EMPERYAL MARGAR‹N* Robin Blackburn
Transkript
EMPERYAL MARGAR‹N* Robin Blackburn
EMPERYAL MARGAR‹N* Robin Blackburn gh Niall Ferguson Colossus: The Rise and Fall of the American Empire Penguin, Londra, 2005, 386 s. Niall Ferguson Empire: How Britain Made the Modern World Penguin, Londra, 2004, 442 s. Sömürgesizleflmenin genellikle hayal k›r›kl›¤› do¤uran sonuçlar›, sömürgecili¤in ilk elde neden gözden düfltü¤ünü unutan bir revizyonizm do¤urdu. ‹ngiliz tarihçi Niall Ferguson, Empire: How Britain Created the Modern World (‹mparatorluk: Britanya Modern Dünyay› Nas›l Yaratt›) ve Colossus: the Rise and Fall of the American Empire *) NLR (II) 35, Eylül-Ekim 2005. 281 (Azman: Amerikan ‹mparatorlu¤unun Yükselifli ve Düflüflü) adl› kitaplar›yla bu ak›m› yayg›nlaflt›ranlar›n bafl›nda geldi. Sanki Amerikan devlet adamlar›na ve vatandafllar›na nas›l iyi emperyalist olunaca¤›n› ö¤retmek üzere kaleme al›nm›fl bu kitaplar çok fazla satt›lar ve imparatorluk üzerine yap›lan tart›flmalarda zorunlu referans noktas› oldular. Bu kitaplar›n yazar› (ki daha önce yazd›¤› The Pity of War adl› önemli bir kitab›nda 1. Dünya Savafl›’n›n vatansever militarizmine utanç verici bir ›fl›k tutmufltu) birbirini takiben, önce Oxford’dan New York Üniversitesi’ne, oradan da Harvard’a geçmiflti. Ferguson’un ekonomik tarihle ilgilenmesi memnuniyet verici, çünkü ekonomik tarih, bu alanda büyük bir entelektüel eksiklik pahas›na görmezden gelinen bir alt-dald›r. Fakat, imparatorlu¤u ad›yla ça¤›rmas›n› takdir etmek için daha ihtiyatl› olmak gerekiyor. Ferguson, kapitalizmi ve kapitalizmle beraber modern dünyan›n en de¤erli fikirleri ve kurumlar› olarak gördü¤ü ‹ngiliz dilini, özel mülkiyeti, hukukun üstünlü¤ünü, parlamenter yap›lar›, bireysel özgürlü¤ü ve Protestan H›ristiyanl›¤› Britanya’n›n yaratt›¤›na inan›yor. Hayranlar› Protestanl›¤›n dahil edilmesini siyasal aç›dan do¤ru olanla biraz oynanarak yap›lm›fl h›nz›rca bir flakan›n örne¤i olarak görebilirler, fakat biz Ferguson’un yaklafl›m›n›n ciddili¤inden emin olabiliriz. Hallerinden memnun Britanyal›lar›n ‹mparatorluk’ta kendilerine duyduklar› hayranl›k, -yazar›n ‘Anglo-küreselleflme’ ad›n› verdi¤i- Anglo-Amerikan emperyal formülle Azman’da sömürgelefltirilenlere kapitalist baflar›n›n en iyi dileklerini sunarak, kolayca Amerikal›lar›n ulusal mesihçili¤ine verilen bir onaya dönüflür. ‹ngilizce konuflan insanlar›n tarihçisi olarak Ferguson, bugün, Winston Churchill’in pek çok ciddi deri kapl› kitapla birlikte mezara gömülmüfl önemini gün yüzüne ç›karmaya çal›fl›yor. Ferguson büyük adamlardan yap›lm›fl al›nt›larla süslenmifl seri bir anlat›m sunar; fakat Churchillci vizyona katt›¤› neo-muhafazakâr yorum, her fleyden öte, Britanya’da refah devletinin kurulufluna yard›m etmifl birilerinin birtak›m flerhler koymas›na vesile olmufltur. Oysa kendisi, Azman’da, ABD’nin, e¤er imparatorlukta baflar›l› olmak istiyorsa, toplumsal programlar› son noktas›na kadar budamak zorunda oldu¤unda kesin bir dille ›srar etmektedir. Ferguson’un, imparatorlu¤un ilerlemeye katk›s›n›n tart›fl›lmaz oldu¤u konusundaki iddias›, geçmifl kadar gelecek aç›s›ndan da bunun geçerli oldu¤u anlam›na gelir. Fakat bunun için kulland›¤› ka282 n›tlar da son derece seçicidir: O, sadece Britanya ve Amerikan ‹mparatorluklar›n› incelemeye zaman ay›r›r. Düzgün bir karfl›laflt›rma yapmamas›, The Pity of War kitab›nda savaflan belli bafll› ülkelere gösterdi¤i ciddi dikkatle çarp›c› bir karfl›tl›k sergilemektedir. Bu kitapta Ferguson, Alman ve Avusturyal› kaynaklara oldukça hâkim oldu¤unu göstermesine ra¤men, Azman ve ‹mparatorluk’un kaynakçalar›nda ‹ngilizce olmayan tek bir kitap bile bulamazs›n›z. Pity ile sonraki iki kitap aras›nda Ferguson’un çal›flmalar›n›n düzeyinin genel olarak düflmesi, piyasa mucizesine duydu¤u inanc›n yanl›fl oldu¤unun kendi a¤z›yla fiilen kan›tlanmas›d›r: Çünkü bu kitaplar, talebe karfl›l›k olarak h›zla üretilmifl kitaplard›r. Her ne kadar içindeki güzel hikâyeler ‹mparatorluk’u okunabilir k›lsa da, Ferguson, emperyal lojisti¤in ve siyasal iktisad›n temel yönlerini gözden kaç›r›r ya da yanl›fl anlar. Britanya ‹mparatorlu¤u’nun tarihini yaz›p çok kritik bir dönem olan 1650-1815 aras›nda ‹ngiliz Deniz Kuvvetleri’yle ilgili herhangi bir gerçek tart›flmay› yok saymak, gerçekten büyük marifet ister. V. Henry art›k Agincourt* Savafl› olmadan an›lacakt›r. Yaln›zca modern bir devlet, yüzden fazla savaflmaya haz›r gemiden oluflan düzenli bir birlik kurabilir, insanlar› bunlara yerlefltirebilirdi. E¤er Ferguson -görüfllerini çok uygun bulaca¤› bir yazar olan- N.A.M. Rodgers’in çal›flmalar›na baflvurmufl olsayd›, okuyucular›na, bir on sekizinci yüzy›l savafl gemisinde hayat›n nas›l geçti¤i konusunda bir fikir verebilir ve Britanyal›lar›n Frans›zlardan niçin daha fazla ateflli silahlara sahip oldu¤unu aç›klayabilirdi. Ve e¤er -fikirlerini daha az benimseyece¤i yazarlardan- Brenner’›n Merchants and Revolution (Tacirler ve Devrim) ve John Brewer’in Sinews of Empire kitaplar›na dan›flm›fl olsayd›, ekonomik temelleri daha iyi yakalamay› baflarabilirdi. Ayn› flekilde Ferguson, Azman’›n ilk bölümlerinde ‘manifest destiny’** ve ‘big stick’*** günlerinde Amerikan ‹mparatorlu¤u’nun canl› bir resmini çizer, fakat daha sonra küresel bir askeri üs zinciri (bu konu Sorrows of Empire kitab›nda Chalmers Johnson taraf›ndan iyi bir flekilde ele al›nm›flt›r) *) 1415’te ‹ngilizlerin, kendilerinden çok daha güçlü Frans›z ordusunu kesin bir yenilgiye u¤ratt›klar› savafl. (ç.n.) **) 19. yüzy›lda Amerika Birleflik Devletleri’nin Pasifik k›y›s› ve ötesine do¤ru aç›lmas›n›n ve o bölgelere sahip olmas›n›n ABD'nin kaderi ve görevi oldu¤u inanc› ya da doktrini. (ç.n.) ***) Bir hükümet taraf›ndan nüfuz alan› yaratmak için kullan›lan, özellikle siyasal ve askeri güç. (ç.n.) 283 kurmaya da yarayan çok büyük diplomatik ve ekonomik çaban›n üzerinde çok az durur. Ferguson’un di¤er neo-muhafazakârlar gibi imparatorlu¤un cazibesi ve retori¤ine hayranl›k duymas›yla artan flüpheler, Bush’un Irak iflgalini gönülden desteklemesiyle do¤rulan›r, fakat ifller imparatorlu¤un lojisti¤ine ve ekonomik mant›¤›na geldi¤inde Ferguson’un tam bir yads›ma içinde oldu¤u görülür. Retorik ve cazibe karanl›klara bulanm›flt›r. Ferguson, AngloAmerikan imparatorlu¤unun pek çok y›k›ma ve zulme sebep oldu¤unu teslim eder, fakat ona göre, bu süreç son kertede yararl› sonuçlar do¤uracakt›r. Dünyay› modernli¤e sürüklemek çok zordur ve bu ne yaz›k ki çirkin bir süreç olmaya mahkûmdu(r). AngloAmerikan emperyalizminin al›c›lar› flansl›yd›lar, çünkü Britanya ve Amerika’n›n emperyal korumas›, en az›ndan -haklar›nda çok az fley duydu¤umuz- Almanya, Japon, Sovyetler ve hatta Frans›z, Portekiz ve ‹spanya gibi di¤er modern imparatorluklara göre çok daha flefkatli oldu¤unu gösterdi. Karfl›laflt›¤›n›z Algonquin ya da Tazmanyal› bir yerlinin bu görüfle kat›lmayabilecek olmas› hiç önemli de¤ildir. Ferguson, sömürgecili¤in suçlar›n› hesaba katmaktan çekinmez –nitekim ‹mparatorluk’taki bir bölümün ad› “Beyaz Veba”d›r. Fakat burada bir çeflit kozmik bilanço ç›kar›r. En parlak dönemlerindeki Bank of England’da oldu¤u gibi, krediler borçlardan fazla ç›kar; imparatorluk, günahlar›n› sonuçta elde etti¤i baflar›larla affettirir. Birileri kapitalizmin ve temsili kurumlar›n›n ilerlemesini teflvik etmeli ve uluslararas› düzen birilerince kontrol alt›nda tutulmal›yd›. Tabii ki, John Bull ve Sam Amca, baflka muhtemel alternatiflerden çok daha iyi ifl ç›kard›lar –ve ç›kar›yorlar. Ferguson, Britanya ‹mparatorlu¤u’nun tek bafl›na Nazi barbarl›¤›na karfl› durdu¤u o zirve an›n›, daha önce geçip giden her fleyi meflrulaflt›rmak ad›na defalarca hat›rlat›r. Emperyal geçmifl için diledi¤i özür, sonu gelmez bir gelecek projesine yans›t›l›r, sanki sonsuza dek 1940 y›l›n›n ürkütücü seçenekleriyle karfl› karfl›ya kalacakm›fl›z gibi. (Tabii ki hâlâ ‘o iyi zamanlar’ hakk›nda say›klay›p duran pek çok -baz›s› Ferguson gibi 1940’ta henüz do¤mam›fl olan- Briton vard›r.) Ferguson, Britanya’n›n savafla giriflinin emperyal do¤as›na hakl› biçimde dikkat çekerken, pek çok ‘Briton’, özellikle de askerler (ki 1944 y›l›nda Kahire ‘silahl› güçler parlamentosu’nun çal›flmas›na tan›kl›k etmifllerdi) aras›nda imparatorluk inanc›n›n giderek azal›fl›na iflaret etmeyi baflaramamaktad›r. 284 Modern döneme ait imparatorluklar, ba¤›ml› halklar›n insanl›¤›n› hiçe sayd›lar ve kapitalist birikim sürecinin doymak bilmez talepleri u¤runa onlar› gözden ç›kard›lar. Bu aç›lardan, örnek ald›klar› modelden daha afla¤› bir noktada ortaya ç›kt›lar, oysa Roma ›rksal bir hiyerarfliyi güçlendirmedi, insanlar›n hayatlar›n› piyasa güçlerine maruz b›rakmad› ve neticede vatandafll›¤› herkese yayd›. Ferguson ise bunu farkl› bir flekilde yorumlam›flt›r. Britanya’n›n ‘ilk imparatorlu¤u’nun talan ve çapulculuk, Afrika’dan giderek artan köle ticareti, Amerika k›tas›ndaki flehirlerin ya¤malanmas› ve Bengal’deki korkunç açl›kla lekelendi¤ini kabul eder. Fakat, Kuzey Amerika’n›n k›y› fleridine yerleflilmesinin büyük bir baflar› oldu¤u kan›s›ndad›r; 1780’lerde ortaya ç›kan daha sorumlu bir emperyalizm, imparatorlu¤u erken dönem afl›r›l›klar›ndan temizlemifl ve 1776’da olanlardan daha incelikli yollar keflfedebilmifltir. Bu yaklafl›m, sömürgelefltirilen ve kölelefltirilenlerin emperyal sömürüsünün sistemik özelliklerini gözden kaç›r›r. Ferguson’un sömürgeci köleli¤i nas›l ele ald›¤›n› düflünün. Ferguson, köle ticaretinin i¤renç bir fley oldu¤unu derhal kabul eder ve k›saca, Britanyal› müflterinin ‘tatl›ya ne kadar düflkün’ oldu¤unu hat›rlat›r. Fakat, neden örne¤in ‹spanyol ve Frans›z müflterilere göre Britanyal› müflterilerin çok daha fazla oldu¤unu aç›klayamaz, oysa ki bunun cevab› ortadad›r: Onun sevgili kapitalizmi, Britanya’da, k›tada oldu¤undan çok daha fazla yol alm›flt›. ‹mparatorluk’un bir yerinde Ferguson, tuhaf biçimde, kapitalist tar›m›n izini takip eden bir ülkenin 1615 y›l›nda ‘ekonomik bak›mdan hiç dikkate de¤er olmad›¤›’n› söyler. Ferguson’un en sevdi¤i konu, imparatorlu¤un ekonomik baflar›s›d›r; fakat plantasyonlardaki köleli¤in Britanya’n›n on sekizinci ve on dokuzuncu yüzy›llardaki ekonomik büyümesine yapt›¤› büyük katk›y› görmezden gelir. ‹mparatorluk, ne Karayipler’de fleker plantasyonlar›ndaki kölelerin çal›flma günlerini hesaba katar, ne bu kölelerin bedenleriyle ruhlar›n› nas›l bir arada tuttuklar›n›, ne de emperyal ve Avrupal› ticarette kölelerin üretti¤i de¤eri (1801-1802’de bu oran yaklafl›k üçte birdir). Bu yönlere dikkat çekmek, Ferguson’un el üstünde tuttu¤u tezlerin baz›lar›n› güçlendirir –ancak di¤er tezleri pahas›na. Böylece, plantasyon bölgesiyle yap›lan ticaret, Britanya’ya, üretti¤i mallar› ihraç edebilece¤i önemli bir piyasan›n yan›nda, büyük miktarda kâr, egzotik tüketim maddeleri (fleker, tütün ve boya maddeleri) ve Sanayi Devrimi aç›s›ndan çok önemli olan 285 hammaddeyi (pamuk) sa¤lam›flt›r. ‹çerideki ücretli emek kadar kölelerin eme¤i üzerinden de gerçekleflen Atlantik’teki h›zl› büyümeye, Atlantik sisteminin di¤er parçalar›n›n hepsi -bal›kç›l›k, New England’taki tedarikçiler, köle tüccarlar›- katk›da bulunmufltur. Ferguson e¤er isteseydi, Atlantik’teki köle ticaretiyle üretiminin, gittikçe verimsiz hale gelmifl merkantalist sistemin s›n›rlar›n› aflarak yay›lan serbest ticaretin çekim gücünce teflvik edildi¤i gerçe¤ini göklere ç›kartabilirdi. Laissez-faire sözünü bulan, sömürgeci bir tüccard›r. Fakat kendisi, bu gerçekleri görmezden gelir ve bunun yerine ayr›cal›k tan›nm›fl flirketlerin rolünü abartmay› tercih eder. Ferguson’un köle ticaretine odaklan›p onu neyin körükledi¤ine bakmamas›, çal›flmalar›n› yok sayd›¤› büyük bir sömürge tarihçisinin görüfllerini çarp›tmas›na yol açar. Bat› Hint Adalar›’n›n milliyetçi lideri, Capitalism and Slavery’nin (Kapitalizm ve Kölelik, 1944) yazar› ve Trinidad’›n uzun süre baflbakan› olan Eric Williams, bir keresinde, Britanyal› tarihçilerin ço¤u zaman Atlantik’teki sömürgeci güçlerin köle ticaretinin en büyük bölümünü sanki bir tek kendi ülkeleri yüklenmifl gibi yazd›klar›n›, böylece bunu yok sayman›n zevkini yaflayabildiklerini ileri sürdü. Ferguson çok tutucu bir teselli sunuyordu: “‹mparatorluk’un tarihi hakk›ndaki en ilginç gerçeklerden biri, Britanyal›lar›n despotik davrand›klar› durumlarda, Britanya toplumu içinden bu davran›fl›n neredeyse her zaman liberal bir elefltirisinin de ç›km›fl olmas›d›r.” Ferguson’un yöntemi, esrarengiz biçimde Roland Barthes’in Mitolojiler’de “Operasyon Margarin” ad›n› verdi¤i fleyi hat›rlatmaktad›r: Eski durumuna getirmek ya da gelifltirmek istedi¤iniz yerleflik bir de¤eri al›n ve önce savurgan bir flekilde onun zavall›l›¤›n›, üretti¤i eflitsizli¤i gösterin... sonra kendisine ra¤men onu saklay›n, ya da daha iyisi, onun kusurlar› hakk›ndaki büyük küfürlerle birlikte saklay›n... Kurulu Düzen art›k Manichean* bir kar›fl›mdan baflka bir fley de¤ildir ve bu yüzden kaç›n›lmazd›r, her iki tarafta da kazan›r ve böylece yararl› olur. Barthes’›n anlat›m› 1950’lerdeki bir Frans›z TV reklam›na hürmet göstergesidir: Reklamda, önce ya¤l› sar› renkli bir margarinin *) M.S. 3. ve 5. yüzy›llar aras›nda mürit bulan ve Zerdüfltlük mezhebinden esinlenip hem Allah’a hem Seytan’a inanan bir mezhep. (ç.n.) 286 pek cazip bir seçenek olmad›¤› istemeyerek kabul edilir, fakat ard›ndan bunu deneme cesareti olanlar›n memnun kalarak flafl›racaklar›nda ›srar edilir. Buradaki benzerlik çok çarp›c›d›r; hem Britanyal› müflteriler margarini özü itibariyle kolonyal bir flirket olan Unilever’den ald›¤›ndan, hem de sömürgecilik, en iyi ihtimalle modernizasyonun sadece daha afla¤› bir versiyonu oldu¤undan. Ferguson’un köle ticaretini ayr›flt›rarak aç›klamas›, John Newton’un hayat›nda en iyi biçimde uygulanan Protestan kölelik karfl›tl›¤›na ve Clapham mezhebinin ruhuna bir selamla sonuçlan›r. Sonunda kölelik karfl›tlar›n›n nas›l ya da niçin etkili olduklar›n› hiçbir zaman ö¤renemeyiz. Ferguson, 1830’larda Clapham mezhebinden çok daha önemli bir rolü olan ‘Non-Conformity’nin kurulu düzene karfl› olan kollar›n›n katk›lar›n› da anlatmaz. Ferguson çok büyük ve kimi aç›lardan oldukça modern- zorunlu emek sistemini titiz belgeleme ve yak›ndan denetlemeyle destekleyen bir birikim sürecini incelemek yerine, korsanlar›n ve köle tüccarlar›n›n insanl›ktan uzak hareketlerini say›p dökmeyi daha uygun bulur. Ferguson’un kendi ahlâki saymanl›¤›, geç on dokuzuncu yüzy›ldaki kolonyal sözleflmeli emek üzerine yazd›¤› k›sa bir yorum yaz›s›nda görülebilir: “[Sözleflmeli iflçilerin] büyük ço¤unlu¤unun büyük güçlükler yaflad›¤› konusunda hiçbir kuflku yoktur... Fakat biz, bir kez daha ucuz ve muhtemelen yeterli derecede çal›flt›r›lmayan Asyal› iflçinin kauçuk yetifltirmesinin ve alt›n ç›karmas›n›n hiçbir ekonomik de¤eri yokmufl gibi yapamay›z.” Ya da “Operasyon Margarin”deki gibi: “Her fleyden öte, e¤er bizlerin ucuz bir flekilde yaflamam›za imkân sa¤l›yorsa, Düzen biraz sert ya da biraz kör olmufl, ne fark eder?’ Nas›l ki köleler ilk Britanya ‹mparatorlu¤u’nun en alt dilimini oluflturuyorsa, Hindistan da ikinci imparatorlu¤un en alt dilimiydi. Modern bilimsel düflünce, milliyetçi tarihyaz›m›n›n, Britanya’n›n Hindistan’› sanayisizlefltiren ve tar›m›n› yok etme derecesinde zay›flatan yönetimi hakk›ndaki so¤uk hükmünü onaylar. Amartya Sen’in son dönemde Mike Davis taraf›ndan geniflletilen ve gelifltirilen çal›flmas›, Britanya Hindistan›’nda tekerrür eden ve 1870’lerde, 1890’larda, 1900’lerde ve 1940’larda milyonlarca insan›n açl›ktan ölmesiyle sonuçlanan k›tl›klar hakk›nda bize birtak›m aç›klamalar sunar. Hindistan uyru¤unda olanlar›n ço¤unun d›flland›¤› bir siyasal düzen, laissez-faire ekonomisiyle gözü kamaflm›fl bir sömürgeci hükümet ve afl›r› nüfus art›fl›na iliflkin Malthusçu inançlar, durmadan tekrarlanan 287 felaketlere yol açt›. Ancak Ferguson, on dokuzuncu ve yirminci yüzy›llar Raca’s›nda yaflanan k›tl›klara, sahnenin d›fl›nda gerçekleflen ve hiçbir flekilde Hindistan’daki devlet ifllerinin yüksek idaresiyle ilgisi olmayan küçük meselelermifl gibi yaklafl›r. Bir vilayeti yöneten emperyal devlet görevlisinin soylu fakat yaln›z statüsünün sempatik bir tasvirinin ard›ndan, bir dipnotta flu düflüncesini belirtir: “Britanyal› yöneticilerin o dönemde kurakl›¤›n sebep oldu¤u k›tl›¤› rahatlatmak için k›llar›n› bile k›p›rdatmad›klar›n› ileri sürmek moda oldu.” ‘Moda’ kelimesinin küçümseyici bir dille kullan›lmas› aç›kça Ferguson’un bu argüman›n ne oldu¤unu söylememesine bahane olur. Ferguson sömürgesizleflmenin neredeyse çok h›zl› ve vaktinden evvel ortaya ç›kt›¤›na inan›r ve yeni bir emperyalizmi meflrulaflt›rmak ad›na ba¤›ms›zl›¤›n genellikle ümit k›r›c› sonuçlar›na iflaret etmeyi sever. Fakat Hindistan örne¤inde ba¤›ms›zl›¤›n kitlesel k›tl›¤›n yol açt›¤› tahribat› sona erdirdi¤i gerçe¤iyle yüzleflmekten kaç›n›r. ‹mparatorlu¤un milyonlarca Hintliyi sadece canl› tutmada gösterdi¤i baflar›s›zl›k, Ferguson’un en temel iddias›na bir cevapt›r. Ferguson, ulusal tarihyaz›m›n›n bildik s›n›rlar›n› terk etmemesine ra¤men, Britanya ve ard›ndan Amerikan imparatorlu¤u hakk›nda büyük iddialar ortaya atar. Ekonomik kalk›nma için önceden gerekli olan koflullar› tayin etmek amac›yla David Landes’in Wealth and Poverty of Nations (Uluslar›n Zenginli¤i ve Yoksullu¤u) kitab›n› kullan›r. Landes’ten bir araya getirdiklerinden öz olarak ç›kard›¤›, ekonomik ilerleme için bir dizi çok önemli kurumsal unsurun desteklenmesi gerekti¤idir. Yönetici güç, özel mülkiyet ve kiflisel özgürlük haklar›n› güvence alt›na almal›; sözleflme yapma hakk›n› hayata geçirmeli ve istikrarl›, dürüst, ›l›ml›, verimli ve h›rsl› olmayan bir hükümet kurmal›d›r. Sömürgeci yönetim bu koflullar› sa¤lam›fl ve yat›r›mc›lar› paralar›n›n güvende oldu¤u konusunda ikna etmifltir. Ekonomik hamlenin ya da ilerlemenin en etkileyici örneklerinin listesini yaparsak, Ferguson ve Landes’in koyduklar› örneklerin çok seçilmifl olduklar› hemen anlafl›l›r: Gerçekten de, t›pk› eski usul s›nav k⤛tlar›nda oldu¤u gibi, adaylara sadece iki soruyu cevaplamaya çal›flmalar› sal›k verilmelidir. Britanya 1750-1830; Amerika Birleflik Devletleri 1790-1860; Almanya 1870-1923; Japonya 1880-1940; Rusya 1890-1914 ve 1930-1950; Fransa 1950-1970; ‹spanya 19601990; Güneydo¤u Asya ‘kaplanlar›’ 1960-1990; Çin 1980-2004. Üzücü fakat gerçek olan, bu sanayileflmifl ülkelerin baz›lar›n›n yol288 suzluk ve açgözlülükte sicilleri son derece kabar›kken, insan haklar›, demokrasi ve mülkiyet haklar›n›n netli¤i konusunda oldukça baflar›s›z kalmalar›d›r. Kuflkusuz bu devletlerin her biri, tan›m gere¤i kolonilerin sahip olamayaca¤› gerçek ba¤›ms›zl›¤a sahiptiler. Gerçekten de bu tip de¤iflim dönemleri Paul Baran’›n The Political Economy of Growth’taki (Büyümenin Siyasal ‹ktisad›, 1954) klasikleflmifl argüman›n› hakl› ç›kar›r: Ba¤›ms›z devletler ekonomik ilerlemeyi daha kolay gerçeklefltirebilirler. Dünya yüzeyinin dörtte birini kaplayan bir imparatorluk olmas›na ra¤men Britanya, Ferguson’un bahsetti¤i kurumsal paketi yayma konusunda Kuzey Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda ve Pasifik’teki komflu adalar gibi yerleflilen koloniler d›fl›nda çok az baflar› elde etmifltir. (Hindistan’daki parlamenter demokrasinin hayatta kalmas› sadece k›smen an›labilir, çünkü bu, her fleyden öte sömürgeci dönemde temsili yap›lar› için bask› yapan ve bunlar› hayata geçiren Hindistan ulusal hareketinin bir ürünüydü.) Ferguson’un kabul etti¤i gibi, bu bölgelerdeki ekonomik geliflme yerlilerin büyük çapta mülksüzlefltirilmesine dayal›yd›. Anlafl›lan o ki, Ferguson bu mülksüzlefltirmenin kendini uzun vadede mümkün k›ld›¤› ekonomik ve siyasal ilerlemeyle telafi ettirdi¤ini düflünmektedir ve bu da biraz, komünizm sempatizanlar›n›n Stalin’in, Dneprostroi Baraj› ve K›z›l Ordu’nun zaferleri nedeniyle ba¤›fllanmas› gerekti¤ine inanmalar›na benzemektedir. Avrupal› iflgalcilerin yerli halklar› ortadan kald›rmas›, Las Casas ve Montaigne’nin, Voltaire ve Chateaubriand’›n unutulmaz suçlamalar yöneltmelerine yol açm›flt›r. Fakat Ferguson bunlardan bahsetmez –belki onlar yeterince Protestan ve Anglo-Sakson olmad›klar›ndan. Bunun yerine, kolonilere yerleflenlerle yerliler aras›ndaki karfl›laflman›n nas›l baflka bir sonuç do¤urabilece¤ine dair retorik bir soru sorar. Ve Anglo-Sakson yerleflimci kolonicili¤inin ve etnik temizli¤in tarihi ne kadar vahfli olursa olsun, bunun Nazilerin ve Stalin’in emperyalizmi kadar kasti ve dehfletli olmad›¤›n› ileri sürer. Önceden imparatorlu¤un ayd›nlanm›fl savunucular›, yerli halklar›n ortadan kald›r›l›fl›na kederlenirlerdi. Fakat, günümüzün emperyal gerçekçilerinin böyle çocukça duygusall›klara ay›racaklar› vakitleri yoktur. Ferguson kaba bir flekilde ‘Kuzey Amerika ve Avustralasya’n›n ‹ngilizlefltirilmesi’nin Britanya ‹mparatorlu¤u’nun büyük baflar›lar›ndan biri oldu¤unda ›srar edecektir. 289 ‹mparatorluk’un alt bafll›¤› “Britanya Modern Dünyay› Nas›l Yaratt›”, Ferguson’da biraz da olsa tereddüt yaratmal›yd›: Çünkü dünyan›n bedbaht hali gerçekten de Britanya ‹mparatorlu¤u’yla di¤er modern imparatorluklar›n miras›n›n tafl›y›c›s›d›r. Emperyal böl ve yönet politikas›, halledilmesi çok güç olan pek çok topluluk-aras› ayr›m keflfetmediyse bile, kas›tl› bir biçimde teflvik etti; daha derinlerdeyse, dünya ilk defa imparatorluk taraf›ndan zengin ve fakir bölgeler olarak bölündü. Dünyan›n en tehlikeli ve zor topluluklar aras› mücadelelerinin bir dökümü, Pakistan ile Hindistan aras›ndaki bekleyifli ya da Arap-‹srail çat›flmas›n› da kapsayacakt›r. K›br›s’›n bölünmesi, Kuzey ‹rlanda’da hâlâ çözülmemifl olan çat›flma, Guyana ve Fiji’deki derin ›rksal gerilimler böyle bir listede yer alacakt›r. Apartheid sonras› dönemde imparatorlu¤un ve sömürgeleflmenin ›rksal miras› giderek yürürlükten kald›r›l›yor olsa bile, k›tan›n pek çok bölgesinde sorunlar hâlâ durmaktad›r. Ferguson etnik duyarl›l›¤›n ve bölünmenin sömürgeleflmeden önce de var oldu¤unu ileri sürer. Ferguson’un hakl› bir flekilde gösterdi¤i gibi, sürgün edilmifl koloniciler genellikle afla¤›lay›c› ›rkç› imtiyazlar›n ve ayr›mlar›n arkas›ndaki itici güç olmufllard›r. Fakat Locke’tan Gladstone’a kadar liberal emperyal stratejistler kolonyal ›rkç›l›¤› destekliyorlard›, çünkü imparatorluk bunun üzerine kurulmufltu. Ferguson, emperyal yöneticilerin di¤er kolonyal tabiyetler yerine sözde ‘savaflç› ›rklar’› medenilefltirmeye olan düflkünlüklerine hiç iflaret etmez. Britanya hükümetinin politikac›lar›, stratejilerinden do¤urdu¤u sonuçlardan her zaman memnun kalmad›lar ve topluluklar aras›ndaki fay hatlar› her zaman onlar›n eseri de¤ildi, ancak emperyal bazda baz› gruplara önyarg›l› ve yanl›fl davran›lmas›n›n aç›klayabilece¤i pek çok fley vard›r –sonuçta, yönetici vasf›na sahip olanlar onlard›. (Benzer biçimde, bugünün neo-emperyalistleri Balkanlar’da ve Irak’ta topluluklar aras›ndaki ayr›mlar› fliddetlendirmenin sorumlulu¤unu tafl›maktad›rlar.) Dünyan›n zengin ve yoksul bölgeler fleklinde bölünmesi, kaba hatlar›yla, daha önceki emperyal ve kolonilefltirilmifl alanlar aras›ndaki s›n›rlara denk düfler –her ne kadar bu s›n›rlar tan›mlanm›fl ya da bu s›n›rlara direnifllerle, daha önceki kurumsal ya da sahip olunan do¤al varl›klarla karfl› ç›k›lm›fl olsa da. Kolonyal deneyim, kolonilerin kapitalist bir dünya pazar›n›n ortaya ç›k›fl›nda avantajl› bir iliflki tutturabilme yetene¤ini zay›flatm›fl, onlar› tabiyete ve ihmale mahkûm etmifltir. Azman’da Ferguson, imparatorluk sa290 vunmas›n›n bir parças› olarak pek çok eski koloninin hayal k›r›c› performans›ndan bahseder; asl›nda bunun mant›ksal sonucu da imparatorluklar›n asl›nda kolonilefltirilmifl olanlar› hayattan ve yeteneklerden mahrum b›rakmas›d›r, fakat Ferguson bunu söylemez. Britanya’n›n eski Afrika kolonilerindeki kötü ünü sebebiyle Ferguson bu durumu flöyle aç›klar: “En iyi kurumlar bile afl›r› s›cak, hastal›kla bo¤uflan ve denize ç›k›fl› olmayan yerlerde çok daha az iyi çal›fl›r.” 1820 ile 1950 aras›nda Hindistan’›n y›ll›k genel büyüme oran›n›n (yüzde 0,12) ac›nacak kadar düflük oldu¤unu kabul eder, fakat bu tablodan bencil emperyal düzenlemelerin sorumlu oldu¤unu reddeder, çünkü, “Sermayenin Hindistan’dan ‹ngiltere’ye do¤ru sözde ‘ak›fl›’n›n son derece makul düzeyde oldu¤u ortadad›r: bir ihracat fazlas› tahminine göre, 1860’larla 1930’lar aras›nda Hindistan ulusal gelirinin yaln›zca yüzde 1’ini oluflturur.” Fakat fluras› aç›kt›r ki, y›ll›k büyüme oran› yüzde 0,12 olan bir ülke için, y›lda yüzde 1’lik bir kayb›n pek çok baflka kullan›m alanlar› olabilir. Ferguson’un kendisi 1913’te Britanya’da okullara kaydolma oran›n›n Hindistan’dakinin sekiz kat› oldu¤una iflaret eder. Kapitalizmin eflitsiz geliflimini imparatorluklar keflfetmedi, fakat bunu pekifltirmek için pek çok fley yapt›lar. Hiyerarflik bir ç›kar yap›s›n› miras alarak ya da infla ederek bu e¤ilimi kuvvetlendirdiler. Örne¤in, plantasyon köleli¤i Atlantik kolonilerinin baz›lar›na büyük kazançlar sa¤lad›, fakat bu, Güney Amerika’n›n, Karayipler’in, Güneydo¤u Brezilya’n›n ba¤›ms›zl›k sonras› deneyimlerinin gösterdi¤i gibi, plantasyon bölgelerinde sürekli ve ba¤›ms›z bir büyüme yaratamad›. ‹mparatorluklar askeri birliklerin hareketini ya da mal ihrac›n› kolaylaflt›rmak için gerekli olan altyap› hizmetlerini yapt›lar; fakat di¤er amaçlar önemsenmedi ve bunun genellikle felaket do¤uran sonuçlar› oldu. Mike Davis’in ‘üçüncü dünyan›n kökenleri’ dedi¤i bir sürecin içinde Afyon Savafl›’ndan bu yana süren Bat›l› istilalar, Sing otoritelerini zay›flatt› ve onlar›n ülke için hayati önem tafl›yan su temelli savunma sistemini sürdürmesini engelledi. Gümrük hizmetlerinin yabanc› güçlerden oluflan bir konsorsiyum taraf›ndan yönetilmesiyle Çin, Hindistan ölçüsünde fliddetli bir sanayisizleflmeye maruz kald›. Ferguson’un neo-liberal gündemi, Anglo-Sakson olmayan imparatorluklar›n piyasa d›fl› araçlarla ekonomik bütünleflmeyi ve koordinasyonu nas›l sa¤lad›¤›n› ancak k›s›tl› bir flekilde görmesine yol 291 aç›yor. ‹mparatorluk’un önceden düflünülmemifl bir cümlesinde, “Britanya’n›n nas›l olup da ‹beryal› rakiplerine yetiflip onlar› geçebildi¤i”ni aç›klarken, ‹spanya’n›n zenginli¤inin kayna¤›n› aç›klayamaz, fakat Britanya’n›n zenginli¤ini, “Meksika ve Peru’nun mükemmel bir flekilde ya¤malanabilir flehirlerindense, Virginia ve New England’›n ekilmemifl topraklar›n› kolonilefltirmek zorunda kalmas›”yla aç›klar. Elbette hem ‹spanyollar hem de Britanyal›lar, Amerika’n›n gümüflleri ve alt›nlar›n› ya¤malad›lar. Fakat Ferguson bu rakip imparatorlu¤un nas›l çal›flt›¤›n› aç›klayamaz ve onu Britanya’n›n yeni kolonilerine k›yasla ekonomik aç›dan çok daha az etkileyici bulur gibidir. ‹spanyol yöneticiler asl›nda gümüfl madenlerini bulmak ve ifllemek amac›yla temel olarak ücretli eme¤i kullanmay› ak›l etmifllerdi. Sadece ‘ya¤malamak’ yerine, maden iflçisinin pay›na düflen maden miktar› karfl›l›¤›nda bir miktar para ald›¤› bir sistemi benimsemifllerdi. Bu sistem yerli köylülerin Kraliyet deposuna emek, yiyecek ya da giysiyle katk› koymas›n› gerektiren ‹nka ve Aztek düzenlemelerini and›r›yordu. Kral, ç›kar›lan gümüflün beflte birine sahip ç›k›yordu. Fakat as›l olarak madencilik imtiyazlar› sunarak ve depodaki hediye edilmifl giysi ve yiyecekleri ücretle çal›flan madencilere satarak daha fazla art›k biriktirmekteydi. Ya¤mac›l›k de¤il, tam da bu yerli sistemin kendisi, neredeyse üç yüzy›l boyunca oldukça kârl› bir sömürü sistemini sürdürdü. Bu ‹beryal› emperyalizmin kurdu¤u oldukça üretken bir organizasyonun sadece bir örne¤idir ve Meksikal› ve Perulu elitlerin niçin imparatorluktan ayr›lma konusunda çok isteksiz olduklar›n› aç›klar. ‹spanyol Amerikal›lar›n ba¤›ms›zl›klar›yla birlikte bütün bu koordinasyon sona erdi ve Britanya’n›n resmi olmayan ‘serbest ticaret imparatorlu¤u’na girmeleriyle beraber ekonomik durgunlu¤a ve gerilemeye yol açt›. ‹mparatorluklar kolonyal geliflmeyi ancak s›n›rl› ölçüde ve kendi ç›karlar› do¤rultusunda desteklerler. Emperyal itki genellikle, bugün oldu¤u gibi, maddi kazanc›n ölçülü hesaplar› kadar afl›r› kendine güven ve misyonerce bir heyecandan da beslenir. ‹mparatorluklar›n genifllemeleri k›smen bunu yapabilmifl olmalar›ndan, k›smen çok devletli rekabetçi bir düzen içinde hareket etmelerinden ve k›smen de kapitalizmin kontrolü ele geçirdi¤i metropol bölgelerinde müflterilerin kolonyal ürünler talep etmelerinden kaynaklan›r. Çin emperyal otoriteleri Afrika’y› kolonilefltirmeyi dert edinmediler, ki bunu yapmak onlar ad›na fazlas›yla mümkün292 dü. Portekizlilerle bafllayarak Avrupa’da deniz kenar›nda olan imparatorluklar listeye girmeye bafllad›lar, çünkü oralarda öncelikle di¤erlerine terk etmek istemedikleri bir ç›kar gördüler, ikinci olarak da yeni rant, mülk, kâr ve ücret geliri olan kiflilerin egzotik mallara duyduklar› fliddetli istek buna yol açt›. Ferguson’un neo-liberal kurumsal paketin emperyal yöntemlerle ihrac›n› vurgulamas›, kendisini aç›k bir flekilde modernleflmenin ve burjuva demokratik devrimin d›flar›dan getirilebilece¤ine inananlar›n saf›na yerlefltirir. Fakat Ferguson Azman’da, birazdan görece¤imiz gibi, bizleri Amerikan halk›n›n Amerikan emperyal projesinin baflar›ya ulaflmas› için gerekli fedakârl›klar› yapma konusunda isteksiz olmas›n›n, projeyi ölümcül çatlaklarla karfl› karfl›ya getirdi¤i konusunda uyar›r. Bir yandan, çok az say›daki elit ya da orta s›n›f Amerikal›, hayatlar›n›n ço¤unu çok uzak yerlerde, yerlilere Anglo-Sakson uygarl›¤›n›n s›rlar›n› anlatarak geçirmek istiyorlar. Öte yandan, giderek yükselen a盤a ra¤men ABD’de oy kullananlar gittikçe pahal› hale gelen Sosyal Güvenlik ve Devlet Sa¤l›k Sigortas› gibi güvenlik programlar›n› kullan›yorlar, bu yüzden aç›kça kapsaml› denizötesi emperyal görevlere yeterli bütçe kalm›yor. Ferguson 1900’lerin bafl›nda Oxford mezunlar›n›n yapt›¤›n› Ivy League* mezunlar›n›n yapmayaca¤›; uzak ve konuksever yerleflimlerde görev almak için ak›n etmeyece¤i fikrini ileri sürer: “Amerika’n›n en parlaklar› ve iyileri Mezopotamya’y› yönetmeyi de¤il, MTV’nin bafl›na geçmeyi; Hicaz’› idare etmeyi de¤il, rizikosu yüksek fonlar› yönetmeyi tercih ederler.” Ferguson’un pek çok nükteli sözü gibi bu da e¤lenceli gelebilir, ancak ayn› zamanda aldat›c›d›r. Ferguson’un muhafazakâr arkadafllar›ndan Robert Kaplan, Imperial Gun (Emperyal Silah) adl› yeni bir kitab›nda, ABD siyasal iktisad›n›n ve ticari kültürünün Ordu’ya asker toplamakla görevli memurlara pek çok f›rsat sunan koflullar› nas›l yaratt›¤›n› gösterir. Kaplan’dan, yeni iflgal edilmifl topraklar› ziyarete gelen ilifltirilmifl muhabirlerin “K›z›lderili ülkesine hofl geldin!” 盤l›klar›yla karfl›lanaca¤›n› ö¤reniriz mesela. Kaplan aç›kça, baflka bir ifl bulamad›¤›ndan ya da daha sonra bir üniversite e¤itimi sa¤layabilece¤inden dolay› askerli¤e baflvuranlar kadar askerlerin hayat›n› heyecan verici bulmaktad›r. Kaplan savaflmay› yaflamam›fl olanlar›n ‘Ameri*) ABD'nin eski ve sayg›n sekiz üniversitesinden oluflan grup. (ç.n.) 293 kan deneyimi’nden, ‘egzotik, romantik, heyacanl›, kanl› ve ›st›rap verici, bazen de hepsinin bir arada yafland›¤›’ bir deneyimden bir fleyler kaç›rm›fl oldu¤unu yazar: “Afl›r› say›daki ve mutsuz yedek asker hakk›nda okuyup durmak ironikti, çünkü benim burada ve Do¤u Afganistan’da tan›flm›fl oldu¤um Özel Operasyon timinden kifliler e¤lenceli vakit geçiriyorlard›.” Kaplan bir Kipling de¤ildir, fakat Ferguson, kültür endüstrisinin ‘emperyal asker’ teminini sürdürmedeki yetene¤ini fazlas›yla küçümsemektedir. Ferguson ayn› flekilde ABD e¤itim sisteminin, belli koflullar alt›nda, ülkelerine geri döndüklerinde -e¤er dönerlerse- Amerikan flirketlerinin köleleri ya da liberal kurumlar›n ya da neo-liberal ekonominin temsilcileri olarak hareket edebilecek, denizafl›r› ülkelerden gelmifl ö¤renciler ad›na m›knat›s ifllevi görme yetene¤ini de küçümser. Personel eksikli¤i kendi bafl›na belirleyici olmayabilir. Denizafl›r› ülkelerden gelen mast›r ve doktora ö¤rencileri de inanm›fl liberaller olabilirler, fakat ABD üniversite ve kolejlerinde kafalar›na yerleflen bu de¤erleri ABD emperyalizminin gerçekten nas›l teflvik etti¤ini görememeleri gibi bir problem de ortaya ç›kabilir. Özgürlük söyleminin içi bofl ve afla¤›lay›c› retori¤ini fark etmede hakl› olarak çok h›zl› davranabilirler, özellikle e¤er hâlâ kendi memleketlerinin ulusal kültürlerinden etkilenmeye devam ediyorlarsa. Ferguson, Amerika Birleflik Devletleri’nin, bugün, klasik ‘silah ya da ya¤’* ikili¤iyle karfl› karfl›ya geldi¤ine inanmaktad›r. E¤er dünyadaki sorumluluklar›na cesurca gö¤üs gererse -ki Ferguson’un umudu bu yöndedir-, o zaman Ferguson yerel sosyal programlar›n k›s›tlanmas› gerekti¤ine inan›r, ‘silahlar ya da margarin’de oldu¤u gibi. Amerikal›lar içerideki rahatl›klar›ndan feragata kendilerini haz›rlayabilirlerse, o zaman d›flar›daki flanslar›n› yükseltme flans›n› elde edebilirler. Hükümet programlar›n›n girdi¤i kriz -Sosyal Güvenlik ve Devlet Sa¤l›k Sigortas›’nda verilen sözlerin yerine getirilmesindeki zorluk- Ferguson’un yan›nda, Peter Peterson ve Laurence Kotlikoff gibi neo-muhafazakâr ekonomistler taraf›ndan büyük ölçüde abart›l›yor. Öte yandan, liberal ve radikal analistler de genelde bebek do¤um oran›n›n yüksek oldu¤u dönemlerde do¤anlar›n emeklili¤inin ve giderek yafllanan bir toplumdaki sa¤l›k hizmetlerinin muhte*) Tüketim malzemeleri ve silah malzemelerine yap›lacak harcamalar aras›ndaki ikilemi anlatan bir deyifl. (ç.n.) 294 mel maliyetini önemsemiyorlar. Her fleyden öte, 65 yafl üzeri Amerikal›lar›n say›s› 2002’de 36 milyonken 2031’de 70 milyona ç›kacak. Tabii ki, ABD gibi zengin bir toplum, gecikerek de olsa Bakan Schuyler Colfaz’›n yapt›¤› öneriyi takip etmifl ve halen vergilendirilmemifl olan büyük hissedarlar kitlesini vergi ödemeye zorlayacak bir yol bulabilmifl olsayd›, yafllanman›n bütün muhtemel maliyetini kapsayabilirdi. (Colfax, Amerikan tarihinde ilk kez gelir vergisini öne sürdü¤ü konuflmas›nda, baflar›l› bir flekilde, hisse sahiplerinden de vergi al›nmas› gerekti¤ini savunmufltu.) Gerçek problem 1788’de Fransa’daki Eski Rejim’deki gibi harekete geçirilecek kaynaklar›n yoklu¤u de¤il, zengin kiflilerin ve flirketlerin kendilerini etkin bir vergilendirmeden koruma yetenekleridir. Baflka bir yerde de ileri sürdü¤üm gibi, flirketleri kendilerinin de faydaland›¤› sosyal altyap› masraflar›ndan kendi paylar›na düfleni ödemeye zorlaman›n en iyi yolu, ‹sveç sendikas› eski baflkan› Rudolf Meidner’in önerdi¤i hisse senetlerine zorunlu vergi uygulamas›d›r. fiirketlerin her y›l kârlar›n›n onda birine eflit miktarda hisseyi kolektif toplumsal fonlara ba¤›fllamas›, yafllanan bir toplumun finansal s›k›nt›lar›na haz›rlanmak için bir yol olabilir. Ferguson’un Sosyal Güvenlik karfl›tl›¤›, Bush’un pek çok neomuhafazakâr ve neo-liberalin iste¤i do¤rultusunda bu sosyal güvenlik program›n› özellefltirmeye ön ayak olma çabas›yla uyum içindedir. Sanki savafl ve imparatorluk daha önce say›lan sebeplerde de¤il, yerel amaçlarla yürütülüyor, çünkü ancak savafl heyecan› ve bir korku iklimi, iflçilerin ve orta s›n›f›n sosyal korunmadan vazgeçmesini kabul edilebilir hale getirir. Böylece, rejim de¤iflikli¤i ve d›flar›daki fliddet, içerideki toplumsal karfl›-devrime sahneyi kurar. Ferguson’dan belki de daha etkili bir yazar ve düflünür olan Philip Bobbitt, The Shield of Achilles (Aflil’in Kalkan›) adl› kitab›nda so¤uk bir flekilde yeni ‘piyasa devleti’nin belirleyici bir özelli¤ini flu flekilde duyurur: Bu devlet art›k vatandafllar›n refah›n› koruma zorunlulu¤u hissetmeyecektir. ‹ç ve d›fl politika aras›nda oluflan bir sinerji daha var. Nas›l ki Britanya ‹mparatorlu¤u -bütün idarecilik görevlerini üstlenen- ‘aristokratlar için bir sosyal yard›m sistemiyse’, bugün de denizafl›r› üs zinciri, ülke içinde ifl bulamayanlara ifl imkân› sa¤lamaktad›r. Neo-emperyal projenin kusurlar› ve fantezilerinin ço¤u, dünyan›n geneline yans›t›lmaya çal›fl›lan ülke içindeki devrimden kaynak295 lan›r. Böylece, geliflmifl bir ülkenin hükümeti, ulusal varl›klar›n› satarak gerçek kaynaklar›n› artt›rabilir. Fakat azgeliflmifl bir ülke ba¤lam›nda, toplumun kaynaklar› zengin olsa bile bir özellefltirme program›ndan yaln›zca devlet varl›klar›n› alacak kadar paras› çok olan büyük yabanc› flirketler faydalanmaktad›r. Fakat kolonyal devletler yaln›zca demiryollar› ve limanlar yapmazlar, ayn› zamanda temel kolonyal ürünler için pazarlama komiteleri ve istikrar fonlar› tesis ederler. Neo-emperyal proje bu tip devlet giriflimlerini imkâns›z hale getirmek ister. Ferguson, Saddam Hüseyin’in devrilmesini ve Irak’›n iflgalini destekler, çünkü bu geliflmeler Ortado¤u’nun Amerika’n›n denetimi alt›na girmesine yard›mc› olabilir –Ferguson bunu hâlâ Azman’daki savafl›n meflrulaflt›r›lmas› ad›na savunmaktad›r. ‹flgal bu amaç do¤rultusunda Irak devletinin ço¤unu parçalam›fl, varl›klar› üzerine bir ipotek koymufl, ülkeyi bölmüfl ve kimi milliyetçi, kimi anti-emperyalist ve kimi de düflmanca özerklik yanl›s› olan bir kanl› çat›flmalar yuma¤›na uygun zemin haz›rlam›flt›r. ‹flgal, Saddam’› istemeyen çok say›da Irakl›n›n nefretinin hedefi olmufltur. Bu durum Saddam’›n devriliflinin ikinci y›ldönümü olan 10 Nisan 2005’te 300 bin Irakl›n›n iflgal güçlerinin çekilmesi talebiyle yapt›klar› gösteride çok aç›k hale gelmifltir. Terörizm felaketi düflünüldü¤ünde, ABD’nin meflru olmayan varl›¤› sadece problemi büyütmeye yarad›. El-Zerkavi’nin bafl›n› çekti¤i cihatç›lar ne fazla kalabal›klar ne de popülerler, fakat onlar› tecrit etmenin tek yolu güçlü, yerel, genifl tabanl› ve -kolayca ABD uflaklar› ve ‹ran’›n yardakç›lar›n iflbirli¤iyle kurulan de¤il- flüphe götürmez bir flekilde Irakl› olan bir hükümettir. ABD iflgali 100 bin cana mal oldu; bombard›manlar ve yapt›r›mlarla ciddi biçimde zarar görmüfl kamusal hizmetlerin h›zla kötüleflmesine yol açt›. Petrol üretimi son derece az ve her an durabilir halde. ABD ad›na güvenli üsler sa¤lama ihtimali olan tek yer Kürdistan’d›r –fakat bunu pekâlâ iflgale kalk›flmadan da gerçeklefltirebilirlerdi. Ferguson gibi kurnaz bir gözlemcinin, pire için yorgan yak›lmayaca¤› sonucuna varm›fl olmas› gerekirdi. (Türkçesi: Baflak Can) 296