KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı - Köy-Koop
Transkript
KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı - Köy-Koop
DEUTZ-FAHR HASATA BASLADI! 6040 biçerdöver modelimiz, müteahhit kullanıcıların aradığı tüm özelliklere sahip. 6040 • 140 yıllık hasat makinaları tecrübesi • Üstün Alman mühendisliği • Düşük yakıt tüketimi • Ekonomik işletim maliyeti • Kaliteli ve uzun motor ömrü • Yaygın satış sonrası ve yedek parça ağı Uygun fiyat ve ödeme seçenekleriyle Türkiye’nin hizmetindeyiz! www.deutz-fahr.com Türkiye’nin Tarım Gazetesi ŞUBAT 2015 Yıl:4 Sayı:39 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Köy-Koop Denizli Birliği KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı 7. Tarım Bakanları Zirvesi Berlin'de Yapıldı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen 7. Berlin Tarım Bakanları Zirvesi’ne katıldı. »» Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Denizli Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı ve Türkiye’de ilk kez Tarımsal amaçlı kooperatiflerde uygulanan KOOP-GEP Eğitim Programı 1722 Ocak 2015 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşti. Almanya Federal Tarım Bakanlığınca düzenlenen Global Forum for Food and Agriculture - (GFFA) Küresel Gıda ve Tarım Forumu’nda "Gıda, hammadde ve enerjide talep artışı: Tarımda fırsatlar ve gelecekte gıda güvencesinin sağlanmasına ilişkin konuları ele almak üzere Bakanlar Berlin’de toplandı. » Syf 17’de Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin gözetiminde gerçekleştirildi. 173 kursiyerin katıldığı ve 5 gün süren toplam 40 saatlik eğitim programının son günü, 25 soru üzerinden yapılan değerlendirme sınavında; 151 kursiyer başarı sağladı. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalaya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan sertifikaları verildi. » Syf 10’da AVM Tasarısı Yasalaştı »» Alışveriş merkezlerine ilişkin düzenlemeyi de içeren Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Kanunda, Esnaf ve sanatkâr işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde piyasadan temini amacıyla tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Kooperatifler, kuruldukları tarihten itibaren, 10 yıl boyunca gelir vergisi ve kurumlar vergisi kanunları kapsamında tahsil edilecek vergileri yüzde 50 tutarında ödeyecek. Haberin Detayı » Syf 14’de İzmir 1,4 Milyon Tonla Türkiye'de Sütün Başkenti »» İzmir’de süt sektörünün geleceği Yaşar Üniversitesi’nde düzenlenen “Süt ve Süt Ürünleri Sanayi’nde İzmir’in Rolü ve Bilinçli Süt Tüketimi” konulu panelde tartışıldı. Panelin açılışında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nü temsilen Ziraat Mühendisi Yusuf Güçer yaptığı konuşmasında, İzmir’in süt üretiminde dünyada 9’uncu sırada yer aldığını söyledi. Güçer, “Dünyada 2013 yılında 780 milyon ton süt üretildi. Bunun 18,2 “Dünyadaki yeni paylaşım düzeninin temeli Anadolu’dan çıkacak” Bu ayki röportajımızda; Bir asır’a yaklaşan ömrü ile doğa sevgisini yurt sevgisiyle bütünleştiren, “Yaşamak için yaşatmalıyız” felsefesinin savunucusu, TEMA Vakfı’nın kurucusu, Hayrettin Karaca ile konuştuk. » Syf 12’de milyon tonu Türkiye’de üretildi. İzmir ise 1.4 milyon ton süt üretimi Türkiye’de 1. sırada” dedi. » Syf 9’da Tarım Arazileri Mülkiyet Devrine İlişkin Düzenlemeler Yapıldı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal arazilerin devri, miras yolu ile intikali, değerlemesi, yeter gelirli arazi büyüklüğü ve ekonomik bütünlüğüne ilişkin hükümler ile ehil mirasçıya ait niteliklerin tespitine ilişkin usul ve esasları belirleyen Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik 31 Aralık 2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı. Yönetmelikte; mirasa konu tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin devri esas olduğu vurgulanarak, Mirasçılar, mirasa konu tarım arazilerinin mülkiyeti devir işlemlerini, mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde belirlenen şekillerde yapabilecek. » Syf 11’de Hadi İLBAŞ Tevfik Fikret CENGİZ Erol AKAR Dünden Bugüne Kooperatifçilik -39» Syf 2’de Kırsal Kalkınma Desteklerinde Beklentiler » Syf 14’te TÜSİAD Raporunun Düşündürdükleri Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ünal ÖRNEK İktisadi Siyaset Bilmeden Teröre Tanı Koymak Köylerin Kendini Yönetmesi İstenmedi » Syf 4’te » Syf 5’te 2015 Uluslararası Toprak Yılı; Sağlılı Topraklar Sağlıklı Yaşam » Syf 19’da Dr. Yener ATASEVEN Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Mühendisliği 8. Kongresi Ankara’da Yapıldı AB Uyum ve Örgütlenmenin Önemi » Syf 13’de » Syf 16’da Tarımsal Ürünlerde Markalaşma » Syf 15’te » Syf 8’de KOOPERATİFÇİLİK 01/01/2015 16/02/2015 2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Kurum Geçici Vergisinin Beyanı 01/01/2015 17/02/2015 2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Gelir Geçici Vergisinin Ödemesi 01/01/2015 17/02/2015 2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Kurum Geçici Vergisinin Ödemesi 01/01/2015 20/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 01/01/2015 20/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 01/01/2015 23/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı 01/01/2015 23/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01/01/2015 24/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 01/01/2015 24/02/2015 1-15 Şubat 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi 01/01/2015 26/02/2015 Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin 2014 Yılına İlişkin Gelir Vergisi Beyanı 01/01/2015 26/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi 01/01/2015 26/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi 01/01/2015 26/02/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi 01/01/2015 02/03/2015 Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin Gelir Vergisi 1. Taksit Ödemesi 01/01/2015 02/03/2015 Diğer Ücretlerin Gelir Vergisinin İdarece Tarhı ve 1. Taksit Ödemesi 01/01/2015 02/03/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba) 01/01/2015 02/03/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs) 01/01/2015 02/03/2015 Ocak 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 01/01/2015 02/03/2015 6552 Sayılı Kanunun 73. Maddesi Hükmü Uyarınca Ödenmesi Gereken 2. Taksit Ödemesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ SA M LA AÇLI KOO P RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. ER V E D İ Ğ E R TA BİR K RK IN MA LİKLERİ M E L Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda sistemi sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde etmek için esastır. 2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Gelir Geçici Vergisinin Beyanı F dü. Orada yeni seçilmiş Genel Başkanla tanıştırdı. Genel Başkan bizi çok sıcak karşıladı. “Köy-Koop üst kademesinden üç kişi belki bir daha birlikte gelmeyebilirler, sizin için özel bir program hazırladım. Vladivostok demiryoluyla Kamçatka Yarımadasına kadar gideceksiniz. Yolda yer yer durup ilginç kooperatifleri ziyaret edeceksiniz. Gidiş gelişiniz 28 gün sürer” dedi. Ahmet Altun o zaman milletvekiliydi Hemen itiraz etti: “Ben izinsiz olarak Meclise bu kadar süre devamsızlık edemem.”Genel Başkan teklifinde ısrarını sürdürdü. “ Hayatınızda belki de hiç göremeyeceğiniz yerleri göreceksiniz. Çeşitli konuşlarda faaliyet gösteren kooperatiflerimizi tanıyacaksınız. Mümkünse, Türkiye’ye telefon edin ve Meclisten izin isteyin. Ahmet Altun’un görev inatçılığı tuttu. “ Mümkün değil bu” deyiverdi. Genel Başkan üzgün bir sesle “yazık” dedi. Böyle güzel bir fırsatı kaçıracaksınız. Öyle ise, size 15 günlük bir ziyaret programı yapacağım. Nereye gitmek istediğinizi siz seçin. Ahmet Altun yine itiraz etti”15 gün de Meclise devamsızlık edemem.” O zaman bir haftalık bir program kalıyor geriye. Buna itiraz istemem. Gitmek istediğiniz ülkeyi bize bildirin.” Altun “bu oldu işte, Gürcistan’a gitmek isteriz.” Oysa, bizim kafamızda Türk Cumhuriyetlerinden biri vardı. İster istemez Altun’un isteklerine biz de ‘tamam’ dedik. Ertesi gün Tiflis’e giden uçaktaydık. Tiflis Hava alanına indiğimizde kalabalık bir grup ellerinde çiçeklerle bize doğru geliyordu. “Herhalde” dedik “yolcular arasında önemli bir kişi var. Onu karşılayacaklar.”. Grupla yüz yüze geldiğimizde kalabalık Ahmet Altun’un çevresini sardı. Hoş geldiniz’in her çeşidi sahnedeydi.. Bu kadar ilgi bizi şaşırtmıştı. Ahmet Altun Gürcü asıllıydı. Belki kendi adamlarının Türkiye’de bu denli önemli bir yere gelmiş olmasından gurur duyuyorlardı. Akşam bizi Tiflis’te bir otele yerleştirdiler. Ahmet Altun’a tek yataklı bir yer vermişler, biz Aslan Eyce ile aynı odada kalıyorduk. Ertesi günü sabah kahvaltısını otelde yaptıktan sonra geldiler bizi bir bağlık bahçelik yere götürdüler. Bir havuzun başında sofra kurulmuştu. İnsanlar meyve ve üzüm topluyorlardı. Sofraya oturduğumuzda masanın üstünde koca bir kap şarap ve oturanların sayısına göre kulplu büyük bira bardakları, yine içleri şarap doluydu. Sofraya oturduktan bir süre sonra birisi “şimdi” dedi “sofra başkanının ve başkan yardımcısını seçeceğiz.” Biz bunun neye yarayacağını bilmediğimiz için 01/01/2015 16/02/2015 İ AT Köy-Koop Genel Başkanı Ahmet Altun, iki Genel Başkan Yardımcısı Aslan Eyce ve ben Romanya’daydık. İçko Birliğin (Mersin) Sovyetler Birliği’ne gönderdiği narenciye ile ilgili olarak oradan Moskova’ya geçmek istedik. Romanya’daki Kooperatifler Birliğine bizim Moskova’ya geleceğimizle ilgili bilgi vermemelerini, zira bu görüşmenin özel olacağını söyledik. Çünkü her haber verişte bizi hava alanında karşılıyorlar ve otele götürüyorlardı. Bükreş Moskova arasında sefer yapan uçağa binerek Moskova’ya hareket ettik. Moskova Hava alanında bizim adımızın anons edildiğini arkadaşlara söyledim. Onlar “sen yanlış duymuşsundur Bizim geleceğimizi kooperatif yetkilileri bilmiyor ki” deyip işi geçiştirdiler. Bir otele yerleştik. İçko Birliğin işini yetkililerle konuştuk. Öylece işimiz bitmiş oluyordu. Dönüş bileti için başvurduğumuzda bize, yaz programının bittiğini, En erken bir hafta sonra uçak kalkacağını söylediler. Cebimizde hem otel parası hem de uçak biletleri alacak para yoktu. Ben “siz ne derseniz deyin “Kooperatifler Birliğini arayarak, Moskova’da olduğumuzu söyleyeceğim.” dedim. Ve Kooperatifler Birliğinin telefonunu çevirdim. Her toplantıda bize mihmandarlık yapan arkadaş telefona cevap verdi. “ Mr. İlbaş, nerelerdesiniz? Sizin için hava alanında anons yaptık ama sonuç alamadık. Hangi oteldesiniz oradan ayrılmayın. Gelip sizi alacağım” dedi Meğer uyarılarımıza rağmen Romanya bizim Moskova’ya hareket ettiğimizi bildirmiş. Biraz sonra arkadaş geldi. Otel yetkililerini buldu ve “bunlardan her hangi bir şekilde para almayacaksınız. Bütün masrafları bizim adımıza kaydedin ve bizi alıp kooperatif merkezine götür- Köy-Koop Eski Genel Başkanı 16-31 Ocak 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi KA Ayrıca, Köy-Koop Merkez Birliği Türkiye’den kooperatifler aracılığıyla dışarıya çok çeşitli mallar gönderiyordu Türkiye’den mal alan ülkeler başında Sovyetler Birliği ve Romanya geliyordu. Sadece Sovyetler Birliği’ne yılda en az 60.000 ton narenciye gönderiyorduk. Hadi İLBAŞ 01/01/2015 10/02/2015 Ğİ • KÖY Türkiye’de bulunan kooperatiflerin öykülerini dile getirirken kendi başımızdan geçen çok ilginç olayları unuttuk. Örneğin 1974’lü yıllarda Romanya’da bulunan Universal firması ile Üniversal Traktörleri için anlaşma yapmıştık. Bu amaçla sık sık Romanya’ya gidiyorduk. Ayrıca, Kooperatifler Birliği ile anlaşma yapmış, Romanya’nın ihtiyacı olan ve dışarıdan almak zorunda kaldığı yiyecek maddelerini Köy-Koop Merkez Birliği aracılığıyla Türkiye’den sağlıyorduk. “Peki” dedik. Sofra başkan ve yardımcısını seçimleri yapıldı. Biraz bir şeyler atıştırdıktan sonra. Sofra başkanı ayağa kalkarak nutuk atmaya başladı. Nutkun sonunda “kadehimi Gürcistan ve Türkiye dostluğu şerefine kaldırıyorum diyerek kadehini kaldırdı. Bizde aynı şeyi yaptık. Başkan ve diğer Gürcü arkadaşlar bira bardağı büyüklüğündeki kadehi kesintisiz içmeye başladılar. Biz ise birer yudum alıp kadehleri masanın üstüne bıraktık. Başkan “Olmaz” diye itiraz etti.” kadehi ağzınıza götürdükten sonra “fon-dip” yapacaksınız. Yoksa ‘içki tanrısı’ gücenir. “Haydi, bitirin” dedi. Kadehi aldım. Gözümden yaşlar gelinceye dek fon dip yaptım. Arkadaşlarda aynı şeyi yaptılar. Beklemeden kadehler yine şarapla dolduruldu. Ben, tehlikeyi sezdiğim için yanımdaki mihmandara dönüp öbürlerinin duyamayacağı bir sesle “ iki ay önce midemden ameliyat oldum. Midemin yarısını aldılar. Böyle içmeye devam edersem masanın başında hayatımı kaybederim” dedim. Mihmandar söylediklerimi sofra başkanına iletti. Başkan “Siz “OUT” dedi. Böylece bir işkenceden kurtulmuş oldum. Öteki arkadaşlar kural gereği içmeye devam ettiler, ama halleri perişandı. Oradan Kalktık Gürcistan’ın en yüksek dağlarından biri ola Gazmeçi ‘nin yolunu tuttuk. Tam zirveye yakın bir yerde durduk. Orda bir çeşme vardı. Bizde olduğu gibi, başında zincirle bağlanmış bir tas vardı. “için” dedi bizi oraya götüren arkadaşlar. Gerçekten de buz gibi bir su idi, hem de maden suyu. Biz su içmekle uğraşırken aşağıda bulunan söğütlerin altına yine kurulmuş Yine aynı şekilde şaraplar!. Biz ne oluyor diye sorduk. “daha yeni kalktık sofradan” dedik. Eee dediler “bu kadar güzel bir yere gelinir de şarap içilmez mi?” O sırada Ahmet Altun dağın tepesine doğru kaçmaya başladı. Ev Sahiplerimiz bağırıyorlardı: “kaçma Ahmet, kaçma! En güzel şarabı burada içeceğiz.” Altun bir hayli uzaklaştıktan sonra dağın yamacına oturdu. Biz sofraya davet edilmiştik. Sofraya oturduk. Ben bir şeyler atıştırıyordum. Aslan.”Sen çürük çıktın. Ahmet Altun kaçtı. Bu sofrada Türkiye’nin itibarını kim koruyacak? Bu işi ben yapacağım. Memleketimin şerefine kadeh kaldıracağım.” dedi. Böylece ikinci şarap faslı başladı. Aslan’ın yüzü gittikçe sararıyordu. “Yapma Aslan hasta olacaksın” diye kendisini uyarmaya çalışıyordum. Bu uyarılarımı birkaç kez yineledim. Ne var ki Aslan dinlemedi. Aslan koca kadehi kulpundan tutup bir yudumda tamtamını bitiriyordu. Bir süre sonra Aslan bayılıp yere yattı. Hemen kendisini arabaya taşıdılar Biz de pılı pırtıyı toplayarak arabaya doluştuk. Aslan’ı doğru hastaneye götürdük. Aslan’ın midesini boşalttılar. Ve kontrol altında tutmak için sabaha kadar hastanede kalmasına karar verdiler. İşte Bizim “Moskova’dan Kamçatka’ya Serüvenimiz Böyle Sonuçlandı!.. - sürecek - RLİ MOSKOVA – KAMÇATKA YARIMADASI Bu ayki (Şubat-2015 Dönemi) muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bİ »» Unutulan Kooperatifçilik Anıları Değerli Kooperatif Ortakları, Z Dünden Bugüne Kooperatifçilik -39- MUHASEBEDE BU AY E 2 Şubat 2015 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: info@koykoop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Şubat 2015 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Şubat 2015 Köy-Koop Haber TARIM İktisadi Siyaset Bilmeden Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik Kongresi Düzenlendi Teröre Tanı Koymak! »» Türk Kooperatifçilik hareketi, ulusal bütünlük içinde PKK terörüne doğru tanı koymak zorunda olduğu kadar çözüm yollarını da üretmek zorunda. Öncelikle doğru tanı ne? Kimileri çözüm yollarını üst yapı kavramlarına ve değişimlerine bağlıyorlar. Bu tanının eksik ve yetersiz olduğu giderek daha fazla gün ışığına çıkıyor. Anılan tanıyı eleştirenler arasında olan Değerli Gazeteci Soner Yalçın 15 Ocak 2015 tarihinde “Başbuğa Katılmıyorum” adlı bir yazı kaleme almış. Yalçın, Başbuğ’un PKK terörünün çıkışına neden olan etmenlerin başında, Evren Döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde uygulanan işkencenin olduğu söylemini eleştiriliyor ve; “Mesele cezaevi değil… Başbuğ’un sözleri Türkiye’de önemli eksikliği ortaya çıkarıyor: İktisat temelli düşünmüyoruz… Ben bugüne kadar… Ağa baskısından bahsedeni görmedim. Şeyh zulmünü dile getireni görmedim. “Toprağımız yoktu” diyeni görmedim. “İşsizdim” diyeni görmedim. Varsa yoksa “T.C”nin siyasal ve kültürel baskısı..! PKK olgusunu analiz etmek isteyenlere bu olgular yeterli midir? Bana hiç yetmedi. Ben diyorum ki, PKK’yı Turgut Özal büyüttü! Yani, neoliberalizm… Yani vahşi kapitalizm, PKK’yı büyüttü… İktisadi siyaset bilinmeden analiz yapılamaz!” diyor. Yalçın’ın değerlendirmelerine yüzde yüz katılıyorum. Daha önceler de ben de “Kimilerinin Kürt Sorunu, kimilerinin de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Sorunu olarak adlandırılan sorunlar, can yakıcı bir şekilde devam ediyor. Ancak sorunun temelde çözümü, dirlik sorunun çözümünden geçiyor. Bu bağlamda çözüm önerileri var, ancak kamuoyunda yeterince tartışılmıyor” diye yazmıştım. “Bkn: Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları: Kürt Sorununun Çözümü Toprak Devriminden Geçer. Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk YayınlarI,2010” PKK terörünün egemen olduğu bölgelerde genel ekonomik duruma baktığımız zaman fotoğraf şöyle: • Bölgede önemli ölçüde işsizlik var. Gelir dağılımı son derece bozuk. • İşsizlik; topraksızlık, toprak yetersizliği ve bölgedeki sanayi ve hizmet sektörünün eksikliğinden besleniyor. • Bu nedenle her yıl yüz binlerce yurttaşımız, Karadeniz, Orta ve Akdeniz Bölgesi’ne iş nedeniyle göç ediyorlar. • Mevsimlik göçerler 8-10 aylarını şehirlerinden uzak, emeklerini derme çatma çadırlarda neredeyse karın tokluğuna satıyorlar. Bölgeyi tanıyorum. Tarımsal araştırmam var, konferans ve ders vermek için de Hakkâri, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Bitlis, Mardin gibi çok sayıda kente de gittim. İzin verirseniz Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yıllar önce yapmış olduğumuz bir araştırmanın sonuçlarını aktarayım: “Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Muş, Şırnak, Siirt, Şanlıurfa ve Van illerini kapsayan 6. Tarım Bölgesi’nin (Güneydoğu) ekonomik yapısının özünü hayvancılık oluşturuyor. Bölgedeki tarım işletmeleri üç grupta toplanıyor. Birinci grubu; pazara tam açılmamış, kendi öz tüketiminin esas alan ve kar amaçlı etkinlik göstermeyen küçük aile işletmeleri oluşturuyor. Birim işletmelerde hayvan sayısı azdır, ancak bölgedeki işletme sayısının büyük çoğunluğu bunlara ait. Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com İkinci grup; pazara açılmış ticari işletmelerdir. Bu işletmeler, ağırlıklı olarak hayvan ve hayvansal ürünlerin alım ve satımıyla da etkinlik gösterirler. Bu işletmeler genellikle büyük işletmelerdir. Feodal beylere aittir. Üçüncü grubu ise, feodal beylerin denetimdeki işletmelerdir. Köy ya da daha fazla sayıda köylere sahip beyler, toprak ve hayvanlar üzerinde mutlak egemenliğe sahiptirler. İkinci ve üçüncü gruba giren işletmeler az sayıda olmakla birlikte toprağın büyük bir kesimine sahiptirler. Kamuoyunu etkileme güçleri yüksek düzeydedir, bu nedenle sorunları bölgedeki tarım işletmelerinin bütünü olarak kabul ettiriliyor(!)” Özet şu: Feodalite Tasfiye Edilmeden, Desteklemeler Tarımda Ağırlıklı Olarak Doğrudan Aile İşletmelerine, Yani Köye ve Köylüye Yönelik Olmadan, Kırsal Kesim ve Kentlerde Emeği İle Geçinenlerin Teknik Ve Ekonomik Örgütlenmesinde Her Türlü Girişimde Kamu Öne Çıkarılmadan Çözüm Yok. Çözüm İçin Üst Yapı Kavramlarını, Örneğin Siyasal Ve Kültürel Sorunları Öne Çıkarmak En Azından EkonomiPolitiğin Önemini Bilmemek, Bir Başka Deyişle Ayakların Yere Basmaması Demek. Yazımı yine Soner Yalçın’ın tespitleri ile bağlıyorum: “Bugün… Güneydoğu’da kendi mülkiyetinde hiç toprak olmadığını belirten aile oranı yüzde 59. Aşiretlere, Ağalara bölgeyi kim terk etti ise PKK’yı o güçlendirdi. Yani… Demem o ki… Diyarbakır Cezaevi tarihimizin yüz karasıdır. Ama sebep o değildir. 1980’De Hayata Geçirilen Neoliberalizm’dir. Ve Neoliberalizmin “Etnik Kaşıma” Politikalarıdır.” Son bir söz. Sanatçılar içinde yaşamakta olduğumuz “Neoliberalizmin Etnik Kaşıma Politikaları”nı daha açık bir şekilde canlandırabiliyorlar. Örneğin,19 Ocak 2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Behiç Ak’ın bir karikatürü var. İki adam fabrikalar arasında yürüyor. Kalantor olanı diğerine şunu söylüyor: “Tabii ki senin Kürt kimliğini tanıyorum. Yeter ki sen, namazında niyazında(ol), ucuza, sendikasız iş güvenliği olmadan ve güvencesiz bir şekilde tersanelerde, inşaatlarda çalışmayı kabul et.” Karikatürün altına da “Neoliberal İlişkiler” yazılmış. Buradan KÖY-KOOP hareketini yürüten kadrolara da önemli görevler düşüyor. Ekonomik örgütlenme konularında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çalışmalar yapmak gerekli. »» TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası`nca düzenlenen "Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik Kongresi", 12-16 Ocak 2015 tarihlerinde Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlendi. 5 gün süren Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi‘ni 1500‘e yakın kişi izledi. 400‘ü aşkın akademisyen, araştırmacı, uzman ve bürokratın katkı verdiği kongrede, toplam 17 oturumda 74 bildiri sunuldu. Kongrenin açılışına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DSP Genel Başkanı Masum Türker, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, milletvekilleri Gökhan Günaydın, İlhan Demiröz ve İzzet Çetin, MHP Milletvekili Alim Işık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı katıldı. Açılışta ilk olarak Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Melahat Avcı Birsin, kongre ile ilgili yapılan hazırlıklar ve yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdi. ZMO Başkanı Özden Güngör de konuşmasında rakamlarla tarım sektörünün durumunu anlatarak, "2003-2014 döneminde yani son 12 yılda tarıma verilen destek miktarı 70 milyar lira iken, tarım ve gıda ithalatına 320 milyar lira (137 milyar $) harcanmıştır. Dünyada tarım desteğinin 4,5 katını ithalata savuran başka ülke yoktur. TÜİK`in açıkladığı son verilere göre Türkiye ekonomisi bu yılın ilk 9 ayında %2,8 büyürken, tarım sektörü %3 daralmıştır. Bu küçülme de sektörün içinde bulunduğu krizi açıkça gözler önüne sermektedir. Türkiye toprak ve su kaynaklarını yanlış kullanmakta, yüksek girdi maliyetlerinin altında ezilen üretici desteklenmezken, milyarlarca dolarlık kaynak ithalat yoluyla başka ülkelerin çiftçisine aktarılmaktadır" dedi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da yağma, talan ve rant politikalarına karşı çıkan TMMOB`nin iktidarın hedefi haline geldiğine dikkat çekerek, "AKP iktidarı TMMOB`nin örgütlülüğünü dağıtmak, gür sesini kısmak istiyor. Ancak AKP`nin diktasına teslim olmayacağız, her türlü mücadeleyi sürdürmekte inançlı ve kararlıyız" diye konuştu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak, Türkiye’de yeterince ziraat fakültesi bulunduğunu, özellikle işsizlik sorunu ortadayken artık siyasi kaygılarla yeni fakülteler açılmaması gerektiğini belirtti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Türk tarımının en önemli sorunlarından birinin tarım arazilerinin parçalanarak üretim dışına itilmesi olduğuna dikkat çekti. Mirmahmutoğulları, "Artık tarımsal sit alanları oluşturmalıyız. 60 ovamızı koruma altına alacağız. Buna ilişkin de düzenleme hazırlıyoruz" dedi. Konuşmaların ardından ZMO, Bilim ve Teşvik Ödülleri, Yazılı ve Görsel Basın Ödülleri ve Meslekte 50. Yılını Dolduranların ödülleri törenle sunuldu. http://www.tmmob.org.tr/ Köylerde Yapılaşmaya Kolaylık »» İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle köylerde yapılaşma kolaylaştı. Artık köy gelişim alanlarında 10 ailenin onayıyla konut ve tesisler yapılabilecek. Eski yönetmelik en az 30 ailenin onayını zorunlu tutuluyordu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2007 yılında çıkarılan İskân Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde altıncı kez değişiklik yaptı. Resmi Gazete’de 10 Ocak 2015 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren yeni düzenlemeye göre köylerde devlet eliyle yapılaşmanın önü açılacak. Yapılan düzenleme ile Merkezî yerleşimi geliştirmek amacıyla nakil, toplulaştırma veya kanun kapsamında yapılacak köy gelişme alanı uygulamalarında, en az on ailenin kabul ve taahhüt etmesi şartıyla konut, tarım işletmesi binası, diğer bina ve tesisler Devlet eliyle ihaleli olarak yaptırılarak borçlandırılabilecek. Daha önceki İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde 30 ve daha fazla ailenin onayıyla konut ve tesis yapılabiliyordu. Bu rakam yeni düzenlemeyle 10’a düştü. İskânlı konutun önü açıldı Yapılan değişiklikle köylerde iskânlı konutların önünün açıldığını belirten Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz, “Köylerde zaten konut yapılıyor. Şimdi bunlar iskânlı olacak. Böylece bağımsız birimler değerlendirilecek. Yani evler, tesisler satılacak, kiraya verilecek. 3-4 katlı ya da daha yüksek yapılar da söz konusu olabilir. Yatırımlar devlet eliyle olacağı için devletin belirlediği planlar geçerli olacak” dedi. Değerli köyler ne olacak Köy kelimesinin şehirler için de geçerli olduğuna dikkat çeken Kiraz, “İstanbul’da da hala köy olarak geçen çok değerli yerleşim birimleri var. Yapılaşmanın olmadığı yerler bu kanunu kullanılarak inşaata açılabilir. Şimdi 10 aile isterse bu alanda konut, tesis yapılacak. Devlet ihale edecek, köylü devlete borçlanacak. Burada risk şu; özel sektörden bir yatırımcı 10 aile ile anlaşıp, borcunu ödemeyi taahhüt edip sürece dâhil olabilir” diye konuştu. Köy-Koop Haber Şubat 2015 GÜNDEM Türkiye’de Tarım ve Hayvancılık Sektörüne 1 Milyar Avro Hibe İmkânı Sunulacak »» Avrupa Komisyonu’nun onayladığı Katılım Öncesi Yardım Aracı-Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) Programı kapsamında, Türkiye’de tarım ve hayvancılık sektörüne 1 milyar avronun üzerinde hibe imkanı sağlanacak. Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, 2014-2020 Dönemi IPARD Programı kapsamında 800 milyon avro AB katkısı, 245 milyon avro Türkiye Cumhuriyeti katkısı olmak üzere 1 milyar avronun üzerinde hibe imkânı sunulacağı belirtildi. Açıklamada, AB tarafından Türkiye’ye sağlanan katılım öncesi mali yardımlar çerçevesinde tarım, gıda ve hayvancılık alanlarında üreticilerin kullanımına yönelik tahsis edilen hibe desteklerinin IPARD programı altında verildiği kaydedildi. tandaşlarımızın yatırımları için değişen oranlarda hibe desteği verilecektir” denildi. Açıklamada, “2014-2020 dönemi IPARD Programı kapsamında da gıda, tarım ve hayvancılık sektörlerinde faaliyette bulunan üreticiler veya bu sektörlerde yatırım yapmak isteyen girişimciler ile kırsal alanda belirli yerel ürünlerin üretimi, kırsal turizm, kültür balıkçılığı gibi çeşitli alanlarda yatırım yapmak isteyen va- 2007-2013 dönemi IPARD Programı’ nın tamamlanmasının ardından başlayacak “2014-2020 dönemi IPARD Programı’nın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koordinasyonunda ilgili kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hazırlanarak AB Bakanlığı tarafından Avrupa Komisyonu’na iletildiği hatırlatıldı. Uygulamasına devam edilen 2007-2013 dönemi IPARD destekleri çerçevesinde Türkiye’deki çiftçilere, gıda işletmecilerine ve kırsal topluluklara yatırımları için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu aracılığıyla harcamalarının yüzde 50 ila 65’i oranında hibe desteği kullandırıldığı ifade edildi. AB Bakanlığı açıklamasında, 20142020 dönemi IPARD Programı’nın 27 Ocak 2015’te Avrupa Komisyonu tarafından resmen onaylandığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: “Yeni dönem programı ile kırsal alanlarda yerel eylem girişimleri ve çevre dostu tedbirler de desteklenecektir. 2023 yılına dek uygulaması devam edecek olan yeni program dâhilinde 800 milyon avro AB katkısı ile 245 milyon avro Türkiye Cumhuriyeti katkısı olmak üzere 1 milyar avronun üzerinde hibe imkânı vatandaşlarımızın kullanımına sunulmuş olacaktır.” 5 “Köylerin kendini yönetmesi İstenmedi” »» Büyükşehir veya Bütünşehir Yasası diye tanımlanan 6360 sayılı yasa bildiğiniz gibi 2012 tarihinde yasalaşmıştı. İlk başta sadece AKP’ye bazı büyükşehir belediyelerini kazandırmak için çıkarılmış izlenimini veriyordu. Büyükşehir sınırları il sınırlarına kadar genişletilmişti. Örneğin kırsal alandaki ağırlığına dayanarak Antalya Büyükşehir Belediyesinin CHP’den AKP’ye geçmesinde bu değişikliğin önemli bir payı olmuştu. Ancak bu yasanın başka bir etkisi de oldu. Bu düzenleme ile köylerin %47’si, belediyelerin %54’ü yerel yönetim sisteminden çıktı. Adeta bir gecede binlerce köy haritadan silindi ve mahalle oldu. Köylerin tüzel kişiliği yok edildi. Köy nüfusu bir gecede yasa ile kentli olmuş oldu. Yerinden yönetim, yerel yönetim laflarının çokça edildiği bir çağda bu gelişme ne yazık ki geriye doğru bir değişim oldu. Tarım Ekonomisi Derneği ve Seferihisar Belediyesi tarafından 22 Aralık 2014’de Seferihisar’da düzenlenen “Köylerin Yerinden Yönetimi” çalıştayında bu konular ele alındı. Başka bir ilçeden gelen bir katılımcı köylerde eskiden köy muhtarlığınca bir gün içinde 70-100 TL.’lık bir masrafla yaptırılan bir su borusu tamirinin şimdi Belediye tarafından birkaç günde ve en az 1000 TL.’lık bir masrafla yapılabildiğini söyledi. Seferihisar Belediyesi ise her köye bir belediye temsilcisi atayarak hem hizmet götürdüğünü, hem de bu gibi sorunları yerel imkânlarla hızlı ve ucuz çözdüğünü açıkladı. Bu yasanın savunucuları bazı hizmetlerin merkezi olarak daha iyi yapılabileceğini ileri sürmüşlerdi. Bu gene yapılabilirdi. Örneğin köylere otobüs işletmek gene büyükşehir belediyeleri tarafından yapılabilirdi. An- Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr cak bunun için köy tüzel kişiliğinin yok edilmesi gerekmiyordu. Yasanın değişmesi gerekiyor. Ancak bu arada köylerin kendini yönetmesi başka bir yolla da kısmen sağlanabilir. Katılımcı bütçeleme (participatory budgeding) denilen yaklaşım köylerde ve kentteki mahallelerde uygulanabilir. Örneğin her köy önce genel kurul şeklinde daha sonra da 10 kişilik bir kurulla köylerindeki problemleri görüşebilir ve hangi projelerin hangi önceliklerle gerçekleştirilmesi gerektiğini belirleyebilir. Belediyeler bu konuda öncülük yapabilir. Bu tek yönlü çizgisel bir süreç olmayacaktır. Belediye uzmanları ile kurullara öneriler getirebilir. Çeşitli görüşmelerden sonra köy kurulu gerçekleşmesini istediği projeleri daha yetkili bir şekilde sıralayabilir. Daha sonra projelerin uygulanmasında da bu köy kurulları izleme ve değerlendirme rolü oynayabilir. İlk önce Brezilya’nın Porto Allegro kentinde uygulanan bu yaklaşım çok başarılı oldu. Şu anda Avrupa kentleri de dâhil 1500 kentte uygulanıyor. 6 Şubat 2015 Köy-Koop Haber GÜNDEM Bergamalı Çiftçiler Belediye İle El Ele Örgütleniyor »» “Kırsal Kalkınma” hedefiyle kooperatifçiliğin önemine dikkat çekmek isteyen Bergama Belediyesi, Köy-Koop İzmir Birliği ve İzmir İl Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu ile yapmış olduğu işbirliği doğrultusunda “Çiftçiler Belediye İle El Ele Örgütleniyor Toplantısı”nın ilkini 26 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirdi. Bergama Belediyesi Meclis Salonu’nda Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut, İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Sözcüsü ve Köy-Koop İzmir Birliği Tarım Danışmanı Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı, Köy-Koop Merkez Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Sever, Bergama Belediye Başkan Yardımcısı Ali Kahyaoğlu, Belediye Meclis Üyeleri Nihat Kaya, Mahmut Esat Dülge ve Güven Akkın, Bergama Ziraat Odası Başkanı Nuri Taşkıranoğulları, mahalleye dönüşen eski 114 köy ve 5 beldeyi temsilen 119 dış mahalle muhtarı ve çiftçiler katıldı. Konuşmacı olarak tarım politikaları ve kooperatifçilik üzerine yaptığı çalışmaları ve kitaplarıyla bilinen Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın davet edildiği toplantı, Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’in açılış konuşması ile başladı. Başkan Gönenç, kooperatifleşmenin üretici açısından büyük bir öneme sahip olduğunun altını çizerek “Biliyorsunuz, Bütünşehir Yasası yürürlüğe girene dek kırsal alandan sorumlu değildik. Ama yasa ile birlikte bu bölgelerin sorumluluğu da bize geçti. Biz yeni mahallelerimiz için bir şeyler yapmak istiyoruz. En önemli adımlardan birinin de kooperatifçiliği ayağa kaldırmak olduğunu düşünüyoruz. Bugün birincisini düzenlediğimiz toplantılarımızla üreticimiz, çiftçimiz için neler yapabiliriz? Onlara nasıl destek olabili- riz? Bu konuları konuşacağız” dedi. Mehmet Gönenç’in ardından söz alan Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut ise “Biz kırsal kalkınmanın kooperatifçilik eliyle gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Belediyelerin bize vereceği desteği çok önemsiyoruz. Kooperatifçilik özerkliktir. Bağımsızlık çok önemlidir. Bir yere bağımlı olursanız, o yer yıkıldığında siz de yıkılırsınız. Gönüllülük şarttır.” dedi. tifler arasında farkları anlatarak kooperatiflerin sosyal amaçlı, buna karşı şirketlerin kar amacıyla hareket ettiklerini söyledi. Çiftçilere örgütlenme çağrısında bulunan Kaymakçı, “Köyleriniz mahalle statüsünü aldı ama sizler çiftçiliğinizi kaybetmediniz. Bizim amacımız sizin Bergama’da daha güçlü örgütlenmenizi sağlamak. Bunu da konuşarak, fikir alışverişinde bulunarak yapacağız. Kooperatifleşerek katma değer yaratacağız. Artı değerin çiftçide kalmasını sağlayacağız” diye konuştu. Konuşmaların ardından çiftçiler, Prof.Kaymakçı, Başkan Gönenç ve Birlik Başkanı Akbulut’a sorular yönelttiler. Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı da hazırladığı slaytlarla kooperatifçiliği anlattı ve tanımını yaptı. Kaymakçı, konuşmasında şirketler ile koopera- İstişarelerin ardından Bergama Kooperatifçiliği Eşgüdüm Komitesi adıyla bir kurul oluşturuldu. Kurul, bir eylem raporu hazırlayacak ve bunun ışığında Bakırçay Havzası’nda kooperatifleşme çalışmaları hızlandırılacak. ESK'nın Sığır Eti İthalatında Süre Uzatıldı »» ESK'nın kullanımına yönelik Bosna Hersek menşeli sığır eti ithalatında tarife kontenjanı dönemi sonu 1 yıl uzatılarak 31 Aralık 2015 olarak belirlendi Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdürlüğü'nce, kullanılmak üzere Bosna Hersek Cumhuriyeti menşeli sığır eti ithalatında tarife kontenjanı dönemi sonu 1 yıl uzatılarak 31 Aralık 2015 olarak belirlendi. Bakanlar Kurulu'nun "Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünce Kullanılmak Üzere Sığır Eti İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar"da değişiklik yapılmasına ilişkin kararı Resmi Gazete'nin 4. mükerrer sayısında yayımlandı. Buna göre, Bosna Hersek Cumhuriyeti menşeli maddeler için açılan tarife kontenjanı için dönem sonu 1 yıl uzatılarak 31 Aralık 2015 oldu. Bu süreye kadar belirlenen 15 bin tonluk tarife kontenjanı olan söz konusu ülke menşeli sığır etlerine sıfır gümrük vergisi uygulanacak. İran menşeli tarım ürünlerinin ithalatı"İran İslam Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması" hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı da söz konusu mükerrerde yayımlandı. Karar ile İran menşeli bazı tarım kontenjanlarında miktar 50 ton ile 8 bin ton arasında değişiyor. Tarife kontenjanı miktarı en çok olan ürün 8 bin ton ile hurma oldu. Bu ürüne uygulanacak gümrük vergisi de sıfır olarak belirlendi. Resmi Gazete'nin 4. mükerrer sayısında ayrıca Bakanlar Kurulu'nun "Türkiye Tarım Havzalarının Belirlenmesi Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar" da yayımlandı. ürünlerinin ithalatında uygulanacak tarife kontenjanları düzenlendi. Kararda, bazı süs bitkileri, sebze ve meyveler, bakliyatlar, baharat çeşitleri, meyve sularının yer aldığı 71 kalem madde için düzenlenen tarife Buna göre, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Karasu-Aras, Kuzey Marmara, Kıyı Ege, Van Gölü, Kaz Dağları, Gediz, Orta Karadeniz, Karacadağ, GAP, Doğu Akdeniz ve Fırat Havzalarında değişikliğe gidildi. Bazı havzalara yeni ilçeler eklenirken bazı havzalarda da merkez ilçeler tanımlarından çıkarıldı. Ayrıca, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın "Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği"ne göre de bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ithal edilen veya üretilen veya işlenen veya piyasaya arz edilen takviye edici gıdalar için onay alınma zorunluluğunun süresi 1 yıl uzatılarak son tarihi 31 Aralık 2015 olarak saptandı. Süt ve Süt Ürünleri İle İlgili SETBİR’den Açıklama »» Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR), süt ve süt ürünleri ile ilgili son günlerde basın ve medya kuruluşlarında yer alan ve gerçeği yansıtmayan haberlere ilişkin açıklama yaptı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Başkanı Prof.Dr.Barbaros Özer, Türkiye’de süt ve et sektörünün ve bu sektörlere bağlı olan sanayinin gelişmesi için çalışmalar yapan Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR) olarak, kaşar peynirinin ateşe tutularak yakılmasıyla, içeriğinde katkı maddesi olduğunun anlaşıldığı yönündeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirtmek isteriz. Bu teste konu olan peynirin tüm özellikleri araştırılmadan, sadece yanma kriteri temel alınarak peynirin katkılı olup olmadığını anlamaya çalışmak son derece hatalıdır. Yüksek düzeyde yağ içeren tüm organik maddelerin yanma özelliğinin bulunduğu bilinmektedir. Usulüne uygun koşullar altında üretilen ya da usulsüz üretilen tüm kaşar peynirler, organik karakter taşır ve yanma özelliğine sahiptir. Bu nedenle, yanma özelliği, sahtekârlığı ayırt edici bir özellik değildir. Kaşar peynirinde kayıt ve kontrol dışı üretim ve ticaret yapan (merdivenaltı tabir edilen, kontrol edilemeyen) işletmelerin yapabileceği usulsüzlükler arasında; bozulmayı engellemek için antimikrobiyel katkıların peynire katılması, soya unu (tozu) ilavesi, hayvansal yağ yerine bitkisel yağ kullanımı, jelatinize edici maddelerin ilavesi gibi mevzuata aykırı uygulamalar sayılabilir. Tüm bu olumsuzlukların temelinde denetim yetersizliği nedeniyle kayıt dışı firmaların rahatça faaliyet göstermeleri ve bu firmalar tarafından düşük fiyatla pazara sunulan gıdaların tüketiciler tarafından kabul görmesi yatmaktadır. Ateşe tutulduğunda yanmayan kaşar peyniri görüntüsü de ayrıca yanıltıcıdır. İçine yanıcı özelliği olmayan ancak katılması yasak olan maddeler ilave edilerek üretilen kaşar peynirlerinin alev altında yanmaması onun doğru kaşar peyniri olduğunu ispatlamayacağı gibi bu peynirlerin sağlıklı peynir gibi sunulmaları da son derece sakıncalıdır. Aslolan üreticisinin bilindiği, paketli ve etiketli peynir markalarının tüketilmesi ve halkın bu bilince doğru yönlendirilmesidir. Sokak sütçülüğünü doğal ve organik sütçülük enstrümanları gibi göstermek en hafif deyimiyle halk sağlığına ihanettir Son günlerde medyada yer alan haberler arasında sokak sütünün taşıdığı tek tehlikenin mikrobiyolojik olduğu ve sütün kaynatılması ile bu tehlikenin giderildiği ifade edil- mektedir. Sokak sütü kontrolsüz koşullarda üretilen çiğ sütün yine kontrolsüz koşullarda halka ulaştırılması süreçlerini içermektedir. Çiğ süt temelli riskler sadece bakteriyel olarak tanımlanırsa hayvan hastalıklarının tedavisinde kullanılan antibiyotik vb. ilaç kalıntıları, havyan yemlerindeki zirai ilaç kalıntıları, sokak sütçüsünün sütün bozulmaması için çiğ süte ilave ettiği hidrojen peroksit (saç ve kot pantolon ağartıcı olarak kullanılan kimyasal madde), ağır metal, aflatoksin, kostik soda vb. kimyasal maddeler ile hastalıklı hayvanın memesinden bulaşan kan pıhtılarının yaratacağı riskleri dikkate almamış oluruz. Bu anılan kimyasal maddelerin tüketiciler tarafından anlaşılmasına olanak yoktur. Buna karşın; sanayi ölçeğinde çiğ süt alımları düzenli kalite kontrol süreçlerini içermektedir. Endüstriyel yoğurtların ekşimemesinin 3 temel nedeni Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından sürekli denetimden geçen, yatırımlarını hijyenik ve sağlıklı ürünler üretmek üzere kurmuş olan gıda işletmeleri tarafından üretilmiş olan endüstriyel yoğurtların uzun süre ekşimemesine karşın evde yapılan yoğurtlarda kısa sürede ekşime meydana gelmesi, endüstriyel yoğurtlarda katkı maddesi kullanımına bağlanmaktadır. Yoğurdun ekşimemesi için katkı maddesi kullanan ve tamamen usulsüz olarak üretilen denetimsiz merdiven altı işletmeleri hariç tutacak olursak endüstriyel yoğurtların ekşimemesinin üç temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar; Endüstriyel yoğurtların yüksek hijyenik üretim koşulları altında ve üretim sırası ve sonrasında dışarıdan mikroorganizma bulaşmasına olanak tanımayacak şekilde üretiminin gerçekleştirilmesi Endüstriyel yoğurt üretiminde kullanılan bakterilerin (halk arasında yoğurt mayası olarak bilinen ancak bakteri içeren karışımlar) yoğurt üretildikten sonra soğukta depolama sırasında (buzdolabında vs.) aktivitelerini sınırlandırmaları ve sütü ekşitecek kadar aktif olmamaları, Endüstriyel yoğurtların daha yüksek protein ve doğal olarak kuru madde içeriğine sahip olmalarıdır. Betondaki demir ve çimentonun görevi neyse, süt proteininin yoğurttaki görevi de aynıdır. Köy-Koop Haber Şubat 2015 TARIM Tarım Sigortası Pirim Desteğinin Kapsamı Genişletildi »» Resmi Gazete’de yayımlanan Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler ve Bölgeler ile Prim Desteği Oranlarına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı ile 2015 yılında tarım sigortaları kapsamı genişletildi. Karara göre, bitkisel ürünler için dolu ana riski ile birlikte fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını ek riskleri dolu paketi halinde verilecek. Tarım sigortaları 2014 yılı uygulamalarına ilave olarak 2015 yılında bitkisel ürün sigortasında; meyve bahçeleri ve bağların korunması amacıyla tesis edilen ‘dolu ağı ve örtü sistemlerini’ teminat altına alacak. İsteğe bağlı olarak yapılacak uygulama kapsamında ‘dolu ağı ve örtü sistemlerinde’ meydana gelen zararlar, dolu ana riski ile birlikte; fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını riskine karşı sigortalanacak. 2015 yılı uygulamasıyla hububatların hasat edilmeden önceki sap kısmı ve halk arasında Isparta gülü olarak bilinen ‘Yağ gülü’ dolu, fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını risklerine karşı sigorta kapsamına alınacak. Düzenleme ile, büyükbaş hayvanların sigorta kabul yaşı 31 günden 8 güne, küçükbaş hayvanların ise 6 aydan 3 aya indiriliyor. Üreticiden gelen talep üzerine yapılan düzenleme, daha fazla yaşanan erken kayıp riskine karşı hayvanların teminat altına alınmasını hedefliyor. 2015 yılında tarım sigortaları su ürünleri hayat sigortasıyla, su ürünleri üretim tesislerinin ana unsurla- rından olan “kafes ve ağlar” da her türlü doğal afet, kazalar ve diğer canlıların saldırısından meydana gelecek zararlara karşı da teminat kapsamına alınacak. Arıcılık sigortasıyla ilk yılda elde edilen sonuçlar ve yapılan değerlendirmeler çerçevesinde, arılı kovanlar vahşi hayvanların saldırısından doğacak her türlü zararlara karşı teminat kapsamına alınıyor. Gezginci arıcılık yapan üreticilerin, poliçe vadesi içerisinde sigortalı olarak nakliye yapabilme hakkı 3’ten 4’e çıkarılıyor. Başka bir deyişle gezginci arıcı sigortalı olarak bir yılda 4 kez nakliye yapabilecek. Türk Zeytinyağı İhracatçıları, Hindistan Seferine Çıkıyor »» Hintliler, Türk zeytinyağı tüketecek Türkiye’nin dünya ikinciliğini hedeflediği zeytinyağı sektöründe, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi 2015 yılı tanıtım atağına Hindistan’dan başlıyor. Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin 2015 yılındaki ilk durağı, 2224 Ocak 2015 tarihleri arasında Hindistan’ın Mumbai şehrinde düzenlenecek olan Food Hospi- zeytinyağı için yeni ve büyük bir patality World Fuarı olacak. ZZTK, zar. 2013-14 sezonunda 10 bin ton Hindistan’ın zeytinyağı ithalatın- zeytinyağı ithalatları var. Her yıl dan yüzde 25 pay almayı hedefliyor. yüzde 50-60 civarında zeytinyağı 2014 yılında 6 uluslararası gıda fu- tüketimleri artıyor. Bizim ihracaarında Türk zeytin ve zeytinyağının tımız ise sadece 151 ton. Bu pazara tanıtımını gerçekleştiren ZZTK, önce ve doğru giriş yapan avantajlı 2015 yılının ilk 6 ayında 6 ulusla- olacak. Türkiye 2023 yılında 650 rarası fuara katılmaya hazırlanıyor. bin ton zeytinyağı üretmeyi hedef1 milyarı aşkın nüfusu ile Çin’den liyor. Söz konusu üretimi katma sonra dünyanın en kalabalık ikinci değere dönüştürmek için Hindistan ülkesi olan Hindistan ZZTK’nın yeni yeni bir pazar potansiyeline sahip. Biz Hindistan pazarında büyük hedef pazarları arasında yer aldı. Prina yağı tüketiminin yaygın ol- oyuncu olmak istiyoruz. İlk etapta duğu Hindistan’da son yıllarda Hindistan’ın zeytinyağı ithalatının sızma zeytinyağı tüketiminin artış yüzde 25’ini hedefliyoruz” dedi. gösterdiğini ifade eden Zeytin ve ZZTK’nın geçtiğimiz yıllarda hedef same_bayi_fuar_16x23cm_koy koop.pdf pazar 1 24/10/14 14:22 olarak belirlediği ülkelerZeytinyağı Tanıtım Komitesi Başkanı M. Kadri Gündeş, “Hindistan de yaptığı tanıtımlar sonrasında Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatının o ülkelere ortalamanın üzerinde artışlar gösterdiğini anlatan Gündeş şöyle devam etti; “Japonya, Çin ve Irak başta olmak üzere tanıtım çalışmalarında yoğunlaştığımız, ilk kıvılcımı yaktığımız pazarlarda Türkiye’nin sofralık zeytin ve zeytinyağı ihracatı artış gösterdi. O ülkelerdeki gıda fuarlarına ZZTK ilk katıldığı yıllarda tek Türk temsilcisi olurken, sonraki yıllarda çok sayıda Türk firması o fuarlara katılmaya ve ihracat bağlantıları yapmaya başladı. Hindistan pazarında da benzer bir sürecin yaşanmasını bekliyoruz.” İkili görüşmeler organize edildi Mumbai ile İzmir’in kardeş şehir olduğunu, İzmir’e karşı bir sempati olduğunu vurgulayan Gündeş, Mumbai Ticaret Müşavirliğimiz aracılığıyla fuar süresince ciddi ithalatçı firmalarla ikili görüşmeler organize ettiklerini, Food Hospitality World Fuarı’nın verimli geçeceğini ve Hindistan’ın öncelikli pazarları arasına gireceğini sözlerine ekledi. Türkiye’de Devlet prim desteği oranı ise tüm risklerde yüzde 50 oranında uygulanacak. Üreticilerin ziraat sigortası prim desteğinden faydalanması için bakanlığın çiftçi kayıt sistemlerine katılması veya bilgilerini güncellemeleri gerekmekte. dir üretilmekte 2014 Yılı Enflasyonu %8,17 »» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılı enflasyon rakamını açıkladı. 2014 yılı Aralık ayında -%0,44 olarak gerçekleşen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), yıllık bazda ise %8,17 oldu. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (YİÜFE) ise Aralık ayında %0,76 düşerken, yıllık bazda %6,36 arttı. Ana harcama grupları itibarıyla Aralık 2014’te aylık bazda en yüksek artış %0,79 ile çeşitli mal ve hizmetler grubunda gerçekleşti. Endekste yer alan gruplardan lokanta ve otellerde %0,51, konutta %0,13, sağlıkta %0,13, ev eşyasında %0,12 artış görüldü. Aralık ayında aylık bazda en fazla düşüş gösteren grup %3,71 ile giyim ve ayakkabı olurken, ana harcama gruplarından ulaştırmada %1,78, haberleşmede %0,11, alkollü içecekler ve tütün ile eğlence ve kültürde %0,01 düşüş oldu. TÜFE’de yıllık bazda en yüksek artış %13,98 ile lokanta ve oteller grubunda gerçekleşti. Bunu %12,73 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %9,68 ile çeşitli mal ve hizmetler, %8,62 ile sağlık, %8,43 ile giyim ve ayakkabı izledi. 2014 yılı Aralık ayında endekste kapsanan 432 maddeden 60’ının ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 233’ünün ortalama fiyatlarında artış, 139’unun fiyatlarında ise düşüş yaşandı. Aralık ayında %0,76 düşen Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise 2014 yılını %6,36 artışla kapattı. Gıda ürünlerinde Yİ-ÜFE Aralık 2014’te 269,14 değerini alırken, bir önceki aya göre %0,30, bir önceki yılın Aralık ayına göre %17,34, on iki aylık ortalamalara göre ise %16,18 artış yaşandı. İçeceklerde Yİ-ÜFE Aralık’ta 240,56 seviyesinde oluştu. Bu, endekste bir önceki aya göre %0,10, bir önceki yılın Aralık ayına göre %0,17, on iki aylık ortalamalara göre de %3,01 artış olduğunu ortaya koydu. C M Y CM MY ‘’Kaliteli ürün için kullandığımız her şey 1. sınıf olmalı.‘’ ‘’İstediğim ve hayal ettiğim her özelliğe sahibim.‘’ CY CMY K Bahçelerde NATURAL zamanı! Frutteto3 Natural Her işe uygun bir traktör modeli olan SAME Frutteto3 Natural; kompakt boyutlarıyla her türlü bağ bahçe koşullarında rahatlıkla hizmet veriyor, başarısı kanıtlanmış SDF 1000 Serisi 3 silindirli motoruyla performans ve yakıt ekonomisini bir arada sunuyor. • 4 Tekerlekte Yağ Banyolu Disk Fren (4WD) • 50-55-65 HP Güç Seçenekleri • Bağımsız Pompa ile Hidrostatik Direksiyon • 4 adet Hidrolik Güç Çıkışı • 540/540 ECO PTO Devri • Yüksek Manevra Kabiliyeti Türkiye'de üretiliyor, dünya pazarlarına ihraç ediliyor. Sağlıklı toprak, Sağlıklı gıda üretiminin temelidir. Topraklar, gıda, lif, yakıt ve tıbbi ürünlerin yetiştirildiği, yönetildiği temeldir. 7 Orjinal yağları ve soğutucuları kullanmanız tavsiye edilir. SAME bir same-tractors.com/tr-TR markasıdır 8 Şubat 2015 Köy-Koop Haber TARIM TÜSİAD Raporunun Düşündürdükleri »» Kasım 2014 tarihinde TÜSİAD tarafından yayınlanan “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet Gücü Temel Bulgular” adlı raporunun üzerinde, hassasiyetle durulması ve irdelenmesi gereken önemli bir belge olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu raporda, gelişmiş ülkelerden üretici örgütlenmesi ile ilgili örnekler verilmiş, üretici örgütlerinin o ülkenin ekonomisindeki rolünün ve öneminin altı çizilmiş, ülkemizde üretici örgütlenmesindeki sorunlarla ilgili tespitler yapılmıştır. Kooperatiflerle ilgili yasal düzenlemelerin gündemde olduğu bu günlerde raporda yapılan bu tespitlerin son derece önemli olduğunu söylememiz gerekir. Raporun “Tarım Sektöründe Yönetişim ve Katılım” adlı 9. Bölümünün 181. Maddesinde, “ABD’de tarım sektörüne yönelik politikalarda, şeffaflığın, katılımcılığın ve istikrarın sağlanmasında çiftçi örgütleri, tarım dernekleri ve kooperatifler gibi üretici örgütlenmelerinin payı büyüktür. Nitekim bu örgütler, sektörün gerek yapısal gerekse diğer özellikler bakımından en fazla sorun yaşayan üretim katmanının bu sorunları aşmasına yardımcı olarak, etkinliğin tarım sektörünün dikey ilişkili katmanlarının en başından başlamasına katkı sağlamıştır.” denilmektedir. Yine raporun 187. Maddesinde, “ABD’de etkin bir kurumsal yapının oluşmasında en büyük payın kooperatiflerde olduğu görülmüştür. Zira ABD’de 3000’i aşkın kooperatif ve bunların 2 milyona yakın üyesi bulunmaktadır. Haliyle tarım sektörünün üretim katmanı olarak ülkede sektörel politika belirleme süreçlerine katılım sağlayan çok güçlü bir menfaat grubu olmuştur. Ayrıca ABD’de kooperatifler tarım sektöründe dikey entegrasyonun bir aracı olarak kullanılmış ve üretim katmanının, işleme ve Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı pazarlama katmanlarına da bilfiil dâhil olmasının önünü açmıştır.” denilmektedir. AB ülkelerinde de durum ABD den farklı değildir. Raporun 191. Maddesinde; “Tıpkı ABD gibi, AB üye ülkelerinde de kooperatifler tarım sektörünün üretim katmanının sektörel politikalara katılımının sağlanmasında önemli bir rol oynamakta ve politika belirleme süreçlerinde de son derece etkin olmaktadır. AB’de de kooperatiflerin ölçek ekonomilerini yakalamış ve ciddi finansal kaynaklara sahip işletmeler eliyle yönetildiği ve bunların da dikey entegrasyon yöntemini benimsediği dikkat çekmektedir. Ayrıca AB’de uzman tarım bankacılığı, finansal kaynaklara erişiminde çok ciddi bir avantaj sağlamaktadır” denilmektedir. Raporun 193. Maddesinde; “Hollanda’da süt çiftlikleri arasında yaşanan derin rekabet ve konsolidasyon sonucu ortalama çiftlik ölçeği AB ortalamasının dört katına ulaşmıştır. Kooperatifleşme neticesinde, ekipman yatırımları ve uzmanlaşma artmış ve çiftlikler zaman içinde işleme katmanına da girmişlerdir. Büyümenin getirdiği kazançlar ile kooperatifler de konsolide olmuş ve en nihayetinde tek bir kooperatif üretimin %60’ını karşıladığı bir yapı oluşmuştur.”denilmektedir. Raporun 196. Maddesinde; “Tarım sektöründe yönetişimin tam anlamıyla yerleşmesi için üreticiler arası organizasyonların geliştirilmesi de çok önemlidir. Zira mevcut durumda üretim katmanındaki etkinlik problemi sektörün tamamına zarar vermekte ve sosyal dengesizliklerin artmasına yol açmaktadır. Ülkemizde AB ve ABD’nin aksine kooperatifçiliğin yeterince gelişmediği dikkat çekmektedir” denilmektedir. TÜSİAD raporunda kooperatifçiliğin önemi ile ilgili farklı konulara da değinilmiştir. Özel sektörün temsilcisi bir kuruluşun kooperatifçiliği bu denli önemsemesi kayda değer bir anlam ifade eder. Kooperatiflerle İlgili kurum ve kuruluşların yanında, kooperatifçilerinde bu tespitleri dikkate alması gerekir. Belki raporda belirtilen görüşlerin tamamına katılmak söz konusu olmayabilir ancak, görüşlerin çok önemli kısmının Ülkemiz gerçekleri ile örtüştüğü, bilimsel veri ve objektif görüşlere dayandığı da görülmektedir. Yeni yılın tüm okuyucularımıza sağlık, başarı ve huzur getirmesini ve tüm dünyada barışın egemen olmasını diliyorum. “Sağlıklı Bir Gelecek Temiz Süt İle Gelecek” »» Köy-Koop Kastamonu Birliği eğitim çalışmalarına ara vermeden sürdürürken, temiz ve sağlıklı süt üretimine dikkat çekmek adına “Sağlıklı bir gelecek temiz süt ile gelecek” sloganlı önlükleri kooperatif ortaklarının eşlerine dağıtımını yapmaya başladı. Köy-Koop Kastamonu Birliği en son gerçekleştirdiği süt toplama merkezi çalışanlarına yönelik “Genel Hijyen, Personel Görev ve Sorumlulukları” konulu eğitim programını Taşköprü Çetmi köyünde bulunan toplantı salonunda gerçekleştirdi. Eğitime süt toplama merkezi yönetici ve personeli katıldı. Eğitimde süt toplama merkezlerinde nasıl temizlik yapıldığı, hijyen için nelere dikkat edilmesi gerektiği gibi hijyen konusunda birçok bilgiler verildi. Eğitim semineri hakkında bilgi veren Köy-Koop Kastamonu Birlik Müdürü Dilek Özdemir, amaçlarının insanlara daha sağlıklı süt ulaştırmak olduğunu belirterek, maddelerin olumsuz etkilerinden tamamen korunmak ve insana kaliteli sütün sunulmasıdır” diye konuştu. Eğitimlere Evlerde de Devam “Bu eğitimlerin sonunda tüm personellerimiz sertifikalarını alacaklar. Sertifika alımından sonra tamamen gıda üretiminde, gıda muhafazasında bilimsel yöntemlerle bir hizmet sunulacak. Genel olarak amacımız süt hijyeninin devamlı korunması, sağlıklı bir süt hijyeni, yani gıdaya giden tüm Köy-Koop Kastamonu Birliği eğitim toplantılarında dağıtılmak üzere temiz ve sağlıklı süt üretimine dikkat çekmek adına “Sağlıklı bir gelecek temiz süt ile gelecek”sloganlı önlükleri ilk olarak Taşköprü Çetmi köyünde düzenlenen ev toplantısında dağıttı. İleriki günlerde devam edecek eğitim toplantılarında tüm koopratif ortaklarının eşlerine önlük dağıtım işlemini sürdürecek. Fırtına ve Selin Bilançosu 15 Milyon Lira »» Antalya'da geçtiğimiz haftalarda etkili olan fırtına ve yağmur nedeniyle Kumluca ve Finike ilçelerindeki zararın 15 milyon liraya yakın olduğu tespit edildi. Antalya'da etkili olan fırtına ve şiddetli yağmur nedeniyle Kumluca'daki tarım alanlarında 10 milyon liralık zarar tespit edilirken, Finike'de ise zararın 5 milyon liraya yakın olduğu tahmin ediliyor. Fırtına ve şiddetli yağmur, çok sayıda ev ve işyerinde su baskınlarına neden olurken sonrasında oluşan sel ise özellikle ilçelerdeki tarım alanlarını sular altında bıraktı. Seralar ve narenciye bahçelerindeki ürünler sel suları nedeniyle zarar gördü. İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Adem Aydın 16 mahallede 577 üreticiye ait 1975 dönüm alanın zarar gördüğünü ve yaklaşık 10 milyon liralık maddi zarar oluştuğunu söyledi. Finike'de zarar gören alanın 11 bin dönüm, maddi hasarın ise yaklaşık 5 milyon lira civarında çıkması tahmin ediliyor. Fırtına 'hal'i de vurdu Antalya'daki fırtına ve selin ardından sebze meyve toptancı haline ürün girişi azaldı. Seraları suyun altında kalan ve hortuma maruz kalan çiftçiler için sezon erken kapandı. Seralarını hortum vuran çiftçiler ise ürünlerini tam olgunlaşmadan hale getiriyor. Don ve selin vurduğu ürünler ise halde kolay kolay alıcı bulunamıyor. Diğer ürünlerinde az gelmesi nedeniyle işleri azalan çalışanlar ise günlerini oturarak geçiriyor. Sera ve narenciye alanları afet bölgesi ilan edilsin Yaşanan afetlerin çiftçiyi yoksullaştırdığını belirten ZMO Başkanı Vahap Tuncer, özellikle narenciye ve sera bölgelerinin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini vurguladı Antalya'da yaşanan fırtına ve şiddetli yağışlar çiftçiyi vurdu. Yaşanan afetlerden dolayı Antalya'da 4-5 bin dekar narenciye ve sera alanlarında ciddi zararlar oluştu. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı (ZMO) ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Vahap Tuncer, çiftçiyi doğal afetten korumak için geliştirilen 'Tarım Sigortaları Sistemi'nin çiftçiyi de koruyamadığını ileri sürdü. Geliştirilen sistemle birlikte yaşanabilecek don riskinin dışında diğer afetlere karşı sigorta yaptırma olanağı getirildiğine de dikkat çeken Tuncer, “Sigorta zorunluluğu getirilmiş olsa da sigorta- lama sistemindeki bazı prosedürler çiftçiyi sigorta yaptırmaktan alıkoyuyor. Örneğin, 2 gün önce yaşanan kasırgada; çiftçiden seraların sigorta yaptırabilmesi için sera örtüsü plastiklerin yeni ve sağlam olması şartı aranmaktadır. Son yıllarda üretim maliyetlerin artmasına karşın meyve – sebze fiyatları değişmediğinden çiftçiler üretimi sürdürmekte zorlanır hale gelmiştir” dedi. Geçim sıkıntısı yaşayan çiftçilerin sera örtüsü plastiklerini mümkün olduğunca uzun süre kullanmak istediğine de değinen Tuncer, “Çiftçiler sera örtüsü plastiklerini zaman zaman 5-6 yıl kullanmak zorunda kalıyor. Bu durumda olan çiftçiler, seralarını bütün afetlere karşı sigortalamadıkları için diğer afetlere karşı da sigorta yaptırmaktan vazgeçiyor. Bu sorunun yoğun olarak yaşandığı ilçelerimizden biri de Kumluca ilçesidir. Kısacası; çiftçi yoksullaştıkça doğal afetlerden daha çok etkilenir hale gelmiştir” şeklinde konuştu. Türkiye genelinde üretim alanlarını sigortalatan çiftçi sayısının yüzde 10, Antalya genelinde ise yüzde 15 olduğunun altını da çizen Tuncer, bunun nedeninin de çiftçinin giderek yoksullaşması olduğunu vurguladı. Tuncer şöyle devam etti: “Bu nedenle bu tür afetlerin yaşandığı bölgelerin sigortalı olup olmamasına bakılmaksızın afet bölgesi ilan edilip, çiftçilerin zararlarının karşılanması çiftçiler için hayati önem kazanır.” Yoğun seracılık yapılan bölgelerde imar planları yapılırken yerleşim alanları içerisinden geçen dere yataklarının bozulmaması ve gerekli bakımların yapılarak tedbirlerin zamanında alınmasının da yaşanabilecek zararları asgariye indirilebileceğini belirten Tuncer, bu tür tedbirler alınmaz ise yaşanabilecek afetlerin çiftçinin kaderi olmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi. Denizli’den Avrupa’ya Fidan İhracatı Başladı »» Son yıllarda Bitkisel ve Hayvansal üretimde göstermiş olduğu gelişmelerle ülkemiz tarımının parlayan yıldızlarından birisi olan Denizli 2015 yılına fidan ihracatıyla başladı. Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelere ceviz fidanı gönderen, fidan üreticilerinden Ekiz Fidancılık ilk defa 2014 yılında Avrupa Birliği üyesi İspanya’ya ceviz fidanı ihracatı gerçekleştirmişti. Merkezi Denizli’de bulunan firmanın 2015 yılında çok yüksek bir talep artışı yaşayarak, sadece İspanya ya 40.000 adet olmak üzere toplamda 60.000 adet ceviz fidanı ihraç edeceği bildirildi. Denizli İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Sezgin Kutlu “Meyvecilikte yatırımın en önemli kalemi adına doğru, sağlıklı fidanlardır. Müdürlüğümüzce yapılan eğitim ve yayım çalışmaları sayesinde çiftçilerimizin sertifikalı fidan talepleri her geçen gün artış göster- mektedir. Bağcılık ve meyveciliğin sürekli geliştiği ve artış gösterdiği ilimizde 2014 yılında 15 adet fidan üreticimiz tarafından 1.509.000 adet asma ve meyve fidanı üretimi gerçekleştirilmiştir. İlimizde değişik çeşitler bazında üretilmekte olan 241.500 adet standart sertifikalı ve 225.000 adet mavi sertifikalı meyve fidanının 233.500 âdetini ceviz fidanı teşkil etmektedir. Bu üretimin içinde yer alan ilimizin en büyük meyve fidanı üreticisi Ekiz Fidancılık, AB üyesi olan İspanya’ya fidan ihraç ederek ülkemiz fidancılığında yeni bir pencere açmıştır. Bu işte emeği geçenleri kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.” dedi. Köy-Koop Haber Şubat 2015 TARIM İzmir 1.4 Milyon Tonla Türkiye'de Sütün Başkenti »» Süt üretiminde Türkiye lideri İzmir’de, süt sektörünün geleceği Yaşar Üniversitesi’nde düzenlenen “Süt ve Süt Ürünleri Sanayi’nde İzmir’in Rolü ve Bilinçli Süt Tüketimi” konulu panelde masaya yatırıldı. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Gıda Teknolojisi Programı’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen panelde son 10 yılda süt üretiminde yüzde 70 oranında artış hızı yaşayan Türkiye’yi tehdit eden Avrupa Birliği pazarına dikkat çekildi. söyledi. Türkiye genelinde küçükbaş hayvan üreticilerinin düştüğünü, İzmir’de ise bu sayının arttığını belirten Türer, “Keçi sütü ve koyun sütü fiyatlarında bir artış yaşandı. Ancak son fiyatların pahalı olduğunu düşünmüyoruz. Bu ülkede küçükbaş üreticilerini yaşatmamız lazım” şeklinde konuştu. İzmir 1.4 milyon tonla sütün başkenti Alanında uzman özel sektör temsilcilerinin, akademisyenlerin ve bürokratların konuşmacı olarak katıldığı panelin açılışında konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nden Yusuf Güçer, İzmir’in süt üretiminde dünyada 9’uncu sırada yer aldığını söyledi. Güçer, “Dünyada 2013 yılında 780 milyon ton süt üretildi. Bunun 18,2 milyon tonu Türkiye’de üretildi. İzmir ise 1.4 milyon ton süt üretimi Türkiye’de 1. sırada” dedi. AB süt pazarı için büyük tehdit Türkiye’de hatalı beslenmeden dolayı 15 milyar dolarlık sağlık harcaması yapıldığının altını çizen Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Harun Uysal da Avrupa Birliği’nin 2015 yılında sütteki kotaları kaldıracağını hatırlattı. Kotaların artırılmasıyla Türkiye’nin süt ihracatındaki pazar payının azalacağını ileri süren Uysal, “ AB 2015 yılında sütteki kotaları kaldırıyor. Bu, AB’nin daha fazla süt üreteceği aynı zamanda daha fazla ihracat gerçekleştireceği anlamına geliyor. Aynı zamanda biliyoruz ki dünyada yeni dengeler oluşuyor. Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgizistan, Belarus arasındaki Avrasya Birliği ya da Rusya-Çin anlaşması gibi. Bu ilişkiler Türkiye’deki ticareti olumsuz etkileyecek. Bu nedenle Türkiye olarak yeni pazarlara gereksinim duyacağız. Ekonomi özellikle Asya’ya kayıyor. Rusya ve Orta Asya pazarı gıda ve süt ihracatı için oldukça önemli bir hal aldı. Ayrıca Türkiye, en çok gıda ithal eden Rusya, Çin, Japonya’dan oluşan 170 milyar dolarlık pazarın içinde yer almıyor. Bu da önemli bir kayıp” dedi. Köy-Koop Burdur Biriği 17. Olağan Genel Kurulunu Yaptı »» 31 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşen Genel Kurul’da yapılan seçimlerde Yakup Yıldız güven tazeledi. BM “Örnek Kırsal Kalkınma Modeli”olarak seçti Türkiye tarım politikasını yeniden şekillendirmeli Küresel iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin tarım politikasını yeniden şekillendirmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Harun Uysal, yaşanabilecek olası senaryoları şöyle çizdi: “Küresel iklim değişikliği nedeniyle Türkiye tarımını yeniden dizayn etmek zorunda kalabilir. Şu anki aşırı soğuklar, aşırı yağışlar ve aşırı kuraklıklar küresel iklim değişikliğinin belirtileri. İklimler, 500 kilometre kuzeye kayıyor. Yani 20-30 sene sonra İzmir Antalya’nın iklimine sahip Karadeniz de İzmir iklimine sahip olacak. Rusya’da yeni tarım alanları açılacak. Deniz kenarlarında ise yükselmeler yaşanacak. Bu da Türkiye kıyılarında 1 milyon 700 bin kişinin iç kesimlere göçmesi anlamına geliyor. Ayrıca kıyı kesimleri tarım alanları ve mera alanları olmaktan çıkacak, köyler boşalacak.” Üretici - sanayici kavgası bitmeli Gür Süt Yönetim Kurulu Başkanı Kosat Gürler ise, Türkiye’nin süt fiyatlarındaki pahalılığına dikkat çekti. Gürler, “Acı bir gerçek var ki süt fiyatında dünyada en pahalı 3’üncü ülkeyiz. Artık üretici-sanayici kavgası bitmeli. Üretici birliklerinin bir araya gelememesi sektörü tıkıyor. Birlik olup tek ses verilmeli” uyarısında bulundu. Küçükbaş hayvan üreticisini yaşatmamız lazım Kecheese Yönetim Kurulu Başkanı Özer Türer, keçi ve koyun sütü üretiminin dünyada hızla artışa geçtiğini Tire Süt Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, kooperatifin kısa sürede gösterdiği başarıya dikkat çekti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Tire Süt Kooperatifi’ni “Örnek Kırsal Kalkınma Modeli” seçtiğini ifade eden Eskiyörük, “Tire Süt Kooperatifi’nin varlığı ile Tire’de süt üretimi artışı, Türkiye ortalamasından 6 kat fazla olmuştur. Türkiye’de süt artış oranı son 10 yılda yüzde 70 oranında, Tire’de ise son 10 yılda yüzde 440 oranında artışla gerçekleşti. Türkiye doğru kooperatifçilik modeliyle tarımda ithalat oranlarını azaltabilir. Tarımdaki bu ithalat rakamları Türkiye’ye yakışmıyor” dedi. Sokak sütü tüketmeyin Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Süt İşletme ve Mühendisliği Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Nurcan Koca da süt tüketiminde doğru bilinen yanlışlara değindi. Tüketicilerin aldıkları sütü eve ulaştırma koşullarında dikkatli olmaları gerektiğini belirten Koca, sokak sütü tüketimi konusunda da uyardı. Koca şu bilgileri verdi: “Daha ucuz olduğu için tercih edilen sokak sütü, tüketicileri aslında pek çok sağlık problemi ile baş başa bırakabiliyor. Bunların başında hastalık yapıcı mikroorganizmalar ve toksinlerin neden olduğu rahatsızlıklar bulunuyor. Özellikle sıcak mevsimlerde süte koruyucu maddelerin katılması da önemli bir sorun. Ayrıca eğer sütte antibiyotik varsa kişilerde alerjik reaksiyonlar görülebiliyor. Öte yandan sokak sütlerinde sıklıkla görülen su ve nişasta ilavesi haksız kazanca neden oluyor.” Lisanslı Depoculuğa Kira Desteği »» Lisanslı depolarda muhafaza edilen buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği için ton başına aylık 3 lira, pamuk için ton başına aylık 7 lira kira desteği verilecek. Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı' nın, "Lisans Alarak Faaliyet Gösteren Depolarda Muhafaza Edilen Tarımsal Ürünler İçin Kira Destekleme Ödemesi Yapılması Hakkında Tebliğ" 17 Ocak 2015 tarih ve 29239 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Tebliğe göre, lisanslı depolarda muhafaza edilen buğday, arpa, çavdar, yulaf, Mısır, çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği 9 için ton başına aylık 3 lira, pamuk için de ton başına aylık 7 lira kira destekleme ödemesi yapılacak. Fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru kayısı, Antep fıstığı, kuru üzüm ve kuru incir için ise 10 lirayı geçmemek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nca onaylanacak kira ücretlerinin yüzde 50'si oranında kira desteği sağlanacak. Kira destekleme ödemeleri, 1 Ocak- 31 Mart, 1 Nisan-30 Haziran, 1 Temmuz-30 Eylül ve 1 Ekim-31 Aralık tarihleri arasında olmak üzere üçer aylık dönemler halinde yılda dört döneme ilişkin yapılacak. Her bir döneme ait müracaatların, lisanslı depo işletmelerince dönemi takip eden ayın 10. günü mesai saati bitimine kadar ilgili Bakanlığa yapılacak. İlgili Bakanlıkça gerçeğe aykırı belge ibraz ettiği belirlenen lisanslı depo işletmeleri, kira destekleme ödemesinden yararlanamayacak. Burdur Ticaret ve Sanayi Odasında gerçekleşen Genel Kurulda; Divan Başkanlığını Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Divan Başkan Yardımcılığını Mehmet Ali Arıdaş, Katip Üyelikleri ise Adnan Yarıkara, Ali Kozak, Ulaş Kaya, Yahya Uzun ve Mahmut Yılmaz yaptı. Genel Kurula, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M.Barış Aydın, Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, Demokratik Sol Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, Sivil toplum örgütünün temsilcileri, ulusal ve yerel basın mensupları katılım sağladılar. Faaliyet raporu, bilânço ve Denetim Kurulu raporunun okunmasının ve ibrasını müteakiben yapılan seçimlerde yeni Yönetim Kurulu Asil Üyeliklerine 4 yıllığına: Yakup Yıldız, Hasan Uçar, Hasan Hüseyin İnç, Nurettin Duman, Abdi Aksoy. Denetim Kurulu Asil Üyeliklerine: Durmuş Ali Demirörs, İsmail Korkmaz ve Mustafa HAL VE GİDİŞ Toklu seçildi. Yapılan Genel Kurul Toplantısı sonunda kooperatifçiliğin ülkemiz ve demokrasimiz adına ne denli önemli olduğunun vurgusunu yapan Yakup Yıldız, “Kooperatifçilik bir gönüllük işidir. Biz bugün burada gerçekleştirmiş olduğumuz genel kurulda ülkemiz kooperatifçiliği kazanmıştır. Kooperatif ortaklarımızın göstermiş oldukları ilgi ve alaka bizlere yeni hedefler ve projelerin kaynağı olacaktır. Tüm kooperatif ortaklarımıza ve bizleri bugün burada yanlız bırakmayan konuklarımıza, Bakanlık temsilcilerimize, Divana ve değerli basın mensuplarına, yeni seçilen Yönetim Kurulum adına çok teşekkür ederim.” dedi. Sait MUNZUR 10 Şubat 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Köy-Koop Denizli Birliği KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı »» Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Denizli Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı ve Türkiye’de ilk kez Tarımsal amaçlı kooperatiflerde uygulanan KOOP-GEP Eğitim Programı 17-22 Ocak 2015 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşti. Kooperatif ortaklarına, çalışanlarına ve ortak olmayanlara yönelik, Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin gözetiminde gerçekleştirildi. 173 kursiyerin katıldığı eğitim programına, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, KöyKoop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Faruk Fıratoğlu, Teşkilatlanma Daire Başkanı Fersan Dursun, Kontrolörler Başkan Yardımcısı Ercan Aktaş, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Yakut, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Denizli İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü İl Müdür Yardımcısı Yılmaz Eryaka, Şube Müdürü Erkan Türkeli, M.Ali Özen, Arif Çetin, Alman Kooperatifleri Konfedarasyonu Türkiye Temsilciliği Eğitim Uzmanı Arzu Gözel, Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S.Sedat Akgüz katıldı. Kursiyerlerin 5 gün süren toplam 40 saatlik eğitim programı, Gümürük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu ‘Kooperatifçilik, Muhasebe ve Finans’ konulu kapsamında verilen eğitimlerin son günü, 25 soru üzerinden yapılan değerlendirme sınavında; 151 kursiyer başarı sağlamıştır. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalaya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan belgeleri verildi. Köy-Koop Denizli Birliği kooperatif ortakları, çalışanları ile Köy-Koop Isparta Birliğinden katılan kooperatif ortakların katılım sağladığı KOOP-GEP programı konusunda gazetemize açıklamada bulunan Köy-Koop Genel başkanı Yakup Yıldız “Köy-Koop olarak kooperatif ortaklarımızın eğitimine çok önem veriyoruz. Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi Programı (KOOPGEP) eğitim de bunlardan birisi. KOOP-GEP Eğitim Projesi özellikle kooperatiflerimizdeki yönetim ve denetim kurulu ve ileride kooperatiflerde faaliyette bulunacak ortaklarımızın da katıldığı bir eğitim programı. Eğitimde, muhasebe finansmanından tutun, kırsalda kooperatiflerin yaşamış olduğu sorunları, güçlükleri ve çözüm önerilerini tartıştık. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının KOOP-GEP projesi birkaç birimde uygulandı. Ancak en son yapılan bir protokol vardı. GTHB, MEB, GTB ve Köy-Koop Merkez Birliğimiz, KöyKoop Denizli Birliğimizin ortaklaşa yürütmüş olduğu 5 günlük bu eğitim programı sonunda gerçekleştirilen değerlendirme sınavı ile kooperatif ortaklarımıza belgelerini vereceğiz. Tarımsal alanda ilkini başlatmış olduğumuz bu eğitim programının (KOOP-GEP) devamında diğer tüm il birliklerimizde de 2015 yılı içersinde bu eğitimleri gerçekleştireceğiz. 2012 yılında kabul edilen Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının 2 ve 3.cü madde başlığında sertifika alınması gerektiği belirtiliyor. 2016 yılında bakanlığımız kooperatif ortaklarımızdan, Kooperatifçilik Strateji Belgesinde tanımlanan bu belgeyi isteyebilir. Bu anlamda da bizim buna hazır olmamız ve Köy-Koop olarak kooperatifçilik alanında reform niteliğinde diyebileceğimiz birtakım yeniliklere imza atmamız gerekiyor. Ülkemize baktığımızda 84.000 kooperatif var. Yaklaşık bunların 13.000 adedi 1163 sayılı kooperatifler kanuna göre kurulmuş olan kooperatifler. Ülkemizde kooperatif sayısı fazla, kooperatif ortak sayısı az. AB ülkelerine baktığımızda kooperatif sayısı az, bağlı ortak sayısı çok fazla. Tamamen ters orantılı bir yönde ilerliyoruz. Ülkemizde havza bazlı kooperatifçiliği aşmamız ve geçmemiz gerekiyor. Çünkü ülkemizde yedi farklı bölge var. Tabiki bu bölgelerde kooperatifler farklı alanlarda çalışma yapıyorlar. Her köyde birden fazla kooperatif yerine, ulaşım olarak yakın kooperatifleri tek çatı altında birleştirirsek kooperatif sayımızda azalma, ortak sayımızda bir çoğalma ile daha güçlü kooperatifler olacaktır. AB ye göre, kooperatifçilik alanında çok gerilerdeyiz. Bunun da temel sebebi AB ülkelerinde tarıma, kooperatifçiye, üreticiye çok ciddi anlamda büyük desteklemeler var. Türkiye’de de bu desteklemeler bu anlamıyla mevcut ama periyodik bir düzen içerisinde değil. Örneğin geçen 2014 yılında süt teşviğinde 9 krş kadar destek alınır- ken, bu sene bu destek 5 krş ta kaldı. Üretici aslında 9 krş destek alacakmış gibi üretiyor. Bakanlığımızın bu konuyu bir düzene kavuşturmasını bekliyoruz.” dedi. KOOP-GEP Eğitimiyle her kooperatif ortağının, aynı zamanda bir kooperatif yöneticisi adayı olmasını hedefleyerek yola çıktıklarını vurgulayan; Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı ve Köy-Koop Isparta Birlik Başkanı M. Barış Aydın, “Kooperatif yöneticilerimizin yanı sıra kooperatif ortaklarımızın da bu eğitimleri mutlaka alması gerektiğini düşünüyoruz. GTB ve MEB ile Soğuk hava depoculuğunda 2014 yılı itibariyle Türkiye’de birinci sıradayız. Türkiye’de üretilen her dört elmadan biri, Isparta’da üretilmekte. Şuan 9 tane çok büyük soğuk hava deposu olan kooperatifimiz var. Türkiye ekonomisine çok ciddi anlamda katma değer sağlıyorlar. Ve potansiyelde depolama ücretlerinde söz sahibi olarak da bu kooperatiflerimiz yer alıyor. Bunun akabinde meyvecilik dışında gül üretiminde dünya birincisiyiz. Bu da bizim için çok önemli. Balıkçılık sektöründe de Türkiye’de üçüncü sıradayız. Kültür balıkçılığı yoğun bir şekilde devam etmekte. Köy-Koop Merkez Birliği olarak bir protokol yaptık. Koop-Gep Projesi, Köy-Koop Denizli Biriliğimizin organizasyonu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın katılımlarıyla 5 gün süren 40 saatlik bir eğitim çalışması gerçekleştirdik. Bu eğitimi Köy-Koop Merkez Birliğimize bağlı tüm il birliklerimizde eş zamanlı olarak gerçekleştirmemiz çok zor olacaktı. İlkini Köy-Koop Denizli Birliğimizin başaralı bir şekilde tamamladığı Koop-Gep Projesini, diğer bağlı il birliklerimizde de bu yıl içerisinde tamamlamayı düşünüyoruz. Hedef noktamız; her kooperatif ortağımızın bu eğitimler süresinden başarılı bir şekilde geçerek, yapılan değerlendirme sınavı sonucunda elde edeceği ‘diploma’sıyla, her bir kooperatif ortağımızın aynı zamanda yönetici sıfatı kazandırmaktır.” Dedi. Ayrıca 350 ton günlük kayıtlı süt üretimimiz var. Isparta’mızın kalkınması için kooperatiflerin önemi ortada ” diye konuştu. Isparta’nın göller ve aynı zamanda güller diyarı olarak anıldığını söyleyen Aydın, “Kooperatif olarak önümüze çok büyük hedefler koyduk. Bu hedefleri gerçekleştirmek için de her türlü çalışmanın içerinde yer alıyoruz, alacağız da. Artık ilimizi kıyaslarken İstanbul ile karşılaştırıyoruz. Sahada örgüt karmaşasının yoğun şekilde yaşandığının altını çizen Aydın, “Bir üretici tarıma dayalı bir sivil toplum örgütüne üye veya ortak olayım diye düşündüğünde, tercihini mutlaka kooperatiflerden yana kullanmalı. Niçin? Çünkü üretici birlikleri Dernekler Kanunu’na göre kurulduğu için; üyesi, bir aidat, bir bedel ödemek zorunda. Oysa kooperatiflerde bu durum tam tersi bir konumda. Sahada yaşanan örgüt karmaşasına artık bir son vermemiz gerekiyor. Tüm tarımsal ürünlerimizin pazarlanması ve desteklenmesi noktasında biran evvel tek bir çatı altında toplanmalıyız. Bu ülkemizin tarımı ve kooperatifçiliğin geleceği adına çok büyük atılım olacaktır diye düşünüyorum.” dedi. KOOP-GEP Eğitim Projesini tarımsal alanda ilk kez uygulamaya talip olan ve ev sahipliğinde bulunan Köy-Koo Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, “Gerçekleştirmiş olduğumuz Koop-Gep Projesi, 2012 yılında yayınlanan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı belgesinde Stratejik Hedefler ve Faaliyetler bölümde yer alan ‘Kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve sertifikasyon zorunluluğu getirilecektir’ denilmektedir. Hükümetçe kabul edilen ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren strateji belgesinde; Kooperatifler 2014-2015 yılları içerisinde Koop-Gep kapsa- mında kooperatifler, kooperatif yöneticileri eğitime tabi tutulur, eğitim sonucunda gerçekleştirilecek değerlendirme sınavında dereceye giren ve başarıyla bu eğitimi tamamlayanlara ‘Eğitim Sertifikası’ verilir. Bu sertifikayı alamayan kooperatif yöneticileri 2016 yılında yönetim ve denetim kurullarına aday olamayacakları belirtiliyor. 2014 yılı içerisinde bakanlıklarımızın maalesef böyle bir hazırlığı olmadı. Çünkü bu konu yetişmedi. Ayrıca bu program 3 bakanlığımızı ilgilendirmekte. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın altı üniversiteyle yapmış olduğu protokollerle bu eğitimler gerçekleşiyor. Bugün burada GTB’nin protokol imzalamış olduğu Ahi Evran Üniversitesi ile birlikte Denizli bölgesinde bulunan kooperatif yöneticileri, ortakları, çalışanları, kooperatif gönülllerine eğitim verdik. Üç bakanlığımızın gözetmenleri eşliğinde beş gün süren bu eğitimlerin sonunda yapılan değerlendirme sınavı ile yeterli başarı gösteren kursiyerlere Eğitim Sertifikalarını vereceğiz. Bu programa tüm kooperatiflerimizin ihtiyacı var. Kooperatifçilik her ne kadar gönüllülük işi olsa da kooperatiflerde yeterli bilgi ve beceriye sahip insanların yer alması gerekiyor. Bilgi ve tecrübenin yanı sıra gönüllüğü bir araya getirerek, kooperatifçiliğin profesyonelleştirilmesi gerekiyor. Bu profesyonelleşmede eğitimlerin öneminin çok büyük olduğunu, yapmış olduğumuz bu programının ardından kooperatiflerimizin veriminin de artacağını düşünüyorum. KOOP-GEP programında bizi yalnız bırakmayan Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ahi Evran Üniversitesi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Alman Kooperatifler Konfederasyonu, Denizli Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğümüz ve Köy-Koop Genel Merkezimizin yanı sıra Eğitimlerde bizi yanlız bırakmayan Köy-Koop Isparta Birliği ortaklarına, Denizli’den programa iştirak ederek büyük başarıya imza atan kooperatif yöneticilerimize, çalışanlarımıza ve emeği geçen herkese Köy-Koop Denizli Birliği adına teşekkür ederim.” dedi. Köy-Koop Haber Şubat 2015 11 Tarım Arazileri Mülkiyet Devrine Düzenleme Yapıldı TARIM »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal arazilerin devri, miras yolu ile intikali, değerlemesi, yeter gelirli arazi büyüklüğü ve ekonomik bütünlüğüne ilişkin hükümler ile ehil mirasçıya ait niteliklerin tespitine ilişkin usul ve esasları belirleyen Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik 31 Aralık 2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı. Yönetmelikte; mirasa konu tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin devri esas olduğu vurgulanarak, “Mirasçılar, mirasa konu tarım arazilerinin mülkiyeti devir işlemlerini, mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde aşağıda belirtilen şekillerde gerçekleştirebilir. Asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve yeter gelirli arazi büyüklüğü kriterleri dikkate alınarak bir veya birden fazla mirasçıya devrini kararlaştırabilir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 373 ila 385'inci maddelerine göre, noter senedi ile aile malları ortaklığı veya kazanç paylı aile malları ortaklığı kurabilirler. Noter senedinin bir örneği tapu müdürlüğüne ibraz edilerek, söz konusu ortaklık tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenir. Mirasçıların tamamının miras payı oranında hissedarı oldukları 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre limited şirketi kurabilirler. Mirasçılar, mirasa konu tarım arazilerinin üçüncü kişilere satışını gerçekleştirebilirler.” ifadeleri yer aldı. Mirasçılar tarafından tarımsal arazilere ilişkin mülkiyet devirlerinin bir yıl içinde tamamlanmaması ve yetkili sulh hukuk mahkemesi nezdinde dava açılmaması durumunda, Bakanlık tarafından mirasçılara kanun hükümlerinin uygulanması için üç aylık süre verileceği belirtildi. Bu süre sonunda da devir işlemlerinin tamamlanmaması durumunda, Bakanlık re'sen veya bildirim üzerine bu yerlerin istemde bulunan ehil mirasçıya, ehil mirasçı olmaması durumunda en fazla teklifi veren istekli mirasçıya devri, aksi hâlde üçüncü kişilere satılması için ilgili sulh hukuk mahkemesi nezdinde dava açabilecek. Mirasçı Veya Bakanlık Tarafından Dava Açılması Durumunda gelir değeri üzerinden devrine, birden çok ehil mirasçının bulunması hâlinde, öncelikle asgari geçimini bu yeter gelirli tarımsal arazilerden sağlayan mirasçıya, bunun bulunmaması hâlinde bu mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine, ehil mirasçı olmaması hâlinde, mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine karar verir. Tarımsal gelir değeri, davanın açılış tarihi dikkate alınarak hesaplanır. Birden fazla ehil mirasçı olması ve bu mirasçıların miras dışı tarımsal arazilere sahip olması durumunda, bu mirasçıların mevcut arazilerini yeter gelirli büyüklüğe ulaştırmak veya bu arazilerin ekonomik olarak işletilmesine katkı sağlamak amacıyla hâkim, tarım arazilerinin yeter gelir büyüklüğünü aramaksızın bu mirasçılara devrine karar verebilir. Hakim, mirasçıların mevcut arazileri ile devri yapılacak mirasa konu araziler arasında ekonomik bütünlük ve yeter gelir arazi büyüklüğü kriterlerini dikkate alarak karar verir. Mirasa konu yeter gelirli tarımsal arazinin kendisine devrini talep eden mirasçı bulunmadığı takdirde, hâkim satışına karar verir. Bu suretle yapılacak satış sonucu elde edilen gelir, mirasçılara payları oranında paylaştırılır. Yeter gelirli tarımsal araziler birden çok yeter geliri sağlayan tarımsal arazi büyüklüğüne bölünebiliyorsa, sulh hukuk hâkimi bunlardan her birinin mülkiyetinin, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde mirasçılara ayrı ayrı devrine karar verebilir.” Mahkeme kararı kesinleşinceye kadar, mirasçıların kanunun öngördüğü şekilde anlaşmaya vardıklarını yazılı olarak mahkemeye sunmaları durumunda, dava, anlaşma hükümlerine göre sulh yolu ile sonlandırılacak. EHİL MİRASÇIYA AİT KRİTERLER Mirasçı veya Bakanlık tarafından dava açılması durumunda, sulh hukuk hâkiminin verebileceği kararlar şöyle sıralandı: Tarımsal arazi veya yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin; kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle 10'uncu madde ile tespit edilen ehil mirasçıya tarımsal Ehil mirasçının belirlenmesinde aşağıdaki kıstaslar dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucunda elli puan ve yukarısına sahip olan mirasçı veya mirasçılar ehil mirasçı olarak kabul edilecek. Mirasçılardan; geçimini mirasa konu tarım arazilerinden sağlayanlara yirmi puan, tarım dışı geliri bulunmayanlara on puan, Çiğ Süt Pazarlığı Mart Sonuna Ertelendi! »» Ulusal Süt Konseyi çatısı altında fiyat pazarlığı yine sonuç vermedi, görüşmeler tarihi belirsiz Mart ayı sonuna ertelendi. Ulusal Süt Konseyi çatısı altında bir araya gelen çiğ süt üretici temsilcileri ve sanayici temsilcileri tekrar fiyatları konuştular. Üretici temsilcilerinin istediği zam oranı 0,05 TL olup, halen mevcut fiyat olan 1,150 TL’den 1,2 TL’ye yükseltilmesi idi. Görüşmelerde sanayi temsilcileri Euro’daki düşüşleri gerekçe göstererek ithal yem girdilerinde aşırı artış olmadığını ileri sürerek Mart ayı sonuna kadar 1,150 TL’nin uygu- lanmasını ve bu şekilde karar alınmasını istediler. Üretici ve sanayici temsilcileri 2015 Mart ayı sonuna kadar 1,150 TL olan fiyatların sabit olarak uygulanmasını karar altına alıp imzaladılar. rılacak. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda, diğer mirasçılara ödenecek değer artış farkı TÜİK tarafından belirlenen Üretici Fiyatları Endeksi kullanılarak Sulh Hukuk Hakimi tarafından belirlenecek. Sulh hukuk hakimi tarafından mirasa konu tarım arazilerinin açık artırma yolu ile satılmasına karar verilmesi veya mirasçıların 9 uncu maddenin ikinci fıkrası hükümleri uyarınca anlaşması durumunda, söz konusu arazilerde tarım dışı kullanım nedeniyle oluşabilecek değer artışı konusunda yirmi yıllık şerh konulmayacak. Yirmi yıllık şerh süresi tamamlandıktan sonra şerh kaldırılmış sayılacak. eşi fiilen tarımsal faaliyette bulunanlara on puan, tarımsal arazileri işleyebilecek mesleki bilgi ve beceriye sahip olanlara on puan, mirasa konu arazilerin bulunduğu ilçe sınırları içinde altı yıla kadar ikamet edenlere beş puan, altı yıl ve daha uzun süre ikamet edenlere on puan, herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlara on puan, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında tarım sigortası olanlara beş puan, bakanlığın mevcut kayıt sistemlerine kayıtlılık süreleri altı yıla kadar olanlara beş puan, altı yıl ve daha uzun süre olanlara on puan, tarımsal örgütlere kayıtlılık süreleri altı yıla kadar olanlara iki puan, altı yıl ve daha uzun süre olanlara beş puan, tarım alet ve donanımlarına sahip olanlara beş puan, kadın olanlara beş puan verilecek. Mirasa Konu Tarımsal Arazilerde Değer Artışı Yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin mirasçılardan birine devredilmesinden itibaren yirmi yıl içinde bu arazilerden tamamının veya bir kısmının tarım dışı kullanım nedeniyle değerinde artış meydana gelmesi durumunda; devir tarihindeki arazinin parasal değeri tarım dışı kullanım izni verilen tarihe göre yeniden hesaplanacak. Bulunan değer ile arazinin tarım dışı kullanım nedeni ile oluşan yeni değeri arasındaki fark, diğer mirasçılara payları oranında arazinin mülkiyetini devralan mirasçı tarafından ödenecek. Tarım arazilerinin kanun hükümle- Süt İşletme Merkezine Onay İçin Ek Süre Süt kayıt sistemine kaydedilen, ancak 31 Aralık 2014 tarihine kadar onay belgesi alamayan süt işleme ve toplama merkezleri ile 31 Aralık 2012 tarihine kadar modernizasyon planı veren, ancak yatırımını 31 Aralık 2014 tarihine kadar tamamlayamayan süt işletmelerine 15 Şubat 2015 tarihine kadar başvurmaları halinde 31 Aralık 2015 tarihine kadar süre tanındı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliği, Resmi Gazete'nin 30 Aralık 2014 tarihli mükerrer sayısında yayımlandı. rine göre mahkeme kararı ile mirasçılardan birine tarımsal gelir değeri üzerinden devri halinde, devir işleminden itibaren yirmi yıllık süre içinde tarım dışı amaçla kullanım izni sonucu oluşacak değer artışından diğer mirasçıların hak sahibi olacağı konusunda tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh konulacak. Şerh konulan tarım arazilerinin yirmi yıllık şerh süresi dolmadan tarımsal amaçlı kullanılmak üzere satışa konu edilmesi durumunda, diğer mirasçıların muvafakati alındığı takdirde şerh kaldırılarak; muvafakati alınmadığı takdirde şerhli olarak satış yapılabilecek. Taşınmazı şerhli olarak satın alan üçüncü kişiler, aynı süre içinde tarım dışı kullanım nedeniyle oluşacak değer artışlarından diğer mirasçılara karşı sorumlu olacak. Bu madde kapsamındaki tarımsal arazilere şerh süresi içinde tarım dışı kullanım izni verilmesi durumunda, verilen izin on beş gün içinde Bakanlık tarafından diğer mirasçılara bildirilebilecek. Mirasçıların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren altmış günlük süre içinde değer artışına istinaden talepte bulunması zorunludur. Birinci fıkraya göre hesaplanan fark mirasçılara ödenmedikçe tarımsal arazi üzerindeki şerh kaldırılmayacak. Tarım dışı amaçla kullanım nedeniyle oluşan değer artışı sonrasında mirasçılar arasında anlaşma sağlanması halinde, mirasçıların onayı ile tapunun beyanlar hanesindeki şerh kaldı- Diğer Mirasçıların Paylarının Ödenmesi Sulh hukuk hâkimi, mülkiyetin devrini uygun bulduğu mirasçıya, diğer mirasçıların miras paylarının bedelini mahkeme veznesine depo etmek üzere altı aya kadar süre verecek. Mirasçı tarafından talep edilmesi hâlinde altı aya kadar ek süre verilebilir. Belirlenen süreler içinde bedelin depo edilmemesi ve devir hususunda istekli başka mirasçı bulunmaması durumunda sulh hukuk hâkimi, tarımsal arazinin veya yeter gelirli tarımsal arazinin açık artırmayla satılmasına karar verecek. Kendisine yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyeti devredilen mirasçılardan, diğer mirasçıların paylarının karşılığını öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanların bu ödemeleri gerçekleştirmek için bankalardan kullanacakları kredilere Bakanlığın ilgili yıl bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak üzere faiz desteği verilebilecek. Verilecek kredi miktarı diğer mirasçıların payları karşılığı tutarın toplamından fazla olamayacak. Bu fıkra uyarınca verilecek kredilere ve yapılacak faiz desteğine ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın ve Bakanlığın müşterek teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanması durumunda, diğer mirasçıların paylarının karşılığını öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanlar hakkında da ikinci fıkra hükümleri uygulanacak.(www.barotürk.com) İzmir Koyun Keçi Birliği 2015 Süt Fiyatlarını Açıkladı »» Türkiye’de ilk kez koyun keçi sütünde soğuk zincir projesini yaşama geçiren İzmir İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, 2015 yılı koyun keçi sütü fiyatlarını açıkladı. İzmir Damızlık Koyun-Keçi Birliği 2015 Yılı Koyun-Keçi Süt Fiyatlarını belirledi. Birlik Başkanı Özer Türer, Devlet Desteklemesi ve Süt Kalite Primi Hariç Koyun Sütü 1.95’den 2.25 TL, Keçi Sütü ise 1.50 TL’den 1.60 TL’ye yükseltildiğini açıkladı. Türer, geçen yıl ilk kez uyguladıkları, kalite primi sistemini 2015’te de sürdüreceklerini müjdeledi. Hijyen ve kalitenin öneminin altını çizen Türer, “Soğuk zincir projesi ile bugün İzmir’de Avrupa Birliği standartlarında süt toplanıyor. Sütte hijyen ve kalite çok önemli. Hijyen konusunda çok hassasız, PH 6.5’un altındaki sütü kesinlikle satın almayız. Sütün içeriğinde yağ çok önemli kriter. Bu yıl doğru beslenmeyi ve bakımı teşvik etmek amacıyla yağa dayalı kalite primi ödeyeceğiz.” dedi. 12 Şubat 2015 Köy-Koop Haber RÖPORTAJ “Dünyadaki yeni paylaşım düzeninin temeli Anadolu’dan çıkacak” Röportaj: Emel TUĞRUL »» Bir asır’a yaklaşan ömrü ile doğa sevgisini yurt sevgisiyle bütünleştiren, “Yaşamak için yaşatmalıyız” felsefesinin savunucusu, TEMA Vakfı’nın kurucusu, Türkiye’nin ilk ARBORETUM (Ağaç Müzesi) sahibi örnek bir kişilik “Toprak Dede”... parolası TOPRAK, TOPRAK, TOPRAK yazan kapı zilini çalarak konuk oluyoruz Hayrettin Karaca’ya. Bu coğrafyadan nice medeniyetler, nice kavimler gelmiş, geçmiş. Hepsinin bir kültürü var. Bunlar elenmiş elenmiş bize kalmış. İnsanlar kültürlerinin kötü taraflarını elemiş güzel yanlarını bırakmışlar bize. Ben Anadolu’da çok yer gördüm, çok yer gezdim. 361.000 km yol kat ettim. Köy köy gezdim, çok yere misafir oldum. Artık bu halkı tanıyorum. Öyle bir kültür var ki, ben de bu kültürde büyüdüm. Kültür gitmez yok olmaz. Bu nedenle; Dünyadaki yeni paylaşım düzeninin temeli Anadolu’dan çıkacak. Anadolu kültürü ile Dünya barışı sağlanacaktır. Dünya barışının temeli Anadolu kültürüdür. Köy-Koop Haber- Hayrettin Karaca hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Hayrettin Karaca- 1922 Bandırma doğumluyum. Dört kardeştik. Ailenin ilk çocuğuydum. Yunan yangını, Yunan zalimi ile büyüdüm. Büyüdüğüm yıllarda ülke yoksuldu. Hastalıklar yaygındı. Veremle, sıtmayla mücadele dernekleri kuruldu, aradan çok uzun süre geçmeden hastalıklar kalmadı memlekette. Babam çorap işiyle uğraşıyordu. Ben kendimi bildiğimde yüz altmış kadar işçimiz vardı. İmalathanede kadınlar da çalışıyordu. Ninem de imalathanede çalışıyordu. Ben de 6,5 yaşındayken imalathanede işe başladım. İlk işim çıkrıkla ip sarma işi idi. Bu iş için parada alıyordum. Parayı alır almazda imalathanenin karşısındaki dondurmacıya gidiyordum. Kendimden bahsederken benim size anlatmak istediğim bir Anadolu kültürü var. Bu kültürü özetlersek; “Olanın olmayana borcu var”, “Komşuda pişer, komşuya düşer”, “Komşusu aç yatanın yediği helal değildir” Yunan yakmış, yıkmış, her yer perişan, ülkece fakirdik. Ama paylaşım vardı. Çocukluğumla ilgili hatıralarımda hep paylaşım var. Annem tencereye koyduğu yemeği komşu anneye benimle gönderirdi. Komşu anne mahalledeki en yaşlı kadın. Annem kulağıma kimsenin duymayacağı şekilde fısıltı ile “komşu anneye götür” diye tencereyi verirdi. En yakın ev öteki avlu içinde, kimse duymaz. İşte bu kültürdür. Kimse görmeden tencere ulaştırılırdı. Komşu anne de tencereyi boş göndermez, içine mutlaka bir şey koyar, iki erik veya bir yumurta. Tencere boş gönderilmez. Göz hakkı vardı ayrıca. Bahçemizdeki meyve ağaçlarının avlunun dışına sarkanları yenmezdi. Gelen geçenler yer, en üsttekiler de kuşların hakkıydı. Varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Ama biz arkadaşlarımızla dışarıda yalınayak oynardık. Ayakkabılarımız olmadığından değil, bu dediğim kültür meselesi. O zamanlar çevremizdeki çoğu çocuğun ayakkabısı yoktu. Yalınayak oynarlardı. Onları rahatsız etmemek için bizde yalınayak oynardık. İstanbul’da okumaya başladığımız zamanda bu durum değişmedi. Bandırma’ya gelince yine yalınayak oynardık. Bu coğrafyadan nice medeniyetler, nice kavimler gelmiş, geçmiş. Hepsinin bir kültürü var. Bunlar elenmiş elenmiş bize kalmış. İnsanlar kültürlerinin kötü taraflarını elemiş güzel yanlarını bırakmışlar bize. Ben Anadolu’da çok yer gördüm, çok yer gezdim. 361.000 km yol kat ettim. Köy köy gezdim, çok yere misafir oldum. Artık bu halkı tanıyorum. Öyle bir kültür var ki, ben de bu kültürde büyüdüm. Kültür gitmez yok olmaz. Bu nedenle; Dünyadaki yeni paylaşım düzeninin temeli Anadolu’dan çıkacak. Anadolu kültürü ile Dünya barışı sağlanacaktır. Dünya barışının temeli Anadolu kültürüdür. K.K.- Sanayici bir kimlikte olan Hayrettin Karaca’yı toprağa, çevre sorunlarına, onların korunmasına iten nedir? H.K.- Ben doğduğumdan beri kendi- mi Anadolu kültürü içinde buldum. Bu sorduklarınıza ilgim hep vardı, sonradan olmadı. Yaşamak istiyor musun? O zaman yaşatacaksın. Yaşamak için yaşatacaksın yaşatanları. Hayrettin özel bir kişi değil. Yaşamak istiyorum ben. Onlar yoksa ben yok olacağım. Bugün global ekonomi denilen bir canavar var. Kendine hayat veren kendini besleyen bütün canlıları yiyip bitirinceye kadar devam edecektir. Bunu kurtaramazsın, mümkün değil. Ama ben varım. 1 gr toprakta 40.000 canlı var. Ben toprağı kullanmazsam bitiyorum. İşte erozyon en büyük tehlikedir. Fransa’dan batıya doğru bir zehir dökmüşler. O zehir İrlanda’ya kadar gidiyor ve hala var. Zehir denizden ilk alındığı kadar değil, gittikçe azalıyor ama varlığını sürdürüyor. Biz bunları bilmiyoruz. Okuyacaksınız. Okumak ibadettir. K.K.- Toprağın önemi, tarıma elverişli toprakların oluşması için gerekli süreç hakkında bilgi verir misiniz? H.K.- Sadece toprak değil, toprağın içinde yaşayan canlılar var. Toprak, su, hava bunlar yoksa hayat yok. Bakın dünya ısınmaya başladı ve buna biz sebep olduk. 1 gr toprağın oluşması için bin yıllara ihtiyaç var, Tarım yapılacak toprakların oluşması için 40.000 yıla ihtiyaç var. Kaç bin yıldan beri bu ekosistem var, 40.000 yıl küçük aslında. Ben bunları nereden biliyorum. Çünkü okuyorum. Okumak ibadettir, Okumamak Cumhuriyete ihanettir. K.K.- Ülkemizdeki toprakların erozyona uğrama durumu hakkında görüşleriniz nedir? H.K.- Erozyonla mücadele için yasa bile olduğu halde yeteri kadar toprağı koruyamıyoruz. Son günlerde ihtiyacımız olan yağmur çok şiddetli yağmaya başladı. Peki, ne renk yağıyor? Billur gibi sıvı mı döküldü, yoksa toprakları alıp mı götürdü? Demek ki biz toprakları koruyamamışız. Set yapsaydık bu topraklar gitmezdi. Orman Bakanlığı setler yapıyor, demek ki yeterli değilmiş. Orman Bakanlığını suçlayamayız. Belirli bütçe ve sınırlı çalışanları ile yapmaya çalışıyor. Ama bunun Devlet politikası olması lazım. Üst toprak üretim için gereklidir. Bu toprak yok oluyor. Amerikalılar bize çok yardım etti! 2.Dünya savaşı bitince bize makineler verdi. Biz onlarla toprağımızı sürmeye başladık, biz bayılıyoruz bu işe. Üstteki toprağı aşağı, alttaki toprağı yukarı çıkardı. Üstteki verimli toprak aşağıya gitti, topraklarımız fakirleşti. Yukarı çıkan toprakta o kadar verim yok. Ne yaptık? Bize suni gübre verdiler, onu kullanmaya başladık. Kanada topraklarını sürmüyor, % 60’ını sürmüyor. ABD % 30’unu, Brezilya % 18’ini sürmeden tarım yapıyor. Ülkemizde de bu başladı. Konya’dan başladı. Topraklarını sürmüyor, bölüyor. Burada ne var, bitki var diğer tarafı sürüyor, sürülen kısım organik madde ile doluyor, ertesi sene tam tersini yapıyor. Ben bunu uygulayan kişiyi televizyona çıkarttım. o kişi 1000 dönümde bu sistem ile tarım yapmış, bu sene 3000 dönümde yapacakmış. K.K.- Ülkemiz topraklarının niteliği, çevresel atıklar ve uygulanan tarım tekniklerinin toprak niteliklerine etkileri konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? H.K.- Orman Bakanlığı sekiler yapıyor, teraslama yapıyor, su toprağı götürmüyor. Ama yeterli değil. Burada kooperatifler çok faydalı. Kişilerin tek başına yapamayacağı işleri kooperatifler yapabilir. İçinde eğer kimyasal atık yoksa çevresel atık zararlı değil, diğer türlü çevreyi kirleterek kendi geleceklerini yok ediyorlar. TEMA vakfı toprağı korumak için her imkânı kullandı ve kullanmaya devam ediyor. 81 ilde temsilcisi var, bilgisini paylaşıyor. Türkiye genelinde 3000 temsilciliğe doğru gidiyor. 130 üniversitede teşkilatlanmışız, temsilcilerimiz var. Demek ki TEMA bir yere gelmiş. Erozyonla mücadele edilerek toprağın verim gücü kaybedilmemeli. Sinop tarafında bir köy var. Köy fakirdi, sonra devlete vergi vermeye başladı. Köylü toprağına her sene gübre atıyordu, her ürüne aynı gübre atılıyordu. TEMA temsilcisi köylüleri uyararak yanlış yaptıklarını, toprağın içeriğini bilerek tarım yapmanın doğru olduğunu anlattı. Patates, buğday, karpuz ekersin, ama hepsinin ayrı besin elementlerine ihtiyacı vardır. Toprağın tahlil edilmesi ile birlikte nelere ihtiyacı olduğu belirlendi. TEMA’nın bu köye çok katkısı oldu. Nereden nereye geliyoruz. O köydeki köylü ile işe başladık. Ne lazımsa onu verdik. Şimdi o köylü devlete vergi vermeye başladı. Bunu da o zamanki Tarım ve Hayvancılık bakanı Sami Güçlü öğrendi, çok değerli bir bakandı, Allah razı olsun, çok hizmeti olmuştur, ben dememiştir hiçbir zaman. Bizim oradaki adamı aldı, Türkiye’yi gezdirdi. Gittiği yerlerde o adamın yaptıklarını anlatmasını sağladı. Bakanlık bu işte... TOPRAK...TOPRAK...TOPRAK... Ülkemiz yılda 743 milyon ton toprağını erozyonla kaybediyor. Oysa yaşam üreten bir cm toprağın oluşması binlerce yıl sürüyor. Toprak kaybetmeyi göze alamayacağımız kadar kıymetli bir varlık. Bize aşımızı, işimizi, sanayimize hammaddeyi toprak sağlıyor. Eğer toprağımızı kaybedersek hayatımızı da kaybederiz. TEMA'nın varoluş nedeni yaşama yani toprağa sahip çıkmak, korumaktır. TEMA Vakfı'nın Hedefi; Öncelikle ulusumuza, onun temsilcilerine, siyasal partilere ve hükümetlere, resmi ve özel kuruluşlara, eğitim kurumlarına, basın yayın organlarına, toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmaktır. TEMA bu hedef doğrultusunda, siyasi güçleri, doğal varlıkların yok edilmesi ve erozyon sorununa çare bulmadan iktidar olamayacaklarına inandırma çabasındadır. Bu nedenle başta erozyon sorunu olmak üzere çevre sorunlarına karşı duyarlı, bilinçli ve etkin bir kamuoyu oluşturmaya çalışılmaktadır. Ben Bakan ile ilgili bir şey daha anlatacağım. Zamanında bir sorunu çözmek istiyorum, son yere kadar geldim. Ama orada çalışan bürokratları bir türlü aşamadım. Sorunu Meclise götürün diyorum, bu görüşülsün, Kanun olarak çıksın diyorum ama Olur çıkmıyor, aylarca beklememe rağmen aşamıyorum. En sonunda Sami Güçlü’ye gittim, vaziyeti anlattım. Abi otur dedi. Bütün daire başkanlarını, ilgilileri çağırdı, bana anlattırdı. Karşımdakilere size 24 saat süre veriyorum dedi, 24 saat dolmadan kanun tasarısı Meclise gitti. Sami Bey çok farklı bir bakandı. Halka inme gücü vardı, hesap verecek gücü vardı. Köy-Koop Haber Şubat 2015 13 Ziraat Mühendisliği 8. Teknik Kongresi Ankara’da yapıldı RÖPORTAJ K.K.- Toprağına sahip olamayan bir ülkeyi neler beklemektedir? H.K.- Açlık beklemektedir. Yoksulluk beklemektedir. Dış ülkelere, sermayeye esir olmak demektir. Sermaye sana bir şeyler bulur, işine gelirse verir, gelmezse seni aç bırakır. Toprağa sahip olmak kadar toprağı korumakta önemlidir. K.K.- Türk tarımının geleceğini nasıl görüyorsunuz? H.K.- İyi görmüyorum. Türkiye’nin kendine yetecek kadar bir üretimi yok. İthalat gittikçe artacak. Türkiye’nin kendi imkanları ile geçinmesi bitti. “Bir varmış bir yokmuş. Cargill diye bir işletme varmış. En ihtiyacımız olan 1. sınıf topraklara fabrika yapmış, oradaki köylüler bunu kaldırmak istemişler, 6 sene mahkeme ile uğraşmışlar, sonunda mahkeme kara vermiş. Fabrikanın oradan kalkması için, Tabi onu destekleyen Türk firmaları da var. Sonuçta yeni kanun yapılarak fabrikanın faaliyetlerine devam etmesi sağlanmış...” K.K.- 2015 yılı BM tarafından “TOPRAK YILI” ilan edildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz? H.K.- Bütün dünya uyandı. Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın. Kimi? Sana hayat vereni. Toprak, hava, su, ısı bunlar çok önemli. Dünya ulusları karar verdiler, insan yaşayacak. Bugün uluslararası şirketlere çok para kaptırdık. Bunu artık kaldıracağız, para kaptırmayacağız. Nasıl yapacağız? Ben yapacağım, sen yapacaksın. İhtiyacından fazla tüketmeyeceksin. Yaşamak istiyorum, o halde yaşat. Kimi? Sana hayat verenleri. Toprak mı, su mu, hava mı? İşte onları yaşatacaksın. Ağaçların üstüne yapışan yosunlar var ya, onların bana yaptığı hizmeti kimse yapamaz. K.K.- TEMA hakkında bilgi verir misiniz? KARACA ARBORETUMU Karaca Arboretumu, 1980 yılında TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca tarafından 13,5 hektar arazi üzerinde kurulmuştur. yaklaşık 7000 civarında değişik bitki tür, alttür, varyete ve kültür formunu barındırmaktadır. Dikkate değer koleksiyonları Acer, Prunus, Malas, Magnolia, Quercus, Betula, Pinus, ağabeyes, Picea cinslerine ait önemli birçok tür ve kültür formunu barındırmaktadır Başta Türkiye olmak üzere, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Avustralya kıtaları ve Yeni Zelanda'dan bitki örnekleri yanında, Türkiye'nin endemik bitki örnekleri mevcuttur. Arboretum içerisinde tahminen 5 bin odunsu, bir o kadarda otsu rizomlu ve soğanlı bitki mevcuttur. Yalova-Termal karayolu üzerinde, il merkezine 5 km mesafede Samanlı Köyü içerisinde bulunmaktadır. Bu gün Karaca Arboretum’un en önemli faaliyetleri; üniversite öğrencilerine staj imkânı sağlamak, halka açık olduğu için halkın konuyla ilgili bilgisini artırmak. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan Arboretum ve botanik bahçelere bitki materyali sağlamak. bahçıvan eğitimi vermek, Dünyanın çeşitli H.K.- Tema bir halk hareketidir. 1992 yılında A. Nihat Gökyiğit ile birlikte kurduk. Kurulduğunda temizlik işlerimize bakan bayan dâhil 4 kişi idik. Bu evde kuruldu. TEMA’nın bugün 600.000 kayıtlı üyesi var. 81 ilde temsilcisi var, 130 üniversitede teşkilatlanmışız. TEMA varlığını kuruluşundan itibaren kamuoyu desteği sürdürdü. Erozyonu önlemek amacıyla kırsal kalkınma, mikro havza, mera ıslahı, doğal varlıkları koruma ve ağaçlandırma projeleri yaptı. 10 milyon civarında fidan dikildi, meşe tohumu ekildi. Minik TEMA, yavru TEMA, genç TEMA, mezun TEMA ile okul öncesinden mezuniyete kadar doğa sevgisi aşılanması amaçlandı. Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerden TEMA’ya müracaat etmeye başladılar. 2 devlete verdik. TEMA Türkiye’nin kardeş vakıfları Almanya ve Hollanda’da başarı ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle TEMA ‘Dünya Kurtuluş Hareketi’ dır diyorum. BM “Toprak ve Hayat” isminde bir yarışma açtı. Bu yarışmaya bilim insanları katıldılar, vakıflar, kurumlar 119 ülke katıldı. Katılımcılar arasında doğaya hizmet edenler, toprağa hizmet edenler çok. Ben birini göndersem diğeri kalacak düşüncesiyle devlet olarak katıldılar. Oraya TEMA’da katıldı ve ödülü TEMA aldı. TEMA bir halk hareketidir. TEMA da ben diyenler vardı, Ben’i kaldırdık. İçinde Hayrettin de var ama ben demez. Herkes imkânı ölçüsünde katılım sağlar. TEMA ayrıca iki önemli yasanın çıkartılmasında önemli katkılarda bulundu. Birincisi 1998 de yasalaşan Mera Kanunu diğeri ise 2005 te yasalaşan Toprak Kanunu’dur. yerlerinde bulunan Arboretum ve botanik bahçeleri ile tohum değişimi yapılması, bitki koleksiyonunu genişlemeye devam etmek, Arboretum alanı içinde yeni bahçeler yapılması gibi faaliyetler içermektedir. Tüm bu faaliyetler için gerekli finansman, Karaca Arboretum da bulunan Karaca Arboretum Fidanlığı faaliyeti ile sağlamaktadır. Karaca Arboretum Haziran 2004 de Uluslararası Dendroloji (Ağaç Bilimi) Cemiyeti tarafından bir ödüle layık görülmüş ve 27 Haziran 2004 de bu ödül Uluslararası Dendroloji Cemiyetinin Başkanı tarafından Karaca Arboretum da düzenlenen törenle Hayrettin KARACA’ya takdim edilmiştir. Bu ödül dünyada şimdiye kadar 14 Arboretum ya da Koleksiyon bahçesine verilmiştir. Karaca Arboretum da bu ödülü alan 15. Arboretum olmuştur. Türkiye’nin ilk özel arboretumu olma özelliğini taşıyan Karaca Arboretum’a, 2004 yılında kurucusu Hayrettin KARACA tarafından vakıf statüsü kazandırılmış ve kendisinin en biricik eseri olarak addettiği bu hizmeti ülkeye armağan edilmiştir. »» Ziraat Mühendisleri Odası tarafından 12-16 Ocak 2015 tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen 8. Teknik Kongre’ye geniş bir katılım sağlanmıştır. Bu ayki yazımda, Kongre’de paylaşılan ve öne çıkan konuları aktarmaya çalışacağım. Beş gün süren Kongre’yi 1.100’den fazla katılımcı takip etmiştir. Kongre’nin ilk gün açılışında CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU, DSP Genel Başkanı Sn. Masum TÜRKER, GTHB Müsteşarı Sn. Vedat MİRMAHMUTOĞULLARI, CHP ve MHP Sn. Milletvekilleri, TMMOB Başkanı Sn. Mehmet SOĞANCI, GTHB üst düzey bürokratları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Sn. Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK, ZMO önceki dönem Sn. Başkanları yer almışlardır. Kongre’de; tarımın yapısal sorunları, tarımda doğal kaynaklar ve çevre, bitkisel üretim, hayvansal üretim, tarımda girdi kullanımı, gıda güvenliği ve tüketici hakları, kırsal kalkınma, üretici örgütlemesi ve iş gücü, tarımsal eğitim, araştırma, danışmanlık ve yayım hizmetleri, tarımda pazarlama, finansman ve risk yönetimi gibi konularda toplam 73 bildiri sunulmuştur. Kongre’de tarım sektörünün mevcut durumu, sorunları ve çözüm yolları ve geleceği üzerine tartışılan konular üzerine yapılan değerlendirmeler Sonuç Bildirgesi’nde belirtilmiştir. Bu Bildirge’de öne çıkan temel konular aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Türkiye’nin tarımda söz sahibi olması ve rekabet edebilir düzeye erişebilmesi amacıyla; tarımın devam edegelen yapısal sorunlarının çözülmesi, tarımsal üretim ve ticaret politikalarının güçlendirilmesi, kırsal kalkınma politikalarının tarım politikaları ile entegre edilmesi, üretici eğitim ve refah düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal desteklemelerin amacına uygun olarak sürdürülmesi ve bu desteklerin etkilerinin değerlendirilmesi, üretici örgütlenmesi sorunlarının çözülmesi, tarım işçilerinin sosyal güvenlik ve iş yasası kapsamlı sorunlarının giderilmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, tarımsal danışmanlık sisteminin etkin kullanılması önem taşımaktadır. • Kırsal kesimde kalkınma potansiyelinin açığa çıkarılmasına yönelik genç çiftçiliğin ve kadın girişimciliğinin teşvik edilmesi gibi politikalar uygulamaya konulmalıdır. • İklim değişikliğinden etkilenecek en önemli sektör olan tarımda iklim değişikliğine karşı daha rasyonel önlemlerin ve politika araçlarının geliştirilmesi önem taşımaktadır. • Cumhuriyetin ilk yıllarından beri sürdürülen kalkınma çabalarına paralel olarak, özellikle 1950’lerden itibaren hızlı sanayileşme; sanayileşmeye bağlı hızlı nüfus artışının doğal sonucu meydana gelen şehirleşme en önemli doğal kaynaklardan birisi olan ve yok edildiğinde tekrar kazanılamayan verimli tarım arazilerinin ve ova topraklarının amaç dışı kullanılarak yok olmasına neden olmuştur. • Arazi toplulaştırması kaynakların etkin kullanımı ve verimlilik açısından önem taşımaktadır. Ancak kırsal alanların kalkındırılmasında sadece küçük, parçalı ve dağınık parsellerin toplulaştırılması ve işletme ölçeğinin büyütülmesi yeterli değildir. Bu çalışmaların eğitim, sağlık, içme suyu ve kanalizasyon gibi sosyal altyapı projeleri ve entegre kırsal kalkınma projeleri desteklenmesi gerekmektedir. • Ülkemizdeki tarım arazilerinin miras ve satış yolu ile bölünmesini önlemek ve mevcut hisseli arazilerdeki sorunları gidermek amacı ile hazırlanan Kanun ülkemiz açısından önemli olup, Kanun’dan kaynaklanabilecek olumsuzlukların azaltılması, ekonomik gücü olmayan işletmelerin devamlılığını sağlaması ve toprakların belirle ellerde toplanmamasına yönelik önlemlerim alınması önemlidir. • Daha etkin bir biçimde su kaynaklarını kullanmak ve yönetmek için halkın, hükümet politikalarının, özel sektör ve belediyelerin perspektif ve davranış kalıplarını değiştirmesi gerekmektedir. • Tahıl üretiminin artırılması için tarımsal yapının iyileştirilmesi, uygun yetiştirme tekniği uygulamalarının yaygınlaştırılması, sulama olanaklarının artırılması, çeşit ve tohumluk sorunlarının çözülmesi, ürün-girdi fiyatları dengesizliğinin giderilmesi gerekmektedir. • Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin arttırılması zorunluluk haline gelmiştir. Yağlı tohumlu bitkilerin üretimini artırmak için uygulanabilecek başlıca stratejiler ekim alanlarının arttırılması, birim alan verimlerinin arttırılması ve tohumlardaki yağ oranlarının arttırılması olarak görülmektedir. • Ülkemizde sürdürülebilir şeker pancarı ve şeker üretimi için şeker pancarı ve şeker üretim maliyetinin azaltılması, yüksek verim potansiyeline sahip şeker pancarı çeşitlerin kullanımı, uygun çevre ve yetişme koşullarının sağlanması, personel, yönetim kalitesinin iyileştirilmesi, üretici ile şeker pancarı endüstrisi arasında entegrasyon ve karşılıklı işbirliğinin sağlanması, ve Ar-Ge çalışmalarının artırılması gerekmektedir. • Sertifikalı yem bitkileri tohumluk üretimimiz son derece yetersizdir. Bu nedenle mevcut tescilli çeşitlerin tohumluk üretimi arttırılmalıdır. Yem bitkilerinde verilen desteklerin ot verimine değil, dane verime yapılması, bu türlerde genetik çeşitliliğin korunması ve sürdürülmesi için gereklidir. • Yaş meyve-sebze ihracatında tarım ilacı kalıntıları nedeniyle gerek AB ülkelerinde ve gerekse Rusya Federasyonu’nda yaşanan zorluklar halen önceliğini/önemini korumaktadır. Gıda güvenliği ve tarım ilacı kalıntı riskinin yok edilmesi kapsamında önlemlerin alınması ve bunların etkin bir biçimde uygulamaya konulması dış ticaret ve gıda güvenliği açısından önemlidir. • Türkiye’de kimyasal gübre tüke- tim, üretim, ithalat ve ihracatı yıllara ve özelliklede döviz kuruna bağlı olarak çok önemli düzeylerde değişiklik göstermektedir. Ülkemizde kimyasal gübre üretimi için ana hammaddeler yeterince olmadığından yaklaşık %95’i ithal edilmektedir. Bu gerçekten hareketle yerli üretimi artırmaya yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir. • Ülkemizin enerji stratejisi çerçevesinde yenilenebilir enerjinin payını arttırmak, karbondioksit emisyonlarını azaltarak çevrenin korunmasına yardımcı olmaları, yerli kaynaklar oldukları için enerjide dışa bağımlılığın azalmasına ve istihdamın artmasına katkıda bulunmaları ve kamuoyundan yaygın ve güçlü destek almaları açısından oldukça önemlidir. • Türkiye’nin gıda güvenliği alanındaki temel ve acil çözüm bekleyen başlıca sorunu gıda üretim pratiklerinin tüm bileşenleri ile kayıt ve denetim altına alınamamasıdır. Ülkemiz bu konuda somut ve güvenilir adımlar atmak durumundadır. • Küçük üreticilerin ekonomik çıkarlarını korumak için kooperatifleşmeden bir araç olarak yararlanılabilir. Kooperatifleşme özendirilmelidir. • Büyükşehir Yasası ülkede kır-kent dengelerini, varlığını, kimliğini alt üst etmiştir. Yasa ile kırsal alan, tarımsal alan, doğal kaynaklar tehdit altına girmiştir. Bunu önlemek için Yasa’nın kaldırılması ya da sayılan unsurların yasal güvence altına alınması mutlak gerekliliktir. • Türkiye’de aktif nüfus içinde tarımın payı halen önemli bir orandadır. 2014 yılı verilerine göre tarımın istihdamdaki payı %22,4’tür. Tarım, kadınların halen en çok istihdam edildiği sektör olma özelliğini sürdürmektedir. İşsizlik ve istihdam ekonominin önemli sorunu olmaya devam etmektedir. İstihdam odaklı sürdürülebilir büyümenin sağlanması, iş ortamının İyileştirilmesi, işgücü piyasasının işleyişinin etkinleştirilmesi, işgücünün nitelik ve beceri düzeyinin yükseltilmesi ve aktif işgücü politikalarının geliştirilmesi yoluyla kırsal alanda tarım dışı sektörlerde yeni iş olanakları yaratılmalıdır. • Tarımda çalışanların iş güvenliği ve sağlığı açısından yeterli bir seviyeye gelememiş olmasının önündeki temel nedenler ortaya konularak, bunların ortadan kaldırılması için her türlü kademede eğitim ihtiyaçları belirlenmeli ve yapılandırma çalışmalarına hızla başlanmalıdır. Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Teknik Kongre’de Türkiye tarımına ilişkin genel değerlendirmeler özet olarak bu şekilde ortaya çıktı. Kongre’de tarımın her yönü tüm paydaşlar tarafından değerlendirildi. Bu değerlendirmelere ait daha ayrıntılı bilgilere Ziraat Mühendisleri Odası’nın internet sitesinde yer alan Sonuç Bildirgesi’nden ulaşılabilir. Türkiye’de tarım sektörü açısından önümüzdeki yıllarda neler yaşanabileceğini ve yukarıda yapılan değerlendirmelerin gerçekleştirilmesini hep beraber yaşayarak göreceğiz. Bu vesile ile tüm üreticilerimize sağlıklı, mutlu ve bereketli bir ürün dönemi dilerim. 14 Şubat 2015 Köy-Koop Haber TARIM VE ÇEVRE Türkiye’nin Havası Kirli »» TMMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan raporda, hava kirliliğinin birçok ilde "tehlike sınırlarını kat kat aştığı" vurgulandı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, yaptıkları araştırma sonuçlarının vahim olduğunu belirterek, ‘Hava kirliliği ülkemizin en önemli çevre ve halk sağlığı sorunudur. 21. Yüzyılın ilk çeyreği biterken 90`ların başındaki hava kirliliği problemi kentlerimizde tekrar hortlamıştır. Doğalgazın yaygınlaşmasına rağmen bu sorunun tekrar ortaya çıkması ve daha da kritik hale dönüşmesinin ekonomik ve toplumsal sebepleri olduğu bir gerçektir` dedi. Bozoğlu, Türkiye`de kirlilik ölçüm değerlendirmesinde baz alınan verilerin eksik olduğunu kaydederek, ‘Ülkemizde belirlenen sınır değerler Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü`nün belirlediği sınır değerlerle uyumlu değildir. Bunun yanında, PM 2,5 gibi akciğer hastalıklarına neden olan kirleticiye dair de herhangi bir kısıtlama mevzuatımızda yer almamaktadır` diye konuştu. Ülkemizdeki kirlilik sınır değerlerin, AB`nin iki katı ÇMO Başkanı: “Avrupalıların ciğeri ciğer de Türkiye`deki yurttaşların ciğeri ciğer değil mi? AB`de ve Dünya Sağlık Örgütü raporlarında; PM 10 denilen kirleticinin günlük ortalamasının 1 yıl içerisinde sadece 35 kez aşılabilmesine izin verilmektedir. 35 günden fazla aşılması halinde (50 µg/m3 ) acil önlemler alınması gerekmektedir. Bizim ülkemizde ise bu sınır değer çok daha fazla aşılmaktadır. Buna rağmen herhangi bir önlem alınmamaktadır.” dedi. Bozoğlu, kirlilik değerlerinin artmasına örnek olarak da Düzce`de 13 kat, Denizli`de 4 kat, Samsun`da 210 gün, Ankara`da 297 gün aşıldığını örnek gösterdi. Raporda, hava kirliliğinin önlenmesi için öneriler yer aldı. İşte öneriler; • Şehirlerin coğrafi yapısını veya konumunu değiştirmek mümkün değil. Bu nedenle çağdaş, bilimsel çözümler üretmek gerekmektedir. • Yoksul yurttaşlara destek verilecekse, bu doğalgaz yardımı ile olmalıdır. Aksi halde akciğer hastalıkları ve kanserle boğuşan yoksul kitleler oluşacaktır. • Mevzuatta zorunlu olan 2014-2019 Temiz Hava Planı bütün İl Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri tarafından kurumların, STK’ların katılımı ile hazırlanmalı, bu plandaki çözüme yönelik kararlar kesin ve kararlı bir biçimde uygulanmalıdır. • Kentlerde, coğrafi konumdan kaynaklı enverziyon (terselme-inversion) problemi nedeniyle kirli havanın dağılamaması problemi bulunmaktadır. Bu sorunla yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Bu nedenle, kentin alanlarının imara açılması acilen durdurularak, hava koridorlarının önüne bina yapımı engellenmelidir. Eğer bir kentsel dönüşümden söz edilecekse, hava kirliliğini çözme odaklı yürütülmelidir. • Ölçüm noktasında ölçüm yapılan kirlilik parametrelerinin sayısı arttırılmalı, ölçüm cihazları geliştirilmelidir. • Ulaşımda toplu taşıma hakim kılınmalı kent merkezine araç girişi kısıtlanmalıdır. • Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde sokağa çıkmamalıdır. Bu konuda Valilik güncel olarak internet sitesinden uyarıları yapmalıdır. (Terselme etkisi akşam ve sabah saatlerinde yoğunlaştığı için özellikle 18:00’den sonra kirlilik ciddi şekilde artmaktadır.) • İl Sağlık Müdürlükleri solunum yolu enfeksiyonları ve akciğer hastalıklarıyla ilgili başvuru sayılarını acilen açıklamalıdır. • Yerleşim alanları ile sanayi alanı arasında yeşil kuşaklar oluşturulmalı, şehir planlaması yapılırken ilin hakim rüzgar yönü ile komşu illerden olası kirletici taşınımı göz önünde bulundurulmalıdır. • Kömür kullanan konutlarda doğru yakma sistemlerinin kullanılarak emisyon azaltımı sağlanması için halka eğitimler düzenlenebilir. Konutlarda izolasyon tekniklerinin uygulanması, kullanılan yakıt ve salınan emisyon miktarında %50 oranında bir azalma sağlanacağı dikkate alındığında, halkın bu konuda hazırlanan mevzuatlara uyumu konusunda teşvik edilmesi ve desteklenmesi sağlanabilir. • Kalitesiz kömür kullanımına dair denetimler arttırılmalı, kalite standartları altındaki kömürün kente girişi dahi yasaklanmalıdır. • Trafikten kaynaklı emisyonların azaltımı için; yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı yaygınlaştırılabilir. Sağlıklı, konforlu, huzurlu yaşamak halkın temel ihtiyacı olması nedeniyle genel bütçeden harcamalarda bu ihtiyaçlara öncelik tanınmalıdır. AVM Tasarısı Yasalaştı »» Alışveriş merkezlerine ilişkin düzenlemeyi de içeren Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Kanunda, alışveriş merkezi, “Bir yapı veya alan bütünlüğü olan, içinde büyük mağaza ya da beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının veya tamamının karşılandığı diğer iş yerleri bulunan, merkezi bir yönetime ve ortak kullanım alanları ile yönetmelikle belirlenen diğer niteliklere sahip işletme” olarak tanımlanıyor. Perakende işletmelerin açılış ve faaliyeti ile kapanışında gerekli başvuru ve diğer işlemlerin yapılması, ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmesi, değerlendirilmesi, sonuçlandırılması ve bu işletmelere yönelik veri tabanının oluşturulması ile bilgi paylaşımının sağlanması amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, Perakende Bilgi Sistemi (PERBİS) kurulacak. Perakende işletmeler, iş yeri açma ve çalışma ruhsatını vermeye yetkili belediye veya il özel idareleri ile diğer idareleri kapsayan yetkili idarenin izniyle açılacak ve faaliyete geçecek. İzin, PERBİS üzerinden verilecek. İş yeri açma başvurusu uygun bulunmayanlara sonuç en geç 30 gün içinde gerekçeli olarak tebliğ edilecek. Üreticinin markası yer alacak Büyükşehirlerde, alışveriş merkezlerine yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi ve iş yeri açma ve çalışma ruhsatı vermeye büyükşehir belediyeleri yetkili olacak. Alışveriş merkezi projesi için yapı ruhsatı verilirken, üst meslek kuruluşlarının görüşleri alınacak. Bu kuruluşlar görüşlerini 15 gün içinde bildirecek. Büyük mağaza ve zincir mağazalar ile bayi işletme ve özel yetkili işletmeler, üretici ya da tedarikçiden mağaza açılışı ve tadilatı, ciro açığı, banka ve kredi kartı katılım bedeli gibi adlar altında ürün talebini doğrudan etkilemeyen bir prim ya da bedel talep edemeyecek. Perakende işletmeler, satışa konu ürünün talebini doğrudan etkileyen reklam, anons veya raf tahsisi gibi hizmetlerden dolayı üretici ya da tedarikçiden, sözleşmede türü ve oranı belirtilmedikçe prim ya da bedel talebinde bulunamayacak. Üreticiler ya da tedarikçiler ile perakende işletmeler arasındaki alım satım işlemlerinden kaynaklı ödemelerin, sözleşmede öngörülen tarihte yapılması esas olacak. Üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen hızlı tüketim mallarına ilişkin ödemelerin süresi, üretici veya tedarikçinin tarımsal ya da hayvansal ürün üreticisi ya da küçük veya orta ölçekli işletme olduğu durumlarda, teslim tarihinden itibaren 30 günü geçemeyecek. Yurtiçinde üretilen ve gıda, içecek, temizlik, kişisel bakım ürünlerini gibi hızlı tüketim malı niteliği taşıyan mağaza markalı ürünlerin üzerinde ve ambalajında, perakendecinin ad, unvan veya markasının yanı sıra üreticinin ad, unvan ya da markasına yer verilecek. Yer ve raf tahsisi Alışveriş merkezlerinde, esnaf ve sanatkâr işletmecilerine rayiç bedel üzerinden kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az yüzde beşi oranında yer ayrılacak. Bu yerler, esnaf ve sanatkâr işletmecilerinden yeteri kadar talep olmaması ya da boşalan yerlerin duyuru tarihinden itibaren 10 gün içinde doldurulamaması halinde diğer talep sahiplerine de kiralanabilecek. Alışveriş merkezlerinde, geleneksel, kültürel ya da sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenlere kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az binde 2’si oranında yer ayrılacak. Bu yerlerin kira bedeli, rayiç bedelinin dörtte birinden fazla olamayacak. Hızlı tüketim mallarının satışının yapıldığı büyük mağaza ve zincir mağazalarda, satış alanlarının en az yüzde 1’ine tekabül edecek şekilde raf alanı, mağazanın bulunduğu ilde üretilmesi kaydıyla yöresel ürünlerin satışına ayrılacak. Tedarik ve dağıtım kooperatifleri Esnaf ve sanatkâr işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde piyasadan temini amacıyla tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Perakende ticaretin kanunun amacına uygun olarak yapılmasının sağlanması amacıyla karşılıklı bilgi ve görüş alışverişinde bulunmak, sektöre yönelik politika oluşturulmasına katkı sağlamak, sorunları tespit etmek, alınacak önlemleri belirlemek ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak üzere Bakanlığın koordinatörlüğünde Perakendeciler Konseyi oluşturulacak. Bir işletmenin zincir mağaza sayılması için en az beş şubesi bulunması şartı aranacak. Kooperatifler, kuruldukları tarihten itibaren, 10 yıl boyunca gelir vergisi ve kurumlar vergisi kanunları kapsamında tahsil edilecek vergileri yüzde 50 tutarında ödeyecek. Kayıt sırasında, ustalık belgesi istenmeyecek İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesinde, meslek odaları, iş yeri sahibi olarak üye kaydı yaptıracaklardan, o iş yerinde ustalık gerektiren işleri yapacaklardan ustalık belgesi ya da en az ön lisans diploması istemek zorunda olacak. Birden fazla kişi çalışıyorsa, bir kişiden ustalık belgesi alınması yeterli olacak. Odaya kayıt sırasında, ustalık belgesi veya muadili belgeler istenmeyecek. İş yerinin açılışında, esnaf, sanatkâr ya da tacirin, kendisinden ya da çalışanlardan her bir meslek dalında en az bir kişi için ustalık belgesi istenecek. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın teşkilat ve görevlerine ilişkin düzenlemeye, “Elektronik ticarete yönelik düzenlemeler yapmak, bu konuda mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek, elektronik ticaretin gelişimine ilişkin çalışmalar yapmak ve gerekli tedbirleri almak” hükmü eklenecek. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce perakende işletmelerin almış olduğu iş yeri açma ve çalışma ruhsatlar geçerliliğini koruyacak. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatı almış olan alışveriş merkezlerinde zorunlu olan ortak kullanım alanları, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde oluşturulacak. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, yurtiçi fuar, sergi ve panayırlara yönelik düzenlemeler yapabilecek, izin verebilecek. Bitki Koruma Ürünleri Veri Tabanı Oluşturuldu »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Türkiye’de bulunan tüm ruhsatlı bitki koruma ürünleriyle ilgili ruhsat yenileme ve yasaklanmış aktifler, etiket genişletme (yeni tavsiye) gibi konularda yapılan iş ve işlemlerin ilgililer tarafından takip edilmesi amacıyla “Bitki Koruma Ürünleri Veri Tabanı” programı oluşturdu. (http://bku.tarim.gov.tr/bku) Uygulamayla, bitki koruma ürünlerine ilişkin firma, ruhsat, etiket bilgileri ile ürünün yasaklı olup olmadığına kadar bütün güncel verilere internet ortamında bilgisayar, tablet ve cep telefonlarından anında ulaşabilecek. Veri tabanında, gizlilik içermeyen ve herkes tarafından görülmesinde sakınca olmayan bitki koruma ürünlerine ait firma bilgileri, ruhsat bilgileri, etiket bilgileri, formülasyonları, bitkiler, zararlı organizma- lar, kullanım koşulları, kullanım dozu, son ilaçlama ile hasat arsındaki süre, yasaklı ürünler, iptal edilen ürünler, ithal veya imal durumuna göre ürünler, yıllara ve aylara göre ürünler gibi bilinmesi gereken tüm bilgiler yer alacak. Uygulama sayesinde, Bitki Koruma Ürünlerinin Önerilmesi, Uygulanması ve Kayıt İşlemleri Hakkında Yönetmelik’te yer alan bitki koruma ürünlerinin önerilmesi için reçete yazma yetkililerinin ihtiyaç duyduğu bitki koruma ürünlerine ait bilgilere anında ulaşılarak, olası engeller bertaraf edilecek. Ayrıca program herkes tarafından görülüp takip edilebileceği için yanlış ve tavsiye dışı ile aşırı dozda ilaç kullanımın da önüne geçilecek. Köy-Koop Haber Şubat 2015 TARIM Tarımsal Ürünlerde Markalaşma »» Küreselleşen ekonominin kuralları gereği uluslararası pazarlarda ve her ülkenin kendi ulusal pazarlarında farklı sektörlerin ayakta durabilmesi için, rakipleriyle rekabet edebilme potansiyelini oluşturması ve bu potansiyelin sürdürülebilirliğini sağlaması bir zorunluluk haline gelmiştir. Rekabetin oldukça sert ve acımasız olduğu piyasa koşullarında bir firmanın veya üreticinin rakiplerine karşı üstünlük sağlayabilmesi için, üzerinde çalışması gereken en önemli faktörlerden bir tanesi markalaşma olmalıdır. Çünkü dünyada genel olarak üretim sorun değil, ancak önemli sorun satış ve pazarlamadır. Yani üretim sürecinin yarısı pazarlamadır. Markalaşma, tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de bir ürüne veya tarımsal amaçlı faaliyet gösteren bir firmaya, tarımsal amaçlı üretici örgütlerine ve diğer sivil toplum kuruluşlarına bir kimlik kazandırma süreci olarak tanımlanabilir. Tarımsal ürünlerde markalaşma süreci; ürünle ilgili kaliteyi, güveni, pazarlamayı, finansal yönetimi ve müşteri ilişkilerini içeren bir süreçtir. Markalaşmış bir tarımsal ürün ulusal ve uluslararası pazarlarda ismiyle ve logosuyla var olabilir. Böylece bu ürün insanların hafızalarında yer edecek ve ürünle ilgili ülkenin, firmanın ve üreticinin prestiji olacaktır. Günümüzde tarım, artık sadece bir geçim kaynağı değil dünyanın gündemindeki stratejik bir sektör olup, tarıma dayalı sanayi ile birlikte oldukça önemli bir gelir kaynağıdır. Önemli bir gelir kaynağı olan tarım, aynı zamanda gelecekte olası gıda sorunlarının çözümünde ve tarıma dayalı gıda sanayinin ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir stratejik sektördür. Çünkü Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Beklentileri 2012 Raporu’nda; halen dünya nüfusunun 7,2 milyar olduğu, bu sayının gelecek 12 yılda yaklaşık 1 milyar artarak 2025’te 8,1 milyara, 2050 yılında 9,6 milyara, 2100 yılında ise 10,9 milyara ulaşmasının beklendiği belirtilmektedir. Markalaşma, ürün değer zincirinde üreticiye her zaman kazandıracak bir marka değeri oluşturan önemli unsurlardan birisi olup, ürünün pazarlanmasında oldukça etkin bir role sahiptir. lemek ve buna uygun olarak stratejiler geliştirmek, • Tüketici üzerinde pozitif bir imaj oluşturabilmek, Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com • Seçilen marka isminin tüketicilerin hafızalarında kalabilecek ve kolayca öğrenilecek özellikte olmasını sağlamak. Tarımsal ürünlerde markalaşma hedeflerine aşağıdaki koşulların sağlanması durumunda daha kolay ulaşılabilir: • Sürdürülebilir üretim zinciri oluşturmak, • Sürdürülebilir müşteri ilişkilerini geliştirmek, • Sürdürülebilir ürün kalitesini sağlanmak, Çünkü küresel ekonomik koşullarda, marka değeri olan tarımsal ürünlere sahip firmalar ve üreticiler rakipleriyle daha kolay rekabet edebilme ve ürününü pazarlayabilme gücüne sahiptirler. Bu güç, tarımsal ürünlerde ürünün yetiştirildiği üretim bölgesini ve tüketiciye belirli bir kalite standardını garanti eden markalar verilerek sağlanabilir. Günümüzün bilinçli tüketicileri bir ürünü satın alırken kendisine ‘‘Ben bu ürünü neden tercih etmeliyim?’’ diye net bir soru sorar ve bu sorunun yanıtına göre satın alacağı ürün tercihini yapar. Bu nedenle, markalaşma tüketici tercihini etkileyen ve özellikle benzer tarımsal ürünlerin bulunduğu bir pazarda fark oluşturan önemli bir ayrıcalıktır. Tarımsal ürünlerde markalaşmada dikkat edilmesi gereken genel hususlar şunlardır : • Müşteri üzerinde satın aldığı ürünün güvenilir olduğu inancını oluşturmak, • Tüketici eğilimlerini dikkate almak, • Sürdürülebilir marka olabilmek, • Sürdürülebilir pazarlamayı sağlamak, • Hedef kitlenin özelliklerini belir- • İyi bir pazar istihbaratını gerçekleştirmek, • Değişken tüketici beklentileriyle uyumlu ürün ve pazarlama stratejilerinin izlemek, • Reklam kampanyaları yapmak, • Marka imajı oluşturmak ve piyasada kolayca bulunabilir olmak. Sonuç olarak, ülkemizin diğer sektörlerde olduğu gibi tarım sektörüne de yönelik 2023 hedefleri bulunmaktadır. Tarımdaki temel hedef; “Nüfusunu yeterli, kaliteli ve güvenilir gıda ile besleyen, tarım ürünlerinde net ihracatçı konumunu daha da geliştiren, rekabet gücünü artırmış, dünyada ve bölgesinde tarım alanında söz sahibi bir Türkiye” olarak belirlenmiştir. Bu önemli hedefimize ulaşabilmek için tarımsal ürünlerimizde “markalaşma ve pazarlama’’ olgusuna daha fazla hassasiyetin gösterilmesi ve eksiklilerin giderilmesi sonucu, “katma değeri’’ yüksek tarımsal ürünlerin elde edilmesi sağlanarak hem üretici hak ettiği geliri elde edebilecek hem de tüketici daha sağlıklı gıdalar tüketebilecektir. Ayrıca tarımsal amaçlı üretici örgütleri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, araştırma kuruluşları ve özel sektör markalaşmanın üretici ve tüketici açısından önemine yönelik farkındalığı arttıracak ortak çalışmaların sayısını ve etkinliğini arttırmalıdırlar. Pirinç’te KDV Yüzde 1’e İndirildi »» Resmi Gazete'nin 31 Ocak 2015 tarih ve29253 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair" Bakanlar Kurulu Kararı'na göre, pirince uygulanan KDV oranı yüzde 8 den yüzde 1'e indirildi. Pirinçteki söz konusu KDV indirim oranı 1 Şubattan tarihininden itibaren geçerli olacak. İndirime gidilmesiyle kayıt dışılığın ekonomiye aktarılması bekleniyor. Bu da ülke için kazanç olacak. Aynı zaman da pirincin bulgurla rekabet etmesinin önünü açacağını belirtiliyor. KDV’nin düşürülmesinin sadece kayıtdışı oranını azaltacağını ifade eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı İbrahim Yetkin, “Firmaların büyük çoğunluğu yüksek vergi nedeniyle kayıtdışı çalışıyordu. Şimdi yüzde 1’e inince kayıt altına girecekler. Usulüne uygun çalışanlar da bu indirimi fiyatlara yansıtmayacaktır” dedi. Pirinç sektöründe rekabetin çok az seviyede olduğunu belirten Yetkin, “15-16 tane firma var. Sektörde 2-3 firma çok büyük konumda. Rekabet yok denecek kadar az. Serbest piyasa olduğu için büyük çoğunluğu bu indirimi raflara yansıtmayacaktır. Bu indirim üreticiye de tüketiciye de yaramayacaktır. Çeltiği mahsül haline getirenlerle pirinci satan firmalara yarayacaktır” dedi. Yetkin, pirinçte asıl indirimin KDV ile değil, ekim alanlarının genişletilmesi ve verilecek desteklerle olacağını söyledi. Ahmet Davutoğlu Ocak ayı içerisinde pirincin KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e indiriceklerini açıklamıştı. Çözüm 15 »» Neler yapalım? Önce kendimizi tanıyalım. Hangi sınıfın mensubuyuz? Elbette hepimizin bir kimliği var. Her bireyin kendisine özgün özellikleri var. (Dili, dini, rengi, mezhebi, ırkı, cinsiyeti, düşünceleri, yaşam alışkanlıkları)Bunların hiç biri bizi ilgilendirmiyor. Ortak paydamız emeği, alın teri ile kazanıp, insan gibi yaşamını sürdürmesi. Birlikte yaşadığımız bu ülkenin bütün özellikleri ve koşulları içinde başta insanına olmak üzere, doğasına, Vatanına, Atatürk İlke ve Devrimlerine duyarlı birer vatandaş olmak. Bu bağlamda yönetim sistemi ne olursa olsun bir ülkede yaşayan herkes belli bir sınıfa aittir. Genellikle bu durumu doğduğu anasının ve yakın çevresinin ait olduğu koşullar belirler. Sonraki yaşamında ait olduğu sınıfı değiştirenlerde olabilir. Kendi tercihleridir. Değişik sınıflara ait olmakta doğal bir sonuçtur. Bizler emeği ve alın teri karşılığı kazanıp yaşamını sürdürmeye çalışanlar sınıfındanız. Bu sınıfın en önemli temsilcilerindeniz. Yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaçlarımızın biri olan gıdaları biz üretiyoruz. İnsanlık tarihi boyunca doğadan toplanan ürünlerden, bugün en yeni teknolojiler ve üretim araçları kullanılarak üretilen ürünlere kadar geçen süreçte değişmeyen insan emeği ve alın teridir. Yalnızca insanları değil, yaşam döngüsünü tamamlayan hayvanları, bitkileri, her türlü canlıları besleyen uğraşın adı Çiftçiliktir. Bu işlerle uğraşanlar da çiftçilerdir. Çiftçiler üretimlerini yaparken her şeyden önce toprağa ve suya ihtiyaçları vardır. Bu üretkenliğin ana ve toprakla bütünleşmesi rastlantı değildir. Nasıl ki doğurmak nesilleri sürdürmenin anlamı ise üretmekte doğanların yaşamını sürdürmesinin anlamıdır. Toprak ana, sadık yârim, Anadolu bu anlamı en iyi ifade eden tanımlamalardır. Sonuç olarak bizler emek ve alın teri ile yaşamını sürdürmeye çalışan sınıfın köylü kesimiyiz. Buna tek sözcükle Çiftçi diyeceğiz. Çiftçi olmaktan mutlu muyuz? Yazın sıcakta, kışın soğukta, tarlada, bahçede, serada, damda, merada üretimin olduğu her yerde biz varız. Sabahtan akşama, bazen de (gün ışığı yetmez) geceleri de çalışmak zorundayız. Hele analarımız. Bütün aile bireyleri ile birlikte çalışırlar. Evin her türlü işine de bakarlar.(Yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık) Üstüne üstlük her türlü kahır ve tasayı da çeken onlardır. Bunca emeğin karşılığını alabiliyor muyuz? Beslenme, giyinme, barınma, eğitim, sağlık vb. ihtiyaçlarımızı yeterince karşılayabiliyor muyuz? Bazı çiftçilerimiz bu soruya olumlu yanıt da verebilir. “Ayağını yorganına göre uzat” diyebilir. Bir soru daha. Yaşadığımız ülkenin sınıfları arasında durumumuz nasıl? Daha da açalım. Bizler onca emeğin karşılığında nasıl yaşıyoruz? Bütün sınıflar çalışıyor da, kazanılanı dengeli mi bölüşüyor? Kendimizi tanıyıp, durumumuzu doğru tespit edersek ne yapmamız gerektiğini daha iyi anlarız. Devamı gelecek ay. Tarım ÜFE Açıklandı! »» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı Aralık ayı Tarım ÜFE verilerini açıkladı. Tarım ÜFE, 2014 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,30 azalırken, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 6,67 ve on iki aylık ortalamalara göre %10,89 artış gösterdi. Aylık değişim, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 1,51 ve ormancılık ürünlerinde yüzde 5,52 azalırken, balıkçılıkta yüzde 13,96 artış gerçekleşti. En Fazla Aylık Azalış Çok Yıllık Bitkisel Ürünler Ana Grubunda Bir önceki aya göre değişim, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 0,48, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda yüzde 0,63 artış 2025 Yılında 3 Milyar Kişi Su Sıkıntısı ve Ürün Kıtlığı Yaşayacak olurken, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 9,71 azalış gerçekleşti. Alt tarım gruplarından turunçgiller bir önceki aya göre yüzde 6,92 azaldı. Alt tarım gruplarından tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde 1,15 ve sebzelerde %0,69 artış olurken, çeltikte yüzde 2,50 azalış gerçekleşti. Son 3 Yılda Dünyada 30 Milyon hektar Tarım Arazisi Yabancı Sermaye Tarafından Satın Alındı Veya Kiralandı 16 Şubat 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK KOOPERATİF AB Uyum ve Örgütlenmenin Önemi »» Ülkemizin muasır medeniyet yolundaki ilerleyişinde yönümüz, uzun bir süredir Avrupa Birliğini göstermektedir. Kimi zaman kızsak da, beklentilerimiz azalsa da, hala AB önümüzdeki en önemli hedef olma özelliğini korumaktadır. Son 10 yıldır uyum ile ilgili yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Başlangıçta hedef, AB’ye tam üyelik gibi gözükse de zamanla başka bir durumun daha ortaya çıktığı görülmektedir. AB’ye üye olalım ya da olmayalım, AB sisteminin ülkemizde işletebilmesi hatta daha iyisinin yapılabilmesi yaklaşımı sürdürülen çalışmaların temel hedefi olmaya başlamıştır. Aslında bu hedef, üye sayısı arttıktan sonra AB’de geliştirilen “Çok Vitesli AB Yaklaşımı” mantığı ile uyumlu görünmektedir. Gerçekten de özellikle farklı gelişmişlik seviyesinde yeni üyeler geldikçe, AB’nin ilerlemesinin engellenmemesi için üye ülkeler arasında herkesin kendi çapında elinden gelenin en iyisini yaparak AB normlarını yakalaması ve hatta üstüne çıkmaya çalışması yaklaşımı benimsenmiştir. Bu durumda, AB mantığı ile bütünleşmiş bir hedef ile uyum çalışmalarını sürdürdüğümüzü söyleyebiliriz. Bu faaliyetler sonucunda, aday ülkeler için konulan tam üyelik kriterleri zamanla geçilmeye başlanmıştır. Tam üyelik ile ilgili müzakerelere ilişkin fasılların büyük çoğunluğunda, AB’ye uyum yönünde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu arada, Türkiye ile ekonomik açıdan mukayese edildiğinde tartışmalı hususları olabilecek bazı eski Doğu Bloku ülkelerinin birer birer AB’ye üye olduklarını ve Kıbrıs nedeniyle AB’nin politik gerekçelerinden dolayı bazı fasılların askıya alındığını biliyoruz. Bunların tam üyelik konusunda ülkemizin önündeki büyük engeller olduğunu düşünmüyorum. Asıl engel, teknik konulardaki farklılıkların bertaraf edilmesi ve zorlukların aşılması ile ilgilidir. Bu güne kadar tam üye olan bütün üye ülkelerin adaylık sürecinde en zorlandıkları konu, tarım sektöründe yaşanmıştır. Bu konuda sürdürülen uyum çalışmaları hep büyük güçlükler ile karşılaşmış ve uyum için verilen destekler çoğunlukla bu alanda harcanmıştır. Bu süreç, ülkemiz için de geçerlidir AB ortak bütçesi içinde tarımın payı dikkate alındığında, tarımda Dünya liderleri arasında yer alan Türkiye’nin tarım potansiyelinin bu zorluğu daha da arttıracağı ortadadır. AB, her ne kadar devasa bir yapıya sahip olsa da doğal olarak Türkiye kadar büyük bir ülke ile entegrasyon da haklı olarak zorlanmaktadır. Zorluklar aşıldıktan sonra; tam üyelik gerçekleştiğinde hem AB hem de Türkiye açısından bütün tarafların kazanacağı konusunda herkesin hemfikir olduğunu düşünüyorum. Genel bir kural olarak; bir aday ülkenin tam üye olabilmesi için AB’nin ortak politikalarına uyum sağlaması şarttır. Bu durum tarım ve balıkçılık sektörü içinde geçerlidir. Ülkemiz tarım politikaları, Ortak Tarım Politikası ve Ortak Balıkçılık Politikası ile uyumlu olmak zorundadır. Bu politikalar Ortak Piyasa Düzeni denilen Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu düzenlemeler ile idare edilmektedir. Bu nedenle bizim de bu ortak düzenlemeleri ülkemizde tesis etmemiz gerekmektedir. Ortak Piyasa Düzenleri üretim, destekleme, işleme, pazarlama, dış ticaret, stoklama, kalite standartları ve kuralların yaygınlaştırılması gibi konular ile ilgilenmektedir. AB Resmi Gazetesinde bu düzenlemelere ilişkin Aralık 2013 tarihinde yayınlanan son mevzuatta bütün bu konuların uygulanması ve takibinde Üretici Örgütlerine verilen sorumluluk ve yetkiler daha da arttırılmaktadır. Yani AB Komisyonu ve üye ülke Tarım Bakanlıkları mevzuatta yazılı kriterlere sahip Üretici Örgütleri ile birlikte sektörü yönetmektedir. Eğer biz de tam üyelik yolunda ülkemizde Ortak Tarım ve Balıkçılık Politikalarını uygulamak istiyorsak; Ortak Piyasa Düzenlerini işletebilecek kapasitede güçlü Üretici Örgütlerini oluşturmak zorundayız. Yani AB’deki emsalleri kadar güçlü Üretici Örgütlerimiz olmaz ise; uyum sağlamaya çalıştığımız düzeni AB’deki gibi tam olarak işletemeyiz. Uyum çalışmaları kapsamında üretimden tüketiciye gelinceye kadar her konuda en iyi mevzuatı çıkartsak, en mükemmel alt yapıyı tesis etsek ve en yüksek desteği versek bile üretici örgütleri olmadan sistemi uzun süre işletmekte zorlanırız. Hatta istatistik verilerinin temininden kırsal kalkınmaya kadar bütün alanlarda AB’ye uyum konusunda her ne yaparsak yapalım düzgün yürüyen bir sistemi sürekli kılmak ve geliştirebilmek için sistemin bir yerinde AB’deki emsalleri gibi güçlü ve piyasada etkin Üretici Örgütlerine ihtiyacımız bulunmaktadır. Hâlihazırda bu ihtiyaca göre tasarlanmış, bir AB Eşleştirme Projesi yürütülmektedir. Ülkemizde üretici örgütlenmesi ile ilgili uyum çalışmalarına yönelik olarak ilk etapta pilot sektör olarak su ürünleri sektörü seçilmiştir. AB Resmi Gazetesinde 2013 Aralık ayında yayınlanan ortak piyasa düzenleri ile ilgili yeni mevzuat dikkate alındığında, “Su Ürünleri Üretici Örgütlenmesi Kurumsal Kapasite Geliştirilmesi” başlıklı bu projenin, zamanlama ve içerik açısından isabetli bir karar olduğu görülmektedir. Bu konuda bir başka tespit de AB’nin yayınladığı İlerleme Raporunda yapılmıştır. Raporun 13. Fasıl ile ilgili kısımda halen sürdürülmekte olan örgütlenme ile ilgili bu projeye yer verilerek uzun yıllardan sonra yapısal eylemler, piyasa politikaları ve devlet yardımları konularında önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Bu durum gerçekten önemsenecek ve mutluluk ile karşılanacak bir durumdur. Fakat mutluluktan öte, burada ülke olarak üstümüze yüklenen sorumluluğun stresi çok daha büyüktür. Çünkü proje sonunda yaşanabilecek herhangi bir başarısızlık projenin değil, ülkenin başarısızlığı olarak karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle ister kamu tarafında, ister örgüt tarafında olsun sorumluluğu olan ilgili bütün paydaşların bu konuda tam desteğine ihtiyaç bulunmaktadır. İlerleme Raporunda yer alan bu husus bir başka konuyu daha resmetmektedir. Ülkemizde tarım ve balıkçılık fasıllarında sürdürülen uyum çalışmalarında bugüne kadar ciddi ilerlemeler sağlanmıştır. Gelinen aşamaların sürdürülebilmesi, uyumun tamamlanabilmesi ve yapılan faaliyetlerde başarı sağlanabilmesi için hala çalışmalara devam edilmesi gerekmektedir. Bu güne kadar yapılan çalışmalar ve gerçekleştirilen projelere rağmen hala yeni çalışmalara ihtiyaç duyuluyor olması daha önceki çalışmaların başarısını, şimdi yapılan ve bundan sonra yapılacak çalışmalar ile atılacak adımlara bağlanmaktadır. Bu yıl Mayıs ayında tamamlanacak projenin sonuçlarının, üretici örgütleri aracılığı ile ülkemiz su ürünleri sektörü piyasasının düzenlemesine olumlu katkılar getirecek çözüm önerileri üretebilmesini ve devamında bu alanda ihtiyaç duyulan yeni çalışmalara vesile olmasını diliyorum. Sonuç olarak, AB’de Ortak Piyasa Düzenlerini kurmadan Ortak Tarım ve Balıkçılık Politikaları yürütmek nasıl imkansız ise; üretici örgütlerini de sisteme dahil etmeden Ortak Piyasa Düzenlerini tam, eksiksiz olarak işletebilmenin zorluğu dikkate alınarak; AB’ye uyum konusunda sürdürdüğümüz faaliyetler içinde üretici örgütlenmesi ile ilgili tedbirlerin sektörel yaklaşım içinde daha bütünleşik ve ara vermeksizin hayata geçirmeye devam etmeliyiz.. Zeytin Ağaçlarının DNA Şifresi Çözüldü »» İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) laboratuvarlarında yapılan çalışmayla, Türk zeytin ağaçlarının DNA düzeyinde barkotlama çalışması tamamlandı. Enstitü’den yapılan açıklamada, Türkiye'nin zeytin ve zeytinyağı üretiminden daha fazla ekonomik değer kazanabilmesi için çalışma yapan İYTE Moleküler ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Doğanlar ile doktora öğrencisi Ali Tevfik Uncu, ülkedeki katma değeri yüksek zeytin türlerinin DNA düzeyinde barkotlama çalışması yaptı. Prof. Dr. Sami Doğanlar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca "San-Tez" kapsamında desteklenen projenin başarılı bir şekilde sonuçlandığını belirterek "3 yıldır üzerinde çalıştığımız proje ile zeytin ağaçlarının DNA şifresini çözdük" dedi. Türkiye'de birçok zeytin çeşidinin olduğunu, bölgelerde çok değişik amaçlı zeytin yetiştirildiğini ifade eden Doğanlar, sofralık ya da yağ için üretilen zeytinlerden yüksek oranda verim alınabilmesi için sofralık zeytin çeşidinin sofralık olarak dikilmesi, yağlık zeytinin de uygun çeşide göre dikilmesinin gerektiğini vurguladı. Doğanlar, bunun için de zeytin çeşitlerinin henüz fidan halindeyken tür kimliğinin doğru tespit edilmesi gerektiğine, çalışmalarının bu açıdan büyük önem taşıdığına işaret etti. Sertifikalı zeytin Bir fidanın zeytin verebilmesi için 5 ila 6 yıl arasında zaman gerektiğini, fidan halindeki zeytin ağaçlarının hangi tür kimliğe sahip olduğunun bilinmesi halinde sertifikalı zeytinin yetiştirilebileceğini belirten Doğanlar, açıklamada "Aksi takdirde yıllar sonra satın alınan fidanın istenilen türe ait olmadığı anlaşılması hem maddi anlamda hem de iş gücü anlamında çiftçiyi ve genelde ülke ekonomisi için kayıp yaşamasına hatta zarar etmesine neden olacak. Bu sebeple sertifikalı fidan ve tohum hem üreticiyi hem de yetiştiriciyi koruyacak" ifadelerini kullandı. İYTE doktora öğrencisi Ali Tevfik Uncu ise zeytin fidanının geliştirilen yöntem sayesinde kimliğinin tespit edilebileceğini, bu durumun yıllar sonra karşılaşılabilecek kötü sürprizlerden üreticiyi koruyacağını dile getirdi. Uluslararası düzeyde markalaşabilmek için sertifikalı tarım yapmanın zorunluluğuna işaret eden Uncu, şunları ifade etti: "İspanya, İtalya ve Yunanistan'ın başarısı buna bağlı. Örneğin Girit Adası'nda en iyi verim veren 'koroneiki' çeşidinde üretim yapıyorlar. İtalya, zeytinyağı şişelerinin etiketlerinde hangi yörenin ağaçlarından elde edildiğini yazıyor. Bu markalaşmayı dolayısıyla ürünün dünya piyasasındaki ekonomik değerini yükseltiyor. Doğru bölgede o yörenin şartlarına uygun tek çeşit zeytin üretimi yapılabilmesi için ekonomik değeri yüksek zeytin çeşitlerinin DNA dizilimlerini yaptık.” Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Kiraz Sineği [(Bilimsel Adı: Rhagoletis cerasi (L.) (Diptera takımı: Tephritidae familyası)] Kiraz sineği, kirazın en önemli zararlısıdır. Erginler parlak siyah renkli, 0,5 cm boyuda ve yeşilimsi mavi gözlere sahiptir. Yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere dört biyolojik dönem geçirilir. Kurtlanan meyveler içinde larva dönemi rahatlıkla görülür. Ancak zararlının yumurta, pupa ve ergin dönemi fazla bilinmez. Kirazın ben düşme döneminde çitftleşen dişiler her bir daneye bir adet yumurta bırakır. Bir dişi, ömrü boyunca 40-100 yumurta bırakabilir. Yumurtadan çıkan larvalar, meyvelerin etli kısmında beslenerek gelişirler. Larva olgunlaşınca meyveyi terk ederek toprağa geçer ve 2-5 cm derinlikte pupa olur. İlkbaharda bu pupalardan ergin sinekler çıkar. Kiraz sineği pupa döneminde iken toprağın sürülmesi ve dişilerin yumurta koymadan tuzak kullanımı etkili mücadele yöntemleridir. Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN Köy-Koop Haber Şubat 2015 GÜNDEM Mandalara 5 Bin Lira Mera Cezası! 7. Tarım Bakanları Zirvesi Berlin'de Yapıldı »» Almanya Federal Tarım Bakanlığınca düzenlenen Global Forum for Food and Agriculture - GFFA (Küresel Gıda ve Tarım Forumu) küresel tarım ve gıda ekonomisinin başlıca sorunlarını ele alındığı ve Tarım bakanlarının katıldığı dünya çapında en büyük uluslararası zirvesidir. Bu yıl yedincisi düzenlenen Küresel Gıda ve Tarım Forumunda(GFFA) "Gıda, hammadde ve enerjide talep artışı: Tarımda fırsatlar ve gelecekte gıda güvencesinin sağlanmasına ilişkin konuları ele almak üzere Bakanlar Berlin’de toplandı Hızla artan dünya nüfusuyla birlikte gıda, hammadde ve enerji tedarikine yönelik talepler de giderek artmakta, burada tarıma anahtar rol düşmektedir. Tarımın bugün ve gelecekte birinci ve en öncelikli görevi, tüm insanların gıda güvencesini sağlamaktır. Ancak tarıma artık yeni talepler de yöneltilmektedir. Gıda güvencesinin yanı sıra tarımın, örneğin hammadde ve enerji için daha fazla kaynak ayırması istenmektedir. GFFA’nın hedefi uzmanlık panelleri, çalışma oturumları ve Uluslararası Panel ile yol göstermek ve olasılıklara dikkat çekmek, ancak aynı zamanda tarıma yönelik artan talepleri kalıcı olarak karşılayabilmektir. Bakan Mehdi Eker, 7. Berlin Tarım Bakanları Zirvesi'nde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Almanya Federal Tarım Bakanlığınca düzenlenen 7. Berlin Tarım Bakanları Zirvesi'ne katıldı. Bakan Eker, toplantı sonrası Almanya Tarım Bakanı Christian Schmidt ile ortak basın toplantısı düzenledi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, G-20'nin Türkiye'de gerçekleştireceği Tarım Bakanları Zirvesi'nde gündeme getireceği projelere ilişkin, "Türkiye'de ekmek israfının önlenmesi projesi çok başarılı bir şekilde yürüdü ve biz bu tür projelerin küresel ölçekte de gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir argüman olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz" dedi. Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı esnasında yapılacak zirvelerin altyapısını hazırladığını belirten Bakan Eker, "G-20'nin bugüne kadar yapılmış olan 2. Tarım Bakanları Zirvesi'ni Türkiye'de gerçekleştireceğiz" diye konuştu.Bakan Eker, G-20 dönem başkanlığı sürecinde Türkiye'nin gıda güvenliği konularını Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar ve Almanya gibi dost ülkelerle gündeme getireceğini ifade etti.Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Küresel gıda güvenliğini ve açlıkla mücadele sorununu çözme hususunda dikkat etmemiz gereken yeni bir kavram da gıda kayıpları ve gıda israfıdır. Yakın bir geçmişte Türkiye bu alanda ortaya koyduğu ve başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği bir projeyi bu vesile ile örnek olarak ortaya koyacak ve bunun yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Türkiye'de ekmek israfının önlenmesi projesi çok başarılı bir şekilde yürüdü ve biz bu tür projelerin küresel ölçekte de gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir argüman olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz." Zirvenin sonuç bildirgesi Bakan Eker, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı sebebiyle toplantının sonunda Alman Bakan Schmidt'in elinden almış olduğu sonuç bildirisinin içeriği ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Birinci konunun biyo-ekonomiden kaynaklanan fırsatların değerlendirilmesi olduğunu belirten Bakan Eker, "Hem kaynakların doğru kullanılması, etkin ve sürdürülebilir kullanılması hem bu kaynaklarla gıda güvenliğinin temin edilmesine yardımcı olunması, bu kavram içerisinde yapılacak çalışmalarla mümkün olacaktır" dedi. Bakan Eker, ikinci konunun üretimde kaynak kullanımının sürdürülebilirliğini sağlamak olduğunu belirterek, bunun ekolojik dengenin sürdürülmesi açısından da son derece önemli olduğunu söyledi. Sonuç bildirisinde yer alan üçüncü konunun "gıdanın öncelikli konu olmasını sağlamak" olduğunu ifade eden Eker, bu konuların G-20 platformunda da tartışılacağını belirtti. Alman Tarım Bakanı Christan Schmidt, zirveden çıkan sonuç bildirgesinin bundan sonraki sürecin başlangıcı olarak anlaşılmasını isteyerek, "Tarım Bakanları Zirvesi, tarımın Davos'udur" dedi. Organik ürünler ekonomisinin tarımda etkili bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini belirten Schmidt, sonuç bildirgesindeki konuların Birleşmiş Milletler'de (BM) ve diğer uluslararası kurullarda ele alınmasını istedi.Schmidt, bundan dolayı sonuç bildirgesini G-20'nin başkanlığını yürüten Türkiye'den gelen mevkidaşı Bakan Eker'e teslim ettiğini kaydetti. »» İstanbul’a yapılacak üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı inşaatları nedeniyle tarihi kentin köylerinde meralar azaldı. Havalimanı için kamulaştırılan alan zemin uygunsuzluğu nedeniyle küçülünce, buralara giren mandalara, ‘ormanlık alana izinsiz girdiği’ gerekçesiyle ceza kesildi. Çareyi mandalarını satmakta arayan köylüler, bin 500 lirayla 5 bin lira arasında kesilen cezayı nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünüyor. Kemerburgaz Akpınar Köyü’nde hayvancılık yaparak geçimini sağlayan köylüler, maden ocakları, 3. havalimanı ve 3. köprü inşaatları nedeniyle kamulaştırılan bölgelerin arasına sıkışıp kaldı. Köylüler, havalimanı için kamulaştırılan alanın bir bölümünü mera olarak kullanılıyordu. Bu alanlarda köylülerin hayvanlarını otlamasına izin veriliyordu. Ancak kamulaştırılan alan uygunsuz zeminden dolayı geri çekilince, köy sınırlarından uzaklaştı. Buranın yeniden ormanlık alan olduğunu belirten Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri ise iddiaya göre köylülere haber vermeden manda sahiplerine ceza kesti. Açlığın geçmişte kalması gerektiğini vurgulayan Alman Bakan, "Bizim paylaşım, organizasyon ve etki sorunumuz var. Bunu birlikte çözmemiz lazım" diye konuştu. "Sağlık ve sağlıklı gıda önceliğimizdir" ifadesini kullanan Schmidt, gıda alanındaki standartların yükseltilmesi gerektiğini ifade etti.Schmidt, Tarım Bakanları Zirvesi'nde yapılan çalışmalardan da memnun olduğunu kaydetti. Ceza yiyen manda sahipleri konuşmaktan korkuyor Mandaları ormanlık alana girdi gerekçesiyle köyde ceza yiyen çok var. Ancak, 'Konuşursak bize daha fazla ceza gelir' diyerek çekinen köylüler, seslerini çıkaramıyor. Köyde, bin 500 lirayla 5 bin lira arasında ceza kesilen hayvan sahipleri var. Ceza yiyen manda sahiplerinden Adnan Oruç, “Bizim burada havalimanı olduğu için, sınırları köyün içine kadardı. Zemin bozuk çıktığı için sınırı geri çektiler. Bu sefer çamlık alan açıkta kalınca devlet buraya yeniden sahip çıktı. Bizim bundan haberimiz yoktu. Ceza yedik. 12 mandam kaldı. Çoğunu sattım. Meramız yok. İyice daraldı. Burası maden, orası havalimanı, diğer tarafı otoban. Hayvancılık bitti burada.” şeklinde konuştu. 'Ormancılar bize hayvanları satmamızı söylüyor' Maden ocakları arasındaki heye- “Düşük Faizli İşletme ve Yatırım Kredisi Kararı” Açıklandı »» Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin 2015′te kullandıracağı düşük faizli tarım kredilerinin limitleri ve faiz oranları açıklandı. 2015 yılında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla tarımsal projelere kullandırılacak indirimli faiz oranlarına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı 22 Ocak 2015 tarih ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı. Karar uyarınca 200 bin liradan 12,5 milyon liraya kadar kredi için cari faiz oranının yüzde 25-100’ü oranında indirim yapılacak. Ziraat Bankası halen tarımsal kredilere vadesine göre yüzde 8-11arasında faiz uyguluyor. Özellikle hayvansal üretimi artırmak amacıyla her yıl yenilenen indirimli tarımsal kredi faizi uygulaması 2015 yılında da sürecek. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan yatırım ve işletme kredilerine 1 Ocak 2015’ten itibaren geçerli olmak üzere yüzde 25 ile 100 arasında değişen oranlarda indirim yapılacak. Ziraat Bankası’nın faiz indiriminden doğan kaybı Hazine tarafından karşılanacak ve krediler için yüzde 1 komisyon alınacak. de 25, besicilik işletme kredileri de yüzde 50 indirimli olacak. Genel olarak damızlık yanı sıra büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliği-yetiştiriciliği yatırımlarında kullanılacak yatırım ve işletme kredilerinde limit 1 milyon lira ile 7,5 milyon lira arasında değişiyor. Bu kapsamdaki kredilere yüzde 25-yüzde 100 arasında indirim uygulanacak. Bitkisel Üretimde Üst Limit 10 Milyon TL Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve besiciliği yatırımlarında kredi faiz indirimi yüzde 50 uygulanacak. Büyükbaş hayvan işletme kredileri yüz- 17 Bitkisel üretim alanında üst limiti 500 bin lira ile 10 milyon lira arasında olan projelere, yüzde 25-100 arasında indirimli kredi kullandırılacak. Sertifikalı tohum, fide, fidan yatırımları ve işletme döneminde kullandırılan kredilerden faiz alınmayacak. Sözleşmeli üretim modeli kapsamında üreticilerle sözleşme imzalayan gerçek ve tüzel kişi üreticilere de üretim faaliyetinin finansmanı amacıyla 10 milyon liraya kadar sözleşmeli üretim kredisi açılabilecek. lanlı bölgelere fidan dikmek için bazı bölgeler dikenli telle çevrildi. İçinde fidan olmayan bu yerlere keçileri girdiği için ceza kesilen Rifat Akın ise “Karşı taraf havalimanı oldu oraya giremiyoruz. Terk edilmiş heyelan bölgelerine ormancılar telle çevirdi. Hayvanlarımız buraya girdiği için ceza yazıyorlar. Burasının çamlık olduğunu söylüyorlar ama her yer bataklık, çamurluk. Ne fidan var ne bir şey. Yasak diyor, tellerden geçmek yasak. Bin 500 lira ceza yedim. Hayvanlarımızın merası kalmadı. Ormancılar bize hayvanları satmamızı söylüyor. Yoksa ceza yersiniz diyorlar. Hayvanlarımı otlatmak için her gün 6 kilometre yürüyorum.” dedi. Çaresizlikten ne yapacağını şaşırdığını söyleyen Binnaz Kalpaklı da “Şimdi hiçbir yere gidemiyoruz. Hayvanlarımız içeride. Şimdi kış ama yaz gelince dışarı çıkarınca ne yaparız bilmiyorum. Otlatacak yerimiz de kalmadı. Geçinecek halimiz, çabalayacak halimiz de kalmadı. Nereye gideceğimizi de bilmiyoruz. İşimiz hep karışık.” diye konuştu. Köylülerin sıkıntılarını haber yapan gazetecileri köy girişinden uzaklaştırmaya çalışan bir maden ocağının güvenlik amiri, “Burası bizim. Akçelik’in ruhsat sahası burası. Burası köyün toprağı değil benim maden saham.” ifadelerini kullandı. 2015 Kırsal Kalkınma Hibeleri Başvuru Süresi 2. Kez Uzatıldı (KKYDP) »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,2015 9. Etap Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi ekonomik yatırımlar programları başvuru süresini ikinci kez uzatmaya gitti.Son başvuru tarihi 12 Şubat 2015 olarak belirlendi. Başvuru sürelerini uzatma tebliği 28 Ocak 2015 Tarih ve 29250 Sayılı Resmî Gazete yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre 2015 yılı tarımsal ekonomik yatırımlara 20 günlük ek bir başvuru süresi daha getirilmiş oldu. 81 ilde uygulanmakta olan bu program için öngörülen toplam devlet katkısı bütçesi başvurular yapıldıktan sonra belirlenecektir. Kırsal kalkın- ma Avrupa birliği (IPARD) destekleri dışında kalan 39 ile ise özellikli bir program statüsü getirilerek et ve süt hayvan yetiştiriciliğine yönelik büyükbaş-küçükbaş et yönlü kanatlı hayvancılık yetiştiriciliği amaçlı tesis ve teçhizat yatırımlarına yönelik % 50 hibe destekleri verilecektir. Program kapsamında öngörülen projeye esas hibe tutarları maksimum 1-3 milyon TL. arasında değişmektedir. 18 KOOPERATİFÇİLİK “Sesini Çıkartan Değil, Fesini Çıkartan Örgüt İstiyorlar” »» Bu ayki sayımızda Köy-Koop Merkez Birliği ve Köy-Koop Denizli Birliği işbirliği ile Antalya’da gerçekleşen Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi Programı (KoopGep) çalışmalarına katılan Isparta Atabey Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Şenol Demirtaş ile söyleştik. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İsimim Şenol Demirtaş, Isparta Atabey Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve aynı zamanda Isparta ili ve ilçeleri Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanıyım. Kooperatifiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Kooperatifmiz 1999 yılında kuruldu. 2006 yılında 50x4 hayvancılık projesi gerçekleştirdi. Kooperatifimiz 2011 yılına kadar hiçbir faaliyette bulunmadı. En son 2011 yılında biz kollarımızı sıvayıp kooperatifimizin başına geçtik. Kooperatifi düzlüğe çıkartmak ve etkin bir hale getirmek için söz verdik. Yapılması gereken şeyler belliydi. Tekrar Amerika’yı keşfetmeye gerek yoktu. Çevremizde kooperatifçiliği gerçek anlamıyla başarmış örnek kooperatifler var, bu başarının sürekliliğini sağlayan birikimli ve başarılı kooperatifçi arkadaşlarımızın da bilgi birikim ve destekleriyle kendimize büyük bir hedef belirleyerek, hayvansal ürünlerimizi değerlendirmek için öncelikle süt toplamaya başladık. Bu işleri yaparken sıfırdan bir işe başlamak kolay olmuyor. Kooperatifimize alet ekipman tedarik etmek bir sıkıntıydı. İpotek gösterdik, kefil olduk. Yani taşın altına elimizi soktuk. Daha sonra neler yaptınız? Projeleriniz var mı? Tabiki süt toplama tek başına olmadığı için, ortaklarımıza yem de dağıtmaya başladık. 4 yıldır bu şekilde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Şuan yeni bir projeye adım atmak üzeriyiz. Bakanlığımızın uygulamış olduğu sıfır faizli 10 baş aile işletmeleri desteklemesi var. Bu desteklemeyle kooperatifimizdeki 16 aileye, toplam 160 baş hayvan dağıtımı gerçekleştireğiz. Kapasiteniz ne kadar büyük olursa, sıkıntılarınız da o kadar azalıyor. Çalışanlarımız var, karşılanması gereken ihtiyaçlar var. Bu çarkın dönmesi gerekiyor. Çarkın dönmesi için de ekonomik bir güç gerekiyor. Tüm ortaklarımızla biz bu gücü sağlamaya gayret ediyoruz. Birkaç hayvan ve sütle bu işler yürümüyor tabiki. Sağolsun kooperatif ortaklarımızın özverili çalışmaları ile Atabey gibi bir yerde olmamış bir işi olur hale getirdik. Ülkemizde kooperatifçiliği nasıl görüyorsunuz? Biz tarım ülkesiyiz. Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar elden geldiğince iyi kötü tarıma destekleme verilmiş. Ama 1980 yılı mı diyelim, 2000 yılı mı diyelim sanki tarım adeta cezalandırıldı. Uygulanan politikaların sonucunda; insanların ticaret yapması üretmekten daha kolay hale getirildi. Biz ülke olarak tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyidik. Ama kesif, yem, hayvan ve hammademiz yok. Tarım ülkesiyiz diyoruz ama en acısıda kepeğimiz bile yok. Ben son 10 yılın istatistiklerine bakıyorum, kaba yemlerde artış varken, ama tahıl ürünlerimizde artış yok. Hatta bazı tahıl ürünlerinde düşüş yaşanıyor. 6-7 milyon ülke nüfusu artarken, üretimimizde bir artış sağlama başarısını gösterememişiz. Köyünüzde göç yaşanıyor mu? Kırsal alandaki nüfusumuz sürekli şehirlere göç eder durumdalar. Bu Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü okoksal@ankara.edu.tr insanlar şehirlere meslekleri olduğu için göç etmiyorlar. Şehirde eğer iş bulabilirse asgari ücretli, güvenlikçi, temizlikçi olarak çalışıyorlar. Aslında onların hepsi bizlerin yanında yetişmiş, tarımı bilen insanlardı. Ama artık tarımdan bir gelir sağlayamadıkları için geleceklerini kırsalda görmüyorlar. Gittikleri yerde çok mu rahatlar? Hayır. Köydeki anne ve babalarının desteğiyle şehirde ayakta kalabiliyorlar. Tarımın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce sorunların çözüm yolları neler olmalı? Ben yaşanan duruma üzülüyorum. Balıkçı teknelerine ucuz mazot verilir demişiz. Bunun adı altında ‘yatlar’ ucuz mazot alır. Tarlada çalışan üretici litresi 4 liraya mazot alır. Aynı zamanda bir de üretim yapar. Biz balık sefasına, yat sefasına tarlaya gitmiyoruz ki, üretmek için tarladayız. Mazotta dünyada en çok vergiyi veren ülke biziz. Girdilerimiz de durum aynı. Bugün zahireciler yüzde 1 KDV ile ürün alıyorlar. Gelin görün ki biz onlardan yüzde 8 KDV ile hayvan yemi alıyoruz. Tarımı bir bütün olarak ele almalıyız. Ülkemizin tarım topraklarını peşkeş çekiliyor demek yakışık almıyor ama maalesef durum bu şekilde. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ev, işyeri, konut, otel vs. satılır ama tarım arazilerinin satıldığını ben duymadım. Bizim ülkemizde ise son yıllarda yaşanan durumu hep beraber görüyoruz. Öncelikle sorunların çözümünde bireysel çözüm arayışlarını bir yana bırakarak, toplumsal çözümler ve politikalar geliştirmeliyiz. Bu anlamda kooperatifçiliğin bir öncü olacağını, ülke geleceği için de vazgeçilemeyeceğini düşünüyorum. Dünyada sanayisi çok gelişmiş ülkeler aynı zamanda tarımda da lider ülkeler konumundalar. Çünkü tarım sanayiyi geliştirir. Tarımı dışlarsanız, köylüyü üvey evlat görürseniz, sanayiniz de gelişmeyecektir. Biz ülke olarak ne yazık ki bunun farkına varamadık. ‘Sanayi hamleleri’ peşinde ülke yıllarını kaybetti. Ülkemizde yeni bir alışkanlık başladı. Birşey olduğunda hemen ithalata gidiliyor. Kepek mi yok. Hemen ithalat. Samanın mı az. Hemen ithalat. Büyükbaş hayvanın mı azaldı, hemen ithalat. Yaşanan sorunun çözümünü ithalatta aradık. Bu alışkanlıktan biran evvel kurtulup, gerçekçi tarım politikaları üretmeliyiz. Artık dünya küçülmüş, globalleşmiş. Ben bu globel kelimesini 20 yıldır duyarım. Peki kim globalleşmiş? Köylü mü? Sermaye globelleşmiş. Dünya küçülmüş ama ben köyümden 50 km uzaktaki bir otelde 3 gün tatil bile yapamazsam, bırakın tatili ailemi senede bir defa yemeğe dahi götüremiyorsam, tarımda avrupada birinci olmuşuz, dünyada yedinci olmuşuz lafları beni ilgilendirmiyor. Bir Amerikalı veya bir Alman üreticisinın kazandığının yarısını bile alabiliyor muyum? Ben ona bakarım. Örgütlenme ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde örgütlülük bir ayrıcalık değil. Örgütlülük cezalandırılıyor. İktidarlar karşılarında örgütlü bir güç istemiyor. Sesini çıkartan değil, fesini çıkartan örgüt istiyorlar. Herkes alandaki örgüt karmaşasından bahsediyor. Ama yapılan uygulamalar ise tam tersi durumda. Böl yönet politikasından vazgeçilmeli. 2012 yılında şenlik havasında açıklanan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının üzerinde 3 yıl geçti. Birisi bana bu belgede geçen yapılmış bir tane iş göstersin. Herşey sözden ibaret kaldı. Biz toplum olarak bir araya gelip, birlikte hareket etme yeteneğine sahip değiliz. Bu eksikliğimiz biran önce tamamlamalıyız. Gelecek için umutlu musunuz? Son olarak eklemek istediğiniz birşeyler var mı? Biz böyle konuşunca sanki isyankar mıyız. Herkes mutlu da biz mi mutsusuz. Bazen kendi kendimi sorguluyorum. Üreten biziz, çalışan biziz. Niye huzur içerisinde yaşıyamıyoruz. Bizde bir laf vardır. ‘Doğrudan görmedim aç, Eğriden görmedim tok’. Eğri her zaman doyumsuzdur. Hep açtır. Hırs bizi her zaman yanlışa götürür. Manevi dünya diyoruz. Ama hiç fani gibi de durmuyoruz. Bırak Türkiye’yi, dünyayı avcumuza almak isityoruz. Bu ülkenin insanları birlikteliğin gücünü tam olarak hiçbir zaman göremedi, gösterilmedi. Hep bireysel çıkarcılıkla birşeylerin kazanılacağı dayatıldı. Gelecekten umutlu olmak istiyorum. Gelecek nesillere bu ülkeyi böyle bırakmamalıyız. Birlik beraberlik ve ahlak içerisinde çok iyi şeylerin olacağı umudunu hala taşıyorum. Şubat 2015 Köy-Koop Haber Niksarlı Eskişehir’de Üretim ve Tüketim Kooperatifleri Temsilcilerini Biraraya Getirdi »» Niksarlı Eskişehir’de Üretim ve Tüketim Kooperatifleri temsilcilerini biraraya getirdi. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği (TÜRKİYE KOOP) Genel Başkanı Muammer Niksarlı, 13 Ocak 2015 tarihinde Eskişehirde bulunan tüketim kooperatifleri temsilcileri ile Köy-Koop ve Su Ürünleri Kooperatifleri temsicilerini bir araya getirdi. Niksarlı’ya Eskişehir seyahatinde TÜRKİYE KOOP Genel Başkan Yardımcısı ve Su Ürünleri Koopertifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya, Milli Birlik Danışmanı Prof Hüseyin Polat ile birlikte Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz eşlik ettiler. 21 Aralık günü Denizli’de KöyKoop öncülüğünde yapılan kooperatifçilik Günü kutlamalarında dile getirilen üretici kooperatiflerin kent merkezlerinde aracısız mal satışlarının projelendirilmesi konusu, geçtiğimiz hafta yapılan TÜRKİYE KOOP Başkanlık Divanı Toplantısında da görüşülmüş ve üretici kooperatiflerin tüketim kooperatifleri ile işbirliği yapmak suretiyle bu gişimi başlatmaları uygun bulunmuştu. Bunun üzerine pilot bölge olarak Eskişehir seçilmiş ve Eskişehir Tüketim Kooperatfleri Birliği (ESKOBİRLİK)’in de bu öneriyi uygun bulması üzerine Eskişehir’e günübirlik bir iş seyahati düzenlenmiştir. ESKOBİRLİK Başkanı Hasan Azmi Aka’nın karşıladığı TÜRKİYE KOOP heyeti, birlik merkezinde yapılan tanışma toplantısından sonra Eskişehir Demiryolu İşçileri Tüketim Koopertifi (EDİ-KOOP) Başkanı Mehmet Alp’i ziyaret etti ve seyahatin amacı Niksarlı tarafından açıklandı. Aka ve Alp bu toplantı sırasında Eskişehir’deki kooperatiflerin böyle bir pilot projede görev almaya ve tarımsal kooperatiflerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını bildirdiler. Tarımsal ürünlerin mevcut kooperatif mağazlarında satılabileceği, ancak su ürünlerinin satışı için tüm kooperatiflerin su ürünleri kooperatifleri ile ortak bir satış mağazası açmasının daha uygun olacağı belirtildi. TÜRKİYE KOOP heyeti, ESKOBİRLİK temsilcileri ile birlikte EDİKOOP merkez mağazasını ziyaret ettikten sonra GES-İŞ Tüketim Ko- operatifi mağazasını ziyaret etti ve kooperatif başkanı Nazmi Mumcu ile bir araya geldi. Niksarlı’nın ziyaretin amacını açıklaması ve pilot proje konusundaki düşüncelerini paylaşmasını takiben Mumcu yaptığı konuşmada bu projeye destek verebileceklerini bildirdi. GES-İŞ Kooperatifinin içinde bulunduğu mali sıkıntıları da dile getiren Nazmi Mumcu, bu sıkıntıların aşılması amacıyla Ankara’da Bakanlık ve diğer kurumlar nezdinde girişimlerde bulunacağı ve hazırlanacak bir projenin finansmanı için uluslararası kuruluşlarla temasa geçeceğini de bildirdi. Heyetin Ankara’ya dönmeden önce ESKOBİRLİK’te yaptığı değerlendirme toplantısında, bu girişimin ikinci adımına ilişkin ayrıntıların üretici ve tüketici kooperatifleri arasında yüz-yüze görüşülmesi amacıyla Köy-Koop tarafından Şubat ayında Eskişehir’de bir toplantı yapılması konusunda Köy-Koop Genel Müdürü ile mutabık kalındı. Bu toplantıya, Eskişehir ve komşu iller ile mal verebilecek Eğe ve Marmara’da bulunan tarımsal kooperatiflerin temsilcileri ve Eskişehir ve civarında bulunan ESKOBİRKİK ortağı tüketim kooperatifleri temsilcileri davet edilecek. Toplantıda mal çeşitleri, alım ve satım koşulları ve diğer hukuki ve teknik konular tartışılacak. Değerlendirme toplantısı sonunda konuşan Niksarlı, Milli Birlik olarak benzeri toplantıların başka bölgelerde de yapılmasını teşvik edecelerini belirterek, bu yolla üretici ve tüketici kooperatiflerinin işbirliği yapmalarına katkıda bulunacaklarını söyledi. Gümrük Bakanlığı tüketiciye yönelik aldatmaların önüne geçilmesi için kırmızı ışık yaktı »» Gümrük Bakanlığı tarafından hazırlanan "Ticari Reklamlar ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmelik Taslağı"na ilişkin öngörülen düzenlenmelere göre; • Artık bilinçaltında algılanan yani izleyenlerin fark edemeyeceği biçimde reklamlar yapılamayacak. • Firmalar reklam yapılan ürünün içerisinde dini hassasiyete aykırı (domuz yağı, alkol gibi..) maddeler bulunuyorsa bunu açıkça belirtecek, • Birçok ürün için "ilk kez" ya da tükenmek üzere olduğu şeklinde reklamlar yapılıyor. Bu aldatmacalara artık izin verilmeyecek, • Doktor, veteriner hekim gibi sıfatlarla bir ürün ve hizmete yönelik sağlık beyanında bulunup tanıtımlar yapılamayacak, • "Yüzde 50'ye varan" şeklinde gördüğümüz ancak hiç de öyle olmayan ürünler artık bu şekilde tanıtılamayacak, • Bildiğiniz üzere reklamların altında küçük yazılar şeklinde dipnot ve altyazılar okuyamadan hızla geçiyor. Artık bu yazılar daha yavaş geçecek. Öngörüde bu yazıların 0,25 saniye ekranda kalacağı belirtiliyor. • Reklam sektörü için bir de ortalama tüketici kavramı getiriliyor. Yani her tüketicinin anlayacağı şekilde kavramlar kullanılacak. Köy-Koop Haber Şubat 2015 KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Dünya’nın kooperatifleşmede en ileri olduğu ülkelerin başında gelen Amerika’dan bir hikâye aktaracağız. Yerel olarak bölge ihtiyaçlarını geleneksel olarak karşılamak için kooperatifçiliğin nasıl bir girişimcilik olabileceğini göreceğiz. Burada dikkat çekici bir başka nokta ise; alışılagelenin dışında üreticinin yanı sıra sektördeki diğer paydaşlarında kooperatifçilik prensipleri çerçevesinde birlikte çalışabileceğine ilişkin bir örnek vermiş olacağız. 5. MEVSİM KOOPERATİFİ: Kooperatifin ana merkezi birçoğu tarafından Wisconsin Driftless Bölgesinin idari merkezi olarak kabul edilen Wisconsin, Westby’dadır. Wisconsin, Iowa, Minnesota ve Illinois bölgelerinin bulunduğu Driftless bölgesi, asla buzullaşmanın yaşanmadığı ve ormanlık tepeleri, dik vadileriyle ve temiz akarsuları ve aynı zamanda çayır, orman, kır ve sulak arazilerini içeren çeşitli ekosistemleriyle göze çarpan coğrafi yapıya sahiptir. Ama yine de göze çarpan bu coğrafi yapı bu bölgede tarımın yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluklara rağmen, tarım uzun zamandır bu bölgede hâkim sektördür. 1800’lerdeki Norveçli göçmenlerden yeni yerleşen Amish aileleri; buğdaydan ve tütünden organik süt ürünlerine ve üzüm bağlarına, Driftless bölgesinin zengin bir çiftçi çeşitliliğinden ve tarımsal geleneklerden yıllardır yararlanmaktadırlar. 5. Mevsim Kooperatifinin piyasa bölgesi Merkez Güney ve Güneybatı Wisconsin, Güneydoğu Minnesota ve Kuzeybatı Iowa’nın bulunduğu 150 mil mesafedeki “Viroqua WI”olarak adlandırılan bölge yarıçapı içindedir. 2015 Uluslararası Toprak Yılı; Sağlıklı Topraklar Sağlıklı Yaşam »» Son yıllarda Birleşmiş Miletlerin yaptığı en güzel ve yerinde çalışma her yıla bir anlam yüklemek, insanlığı global sorunlar karşısında uyarmak, farkındalık çalışmalarına öncü olmaktır. Değerli okurlar, Sizlere bu sayıda, YEREL GIDA ALTYAPISINI OLUŞTURMAK İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMA 5. Mevsim Kooperatifi Amerika’ nın Wisconsin eyaletinde 7 Rivers Bölgesindeki üreticilerden, üretici gruplarından, gıda işlemecilerinden, dağıtımcılardan ve alıcılardan oluşan çok paydaşlı bir kooperatiftir. Ortakları yerel seviyede gıda sistemindeki tüm kilit aktörleri temsil etmektedir. Hedefleri sağlıklı bir çevreyi, güçlü bir ekonomiyi ve gelişen toplumları destekleyen sağlam bir bölgesel gıda sistemi oluşturmaktır. 19 Birçok insan kooperatif için neden ‘5. Mevsim’ ismini seçildiğini sormaktadır. Geçmişte, ‘5. Mevsim’ demek insanların büyüme mevsimi ötesinde hasat mevsiminden iyi bir şekilde yararlanmaya devam etmek amacıyla yiyecekleri çeşitli metotlarla koruma yollarına işaret edermiş. Mevsimin en verimli olduğu dönemlerde yiyecekleri konservelemek, dondurmak ve kurutmak yaygın metotlarmış. 5. Mevsim Kooperatifinin kurulması, yerel olarak tüketilen yerel üretimin miktarını, yıl içinde bu yerel gıdadan insanların yararlanma süresini, üreticilerin ve işlemecilerin işlerinden kazandıkları gelirlerini arttırmış ve üretici ile tüketici arasındaki ilişkiyi ve ekonomik olarak büyümeyi geliştirmiş. Kooperatif nispeten genç bir kooperatif olmasına rağmen, birçok kurumsal ve alıcı restoran sahibi ortaklarına, birçok üretici ile işleme tesisi ortaklarına ve aynı zamanda Wisconsin La Crosse tabanlı Reinhart Gıda Hizmeti ulusal dağıtımcı ortağına sahiptir. Bölgesel gıdalar mevcut piyasa altyapısı üzerinden taşındığında muhafaza edilen bu gıdaların kimliği ve bütünlüğünü garantiye almak için kooperatif olarak bir taahhüt yapılmaktadır. Hepsine adil bir fiyat sağlayarak üreticilerini, alıcılarını ve işlemecilerini desteklemektedir. Kooperatif tüm üyelerine aynı zamanda pazarlama ve eğitim malzemeleri ile yardım sağlamaktadır. Tüm ortaklar masada temsil edilmekte olup, ortakların hepsi bir sese ve bir oya sahiptir. Aynı zamanda 5. Mevsim Kooperatifi, yerel gıdalar ile ilgili piyasada önemli bir yere sahiptir. Dünyada siyasi ve ekonomik ortam büyük güçlerin gölgesinde, uluslararası şirketlerin baskısıyla şekillense de hiçbirşey gerçeklerin örtülmesini mümkün kılmamaktadır. Hatta insanlık ve çevre değerlerini hiçe sayanlar timsah gözyaşları içinde zarar verdikleri insanlık ve çevrenin korunması ile ilgili çalışmalarda katılmaktan geri durmamaktadırlar. İşin üzücü tarafı yaratıkkları olumsuz tablodan bile bir rant elde etme güdüsü içinde davranabilmektedirler. İnsanlığın var oluşundan beri bizi ayakta tutan, bizlere hayat veren, dini ve kültürel değerlere göre en kutsal sayılan topraklar artık tehlike altındadır. Gıda güvenliğimizin ve varlığımızın en büyük dayanağı ve sigortası olan toprak kaynakları tehlike sinyalleri vermektedir. Tarım alanlarının sonuna gelindiği gibi birçok tarım alanı da hatalı ve amaç dışı kullanımın kurbanı olmuştur. Bazı ticari ve siyasi çevrelerin maddi ve siyasi menfaatleri çerçevesinde toprakları koruyucu yasalar hiçe sayılmakta, halkı hiçe sayarak delinmekte, insani ve dini değerler çok kolay gözardı edilmektedir. Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com kutlanan Dünya Toprak Günü için yaptığı açıklamada insanlığın “sessiz dostu” olan toprağa yeterince önem verilmediğini belirtiyordu. Sağlıklı toprakların sadece gıda, yakıt ve tıbbi ürünlerin kaynağı olmakla kalmadığını; ekosistem için şart olmakla birlikte, suyun filtrelenmesi, karbon döngüsü ve karbon depolanması gibi konularda, sel ve kıtlık gibi felaket zamanlarında toprakların kritik bir rol oynadığına değiniyordu. Birleşmiş Milletler’in Bir taraftan ülkelerde her yıl toprak günü kutlanırken, diğer taraftan da tarım ve orman alanlarına sanayi bölgeleri, şehirler, maden kazıları, havaalanları ve yollar yapılmaya devam etmektedir. 21 yüzyılda hız kazanan adı konmamış savaşlara milyarlarca dolar paralar akıtılırken, insanları ve doğayı koruyucu söylevler ve projeler hiç inandırıcı görünmektedir. 2013 yılında yapılan Birleşmiş Milletler (BM) 68. Genel Kurulu’nunda aldığı bir kararla 2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı olarak kabul etti. Bu yıl kapsamında BM üye ülkelerinden yıl boyunca yapacakları faaliyetleri ile bir ölçüde kooperatifler yılı ve aile tarımı yılındaki beklentileri tamamlayan beklentileri ortaya koydular. Bu beklentiler toplumda toprağın insan hayatı için anlam ve önemi konusundaki farkındalıklarını artırmak, toprağın gıda güvenliği konusundaki hayati önemini ortaya koymak, son yıllarda dünyanın en öncelikli konusu olan iklim değişikliklerinde uyumu ve etkilerinin hafifletilmesini sağlamak, Temel ekosistem hizmetlerinin yerine getirilmesi, Dünyada yoksulluğun azalması ve sürdürülebilir gelişme hakkında toplumun eğitilmesi, Toprak kaynaklarının korunması, sürdürebilir şekilde yönetilmesi, bütün bu süreçleri verimli bir şekilde sürdürecek politikaları desteklemesi, Sürdürülebilir toprak yönetim etkinlikleri ve farklı arazileri kullanan grupları destekleyecek yatırımlara teşvik ve destekler, Toprak veri tabanının küresel, ülkesel, bölgesel düzeyde toplanması konulardı. FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva 5 Aralık 2015 tarihinde 2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı kutlama çalışmaları çerçevesinde toprağa yönelik farkındalığı arttırmak ve kritik öneme sahip bu kaynağın sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek için faaliyetler gerçekleştirileceğini açıklıyordu. Dünyada 805 milyondan fazla açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalan insan bulunduğunu belirtiyordu. Dünyadaki nüfus artışı karşısında gıda üretiminin yüzde 60’lık bir büyümeyi de zorunlu kıldığını, buna karşılık dünyadaki toprak kaynaklarının yüzde 33’ünün verimsiz olduğuna dikkat çekiyor. Tehlikenin kritik aşamaya geldiğini söylüyordu. Tüm insanlar için hep birlikte yürütülen sürdürülebilir bir kalkınma hedefi doğrultusunda 2015 yılı boyunca tüm insanları topraklar için aktif rol almaya davet ediyordu. Silva 1 cm toprağın oluşması için 1000 yıllık bir zaman dilimine gerek duyulan toprakları “hemen hemen unutulmuş bir kaynak” olarak tanımlıyordu. Sürdürülebilir toprak yönetimi için yapılacak yatırımın sonradan yapılacak onarımdan daha ucuz olduğuna değinerek, toprak için verilecek bu çabanın “gıda güvenliği, beslenme, iklim değişikliği ve herkes için sürdürü- lebilir kalkınmayı sağlamak için önemli olduğunu açıklıyordu. FAO Genel Direktörü Silva açıklamaları ile 2015 yılında Uluslararası Toprak Yılı çerçevesinde yapılacak faaliyetlerde dünyanın nelere nasıl dikkat etmesini belirtiyor. Artan tehlike karşısında ülkelere duyarlı ve dikkatli olmalarını işaret ediyor. Belki dünya toprakların korunması konusunda geç kaldı. Hayati öneme sahip ciddi miktardaki toprak kaynakları kayboldu. Diğer taraftan BM ve FAO’nun tüm uyarılarına karşın halen de yanlış uygulamalara devam edilmekte. Hatta gözleri paradan başka birşey görmeyen çevreler yasa ve yönetmelikler ile mahkemelerin verdiği kararları bile bir yolu bulunup deliyorlar. Ama dünyayı bekleyen tehlike hız kesmeden gün geçtikçe artıyor. Tüm bireylerin ve makam sahiplerinin bilimsel gerçekleri dikkate alarak bu gidişe karşı dur deme zamanı gelmiş ve geçmiştir. Ama zararın neresinden dönülürse dönülsün insanlık için kardır. Toprakları koruyucu ve sağlıklı ürünler üretilmesine imkan verici tedbirlerin bir an önce yaygın şekilde uygulamaya konulmalıdır. Toprakların amaç dışı kullanımına tüm toplumun karşı durulmalıdır. Bu konuda devletçe yapılan uygulamaların sağlıklı şekilde işleyebilmesi içinde sivil toplum örgütlerinin takibi ve önerileri önemlidir. İktidarlar toprak ile ilgili uygulamaları konusunda sivil toplum örgütlerinin görüşlerine doğrudan karşı çıkmak yerine dikkate alıp değerlendirmelidirler. Hele yolsuzlukların ve siyasi kayırmaların olduğu ülkelerde hataları ve gerçekleri gösteren çevrelerin bağımsız ve iktidarların gölgesinde olmayan sivil toplum örgütleri olduğu bilinmelidir. Dünyadaki çiftçi örgütlerini çatısı altında toplayan World Farmer Organization ile Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin sektör örgütü olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütünün (ICAO) 2015 Uluslararası Toprak Yılına büyük önem vermektedir. Ayni BM’nin üye ülkelere duyurduğu gibi bu kuruluşlarda üye tüm örgütlere yıl boyunca Toprak Yılı ile ilgili farkındalık faaliyetleri yapmalarını ve destek olmalarını istemiştir. Ülkemizde de başta tarımsal amaçlı kooperatifler ve örgütler olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerinin konuya önem vermeleri gerekmektedir. Çünkü en çok toprak sorunlarının yaşandığı ülkelerden biri de ülkemizdir. Bu topraklarda varlığımızı korumamız için öncelikle topraklarımızı korumak hepimizin görevidir. Dileyelim ki BM 2015 Uluslararası Toprak Yılımız güzel ve verimli geçsin. Bu yıl yapılan farkındalık çalışmaları ile insanlık için gerekli mesajları alsın. Sağlıklı toprağın sağlıklı yaşam olduğu gerçeği en iyi şekilde anlatılabilsin ve anlaşılsın. 20 Şubat 2015 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Anadoluda Ahilik Kültürü ve İmecenin Kırsal Kalkınma Desteklerinde Beklentiler Aile Çiftçiliğine Olan Etkileri »» İmece kültürü Anadolu köylüsünün insanlığa armağan ettiği birlik, yardımlaşma ruhunun En güzel örneklerinden biridir. Aile çiftçiliği tarımsal kalkınmanın itici motorlarından biridir. Anadolu kültürel zenginliği ve dinler arası hoşgörünün en güzel örneklerinin yaşandığı dünya uygarlık merkezlerinin en önemlilerinden biridir. Binlerce yıldır Asya –Avrupa arasında kültürlerin geçiş noktasında olduğu için hem geçiş kültürlerden hem de yerleşik kültürlerden etkilenerek ekonomi k felsefesinin temeli olan kooperatifçilik Anadolu da atılmış bu ışık tüm dünyaya yayılmıştır. Mikro ekonomik birimler olan aile çiftçiliği olan işletmeler birleşerek tarımsal kooperatifleri oluşturur ve ülke ekonomisine katkıda bulunurlar. Sosyal devlet ancak toplumda eşit dağılımın olduğu, refahın arttığı makroekonomik göstergelerin ve sosyal refahın yüksek olduğu ülkelere olur. Bu da toplumda aile işletmelerin güçlü olduğu, çiftçiliğin tabana yayıldığı aile çiftçiliğinin geliştirilmesi ile sağlanır. Aile çiftçiliği modelini dışarıdan aramak yerine kökü içerimizde olan ahilik, Baciyani rum, Ahiyanırum modellemelerinden almalıyız. Aile çiftçiliğini ülkemizde geliştirerek ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine Ahilik ve Aile Çiftçiliğinin Ülkemizdeki Yansımaları çıkarabiliriz. Ahilikte, aile çiftçiliği de ailede başlar. Aile bir toplumun temelini ve devleti oluşturan en önemli bir öğedir. Güçlü bir devlet, güçlü millet sağlıklı bir aile yapısı ile olur. Kırsal ve sosyal kalkınmanın anahtarı olan ahilik aile çiftçiliğine yeni bir misyon ve vizyon vererek öncü bir model oluşturabilir. Ahilik kaynağını eski Türk töre ve adetlerden alan Anadolu da kurulan esnaf, zanaatçı, çiftçi bütün çalışma alanlarını alan bir organizasyondur. Ahilik ve imece kültürü Anadolu yerleşik kültüründen kaynağını almıştır. Bu modelleme Türk tarımını ve Türk aile işletmeciliğini de derin izler bırakmıştır. Ahilik ilkelerini aile işletmeciliğine uygulayarak yeni bir modelleme kurarak dünya tarımına, dünya barışına sosyal kalkınmaya ciddi katkılarda bulunacaktır. Bu ilkeler • İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak • İşinde ve hayatında kin, hasetlik, gıybetten kaçınmak • Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak • Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak • Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak • Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak • Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli olmak • Alçak gönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak • Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç.Dr. Cihad KARTAL Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Görevlisi ve affetmek • Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi ,güler yüzlü ve güvenilir olmak, • Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek, • Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek, • Hakka, hukuka, hakkaniyete riayet etmek. Ahilik Modelinin Kültürel ve Sosyal Olarak Aile İşletmeciliğine Katkısı Ahilik ilkeleri günümüzde aile çiftçiliğinin en çok ihtiyacı olan sevgi, adalet, saygı, hümanist, hakka ve hakkaniyete saygı gibi aile çiftçiliğinde olması gereken toplumsal değerleri oluşturarak Hareketin insani boyutunu düzenler. İnsan odaklı aile çiftçiliği aile kooperatifçiliğinin gelişmesine ön ayak olur ve kırsal kalkınmanın ihtiyaç duyduğu ekonomik modellemelerin gelişmesine imkan sağlar. En çok ihtiyacımız olan sevgi, imece ruhunun tekrar canlanması, birlik ve beraberlik duygumuzun gelişmesidir. Bu duygu zenginliği aile çiftçiliğinin ana zenginliği ve üretim ve sosyal bazlı kooperatiflerin gelişimine ön ayak olacaktır. Ahilik bireyselliğin ön plana çıktığı ve kolektif modellemelerin cazibesini kaybettiği ve Sömürgeciliğin ivme kazandığı dünyamızda hayati öneme sahiptir. Ahilik Mevlana hoşgörüsünü dünyaya taşıyarak çok uluslu şirketlerin sömürgecilik, düşük ücret, arz ve talep piyasalarındaki dengesizliklerden faydalanmalarını minimum seviyeye indirger. Yeni kooperatifçilik ve aile çiftçiliği dünyada sosyal refahın tabana yayılması ve yoksulluğun minimiz edilmesi ve yaşanılabilir dünya için yegane şansımız olarak görülmektedir. Sonuç: Sürdürebilir kalkınma modelleri olan aile çiftçiliği kavramı kadınlar erkeklere yönelik ailesel iş gücüne yönelik seracılık, hayvancılık, organik tarım, su ürünlerine yönelik faaliyetlerini organize ederek toplumun kalkınmasını ve ülkemizin gelişmiş ülkelerle aynı seviyeye gelmesinde etkin kullanılabilecek önemli bir araçtır. Aile çiftçiliğinde ahilik ve imece kültürünü örnek alarak dünyaya bu modellemeleri aile çiftçiliğine adapte etmeli ve bu özgün modellemeleri dünyaya tanıtmalıyız. Bu topraklar aile çiftçiliğinin ve kadın ve üretim bazlı kooperatifin modellemelerinin doğduğu topraklardır. Birleşmiş Milletler 2014 yılını Aile çiftçiliği yılı ilan ederek konunun önemini insanlıkla paylaşmıştır. Toplumsal olarak bu yılı seferberlik yılı ilan ederek aile çiftçiliğini toplumun tüm kesimlerini ile ortak hedef ve stratejiler doğrultusunda çalışmaya teşvik etmeliyiz. Bakanlık ve üniversiteler yıllık düzenli olarak konferans, seminer ve bildiri vermeli, bu konuda çalış tay, bilimsel kongreler daha sıklıkla düzenlenmelidir. • Dolayısıyla kaynağını ahilik ve imece kültüründen alan Türk aile çiftçiliğinin yasal ve örgütsel yapısı düzenlenmelidir. • Bu modelleme yazılı ve görsel medya organlarında paylaşılmalı ve Türk köylüsüne tanıtıcı programlar yapılmalıdır. • Dünyada sivil ve ekonomik kuruluşlar ile beraber çalışılarak ortak girişimler yapılmalıdır. • Ahilik tabanlı aile çiftçiliği az gelişmiş ülkelerde model bir uygulanma olarak ortay konulmalıdır. • Kaynağını sevgiden paylaşımdan alan ahilik tabanlı model ulusal bazda evrensel mesajlar içerdiğinden tüm dünyada sürdürebilir ekonomik modellemelerde ortak bir taban sağlayarak sevgi ve kardeşliği güçlendirecektir. Toplumlar sevgi ve kardeşlikle paylaşımcılıkla büyürler. Bu da sadece ailede sağlanır. Sağlıklı bir aile yapısına sahip olan aileler mikro kalkınma modellemeleri olan aile işletmeleri ve aile çiftçiliği modellemeleri kurarak kırsal kalkınmanın ana gücünü oluştururlar. Güçlü aile işletmeleri ve aile çiftçiliği sömürüyü, fakirliği, işsizliği en aza indirgeyerek dünya barışına olumlu katkıda bulunurlar. Dünyanın bozulan ekonomik, sosyal, siyasal dengelerini yeniden organize ederek sevgi ve kardeşliğin gelişmesine olumlu katkıda bulunurlar. Bu nedenle özgür ve müreffeh bir dünya için güçlü aile işletmelerine ihtiyaç olacaktır. Gelecek güçlü aile çiftçiliğine sahip tarımsal ve kırsal kalkınmadaki sorunlarını çözen ülkelerin olacaktır. »» Hükümet tarafından Kırsal Kalkınma konusunda desteklerin gelecek yıl 3 milyar TL olacağı konusunda yapılan açıklama şüphesiz çok önemli kaynaktır. Doğru kanalize edilirse çok önemli istihdam olanağı ve değer yaratılabilir. Gazetemiz yayın hayatına girdiğinden beri tarım ürünleri üreticileri, tarımsal sanayi yatırımcıları ve bu konularla ilgili kişi ya da kurumların bilgi ihtiyacını karşılamakta oldukça başarılı oldu. Bu yazımızda desteklerin nasıl ve nelere yöneltilmesi konusunda görüşlerimizi paylaşalım istedim. Bizim konumuz tarımsal üretime verilen desteklerden ziyade sabit yatırımlar. Bu tür desteklerin dağıtıldığı temel kurumsal yapılar; TKDK ve IPARD programı son yıllarda çok önemli bir proje uygulaması olarak ortaya çıktı. Bu programla ilgili çok geniş açıklamalar bugüne kadar yapıldı. Geçen sayımızda ise gelecek dönemle ilgili kısa bilgiler verildi. Tarım Bakanlığı tarafından uygulanan KKYDP yine önemli bir yatırım aracı, GAP, DAP, KOP kapsamında yapılan hayvancılık destekleri bu bölgeler için önemli bir yatırım aracı oldu. Diğer taraftan Kalkınma Ajanslarının tarıma dayalı sanayi için verdiği destekler özellikle orta ve doğu bölgelerimizde yatırımların artmasında çok önemli rol oynadılar. Ancak bundan sonrası için salt bölgesel destek verilmesinin yetmeyeceği açıktır. Bunun yanında sektörel bir analiz gerektiği düşüncesindeyim. Yapılan bu desteklerin ne kadar katma değer yarattığı veya hangi tür yatırımların daha fazla değer yarattığı aynı konuda yatırım desteğinin gerek yerel ve gerekse ülke bazında marjinal katkısının değişmediği veya geriye gittiği/gitmediği gibi analizler yapılmalıdır. Aslında bazı alanlarda detay analize de gerek yok. Bilerek ama sektörün adını koymadan çok net ifade etmek isterim ki ülkenin tüketimi bir birim buna karşılık imalat kapasitesi 3-4 birim olan bir alanda destek vermenin bu ülkeye ne katkısı olabilir. Tam tersine atıl kapasite artmış olur. Cebimizden paralar sokağa atılmış olur. Bu durumu şimdi yaptığım bir çalışma nedeniyle görünce yıllar önce GAP İdaresi Başkanlı- Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com ğında çalıştığım dönemde yapılan bir çalışmada 4500 adet irili ufaklı yatırımın 1980-2000 yıllarında teşvik belgesi aldığı halde yapılmadığını ama düşük faizli kredilerin ise sonuna kadar kullanıldığını hatırladım. Yapılması gereken şey, genelde ve yerelde farklılıklar göstermeli. Mademki hedef AB standartlarını yerleştirmek öyleyse öncelik mevcutları yenilemek, standartları yükseltmek olmalı. Ya da yeni ürünler üretmesi, maliyet düşürücü teknolojik adımlar atması, belirli miktarda ihracat yapması gibi koşullar desteğin miktarını değiştirmeli. Yine daha önceki yazılarımda belirttiğim hem yatırımların hem ürünlerin çeşitlenmesi konusu önemli. Bunun makro ekonomiye katkıları olacağı da açıktır. Yerel ürünleri üretmek ve marka yapmak için çalışmalara (örneğin coğrafi işaretleme) destek olmak, şu anda var olan kırsal turizm faaliyetlerini artıracak yatırımlara desteği hibe oranı olarak artırmak gibi. Diğer taraftan bu sistem sadece parası olanın yatırım yapmasını sağlıyor. Küçük işletmeler yani aile çiftçiliği yapanlar hibelerden faydalanamıyor. Eğer küçük işletmelerin ayakta kalması isteniyorsa ya KOSGEB’in imalat ve hizmet sektöründe yaptığı gibi bir Girişimcilik destek sistemi kurulabilir ya da küçük işletmeler veya küçük işletme kurmak isteyenlerin kooperatifler yoluyla desteklenmesi en makul yol gibi görünmektedir. "Kafana Göre Avlanma" »» Kaçak avcılıkla mücadele kapsamında, usulsüz avlanmadan dolayı 2014 yılında 8,3 milyon TL ceza kesildi. Av koruma ve kontrol çalışmalarını hız kesmeden devam ettiren Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2014 yılında yasadışı av yapanlara 6 bin 927 kişi hakkında idari yaptırım uygulandı. Yürütülen bu çalışmalar neticesinde yasal çerçevede av yapanların sayısı yaklaşık 131 bin 600'e ulaştı. Uygulanan idari para ve tazminat cezaları ile av pulu olarak da tabir edilen avlanma izin kartı satışlarından elde edilen gelirler, av ve yaban hayatının gelişti- rilmesi maksadıyla kullanılıyor. Böylece, buradan elde edilen gelirlerin av ve yaban hayatına katkı olarak geri dönmesi sağlanıyor. DKMP Genel Müdürlüğü, yasadışı avla mücadele çalışmaları kapsamında 2014 yılında yaklaşık 4 milyon 861 bin TL idari para cezasının yanı sıra, tabiatta meydana getirdikleri zarar ve eksilmeden dolayı da 3 milyon 510 bin TL tazminat cezası uygulayarak toplamda 8,3 milyon TL ceza kesti. Ayrıca bu dönemde avda kullanılan araç ve gereçlerle, tabiattan yasadışı olarak almış oldukları ölü, yaralı veya canlı av ve yaban hayvanlarına da el konuldu. 2014 yılında yapılan kontrollerde av kabahati işleyenlerin avda kullanmış oldukları kabahatin konusunu oluşturan 6 bin 348 yaban hayvanına, bin 300 otomatik ve yarı otomatik yivsiz av tüfeğine ve 2 bin 929 araç ve gerece de el konuldu. com Köy-Koop Haber Şubat 2015 SAĞLIK Karın Ağrısı Hangi Hastalıkların Habercisi? »» Karın bölgesinde hissedilen ağrı kalp, akciğer veya safra kesesi gibi bazı hastalıkların habercisi olabilir. Uzmanlar, karnın üst orta bölümünde ortaya çıkan ağrı, geğirme, bulantı, kusma, erken doygunluk hissi, şişkinlik ve karnın gözle görülür şekilde şişmesinin dispepsi hastalığının semptomları olduğunu belirtiyorlar. Karın bölgesinde oluşan ağrıların önemli hastalıkların habercisi olabilir. Dispepsi de sıklıkla ilgili organların beyinden gelen ve beyine giden sinir uyarılarında artma, uyarılma eşiklerinde düşme veya sindirim kanalı organlarından beyinde ilgili merkezlere gelen uyarıların normalden farklı değerlendirilmesi hastalık semptomlarının sebebidir. Dispepsi, belirtileri varsa daha ciddi bir durumun varlığını ortadan kaldırmak için mutlaka doktora müracaat edilmelidir. Çünkü dispepsi geniş bir kavramdır, altında çeşitli hastalıklar gizlenebilir. 40 yaş üzeri, belirtileri ciddiye almalı Bazen kalp krizleri de dispepsiye benzer belirtiler gösterebilir. Bu şikayetler aniden başladıysa ve sizin için olağan dışıysa ayrıca nefes darlığı, terleme veya çeneye, boyna, kola yayılan ağrıyla birlikteyse derhal tıbbi yardım istenmelidir. Hızlı yemek yemek, lokmaları iyice çiğnemeden yutmak, yemek aralarında sık sık su içmek veya gazlı içecekleri fazla tüketmek nedenler arasında sayılırken, bu nedenler dışında önemli bir sebebi de bir kısım hastadaki nedensiz iç sıkıntısı varlığıdır. Dispepsi hastalığının ciddi zararlar vermemesi için yiyecek ve içeceklere dikkat edilmesi gerekiyor. Bir oturuşta çok fazla yemek yemeyin. Yemeği sakince tüketin. Lokmaları iyice çiğnemeden yutmayın. Aşırı kahve, çay, gazlı ve yağlı yiyeceklerden kaçının. Sigara ve alkol tüketimini kesin. Yemek yedikten hemen sonra uykuya yatmayın. Özellikle stresten kaçının ve stres yönetimini yaşamınıza iyi uygulayın. Doktorunuzun verdiği diyeti önemseyin ve verilen ilaçları aynı kombinasyonda düzenli olarak alın. A Vitamini Eksikliğini Dikkate Alın »» A vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet riskini artırabileceği belirlendi. ABD'deki Weill Cornell Tıp Fakültesi'nden araştırmacılar, diyabetin pankreastaki beta hücrelerinin ürettiği ve kandaki şeker düzeyini dengeleyen insülin hormonun yeterli salgılanmama- sı veya vücudun salgılanan hormonu etkili olarak kullanamamasından kaynaklandığını hatırlatarak A vitamininin pankreastaki beta hücrelerini harekete geçirdiğini belirtti. İki grup farede testler yapan araştırmacılar, ilk gruptakilerin genlerini değiştirdi ve bu hayvanların A vita- minini depolamamasını sağladı. İkinci gruptaki fareler ise besinlerden A vitamini aldı. A vitaminini depolayamayan farelerde beta hücrelerinin işlevini yitirdiği ve insülin üretemediği görüldü. A vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet riskinin artmasına yol açabileceğini vurgulayan araştırmacılar, bu vitaminin noksanlığının diyabetin tek nedeni olmadığına ancak sonuçların daha etkili tedavi yöntemlerine ışık tuttuğuna dikkati çekti. Dt. Coşkan ARAS İLK DEFA Dişeti Ameliyatı öncesi genç diş hekimi hastasına sorar: - Hanımefendi korkuyorsunuz ve titriyorsunuz, ilk defa mı ameliyat olacaksınız? Kadıncağız titrek bir sesle cevap verir: - Evettt, Doktorrr Beyy iilk defffa amelliyattt ollacağımm… Diş hekimi: - Korkmayın. Ben de ilk defa ameliyat yapacağım, ben korkuyor muyum? Hasta gevşeyip gülmeye başlar: - Ay Doktor, çok hoşsunuz, olur mu öyle şey… Bu sefer tüm klinik çalışanları yerlere yatar. Çünkü Dr. Selahi Bey’in söylediği şey doğrudur, bu onun eğitim sonrası ilk ameliyatıdır… (Not: Bu konuşma, 80’li yıllarda bir üniversite hastanesinde geçen gerçek bir olaydan alıntıdır.) 21 Çay Tiryakilerinin Dikkatine! »» Uzmanlar, günün her saatinde tercih edilen çayla ilgili önemli bir uyarıda bulundu. İşte kansere varabilecek kadar ciddi zararlara yol açan tehlikeler… Çay demlerken dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Dicle Üniversitesi (DÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Bükün, yüksek ısıya maruz kalan çayın insan sağlı üzerindeki etkilerine değindi. Çayın içerisinde tein ve tanenler içeren bir bitki olduğuna dikkat çeken Bükün, bu tein ve tanenlerin bitkilerin kendilerini korumak amacıyla salgılamış oldukları bileşikler olduğunu ifade etti. Çayın uygun bir yöntemle pişirilmemesinin bu bileşikleri aktifleştirdiğine işaret eden Bükün, bu durumunda kansere varabilecek zararlar oluşturarak olumsuz durumlara yol açtığını vurguladı. Bayat yani ağızda acılık hissi oluşturan çayların içilmemesi gerektiğinin de altını çizen Bükün, çayı fokurdayacak şekilde kaynatılmaması gerektiğini ve üstteki demliğe kuru çay koyup altındaki demlikte su kaynatma yönteminin tamamen yanlış ve zararlı bir yöntem olduğunu ifade etti. Siyah Çay Nasıl Demlenir? İyi bir çay demlemek her şeyden önce bir sanattır. Kullanılan mal- kalker ve klor maddeleri kesinlikle olmamasıdır. Çinlilere göre çay için ideal su, dağlardaki kaynak sularıdır. Çay bardaklarında kristal cam tercih edilmemelidir. Fincan kullanıyorsanız, içinin beyaz ve ince kenarlı olmasına dikkat edin. Böylece çayın tadının kokusunun ve renginin keyfini çıkarabilirsiniz. zemenin kalitesinin yanı sıra demleyenin ustalığı gerekir. Bugün iyi demli bir çay için çeşitli kültürlerin farklı yaklaşımları ve yöntemleri sözkonusu, ama üç prensip var ki bunlar belki bütün dünyadaki çay sevenler için geçerli. Birinci prensip, çayın kaliteli olması ve demliğin niteliği, en ideal demlikler porselen olanlardır. Bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, demliğin asla deterjan ile yıkanmaması, sadece sıcak su ile temizlenmesidir. İyi bir çayın üçüncü ayağı ise kuşkusuz kullanılan suyun bileşiminde Sertlik derecesi az olan sular, çay için daha müsaittir. Su kaynatılır, çaydanlık ateşten geri alınarak suyun fokurdaması durunca, boş demliğe sudan yeterince dökülür. Onun üzerine her fincan için bir çay kaşığı çay konur. İlaveten bir çay kaşığı çay fazladan konulması tavsiyeye değer. Çin çayları 2.5, diğer çaylar 5 dakikada dem alır. Hiçbir zaman 100 C'lik kaynar su çayın üzerine dökülmez. (Deniz seviyesinde 100 C'de kaynayan su, demliğe boşaltıldığı zaman yaklaşık 84 C olur. 5 dakikalık demleme süresi sonunda 74 C'ya düşer. 1000 m yükseklikte 97 C'de, 2000 m'de 93 C'de su kaynar) Çaydaki vitaminler için son derece zararlıdır. 5 dakikadan fazla demlenmeye bırakılan çaylar acılaşır. Güçlü Kemikler İçin Kuru Üzüm »» Uzman Diyetisyenler; kansızlığa, dişlere, dişetlerine iyi gelen kuru üzüm'ün kemik sağlığı için de tüketilmesinin faydalı olacağını belirtiyorlar. Uzmanlar, kuru üzümün sağlıklı kemik gelişimi ve kemik minerilizasyonunun oluşmasını sağlayan bor içerdiğini, bor madeni kimyasal bir element olup kalsiyum, fosfor ve magnezyumun metabolizmasına katkı sağlar ve sağlıklı kemik gelişimi ve beyin fonksiyonları için önemli bir element görevi üstlenmektedir. Kuru üzüm içerdiği demir minerali ile ülkemizde çok sık görülen anemi için tedavide ve oluşmasını engelleme de vazgeçilmez bir besindir. Enerji verirler. İçerdiği yüzde 70 fruktoz şekerinden dolayı karbonhidrat miktarı nedeni ile özellikle gebelik, emziklilik dönemde, çocukluk ve büyüme çağı dönemlerinde artan enerji ihtiyacını karşılamada sağlıklı bir besin alternatifidir. 100g 1 çay bardağı kuru üzüm yaklaşık 325 kalori enerji vermektedir” bilgisini veriyorlar. Kuru üzüm, zayıflığın hastalık olarak kabul edildiği durumda kilo aldırıcı olarak kullanılabilen bir besindir. Kabızlık sorunu yaşayan kişilerde bu şikayetin giderilmasında içerdiği karbonhidrat ve posa yardımcıdır. Göz, diş ve kemik sağlığı için çok faydalı bir besin özelliği taşımaktadır. Pektin yani lif içerikleri yüksektir. İçerdiği pektin ve lif sayesinde yavaş emilen karbonhidratları sayesinde kolesterol düşürücü, kardiyovasküler hastalıklarda faydalı etkileri vardır. Özellikle kolon kanserinde iyileştirici etkileri görülmüştür. İçerdiği tartarik asit sayesinde minerallerin emilimine yardımcıdır. Yine kolon sağlığı ve emilim mekanizmasında bağırsaklar üzerinde bu asit yardımcıdır. İçerdiği flavanoller sayesinde kanserin tedavisinde anti inflamatuar etki göstererir. Özellikle göze bağlı gelişen nörolojik disfonksiyon bozukluklarında tedavi edici olduğu görülmüştür. İçerdiği flavanoidler antioksidan özellikleri nedeni ile oksidatif stresin oluşmasını önlerler. Fitoöstrojen içerikleri sayesinde osteoporoz olan hastalarda iyileştirici etkileri vardır. Menapoz şikayetlerini azaltıcı fayda göstermektedir. İçerdiği triterpenler diş eti hastalıklarında iyileştirici etki sağlarlar. Tatlı besinlere alternatif olarak önerilebilecek bir kuru meyvedir. Yine tatlı yapımında şeker eklenmeden sadece kuru üzüm ile yapılan kurabiye ve kekler oldukça tatlı tadı hissettirebilmektedir. Bu sayede daha düşük kalori alınmış olur ve diyabetik tatlılarda kullanılabilir. Çikolata Yerine Keçiboynuzu Tüketin! »» Çikolata yerine yağ, kalori ve kafein miktarı daha düşük olan keçiboynuzunu tüketmeyi öneren uzmanlar keçiboynuzunun kilo kaybına yardımcı olduğunu da belirtiyor. Keçiboynuzunun çikolata yerine tüketilmesini öneren Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı şu bilgilere yer verdi: "Keçiboynuzu lifi 24 polifenolik bileşik içerir, bunlardan %26'sı flavonoidlerdir. Flavonoidler çok güçlü antioksidan özellik gösteren bitkisel bazlı bileşiklerdir. Keçiboynuzu aynı zamanda belirgin miktarda antioksidan bileşikler olan kuersetin ve mirisetin içerir. 1 adet orta/büyük boy keçiboynuzu yaklaşık 31 kaloridir." Keçiboynuzu çocuk felcini önlemede etkili Kandıralı:"Keçiboynuzu bir kim- yasal olan tanenlerden gallik asit içerir, analjezik, anti bakteriyel, anti alerjik, anti viral, antioksidan ve antiseptik özellik gösterir. Gallik asit çocuklarda çocuk felcini önlemede ve tedavide etkilidir. Keçiboynuzu sindirimi düzenler ve kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Hem çocuk hem de yetişkinler- de 15-20 grama kadar keçiboynuzu ishal tedavisinde kullanılır. Keçiboynuzu kafein içermediği için yüksek tansiyonu olan bireyler tarafından da kullanılabilir. Keçiboynuzunun düzenli kullanımı akciğer kanserini önlemede yardımcıdır. E vitamini içeriği ile öksürük, grip, anemi ve osteoklazi tedavisinde yardımcı olur. Fosfor ve kalsiyum zenginliği sebebiyle osteoporoza (kemik erimesi) karşı savaşır. Keçiboynuzu çikolataya karşı süt içermeyen bir alternatif olarak laktoz intoleransı veya süt alerjisi olanlara için kullanılır. Çikolataya göre yağ, kalori ve kafeinden düşüktür, bu anlamda kilo kaybınada yardımcı olur. 22 Şubat 2015 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER ŞUBAT-MART 2015 TARIM FUARLARI TAKVİMİ ŞUBAT AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Bazı ılık bölgelerde illkbahar ekimleri için toprak işlemesi yapılır. Kaymak bağlamış ekili tarlalar tırmık ve kazayağı ile kırılır ve toprak kabartılır. Fazla kabarık ve kesekli tarlalar ise loğlanır. Hafif ve süzek topraklar için mutlaka suni gübreler ve çiftlik gübreleri verilmelidir. b) İklimi ılık bölgelerde çavdar, arpa, bezelye, bakla gibi çeşitlerin ekimi yapılır. 18.02.2015 - 21.02.2015 KONYA HAYVANCILIK 2015 3. Hayvancılık, Çiftlik Ekipmanları ve Süt Endüstrisi Fuarı Konya Tohum 2015, Konya Sulama Teknolojileri ve Bitki Besleme Fuarı 2015, Konya Tavukçuluk, Kümes Hayvanları ve Ekipmanları Fuarı 2015 ve KET 2015 Fuarı ile eş zamanlı. KTO-TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi 26.02.2015 - 01.03.2015 BALIKESİR TARIM FUARI 2015 Balıkesir Tarım Hayvancılık ve Gıda Fuarı Tarım, Tarım Teknolojileri, Hayvancılık, Balıkçılık, Zeytin İşleme Teknolojileri, Süt Endüstrisi Atlas Fuarcılık - Balıkesir 25.02.2015 - 28.02.2015 ANFAŞ FOOD PRODUCT 22. Uluslararası Gıda İhtisas Fuarı Gıda, Gıda İşleme, İçecek, Teknoloji ve Endüstrileri Yiyecek Ürünleri, Ambalaj ve Ekipmanları c) Ekimi yapılan sulak tarlalarda ilk cansuyu verilir. e) Özellikle turunçgillerin hasadı devam eder. Ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Yaz için depolama da yapılır. SEBZECİLİK a) Seralarda turfanda sebzeler hasat edilmeye başlanır. b) Sıcak yastıklara sebze tohumları ekilir. Bazı bölgelerde ay sonuna doğru fideler bahçeye alınabilir. Kışlık sebzelerin ılık bölgelerde hasadı devam eder. c) İlkbaharı erken gelen bölgelerde yazlık sebze ekimi için toprak işlemesi yapılır, gübrelenir. d) Sera ve sıcak yastıklarda sulama, çapalama ve ayıklama (sereltme) işleri yapılır. e) Çeşitli zararlı ve hastalıkla mücadele yapılır. f) Seralardan elde edilen ilk turfanda sebzeler ambalajlanarak piyasaya sevkedilir. d) Ambarlarda gerekli muhafaza ve mücadele işleri devam eder. Tohumluklar ayrılarak temizlenir, ilaçlanır. Ekime hazır duruma getirilir. MEYVECİLİK a) Fidan çukurları açılır, toplu meyvelik kurulacak sahalar sürülür ağaç dipleri kabartılarak gübrelenir. b) Mutedil bölgelerde ay ortasına kadar fidan dikimleri devam eder. Fidan sökümü ve katlaması yapılır. c) Her türlü meyvelerde (ılık bölgelerde) budama çalışmaları başlar ve devam eder. d) Çeşitli zararlı ve hastalıklarla kış mücadelesine devam edilir. BAĞCILIK a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde derin belleme (Krizma) yapılır, gübrelenir. b) Köklü ve köksüz asma çubuğu dikimi devam eder. c) Budama yapılmaya başlanır. d) Bağlarda kış mücadelesi yapılır. Omcalar bordo bulmacası ile yıkanırlar. HAYVANCILIK a) Hayvanlar ahırda olduklarından temizlik ve dezenfeksiyona önem verilir b) Çeşitli yemlerle hayvanlar ahır beslemesine tabi tutulur. Çeşitli bakım işleri yapılır. c) Doğumlar başladığından gerekli tedbirler alınır. Yavrular için özel bakım ve besleme yapılır. d) Havanın uygun olduğu günlerde hayvanlar meraya çıkarılır e) Hayvan hastalık ve zararlarına karşı koruyucu aşılar ve ilaçlar uygulanır. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde temizlik işleri ve havalandırma devam eder. b) Kuluçka mevsimi başlayacağından gerekli tedbirler alınır. c) Kümeslerde tane ve suni yemler verilerek dengeli beslenmeleri sağlanır. d) Çeşitli koruyucu aşılar devam eder ve ilaçlar verilir. ARICILIK a) İklimi uygun yerlerde yavaş yavaş arılar dışarı çıkarılırken, soğuk bölgelerde ise arılar içerde olduklarından havalandırma işleri dikkatle yapılmalıdır. b) Soğuk bölgelerde şerbet verilmelidir. c) Oluşabilecek hastalık ve zararlılarla mücadele edilir. 05.03.2015 - 08.03.2015 ANFAŞ FOOD PRODUCT FOTEG İstanbul 2015 12.Gıda İşleme Teknolojileri Uluslararası İhtisas Fuarı Gıda İşleme Teknolojileri Ve Ekipmanları, Katkı Maddeleri, Ambalajlama ve Lojistik, Teknolojileri, Unlu Mamul Teknolojileri, Gıda Güvenliği ve Hijyen 10. Uluslararası Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı- İZMİR 12-15 Şubat 2015 Anfaş Antalya Fuarcılık 11-15 Mart 2015 - DENİZLİ HKF Fuarcılık-Yeşilköy 05.03.2015 - 08.03.2015 AEGEANAGRI 2015 11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı 6. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı Expolink Fuarcılık-Milas Tariş 05.03.2015 - 08.03.2015 MERSİN AGRODAYS Mersin 10.Tarım Gıda ve Hayvancılık Fuarı Tarım, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Gıda Makineleri, Seracılık, Hayvancılık, Sulama 11.03.2015 - 14.03.2015 Çukurova Gıda GIDA - TEK FUARI ▶▶ 8 Ocak 2015 Tarihli ve 29230 Sayılı Resmî Gazete, İmalatçıİhracatçıların, Şekerli Mamul İhracatı Karşılığında C Şekeri Taleplerinin Karşılanması Şartları ve Uygulama Esaslarına Dair Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda İşleme, Unlu Mamuller Teknolojileri, Depolama, Soğutma, Taşıma ve Mağaza, Market Ekipmanları Tuyap Fuarcılık-Adana 11.03.2015 - 15.03.2015 AEGEANAGRI 11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... ▶▶ 31 Aralık 2014 Tarihli ve 29222 Sayılı Resmî Gazete, Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik ▶▶ 8 Ocak 2015 Tarihli ve 29230 Sayılı Resmî Gazete, Tıbbi Sülük (Hirudo Verbana) 2015 Yılı İhraç Kotasının Tahsisi Hakkında Tebliğ (No: 2015/1) Forum Fuarcılık-Mersin Yenişehir Orion Fuarcılık-Denizli ▶▶ 30 Aralık 2014 Tarihli ve 29221 Sayılı Resmî Gazete, Sebze ve Meyve Ticareti ve Toptancı Halleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik ▶▶ 31 Aralık 2014 Tarihli ve 29222 Sayılı Resmî Gazete, Türk Ürünlerinin İhracatının Arttırılmasına Yönelik Teknik Mevzuatı Hazırlayacak Kurumların Belirlenmesine İlişkin Kararın Ekinde Yapılan Düzenlemenin Duyurulması Hakkında Tebliğ (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2015/25) Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Ambalaj Tarım , Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri, Süt Endüstrisi Mevzuat Prof.Dr. Erkan REHBER • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com ▶▶ 14 Ocak 2015 Tarihli ve 29236 Sayılı Resmî Gazete, Bazı Tüketici Ürünlerinin Tehlikeli Kimyasal Madde İçeriğine Yönelik Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Tebliğ ▶▶ 17 Ocak 2015 Tarihli ve 29239 Sayılı Resmî Gazete, Lisans Alarak Faaliyet Gösteren Depolarda Muhafaza Edilen Tarımsal Ürünler İçin Kira Destekleme Ödemesi Yapılması Hakkında Tebliğ (No: 2014/62) ▶▶ 17 Ocak 2015 Tarihli ve 29239 Sayılı Resmî Gazete, Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2011/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/6) ▶▶ 21 Ocak 2015 Tarihli ve 29243 Sayılı Resmî Gazete, 2015/7183 Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketince Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliğine Bağlı Bölge Birliklerine Ortak Olan Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Kefaletiyle veya Doğrudan Esnaf ve Sanatkârlara Kredi Kullandırılmasına Dair Karar ▶▶ 21 Ocak 2015 Tarihli ve 29243 Sayılı Resmî Gazete, 1081 Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimine İlişkin Karar ▶▶ 22 Ocak 2015 Tarihli ve 29244 Sayılı Resmî Gazete, 2014/7201 T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Karar ▶▶ 28 Ocak 2015 Tarihli ve 29250 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2014/43)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2015/5) Köy-Koop Haber Şubat 2015 SPOR-TARIM BULMACA 42.195 Metre Koşabilirsiniz! 23 »» Tarihte anlatılan hikâye şudur: M.Ö. 490’da Yunanistan’ın Marathon ovasında Atinalılar ile Pers (İran) orduları arasında büyük bir savaş yapılmıştı. Yenilgiye uğrayan Persler gemilerine sığınıp denize açılınca, Atinalı General Miltiades kazandıkları zaferi Atina’ya bildirmek için hızlı koşan bir adamını görevlendirdi. Daha önce Sparta’ya da koşarak zafer haberini götürüp geri dönen Phedipides, Atina’ya kadar koştu. Şehre vardığında bir adım atacak hali kalmadığından, “zafer bizimdir” deyip öldü. Onun anısına, 1896 yılında yapılan ilk olimpiyatlardaki en uzun koşunun adının, “maraton” olarak kullanılması kabul edildi. İlk önce 40 km olarak koşulan yarış, 1924 yılından sonra 42.195 m olarak değiştirildi. Maraton koşan üst düzey sporcuların, zamansal olarak dünya çapındaki dereceleri 2 saat ile 2.30 saat arasında sıralanmaktadır. Bu kadar uzun bir mesafeyi koşan en yaşlı insanın 101 yaşında olduğunu söylersem, çoğunuz için imkânsız gibi görünebilir. Hintli Fauja Singh’e ait olan bu en yaşlı maraton koşan rekoru halen kırılamamıştır. Ve en genç rekoru da bu mesafenin yarısı olan yarı maratonda koşan Amerikalı 6 yaşındaki Keelan Glass’a aittir. Ülkemizde de maraton koşan ve uluslararası başarılara sahip bir çok koşucu vardır. Türk maratoncularının en ünlüsü İsmail Akçay’dır. 1964-1965 yıllarında Türkiye Maraton Şampiyonu olan İsmail Akçay, 1967 Balkan Maraton Şampiyonluğunu,1967 Amerika (Las Vegas) Maratonunda ikinci, 1967 Akdeniz ve Balkan yarışmalarında ikinci, 1968 Meksika Olimpiyatlarında ve Milletlerarası Tokyo Maratonunda dördüncü, 1969 Dünya Maraton Yarışmasında da ikincilik kazandı. Türkiye’deki diğer ünlü maratonculardan bazılarının isimleri şunlardır: Ali Karaduman, Mustafa Kaplan, Ahmet Aytar, Behzat Akdeniz, Haydar Erduran, Hüseyin Topsakal, Hüseyin Aktaş, İsmail Akçay, İsmail Karagöz, Sadık Salman, Mehmet Terzi, Veli Ballı, Mehmet Yurdadön. Ülkemizde yapılan uluslararası nitelikteki en önemli maraton yarışı ise, ilki 1979’da düzenlenen Asya-Avrupa Maratonudur. Maraton zor bir koşu ve inanılmaz bir deneyimdir. Bu inanılmaz deneyim aynı zamanda bedeni de inanılmaz tüketir. Kaba bir ölçüyle, bir maraton koşucusu, koşu esnasında ortalama üç bin kilo kalori kadar enerji TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 12 Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü adnanyahsi35@hotmail.com harcar. Bu miktar, on saat balta ile odun kıran birinin harcadığı enerjiye eşittir. O yüzden maraton koşanlar,1 yıl içinde 3-5 den fazla maraton koşmamaya çalışırlar. Çünkü her maraton yarışından sonra, bedenin kendini toparlaması için uzun bir süreç gerekir. Dünyanın her yerinde, her yıl binlerce insan, ilk defa maraton koşmak için mücadeleye girişiyor. Maraton yarışı, koşucuların çoğu için en uzun ve en zor yarıştır. Ancak maratonu bitirmek için üst düzey atlet olmak gerekmez. Hatta çok atletik olmanız bile gerekmiyor. Ancak doğru ve sistemli bir şekilde antrenman yaparak hazırlanmanız, doğru tempoda koşmanız ve yarış günü yasayacağınız zorluklara göğüs germek için gerekli istek ve inancınızın olması gerekir. Gerçekten de hazırlık için gerekli zamanı harcayan herkes, maraton koşabilir. Sadece sabırlı ve disiplinli olmak önemlidir. Maraton koşmak için asla yaşınızın geçmiş olabileceğinize dair bir düşünceyi aklınıza getirmeyin. Hangi işle uğraşıyorsanız, nerede yaşıyorsanız tüm bunları bir yana bırakıp maraton koşmayı kafanıza taktıysanız yapmanız gerekenler şunlardır: • Önce tam bir sağlık kontrolünden geçin. Fazla kilonuz varsa atın. • Beslenme bilginizi artırın. • Fırsat buldukça uzun mesafe yarışı seyredin. • Yaşadığınız yerde bu konuda uzman antrenör varsa iletişime geçin. • Haftada en 4 gün antrenman yapacak şekilde hayatınızı programlayın. • Sınırlarınızı bilin ve asla gereğinden fazla zorlamayın. Avlanma Dersi! Baba yamyam, genç oğluna avlanmayı öğretmek için ormana götürmüş. Epey dolaştıktan sonra, orta yaşlarda safari yapan bir kadını görmüşler. Baba oğluna bak oğlum avına sessizce yaklaşarak, oku şu şekilde atacaksın, diye öğütler vermeye başlamış. Oğlu tecrübesini denemek için okunu germiş, tam atacakken baba birden oğluna, sakın oku atma! diye seslenmiş. Oğlu, niye? diye sormuş. Baba cevaplamış: -Oğlum bunu eve götürelim, anneni yiyelim!!! Genç yamyam avını babasının tembihlediği gibi avlamış. Avı evelerine götürüp hep beraber bir güzel yemişler. Baba yamyam ile oğlu bir zaman sonra ormana dönüp tekrar avalanmaya koyulmuşlar. Soldan Sağa 1- Çin’in Fujian ve Zheijang bölgelerinde yetiştirilen, tomurcuk ve yapraklarından elde edilen son dönemin popüler içeceği...Tibet Sığırı 2- Saha... Tropik bir meyve. 3- Kilometre... Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi... Doğal gazda bol bulunan bileşik 4- Asya’da bir ülke... Argoda parasız... Yüzyıl 5- Nesnelere renk vermek ya da onları dış etkilerden korumak için kullanılan renkli özdek... Alacakaranlık 6- İspanya’da bir şehir... Gemici yamağı 7- Mağra... İsim... Fikir 8- Efelek... Temiz, dürüst ataların soyundan gelen kişi 9- Yol yiyeceği, erzak... Bir nota... Bir kürk hayvanı 10- Çok gerekli, vazgeçilmez... Daimi, kalıcı 11- Güneş tanrısı... Bir sebze 12- Bir Yunan adası... Ekseni boyunca delik silindir. Yukarıdan Aşağıya 1- Fasuyle, nohut gibi türleri kapsayan bitki familyası 2- Bir meyve... Ribonükleik asit... Mikroskop camı 3- Hayıflanma ünlemi... Göçebelerin konak yeri... Sarı renkli, büyük bir çeşit yabanî arı 4- Kokulu tohumu hamur işlerinde ve rakı yapımında kullanılan bir bitki... Bir soydaş ırkımız... 5- Bağış 6- Denizli’nin bir ilçesi... İsim... Beyaz 7- Yüksek sesle bağırma... Bir haber ajansımız... Boyun eğen 8- Bir şaşma ünlemi... Argoda terbiyesiz... Ağacın kolları... Radyumun simgesi 9- Söz... Yonga 10- Lüks tekne... Kadın... Karışık renkli 11- Namzet... İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı 12- Tahıl ambarımız. Bir süre gezindikten sonra, gene safari yapan sarışın güzel bir genç kıza rastlamışlar. Doç.Dr. Gökhan GÜNAYDIN Yayınevi: Tan Kitabevi Yayınları Türkiye tarımının sorunlarını en iyi bilen araştırıcı ve bilim insanlarının başında gelen Gökhan Günaydın, Tarım ve Kırsallıkta Dönüşüm’de bu son aşamayı derinliğine inceliyor. Bu kitap, bir yandan, AB içinde tarıma dönük politikaların gelişimini ve buradaki değişmelerin Birliğe sonradan katılan ülkelerin tarımlarını nasıl biçimlendirdiğini inceliyor. Öte yandan da, AB’nin tarım politikalarındaki eğilim ve dönüşümlerin Türkiye?nin tarımına ve kırsalına nasıl transfer edilmekte olduğunu, etkileriyle birlikte araştırıyor. AB-Türkiye ilişkileriyle, Türkiye tarımının sorunları, seçenekleri ve kaderiyle ilgilenen herkes için Gökhan Günaydın’ın bu kitabı, vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.” Korkut Boratav Dünyanın farklı yerlerinde, çok ünlü maraton yarışlarına iştirak eden binlerce insanı görünce, akla gelen “neden olmasın?” sorusudur. Aynı soru sizin için de geçerliyse bir kere denemekten ne çıkar? Dünyanın en ünlü, efsanevi atletlerinden Çek Emil Zotopek’in şöyle bir sözü vardı: “Aslında biz kendimizi diğerlerinden ayırırız. Eğer bir şeyler kazanmak istiyorsan 100 metre koşmalısın. Yok, eğer bir şeyleri tecrübe etmek istiyorsan maraton koşmalısın.” O zaman yapmanız gereken basit: “koşun” Spor dolu günler sizinle olsun… Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Başka Bir Hayvancılık Mümkün Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu sorulara cevap arıyor.