Çevre Sağlığı Politikalarında Dokuz Temel İlke / Umur Gürsoy
Transkript
Çevre Sağlığı Politikalarında Dokuz Temel İlke / Umur Gürsoy
Çevre Sağlığı Politikalarında Dokuz Temel İlke / Umur Gürsoy İnsanlık tarihi boyunca politik kabuller ve tercihler toplumu oluşturan iki farklı ekonomik çıkar çatışmasına yani azınlıktaki egemen sınıflar ve ezilen halk çoğunluğu arasındaki savaşımlara neden olmuştur. Yabancı dildeki adıyla politika; kim tarafından nasıl kurulursa kurulsun 1- Devlet(in) işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyasa, siyaset; 2- Yöntem, Örn: fiat politikası demektir. Devlet, ya da süper güçler dediğimiz ekonomik ve askeri yönden güçlü ülkelerin aralarındaki çıkar çatışmaları nedenli büyük ya da küçük ölçekli silahlı (sıcak) ve silahsız (soğuk) paylaşım savaşları sonucundaki barış anlaşmalarıyla veya bazen de bir ulus ve onunla çıkar birliği yapmış silahlı bir güç tarafından kurtuluş savaşları sonucunda kurulur. Eskiden olduğu gibi günümüzde de, özellikle çevre sağlığı gibi teknik ve bilimsel konuları ilgilendiren ve yürürlükteki yazılı hukuk ve hukuka temel olan; bir riskin kabulünü oluşturan standartlar ve doz limitleri, bilimsel araştırmaların ışığında, ama ekonomik ve sosyal yapının oluşturduğu iktidar çevresi (politik tercihler) tarafından belirlenir.1 Toplumun iktidar sahipleri istemese bile çevre sağlığı politikaları toplum çoğunluğu ve toplum içindeki çocuklar, hastalar, yaşlılar ve kadınlardan oluşan risk grupları ve yoksullar yararına yapılması ve talep edilmesi halk sağlığı biliminin gereğidir. Tüm dünya ülkelerinin bir üst hedef olarak amaçladıkları ve ülkemizin de imzaladığı 21. yüzyıl için kalkınma ve çevre hedeflerini içeren uluslararası Gündem 21 belgesi içindeki çevre sağlığı politikaları, stratejileri ve girişimlerinin geliştirilmesi için ‘Herkes için sağlık’ temel ilkeleri kapsamında çevre sağlığında gereksinim duyulan dokuz temel hedef ve açıklamaları şöyledir: 2,3 1. Haklarda Eşitlik Toplumlarda ekonomik durumları kötü olanlar ve onların çocukları; çoklukla yoksul çalışma koşullarında ve temiz su, dengeli beslenme ve uygun kişisel temizlik açısından olumsuzluklarla dolu yaşayan, en tehlikeli işlerde çalışan kesimlerdir. Çevre sağlığı hizmetleri bu eşitsizliklerle savaşmada rol oynar. Toplumun fakir ve zengin kesimleri arasındaki derinleşen uçurum, sıklıkla toplumun yaşadığı çevre koşullarına bakılarak ölçülür. Eşitliğin tanıtımı ve savunulması, birey ve toplum olarak nerede ve nasıl yaşandığına, çalışıldığına ve oynandığına belirgin etkiler yapar. 2. Sektörlerarasılık Çevre sağlığı; tarım, ormancılık, enerji, endüstri, taşımacılık ve turizm vb gibi tüm sektörlerin içinde bir yerdedir. Tekil, izole kararlar ve uygulamalar çevre sağlığı sorunlarını çözemez. Birçok olguda bu yaklaşım yeni sorunlara ve var olanların çoğalmasına yol açar. Bu konuda deneylerin ve becerilerin birikmesine, hatta bazı durumlarda kazanılmış mesleki hakların bir tarafa bırakılmasına gereksinim vardır. 3. Halk Katılımı Halk katılımının teşvik edilmesi, beslenmesi, halka bilgi vermenin çok daha ötesine gider. Bilgili tartışmayı oluşturan, kurumlaştıran, uygun, doğru ve zamanındaki bilgilendirme; kendi kendine değerli bir amaçtır. Kararların oluşumunda ve uygulanmasında halk katılımını güçlendiren toplantılar (forum) ve işleyiş yollarının gelişmesi gereken en önemli noktadır. 4. Demokratik İlkeler Demokrasinin temel değerlerinin merkezinde bireysel ve toplumsal haklar ve sorumluluklar kavramları vardır. Bunlar: Yardımcı çevredeki ulaşılabilir en üst sağlık ve iyilik düzeyine ulaşmada birey haklarını; bilgilenme ve çevrenin durumu hakkında danışmaya hak ettiği değeri vermeyi; hem çevreyi hem de sağlığı etkileyen çalışma, karar ve tasarılarda, danışmayı ve karar verme süreçlerinde katılıma dair birey haklarını içerir. Bu temel demokratik değerler, çevreyi koruma bağlamında insan sağlığını ilgilendiren toplumun bütün katmalarının ve bireylerin sorumluluklarını da içerir. 5. Uluslararası İşbirliği Çevre sağlığı tehditleri devletlerin uluslararası sınırları açısından teker teker bakıldığında küçük bir bakışa sahip olabilir, ama birlikte yapılmış uluslararası işbirliği ve eylemin, sınır ötesi çevre sağlığı konularında çok etkin olduğu bir gerçektir. 6. Çevre Sağlığının İlerletilmesi (promosyonu) Bu kavram iç içe girmiş üç eylem üzerinde yapılandırılır: Savunma, eğitim ve karar vericileri etkileme (lobicilik). – Çevre sağlığı hizmetlerinin savunulması, bir ön eylem biçiminde çevre sağlığı ilkelerinin sesli savunulması anlamına gelir. – Çevre sağlığı hizmetleri, çevre sağlığı eğitimi alanlarında da büyük rol oynar. Hedef kitle politikacıları ve politika belirleyicileri; diğer sektörlerdeki meslek insanlarını; genel toplumu ve çevre sağlığı hizmetlerinde çalışanları içerir. – Çevre sağlığı mesleklerinde çalışanların, önemli konularda, hükümet (devlet) organlarına sunuş yapma görevleri olduğu kanıtlanmıştır. Bu (görev), çeşitli danışmanlık yapılanmaları boyunca başarıyla yapılabilir. 7. Yetki Devri Yetki devri ilkesi, en etkili olacakları noktalarda, iyi bilgilendirme sonucunda karar verici güçlerin temsilcilerine uzmanlık bilgisinin yetki devri sonucu, alınan can alıcı eylem ve kararların en uygun kilit adam (karar alıcı toplantılara katılan) tarafından güvenceye alınmasını sağlar. Ayrıca bu ilke, lüzumlu karar verme, sorun çözme ve iletişim konularıyla ilgili hizmetler ve çevre sağlığı enstitülerinin (kuruluşlarının) gelişmesi için desteğe de ihtiyaç duyar. Yetki devri, merkezi otoritenin kimi görevlerini yerel yönetimlere devretmesi anlamında da kullanılır. 8. Sürdürülebilir kalkınma Bugünün kuşaklarının gereksinimlerini, gelecek kuşakların da kendi gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak demek olan sürdürülebilir kalkınma, çevre sağlığı hizmetlerinin gelişmesi için bir köşe başı ilkesidir. Gerek ülkemizde gerekse dünyada çok sayıda insan temel gereksinimlerini yani yiyecek, giyecek, barınak ve iş bulma gereksinimlerinin karşılayamamaktadır ve bütün insanlığın temel ihtiyaçları dışında daha iyi bir yaşam beklentisi vardır. Bu beklentileri sağlanması fırsatlarını da içermesi gereken sürdürülebilir kalkınma, insan sağlığında etkisi olan uygulama ve kararların bütün yönlerine toplu bir bakış yapabilen yoğun bir politika taslağı gerektirir, çünkü ‘Dünyanın ve Türkiye’nin Çevre Sağlığı Sorunları’ dersimizde gördüğümüz gibi kalkınmanın önünde küresel kaynakların kısıtlılıkları vardır. Günümüzde, kalkınma ile sürdürülebilirlik arasındaki en çelişkili ve tartışmalı ilkelerden birisi olup, uygulanması en zor olanıdır. 9. İhtiyat İlkesi İhtiyat ilkesi, bazı işler, girişimler, teknolojiler ve ürünlerin etkileri anlamında, bilinmeyen aşamalara, bilim ve teknolojinin tam açıklık getiremediği durumlarla ilgilidir. Bu ilkenin genel anlamı “Çevreye ve sağlığa bir dizi tehdide ve geri dönüşü olmayan zarara neden olma olasılığı bulunan iş veya ürünler konusunda korkulan sonuçlar, ürün veya işler arasında tam bir ilişki kanıtı olmasa bile, güvenilir bir neden varsa, bu iş ve ürüne karşı koruyucu ve önleyici önlemler alınmalıdır.” olarak vurgulanabilir. Çevre kirliliğinin altında yatan düşünce tarzı,: 1972 yılındaki, “Sırlarını açığa vurarak rekabet gücünü olumsuz yönde etkilediği gerekçesiyle bir firmanın, fabrika veya işletmenin havayı, suyu, toprağı kirlettiğini öğrenmeyi ve bunu halka duyurmayı suç sayan” ve bugün de “Çevre sağlığının korunmasını kalkınma çabalarının önünde engel gören” düşüncedir: “Ticaret kutsaldır, her şey ticaretin konusu olabilir ve ticaret özgürdür (serbesttir)”.4 Yararlılığı temel alan düzenlerde her şey ticaret konusu olabilir. Oysa maliyet ve yararlılık hesapları ne olursa olsun bir grubun diğerinin onayını almadan yapamayacağı şeyler vardır. ‘Haklar’ üzerinde temellendirilmiş düzenler, ‘yararlılık’ yerine ‘adalet’ kavramını getirirler.5 Dünya’nın 1960lı yıllardan başlayarak giderek artan bir biçimde savaştığı çevre sağlığı sorunlarıyla, gelişmiş Batılı ülkeler, ulaştıkları demokratik toplum ve sosyal demokrasi düzeyi sonucu önemli ilerlemeler sağlamışlardır. Bu ülkelerin çoğu, çevre kirliliğini kendi toprakları içinde denetlemeyi başarmış ve küreselleşme, yenidünya düzeni, neoliberalizm adı altında, “Çevre sağlığı mevzuatı ve demokratik toplum gelenekleri gevşek, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere ihraç etmeyi”; kendi çevre sağlığı politikalarının bir ilkesi yapmışlardır. Bu çok önemli konu Dünya’da ve Türkiye’de, siyasal bilgiler ve ekonomi bilimlerinde çalışan bilim insanları ve uzmanlarınca da incelenmektedir.2 Türkiye ise çevre sağlığı sorunlarının varlığı ile yukarıdaki cümlelerde anlamını bulan, 1960’lı yıllarda başlamış dışa bağımlı montajcı sanayileşme ve bunun sonucunda oluşan çarpık kentleşme nedeniyle tanışmış; 1980’lerden günümüze, kalkınma çabalarının çevre sağlığının önüne geçmesine izin veren ulusal çevre sağlığı politikaları (Çevre Yasası, Turizmi Teşvik Yasası, İmar Yasası, Belediye Orman Yasa’larındaki değişiklikler vb.) sonucu giderek artan çevre sağlığı sorunlarının varlığı ve boyutunu yeni yeni anlamaya başlamış; ama yanlış anlamıştır. Zira OECD’nin 2008’de yayınladığı “Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye” raporuna göre, “SOx, NOx ve CO emisyonlarının ekonomik kalkınmadan ayrı tutulmasını başarmıştır.” Yani, 'çevre ile ekonomik kalkınma arasındaki önemli ilişkinin farkında olamayan bir ülke'yiz.6 Dr. Umur Gürsoy Halk Sağlığı Uzmanı sonbursali@yahoo.com Kaynakça: 1. Fairlie I. Müsamaha Gösterilen Nükleer Tehlike. Çev.: Yazgan, C., The Ecologist:22(5):1992. 2. United Nations Environment Programme (UNEP). http://www.unep.org/. Erişim tarihi Nisan 2001. 3. Fitzpatrick M., Bonnefoy X. Guidance on the Development of Educational and Training Curricula. Environmental Health Services in Europe-4, WHO Regional Publications, European Serias, No: 84, Copenhagen;1999. 4. Yavuz F., Keleş R. Çevre Sorunları (genişletilmiş yeni baskı). Ankara; Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları: 534:1983. 5. Morgan M. G. Risk Analizi ve Yönetimi. Bilim (Scientific American Türkçe basımı), 1(1):18-23:1993. 6. Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye. OECD;2008. http://www.oecd.org/env/country-reviews/42198785.pdf. Erişim tarihi: 16.02.2015.