5. ulusal verimlilik kongresi - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
5. ulusal verimlilik kongresi - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I 5. Ulusal Verimlilik Kongresi Ankara’da Gerçekleştirildi s. 4 Ulusal Verimlilik Kongresi’nde 17 Oturumda 62 Bildiri Sunuldu s.12-28 Ulusal Verimlilik Hareketleri ve Türkiye’de Verimlilik Çalışmaları s.29 Gaz Yakan Cihazlar Mükemmeliyet Merkezi s. 36 K A S I M 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 3 2 3 EMEK - ANKARA - PP - 2 5. ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ KASIM 2015 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR KASIM 2015 YIL: 27 SAYI: 323 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtap.emre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp abone@sanayi.gov.tr adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr Ülkemizde verimlilik alanındaki bilimsel kapasitenin güçlendirilmesine dönük çalışmalarımızın önemli bir halkasını iki yılda bir düzenlediğimiz Ulusal Verimlilik Kongreleri oluşturmaktadır. Üniversitelerde üretilen bilgiyi, kamuyla ve özel sektörle buluşturmayı amaçlayan Kongrelerimizde verimlilik konusunda yeni çalışmalar ile verimlilik artırıcı iyi uygulama örnekleri paylaşılmakta, verimliliği etkileyen politika ve stratejiler tartışılmaktadır. Ulusal Verimlilik Kongrelerinin ilk üçünün ardından 16 yıllık bir aradan sonra dördüncüsü 2013 yılında yapılmış olup 5. Ulusal Verimlilik Kongresi ise Bakanımız Sayın Fikri IŞIK’ın himayelerinde 6-7 Ekim tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Verimlilik bilimi perspektifinden verimliliği etkileyen politika, strateji, uygulamalar ve teknolojilerin tartışılarak, önerilerin geliştirilmesinin amaçlandığı Kongre; Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Erinç YELDAN’ın “Türkiye Ekonomisinde Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma” konulu açılış konferansının yanı sıra 17 oturumda 60’tan fazla bildiriye ev sahipliği yaptı. “İşletme Dinamikleri ve Verimlilik”, “Türkiye’de Yaşam Döngüsü Analizi Uygulamaları”, “KOBİ’lerde Verimlilik”, “İşgücü Verimliliğini Belirleyen Etmenler”, “İş Sağlığı Güvenliği ve Verimlilik”, “Yeni Teknolojiler ve Sanayinin Geleceği” gibi konuların çeşitli bakış açılarıyla tartışıldığı Kongre verimlilik gönüllülerini buluşturdu. Üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasının temsilcilerini verimlilik gündemiyle bir araya getiren 5. Ulusal Verimlilik Kongresi’nin zengin içeriğinin oluşturulmasında emeği geçen hakemli ve çağrılı bildiri sahiplerine, Kongre Bilim Kurulu Üyesi saygıdeğer akademisyenlere ve açılış konferansıyla katılımcılardan yoğun ilgi gören Prof. Dr. Erinç YELDAN’a teşekkür ediyor, değerli desteklerinden dolayı Bakanımız Sayın Fikri IŞIK’a şükranlarımızı sunuyoruz. Dergimizin bu sayısında Kongre’ye ilişkin ayrıntılı haberleri bulabilirsiniz. Bu sayıya “Gaz Yakan Cihazlar Mükemmeliyet Merkezi” başlıklı yazısıyla destek olan Sanayi Genel Müdürü Sayın Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN’a ve katkı sağlayan diğer yazarlara teşekkür ediyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin KASIM 2015 sayısı 05.11.2015 tarihinde basılmıştır. 01 KASIM 2015 İÇİNDEKİLER 04 29 36 02 04 5. Ulusal Verimlilik Kongresi 6-7 Ekim Tarihlerinde Ankara’da Gerçekleştirildi 12 İşletme Dinamikleri ve Verimlilik Oturumu 13 Türkiye’de Yaşam Döngüsü Analizi Uygulamaları Oturumu 14 Uygulamada Kamu Yönetimi ve Verimlilik Oturumu 15 KOBİ’lerde Verimlilik Oturumu 16 Ulusal, Bölgesel ve Sektörel Verimlilik Analizleri Oturumu 17 18 Kamu Yönetimi ve Verimlilik Oturumu İşgücü Verimliliğini Belirleyen Etmenler-1 Oturumu 19 Çeşitli Sektörlerde Enerji Verimliliği Uygulamaları Oturumu 20 İş Sağlığı Güvenliği ve Verimlilik Oturumu 21 İşgücü Verimliliğini Belirleyen Etmenler-2 Oturumu 22 Sanayide Enerji Verimliliği ve İyi Uygulamalar Oturumu 23 Sosyal Politika Bağlamında Verimlilik Tartışmaları Oturumu 24 Yeni Teknolojiler ve Sanayinin Geleceği Oturumu KASIM 2015 25 Türkiye İmalat Sanayinin Kaynak Verimliliği Potansiyeli ve İyi Uygulamalar Oturumu 26 Politika Oluşturma ve Uygulama Araçları Oturumu 27 Verimliliğe Dair Kavramsal Tartışmalar Oturumu 28 Temiz Üretim Örnek Uygulamaları Oturumu 29 Ulusal Verimlilik Hareketleri ve Türkiye’de Verimlilik Çalışmaları Nurettin PEŞKİRCİOĞLU 36 Gaz Yakan Cihazlar Mükemmeliyet Merkezi / Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN 40 48 50 58 61 62 Projeler Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Regional Productivity Statistics Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics 40 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Temiz Üretim (Eko-Verimlilik) 5th National Productivity Congress Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 46 56 03 KASIM 2015 ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ 5. ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ 6-7 EKİM TARİHLERİNDE ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ 5. Ulusal Verimlilik Kongresi'ne yoğun ilgi gösterildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 5. Ulusal Verimlilik Kongresi 6-7 Ekim 2015 tarihlerinde Bilkent Otel ve Konferans Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın katılımıyla düzenlenen Kongre’ye; Müsteşar Prof. Dr. Ersan Aslan, Bakanlık yönetici ve çalışanları, kamu ve özel sektör kurum ve kuruluş yöneticileri ile temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler ile çok sayıda davetli katıldı. Bakan Fikri Işık ile Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın açılış konuşmalarıyla başlayan Kongre’de Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari 04 Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan’ın “Türkiye Ekonomisinde Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma” konulu açılış konferansının ardından oturumlara geçildi. İki gün süren Kongre’de 17 oturumda 62 bildiri sunuldu. Ulusal Verimlilik Kongreleriyle üniversitelerde üretilen bilgiyi, kamunun ve reel sektörün kullanımına açıyoruz Bakanlık tarafından iki yılda bir düzenlenen Kongre’nin ülke adına hayırlı olmasını dileyerek sözlerine başlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, bugünün dünyasında en büyük zenginlik kaynağının bilgi olduğunu ifade ederek, Bakanlığın temel hedefleri arasında bilgi üretimini ve bu bilginin ticari ürünlere dönüşümünü artırmanın yer aldığını bildirdi. Işık, “Ancak bu tasavvurumuzu sadece endüstriyel ürünlerle sanayi üretimiyle sınırlı tutmuyoruz. Verimlilik Kongresi’ni düzenlerken de bir anlamda üniversitelerde üretilen bilgiyi, kamunun ve reel sektörün kullanımına açmış oluyoruz. Türkiye’nin bundan sonraki süreçte neleri yapabileceğini, başarabileceğini belirleyen en önemli kıstas, hiç şüphesiz üniversitelerimizin ve akademisyenlerimizin performansı olacak. KASIM 2015 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri IŞIK Bu nedenle, üniversitelerimizi ve akademisyenlerimizi desteklemek adına çok önemli çalışmalar yürütüyoruz” diye konuştu. Işık, Ulusal Verimlilik Kongreleri ile verimlilik alanındaki bilimsel kapasiteyi güçlendirmeyi, verimlilik artırma teknikleri ve iyi uygulama örneklerini yaygınlaştırmayı ve verimliliği etkileyen politika ve stratejileri akademik düzlemde tartışmayı amaçladıklarını kaydetti. Verimlilik, önemini hiç kaybetmeyen, aksine giderek daha da önem kazanan bir kavram Bakan Işık, ‘Çeşitli Sektörlerde Enerji Verimliliği Uygulamaları’, ‘İş Sağlığı Güvenliği’, ‘İşgücü Verimliliği’, ‘KOBİ’lerde Verimlilik’, ‘Politika Oluşturma ve Uygulama Araçları’, ‘Temiz Üretim’, ‘Verimlilik Analizleri’ gibi başlıkların, Kongre’nin ne kadar zengin bir içeriğe sahip olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Kongrede temel gündemin verimlilik olduğunu bildiren Işık, “Verimlilik, önemini hiç kaybetmeyen, aksine giderek daha da önem kazanan bir kavramdır. İnsanlık, daha iyisini ve daha güzelini, daha kolay bir şekilde elde etmek yönündeki arayışlarından ve ilerleme isteğinden hiçbir dönem vazgeçmedi. Uzun dönemde büyümenin ve küresel ölçekte rekabet gücünün anahtarı olan verimlilik, iş dünyasının, hükümetlerin ve bilim insanlarının gündeminde önemli bir yer tutmaya devam edecek” diye konuştu. 2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nda uygulamaya alınan dönüşüm programlarından birinin ‘Üretimde Verimliliğin Artırılması’ olduğunu kaydeden Bakan Işık, “Hassas bir konu olması nedeniyle, ‘Enerji Verimliliği’ni ayrı bir programda ele aldık. Doğrudan verimlilik artışı sağlamaya yönelik bu somut eylem planlarıyla verimlilik artışı için çalışmalarımızı aralıksız bir şekilde sürdürüyoruz” dedi. Verimlilik, ülkelerin farklı büyüme performansı göstermesinin temel nedenlerinden biridir Bakan Işık, bugün dünyada nüfus, doğal kaynak, coğrafi konum gibi kriterler açısından birbirlerine benzer konumda olan ülkelerin, farklı büyüme performansı göstermesinin temel nedenlerinden birinin de verimlilik bilincine gösterdikleri farklı yaklaşımlar olduğunu söyledi. Önümüzdeki dönemde yüksek gelir seviyesine çıkmak için artık yeni kapasite oluşturulması, verimlilik ve yenilik kavramlarının bir arada ele alınması gerektiğini anlatan Işık, “Kalkınmanın belirleyici unsuru ve itici gücü olan verimliliği artırmamız ancak uzun dönemli politikalarla, akılcı, yenilikçi ve çağdaş yönetim anlayışıyla mümkün olabilir” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin son 13 yılda yakaladığı gelişme performansını gelecek yıllara taşımada 05 KASIM 2015 ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ hayatın her alanında sağlanacak verimlilik artışının doğrudan etkisi olacağını vurgulayan Işık, makro düzeydeki reform paketlerinden eyleme kadar tüm politikaları bu gerçeğe ve ihtiyaca göre kurguladıklarını söyledi. Elektrik motorlarının dönüşümü konusunda Kayseri’de pilot uygulamaya geçiyoruz Konuşmasında, Bakanlığın verimlilik konusundaki çalışmalarından bazılarını paylaşan Işık, sözlerine şöyle devam etti: “Öncelikle ‘İmalat Sanayinde Verimliliğin Artırılması Programı’nı uygulamaya koyduk. Çünkü sanayi üretimi olmadan ve bunu verimli bir şekilde gerçekleştirmeden sağlıklı bir ekonomik büyüme ve kalkınma olmayacağını düşünüyoruz. Bu program kapsamında OSB yönetimlerinde, verimlilik çalışmalarını koordine edecek bir yapı 06 oluşturacağız. Ayrıca, işletmelerin verimliliğini karşılaştırmak üzere bir bilgi sistemi ve veri tabanı kuruyoruz. Bu doğrultuda KOBİ’lerde Verimliliği Artırma Projesini de başlattık. Bu proje ile imalatçı KOBİ’lerin rekabet güçlerini ve verimliliklerini artıracak destekler geliştirmeyi amaçlıyoruz. Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Dönüşüm Programı içinde yer alan Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması bileşeni de Bakanlığımızca koordine edilmektedir. Bu kapsamda başlattığımız ‘Sanayide Verimsiz Elektrik Motorlarının Dönüşümü Programı’ ile işletmelerde kullanılan 7,5 kilovatsaat ve üzeri güçteki motorların envanter tespitini, yerli ve yüksek verimli motor üretim teknolojisini ve kapasitesini geliştirmeyi, piyasa denetimlerini artırmayı, finansal destek mekanizmaları oluşturarak verimli elektrik motorlarına geçişi sağlamayı hedefliyoruz. Böylece Türkiye’nin toplam üretiminin yüzde 35’ine karşılık gelen ve sanayide kullanılan motorlarca tüketilen elektrikten çok büyük tasarruf sağlayacağız. Bu dönüşüm tamamlandığında Türkiye Cumhuriyeti 8 milyar TL tasarruf sağlamış olacak. Dönüşüm kapsamında verimsiz elektrik motorlarını verimli olanlarla değiştirecek KOBİ’lerimize, KOSGEB tarafından kredi faiz desteği uygulamasını da başlatıyoruz. KOSGEB’in konuyla ilgili çalışmaları son aşamaya geldi, inşallah bu ay içinde Kayseri’de pilot uygulamaya geçiyoruz.” Verimlilik akademisinin kurulması için çalışmalarımız devam ediyor “Sanayimizin Verimlilik Temelli Yapısal Dönüşümünü Hızlandırmak vizyonuyla, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı’nı 2015-2018 dönemi için uygulamaya geçtik” diyen Işık, “Bu strateji belgesinde yer alan eylemler doğrultusunda; Temiz Üretim Merkezlerinin kurulması, endüstriyel KASIM 2015 simbiyoz (ortak yaşam) uygulamalarının çoğaltılması, yeşil ve yeni nesil OSB’lerin kurulması, KOBİ verimlilik eğitimleri için model fabrika kurulması, işletmelere yönelik bir verimlilik belgelendirme mekanizması oluşturulması, Türkiye Bölgesel ve Sektörel Verimlilik Haritasının oluşturulması, verimlilik akademisinin kurulması gibi önemli eylemleri hayata geçirmek üzere çalışmalarımızı da sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı. Verimlilik istatistik altyapımızı geliştirdik Verimlilik alanında yapılan bir diğer önemli çalışmanın da verimlilik istatistiklerini oluşturmak olduğunu belirten Bakan Işık, “Doğru politikalar üretebilmek için doğru verilere ve bu verileri kullanan sağlam analizlere ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda, ülkemizdeki verimlilik istatistik altyapısının gelişmiş ülkeler seviyesine getirme yolunda önemli mesafe kat ettik. Üç aylık ve yıllık dönemlerde İmalat Sanayi Ulusal Verimlilik İstatistiklerini sektörler bazında yayımlıyorduk. Bu yıl ilk defa Bölgesel Verimlilik İstatistiklerini de yayımlamaya başladık. Böylece 26 bölgede sektörler bazında iş gücü verimliliğini takip ediyoruz. Yine 2015 yılı Şubat ayı itibarıyla ülkemizde bu alanda bir ilk olma özelliğindeki ‘Sanayimizin Yeşil Üretim Karnesini’, yani sürdürülebilir üretim göstergelerini kamuoyuyla paylaştık. Bundan böyle dönemsel olarak yayımlayacağımız bu veriler üzerinden, verimlilik politika ve uygulamalarımızın sonuçlarını daha iyi izleyebilecek, yeni uygulama araçlarımızı şekillendirebileceğiz. Şu anda biz etki analizini kurumsal hale getirdik. Artık pek çok programı etki değerlendirmesine tabi tutuyoruz ve bunların ışığında politikalarımızda yapacağımız revizyonları bu etki analizleriyle belirliyoruz” diye konuştu. 2016 yılından itibaren uluslararası bilimsel yayınlar teşvik edilecek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, 62’inci Hükümeti kurduklarında attıkları ilk adımlardan birinin akademisyenlerin maaşlarında iyileştirme yapmak olduğunu anımsatarak, AK Parti'nin seçim beyannamesinde de üniversitelerin niteliğini artırmaya yönelik önemli eylemlere yer verdiklerini söyledi. TÜBİTAK aracılığıyla da akademisyenlere çok önemli destekler sağladıklarına dikkati çeken ve uluslararası indeksli yayın yapan tüm akademisyenlere 7 bin 500 liraya kadar teşvik verdiklerini kaydeden Işık, şunları söyledi: “Bilim insanlarımızı bir araya getiren bu Kongre’de, akademisyenlerimize bir müjde vermek istiyorum: 2016’dan itibaren doktora, sanatta yeterlilik ya da tıpta uzmanlık çalışmalarında, danışmanların öğrencileriyle birlikte yapacakları uluslararası bilimsel yayınları teşvik etmeye başlayacağız. Bu kapsamdaki yayınlar için şu anda ödenen yayın teşvik ücretlerinin 3 katı ödeme yapacağız.” Türkiye’nin bundan sonraki süreçte neleri yapabileceğini, başarabileceğini belirleyen en önemli kıstasın üniversiteler ve akademisyenlerin performansının olacağını dile getiren Işık, “Bu nedenle üniversitelerimizi ve akademisyenlerimizi desteklemek adına çok önemli çalışmalar yürütüyoruz” ifadesini kullandı. Çalışmalarımızı “3Y formülüyle” özetliyoruz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak çalışmalarını “3Y formülü” ile özetlediklerini ifade eden Işık, “Yeşil, Yenilikçi ve Yerli Üretim. Ülkemizde verimliliğe dayalı bir sürdürülebilir kalkınma modeli çerçevesinde mal ve hizmet üretmeyi sağlamak istiyoruz. Temiz üretim veya eko-verimlilik sayesinde belli bir mal veya hizmeti üretmek için daha az doğal kaynak ve enerji tüketmek ve aynı zamanda daha az atık oluşturmak mümkün hale geliyor. Bu nedenle TÜBİTAK-MAM bünyesinde Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nü kurduk. Bu enstitü, iki yıldır işletmelerde temiz üretim uygulamalarını yaygınlaştırmaya ve bu teknolojileri geliştirmeye yönelik faaliyetler yürütüyor” diye konuştu. Kongrede, verimliliği etkileyen politika, strateji, uygulama ve teknolojileri tartışarak öneriler geliştirilmesini amaçlıyoruz Ulusal Verimlilik Kongrelerinin ilk üçünün yapılmasının ardından 16 yıllık bir aradan sonra dördüncüsünün 2013 yılında Bakanlık tarafından düzenlendiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, “Verimliliğe dair bilimsel bilgilerin ele alındığı bu önemli etkinliği gelenekselleştirmek için Bakanlık olarak iki yılda bir Ulusal Verimlilik Kongresini düzenliyoruz. Kongre’deki ana amacımız, verimlilik bilimi perspektifinden verimliliği etkileyen politika, strateji, uygulamalar ve teknolojileri tartışarak öneriler geliştirilmesidir” dedi. 07 KASIM 2015 ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ 17 oturumda 60’tan fazla bilimsel bildiri 5. Ulusal Verimlilik Kongresi’nde bir açılış konferansının yanı sıra 17 oturumun yer aldığını ve bu oturumlarda 60’tan fazla bilimsel bildiriye yer verildiğini söyleyen Yılmaz, “Verimlilik bilimine çeşitli disiplinlerden ve farklı bakışlardan katkı sunmasını beklediğimiz bu bildirilerde geniş bir yelpazede birçok konuya değinilmektedir” ifadesini kullandı. Konuşmasının devamında bildiri konuları hakkında da bilgi veren Anıl Yılmaz, “Kongremizde örneğin, döviz kuru değişikliklerinin firmaların yaşama şansları üzerindeki etkisine değineceğiz. ‘Türkiye’de genç işsizliğine kısa vadede çözüm var mı?’, ‘İş sağlığı ve güvenliği ile verimlilik arasında nasıl bir ilişki var?’, ‘Büyük veri, nesnelerin interneti, üç boyutlu yazıcılar ve benzeri yeni teknolojilerin verimliliğin geleceği 08 üzerindeki etkileri nelerdir?’, ‘Türkiye’de enerji verimliliği, temiz üretim, ürün yaşam döngüsü analizi, örnek uygulamaları nelerdir?’, ‘Ödül ve ceza sistemleri kamu çalışanlarının verimliliğini nasıl etkiliyor?’ ‘Türkiye İmalat Sanayinin Kaynak Verimliliği Potansiyeli Nedir?’, ‘İş gücü verimliliğinin belirleyicileri nelerdir?’, ‘İktisadi öğretilerin verimliliğe bakış açıları nasıl farklılaşıyor?’ gibi birçok soruya cevap arayacağız” şeklinde konuştu. Verimlilik alanındaki bilimsel kapasitenin güçlendirilmesi amacıyla çalışıyoruz Konuşmasının devamında Verimlilik Genel Müdürlüğü olarak Türkiye’deki verimlilik alanında bilimsel kapasitenin güçlendirilmesi amacıyla çeşitli faaliyetler yürüttüklerini anlatan Yılmaz, “İki yılda bir düzenlediğimiz Ulusal Verimlilik Kongrelerinin yanı sıra her yıl farklı bir üniversitemizle iş birliği yaparak ‘Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu’ düzenliyoruz. 1967 yılından bu yana yayın hayatında olan hakemli Verimlilik Dergisi’ni üç ayda bir yayımlıyoruz. Çeşitli bilimsel araştırma projeleri yürütüyoruz. Uluslararası alanda Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu’nda Yönetim Kurulu Üyesi olarak verimlilik bilimi ile ilgili gelişmeleri takip etmek kadar yönlendirmeye de gayret ediyoruz” ifadelerini kullandı. Genel Müdür Anıl Yılmaz, Kongre içeriğinin oluşturulmasına destek olan hakemli ve çağrılı bildiri sahiplerine, Bilim Kurulu Üyelerine ve Prof. Dr. Erinç Yeldan’a teşekkür ederek konuşmasına son verdi. Açılış konuşmalarının ardından Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan KASIM 2015 Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç YELDAN “Türkiye Ekonomisinde Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma” konulu açılış konferansını gerçekleştirdi. “Türkiye Ekonomisinde Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma” Konferansı Konuşmasına üç adet hipotezle başlayan Prof. Dr. Erinç Yeldan, bu hipotezleri şöyle sıraladı: “1) 1950 sonrası Türkiye ekonomisinin uzun dönemli büyüme trendi düşme eğilimindedir. 2) Kalkınma iktisadının önemli hipotezi olan ‘bir ülkenin ticaret stratejisi o ülkenin sanayi stratejisidir’ gereği ticaret ve sanayi stratejileri birbiriyle uyumlu olmak zorundadır. 3) Türkiye, sanılanın aksine orta gelir tuzağına düşmemiştir.” Türkiye ekonomisinin büyüme hızı düşmektedir Türkiye ekonomisinin 1950 yılı sonrasında uzun dönemli büyüme trendi düşme eğiliminde olduğunu söyleyen Yeldan, “İlk düşüş 1954 yılında gerçekleşiyor, daha sonra 1980’e kadar ithal ikameci sanayileşme, kalkınma planlarına dayalı sanayileşme diye adlandırılan üç sanayileşme plan dönemi gerçekleşiyor. Bunun ortalamasına baktığımızda yüzde 5-6’lık bir büyüme olduğunu görüyoruz. 1980’den sonra iniş çıkışların arası daralıyor, sayısı artıyor ve daha da keskinleşiyor. 1994 krizi, 1998 ve 1999 Asya ve Brezilya krizinin bulaşıcı etkileri, 2001 krizi ve nihayet 2008 küresel krizi yaşanıyor. 1980 öncesi ve sonrası yapısal olarak böyle bir farklılık söz konusu. 1950’den 2014’e kadar Türkiye ekonomisinin yüksek büyüme hızları, krizler, ortalama büyüme hızları gibi etkenler büyüme hızının düşmekte olduğunu gösteriyor” diye konuştu. OECD’ye göre 2060’a kadar dünya ekonomisinde ciddi bir yavaşlama söz konusu olacak OECD’nin yayımladığı, 2060’a kadar dünya ekonomisi üzerine genel eğilimleri sergileyen rapordan bahseden ve raporda Türkiye’yi de ilgilendiren önemli konuların da olduğunu söyleyen Yeldan, şunları kaydetti: “OECD’ye göre 2060’a kadar dünya ekonomisinde ciddi bir yavaşlama söz konusu olacak. 2030’a kadar dünya ekonomisinin ortalama yüzde 3,6 büyümesi öngörülüyor. 2060’a kadarki ikinci dönemde de büyüme hızı yüzde 2,7’ye gerileyecek. Bugünün sanayileşmiş ülkelerinde büyüme hızı 2030’a kadar yüzde 2,4 daha sonra da yüzde 0,5’e 09 KASIM 2015 ULUSAL VERİMLİLİK KONGRESİ Bakan Fikri IŞIK, katkılarından dolayı Prof. Dr. Erinç YELDAN'a teşekkür plaketi verdi. gerilemiş olacak. OECD iki önemli ögenin altını çiziyor. Bunlardan bir tanesi yaşlanmak olgusu, genç nüfusun iş gücüne katılımının giderek yavaşlaması. İkinci neden ise iklim değişikliğinin yarattığı sorunlar, dünya ekonomisinin verimlilik artışlarının önünde ciddi bir engel olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenledir ki Kyoto Protokolü 2015 Aralık ayında Paris’te yeniden masaya yatırılacak. Dünya ekonomisi için tarımsal üretkenliğin azalması, yeni bakterili hastalıkların artması, iş gücü üretkenliğinin düşmesi gibi bir dizi sorunun müsebbibi olacağını sergiliyor. Ülkemiz dışında kaynaklanan bir dizi tehdit dünya ekonomisini ve dolayısıyla Türkiye ekonomisini önümüzdeki yaklaşık 50 yılda tehdit eder görünüyor. Buradan çıkışın yolu kuşkusuz verimlik artışı ve üretkenlik artışına yönelik ciddi tedbirler almaktan ve dünya ekonomisi sanayileşme merdiveninde üretkenlik artışına dayalı bir sanayileşme ve büyüme çizgisi yaratmaktan geçiyor.” 10 1990’lı yıllar, Türkiye’nin kayıp 10 yılıdır Türkiye’de toplam faktör üretkenliği açısından iki sıçrama dönemi olduğundan bahseden Prof. Dr. Erinç Yeldan, “Toplam faktör üretkenliği üzerine 1980 yılından sonra iki adet sıçrama var. Bunlardan biri 1990 yılına kadar süren Türkiye’nin dışa açılmasıyla, ihracata yöneltilmesiyle, fiyat reformu yapmasıyla, ithal ikameci sanayileşmede biriken kapasitenin dışa açılmasıyla elde edilen bir üretkenlik artışı var. 1990’lı yıllar ise Türkiye’nin kayıp 10 yılıdır. Bu yıllarda toplam faktör üretkenliğinde bir dalgalanma ve durgunluk söz konusudur. 2001 krizinden sonra da Türkiye’de yeni bir faktör üretkenliği büyüme devresi olmuştur. Fakat ne yazık ki her iki hamle de sürdürülebilir nitelikte olmamıştır. Büyümenin üç kaynağı olabilir: Sermaye büyümesi, emeğin büyümesi ve toplam faktör üretkenliğindeki artış. Türkiye 1980 sonrasında çoğunlukla sermaye birikimine dayalı bir büyüme yaşamış, üretkenlik kazanımlarına dayalı bir büyüme arzu edilebilir bir düzeyde olmamıştır” diye konuştu. Türkiye’de 1980 sonrasında tüketimin özendirilmesi, tasarrufların caydırılması olgusu yaşanıyor Konuşmasında kalkınma iktisadının önemli hipotezi olan “bir ülkenin ticaret stratejisi o ülkenin sanayi stratejisidir” gereği ülkelerin ticaret ve sanayi stratejileri birbiriyle uyumlu olmak zorunda olduğuna değinen Yeldan, Türkiye’de 1980 sonrasında tüketimin özendirilmesi, tasarrufların caydırılması olgusunun yaşandığına dikkat çekerek, “1980 sonrasında artık dünya ekonomisinde devlet müdahalelerinin aza indirildiği, Keynesyen iktisadın ikinci plana çıkarıldığı, KASIM 2015 Açılış konuşmalarının ve konferansın ardından toplu fotoğraf çekildi. piyasa sinyallerine öncelik verilen kalkınmacı, düzenleyici değil, piyasa sinyalleri tarafından yönlendirilen tüketim, tasarruf ve yatırım davranışlarının açıklandığı bir dönem. Bu dönemde sosyal refah devleti giderek baskılandırılıyor, sendikasızlaşma, işçi kazanımlarının geri alınması gibi bir dizi olgu Türkiye’de 12 Eylül koşullarında tüm dünyada süregeliyor. Türkiye’de de tüketimin özendirilmesi, tasarrufların caydırılması olgusu yaşanıyor. Türkiye’nin 1980 sonrası gelişme patikası içerisinde iş gücünün büyümeye katkısının Türkiye benzeri ülkelere göre daha düşük kalmasının ve sermayenin katkısının daha yüksek çıkmasının nedenlerinden bir tanesi de budur” dedi. Türkiye’de de orta gelir tuzağına düşülüyor sanılıyor “Orta gelir tuzağı” kavramının 2011 yılında California Üniversitesi Berkeley Ekonomi Profesörü Barry Eichengreen ve arkadaşları tarafından ortaya atıldığını ve üç gözleme göre oluşturulduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeldan, konuşmasında; “Dünya ekonomilerinin hızlarına ve yapılarına bakmışlar ve şu üç gözlemde bulunmuşlar: Ne zamanki fert başına gelir 16.000 Dolar düzeyine yaklaşıyor, (2) Ne zamanki fert başına gelir ABD ekonomisindeki fert başına gelirin düzeyinin kabaca yüzde 60’ına yaklaşıyor ve 3) Ne zamanki ülkede sanayi anlamlı bir büyüklüğe ulaşıyor, bu üç göstergeyi sunan ekonomilerde ciddi bir yavaşlama söz konusu oluyor. Ülkeleri gruplandırmışlar, bu tuzaktan kurtulan bir avuç ülke var: Japonya, Güney Kore, kısmen İspanya ve çoğunlukla 1950 öncesinde sanayileşmiş ülkeler yollarına devam ediyorlar, geç sanayileşen ülkeler bu üç eşiğe geldikleri noktada patinaj yapıyorlar. Türkiye’de de bu üç göstergeye bakarak orta gelir tuzağına düşülüyor sanılıyor. Türkiye’nin durumu şu: Türkiye’nin tasarruf izdüşümü yatırımları gayri safi yurt içi hasılası içindeki payı kabaca yüzde 20’ler düzeyinde. 1980-1995 arası bir ara yüzde 25’e kadar çıkmış. Fakat Türkiye kabaca milli gelirin yüzde 20’si kadar sabit sermaye yatırımı yapan bir ülke. 1960’lardan 1970’lere kadar bir yükseliş var. Bizimle aynı konumda olan çoğunlukla da Asya ülkelerinden oluşan yüksek orta gelirli ülkelerin, Çin hariç, yatırım oranlarına baktığımızda Türkiye’yi henüz yüksek orta dereceli ülkeler düzeyinde sabit sermaye yatırımı yapma noktasında olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla bu orta gelir tuzağına düşmüş olmak Türkiye için henüz çok anlamlı gelmiyor” ifadelerine yer verdi. Zengin Türkiye’nin yoksul Türkiye’yi, yoksul Türkiye’nin de zengin Türkiye’yi beslediği bir yapı izleniminin olduğuna dikkati çeken Yeldan, Doğu-Batı ayrımında gelişmişlik farkının derinden hissedildiği bir ekonomi yapısının gözlendiğini ve Türkiye ekonomisinde bugün toplam üretkenlik kazanımlarındaki üç büyük sıçramanın (1960’lar, 1980’ler ve 2000’ler sıçramalarının) istikrarlı ve kalıcı bir boyuta taşınamamasının ardındaki en önemli sorunlardan bir tanesinin bu parçalanmış, heterojen yapı olduğunu sözlerine ekledi. Konferansın sonrasında ise oturumlara geçildi. İki gün süren Kongre’de 17 oturumda 62 bildiri sunuldu.* * Bildiri tam metinlerine, videolarına ve sunuşlara http://www.verimlilikkongresi.gov.tr web adresinden ulaşılabilir. 11 KASIM 2015 OTURUMLAR “İŞLETME DİNAMİKLERİ VE VERİMLİLİK” OTURUMU Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ege Yazgan’ın oturum başkanlığını yaptığı oturuma; MEF Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Nazlı Karamollaoğlu, Özyeğin Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Beyza Polat, Verimlilik Genel Müdürlüğü’nden Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Faik Yücel Günaydın ile Bilkent Üniversitesi’nden Sümeyra Korkmaz konuşmacı olarak katıldılar. “İşletme Dinamikleri ve Verimlilik” başlıklı oturumda sunulan çalışmaların ortak özellikleri mikro, yani firma düzeyinde verilere kullanılarak analizlerin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Yrd. Doç. Dr. Nazlı Karamollaoğlu ile Prof. Dr. Ege Yazgan’ın ortak çalışması, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sektör Bilançoları araştırması kapsamındaki mikro veriler kullanılarak Türk Lirasının (TL) aşırı değerliliğinin ihracatçı firmaların ve verimlilik oranlarının sağ kalımlarına etkisini ele almıştır. Çalışmanın temel bulguları TL’nin değerlenmesinin ihracatçı firmaların hayatta kalma şansını azalttığı, bununla birlikte verimliliği yüksek olan firmaların bu negatif etkiden göreli olarak daha az etkilendiğidir. Başka bir deyişle verimliliği yüksek ihracat firmaları TL’nin hareketlerini karşı daha kolay karşılayabilmektedirler. Verimlilik Genel Müdürlüğü ile Özyeğin Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü “Bölgesel Verimlilik Farklarının ve Sebeplerinin Tespiti” projesinin ara sonuçlarını açıklayan Yrd. Doç. Dr. Beyza Polat öncelikle veri kaynağı olan ve konu hakkında büyük potansiyel taşıyan BSTB-Girişimci Bilgi Sitemi (GBS) ve 12 analize hazır hale getirilmesiyle ilgili bilgiler sunmuş devamında, çalışmanın ilk bulgularını Türkiye haritası üzerinde animasyonlarla göstermiştir. 2006-2013 yılları itibarıyla verimlilik düzeylerine bakıldığında ülkemizin İstanbul-Adana hattının batısında yer alan illerin imalat sanayi işletmelerinde verimlilik düzeyinin doğusuna göre her dönemde daha yüksek olduğu, yıllar içinde bu hattın doğusunda da verimlilik artışının yaşanmasına karşın farkın kapanmadığı anlatılmıştır. Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Faik Yücel Günaydın’ın GBS mikro verileri kullanarak OECD çalışma grubuyla yürüttüğü uluslararası çalışmayı tanıttığı sunuşunda Türkiye’de net iş yaratımının sınırlı kalmasında temel sorunun ağırlıkla kurulan mikro (0-9 çalışan sayısı) işletmelerin başlangıç büyüklüğünün aşırı sınırlılığı ve ilk beş yıl sonunda kapanmaları ya da büyüyememeleri yattığı gösterilmiştir. Sümeyra Korkmaz’ın TÜİK Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri kullanarak hazırladığı çalışmasında bölgesel gelişmişlik farklarının bölgesel toplam faktör verimliliği (TFV) seviyeleriyle incelemiştir. Bulgularına göre bölgesel TFV farkları sektörel yoğunluk farklarından kaynaklanmaktadır ve bu sebeple, bölgesel gelir farklarını açıklamada o bölgelerde faaliyet sürdüren sektörlerin TFV farkları öne sürülebilir. Bu dört verimlilik analizleri açısından mikro veri kullanımının ne kadar zengin sonuçlar sunabileceğini göstermiştir. KASIM 2015 “TÜRKİYE’DE YAŞAM DÖNGÜSÜ ANALİZİ UYGULAMALARI” OTURUMU üretim, lojistik ve geri dönüşümünün çevresel etkileri konusunda bilgi aktardı. Sunumda ayrıca, Arçelik A.Ş. tarafından yürütülen sera gazı emisyonları, doğal kaynak verimliliği, entegre atık yönetimi uygulamaları, ömrünü tamamlamış atık ürünlerin geri dönüşümü ve su verimliliği konulu çalışmalar ile Bolu ve Eskişehir’de kurulan Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya (AEEE) Geri Dönüşüm Tesisleri hakkında bilgiler aktarıldı. Oturum Başkanlığını Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Üretim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Nilgün Kıran Cılız’ın yürüttüğü oturumda Unilever Ev Bakım Ürünleri Deterjan Ürün Geliştirme Müdürü Ayla Gürsoy Topaloğlu, Arçelik Çevre Uzmanı Hale Tozlu ve İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği) Proje Uzmanı İmdat Öner konuşmacı olarak yer aldı. Oturumda, Türkiye’de Yaşam Döngüsü Analizi metodolojisi kullanılarak yürütülen çalışmalara dair uygulama örnekleri paylaşıldı ve yapılan çalışmaların sonuçları hakkında bilgi aktarıldı. Unilever Ev Bakım Ürünleri Deterjan Ürün Geliştirme Müdürü Ayla Gürsoy Topaloğlu; toz ve sıvı çamaşır deterjanlarının çevresel performanslarını değerlendirmek ve karşılaştırmak amacıyla yürütülen çalışmalar konusunda bilgi aktardı ve Yaşam Döngüsü Değerlendirme (YDD) metodolojisi kullanılarak gerçekleştirilen normal, konsantre, fosfatsız ve sıvı çamaşır deterjanı formülasyonlarının çevresel etki değerlendirmeleri sonuçlarını paylaştı. Sunumda, yapılan değerlendirmelerin kapsamına dâhil edilen yaşam döngüsü aşamaları; ham madde çıkarımı, imalat, dağıtım, son kullanım ve nihai bertaraf aşamalarındaki çevresel etkiler (küresel ısınma, asidifikasyon, ötrofikasyon ve fotokimyasal ozon oluşumu, sera gazı emisyonları, su tüketimi ve atık oluşumu) hakkında bilgi aktarıldı. İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği) Proje Uzmanı İmdat Öner, yürütülen “Yeşil Üretim Temiz Gelecek” Projesi sonucunda elde edilen bilgileri paylaştı. Sunumda, Türk kimya sektörünün rekabet gücünün artırılması amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle ve Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Üretim Merkezi ile İstanbul İl Çevre Müdürlüğü ortaklığında yürütülen “Yeşil Üretim Temiz Gelecek” Projesi ile plastik, sabun, kozmetik, boya ve organik-inorganik ürün gruplarında Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi kullanılarak hesaplanan ürün karbon ayak izi, su ayak izi ve ürünlerin çevresel etkileri hakkında bilgi aktarıldı. Arçelik Çevre Uzmanı Hale Tozlu, ürünlerin yaşam döngüsünü dikkate alarak yapılan çalışmalar ve ürünlerin tedarik, 13 KASIM 2015 OTURUMLAR “UYGULAMADA KAMU YÖNETİMİ VE VERİMLİLİK” OTURUMU Prof. Dr. Nail Öztaş’ın başkanlık ettiği oturuma; Dr. Süha Oğuz Albayrak, Hatice Eksen, Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin ve Veysel Işık konuşmacı olarak katıldılar. “Memurların Görevde Yükselme Sisteminin Verimliliğe Etkisi” başlıklı sunumunda yükselme ve verimlilik ilişkisinin olduğunu belirten Dr. Süha Oğuz Albayrak, bu ilişkinin kurallar tarafından düzenlendiğinin altını çizdi. Albayrak konuşmasında; memurların yükselmeleriyle ilgili uygulamalara yer vermiş ve kamu hizmetine girdikten sonra personele sunulan ilerleme ve yükselme basamaklarının çalışma performansını büyük ölçüde etkilediğini belirtti. Mevcut durumu gösterdikten sonra Albayrak, verimlilik artışı için üst düzey kadroların hizmet şartlarının belirlenmesi, üst düzey atamalarda tüm kurumlara açık ilan şartı getirilmesi, merkezi personel örgütünün üst düzey atamalarda özel bir görev yapması ve üst düzey kadrolarda konunun atamaya yetkili amirin takdirinden çıkarılması gibi şartları sıraladı. İkinci konuşmacı olan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Hatice Eksen, “Kamu Yönetiminde Stratejik Planlama Süreci, Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda stratejik planlamayla ilgili yaptıkları alan araştırmasının sonuçlarını paylaşan Eksen, stratejik planlama ile ilgili uygulamadaki durumdan ve sorunlardan bahsetti. Eksen, stratejik planlamadan beklenen sonuçların alınabilmesi için üst yönetimin sahiplenmesi ve süreçle ilgili inceleme ve değerlendirmenin kılavuza yansıtılması gerektiğinin altını çizdi. Oturumun üçüncü konuşmacısı 14 Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, “Yerel Yönetimlerin Hizmet Sunumunda Kurumsal Kültür ve Hizmet Memnuniyet İlişkisi: Ankara İlçe Belediyeleri Örneği” başlıklı bir sunum yaptı. Şahin, Ankara’daki ilçe belediyelerinde, çalışan memnuniyeti ile vatandaş memnuniyeti arasındaki ilişkiyi belirlemek üzere yapılan bir saha araştırmasının sonuçlarını paylaştı. Yapılan saha araştırmasıyla belediyelerin kurumsal kültürünün hizmet memnuniyetine etki eden en önemli unsurlar arasında yer alıp almadığını incelemeye aldıklarını belirten Şahin, öncelikle belediyelerde hizmet memnuniyetinin değil siyasetin geçerli olduğunu belirtti, kurumsal kültür ile hizmet memnuniyeti arasında pozitif ve doğrudan bir ilişki bulunduğunu gözlemlediklerini söyledi. Veysel Işık ise “Kariyer Meslek Mensuplarının Verimliliğinin Artırılmasında Ödül ve Ceza Sisteminin Etkisi Üzerine Bir İnceleme” başlıklı bir sunum yaptı. Işık, kariyer meslek mensuplarının verimliliğini etkileyen önemli unsurlarından ve personel verimliliğinde özellikle “ödül ve cezanın” etkisinden bahsetti. Kamu personelinde mevcut olan ödül ve ceza algısının ölçülmesi amacıyla bir saha araştırması yaptığını belirten Işık, bu araştırma ile verimliliği etkileyen unsurların, özellikle ödül ve ceza unsurunun, önem sırasını belirlemeye çalıştıklarını ifade etti. Sunumda yaptığı bu araştırmanın sonuçlarını paylaşan Işık, oturumun sonunda önerilerde bulundu. KASIM 2015 “KOBİ’LERDE VERİMLİLİK” OTURUMU verimlilik artışı, maliyet analizi ve İSG’deki iyileşmeler açısından ilişkilendirdi. Kırıkkale Üniversitesi’nden Ali Sevinç, “Kırıkkale’de KOBİ’lerin Verimlilik Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu sunumu gerçekleştirdi. Sevinç, Kırıkkale ilinde faaliyet gösteren 40 adet KOBİ’de anket yöntemiyle işletmelerin verimlilik sorunları üzerine yapılan çalışmasından bahsetti. Sevinç, konuyla ilgili olarak, KOBİ tanımını yaparak, KOBİ’lerin önemi, sorunları ve verimlilik bağlantısı üzerinde durarak, Kırıkkale’de KOBİ’lerde verimlilik araştırması sonuçlarına göre elde edilen verileri tablolar halinde sundu. Oturum Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Metin Dağdeviren’in başkanlığında gerçekleştirildi. Oturumda yer alan ilk konuşmacı; Gazi Üniversitesi’nden Hediye Ceyda Sözen, “Bir Üretim İşletmesinde İşgören Performansının Ölçülmesine Yönelik Bir Karar Destek Sistemi Uygulaması” konusunda sunum yaptı. Sözen sunumda; işletmede adil bir düzen kurmak amacıyla performans değerlendirme sonucunda ücretlendirme ve terfi konularında çalışanların motive edilmesini belirlemek amacıyla seçilen projeyi anlatarak, pilot uygulama olarak dişli kutusu işleme hattının projenin amacı olarak belirlenmesi ve performans değerlendirme yaklaşımlarından söz etti. Sözen, dişli kutusu işleme hattındaki mevcut durum, veri zarflama analizi ve ilgili tezgâh için yapılan uygulama istatistiki verilerle birlikte tablolar halinde sunularak, etkin ve objektif performans sistemi kurularak, işgören performansının belirlenebileceği ve sağlıklı bir örgüt yapısının kurulmasının sağlanabileceğini ifade etti. Oturumda son konuşmacı Ege Üniversitesi’nden Meral İşler, “Konfeksiyon İşletmelerinin Kurosawa Modeli (Oranlarla İşgücü Verimliliği) ile Verimlilik Analizi” konusunda sunum gerçekleştirdi. İşler, konfeksiyon işletmelerinde iş gücü verimliliğinin ölçülmesinde metot, materyal ve verimlilik ilişkisine değinerek, Kurosawa modeliyle gerçekleştirdiği ankete ilişkin olarak, konfeksiyon üretiminde ölçümü zor olan iş gücü verimliliği hakkında elde edilen verileri sundu. Kırıkkale Üniversitesi’nden Fedayi Yılmaz ise “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Risk Değerlendirme Teknikleri ile 5S’nin Ortak Yönleri” konusunda sunum yaptı. Yılmaz, 5S konusunda kapsamlı bilgi vererek, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda Finlandiya’da kullanılan bir yöntem olan İSG’de Performans İzleme ve Elmeri İsgip Sistemi, gözlem faktörleri ve risk değerlendirme faktörleri ile birlikte 5S ve İSG uygulamaları arasındaki ilişkiyi, 15 KASIM 2015 OTURUMLAR “ULUSAL, BÖLGESEL VE SEKTÖREL VERİMLİLİK ANALİZLERİ” OTURUMU “Ulusal, Bölgesel ve Sektörel Verimlilik Analizleri” başlıklı oturumda Kalkınma Bakanlığı Uzman Yardımcıları Müge Ünal, İbrahim Barış Ünal ve Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Dr. Yücel Özkara’nın sunumları yer aldı. Müge Ünal, “KOBİ’lerde Ölçek ve Verimlilik Sorunu” başlıklı sunumunda çalışmasının genel çerçevesini, Türkiye ve AB ülkelerinde faaliyet gösteren büyük ölçekli işletmelerle KOBİ’ler arasındaki verimlilik farkını sektör ve ölçek bazında hesaplamak, Türkiye’deki KOBİ’lerin ve büyük ölçekli işletmelerin görece verimli oldukları sektörleri belirlemek olarak ortaya koydu. Ünal, Türkiye’de imalat sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren girişimlerin kişi başı ürettikleri katma değerin hemen hemen tüm ölçek türlerinde AB ülkelerinin gerisinde kaldığını ifade etti. İbrahim Barış Ünal, “Türkiye ve AB ülkelerinde İmalat Sanayinde Bölüm ve Ölçek Bazında Kısmi İşgücü Verimliliği” konulu sunumunda Türkiye’de KOBİ’lerin verimlilik seviyeleri ve Türkiye ve AB ülkelerinde faaliyet gösteren KOBİ’lerin verimlilik seviyelerinin karşılaştırılması ile ilgili bilgiler verdi, bununla birlikte, firma ömürleri ve imalat sanayinde katma değer ve ticaret payları gibi konulara değindi. Dr. Yücel Özkara ise ‘Türk İmalat Sanayinin Bölgesel Düzeyde Ekonomik ve Çevresel Etkinliğinin Veri Zarflama Analizi ile Ölçümü’ başlıklı çalışmasında Türkiye’de İBBS Düzey 2’de yer alan 26 adet bölgenin imalat sanayinde, veri zarflama analizi yöntemi kullanılarak 2003–2012 dönemi için yapılan etkinlik 16 analizinden ve çalışmanın sonuçlarından bahsetti. Özkara, bölgesel düzeyde imalat sanayine yönelik politikaların, orta gelişmişlik seviyesindeki düşük performans durumu göz önüne alınarak daha çevreci sanayi yapısını sağlayacak biçimde tasarlanması gerektiğini vurguladı. Özkara ayrıca az gelişmiş bölgelerde, özellikle yenilikçi üretimin desteklenmesinin gerektiğini, yenilikçi üretim teknolojileri sayesinde bu bölgelerin orta gelişmişlik düzeyine geçişte daha az çevresel etki yaratacağını belirtti. KASIM 2015 “KAMU YÖNETİMİ VE VERİMLİLİK” OTURUMU Prof. Dr. Argun Akdoğan, “İdarede Verimlilik Denetimi” başlıklı sunumunda idarede denetimle ilgili mevzuattaki ve uygulamalardaki tutarsızlıklardan bahsetti ve durumu verimlilik açısından değerlendirdi. Konuşmasında bürokratların denetlenmesine odaklanan “Kamunun denetlenemezse verimliliğinin sınırlı kalacağını” iddia eden Akdoğan, çeşitli Sayıştay raporlarından hareketle denetim konusunda uygulamadaki tutarsızlık ve sorunlardan bahsetti. Sunumunda hukuki ve mali denetimin önemini vurgulayan Akdoğan, vatandaşın vergisinin nereye gittiğini sorgulamadığı sürece verimliliğin söz konusu olmayacağının altını çizdi. “Kamu Yönetimi ve Verimlilik” başlıklı oturum Prof. Dr. Ahmet Alpay Dikmen’in başkanlığında gerçekleştirildi. Dikmen, oturumu açarken verimlilik kavramının altında boş zamanın yattığını belirtti ve asıl sorunun verimliliğin sermaye birikimi sağlamak için mi yoksa boş zamanı artırmak için mi kullanılacağına karar vermek olduğunu vurguladı. Kamu yönetiminde verimliliğin 1940’lardan sonra bir olgu olarak değil değer olarak tartışıldığını aktaran Dikmen, verimlilik kavramının bu değerinin başka türlü kodlamanın mümkün olup olmadığının sorgulanması gerektiğini belirtti. Oturumda sırasıyla Yrd. Doç. Dr. Ozan Zengin, Prof. Dr. Argun Akdoğan ve Prof. Dr. Songül Altınışık sunum yaptı. “Verimlilik Felsefesini İrdelemek” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Yrd. Doç. Dr. Ozan Zengin, sunumunda verimlilik tanımını ve verimliliğin tarihsel, toplumsal temelde ve kamu yönetiminde nasıl ele alındığını irdeledi. Verimlilik olgusunun genellikle tarihsel-toplumsal bağlamından kopuk, teknik bir olgu gibi değerlendirildiğini ifade eden Zengin, tek tek kurumlar dışında, bu kurumları içeren ve ona yön veren toplumsal yapı bağlamında, kapsayıcı verimlilik açıklamalarına rastlanmadığını belirtti. Verimliliğin rasyonel olduğunu ancak bu rasyonelliğin dar kapsamlı olduğunu belirten Zengin, konuya daha büyük rasyonellik çerçevesinde bakılması gerektiğini vurguladı. Son konuşmacı Prof. Dr. Songül Altınışık ise “Kamu Yönetiminde Verimlilik Bağlamında Yönetici Yetkinlikleri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Konuyu yöneticilerdeki beceriler, yetkinin kaynağı ve mesleki yeterlilikler şeklinde üç temel başlıkta ele aldı. Örgütler açısından becerileri teknik, insan ilişkileri ve kavramsal beceriler şeklinde üçe ayıran Altınışık, verimlilik açısından belirleyici olmaları dolayısıyla yöneticilerin yeterlilikleri konusuna değindi. Kamu örgütlerinde verimliliğin sağlanması için yöneticilerin sahip olması gereken yetkinliklere de değinen Altınışık, yetkin bir yöneticinin nasıl davranması gerektiğini maddeler halinde sıraladı. 17 KASIM 2015 OTURUMLAR “İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİNİ BELİRLEYEN ETMENLER-1" OTURUMU Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Keskin’in başkanlığında gerçekleşen oturumda; İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mübeyyen Tepe Küçükoğlu “İş Tatmini İle Çalışan Verimliliği İlişkisinde Örgütsel Güven ve Etik Değerlerin Rolü: Hizmet Sektöründe Bir Araştırma”, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Kenan Abacı “Kamu Sektöründe Çalışanların Motivasyonlarının Verimlilik Üzerindeki Etkilerine Yönelik Bir Saha Çalışması”, Verimlilik Genel Müdürlüğü’nden Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Cangül Tosun “İş-Yaşam Dengesi ve Çalışan-Dostu Kurumlar Bağlamında Kurumsal İletişim ve Verimlilik” ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Ünal Karakaş “İnsan Kaynakları Verimliliğine Etkisi Açısından Çalışma Şartları: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Verimlilik Araştırması” başlıklı bildirileriyle katıldılar. Yrd. Doç. Dr. Mübeyyen Tepe Küçükoğlu, çalışmada iş tatmini, çalışan verimliliği, örgütsel güven düzeyi ve etik değerlerin ölçülmesi için literatür araştırması yapıldığını, her bir değişken için geliştirilmiş olan ölçeklerin kullanıldığını ve hazırlanan anketlerin hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerdeki çalışanlara uygulandığını anlattı. Analizlerin ardından iş tatmini ile çalışan verimliliği arasında, örgütsel güven ile iş tatmini ve çalışan verimliliği arasında ve son olarak da etik değerler ile iş tatmini ve çalışan verimliliği arasında doğrudan ve pozitif bir ilişki bulunduğunu söyleyen Tepe Küçükoğlu, “Hizmet 18 sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin, çalışanlarının yaptıkları işten memnun olması ve bunun sonucunda elde edilen çalışan verimliliği işletmelerin performans göstergelerine doğrudan etki etmektedir” dedi. Kenan Abacı, çalışmanın kamu sektöründe çalışan personelin verimliliğini etkileyen unsurların başında gelen örgütselyönetsel, ekonomik ve psiko-sosyal motivasyon faktörlerinin, kamu kurumundaki mevcut durum analizi ile bu motivasyon faktörlerinin verimliliğe etkisi olup olmadığını belirlemek ve varsa bu etki düzeyi seviyesinin belirlenmesine yönelik bir araştırma çalışmasını içerdiğini ve çalışma kapsamında bir Bakanlığın merkez teşkilatı çalışanlarına yönelik bir araştırma yapıldığını sözlerine ekledi. Abacı, araştırma sonucunda görevde yükselmelerde liyakat ve adalet durumu ile unvana göre adaletli maaş sistemini de içine alan bir çok motivasyon faktörlerini kapsayan yeni kamu personel rejiminin düzenlenmesi gerekliliğinin ortaya çıktığını söyledi. Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Cangül Tosun, günümüzde çalışanlar ve kurumların, çalışan-dostu çalışma ortamları ve iş-yaşam dengesi konularıyla giderek daha çok ilgilendiğini, iş-yaşam dengesi kavramının son yıllarda gelişmiş ülkelerde öne çıkan bir politika söylemi haline geldiğini söyledi. Tosun, Doç. Dr. Fatih Keskin ile birlikte hazırladıkları çalışmada uluslararası üç akademik derginin 1990-2015 döneminde iş-yaşam dengesiyle ilgili yayımlanan araştırmaların incelendiğini belirtti. İncelenen 50 makalede iş-yaşam dengesi kavramının çalışanlar açısından özellikle iş tatmini, motivasyon, kurumsal bağlılık gibi yan kavramlar etrafında tartışıldığının görüldüğünü ifade eden Tosun, çalışmalarda iş-yaşam dengesinin hem kurumsal hem de bireysel verimliliği artıracağına yönelik vurgu yapıldığını söyledi. Çalışma şartlarının insan kaynakları verimliliğine etkisi üzerine olan çalışmanın amacının insan kaynaklarının içinde bulundukları çalışma şartlarının onların verimliliğine etkisini belirlemek olduğunu söyleyen Ünal Karakaş “Buna göre, çalışma şartları olarak örgüt kültürü, kurallar ve politikalar, haklar ve yükümlülükler, teknoloji, iş tasarımı ve iş yeri fiziksel şartları ele alınmıştır. Bildiride, önce teorik kaynaklarda incelenmiş olan çalışma şartları; daha sonra Gümrük ve Ticaret Bakanlığı merkez teşkilatı büro çalışanı memur, şef, müdür ve uzmanlarına anket uygulanarak araştırılmıştır. Araştırmanın temel hipotezi olan çalışma şartlarının verimliliğe etkisi, doğrulanmıştır” dedi. KASIM 2015 “ÇEŞİTLİ SEKTÖRLERDE ENERJİ VERİMLİLİĞİ UYGULAMALARI” OTURUMU İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Saatçioğlu’nun başkanlığında gerçekleşen oturumda dört bildiri sunuldu. Melike Sağoğulları (Okan Üniversitesi) tarafından gerçekleştirilen “Karayolu Taşımacılığında Yeşil Lojistik Uygulamalarının Verimlilik Artışına Etkileri” isimli ilk sunumda küresel ticaretin hız kazanmasıyla lojistik faaliyetler için gerekli olan enerji ihtiyacının fosil yakıtlardan karşılanmasının, başta iklim değişikliği olmak üzere, canlı yaşamını, çevreyi ve ekonomiyi olumsuz yönde etkileyen sera gazı yayılımını önemli ölçüde artırdığına dikkat çekildi. Karayolu taşımacılığının, küresel petrol talebindeki artışın yaklaşık % 40’ını oluşturduğunu belirten Sağoğulları, çevreye en az zarar verecek şekilde lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla tüm lojistik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmeye ve en aza indirmeye çalışan aynı zamanda işletmelerin verimliliklerini artırarak onlara yenilik ve süreçlerde büyük bir rekabet avantajı sağlayan yeşil lojistik faaliyetlerinden iyi uygulama örneklerini dinleyicilerle paylaştı. Mustafa Yılmaz (TCDD) tarafından gerçekleştirilen “Demiryollarında Ekonomik Sürüş Yöntemi Geliştirmek İçin TCDD 3. Bölge Müdürlüğü’nde Yapılan Çalışmalar” isimli sunumda, demiryolu taşımacılığı enerji verimliliği konusu irdelendi; kullanılan enerji miktarının azaltılması için çok farklı yöntemler olduğu, bunların arasında en etkin yöntemlerden birinin yolculuk süresi, lokomotif ve vagon sayısı ve türleri değiştirilmeden, trenlerin ekonomik sürüş yöntemi ile sürülerek yakıt tüketiminin azaltılması olduğu aktarıldı. Çalışmayla ülkemizin dışa bağımlılığının azaltılması, çevreye verilen zararın minimize edilmesi ve öncelikle makinist personel olmak üzere personelde başta enerji verimliliği olmak üzere sürekliliği sağlanacak bir verimlilik bilinci oluşturulmasının hedeflendiği vurgulandı. Bu bağlamda, Türkiye Devlet Demiryollarında (TCDD) ilk defa uygulanan ekonomik sürüş yönteminin geliştirilme ve sahaya uygulanma süreci özetlendi. Osman Kipoğlu (Enervis Enerji Servis San. ve Tic. A.Ş) tarafından gerçekleştirilen “Enerji Performans Sözleşmesi İle Atık Su Isı Geri Kazanımı Sistemi Projesi” isimli sunumda Enerji Performans Sözleşmesi Modeli ve türlerinden bahsedilerek örnek bir proje olarak “Tekstil Sektöründe Atık Su Isı Geri Kazanımı” projesi teknik detaylarla aktarıldı. Hasan Baylavlı (Hitit Üniversitesi) tarafından gerçekleştirilen “Üniversite Kampüsünde Enerji Verimliliğine Yönelik Enerji Sistemleri ile Yapı Uygulamaları Entegrasyonu” isimli sunumda Hitit Üniversitesi’nin enerji verimliliği alanında attığı adımlardan bahsedildi. Kampüs alanının daha verimli kullanılması amacıyla, üniversitenin yeni kampüs alanının, akademik ve idari birimlerinin kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçları doğrultusunda etaplara ayrılarak projelendirildiği aktarıldı. Üniversite kampüsünde uygulanan çeşitli enerji verimliliği teknikleri ve bunların çıktıları ayrıntılı biçimde sunuldu. Yapılan çalışmalarla, yapılardaki enerji verimliliğinin artırılması, işletme maliyetlerinin orta ve uzun vadede daha az seviyeye indirgenmesi, beraberinde de çoğunlukla dış kaynaklara bağımlı olduğumuz doğal gazdan ve elektrik enerjisinden tasarruf sağlanmasının amaçlandığı belirtildi. 19 KASIM 2015 OTURUMLAR “İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ VE VERİMLİLİK” OTURUMU “İş Sağlığı Güvenliği ve Verimlilik Analizleri” başlıklı oturumda Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu, Yrd. Doç. Dr. Barış Öztuna ve Araştırma Görevlisi Aylin Adem bildirilerini sundular. Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu, “Çalışma Yaşamında Kronik Hastalıklar ve Absentizm ve Presentizm ile İlişkisinin Belirlenmesi” başlıklı sunumunda kronik hastalıkların varlığının çalışanlar açısından ortaya çıkardığı olumsuzluklara değindi. Mandıracıoğlu, kronik hastalıklar sonucunda çalışanların erken veya malulen emekli olmak zorunda kaldıklarını, kendilerini iş yerinde kısıtlı ve atıl hissettiklerini ve sosyoekonomik olarak yaşadıkları gerilemeyi vurguladı. Mandıracıoğlu, absentizm ve presentizm kavramlarını tanımladıktan sonra iş yerindeki bu olguları önleyebilmek için yapılması gerekenleri ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Barış Öztuna, “167 Sayılı İnşaat İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Hakkında ILO Sözleşmesi’nin İnşaat Sektörünün Verimliliği Üzerine Etkisi” başlıklı bildirisinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının hem çalışanlar ve aileleri hem de iş yerleri açısından yarattığı olumsuz durumlardan bahsederek, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusuna önem vermesi gerektiğini belirtti. Öztuna, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlayacağı faydaları; çalışanların motivasyonunu etkileyecek kazaların oluşmasına engel olunması, iş kazaları sonucunda işveren tarafından yapılacak masrafların, cezaların, önlenmesi, maliyet ve zaman kaybının minimuma inmesi ve iş yerinde verimliğin artması olarak özetledi. 20 Araştırma Görevlisi Aylin Adem ise “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Verimlilik Üzerindeki Etkisi: Bir Literatür Araştırması” başlıklı çalışmasının amacını iş sağlığı güvenliği ile verimlilik arasındaki ilişkinin araştırılması ve iş sağlığı güvenliği ile ilgili olarak iş yerlerinde alınan tedbirlerin verimlilik üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin araştırılması olarak ortaya koydu. Adem, araştırma kapsamında son 15 yılda bu konuda yapılan ulusal ve uluslararası çalışmaların incelendiğini ve iş sağlığı güvenliği ile ilgili uygulamaların çalışan verimliliği üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin belirlendiğini ifade etti. KASIM 2015 “İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİNİ BELİRLEYEN ETMENLER-2” OTURUMU Üyeleri Örnekleminde Bir Araştırma konulu çalışmasının amacını, psikolojik sözleşmenin temelini oluşturan etkenlerden beklentiler ile yükümlülüklere ilişkin algıları araştırmak, psikolojik sözleşme yaklaşımını insan kaynakları uygulamalarının bir parçası haline getirmek olarak belirtti. Topçu çalışmada, psikolojik sözleşme ile verimliliğin ilişkili olduğu ve psikolojik sözleşmenin örgütsel hedeflere ve performansa ulaşılmasına katkı sağladığının ortaya konulduğunu sözlerine ekledi. Prof. Dr. Ramazan Aktaş başkanlığında gerçekleştirilen “İşgücü Verimliliğini Belirleyen Etmenler - 2” başlıklı oturumda Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ali Şükrü Çetinkaya, Balıkesir Üniversitesi’nden Sinem Kaçar, Ankara Sanayi Odası’ndan Mustafa Kemal Topçu ve Gedik Üniversitesi’nden Tuna Uslu'nun sunumları yer aldı. Ali Şükrü Çetinkaya, “Doğru İşe Doğru Çalışan Belirlenmesinde İnsan Kaynağı Temini ve Seçimi Yöntemlerinin Etkisi” başlıklı sunumunda insan kaynağı ihtiyacının temininde ve seçiminde uygulanan yöntemlerin, işletmenin iş tanımına uygun doğru kişileri belirlemede ne düzeyde etkili olduğunu anlattı. Çetinkaya, araştırma sonunda test faktörü bileşenlerinden objektiflik, mülakat faktörü bileşenlerinden dış görünüm ve yazılı metinlerin doğru işe doğru çalışan belirlenmesinin belirleyicileri olduğunu tespit ettiklerini söyledi. Sinem Kaçar, “Bir Akü Firmasında İşgücü Verimlilik Analizi Uygulaması” başlıklı sunumunda Oranlarla İşgücü Verimlilik Yönetim (Workshop Productivity Management by Ratio-WPMR) Modelini Balıkesir ilinde faaliyet gösteren küçük ölçekli bir akü işletmesinde uyguladıklarını anlattı. Kaçar, çalışmanın sonucunda, işletmenin planlı üretim dönemine geçmesi gerektiğini vurguladı ve “sürdürülebilirliğin” önemini belirtti. Tuna Uslu, “Yeni Liderlik Yaklaşımlarının Çalışan Performansına ve Kurumsal Girişimciliğe Etkilerinin İncelenmesi” konulu sunumunda dönüştürücü, olumlu ve açık olmak üzere yeni demokratik liderlik özelliklerinin kurumsal faktörler aracılığıyla örgütsel verimliliği nasıl sağlayabileceğini anlattı. Çalışma sonunda çalışanların samimi, dürüst ve karşılıklı ilişki kuran yöneticiler sayesinde olumlu yönde güçlendiğini ve kuruma katkıda bulunma isteklerinin arttığını söyleyen Uslu, bunun yanında, bu tarz bir liderlik yaklaşımının kurumun yenilikçiliği ve girişimciliğinin algılanmasında da etkili olduğu sonucuna ulaşıldığını sözlerine ekledi. Mustafa Kemal Topçu ise “Çalışanların Beklenti ve Yükümlülüklerinin İşgücü Verimliliğine Etkilerinin Psikolojik Sözleşme Kuramı Bağlamında Değerlendirilmesi: Ankara Sanayi Odası 21 KASIM 2015 OTURUMLAR “SANAYİDE ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE İYİ UYGULAMALAR” OTURUMU “Sanayide Enerji Verimliliği ve İyi Uygulamalar” başlıklı oturum, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan V. M. Hürol Mete moderatörlüğünde gerçekleşti. Oturumunda ilk olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sermin Onaygil “Sanayide Enerji Verimliliği ve İyi Uygulamalar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Onaygil, sunumunda enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve enerji yoğunluğu gibi kavramlar üzerinde durdu. Aydınlatma sistemlerinde enerji verimliliği sağlanırken güvenlik ve konfordan taviz verilmemesi gerektiğini vurgulayan Onaygil, aydınlatmadaki yetersizliğin iş kazalarına yol açabileceğini belirtti. Oturumda ikinci olarak, Schneider Elektrik Kamu ve Stratejik İlişkiler Direktörü Cihan Karamık, “Sanayide Enerji Yönetimi” başlıklı bir sunum yaptı. Karamık, sunumunda finansal nedenler, yasal düzenlemelere uyum ve kurumsal imajın enerji ve karbon yönetiminin üç temel itici gücü olduğunu ifade etti. Sanayide enerji tasarruf potansiyelinin ortalama % 20 olduğunu vurgulayarak, yapılan yatırımların geri dönüş süresinin üç yıl olduğunu söyledi. Enerji verimliliği performansını artırmak için tasarlanan ISO 500001 Enerji Yönetim Standardının faydaları ve kapsamı hakkında da bilgiler veren Karamık, Enerji Yönetimi aşamalarını da açıkladı ve üst yönetimin desteğinin sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Karamık ayrıca, enerji yönetim sorumlusu ile ekibinin ve enerji 22 politikasının oluşturulmasının işletmeler için önemini vurgulayarak, performansın değerlendirilmesi, hedeflerin belirlenmesi, aksiyon planının oluşturulması, uygulanması ve ilerlemenin değerlendirilmesi aşamalarına değindi. Karamık son olarak, işletmelerde enerji yönetimi ile ilgili karşılaşılan zorluklar ve engellere karşı, danışmanın üstleneceği rolün önemine de işaret etti. Daha sonra, Arçelik A.Ş. Enerji Yöneticisi Tuğrul Kodaz, “Arçelik A.Ş’de Enerji Verimliliği” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Kodaz, Arçelik’te uygulanan Entegre Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Yönetim Sistemi ve enerji verimliliği politikası konularında bilgiler verdi. Kodaz ayrıca, enerji verimliliği çerçevesinde, Arçelik’te oluşturulan yönetimsel yapılanma ve yürütülen çalışmalar ile teşvik çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen verimliliği artırma projeleri ve enerji verimliliğini artırmaya yönelik bazı uygulamalar hakkında bilgiler aktardı. KASIM 2015 “SOSYAL POLİTİKA BAĞLAMINDA VERİMLİLİK TARTIŞMALARI” OTURUMU hem bölgeye göre farklılık gösterdiği vurgulandı. Sonuçta kayıtdışılığın eğitim seviyesiyle ters orantılı dağılımına dikkat çeken Ercan, yapısal reform ifadesinin yalnızca eğitim alanı için geçerli olabileceğine ve diğer alanlardaki değişimlerin yapısal reform olarak tanımlanmaması gerektiğinin altını çizdi. Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülay Toksöz’ün başkanlığında gerçekleşen oturumda İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. İpek İlkkaracan “İş – Yaşam Dengesi Politikaları ve İşgücü Verimliliği”, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Ercan “Türkiye’de Genç İşsizliği: Kısa Vadede Çözüm Var mı?” ve Pamukkale Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş “Türkiye Refah Rejimi ve Sosyal Dışlanma” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler. İlk olarak, kadınların iş gücüne katılım oranlarının düşüklüğünün sebeplerini araştıran Doç. Dr. İpek İlkkaracan, bu durumun eğitim ve kültür/zihniyet yapılarından ziyade politika eksikliğiyle ilişkili olduğunu ileri sürdü. Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP) çerçevesinde de ele alınan bu konuda, kadınların hane ve çalışma saatlerini düzenleyecek yasal (doğum ve ebeveyn izni gibi) ve kurumsal (yaşlı, engelli ve çocuk bakım hizmetleri gibi) mekanizmaların yokluğuna işaret eden İlkkaracan, sunumunda yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarına da değindi. Buna göre yapılan simülasyonda aynı miktar yatırımın inşaat sektörü yerine sosyal bakım hizmetlerine yapılmasının hem daha fazla istihdam yarattığı hem de çok daha fazla bir değer oluşumuna katkıda bulunduğunun ortaya konulduğu ifade edildi. İkinci olarak, günümüzde kırdan kente göç eden nüfusun-özellikle kadınların- yeterli düzeyde eğitilmediklerinden iş gücü piyasalarından dışlandığının altını çizen Doç. Dr. Hakan Ercan, bu durumda genç erkeklerin daha çok sezonluk turizm ve inşaat sektörlerine yöneldiklerini, lise mezunu olanların ise perakende ticaret ve büro hizmetlerinde kayıt dışı istihdam edildiklerini belirtti. Türkiye’nin genç nüfusunun eski oranlarla artmadığını hatırlatan Ercan, analizini öğretmenler özelinde derinleştirdi. Buna göre 0-14 yaş arası nüfus artmadığı halde çoğu genç 1 milyona yakın sayıda öğretmen olduğu ve bunların kıdem dağılımının hem branşa Son olarak devlet tarafından uygulanan refah programlarına erişim olanakları olmayanlar olarak tanımlanan sosyal dışlanmışlara ilişkin çalışmaları inceleyen Yrd. Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş, bu kapsamda TÜİK Hanehalkı Bütçe Anketi’nden yararlanarak yaptığı hesaplamalar sonunda eğitim ve sağlık hizmetlerinden, sosyal güvenlikten ve sosyal yardım ve hizmetlerden dışlananlar için çarpıcı sonuçlar elde ettiğini söyledi. Bunlardan ilkine göre cinsiyet bazında eğitimden dışlanma verilerinde iyileşme kaydedildiği ve fakat yüksek gelir potansiyeline sahip meslek gruplarında hâlâ toplumsal cinsiyet ayrımının hakimiyetini koruduğu ifade edildi. Sağlık reform sürecinde, reformların tüm nüfusu kapsayacağına ilişkin argümana karşın, nüfusun % 10’unun herhangi bir sağlık sigortası bulunmadığı dile getirildi. Sosyal güvenliğe dair tartışmalarda kayıtdışılığın özellikle kadın istihdamı için önemini koruduğu buna rağmen ülkemizde sosyal güvenlik harcamalarının GSYİH’ye oranının gelişmiş ülkelerdeki % 25-35 oranlarına karşın % 11 seviyesinde kaldığı vurgulandı. Son olarak sosyal yardımlar alanında kurumsallaşma ve yardım miktarlarındaki yükselişe rağmen sosyal yardımların hak statüsünde genelleşmemesi, dağıtımının sübjektif kriterlere dayanması ve tek çatı altında kurumsallaşamamasının sorun alanları olarak belirlendiği dile getirildi. 23 KASIM 2015 OTURUMLAR “YENİ TEKNOLOJİLER VE SANAYİNİN GELECEĞİ” OTURUMU “Yeni Teknolojiler ve Sanayinin Geleceği” oturumu, Verimlilik Genel Müdürlüğü Danışmanlık ve Eğitim Daire Başkanı Dr. Mustafa Kemal Akgül başkanlığında gerçekleştirildi. Oturumda ilk olarak General Electric Stratejik Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Erdoğan Çeşmeli söz aldı ve firmalarında verimliliğe ve teknolojik gelişmelere bakış açılarını aktardı. Müşteri ihtiyaçlarından hareketle inovasyon yaptıklarını aktaran Çeşmeli, verimlilik artışını 3 ana başlıkta ele aldıklarını dile getirdi. Çeşmeli bunları; nesnelerin interneti/büyük veri kullanımıyla elde edilen verimlilik artışı, 3 boyutlu yazıcılarla elde edilen üretimde verimlilik artışı ve Ar-Ge çalışmalarını daha verimli hale getirmek için başvurulan küresel beyin olarak özetledi. İkinci olarak söz alan Sabancı Üniversitesi Veri Analitiği ve Bilişim Teknolojileri Yüksek Lisans Programlarının Direktörü Dr. H. Sait Ölmez sunumunda büyük veri ve veri analitiğinin kurumlara sağlayacağı katma değerler, kurumsal uygulamalarda sıklıkla rastlanan teknik ve idari problemler ve bunların nasıl önlenebileceği, uygulamalarda izlenmesi gereken metodolojiler, başarılı bir kurumsal veri analitiği projesi için takip edilmesi gereken yol haritası konularında deneyimlerini aktardı. 24 Daha sonra söz alan NUVİA Akıllı Enerji Teknolojileri Kurucu Ortağı Cem Gül, firmaları ve nesnelerin interneti konularında kısa bir bilgilendirmenin ardından kendi geliştirdikleri bir ürün olan oda termostatı kullanımı örneği üzerinden akıllı cihazların ileride gündelik hayatımızda daha da fazla yer alacağını belirtti ve bu teknolojilerin kullanımıyla elde edilebilecek tasarruf, konfor artışı, verimlilik artışı fırsatlarını dinleyicilere aktardı. Bir diğer konuşmacı, Katı Hal Ar-Ge Genel Müdürü ve Kurucusu Ahmet Alpat ise konuşmasında 3 boyutlu yazıcıların çalışma prensiplerinden bahsetti ve bu yazıcıların sanayiden sağlık sektörüne, endüstriyel kullanımdan kişisel kullanıma nasıl kolaylıklar ve verimlilik artışları sağladığını çarpıcı örneklerle ortaya koydu. KASIM 2015 “TÜRKİYE İMALAT SANAYİNİN KAYNAK VERİMLİLİĞİ POTANSİYELİ VE İYİ UYGULAMALAR” OTURUMU Proje kapsamında saha analizi çalışması yürütülmüş olan Nuh Çimento Sanayi A.Ş’den Figen Yarıcı ve Koruma Klor Alkali Kırıkhan İşletmesi’nden Mustafa Şimşek ve Derince İşletmesi’nden Muhammed Seğmen, işletmelerinde şimdiye kadar yapılmış olan kaynak verimliliği uygulamalarından ve bu uygulamalar sonucu elde edilen kazanımlardan ve bundan sonra kaynak verimliliği alanında yapmayı planladıkları çalışmalardan söz ettiler. Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Özlem Durmuş’un yönettiği “Türkiye İmalat Sanayinin Kaynak Verimliliği Potansiyeli ve İyi Uygulamalar” başlıklı oturuma; TÜBİTAK-MAM’dan Dr. Şeyma Karahan “Sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi”, Nuh Çimento Sanayi A.Ş.’den Figen Yarıcı “Nuh Çimento Sanayi A.Ş. Kaynak Verimliliği Uygulamaları” ve Koruma Klor Alkali’den Mustafa Şimşek ile Muhammed Seğmen “Klor Alkalide Teknolojik Yeniliklerin Üstünlükleri ve Klor Alkali Prosesinde Yapılan İyileştirmeler” başlıklı sunumlarıyla katıldılar. Özlem Durmuş’un kaynak verimliliğinin önemine değinen konuşmasıyla başlayan oturumda “Sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi” projesinin yürütücüsü, TÜBİTAK- MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nden Dr. Şeyma Karahan, projenin amacına, gelinen noktaya ve bundan sonraki aşamalara ilişkin bilgiler aktardı. Figen Yarıcı, atık ısıdan elektrik üretimi, arıtma çamurunun kurutularak yeniden kullanımı ile emisyon değerlerinin azaltılması, deniz suyu arıtma tesisinin kurulması ile sağlanan verimlilik çalışmalarına değinirken; Mustafa Şimşek ve Muhammed Seğmen, atık ısı buhar kazanında yapmış oldukları enerji verimliliği uygulamaları ile elde edilen sonuçları aktardılar. 25 KASIM 2015 OTURUMLAR “POLİTİKA OLUŞTURMA VE UYGULAMA ARAÇLARI” OTURUMU “Politika Oluşturma ve Uygulama Araçları” başlıklı oturumda; Edirne BST İl Müdürlüğü’nden Cihan Yalçın “Tematik Coğrafi Haritaların Verimlilik Açısından Değerlendirilmesi”, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’ndan Ertuğrul Ayrancı “Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının Katkısı” ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Önder Belgin “Girişimcilik Desteklerine Yönelik Etki Analizi Çalışmalarının İçerik Analizi ile İncelenmesi” başlıklı bildirileriyle katıldılar. Cihan Yalçın tarafından gerçekleştirilen “Tematik Coğrafi Haritaların Verimlilik Açısından Değerlendirilmesi” isimli sunumda işletmelerin verimlilik, iktisadilik ve kârlılığının en önemli şartlarından birinin uygun kuruluş yeri seçimi olduğu vurgulandı. Yeni ticari girişimlerin başarısız olma nedenlerinin; fizibilite çalışmalarının yetersiz yapılması, planlama ve araştırma eksikliği ile beraber uygun kuruluş yeri seçiminin yapılamaması olduğu anlatıldı. Bu bağlamda, Edirne ilinde gerçekleştirilen uygulama ayrıntılarıyla aktarıldı. Ertuğrul Ayrancı tarafından gerçekleştirilen “Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının KOBİ’lere Katkısı” isimli sunumda Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’nın 2010 ve 2011 yıllarında “KOBİ’lerin Rekabet Gücünün Artırılması Mali Destek Programını” uyguladığı, 2013 yılından itibaren ise üç yıl üst üste “Temiz Üretim Mali Destek Programı’na başvuru aldığı belirtildi; mali desteklere yapılan başvuru sayıları, başarılı proje sayıları, ilan edilen program 26 bütçesinin kullandırılma oranı, projelerin uygulanma döneminde yaşanan sorunlar paylaşıldı. Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Önder Belgin tarafından gerçekleştirilen “Girişimcilik Desteklerine Yönelik Etki Analizi Çalışmalarının İçerik Analizi ile İncelenmesi” isimli sunumda yenilikçi girişimcilik desteklerinin etki analizi uygulamalarına ilişkin dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmalar, içerik analizi ile incelenerek bu çalışmaların özellikleri, zaman içindeki yönelimleri ve kullanılan yöntemler ile örneklem özellikleri paylaşıldı. KASIM 2015 “VERİMLİLİĞE DAİR KAVRAMSAL TARTIŞMALAR” OTURUMU bölüşüldüğü sonucuna vardığı dile getirildi. İkinci olarak sunumunda Schumpeter’in analizinde içsel değişimin kaynağı olan yenilikler (kabaca teknolojik değişme) ile iktisadi gelişme arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlayan Doç. Dr. Derya Güler Aydın, Schumpeter’in girişimci ve girişimcilik faaliyetinin önemine özellikle vurgu yaptığını belirtti. Ayrıca Schumpeter’in girişimcisinin sistemin geleceğine dair hem iktisadi hem de toplumsal unsurları birlikte değerlendirmesi gerektiği ifade edildi. Bu kapsamda Schumpeter’in iktisadi teorik çerçeveyi reel politik ile buluşturması bakımından daha derin bir analitik çerçeve sunduğu ileri sürüldü. Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Özel başkanlığında gerçekleşen oturuma Verimlilik Genel Müdürlüğü’nden Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gülçin Manzak Aydın “Klasik ve Neoklasik İktisadi Öğretilerde Verimlilik”, Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Derya Güler Aydın “Schumpeterci Yenilik ve Yapısal Dönüşüm Üzerine” ve son olarak Hacettepe Üniversitesi’nden Dr. M. Aykut Attar “Türkiye’de UzunDönem Verimlilik Büyümesi: Patent, Marka ve Endüstriyel Tasarımların Etkisi Üzerine Değerlendirmeler” başlıklı sunumlarını yaptılar. İlk iki sunum verimliliğe dair teorik perspektifler sunarken üçüncü sunumda, Schumpeterci modelin Türkiye’deki geçerliliği üzerine bir tartışma yürütüldü. Bu kapsamda verimliliğin iktisadi kökenlerini araştırmayı amaçlayan sunumunda Gülçin Manzak Aydın, verimliliğin kapitalizmle birlikte kavramsallaştığı ve ele alındığı Öğreti’nin varsayımlarına ve kurduğu değer sistemine göre farklı yorumlanabildiğine dikkat çekti. Buna göre, Klasik Öğreti’den Smith ve Ricardo’da sermaye birikimini hızlandırarak büyümeyi artırdığı için olumlanan verimliliğin; Marx’ta kapitalistin el koyduğu artık-değeri artırdığı noktasından hareketle sömürü artışı olarak değerlendirildiği ifade edildi. Buna karşın Neoklasik Öğreti’nin temsilcisi olarak ele alınan Marshall’ın; marjinal verimlilik bölüşüm teorisini öne sürerek üretilen değerin -bir artık bırakmayacak şekilde- üretim faktörleri arasında sağladıkları katkıyla orantılı biçimde Son olarak sunumunda Türkiye’de Ar-Ge çıktılarında (patent, marka ve endüstriyel tasarım tescilleri) gözlenen artışın Toplam Faktör Verimliliği (TFV) seyriyle gösterdiği uyumsuzluğu tartışmayı amaçlayan Dr. M. Aykut Attar, bu uyumsuzluğun yeni nesil Schumpeterci modellerin gözardı ettiği kültürel, coğrafi ve kurumsal etkenler tarafından açıklanabileceğini ileri sürdü. Bu durumu Ar-Ge çıktılarının etkinsizliği ile açıklayan Attar; Schumpeter’in 1947 makalesine atıfta bulunarak, “Buna göre bu etkinliği artırmada ‘ahlaki ve entelektüel yönleriyle insan kalitesi’, cimrilik ve risk alma tutumlarını etkileyen inanç ve düşünce sistemleri’ ve ‘toplumsal örgütlenme ve kurumların özgürlük ve güvenlik üzerindeki etkileri’ unsurları özel öneme sahiptir” dedi. 27 KASIM 2015 OTURUMLAR “TEMİZ ÜRETİM ÖRNEK UYGULAMALARI” OTURUMU “Temiz Üretim Örnek Uygulamaları” oturumu, Doç. Dr. Yılmaz Kılıçaslan’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Oturumda, temiz üretim alanında özel sektör temsilcilerinin farklı alanlarda yapmış oldukları iyi uygulama örneklerine yer verildi. Oturum, Şişecam Soda Sanayi A.Ş. adına Fatih Dökme’nin, “Bilyalı Değirmende Hız-Dolum Oranı Optimizasyonu ve Boru Hattı Ekipmanları Yalıtımıyla Enerji Verimliliği Uygulaması” adlı sunumuyla başladı. Dökme sunumunda, en az güç tüketimi ile en küçük öğütülmüş ürün boyutunu sağlayan değirmen hızını belirlediğini ve ayrıca en verimli bilya dolum oranını tespit ettiğini vurguladı. İkinci sunumu BUTEKOM adına Ali Rüzgâr gerçekleştirdi. Rüzgâr, “Farklı Terbiye İşlemlerinin Karbon Ayak İzlerinin Karşılaştırılması” başlığıyla ham maddesi farklı iki perdelik kumaşın Yaşam Döngüsü Değerlendirme analizi ile kıyaslanmasına ilişkin bilgiler verdi. Rüzgâr ayrıca, tekstil sektöründe yaşanan çevre sorunları ve BUTEKOM olarak bu alanda geliştirdikleri projelere de değindi. Daha sonra “Alüminyum T6 Isıl İşlemi İçin Geliştirilen Sepet Tasarımı ile Zaman ve Enerji Tasarrufu Sağlanması” adlı sunumu Yedek Parça A.Ş. adına Gamze Aydınlar gerçekleştirdi. Küçükyağlıoğlu, otomotiv sektörü ve alüminyum ısıl işlemi hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra fırına yerleştirilen alüminyum parçalarının ısıtma ve soğutma sürelerinin kısaltılması için parçalar arasında konveksiyon ısı transferini kolaylaştıracak biçimde bir sepet geliştirmeyi hedeflediklerini aktardı. 28 Küçükyağlıoğlu, yapılan çalışma sonucunda, normal uygulamada kullanılan sepete bir partide yüklenebilen parça sayısının 330’dan 600’e çıktığı ve beraberinde % 100 kapasite artışı sağlanarak T6 ısıl işlem süresinin 12 saatten 5 saate düşürüldüğünü sözlerine ekledi. Oturumda; “Termik Santralde Kondenser Suyu Saflaştırma Tesisinde Reçine Rejenerasyonu Sırasında Kimyasal Tüketimin Optimizasyonu” adlı sunuşuyla Hakan Anıl İÇDAŞ A.Ş’yi temsil etti. Anıl çalışmalarında, tesislerinde kondenser suyunda bulunan türbin kanatçıklarına zarar veren demir, sodyum ve silisyumdioksit iyonlarını gidermeyi ve reçinelerin verimini artırmayı amaçladıklarını aktardı. Anıl, yapılan çalışmayla birlikte, endüstriyel atık su miktarında azalma sağlandığını ve çalışanın kimyasal maddeye maruz kalma süresi, kimyasal kullanım sarfiyatı ve maliyetinin ortalama ½ oranında düşürüldüğünü ifade etti. Son olarak Dr. Didem Kökden, MKE adına “Savunma Sanayide Temiz Üretim Konsepti” konulu sunumunu gerçekleştirdi. Kökden sunumunda; diğer sektörlerde olduğu gibi savunma sanayinde de çevre etkileri minimuma indirgenmiş, tedarikin erken safhalarında geçerliliği olan ve tasarımdan imhaya kadar uygulanacak sistematik bir yapıya ihtiyacın olduğuna değindi. Kökden ayrıca, mühimmat kaynaklı çevre kirlilik faktörleri ve bu alana yönelik temiz üretim ve tespit yöntemlerine ilişkin örnekler verdi. KASIM 2015 MAKALE ULUSAL VERİMLİLİK HAREKETLERİ VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİK ÇALIŞMALARI Nurettin PEŞKİRCİOĞLU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) düzeyinde ortaklaşa ve uyum içinde yürütülmesi gereken bir girişim olarak tanımlanabilir. Giriş Verimliliğin üretim faktörlerinin daha akılcı ve etkin kullanımı ile yalnızca daha çok gelir yaratıp ekonomik kazanç sağlamanın bir aracı olmadığı, bir gelişme stratejisi olarak da sürdürülebilir kalkınma ve büyümeyi sağlayacak en doğru yaklaşım olduğu geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren sıkça dile getirilmeye başlanmıştır. Örneğin Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da 1990 yılında düzenlenen 7. Dünya Verimlilik Kongresi’nde tüm katılımcı ülkeler günümüz için ortaklaşa bir öngörüde bulunarak, “2000’li yılların başından itibaren verimlilik düşüncesinin sadece ekonomik hayatta değil fakat aynı zamanda politik hayatta da giderek artan bir öneme sahip olacağı ve geleceğin başarılı politikacılarının ve liderlerinin, ülkelerinin verimlilik hareketine katkıda bulunan kişiler arasından çıkacağı” fikri üzerinde görüş birliği sağlamışlardır. Verimliliğin bütün bir ülkenin hayatını etkileyip değiştirebilecek bir güce dönüşebilmesi için ulusal düzeyde bir verimlilik hareketinin oluşturulması gerekiyor. Bunun başarısı ise toplumun bütün kesimlerinin aktif bir şekilde bu hareketin içinde yer almalarını sağlamaktan geçiyor. Böyle bir hareket, verimliliğin artırılması yoluyla ekonomik ve toplumsal gelişme sağlamak amacıyla hükümet, iş dünyası, işçiler, sendikalar, eğitim kurumları, üniversiteler ve bilimsel kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve diğer birçok kamusal ve özel paydaşın aktif destek ve katılımıyla ülke Buradaki “hareket” sözcüğü, genellikle stratejik ve hayati öneme sahip bir amaca ulaşmak için eldeki mevcut tüm kaynakları kullanarak sürdürülen bir çabayı tanımlamakta olup dilimizde yerleşik olan “seferberlik” sözcüğü ile benzer bir anlamda kullanılmaktadır: Belirli bir hedefe ulaşabilmek için mevcut tüm imkânları ve kaynakları kullanarak harekete geçmek. Örneğin "orman yangınını söndürmek için tüm yöre halkı seferber oldu" ya da “siparişleri zamanında teslim edebilmek için tüm fabrika seferber oldu” şeklindeki ifadelerde olduğu gibi, seferberlik ifadesi ile vurgulanan yaşamsal önem, aciliyet ve zamana karşı yarışma vurgusuna benzer şekilde “verimlilik hareketi” ifadesi ile de verimliliği artırmanın stratejik önemi vurgulanmaktadır. Örneğin Japonya’da II. Dünya Savaşı’nın ardından Japon Verimlilik Merkezi’nin (JPC) önderliğinde başlatılmış olan Japon Verimlilik Hareketi, sadece ülkenin savaşta uğradığı yenilginin neden olduğu büyük yıkımın onarılmasını ve ülke ekonomisinin yeniden ayağa kaldırılmasını sağlamakla kalmamış, endüstriyel demokrasi ve modern yönetim uygulamalarının gelişimine yaptığı katkı ile de verimlilik alanında büyük bir atılım gerçekleştiren Japonya’nın kısa sürede dünyanın ekonomide lider ülkeleri arasında yer almasını sağlamıştır. Farklı ekonomik, toplumsal ve çevresel hedefler, çıkarlar arasında kaynakların ve çabaların dengelenmesi ile 29 KASIM 2015 MAKALE ULUSAL VERİMLİLİK HAREKETLERİ VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİK ÇALIŞMALARI sürdürülebilecek verimlilik hareketi; ülkede yoksulluğun azaltılması, istihdam artışının sağlanması, insan haklarının korunması, toplumsal barış ve demokrasinin güçlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi amaçlarının hepsine birden hizmet edecektir. Böyle kapsamlı bir sonuca ulaşılması ise verimlilik hareketinin bütün ana paydaşlarının; hükümetin, iş dünyasının, çalışanların, üniversitelerin, eğitim kurumlarının, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının kısaca ilgili tüm tarafların bu hareketin içinde yer alması ile mümkün olabilecektir. Verimlilik hareketinin sürdürülebilirliği ise verimlilik artışından doğacak kazançların paylaşımına ilişkin adaletli bir bölüşüm politikasının varlığına bağlıdır. Ulusal Verimlilik Hareketleri İşletmelerin verimlilik düzeylerini artırmaya yönelik çabaların geçmişi uzun yıllar öncesine dayanmakla birlikte, bu çabalarının ülke çapında yürütülmesine yönelik örgütlenmeler daha yakın bir geçmişte başlamıştır. Bulundukları ülkelerin verimlilik hareketlerinde öncü bir rol üstlenmiş olan ulusal verimlilik kuruluşlarının ilki I. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Almanya’da kurulan Alman Ekonomisini Rasyonelleştirme Kurumu (RKW) olup bugün de aynı adla çalışmalarını sürdürmektedir. Ulusal verimlilik kuruluşlarının yaygınlaşması ve ülkelerindeki kalkınma ve verimlilik hareketlerine öncülük yapması ise II. Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük ekonomik yıkımın giderilmesi ve toplumların yeniden canlandırılması çalışmalarının hızlandığı 1950’li yıllarda başlamıştır. 30 Verimliliği artırma çabalarının ulusal düzeyde koordine edilip özendirilmesini amaçlayan kuruluşlar, “Productivity Center” ya da başka adlar altında ve benzer amaçlarla, ABD’den sonra Avrupa’da kurulmaya başlamış ve ardından 1950’lerin ortalarından itibaren Japonya ve Hindistan’ı da etkileyen bu dalga, 1960’larda öteki uzak Asya ülkelerine doğru yayılmış Japonya, Hindistan, Malezya, Singapur ve Kore gibi ülkelerde verimlilik merkezleri kurulmuştur. ILO kaynaklarına göre, 1990’lara gelindiğinde, dünyanın değişik bölgelerinde kuruluş yapıları, tüzel kişilikleri ve hukuki statüleri farklı olan verimlilik ve yönetim geliştirme organizasyonlarının sayısı 150’ye ulaşmıştır. Günümüzde, temiz üretim, eko-verimlilik, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, insan kaynaklarının geliştirilmesi, kalite yönetimi, teknolojik yenilik gibi verimlilikle doğrudan ilgili alanlarda çalışmalar yapan kuruluşların da devreye girmesi ile birlikte, verimlilik artışına hizmet eden kurumsal yapılanmaların sayısı hızla artmaktadır. Bu kuruluşların bir kısmı doğrudan bakanlıklar bünyesinde örgütlenirken, bazıları da çok taraflı (hükümet, işçi, işveren, üniversite vb.) yapılanmalar içinde özerk ve yarı özerk kuruluşlar olarak hizmetlerini sürdürmektedir. Verimliliğin Artırılmasında Devletin Rolü Bir ulusun rekabet gücü ve etkililiği, tüm kurumlarının ve işletmelerinin verimliliklerinin basit bir toplamından ibaret değildir. Bu anlamda, verimlilik, “üretimin rasyonelleştirilmesi” de olmayıp, büyük ölçüde devletin (hükümetlerin) kontrolünde olan politik ve ekonomik güçlerle birlikte sosyokültürel yapı ve özelliklere dayanan, ekonomik ve toplumsal boyutları da olan bir sonuç, bir toplam performans göstergesi ve rekabet gücünün ta kendisidir. Bu çerçevede ele alındığında, bir ülkenin toplam verimlilik ve rekabet yeteneğinin dört farklı düzeydeki bileşenin karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıktığı ve bu dört bileşenin aynı zamanda ulusal verimlilik hareketinin dayanağını ve temel güç kaynağını oluşturduğu görülmektedir. Bunlar, “Toplumsal Değerler”, “Makroekonomik ve Sosyal Politikalar”, “Uygulayıcı, Destekleyici ve Kolaylaştırıcı Kurumlar” ve “Üretim Organizasyonları” olarak dört grupta adlandırılabilir ve Şekil 1’de görüldüğü gibi konumlanır. Ulusal verimlilik hareketleri ister uzun dönemli, ister orta ve kısa dönemli hedeflere göre planlansın, ulaşılmak istenen hedeflere bağlı olarak, hem bu bileşenlerin araçları kullanılarak yapılacak müdahaleler ve hem de doğrudan bu bileşenlerin kendilerine yapılacak müdahaleler hareketin temel faaliyet adımlarını oluşturur. Bir başka ifadeyle ulusal verimlilik hareketi, başlangıçta durumsallık yaklaşımı ile ülkenin sosyoekonomik-kültürel sistemini ve bu sistemin mevcut yapı ve özelliklerini veri olarak alırken, bunlar arasından hareketin hedeflerine ulaşmasını destekleyici olanlardan hızlandırıcı olarak yararlanabilecektir. Sistemde mevcut olmayan özelliklerin ve kapasitelerin sisteme kazandırılması ya da sistemde mevcut olmakla birlikte yetersiz ve yavaşlatıcı etkisi olan özelliklerin iyileştirilmesi de ulusal verimlilik hareketinin hem işlevleri hem de hedefleri arasında yer alır. Toplumun tüm kesimlerinde ve sektörlerinde yaygın olarak verimlilik artışlarının teşvik edilmesi, desteklenmesi KASIM 2015 Toplumsal Değerler Makro Ekonomik ve Sosyal Politikalar Uygulayıcı, Destekleyici ve Kolaylaştırıcı Kurumlar Üretim Organizasyonları Şekil 1. Ulusal Verimlilik Hareketinin Dört Temel Bileşeni ve gerekli ortam koşullarının oluşturulması işi nitelik ve kapsam olarak, sahip olduğu politik, idari ve ekonomik güçle ancak hükümetler aracılığıyla devletin üstesinden gelebileceği bir görev olarak değerlendirilebilir. Gerçekten de sağladıkları ekonomik başarılar ile dünya ekonomisinde söz sahibi olan ABD, Japonya, Almanya, Güney Kore, Kanada vb. ülkelerdeki verimlilik çalışmalarının geçmişi, başlangıçta gerekli kurumsal yapıların ve kurumsal iş birliği programlarının oluşturulmasında ve halkın verimlilik bilgi ve bilincinin artırılmasında hükümetlerin öncü bir rol üstlendikleri görülmektedir. Şekil 1’de gösterilen dört bileşenin her birinin ulusal düzeyde verimlilik hareketinin başlatılması ya da mevcut girişimlerin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi üzerinde tesirleri olup bunlar aynı zamanda, hükümetlerin doğrudan ve dolaylı olarak kullanacakları araçları da bünyelerinde bulundurur. Bunlardan birincisi olan toplumsal değerler, ülkenin toplam verimlilik performansını belirleyecek olan düşünce normlarından, sosyokültürel tesirlerden, tutum ve davranışlardan oluşur. Toplumun ortak çıkarları ve gelişme hedefleri yönünde bireylerin ve kurumların uyum kapasitesini doğrudan etkileyen bu değerler, yüzyıllar süren yaşam süreçlerinin, insanlar arası ilişkilerin, gelenek ve göreneklerin toplam sonucu olarak oluşur ve bünyesinde toplumsal bütünlüğü ve kaynaşmayı sağlayan inançları ve davranış normlarını barındırır. Çağımızın vazgeçilmez hedefleri arasındaki bulunan daha yüksek verimlilik için çalışma hayatını da kapsayarak toplumsal hayatımızın bütün alanlarına uzanacak biçimde, mümkün olan en geniş katılımın sağlanması gerekmektedir. Hem başlı başına bir amaç hem de başka türlü sağlanamayacak atılımların aracı olarak katılımı öngören, ona dayanarak gelişip yaygınlaşan bir verimlilik kültürünün yaratılması, bir tercih sorunu olmanın ötesinde, neredeyse bir zorunluluk durumuna gelmiştir. İkinci bileşen olan makroekonomik ve sosyal politikalar hükümetler tarafından hazırlanan ve uygulamaya konulan araçlar olarak, ekonomik aktörlerin ve işletmelerin verimlilik uygulamalarının içinde olmalarını teşvik ve talep eder, bunun için elverişli ve kolaylaştırıcı ortamı oluşturur. Üçüncü olarak uygulayıcı, destekleyici ve kolaylaştırıcı kurumlar ise makroekonomik ve sosyal politikaların uygulanmasını sağlayıcı mikro ve diğer makro politika ve stratejiler, programları geliştirirler ve bu bağlamda işletme, sektör, il, bölge, ülke ekonomi düzeyinde verimlilik ve rekabet yeteneğini etkileyen faktörleri belirleyip güçlenmelerini sağlayıcı çalışmalar yaparlar. Ulusal düzeyde verimlilik kuruluşları bunlar arasında yer almaktadır. Verimlilik kuruluşları ülkede verimlilik bilinci ve eğitim kampanyaları gibi programlara öncülük eder, verimlilik danışmanlığı hizmetlerinin yaygınlaşması yoluyla işletmelerin kurumsal kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olur, bilimsel araştırma ve incelemeler, verimlilik ölçme ve değerlendirme ve yayın çalışmalarıyla toplumu gelişmeler hakkında bilgilendirir, makro düzeyde verimlilik politikası ve stratejilerini belirleyip uygulamaları izleyici çalışmalar yapar. Dördüncü bileşen olan üretim organizasyonları ise etkili yönetim uygulamaları, teknolojik altyapı geliştirme, kaynakların etkin kullanımı, üretim süreçlerinde ve ürün kalitesinde iyileştirmeler yapılması, çalışanların bilgi ve becerilerinin, motivasyon ve katılımcılık düzeylerinin artırılması gibi verimliliği artırıcı teknik ve yaklaşımları kullanarak kurumsal performanslarını, verimlilik ve rekabet güçlerini sürekli gözden geçirmek ve geliştirmek durumunda olan, kamu ve 31 KASIM 2015 MAKALE ULUSAL VERİMLİLİK HAREKETLERİ VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİK ÇALIŞMALARI özel kesimde bulunan işletmeler ve kuruluşlardır. Türkiye’de Ulusal Düzeyde Verimlilik Çalışmaları Türkiye’de ülke kaynaklarının etkin kullanımı ile etkili sonuçlara ulaşılmasının öneminden ilk kez 17 Şubat 1923’de İzmir İktisat Kongresi’nde söz edilmiştir. İzleyen yıllarda ise birbiri ardına işletmeye alınan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) kuruluş gerekçelerinde ülke kaynaklarının “etkin” kullanımının önemine ve üretkenliğin artırılması hedefine vurgu yapıldığı görülmektedir. Örneğin Sümerbank’ın kuruluşuna ilişkin, 3.6.1933 tarih ve 2262 sayılı Kanun’un gerekçesinde yer alan, “Milli ihtiyaç ve menfaatlerimizin mübrem kıldığı sanayi şubelerinin bir an önce tahakkuk ettirilmesi ve iktisadi istihsalat ve emniyetimizle memleketimizin umumi muvazenesini koruyacak olan bu sanayileşme hareketine hız verilmesi için bütün milli kuvvet ve memba unsurlarından en çok istifade etmek lazım geldiği...” ifadesi ile de doğrudan verimliliğin artırılmasının gereğine işaret edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uluslararası ekonomik iş birliğine yönelik çeşitli girişimlerin ve mali destek programlarının ortaya çıkması verimliliği sık sık kullanılan bir kavram haline getirmiş, tahsis edilen kaynakların verimli bir biçimde kullanımının sağlanması birçok uluslararası yardım ve mali destek programının koşul ve hedefleri arasında yer almıştır. Örneğin 1948 yılında ABD’nin, Avrupa ülkelerine yönelik olarak başlattığı ekonomik yardım programı kapsamında imzalanan Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nda öne sürülen koşullar arasında bu yardımların verimli bir şekilde kullanımı da bulunmaktaydı. Türkiye de 32 söz konusu Anlaşmanın kapsamında yer almış olup bu Anlaşma, 1965 yılında Türkiye’de yasayla kurulan ilk resmi verimlilik kuruluşu olan Milli Prodüktivite Merkezi’nin (MPM) 1965 yılında kurulması ile sonuçlanan sürecin başlangıcını oluşturmuştur. Bu süreçte, Türkiye’de bir “Prodüktivite Programı”nın başlatılarak MPM’nin kuruluş hazırlıklarını sürdürmek amacıyla 25.6.1954 tarihinde, Bakanlıklararası Prodüktivite Komitesi” kurulmuştur. İktisat ve Ticaret, Sanayi, Çalışma, Maarif ve Maliye Bakanlıkları, Uluslararası Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve KİT temsilcilerinden oluşan bu Komite, KİT’lere yönelik “İş İdarecisi ve İşçi Yetiştirme”, “Sendikacılık ve Toplu Sözleşme”, “Ücret ve İş “Değerlendirme” gibi konulardaki eğitim projelerinin yanı sıra, “Reorganizasyon” ve “İş Değerlendirme Metoduna Dayalı Ücret Sistemlerinin Kurulması” gibi konularda danışmanlık hizmetleri de vermeye başlamıştır. Komite o yıllarda verimlilik alanında Türkçe kaynak yetersizliğini gidermek amacıyla yayın çalışmaları da yürütmüş ve verimlilikle ilgili konularda 50 adet kitap yayımlamıştır. Komite’nin çalışmalarını MPM’nin kuruluşuna kadar sürdürmüş olup bu tarihten sonra bu kuruluşa katılarak hukuki varlığı sona ermiştir. MPM’nin kuruluş süreci, Sanayi Bakanlığı tarafından hazırlanan Kuruluş Kanunu Tasarısının 1 Ekim 1962 tarihinde TBMM’ye sunulması ile hızlanmış ve 580 sayılı Kanunu’nun 17 Nisan 1965 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla son bulmuştur. MPM, kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliği haiz, bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi bir yapıda kurulmuş olup Kanunda tanımlanan görevleri; “Ülke ekonomisinin verimlilik ilkelerine uygun olarak gelişmesini sağlamak amacıyla eğitim, araştırma, danışmanlık ve yayın çalışmaları yapmak, verimlilik değişimlerini izlemek, yayımlamak ve toplumda verimlilik bilincinin gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamak” olarak özetlenebilir. MPM’nin faaliyetlerini sürdürdüğü 1965-2011 yılları arasındaki 46 yıllık dönem, izlenen politikalar, yapılan çalışmalar, ağırlıklı olarak verilen hizmetlerin türü ve hedef kitlesi gibi kriterler yönünden incelendiğinde, aşağıdaki dört dönemde gruplandırılabilir: 1. Dönem (1965-1980)- Kuruluş ve Türkiye’nin Verimlilik Kavramı İle Tanıştırılması 2. Dönem (1980-1990): Fonksiyonel Yapılanma ve Verimlilik Artırıcı Hizmetlerde Uzmanlaşma 3. Dönem (1990 -2000): Verimlilik Artırıcı Hizmetlerin Çeşitlenmesi ve Yaygınlaşması 4. Dönem (2000 – 2011): Verimlilik Hizmetlerinin Anadolu’da Yaygınlaştırılması Bu dönemlerde yapılan çalışmalar ve verilen hizmetler topluca değerlendirildiğinde; verimlilik araştırmaları, verimlilik eğitimi ve danışmanlığı hizmetleri, verimlilik ölçme ve izleme çalışmaları, yayın, tanıtım ve halkla ilişkiler etkinlikleri, uluslararası ilişkiler ve faaliyetler ile iller düzeyinde verimliliği artırma çalışmaları olarak adlandırılan temel faaliyet gruplarında toplandığı görülecektir. MPM, kuruluş yıllarında tarım, sanayi ve ekonomi alanında verimlilik sorunlarının incelendiği araştırma ve incelemeler ile başlayan çalışmalarını zaman içinde ölçek, kesim ve sektör farkı gözetmeksizin ekonominin tüm alanlarında yaygınlaştırdığı eğitim, araştırma, KASIM 2015 danışmanlık, verimlilik ölçme-izleme ve yayın çalışmaları ile sürdürmüş, özellikle verimlilik danışmanlığı ve verimlilik eğitimi hizmetleri alanındaki uygulamaları ve yaklaşımları ile Türkiye’de yönetim danışmanlığı-eğitimi sektörünün gelişimine de önemli katkılar yapmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren halkla ilişkiler ve tanıtım araçlarının da yoğun bir biçimde kullanılmaya başlanmasıyla verimlilik bilgi ve bilincinin ilkokullardan üniversitelere, KOBİ’lerden kamu kuruluşlarına, işçilerden yöneticilere ve sivil toplum kuruluşlarının mensuplarına kadar geniş bir alanda yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu kapsamda öne çıkan etkinlikler arasında; “Yılın Verimli İşçi, İşveren ve İşadamı Ödülleri”, “Verimlilik Haftası Etkinlikleri”, “Çocuk Gözüyle Verimlilik Konulu Resim-Kompozisyon Yarışmaları” gibi etkinlikler bulunmaktadır. Ayrıca 1998-2010 döneminde MPM’nin ağırlıklı çalışmalarından biri olan “İller Düzeyinde Verimliliği Artırma Projeleri (VAP)” ile de hazırlanan özel bir proje yaklaşımı kapsamında 50 ilimizde uygulanan çalışmalarla ücretsiz danışmanlık ve eğitim hizmetleri çok sayıda KOBİ’ye ve kamu kuruluşlarına götürülmüş, illerin verimlilik sorunlarını inceleyen araştırma çalışmaları yapılmış, tanıtım ve halkla ilişkiler etkinlikleri ile de illerde geniş kitlelere yönelik bilinçlendirme programları uygulanmıştır. 1 1985 yılına kadar hükümetlerde herhangi bir Bakanlık ile ilişkilendirilmemiş olan MPM, 1999 yılında T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın İlgili Kuruluşu olmuştur. MPM, kurulduğu 1965 yılından itibaren 2011 yılına dek 46 yıllık süre içinde mevcut yasal, idari ve mali olanakları çerçevesinde ülkemizde verimlilik alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Ancak 2000’li yılların, değişen ve farklılaşan dünya ve ülke gündemi Türkiye’deki verimlilik çalışmalarını daha ileri noktalara taşıyabilme bakımından MPM’nin önüne bazı ciddi kısıtları da beraberinde getirmiştir. Bunların en önemlileri arasında; “Bir türlü yenilenememesi nedeniyle mevcut Kuruluş Kanununun ihtiyaçlara cevap verememesi”, “bilhassa özelleştirmelerden dolayı finansal kaynaklarının çeşitliliğini kaybetmesi ve merkezi bütçeye olan bağımlılığın artması”; “yasal statüsü nedeniyle devletin orta ve uzun dönemli stratejik karar alma mekanizmalarında yer alamaması”, “özel sektörde ve kamu örgütlenmesi içinde hizmet sunduğu alanlarda faaliyet gösteren kuruluşların sayısının son dönemde artması” gibi sorunlar gelmekteydi. Yukarıda örnekleri verilen sorunların ve kısıtların aşılmasına yönelik çaba ve beklentilerin devam ettiği bir ortamda, 17 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 649 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 3.6.2011 tarihli ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Görevler başlıklı 2. Maddesi’nde bir değişiklik yapılmış ve “Ekonominin verimlilik esaslarına uygun olarak gelişmesi amacıyla verimlilik politika ve stratejileri hazırlamak, sanayi işletmelerinin verimliliğini artırmak, geliştirmek ve temiz üretim projelerini desteklemek” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın görevlerine eklenmiştir. 17 Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 649 sayılı KHK’nın ilgili diğer maddelerinde de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden biri olarak Verimlilik Genel Müdürlüğü (VGM) ve görevleri tanımlanırken, MPM’nin Verimlilik Genel Müdürlüğü olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na devrine ilişkin hükümler de açıklanmıştır. T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün görevleri ilgili KHK’de tanımlanmış olup bu görevleri aşağıdaki gibi dört ana başlıkta özetlenebilir: 1. Verimlilik araştırmaları yapmak, verimlilik politika ve stratejilerini hazırlamak, uygulanmasını izlemek ve sonuçlarını değerlendirmek. 2. Verimliliği artırma ve geliştirme yolunda işletmelere destekleyici teknik yardımlar sağlamak, danışmanlık ve eğitim hizmetleri vermek ve verimlilik bilincinin yaygınlaşmasını sağlamak. 3. İzleme, ölçme ve değerlendirme çalışmaları yapmak. 4. Verimlilik artırma program ve projelerini, teşvik ve koordine etmek. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yapılanmasında Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün yer alması, geçmişte var olan mevzuat ve mali yetersizlikleri ortadan kaldırmış ve Türkiye’deki verimlilik çalışmalarının farklı bir düzleme taşıması imkânını yaratmıştır. Bunun ilk örneği verimlilik konusunun politika oluşturma ve stratejik karar alma mekanizmalarına taşınmasında olmuştur. Bu kapsamda yapılan çalışmaların başında ise Türkiye’de ilk kez hazırlanan Verimlilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı (VSEP)-2015-2018 gelmekte olup sanayinin verimlilik temelli yapısal dönüşümünü hızlandırmak, ekonominin büyüme performansının sürdürülebilir kılınmasını ve yüksek katma değerli, yüksek teknolojili üretime dayalı sanayi 1 MPM’nin 1965-2011 yılları arasındaki çalışmalarına ilişkin bilgi kaynaklarına ve bu dönemde yayımlanan süreli ve süresiz yayınlara Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü kütüphanesinden ulaşılabilir. 33 KASIM 2015 MAKALE ULUSAL VERİMLİLİK HAREKETLERİ VE TÜRKİYE’DE VERİMLİLİK ÇALIŞMALARI yapısına dönüştürmeyi amaçlamaktadır. VGM tarafından yürütülmekte olan diğer çalışmalardan ve yürütülen projelerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir: • Türk sanayisinin sürdürülebilir büyümesine ve uluslararası rekabet gücünün artırılmasına katkı sağlayacak temiz üretim/eko-verimlilik uygulamalarının yaygınlaştırılması amacı 34 doğrultusunda Ulusal Temiz Üretim/EkoVerimlilik Programının (2014-2017) oluşturulması. • Ulusal düzeyde makro ölçekli verimliliğin izlenmesi ve değerlendirilmesi çalışmaları kapsamında; Yıllık ve Üç Aylık Verimlilik İstatistikleri, Bölgesel Verimlilik İstatistikleri, Temiz Üretim/Eko-Verimlilik ile İlgili Makro Düzeyli Göstergeler, İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri’nin hazırlanması ve yayımlanması. • Verimlilik artırma çalışmalarının yerel işbirlikleri ve yerel kaynakların harekete geçirilerek ülke sathında yaygınlaştırılması amacıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İl Müdürlüklerinin kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik eğitim, oryantasyon ve çalıştay uygulamaları. KASIM 2015 • Yayın çalışmaları kapsamında aylık Anahtar ve üç aylık Verimlilik Dergileri ile çeşitli araştırma ve inceleme çalışmalarının kitap olarak basımı ve dağıtımı yapılmaktadır. • Verimlilik ve temiz üretim alanında yürütülen projelerden örnekler: ▪ OSB Politika ve Uygulamaları Etki Analizi, TR61 Bölgesi Analizi ▪ KOBİ’lerin Verimliliğinin Artırılması Projesi ▪ Sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi Projesi ▪ KOBİ’lere Yönelik Verimlilik Eğitimleri için Model Fabrika Kurulması ▪ Bölgesel ve Sektörel Verimlilik Gelişim Haritası ▪ Sanayide Verimsiz Elektrik Motorlarının Dönüşümü • Verimlilik bilincinin yaygınlaştırması kapsamındaki çalışmaların başında her yıl Nisan ayında düzenlenen Verimlilik Haftası etkinlikleri gelmektedir. Toplumun farklı kesimlerinden geniş katılımlı etkinliklerin düzenlendiği bu hafta kapsamında verimliliği teşvik ve bilgilendirme programları tüm ülke düzeyinde uygulanmaktadır. Sonuç Etkili bir verimlilik hareketi, büyük ölçüde, verimlilik kavramının tüm toplum ve toplumu oluşturan kurumsal yapılar tarafından benimsenmesine bağlıdır. Hükümetler, verimlilik politikası ve stratejileri geliştirip bunların uygulanmasını sağlayarak, tüm ekonomi ve sektörler bazında bir verimlilik ölçme, izleme ve değerlendirme sistemi kurup işlerliğini sağlayarak ve verimlilik hareketi için destek mekanizmaları, hizmetleri ve altyapı hazırlayarak destekleyici bir ortam geliştirmek yoluyla verimlilik hareketine büyük katkıda bulunabilir. Türkiye bu anlamda çok önemli bir bilgi ve deneyim birikimine sahip olup mevcut kurumsal yapılanmalar böyle bir hareketi resmen başlatıp ileriye götürebilecek güçtedir. Kaynakça • OHNO I., “Singapore’s Experience with Productivity Development:Internalization, Scaling-up, and International Cooperation”. GRIPS Development Forum October 2010. http://www.grips.ac.jp/forum/afgrowth/su pport_ethiopia/document/2010.10_ET_TZ/ PPT_IO.pdf (Erişim:19.10.2015). • Productivity Solutions Directory For SMEs 2014/2015, “A Roadmap To Productivity”. Singapore Productivity Association. • TANIGUCHI T., “The Productivity Movement in Japan”. Asian Productivity Organization. • http://www.apo-tokyo.org/productivity /092_prod. htm (Erişim:15.10.2015). • Japan Productivity Center Web Sayfası.http://www.jpc-net.jp/eng/ (Erişim:8.10.2015). • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Faaliyet Raporu. http://www.sanayi.gov.tr/Files/Documents /bstb-2014-yili-faaliyet-r232015112546.pdf (Erişim:22.10.2015). • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü Web Sayfası. http://vgm.sanayi.gov.tr/ (Erişim:22.10.2015). • PROKOPENKO J., Verimlilik Yönetimi: Uygulamalı El kitabı (ILO Yayınları) – Çeviri. MPM Yayın No:476 (7. Basım), Ankara, 2011. • PROKOPENKO J., Verimliliği teşvik Kuruluşları: Evrim ve Deneyim (ILO Yayınları) – Çeviri. MPM Yayın No:675, Ankara. 2004. • 25. Yıl Milli Prodüktivite Merkezi. MPM Yayın No:434, Ankara, 1990. • ODABAŞI, M., Verimlilik Diye, Diye. MPM Yayın No:596, Ankara, 1997. 35 KASIM 2015 DEĞERLENDİRME “Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN Sanayi Genel Müdürü Ülkemiz sanayisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilmesi ve sürdürülebilir bir üretim yapısının oluşturulabilmesi, ihraç ettiğimiz ürünlerin içindeki ithal girdi oranının düşürülmesine bağlıdır. Bugün için ihracatın ithalatı karşılama oranı % 65,1’dir. 36 Teknoloji yoğun ürünlerde devam eden ithal bağımlılığı, yurt içinde üretilen ürünlerin katma değerini azaltarak ülke ekonomisinin istenen düzeyde büyümesini engellemektedir. 2014 yılı itibarıyla Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki imalat sanayinin payının % 94 olması sanayi adına olumlu bir gösterge olmasına rağmen ortalama ihracat kilogram değerinin 1,6 Dolar civarında olması, Türk sanayisinin “teknoloji yoğunluğu” ve “katma değeri” düşük ürünler ürettiğini göstermektedir. KASIM 2015 Tablo 1. Türk Sanayisi Teknoloji Yoğunluğu Üretimi ve İhracatı % TÜRKİYE Teknoloji Yoğunluğu Üretim AB İhracat İhracat 2003 2007 2012 2013 2002 2007 2012 2013 2012 Yüksek 5,7 3,4 3,5 3,4 6,2 4,5 3,7 3,5 20 Ortanın Üstü 21,9 23,2 24,1 24,7 24,3 32,8 31,4 32,3 40,2 Ortanın Altı 25,5 34,8 33,2 32,9 22,8 29,7 31,5 29 20,9 Düşük 47 38,7 39,1 39 46,8 33 33,5 35,3 18,9 Toplam 100 100 100 100 100 100 100 100 100 Kaynak: 2015 Yılı Programı. Türk sanayisinin üretim kabiliyetini ve kapasitesini geliştirerek, orta ve yüksek teknolojili ürün gamına geçişe yönelik politikalar ve destek mekanizmaları üretmek Bakanlığımız sorumluluğundadır. mevzuat haline getirilmiştir. Türkiye’nin bu mevzuatı uygulamaya koymasının gaz yakan cihazlar sektörünü teknik sıkıntıya soktuğunu sektörün STK’sı Dosider Bakanlığımıza bildirmiştir. Sanayimizin bilgi ve teknolojiye dayalı yerli ve yüksek katma değerli üretiminin geliştirilmesi, imalat sanayinin yapısal dönüşümü ile olacaktır. Türkiye kombi sektöründe AB’nin üretim üssüdür. Dünya kombi üretiminin % 25’i ülkemizde gerçekleştirilmektedir. Sektörde 9 üretici, 4 ithalatçı firma bulunmakta olup üretim yapan yerli sermayeli 2 firmanın haricindeki firmalar global markalardır. Yüksek teknolojili üretimde stratejik amaç entelektüel sermayedir. Mükemmeliyet merkezleri bilimsel bilgi, entelektüel birikim, derin Ar-Ge ve doğal kümelenme ile pazara dönük çalışmaları bir araya getirecektir. Avrupa Birliği’nde 2009 yılında yayımlanan 2009/125/EC Enerji ile ilgili ürünler yönetmeliği ülkemizde AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması gereğince uyumlaştırılmış ve 7 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazete’de Enerji ile İlgili Ürünlerin Çevreye Duyarlı Tasarımına İlişkin Yönetmelik adıyla yayımlanarak ulusal “Dünya kombi üretiminin % 25'i Türkiye'de yapılmaktadır” Türkiye’de kombi konusunda: • İç pazar büyüklüğü: 1,5 milyar TL, •İhracat: 350 milyon Euro, •İstihdam: 20,000 kişi, •Üretim: 1,800,000 adet/yıldır. Sektör; dünya kombi üretiminden % 25, Dünya kombi ihracatından ise % 20 pay almaktadır. Ülkemiz ekonomisi açısından sektörün önemli olması, nitelikli iş gücünün sektörde bulunması ve sektörün üretim kabiliyeti dikkate alınarak, sektöre özel mükemmeliyet merkezi kurulmasının sektörü uluslararası rekabete hazırlamak için elzem olduğu değerlendirilmiştir.. Türkiye’de ölçek olmasına rağmen, yüksek teknolojili ürünler (fan, gaz valfi ve üç yollu vana motoru, pompa, baca, premix eşanjör) üretilmemektedir. 37 KASIM 2015 DEĞERLENDİRME Yürürlüğe girecek AB direktifi ile “yoğuşma teknolojisine” geçilmesi durumunda teknoloji yoğunluğu biraz daha yükselecek, buna bağlı olarak yerli katkı oranı % 20'ye düşecektir. Bu çerçevede kurulacak mükemmeliyet merkeziyle; • Türkiye’de teknoloji gelişimine fırsat vermek, • Türkiye’deki firmaları araştırma geliştirme projeleri ile desteklemek, • Gerekli tüm testlerin, kurulacak bir merkez bünyesinde gerçekleştirilmesini sağlamak, • Yeni teknolojiler geliştirilmesini ve yüksek katma değerli parçaların ülkemizde üretilmesini sağlamak, • Türkiye’de üretimi olmayan aksamlar ve parçalar için Ar-Ge yapılması ve bunların yurt içinde üretilmesini sağlamak, • Kombi içindeki katma değerli parçaların yerli üretim kabiliyetinin artırılmasını sağlamak ve • Bir araya gelemeyen firmaları bir araya getirerek “doğal kümelenme” sağlanması hedeflenmiştir. Buna bağlı olarak uluslararası anlaşmalar ve taahhütler de göz önünde tutularak, ülkemizde yayımlanmış olan Enerji ile İlgili Ürünlerin Çevreye Duyarlı Tasarımına İlişkin Yönetmelik mevzuatında AB’ye göre “Gaz yakan cihaz üretiminde hedefimiz, dünyanın Ar-Ge ve inovasyon merkezi de olmaktır” 2+1 yıllık geçiş süreci verilmesi kararı alınmış ve erteleme mevzuatı yayınlanmak üzere Resmi Gazete’ye gönderilmiştir. Gaz yakan cihazlar mükemmeliyet merkezi mutabakatı 1 Temmuz 2015 tarihinde Dosider Başkanı Sayın Ömer Cihad Vardan'ın başkanlığındaki heyetin Genel Müdürlüğümüze gerçekleştirdikleri ziyaret akabinde 3,5 ay süren bir çalışma sonrası 12 Ekim 2015 tarihinde Sayın Bakanımız Fikri Işık ve Dosider Başkanı Sayın Ömer Cihat Vardan’ın himayelerinde Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan ve Dosider Başkan Yardımcısı Dr. Celalettin Çelik arasında imzalandı. Konu, Türkiye Makina Sektörü Strateji Belgesi’nde (2015-2018) “Eylem 1.3 Gaz Yakan Cihazlara Yönelik Mükemmeliyet Merkezi kurulacaktır” eylemiyle politika dokümanımıza işlenip Resmi Gazete’de yayınlanarak devletin resmi dili haline gelecektir. Türkiye, üretimde verimliliğin ve katma değerin artması ile Ar-Ge faaliyetleri 38 “Türkiye, üretimde verimliliğin ve katma değerin artması ile Ar-Ge faaliyetleri arasındaki ilişkiyi 2000’li yıllarda fark etti.” arasındaki ilişkiyi 2000'li yıllarda fark etti. 2002 yılında teknoloji geliştirme bölgesi uygulamasını, 6 yıl sonra 2008’de ise ArGe merkezi uygulamasını başlattı. Bugün için 7 yıl sonra ise teknopark ve Ar-Ge merkezlerine ilave olarak, yeni bir yaklaşımla üretimde katma değeri artırmak için sektörel bazda mükemmeliyet merkezi uygulamalarını başlattık. Bu yeni uygulama neticesinde, devletimiz herhangi bir sektörde firma firma Ar-Ge, KASIM 2015 “Mükemmeliyet merkezi modelimiz; derin Ar-Ge, doğal kümelenme ve entelektüel birikimin bir araya gelmesidir.” Bu girişimle birlikte dünyada kombi üretiminde % 25 ve ihracatta % 20 olan pazar payımızın artması imkânı da doğacaktır. 2008'de Ar-Ge Merkezleri 2002'de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ekipman ve test cihazı desteği vermek yerine, sektördeki her bir işletmenin yararlanacağı mükemmeliyet merkezleri kurarak, mükerrer desteklerin de önüne geçecektir. Oluşturduğumuz mükemmeliyet merkezlerinin dünya uygulamalarından farkı, bu merkezlerde derin Ar-Ge yapılanması ile birlikte, doğal bir kümelenmenin oluşması ve entelektüel, sermayenin bir merkezde toplanmasıdır. Kurulacak olan bu Mükemmeliyet Merkezinde ilk aşamada fan, gaz valfi ve üç yollu vana motoru; sonraki aşamada ise pompa, baca, premix eşanjör gibi tüm cihaz üreticilerinin ithal ettiği ileri teknolojili ürünlerin yurt içi üretimi hedeflenmektedir. 2015'te Mükemmeliyet Merkezi Yine kurulacak olan Mükemmeliyet Merkezi sıvı ve gaz yakıtları kullanan cihazların enerji verimliliğini, yoğuşma teknolojisinin geliştirilmesini, verimlilik ve çevre alanındaki ulusal ve uluslararası mevzuata uyumu esas alan ithalata alternatif ürünlerin üretilmesine de katkı sunacaktır. Gaz yakan cihazlar konusunda kurulacak olan mükemmeliyet merkezi, yüksek teknolojili, patenti, markası, tasarımı ve lisansı bize ait ürünler konusunda ülke sanayine önemli katkı verecektir. Yine kurulacak olan Mükemmeliyet Merkezi sıvı ve gaz yakıtları kullanan cihazların enerji verimliliğini, yoğuşma teknolojisinin geliştirilmesini, verimlilik ve çevre alanındaki ulusal ve uluslararası mevzuata uyumu esas alan ithalata alternatif ürünlerin üretilmesine de katkı sunacaktır. Sektördeki hedefimiz, üretimin yanı sıra dünyanın Ar-Ge ve inovasyon merkezi de olmaktır. Üretilmesi hedeflenen ürün komponentlerin toplam ürün maliyeti içerisindeki payının % 71 olması, bu girişimin önemini, değerini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için, “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı. Kurulacak olan bu mükemmeliyet merkeziyle birlikte, gaz yakan cihazlar sektöründe birim fiyatı ve katma değeri yüksek ürünler üretilebilecek, böylece sektörün rekabet gücü daha da yükselecek ve sektörün dünya pazarından aldığı pay ise daha da artacaktır. 39 KASIM 2015 PROJELER METAL ÖLÇÜM VE ANALİZİNDE TÜRKİYE’NİN 3. BÜYÜK LABORATUVARININ ADRESİ SAMSUN süreci ile alakalı firmaların sadece yüzde 17’si kentte metal test ve analizi laboratuvarına sahip. Oysa hemen hemen tüm işletmeler, işlerinde büyümek ve sürdürülebilirlik sağlamak için metal ölçümü yapacak laboratuvara ihtiyaç duyuyor. İşte Samsunlu işletmelerin bu talebine yanıt vermek üzere Samsun Ticaret ve Sanayi Odası, Samsun Uluslararası Akredite Metal Metroloji ve Kalibrasyon Laboratuvarı Projesi’ni geliştirdi. Türkiye’nin denizyolu, havayolu, karayolu ve demiryolunun kavşak noktasını oluşturan Samsun, Karadeniz’in en büyük, Türkiye’nin 16. büyük şehri. Stratejik konumu nedeniyle büyük potansiyel taşıyan kent, beş adet organize sanayi bölgesini barındırıyor. Türkiye’nin kuzey-güney ve doğu-batı akslarındaki yük koridorunun odağında bulunan Samsun, bu nitelikleriyle ülkemizin aynı zamanda Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkas ülkelerine açılan kapısı... Serbest ticaret bölgesinde bulunan ve ulaşım ağlarının kesiştiği noktada yer alan kent, endüstriyel ve lojistik altyapı avantajıyla ülkemizin en önemli ihracat kapılarından birini oluşturuyor. Temel metallerin üretim alt segmentinde yer 40 alan soğuk döküm kalıp ve tel örgü, çelik döküm, bakır, demir ve demir alaşımı üretimi ile bölgesel rekabet ve refahın artışında büyük rolü olan şehir, makine ve teknik cihaz üretimiyle göz dolduruyor. Türkiye’de üretilen metalin yüzde 15’ine ihracat kapısı olan Samsun, aslında bu yapısına tezat şekilde üretilen metal, makine ve cihazların kalitesinin ve güvenilirliğinin test edildiği bir laboratuvardan yoksundu. Samsun Uluslararası Akredite Metal, Metroloji ve Kalibrasyon Laboratuvarı Projesi KOSGEB’in 2005 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre, metal üretimi ve imalat Toplam bütçesi yaklaşık 8 milyon Avro olan proje, AB’den mali destek gördü. AB ve Türkiye Cumhuriyeti iş birliği ile finanse edilen ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı bünyesinde hayata geçen proje, Samsun’da Türkiye’nin üçüncü büyük metal ve metroloji laboratuvarını inşa etmeyi amaçlıyor. Laboratuvar Neyi Ölçecek? Malzemelerin kimyasal ve mekanik analizleri, testleri ve gerekli ölçümleri yapılabilecek, belli konularda kalibrasyona gidilebilecek ve böylece malzeme yapısının araştırılacağı bir merkez olacak. 4 bin 600 metrekare alana yapılacak laboratuvarda; metal, makine ve elektrik sektöründe yer alan tüm imalatçı ve ihracatçı firmaların ihtiyaç duyduğu analizler, taksimetre ve elektrik sayaçları kalibrasyonu yapılacak. Samsun, bu Proje sonunda, Gebze ve Ankara’dan sonra metal metroloji ve kalibrasyonda Türkiye’nin üçüncü büyük laboratuvarına ev sahipliği yapmış olacak. KASIM 2015 PROJENİN KÜNYESİ • Proje Adı: Samsun Uluslararası Akredite Metal, Metroloji ve Kalibrasyon Laboratuvarı Projesi • Nihai Yararlanıcı: Samsun Ticaret ve Sanayi Odası • Bütçe: 8.3 milyon Avro • Amaç: Metal, makine ve elektrik sektöründe yer alan tüm imalatçı ve ihracatçı firmaların ihtiyaç duyabileceği tüm analizler ile taksimetre ve elektrik sayaçları kalibrasyonu gibi çok sayıda sektöre yönelik analizlerin gerçekleştirilebileceği bir laboratuvar oluşturmak. Projenin nihai yararlanıcısı konumunda olan Samsun Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri, kurulacak laboratuvara ilişkin ayrıntıları paylaştı. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı S. Zeki Murzioğlu: Hastanedeki MR Cihazı Doğru Ölçüm Yapıyor Mu? Test Edeceğiz Bu laboratuvarda, kalibrasyon da yapılacak. Kalibrasyon, bir cihazın doğru ölçüm yapıp yapmadığının test edilmesidir. Örneğin ateş ölçer cihazı, tansiyon aleti, terazi, su sayacı, elektrik sayacı, benzin pompası, taksimetre doğru ölçüm yapıyor mu? Ya da hastanelerde MR cihazları var. Bu cihaz, doğru sağlıklı veri veriyor mu? İşte bunun kalibrasyonunu yapacak laboratuvar kuracağız. Ama MR gibi cihazları hastane dışına çıkarmak pek mümkün olmadığından mobil araçlarımız olacak, yerinde kontrol yapacak. Samsun’da kurulacak bu laboratuvarda, baca gazı ölçümleri, toz, nem, gürültü ve titreşim ölçümleri yapılabilecek. Çekme, eğme, basma testleri, ultrasonik muayeneler, ısı, basınç, elektrik, hız ve kuvvet kalibrasyonları, radyografik muayeneler söz konusu olacak. Bu projenin fikir babası Samsun Ticaret ve Sanayi Odası’dır. Samsun Metal Metroloji ve Kalibrasyon Laboratuvarı Projesi Operasyonel Anlaşması, Odamızın ev sahipliğinde 1 Şubat 2012’de imzalandı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın program otoritesi olduğu proje, Rekabetçi Sektörler Programı çerçevesinde yürütülüyor. Bu projeyle KOBİ’lerin yaptığı metal üretiminde kalite ve standardı yükseltmeyi arzu ediyoruz. Samsun, imalat sanayiinde önemli bir yere sahip. Metal sektöründe öndeyiz. Mesela medikal sektöründe imalat yapan 150’nin üzerinde firmamız olmasına rağmen, sadece üç tanesinde metal laboratuvarının hizmet sahasında olan alet edevat bulunuyor. Samsun’da yok. Bunu İstanbul’dan getiriyor, günlerce bekliyoruz. İşte bu eksiklikler imalat sektörünün gelişimini engelliyor. Baca gazı ölçümü yapamadığı için ceza alıp, işi terk eden sayısız firma oldu. Kalibrasyon önemli Samsun’da döküm sanayinin önemli bir ağırlığı vardır. Döküm sektöründe metal üretilirken gaz çıkar. Bu gazın çevreye zararlı olup olmadığını anlamak için bir alet kullanılır, bu alet 1-2 gün kayıt alır. Ama maalesef bu baca gazı ölçüm aleti Çevre iller de yararlanacak Laboratuvar, Samsun’da kurulacak. Bunun için organize sanayi bölgesinden bedelsiz arazi tahsisi yaptık. Bu laboratuvar sadece Samsun’a değil, Çorum, Amasya, Tokat ve Sinop gibi metal sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’lere de hizmet verecek. Hatta Rusya ve Azerbaycan’daki firmaların da bu laboratuvardan yararlanacağını tahmin ediyoruz. Laboratuvarda 25 mühendis ve tekniker istihdam edilecek. Ulusal metroloji laboratuvarı şu anda Gebze’de var. Bu laboratuvar, Türkiye’nin en büyük 41 KASIM 2015 PROJELER laboratuvarı. İkinci büyük laboratuvar, TSE’nin Ankara’daki laboratuvarı. Samsun’da kuracağımız laboratuvar, Türkiye’nin üçüncü büyük laboratuvarı olacak. Proje takvimi Buraya alınacak personel için 6-8 aylık eğitim öngörüyoruz. Projenin 2017’nin ikinci çeyreğinde sonuçlanması bekleniyor. Teknik müşavirlik ve inşaat ihalelerinin değerlendirme süreci tamamlandı. Kasım ayına kadar inşaatta temel atılacak. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreter Yardımcısı Okan Gümüş: Laboratuvar, AB ve Dünya Ölçeğinde Akredite Olacak Bu proje ile metal ve makine sektörünü odak alıyoruz. Metal imalatında binlerce Avro’luk döküm yapıyor, ancak bu dökümün dayanıklılığını ölçemiyor, analizini yapamıyorsunuz. Bu ihracatta da sorun yaratıyor. Kuracağımız laboratuvarın AB ve dünya ölçeğinde akreditasyonunu da sağlayarak, ihracat açısından yaşanan sıkıntılara son vereceğiz. Bu proje sonuçlanınca Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve Karadeniz havzasındaki diğer ülkelerin laboratuvar hizmetlerimizden yararlanmak için başvuruda bulunacağını da düşünüyoruz. 24 saat çalışan bir laboratuvar oluşturacağız. İmalatçı ve ihracatçı firmaların analiz ihtiyacı karşılanırken, AB standardında üretim yapıldığı belgelenecek. 42 Proje sonunda verimlilik artırılacak, üretim maliyetleri düşürülecek. KOBİ’lerin yeni ve ileri teknolojilerle üretim yapması sağlanarak, bir ürünün kalitesinin AB ve dünya standartlarında olduğu belgelenecek. Özetle projemiz, bölge açısından önemli bir eksikliği dolduracak. KASIM 2015 ÇANAKKALE İLİNDE SANAYİ ENVANTERİNİN OLUŞTURULMASI, İL SANAYİSİNİN AR-GE, YENİLİKÇİLİK VE KÜMELENME POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI PROJESİ Sema GÜZEL/Mühendis - Selahattin SARIOĞLU/Mühendis (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Çanakkale İl Müdürlüğü) uygulanması da üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususların başında gelmektedir. Ancak bu şekilde verileri ortaya koyarak yatırımcılarımızın doğru teşviki, sağlıklı yatırım kararlarının alınması ve eldeki kaynakların rasyonel bir şekilde değerlendirmesini sağlamak mümkündür. Sanayicilere faydalı ve yol gösterici olabilmek, Ar-Ge, Yenilikçilik ve Kümelenme konularında algı oluşturmak ve kamu-üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek adına Çanakkale Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğümüz ve sanayiciye destek olabilecek diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte 7 Kasım 2014 tarihinde “Öncelik 3: Bölgenin ihracat, istihdam ve girişimcilik potansiyelinin artırılmasına yönelik fizibilite, araştırma ve planlama çalışmaları, Öncelik 1: Bölgenin Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmeye yönelik fizibilite, araştırma ve planlama çalışmaları” kapsamında “Çanakkale ilinin sanayi envanterini oluşturmak, Ar-Ge, yenilikçilik ve kümelenme potansiyelini araştırarak ortaya koymak ve sanayinin gelişmesine katkıda bulunmak” amacıyla hazırlanan proje Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından 31 Aralık 2014 tarihinde “Fizibilite, Araştırma ve Planlama Doğrudan Faaliyet Desteği” kapsamında destek almaya hak kazanmıştır. Türkiye Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı Finansal Kaynakları ve Destek Mekanizmalarını Geliştirmek hedefi doğrultusunda “İllerin Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitelerine ilişkin bir harita oluşturarak bu kapsam da özellikle KÜSİ alanında il bazında Ülke kalkınmasında bölgesel araştırmaların en iyi şekilde değerlendirilmesi ve yorumlanması, mevcut kaynakların verimli ve gerçekçi kullanımı ve bunlara dayalı olarak küçük ve orta ölçekli sanayinin yurt genelinde yaygınlaştırılması, desteklenmesi ve geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, mevcut sanayi profilinin ortaya konması, gelişme imkân ve kabiliyetinin belirlenmesi, geleceğe yönelik yeni yatırım hedef ve stratejilerin belirlenmesi, tasarlanması ve 43 KASIM 2015 PROJELER 44 politikalar hazırlanmasına zemin sağlanacaktır” eylemi doğrultusunda İl Müdürlüğümüz tarafından GMKA katkılarıyla oluşturulan “Çanakkale İlinde Sanayi Envanterinin Oluşturulması, Çanakkale İli Sanayisinin Ar-Ge, Yenilikçilik ve Kümelenme Potansiyelinin Araştırılması” isimli Proje ilimizdeki Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitelerinin farklı olması ve farklı çözümleri gerektirmesi açısından KÜSİ kapsamında belirlenecek politikalara zemin oluşturmasına yönelik önemli katkılar sağlamaktadır. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) yer almıştır. Proje başlangıç ve kapanış toplantısı proje ortaklarından ÇTSO ev sahipliğinde İl Müdürlüğümüzün koordinesinde gerçekleştirilmiştir. İzleme, değerlendirme ve raporlama faaliyetleri, proje ortaklarından ÇOMÜ İİBF ve Çanakkale Teknoloji Geliştirme Bölgesi A.Ş. katkılarıyla yürütülmüştür. Bu sayede kamu kurumları arasında iş birliği sağlanmış, birlikte proje yapabilme yeteneği geliştirilmiştir. Proje ekibinde Çanakkale Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, proje ortakları Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Teknopark, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası (ÇTSO), Biga Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Gelibolu Ticaret ve Sanayi Odası (GTSO), KOSGEB, ÇOMÜ Üç aylık bir çalışma sonucu Mart ayı itibarıyla başarıyla tamamlanan proje ile Çanakkale merkez ve ilçelerinde toplam 289 firma sahibi ile anket yapılmış, firmaların yapısal, faaliyet, istihdam, marka ve patent, dış ticaret, belge sahiplik, kamu-üniversite-sanayi iş birliği, kümelenme ve Ar-Ge ile ilişki durumlarını gösteren Sanayi Envanteri oluşturulmuştur. Elde edilen sayısal veriler il veri tabanına kayıt edilen verilere ait çeşitli tematik haritalar hazırlanmıştır. Bu tematik haritaların, firmaya ait bilgi ve analizlerin görüntülendiği, ayrıca proje ile ilgili detaylı bilgi ve raporlara ulaşma imkânı sunmak üzere hazırlanan kitabın da yer aldığı, projeye ait www.canakkalesanayi.com web portalı yayına girmiştir. Bölgeye yatırım yapacak yatırımcılara yatırımın doğru yönde olması, yatırım hedeflerine ulaşmada sürenin kısalması, o bölge sanayisine katkı sağlayacak, bölgenin kalkınmasını hızlandıracak, böylece girişimcilik kapasitesinin geliştirilmesine katkı sağlayabilecek verilerin yer aldığı web portalı hem KASIM 2015 yatırımcılara hem de araştırmacılara Çanakkale sanayisi hakkında rehberlik edecek niteliktedir. Portalda yer alan bilgilerin güncelliği ve sürekliliği Sanayi Sicil Belgesi başvuruları ile sağlanmakta olup proje bitiminden yıllar sonra bile Müdürlüğümüz ve potansiyel paydaşlarla bu bilgi paylaşımı sağlanabilecektir. Projenin başarıyla tamamlanmasıyla elde edilen veriler Sanayi Envanteri ile Coğrafi Bilgi Sistemlerini bir araya getirmesi açısından Çanakkale’de bir ilk niteliği taşımaktadır. Proje verilerinin Çanakkale için jeolojik alanda ve Ar-Ge, yenilikçilik, kümelenme ve sanayi konusunda çalışma yapacak akademisyen ve araştırmacılara sağlıklı, tutarlı ve güncel bilgi ve analizler sunulması bu alanlarda akademik çalışmalara veri kaynağı teşkil edeceğinden bilimsel çalışma sayısında artış olması beklenmektedir. Proje verileri kaynak gösterilerek Yrd. Doç. Dr. Ümran Şengül, Doç. Dr. Sibel Tan, Sema Güzel ve Selahattin Sarıoğlu tarafından hazırlanan “Çanakkale'de Sektörler İtibarıyla Ar-Ge, Yenilikçilik ve Kümelenme Potansiyelinin Araştırılması" başlıklı bildiri, Türkiye Ekonomi Kurumu'nun Konya Selçuk Üniversitesi’nde 8-9 Ekim 2015 tarihinde Proje Künyesi Proje Adı Çanakkale İlinde Sanayi Envanterinin Oluşturulması, Çanakkale İli Sanayisinin Ar-Ge, Yenilikçilik ve Kümelenme Potansiyelinin Araştırılması Yürütücü Kurum Çanakkale Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü Bütçe 62.227,94 TL Hedef Çanakkale İlinin Sanayi Envanterini Oluşturmak, Ar-Ge, Yenilikçilik ve Kümelenme Potansiyelini araştırarak ortaya koymak ve sanayinin gelişmesine katkıda bulunmak 18. Ulusal İktisat Sempozyumu’nda sunulmuştur. Ayrıca portalda bulunan tematik haritalarda deprem noktalarını gösteren modül sayesinde deprem riskinin istatistiksel olarak fazla olduğu bölgelere çeşitli sanayi sektörlerinin imar izin/görüşlerinin verilmesi hususunda kamu kurum ve kuruluşlarına referans teşkil etmesi Çanakkale’de etkin iş birliği ağlarının oluşturulmasına katkı sağlamaktadır. 45 KASIM 2015 PROJELER ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE MEDYA PROJESİ İnsanoğlu gün geçtikçe ve enerji kaynakları yok olmaya yüz tuttukça alternatif enerji kaynaklarına yönelmeye ve bu konudaki bilimsel çalışmalara hız vermeye başladı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik pek çok araştırmanın yapıldığı günümüzde, enerji verimliliği sağlanmasıyla ilgili söylemleri medya metinleri üzerinden inceleyen bir araştırma da çalışma alanı kapsamında katkı sunmayı hedefliyor. TÜBİTAK 3001 destek programı kapsamında yürütülen “Medya ve Enerji: Medyada Enerji Verimliliği İçeren Metinlerin Analizi” (114K092) başlıklı projenin ilk bulguları bu konuda medyanın tutumunu özetler nitelikte. Prof. Dr. Sema Becerikli’nin yürüttüğü ve Prof. Dr. Abdülrezzak Altun ve Yrd. Doç. Dr. Şule Yüksel Özmen’in araştırmacı olarak yer aldıkları projede; basında çıkan haberler, TV ve dergi reklamları ve enerji konusundaki internet haber sitelerinin içerikleri ve söylemleri incelendi. İçerik analizi, eleştirel söylem analizi ve göstergebilim gibi nicel ve nitel araştırma tekniklerinin bir arada kullanıldığı bu kapsamlı araştırmanın sonuçları şöyle özetlenebilir: • Medyada enerji konulu haberlerin en fazla tanıtım ve reklam amaçlı olduğu görülmektedir. Enerji konusunda önlem almaya teşvik edici haberler bunun arkasından gelmektedir. Yazılı basında bu konudaki haberlerin yönelimi halkla ilişkiler kaynaklarına yoğun bir biçimde bağımlı durumdadır. Haber içeriklerinde sıkça enerji içerikli haberlerin bir ürünün ya da şirketin tanıtımını içerdiği saptanmıştır. Ancak haberlerin tamamına yakınında enerji tasarrufu veya 46 KASIM 2015 verimliliğini sağlayan tüm konu, faaliyet, ürün ve hizmetlere yönelik olumlu bir tutum hakimdir. Medya bu konuyu önemsemekte ve olumlu değerler çerçevesinde konuya yaklaşmaktadır. Ayrıca enerji konusundaki politik kararlar ve uygulamalar da sıkça medyada yer almaktadır. Haberlerin manşetten verilmesi, görsellerle (fotoğraf) desteklenmesi de bunun kanıtlarından biri sayılabilir. • Özellikle kış ve sonbahar aylarında enerji tasarrufuyla ilgili haberlerde bir yoğunluk tespit edilmiştir. Ülkemizin ısınma ihtiyacıyla doğru orantılı olarak bu haberlerin ve enerji tasarrufuyla ilgili alınacak önlemlerin medyada sıkça yer aldığı söylenebilir. • Haberde yer alan aktörler haberlerin yapısına uygun olarak politikacılar ve iş adamlarıdır. Haberlerin çok azında STK temsilcileri ve bilim insanlarının açıklamalarına ve görüşlerine yer verilmektedir. Toplumsal olarak bu denli sahip çıkılan ve sosyal sorumluluk alanları içinde önemli bir yer tutan enerji konusundaki bu tablo oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü enerji konusunda faaliyet gösteren pek çok sivil toplum kuruluşu bulunmakta ve enerji verimliliği konusunda faaliyet gösteren üniversitelerimiz hatta tematik liselerimiz bulunmaktadır. Ancak mesele haber aktörü olmaya geldiğinde bu kesimin yok sayıldığını ve haberlerde görüşlerinin alınmadığını ve adlarının geçmediğini görmekteyiz. Bu nedenle haberlerde konuyla ilgili uzman görüşünün (STK temsilcisi, bilim insanı, araştırmacı vs.) çeşitlenmesine ihtiyaç duyulduğu gözlemlenmektedir. • Enerji verimliliği/tasarrufu içeren televizyon reklamlarında ise, rasyonel bir dille tüketicilere ürünlerin enerji tasarrufu sağlayan yönlerinin kazanımları aktarılmaktadır. Bu konudaki reklamların ağırlıklı olarak kadın tüketicilere seslendiği ve kadın karakterlerin televizyon reklamlarında daha sık yer aldığı görülmektedir. Bu reklamlarda enerji tasarrufu sağlamakla ilgili olarak yalnızca kadınların işaretlendiği görülmektedir. Çocuklar ve erkekler bu konudaki söylemlerin dışında bırakılmıştır. Oysa bu konudaki tasarruf uygulamalarının tüm aile fertlerine eşit bir biçimde dağılımını esas alan ve medya söylemini de bu şekilde genişleterek daha çok tasarruf sağlamaya dönük bir dilin geliştirilmesi gereklidir. • Dergi reklamlarının gövdesini oluşturan metinlerin tamamında mükafatlandırıcı ve anlatıcı bir söylem hâkimdir. Reklamlarda mükafatlandırıcı metinler; malın nasıl yapıldığını, ne sağlayacağını ve malı satın alacak tüketicilerin bundan ne fayda sağlayacağını açıklar, iddiada bulunur, menfaatler sunar ve bunları laboratuvar testleri, garantiler ve diğer ispat araçlarıyla destekler. Özellikle malın özellikli rekabet üstünlüğü olduğu yerlerde etkin bir şekilde kullanılır. Hikâye edici ve anlatıcı metinlerde, tüketici/hedef kitle için bir hikâye oluşturulur. Bu hikâyenin içinde kişiler, olaylar, sorunlar vardır. Son aşamada ise çözümler ile ürün ya da hizmet arasında bağlantı kurulur. Araştırmamız sonucu bu iki reklam metin türünün dergi reklamlarında hakim olarak kullanıldığını görüyoruz. Metinlerin bu tarzda örgütlenmesinin temel nedeni ise reklamları okuyan kitlenin rasyonel ve faydacı bir tutumla ya da sorun çözücü bir yaklaşımla metinleri okudukları varsayımına dayanmaktadır. •Televizyon ve dergi reklamlarında enerji tasarrufu/verimliliği konularını vurgulayan reklamların bütüne oranla oldukça az olduğunu görmekteyiz. Reklamlarda bu konunun sıkça vurgulanması tüketici satın alma ve ürün kullanma alışkanlıklarının gelişmesi ve yenilenmesi için önem arz etmektedir. • Enerji konusundaki internet haber sitelerinin içerikleri çeşitli kriterlere göre incelendiğinde ise; sitelerin kendi alanlarında haber vermeye yetkin oldukları görülmektedir. Genel olarak sitelerde haber doğruluğu ölçen kriterlerin ön plana çıktığı söylenebilir. Bu sitelerde reklam ve haber formatı arasındaki çizgi kesin bir şekilde çizilmiştir. Okuyucuların bu ikisini birbirine karıştırması engellenmiştir. İnternet haber siteleri sosyal medyayı aktif biçimde kullanmaktadırlar. • Medyanın bu konudaki söylemine bir bütün olarak bakıldığında, enerji konusunun bireyselleştirildiği, bireysel önlem ve tedbirlere indirgendiği ve toplumsal, ekonomik, siyasal bağlamından yoksun sunulduğu bulgulanmıştır. Enerji tasarrufu sürekli olarak maddi bir kazanç vurgusu içinden verilmektedir. Ancak bu konudaki bağlam bilgisi bütünsel bir biçimde verilmeli ve enerji verimliliğinin/tasarrufunun toplumun geleceği ve ekolojik sistem açısından önemi de belirtilmelidir. Toplumun tüm kesimlerini gerek haber aktörü olarak gerekse tüketici olarak sürece dâhil eden daha kapsayıcı bir söyleme ihtiyaç vardır. 47 KASIM 2015 2015 VERİMLİLİK BİLİM, SANAYİ VE PROJE TEKNOLOJİ ÖDÜLLERİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER* Türk Fizikçi Mete Atatüre Kuantum Gürültüsünü Ölçmeyi Başardı Geçtiğimiz günlerde Kimya dalında Nobel ödülüne layık görülen Aziz Sancar’ın ardından bu kez de Türk fizikçi Doç. Dr. Mete Atatüre bilim dünyasının gündemine oturmayı başardı. 40 yaşındaki fizikçi ölçülmesi imkânsız olarak kabul edilen ışık seviyesinin gürültüsünü (kuantum gürültüsü) ölçmeyi başardı. Işık seviyesinin gürültüsünün karanlıkta dahi her daim var olduğu kabul ediliyordu. Bu karanlıktaki gürültü seviyesi temel olarak ele alınırken Mete Atatüre bu ortama çok az ışık ekleyerek temel seviyenin altına inilebildiğini ispatladı. Çalışmalarında temel atom yerine kuantum nokta denilen yarı-iletken nanomateryal kullandıklarını anlatan Atatüre böylece ışıkta etkileşimi temel atomlara göre 100 kat daha fazla olan bir "süper atom" elde edildiğini söyledi. Bu ölçüm, doğayı ve ışığın doğasını daha iyi anlamak için oldukça önemli bir gelişme olarak kabul edilirken, fizikçiler bu ölçüm için 35 yıldır çalışmalar yürütüyordu. İlkokul yıllarını Türkiye’de 4 farklı okulu değiştirerek tamamlayan Atatüre, ailesinin ABD’ye taşınmasının ardından ortaokulunu ABD’de okudu. Bu yıllarda fizik öğretmeni sayesinde bu alana duyduğu ilgi artarken lise için yeniden Türkiye’ye döndü ve sonrasında Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun oldu. 1998 yılındaki mezuniyetin ardından çalışmalar yürüten Atatüre 2007 yılında ise Cambridge Üniversitesi’nde Atomsal, Mezoskopik ve Optik Fizik Grubu başkanı oldu ve 15 kişilik bir ekiple birlikte bilimsel çalışmalar yürüttü (http://www.donanimhaber.com/). Hacettepe Üniversitesi’nden Yerli Araba Hacettepe Üniversitesi’nin yüzde yüz Türk tasarımı ile ürettiği elektrikli otomobil “EVT S1”i spor görünümü ve deneme sürüşlerindeki performansı ile göz doldurdu. EVT S1’e şimdiye kadar yapılan elektrikli otomobiller arasında seri üretime en uygun araç gözüyle bakılıyor. 3 yıllık çalışmanın eseri olan otomobil satışa sunulduğunda fiyatı 50 bin dolar civarında olacak. 30 Dakikalık Şarjla 300 Km Yol Katedebiliyor! EVT S1, tamamen elektronik sisteme sahip ve otomatik vitesli. Bataryalar zarar görmesin diye son hızı 180’e limitlenen araç, 0’dan 100 km’ye 7,5 saniyede ulaşıyor. Türk icadı elektrikli otomobil 1050 kg. ağırlığa sahip. 35 kw/saat batarya kapasitesi olan otomobilin normal batarya şarj süresi 10 saat olup hızlı şarj süresi ise 30 dakika 141 beygir motor gücüne sahip EVT S1’in ön ve arka süspansiyon sistemi, Türkiye şartlarına uyum sağlaması için çift salıncaklı yapıldı. Toplam 350 litrelik 2 adet bagaja sahip araç 90 km/saat hızla 300 km mesafe gidebiliyor. İstanbulAnkara arasını 18 liralık elektrik enerjisi ile alabiliyor. * Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Tuba Demir Doğan, Kezban Akkurt, Neriman Bozca, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan Gökçeoğlu tarafından hazırlanmıştır. 48 KASIM 2015 Parçaları Hacettepe, Ostim ve İvedik’te Üretildi! Aracın parçalarının büyük kısmı Hacettepe Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği laboratuvarında, Ostim ve İvedik Organize Sanayi Bölgeleri’nde üretildi. EVT S1, Türkiye’ye Amerika’dan 150 bin dolara satılan elektrikli otomobil ile benzer özellikler taşıyor. Görücüye çıktıktan sonra seri üretim onay belgesi alarak seri üretimi bekleyecek otomobile yatırımcıların ilgisinin de yoğun olacağı düşünülüyor. Belge alındıktan sonra ilk etapta bin adet üretilip piyasaya sürülecek. Spor elektrikli arabanın, makam ve dört kapılı aile modelleri üzerinde çalışan mucit ekip 1,5 ay içinde elektrikli otomobilin ikincisini tamamlamak için gizlilik içinde çalışıyor (http://www.sabah.com.tr). Temiz Enerji Kaynakları Kömür ve Gaz Gibi Alternatiflerden Daha Ucuz Olmak Üzere Dünya yenilenebilir enerjiye adaptasyon sürecinde. Ancak bu sürecin önündeki en büyük engel ise yüksek maliyetler. Özellikle rüzgâr tribünleri ve güneş panelleri uzun vadede kazanç sağlasa da kurulum sırasında yüksek maliyet gerektirmeleri birçok kişinin tercih etmesini engelliyor. Bloomberg’in yaptığı yeni bir finans araştırması ise enerji seçeneklerinin tüm masraflar dâhil edildiğinde ne kadar maliyete sahip olduğunu ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre güneş ve rüzgâr enerjisinin maliyeti gaz ve kömür enerjisini yakalamak üzere. Global anlamda yapılan araştırma dünya çapında ortalama rüzgâr enerjisi maliyetinin 83 Dolar megawatt/saat olduğunu gösteriyor. Güneş enerjisinde ise bu rakam artarak megawatt/saat başına 122 Dolar olarak belirlenmiş. Çevreyi kirleten ve yenilenemeyen kömür enerjisine geldiğimizde bu rakam megawatt/saat başına 72 Dolar olarak ölçülüyor. Gaz tribünlerinde ise aynı oran için rakam 82 dolar. Yani rüzgar enerjisi maliyetiyle neredeyse aynı. Su üzerine kurulan rüzgâr tribünleri (megawatt/saat için 174 Dolar) ve deniz enerjisi (megawatt/saat için 400 Dolar) ise hala yüksek maliyetleri nedeniyle tercih edilmiyor. Maliyetler şimdiden birçok kurum veya ülke için karşılanabilir durumda. Ancak Çin gibi dünyanın üretim merkezinde bir kaç Dolar bile gün sonunda büyük faturalara sebep olabilir. Bu nedenle fiyatların biraz daha aşağı inmesi gerekiyor. Diğer enerji kaynaklarından ucuz olduğu takdirde yenilenebilir enerjinin kullanılmaması için başka bir sebep kalmayacak (http://www.donanimhaber.com/). Araştırmacılar Mantardan Pil Üretti ABD’li araştırmacılar Portabella mantarlarını kullanarak, halen mobil telefonlarımızın bataryasında bulunan grafitlerin yerine geçebilecek Lityum-iyon pili üretmeyi başardılar. Bu piller bataryalarımızın şarj ömrünü uzatabilecek türden ve geleneksel bataryalara göre daha uzun süre dayanabiliyor. Mantardan bataryaları yapmak daha kolay, daha ucuz ve biyolojik olarak daha kolay ayrışabilir türden. 2020 yılına kadar 6 milyon elektrikli araç üretilmesinin planlandığı düşünüldüğünde bataryalara olan talebin artacağı düşünülüyor ve bu çevre için de büyük bir fark yaratacak (www.sciencealert.com). 49 KASIM 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) 4. KÜRESEL KAYNAK VERİMLİLİĞİ VE TEMİZ ÜRETİM AĞI KONFERANSI VE DÜNYA KAYNAKLAR FORUMU 12-16 EKİM 2015 TARİHLERİNDE İSVİÇRE’NİN DAVOS ŞEHRİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ Verimlilik Genel Müdürlüğü (VGM), Birleşmiş Milletler Sınaî Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ile Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından birlikte yönetilen Küresel Kaynak Verimliliği ve Temiz Üretim Ağı’nda (The Network for Resource Efficient Cleaner ProductionRECPnet), 2013 yılı Mayıs ayından bu yana Türkiye’yi gözlemci üye statüsünde temsil etmektedir. Ulusal Temiz Üretim Merkezi fonksiyonunu üstlenen TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Merkezi de, RECPnet ağında 2014 yılından beri gözlemci üye olarak temsil edilmektedir. RECPnet; küresel düzeyde, kaynak verimliliği ve temiz üretim alanında hizmet sağlayan 70’in üzerindeki kuruluşu bir araya getirmektedir. Bu ağın amacı, gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ülkelerinde, kaynak verimli ve temiz üretimin daha etkin ve yaygın bir şekilde uygulanmasının kolaylaştırılmasıdır. RECPnet üyeleri; çevresel, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilir olan bir endüstriyel üretim modeli kapsamında çalışmalar yürütmektedir. RECPnet ağı kapsamında yer alan ülkeler, bölgesel olarak; Arap Bölgesi, Afrika Bölgesi, Asya Pasifik Bölgesi, Latin Amerika ve Karayipler Bölgesi ile Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesi olarak gruplanmıştır. Bölgesel oluşumlar sayesinde, ağ ve bilgi paylaşımının daha yerel bir düzeyden başlaması amaçlanmaktadır. Türkiye’nin de gözlemci 50 Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Selin Engin üye olarak yer aldığı Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesindeki diğer ülkeler; Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Hırvatistan, İsrail, İsviçre, Karadağ, Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moldova Cumhuriyeti, Romanya, Rusya, Sırbistan, Özbekistan ve Ukrayna’dır. Bu kapsamda Bakanlığımız adına VGM’den Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Selin Engin 12-16 Ekim 2015 tarihleri arasında İsviçre’nin Davos şehrinde gerçekleştirilen “4. Küresel Kaynak Verimliliği ve Temiz Üretim Ağı Konferansı” ve eş zamanlı olarak gerçekleştirilen “Dünya Kaynaklar Forumu”na katılım sağlamıştır. 4. Küresel Kaynak Verimliliği ve Temiz Üretim Ağı Konferansı’nın odak alanları; kaynak verimliliği ve temiz üretim alanındaki örnek uygulamaların paylaşılması yoluyla yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesidir. Konferans’ta ele alınan spesifik konular ise döngüsel ekonomi, düşük karbonlu üretim, kimyasalların yönetimi, su kaynakları, eko-endüstriyel parklar, atık yönetimi ve toplumsal cinsiyettir. Konferans, üst düzey yöneticileri, önde gelen uluslararası kaynak verimliliği ve temiz üretim uygulayıcılarını, kalkınma ve finans uzmanları yanında temiz üretim uzmanlarını bir araya getirmiştir. KASIM 2015 Konferans kapsamında, RECPnet üyesi ülkeler bir araya getirilerek, kaynak verimli temiz üretim politika ve uygulamalarının değerlendirilmesi, yaygınlaştırılması ve artırılmasına yönelik bilgi paylaşımı sağlanmıştır. Söz konusu konferans kapsamında 12 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesel Toplantısı’nda, Selin Engin tarafından VGM’nin temiz üretim alanında yürüttüğü faaliyetleri anlatan bir sunum gerçekleştirilmiştir. Aynı toplantıda ayrıca, TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nü temsilen katılım sağlayan Araştırmacı Ceren Tosun tarafından Enstitü’nün yürüttüğü kaynak verimliliği ve temiz üretim projeleri katılımcılarla paylaşılmıştır. Konferans’ın son gününde, RECPnet başkanlığı ile ağ kapsamında yer alan 5 bölgenin yöneticiliği için tam üyeler arasından seçimler yapılmıştır. Türkiye’nin içinde yer aldığı Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesi yöneticiliğine Romanya Ulusal Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Merkezi Müdürü Aida Szilagyi seçilmiştir. RECPnet başkanlığına ise yapılan oylama ile Peru Temiz Üretim Merkezi Direktörü ve aynı zamanda Latin Amerika ve Karayipler Bölgesinin yöneticisi olan Marcos Alegre getirilmiştir. RECPnet ve konferans ile ilgili bilgilere www.recpnet.org adresinden ulaşılabilmektedir. Davos’ta “4. Küresel Kaynak Verimliliği ve Temiz Üretim Ağı Konferansı” ve eş zamanlı olarak 12-14 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen ve İsviçre Hükümeti’nin ev sahipliği yaptığı Dünya Kaynaklar Forumu, çeşitli hükümetler ve hükümet dışı organizasyonlar ile iş dünyası tarafından desteklenmiştir. Dünya Kaynaklar Forumu’na 108 ülkeden 600’ün üzerinde temsilci katılım sağlamıştır. 2015 Dünya Kaynaklar Forumu’nun teması “Kaynak Verimliliğinin Döngüsel Ekonomi ile Artırılması” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamdaki temel konular; “döngüsel ekonomi ve ayrışma”, “teknolojik inovasyon, iş ve finans”, “kaynak kullanımı için hedefler”, “göstergeler ve karşılaştırmalar” ve “yaşam biçimleri ve eğitim”dir. Forum; genel toplantılar yanında eş zamanlı çalıştay ve bilimsel oturumlardan oluşan çok sayıda etkinliği kapsamıştır. 2015 Dünya Kaynaklar Forumu ile ilgili detaylı bilgiye http://www.wrforum.org/events/wrf-2015/ adresinden ulaşılabilir. 51 KASIM 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) UNDP İLE YÜRÜTÜLEN “KOBİ’LERDE ENERJİ VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ KULLANIMININ TEŞVİK EDİLMESİ PROJESİ” PAYDAŞ TOPLANTILARI İSTANBUL VE ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programlarından “Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı” çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte geliştirilen ve Küresel Çevre Fonu’na (GEF) sunulan Proje kapsamında detaylı istişare ve paydaş toplantıları, 28 Eylül - 2 Ekim 2015 tarihleri arasında İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirildi. Hazırlık çalışmaları kapsamında, projede görevlendirilen üç kıdemli uzman Roland Wong, Egbert Liese ve Tülin Keskin ile 52 UNDP sorumluları Necmettin Tokur ve Birce Albayrak Coşkun’un da aralarında bulunduğu heyet, VGM yetkililerinin de katılımıyla proje paydaşlarına bir dizi ziyarette bulundu. KOBİ’lerde kullanılan verimsiz elektrik motorlarının piyasa dönüşümü ile daha verimli hale getirilmesini sağlamak üzere VGM tarafından yürütülen KOBİ’lerde Enerji Verimli Elektrik Motorlarının Kullanımının Teşvik Edilmesi Projesi”; beş bileşenden oluşmaktadır: 1. Türkiye'de yeni ve mevcut motorların enerji verimli hale getirilmesi için ilgili yasal çerçevenin güçlendirilmesi, 2. Elektrik motoru sektörü için uygun yönetişim ve bilgi altyapısının geliştirilmesi, 3. TSE motor test laboratuvarlarının test imkânlarının geliştirilmesi, 4. Tek elden uygulanan bir mali destek mekanizmasının geliştirilmesi 5. Kapsamlı farkındalık ve eğitim programı uygulanması. Bu bileşenlerin paydaşlar nezdinde detaylı görüşülmesi amacıyla gerçekleştirilen KASIM 2015 toplantıların İstanbul ayağında ilk ziyaretler 28 Eylül 2015 tarihinde bankalara yönelik olarak düzenlendi. Türkiye Halk Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ve Garanti Bankası’na yapılan ziyaretlerde proje uzmanları tarafından projeyle ilgili bilgilendirme yapılarak, bankaların enerji verimliliği etütleri, enerji verimliliğine yönelik KOBİ’ler tarafından yapılan yatırımlara yönelik sağladıkları finansal araçlar ve koşulları hakkında bilgi alındı. Proje heyetinin, elektrik motoru üreticileri ve önde gelen enerji verimliliği danışmanlık firmalarının projenin çeşitli bileşenlerine ilişkin değerlendirmelerinin ve projeye olası katkıları hakkındaki görüşlerinin alınması amacıyla 29 Eylül’de düzenlediği toplantı ise İstanbul’da UNDP Bölge Ofisi’nde gerçekleştirildi. Proje heyeti dışında yerli motor üreticileri ve EVD firmalarının da katılım sağladığı toplantıda, firmalar sektördeki deneyimleriyle elde ettikleri çıkarımları ve projeye dair önerilerini de proje uzmanları ile paylaştı. Aynı gün öğleden sonra İstanbul Sanayi Odası yetkililerini yerinde ziyaret eden heyet, yetkililerle yaptığı görüşmede İSO’nun projeye sağlayabileceği katkılarla ilgili bilgi aldı. İstanbul’daki toplantıların sonuncusu, 30 Eylül tarihinde TSKB ile gerçekleştirildi. Proje uzmanları, VGM uzmanı ve TSKB yetkililerinin katılım sağladığı toplantıda proje içeriği paylaşılarak, TSKB’nin enerji verimliliği alanındaki çalışmaları ve sağladığı finansal destekler ile ilgili bilgi alındı. Toplantıların Ankara ayağı Verimlilik Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde 1 Ekim 2015 tarihinde gerçekleştirilen toplantıyla başladı. Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol Mete’nin başkanlığında yapılan toplantıda proje heyetine ek olarak Sanayi Genel Müdürlüğü ve Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü ile Türk Standartları Enstitüsü Gebze Motor Test Laboratuvarı’ndan temsilciler de hazır bulundu. Proje bileşenlerinin değerlendirildiği toplantıda test laboratuvarı imkânları, motor denetimleri, Kayseri’de yürütülecek olan motor dönüşümü pilot projesi gibi konularda değerlendirmelerde bulunuldu. Toplantılar kapsamında proje heyeti OSTİM OSB’de faaliyet gösteren bir KOBİ’ye ziyarette bulundu. Bu ziyaret kapsamında, enerji verimliliği, temiz üretim ve söz konusu proje hakkında bilgiler verilerek işletmenin bu konular hakkında görüşü alındı. Sonrasında işletmenin atölyesi görülerek atölyede bulunan elektrik motorları incelendi. İşletme ziyareti sonrasında proje heyeti Ankara Sanayi Odası’na geçti. Bu ziyaret kapsamında, VGM Genel Müdürü Anıl Yılmaz genel olarak proje hakkında bilgilendirmede bulundu. ASO Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir ve ASO Genel Sekreteri Yavuz Cabbar’ın da katılım sağladığı toplantıda Temelli ve Sincan OSB’lerde yürütülen çalışmalar özetlenerek olası finansman model önerileri ele alındı. Toplantıya ASO 1. OSB’den enerji yöneticileri ile motor üreticilerinden temsilciler de katılım sağladı. 2 Ekim tarihinde gerçekleştirilen toplantıların ilki KOSGEB’de yapıldı. Toplantıda KOBİ Araştırmaları Daire Başkanlığı ve Eğitim Danışmanlık Müdürlüğünden yöneticiler ile Türkiye Kalkınma Bankası, OSTİM OSB ve TOSYÖV’den de temsilciler hazır bulundu. KOSGEB yöneticilerinin destek programlarının yapısı ve işleyişi hakkında proje uzmanlarına bilgi verdiği toplantı diğer paydaşların da bileşenler üzerindeki değerlendirmeleri ile devam etti. KOSGEB’de gerçekleştirilen toplantının ardından, yine 2 Ekim tarihinde Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz başkanlığında kapanış toplantısı yapıldı. Toplantıda, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen tüm paydaş görüşmeleri genel olarak değerlendirildi. Söz konusu toplantılarda, gelen görüşler kapsamında proje için uygun olduğu düşünülen modeller üzerinde tartışılarak; projenin bundan sonraki adımları belirlendi. Toplam süresi beş yıl olarak belirlenen ve 3,75 milyon dolarlık kısmı GEF katkısı olmak üzere kurumların ayni katkıları ile yaklaşık 30 milyon dolar bütçeye sahip olan projenin detaylı proje dokümanı Mayıs 2016 tarihinde GEF Konseyine sunulacak. 53 KASIM 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) UNEP’TEN YENİ RAPOR: “ÜRÜNLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK BİLGİLENDİRMESİ: MEVCUT DURUM VE GELECEK” Özlem DURMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Birleşmiş Milletler Çevre Programı Teknoloji, Sanayi ve Çevre Bölümü (UNEP DTIE) Haziran 2015 tarihinde “Ürünlerin Sürdürülebilirlik Bilgilendirmesi: Mevcut Durum ve Gelecek” Raporunu yayımladı. Ürünlerin sürdürülebilirliğine ilişkin bilginin nasıl üretildiği ve paydaşlara nasıl aktarıldığını araştırmak amacıyla hazırlanan Rapor, öncelikle bu bilgiyi anlamaya ve aktarmaya yönelik temel güçlükler üzerine odaklanıyor. Rapora göre, ürün sürdürülebilirliği bilgisinin karmaşıklığının temelinde bir ürünün sürdürülebilirliğine atfedilen özelliklerin genellikle gözle görülmez oluşu yatıyor. Rapor bu konuyu kendinden örnekle şöyle açıklıyor: Herhangi bir okuyucu UNEP Raporu’nun basılı versiyonunu eline alıp okumaya başladığında, okumakta olduğu raporun çevresel etkileri; okuyucunun ilk bakışta fark edebileceği bir konu olmayıp kişinin ancak raporun yaşam döngüsü hakkında kısa bir fikir yürütmesi ile raporun yazarlarının bilgisayar, elektrik ve internet kullandığı, baskı işlemleri için kağıt, mürekkep ve enerjiye gereksinim olduğu, raporun geri dönüşümünün de birtakım çevresel etkiler yaratabileceği üzerine düşünebilmesiyle anlaşılabilecek bir konu. Rapor örneğinin basitliğini dikkate aldığımızda, tüketicinin milyarlarca farklı ürünün yaşam döngüsü hakkında fikir yürütebilmesini beklemek yerine, bir sürdürülebilirlik ölçü biriminin veya 54 KASIM 2015 aracının geliştirilmesine yönelik çaba ve isteklerin yoğunluğu anlam kazanıyor. Bu çabanın temelinde ise ürettiğimiz her şey ve gerçekleştirdiğimiz her eylemin yaşam döngüleri boyunca açığa çıkan emisyonları ve kaynak kullanımını (hatta bazen sosyal etkileri de) ve bunların değer verdiğimiz her şey (söz gelimi sağlığımız, ekosistem, gelecek kuşakların kaynak ihtiyacı) üzerindeki etkilerini anlayabilme isteği yatıyor. Bu istek de oldukça karmaşık bir problemi doğuruyor: Milyarlarca farklı ürünün yaşam döngüsü zincirlerindeki her bir aşamayı nesnel olarak nasıl anlayacağız? Her bir emisyonun umursadığımız her şey (sağlığımız, ekosistem, gelecek kuşaklar) üzerindeki etkilerini açıklayan çevresel mekanizmayı nasıl anlayacağız? Rapora göre bu karmaşıklığı aşmanın tek yolu, gerçek ölçümlerin bir ölçüde sapmasına neden olabilse de konuyu uygun bir model ile basitleştirmek. Bu yüzden de asıl ve en temel güçlük, karmaşıklığı azaltırken sapmaları ve belirsizlikleri minimize edebilen etkin bir model bulabilmek. Bu arayışlar, 1980’li yılların sonunda, 1960’ların kaynak ve çevresel profil analizlerinden ilham alan ve Yaşam Döngüsü Değerlendirme (YDD) olarak adlandırılan bir yaklaşımın geliştirilmesi ile sonuçlanıyor. Yine Rapora göre YDD kavramı, ürünlerin sürdürülebilirliğine ilişkin değerlendirmelerden elde edilen tüm bilgilerin temelini oluşturuyor. Rapor ayrıca, YDD sonuçlarını hedef kitleye anlamlı bir biçimde aktarmanın güçlüğünü ve içerdiği muğlaklık ve belirsizlikleri aşmak için geliştirilen ve değerlendirmeleri basitleştirmeyi ya da standardize etmeyi amaçlayan bir dizi ardıl araç ve yaklaşımın varlığına da dikkat çekiyor. Raporda, 1990’lı yıllardan günümüze kadar ürünlerin sürdürülebilirlik bilgilendirmeleri için kullanılan yöntemler incelenerek, bu yöntemlerin tam YDD çalışmaları ya da kısmi YDD çalışmalarını içeren bazı ardıl araç ve yaklaşımlardan oluştuğu belirtiliyor. Ardıl araç ve yaklaşımlar; Çevresel Ürün Beyanları (Environmental Product Declaration, EPD), Ürün Kategori Kuralları (Product Category Rules, PCRs), tek bir konuya odaklanan ayak izi çalışmaları (karbon ayak izi, su ayak izi vb.) ve tanınmış bazı etiketleme sistemleri olarak gruplanıyor. Nihai ve ortak amaçları ürün sürdürülebilirlik bilgisini oluşturmak olan bu yöntemlerin tamamı ile kilit noktaları belirlemek, iyileştirme olanaklarını açığa çıkarmak, ölçmek, paylaşmak, iletişim kurmak ve çevresel etkileri yönetmek hedefleniyor. Rapor ayrıca bu yöntemleri bilimsel altlık ve iletişim kolaylığı açısından da değerlendiriyor. Rapora göre bilimsel altlığı kuvvetli olan yöntemler sırasıyla tam YDD çalışmaları ve Ürün Kategori Kuralları iken, iletişim kolaylığı açısından kuvvetli yöntemler ise tanınmış eko etiketler ve ayak izi çalışmalarından oluşuyor. Ana paydaş grupları, ufukta görünen yeni oyuncular ve olası yenilikler de raporda dikkate alınan konu başlıklarından birini oluşturuyor. Ana paydaş gruplarını oluşturan kesimler ve ürün sürdürülebilirlik bilgilendirmesi konusundaki rolleri şu şekilde özetleniyor: 1) Tüketiciler (ve tüketici dernekleri): Hangi bilgilerin güvenilir olduğunu ayırt edebilmek, ürünleri tüketirken bu bilgileri dikkate almak, yeni tüketim alışkanlıkları benimsemek ve marka sadakati konusunda tutum değişikliklerine gitmek. 2. Sivil toplum örgütleri, basın, sosyal medya: Yanlış/yanıltıcı bilgilendirme veya beyanların (greenwashing) takipçisi olmak, üreticiler ile etkileşime geçerek iyileştirmeler için ilham vermek, standartların belirlenmesine katkıda bulunmak. 3. Etiketleme/belgelendirme kuruluşları: Ürün grupları için kriterler geliştirmek, etiketleme/belgelendirme hizmetleri vermek ve bu etiket/belgelerin denetim ve kontrolünü sağlamak. 4. Markalar ve satıcılar: Ürünlerinin rekabet koşullarını anlamak, pazarlamada sürdürülebilirlik kavramını kullanmak, iyileştirme/geliştirme planları uygulamak. 5. Tedarikçiler: Veri sağlamak, daha sürdürülebilir tedarik yöntemleri kullanmak, tedariği sağlanan ürünlere ilişkin değerlendirmeleri kontrol etmek. 6. Araştırmacılar ve danışmanlar: Yeni yöntemler, veri tabanları ve yazılımlar geliştirmek, üreticilerin sürdürülebilirlik programlarını uygulayabilmesine yardımcı olmak. 7. Kamu kurumları: Ulusal sürdürülebilirlik politikaları ve ürün politikaları oluşturmak ve uygulamak, şeffaf bir piyasa oluşumunu desteklemek, ticaretteki engelleri kaldırmak. Rapora göre tüketicilerin sürdürülebilir tüketim konusundaki algı ve davranışları dünya çapında büyük farklılıklar gösteriyor. Greendex 2014 Araştırması’nın sonuçlarına göre, yeni gelişmekte olan ülkelerdeki tüketicilerin sürdürülebilir tüketim performansı gelişmiş ülkelerdeki tüketicilere kıyasla daha yüksek. Çin, Hindistan, Brezilya ve Arjantin’deki tüketiciler çevre konusunda daha duyarlı ve çevre üzerindeki etkileri ve sorumluluklarının daha fazla bilincinde, dolayısıyla çevre dostu ürünlerin satışı 55 KASIM 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) gelişmekte olan ülkelerde (özellikle Brezilya’da) daha yüksek. Toplam 18 ülkede yürütülen Greendex Araştırması’na göre, 2014 yılında 2012 yılına kıyasla tüketicilerin çevre dostu tüketim alışkanlıkları 9 ülkede artarken 5 ülkede azalmış. Araştırmaya konu ülkelerin tamamına yakınında kullanılmış ürünlere olan tercihlerde artış gözlenmiş ancak yine de tüketicilerin yeni ürünlere talebi kullanılmış ürünlere olan talepten daha yüksek. 18 ülkeden 17’sindeki tüketiciler bozulan/kırılan ürünleri yenisiyle değiştirmek yerine tamir ettirmeyi ve tek kullanımlık ürünler yerine yeniden kullanılabilir ürünleri tercih ettiklerini beyan etmiş. 2014 yılında kullanılmış ürünlere yönelik talebin en yüksek olduğu ülkeler Amerika ve Fransa iken en düşük olduğu ülke ise Rusya olmuş. Ancak yine Rapor’a göre, diğer bazı çalışmalar ise ürünlerin sürdürülebilirliğine ilişkin yoğun bilgilendirme bombardımanının tüketicide kafa karışıklığı yaratabildiği ve tüketicinin konuya ilişkin ilgili tutumunu şüpheli hatta güvensiz bir tutum ile değiştirebildiğini gösteriyor (WEF 2009, Consumer International 2009). Örneğin 2007 tarihli Ipsos Reid Raporu, ABD ve Kanada’daki tüketicilerin ürünlerini “yeşil” ya da “çevre dostu” olarak niteleyen markalardan kaçındıkları ve ABD’deki tüketicilerin % 70’inin bu iddiaları sadece bir pazarlama taktiği olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Avrupa’da ise ABD ve Kanada’ya kıyasla daha iyimser bir tutum gözlemlense de tüketicilerin devletin zorunlu etiketler ve standartlar yoluyla konuya müdahil olmasını talep ettiği belirtiliyor. Avrupa Komisyonu’na göre tüketicilerin % 72’si zorunlu karbon etiketlerini tercih ediyor. 56 Raporun hazırlanması sırasında, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu ve gelişmekte olan 10 farklı ülkede gerçekleştirilen saha çalışmalarının sonuçları, bu ülkelerdeki tüketicilerde genel bir şüphe ve güvensizliğin varlığına işaret ediyor. Örneğin Türkiye ve Hindistan’daki tüketiciler, çevre dostu ürünleri, gerçekte durum böyle olmasa bile, düşük performans ve yüksek fiyat ile ilişkilendiriyor. Rapora göre, ürünlerin sürdürülebilirliği konusundaki mevcut etiket ve standartların fazlalığına rağmen kalite, kesinlik ve tutarlılıktan yoksun yeni araç, yöntem ve standartların giderek artması tüketicide daha fazla kafa karışıklığına neden olarak sorunu daha da derinleştiriyor. Sadece bu Rapor kapsamında incelenen 206 araca, Eko-etiket Endeksi ile izlenen 459 etiket ve Uluslararası Ticaret Merkezi’nin KASIM 2015 Mevcut araçların % 81’i profesyonel kullanıcıları hedef alırken sadece % 12’si tüketicilerin kullanabileceği biçimde geliştirilmiş. Bu da profesyonel amaçla kullanılan araçlara olan talebin yüksekliğini ve tüketicinin hazır bilgiyi tercih ettiğini gösteriyor. Öte yandan, profesyonel araçların sayıca fazlalığı bu piyasanın henüz emekleme döneminde olduğunu gösteriyor ve geniş çaplı bir kriz ve durgunluğun bu sayıyı düşürebileceği beklentisini yaratıyor. Raporda özellikle, daha az sayıda standardize edilmiş ve etkili aracın varlığına ihtiyaç duyulduğunun altı çiziliyor. Raporun sonuç bölümünde ise ürün sürdürülebilirlik bilgisinin karmaşıklığı ve paydaşların farklı çıkarları dikkate alındığında, mevcut araç / yöntem / etiket / standartların sayıca fazlalığı ve birbiriyle uyumsuzluğunun kafa karışıklığına ve etkinsizliğe neden olduğu belirtilerek konuya ilişkin gelecekteki çalışmalar için dört tavsiye sunuluyor: Standartlar Haritası ile izlenen 170’in üzerinde standart eklenince günümüzde ürünlerin sürdürülebilirliği ile ilgili piyasada 600’den fazla aracın olduğu tahmin ediliyor. Bu araçların sayısının fazlalığı konuya verilen önemden ziyade, bölünmüşlüğün, olgunlaşmamışlığın ve mutabakat eksikliğinin bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Tavsiye 3 (Uyumlu Bir Küresel Vizyon): Konuyla ilgili uluslararası çalışmalara yeni gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerin temsilcilerinin daha fazla dâhil edilmesinin sağlanmasına ve sorunların çözümüne ilişkin dünyanın tüm bölgelerinin görüşünü yansıtacak bir dengenin kurulmasına ihtiyaç vardır. Tavsiye 4 (Çok Bilgi Daha İyi Bilgi Değildir): Çok bilginin az bilgiden daha değerli olduğu ve eko-etiketlerin tek çözüm olduğu görüşünün terk edilmesine, bunun yerine tüketici için anlamlı ve güvenilir bilginin ne olduğu konusunda uluslararası bir diyalog sürecinin geliştirilmesine gereksinim vardır. Raporun tamamına http://www.unep.org/publications/ adresinden erişilebilir. Tavsiye 1 (Liderlik Gereksinimi): Ulusal hükümetler, özel sektör girişimleri, farklı araçların kullanıcıları ve yöneticileri gibi farklı paydaşları temsil eden ve çıkarlarını uyumlaştıran, oyunun temel kuralları konusunda fikir birliği oluşturan çok taraflı bir organizasyonun liderliğine ihtiyaç vardır. Tavsiye 2 (Yaşam Döngüsü Perspektifi): Konuyla ilgili belli başlı kuruluşların, çalışmaların uyumlaştırılabilmesi için yaşam döngüsü bazlı prensipleri kriter olarak benimsemeleri yönünde teşvik edilmeleri gerekmektedir. 57 KASIM 2015 SUMMARY 5th NATIONAL PRODUCTIVITY CONGRESS th 5 National Productivity Congress Held in Ankara 5th National Productivity Congress, which has been organized by the Ministry of Science, Industry and Technology, has been held in Ankara in October 6-7 at Bilkent Hotel Conference Centre. Fikri Işık, the Minister of Science, Industry and Technology, Prof. Dr. Ersan Arslan, the Undersecretary of the Ministry, employees and directors, representatives of public and private sector, academicians and the students attended the congress. The congress started with the opening speech of Minister Fikri Işık and Anıl Yılmaz, Director-General for Productivity. After the opening speeches, Dean of Bilkent University Faculty of Economics and Administrative Science, Prof. Dr. Erinç Yeldan, made a speech about ‘Sustainable Regional Development in Turkish Economy’. Yeldan mentioned three hypotheses in his speech as follows: ‘1) After 1950’s long term growth trend of Turkish economy has a downward trend. 2) Trade and industrial strategies of a country have to conform to each other due to the most important hypothesis of development economics regarding ‘trade strategy of a country is industrial strategy of that country’. 3) As opposed to popular belief, Turkey is not in middle income trap. 17 sessions were organized and 62 papers were presented in the related sessions. The headings of the sessions were as follows: ‘Organizational Dynamics and Productivity’, ‘Life Cycle Analysis Practices in Turkey’, ‘Pubic Administration and Productivity 58 in Practice’, ‘Productivity in SME’s’, ‘National, Regional and Sector-specific Productivity Analyses’, ‘Public Administration and Productivity’, ‘The Factors Determining Labour Productivity- 1’, ‘Energy Efficiency Practices in Various Sectors’, ‘Productivity and Occupational Health & Safety’, ‘The Factors Determining Labour Productivity- 2’, ‘Energy Efficiency in Industry and the Best Practices’, ‘Productivity Discussions within the context of Social Policy’, ‘The Future of Industry and New Technologies’, ‘Resource Efficiency Potential of Turkey’s Manufacturing Industry and the Best Practices’, ‘Instruments of Policy Making and Policy Implementation’, ‘Conceptual Discussions about Productivity’ and ‘Cleaner Production Model Implementations’. National Productivity Movements and Productivity Research in Turkey After the second half of the last century, it is frequently mentioned that productivity is not only an instrument of providing economic gains by efficient and rational use of production factors; but also it is the most appropriate approach as development strategy ensuring sustainable development and growth. To illustrate, participant countries in 7th Productivity Congress organized in Kuala Lumpur in 1990 had a common anticipation and consensus for our day stating the idea of ‘starting from early 2000’s productivity approach would not be crucial in economic life but also in political life and successful leaders and politicians would arise from the people who contribute to productivity movement of their country.’ For productivity to have the power to effect and transform all spheres of life, constitution of a productivity movement at the national level is required. The success of this movement depends on ensuring active participation of all segments of society. The aim of this movement is to provide social and economic development by means of productivity growth. National productivity movement can be defined as an initiative needs to be carried out in cooperation and consensus of the all segments of the society-government, business world, employees, workers, trade unions, educational institutions, universities, scientific institutions, nongovernmental organizations, local authorities, public and private institutionsand their active participation is a requirement. Stakeholder Meetings of ‘Encouraging Use of Energy Efficient Electric Motors in SME’s Project’ that is carried out with UNDP held in Ankara and İstanbul Stakeholder meetings of the project that has been developed together with UNDP (United Nations Development Programme and presented to GEF (Global Environment Fund) within the context of ‘Development of Energy Efficiency Program’, which has been one of the ‘10th Development Plan Prior Transition Programs of the Ministry of Science, Industry and Technology’ was arranged between September 28-October 2, 2015 in Ankara and İstanbul. ‘Encouraging Use of Energy Efficient KASIM 2015 Electric Motors in SME’s Project’ that has been carried out by Directorate General for Productivity with the aim of transformation of inefficient electric motors in industry for productivity growth in SME’s has five components. These components can be summarized as ‘empowerment of related legal framework for transition of new and existing electric motors to energy efficient motors’; ‘development of convenient governance and information infrastructure for electric motor sector’; ‘improvement of motor testing facilities of TSE (Turkish Standards Institute) motor laboratories’; ‘development of a central financial support mechanism’; and ‘implementation of a comprehensive training and awareness program’. • Analysis of the tools and initiatives landscape in developed and developing countries.” New Report from UNEP: ‘Product Sustainability Information: State of play and way forward”. The report investigates the four main aspects that determine the way in which information about sustainability is generated and how consumers and other stakeholders are informed. These four aspects are stated as follows: • The fundamental challenges around understanding and communicating sustainability information of products and the current landscape of sustainable product information tools. • The main stakeholder groups and potential “game changers” or innovations on the horizon. • The mechanisms, incentives and drivers that create this landscape. 59 İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Bazında En Yüksek Üç Sektör, 2012 (Nace Rev. 2) (1000 TL) The Highest Three Sectors Based on Turnover Per Employee Value According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2012 (Nace Rev. 2) (1000 TL) KASIM 2015 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS 61 KASIM 2015 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey KASIM 2015 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2013) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2013) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI 63 KASIM 2015 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Resmi İstatistik Kalite Belgesi Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS Resmi İstatistik Kalite Belgesi