banka ve sermaye piy.gün.konu. 11 giriş mali sistem
Transkript
banka ve sermaye piy.gün.konu. 11 giriş mali sistem
BANKA VE SERMAYE PİYASASINDA GÜNCEL KONULAR -1Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bugün Türkiye’deki bir insanın günlük yaşamında duyduğu sözcükler arasında “param yetmedi”, “bankaya gittim”, ”kredi kartı ile ödedim”, “yine mevduat faizleri düşmüş, ne yapsam ki?”, “borsa alıp başını gidiyor”, “galiba döviz yükselecekmiş” epeyce yer tutuyor. Gazeteleri açan herhangi bir kişi, buna benzer ifadelerin yanında bir de “cari açık artmış”, “sıcak para bütün bunlara yol açıyor!”, “para talebi yeterince artmıyor”, “ekonomi canlanmıyor, eğer öyle olsaydı toplam kredi talebi artardı”, ve nihayet “Brezilya’da seçim nedeniyle ortaya çıkan tartışmalar, acaba bu ekonominin dengesini bozup, Arjantin’in durumunu daha da güçleştirebilir mi? Acaba böyle bir gelişme olursa bundan Türkiye ekonomisi olumsuz yönde etkilenir mi? ” başlıklara ya da tümcelere rastlayabilir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • İlk gruptaki ifadeler kişilerin davranışlarıyla ilgili… “Mevduat faizleri düşmüş” diyen insan, gelirinden artırdığı kısmı ne yapacağını düşünüyordur. Bunlar birey (kişi, aile, firma) düzeyinde geçerliği olan kavramlar. Bunlara mikro değişkenler diyoruz. Öte yandan “cari açık artmış” denildiğinde Türkiye’nin belli bir dönemde (aylık, üç aylık, yıllık) kazandığı dövizler ile döviz harcamaları arasındaki farkın, ikincisi lehine bozulduğundan söz ediliyor. Bu ise bütüncül bir kavram. Kişiyle ilgili değil, ama hepimizle ilgili. Bu tür kavramlara makro büyüklükler diyoruz. Bir de üçüncü grup var: Güney Doğu Asya ülkeleri ya da Rusya’da olup bitenlerle Türkiye arasında ilişki kuruyor… Bunlar ise uluslararası boyutta kavramlara gönderme yapıyor. Bunun anlamı Türkiye'nin artık bir açık ekonomi olduğu. Yani Türkiye'deki iktisadi olayları açıklamada iç değişkenler artık yetmiyor. Küreselleşme (Globalization) buna yol açan önemli bir neden… MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Doğal olarak tüm bunlara günümüzde yaşanmaya bağlanan Amerika’da başlayan ve Avrupa’da ve Asya’da da etkileri görülen ve tüm dünyayı tehdit eden küresel krizin hem bireysel ve hem de ekonomik etkilerini eklemek yerinde olacaktır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Burada akla üç soru geliyor: 1) Bundan 20 yıl önce, Türkiye’de, bu tür kavramlar günlük yaşamda pek kullanılmazdı. Nasıl oldu da bunlar günlük dilimizin bir parçası haline geldi? 2) Sözü edilen makro büyüklüklerin bizlerin günlük yaşamı açısından bir anlamı var mı? 3) Güney Amerika’da ne olduğu bizim günlük yaşamımızı niçin etkiliyor? • İşte bu soruların yanıtını verebilmek için mali sistem adını verdiğimiz mali kurumlar arası ilişkiler bütününü ele almamız gerekiyor. Böyle olunca bizim yaşamımızı doğrudan etkileyen ya da etkileyebilecek olan mali değişkenleri, bunlar ile makro büyüklükler arasındaki ilişkileri ve nihayet küreselleşen dünyada bunların ne anlama geldiğini anlamaya başlayabiliriz. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • İşte mali piyasalar (kredi, tahvil, hisse senedi piyasaları) ve mali aracılar (bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik fonları vb.) fon fazlası olan ekonomik birimlerle fon gereksinimi olan ekonomik birimler arasında fonların aktarımını sağlamak işini yerine getirirler. • Mali piyasaların bu işlevi nasıl yerine getirdiği Şekil-1’de özetlenmektedir. Sol tarafta yer alan Fon Veren/Tasarruf Eden kategorisi içinde bireyler (kişiler), Kamu ve Kuruluşlar (şirketler) yer almaktadır. Bir firmanın elinde kendi kullanım gereğinin üstünde bir miktar fon olduğunu düşünelim. Bu takdirde söz konusu firma bunu başkalarının kullanımına sunmayı isteyebilir. Bu çerçeve içinde yer alabilecek bir başka kategori ise kamu kesimi olabilir. Ülkemizde bile bazen kamu kuruluşlarının elinde o an için kullanamayacakları mali kaynaklar olabilir. Bu durumda da bu kaynakları, gereksinimi olanların kullanımına yönlendirebilir. Nihayet yabancılar (yani bu ülke toprakları içinde oturmayanlar; teknik deyimiyle yerleşik olmayanlar) da ellerindeki fonların bir kısmını bu ülkede fon arayanlara vermek isteyebilirler. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Fon aktarmanın bir yolu, veren ile alanın doğrudan karşı karşıya gelmesidir. Fon açığı olan ekonomik birim, fon fazlası olan ekonomik birimden aldığı borcun karşılığında, geri ödeme tarihini ve ödeme koşullarını gösteren bir belge verir ve parayı alır. Bir şirket için de bu yolu düşünebiliriz. Şirket tahvil ihraç eder. Bu tahvili alanlar, şirkete belli koşullarla borç vermiş olurlar. Bir başka para temin etme yolu da şirketin hisse senedi ihraç etmesidir. Bu durumda kişi, hisse senedini aldığı şirketin ortağı olur, onun varlıkları üzerinde pay sahibi konumuna girer. Bu türlü fon temininin önemli yönü, işlemin fon alan ile fon veren arasında gerçekleşmesidir. Bu tür fon aktarımına Doğrudan Finansman denir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Fon fazlası olan ekonomik birim elindeki parayı getirip (YK) Bankası’na mevduat olarak yatırsın. Banka bu parayı, kredi isteyen bir müşterisine kullandıracaktır. Bu müşteri, çok büyük bir olasılıkla, fon fazlası olan ekonomik birimin hiç bir zaman bilemeyeceği, tanımadığı biridir. Dikkat edilirse burada fon aktarım süreci ikiye bölünmüştür. Fon fazlası olan ekonomik birim açısında parasını (YK) Bankası’na borç vermiş olmanın dışında başka bir işlem söz konusu değildir. Kredi müşterisi açısından ise görünüm onun (YK) Bankası’ndan borç almasıdır. İşte bu biçimde fon veren ve fon alanın doğrudan karşılaşmadığı, araya bir aracının girdiği, fon aktarım tipine de Dolaylı Finansman denir. FİNANS PİYASALARI MALİ SEKTÖR Hukuki ve İdari Düzenlemeler Finansal Araç Fon Fazlası Olan Ekonomik Birimler Fon Açığı Olan Ekonomik Birimler Nakit (Fon Akışı) Nakit Finansal Araç Nakit + 1Faiz PARA PİYASASI FON HAVUZU FİNANSAL ARACI/HİZMET KURUMLARI Faiz Oranı Nakit Finansal Araç Nakit + 2Faiz SERMAYE PİYASASI MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Mali sistem denildiğinde iktisadi karar birimleri arasında fon aktarımını sağlayan i) piyasalar, ii) bu piyasalarda faaliyet gösteren ve gözetim/denetim işlevini üstlenen kurumlar, iii) kullanılan mali araçlardan oluşan bir yapı anlaşılır. • Daha önceki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir mali sistemi işler kılan, kurumların işleme kuralları ve araçlardır. Dolayısıyla, mali sistemi kendi kendine ortaya çıkmış ve çalışmakta olan piyasalar biçiminde görmek kadar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çalışan bir yapı olarak algılamak da yanlış olacaktır. FİNANS SEKTÖRÜNE ÖNEM KAZANDIRAN GELİŞMELER MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Borç Senedi/Hisse Senedi • Bir firma düşünelim. Bu firma mali piyasalardan iki yolla kaynak temin edebilir. Bunlardan ilki borç almaktır. Bu durumda söz konusu firma borç senedi (söz gelimi tahvil ya da finansman bonosu [commercial paper] gibi) ihraç eder. Bu kağıdı elinde tutanlara, aldığı parayı geri ödeyeceği belli bir tarihe (vade) kadar düzenli aralıklarla ödeme (faiz) yapacağını taahhüt eder. Eğer bu kağıdın vadesi bir yıldan az ise buna kısa vadeli, 1-10 yıl arasındaysa orta vadeli ve nihayet 10 yıldan uzunsa uzun vadeli borç aracı denir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bir firma için mali piyasalardan kaynak temin etmekte ikinci bir yol ise, hisse senedi ihraç etmektir. Bu durumda söz konusu hisse senedini elinde tutan kişi, şirketin varlıklarının, o hisse senedinin toplam içindeki payı oranında hissedarı olur ve şirketin ilerideki net geliri üzerinden de pay alır. Şirketler hisse senetleri sahiplerine dönemsel kâr payı ödemeleri (dividend) yaparlar. Hisse senetlerinin vadesi, şirketin ömrüne bağlı olduğu için tanımsızdır. Bu nedenle hisse senetleri uzun vadeli mali araç olarak kabul edilirler. • Hisse senedi ile borç senedi arasında önemli bir fark vardır. Hisse senedi sahibine yapılacak ödeme, şirketin gelirinden tüm borçları çıktıktan sonra kalan miktar üzerinden olur. Yani hisse senedi sahibi geri kalan üzerinde hak iddia edebilir. Dolayısıyla, bir şirket, gelirinden önce tahvil sahibine olan borcunu öder, eğer geriye kalan bir miktar varsa bunu da hisse senedi sahipleri arasında bölüştürür. Buna karşılık, şirketin karlılığındaki artış ya da varlıklarının değerinin yükselmesi tahvil sahibini etkilemez. Tahvil sahibinin kazancı önceden belirlenen miktardır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Birincil Piyasa :Hisse senedi ve tahvil gibi menkul değerleri ihraç eden şirketler ile alıcıların yani tasarruf sahiplerinin doğrudan doğruya karşılaştıkları piyasalardır. Buna hisse senetleri ile tahvillerin ilk kez sürülüp "ihraç"tan alındığı piyasa da denilebilir. Yani bir menkul kıymetin ilk kez işlem gördüğü piyasa birincil piyasadır. • İkincil Piyasa :Menkul kıymetleri ihraçtan alanlar, bunları tekrar paraya çevirmek istediklerinde, hisse senetlerinde hiçbir zaman, tahvillerde ise vadeden önce bunları ihraç eden kuruluşa müracaat edemezler. İkincil piyasa bu durumdaki menkul kıymetlerin paraya çevrilmesini sağlayan piyasadır ve menkul kıymet borsaları bu piyasayı tanımlamada en iyi örnektir. İkincil piyasa, menkul kıymetlerin likiditesini arttırarak birincil piyasaya talep yaratır ve gelişmesini sağlar. İkincil piyasanın en iyi teşkilatlanmış bölümü menkul kıymet borsalarıdır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bu açıklamaya bakarak ikincil piyasaların önemsiz olduğu sonucuna mı varmalıyız? Hayır, tam tersine ikincil piyasalar çok önemlidir. Çünkü, böyle bir menkul kıymeti alan kişi, herhangi bir nedenle bunu elden çıkarabilmeyi bekler. Burada elden çıkarma denildiğinde bu menkul kıymeti satıp, karşılığında ülke parası (legal tender) elde etmek kastedilmektedir. Bu işlem kolay olmasına (zaman ve fiyat açısından) söz konusu kıymetin "likiditeye sahip" olması denir. İşte ikincil piyasaların rolü menkul kıymetlere likidite kazandırmak, bu yolla birincil piyasada istemin varlığını ve sürekliliğini sağlamaktır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Denge Fiyatına Ulaşma Sorunu Açısından Mali Piyasaların Bazı Yapısal Özellikleri • Mali piyasalarda menkul kıymetler el değiştirir. Bir mali piyasanın başarılı işleyip işlemediği, alıcı ve satıcıların gereksinimlerini karşılama derecesiyle ölçülür. Bu ise alıcı açısından istediği miktarda alım yapabilmesi, satıcı açısından ise istediği kadar satabilmesi demektir. Öte yandan değişimin gerçekleştiği fiyatların da taraflar açısından uygun görülmesi gerekir. • Bütün bunların yanı sıra değişimin bir maliyeti olduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir. Bir alıcı hangi menkul kıymeti almasının kendisi için iyi olacağına karar verebilmek için bilgi toplamak durumundadır. Menkul kıymeti ihraç eden şirketin karlılığını, bunu etkileyen faktörleri, bunlardaki gelişmeleri ve ekonomideki olası gelişmelerden bu şirketin başarımının (performans) nasıl etkileneceğini tahmin edip, karara varmaya çalışacaktır. Ancak, bu tür hesapları yapmak yatırımcıların pek çoğunun bilgi düzeyini aşan profesyonel değerlendirmeler yapılmasını gerektirir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bu açıdan ilk bakışta önemsiz gibi görünen bir nokta, alıcı ve satıcının üzerinde anlaştıkları fiyata ulaşılıp ulaşılamayacağı ve eğer ulaşılabiliyorsa bunun çabuk gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir. Eğer bir piyasada böyle bir fiyat oluşmuyorsa ya da böyle bir fiyata ulaşılması uzun zaman alırsa, işlemlerin gerçekleşmesi gecikecek, bundan taraflar zarar görecektir. Böyle bir piyasada da hiç kimse alış veriş yapmak istemeyecektir. • Bir piyasada tarafların uzlaştıkları bir fiyata niçin ulaşılmayabilir? Bu soruyu yanıtlayabilmek için uzlaşmanın olduğu fiyattan neyi kastettiğimiz üzerinde biraz durmak gerekir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Piyasada işlem yapmak isteyenlerin bilgilere ulaşamamaları durumu ortaya çıkabilmektedir. Bu durumda parçalanmış bir piyasa var demektir. Eksik bilgi (incomplete information) de parçalanmış piyasayı niteleyen önemli bir özelliktir. • Alıcı ve satıcıların piyasadaki arayışlarını durdurmaları için alıcıların belli bir fiyatta almak istedikleri tüm miktarı alabilmeleri, satıcıların da tüm miktarı satabilmeleri gerekmektedir. • Bunun gerçekleştiği fiyata denge fiyatı (equilibrium price) denir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Eğer, bir menkul kıymetin satıldığı piyasada oluşan fiyattan • i) (ya da daha yüksek bir fiyattan) söz konusu menkul kıymeti almak isteyen her alıcının istemi karşılanmışsa, • ii) (ya da onun altındaki bir fiyattan) söz konusu menkul kıymeti satmak isteyenlerin sundukları tüm miktarın satılmış ise, • bu Denge Fiyatıdır (equillibrium price). MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Denge fiyatına ulaşılması alıcı ve satıcıların elde ettikleri yeni bilgilere göre tekliflerini değiştirmeleri ile gerçekleşiyor. Ama yine bu süreç çok da uzun olabilir. İşte bu açıdan mali piyasaların bazı yapısal özelliklerine dikkat etmek gerekmektedir. • Bu özelliklerden ilki, piyasanın derinliği (depth) kavramıdır. Bir piyasada, bir menkul kıymeti, herhangi biranda el değiştirdiği fiyatın hemen altındaki ve hemen üstündeki fiyatlardan almak ve satmak isteyenler varsa bu piyasa derindir (deep) denir. Derin piyasada işlem gören bir menkul kıymet, alım (satım) emirlerindeki geçici dengesizlikler büyük fiyat dalgalanmalarına yol açmaksızın, bu dengesizliği giderici, dolayısıyla piyasada istikrar sağlayan satım (alım) hareketlerine yol açar. Bu özelliği sağlayamayan piyasalara sığ (shallow) piyasa denir. Buralarda geçici dengesizlikler büyük fiyat dalgalanmalarına yol açar. • İkinci özellik piyasanın eni (breadth) kavramıyla anlatılmaktadır. Eğer bir piyasada herhangi bir fiyattan verilen alım (ya da satım) emirlerinin içerdiği miktar büyükse bu piyasaya geniş (broad) denir. Bu özelliği sağlayamayan piyasalara ise ince (thin) denir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • IMKB kurulduğundan bu yana büyük gelişmeler göstermiş olmasına rağmen halen sığ ve hem de ince bir piyasa olarak düşünülebilir. • Bir mali piyasada denge fiyatına kolayca ulaşılabilmesini sağlayan etmenlerden biri verilen alım ya da satım emirleri nedeniyle geçici dengesizlikler oluştuğunda bunu düzeltecek yönde yeni emirlerin ortaya çıkabilmesidir. Bu özelliğe sahip piyasalara toparlanabilen (resilient) piyasa denir. Bir piyasanın toparlanma gücünün yüksek olması, bu piyasadaki oyuncuların alış satış fiyatlarındaki değişikliği çabuk öğrenebilmelerine bağlıdır. • Sonuç olarak derin, geniş ve toparlanabilen piyasalarda yatırımcılar, işlemlere ilişkin bilgilere dayanarak daha hızlı hareket ederler. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • PİYASA TÜRLERİ • Günlük yaşamımızdan da bildiğiniz gibi piyasalar tek bir biçimde örgütlenmezler. Söz gelimi, kullanılmış otomobil piyasasının işleyiş biçimiyle, bir antika satışı aynı usullerle yürümez. İlkinde alıcı ve satıcı karşı karşıya gelir pazarlık ederler, ikincisinde ise müzayede yöntemi uygulanır. Bu farklılıklar mali piyasalarda da geçerlidir. Mali piyasalarda başlıca dört tür ayırd etmek olanaklıdır: • 1) Doğrudan Arama (Direct Search): Bu piyasalarda alıcı ve satıcılar birbirlerini bulur ve aralarında işlemi sonuçlandırırlar. Bu piyasa işleyişi en zor ve oyuncuların en az bilgilenebildikleri piyasadır. Menkul kıymetler alanında fazla rastlanmayan bu piyasa türünün geçerli olabileceği menkul kıymetler, sık el değiştirmeyen dolayısıyla bir aracının ilgisini çekmeyecek olan küçük şirketlerin hisse senetleridir. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • 2) Broker Piyasaları: Alıcı ve satıcının birbirine ulaşabilmesi için, toplanması gereken bilginin çok olduğu zamanlarda, bu bilgiyi toplamakta uzmanlaşan bir kişinin araya girmesi işlem maliyetlerini çok düşürebilir. Bu uzmanlaşan kimse, kimlerin hangi tip menkul kıymetlerle ilgili olduklarını ve kimin elinde hangi menkul kıymet olduğu hakkında bilgi toplar. Dolayısıyla, bir menkul kıymeti satmak (almak) isteyen kişi, kendisi alıcıyı (satıcıyı) arayacağına bu kişiye gelir. Broker denilen bu kişi onun yerine bu arama işini yapar. Öte yandan broker ilgilendiği menkul kıymetlerin fiyatlarını da yakından takip ettiği için tarafların uygun bir fiyatta buluşmalarını da sağlar. Bu hizmeti karşısında da bir ücret alır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • 3) Dealer Piyasaları: Broker piyasasında, doğrudan arama piyasasına göre işlem maliyetleri düşük olmasına rağmen eşleşememe olasılığı ortadan kalkamamaktadır. Örneğin, elindeki menkul kıymeti acele satıp borcunu ödemek isteyen bir kişiyi düşünelim. Broker ancak o anda bir kişi alıcı olarak ortada varsa onu bulabilir. Aksi halde işlem, bir müşteri buluncaya kadar gerçekleşemez. Başka bir deyişle Broker piyasasının işlem hızı oyuncuları doyuracak düzeyde olmayabilir. Dealer piyasası bu sorunu çözmek için gelişmiştir. Dealer’ı Broker’dan ayıran temel özellik, kendisi için portföy tutabilmesi, bu portföy için alım yapıp, bu portföyden satış yapabilmesidir. Bu durumda elindeki menkul kıymeti derhal satmak isteyen bir kişi dealer’a gelir. O anda piyasada müşteri yoksa bile, daha sonra çıkabileceğini düşünen dealer bunu kendi portföyüne alır, daha sonra da uygun bir fiyat veren müşteri çıktığında da söz konusu menkul kıymeti satar. Alım ve satım fiyatları arasında oluşan farka spread denir. Bu dealer’in kazancıdır. Türkiye’de menkul kıymetler piyasasında faaliyet gösteren aracı kurumlar ve bankalar dealer olarak çalışırlar. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • 4) İhale (Auction) Piyasası: Dealer piyasasının zayıf noktası ise birden çok dealer’in faaliyet gösterdiği bir piyasada, en iyi fiyat verebilen dealer’ı bulabilmenin zorluğudur. Başvurulan dealer söz konusu menkul kıymeti yüksek bir fiyata satamıyacağını düşündüğünden bir başka dealer’e oranla daha düşük fiyat verebilir, yani daha düşük spread ile çalışıyor olabilir. Ama tersi de söz konusudur. Herhangi bir nedenle ulaşılan dealer genelde ya da o menkul kıymet için diğerlerinden daha yüksek fiyat istiyor olabilir. Bu durumda en uygun fiyat veren dealer'i bulmak da zaman alacak, dolayısıyla işlem maliyetini yükseltecektir. • Bu sakıncaların önem taşıdığı durumlarda, alım ve satım emirlerini açık bir biçimde karşılaştıran ihale yöntemi kullanılır. Bu yöntemde alım ve satım emirlerinden tüm katılımcılar haberdar olur. Böylelikle en uygun fiyatı veren belirlenir. Antika, radyo yayın lisansı, devlet tahvilleri piyasaları ihale yönteminin uygulandığı önemli örneklerdir. Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar: • 1) Hisse senedi, mali olmayan şirketler kesiminin (sanayi, ticaret şirketleri) en önemli finansman kaynağı değildir. Menkul kıymet piyasalarının en gelişmiş olduğu ülke olarak kabul edilen ABD’de 1970-1985 döneminde şirketler kesiminin dışarıdan temin ettiği kaynakların sadece % 2.1’i hisse senedi satışıyla olmuştur, (hatta 1984 sonrasında pek çok şirket hisse senetlerini geri topladığı için bu katkı eksiye dönüşmüştür.) Bu sonuç, diğer gelişmiş ülkelere (İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Kanada) de genellenebilir. Bu payın en çok yükseldiği ülke olan Kanada’da oran %25’i geçmemektedir. • 2) Pazarlanabilir menkul kıymetler (hisse senedi + tahvil) yoluyla elde edilen finansmana bakıldığında da durum değişmemektedir. ABD’de tahvil ihracı yoluyla edinilen kaynakların payı, hisse senedi yoluyla ihraç edilenden çok daha fazladır. (%29.8). Ama toplama baktığımızda, yine hiç bir ülkede menkul kıymetler piyasası yoluyla temin edilen kaynakların toplam firma dışı finansman içindeki payı yarıyı geçmemektedir. Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar: • 3) Dolayısıyla, tüm bu ülkelerde dolaylı finansman, yani aracı kurum yoluyla kaynak temin etme başat finansman biçimidir. Burada önemli olan bir başka olgu da doğrudan finansmanın yapılış biçiminden kaynaklanmaktadır. ABD’de yapılan çalışmalar 1970 sonrası dönemde yeni ihraç tahvilleri ve finansman bonolarının sadece %5’inin ve hisse senetlerinin ise %50’sinin doğrudan Amerikan hane halkına satılmış olduğunu göstermektedir. Bunların geri kalanı menkul kıymetler yatırım fonları, emeklilik fonları ve sigorta şirketleri gibi mali kurumlara satılmıştır. Başka bir deyişle, doğrudan finansman araçları yoluyla kaynak toplamak da aslında aracı kullanmayı gerektiren bir biçime dönüşmüştür. Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar: • 4) ABD’de mali olmayan şirketlerin dışarıdan temin ettikleri fonların % 61.9’u banka kredileridir. Bu özellik, yine Kanada hariç, diğer gelişmiş ülkeler için de geçerlidir. Yani modern finansal sistemlerde bankalar, kaynak aktarımında en önemli rol oynayan kurumlardır. • Bu bilgilerden çıkan en önemli sonuç, basından edinilen izlenimin tersine, menkul kıymetler piyasalarının, gelişmiş ülkelerde bile mali olmayan şirketler kesimine fon aktarmakta ikincil önemde olmasıdır. Bu durumda sorulması gereken soru, bunun niçin böyle olduğu, yani mali kaynakların aktarımında niçin aracılara gereksinimin devam etmekte olduğudur. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • İşlem Maliyetleri, Bakışımsız Bilgi Sorunu ve Mali Aracılar • Bu gereksinimi doğuran iki olgu vardır. Bunlardan ilki fon aktarımında işlem maliyetlerinin (transaction cost) önem taşımasıdır. Bir mali işlemin gerçekleşmesi için parasal harcama ve zaman kullanımı biçiminde bir maliyet söz konusudur. Söz gelimi yapılan bir anlaşmanın yasal kurallara uygunluğunu, açık bir nokta kalıp kalmadığını anlayabilmek için hukuk danışmanının görüşünü almak gerekecektir. • Bu tür işlemi çok sayıda yapan bir aracının önemli bir avantajı, her işlem için yapılması gereken masrafı düşürebilecek önlemler alabilmesidir. İşte aracıların ölçek ekonomilerinden yararlanabilmeleri nedeniyle, bu kurumlar yoluyla fon aktarım daha ucuz ve kolay olabilmektedir. Öte yandan mali kurumların bu alanda uzmanlaşmış olmaları, onların maliyetleri daha fazla düşürebilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu uzmanlaşmaya koşut olarak, bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden yararlanabilmeleri bu kuruluşları, hem bilgiyi değerlendirme ve hem de maliyet açısından avantajlı kılmaktadır. Fon aktarımında aracıların rolünün önemli olmasına yol açan bir başka etken ise bu tür işlemleri yapan tarafların bilgileri arasındaki eşitsizliktir. Bu konu İktisatta bakışımsız bilgi (asymmetric information) sorunu olarak adlandırılır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Ters Seçim (Adverse Selection) : (güvenli bir kredi verme fırsatının kaçırılması) • Ahlâki Zarar (Moral Hazard): Kredi talebi açıklanan projeden çok daha riskli olan bir başka yatırım projesi için kullanılacaksa yani ahlâki zarar olduğu sonucuna varılırsa, kredi vermekten kaçınılacaktır. • Dikkat edilirse, bilginin toplumda bakışımsız dağılmasından kaynaklanan bu sorun, mali piyasaların fon aktarımını başarılı yapmasını engelleyici niteliktedir. Dolayısıyla, mali sistemin başarılı olabilmesi, bu sorunların çözümüne yönelik önlemler geliştirebilmesine bağlıdır. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bu sorunların çözümüne yönelik önlemler. • 1) Bilgi açığının özel kurumlarca kapatılması : Karar alabilmek için yeterli bilgiye sahip olmayan kişilere bir hizmet olarak ücret karşılığı bilgi verilmesi halinde bilgi dağılımındaki çarpıklık düzelebilir. • 2) Devlet Müdahalesi : Bir piyasanın sağlıklı işlemesi için gerekli bilgi dağılımının özel sunumla çözülemeyeceğini gösteren bazı durumlar vardır. İşte bu nedenle, mali piyasalar her ülkede devletin sıkı denetimi altındadır. İlgili kamu yetkesi bu piyasalardan kaynak isteyen ya da aracılık edenleri belli bilgileri kamu oyuna açıklamaya mecbur eder. İşte Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu gibi kamu yetkelerinin temel görevi, şirketlerin bazı temel bilgileri kamu oyuna belli standartlara uygun ve muntazam biçimde vermesini sağlamaktır. Kamu yetkisi, ters seçime yol açılmaması için şirketlerin faaliyetlerine ilişkin bilgileri açıklamalarını zorunlu kılarken ahlâki risk olgusunun yarattığı sorunları azaltabilmek için şirketleri standart muhasebe kurallarına uymaya mecbur kılar, kârını saklayan ya da çalanlar hakkında ağır cezalar uygulanmasına yol açacak düzenlemeler yapar. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • 3) Mali Aracılık : Bütün bu önlemler bakışımsız bilgi sorununa kısmi çözümler getirmekle birlikte bu olgunun sonuçlarını tümüyle kaldıramamaktadır. Çünkü borç arayan bazı bilgileri açıklamak istemeyebilir. Bunun arkasında yatan neden ise şirketin ahlâk ya da yasa dışı bir işle uğraşması nedeniyle faaliyetlerini gizlemek istemesi olmayabilir. Sadece ileriye dönük yatırım ve üretim planlarının rakip firmalar tarafından öğrenilmesini istemediği için bu yolu tercih edebilir. Bu da bir şirketin en doğal hakkıdır. Peki bu durumda bu şirketin durumu nasıl öğrenilecektir? MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • İşte bu noktada mali aracıların ve özellikle bankaların rolü ortaya çıkmaktadır. Bir bankanın bir taraftaki müşterisi borç veren, öte taraftaki müşterisi ise borç alandır. Banka, bu müşterilerinin durumunu yakından izler, onlara ilişkin gerekirse bilgi toplar. Dolayısıyla müşterilerini daha iyi tanır. Bankaların müşterileriyle ilişkilerindeki gizlilik esastır. Dolayısıyla müşteriler, bankalara güvenleri ölçüsünde açılır, neler yapmak istediklerini, planlarını anlatırlar. 2002 yılında ABD’de Enron skandalı sonrasında Worldcom, Xerox gibi firmalarda da muhasebe kayıtlarının firmaların gerçek durumunu yansıtmadığının ortaya çıkması bu ülkeyi yeni önlemler almaya yöneltmiştir. Özellikle bu tür uygulamaları önlemek açısından önemli bir işlev üstlenmiş olan dış denetim firmalarının bu işlevi başaramamış olmaları yeni bir kaygı konusu olmuştur. Piyasa sisteminin çalışabilmesi için gerekli bilginin doğru ve etkin bir biçimde temini sorunu böylece mali kuruluşlar dışındaki firmaları da kapsayacak biçimde düzenleyici yetkelerin, araştırmacıların ve siyasal karar alıcıların gündemine yerleşti. MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL KAVRAMLAR • Bankalar kredi açtıklarında bunu karşılığında teminat (colleteral) alırlar. Uygun teminat alan bir banka, borçlunun borcunu ödeyememesi durumunda teminat olarak aldığı varlıklara el koyarak zarara uğramamayı sağlayabilir. Bu da bankaları, ters seçme olgusuna düşmekten önemli ölçüde koruyabilen bir olanaktır. Yani bankalar, belki borcunu ödemez diye yeni müşteriye kredi vermekten kaçınmak yerine, uygun teminat alma yolunu seçebilirler. Bunun sonucunda da fon istemi karşılanmış olur. • Bankalar ahlâki risk sorununun çözümü açısından da avantajlı durumdadırlar. Zira bir krediyi açtıklarında uzmanları ile krediyi alan firmanın faaliyetlerini, mali tablolarını yakından izlerler (monitor). Şirketlerle yaptıkları kredi anlaşmalarında öz kaynak koşulu (firmanın belli miktar öz kaynak koyması), faaliyetlerine riskini artırmaması için belli kısıtlar eklenmesi (restrictive covenants) gibi önlemler alırlar. İşte tüm bu nedenlerle, mali piyasaların gelişmesi, bankacılığın fon aktarımı alanındaki rolünü azaltmamış tersine arttırmıştır. MALİ PİYASA ARAÇLARI MALİ KURUMLAR MALİ KURUMLAR IV. BANKALARIN GÖZETİMİ ve DENETİMİ • Mali sistemlerin en önemli kuruluşlarının başında bankalar yer alır. Bankaların en önemli özellikleri bakışımsız bilgi sorunundan doğan güvensizliği büyük ölçüde giderebilecek ölçek, bilgi ve uzmanlığı biraraya getirebilmelerinde yatar. Bir ülkenin bankacılık sistemi bu açıdan başarılı olabildiği ölçüde fon aktarımını sağlayabilir. • Bankaların bir “güven kurumu” olarak saygınlık kazanmaları kuşkusuz kendilerinin davranışlarıyla çok yakından ilgilidir. Ancak, mali piyasaların özellikleri nedeniyle, bir bankaya olan müşteri güvensizliğinin çok kısa zamanda yaygınlaşarak tüm bankacılık sistemine güvensizliğe dönüşmesi olanaklıdır. Bunun sonucu olarak da mali sistem ve hatta ekonomik yaşam çökebilir. Bu nedenlerle bankalara olan güvenin sarsılmasını engelleyecek bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerden önemli birisi mevduat sigortasıdır (deposit insurance). IV. BANKALARIN GÖZETİMİ ve DENETİMİ • Bankaların işlevlerini etkin bir biçimde yerine getirebilmeleri kuşkusuz pek çok koşula bağlıdır. Bunlardan ilk akla gelebilecek olanı, bankaların bu değişiklikleri algılayabilecek ve değerlendirebilecek kapasiteleri olup olmadığıdır. Ersel & Tarhan (2001) çalışması özel bankalar açısından iki noktayı vurgulamaktadır. Bunlardan ilki, 1988-2000 dönemine ilişkin verilerden sözkonusu bankaların makroekonomik ortamdaki değişiklikleri algılayarak, iktisat kuramı açısından beklenen yönde tepki gösterdikleri biçimindedir. İkinci nokta ise, bu bankaların sermaye yeterliklerinin bu tepkilerinin biçimlenmesinde önemli rolü olmasıdır. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Faiz, iktisat kuramında, parayı kullanmanın bedeli olarak tanımlanmaktadır. Borç alan eline geçen bu para ile bir gereksinimi karşılamakta, bundan bir yarar sağlamaktadır. Borç veren ise, borcun vadesi süresince bu kaynağın kullanımından vazgeçmektedir. Bu vazgeçmenin maliyetini ise borç alandan tahsil etmesi normaldir. Böyle bakıldığında, faiz paranın belli bir süre kullanılması karşılığı ödenen bir fiyat olarak tanımlanabilir. Aynen bir arabanın bir günlüğüne, bir otel odasının bir süre için kiralanmasında olduğu gibi… • Tarihe baktığımızda “paranın kiralanması” olgusuna her zaman olumlu yaklaşılmadığı görülmektedir. Özellikle bazı dinsel metinlerde paranın kiralanması karşılığında faiz elde edilmesi kınanacak bir davranış olarak görülmüştür. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Faiz olgusuna yer veren metinler Sümerler’de görülüyor. İ.Ö. 3000’de Mezopotamya’da Uruk kenti 10000 kişinin yaşadığı büyüklüğe ulaşmıştı. Bu kentte yapılan kazılarda bulunan tabletler ticaretin yanı sıra, borç alma işlemlerinin de yapıldığını gösteriyor. İ.Ö. 3000-2000 yılları arasında Babil’de ilk bankacılığın başladığı biliniyor. Bu dönemde tapınaklar ve saraylarda “kıymetli varlıklar” sahipleri adına koruma altına alınıyordu. Bu kıymetli varlıklar başta tarımsal ürünler iken daha sonra hayvanları ve kıymetli madenleri kapsamıştı. İ.Ö. 1792-1750 arasında Babil’de hüküm süren Hammurabi ünlü yasalarında bankacılık konusunda düzenlemeler getirmişti. Bu düzenlemelerde alınan para karşılığında üzerinde anlaşılan faizin vadede ödeneceği de hükme bağlanmıştı, (Madde 100). FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Yahudi toplumunda ise bir değişiklik görüyoruz. İbranice’de neşek kelimesi faiz anlamına geliyor. Ama bu kelimenin tam karşılığı “bir ısırık”… Bu defa bir kayıp söz konusu. Isırılıp koparılmak gibi…Faiz, borç alan açısından değerlendiriliyor. Olumsuz bir yüklem kazanmaya başlıyor. • İ.Ö. XIII. yüzyıldan kalan (ancak son biçimini İ.Ö. XI. yüzyılda almış olan) Eski Antlaşma, Tevrat ve Zebur’dan oluşur. Tevrat’ın Mısırdan Çıkış (Exodus) adlı bölümünde, [22:25], şöyle bir ifade yer alıyor: • “Halkıma, aranızda yaşayan bir yoksula ödünç para verirseniz, ona tefeci gibi davranmayacaksınız. Üzerine faiz eklemeyeceksiniz" • (Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, s. 95-96) FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Tevrat’ın Levililer adlı bölümünde şöyle bir ifade yer alıyor, [25:35-37]: • “Bir kardeşiniz yoksullaşır, muhtaç duruma düşerse, ona yardım etmelisin……Ondan faiz ve kâr alma…Ona faizle para vermeyeceksin… Ödünç verdiğin yiyecekten kâr almayacaksın…” • (Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, s. 155) • Bu ifadede ise faiz kategorik olarak kötülenmemekte, ama muhtaç durumda olandan alınmaması öğütlenmektedir. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Ancak, Eski Antlaşma’yı bütünleyen Zebur’da faize karşı olan tavır, faiz almayanın “RAB” gözünde değeri belirtilerek, daha genel bir biçimde ortaya konulmaktadır, [15. Mezmur-Davut’un Mezmuru]: – “Ya RAB, çadırına kim konuk olabilir? – Kutsal dağında kim oturabilir? – Kusursuz yaşam süren, adil davranan, – Yürekten gerçeği söyleyen. – İftira etmez, – Dostuna zarar vermez, – Komşusuna kara çalmaz böylesi. – Aşağılık insanları hor görür, – Ama RAB’den korkanlara saygı duyar. – Kendi zararına ant içse bile, dönmez andından. – Parasını faize vermez, – Suçsuza karşı rüşvet almaz. – Böyle yaşayan asla sarsılmayacak.“ (Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, s. 684) FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Tevrat’da faize ilişkin yukarıda belirtilen ve benzeri ifadelerin yer alması Yahudi toplumlarında faiz olgusunu ortadan kaldırmamıştır. Fil Papirüsü'nde yazıldığına göre, İ.Ö. V’inci yüzyılda Mısır’daki Yahudiler arasında faiz karşılığı borç verme uygulaması yaygındı. Anlaşıldığı kadarıyla faiz almak ahlâki görülmemekle beraber, ceza gerektiren bir suç olarak da kabul edilmiyordu. • Bunun temel nedeninin değişen iktisadi kurallar ile faizin yasaklanmasının tutarsızlığı olduğu düşünülüyor. Çünkü zaman içinde Yahudi toplumlarındaki uygulama faizin yasallaşması yönünde olmuştu. • Ortaçağ'da Fransa ve Almanya’daki Yahudi din adamları faiz konusundaki tutumlarını yumuşattılar. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Ancak XVI. yüzyıla gelindiğinde gelişen ekonomik yaşam Yahudiler arasında da borç alıp verme ilişkilerinin yaygınlaşmasına yol açmıştı. Tevrat’taki kısıtın aşılabilmesi ise yeni bir yol bulunmasını gerektiriyordu. Polonya ve Doğu Avrupa’daki Yahudi din adamları buna çare olarak da Heter Iska adı verilen özel bir ortaklık oluşturulmasını buldular. Bu ortaklık, borç verenin borçlu ile bir risk (venture) ortaklığı içine girmesini öngörüyordu. Bunun karşılığında ise, oluşan kârın belli bir oranını borç veren alıyordu. Bu kâr ortaklığı modeli ise Tevrat’la çelişmiyordu. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Yunan filozofları da faize karşı tavır almışlardı. Platon (İ.Ö. 427-348) Yasalar adlı yapıtında faize karşı tavır almış, Aristoteles (İ.Ö. 384 -322) ise Politika adlı yapıtında faizi en doğa dışı kazanç tipi olarak tanımlamıştı. Aristoteles şöyle diyordu: • Kazanmanın söylediğimiz iki çeşidinden birisi, az evvel söylediğim gibi, ev idaresinin bir kısmı; ikincisi ise ufak ticarettir. Bunların birincisi zaruri [kaçınılmaz] ve şerefli; ikincisi ise herkesin haklı olarak kötülediği bir mübadele nev’idir [değişim türüdür], çünkü tabiata [doğaya] uygun değildir; insanların birbirlerinden edindikleri bir kazanç tarzıdır [biçimidir]. Bunun pek haklı olarak da en çok nefret edilen şekli faizcilik, yani paranın tabii [doğal] olarak kullanılması değil, paradan para elde etmek usulüdür. Para mübadelede [değişimde] kullanmak içindir, faizle artırmak için değildir. • Paranın para doğurması demek olan faizcilik, yavru anasına babasına benzer diyerek paranın üretilmesinde kullanılır. Kazanmanın bütün şekilleri içinde en gayri tabii olanı (doğal olmayanı) budur. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • İncil’de faiz konusuna pek yer verilmiş değil. Ancak, aşağıdaki alıntıdan hareketle Eski Antlaşma’daki çizginin korunduğu söylenebilir, [Matta 21;12]: • İsa, tapınağın avlusuna girerek bütün alıcı ve satıcıları kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. • Kilise bilgeleri, borç verenin de bir miktar risk aldığı, garanti edilmiş kazancın olmadığı, bir anlaşma ile elde edilen faize karşı çıkmamışlardı. • Hıristiyanlıkta faize karşı olan tutum çeşitli papa bildirgelerinde somutlaşmıştı. Papa Büyük Leo (440461) din adamlarının faiz almasını yasaklamış ve sıradan insanların almasını ise kınamıştı. Paris Kilise Meclisi 850’de faiz alanların afaroz edilmesini karara bağladı. 1139’da II. Lüteran Konseyi, hem Tevrat’da ve hem de İncil’de faiz almanın kınandığını vurgulayan bir karar aldı ve İsa’nın “… hiçbir karşılık almadan ödünç verin” [Luka; 6:35] sözünü anımsattı. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Ancak, gelişen iktisadi yaşam bu öğretiyi zorlamaya başladı. 1403'de Floransa devleti, avukat ve teolog Lorenzo di Antonio Ridolfi’nin kazandığı bir dava sonucunda borç verilmesi karşılığında faiz alınmasını kabul etti. Tubingen Üniversitesi‘nden Conrad Summenhart ilk kez Aristoteles’in faiz hakkındaki görüşünün bir tarafa bırakılmasını savundu. Bologna Üniversitesinden John Egk’in bazı faiz türlerinin serbest bırakılmasına ilişkin 1515 tarihli çalışması ise Floransa ile rekabet eden Augburg yetkililerince finanse edilmişti. Bu girişimler etkisini çabuk gösterdi. İş yaşamında faiz alınması normal karşılanmaya başladı ve 1516’da hizmetleri karşılığında faiz alan bir borç verme kurumu fikri geniş kabul görmeye başladı. • Faizin yasaklanması fikrine son veren ise John Calvin oldu. 1536’da bu konudaki fikirlerini ortaya koyan Calvin’in pek de gelişmiş bir çerçevesi yoktu. Olayı şöyle basit bir çerçeveye indirgiyordu: Eğer ben bir tarla satın alırsam, para parayı doğurmuş olmayacak mı? Skolastiklere göre ise bu durumda parayı doğuranın tarla ve emek olduğu idi. Calvin, tefeci faizi biçiminde de bir ayrıma pek önem vermiyordu. Ona göre iş yaşamında böyle bir ayrımın anlamı yoktu. Tefeci faizi ise ancak komşuya zarar verdiğinde günahtı. FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Kur’an’da tefeci faizi (riba) konusunun ele alınışı özünde diğer kutsal kitaplardaki gibidir. Kur’an’da tefeci faizine 7 ayrı yerde değinilmektedir. Bu konudaki ana fikir ise Bakara Suresinde [275] aşağıdaki biçimde ifade edilmektedir: • "Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarpmış olduğu kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu onların “alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve faizcilikten vazgeçerse, geçmişte olan kendisinin olur. Onun durumu Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar ateşliklerdir, onlar orada temelli kalacaklardır." FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER: KISA BİR TARİHÇE • Eski Hindistan’da İ.Ö. 2000-1400 yıllarında yazılmış olan Vedik adlı dinsel metinler faizden söz edilen ilk belgeler arasında yer almaktadır. Bu metinlerde kusidin faiz karşılığı borç veren olarak kullanılmaktadır. Hindu öğretisi, yüksek sınıflar olarak kabul edilen Brahmin (ruhban sınıfı) ve Kşatriya (savaşçı sınıfı)’ların faiz almasını yasaklamaktaydı. • Budizm’de ise Sutra (ya da Sutta) [İ.Ö. 700-100] ve Cataka [İ.Ö. 600-400] metinlerinde faizden, uygun görülmeyen bir kazanç biçimi olarak olumsuz bir biçimde söz edilmektedir. • Ancak, ikinci yüzyıla ait önemli bir Hindu metni olan Manu Yasalarında faiz alınmasına ilişkin olarak getirilen yasaklar gevşetilmekte, “yasal olarak belirlenen faizin üzerinde belirlenen getirinin alınamayacağı” hükme bağlanmaktadır. PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR • İ.Ö. 3000-2000: Babil’de tapınak ve saraylarda değerli varlıkların korunması hizmeti verilmeye başlandı. Bu tarihte ilk bankacılık örneği olarak kabul ediliyor. • İ.Ö. 2250-2150: Anadolu’da Kapadokya’daki yöneticiler gümüş külçelerin kalitesine garanti verdi. • İ.Ö. 1200: Çin’de deniz salyangozu kabukları para olarak kullanılmaya başlandı. • İ.Ö. 640-630: Anadolu’da, Lidya’da ilk madeni para basıldı. • İ.Ö. 600: Phytius Batı Anadolu’da ve Yunanistan’da ilk bankerlik faaliyetini başlattı. • İ.Ö. 350: Demosthenes’e göre Yunanistan’da normal işler için faiz oranı % 10, gemicilik gibi riskli işlerde ise faiz oranı % 20-30 arasında değişiyor. PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR • 250: Roma madeni paralarında gümüş oranı % 40'a düşürüldü. İlk enflasyon haberi. • 270: Roma paralarında gümüş oranı %4’e düştü. • 270-275: Aurelianus Doğu seferinden elde ettiği altınları kullanarak yeni para basıyor. Ancak enflasyonla başedebilmek umuduyla bu paranın değerini 2,5 kat arttırıyor. Ama Gresham Yasası çalışıyor. Kötü para iyi parayı piyasadan kovuyor. Enflasyon daha da hızlanıyor. İlk başarısız iktisat politikası. • 301: Diocletianus “Fiyat Tebliği” yayınlıyor. Fiyatlar ve ücretler donduruluyor. Ancak bu da bir işe yaramıyor. İlk başarısız fiyat ve gelir politikası uygulaması örneği olarak kabul edilebilir. • 305: Diocletianus ilk kez yıllık devlet bütçesi yapıyor. Kamu Maliyesinin başlangıcı sayılabilir. • 307: Roma parası Denarius, Diocletianus’un Fiyat Tebliği'ndeki değerinin yarısına düşüyor: 100.000 Denarii= 1 pound altın… • 324: Denarius’un değeri daha da düşüyor 300.000 Denarii= 1 pound altın. 350'lere doğru ise Mısır’da Denarius artık iyice değer kaybetmiş durumda: 2 120 000 000 Denraii= 1 pound altın. Hiperenflasyon! PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR • 806-821: Çin İmparatoru Hieng Tsung zamanında kağıt para basımına geçiliyor. Bunun nedeni bakır kıtlığı. • 1020: Kağıt para bolluğu Çin’de enflasyona yol açıyor. • 1156: İlk döviz bağıtı: İki kardeş 115 Cenova parası borç alıp, karşılığını aynı bankanın Constantinopolis’deki şubesine 460 bezant (Bizans parası) biçiminde ödemeyi taahhüt ediyorlar. • 1166: Çin’de hiperenflasyon: Basılan kağıt paranın nominal değeri 43.6 milyon ons gümüşe karşılık geliyor! • 1403: Floransa’da avukat ve teolog Lorenzo di Antonio Ridolfi’nin kazandığı bir dava sonucunda Floransa hükümeti borç karşılığında faiz alınmasını kabul ediyor. • 1455: Enflasyonla başedemiyen Çin kağıt parayı terk ediyor. PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR • 1494: Friar Luca Pacioli Summa di Aritmetica, Geometrica, Proportioni et Proportionalita adlı kitabını yayınlıyor. Bu yüzyıldan beri uygulanmakta olan çift kayıt sistemine dayalı muhasebe konusunda ilk kitap. • 1526: Nicholas Copernicus Paranın Değerinin Düşürülmesi Üzerine Deneme adlı kitabını yayınlıyor. Copernicus bu kitabında fiyat düzeyini paranın içindeki metal miktarının değil, tedavüldeki madeni para sayısı ve paranın alım gücünün belirlediğini ileri sürüyor. • 1534: Ingiltere Kralı VIII. Henry faiz almayı serbest bıraktı. PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR • 1553: İngiltere’de ilk anonim şirket kuruluyor: Russia Company. Amaç Asya’ya Kuzey Doğu geçidini aramak. • 1661: İsveç Bankası Avrupa’da ilk kez banknot ihraç yetkisi alan banka oluyor. İlk merkez bankacılığı. • 1694: Bank of England kuruluyor. Amaç savaşın finansmanı için kaynak bulmak. Geliştirilen araçsonsuz vadeli borçlanma… • 1768: Rusya’da Çariçe Büyük Katerina Osmanlı Devleti ile olan savaşı finanse etmek için iki kamu bankası kuruyor.