddet sonra bir genç geliyor: “–Yâ Rasûlâllah! (Diyor.) Âyet indi; onu mahalle himâye ederdi, korurdu. Bir hasta var; mahallede hiçbir şeyi olmayan bile ona bir çorba götürürdü. Meselâ bizim zamanımızda antibiyotikler yoktu. Verem çok salgındı. Verem şeyleri vardı çamlıkların olduğu yerde, verem hastahâneleri vardı. Bakardım; mahalleden ona ciğer, ızgara vs. etler götürülürdü. İyi beslensinler diye. «Verdiğimiz nîmetlerden soracağız.» (Bkz. et-Tekâsür, 8) Fakat benim dünyada bir dikili taşım yok, hiçbir şeyim yok. Herhâlde ben buradan kurtulurum (diyor). Benim (diyor), artık (diyor) hesabım yok burada.” diyor. Efendimiz delikanlıya diyor ki: “–Oğlum! (Diyor.) Senin (diyor) altında gölgelendiğin bir ağaç var mı?” diyor. Yani bak bu ağacı Allah senin için yarattı Dünya’da. Ağaç yaratmasa sen nerede gölgeleneceksin? “Senin gölgelendiğin bir ağaç var mı?” diyor. “–İçtiğin bir tatlı su var mı?” diyor. İyi beslensin diye. Yani bir mahalle vardı. Toplumun bir sigortasıydı mahalle. Şimdi tabi, en fecî, mahalleler azaldı. Yani varoşlardakini lüks yerdekiler duymuyor. Varoştakiler lüks yerdekilere “bunlar merhametsiz” gözüyle bakıyorlar. Hattâ bâzen daha ters durumlara gidiyorlar. Bizim -bilmiyorum- bu bayram, mahalle olarak herkes kendi bulunduğu muhitindeki, oradaki bir defa baştan yetimlerden başlayarak, dul hanımlardan başlayarak, kimsesizlerden başlayarak, onların ihtiyaçlarını, onlara bir bayram, bir tebessüm ettirmeli. Bayramın bir tebessümünü onlara arz etmeli, ikram etmeli. Cenâb-ı Hak o bulutlardan bize tatlı su vermezdi, tuzlu su verirdi. Şimdi bunların hepsinin bizim üzerimizde hukuku var. Bunlar bize zimmetli. “–Ayağına giydiğin bir şey var mı?” diyor. Rasûlullah Efendimiz de (bir hadîs-i şerîfinde buyurduğu üzere); kıyamet günü yedi kişi, o büyük infilâk günü, yedi kişi Arş’ın gölgesi altında kalacak, yani korunacak. Onlardan biri de bu Dünya’da Allah “–Sen de onlardan sorulacaksın.” diyor. (Bkz. Süyûtî, VIII, 619) Velhâsıl Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmekten, bütün gayreti göstermek ve Rabbimiz’e sığınmak… Bir de Efendim, yine bayram vesîlesiyle, diyelim ki bir mahallede oturuyoruz. İşte şurada da Sûriyeli mültecîlerin oturduğunu biliyoruz. Yani ne yapmalı, daha müşahhas olarak? Ahmet Abi, bizim çocukluğumuzda mahalle, dulun, yetimin sigortasıydı. Meselâ bir yetim evlenecek; mahalle onun çeyizini hazırlardı. Dul kadının bir problemi var; için kardeş olanlar. (Bkz. Buhârî, Ezân, 36) İşte biz de bugün Türkiye olarak bir kardeşlik imtihanından geçiyoruz. Kardeşlik, tabi, evet, güzel zamanda da kardeşlik olacak ama, esas kardeşlik, zor zamanın kardeşliğidir. Allah için kardeş olabilmek. Böyle bir kardeşlik, işte büyük mükâfat, bu da Arş’ın gölgesi altında kalacak yedi kişiden biri. Hiç yoksa bu sene bu Sûriyelilere, bunların bir hâl hatırını sormalı, onlara bir bayramlık vermeli, onların yetimlerini, dullarını giydirmeli… Rasûlullah Efendimiz’e bir fakir gelirdi. Efendimiz evinde ne varsa verirdi. Arka- dan birisi daha gelirdi, ona verecek hiçbir şeyi olmadığı için, veremediğinden de utanırdı. Kendisi hafifçe diğer tarafa dönerdi. Cenâb-ı Hak İsrâ Sûresi’nde buyuruyor. Hiçbir şey veremiyorsan, onun gönlünü alacak tatlı birkaç söz söyle, buyuruyor. (Bkz. el-İsrâ, 28) Demek ki müslümanın lügatinde “yok” olmayacak, “hâyır” olmayacak. Çıkmaz sokak göstermeyecek. Elinden gelen bütün gayreti gösterecek, Allâh’ın rızâsını tahsil edecek. Bu bayram -inşâallah- bu bayram Afrika’daki kardeşlerimiz de, Orta Asya’daki kardeşlerimiz de, bize Sûriye’den olan din kardeşlerimiz de, beraber, müşterek bir kurban bayramı yaşarız. İnşâallah. Onlara, gidemeyeceğimiz, ulaşamayacağımız yerlere kurbanlarımızı göndeririz. Ulaştığımız yerlere ise Sûriyeli kardeşlerimize, diğer mahrum kardeşlerimize, onlara da bayramın tebessümünü aksettiririz -inşâallahİnşâallah. Çok teşekkür ederiz. Allah cümlenizden râzı olsun.İnşâallah bu kurban bayramını ümmet-i Muhammed’in -inşâallah- selâmet bayramı olarak, bir fedakârlık bayramı olarak, bir müslümanın derdiyle dertlenme, bu şekilde Allâh’ın rızâsını kazanma, bir fedakârlık bayramı olmasını Cenâb-ı Hak nasîb eyler -inşâallah-. Âmîn, inşâallah Efendim. Çok teşekkür ediyoruz. Röportajın tamamını http://erkamradyo.com/kurban-bayrami-ozel-mulakati-osman-nuri-topbas-ahmet-tasgetiren/ adresinden ya da aşağıdaki QR kodu cep telefonunuzdan görüntüleyerek internet sitesinden girip dinleyebilirsiniz. 7 8 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ “Kurban, babanız İbrahîm’in sünnetidir (ondan beri devam eden bir ibadettir)” (İbni Mâce, Edâhî 3) 2014 Kurbanından Arda Kalanlar Kalbinizin Gitmediği Yere Ayaklarınız Gitmez Muhammet Kılıçer/Fildişi Sahilleri Bir Fildişi Sahilleri atasözü der ki: “Kalbinizin gitmediği yere ayaklarınız gitmez.” Çok şükür artık hem kalbimiz hem de ayaklarımız Afrika’da… Fildişi Sahilleri Müslüman Okullar Birliği Derneği ile yaptığımız bir görüşmede, dernek başkanı hararetin bir hayli yükseldiği noktada, “madem Afrika çölden ibaret, madem o hakir gördüğünüz Afrika fakir ve hasta, o zaman İngiliz’in, Fransız’ın Amerikan’ın ve daha nicelerinin kara kıtada ne işi var?” Biz bu sözleri tefekkür ederken dernek başkanı konuşmasına devam etti, “sizler eğer şuan buradaysanız bu yalan perdesini aralamayı başarmışsınız demektir”. Evet, biz asırlardır yalanlara inandırıldık ama artık şunu çok iyi biliyoruz; gittiğimiz ve dahi gidemediğimiz her yerden mesulüz! Afrika Okkalı Bir Tokat Oldu Sertan Çelik/Burkina Faso Bizim jenerasyona sanırım Windows’un öğrettiği, masaüstü arka planı olarak kullanmayı çok sevdiğimiz, “bu işin ardında başka iş var” veya ‘madalyonun görünmeyen kısmı’ gibi cümleler kurulduğunda, o ilk aklımıza gelen şey gibi işte bendeki Afrika… “Ya ne yapacağız şimdi biz bir hafta köyde? Adam akıllı yiyecek içecek yok...” diye köy yolunda iç geçirirken bir kuyuda su görmenin he- yecanını yaşayan gözlerin teslimiyetinde gördüm samimiyeti, şükrü. Bendeki Afrika gidenin iç çekişmelerini bitiren, sahibi olduğumuzu sandığımız her şeyin aslında hiç bizim olmadığını okkalı bir tokatla anlatan bir Afrika… Gidenler asla unutmasın; gitmeyenler muhakkak gitsin! 21 Yaşındayım, Peki Ne Yapıyorum? İsmail Yasin Avcı/Gana Sene 2014 değildi Bargbaln köyünde. Yol yok, elektrik yok, okul yok... En yakın su kuyusu 2 kilometre uzakta... Türkiye’den Geliyorsanız Sizi Çok Sevecekler Sadık Enes Çetinkaya/Mali Mali’de ülkeye can veren koca Nijer Nehri, alabildiğine düz yeşil araziler ve kırmızı topraklar vardı... Ziyaretimiz boyunca çocuklarla çok güzel vakit geçirdik. Bir keresinde o kadar çok çocukla vakit geçirdim ki ‘fareli köyün kavalcısı” diye ekipte lakap taktılar. Biraz Bambara (yerli dil) öğrenmiştik ki Malilileri mest ettik, acayip seviyorlar. Bunun yanında saatlerce közde demlenen “kenkeriba” çayları ve tabi ki benzersiz tadıyla mango meyvesi harikaydı! Derdi olan, Afrika sevdası olan herkesin Mali’yi ziyaret etmesini tavsiye ederim! Türkiye’den geliyorsanız ve tebessüm ediyorsanız garanti veriyorum sizi çok sevecekler! HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Bunca imkânsızlığa rağmen her gün başka bir köyden, Bargbaln köyündeki çocuklara sırasız ve tahtasız bir mescitte eğitim vermeye gelen 24 yaşındaki Abdulfettah hocayla tanıştık. Abdulfettah hocanın 21 yaşından beri Bargbaln köyüne gelip gittiğini öğrenince sarsıldım, bir an durdum ve düşündüm, “ben şu an 21 yaşındayım, peki ne yapıyorum?” Silkelenme vakti hâlâ gelmedi mi? Ve soruyorum tüm kardeşlerime: Bin bir nimet ve bolluğun içinde, amiyane tabirle “şımardığımızın” farkında mıyız? Ümmet, dünya, Gana, bizleri bekliyor dostlar… Değişmek İstiyorum Dedim ve Değiştim Sadettin Ergun/Kamerun “Değiştirmeye gittiler, değişip geldiler” diye bir başlık vardı GENÇ Dergisi’nde; geçen yıllarda Afrika seferi yapan gönüllere ithafen… “Bende değişmek istiyorum” dedim ve değiştim… Kamerun sefaletten, hastalıktan ve kuraklıktan; yani bizim televizyonda, internette gördüğümüzden çok daha fazlası… Kuran-ı Kerim halkalarında tahtadan yapılmış plakalara yazarak hafız olan çocuklar, bir beyaz Müslüman görme sevinciyle selam verme yarışına giren amcalar ve dağıtılan bir paket erzak karşılığında duyduğu minnet gözyaşlarından okunan kadınların hali hâlâ aklımda… Bu milletin doğrulup kendine gelmesi, öz benliğini bulup tüm boyunduruklardan kurtulması için daha yapılacak çok iş var. Afrika Bizim Gönül Aynamız Yunus Emre Gürcan/Tanzanya kilerle yetinmeyi bilmeyen muhtaçlarız. Bir benze de olsa içimizde şükür duygusu uyandıysa ne ala… Hamd olsun gidip de değişenlerden olduk. yalanlarımız var. Güzel hayatımızı rahat- Hayatım: Nijer’den Öncesi ve Nijer’den Sonrası sız etmesin diye derinlere gömdüğümüz Ünal Aydın/Nijer Tanzanya’da aç, muhtaç ve dünyanın güzelliklerini görmemiş insanlar yok, orada kendi açlığımız, arzularına tutsak bedenlerimiz ve kendimizi tatmin ettiğimiz gerçeklerin vücut bulmuş hali var. Tanzanya ve Afrika, bizim gönül aynamız oldu. Bu dünyada güzel olmasına dikkat ettiğimiz yüzümüzden fazlasını gösteren sınavımız. Aç ve muhtaç olan bizleriz. Gözü doymak bilmeyen açlar ve elinde- Sefere çıkmadan önce yanımızdaki hediyelerle, Nijerli kardeşlerimize çok şey katacağını zannederek seviniyorduk, oysa Türkçemizdeki “buyurun” anlamında kullandıkları “bismillah” kelimesiyle “mil” yemeğine davetleri bize, bizim on- 9 10 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Kalplerimiz Rabıtalandı Huzeyfe Erdemir/Sudan Sudan’da bir gün, hafız yetiştiren bir yetim okuluna gittik. Sınıflara girerken verilen selama topluca ayağa kalkarak ‘ve aleykümselam’ diyerek ve bunu uzun bir şekilde söyleyerek bizi karşıladılar. Sınıflarının topraktan zeminini yıkarken ki gülümseyişleri gözümden gitmeyecek bir andı... Daha birçok hikâye, anı ve yaşanmışlık Sudan’da bizi karşıladı. Sayfalar dolusu anlatılacak olay ve hissi yaşadık bu güzel Afrika ülkesinde. Geriye ise sekiz güzel kardeşlik ve kara kıtayla rabıtalanmış kalpler kaldı. Rabbim bizlere tekrarını, gitmeyenlere ilklerini nasip etsin. lara verdiğimizden çok daha fazlasını kattı. Onun bana sahip olduğu her şeyin yarısını teklif edebilmesi karşısında ben çok cüzi bir ikramda bulunmanın ezikliğini yaşadım. Evet, ben onlara çok bir şey katamadım ama onlar hayatımı “Nijer’den öncesi ve Nijer’den sonrası” diye ayıracak kadar değiştirdi... Rabbim bizleri de varını yoğunu “bismillah” diyerek kardeşleriyle paylaşabilenlerden eylesin. Dualar Bu Hayra Vesile Olanlara... Arif Qerozi/Arnavutluk Kurban bayramı geldi mi muhtaç olan vatandaşlarımızın gözleri bizleri arıyor.. Çünkü her sene kurban kesimi yaptığımızı biliyorlar. Bizlere her sene bu desteği veren Hüdâyi Vakfı ve bu vakfa kurbanlarını bağışlayan tüm yardım severlere müteşekkiriz. Dediğim gibi Kurban bayramında binlerce aileye ulaşabiliyoruz. Muhtaçlara ulaşmamız gerekiyor, onun için İşkodra müftülüğünden ve ona ait cami imamlarından ve derneğimize gönül veren arkadaşlarla beraber muhtaç olanların isimlerini önceden tespit ediyoruz. Türkiye’deki din kardeşlerinden gelen bu hediye, sofralara varmadan hemen o anda gönüllere varıyor. Bizler et poşetlerini verirken o anda ki göz pırıltılarında sevgi görüyoruz. Allah razı olsun diyorlar hep. Bu dualar kurban sahiplerine ve sırasıyla Hüdâyi Gönüldaşlarına, çalışanlarına yani bu hayra vesile olan herkese edilmiş oluyor. Kurban O İnsanlara Cansuyu Oluyor Yunus Aracı/Senegal Hayatımda ilk defa yurt dışında kurban organizasyonunda bulundum. Bu vesilesiyle, din kardeşliği duygusunu, yardımlaşmayı, oradaki yaşantıyı, vakıf hizmetlerimizin oradaki önemini ve değerini yakinen görme fırsatına erişmiş oldum. Her ne kadar başkent Dakar gelişmiş bir şehir olsa da, gelir dağılımındaki adaletsizlik burada da halkın çoğunun fakir kalmasına sebep olmuş. Buradan oraya gönderilen kurbanlar o insanlar için çok önemli bir cansuyu oluyor. İnsanlar sıraya girip et almaya çalışırken, sanki 1 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ yıldır bu anın hayalini kuruyor gibiydiler. Allah kimseyi yoklukla imtihan etmesin amin. Şimdiden Özledim Mehmet Işıklı/Uganda Afrika denilince zihnimde oluşan algı açlık ve susuzluktu. Ama oradaki insanlar ilginizi, tebessümünüzü, hemhâl olmanızı hiçbir yiyeceğe değişmiyorlar. Kâinat boşluk kabul etmiyor tabii... Bizler yeni yeni artık biz de varız demeye başladık. Bu ziyaretimizle dünyanın bizi beklediğini iliklerimize kadar hissettik. Bizim oralara gitmemizin onlardan çok bizim ihtiyacımız olduğunu anladığımız bir güzel tecrübe oldu. Ve tabii ki Ugandalıların dostluğunu kazanmak, hayatımıza yön verecek duyguları yaşamak, onların ümitlerinde yer edinebilmek şimdiden özlediğim hatıralar… Sadece Kurban’da Et Yiyebiliyorlar Ahmet Tecim/Azerbaycan Vakfımız 1994 yılından beri geleneksel olarak Azerbaycan’da kurban kesilmesi ve kesilen etlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtımını gerçekleştirmektedir. Daha evvelinden be- lirlenmiş olan ihtiyaç sahiplerine bayramdan önce vesikaları dağıtılır ve kurban bayramı günü de vesika sahiplerine etler paylaştırılır. Bunun dışında vakfımız geçen (2014) kurban bayramında 20 ton kurban etinin Kafkas bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına da vesile olmuştur. Şunu samimiyetle ifade etmek gerekir ki, kesilen kurbanlar ihtiyaç sahiplerinin yüzlerinde tebessüm oluşmasına sebep oluyor. Bu ihtiyaç sahiplerinin arasında öyle insanlar var ki sadece kurban bayramında çocuklarına et yedirebiliyorlar. Bu sebeple bütün Azerbaycan halkı adına bağışçılarımıza teşekkür teşekkürlerimizi sunarız. Evimizde gibiyiz M.Selman Tecim/Tanzanya Yine düşmüştük yollar bir başka Hüdâyi Çorbasının Hüdâyi Pilavının dağıtıldığı mekana doğru yaklaşık 11 saatlik bir yolculuktan sonra Darusselam’a varıyoruz. Tanzanya’da ilk olarak yetimlerimizle buluşuyoruz. Burada Hüdâyi Vakfımızın REHEMA adında bir yerel vakfı var ismi Rahmetten geliyormuş.Vakfımızın organize ettiği programda kızlı erkekli 300 yetime bayramlıklarını hediye ediyoruz. On yaşlarında bir kız çocuğunun Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda bir yetim annesinin Vakfımıza teşekkürlerini sunduğu mektup okunuyor. Vakıflar Bakanlığı’nı temsilen söz alan Osman Bey ve diğer konuşmacılar, vakfımıza teşekkürlerini iletiyor, ülkede ciddi sayıda yetim ve dul bulunduğunu anlatıyorlar. Tanzanya kurban programımızda arefe günü varmamız sebebiyle günün diğer kısmı REHAMA’nın SAFİNA öğretmen okulunu ziyaret ediyoruz. Bu okul bölgede stratejik bir öneme sahip müslümanların tek öğretmen okulu. Öğretmen okulu sistemi bizdeki Meslek Yüksekokulları gibi liseden sonra 2 yıl gidiliyor öğretmen eksikliği sebebiyle hemen atamanız yapılıyor, istihdam için çok önemli bir yapı gerçi bir öğretmenin aylık maaşının 120.000 şilin yani 100 TL olduğunu daha sonraları öğreniyoruz. Ama Tanzanyadaki neslin yetişmesinde rol alacak aktörleri yetiştiren bir kurum olduğu için çok önemli. SAFİNA da 2 yıl boyunca erkek ve kadın öğrencilerimize dünyevi ve beşeri ilimlerin dışında dini eğitimler veriliyor mezun olan öğrenciler 6 ay İstanbulda Hüdâyi Vakfının müesseselerinde staj yaptıktan sonra atanarak bölgelerinde birer öğretmen oluyorlar kimisi tarih, kimisi matematik bunun yanında öğrencilerine dini eğitimde veriyorlar bu bakımdan Eğitim sorumlusu Mustafa Bey okulu stratejik olarak adlandırıyor. Günün sonunda da bölgede İHH tarafından açılan Faruk Aktaş Okulu’nu da ziyaret ediyoruz. Bu okul imkânsızlıklar içinde bir cennet gibi. Akşamına vakıf merkezimizde gönüllü arkadaşlarla toplantı yapıp görev bölgelerimizi ve bize eşlik edecek yerli arkadaşlarımızı tanıyoruz. Kurban çalışmamız kapsamında 10 köyde dağıtımlarda bulunuyoruz. Bizi her gören etrafımızı sarıyor, teşekkür etmeye çalışıyor. Bu insanların çoğu senede bir defa et görüyor. 11 12 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ MAZLUMA KURBAN YERYÜ Nasıl Bağış Yapabilirim? 1- Bağış noktalarına gelerek: • Çilehane Yolu Caddesi No:12 Küçük Çamlıca / Üsküdar – İstanbul 0216 428 39 60 • Aziz Mahmud Hüdayi Mah. Aziz Mahmud Efendi Sok. Camii İçi No:1 Üsküdar – İstanbul 0216 341 05 97 2015 YILINDA VAKFIMIZIN KURBAN 2- https://www.hudayivakfi.org.tr/bagis/ adresini ziyaret ederek, 3- Banka hesap numaralarımıza ödeme yaparak, 4- 0216 428 39 60 numaralı cağrı merkezini arayarak. Vakfımıza Bakanlar Kurulu’nun 16.12.2011 tarih ve 2011/2614 sayılı kararıyla “Vergi Muafiyeti” tanınmıştır. Kurban kesiminden artan meblağ olması halinde, meblağın Vakfımızın diğer hizmetlerinde kullanılacağını bildiririz. Anlaşmalı bankalara yapılacak ödemelerde Eft veya Havale masrafı alınmamaktadır. Kesim yapılacak ülkelerdeki arkadaşlarımız arefe günü hayvan alımlarını gerçekleştirirler. AFGANİSTAN ARNAVUTLUK AZERBAYCAN BANGLADEŞ (ARAKAN) BOSNA-HERSEK BULGARİSTAN BURKİNA FASO DAĞISTAN ETİYOPYA FİLDİŞİ SAHİLİ FİLİPİNLER-MORO FİLİSTİN-GAZZE GANA GÜRCİSTAN HİNDİSTAN IRAK Yaptığınız bağışlar kesim yapılan ülkelere ihtiyaçları nispetinde dağıtılır. HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ RYÜZÜNE BAYRAM OLSUN Kurbanlarınız kesildikçe cep telefonlarınıza bilgi mesajı gelir. Et paketlerinin dağıtımını Türkiye’nin çeşitli yerlerinden giden gönüllü gözlemcilerimiz yaparlar. KURBAN KESMEYİ HEDEFLEDİĞİ ÜLKELER Lİ MORO ZE KAMERUN KARADAĞ KAZAKİSTAN KIRGIZİSTAN KIRIM KOSOVA MAKEDONYA MALİ MEKSİKA MOĞOLİSTAN NİJER PAKİSTAN RUSYA FEDERASYONU SENEGAL SIRBİSTAN SOMALİ SUDAN SURİYE TACİKİSTAN TANZANYA UGANDA YUNANİSTAN Etler parçalanıp, paketlendikten sonra daha önceden belirlenmiş olan ailelere dağıtılır. Bayram namazından sonra kurbanlarınız tek tek isimleriniz okunmak suretiyle kesilmeye başlanır. 13 14 Ramazanoğlu Mahmûd Sami Efendi Hazretlerinden... HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Hazreti İbrahim -aleyhisselam-’ın Oğlunu Kurban Etmesi “Vaktâki İbrâhim’in oğlu kendisiyle beraber maîşet işlerinde sa’y edip pederine yardım eder oldu, İbrâhim şefkatle oğluna rüyâsını anlatmağa başladı: – Ey oğulcuğum, ben rüyâda görüyorum ki, Allah teâlâya kurban için ben seni kesiyorum. Sen şu rüyâ hakkında ne düşünürsün? Cenâb-ı Allah’ın şu ibtilâsına sabır eder misin, yoksa etmez misin?”(Saffat Sûresi,102) Fahr-i Râzî, Hâzin ve Kâdî’nin beyânlarına nazaran Hazret-i İbrâhim leyle-i terviyede (arafe gününden bir gece evvel) bu rüyâyı gördü. Fakat şeytânî mi rahmânî mi olduğunda tereddüt etti. Arafe günü tekrar görünce rahmânî olduğunu bildiğinde o güne “Arafe” denilmiştir. Üçüncü günü tekrar görünce emr-i ilâhînin kat’î olduğunu bildiğinden ve kurban kasdeylediğinden o güne “Yevm-i Nahr - Kurban Günü” denilmiştir. İbrâhim -aleyhisselâm- ip, bıçak ve balta alıp odun getirmek, için dağ başlarına gideceklerini oğlu İsmâil’e söyledi. Mina denilen mahalle varınca İbrâhim -aleyhisselâm- rüyâsını oğluna hikâye ile taraf-ı ilâhîden böyle bir ibtilâ ve imtihan olunduğunu beyan ile oğlunun re’yini sorarak istişâre eyledi. Kurban edilmek hususunda İsmâil ile İshak arasında ihtilaf olunmuş ise de esah olan İsmâil -aleyhisselâm-’dır. Çünkü bu sûre-i celîlede zebh yani kurban kesme kıssası tamam olduktan sonra İshak -aleyhisselâm- ile tebşîr olunmuştur. âyet-i celîlesi zebh hâdisesinden sonradır ki, “İbrâhim’i, sâlihlerden bir nebî olarak İshak ile müjdeledik” (Saffat Sûresi,112) demektir. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in: “Ben iki kurbanlığın oğluyum!” buyurması da, kurban olunması emrolunanın İsmâil -aleyhisselâm- olduğuna delâlet eder. Bunlar: İsmâil -aleyhisselâm- ve pederi Abdullah’tır. Rasûl-i Ekrem’in dedesi Abdülmuttalib’e bir zamandan beri kapanmış olan Zemzem kuyusu rüyâda gösterilerek bir oğlu ile açmak istediyse de mânî olmuşlardı. Abdulmuttalib öyle nezreyledi ki: Eğer Hak teâlâ hazretleri on oğul verir de Zemzem kuyusunu açar isem on oğlumdan birisini Hak yoluna kurban edeyim, boğazlayayım. Hak celle ve alâ hazretleri duâsını kabul ile on oğul evlâdı verdi. Zemzem kuyusunu da açtı. Rüyâsında denildi ki: – Ey Abdulmuttalib! Nezrini yerine getir! Abdulmuttalib korku ile uyandı, bir koç kurban eyledi. Tekrar rüyâsında: – Kurbanını büyük eyle, diye işâret olundu. Böylece müteaddid defâlar gördüğü rüyâ üzerine sığır ve sonra deve kurban eyledi ise de: – Daha büyük kurban eyle, diye oğlunu kurban etmeği nezreylediğini rüyâsında söylediler. Abdulmuttalib uyanıp muzdarip oldu ve oğullarına söyledi. Onlar da: – Hangimize kura isâbet ederse râzıyız, diye muvâfakat ettiler. Kura Hazret-i Abdullah’a isâbet eyledi. Abdulmuttalib eline bıçağı alıp Abdullah’ın eline yapıştı ise de Kureyş Kavmi buna râzı olmadılar. – Sen bu oğlunu boğazlar isen sonra bu bize âdet kalır, dediler. Bir kâhine sual ettiler. O zaman bir adamın diyeti on deve idi. On deve ile Abdullah’a kura attılar. Yine Abdullah’a isâbet etti. Böylece yüz deve kura edinceye kadar Abdullah’a isâbet etti. Yüzüncüde kura deveye isâbetle yüz deveyi birden kurban eylediler. İşte Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- efendimizin iki zebh ile murâdı, cedd-i âlâsı İsmâil -aleyhisselâm- ile babası Hazret-i Abdullah’tır. Bu hâdisede yüz deve kurban edildiğinden şeriat-ı Ahmediye’de insanın diyeti yüz deve olarak meşrû kılınmıştır. Hazret-i İsmâil hakkında müfessirîn (Ahkaf Sûresi 35) âyet-i kerîmesinin tefsirinde: İsmâil -aleyhisselâm-’a Allah tarafından teveccüh eden kurban edilmek belâsıyla mübtelâ kılındığı anda sabır ve tehammül gösterdikleri için suadâ-yı peygamberân-ı ülû’l-azmden sayıldığı yazılıdır. (Meryem Sûresi, 54) misdâkınca verdikleri ahdi ömürler boyunca nakzetmemişlerdir. Hatta Rasûlullah efendimiz bir kimse ile 15 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ muayyen bir yerde buluşmak üzere karar verilip va’d gereğince va’d olunan yerde bir sene bekleyip o kimse va’d ü ahdinden döndüğü halde o makamdan ayrılmamıştır. va’d-i kerîmine vefâdar olduklarına hakka ki şâhid-i âdil-i müddeâdır (Mir’âtü’s-safâ). İbrâhim, oğlunu kurban etmekle memur olduğunu beyan edince oğlu: mak duygusu belirir de Allah’ın emrini yerine getiremezsin. Ben nâhoş bir harekette bulunmamak için bıçağa bakmayacağım. İbrâhim -aleyhisselâm- bunu da yaptı. Sonra bıçağı boynuna koydu. Fakat bıçak tersine dönüyordu. İşte bu anda şöyle bir nidâ geldi: – Ey İbrâhim! Sen bu işi bırak! Muhakkak rüyânı doğruladın! İbrâhim -aleyhisselâm- baktı ki kendisiyle konuşan Cebrâil -aleyhisselâm- Hak teâlâ hazretlerinin emriyle cennetten kırk seneden beri terbiye olunan azîm’ül-cüsse koçu alıp makâmından “Allâhu Ekber, Allahu Ekber!” diyerek gelmeğe başladı. İbrâhim eylesin. İkisinden de kabul ettim, deyip kerem ve inâyetini tebliğ buyurdukta İbrâhim -aleyhisselâm- geri döndü ki İsmâil -aleyhisselâm-’ın ellerini ve ayaklarını çöze. Gördü ki İsmâil’in elleri ve ayakları çözülmüş ayak üzre durur. Dedi ki: – Ey oğul senin bağını kim çözdü? İsmâil: – Kurban ihsan buyuran Vâhib’ül-atâyânın lütuf ve keremiyle çözüldü. O koçu zebh edip fedâ ettiklerinde İsmâil -âleyhisselâm- babasına dedi ki: – Ey Babacığım, sen mi cömertsin, ben mi cömerdim? – Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah sen beni sabredici kimselerden bulursun, dedi. Ne zaman ki baba-oğul her ikisi de ilâhî emre inkıyâdda ittifak ettiler. (Katâde’ye göre İbrâhim oğlunu, İsmâil de nefsini Allah’a teslim etti.) İbrâhim oğlunu sağ tarafına yatırınca alnının bir tarafı yere dayandı. İşte o vakit her ikisi de saâdet-i uzmâya eriştiler. (Saffat Sûresi, 102-103) İbrâhim -aleyhisselâm- teveccüh-i tâm ile Hak teâlâ ve tekaddes hazretlerinin cânib-i mânevisine teveccüh etti, yöneldi ve dergâh-ı ulûhiyette kurbiyet-i mâneviyeye nâil oldu. Beyzâvî’nin beyânı veçhile, bu vakâ Mina’da huccââcın kurban bayramının birinci günü kurban kestikleri mahalde olmuştur. İbrâhim -aleyhisselâm-’a kesmek istediği oğlu İsmâil şöyle dedi: – Ey babacığım, seni hareketimle rahatsız etmemem için ipimi iyi bağla, kanımdan üzerine sıçramaması, kanımı görüp annemin mahzun olmaması ve bu sebeple ecrimin noksanlaşmaması için üzerimden elbisemi çıkar. Bana daha kolay olması için de bu boğazıma çabuk sür. Çünkü ölüm zordur. Anneme gittiğinde benden ona çok selâm söyle. Eğer münâsip görür iseniz gömleğimi anneme verin. Olabilir ki annem bununla tesellî bulur. Bunun üzerine İbrâhim -aleyhisselâm-, oğlu İsmâil -aleyhisselâm-’a şöyle dedi: – Sen Allah’ın emrini yerine getirmekte ne iyi yardımcısın evlâdım! Hazret-i İbrâhim, oğlunun dediklerini yaptı. Alnından öptü. Ağlayarak onu bağladı. Sonra bıçağını alıp boğazına çalmağa başladı. Fakat bıçak kesmedi! O anda İsmâil babasına şöyle dedi: – Ey Babacığım, yüzümü yan tarafa çevir. Zîra yüzüme bakarsan belki sende bir acı- -aleyhisselâm- Cebrâil’in tekbirini işittiğinde bildi ki müşkilinin halli geliyor. “Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber!” deyip Rabbu’l-âlemîni tevhid ve tekbir eyledi. İsmâil -aleyhisselâm- da yattığı yerde Cebrâil -aleyhisselâm-’ın tekbirini ve babasının tevhid ve tekbirini işittikte bildi ki Rahman olan Allah teâlâ ve tekaddes hazretlerinin rahmeti zuhur etti. O da “Allahu ekber ve lillâhi’l-hamd!” diyerek tekbir ve tahmid eyledi. İşte bu ümmete Arafe günü sabah namazından eyyam-ı teşrîkin son günü ikindi namazına kadar 23 vakit namazın farzını edâdan sonra bu tekbiri getirmek vâcip oldu. Cebrâil -aleyhisselâm- makâmında tekbîre başlayıp tamamında yere indi ve İbrâhim -aleyhisselâm-’a: – Hak teâlâ sana selâm edip buyurdu ki, bu koçu kulum İsmâil için fedâ ve zebh – Ben cömerdim ki sencileyin eşi bulunmaz evlâdı ferman-ı ilâhiyeye imtisâlen zebhe yani kurban etmeye mübâşeret ettim. – Belki ben sizden cömerdim. Siz benim gibi evlâdı fedâ ettiyseniz de benim bedelimin kerem-i Hüdâ’dan ihsan buyurulması ricâ olunur. Benim ise bir canım vardır. Bir daha geri gelmesi ümit olunmazken onu Allah rızâsına fedâ eyledim, dediğinde Hak Sübhânehû hazretleri azamet ve celâliyle buyurdu ki: – Cevâd u Kerîm ancak benim. Zîra ikinizden de kabul edip İbrâhim’e zebh sevabını verdim ve oğlunu hayyen yani canlı olarak kendine bağışladım. İsmâil’e de hem canını fedâ edip zebh olunmak sevabını verdim hem de yerine koç ihsanıyla canını bağışladım. Mahmûd Sami Ramazanoğlu (K.S.) Hz.İbrahim A.S. Sy. 168-173 Erkam Yayınları 16 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Hüdâyi Vakfı Her Daim Hizmette... AŞEVİ HİZMETİ 1985 yılında mutevazi imkanlarla -sadece 20 kişilik aşeviyle- başlayan aşevi hizmetimiz bugün Hüdâyi Hazretlerinin bereketiyle yüzlerce kişiye ulaşıyor. Vakfımız, kuruluşundan bu yana vakıf senedinde belirtildiği üzere, Hüdâyî Hazretleri’nin vakfiyesine uygun olarak cami külliyesinde bulunan yemekhanede hemen her gün ortalama dört yüzü sefertaslarıyla evlere götürülmek üzere, 1000 kişiye yemek çıkarmaktadır. Küçük Çamlıca’da bulunan Çilehane ERZAK DAĞITIM ÜNİTESİ Vakfımız, Hüdâyî Hazretlerinden bu yana fukaraya el uzatmayı en mühim varlık sebepleri arasında görmektedir. İstanbul’un muhtelif semtlerinde oturan ve vakıf personelince ihtiyaç sahibi oldukları yerlerinde tespit edilen aileler ile ülkelerindeki iç savaştan kaçarak memleketimize sığınan Suriyeli muhacir kardeşlerimizden oluşan 4000 civarında aileye, vakfın bu işe tahsis edilmiş araçlarıyla her ay düzenli olarak erzak dağıtımı yapılmaktadır. Vakfımızda kesilen adak kurbanlarından Bunların bir kısmı iftar yemeklerini sefer taslarıyla alıp evlerine götürmekte, bir kısmı ise Hüdâyi Sofralarında iftarlarını açmaktadır. 2- Her seviyede lise ve üniversite öğrencileri 3- Hüdâyi Hazretlerini ziyarete gelen misafirler 4- İftar verenler ve davetlileri Hüdâyi’de iftarlar her akşam bir hayırseverin sponsorluğunda gerçekleşmektedir. İftar sahibi kendi özel misafirleriyle birlikte o akşam binlerce kişiyle ekmeğini, çorbasını paylaşmakta böylece sevgili peygamberimizin bir oruçluya iftar vermenin sevabıyla ilgili müjdesine nail olmaktadır. Hüdâyi Vakfımızın irtibat içinde olduğu kurumlarda da her akşam iftarlar verilmektedir. Buralarda hayırsever vatandaşlarımız iftar vermenin manevi haz ve sevabını tadmakta, misafirleriyle ve iftara gelen öğrencilerle birlikte iftar etmenin huzur ve güzelliklerini yaşamaktadırlar. HÜDÂYİ YURTDIŞI RAMAZAN HİZMETLERİ Biriminde de ortalama 700 kişilik yemek verilmektedir. Ramazan ayında ve mübarek gün ve gecelerde buradan yemek alanlar ile bu sayı 2500’ü aşmaktadır. Bunun dışında pazarları sabah namazından sonra Hüdâyi’nin bütün ziyaretçilerine “Hüdâyi Çorbası” ikram edilmektedir. Hazret-i Hüdâyî’nin vakfiyesinde şöyle geçer: “Vâkıf-ı müşârunileyh Hazretleri’nin câmi-i şerifleri hareminde vâki hankah-ı mübârekede leyâl-i mübârekede (cuma, kandil ve Ramazan gecelerinde) taâm (yemek) pişire, fukara-ı sulehaya bezleyleye, (dağıtıla)...” Hazret-i Hüdâyî’nin vakfiyesine uygun olarak Üsküdar’da oturan hayır sahibi kimselerle başlayan aş dağıtımı bugün çok daha sistemli bir şekilde devam etmektedir. etler de bu fakir sofralara âcil sûrette ulaştırılmaktadır. 400 kadar aileye erzak yardımından ayrı olarak nakdî yardım da yapılmaktadır. Güler yüzle rakik kalpleri incitmeden yapılan yardımlarda, çocukların oyuncak ihtiyacına varıncaya kadar ihtimam gösterilmektedir. Aynı ailelere erzak paketleriyle birlikte temizlik malzemeleri, bebek bezi ve kış mevsiminde yakacak yardımı da yapılmaktadır. HÜDÂYİ’DE RAMAZAN Hüdâyi’de iftarlar bir ziyafet havasında geçmektedir. Zengin-fakir, amir-memur yan yana aynı sofrada manevi bir hava içersinde bulunmaktadır. Hüdâyi’de İftarlar sadece maddi değil aynı zamanda manevi ziyafet sofralarıdır. Hüdâyi’de kimler iftar ediyor: 1- Başta semtin ihtiyaç sahipleri. Hüdâyi Gönüldaşları dünyanın birçok yerinde Hüdâyi sofraları açmakta, bölgenin fakir ve zenginini iftar sofralarında buluşturmaktadır. Hüdâyi’nin müesseselerinde kalarak Türkiye’de okumuş ve ülkesine dönerek hizmet kervanına katılmış pek çok Hüdâyi Gönüllüsü, kurmuş oldukları vakıf ve derneklerle bölgelerinde Ramazan ayının şenlenmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Türkiye’de gördükleri iftar sofralarını, ramazan çadırlarını ülkelerine taşımışlar, zengin fakir ayrımı yapmadan aynı sofrada buluşturmuşlardır. Hatta farklı din mensuplarını da bu sofralara davet ederek İslam’ın güler yüzünü, şefkat ve merhametini göstermişlerdir. Bu duygularla Hüdayi dostlarının iftar sofraları Azerbaycan, Kazakistan, Kırım, Gürcistan, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Burkina Faso, Kamerun, Gana, Mali, Senegal, Uganda, HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Tanzanya, Kenya ve Somali’ de açılmaktadır. Vakfımız bu ülkelerde iftar sofralarının dışında gıda dağıtımı da yapmaktadır. HÜDÂYİ’DE ADAK VE KURBAN Kurban Allah’a şükrümüzün bir ifadesidir. Bu nedenle kurban kesmekten maksat Allah’ın hatırlanması ve zikredilmesidir. Kurban Bayramlarında ve diğer zamanlarda vakfımıza bağışlanan canlı kurban ve et bağışları vakıf hassasiyeti ile değerlendirilmiştir. Kurban bağışlarıyla bize destek olan hayırsever vatandaşlarımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederiz. Bu duygularla Hüdâyi’de kestiğiniz adaklar ve kurbanlar: 1- Her gün vakfımız merkez aşevinde yüzlerce kişiye sunulan sıcak yemekte, 2- Fukaraya dağıtılan erzak paketleri içinde, 3- Vakfımız ünitelerindeki öğrencilerin yemeklerinde kullanılmaktadır. Vakfımız Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika’nın çeşitli bölgelerinde kesilmek üzere kurban bağışı kabul etmiştir. Gelen bağışlar Hüdâyi hizmetlileri ve gönüldaşlarının nezaretinde partner kuruluşlarla kesilerek ihtiyaç sahiplerine dağıtımı yapılmıştır. Böylece hayırsever vatandaşlarımızın duyguları ve ülkemizin bayrağı dünyanın dörtbir yanına ulaştırılmıştır. AYNÎ YARDIMLAR Vakfımıza bağışlanan eşyaların muhtaç kimselere ulaştırılma hizmeti, veren ile alan arasında önemli bir hizmet köprüsü vazifesini görmektedir. Bu hayır ocağına binlerce çift ayakkabı, binlerce takım giysi, tonlarca yakacak ve benzeri yardımlar geliyor. Bu yardımlar vakfımızın hizmet ekiplerinin faaliyetiyle ev ev dağıtılıyor. Eşya yardımları da büyük ihtimamla araştırılan yoksul ailelere, hizmet şuurundaki, gönül ehli vakıf personeli tarafından ulaştırılmaktadır. İLÂÇ VE SAĞLIK Vakfımız, fukara listesine kayıtlı olan ve sağlık sigortası gibi imkânları bulunmayan ailelerin belli başlı sağlık hizmetlerini karşılamaktadır. Özellikle son yıllarda Vakfımız imkânlarımız nispetinde İstanbul’da bulunan Suriyeli mültecilere de sağlık hizmeti vermeye başlamıştır. HÜDÂYİ İNSANÎ YARDIM BİRİMİ Vakfımız başta İstanbul ve çevresi olmak üzere ülkemizdeki yoksullara imkanlar ölçüsünde ulaşmaya çalışmaktadır. Ayrıca bu faaliyetini son yıllarda başta Afrika’nın bazı bölgeleri (Burkino Faso, Ka- merun, Gana vb.) olmak üzere, Balkanlar ve Türkî Cumhuriyetlere de yaygınlaştırmıştır. Gıda ve ayni eşya dağıtımının yanında su kuyuları, sağlık yardımları ve eğitim destekleri gerçekleştirilmektedir. ORGANİZASYON HİZMETLERİ Hüdâyî Vakfı zaman-zaman konferans, sempozyum, kermes, iftar vb. sosyal faaliyetleriyle de halka hizmet etmektedir. Vakfımız, toplumun temeli olan aile yapısına önem vermekte, mutlu ve huzurlu aile yuvalarının kurulmasına katkıda bulunmaktadır. Vakfımız gelirlerine katkıda bulunmak isteyen veya el emeğiyle hayır kervanında yer almak isteyen annelerin ve genç kızların, el emeği göz nûru ürünlerini, «Hayır Pazarı/ Kermes» organizasyonlarıyla değerlendirmektedir. Zaman zaman, müteberrîlere, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerine, yakın ve uzak çevreye kendini tanıtacak programlar icra etmektedir. Özellikle Ramazân-ı şerif ve Kurban Bayramı, Hüdâyî’de âdeta bir şenliktir. İftarlar, ikramlar, sevgi ve şefkat tezahürleri, Üsküdar’ın bu kutlu tepesinde çok farklı bir iklim oluşturmaktadır. Her Pazar sabahı Hüdâyî’de bir gelenek olarak çorba ikramı verilmektedir. Her yıl ekim ayının üçüncü pazarı, “Hüdâyi Günü” olarak kutlanmaktadır. HANIMLAR KÜLTÜR MERKEZLERİ Üsküdar, Eyüp ve Fatih’te hanımlara yönelik eğitim ve kültür hizmeti vermek üzere, Şehbal Hanımlar Kültür Evi civardaki hanımların sosyal, kültürel ve mesleki gelişimlerine katkı sağlamaktadır. 17 18 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ ÖĞRENCİ YURTLARI Bir milletin geleceğine yapılan en önemli yatırım, kaliteli insan yetiştirmektir. Hüdâyî Vakfı bu alanda da önemli yatırımlarda bulunmuştur. Gerek iaşe ve ibate hizmetleri, gerek burs hizmetleri, gerekse lisansüstü araştırmacılara yönelik ciddî yatırımlar, bu alanda yapılan belli başlı hizmetlerden bazılarıdır. Orta ve yüksek öğrenim öğrencilerine yönelik yurt hizmetleri, vakfımızın kuruluşundan itibaren eğitim alanında yaptığı hizmetlerden biridir. Orta ve yüksek öğrenim öğrencilerine yönelik yurt hizmetleri 30 yıllık süre içerisinde belli başlı kademelerden geçmiş ve vakfımız bu alanda örnek olabilecek bir bilgi birikimine erişmiştir. KUR’ÂN KURSLARI Kur’an hizmetlerine büyük ehemmiyet veren vakfımız, kız ve erkek çocuklarımıza yönelik çok sayıda Kur’ân Kursu açılmasına vesile olmuş ve bu alandaki hizmetlerini başarıyla sürdümeye devam etmektedir. Hüdâyi Gönüldaşlarının ülkemizde ve ülke dışında açılmasına vasıta oldukları Kur’an Müesseseleri bulundukları bölgeleri nurlandırmaya devam etmektedirler. İaşe ve ibate işleri vakfımız tarafından karşılanan Kur’ân Kurslarımız, pedagojik altyapıya sahip öğretici kadrosuyla da örnek bir çalışma yürütmektedir. Kurslarımızda Diyanet İşleri Başkanlığı müfredatına uygun şekilde Kur’ân-ı Kerim (tevcid, talim, meal) ve temel dinî bilgiler eğitimi verilmekte, ayrıca yüzüne eğitimde başarılı olup, ezbere kabiliyetli olanlar hâfızlık eğitimine seçilmektedir. AKRABA MİLLET VE TOPLULUKLARA YÖNELİK ÖĞRENCİ EĞİTİM HİZMETLERİ Hüdâyî Vakfı, gerek YÖS imtihanı ile üniversitelere kayıt yaptıran yabancı öğrencilere, gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın YÖK aracılığı ile Türkî Cumhuriyetler, Kafkaslar, Balkanlar, diğer akraba millet ve topluluklardan lisans, yüksek lisans ve doktora için getirdiği öğrencilerin bir bölümüne iaşe ve ibate imkânları sunmakta ve geçinebilecekleri ölçüde burs temin etmektedir. Yine aynı şekilde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın söz konusu ülke ve milletlerden Kur’ân Kursu eğitimi almak üzere getirdiği kız ve erkek öğrencilerin önemli bir bölümü- İGEDER Eğitim Gönüllüsü bir grup tarafından Hüdayi Vakfı Çatısı altında başlatılıp İGEDER ( İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği) olarak devam ettirilen faaliyetler, öğretmenlerin mesleki, sosyal ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunarak eğitim kalitesinin artmasına çaba harcamaktadır. 35.000’in üzerinde gönüllüsü bulunan İGEDER 5 yıl içinde 3 ulusal sempozyum, 11 branş zirvesi, 7 Anadolu öğretmen zirvesi, birçok kamp, gezi, çalıştay, konferans ve seminerler ile öğretmenlerin ilgiyle izlediği bir STK olmayı başarmıştır. Ayrıca İGEDER eğitim alanıyla ilgili birçok rapor hazırlayıp kamuoyuyla paylaşmaktadır. İGEDER Niçin Var? Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde esas olan öğretmenlere, yasalar çerçevesinde maddî imkânlar sunmak, danışmanlık yapmak, uluslararası standartlarda proje geliştirmek suretiyle Türkiye’nin ve insanlığın geleceği olan çocuklarımız ve gençlerimizin eğitimine destek vermek için vardır. nün iaşe ve ibatelerini de karşılamaktadır. Yapılan bu hizmetler boşa gitmemiş, kısa sürede meyvesini vermeye de başlamıştır. Türk ve İslâm kültürünü yakından tanıyan bu öğrencilerin, kendi ülkelerinde ülkemizde gördükleri hizmetlere benzer faaliyetler yaptıkları, duyulmakta ve müşahede edilmektedir. Hattâ belli bazı ülkelerde, vakıf ve dernek türü sivil toplum teşkilâtları kurmuşlardır. Hüdâyî’nin bir başka kültür hizmeti, Türkiye dışındaki soydaşlarımızın, inanç kardeşlerimizin kimliklerini yeniden inşa çabasına olan katkıları… Hüdâyî çevresinde okuyan birçok genç, her yaz, Azerbaycan, Kırım, Bulgaristan, Arnavutluk, Kazakistan, Kafkasya ve Türkistan’a giderek oralardaki kardeşlerimizin hem kimlik şuurunu yeniden kazanmalarına yardımcı oluyor, hem de ülkelerimiz arasındaki dostluk halkalarını pekiştiriyor. İGEDER Ne Olmak İstiyor? Eğitim alanında üstün nitelikli hizmet veren, Türkiye’nin ve dünyanın her yerine yayılmış, geniş kitlelere ulaşmış, eğitim ile ilgili bilimsel araştırma ve raporlar üreten, eğitimde iyi örnekler ile eğitim materyalleri paylaşan özgün bir eğitim hareketi olmaktır. İGEDER’in İlkeleri • Bilimsel ve mesleki bir hizmet anlayışını benimsemek ve yaymak, • Eğitimin insani ve millî bir görev olduğu bilincini taşımak, • Özveri ve diğerkâmlığın gerekliliğine inanmak ve inandırmak, • Millî ve manevi değerlerin gelişimine ve içselleştirilmesine katkı sağlamak, • Önyargıdan uzak demokratik bir anlayışına sahip olmak, • İnsanlığın evrensel kazanım ve değerlerinin gelişimine katkı sağlamaktır. www.igeder.org.tr 19 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Son yıllarda Afrika da yapılmaya başlanmış ve yoğun ilgi görmüş bu hizmet, Kamerun, Gana, Senegal, Burkina Faso, Uganda, Tanzanya vb. ülkelerde yoğunlaşmıştır. Türkiye’de yetişen bu gençler kazandıkları Hüdâyi muhabbetiyle ülkelerine döndüklerinde ülkemizin fahri elçileri oluyorlar. Bununla beraber vakfımız, Hüdâyi gönüllülerinin yurtdışında kurdukları okullarda okutulmak üzere dini ve kültürel kitap tercümesi hizmeti de vermektedir. Bugüne kadar 46 dilde yüzlerce kitap tercüme edilmiş ve dağıtılmıştır. CAMİ İNŞAASI Vakfımız imkânları ölçüsünde ibadethane ihtiyacı olan yerlere cami inşaatı yapmaktadır. Bu bağlamda Çilehane Camii’nin yapımı tamamlanmış, Üsküdar Hüdâyi Camii’ni restorasyonuna vesile olmuş, Kartal Soğanlık Hüdâyi Camii’nin inşaatını başlatmıştır. Bununla beraber Burkina Faso’ da İstanbul Camii’nin inşasını bitirerek ibadete açmıştır. HÜDÂYİ KÜLTÜR ÜNİTESİ Hüdâyî Kültür Ünitesi, gerek vakfımız bünyesinde kalan öğrencilerin ve gerekse halkın, medeniyetimizi ve kültürümüzü yakından tanımasına ve onunla bütünleşmesine yardımcı olmak maksadıyla çeşitli programlar icra eden bir birimdir. Bu gayenin tahakkuku için muhtelif konularda konferans, seminer, panel ve sempozyumlar düzenlemekte; millî ve mânevî büyüklerimizi anmakta; mübarek gün ve geceleri ihya etmektedir. Yine aynı gayenin tahakkuku için geziler, piknik- ler, çocuk şenlikleri, gençlik şölenleri ve kutlamalar gerçekleştirmektedir. Sanata dair çalışmalar ve gençlere yönelik belli başlı yarışmalarla da Hüdâyî ikliminde bir kültür havuzu oluşturmaya çalışmaktadır. Bunula beraber Üsküdar ve Fatih’de, hanımlara yönelik Eğitim ve Kültür hizmeti vermek üzere, Şehbal Hanımlar Kültür Evi civardaki hanımların sosyal, kültürel ve mesleki gelişimlerine katkı sağlamaktadır. www.hudayikultur.com LİDER GENÇLİK KULÜBÜ Vakfımız bünyesinde başlayıp LİDER Gençlik Derneği çatısı altında devam eden gençlik faaliyetleri ülkemiz geleceğinin teminatı olduğuna inandığımız gençlerimiz için kurulmuş; gençlerimizin sosyal, kültürel ve ahlâkî yönden yetişmelerine katkıda bulunmayı gaye edinmiştir. Değerler Eğitimi faaliyetlerinin yanı sıra, Etüt Kulübü, Bilgisayar Kulübü, İngilizce Kulübü, Musiki Kulübü, Edebiyat Kulübü, Satranç Kulübü, Gezi Kulübü, Spor Kulübü, İzcilik Kulübü, Tiyatro Kulübü gibi Kulüp Faaliyetleriyle gençlerimizin okul dışındaki vakitlerini en verimli şekilde geçirmeleri için tesis edilmiş, huzurlu ve güvenli bir ortamdır. İRFAN EĞİTİM AKADEMİSİ İrfan Akademilerinde, İmam-Hatip Liselerindeki öğrencilere hizmet verilmektedir. İmam-Hatip öğrencilerinin kolay ulaşabilecekleri yerlerde İrfan Eğitim Akademilerinin açılmasına öncülük edilmektedir. Derneğimizin ilanları sonucunda merkezimize gelen öğrenciler, LİSANSÜSTÜ EĞİTİM HİZMETLERİ İlmî Araştırmalar Merkezi (İLAM) Ülkemizin ve kardeş ülkeler ile dost ve akraba topluluklarında ihtiyaç duyulan donanımlı, kaliteli insan ihtiyacını gidermek gayesiyle 1994 yılında kurulmuştur. Yüksek Lisans ve doktora programlarına devam eden araştırmacıları destekleyerek, sahalarında başarılı ilim adamı olmaları için gerekli imkânlar sunan İLAM birçok araştırmacının yetişmesine vesile olmuştur. Ayrıca İstanbul Tasavvuf Araştırmalar Merkezi (İSTAM), Abdurrahman Gürses Kıraat Merkezi, Öğrenci ve Araştırmacılara yönelik zegin bir kütüphane de bu birimde hizmet vermektedir. www.ilam.org.tr uzmanlarımız tarafından yapılan mülakat sonucunda İrfan Eğitim Akademisi programlarına dahil olurlar. Öğrencilere ağırlıklı olarak dil destek programı (İngilizce Arapça vs.) ile okul derslerine yönelik takviye programlar düzenlenmektedir. Ayrıca Hitabet, Ney, Hat kurslarının yanı sıra Hızlı Okuma, Zaman Yönetimi, Hafıza Teknikleri, Kitap Tahlili gibi kişisel gelişim eğitimleri de verilmektedir. Bunların yanında her gün farklı ders olmak üzere günlük 1 saat etüt yapan öğrenciler, hafta sonları, sömestr tatili, resmi tatiller ve yaz tatili gibi dönemlerde müessesimizin düzenlediği kamp programlarına iştirak etmektedirler. 20 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ “Kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a sadece sizin ihlâs ve samimiyetiniz ulaşır” (Hacc, 22/37) Kurbanla İlgili Fıkhî Meseleler Dr. Recep ÖZDİREK Kurban İbadeti Temel Bilgiler Güncel Sorular, Erkam Yayınları Kimler kurban kesmekle yükümlüdur? Bir kimsenin kurban kesmekle yukumlu sayilmasi icin dort sartin bulunmasi gerekir: 1-Belirli mali guce sahip olmak 2-Musluman olmak 3-Akilli ve ergen olmak 4-Mukim olmak yani yolcu bulunmamak Yolcu (seferî) olan kişi kurban kesebilir mi? Fıkhî açıdan bir kişi Kurban Bayramı günlerinde, ikamet ettiği yerden, 15 günden az bir süre için, 90 km ve daha uzak bir yere yolculuğa çıkarsa seferi sayılır ve bu durumda kurban kesmesi vacip olmaz. Buna rağmen gittiği yerde kurban keserse, bu ibadeti geçerlidir. Kurban kesmenin sevabına ermiş olur. Dinimizce, seferilikte bir takım ibadetler için kolaylık gösterilmesinin sebebi, ikamet edilen yerden 90 km ve daha uzak bir mesafeye yolculuğa çıkılmış olmasıdır. Gösterilen kolaylığın hikmetlerinden birisi ve en önemlisi, yolculuk esnasında karşılaşılabilecek zorluk ve meşakkatleri önlemektir. Bir kişi gittiği yerde herhangi bir zorlukla karşılaşmasa bile, sırf yapılan yolculuk sebebiyle dinen ona, bu kolaylıklar tanınmıştır. Bu yüzden bayram günlerinde dinimizce yolcu sayılan bir kimsenin, kurban kesmesi vacip değildir. Fakat yine de isterse kurban kesebilir.Kestiği kurbandan dolayı da sevaba nail olur. Nisap miktarının üzerinde altın, gümüş gibi ziynet eşyası bulunan kadınların kurban kesmesi gerekir mi? Hanefi mezhebine göre, kadınların, ziynet eşyaları nisap miktarına ulaşmışsa, kurban kesmesi gerekir. Diğer mezheplere göre ise kadınlar, ziynet eşyaları nisap miktarına ulaşsa bile, bu eşyalar için zekat vermezler ve kurban kesmeleri de vâcip olmaz. Biz genel olarak, nisap miktarı ziynet eşyası bulunan kadınların kurban kesmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ailede birden fazla kişi çalışıyor ve fakat gelir aile reisinde toplanıyorsa, çalışanların hepsinin kurban kesmesi gerekir mi, yoksa sadece aile reisinin kurban kesmesi yeterli olur mu? Hanefî mezhebinde aile fertlerinin mal ayrılığı, temel prensip olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden gerekli şartları taşımaları halinde aile fert lerinin her biri ayrı ayrı kurban kesmek zorundadır. Buna mukabil, halkımız arasında aile içinde mal ayrılığı değil mal birliği esası vardır. Kadının, erkeğin, çocukların malları ayrı ayrı değildir. Bu yüzden de, birlikte çalışıp beraber harcayan ailelerde insanların zengin veya fakir oluşunu, kurban kesmelerinin gerekip gerekmeyeceğini tespit etmek pek kolay değildir. Bu durumda çözüme ulaşmak için birkaç yol izleyebiliriz. nılan para da sadece aile reisinin kurban kesmesine yetecek kadarsa, o zaman, yalnızca aile reisinin keseceği kurban yeterli olur. Kurban nisabına malik bir kimsenin, nakit parası olmadığı için, kurban kesmemesi doğru olur mu? Nisaba malik olan kimse, zengindir. Zengin kimsenin de kurban kesmesi vaciptir. Elinde nakit parası olmayan böyle bir kimsenin, ödünç alarak veya herhangi bir malını satarak kurban kesmesi gerekir. Kurban olarak kesilecek hayvanların yaşları ne olmalı? • Koyun ve keçi 1 yaşını doldurmuş olmalıdır. Altı aylık olup da bir yaşında gibi gösterişli olanlar da kurban olarak kesilebilir. 1- Böyle bir ailede, kazanılan ve biriktirilen paranın miktarı her bir aile ferdi için nisap miktarına ulaşacak nitelikteyse, çalışan her bir kişi için kurban kesilmesi ihtiyata uygun bir davranış olur. • Sığır ve manda 2 yaşını doldurmuş ve üç yaşından gün almış olmalıdır. 2-Ailenin ekonomik durumu her bir fert için kurban kesmeye müsait değilse ve kaza- Kurbanlık hayvanlar kaç kişi için kurban edilebilir? • Deve 5 yaşını doldurmuş ve altı yaşından gün almış olmalıdır. HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Konu ile ilgili iki durum söz konusudur: 1- Koyun veya keçi yalnız bir kişi için kurban olarak kesilebilir. Nitekim Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam], bir koçu sadece kendisi için kurban etmiştir. Ebû Saîd el Hudrî’den şöyle rivayet edilmiştir: “Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] hayası burulmadık, kara gözlü, kara ağızlı ve kara ayaklı bir koçu kurban etmişti” (Tirmizî, Edâhî, 4; Nesâî, Dahâyâ, 14). 2- Deve, sığır, manda yedi kişi için kurban olarak kesilebilir. Peygamberimiz, sığır ve devenin yedi kişi için kurban olarak kesilebileceğini bildirmiştir. Câbir b. Abdillah’dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam] “Sığır ve deve yedi(kişi)ye (kurban edilebilir).” buyurmuştur.(Müslim, Hac, 350; Tirmizî, Hac, 66) Hz. Peygamber [aleyhissalatü vesselam]’ın yukarıdaki hadisine uyarak bazı sahabîlerin yedi ortak olarak deve kestiklerine dair rivayetler bulunmaktadır. Câbir b. Abdullah’dan şöyle bir rivayet aktarılmaktadır: “Biz Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] zamanında temettü’ haccı yapar ve ortaklaşa yedi kişiye bir sığır ve (yine) yedi kişiye bir deve kurban ederdik” (Müslim, Hac 353; Tirmizî, Hac, 66). Devekuşu, hindi, tavuk gibi hayvanlar kurban olarak kesilebilir mi? Bu hayvanlar kurban olarak kesilemez. Kurban edilebilecek hayvan türleri, ayet ve hadislerde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla hangi hayvanın kurban edileceği ve hangilerinin de kurban edilemeyeceği ile ilgili bilgilerimizin temel dayanağı ve hareket noktası bu ayet ve hadislerdir. Kurban olarak kesilebilecek hayvanlar Kur’an’da “behîme” kavramıyla ifade edilir. Konuyla ilgili ayet-i kerime şu şekildedir: “….. Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği behimetü’l enam (denilen hayvanları) belirli günlerde kurban ederken Allah’ın adını ansınlar. Bu hayvanların etinden hem kendiniz yiyiniz, hem de sıkıntı içinde bulunan yoksullara yediriniz” (Hac, 22/28). Ayette “behime” olarak adlandırılan hayvanlar, yine Kur’an’da, erkekli dişili dört çift olarak ifade edilmiştir (Zümer, 39/6); koyun-koç, keçi-teke, inek-tosun, erkek-dişi deve. Bu hayvanların ortak özellikleri, “evcil ve çift tırnaklı” olmalarıdır. Bu iki özelliği taşımayan hayvanlar kurban edilemezler. Yaban sığırı, geyik, bizon gibi hayvanlar çift tırnaklı olmalarına rağmen yabanî olduğu için kurban edilemezler. Tavuk, horoz, hindi, kaz, at, deve kuşu gibi hayvanlar ise evcil olmalarına rağmen çift tırnaklı olmadığı için, kurban ibadetini yerine getirmek üzere, kesilemezler. Manda, hem çift tırnaklı ve hem de evcil olduğu için kurbanlık hayvanlar arasında sayılır. Bir kişi kurban bayramı günlerinde, hem adak kurbanına, hem yeni doğan çocuğu için akîka kurbanına ve hem de o sene üzerine vacip olan kurbana niyet ederek büyükbaş bir hayvanın 3 hissesine ortak olsa, diğer 4 hissenin sahipleri de o seneki vacip kurban ibadetini yerine getirmeye niyet etse, kesilen kurban geçerli olur mu? Bu şekilde kesilen bir kurbanla, tüm ortaklar, kurban kesme ibadetini geçerli olarak yerine getirmiş olurlar. Çünkü yedi hissenin beşinde vacip olan kurbana niyet edilmiştir. Diğer iki hisse ise yine kurban çeşitlerinden olan adak ve akika kurban niyetine kesilmiştir. Böylece yedi hissenin tamamında kurban Kurban’a Engel Hususlar Hayvanın kurban edilmesine engel olan husular nelerdir? İslam âlimleri, hadiste geçen bu ifadeleri esas alarak, bir hayvanı kurban etmeye engel olan kusurları şu şekilde tespit etmişlerdir. • Bir veya iki gözü kör olmak, • Dişlerinin çoğu düşmüş olmak, • Kesileceği yere gidemeyecek kadar topal olmak, • Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün olmak, • Doğuştan kulakları bulunmamak ya da kulaklarının yarısından çoğu kesilmiş veya kopmuş olmak, • Kuyruğunun yarısından çoğu kopmuş yahut kesilmiş olmak, • Memelerinin başları kesik/kopmuş olmak, Bir hayvanda bu kusurlardan birisinin bulunması, onun kurban edilmesine engel olur. Kurbanlık hayvan satın alındıktan sonra, hayvanda bu kusurlardan birisinin meydana gelmesi durumunda, şayet kurbanı satın alan kişinin maddi durumu yerinde ise yeni bir kurbanlık hayvan satın alıp kurban etmesi gerekir. Fakir bir kişinin satın aldığı kurbanlık hayvanda böyle bir kusur meydana gelirse, bu kişi o hayvanı bu şekliyle kurban edebilir. Zira fakirin kestiği kurban vacip değil müstehaptır. Müstehap olan ibadetlerde ise kolaylık temel bir kuraldır. Kurban’da Ortaklık Üç ortak, kurban olarak kesmek üzere, 2.000 TL’ye büyükbaş bir hayvan aldık. Bir ortağımız 300 TL verdi. Diğer iki ortağımız ise 850’şer TL verdi. Kurban için bu şekilde bir ortaklık doğru ve geçerli midir? Ortaklaşa satın alınan kurbanda, ortakların hissesi en az 1/7 olmalıdır. Bu da, sorudaki durumda, yaklaşık 285 TL eder. Burada ortakların hepsinin ödediği miktar, 285 TL’den fazla olduğu için fıkhen bu çeşit bir kurban ortaklığında problem yoktur. Bu durumda, 300 TL veren kimse, bir hisseyle ortaklığa katılır. Diğerleri ise 3’er hisse ile ortaklığa katılırlar. Yani 850 TL veren kişi kendisiyle birlikte ailesinden 3 kişi adına kurban kesmiş olur. Ortak olarak kesilen kurbanda, ortaklardan biri adak, biri akîka, diğeri nâfile, öteki vâcip olan bayram kurbanına niyet etse, diğer birisi, vefat eden bir yakını için, bir diğeri de Peygamber Efendimiz için kurban kesmek istese,kesilen kurban geçerli olur mu? Evet geçerli olur. Zira burada, ortakların hepsinin niyetinde ibadet gayesiyle kurban kesmek vardır. Kesim için niyet edilen kurbanlardan bir kısmı vacip, bir kısmı sünnet, bir kısmı ise müstehaptır. İçlerinde Allah rızası için kurban kesmekten başka niyeti olan bir kimse yoktur. Dolayısıyla kesilen kurban geçerlidir. 21 22 HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Kurbanın veya eti yenen hayvanların yenmesi haram olan organları var mıdır? ibadetine niyet edilmiştir. Bu yüzden de niyet edilen kurban ibadeti, geçerli bir şekilde yerine getirilmiştir. Ancak, kurban hisselerinden birini, adak niyetiyle kesmiş olan kişi, bu hisseye düşen eti, fakir fukaraya dağıtır. Çünkü adak niyetiyle kesilen kurbanın etinden kurban sahibi yiyemez. Kurban olsun veya olmasın, eti yenen bir hayvan kesildiğinde yenmesi haram olan organları vardır. Eti yenen hayvanın, şu organlarını yemek haramdır. Kesilen kurbanın karnından yavru çıkması durumunda ne yapılmalıdır? Kurban kesildiğinde, hayvanın karnından çıkan yavru canlı ise, etinin yenebilmesi için, ayrıca kesilmesi gerekir. Bu durumda kurban sahibi bu yavrunun etinden yemez, yerse kıymetini fakire sadaka olarak vermesi gerekir. Ayrıca böyle bir durumda yavruyu diri olarak tasadduk etmekse müstehaptır. Diğer yandan kesilen kurbanın karnından çıkan yavru, şayet ölü ise yenmez. Kurban kestikten sonra namaz kılmak gerekir mi? Kurban namazı diye, kurban kestikten sonra kılınması gereken özel bir namaz yoktur. Fakat bununla birlikte, kurban kesen kişinin şükür maksadıyla iki rekât namaz kılmasında da bir engel yoktur. Kişi bu namazdan sonra, kurban kesilirken okunan duayı okuyabileceği gibi daha başka dualar da okuyabilir. Kurban kesmenin edebi nedir? Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam] bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ her varlığa iyi davranılmasını emretmiştir. Öyleyse canlı bir varlığı öldürmeniz gerektiğinde, bu işi can yakmayacak 1) Hayvanın akan kanı, 2) Erkeklik organı, 3) Dişilik organı, şekilde yapın. Bir hayvanı boğazlayacağınız zaman, ona eziyet vermeden, güzel bir şekilde kesin. Bu işi yapacak olan kimse bıçağını iyice bilesin, hayvana acı çektirmesin” (Müslim, Sayd, 57). Buna göre: • Kurbanı, kesilecek yere sürükleyerek çekmek, • Sebepsiz incitmek, • Bıçağı, hayvanı yatırdıktan sonra bilemek, • Hayvanlardan birini ötekinin gözü önünde kesmek, • Hayvan tamamen ölüp hareketsiz kalmadan başını vücudundan ayırmak ve derisini yüzmeye başlamak, • Hayvanı boğazından değil de ensesinden kesmek Peygamber Efendimiz [aleyhissalatü vesselam] tarafından kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Zira bütün bu davranışlar, hayvana işkencedir ve dinimiz de işkenceyi yasaklamıştır. 4) Erkek hayvanın yumurtaları (husyeleri), 5) Hayvanın idrar kesesi (mesane), 6) Öd kesesi. Ayrıca, canlı hayvanın vücudundan herhangi bir parçasını kesip veya koparıp yemek de dinimizce kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Kurbanlık hayvanın bir hayır kurumuna canlı olarak verilmesiyle kurban ibadeti yapılmış olmaz mı? Kurbanlık bir hayvanı, bir fakire veya hayır kurumuna canlı olarak vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. O hayvanın Kurban Bayramı günlerinde o kişi adına kesilmesi ya da kestirilmesi gerekir. Kısacası, kişinin kurbanlık bir hayvanı, kurban günlerinde kendisi adına kurban olarak kesilmesini istemeksizin bir fakire ya da hayır kurumuna tasadduk etmesiyle, kurban ibadeti yapılmış olmaz. Sevabı, ölmüş bir yakın akrabaya bağışlanmak üzere kurban kesilebilir mi? Kurban Kesmeyip Parasını... Kurban kesmek yerine, parası ihtiyaç sahiplerine dağıtılsa, kurban mükellefiyeti yerine getirilmiş ve kurban kesmenin sevabına erilmiş olur mu? Allah Teala kurban ibadetini, kurbanlık hayvanı kesmek suretiyle yerine getirmemizi emretmiştir. Bu yüzden, bu ibadetin başka türlü yerine getirilmesi söz konusu değildir. Üzerimize farz veya vacip olan bir ibadeti başka bir ibadetle değiştiremeyiz. Yani namaz kılmak istemeyen bir kişi onun yerine oruç tutamaz. Oruç tutması gereken bir kişi onun yerine sadaka veremez. Zekat vermesi gereken bir kişi de onun yerine oruç tutamaz. Bunların her biri Allah Teala tarafından birbirinden farklı farklı emredilmiş ibadetlerdir. Biri diğerinin yerine geçemez. Dolayısıyla, kurban kesmesi gereken kişinin, bunun yerine sadaka vermek, kurban parasını fakir fukaraya dağıtmak gibi başka türlü ibadetler yapması, kurban ibadetinin yerine geçmez. Kurban günlerinde kurban kesmenin ne kadar önemli olduğunu Peygamberimiz [aleyhissalatü vesselam] şu şekilde ifade etmektedir: “Âdemoğlunun, Kurban Bayramı gününde Allah’a yaklaşmak için yapacağı en faziletli ibadet, kurban kesmektir. Kesilen kurbanın kanı daha yere düşmeden önce, kurban kesen kimse, Yüce Allah’ın katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan, kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz”(Malik, Muvatta, Kurban, 24). HÜDAYİ VAKFI KURBAN ‘15 BÜLTENİ Bu konuda öncelikle bir hususa dikkat edilmesi gerekir: Kurban, ölü için değil, yalnız Allah rızası için kesilir. Ancak kesilen kurbanın sevabı, ölüye ve ölülere bağışlanabilir. Bu yüzden bu konuda “ölü için veya vefat eden kimse için kurban kesmek” şeklinde bir yanlış kullanımdan kaçınılmalı, “sevabı bir ölüye veya vefat eden bir yakımıza bağışlanmak üzere kurban kesmek” şeklinde bir ifade kullanılmalıdır. Sevabı vefat eden birine bağışlanmak üzere kesilen kurban iki türlü olabilir: 1- Vefat eden kimse, ölmeden önce kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmiş olabilir. Bu durumda vasiyetin gereği olarak kurban kesilebilir. Kaynaklarımızda Hz. Ali (r.a.)’ın, Peygamberimiz için, vefatından sonra, her sene kurban kestiği rivayet edilir. Haneş (r.a.)’dan şöyle rivayet ediliyor: Ben Hz. Ali’yi iki koçu kurban ederken gördüm de kendisine “Bu da nedir?” diye sordum. Hz. Ali, bana şöyle cevap verdi: “Resûlullah [aleyhissalatü vesselam] (vefatından sonra her sene) kendi yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte ben de, onun yerine kurban kesiyorum” (Tirmizî, Edâhî, 2). Ölüm döşeğindeki bir kimse, varislerine, bıraktığı maldan vefatından sonra kendisi için kurban kesilmesini vasiyet ederse, vasiyet edilen kurban, o şahıs adına bayram Bayram Sünnetleri Bayram, neş’e ve sevinç günü demektir. Allah Teâlâ her yıl insanlara bayramlarda çeşitli ihsanlarda bulunur. Ramazan bayramında, bir aylık yasaktan sonra yeme içme serbestliği, fıtır sadakası, haccı farz tavaf ile tamamlama, kurban etleri, hısım akraba, eş ve dostun ziyaretleşip kaynaşması bunlar arasında sayılabilir. Bayram namazı hicretin birinci yılı meşrû kılınmıştır. Enes (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Medine’ye gelince, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber, bu iki günün ne olduğunu soru. Şöyle cevap verildi: “Cahiliye döneminde bizler bu iki günde eğlenirdik” Bunun üzerine Allah’ın elçisi şöyle buyurdu: Allah o iki gün yerine size bunlardan daha hayırlısını vermiştir. Biri Kurban Bayramı, diğeri Ramazan Bayramıdır.” Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanıp misvaklanmak, güzel koku sürünmek, en güzel elbiselerini giyinmek, Allah Teâlâ’nın nimetlerine şükür için ferah ve sevinç göstermek, karşılaştığı mümin kardeşlerine karşı güler yüzlü olmak,fazlaca sadaka vermek, Bayram gecelerini ibadetle ihya etmek müstehap ve müstahsen görülmüştür. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez. ” Kurban bayramında, bayram namazı kılınmadan önce bir şey yenilmemesi müstehaptır. Büreyde (r.a)’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Ramazan bayramında yemek yemeden evden çıkmazdı. Kurban bayramında ise, namazı kılıncaya kadar birşey yemezdi.” Bunun sebebi, eğer kurban kesiyorsa, kurbanın etinden yemeği beklemektir. Ancak kurban kesip kesmemek hükmü değiştirmez. Bununla birlikte, namazdan önce birşey yenilmesinde de bir kerahet yoktur. Kurban kesecek kimsenin, Zilhiccenin ilk on gününde hac yapmakta olanlara benzemek için tırnaklarını ve başının saçlarını kesmeyi geciktirmesi menduptur. Çünkü Allah’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Zilhiccenin on günü girdiğinde sizden biri kurban kesmek istiyorsa, saç ve tırnak kesmesin.” Bayram sabahı camiye bir sükûn ve vakar ile gidilir. Namaza giderken Kurban bayramında açıkca tekbir alınması, namazdan sonra da mümkünse başka bir yoldan ikametgâha dönülmesi menduptur. günlerinde kesilir. Ayrıca kesilen bu kurban, adak kurban hükmündedir. Dolayısıyla bu kurbanın etinden vasiyet edenin yakın akrabası yiyemez. Etin tamamı fakirlere dağıtılır. 2- Vefat eden kimse, vefat ederken kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmemiştir; fakat akrabaları, sevabını ona bağışlamak üzere, onun adına kurban kesmek istemişlerdir. Ölürken kendisi için kurban kesilmesini vasiyet etmemiş kimse için, onun vârisleri veya başkaları,her zaman kendi mallarından hayvan kesip, sevabını o kimseye bağışlayabilir. Bu durumda kurban sadaka kurbanı olur. Bu kurbanın etinden, adına kesilen kişinin akrabaları yiyebilir. TEŞRİK TEKBİRLERİ Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz vakit namazını müteakip bir kere diye tekbir getirilir ki, buna “teşrik tekbiri” denir. Teşrîk tekbirinin anlamı: “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur.” Bayram günlerinde müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, birbirleriyle musafaha yapmaları ve birbirlerine “gafarallahu lenâ ve lekum (Allah bizi ve sizi bağışlasın)” veya “tekabbelallahu minnâ ve minkum (Allah Teâlâ bizden ve sizden kabul buyursun)” gibi dualar yapmaları menduptur. Hamdi Döndüren İslam İlmihali, Erkam Yayınları 23