9.2. Örnek ÇED Raporları 9.2.1. Sultanahmet Four Seasons Oteli
Transkript
9.2. Örnek ÇED Raporları 9.2.1. Sultanahmet Four Seasons Oteli
9.2. Örnek ÇED Raporları 9.2.1. Sultanahmet Four Seasons Oteli Sayın Meslektaşımız, İstanbul, 1. derece arkeolojik sit alanında yer alan ve 1985 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınarak, bilimsel ve çağdaş yöntemlerle korunup geleceğe aktarılması evrensel bir sorumluluk alanına taşınmış ve sadece bu niteliği ile dahi tüm insanlığa ait olan, Eminönü İlçesi, Cankurtaran Mahallesi 67 Pafta, 58 ada 1 ve 2 no’lu parsellerle ilgili olarak mesleki denetim kapsamında işlem görmek üzere Sultanahmet Turizm Anonim Şirketi adına tarafımıza sunmuş olduğunuz belgelerde, eski Sultanahmet cezaevi, yeni Four Seasons Oteli ek (tevsii) tesisleri ve arkeolojik park projelerinin, Eminönü Belediye başkanlığının 19.08.2005/4509 ve 22.02.2006/629 tarih ve sayılı imar durum belgelerine göre hazırlandığı, inşaatın 27.02.2006/ 117 tarih ve sayılı yapı ruhsatına göre başlatıldığı; hali hazırda otel tevsii inşaatının ilk iki bloğunun çelik karkasının tamamlanmak üzere olduğu görülmektedir. Ayrıca konu hakkında, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 12.7.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen kentsel ve arkeolojik sit alanı içinde kalan ve Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 10.7.1981 gün ve 13012 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen, kamu mülkiyetindeki (eski) Sultanahmet Ceza ve Tevkif Evi Binası ve ilgili parsellerin Sultanahmet Turizm AŞ’ye 49 yıl müddetle kiralanması üzerine, ilgili şirket adına tarafınızca hazırlanıp ilgili kurulun 6.11.1991 gün ve 3112 sayılı kararı ile onaylanmasından sonra odamıza iletilen Sultanahmet Cezaevi Konaklama Tesisi yeni ismi ile ‘For Seasons Oteli’ hakkında 09.11.1992 tarihinde hazırlanarak proje müellifi olarak tarafınıza ve ilgili kurumlara iletilen ÇED raporumuz bulunmaktadır. Tarafınızca da bilindiği üzere, ÇED raporumuzda konu ile ilgili çekincelerimiz: • Yapının Kültürel Değeri Açısından, • Kullanım (Otel) Amacına Yönelik Olarak Arsanın Arkeolojik Değeri Açısından, • Bölgeye Çekeceği Trafik Yükü Açısından, • Projenin “Büyümeye Açık” Niteliği Açısından çekinceler olarak dört ana başlıkta toplanmıştır. Söz konusu raporumuzda özetle: Ülkemiz mimarlık tarihinde “I. Ulusal Mimarlık Dönemi” olarak tanımlanan özel bir dönemin İstanbul’daki özgün örneklerinden olan; salt cephe düzeni, bezemeleri ve genel mimari görünüşü ile değil, aynı derecede özgün ve önemli iç mekânları, mimarlık tarihi bakımından çok değerli volta döşeme gibi strüktürel elemanları, plan yapısı, kütle etkisi ve oranları nedeniyle, “bütün mimari özellikleriyle korunması gereken” bir kültür mirası niteliği taşıyan, sonuç olarak tescil derecesi I. Grup olması gereken bir yapının kültürel değerinin yitimi konusunda çekincemiz. 1954 yılında alınan bir kararla “I No’lu Arkeolojik Alan” ilan edilmiş olan alan, İstanbul tarihi yarımada içerisinde, kesin koruma altında, özel bir bölgede yer almaktadır. Bölgede henüz yeryüzüne çıkartılmamış Roma, Bizans dönemlerine ait zengin arkeolojik kalıntıların varlığı ve “prehistorik (tarih öncesi)” dönemlerde iskân edildiği bilinmektedir. Olağanüstü önem taşıyan bu sit alanında var olan eski yapı dokusuna eklenecek yeni binaların önerilmesi ve “restorasyonu” öngörülen ana binada yeni temeller ve bodrum katlar gibi önemli kazılar gerektirecek çözümlerin projelendirilmesi sonucu toprak altı arkeolojik değerler üzerindeki tehditlerin ve bu değerlerin tahribi olasılığının bulunduğu konusunda çekincemiz. (Öyle ki bu sakınca nedeni ile halen 1. derece deprem bölgesi olan alanda, zemin etütlerinde sondaj gereği dahi aranmamaktadır.) Gerek projenin vaziyet planındaki düzenleme biçiminden, gerekse proje eki açıklama raporundaki ifadelerden söz konusu otel tesisi salt Sultanahmet Cezaevi Binası’nın restorasyonu ile sınırlı kalmayacağı, parselin geri kalan boş kesimlerinde de yeni yapılaşma önerileriyle proje geliştirileceği konusunda çekincemiz. Taşıdığı özellikler nedeniyle yaya bölgesi olarak motorlu araç trafiğinden de kesinlikle korunması gereken bir çevrede böylesi bir oluşumun gerektireceği ulaşım ihtiyacının yöredeki özgün dokuya ve tarihsel atmosfere zarar vereceği konusunda çekincemiz. Bütün bu sakıncaların dışında, Sultanahmet Cezaevi Binası’nın kentin kültürel yaşamına katkıda bulunacak bir işlevle kullanılarak korunması yerine salt konaklama ağırlıklı bir turistik tesis olarak değerlendirilmesinin böylesine özgün bir bölgede, yeni bir “emsal” oluşturacağı, Sultanahmet ve çevresinin giderek bir “oteller bölgesi” olma sürecine gireceği konusunda çekincemiz. Aynı etkiyle, 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amir Planı’nda Topkapı Sarayı çevresinde öngörülen ve Mimarlar Odası’nın bu plana itiraz gerekçelerinden biri olan, sakıncalı “turistik tesis alanı” lekelerinin de yine bu projenin gerçekleşmesiyle birlikte yeni oteller tarafından işgal edilmesi süreci hızlanacağı, dolayısıyla Koruma Planı’ndaki bu yanlış kararların önlenmesinin güçleşeceği. Mülkiyeti “Hazineye” yani topluma ait olan bir tarihsel alanda, kamunun kullanımına açık ve kentin kültürel gereksinmesine yanıt verecek bir uygulama yerine, “ayrıcalıklı hak ve kullanımlar yaratacak” bir projenin öngörülmüş olması, kamu vicdanı ve “kentsel değerler üzerindeki toplumsal hakların kamu eliyle gözetilmesi” ilkeleri açısından da sakıncalı olduğu konusunda çekincemiz. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tespitlerimiz 09.11.1992 tarihinde Turizm Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, Eski Eserler ve Müzeler Md., İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü, Eminönü Belediyesi, Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul 1 No’lu Koruma Kurulu, Sultanahmet Turizm AŞ ve proje müellifi olarak tarafınıza bildirilmiştir. Projelerin uygulanması halinde çevresel etkileri bakımından giderilmesi olanaksız sakıncalar yaratacağı kanaatiyle ruhsat işleminden önce, söz konusu sakıncaların giderilmesi yönünde hareket edilmesinin uygun olacağı görüşüyle tüm ilgililerin bilgi ve değerlendirmelerine sunulmuştur. Ancak esas hakkındaki çekincelerimizin hiçbir biçimde dikkate alınmadığı; projenin tüm kentsel ve arkeolojik alanlarımız üzerinde koruma, planlama, şehircilik kuram ve kuralları dışında geliştirilen kurul kararları ve onama süreçleri ile gerçekleştirildiği üzüntüyle tespit edilmiştir. Bir başka önemli tespit ise emsal yaratan bu uygulamaların, sadece yoğun kentsel rant baskısı altında olan, dünya mirası İstanbul’a özgü olmayıp, ülke çapında çok önemli arkeolojik alanlarımızda da gerçekleştirilmekte olduğu hususudur. Dünyadaki bazı mimari uygulamalar, içinde yer aldığı alanın tarihi ve kentsel önemi, yarattığı tartışma ve karar alınış süreçleri, ilkeleri, yaklaşımları irdelenmeden emsal gösterilerek, ülkemiz kentsel ve arkeolojik alanlarında bu tür uygulamalar giderek yaygınlaşmakta. Türkiye’de, dünya mirası sit alanlarının korunmasını amaçlayan herhangi bir özel planlama mevzuatının bulunmayışı, kuşaklar arası bir iletişim ve kültür alanı olan mimarlık mesleğinin evrensel sorumluluğunu unutturmakta, mesleğimizi küresel turizm ve rant baskıları altında alınan hatalı ve yanlış kararların meşrulaştırılması ve savunulması mekanizması haline getirmektedir. Çekincelerimizde belirtilmiş olduğu üzere süreç, koruma kurul kararları ve koruma imar planlarında yapılan hatalı ve ilkesiz uygulamalara neden olmuştur: 1985 yılında UNESCO dünya kültür mirası varlığı listesine alınan 1/5000 Ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı’nda “Arkeolojik Park ve Sergi Alanı” olarak gösterilmiş olan alana, 10.03.2000 gün ve 12298 sayılı TC Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından “Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı” fonksiyonu verilmesi istenilmiş ve bu önemli bölge 1/5000 ölçekli yeni planda “Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı”na dönüştürülmüştür. Yapılan özel bir uygulama ile “Korunması Gerekli, Tescilli Arkeolojik/Tarihi Sanat Değeri Olan Yer Altı Yapı ve Kalıntıları” lejantı ile gösterilmiş bulunan alana; yeni fonksiyonu için daha önceki planda yer almasına ihtiyaç duyulmayan yeni bir plan lejantı ve parsele ilişkin ayrı bir plan notu üretilmiştir. • Planlama alanında öngörülecek düzenleme ve uygulamalar TC Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca onaylanacak avan projelere göre yapılacaktır. • Turizm amaçlı uygulamalarda TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Turizm Tesisleri Yönetmeliği’ne uyulacaktır. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Turizm Yatırımı Belgesi alınmadan inşaat ruhsatı verilemez. • Planlama alanında yapılacak yapılarda Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uyulacaktır. Bu kararların sakıncalı emsaller teşkil edeceği sur içinde geri dönüşü olanaksız ciddi bir kültürel tahribata yol açacağı açıktır. Bu nedenlerle, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından 1/5000 ve 1/1000 ölçekli bu yeni planlar için 27.1.2006 tarihinde “yürütmeyi durdurma” talepli plan iptal davaları açılmış olup, yapılan bu plan tadilatının iptal edilerek, alanın tekrar, 1/5000 Ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’ndaki biçimde, “Arkeolojik Park ve Sergileme Alanı” olarak düzenlenmesi talebini de içeren Dava Danıştay 6. Dairesi’nde devam etmektedir. Konu, UNESCO tarafından da ilgiyle izlenmektedir. İstanbul’un tarihi alanlarının UNESCO “Dünya Mirası” listesinden çıkarılarak “Tehlikedeki Dünya Mirası” listesine alınma tehlikesiyle karşıya olduğumuz bir süreçte UNESCO tarafından oluşturulan bir uzmanlar heyeti 10-11 Nisan 2006 tarihlerinde İstanbul’da yaptığı inceleme ve değerlendirme sonuçlarını rapor haline getirmiştir. Rapor, 8-16 Temmuz 2006 tarihinde Litvanya’nın Vilnius Kentinde Dünya Mirası Komitesi’nin 30. Dönem Toplantısına sunulmuştur. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından Türkçeleştirilip yayın haline getirilerek kamuoyuna duyurulan bu raporda konu, “Büyük Saray’ın Bir Bölümünün Arkeolojik Kalıntılarına Doğru Otel Genişletme Çabaları” olarak yer almakta ve Four Seasons Oteli’nin arkeolojik kalıntılar üzerinde gerçekleştirilen ilave inşaatları konusunda uyarılar yapılmaktadır. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi olarak, İstanbul’a koruma ve yenileme sürecinde verilecek her katkının değerinin bilincinde, miras olarak tanımladığımız varlıkların, bilimsel ve çağdaş yöntemlerle korunabilmesi, toplumdaki tarihi, kültürel, sosyal, politik belleğin ve bilincin farklı biçimlerde yeniden yaratılmasında etkin bir araç olması nedeniyle UNESCO dünya mirası konusunda sivil toplumun meslek alanıyla kuracağı diyalogun kolektif yaratıcılığın bir fırsatı olarak da değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Tüm bu gerekçelerle; söz konusu parsele ilişkin ilgi projeniz hakkında mesleki denetim uygulaması kapsamında herhangi bir işlem yapılamayacağı, ancak talebiniz halinde mimari proje sicil durum belgesi düzenleneceğini bilgilerinize sunarız Saygılarımızla. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi