İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN
Transkript
İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN
İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN Cumartesi, 16 Ocak 2010 20:27 “Geldim ya resullulah geldim. Garip bir kuş gibi huzuruna geldim. Dünyanın yalancılığından kaçıp huzuruna geldim. Al benide ey resulll albenide. Garibim yetimim senin gibi ey resul ne annem var başımı okşayan ne bir yarenim var al benide ey resullulah” diyordu… O kadar çok dilemişti ki Rabbinden kutsal topraklara gitmeyi. Rabbi duasını kabul etmişti. Kırk yaşındaydı. Tek duası En sevgiliye gidebilmekti. Rabbi onun hiç beklemediği bir anda en umarsız en yalnız anında ve en büyük imtihanında duasına icap etmişti. Yalnızdı, o kadar yalnızdı ki yanında ne kızı vardı nede eşi. Hiçbiri anlamıyorlardı, Sema Hanımın kayboluşunu yalnızlığını göremiyorlardı. Ancak her şeyi gören Allah, bir karıncanın bile yürürken çıkardığı sesi işiten Allah onun yalnızlığını da biliyordu duasını da duyuyordu. En ağır imtihanlarda bile “Allah’ım Resulüm Üstadım ben kendimi size bıraktım, Sen ki her şeyi yaratan Rabsin. Her şey senin “ol” emrinle olur. yarab bu fakir kuluna da kutsal topraklarına gidip resulünü görmeyi nasip et” derdi. Aslında gidecek durumda değildi. Yani geçim sıkıntısı çekerken ve eşide işsizken aslında biraz imkânsız gibiydi Mekke topraklarına gidebilmek. Üstelik çoğu zaman yiyecek ekmek bulamazken bir hayaldi Resulün makamına gidebilmek… Ancak O kâinatı ve tüm yaratılmışları yaratan Allah’tan diliyordu. Sema Hanım yine bir gün içindeki resul aşkıyla yanarken telefon çaldı. Telefon çok uzaklardan memleketinde ki kardeşinden geliyordu. Kardeşinden gelen telefonu açan Sema Hanım hıçkırıklar içinde sadece “evet, elbette elbette ona gözüm gibi bakarım her ne dese yaparım, bana bu anı yaşatan Allah’a yemin olsun ki onu sırtımda bile taşırım. Yarab sen ne büyüksün sen ne kadar şefkat dolusun elhamdülilillah rabbim elhamdülillah Yarab yemin ederim ki sen tüm dualara icap eden Mucipsin sen olmazları olur yapan ilahımsın” diyerek ağlıyordu. Annesinin hıçkırık seslerine gelen kızı korkarak sorar “annecim ne oldu ne olur ağlama” diyordu. Sema Hanım hıçkırmaktan ve ağlamaktan konuşamıyordu. Kızına sarılıp “Allah’ın Habibi benide çağırdı. Gidiyorum kızım Muhammed Mustafa’nın huzuruna gidiyorum” diyerek ağlar. Biraz sakinleşince merak içinde ona bakan kızına her şeyi anlatmaya başlar Sema Hanım - Oldu yavrum dualarım kabul oldu. Dayın aradı. Patronunun annesi umreye gitmeyi çok istiyormuş. Ancak çok yaşlı olduğundan ve yürüyemediğinden tek gidemiyormuş. 1/5 İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN Cumartesi, 16 Ocak 2010 20:27 Patronuda çok yoğun olduğundan götüremiyormuş. Annesi umreye gitmeyi çok istediği için; güvenilir bir bakıcı arıyorlarmış. Dayın da beni söylemiş patronuda kabul etmiş. Der ağlayarak. Sema Hanım tüm hazırlıklarını yaparak yaşlı kadını almak ; için memleketine gider. Gidişi pek hoş karşılanmaz etraf çevrelerinde ancak eşinin rızasını almıştır bu kutlu yolculuk için. Tüm masrafları üstlenen yaşlı kadın Sema Hanımı görünce “Gel bakalım deli âşık” der ; gülerek. Sema Hanım “teyzecim Allah sizden razı olsun” der ellerine kapılarak… Bir gün sonra umre yoluna çıkılacaktır. Ve hem Sema Hanım hem de Firdevs Hanım oldukça heyecanlıdır. O gün ikiside sabaha kadar heyecandan uyuyamaz. Gerçi kim uyuyabilir ki bir gün sonra Muhammed Mustafa’nın Allah’ın Habibinin karşısına çıkılacakken. İki hanım aralarında konuşurlar. Firdevs Hanım daha öncede çok kez gitmiştir umreye ancak bu kez bir âşık refakat edecekti ona. Hem de Âlemler sultanının çağırdığı bir âşık… Sema Hanımın gözünden yaşlar dinmiyordu bir türlü sanki bir rüyaydı yaşadıkları. Güneş gecenin tüm hükmünü silerken ışık hüzmeleriyle gün yavaş yavaş ağarıyordu. Vakit vuslat vaktiydi. Vakit aşığın maşukuna ulaşma vaktiydi… Biraz buruk birazda yıkıktı Sema Hanım. En sevgiliye giderken tüm sevdiklerinden yoksundu… Daha önce hiç yaşamadığı bir ruh haliyle yola çıkarken sıkı sıkı tutuyordu Firdevs Hanımın tekerlekli sandalyesini. Havaalanından uçağa binerken kim bilir belki oda çok isterdi kendisine sallanan bir eli… Uçak kutsal topraklara inene kadar hiç dinmedi gözyaşları. Uçak tekbir sesleriyle iner Mekke topraklarına.Otel kabenin tam karşısındadır. Kâbe’yi tam karşısında gören Sema Hanım “Yarabbi! Sana milyonlarca kez şükürler olsun. Resulünü bir gece vakti yatağından alıp miraca yükselten ey Rabbim benide bu fakir kulunuda hayal bile edemeyeceği bu mutluluğa erdirdiğin için sana ne kadar şükretsem yine azdır rabbim” der. Bavullarını otel odasında bırakır bırakmaz hiç , dinlenmeden akşam namazı için Kâbe’ye giderler. Firdevs Hanım Sema Hanımın gözlerine bakarak “kızım senden bir ricam olacak eğer nasıl yaparım teyze dersen seni anlarım ama eğer yaparsan da ömrüm yettiği sürece duacın olurum” der. Sema Hanım “senin isteğini nasıl yerine getirmem sen beni Efendimize getirdin.” der. Yaşlı kadın ağlayarak “kızım ben çok kez umreye geldim ancak yürüyemediğim için de Efendimizin saklandığı Sevr mağarasına hiç gidemedim. Biliyorum senden istediğim oldukça zahmetli yorucu bir istektir.” “O nasıl söz teyzecim elbette gideriz seni sırtımda taşırım yinede götürürüm” der. Firdevs Hanım, Sema Hanıma bildiği her yeri 2/5 İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN Cumartesi, 16 Ocak 2010 20:27 gösteriyor anlatıyordu. Sema Hanım gidilecek her yerde sanki Efendimizle karşılaşacakmış gibi onun kokusunu duyuyordu.Havanın çok sıcak olmasından dolayı Firdevs Hanım yaşlılıktan olsa gerek pek dayanamıyor vücudu yorgun düşüyordu. Sema Hanımsa yorulmak nedir bilmiyordu Efendimizin doğup büyüdüğü bu şehirde. Yıllardır hiç görmediği halde özlemini duyduğu bu yerlerin her köşesini gezmek Efendimizin adım attığı her yere oda adım atmak istiyordu. Akşamları Kâbe başka bir farklıydı. Otelin camından izlerken Kâbe’yi Efendimizi hayal etti. Kim bilir Belkide oradaydı. Beyaz sakalı, zarif endamıyla tavaf eden ümmetinin arasındaydı. Gülümseyerek izliyordu… Sema Hanım Firdevs Hanımın hem tüm bakımını yapıyor hem de umre görevinde ona yardım ediyordu. Bu kutlu yolculukta ikiside birbirine ; bir dost bir yaren olmuşlardı. Firdevs Hanım daha önceleri çok kez umreye ve hacca gelmiş olmasına rağmen, bu seferki umresinde ilk kez geliyormuşçasına heyecanlı idi. Mekke’de ibadetle geçen dört günün ardından nihayet sıra: Efendimize hicret ettiğinde kucak açmış Medine’ye gelir. Tabi Medine’ye gitmeden uğranılacak bir durak daha vardır. Âlemler sultanının Mekkeli müşriklerden kaçarken saklandığı, girişine örümceklerin kuşların yuva yaptığı Sevr mağarası. Sevr mağarasına bulunduğu coğrafi konumundan dolayı ulaşmak çok kolay değildir. Oldukça dik bir yamaç çıkıldıktan sonra karşılar sizi Sevr mağarası. Firdevs Hanım yürüyemediğinden dolayı daha önce hiç ziyaret edememişti bu kutlu mekânı. Aslında Sema Hanıma da zahmet vermeyi istemiyordu. Ancak o mağaraya gidip havasını teneffüs etmeyi de çok istiyordu. Sevr dağının önüne geldiklerinde Sema Hanım Firdevs Hanımı tekerlekli sandalyesinden kaldırmak için eğildiğinde Firdevs Hanım “kızım, ben vazgeçtim oraya kadar nasıl taşıyacaksın? Gel bırak beni. Sen ziyaretini yap ben beklerim. Sen gelince bana anlatırsın birde adımı o mağarada anarsan tam olur işte. Haydi, indir beni yoksa nasıl taşıyacaksın onca yolda beni” der buğulu gözleriyle. Sema Hanım Firdevs Hanımın gözlerine bakarak sadece “aşk ile…” der. Ve “vira bismillah” deyip sırtlanır Firdevs Hanımı… Dağın yamaçlarını çıkarken ılıktan bir rüzgâr eser Sema Hanımın terlemiş suratına. Yük yol uzadıkça ağırlaşır derler. Lakin Sema Hanımın yükü hafifliyordu. 3/5 İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN Cumartesi, 16 Ocak 2010 20:27 Firdevs Hanımın ağırlığını hissetmiyordu bile. Üstelik hızına da kimse yetişemiyordu. Sevr mağarasının önüne geldiklerinde içeri girerken bayağı zorlandılar. O kadar dar diki girişi anca birkaç kişinin yardımından sonra girebilmişti içeri Firdevs Hanım. Ve girer girmez “Elhamdülillah Rabbim ’’ diye haykırmıştı. Sema Hanım “ey Allah’ın habibi demek sen müşriklerden kaçmak için buraya saklandın. Burada oturdun arkadaşın en sadık dostun Ebu Bekir’le… Seni çok sevdiğin şehrinden kaçıran müşriklere göstermeyen Allah’a binlerce kez şükür olsun. Yarabbi sen hiç şüphesiz ki yakaran kuluna isteğini verensin. Sen cömertlilerin en cömertlisisin ’’ der ağlayarak… Hıçkırıklar içinde ağlarken duyduğu gül kokusu sanki büyülemiştir onu. Sanki karşısında efendimiz duruyordu. Öyle ki Firdevs Hanım “ Kızım sende duyuyor musun bu gül kokusunu ’’ der “ Daha önce hiç bu kadar güzel kokan bir koku almadım ben’’ der. Medine yoluna çıkmak için ayrılırlar Sevr mağarasından ve deyim yerindeyse sanki sarhoş gibi olmuştur iki yaren. Otobüs Medine için hareket ettiğinde Sema Hanımın heyecanı dahada artar. Tam dört gün Allah Resulünün bulunduğu Medine şehrinde kalacaklardı. Âlemler Efendisinin makamına gideceklerdi.Otobüsteki yolculuk boyunca hep o anı hayal etti. Medine şehrine vardıklarında Firdevs Hanım “işte geldik deli âşık işte geldik” dedi Sema Hanıma bakarak. Ve devam etti “kızım beni otel odasına bıraktıktan sonra sen tek git Allah Resulünün huzuruna. Ben biraz odada dinleneyim. Sabah yine beraber gideriz” der. Sema hanım çok ısrar ettiyse de beraber gitmeye ikna edemez. Biraz çekingen biraz ürkek yürümeye başlar Ravza-i Mutahhara yolunda. Güneş son ışıklarını yayarken yeryüzüne, mermer zeminin üzerindeki direkler aydınlatıyordu Ravza-i Mutahhara’yı. Sema Hanım kapıdan içeri girer yıllardır özlemini duyduğu Efendimizin kabrinin yanında ağlayarak konuşmaya başlar “Selam sana ey Allah’ın nebisi ezel sabahından mahşer gününe kadar salât ve selam sana olsun ey Allah’ın Habibi vahyin emin temsilcisi. İşte geldim tüm günahlarıma rağmen huzuruna geldim Efendim. Anam babam evladım her şeyim sana feda olsun.” Der ağlayarak. Yere oturduğunda gözlerini kapar Efendimiz karşısındadır. Gülümseyerek ona bakıyordur Sema Hanımsa sadece “anam babam sana feda olsun Ey Allahın Habibi” diyordu. 4/5 İNŞAALLAH Derse Yakaran İnşa Eder YARADAN Cumartesi, 16 Ocak 2010 20:27 Yanındaki bayanın ona bir şey sormasıyla ilkilen Sema Hanım kendine geldiğinde secdeye kapılarak “ey Rabbim salât ve selam eyle o eşsiz nebiye! Öyle salât etki Rabbim; doldursun göğü ve yeri, parlayan şimşeklerle buluttan boşanan yağmurlar gibi…”diye dua ediyordu. Hiç ayrılmak istemiyordu oradan. Ancak Firdevs Hanım tekti yanına gitmeliydi. Firdevs Hanımın yanına gittiğinde eline kapılarak “teyzecim Allah senden razı olsun. Senin sayende geldim bu kutlu topraklara. Senin sayende bende umre yaptım Allah senden razı olsun” der. Firdevs Hanım “kızım seni Allahın resulü bizzat kendi çağırdı ben sadece vesileyim. Buraya gelmeden seni hiç tanımadan sürekli rüyamda görüyordum Efendimizi elinde senin resmin bana “eğer umren kabul olsun istiyorsan bu kişiyi bul ve onunla gel umreye” diyordu. Ben sadece vesileyim …” der. Ve ekler: İnşallah derse yakaran inşa eder yaradan… 5/5