Ve Amerika bir gün keflfedilecektir
Transkript
Ve Amerika bir gün keflfedilecektir
mustafa ibakorkmaz SENARYO Mekan/Zaman: Da¤larda kendine ördü¤ün koza y›rtt›¤›n örümcek a¤lar› ve do¤may› bekledi¤in devletin rahminde dün bugün ve yar›n denilen arz›n daniskas› az kullan›lm›fl flehir mobilyalar› tekrar›ndan b›k›lan yaln›zl›k flark›lar› sokak lambas›n›n alt›nda bir bank, metrekaresi ad›mlara sabit bir avlu ve zaman ne zaman ya¤mur ya¤›yorsa o ö¤leden sonras› Jenerik: Tükenmez kalemler tükenir ne yazd›¤›n› bilmez! kelimeler de... Kad›n: Görmedi¤ini gören duymad›¤›n› duyan ve bize göz kulak olan flefkat yans›yor dolunaydan içinden yaflad›¤› gerçek d›fl›ndan kuflat›yor insan›. yazg›m›z ›slatsa da k›salan saçlar›m›z› sevgiyle kucaklar m›s›n gerçekten beklemeyi Adam: Serseri gençli¤imin izini sürdüm uslanmaz bir ustura ustas›yd›m keskindi bildi¤im kelebekler kadere isyan eder fele¤e söverdim yard›mc› baflrolündeyim seni saran duvarlar›n durduk yere kendime satafl›r halen tespih çekerim senin sabr›nd›r diyerek Kad›n: Baht›m›z›n cüce figüranlar› nerde nerede o kalpazan sevda tellallar› ömrümüzü bu perdeye uyarlayan kimdi iç konuflmalar›mda hay›flansam duyar m›s›n? görüyorsun kuca¤›mda gülümseyen masumiyetle an›lar›mdan uzaklaflarak tan›flt›¤›m uçurum sanki seninle y›llard›r tan›fl›yoruz Adam: uzakl›¤›n kadar derinsin kelimeler avutsun seni yeni aya takt›¤›n tokalar unutulan bir destan gibi dilimin ucunda ba¤dafl kurdun en rafine halinle “varl›¤›m varl›¤›na arma¤an olsun” Kad›n: Kendine iyi bak sak›n delirme Adam: biz sahiden yafl›yoruz herhalde... Şiir öncelikle insanın kendisine duyduğu bir husumet olarak belirir, bundan dolayı şair kendini kanatır ama ilk kanamayla baş edebildiği ölçekte bağlanır şiire, kan kokusu ile yüzleşerek, kanıyla yazdığı katilin adıdır şiir. Yazmak harakiri yapmaktır! Kanından doğmak için. Katil doğar şairler kendine ve herkes içinde geçilemeyecek sıratları anarşist öznelliği içerisinde hazırlar. Mesela lezbiyenlerin geçemeyeceği sevişmedikleri erkek bedenlerine ait o meşhur organdan ucuca eklenerek yapılmış bir köprüden atlamaktır şiir ve en yakın köprüdür insanın ta kendisine..cana can bozar yani bu İŞ! Ama kişiyi bozmaz! Kişiliğindeki bozuklukları besler ve oyar yazanın içini..oydukça da bir yandan o uhrevi katkı maddesiyle doldurur..işte o madde damarlardaki anarşist kanda saklıdır. Akan kan yerde kalmadığı sürece de varlığını derin bir leke olarak koruyacaktır. Oysa bıraksalar her yazan kendi iç anarşizminde güle ağlaya yazsa/bozsa/kazsa.. (sabancı gibi ölünce i-sa ya, mu-sa ya kavuşsa) rahatça taş-sa.. okunabilmek, anlaşılabilmek, ünlenebilmek, yayınlanabilmek gibi kaygılanabilmese..arınabilse içindir şiir işte tamda.. arınabilmek noktasında merhemdir ve bağırır Hey Yaralı Merhem Zamanı! Ve bir şiir kapsar ancak bütün zamanları..insanın zamana karşı olan savaşında en belirleyici olan yaratımı bir merhem olarak sunabilme çabası olmayan bir biçim olarak anarşizm aynı zamanda kendi biçimsizliğinde bulur bu çareyi ve derdini arar yalnızca kendi yalnızlığında ve değildir ile bir derdi var ise ancak hiçbirine ulaşır yani tam da odur..ta kendisidir. Ve insanın kendine ait olan keşfedişinde yaralayanında yine kendisi olduğu karşıtında katil doğar anarşizm ve ancak bir şiir kadar beyhudedir kendi varlığına kendi merhemini kendine bandırdığının bilinciyle karşıdır aynı zamanda kendisi olan her şeye.. Ve kendine karşı isyandır en büyük anarşizm.. ve hiçbir yerde ki her şeyi yaratandır.. yaratanın aşkına yaratılış için yazılır. Ancak sadece kendi naçiz yaratıcısı gücündedir, çoğu zaman bu gücü aştığında yaratıcısının yaşama şansı kalmaz günışığında .. karmakarışık bir alacakaranlık anarşizmi yaratı için son duraktır aslında ve kendi ıssızlığındadır ve çıkış yoktur. Çünkü yokluğun merkezinedir yolculuk, hepimize: HAYIRlı olsun! HAYIRSIZlığımız olmasın.. Tezer Cem sahibi/yaz›iflleri müdürü: mustafa ibakorkmaz yaz›flma: halim flafak p.k. 271 38002 kayseri y›l: 2 say› 8 • temmuz/a¤ustos 2004 e-mail: imlasizyazisma@hotmail.com www.imlasizdergi.cjb.net imlas›z ticari amaçl› bir dergi de¤ildir. dergide yer alan ürünlerden yazanla birlikte isteyen herkes sorumludur. imlas›z’a bilgisayarla, daktiloyla, el yaz›s›yla yaz›lm›fl ürün gönderilebilir. teknik haz›rl›k: turuncu tan›t›m 0.352. 231 11 10 • bask›: can matbaas› 0212 613 10 77 say›s› 2.500.000 tl. y›ll›k katk› pay› 15.000.000 tl. posta çeki numaras›. halim flanl›da¤ 692233 3 AMER‹KA G‹NSBERG 4 Amerika her fleyi verdim sana, flimdi bir hiçim 17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent Kendi kafam bile bir destek de¤il bana. ‹nsanlarla savafl› ne zaman sona erdirece¤iz Amerika? Al flu atom bombas›n› da k›ç›na sok. Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma, Kafam yerine gelene dek fliir miir de yazmayaca¤›m. Söyle bana Amerika ne zaman meleklefleceksin sen? Ne zaman anadan do¤ma olacaks›n? Ne zaman bakacaks›n mezarl›ktan Amerika? Ne zaman milyonlarca troçkistine yak›fl›r olacaks›n? Amerika, kitapl›klar›n niçin gözyafl› ile dolu? Amerika, Hindistan’a yumurtalar›n› ne zaman yollayacaks›n? Amerika bu senin k›l› k›rk yarmalar›ndan b›kt›m art›k. Ne zaman süpermarket’e gidip, flu güzel gözlerim için gerekenleri alabilece¤im? Amerika, her fleyin bir yana, eksiksiz olan bir sen vars›n bir de ben, öbür dünya de¤il. fiu makinalar›na da dayanas›m kalmad› Amerika, bil. Bende bir ermifl olmak iste¤ini sen uyand›rd›n. Bu tart›flmay› çözmek için bir baflka yol olmal›. Burroughs flimdi Tanca’da, sanm›yorum ki geri dönsün korkunç bir fley olurdu bu. Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu? Saplant›mdan dönece¤imi san›yorsan aldan›yorsun. Öyle üstüme varma Amerika, ne yapt›¤›m› biliyorum ben. Amerika, erikler çiçek döküyor. Aylard›r gazete okudu¤um yok, her gün cinayetten birisi kodesi boyluyor. Amerika, Wobblie’lere tutkunum ben. Küçükken tüfektim Amerika, özür mözür de dilemiyorum flimdi her f›rsatta esrar çekiyorum. Günlerce evde oturup ifl olsun diye kilerdeki gülleri seyrediyorum. Chinatown’a gitti¤imde kafay› çekiyorum ölesiye, ama hiç kimselerle yatam›yorum. Bu iflin içinde bir flamata oldu¤unu san›yorum. Ah! sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika. Ruh doktorum hiçbir fleyin yok diyor. Hiçbir fleyim yok gerçekten, Tanr›’ya yakarma dahil. Mistik görümlerim ve kozmik titreflimlerim var yaln›z. Amerika, daha sana Max Amcam Rusya’dan döndükten sonra ona yapt›klar›ndan söz açmad›m. Sana sesleniyorum Amerika. Heyecanlar›n›n daha T i m e eliyle yönetilmesine göz yumacak m›s›n? Ben T i m e’a tutkunum Amerika. her hafta bir tane al›p okuyorum. Köflebafl›ndaki flekercinin yan›ndan geçerken kapa¤› beni gözlüyor. Onu Berkeley Halk Kitapl›¤›’n›n bodrum kat›nda okuyorum Sana hep sorumluluktan sözediyor. ‹fl adamlar› ciddi. Film yap›mc›lar› ciddi. Herkes ciddi, ben hariç. Zaman zaman Amerika ben de¤il miyim diye düflündü¤üm oluyor. Yeniden kendi kendimle konuflmaya bafllad›m iflte. Asya bana karfl› ayaklan›yor Amerika. Bir meteliklik talihim yok. En iyisi ulusal kaynaklar›m› inceleyip, onlara dönmek. Ulusal kaynaklar›m, biliyorum, iki parça esrar, binerce cinsiyet organ›, saatte 1400 mil h›zla giden bir özel bas›lmaz edebiyat ve yirmibeflbin t›marhane. Cezaevlerimden ve beflbin günefl ›fl›¤› alt›nda saks›larda yaflayan fakir fukaradan sözediyorum. Fransa’daki kerhaneleri kald›rd›m, flimdi s›ra Tanca’da. Katolik olmas›na katoli¤im ama gene de Baflkan olmak istiyorum. Amerika senin bu al›k ve ç›lg›n havanda nas›l kutsal bir yakarma yazabilirim? Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edece¤im, yazd›klar›m onun ç›kard›¤› otomobiller kadar kiflisel, üstelik her biri de¤iflik cinsiyetten. Amerika dörtlüklerimi peflin para 2.500 dolardan satar›m sana. eski dörtlüklerimi de 500 eksi¤ine al›r›m. 5 6 Amerika Tom Mooney’i serbest b›rak. Amerika ‹spanyol cumhuriyetçilerini kurtar. Amerika Sacco ve Vanzetti ölmemeli. Amerika ben Scottsboro çocuklar›y›m. Amerika, yedi yafl›ndayken anam hücre toplant›lar›na götürürdü beni, orda bize leblebi satarlard›, bir karneye bir avuç leblebi befl sent ve söylev beleflti herkes bir melekti orda. Amerika ve iflçilere karfl› iyi duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin parti 1833’de nas›l iyiydi ve Scott Nearing ne hofl bir ihtiyard› Bloor Ana bir seferinde nas›l da a¤latm›flt› beni bir kez ‹srael Amter’i de görmüfltüm. orda. Her biri casus olmal›yd› onlar›n. Amerika biliyorum gerçekten savaflmak istemiyorsun. Amerika onlar Rus haydutlar› biliyorum. Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar Rusya bizi canl› gövdeye indirmek istiyor.Lüpletmek istiyor. Gücünden ç›lg›na dönmüfl Moskof. Elimizden arabalar›m›z› ve garajlar›m›z› almak istiyor. Chicago’yu ele geçirmek istiyor. Onun k›z›l Reader Digest’a ihtiyac› var. Bizim otomobil fabrikalar›m›z› Sibirya’ya tafl›mak istiyor. Benzin istasyonlar›m›z› o büyük i¤renç bürokrasi yönetsin istiyor. ‹yi bir fley de¤il bu. O K›z›lderililere okuma yazma ö¤retmek istiyor. Onun büyük güçlü kuvvetli zencilere ihtiyac› var. Bizi günde on-alt› saat çal›flt›rmak istiyor. ‹mdat. Amerika bu ifl ciddi. Amerika ben bunlar› televizyona bakarak ç›kar›yorum. Amerika do¤ru mu bunlar? Hemen çal›flmaya bafllamam iyi olacak, öyle görülüyor. Ama orduya yaz›lmak istemiyorum, ne de fabrikalarda tavsiye tekerle¤i çevirmek, miyobun biriyim, üstelik de kafadan çatlak. Amerika dönsün çark. Nas›l› mas›l› yok. fiu o¤lan omuzlar›m›zla dönsün. Türkçesi Orhan Duru&Ferit Edgü ey okur! hiçkimse Bu yaz›y› okurken bilmeni istedi¤im fleyler var; kendime, sana ve ilgili/ilgisiz üçüncü tekil kiflilere karfl› dürüstlü¤üm gere¤i bunlar› bafltan aç›klamakla kendimi yükümlü hissediyorum. Ancak bunlar› ifade ve “itiraf” ettikten yani seninle paylaflt›ktan sonra kendimi sana karfl› dürüst hissedebilirim ve de sözlerimin bir ifllevi/de¤eri olabilir... ‹tiraf bir: Bu yaz›da söyleyeceklerimin belki de hiçbiri do¤ru de¤ildir; elbette ki sana göre. Çünkü bunlar benim do¤rular›md›r ve tamam›yla tart›flmaya aç›kt›r. Benim oldu¤u kadar senin de kendi do¤rular›n› ortaya koyma hakk›n vard›r! ‹tiraf iki :Bu sat›rlar›n yazar› olarak kendi do¤rular›m› anlat›rken senin bilincini flekillendirmek ya da burada flu an yazar olarak bulunuyor olmam›n (bir avantaj ise) avantaj›n› kullanmak niyetinde de de¤ilim. E¤er tüm bu niyetime karfl›n yazd›klar›mdan böylesi bir anlam ç›kart›rsan peflinen aff›m› kabul et! Amac›m yaln›zca seni birlikte düflünmeye davet etmektir. Kald› ki yazd›klar›m› yanl›fllamak ya da çürütmek benim oldu¤u kadar (bu düflünceleri daha ne kadar savunaca¤›m› ben de bilemedi¤imden) senin de hakk›n hatta sorumlulu¤undur! ‹tiraf üç: Bu yaz›da ortaya konan düflüncelerin bütünsel bir tutarl›l›k tafl›m›yor olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü özgürlük önyarg›s›na sahip olan bu insan teki, içinde say›s›z benler tafl›d›¤›n›n ve bu benlerin birbirleriyle mutlak bir uyum tafl›mad›¤›n›n hatta zaman zaman çat›flt›¤›n›n fark›nda olmakla insana dair mutlak bir iyimserlik tafl›mamak gerekti¤ini de bilmektedir. Buradan hareketle bendeki tutars›zl›¤›n sendeki tutars›zl›ktan farkl› olmad›¤›n›, hepimizdeki tutars›zl›¤›n insana içkin olan bir tutars›zl›k oldu¤unu söylemektedir. ‹tiraf dört: Yukar›daki ilk üç itiraftan sonra bu sat›rlar›n yazar›n›n yaln›zca kendi bireyli¤ini gerçeklefltirme derdinde oldu¤unu, bunu yaparken birey olman›n toplumsall›k-d›fl› olma anla- m›na gelmedi¤ini tersine toplumsall›k içinde hem onunla didiflme, mücadele hem de iletiflim ve dayan›flma içinde olarak mümkün olaca¤›n›/olabilece¤ini itiraf ediyor ve asla bütünsel bir düflünce tarz›, bir ideoloji, tutarl› bir hipotetik çerçeve ortaya koymaya çal›flmad›¤›n›n alt›n› bir kez daha çiziyor. Bu itiraflar›m› s›ralad›ktan sonra bir nebze olsun huzura ermifl olarak düflüncelerimi ortaya koymak isterim ki, konumuz, sorufl biçiminde dahi yan›tlanmas›n›n imkans›zl›¤› sakl› olan “nedir anarflizm”dir. Hal böyle iken bu konuda bir fleyler söylemek isteyen birisi olarak, hiç olmazsa anarflizmin ne olmad›¤›ndan yola ç›karak konuya girifl yapmak isterim. Bilirim ki düflünen ve varl›¤›n› kavrayan (ontolojik) bir yarat›k olan insan ayn› zamanda da toplumsal bir yarat›kt›r. Ve toplumsall›k içinde di¤er insan tekleri ile “toplumsal” baz› iliflkiler içinde olmak durumunda/zorundad›r. Bu iliflkileri sürdürürken buldu¤u en önemli iletiflim tekni¤ine ise dil diyerek kendisinin ele avuca s›¤maz do¤as›n› sözcüklerin o k›s›tl› anlam da¤arc›¤›na hapsetmek zorunda kalmaktad›r. O takdirde kendimizi bir insan teki olarak ifade edebilmek için ne yapmam›z gerekir? Dili ret mi etmeli, yoksa sözcüklerin birer yalandan ibaret oldu¤unu bilerek onu kullanmaya devam m› etmeliyiz? Ben burada her fleye ra¤men ikincisi derim, ama asl›nda dile gelmifl her fleyin özünde yalan oldu¤unu bile bile bunu savunmak bir çeliflki de¤il mi? Evet bu benim bu yaz›daki birinci tutars›zl›¤›md›r ve sonuncusu da olmayacakt›r. Bir iktidar arac› olan dilin, özünde bir yalandan ve iktidar kurgusundan ibaret oldu¤unu bildi¤im dili reddetmeksizin gerçe¤in (kendi gerçe¤imizin) kurulmas›na hizmet etmesini önerirken aç›k bir tutars›zl›¤a (paradoksa) düflmüyor muyum? Evet düpedüz düflüyorum! Ama düflünceyi iletmenin ya da iletilen düflünceyi alg›laman›n baflka bir yolunu bulamad›¤›m için bu tutars›zl›¤›m› bilerek isteyerek kabul ediyorum. 7 8 Dilin temelini oluflturdu¤unu sand›¤›m›z sözcükler asl›nda birer simgeden ibaret olma durumlar› ile imledikleri anlamlar› hayat›n içindeki çeflitli anlardan, durumlardan alarak önem ve de¤er kazan›rlar...bizler hayat›n içindeki bu “anlar›”, “yaflanm›fll›k durumlar›n›” kaba bir soyutlamayla yaln›zca sözcüklere (yani simgelere) indirgedi¤imizden onlar› de¤erli (anlaml›) k›lan ilk kaynaklar›n› unutur, göz ard› ederiz ve sözcükleri kurgulay›p derdimizi karfl›m›zdakine anlatmaya bafllad›¤›m›z ilk andan itibaren kendi söylemimizi de (iktidar›m›z›) kurmaya bafllar›z. Ancak yaflanm›fl olan o an› ifade etmek için bunu (her keresinde) yapmaktan baflka çaremiz de yoktur. Çünkü sözcüklerin söylemi kuran birer iktidar (bir o kadar da yan›lsama) arac› olmas›n›n yan› s›ra ifllevsellik gibi bir özelli¤i de vard›r. Her cümlenin kuruluflu s›ras›nda cümlede yer alan sözcükler kaynakland›klar› anlama dair pek çok fleyi yitirir, geride b›rak›rlar. Böylece bir yandan oylumluklar› aç›s›ndan yoksullafl›r k›s›rlafl›rken öte yandan da oturmufl olduklar› ba¤lama dair birçok yeni anlama, anlat›ma ve ça¤r›fl›ma kaynakl›k ederek zenginleflir, derinleflirler. Ki bu da baflka bir paradokstur. Felsefi düflünce en bafl›ndan beri gerçe¤i (hakikati) araflt›rma, buna ulaflma yöntemlerini kurgulama, keflfetme derdinde olmufltur. -Bilimden farkl› olarak- felsefi düflüncenin, gerçe¤i her ne kadar öznel olsa da, insan varl›¤›n› bu gerçe¤e uygun olarak anlamland›rmak gibi bir derdi de hep olagelmifltir. Bütün düflünürler kendi öznel gerçeklerini kendilerinden önce gelen düflünürlerin gerçe¤ini yads›mak, y›kmak üzerine kurmufl ve düflünceyi daha sofistike bir hale getirerek yol alm›fllard›r. Aristoteles’i bilmeden Sokrates’i, Platon’u bilmeden Hegel’i, Kant’› bilmeden Nietzsche’yi, Stirner’i bilmeden Foucault’yu anlamak, kavramak olanaks›zd›r. Bu iliflki felsefi düflüncenin geliflmesinin, yetkinleflmesinin evrimini göstermesi aç›s›ndan önemli oldu¤u kadar, bizim onlar›n öznel gerçekliklerine dönem dönem nas›l dahil oldu¤umuzu göstermesi aç›s›ndan da oldukça önemlidir. Felsefeye ilk bafllayan birine aradan yüzlerce y›l geçmesine karfl›n Aristoteles’in anlatacak çok fleyi vard›r. Oysa Sokrates’in felsefi gerçe¤i ile tan›flan birine ise art›k Aristoteles çok fazla bir fley anlatmayacakt›r. Ayn› iliflkiyi Platon-Hegel, Kant-Nietzsche vb... karfl›laflt›rmalar›nda da görebilir, yaflayabilirsiniz. Keza birbirlerinin ça¤dafl› olmalar›na karfl›n bu topraklarda kiflisel tarihimizden de bildi¤imiz gibi hasbel kader M. Bakunin’in düflüncesiyle tan›flamay›p onun yerine K. Marx ile tan›flan delififlek biri için Karl Marx’›n felsefi çözümlemeleri çok fley ifade edecektir. Bu örnekler say›s›z ço¤alt›labilir. Burada as›l önemli nokta, tüm bu düflünürlerin kendi felsefi gerçekliklerini bir baflka gerçekli¤i ele alarak güçlü argümanlarla ortaya koymalar› ve ikna edici kan›tlar sunmalar›, sonuçta da/böylece yaflam›n belirli alanlar›n› düflünceleriyle aç›klanabilir k›larak bir ifllev görmüfl olmalar›d›r. Ne var ki dilin bir simgeler sistemi olarak nesnel gerçekli¤i (varolan›) kendi söylemi (iktidar›) içinde yeniden kurarak öznel gerçekli¤e dönüfltürmesi, yaflam›n ve varl›¤›n anlam›na dair kapsay›c› bir kavramlaflt›rma çabas›na girmesi, bu çaban›n baflar›yla sonuçland›¤› anlam›na gelmez. Çünkü ham nesnel gerçeklik (varolan) kendi bafl›na hiçbir anlam ifade etmez. Öznesince yorumlanmayan nesnel gerçeklik bir rastlant›lar, anlams›zl›klar y›¤›n›ndan ibarettir. Günümüzde bilimsel bilginin (bundan bilimi tenzih ederim) giderek daha aç›kl›kla ortaya koydu¤u gibi evrenin ortaya ç›k›fl›na bir büyük patlaman›n neden oldu¤u ve bu patlaman›n muhtemelen bir rastlant›ya ba¤l› oldu¤udur. ‹lk patlaman›n etkisiyle geniflleme hareketini devam ettiren evrende küçücük bir nokta olan dünyam›zda öncelikle canl› yaflam›n›n, buna ba¤l› olarak kendi varl›¤›n› ak›l yolu ile kavrayan insan türünün ortaya ç›kmas› da muhtemelen rastlant›sald›r. Yine gezegenimizde süren bu karmafl›k yaflam dokusu belki de serseri bir y›ld›z›n ç›kagelip gezegenimize çarparak her fleyi sona erdirmedi¤i için rastlant›sal olarak devam ediyor. Bu rastlant›sall›¤›n gerçekleflmemesi halinde bile ihtiyar dünyam›z›n tahmini 800 milyon y›ll›k ömrü kald›¤› düflünülürse flu an yeryüzünde yaflamakta olan bizlerin hayat›na anlam biçme çabas›na giriflmeden önce ne denli rastlant›sal yarat›klar oldu¤umuz gerçe¤ini bir kez daha düflünmekte fayda vard›r. Tüm bu rastlant›sall›k içinde filozoflar›n dünyada olan bitene ve insan varl›¤›na dair girifltikleri anlamlan- d›rma çabalar› “anlams›z ve saçma” görünmektedir. Ne var ki durumu bu biçimde tespit etmek “felsefi düflünceyi reddetmeyi ya da insan varl›¤›n› anlamland›rma çabas›n› sonsuza kadar ertelemeyi gerektirmez mi?” diye de sorulabilir. Buna dair yan›t›m “kesinlikle hay›r”d›r. (Tabii bu da baflka bir paradokstur.) Filozoflar dünyay› ve insan varl›¤›n› yukar›da da ifade etti¤im gibi kapsay›c› bir anlamland›rma çabas›na girerek bir ucundan yakalad›klar› nesnel gerçekli¤i kendi öznel gerçekliklerine dönüfltürürken y›kt›klar› öteki öznel gerçekliklerin yerine kendi öznel gerçekliklerini koyarlar. Hiç kuflkusuz bu iliflki sonsuza kadar böylece devam edecek ve hiçbir filozof gerçe¤in tamam›na dair kapsay›c› ve nihai bir kuram ortaya koyamayacakt›r. Çünkü gerçe¤in kendisi hiçbir biçimde kapsanamayacak kadar sonsuz geniflliktedir. O halde bugüne de¤in ortaya konmufl tüm kuramlar›n içerdi¤i gerçeklikler insan›n d›fl›ndaki nesnel gerçekli¤in neresinde dururlar? ‹nsan›n d›fl›ndaki nesnel gerçekli¤i cosmos (evren) olarak tan›mlarsak bu evren içindeki keflfedilmifl (anlamland›r›lm›fl) öznel gerçekliklerin tümünü dünya, felsefi düflünen özneleri ise keflfedilmifl öznel gerçekliklerin kayna¤› olan micro cosmos’lar (mini evrenler) olarak de¤erlendirebiliriz. Burada amaç gerçekli¤in (hakikatin) felsefi anlamda sonsuz (imkans›z) oldu¤undan hareketle kapsay›c› gerçeklik kuramlar›n›n da imkans›zl›¤›n› ortaya koymaktad›r. Bu imkans›zl›k yukar›da da belirtti¤im gibi dünyay› ve hayat› keflfetme, varl›¤› anlamland›rma çabalar›n› tümüyle olumsuzlamay› gerektirmedi¤i gibi tersine keflfedilmemifl gerçekli¤in aleyhine olarak keflfedilmifl gerçeklikler hanesine yaz›lm›fl art›lar olarak görülmelidir. Burada felsefi öznenin düflünsel etkinli¤inin anlam› bütünsel cosmic (evrensel) gerçekli¤in kendince (öznel) bir parças› olmakt›r. ‹lk bak›flta pek metafizik bir önerme gibi görünse de evrensel gerçekli¤in kendince (öznel) bir parças› olma kavray›fl› bireyi kendi d›fl›ndaki kutsala boyun e¤mekten kurtarabilecek yollardan biridir. Bu sayede birey kendi öz etkinli¤inde öznel gerçekli¤ini kurarak varl›¤›n› anlamland›racak ve gerçek anlamda özgürleflecektir. Yani gerçek denen fleyin “bir” olmad›¤›n›, sadece gerçe¤i ortaya koyan- lar›n “bir” oldu¤unu ve bu evrende “birler” kadar gerçek oldu¤unu söylemek isterim. Buna ço¤ulcu gerçeklik kavray›fl› da diyebiliriz. Gerçe¤in böylesine öznel ve sonsuz oldu¤u bir evrende “anarflizm”in de kapsay›c› bir kuram olarak tan›mlanmas› mümkün olabilir mi? Kald› ki baz›lar› pek tan›nm›fl olsalar da bu gerçek anarflistler için de geçerlidir ve sonuçta ne kadar anarflist varsa o kadar da anarflizm vard›r demek hiç de yanl›fl olmaz. Bu bak›mdan “anarflizm”in bir “izm” olarak ifadesi olsa olsa anarflistlerin eylem ve düflüncelerinin tarihinin aç›klanmas›na dair sözlüksel bir karfl›l›k olmaktan öteye bir anlam ifade etmez/etmemelidir. Kald› ki bireyi merkeze alan ve önermelerinde özerk bireylerin bir araya gelerek tahakküm olmaks›z›n desantralize (merkezsiz) bir yaflam sürmesine dair oluflturulacak eylemi/etkinli¤i, ütopyalar›/projeleri daima önüne ödev olarak koymufl bir gelene¤in sürdürücülerinden de bu beklenir/beklenmelidir. Anarflizmi bir ideoloji, bir kimlik, bir kartvizit ya da sadece bir ahlak, bir felsefe olarak alg›lamak “anarflizm” denen fley her ne ise ona ihanettir diye düflünürüm. Çünkü “anarflizm” yaln›zca bir simgedir, onun bir simge olarak bireylere verebilece¤i herhangi bir prestij, kimlik, imaj ya da sosyal bir getiri olamaz/olmamal›d›r. As›l olan bireydir ve bireyin toplumsal içindeki özerk durufludur. Buna dair (anarflizm olarak) ismen tan›mlanm›fl yaklafl›k 140 y›ll›k, baflka biçimlerde de tan›mlanm›fl olaraksa binlerce y›ll›k (tahakküm kadar eski) bir baflkald›r› gelene¤i var. Kald› ki anarflistlerin kendileri de “anarflizmin” bat›l› ayd›nlanma gelene¤inin bir ürünü oldu¤unu pek iyi bilmektedirler. Ayd›nlanma ile birlikte düflünürlerin yeni yeni keflfetmeye bafllad›¤› bireye ve özgürlü¤e dair birçok kavram›n “ilkel” denilen yerlilerin düflüncesinde-gelene¤inde binlerce y›ld›r var oldu¤u art›k biliniyor. Bu bak›mdan as›l olan antihiyerarflik bir içerikle doldurulmufl özgürlük düflüncesi ve bunu hedefleyen etkinliklerdir. Bunlar›n nas›l adland›r›laca¤› ayr› ve ikincil birer sorundur. Kara bayrak, yuvarlak içindeki A vb. flekiller yaln›zca birer simgedir, daha fazlas› de¤il. Toplumsal bir varl›k olan insan›n toplumsal yaflam›n belirli anlar›nda ya da alanlar›nda bu tür simgelere ihtiyaç duymas› do¤ald›r. Önemli 9 ADI TEMMUZ a.müslüm küçük ey ummandan gelen kadim tekrar ey debdebeyle ürüyen zanl› ifltah yudumlanan el iklimde incindi fanus incindi temmuz ey debdebeyle ikiz kuduz pat›rt› 10 pencere pervaz›nda duran can havli oy oy durdu¤umuz yerde üflüyen kitap düflen can burulmufl temmuzun gözleri ah matem ah enkaz dur da bak kadim mevsimdeki serin ürperti durdu¤unuz yerde kuyu bungun ezgi üzgün ey debdebeyle gezen gaml› keramet kendi topra¤›ma boflald›m ince bir gülüflle sarmafl›kla gelen keder çatlayan el külün dibindeki difli kor ah zapt ah cenk alevi k›s›k güven sana m› kald›k ey debdebeyle akan pervas›z ezgi zanl› girdap sureti s›rl› acur sana m› olan bu simgelerin kimliklere daha ötesinde totemlere dönüfltürülmemesidir. Günümüzde anarflizmi bir kimlik (kartvizit) olarak kullanan ünlü kiflileri, yazarlar›, sanatç›lar›, flairleri hatta politikac›lar› görünce kendimi flafl›rmaktan al›koyam›yorum. Tüketim toplumunun simülasyon gücünün kirli ellerini “anarflizmin” taraf›na do¤ru uzat›yor olmas› beni ürpertiyor. Acaba Che efsanesinin bafl›na gelenler “anarflizm”in de mi bafl›na gelecek diye düflünmeden edemiyorum. Hele “anarflizm”i bir ideoloji olarak görüp solcular gibi örgütlenip programlar ortaya koyan, propaganda ve ajitasyon etkinliklerini bu do¤rultuda sürdüren ve her konuda kapsay›c› ve net “anarflist” teoriler üretenlere, küçük harfli ama esasl› sorular sorarak sesli düflünmeyi “kafas› bulan›k olmakla”, “afl›r› bireyci ve net olmamakla” suçlayan, “total örgütlenme”, “total eylem” “kolektif özne” olma ve “total özgürlük” peflinde koflturan dostlar›m›za ne demeli? Sonuçta varmak istedi¤im nokta fludur: Hepimiz, e¤er bir gerçeklik varsa, o gerçekli¤in birer parças›y›z; kimse kapsay›c› “total kuramlar” üretmesin, hepimizin birbirimizden ve baflkalar›ndan ö¤renecek çok fleyimiz var ama kimselere ö¤retecek bir fleyimiz yok. Gerçek, hiç kimsenin tekelinde de¤ildir. Herkesin kendi gerçe¤i vard›r, kendinde olan her birey kadar gerçek vard›r ve bu yüzden “gerçek ço¤uldur”. Konuyu ancak bu biçimde ele ald›¤›m›zda hiyerarflik olmayan, kendi iktidar›n› dayatmayan “özgürlük düflüncesini/düflüncelerini” tart›flmaya bafllayabiliriz. Bu tart›flmada bizimle tart›flmay› bu biçimiyle kabul edenler; eflitlerimiz ya da yoldafllar›m›z olacakt›r, bu ço¤ulcu gerçeklik kavray›fl›n› kabul etmeyen/edemeyenler, kendi kapsay›c› söylemlerini dayatanlar ise söylemlerinin kapsay›c›l›¤›/dayatmac›l›¤› ile do¤ru orant›l› olarak karfl›tlar›m›z ya da düflmanlar›m›z olacaklard›r... Yaz›m› kime ait oldu¤unu bilmedi¤im bir vecize ile bitireyim: ANARfi‹ZM H‹ÇB‹R fiEYD‹R, ANARfi‹ ‹SE HER fiEY. karanl›k söylemler murathan çarbo¤a dilimin karanl›¤›d›r bu güne s›çrayan leke, susmay› kader belleyen evleri flehla pencerelerinden havaland›m ve gördüm, susmay› özledim, k›rg›n bir çocuk ekledim hüznüme, oysa Rock ve u¤ultudur beyninin vars›l dayana¤›, dilinde günübirlik kayg›lar k›m›ldan›r ve ça¤c›l bir suflör edas›yla f›s›ldar kula¤›na çirkefini zaman, mekan tükenen bir cüzzaml› hüznüyle yitik bir aflk kadar uzak kal›r yüzünün marazl› ülkesine, dilimin karanl›¤›d›r bu gözlerdeki bencil perde, çözülen usanc›md›r biteviye kanayan I flimdi çan sesleri seyrir flehrin lirik ruhunda, yüzün gölgeye e¤ilir, hayal olursun unutup ellerinin utangaçl›¤›n›, kavuflmak bir uçurumu anlamak kadar güzel gibidir ve s›cakl›¤›n›, içinde bir flehri tafl›madan s›¤ ve s›radan ölmek midir hayat›n al›flkanl›¤›? flimdi çan sesleri geçiyor ikindi serinli¤inden ve ben seni bir ‘an’ gibi düflünüyorum, güzelce dünyay› kavrayan bir ‘an’ gibi, Uzun Çarfl›’da Arapça ninni söylüyor bir çocuk, saçlar›nda s›cak ekmek kokusu ve kirli III yüre¤ime dökülen ›lg›m, bak›fllar›n sanc›s›nda sökülen flafak, dirimin kurulmufl ifllevi yalpalar asfalt kokusunda, reyting ve ucuz içlenmeler vurur fliiri evrensel sesinden, zihniyet bir ölüden metalik güller umar, küflenmifl bir ikon yükselir suskunun erdeminde, ah, gömülen bir söz gibi u¤run anlars›n ve o an aflk esrik bir ‘deniz hücumuyla’ içine dolar, dilimin ça¤c›l a¤r›s›d›r bak›fllar›mda vurulan ceylan IV flimdi bir fahifle, çocuk olur ürperen ve dinleyen bir dizin sa¤r›s›nda, flimdi bir çocuk serin sokaklara dolar sarmafl›¤›n›, dilini kanayan bir y›lan gibi buruk, hayale tak›l›r yitirilmifl uçurtman›n saça¤›, iblis binbir parçaya bölünmüfl, kalabal›¤a hükmetmektedir, küfürlere as›lm›flt›r gözlerin bu¤ulu kufllar› ve bir fahiflenin kalbine s›¤›n›r aflk, ›slak, küskün bir köpek gibi, çocuklar bunal›p damlara ç›km›flt›r gökyüzünden el almak için, k›rg›n ve mavi çocuklar, sonsuz ve arzulu elleriyle V flimdi vurulur sesinden a¤r›l› bir flair, koca bir dünya boynunda atar, kula¤› eflikte m›r›ldanan analar k›r›l›r direncinden, zamana muhalif aflklar söner ça¤›n kirli sular›nda, akflama perde çeker evler, kap›larda kör yosunlar yürür, marangoz unutur ustal›¤›n› ve çatlar mermer, mahmur çocuklar bir sabah neon kusan caddeler bulur soka¤›n yerinde, oyun bozulur ve umudu inmeli bir flair vurulur yüre¤inden, diline karanl›k bulafl›r, parmaklar›ndan fliir dökülür, zaman küfrüyle ululan›r ve aya¤a kalkar gökdelenlerle ve sen aflk› unutursun flehrin metalik cinnetinde. 11 REDDED‹YORUM...ÖYLEYSE VARIM! Özgür K.Tekin “Siyasal özgürlük,polisin,devletin özgür olmas› anlam›na gelir...benim özgürlü¤üm anlam›na gelmez.” M.Stirner 12 ‹syan; bireyin kendisine dayat›lan kimli¤i,iktidar›n iflledi¤i “Ben”i reddetmesi ile bafllar. ‹syan önce düflüncede, süper egoda bafllar, süper egonun y›k›lmas›d›r. ‹syan kavram› bir “olufl” süreci içerir. ‹nsan›n kendisini y›k›p yeniden yaratmas› sürecidir. Otoritenin alg›s›n› bozacak isyan biçimi amorf hale gelmifl bir direnifl biçimidir. ‹ktidara karfl› direnifl örgütleme biçimi, bu belirsizli¤in karmafl›k ve ço¤ulcu a¤ yap›s› sayesinde (rizomatik), yan›p sönen ve nerede ç›kaca¤› belli olmayan bir atefl gibi olmal›d›r. Reddetmek bilinçli bir eylemdir ve politiktir. Varolana itiraz etme, yads›ma ve hatta bozmaya çal›flma reddedilen fleyle reddeden aras›nda yaflanan gerilimli bir süreci bafllat›r. Reddedenin direnifli y›k›c› eylem taktikleri üzerinde flekillenir. Bu süreç asl›nda bir güç iliflkisidir ve her zaman birbirine eklemlenme tehlikesini içinde bar›nd›r›r. Burada kastetti¤im güç iliflkisini her zaman-fiziki bir güç iliflkisi olarak okumamak gerek. Sonuçta otoritenin tecrit, yoksayma, terketme gibi bask›lar› görünürde fiziki bir güç içermese de etkileri oldukça y›k›c›d›r. Reddetmek otoritenin önceden biçimlendirdi¤i ve üzerinden kendini varetti¤i korku ile yüzleflebilmektir ki bu oldukça sanc›l› bir yola girmek demektir. Çünkü özgürlük yada özgür olma iste¤i asl›nda o büyük korku ile yüzleflmeye çal›flmak demektir: Özgürlük Korkusu. (Kölenin en büyük korkusu efendisini kaybetmektir. Nietzsche) Her otoriter yap› önce korku ve güvenlik iliflkisini yarat›r. Çünkü otoritede o iliflki biçiminden varolur. Onun da en büyük korkusu, terkedilmektir. Otorite bu korkusunu büyük ve güçlü oldu¤una inanarak ve inand›rarak yoketme e¤ilimindedir. Otorite yaratt›¤› korkugüvenlik illüzyonu üzerinden yaflam› kurgular. Kendi güvenli¤ini toplulu¤un güvenli¤iymifl gibi biçimlendirir. Bu flekilde tüm iliflki biçimleri aras›na s›zar.Mikro iktidar biçimlerinin makro iktidar biçimlerine benzemesinin nedeni budur. Bir baban›n çocu¤u üzerinde ki iktidar› ile devletin birey üzerindeki iktidar› temelde ayn›d›r. Her ikisinin itaate zorlamas› da ayn› korku ve güvenlik illüzyonu üzerinde flekillenir. Her iki iktidar biçimine karfl› ç›k›flta ayn› gerilimi tafl›r. Otorite yaratt›¤› egemenlik alan›nda herkesten ayn› biçimde davranmas›n› ister; hareket biçimlerinden yaflam biçimlerine, kent düzeninden ev düzenine kadar herfley daha önceden programlanm›flt›r. Herfley belirli kurallarla çevrilmifl ve hapsedilmifltir. Düzen planlamad›r. Otorite bir evde hangi eflyan›n nerede durdu¤u bilir, kad›n›n ve erke¤in ne yapt›¤›n› da. Reddetmek plana uymamakt›r, plan›n biçimlendirici bask›s›n› reddetmek karmaflay› ve kaosu flekillendirmektir. Otorite hayaller yarat›r ve inanmam›z› teflvik eder;sa¤l›kl› yaflam, konforlu bir hayat,çok para, flöhret,hayat›m›z› kolaylaflt›racak daha fazla meta. Gerçe¤i çarp›t›p hayat›m›za s›zarak; e¤er bu hayaller gerçekleflmiyorsa flükretmemiz gerekti¤ini f›s›ldar kulaklar›m›za. Çünkü bizden daha kötü koflullarda yaflamaya çal›flanlar da vard›r. Üretimi ve çal›flmay› kutsar ve ancak çok çal›fl›rsak bir yere ulaflabilece¤imizi söyler. Reddetmek sahte hayalleri y›kmakt›r.Reddeden otoritenin vaatleri ile hiçbir yere ulafl›lamayaca¤›n› bilir. Otorite apoletleri silahlar› ve öldürmeyi kutsar. Yaflam› militarist bir hiyerarfli ile kurgular. Çocuklar okullarda tek s›ra halinde,uygun ad›mlarla ve “rahat! haz›r ol!” komutlar› e¤itilir. Otorite kendisini bir arzu nesnesine dönüfltürerek kutsallaflt›r›r. Mistizmin argümanlar› kullanarak soyut bir imgeye dönüflmek ister. Tüm hiyerarflik iliflkiler; aile, devlet, din, ordu, e¤itim, emek kutsallaflt›r›larak dokunulmaz bir mite dönüfltürülür. Militarist disiplinin kutsall›k miti bu konuda çok çarp›c› örekler içerir. Emir-Komuta zinciri otoritenin en önemli zinciridir ki bu zincirle bo¤ar herfleyi. Ast-Üst iliflkileri, yöneten-yönetilen iliflkileri, emrin kutsall›¤› mekanik bir iliflkidir. ‹fl dünyas›ndan, e¤itime,orduya,aileye kadar herfley bu mekanik iflleyiflin bir parças›d›r ve birbirlerine organik iliflkilerle ba¤l›d›r. Otorite yaflam›n baflka türlü iflleyemeyece¤ine inand›r›r. Mutlakt›r ve sorgulanamaz. O nedenle vicdani retçilere “anti sosyal kiflilik bozuklu¤u” tan›s› koymak ister. Çünkü reddeden,otoritenin yaratt›¤› mekanik mutlak iliflkiler a¤›na uyum sa¤lamayand›r. Otorite yarat›c›¤› ve düfl gücünü öldürmek ister. Çünkü otorite insan› oldu¤undan daha güçsüz ve yeteneksiz ol- du¤una inand›rmal›d›r. Otorite ele geçirmek demektir. (Elias Cannetti’nin “Kitle ve ‹ktidar” adl› kitab›nda “ele geçirmenin” iktidarla iliflkisi oldukça çarp›c› bir biçimde ele al›nm›fl) Jean Baudrillard; ‹ktidar›n halk› potansiyel terörist olarak gördü¤ünü söyler. Ona göre hepimiz iktidar›n sanal rehineleriyizdir. Tüm iktidar biçimlerinin halka karfl› örgütlenmifl bir koalisyon oldu¤unu ileri sürer. Herbert Marcuse toplumsal sistemi devirip özgür bir yaflam› yaratman›n politik bir sorun oldu¤unu ama bu sorunun çözümünün estetikten geçti¤ini söylüyor. Ona göre sanat “Büyük Reddedifltir”. ‹ktidar› “ele geçiren” her siyasal yap› önce kültürü, dili ve sanat› düzenlemeye, ehlilefltirmeye çal›fl›r. William Burroughs; gündelik dilin asl›nda insanlar aras›nda iletiflim kurmada de¤il, iktidar taraf›ndan insanlar üzerinde denetim kurmada kullan›ld›¤›n› iddia eder. Müzikte benzeri bir ifllevi yerine getirmede kullan›l›r. Süpermarketlerde tüketimi körükleyen bir müzik duyar›z, fondad›r, dikkatle dinlenmez ama muhakkak bilinçalt›m›za yerleflir. Kendimizi bir reklam c›ng›l›n› m›r›ldan›rken bulabiliriz. Otorite ruhunuzu da ister, reklam slogan› ve müzik birleflir ve her an heryerde karfl›n›za ç›kar. Kapitalist yaflam tarz› gibi herfley h›zla akar. Reklam insanlar› bu dünyaya ait de¤ildir, steril evlerde steril sanal hayatlar› standardize eder ve mite dönüfltürerek dayat›r. Otorite esteti¤i pazarlanabilir hale getirir, sanat ve sanatç› para getirisi ölçüsünde de¤erlenir. ‹ktidar t›pk› Platon gibi sanat› ve sanatç›y› düzenin tehdidi olarak gördü¤ünden onu ehlilefltirmeye ve “üretmeye” çal›fl›r. Biçimlendiremedi¤i ve “ele geçiremedi¤i” sanat›, kültür gösterisi içinde yoketmeye çabalar. Sanat›n devrimci imgelerini çarp›t›r. Savafl karfl›t› sembolleri banka reklamlar›nda gördü¤ümüzde yada Pink Floyd’un “Money” adl› parças›n›n bafl›ndaki para ve kasa sesi efektlerini borsa programlar› c›ng›l›nda iflitti¤imizde öfkelenmiyorsak “ele geçirilmifliz” demektir. Reddeden sanat›n düfl dünyas›na ait oldu¤unu biliyordur. Reddedenin isyan› onun sanat›d›r. Reddedenin müzi¤i kaotiktir. (Kara Blok eylemcilerinin Cehennemsi Gürültü Bandosu (INB-Infernal Noise Brigade). Reddedenler düfl gücünün iktidar› y›kaca¤›n› biliyor, flenlikli bir devrimi bugünden infla edecek ve herfleyi alt üst edecek sanat›n sokakta bafllad›¤›n› biliyorlar. Reddeden; özgürlü¤ün bir sanat oldu¤unu ve reddi ile insan oldu¤unu var oldu¤u biliyor. 13 gizli bahçem’in bestesi için sözler vedat kamer contoluna: “tükenen gecelerimde neden seni düflündü¤ümü bilmeni istiyorum? geceye öncülük eden harflerim tek tek kayboluyor. beni ne zaman bulacaks›n?” ranzal› geçmiflimin ikinci kat›ndan bir uyan›kl›k ar›yorum kendime a¤lamak için ada uykulu çileklerine ve birden tan›d›k ferman›n filizleniyor: “hayat›n roman olmayacak” adagio: “müzi¤in katalizör etkisinin bitmemesi için ekstra bir çaba içersindeyim. gecenin rengi k›rm›z›. böylesine yitik, ve ac›l› bir rengi yoklu¤una infla etti¤im için utan›yorum. günleri sayamayacak kadar özensizim. çaresizlik denilen eblehlik bu kadar sürünebilir geceme. her gözyafl›m sana hesap vermek için s›ra bekliyor. kalbime bilenen b›ça¤› ar›yorum.” 14 yüzünü gizledi¤in bir bak›fl var: soru sormadan seni sevmemi söylüyor. flehir ikiye bölünmüfl: ya¤ mur topra¤a ya¤ ya¤ › mur yor denize ya¤ › yor gözlerim nas›l dokunaca¤›n› biliyor tenine pastorale: “sonsuzluk an(›)lar toplam›d›r. ” düfllerim k›rg›n yat›yor koynunda. nas›l uyudu¤unu hat›rlamad›¤›m tüm ac›lar›m› güneflin ayd›nlat›yor nocturne: “amélie’yi seyrettin mi diye soram›yorum bir daha. büyütemedi¤im harflerim ellerinde, sözcük olma cesaretleri eksilmifl. kurdeleler sarmak istedi¤im gülümsemen gökyüzümü yalanl›yor. ” seni ar›yorum, ça¤›rd›¤›m her sözcükte yoksun so¤uk ço¤al›yor yataklar›m›za dudaklar›n inceldikçe öldürüyor zaman› çiflini tutan flehir flakir özüdo¤ru ›. her vagonunda ayr› bir kan saklanan, kan›n kart sat›ld›¤›, bütün arzular›n biçimlefltirilerek el alt›na at›ld›¤› sar›fl›n bir katard›r flehir. avrupaî kondüktörlerin tam tak›r silahlar›, silahlar›n›n kabzalar›na kaz›d›klar› sevgili adlar› ve depdelik namlular›, mermerden barikatla ayr›lan merdivenleri, o merdivenlerde gözünü k›rpmadan seviflen o¤lanlar› özler. flahit çok, flehrin iyisi flarab›ndan belli olur, kasabal› flaraplar flehir tuvaletleriyle ilgilidir, çünkü flehir en çok da çiflini tutmay› ö¤retir insana -arka sokaklar, yer alt› geçitleri, göstermelik ormanlar, minarelerinden tayin edilen camiler... d›fl›nda- bandanas›n› sar›p kas›klar›na s›cakl›¤› ellerinde hissetmeyecekse elbette, ki bu flehir tüzü¤üne ayk›r›d›r. meydanlarda sarf edilebilecek en kuzgunî ba¤›rt›d›r belki: dokunmak istiyorum! tekrar ve tekrar: dokunmak istiyorum! devam ettirirsek: difllerini dilimle imlemek... ortak boflluklar›m›z› doldurmak; flimdi ve burada oldu¤unu, flimdi ve burada oldu¤umu kan›tlamak için bas bas: dokunmak istiyorum! oysa, baz› otoban flehirlerde, muavinin iflemeye gitti¤i yolculuklar tehlikelidir. bu yüzden yeterince içsel olan her arzu k›s›k seslidir, zira cinler ormandan kaç›p sokaklara inebilir. hay›r, haz›r edilmifl bir trajedi de¤il, flehirde dokunmay› arzulamak, arzu bayra¤›na sar›l› bir tabutta yatmak kadar gerçekçidir. uslu adamlar›n kumral saçlar›n›n teker teker yolundu¤u düflünülerek derin bir uykuya geçilebilir, sonradan soyunulaca¤› bilinen bir kurgu gerekti¤ince güvenlidir. 15 ››. flehrin ›ss›z gürültüsünde ilerleyen gecelerdense, seviflmek için günü beklemek ye¤dir: günde gezilen tarlalar ya¤mur kokar, dona kalmaz o tarlalardaki baflaklar günefl’e de¤me yar›fl›nda. insan istiflerinin damarlar›nda, sarhofl karanl›¤›nda özellikle, kad›nla erkek aras›nda çok fark yoktur: bir rahibe geceleri erkek olabilir ve erkekli¤ini sonuna dek yaflayabilir, bu her türlü gökselli¤e uygundur. görünen zamanlarda erkekler erkek oldu¤u kadar kad›nlar kaçand›r. masumiyetle kotar›lan ayinlerde belki en önemli at›l›md›r: seviflelim, sonra düflünürüz ilk hamleyi kimin yapmas› gerekti¤ini! ancak bu, tafl›d›¤› önemin a¤›rl›¤›ndan e¤rilir dudaklarda, d›flar› hafifçe s›zar ya da ›slakl›¤a çarpar. tükürmek anahtard›r, dil maymuncuk gö¤sün h›zla inip kalkt›¤› mecrada. flehirde dokunman›n önlendi¤i ölçüde sar›lmak da yads›nm›flt›r. oysa, sadece sar›l›p uyumak biran y›k›ma yol açabilir, rüyalara yer verir hiç olmazsa, merak›n› k›ç›na t›kmaz insan›n. flehir ba¤l› oldu¤u lokomotifin yükü a¤›rlaflt›kça dolu vagonlar›n› b›rakarak ilerler, zaten biz de birazdan inecektik de¤il mi? topra¤a dokunacak, insan›n bütün arzular›na sahip ç›kan o topra¤a flükran›m›z› sunacakt›k. anlara konan tozu anacak, inceli¤inde cenin gizleyen o tozu ba¤r›m›za basacak, tozu sevecektik. yap›lacak baflka ne var ki?! 19 nisan ‘04 fi‹‹R B‹R ‹T‹RAZDIR! Asuman Susam Bu tümcenin usumuza düflürdü¤ü ilk düflünce, fliirin devrimci bir öz tafl›d›¤›d›r. Ontolojik bir varl›k olarak ona bakt›¤›m›zda fliirin biçim ve özün diyalektik iliflkisinden do¤an bir bütünlük oldu¤unu görürüz. O nedenle fliir bir itirazsa, niçin ve nas›l gerçeklefltirilen bir itirazd›r sorusu da onu takip edecektir ister istemez. 16 *** Bu sorular›n yan›t›, belli bir zaman›n içinden aranmal›d›r ki bizi yan›ltmas›n. Çünkü gerçek -iktidar›n buyurdu¤u gibi- tekil ve mutlak de¤il; ço¤ul ve de¤iflkendir. O nedenle de kavram ve olgulara öznenin tarihselli¤i içinden bakmak gerekir. ‹flaret edilen zaman, modern zamanlarsa; modernizmin zaman, tarih, bellek, mekan alg›lar›n›n içinden somutlamak gerekmektedir bu soruyu.Yani fliir bir itirazsa, onun nas›l bir itiraz oldu¤u, zaman›n alg›s›, belle¤in kurgusu ve tarihselli¤in alg›lan›fl biçimiyle do¤rudan ilgilidir. Örne¤in Boudelaire’de modern “sonsuzun anl›k, geçici o l a n d a y a k a l a n m a s › ” olarak karfl›l›¤›n› bulur. Modernizmde “gerçe¤in yoklu¤u” bir fltir. Yeni bilme biçimi olarak kabul edilmiflt fl › l a c a k t › r b i r baflk flka yeniyo l a n n e v a rs a a fl› le...1 Ki en tipik sanatsal yönelimlerini fütiristlerde, dadaistlerde, konstürüktivistlerde görmekteyiz. Y›k›p bozup yeniden infla etmek...ki Octavio Paz bu özelli¤i nedeniyle modernizmi “kendine karfl› bir gelenek” olarak tan›mlar. Çünkü modern sanat kendine ra¤men ve kendine karfl› var’d›r. ‹flte bu nedenden ötürü zaten öncelikle kendine bir itirazd›r. *** Modernizmin en önemli izleklerinden fliirbi ri si di l di r. Dilse en ödünsüz biçimde fli d e y o ¤ r u l u r.2 Çünkü flairin belle¤i ve bilinci, yaflanan yabanc›laflma, yaln›zl›k ve de¤iflimi en do¤rudan yans›tand›r. fiiirin varl›kbilimsel bir itiraz olmas›n›n yan›nda ikinci itiraz noktas› malzemesinin, soyut düflünceleri somutlama ve görünür k›lman›n arac› olan, dil olmas›ndan kaynaklan›r. Dil bir kodlar sistemidir. Gündelik dilin kodlar› ise g ü c ü m o d e r n i z m i b i r ideoloji olarak benimseyen elitin elindedir.3 Bu, hayat›m›z, alg›m›z ve onun ifade edifl olanaklar›m›z›n bizim d›fl›m›zdakiler taraf›ndan flifrelenmifl ve bize sunulmufl-dayat›lm›fl olmas› anlam›na gelmektedir... ‹flte bu yüzden gündelik dilin s›n›rlar› d›fl›na taflan fliirin dili, dili kullanman›n bir üst aflamas›d›r. Gündelik dilin olanaklar›n›n d›fl›na ç›kt›¤› için, verili olan› reddetti¤i, onunla yetinmedi¤i ve ona karfl› bir dil gelifltirdi¤i için evet, fliir bir itirazd›r. Al›fl›lm›fl kodlar›n d›fl›ndan bir dünya kurar fliir. Bu nedenle Melih Cevdet bir yerde “Tan›mlar ak›l iflidir. fiiir ise ak›l d›fl›d›r.” demifltir. Ak›l d›fl›l›k ak›l olmadan, ak›ldan yola ç›kmadan ulafl›lacak bir yer de¤ildir. Akl›n, iktidar›n dayatt›¤›n›n reddedildi¤i yer ak›ld›fl›n›n oldu¤u yerdir. O nedenle flairin say›klamalar›yla bir flizofrenin say›klamalar› aras›nda b›çak s›rt› bir ay›rt› ve akrabal›k vard›r.Verili gerçe¤in dayat›ld›¤› yeri, y›k›p oradan yeni bir gerçeklik üretir fliir. ‹flte bu nedenle dille kurulan bir itirazd›r fliir. fiiir, burada sorgulaman›n k›l›¤›na bürünür; dildir sorgulayan. Ve dili sorgulamak kendimizi sorgulamakt›r. “ G e r ç e k s a na t b i z i fl›r.” der Susan Sonrahats›z etme yetisi tafl› tag. fiehirde karartma var, diyorlar reis Beyazlar›n hayat›ndan kolayca geçebilir miyiz?4 fiiir baflkalar›n›n aran›fl› ötekili¤in ortaya ç›kar›l›fl›ysa5, öznenin gücü ötekili¤i/ni fark fl l a r. Bir özne olarak ötekili¤imi e t m e k l e b a fll fllar. zi fark etti¤i miz a nda da itiraz›m ›z ba fll Bu nedenle fliirsel imge ötekiliktir.6 fllay›c› özelli¤i, Modernin bask›c› ve d›fll fli irin ö te ki de n yan a, öt eki ol ara k va rolma fli fiair ö t e k i n d e n y a n a d › r s › n a o l a na k s a ¤ l a r. fia ve kendisi de ötekidir. ‹tiraz bu yaln›zl›¤›n flman›n içinden yükselir. Bu ve yabanc›laflm fl › ç › k a nd › r, k a rfl› fl › n e d e n l e i t i r a z e d e n k a r fl› d u r a n d › r. Ve ‘Anc ak ken dinde de vrim ya pabilen devrimci olabilir.7 (Wittgensteins)25 *** Her fliirsel yarat› tarihseldir, her fliir de ard› s›ra gelifli yads›ma ve bir ebedi krall›k kurma gereksinimi, der Paz. E¤er insan aflk›nl›ksa, kendini aç›klamaksa fliir bu sürekli devinimin, bu hiç durmamacas›na kendini yans›t›fl›n en saf iflaretidir. Bu alg›yla sanat yap›t› kendini bile de¤illeyen bir noktada oluflmaya bafllar. Bu nedenle modernizm içindeki avangart ç›k›fllar, her türlü iktidara karfl› muhalif bir duruflu temsil eder.. Erkin de¤iflmez, kontrol edilebilir, normalleflmifl ve evcillefltirilmifl olana duydu¤u sempatinin tam karfl›t›n› yaratarak flafl›rtmak...sanat›n temel ifllevlerinden biridir. Bu nedenle fliirsel yarat›n›n yap›sal bir özelli¤i de öncülü¤üdür. Bunu da dilin büyüsüyle gerçeklefltirir. Bu büyü içkinli¤i de¤il, sonsuz olanaklara sahip olmay› iflaretler. Çünkü yaln›zca insan evrensellik ve yo¤unluk aç›s›ndan eksiksiz bir di l e sa h ip t ir.8 Ve flair bu olanakla gerçeklik alg›s›n› bozarak, de¤ifltirip dönüfltürerek verili olan› geçersiz k›lar, y›kar ve yeniden kurar. Ta ki bir sonraki ad›mla kendi kurdu¤unu kendine karfl› yine kendisi bozana dek. Çünkü modern zamanlar›n alg›s› bir Sisiphos trajedisini and›r›r. Yenilenmenin umutsuz ve sonu gelmez giriflimi...geçip giden zaman “yitirilen zaman”d›r. fiair zaman› durdurarak, de¤ifltirip deforme ederek, bu alg›n›n bulan›k bile olsa d›fl›na ç›kmay› amaçlar. *** Rollo May Yaratma Cesareti’nde “yarat›c› edim, insan› s›n›rlayan fleyle birlikte ve ona karfl› ortaya ç›kar.” der.‹nsan›n trajik yazg›s› ölümlü ve ölümün bilgisine sahip olmas›d›r. En bafltan bu yazg›ya itirazd›r fliir. Ama hayat içindeki s›n›rland›r›lm›fll›klar›m›z iktidar olan her fleydir asl›nda. En kuvvetli s›n›rland›r›lm›fll›¤›m›z ölüm karfl›s›nda fliirin içinden, hep flimdiki zaman olan yeni bir zaman alg›s› yaratmak fliirin en güçlü itirazlar›ndan biridir. * camera lucida9 bütün foto¤raflar›n içinde ölümün bak›fl› var! Göz göze gelirseniz, gülümseyip gözerinizi Kaç›r›n! Ölümle bir kokteylde karfl›laflm›fl gibi, so¤uk... Gücünüz yeterse tan›mamazl›ktan gelin! Yank›l›, (histerik) ve fluh kahkahas›n›n Teninize yabanc› bir flehveti uyand›rmas›na ‹zin vermeyin! Ç›k›n gidin o foto¤raftan Yirmi y›l sonras›na, (flimdiki zamana) kaç›n! Daha az ›fl›kl› bir “camera obscura”ya.. Gülümsemeniz henüz bir foto¤rafa (baflka bir zamana do¤ru bakan bir foto¤rafa) dönüflmemiflken 17 foto¤raflar›n içindeki bombard›man sirenlerini duymazl›ktan gelin! Ruhlara aflina ölümün derin sessizli¤ini duymazl›ktan gelin! *** D›fl zaman› etkisiz k›lan, yarat›lan yeni zaman›n içinden ütopyalar ürer. Yokbirülke yaratma sevdas› de¤ildir bu. Yaklafl›ld›kça olabilirli¤inin s›n›rlar› geniflleyen büyük ve yekpare bir ülkedir bu. fiiirin görevi hiçbir zaman basitlefltirmek ya da aç›klamak de¤il, göstermektir. Bu gösterme imgeyle sesle ...vb dil araçlar›yla sa¤lan›r. Yarat›lan atmosfer gösterilenler sayesinde, asl›nda sunulan yeni bir yaflam olana¤›d›r. O nedenle her fliir öznesinin bir ütopyas›d›r ayn› zamanda. Çünkü verili olan›n d›fl›na ç›k›lan yerden, dayat›lana itiraz edilen yerden bir fley söylemektir, bu. “ fiiirin yenili¤i der Rimbaud, ne düflüncelerdedir, ne biçimlerde; ama zaman›nda evrensel ruhun içinde uyuklamakta olan bilinmezin niceli¤ini tan›mlayabilmesindeki yetene¤inde sakl›d›r.” *** Bu ütopya rotas› sonsuzluk olan gemi, belki kayay› delen incir’de gizli HAZIRLANDIN D‹YEL‹M Turgut Uyar Haz›rland›n diyelim bir yolculu¤a “ bu bir yaln›zl›¤a da olabilir” diyor birisi dayan›kl› m›s›n bakal›m silah›n nedir ilkin asfalt ve beton bir bakars›n önün ard›n su kesilir yüzme de bilmezsin ayr›ca 18 “çocukluktan kalma fleyler bunlar” diyor matra¤a düflkün biri “nas›l olsa yenilir” oysa kavrad›¤›m her fleyin ad›n› bilmek biraz bunalt›yor beni örne¤in bir atom santral› projesi Hollandadaki bir caz konseri Ölece¤imi biliyorum nas›l olsa Ama gölgemi önüme düflürüyor Günefl önümden gelirken fiafl›r›yorum gövdemi Matra¤a al›flk›n›m asl›nda ama ‹lle kayay› delen incir, sular› aflan gemi! Not: Panelin bafll›klar›ndan biri de aflk. “Aflk ve fliir bir itirazd›r.” Burada Roland Barthes’›n bir cümlesine gönderme yapmak isterim:Afl›¤›n kaç›n›lmaz kimli¤i yaln›zca budur: Ben bekleyenim. Bu cümleden yola ç›karak ben de flöyle diyebilirim: aflk bir itiraz de¤il bir teslim olufltur. Aflkta bir itiraz varsa bu aflk›n kendisine ait bir itiraz de¤ildir diye düflünmekteyim. Afl›k öznelerin yan yana durufllar›n›n getirdi¤i güvenle, birlikte olman›n biz olman›n güveniyle dünyaya bir meydan okumad›r bu olsa olsa. 1 Yahya Kemal Rimbaud’yu Okudu Mu?,Hasan Bülent Kahraman,s.26,yky yay.,1997 2 a.g.e., s.24 3 a.g.e.,s.51 4 Toplu fiiirler I, Haydar Ergülen, Adam yay.,s.153 5 Modern ‹nsan Ve Edebiyat,O: Paz,remzi Kitapevi,s.46 6 a.g.e. 7 Yan De¤iniler,L: Wittgenstein,alt›k›rkbefl yay.,s.25 8 Son Bak›flta Aflk, W. Benjamin, Metis1995,s.178 9 rigor motris, Cem Uzungünefl,Kitapl›k,Mart say›s› Kangren Berk Belen yarışmanın koşullarından bir haber bir sürü sperm şimdi irin dolu DNAlarıyla ırzına geçiyor yumurtaların ve her ambulansın hızla kalkışında iyi ki doğdun sistem -vahflî kelebek kamaflullah- Zafer Yalç›np›nar reha yünlüel/fliirhâne s i v i l d i r 1. ikide bir "aklını topla" derdi başına. boyu de¤il, ifllevi hiç de¤il! 2. merserize bakışıydı, uzakları yoklardı. fliirin mezuras› olmaz 4. eskizlidir yüzü, bir ansiklopedi gibi durur. uzunlu¤u k›sal›¤› geniflli¤i, havadarl›¤› do¤aya nâz›r, tepi¤e hâz›rl›¤› hâz›r-löplü¤ü, inceli¤i, kal›nl›¤› eni ve boyu ifllevi, ifllevsizlii¤ dize miktar› sen gelirsin, yan›na oturur ben gelirim, yan›na çömerim o gelir, uzan›r berisine flu, durur öylece ayakta dinleriz, dinlenir durur dayan›r, sabr›m›z› ölçeriz dikkat da¤›n›kt›r toplar›z bir daha da¤›l›r bir daha toplar›z ezberimiz bofltur hofltur allah hofltur yatar uyuruz, uyan›r bir kâbusu kabu¤undan m›hlar›z allah’›n hakk› üçtür eh o zaman üç kere m›hlar›z: girifl-geliflme-sonuç gökten düflen üç pabuç. 3. sözleri misket bombasıdır, padişah kaçırır. 5. kelimeleri "çok eski adıyladır", pineklemez. 6. Madam Murat Bey'i yakından tanır. 7. ağaçların diplerine kurşun gömer. 8. parayı bilmez, sivil gezer, şiirleri çalım atar. 9. kırıldığı zaman sesini geriye kısar. 28 Nisan 2004 e c e d i r 1. tornistanlı yürür ve yedek ıskarmozu yoktur. 2. iç cebinde gaz lambası taşır. 3. ada bakışlıdır, sarayları küçük görür. 4. saklambacın kukası gibi durur. 5. doğduğu gün "ölürüm yakında" diye düşünmüştür. 6. şiirini siyah beyaz yazar. 7. parayı sevmez, yan cebinde çiçek yetiştirir. 8. yelkenlidir ve aklında mayın taşır. 30 Mayıs 2004 19 k›llanma k›lavuzu mehmet aksoy fiu pek ço¤u anlams›z olan metay› üreten, kullanma ve kulland›rma hakk›n› kendinde görenlere karfl›, metay› kullanmama ve kullan›lmama hakk›n› kullanmam›z› illegal olarak görmenizden hiç de rahats›z de¤iliz. Kullanma k›lavuzlar›na karfl› k›llanman›n nedenidir k›llanma k›lavuzu yaz›lmas›n›n. Kullanmama k›lavuzu, k›llanan ve k›lland›rand›r kullanana karfl›. 20 Bak›fllar›n›zdaki tehdit ve tahakküme karfl› tecavüzvari bir durumla karfl›laflan bizlerin üzerinde, taht›ravalli mant›¤›n›z›n gel-gitleri bir bask› temin etmeye yetmiyor. A¤açkakan, tüm kakmalar› ile tik tak ederek taht›ravallinizin tahtas›ndaki tahtakurular›n› iflsiz b›rakt›¤›nda ve takkeniz düflüp keliniz par›ldad›¤›nda tan yeliyle, taht›ravallinize kahkahalarla güleriz, siz tüm kokanal›¤›n›zla kak›m kürklerinize sar›l›rken. Küt küt atan kalbiniz kald›ramay›nca bunu, sonunuz göründü demektir. Asimetrik paralelin tüm simetrikli¤ine karfl› spiral duygular›n›z› yüre¤imize sokacak bir tornavida yap›lmad› henüz. Tehdit ve tahakküm dolu bak›fllar›n›z› üzerine diktikleriniz tek kelimeyle tumturakl› bir tiksinmeyle tükürüyorlar tahtlar›n›za. Üzerindeki et parçalar› çoktan çürümüfl kurukafan›zdan ç›kan t›k›rt›l› kahkahalar›n›z›n takunyal› gürültüsü tehdit oluflturmayan bir temsil art›k. Temkinli tarz bile terkedilip, tokalaflmak mümkün de¤ildir sizlerle. Terkederken tüzüklerinizi, tinsiz teninizi tükürüklerle tahtal›köye yollayabilece¤imizi bilenleriz. Topluluk olman›z› tezat tekinsizli¤inizle sizi, tek bafl›nal›¤›m›zla tokatlayacak taflk›nl›¤›m›z takdir görendir. Tacizlerle dolu tarumar teflebbüslerinize tek cevap, toynakl› ayaklar›n›z› saklayamayaca¤›n›z tecrit mekanlar›nda toslayacakt›r tizlerinize. Tekinli¤i olmayan tahtlar›n›zda süren düflük hayatlar›n›z tehdit alt›nda art›k. Tez elden terketmeye ça¤›r›yoruz tahtlar›n›z›, tutkuyla tehdit ederek tinsiz teninizi. Kediler Evcillefltirilemez Arzu Çur Geçmişim karanlık Ve bu karanlığı aydınlatmaya geldin, biliyorum Oysa söz kurtarmaz gecikmiş zamanı Bir dostun ayrılığa karşı Reçetene yazdıklarıdır bunlar Bunlardan bir tuğla ev kurulabilir Ya da bir merdiven, beş basamaklı O merdiven senin evine çıkmaz Senin evine çıkan merdivenin Üç küçük kedi beklemelidir başında Boyunlarında ipek kurdele Mavi bir yakalık istiyorsun sen Kara gecenin boynuna geçirdiğin Sen evcilleştirmek istiyorsun vahşeti bile -: Her şey sıcak bir çorbayla evcilleştirilebilir çünkü Bir kez bile düşünmezsin güzel olabildiğini çirkinliğin de Aslında sözleri değil Sımsıcak kanı sunmalıydım sana Kedilerin bakışlarında görmek istemediğin Merdivenlerinden, güzel evinden Mavi yakalıktan ve ipek kurdelelerden sonra Onlara kalan kendilerini görmeliydin Kedileri evcilleştiremeyeceğini bilmeliydin 2003 bir neolitik’ten mektup flenay ›fl›k İlk çağlardan geliyorum,çığlıklarınızı duydum da geldim. Bu binaları,evleri kim icat etti? Ülkeleri,sınırları,statüleri... Harf,rakam diye neler uydurdunuz böyle! Biz duvarlara görebildiklerimizi-siluetlerimizi,hayvanları-çiziyorduk da Bu soyut sözcükler de neyin nesidir. Onlar için kağıt yapmışsınız,kitaplar basıyorsunuz Ama görüyorum ki lügatlerinizi kötülük kelimeleriyle doldurmuşsunuz. Beni dinleyin,yeryüzünü ne hale getirmişsiniz! ‘Kanun’lar kimin için,neden yaptınız onları? Özgürlüğünüzü rahatça elinizden alsınlar diye mi? Bizim hiçbir şeyimiz yoktu ama daha mutluyduk. Hastalıkmış,hijyenmiş,cinsel problemmiş,aldatılmakmış Yoktu böyle takıntılarımız,stresi de bilmezdik. Bir araya gelişlerimizi,şimdinin kendisini lider sananları gibi Suistimal etmiyorduk. Sizin çabalarınız,politikalarınız onların egemen olmasından, Devlet olmasından,zenginleşmesinden başka hiçbir şeye yaramıyor. Size bir faydası yok,onların dünyasında size yer yok ki! Yaşıyorlar,yapıyorlar devlet adı altında bir şeyler, Sizlere icat ettiğiniz o televizyon denen şeyden olanları izlemekten Başka bir şey kalmıyor.Sizde değişen,ilerleyen nedir? Ben ilkçağlardan geliyorum,yazık ediyorsunuz kendinize. Bak bu annen,baban,çocuğun,bu falancan diye Ha babam ezberletiyorsunuz şunu bunu. Dayatmaca bir sevgi öğretiyorsunuz. Annedir sevmelisin,ölünce ağlamalısın diyorsunuz. Oysa biz adım atmaya başladıktan sonra bilmezdik annemizi,babamızı. Biz kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmenin hazzını yaşıyorduk. Ölen yerinden kalkmıyor diye öfkelenirdik Anlam veremediğimiz için;sonra gömerdik,ağlamazdık ölene. Vardı elbet korkularımız,tanımlayamazdık. Bu cezaevleri de neyin nesidir,niçin yaptınız bunları.? Biz sadece avladığımız hayvanları kaçmasınlar diye bağlardık,mecburduk,açtık! Doğal,içgüdüseldi. İnsan,diğer insanları hapse tıkıyor,onlara şiddet uyguluyor!Çıldırsın diye... Ben şiddeti,işkenceyi,sınıfları,zengini,fakiri bilmem. Çünkü sahiplenmiyordum,parayı bilmiyordum. Gelişmişsiniz,kalkınmışsınız;ne iyi etmişsiniz! Bu makineleri siz mi yarattınız;yoksa onlar mı sizi yeniden yaratan, Bu yaşadıklarınız nedir,onu bile anlayamazsınız çokluğundan... Ben çağıma dönüyorum,gördüm ki siz daha ilkelsiniz, Unutmuşsunuz kendiniz olmayı.Hayvanlardan bile daha uzaksınız doğanıza. Biz tepemizdekilerin koyduğu kurallarla,sınırlarla,savaşlarla yaşamıyorduk. Bizde sadece doğanın kanunu vardı. Ona karşı gelirseniz o da sizlerle savaşır! Sizin yaşadıklarınız doğanın öfkesidir yalnızca... 21 fluuralt› damlalar› bayram balc› Yürüyoruz zaman›n ak›fl› içinde ‹fltahl› varl›klar›z biz. Yürürüz Günefl adlar›m›zdan sadece birisidir De¤ifltirmeli bu çizgiyi F›rlat›yorum uzaya topac›m› yanarak düflüflümü izliyorum Neden, her istasyonda kayboluyorum Ey Sufi? ‹zmir; bir sarhofl kenttir kavgalar›n, aflklar›n, haks›zl›klar›n kenti ‹stanbul, bir kafl›k çorbaya h›rkas›n› satm›fl dervifllerin azab›n›n, kahr›n›n krall›¤› Balkonlara aç›lan kap›lar›n ard›nda neden rüzgâr olur, Ey Sufi? Ahflap eldivenli k›zlar›n, neden bir tu¤lay› and›r›yor elleri? 22 Hiç kimsenin aramad›¤› biri olmak ne kadar iyi Ne kadar iyiyim ay›n alt›nda Ne kadar güzel ölüyor insan yüzleri takvimlerde Ben bir fliirin intihar emsalini yazmal›y›m flimdi Yoksa vallahi billahi bu evham yakar kendini Kim kendi evham›n› yakabilir Ey Cavit? Ahflapla insan yüzü aras›ndaki iliflkinin asl› nedir? Benim kangren olma riskim çok yüksek ‹çime kanamay› seviyorum Kalbime saplanan dikenin açt›¤› yaradan emiyorum kan›m› Dikkatsiz ve k›ymetsiz yafl›yoruz Yüzümüz k›zarmadan yafl›yoruz Hep bir fleyler bir baflkalar› için yafl›yoruz Kendimizle bafl bafla kald›¤›m›z ânda içine düflece¤imiz yaln›zl›k korkutuyor bizi Kendi kendimizi aldataca¤›m›z kendimizi mutlu hissetmemize yarayacak oyunlar-yan›lsamalar üretiyoruz Durmadan tüketiyoruz Tüketiyoruz tükeniyoruz Hangisi daha gerçek Cavit sevgilimizle birlikteli¤imizdeki ruh halimiz mi ya da az sonra yollar ayr›ld›¤›nda kendimizle bafl bafla kald›¤›m›z ândaki o duygu mu O duygunun rengi nedir Cavit? Dil bir imajlar dünyas› olmufl art›k Gerçekçi olmayan flair ölüdür yaln›zca gerçekçi olan flair de ölüdür diyor ya Neruda fiiir insan›n kendisinin d›fl›na ç›kma ve kendisiyle karfl›laflmas›na neden olur çünkü insan kendisinin imgesidir diyor ya Octavio Paz fiiirlerden bir hayat yaratmaktansa hayat›n kendisini bir fliir gibi yaflamak daha do¤ru de¤il midir dostlar Bir çocuk gibi hesaps›z›m iflte fiiir bugünün insan› neyse o insana karfl› bir itirazd›r Bunu bilir bunu söylerim Yanl›fl›m varsa boynum k›ldan incedir Ya¤murun denize dönüfltü¤ü bir damla olabilseydim keflke Cad› parma¤›n›n uzayan t›rna¤›n› kopar›p att›m Burnumu bir cebire sürtüp aln›mdan iz kesiyorum yoksunlu¤unuza Duvarlarla insan yüzlerinin ilgisini kurabildim Çünkü ben bu teknolojik çölde kaybettim karn›mdaki kum taneci¤ini Çocuklar›na masal anlatmay› beceremeyen bir babay›m belki de Anlad›m mum erisin diye yan›yor ip fiiir tasla¤› gibi dolafl›yorum evrenin fluuralt›nda suya düflen gölgeler gibi ters duruyorum hayata Kendine ait olmayan piflmanl›klar yaflamaya çal›flan gölge art›klar›: Ac›lar› ile gülen insanlar›n ac›lar›n› paylaflacaklar› bir sevgilileri bile olmaz fiairler terk edin al›flkanl›klar kurdu¤unuz mekânlar› Bofl silahla Rus ruleti oynanmaz be Remzi sapan tafl›yla vurulmufl ölü bir kufl mudur arkadafll›k ölü bir kufl... Telkinli tefekkür modunda, pre-modern bir varl›kbilim çal›flmas› umut karao¤lu Eskiden, çok eskiden evrenin merkezinde bir yer vard›. Her fley burada bafllam›flt›. Önce parlak, rengarenk bir sis bulutu ç›km›flt› ortaya sadece. Evrenin geri kalan k›sm› ise mutlak bir karanl›k ve boflluktan ibaretti. Fakat zamanla, sis bulutunun içindeki renklerin sarmallar halinde birbirine kar›flmas› sonucu yeni renklere, bunlar›n da ad›m ad›m saf bir beyaza dönüflümüyle artan parlakl›k, tahrik edici bir hal alm›fl, karanl›kta ve bofllukta merak esintileri do¤urmaya bafllam›flt›. Sis bulutu, etraf›nda dolaflan esintilere ald›r›fl etmeden dönüflümünü devam ettirdi ve sonunda bir ›fl›k topu halini ald›; art›k içinde bir fleyler saklad›¤›n› iyiden iyiye ele veriyordu. Bu dürtüyle, karanl›ktaki esintiler rüzgarlara, onlar da büyük bir kas›rgaya dönüfltü ve ›fl›l ›fl›l parlayan sis bulutunun üstüne esip onu darmada¤›n etti. O saf ›fl›k, irili ufakl› parçalar halinde bütün evrene yay›ld›. Art›k ne saf bir beyaz vard› evrenin merkezinde ne de saf bir karanl›k hiçbiryerde. Sis bulutu, merak uyand›ran parlakl›¤›, içindekileri karanl›ktan saklay›fl› ve umursamazl›¤› yüzünden parçalanmayla ve ayr›l›k- la; karanl›k ise meraka kap›ld›¤› ve bunun karfl›s›nda kontrolünü kaybedip hiddetlendi¤i için ›fl›k parçalar› taraf›ndan lekelenmeyle ve k›p›rt›s›zl›kla lanetlendi sonsuza kadar. Sis bulutunun parçalar› karanl›¤›n içinde usul usul yerlerini al›rken, evrenin merkezinde, puslu bir havayla kapl›, kat› bir küre belirdi. Kürenin üstü neredeyse tamamen yemyeflil çimenlerle kapl›yd›. Çay›rlar d›fl›nda; kürenin etraf›nda dolanarak akan bir nehir, genellikle nehirin etraf›nda kümelenmifl a¤açlar ve çiçekler vard› sadece görünürde. Bir de aralar›na yeni s›zm›fl davetsiz misafirleri. Çok çok uzun bir süre önce, sis bulutunun içinde oluflmufltu bu küre ve üzerindeki çay›rlar, a¤açlar, çiçekler ve nehir. O büyük güne kadar da huzur ve uyum içinde devam ettirmifllerdi varolufllar›n›. Nehir, kürenin sa¤lad›¤› yatak içinde ak›p gidiyor, hayat veriyordu etraf›ndakilere. A¤açlar, çiçekler, çimenler ise nehir ve küre sayesinde canl› kalabiliyor, güzellikleriyle de onlara varolufl nedeni ve akma sebebi sa¤l›yorlard›. ‹flte, bu yüzden git gide artm›flt› parlakl›¤› sis bulutunun; içinde saklad›¤› huzurlu ve uyumlu küre yüzünden mera¤a bo¤mufltu karanl›- ¤›. Ama o gün, o lanetli gün, karanl›k ve sis bulutu sadece birbirlerini cezaland›rmakla kalmam›fl, varoluflundan beri huzur ve uyum içinde olan kürenin de özünü bozmufllard›; o davetsiz misafirleri yaratarak. Karanl›ktan do¤an kas›rgan›n, ›fl›k topuna dönüflmüfl sis bulutuyla çarp›flmas›yla milyonlarca, iri ve i¤renç böcek oluflmufl ve ya¤m›flt› kürenin dört bir yan›na. Bu böcekler de kürenin ve üzerindekilerin lanetiydi. (‹flte bu yüzden karanl›k, sis bulutunun niye parlad›¤›n› anlayamayacakt›.) Böcekler daha yere dökülmeden, sadece görüntüleriyle huzuru kaç›rm›fllard› zaten. Ama bununla yetinmediler; çimenlerin üzerinde geziyor, onlar› eziyor, üzerlerindeki pisli¤i bulaflt›r›yorlard› onlara. A¤açlar›n içini oyuyor, buralarda yuvalan›p çiçeklerin özüyle besleniyorlard›. Nehirden geçip a¤aç k›r›nt›lar›, çiçek ve çimen parçalar› ve kendi öz pislikleriyle buland›r›yorlard› suyu. Art›k ne huzur kalm›flt› kürenin üzerinde ne de uyum. A¤açlar çaresizce yok olufllar›n› izliyor, çiçekler çal›nan özlerinin ard›nda boynunu büküyor, çimenler ac›lar içinde eziliyordu. Ama nehir 23 hala ak›yordu, bulan›k ve a¤›rlaflm›fl olsa da hayat veriyordu etraf›ndakilere. Devrilen a¤açlar›n, solan çiçeklerin, ezilen çimenlerin yerini yenileri al›yordu. Böcekler huzuru ve uyumu bozarak yok oluflu getirmemifllerdi; kürenin eski sakinlerinin içine özlem ve umudu düflürmüfllerdi sadece.... .......... aradan milyonlarca y›l geçti ............. 24 Ve siz, evet siz; sa¤da solda dolafl›p, onla bunla oyalan›p, yabani otlar gibi üreyen ortalama ço¤unluk, iflte atalar›n›z: ‘çimen’. O böceklerin alt›nda ezilen çay›rlar›n, eski günlerdeki huzura, uyuma özlemi ve ona tekrar ulaflma umudu sizi insan yapt›. Siz, filozoflar; kalabal›¤›n ortas›nda dikilen, çaresizli¤inin suyunu ç›kar›p etraf›ndakilere sunarak onlar› sarhofl eden insanlar, iflte temeliniz: ‘ a¤aç’. Sizi farkl› k›lan tek fley; a¤açlar›n özlem ve umudunun yan›nda içlerinin oyuluflunu çaresizce izleme zorunluluklar›yd›. Siz, flairler; sokak köflelerinde, meydanlarda, tavan aralar›nda kelimelerle seviflen, sizi izleyenlerin mastürbasyon yaparak rahatlamas›n› sa¤layan insanlar, iflte kökeniniz: ‘çiçek’. Çiçeklerin, özlem ve umutla özlerini de aramas› sizi siz yapt›. Kelimelerin büyüsünde arad›¤›n›z fley odur. ‹flte hepinizin ortak noktas›: eski günlerin özlemi ve ona ulaflma umudu. Bu yüzden, gökyüzüne dal›p gitmifl y›ld›zlar›, dolunay› izlerken içinizi hofl duygular kaplar. Kufl olup uçmak, onlara ulaflmak istersiniz. Parlayan herfleyi seversiniz; için için parlayan o tafllara servetler yat›r›rs›n›z, heryeri ›fl›kland›r›rs›n›z, gecenin karanl›¤›n› delen o mum ›fl›¤›n› izlerken gözleriniz dolar, gündüz yaflar gece uyursunuz, gözlerinizi kapay›p derin düflünmeye dald›¤›n›zda içerlerde biryerlerde hissetti¤iniz o ›fl›¤a tanr› der, tapars›n›z. Bir gün ona ulaflaca¤›n›za, sonsuz huzur ve uyuma kavuflaca¤›n›za inan›rs›n›z. Ama, hay›r! Bu olmayacak; karanl›k ve ›fl›¤›n lanetleri hiçbir zaman kalkmayacak üzerlerinden. Zaten sizin iste¤iniz de¤il bu, içinizde tafl›d›¤›n›z ve onlar olmadan var olamayaca¤›n›z› düflündü¤ünüz özlem ve umut size ait de¤il, kürenin eski sakinlerinin onlar. Siz art›k insans›n›z; ne çiçek ne a¤aç ne de çimensiniz. Böcekler mi! Onlar da hala aran›zdalar. Hani flu, nadiren de olsa, gün ›fl›¤›nda uyuyup karanl›kta uyand›¤›n›z zamanlarda içinizde anlam veremedi¤iniz bir bunal›mla, huzursuzlukla gözlerinizi açars›n›z ya, iflte, siz uyurken üzerinizden bir böcek geçmifltir. Veya flu içinizin k›y›ld›¤›, midenize kramplar girdi¤i, bafl›n›z›n a¤r›d›¤›, kendinizi anlams›zl›klar okyanusunda bo¤uluyormufl gibi hissetti¤iniz günler, iflte, o günler içinize bir böcek girmifl ve kemiriyordur sizi. Ya da içi- nizden bir fleylerin ak›p gitti¤ini hissetti¤iniz, kendinizden ve hiçbir fleyden emin olamad›¤›n›z, birilerinin sizden birfleyler çald›¤›n› düflünüp eski resimlere, mektuplara, günlüklere iç çekerek bakt›¤›n›z günler, iflte, o günlerde bir böcek ›s›r›¤›yla eksilmiflsinizdir. Art›k zaman› geldi dostlar›m, hadi neysek o olal›m. B›rakal›m o bize ait olmayan özlem ve umudu. Evet, onlar›n da katk›s› oldu oluflumumuza ama kurtulmal›y›z art›k. Yazg›m›z; çiçeklerin, a¤açlar›n, çimenlerin yolunda düflüp gitmek de¤ildir. Biz, ne sadece karanl›¤›z ne de sadece ayd›nl›k; ne uyum ve huzur ne de özlem ve umut. Ne çimeniz ne de a¤aç, ne çiçe¤iz ne de böcek. Biz kaosun çocuklar›y›z, içimizde herfleyi sakl›yoruz, biz insan›z ve o olmal›y›z. Hadi gelin, gidelim bir nehir kenar›na, otural›m çimenlerin üstüne, dayayal›m s›rt›m›z› bir a¤aca, sokal›m ayaklar›m›z› zaman›n ak›fl›na ve çiçekleri koklarken seyredelim gökyüzünü. Ama ne sadece y›ld›zlar› ya da ay› ne de sadece karanl›¤›, içimizde ne huzur ve uyum olsun ne de özlem ve umut. B›rakal›m böcekler de dolafls›n etrafta. Hadi gidelim ve gerçek bir insan ölelim. Ve siz bilim adamlar›. Evet siz; a¤aç, çiçek, çimen art›klar›ndan ve böceklerin üzerlerindeki öz pisliklerinden evrilmifl, suyu buland›ran yarat›klar. Günefle kadar yolunuz var! O fi‹MD‹ ... Alp Aslan Ac›nas› duyarl›l›k. K›r›lgan nefret. fiarap kadehi kadar uzun ve güzel bir boyundu o. Ya zaman? Eline yap›flan çeli¤in so¤uk ama sahte dostlu¤uydu ona güven veren. O dostlu¤u isteyip istemedi¤inden emin de¤ildi. Ifl›¤›n ölümü. Saati merak etmeye bafllam›flt›. Her cellat kurban›n› merak eder mi acaba? Denize yap›fl›k kentte denize küs bir zaman katiliydi. Karanl›¤a ve sahte dostlu¤a mahkum edilmifl, yaln›zca a¤açlarla ve bulutlarla konuflabilen bir katil. Gözlerini kapal› tutuyordu ço¤u kez. Beyninin kör oldu¤unu anlamas›n› istemiyordu. Hayalleri çok uzaktayd› ve s›¤›nabilece¤i tek yer rüyalar diyar›yd›. fiarap kadehini düflünmeye çal›flt›. Olmuyordu. Saniyeleri birbiri ard›na katlediyordu ama sanki bir fleyler kendinden kopuyor, saniyelerle beraber ölüyor, yok oluyor gibiydi. Kurumufl gözp›narlar›n›n yeniden ›rmaklar do¤urmas› için olmayan tanr›s›na dua etmeye bile haz›rd›. Haz›r..? haz›r-OL! -mak? “beni rahatta dinleyin arkadafllar!” bir lütuftu sanki. Haz›rol ve rahat duruflunun tek fark› bacaklar›n aç›k olmas›yd›. Yana sarkan eller. Topraktan uzak. Bitmiflçesine. Anlams›zl›k burada herfleye, ama herfleye sinmiflti. Beyinlere, vicdanlara, sözcüklere, topra¤a, ›ss›zl›¤a, yoklu¤a ve varl›¤a... Yüzlerce ölüyüzle beraber dimdik duruyorlard› nemin ve güneflin birlikteli¤ini kutlayan kurbanlarcas›na. Anlams›zl›¤› dinliyorlard› hep beraber. Bir koro. Baküs korosu kulaklar›nda t›nlamaya bafllasa ne iyi olurdu! Gökyüzüne bakt› farkettirmeden. Mavi bir sonsuzluk. T›pk› flarap kadehinin gözleri gibi dedi kendi kendine. Mutluluklar hep k›sa sürerdi. Derken mavilik telörgülerle kapland›. ‹ki de silahl› nöbetçi dikilmiflti. Bafl›nda bir helezon dönüyordu. Neden mutlulu¤u ona yasaklam›fllard›? Neden? ‹nanmad›¤› için mi? ‹nançla kendini kand›rmaya çal›flmad›¤› için mi? Kahrolmas› yüzlerce yeflil adam›n üstünde binlerce kelebe¤in belirmesiyle kesilmiflti, rengarenk kelebekler. Konuflan yafll› rütbe de flafl›rm›flt› herkes gibi. Konuflmas›n› kesmesinden anlayabilirdiniz bunu. Ne olursa olsun kesmez- di konuflmas›n›, insanlar bay›lsa, hatta... ölseler bile karfl›s›nda. Susmufltu. Herkes flaflk›nca kelebeklere bak›yordu. Yeflil adamlardan baz›lar› gülümsemeye bafllam›flt› bu harükalade görüntü karfl›s›nda. Onlar gülümsedikçe yeflil olan yüzleri önce maviye döndü sonra denize. Gözleri birer ufuktu sanki günbat›m›nda. Kelebekler onlar›n üzerine de konmaya bafllam›flt›. Mutluluktu tan›mlanan. Gülücükler, kahkahalar... Sonra nefret! Yafll› rütbelinin gözleri flaflk›nl›ktan nefrete geçifl yapm›flt›. Ba¤›r›p ça¤›r›yor, kimse (hatta kendi bile) ne dedi¤ini anlam›yordu. Yeflil adamlar korkmufltu. Mutluluk parçalanm›fl, herkes hazrola geçmiflti tekrar. Yüzleri bok rengine döndü, yeflil bok sine¤inin rengine. Kelebekler uçmaya devam ediyordu ama... atefl emri verildi. Ge-üçlerlerden azrail f›flk›r›yordu kelebeklere karfl›. Sonra lav silahlar› da geldi... Yan›na kopmufl kanatlar düflüyordu. Yanm›fl gövdeler. Kelebeklerin... binlerce... Koku... koku dayan›lmazd›. Kabus karanl›kta da¤›l›rken, gözp›narlar› boflanm›flt›. Nöbetçiler onu d›flar› ç›kard›lar. *** gözleri yan›yordu. Ifl›¤a al›flmas› zaman alacakt›. Onu ko¤ufluna götürdüler. Uyumak istemiyordu. Gözünü açmak da. Ama baflka flans› yoktu. Kalkt›. El yordam›yla lavaboya gitti, gözlerini y›kad›. Sonra açt›. Yavafl yavafl. Karfl›s›nda berbat bir yüz vard›. Çökmüfl avurtlar, sönük gözler. Kusmaya bafllad›. Yeflil bir s›v›ya kar›flm›fl geçmifli dökülüyordu lavaboya. Sonra silah deposuna gitti. Kap› her zamanki gibi kilitliydi. Neden gitti¤ini bilmiyordu, belki de içgüdüsel bir davran›flt› bu. D›flar› ç›kt›, gözleri daha çok ac›maya bafllam›flt›. Hiçli¤in yuvas›nda s›¤›nmac›yd› o, yetim ve öksüz. Sapsar› s›çanlar ayaklar›n› kemiriyorlard› ve zaman›n sonuna daha çok vard›. Telefon kulübelerine yöneldi. Telefonlar durmaks›z›n çal›yorlard›. Birini açt›, karfl›daki soru soran Alo’ya karfl›l›k verdi: “Evet! benim veya de¤ilim”... “zaman›n s›n›r›nda sonsuzlu¤u ar›yorum. Anlams›zl›kla örülü hiçlikte sevgim bir fla- 25 26 rap kadehi. Ama içi bofl. Çünkü kalbimden ç›kan kan, kadehin içindeydi ancak tuvalete döküldü. ‹flte bu yüzden göz p›narlar›m› kuruttum. Kelebeklerle konuflmama karfl›n tek dostum olan çelikten kad›n›m beni her zaman aldatmaya haz›r, t›pk› tüm kad›nlar ve kendim gibi. Jetonunuz var m› fazla? Beni arayabilir misiniz ödemeli? Gökkufla¤›n›n önünde bir randevum var, üzgünüm gitmem gerek.” Denizin karfl›s›nda yaflayan düflmanlar›n›n kan›n› tafl›yor olmamas› muhtemel miydi? Zaman› ö¤renmesine kaç dakika daha vard›? Günlerin ölümünü düflledi. En çok karfl›daki adaya gitmek, düflmanlar›yla içmek istiyordu: anlams›zl›¤›n ve sonsuzlu¤un flerefine! Yarat›lan sahte düflmanl›klar›n ölüsüne! Bir gökkufla¤›n›n alt›nda Helene’yi öpmek istiyordu Aleksandros gibi hayas›zca. ‹stedi¤i o kadar çok fley vard› ki, bunlar› yapmaya çal›flmas› bile zaman› k›zd›rmaya yeterdi. Kalorifer dairesine indi. Yanan kazan›n içinden iki adet köz ald› ve s›ms›k› tuttu közleri. Elleri yanm›yordu çünkü orada yaln›z soyut fleyler ac› verirdi. Közler ise uzun zamand›r hat›rlamaya çal›flt›¤› s›cakl›k hissini tekrar duyumsamak içindi. Ya kad›n teni? Zaman›n ölümüne en az bir as›r daha vard› ve saat, akflam› özlemeye bafllam›flt›, o da silah›n›. Pamuk helvadan bir köpek vard› yan›nda. fiipil gözleriyle ona sevgiyi hat›rlatan en içten varl›k. Hergece nöbete götürür getirirdi yeflil adamc›klar›. Yüre¤i bir ya¤mur bulutu olmal›yd› köpeci¤in, veya yüzy›ll›k ç›nar, o kadar vefal›, koruyucu, o kadar dost, hat›rlat›c›. Köpeci¤in ruhu ise flimdi k›- z›lderililerle sonsuz çay›rlarda kofluyor, avlan›yordur heralde. Cesedini henüz kurtlar kemirmeye bafllamam›flt›. Onu öldür(t)en yedek bir orospu çocu¤uydu. Beyni kafl›n›yordu. Kafl›mak istedi, ama kafatas›ndan dolay› kafl›yamad›. Gözyafllar›n› flarjörüne doldurdu. *** lamba sallan›yordu. Sola, sa¤a. “bilmiyor musun? En büyük suçtur bu! Emre itaatsizlik!” lamban›n ›fl›¤› k›r›lm›flt› sa¤a ve sola do¤ru. “beni dinliyor musun..?” dinlemiyordu. Kulaklar›na kelebekler yuva yapm›fl, dünyan›n en güzel aflk flark›lar›n› f›s›ld›yorlard›. Buna ihtiyac› vard›. Onu duvara uçuran tekmenin fark›na varmamas› da kan›t›yd›. Sonra da kafas›nda patlayan yumru¤un. Kelebekler ve flarap. Limon a¤ac›nda yetiflen karadut. Ellerin kan gibi olurdu karadut toplarken. Lekesi de kolay ç›kmazd›. Yine ellerim k›rm›z› olmufl. Karadut toplad›m yine heralde. Okuldan kaç›p tarlalara gittim. Yabandomuzlar›na bindim, beni gezdirdiler. Beraber karpuz yedik. Kan gibi k›rm›z› karpuz, kan... gibi. Birazdan ya¤mur ya¤acakt›. Yüzlerce a¤ac›n sulanmas›, ellerinde tenekelerle befl zavall› insan. Kilometrelerce kare alan. Anlam› yok! Hiçbir anlam› yok! Kimse bana bunu yapt›rmak için emir vermemi sa¤layamaz. *** Rütbesini ald›lar ama insanl›¤›n› vermediler. Onu uçan makinelere bindirip insanl›¤a uzak olan bir baflka yeflil yere götürdüler. *** Gece nöbette, geceyi izliyordu, y›ld›zlar›. Bafl›nda 2, elinde 4 kilo çelik ile. Gece... ne kadar huzurlu. Ba¤›fllay›c›. Gebe. Bilge. Sonsuzlu¤u gerçekten farketti¤imiz zaman gecedir. Gerçek sonsuzlu¤u, gerçekten. S›n›rs›zl›¤› görebiliriz. Bize uzak ölümlerin yaflad›klar›n›, ölümün sahte oldu¤unu anlar›z. Bir y›ld›z olmak isteriz. Ölünce bile binlerce y›l ›fl›¤›nla ayd›nlatmak sonsuzlu¤u. Bir de kelebek olmak isteriz. K›sa yaflam›m›zda anlam aramamak, sadece yaflamak isteriz. Baflka ne istenir ki? Ya¤mur... saten bir örtü gibi, topra¤›, canl›-cans›z herfleyi kapatmaya bafll›yor. Sessizce. Acaba ya¤murda erimeyebilmek ne kadar güzel bir duygudur? Ya¤mura ç›kt›, kask›n› eline alm›flt›. Hafifçe gök gürledi. Damlac›klar bafl›na inerken gökyüzü laciverte çal›m›flt›. Yeni bir gün biterken yeni bir gün daha tekrarlanmak üzereydi. Sol-sa¤larla, ba¤›r›fllarla-ça¤›r›fllarla. Aflk, ziyaretine gelse izin verirler miydi ki? Tanr›, k›zg›nca gökgürlemesi oldu bu defa, hemen kask›n› giydi. Mermilerin içindeki gözyafllar›n› dökmeye haz›rd›. Ama flarjörün içindekilerin gözyafllar› oldu¤u anlafl›lmamal›yd›. Bir saniye daha öldürdü, bir saniye ve bir saniye daha... Uykunun esiri olmas›na çok az kalm›flt› ama uyku bile kaç›fl de¤ildi çünkü RÜYA GÖRMEK YASAKTI! ‹nlemeler, diflg›c›rdatmalar, hayk›rmalar, ter-ayak ve osuruk kokular› aras›nda ko¤ufla girdi. ‹nsanc›klar›ndan biri uykusunda h›çk›r›yordu. Gitti, saç›n› okflad›, teskin etti. Bir baflkas›n›n bafl› yast›ktan düflmüfltü horluyordu, yast›¤› düzeltti. Bir kaç›n›n üstünü örttü. Sonra üstünü ç›kartmadan kendini yata¤a att›. Tekrara 2 saat kalm›flken bu iki saatlik iflkenceyi rüya yasa¤›na karfl›n uykuda öldürmeyi tercih etti. Rüya görmek yasakt› ama kabus görmek kimi zamanlar zorunluydu. Savafltalard›. Yan›na bir bomba düfltü. Yere att› kendini. Ama herkes flansl› de¤ildi, atlamakta geç kalanlar›n uzuvlar› kufl olmufl uçuyordu. Evet! “Art›k kufl oldular, hürler” diye düflündü ölülere bakarak. Teskerelerine 3 ay kala. Karfl›da atefl edenlere el bombas› f›rlatt›. ‹yi tafl atard› eskiden de. Bomba 盤l›klarla patlad›. ‹nsanlara k›ym›flt›, canlar›n› alm›fl onlar› parçalam›flt›. Hayk›r›fl› koridorlarda yank›land›. Madalya tak›yorlard› ona. Rütbeliler, suratlar›ndan ceset akan yeflil yarat›klar, insan etiyle, insan beyniyle beslenen korkunç ucubeler! Sahte, la¤›m kokan vakur durufllar›yla a¤›zlar›ndan bok ak›tarak ona övgüler düzüyorlard›, kuyruk ya¤›yla kavrulmufl dudaklar›ndan kahpelik dökülüyordu. A¤l›yordu, suratlar›na tükürmek istiyordu ama yapam›yordu. ‹nsanlar› katlettim, ben bir katilim demek istiyordu. Diyemiyordu. Bir hiçti! Madalya olarak bir burun iki de kulak takt› ona rütbeliler. Sonra kahkalarla gülmeye bafllarken askeri marfllarla yank›land› yer gök. *** “Kurma kolunu çek!” diye ba¤›rd› rütbeli, metalik 盤l›klar duyuldu: “B›rak!” b›rakmak gerekiyordu. B›rakt›lar. Metal yine inledi, o bile ateflten korkuyordu. Ama bu k›y›ma engel de¤ildi: “Atefl serbest!” *** Rütbelilerin yüzüne tükürmek çok büyük bir hatayd›. Üstelik törenin tam ortas›nda. Bunu ona defalarca hat›rlatt›lar ad› e¤lence yerini ça¤›r›flt›ran ama sadece insanlar› insanl›ktan ç›kartmak için kurulmufl en kötü yerlerden birinde. Gülümsüyordu. A¤z›ndaki difllerin yar›s›n› biraz önce tükürmüfltü bir kaç›n› yutarken. Kanl› a¤z›yla gülümsüyordu ancak her fleye ra¤men dünyan›n en mutlu gülümsemelerinden biriydi. Bir annenin yeni do¤urdu¤u bebe¤ine gülümsemesi gibi sevgi doluydu. ‹nsan oldu¤unu hat›rlam›flt›. Gözlerinden yafllar boflan›rken kafas›na bir tekme geldi. Mutluktan bay›lm›flt› muhtemelen. Tekmeden de¤il. *** Revirde açt› gözlerini. Mesle¤ini, rütbeli olarak yapan bir flifa pazarlamac›s› geldi yan›na. Ona flifa satmak istiyor olabilirdi. Bu mesle¤i toplumsal konumundan ve kazanaca¤› paradan dolay› seçti¤i belliydi. Ço¤u benzeri gibi insanlar›, öldürülmesi gereken küçük haflereler gibi gördü¤ü afla¤›layan gözlerinden okunuyordu. Duda¤›n› bükerek flöyle bir bakt› ona. Solu¤unu dinledi, tansiyonunu ölçtü: “bir fleyi yok” diyecekken hayalar›na yedi¤i tekmeyle yere y›¤›ld›. Bir süre insanlar› küçük göremeyecekti. O, iflkence görenlere sa¤lam raporu verendi. Yanl›fl ilaçlarla, tahlillerle, teflhislerle fakir insanlar›n hayatlar›n› söndüren, ameliyatlarda hata yapmamas› gerekirken bafltan savarak onlar› öldüren, sakat b›rakan, hastalardan b›çak paras› diye rüflvet aland›. Para karfl›l›¤› tanr›c›l›k oynayand›. Ve asla suçlanmayan toplumsal bir konuma sahip oldu¤undan gücünü para için, sahtekarl›k ve flerefsizlik için kullanan bir orospu çocu¤uydu. *** flarjörüne doldurdu¤u gözyafllar›ndan bir tanesi havada süzülüyordu. Uçmak ne de güzel bir duyguydu. Çocukken rüas›nda uçard›. Sonra ne olduysa bir daha uçamam›flt› rüyas›nda. Bir ac› yaflam›flt› ama ne? Hat›rlam›yordu. Uçarken mesafe k›sayd› ama çok h›zl›yd›. Ok gibi gidiyordu, ya da bir mermi gibi... Mermi? Hay›r, hay›r o bir gözyafl›yd›, mermi de¤il! Mermi oldu¤unu kafatas›n› parçalad›¤›nda anlam›flt› ama çok geçti. Bir parça beyinle topra¤a sapland›. Halbuki uzaktan insanlar› öldürmek bu kadar kolay de¤ildi. Bazen ölmek, öldürmek kadar zor olmuyormufl. *** Rütbeliler cesedi ailesine verirken ‘flehit oldu’ dediler. Nefreti ve savafl› beslemek için. Ama O, bunlardan habersiz, bir kelebek olmufltu bile, masmavi gülümseyerek, k›rlarda uçan bir kelebek. 27 özgür zeybek .su(ç) lan›rken gözlerim CAMDA KARDEfiLER ve bu kentten giderken İki kardeş ışığın hızıyla Aşmaya çalışır gecenin ürpertisini, Gecenin ve dönmemecenin. sağ yanımda küflü bir kılıç gibi sallanan sırla uzun yolculuklarda kirlenen bedenimi ölü bulacaklar bir sabah yüzüm keşfedilmemiş bir buzulda patlarken fonda Leonard Cohen çalacak bırakılan elveda öpücükler sızlatacak yanağımı uzun raylardan geçeceğim uzun aşklarda kirlenir gibi, yorgun giderken bir gece yarısı bu kentten... o metal vadinin, hırçın düdüğü, çala çala çatlayacak, bir zaferi kaybetmenin sevincinden 28 tamer gülbek ve kederinden sesindeki vakitsiz telaşın iki deniz arasına sıkışan sol elimin titreyen, hastalıklı parmakları arasından çekip aldıklarında ucuz bir fotoğrafı içine kar suyu kaçırılmış gibi ürpereceksin sokakta bi’neyzen vurulacak bi’gece vakti bakakalan donuk gözlerimin altındaki hezeyan anlamı beklenmedik sanrıyı blues riflerine saracaklar özenle Sayarlar durmadan içlerinden; Saydıkları ışıktır, Işık biriktirirler Belleklerinin camında. Korku kelimelere dönüşür Kelimeler hikayelere, Anlatır ağabey uzun ve zenci Bir maratonu beyazların dünyasında Beyaz kardeşine. Zaman Zorro’dur, Zorro keser nefeslerini, parmaklarını Parmaksız da yaşanmaz, nefessiz de Parmakçocuklarsa hikayenin kahramanları, Her kesik anneden kesilir, Bir de babadan. Karanlığa değil ışığa çentiktir Her kesik nefes, iki kardeş, İki parmak, İkisi de birbirinden nefessiz. çarpar gibi yüzüne Zordur, çok zor Camda iki kardeş olmak kadar Zencilerin camında beyaz, Beyazların camında iki zenci Sinek olmak. ben giderken bu kentten... Her sinek gibi, Anasız-babasız olmak. o fotoğraf, o şarkı bi’sabah metal soğukluğunda suyu ürpereceksin! Post-Sovyet Nostalji Üzerine Gün Zileli Joma Nazpary, bizzat Kazadevlet yap›s› birbirleriyle kistan’da yaflayarak ve kendi yaçeliflen ve hiçbir flekilde Joma Nazpary, Sovyet Sonrası Karmaşa-Kazakistan’da flam›ndan canl› örneklerle güzel birbirlerini arkalamayan iki şiddet ve Mülksüzleşme, bir araflt›rma örne¤i sunmufl. Anayr› olguydu. Sovyet sisteÇeviren: Selda Somuncuoğlu, İletişim latt›¤›, gerçekten de vahfli kapimi Ekim Devrimi’nin StaYayınları, 2003 talizmin, insan› insan›n kurdu linci bir karfl›devrimle yehaline getiren korkunç cang›l›nilgiye u¤rat›lmas› sonud›r. Sovyet devletinin da¤›lmacunda do¤mufltu... Stalincis›ndan sonra “demokrasi” ad›na gelen yeni düzen, ler güçlü iflçi s›n›f› sayesinde devrimi ve iflçi s›n›eski seçkinlerin, ayr›cal›klar›n› bu sefer ya¤mac› f›n› resmen reddedecek bir iktidara sahip olamad›ve karaborsac›lar olarak sürdürmeleri, “piyasa ilifl- lar. Bu güç dengesi Stalinci seçkinlerle iflçi s›n›f› kileri” ad› alt›nda mafyan›n iliflkileri düzenler ha- aras›nda kurulmufl olan tarihsel uzlaflman›n kayle gelmesi, dizginsiz milliyetçilik, fahifleli¤in yay- na¤›yd›. ‹flçi s›n›f› siyasi ve ekonomik egemenli¤i g›nlaflmas› ve “altta kalan›n can› ç›ks›n” anlay›fl›- yeni Stalinist gruba verdi, buna karfl›l›k Stalinist n›n insanlar› insanl›¤›ndan ç›kartmas›d›r. Naz- idareciler de iflçilere tarihte bir örne¤i görülmemifl pary’nin araflt›rmas›, bu insanl›k d›fl› düzeni ve bir refah sa¤lad›lar... Hayat boyu ifl imkan›, ücretkaosu tüm ayr›nt›lar› ile ortaya koymaktad›r. Bu siz e¤itim, ucuz konut, elektrik, merkezi ›s›nma, noktadan sonra yap›lacak tek fley, piyasa ve özel gaz, telefon, ulafl›m, sa¤l›k hizmetleri, spor, kitapkapitalizm düzeni hayranlar›n›n önüne bu kitab› lar, tiyatro ve daha birçok sosyal hizmet, savafl dökoyup, yüz ifadelerini incelemek olmal›d›r gibi nemi hariç, 1930’lardan bafllayarak sürekli yaygeliyor bana. g›nlaflt›r›lm›flt›.” (s. 270-271) Ne var ki, benim kitaba iliflkin esas tart›flmak Troçki’nin “yozlaflm›fl iflçi iktidar›” ve Gramsistedi¤im nokta, bu tart›flma kabul etmez hakikat ci’nin “tarihsel uzlaflma teorilerinin post-Sovyet de¤ildir. Kitab› okurken, Nazpary’nin s›k s›k vur- nostaljisine uyarlanm›fl birer versiyonuyla karfl› gulad›¤› bir nokta dikkatimi çekti: mülksüz kesim- karfl›yay›z gibi geliyor bana. Tart›fl›lmas› gereken lerin, kapitalizmin vahfleti karfl›s›nda eski Sevyet konu, bu yaz›n›n çerçevesini fazlas›yla aflacak bir düzenine duyduklar› özlem. Bu durum bana, “kör kapsama sahip oldu¤undan sadece birkaç ana nokölmüfl, badem gözlü olmufl” atasözünü hat›rlatt›¤› tan›n üzerinde k›saca duraca¤›m. için önce fazla önemsemek istemedim. Fakat, bir Nazpary’e göre, “sosyal refah devleti” Ekim süre sonra bu vurgunun, Kazak emekçilerinin bir Devrimi’nin Stalinci bir karfl›devrimle yenilgiye yan›lsamas› olmas›n›n ötesinde, bizzat yazar›n gö- u¤rat›lmas› sonucu do¤mufl. ‹flçi s›n›f› siyasi ve rüflü oldu¤unu farkedince, bu tür sat›rlar›n alt›n› ekonomik egemenli¤i Stalinist gruba vermifl. Budaha dikkatli çizmeye bafllad›m. Nitekim, kitab›n nun karfl›l›¤›nda da onlardan refah toplumunu elde “karfl›laflt›rmal› sonuç” bölümünde, yazar›n, bu etmifl. Oldukça çeliflkili bir durum. Nazpary, iflçigörüflü, tipik Troçkist argümanlarla daha net bir lere “refah sunan” Sovyet sisteminin bir karfl›devflekilde ve teorik düzlemde ifade etti¤ini gördüm. rimle kurulmufl olmas›ndaki ve iflçi s›n›f›n›n siyaBiraz uzunca da olsa bu sat›rlar› buraya aktarmak si ve ekonomik hakimiyeti verip refah elde etmeistiyorum: sindeki tuhafl›¤› aç›klamak durumundad›r. Yine “Gerçekten de, ekonomik haklar Sovyet yurt- yazar, siyasi ve ekonomik egemenli¤i kapt›ran bir tafllar›na Stalin taraf›ndan alt›n bir tepside sunul- iflçi s›n›f›n›n nas›l olup da Stalinistlerin iflçi s›n›f› mam›fl, tersine halk bunu rejime dayatm›flt›. Sov- iktidar› söylemini reddetmelerini önleyecek kadar yet toplumunda Stalinci siyasi rejim ile sosyal güçlü bir konumda kalabildi¤ini de aç›klamal›d›r. 29 KÖREBE bengü özsoy körebeyim.. yakaladığım her şırıngaya sıkıca sarılıp damarlarıma damlattığım senin kanınla ayaktayım her suskunluğun altında pişmanlığın içtiği onca sigarayla benim ak-ciğerlerim kararsın körebe... dokunduğu halde kalplere tanıyamayan adres şaşıran ıslak sokaklarda bir direğin altında sevgisizlikten sırılsıklam körebe... siyah bandın altında hayaliyle dolaşan yaralı alevlere söylenen türkülerde tek ıslanan 30 bir körebeyim bir sahnede görüyorum Bana kal›rsa, Nazpary’nin bu noktada söylediklerinin gerçekle bir iliflkisi yoktur. Bir kere, Stalinist rejime halk›n herhangi bir dayatmas› söz konusu de¤ildi. Halk, siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak tamamen sindirilmifl, bast›r›lm›fl ve susturulmufl durumdayd›. Stalinci siyasi rejim ile bugün san›r›m unutkanl›kla övgülere bo¤ulan “sosyal devlet” yap›s› aras›nda bir çeliflki söz konusu de¤ildi. Bugün pek övülen bu “sosyal devlet”, Stalinist h›zl› endüstrileflme politikas›n›n zorunlu bir parças› ve sonucuydu. Art›-emek sömürüsü, kollektif bir s›n›f taraf›ndan global olarak gerçeklefltiriliyordu. Bu yüzden, a¤›r sanayi için topluca ve zorbaca a¤›r bir sömürüye u¤rat›lan Sovyet iflçilerinin temel ihtiyaçlar›, adeta devasa bir fabrika haline getirilmifl Sovyetler Birli¤i’nde oldukça ucuza sa¤lan›yordu ki, iflçiler temel ihtiyaçlar›n› sa¤laman›n derdine düflüp gündelik a¤›r çal›flmay› aksatmas›nlar. Total devletçi bir sistem aç›s›ndan, iflçileri ifle sevketmek ve art›de¤ere azami ölçüde el koymak için son derece akli bir uygulamad›r bu. Temel ihtiyaçlar› ucuza ve topluca temin edilen Sovyet iflçisinin ücreti de son derece düflüktü ve bu ba¤lamda Sovyet iflçisinden s›zd›r›lan art›de¤er, Bat› iflçi s›n›f›ndan s›zd›r›landan kat be kat fazlayd›. Zaten böyle olmasayd›, devasa Sovyet sanayileflmesinin bu kadar k›sa sürede gerçekleflmesi mümkün olmazd›. Stalincilerin, iflçi s›n›f› iktidar› söylemini, iflçi s›n›f›n›n gücünden çekindi¤i için reddetmedi¤i de do¤ru de¤ildir.Ekonomik ve siyasal haklar›n› bilfiil kaybetmifl iflçi s›n›f›n›n pratikte böyle bir gücü yoktu. Öte yandan, Stalincilerin “iflçi s›n›f› iktidar›” söylemini reddetmeleri için bir neden yoktu. Tersine, bu söylem, Stalinistlerin, hem dünya çap›ndaki iddialar›n› savunmalar›na, devletlerini meflrulaflt›rmalar›na, hem de amans›zca sömürdükleri iflçi ve köylü kitleleri karfl›s›nda güçlü bir konumda kalmalar›na hizmet ediyordu. Kim bindi¤i dal› bile bile keser. Genç bir araflt›rmac› oldu¤u anlafl›lan Jaspary, araflt›rmas›n› salt post-Sovyet olgularla k›s›tl› tutsa ve neredeyse 90 y›ld›r tart›fl›lan böylesi netameli konularda daha ihtiyatl› davransayd›, kitab› bence daha de¤erli olurdu. imlas›z günlük * imlas›z günlük * imlas›z günlük * imlas›z günlük *27-28 Haziran KARA BLOK Eylemleri; 27 Haziran Pazar günü ‹stanbulKad›köy Meydan›’nda düzenlenen mitinge 50 bin kadar kiflinin kat›ld›¤› tahmin ediliyor. Sendikalar, STKlar, sol parti ve gruplar›n yan›s›ra anarflist ve antiotoriterler de mitingin kat›l›mc›lar› aras›ndayd›. NATO karfl›t› protestolar›n› NATO Karfl›t› Özgürlükçü Koordinasyon ad› alt›nda örgütleyen anarflist ve antiotoriterler, alanda, çeflitli anarflist ve özgürlükçü grup ve bireylerin oluflturdu¤u Kara Blok ve bu grubun arkas›nda yürümeyi tercih eden baz› anarflist-komünistlerden oluflan toplamda 400 kifliyi bulan bir kortejle yerini ald›. Pek çok kara-k›z›l, kara ve kara-yeflil bayrakla birlikte NATO, kapitalizm, devlet ve ordu karfl›t› 10 kadar pankart tafl›yan grup ‹stanbul d›fl›nda Ankara, ‹zmir, ‹zmit, Antalya, Bursa, Bolu, ‹skenderun, Çanakkale, Çorlu, Düzce, Denizli gibi kentlerden gelenleri de bar›nd›r›yordu. Ayr›ca Yunanistan, ABD, ‹talya, Makedonya ve Avusturya’dan gelen yoldafllar›m›z da vard›. Anti-militaristler Eylül’de Ankara’da gerçeklefltirilmesi planlanan Pilav Günü etkinli¤ini hat›rlatan bildiriler da¤›t›rken, yeflil-anarflistler bugünkü eyleme ça¤r› yapan bültenlerini da¤›tt›lar. Food Not Bombs (Bomba De¤il Yiyecek) pankart› tafl›yan ABDli yoldafllar büyük ilgi gördü. Yürüyüfl süresince çeflitli anarflist yaz›lamalar, pullamalar yap›ld›. “Devlete, Kapitalizme, Ordular›na karfl› Anarflist Komünizm” pankart›yla yürüyen grup da kendi bildirisini da¤›tt› Bilinen sloganlarla birlikte “Sokaklara, Barikatlara” ça¤r› yapan coflku dolu yeni bir marfl da söylendi. Miting sonras›nda ise bugünkü eyleme iliflkin ayr›nt›lar konufluldu. KARA KIZIL Kortej’de KARA BLOK’la beraberdi. kara-k›z›l kortej kad›köydeydi... sabah 9’dan itibaren Karacaahmet Cemevi önünde toplanan s›n›f savafl›m› anarflistleri, 10:00 dolaylar›nda kad›köye do¤ru di¤er gruplarla birlikte yürüyüfle geçtiler.yürüyüfl boyunca düzce, ankara gibi yerlerden gelen yoldafllarla birlikte say›lar› 40’› bulan kitle Devletlere Ordular›na ve Kapitalizme karfl› Anarflist Komünizm pankart›yla ve kara-k›z›l bayraklar ve fularlarla yürüdü. Ayr›ca alanda ANARfi‹STANBUL grubu üyeleri de vard›.Say›lar›n›n 500 oldu¤unu söylüyorlar.Televiz- yonlardan izledi¤im kadar› ile Mecidiyeköy’de ve Okmeydan›ndaki çat›flmalarda o grupta vard›. KARA BLOK INDYMEDIA HABER *‹mlas›z kat›l›mc›lar›ndan Özgür K. Tekin 19 Haziran Cumartesi günü Antalya Öykü Sanatevi’nde “Müzikte ‹syan ve Karfl›t Kültürler” konulu bir söylefli gerçeklefltirdi. Özgür’ün söyleflisinde Kültür Sald›r›s›, Popüler Kültüre karfl› ‹syan, Politik Avangard, Punk, Rock, Anarflist Barikatlarda Y›k›c› Müzik, INB (‹nfernal Noise Brigade-Cehennemsi Gürültü Ekibi) gibi konu ve gruplar tart›fl›ld›. *Bilimkurgu, Çizgi Roman ve Elefltiri Dergisi Davetsiz Misafir’in Beflinci Say›s› ç›kt›. Derginin bu say›s›nda Baudrillardin istanbul ziyaretine ve burada yapt›¤› Olaya iliflkin ve Sanal bafll›kl› konuflmas›n›n bir özeti yer al›yor. Bu konuflmayla birlikte, özellikle, Baudrillard’›n istanbullu izleyicileriyle soru-cevap bölümünde yapt›¤› söyleflinin daha önce herhangi bir yerde yay›nlanmam›fl metninin de ilgi çekiyor.Dergide yer alan bir di¤er yaz› Douglas Kellnerin Philip K. Dick’in Karanl›k Kehanetleri bafll›kl› makalesi. Ayr›ca Saul Newman’in Devlete Karfl› Savafl: Deleuze ve Stirner’in Anarflizmi bafll›kl› makalesi, Bo¤aziçi Üniversitesi’nde Davetsiz Misafirlerle Söylefliler bafll›¤› alt›nda gerçeklefltirilen tart›flmalar›n k›sa özetleri, Bülent Akkoç ve Müfit Özdeflin Türkiye’de Bilimkurgu; Mustafa Arslantunal›’n›n Yeni Teknolojiler; Süreyyya Evren, Yasar Çabuklu ve Kürflad K›z›ltu¤un Ça¤dafl Özgürlükçü Düflüncede Yeni E¤ilimler ve Gediz Akdenizin Karmafl›kl›k ve Popüler Kültür üzerine yapt›¤› söyleflilerle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Türkiye’de Çizgiroman›n Yar›nlar› bafll›kl› panelin de genifl bir özeti var. Her zamanki gibi yine öykülerin, çizgiromanlar›n, bilimkurgu sinemas›na dair de¤inmelerin ve çeflitli denemelerin oldu¤u Davetsiz Misafir’in bu say›s›nda bilimkurgu-fotoroman ilk kez renkli olarak haz›rlanm›fl.. *CONATUS Çeviri Dergisinin ‹kinci Say›s› Ç›kt› Bu say›da; Emperyalizm-Jan Otto Andersson, Yeni Emperyalizm-Prabhat Patnaik, Bask› Rejimine R›za Göstermek- David Harvey, Küreselleflme ve Devlet: Sermayenin ‹ktidar› Nerede?-Ellen M. Wood, Leo Panitch ‹le Söylefli-Conatus, Küreselleflme ve Kalk›nma Üzerine Elefltirel Bir ‹nceleme-Ben Fine, ‹mparatorluk ve Çokluk- Antonio Negri, ‹mparatorluk?Arif Dirlik, Küreselleflmenin Politikas›-Werner Bonefeld, Savafl,Küreselleflme ve Yeniden Üretim-Silvia Federici, Petrol ‹çin Akan Kana Hay›rGeorge Caffentztis, Polizeflwssenchaft: Sürekli Savafl- Thomas Atzert&Jost Müler, Bush Yönetiminin Irak ‹çin Ekonomik Palan›- Antonia Juhasz, NATO,BOP ve Küresel Güvenlik-Derleme, Güvenlik ve Terör- Giorgio Agamben, Daralan ToplumGhassan Hage, Ultra EmperyalizmKarl Kautsky, Emperyalizm ve Dnüaya Ekonomisi (3.k›s›m)- Nikolai Buharin, Vatanseverlik:Özgürlü¤e Tehdit-Emma Goldman, Gecenin Oevrimci Kaplanlar›_Peter Linebaugh,fiiddetin Elefltirisi, Walter Benjamin bafll›kl› yaz›lar yer al›yor. ‹letiflim: conatus@otonomyayincilik.com *Geçti¤imiz aylar içinde Thedor W. Adorno’nun Edebiyat Yaz›lar› (elefltiri, metis), Walter Benjamin Üzerine (yky), Slavoj Zizek’in Yamuk Bakmak (kültür incelemeleri, metis), ‹ain Bamforth’un Kütüphanedeki Beden (kültürel çal›flmalar, agorakitapl›¤›) J.G. Ballard’›n Beton Ada (roman, ayr›nt›), Jean Genet’nin Denizci (roman, ayr›nt›), Hasan Bülent Kahraman’›n Kültür Tarihi Affetmez (kültürel çal›flmalar, agorakitapl›¤›) Gün Zileli’nin Ev (an›, iletiflim) Hayati Baki’nin Harfler Kitab› (fliir, ekin), Hilmi Haflal’›n Yaral› Gümüfl (fliir, yom) fiiir Seddinde Kronos (deneme yom), Salih Bolat’›n Aç›lm›fl Kanat (fliir, papirüs) Adnan Sat›c›’n›n Eksikti Geceler ve Baz› Günler (fliir, ekin) Kenan Mümtaz Ak›fl›k’›n Serçe Gölgeleri (fliir, suteni), Arif Madano¤lu’nun Yürüyüfl fiark›lar› (fliir, damar), Arzu K. Ayçiçek’in Menekfleli Avlular (fliir, gerçek sanat yay›nlar›), Ogün Kaymak’›n Parantez Kufla¤› (fliir, c yay›nlar›) Selma A¤abeyo¤lu’nun Hep Akl›mda Kald› (deneme, kum), Ahmet Ada’n›n Denizin Uykusu Üstümde (fliir, ›sl›k), fiiir Okuma Duraklar› (poetika, ›sl›k), Aziz Kemal H›z›ro¤lu’nun Mühür (fliir, tümzamanlar), Halil ‹brahim Y›ld›z’›n Gitmek’ler Bitmek’tir Asl›nda (fliir, karalama), ‹flçi Öyküleri (genelifl yay›nlar›) Halim fiafak’›n Kendini Kanatan (fliir, idil yay›nlar›) adl› kitaplar› yay›nland›. 31 DERYA POLAT YÜCEL RESM- ‹ BAHANES‹YLEN fi‹MD‹ TARZ SAH‹B‹ OLMAK YA DA OLMAMAK NED‹R?; Ya da de¤mesin ya¤l›boya adilsalih 32 Biz Deryaylan biraz daha desen konuflmaya devam edebiliriz. Kobra grubu yan› bafl›m›z da da; Tarih eski de¤ildir ki süzülendir. Ve de iz ve de izlek diyip devam ederiz. M.Ensor’ un yüzlerden büyük bir kompozisyonu: ‹sa’ n›n Brüksel’ e girifli ( 258 x 431 cm / 1888 - 89 ). ‹sa Brüksel’ e girmifl midir derseniz bilmiyorum - girdiyse niye girmifltir....? Plastik sanatlar dünyas›nda “bu dünya baflka bir dünya de¤ildir” Endi ve Boys’ tan sonra gözden geçirip temize geçme yaflanmaya bafllad›¤› fikrindeyim. “Ö¤rencilerini olabilecekleriyle an›lanlar› an›msayal›m” Uzun uzad›ya konuflman›n çok da gere¤i yoktur. Ainesi ifltir kiflinin... dersiniz de; Dahas› da¤a desek küseni mi?... Yuvarlanan kayadan kalan›n heykel olaca¤› uzay›p gidebilir fenomene dek. Kafka aforizmalar›nda kafesin biri kuflunu aramaya ç›km›fl der ya , ne de güzel uyuyor arkadafl›ma. Dünyan›n ve kendi geçmiflini ipoteklemeden vicdan› ac›mas›n diyedir belki pentürü es geçmez, çünkü; hem ben hem sanat olur mu olur! der Derya, ben de kimi içini d›fl›na, d›fl›n› içine giyerken unutup, bazen kasten ç›plak soka¤a ç›kanlar vard›r derim. ‹zimler, bilinç alt›ndan beslenenler, spontane çizimler... Sadece birinde durman›z› istiyorum; Çünkü Max Ernst’ le Derya’y› akraba görüyorum (bugün de Clemente) “hem biçimsel hem ruhsal olarak.” Sadece sürrealist ögelerle sürgitmedi¤inden... Kiflisel ve yeni anlat›m› yan›na al›r, Hümor’da onlara efllik eder. Derya kendi gibi resmiyle de taraf de¤ildir. Görünürde san›r›m! fiafl›rmadan izler kendinden do¤ru do¤rulu¤unu s›namak ad›na bilin bakal›m. Hümor, o “espri anlay›fl› ya da ironi ya da mizah ya da flakac›l›k ya da dokand›rma” diye bildi¤imiz de¤mesin ya¤l›boya! Duygu zülmü istemez de, bak›n flu halimize pentür dedi¤imiz bize illet, size keyif: seçip be¤enilen. Bilelim ki deryada her fleyle h›zla aç›k sürüfl yüzülüyor art›k: Bellekli yaln›z. Ça¤›m›z›n gere¤i herkes kendi için didikler. do¤ru ve yanl›fl› ne renkten ne biçimden vazgeçmez demek geldi içimden. Bunu da; Sanat hiç bir fikrin ya da devin ya da ustan›n kurallar›yla yol almad› asl›nda sizde biliyorsunuz. Her neyse geçmeden - dokanmadan ses veren enstrüman izsiz seyahat görüldü mü diye bir ses duyar m›s›n›z sizde? ‹stedi¤i arka zamandan yararland› tabi ki. Hepimiz, DERYA da ne olur görürüz umar›m. ‹ç konuflmalar›m finalinde belirense; fiu lofl sokakta yan›yor yan›yor içim Kime u¤rad›msa anl›yor anl›yorum bir hiçim Bilse bilici kufl çile tap›na¤›n› yaz›yor yaz›yorum uymuyor kimseye seviflim Bir gece ans›z›n odama girdim ilk defa yabanc› bir gözle odama bakt›m Galiba ihanet etmifltim ona Bu ihanetin sebebi neydi acaba Parisli k›z mektup yazm›flt› Aflk›n u¤ursuz gövdesi mi vard› yatakta Bir ölüyle mi yat›yordum yoksa HAYIR HAYIR bu cinayeti; ben ifllemedim Suç mu kara sevda a¤lamak a¤lamak istiyorum doyas›ya diyen Özer C‹RAVO⁄LU fliirini de gördüm DERYADAADAYRED). A¤layan bal›¤›n gözyafl› görünmez vars›n sans›nlar! merkezdeki rehineler ve taflrada isyan haz›rl›klar› sabahattin umutlu “hakim gerçekli¤in ifadelerine daha çok itaat ettikçe, zihinsel gerçekli¤in içinden konuflan özne olarak daha çok emir verirsiniz, sonuç olarak yaln›zca kendinize itaat edersiniz? yeni bir kölelik biçimi icat edildi,kendi kendinin kölesi olmak?, gilles deleuze,felix guaattari önce söz mü vard›? yalan. önce khaos vard›. ki evrenin ilk hali olarak da bilinir. kimilerine göre sonsuz bir özgürlük durumu. kimilerine göre ise: karanl›k devir. evrenin yasalar› hariç hiçbir yasan›n oluflmad›¤›. akl›n ve egonun henüz uygarl›¤›n kölesi olmad›¤›. dilin ve sözcüklerin hapishanesinin kurulmad›¤›. dile gelmeyen devir? ne rehinesi olmufl ne de kölesi? sonras› bildik hikaye? iktidarlar›n birincil varl›k nedeni olan paranoyak akl›n, iktidarlarca dünyan›n merkezine yerlefltirilerek yeryüzünde özgürlü¤ümüzün ifadesi olabilen her türden özgürlük durumunun ötekilefltirildi¤i.baflta bedenlerimiz olmak üzere. duygular. arzular ve hayallerimizin akla uydurulmaya çal›fl›ld›¤›. gönüllü kullar›n ve rehinelerin omuzlar›nda yükselen modern ya da postmodern yak›flt›rmalara da karfl›l›k gelen etik. estetik cinayetler düzeni? neyse? as›l meseleye gelelim. althusser’le birlikte öznesiz bir süreç olarak iflledi¤ini görebildik tarihin. görebiliyoruz da. oysa bu gün giderek kültürsanatedebiyat›n ve tüm bunlara iliflkin modern elefltiri tarihinin de öznesiz bir süreç olarak iflletildi¤ine tan›k olduk. oluyoruz. oysa anarflist elefltiride bu süreç böyle ifllemiyor. burada hemen söyleyelim althusser’deki öznesizlik süreci özneyi d›fllayan de¤il özneyi aflk›nlaflt›rarak merkezsizlefltiren bir durum iken modern elefltiride ise tersi geçerli. öznenin ötekilefltirilerek sürecin d›fl›nda tutulmas›.y ok say›lmas› biçiminde gerçeklefliyor. modern elefltirel süreç, dualiteler-ikilikler üzerine infla ediliyor. oluflturulan her ikili kavramdan biri di¤erinin meflruiyetini sa¤lama ifllevi görüyor. modernitenin üzerinde yükseldi¤i en temel dualite ak›l ve duygu aras›nda vuku buluyor. apolloncu ak›l ile dionysoscu duygunun bu kadim çat›flmas›nda duygu. akl›n meflruiyetini sa¤lamas› yönünde ötekilefltiriliyor. buradan da anlafl›laca¤› üzere ak›l modern alg› düzeneklerinin sigortas› olarak iktidar›n meflruiyetini sa¤lama ifllevi görüyor. oysa dionysos’un temsil etti¤i duygu özgürlü¤e giden yolda bir itaatsizlik durumu olarak beliriyor. modern elefltirel sürecin kültür sanat edebiyat kurumlar›na yans›mas› da benzeri biçimlerde gerçeklefliyor. burada biraz h›zlanal›m ve sözü as›l yerine getirelim.yky taraf›ndan yay›mlanmakta olan kitapl›k dergisinin haziran 2004 tarihli 73. say›s› bir baflka ikili ötekilefltirme durumu olarak görülen edebiyatta merkez- taflra iliflkileri dosyas›na ayr›lm›fl. dosyadan edindi¤imiz ilk izlenim. kendilerini merkez olarak görenlerin.merkezde görenlerin yine kendilerine ait ya da kendilerine itaatte bir kusur aratmayacak derecede kat›ks›z bir tafl- 33 34 ra hayal etmeleridir.s a¤olsunlar kendilerine taflral› rolü biçilen taflra temsilcileri de bunu lay›k›yla ve fazlas›yla yerine getiriyorlar. ve kendilerine biçilecek yeni roller için de çoktan emre amadeler. bunu özellikle ramis dara’n›n ayn› adl› dosyada yer alan “merkez-taflra. tarih” co¤rafya, bafll›¤› alt›nda yazd›klar›nda aç›ktan. yine ayn› dosyada yeralan “taflrada fliir haz›rl›klar›, adl› yaz›s›n›n daha bafl›ndan ve bafll›¤›ndan da anlafl›laca¤› üzre ahmet bozkurt”un bir taflral› y›l›fl›kl›¤›yla yazd›klar›n› flimdilerde bir merkezin devrik flefi olan. e.baturun. -ki ece ayhan’a göre de ›slah olanlar korosunun malum flefidirönceden yazm›fl oldu¤u bir kitab›n›n referans›yla bafll›yor sözlerine. a.bozkurt’un bafllang›çta aç›k olan niyeti sonralar› bulan›klafl›yor. yer yer fleflerine ve y›k›las› kurumlar›na da itaatsizlik raddesine varabiliyor. bakal›m. her iki yaz› da da egemen merkezi etik. estetik de¤erlere karfl› bir refleks gösterilerek bir ötekilefltirilme durumu olan taflra ve taflral›l›k kimliklerine sar›l›n›yor. taflral› ezikli¤i. taflral›l›k masumiyeti ve mütevazili¤iyle üstlerine düfleni fazlas›yla yapmaya her daim haz›r görünüyorlar. taflra biraz avunmad›r. birazc›kta yak›nmad›r. bunu ramis dara’n›n taflra dosyas›nda taflra ad›na bursa’y› temsilen yazd›¤› yaz›da aç›ktan görebiliyoruz. öyle görünüyor ki bursa taflra ve taflral› kimli¤ini oldukça içsellefltirmifl olarak karfl›m›za ç›k›yor. buna hiç itirazlar› da yok. kendilerine merkez taraf›ndan bahfledilen bir kimlik olarak alg›lan›yor taflra ve taflral›l›k.bu kimlikle övünüp avunabiliyorlar da. a. bozkurt’un deyimiyle merkezdeki “muktedirleri” sonuna kadar kutsay›p onlar›n k›llar›na dokunuldu¤unda ise vefa borçlar›n› ödemek üzere hemen gönüllü tetikçilerini de ç›karabiliyorlar aralar›ndan. taflra biraz avunmad›r. a¤açlar›. kufllar›. ve tüm yeflilli¤iyle. üç kurufl u¤runa girilen yar›flmalarda flehrin en iyi edebiyatç›lar›na ikincili¤i reva görebilecek kadar ileri gidebilen kadirbilmez jürileriyle. taflra biraz yak›nmad›r? r. dara yaz›s›nda yerel evrensel iliflkisini de ihmal etmeyip “yerel” evrensel iliflkisini unut- mamaya çal›fl›yorum. genel olarak istanbul”un temsil etti¤i ulusal çizgiyi de göz ard› etmiyorum? istanbul”un “ulusal çizgisi, ne itaati elden b›rakm›yor. nedir istanbul’un ulusal çizgisi. kimi ve neyi temsil eder... taflra yerellikten kurtulsa da ‹stanbul hep” ulusal,! m›. geçelim... ahmet bozkurt. hem bir taflral› edas›yla konufluyor ve iktidara meydan okuyucu bir söylem kullan›yor-sevgili bozkurt senin tüm bu dediklerin söylenmez yap›l›r demek de gelmiyor de¤il içimden - hem de gizliden merkeze davetiye ç›kar›yor. bunu ise kendisine verilen bir görevi ve ödevi yerine getirmifl çocuk masumiyeti ve sevinciyle ço¤u iktidar karfl›t› yazar› ve felsefeciyi. maurice blanchot. bataille. derida. zizek.artaud. levinas. gadamer. a.j.gremias ve baudrillard’›n referans›yla yapmaya çal›fl›yor. merkeze girifl kriterlerini yerine getirdi¤ini. kendisinin bir çok konuda yeterli oldu¤unu kan›tlama çabas›nda gözüküyor. ve merkeze girifl vizesi istiyor. tüm bunlar› bir üst okumayla de¤il tersine bir alt okumayla anlayabiliyoruz. çünkü altan alta dile getiriliyor as›l söylenmek istenenler ve söyleyenin meram›. durup düflündü¤ümüzde aç›kça görülüyor bozkurtun as›l derdi ve as›l meram›. aslolan kendinin ve erzincan’›n önemli merkezlerinde bulunan arkadafllar›yla ç›karmakta olduklar› derginin “la poete taravaille”nin merkezin nezdinde rüfltünün ispat› çabas›d›r. çünkü söz dönüp dolafl›p “flair çal›fl›yor”a getiriliyor. olan biten flu asl›nda.merkezin taflra olarak addetti¤i bir yerde ç›kart›lmakta olan bir derginin merkezin baz› densiz ve hat›r gönül bilmez yazarlar›n›n›n h›flm›na u¤ramas› ve yanl›fl muameleye sebebiyyet vermesi vakas›n›n elbirli¤iyle temize çekilmesi çabas›. uzlaflt›klar› bir nokta var. itaatte ve birbirlerini koruyup kollamada. bu noktada kimse kimseyi reddetmiyor. merkezin ötekilefltirdi¤i taflran›n hayalinde bir merkez kurulurken, taflran›n temsilcileri hiç fark›nda bile olmadan merkezin hayaleti çoktand›r taflran›n üzerinde dolaflmaktad›r oysa. ve bir kabus olup üzerlerine çökmek tedir. taflra. merkez taraf›ndan ötekilefltirildi¤i gibi merkezde taflran›n zorunlu ya da gönüllü itaati sayesinde meflruiyetini sürdürebilmifltir. sürdürebilmekte. bir fleyin merkezinde olmak nas›l bir arzu düzenlemesiyle aç›klanabilir. aç›klanabilmekte.kuflkusuz aç›klanabiliyor. sonucu. egonun kölesi. iktidar›n rehinesi olmakla. özgürlü¤ün. direniflin. aflk›n merkezi neresi. fliir hangi merkezden yönetilebilir. istanbul nas›l bir merkez oluyor. nereden bak›l›nca. nas›l bak›l›nca. taflra nerden bak›l›nca taflra. flimdilerde sokakta hakikatler çarp›fl›yor. ve hakikatlerin çarp›flt›¤› yerde baflka bir etik vücut buluyor. direniflin. özgürlü¤ün. aflk›n. hakikatin eti¤i. tüm bu ço¤ul durumlar›n eti¤i. hakikatler eti¤i. ve bu etik merkezsizdir. dünyan›n her yerinde çarp›flan hakikatlerin bileflkesi. her an ve her yerde oluflan hakikatlerin. merkezsiz bir edebiyata. kültürsanata. politikaya da itiraz›m›z yok. kendini merkezin hayalinde gören rehineler ve hayali cüceler. art›k uyan›n. bir hayali merkezin u¤runa geçse de ömrünüz birazc›k düflündündünüz mü hiç hayallerinizin merkezi neresi... merkezin d›fl›nda olan ya da d›fl›nda kalan olarak adland›r›la gelen ve hep merkezin pedagojik yönlendirmesine muhtaç bir taflradan ve içerisi d›flar›s› gibi bize modernist alg›n›n miras› olan ikiliklerden söz edebilir miyiz hala. oysa içeri d›flar›d›r.d›flar› da içeri. flimdi hep beraber. beni bu d›flardan ç›kar›n. çember k›r›lm›fl. merkez parçalanm›flt›r.bunu görmenin bir yolu var. önce içimizdeki çemberlerden bafllamal›. içinde olduklar›m›z m›? hepsi. hepsi. buraya kadar sözünü ettiklerim taflradaki itaat haz›rl›klar›yla ilgiliydi. taflradaki isyan haz›rl›klar›na ise flimdi hiç hiç girmeyelim. ama müjdeyi flimdiden verelim. taflradan kopan isyan merkezdeki rehineleri de özgürlefltirecektir. ne dersiniz. merkezde rehin kalan nedir. sadece fliir midir? yedincinokta sabahattin umutlu ‘afl›k veysel’e.aydan erdem’e, alfabeden öncede ben yolumu bulurdum. alt›nokta aras›ndan geçipdurdu¤um zaman ellerimle dokundu¤um tüm eflya karar›yor dokunarak geçti¤im flu dünyan›n k›y›s›nda her ömür patikaym›fl elyordam› bir hayat üç noktadan sonra m›yd› ucunda m› jiletin... bir yer varm›fl unuttum. aç›lmad›k bi kap›ym›fl ›fl›k diye bildi¤im rivayetten ibaret bi karanl›k tarihin flimdi bir bir söylerim içinden geçenleri... kutun kara pandora pandorakutunkarapandora bir çingene çad›r›n›n y›rt›k penceresiymifl asl›n nas›l gökyüzü nerde kayan y›ld›zlar alt› nokta aras› o çingene zamanda bir virgülün boynunaym›fl bunca gidip geldi¤im ö¤retmenim hayat›mda ben hiç keman görmedim. 35 KAÇ KARDEfi‹M ÖLDÜ... süleyman aytaç -Sahici bir fliir için hayatlar›n› veren tüm kardefllerimekofluyorduk ben ve kardefllerim y›ld›zlar kofluyorduk ölmemek ulaflmak için ›rmak a¤z›ndan yaflatan o gizemli karanl›k yerde kardefllerim öldü kardefllerim zamanyolunda h›zla yol al›rken zaman tünelinde kaç yüzbin kardeflim öldü do¤acak m›y›m ben CARL SANDBURG AfiA⁄ISI 36 I Bir dip akıntısıyım ben Kıyıyı süpüren bir gelgit, Dövüyorum dalgalarımla limanları Yüce değerleriniz adına. II Ben hep devinen Ağır ağır gezinen, bir canavarım, Sökerim derinlere gömülü Sağlam kazıkları. III Güçlüyüm ben, Yaşlıyım senden Ve saygı duyuyorum işçilere. Umursamam Hiç kimseyi Kim ne derse Desin. Dağıtırım şimdi ortalığı: Yarınınızım ben. Türkçesi: Nice Damar Osman Yücel bir sabah çöpçüler olmayacak bir sabah caddelerde cesetlerle uyanacak şehir top sesleri ile uyanacak şehir kilise çanları ile değil dün düşman bugün dost olanlar > asl-i düşmanlarına saldırmak için birleşecekler bir sabah Dobrowski ölecek Place de d’italie de bir sabah blanquistler ayaklanacak ellerinde barut kokusu ile sadece 71 onurlu gün ve ölenlerin ardından yazılan şiirler kalacak bir Sabah Paris bunlarla Düşecek Hainlerin eline yine bir sabah Hainler Paris in en yüksek tepesine hain işbirliklerini ve güçlerinin kirliliğini örtmek için Beyaz bir kilise dikecekler yine bir sabah yıkılacak o kilise daha vakit var “Ve Amerika bir gün keflfedilecektir” Ginsberg Halim fiafak fiiirin biçimsizli¤i ya da kurals›zl›¤› muhalifli¤in as›l imkan›d›r. fiiiri bir teknik haline getirme çabas› ise yaz›lan› ço¤u zaman düzeniçi hale getiren olgulardan biri olmufltur. fiiirin biçimsizli¤i fliir yazan›n meram›n› özgürce ifade etmesinin de yegane yoludur. fiiiri biçimsizlefltirme çabalar› yaz›landa ço¤u zaman bir karfl›’l›k olarak belirmifltir. Baflka bir deyiflle “hay›r” demenin yollar›ndan biri olmufltur. fiiirin tarihi buna iliflkin örneklerle doludur. Her biçimsizlefltirme çabas› fliire ve hayata iliflkin yads›ma ve reddetmenin belirginlefltirdi¤i bir k›r›lmad›r. fiiirin biçimsizli¤i yazan›n hayat karfl›s›nda ifade etme ve direnme yetene¤ini de güçlendirir, ifadeyi özgürlefltirir. fiiir yazan›n ve fliirin ihtiyaç kabul etti¤i de bu özgürce ifade etmedir. ‹mlan›n ya da baflka biçimlerin, kurallar›n yaz›lmak ya da ifade edilmek istenenin önünden kald›r›lmas› özgürlüktür. fiiirin imlas›z özgürlü¤üdür. Asl›nda bu bir bak›ma sözelin özgürlü¤ünün ve kurals›zl›¤›n›n yaz›lana dahil olmas›d›r. fiiirin böylelikle gelenekten uzaklaflarak farkl›laflt›¤› ifade edilebilir. fiiirin burada oluflturdu¤u y›k›msa fliirin kendisiyle s›n›rlanmaz. Biçimsizlefltirme eylemi hayat› kapsayan bir özellik kazan›r. Buysa ço¤unlukla dünyaya karfl› ç›kmayla belirginleflir. Söz konusu karfl› ç›kma okuyan› ve yazan› k›flk›rt›r ve sald›rmaya ça¤›r›r. Bu ba¤lamda fliir biçimsiz bir k›flk›rtma ve sald›rma eylemidir denebilir. Ama biçimsizlik hiçbir zaman sald›r›n›n yön de¤ifltirmesine, yol açmaz. Üretti¤i kaotik durum asl›nda bafltan yönünü belirlemifl say›labilir. Do¤rudan dünyan›n ve insan›n kendinedir! fiiirin tarihi incelenirse son k›rk-elli y›l›n›n sorun olarak gördüklerinin hiç olmazsa biri Amerika’d›r. Hatta Amerikan emperyalizmine ve Amerikan hayat tarz›na karfl›l›¤›n fliirin izleklerinden, imgelerinden biri haline geldi¤i söylenebilir. Kuflkusuz emperyalist Amerika izle¤inin kimi zaman koyu bir hamasete yol açt›¤› yaz›lan› fliirin d›fl›nda bir yere tafl›d›¤› da iddia edilebilir. Bir bak›ma fliirin ve fliir yazan›n emperyalist Amerika’ya yönelik y›k›c› ve sald›rgan tavr› hem fliirin hem de fliir d›fl›na ç›kman›n nedeni olmufltur. Buysa hayatta karfl›l›k araman›n ya da bulman›n bir sonucudur. Burada as›l belirtilmesi gerekense sald›rganl›¤›n emperyalist Amerika izle¤iyle s›n›rlanmay›p onun oluflturdu¤u hayata da bir karfl›l›k ve sald›- r› haline gelmesidir. Özellikle Amerika’da yaflayan flairlerin fliirleri bu konuda dikkatle okunmas› gereken çal›flmalard›r. Bunun bir tart›flmaya bafllang›ç oluflturmas› mümkündür. Tart›flmaya ise “fliir ne yapabilir” diye bir soruyla bafllamaksa baflka bir sorun olarak alg›lanmaya aç›kt›r. Asl›nda bunun sorun olup olmad›¤›ndan da kuflkuluyum. fiiirin birey eksenli bir pratik olmas› ona yönelik “fliir ne yapabilir” sorusuna da birey temelli yan›t aramaya yöneltir. Bundan yazma, okuma süreçleri dahil fliirin bireye iliflkin bir olgu, durum oldu¤u anlam› ç›kart›labilir. En az›ndan kendi ad›ma bu düflünceyi benimsedi¤imi ifade etmek isterim. fiiirin yazana ve okuyana yönelik etkisi bu bireyselli¤i sa¤lar. O zaman fliir ne yapacaksa birey üstünde yapacakt›r diyebilirim. fiiirin etkiledi¤i bireylerse bir araya geldiklerinde ise baflka bir durum çoktan oluflmufl demektir. Bugün imlas›z’›, inat’›, kara mecmua’y›, kara ev’i ya da kara blok’u oluflturanlar baflka bir durumun imkan› neden olmas›n. Bu soruya mümkündür yan›t›n› verece¤im. Asl›nda fliirin bireye yönelik etkisi ondan korkulmas›n›n da aç›klamas›d›r. Bireye yönelik olan her zaman devletin 37 38 korkusu olmufltur. Çünkü bireylik insan›n önünde genifl bir özgürlük ve eylem alan› açar. Yan› s›ra bireylik örgütlenmeler içinde de eflitlik iliflkilerinin oluflmas›na katk›da bulunur. Eflitlik iliflkileri ise bireylerin karfl›l›kl› yard›mlaflma ve dayan›flma talebine gerçeklik kazand›r›r. Amerika özelinde düflünürsek genelde sanat-edebiyatta daha özelde fliirde yaz›lanlar her dönemde birey üstünde etki gücüne sahip olmufltur. Bunun somut bir durum haline gelmesini ise Beat Generation’da görürüz. Beat flairlerinden Ginsberg ve Ferlinghetti’nin ortak fliir kitab› Amerika (Türkçesi: Orhan Duru & Ferit Edgü, Ada Yay›nlar› 1976) y›llar sonra da fliir okurunu etkilemeyi sürdürmektedir. Kitapta yer alan fliirlere bakt›¤›m›zda fliirin biçimsizli¤inin ve kurals›zl›¤›n›n etki gücünü saptamakta zorluk çekmeyiz. Ginsberg ve Ferlinghetti’nin fliirlerinde oluflturduklar› biçimsiz yap› Amerika’y› anlamam›z› ve karfl› ç›kmam›z› kolaylaflt›ran etkenlerin bafl›nda gelir. fiiirlerde kuru bir Amerika karfl›tl›¤›ndan çok somut bir durumla karfl› karfl›yay›zd›r. Ülkelerden önce Amerikan›n insan ve kültürler üstündeki derin etkisi ve o etkinin oluflturdu¤u karfl›l›¤› saptar›z. Ama bu hayati düzeydedir. Bireyin hayat›ndaki somut karfl›l›¤› o biçimsizli¤in imkan› ile ortaya konmufltur. Amerika kitab›nda Gins- berg’in fiiir Sanat›, Amerika, LSD, mandala, Bildiri, Malest Cornifici tuo Catullo ve Uluma fliiriyle Ferlinghetti’nin fliir sanat›, Fidel Castro Üstüne Korku Dolu Bin Sözcük ve Goya’n›n Büyük Sahnelerinden adl› fliirleri yer al›yor. Amerika hem Amerika’da, hem de baflka ülkelerde emperyalizmi ve dayatt›¤› hayat tarz› ve kültürle insanlar için bir karfl› ç›kma nedenidir. Kuflkusuz Amerika d›fl›ndaki ülkelerde yaflayan insanlar›n onun emperyalizmine ve eflitsizlik temelli hayat tarz›na karfl› gelifltirdikleri top yekun sald›r› ve reddetme anlafl›l›rd›r. ‹nsan›n kendini ve hayat›n› savunma ad›na bu karfl›l›¤› somutlaflt›rd›¤› söylenebilir. Söz konusu somutlaflt›rma ise kültür kadar hayat olarak da belirir. Karfl›l›k kendi hayat›n› oluflturur. Ya, Amerika’da yaflayanlar ya da yaflamak zorunda kalanlar? Sorusunun yan›t›n› ise Ginsberg ve Ferlinghetti vermektedir. Onlar›n bu emperyalizm ve hayat karfl›s›ndaki tav›rlar›ndan ve her ikisinin d›fl›nda oluflturduklar› hayatlar›ndan neyi anlamal›y›z? Bu Amerika’da yaflaman›n bedelidir. Söz konusu iki flairin yazd›klar›nda beliren as›l özellik de bu hayatt›n bedelidir. Bunu yazmaksa y›k›c› eylemin baflka bir parças›d›r. Ginsberg ve Ferlinghetti’nin hayat› ve fliirleri öncelikle bu hayat› kendilerine ve okura göstermeye çal›flmaktad›r. Çünkü Amerikan yurttafl› olmak ya da orada yaflamak emperyalizmin, onun kültürünün ve onun dayatt›¤› hayat›n suç orta¤› olarak alg›lanmaya aç›kt›r. Hatta ço¤u zaman böyle bir alg›lama Amerika’ya yönelik karfl›l›kta oldukça etkilidir. Bu ba¤lamda Ginsberg’in “Ve Amerika bir gün keflfedilecektir. ” demesi bu alg›lamay› tart›flman›n sonucudur. Öte yandan Amerika’y› ilk keflfedense kuflkusuz Amerika’da yaflayan insanlard›r. Do¤rudan suç orta¤› kabul edilenlerdir. Bu iki flair yazd›klar›yla suç ortakl›¤›n› reddettikleri gibi teflhir etmektedirler. Bununla da kalmay›p bunlar›n hem kendi hayatlar›na hem de hayata yönelik etkilerini müthifl bir karfl›l›kla söz konusu yapmaktad›rlar. Onlar›n bu tavr› Amerika’da yaflaman›n zorluklar›n› da belirtmifl olmaktad›r. Buysa insanla vicdan› aras›nda sonu gelmez çarp›flmalara neden olur. ‹ki flairin fliirlerini de bu çarp›flma oluflturmaktad›r. Yandafl olduklar› tek fley ise insan olarak vicdanlar›d›r. Ginsberg “‹nsanlarla savafl› ne zaman sona erdirece¤iz Amerika?” diye ba¤›r›rken vicdan› fliirin bütün kurallar›n› hiçe sayarak Sam Amcan›n yüzüne tükürmektedir. Öte yandansa ayn› Ginsberg “Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu?” derken Amerika’n›n kötü bir düfl oldu¤unu ya da oyun oldu¤unu kabul ederek kendini rahatlatmaya çal›flmaktad›r. Bu tavr› ise ancak yaflad›¤› ülkeye sevgisiyle aç›klanabilir. Ama bu sevgi hiçbir zaman ona sald›rmas›n›n , onu y›kmak istemesinin, a¤›z dolusu küfürler etmesinin önüne geçmemifl tersine bunlar› yapmas›n› sa¤lam›flt›r. LSD fliirinde ise “Kapitalizmin uyuflturucu tütün sisini protesto için kollar›nda c›gara söndürenler” vard›r. Böylelikle hayata ve Amerika’ya iliflkin fliddetli sald›r›lar büyük ölçüde kapitalizmi hedef alm›fl da olur. Ama bir fley daha vard›r ki belirtmeyi önemli buluyorum. Kapitalizme sald›r›n›n sokaktan baflka bir deyiflle yeralt›ndan bafllad›¤›d›r. Daha do¤rusu iktidarlaflmayanlar›n bunu yapacak oldu¤udur. Kald› ki her iki flairin yazd›klar›na bakt›¤›m›zda sokaktaki ve yeralt›ndaki hayata iliflkin oldukça fazla belirtiler vard›r. Bir bak›ma her ikisinin yazd›¤› fliiri bu olgunun oluflturdu¤u söylenmelidir. Onlar›n yazd›klar› fliirde hem kendileriyle hem de Amerika’yla kurduklar› iliflkinin bireysel temelli olmas›n› sa¤layan as›l olgu ise nihilizmleridir. Oluflturduklar› nihilizm dayat›lan hayat karfl›s›nda onlar›n baflka bir hayat› yaflamas›n› da sa¤lar. Bir yandan da bu dünyaya sald›rmalar›n›n yegane nedenidir. Ne var ki nihilizm onlar›n karamsarl›¤›n›n da as›l kayna¤›d›r. Kendilerine dönüklükleri ve yaln›zl›klar› onlar›n Amerika’ya ve hayata karfl› direnmelerini sa¤larken bir yandan da karamsarlaflt›r›r. Bunda kuflkusuz bugünde istedi¤i gibi yaflama talebinin ge- lece¤i içine almamas›n›n pay› vard›r. Çünkü nihilizmin gelece¤e yönelik bir beklentisi ya da talebi yoktur. Her fley bugünde yaflanmal›d›r. ‹nsan bu günde kendi olmal›d›r,kendine dönmelidir. Buysa Ferlinghetti’ye “Hiçbir ç›kar yol göremiyorum/ Ne de bir kaç›fl” dedirtecektir. Ayn› Ferlinghetti “Gene de sona ermiyor/Gene de faydas›z de¤il/ fiu bafl›mdaki defne dal›n›/sana sunuyorum Fidel” demekten de geri durmayacakt›r. Her iki flairin Amerika kitab›ndaki fliirleri yazmas› Amerikan›n tüm dünyaya sald›rd›¤› bir döneme denk geliyor. Bu ba¤lamda Emperyalist Amerika ve o emperyalizmin dünyaya sundu¤u hayat her iki flair için bir yazma nedenidir. Ama bu tipik sosyalist gerçekçi fliirin çok d›fl›nda, onun s›n›rlar›n› y›k›p giden biçimsiz bir fliirdir. Ço¤unlukla uzun cümlelerin oluflturdu¤u fliirler bu yap›s›yla fliirde de y›k›ma yol açmaktad›r. Ne var ki bu fliirleri düzyaz› fliir olarak adland›rmak da imkans›zd›r. Öyleyse “bunlar nedir?” sorusuna verilecek yan›t ise bafltan bellidir. ‹nsan›n kaotik halinin tam karfl›tl›kla ve istedi¤i gibi ortaya ç›kmas›d›r. ‹nsan ve hayat› biçimsizdir. Ayn› biçimsizli¤in fliirde oluflmas› da insana iliflkin bir sonuçtur. Baflta fliirin biçimini sonra da imlay› yerle bir eden fliirler bu halleriyle güzeli yads›yarak bir karfl›tl›k oluflturmaktad›r. ‹nsan›n ve ürettiklerinin biçimsizli¤inin ortadan kald›r- mad›¤› tek fley vard›r: o da vicdand›r! fiiir yazan yazd›klar›yla yaflad›klar›m›z karfl›s›nda vicdan›m›zd›r. En az›ndan vicdan›m›z› harekete geçiren olgulardan biridir. Geçmiflte ve günümüz dünyas›nda fliir yazan›n vicdan›n›n birey üstünde bir sars›lmaya ve huzursuzlu¤a yol açt›¤› bellidir. Söz konusu sars›lma ve huzursuzluk ise insan›n vicdan›n› harekete geçirir. Günümüz dünyas›nda görsel olan›n her fleyi pasiflefltirdi¤i ve insan› pornografik bir seyirci haline getirdi¤i bir düzlemde fliir yazan›n vicdan› o görselli¤i y›kmaktad›r. Savafllar›n o dünya sayesinde bir görüntüden ibaret oldu¤unu düflünürsek fliiri oluflturan sözcüklerin bir atefl topuna dönmesini çaresizce talep edebiliriz. fiiir yazan›n vicdan› yaflad›¤›m›z dünyan›n ortas›na düflen bir atefl topudur. ‹nsan›n vicdan› fliir sayesinde kendini sarsalamaktad›r. Ginsberg ve Ferlinghetti’nin fliirlerini bugünde de anlam› k›lan da budur. Bu sars›nt›y› daha da yayg›nlaflt›rmak için fliirin biçimsizli¤i ve özgürlü¤ü insanlar›n önünde bir imkan olarak durmaktad›r. Co¤rafyam›z Nato toplant›lar› ve topraklar›m›z› kirleten Bush’la bu sars›nt›y› bir kez daha yaflamaktad›r. ‹stanbul’da ve daha baflka yerlerdeki sars›nt›n›n sürmesi bu yaz›n›n temennisidir. fiiirse bu temenniyi çoktan bir eylem haline getirdi! 39 zehirli sarmafl›¤›n bitirdi¤i ilkokul gibidir koynunda saklad›¤›n f›rt›na Öykü: küçük ‹skender Çizen: Arma¤an Bilgin Bu gece, tuhaf bir fley yapal›m seninle ilk defa. Örne¤in, flehri ölesiye gören bir yükseklikten suya bakarak aryalar söyleyen kurba¤alar›n pefline düflelim. bafl›nda ftrleriyle dolaflan, hafiye kaplumba¤alar gibi. Fonda, çöplükte bulunmufl bobinlerden ucuz kasetlere aktar›lm›fl, çok eski, çok kötü bir filmin müzikleri çals›n. Jeneri¤imiz olarak hat›rlans›n kimi aflklar›m›z. 40 hani o, rüzgarl› balkonlarda, istenmeyen bir ›slakl›kla örtülmüfl gözlerimizin önünde, kadere karfl› koyamadan, hiçbir fleye isyan edemeden, baz› eflyalar› hakl› ç›kartan, baz› televizyon programlar›n› küçük düflürten, aras›na asla reklam alamayan boktan aflklar›m›z! Bu gece, tuhaf bir fley yapal›m seninle ilk defa. Birbirimize gizli gizli duydu¤umuz sevginin yol açt›¤› kalp cerahat›yla, karfl›l›kl› bedenlerimizdeki ameliyat masalar›na uzanal›m. Sonbahar›, elinde bir neflter gibi tutsun bu gece fliirler. Bu gece, kimi Türkçe sözlü pop flark›lar› eflli¤inde içtenlikle içkiye dadanal›m. Üçer befler biraraya gelerek çektirdi¤imiz foto¤raflar, ‹stanbul’un ölüme kapal› tarihinde, yaln›zca hat›ralara yönelik müzeleri süslesin bu gece! Bu gece, tuhaf bir fleyler yapal›m seninle ilk defa. Ar› biriktirmeye bafllayal›m örne¤in. Örne¤in, flehri ölesiye seven bir mezarl›kta, birtak›m medyaya ra¤men, yanyana yatal›m k›sa bir süre için. Mezartafl›na de¤il, mezartay›na yaz›ls›n bizim yaflad›¤›m›z y›llar, diye düflünelim. T›pk› k›ç› k›r›k çak› gibi. T›pk› ayn› tarot destesinde karfl›lafl›lan münzevi ile deli gibi. 41 Biraz Tom Waits’in kimseye zarar› dokunmaz. Biraz intihar, ölüm demek de¤ildir!. Biraz sarhoflluk, biraz esrar can›m›z› yakmaz! Denizi ›slatmak mümkün mü sevgilim!? ‹flte bizim üzülmemiz de bu yüzden imkans›z. Örtüler alt›na saklamak istiyorum bu gece seni. Ve beklentileri, özlemleri, baflka kentlerde döllenen punk çocuklar›n›, örtüler alt›na saklamak istiyorum. Mart›lar kurflun dökerken üzerimize, gemiler huzursuz, bal›kç›lar fazlas›yla tehlikeliyken biraz küçük ‹skender’in kimseye zarar› dokunmaz. Biraz haplanmak, biraz jiletlenmek, biraz çizilmek dünyay› ekseninden sapt›rmaz! Sana gelirken att›¤›m ad›m, belki benim için küçük, ama insanl›k için büyük bir ad›md›r! Bu gece, tuhaf bir fleyler yapal›m seninle ilk defa. Hayat› teneffüs eden birer m›sraysak seninle, ki öyle, kafiyemiz tuttu anlafl›lan! Peki, o halde, diyelim ki do¤ada dolafl›rken karfl›lafl›veren iki farkl› elementiz, ama harbi element, delikanl› element, koftiden de¤il! fiöyle bir kesifliyoruz önce, yokluyoruz kahramanl›klar›m›z› karfl›l›kl›, hangimiz kaçlara kadar biliyor kerrat cetvelini, onu okuyoruz! Aruzla m› hece ölçüsüyle mi, serbest vezinle mi geçmifl çocukluklar›m›z!? Kontrol ediyoruz! Atmaya k›yamad›¤›m›z karnelerimizi gösteriyoruz birbirimize! Ahlak:0! Gülümsüyoruz. Çünkü dalgalar ters takla salvodayken, melaknolinin artistik puan› düflmüflken, bir kadeh siyanürün fiyat› asgari ücreti zorlarken, cesetler karmafl›k, katiller tedirginken biraz küçük ‹skender’in kimseye zarar› dokunmaz sevgilim! Menü havaland›rma SAKLI KENTLER yalç›n hafç› Kalemi k›r›lan ilk sular›m zühre makam›nda tek bir kelime yazm›flt›, paslan›rken kelime a-¤-›-r zifiri çöktü bütün sular›m›n üstüne Körpe yazlar›mda mecram› (u)yutan kar f›s›lt›s›yd› vuruldu¤um seraplar dumans›z atefllerde (s)ilahlar›n sözü maskeli bir geceydi...Heyhat! gitme zaman›yd›, bafl›m› koydu¤um kuyulardan, incelip uzarken bir girdap! geri ald›m yabans›lad›¤›m sesimi, silindi ruhumun flah damar›ndaki bayatlam›fl sanc›... vedas›z ayr›ld›¤›m akflam›n y›k›k sokaklar›nda pirus avuntular› köpürüyordu, kaç defa sa¤›r kulaklara ba¤›r›lan (ç)a¤r›larda... platonik sevdalar›n içinde yat›yordu, kadife kefenlerde kar yan›¤› çocuklar›n hayalleri... iki kap› aras›nda aln›m kan›yordu (b)ilenerek mezar tafllar›na...cehennemin gölgesinden yürüdüm sözü büyüdükçe küçülen tepelerin....ancak erdim geldi¤im da¤lar›n s›rr›na, tüm yollar içimdeki yürümedi¤im sakl› kentlermifl... yürüdüm...s›rtlan yeni¤i (s)an›lar› gül tomurcuklar›yla ovarak bir yan›m hep eskimifl yollar›n kirli güzlerinde... B‹R GÜN hasan ya¤›z Bu gün Annemden devrald›¤›m esmerli¤imi okflayaca¤›m Ve difllerimi kokan y›ld›zlar› Zulam gibi saklad›¤›m› yast›¤a b›rakaca¤›m Bir gün olur ç›kar›m Yeni bir aflka Yeni bir hayata Merhaba deyip Yeni bir dostluk Ve sevgili bulaca¤›m 43