Canakkale Savasları Sonrasında Mezarlıklar Ile Ilgılı Ortaya Cıkan

Transkript

Canakkale Savasları Sonrasında Mezarlıklar Ile Ilgılı Ortaya Cıkan
Çanakkale Savaşları Sonrasında Mezarlıklar İle İlgili Ortaya
Çıkan Sorunlar ve Yapılan Tartışmalar
The Problems And Discussions About the Graveyards After
Gallipoli Campaign
Dr. Burhan SAYILIR*
Özet
Bu çalışmada, Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden binlerce Türk,
İngiliz ve Fransız askerlerin mezarlıklarının durumuna ve gömülmemiş olarak
açıkta duran cesetler üzerinde yapılan tartışmalara değinilmiş ve buna yönelik
alınan kararlar ile yapılan uygulamalardan kısaca bahsedilmeye çalışılmıştır.
Savaşın bitimi ile birlikte, İngiliz ve Fransızlar’ın Türklere yönelik olarak,
mezarlıklarının korunmadığı hatta talan edildiği yönünde sert iddialar yöneltmeye
başlamışlardı. Türkler bu iddialara yanıt vermekte gecikmemiş ve bu tür bir
hareketin mümkün olmadığını olamayacağını ilgililere bildirmişti. Çanakkale’deki
mezarlıklara ilişkin tartışmalar Sevr Antlaşması ve Lozan Antlaşmasında da devam
etmişti. İngiliz ve Fransızlar mezarlıkların bulundukları yerin mülkiyeti ile birlikte
kendilerine devredilmesini istemişlerdi. Türkler bunu şiddetle reddetmişlerdi.
Mezarlıkların hukuki sorunlarının ve statüsünün belirlenmesinden sonra bölgeye
ziyaretçi getirilmesi ve mezarlıklara çekilen İngiliz, Fransız ve Avustralya
bayrakları konusunda da bazı tartışmalar yaşanmıştı.
Anahtar Kelimeler: Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Gelibolu
Yarımadası, Askeri Mezarlıklar, Sevr Antlaşması, Lozan
Antlaşması
Abstract
In this study the conditions of graves of millions of the Turkish, the
English and the French soldiers who lost their lives in the Gallipoli war and the
the debates about the dead bodies which weren’t buried have been discussed and
the decisions about it and the practices have been mentioned shortly. After the
end of the war the English and the French started to claimed that their graveyards
were not protected and even they were pillaged. Turkish were not late to answer
these allegations and informed the aothorities that that kind of behaviour was not
possible. The debates about the graveyards in Gallipoli also continued during the
Sevres Treaty and the Lausanne Treaty. The debates about the graves in Gallipoli
also continued during the Sevres Treaty and the Lausanne Treaty. English and
French asked for the sovereignty of the lands the graveyards were buried. Turks
rejected it. After the legal conditions became definite, some debates emerged
about the visitors to the region and the English, the French and the Australia flags
hung in the graveyards.
Key Words: Gallipoli Campaign, First World War, Gallipoli Peninsula, Millitary
Graveyards, Sevres Treaty, Lausanne Treaty
*
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
1
Britanya Savaş Mezarları Komisyonu -Commonwealth War Graves Commissionİtilâf Devletleri savaş mezarları üzerinde 1918 Mondros Mütarekesi sonrasında
çalışmalara başlamıştı. Gelibolu’ya gelen uzmanlar savaş bölgesini adım adım
dolaşarak, savaş koşulları içinde rastgele gömülmüş olan ölülerin yerlerini
belirlemişlerdi. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Andlaşması imzalandığında,
Britanya Savaş Mezarları Komisyonu, Arıburnu-Conkbayırı -Anzak- alanında 4300
mezar içeren 29 mezarlık, Seddülbahir -Helles- alanında 5900 mezar içeren 7 mezarlık;
Suvla'da 4,300 mezar içeren 4 mezarlık ve Yarbay Doughty-Wylie'ye ait ayrı bir
mezar ile, Cape Helles ve Conkbayırı anıtlarını tamamlamıştı. Fransızlar ise, 3,236
mezar ve bir anıt içeren Fransız Mezarlığı’nı 1926'te tamamlamışlardı1. KabatepeArıburnu-Conkbayırı cephesinin, Kabatepe’den Saros sahili boyunca kuzeyde
Arıburnu ve Büyük Anafarta sahiline ulaşan Anzak alt bölgesi, Lozan Andlaşması'nın
129. maddesiyle sadece mezarlık olarak kullanılmak üzere Britanya İmparatorluğu’na
tahsis edilmişti. Bütünüyle Kabatepe Tarihi Sit Alanı içinde kalan Anzak alanı 409
hektardır. Deniz ve kara sınırları toplamı ise 10 kilometreyi bulmaktadır. Yabancı
mezarlık ve anıtlarının yoğunlaştığı bu alanın bekçilik ve bakıcılığını da Britanya
Savaş Mezarlıkları Komisyonu üstlenmişti. Halen bu durum geçerlidir. 25 Nisan
1915 Anzak çıkartmasının 70. yılında, Anzak alanı içinde kalan Arıburnu güneyindeki
kıyı kesimi Anzak Koyu olarak adlandırılmıştı. 1999 yılında ise, Avustralya Savaş
Mezarlıkları Ofisi’nin hazırladığı “Anzak Tören Yeri” düzenleme projesi, “Barış
Parkı Uluslararası Fikir ve Tasarım Yarışması” sonuçları ve sürmekte olan “Tarihi
Milli Park Uzun Dönem Geliştirme Planı” çalışmalarında belirlenen ilkeler ışığında
değerlendirilerek uygun bulunmuştu. Sözkonusu tören yeri, Anzak çıkartmasının 85.
yılında kullanıma açılmıştı.
1. Türkler’in İngiliz ve Fransız Mezarlıklarını Tahrip Ettikleri
Yönündeki İddialar ve Türkler’in Bu İddialara Yanıtları
1916 yılı başlarında İtilaf askerlerinin Gelibolu Yarımadası’ndan çekilmeye
başladıkları, ancak bu çekilmenin devam ettiği sırada, Avrupa’nın pek çok ülkesinde
çıkan gazetelerde, Çanakkale’deki İngiliz ve Fransız mezarlarının korunmadıkları,
hatta tahrip edildiklerine dair haberler çıkmaya başlamıştı2. Tam da bu sıralarda
İngiltere ve Fransa Dışişleri’nden Amerika’nın İstanbul elçiliği aracılığıyla Türk
Dışişleri’ne, mezarlıkların ve mezarların korunması için gerekli özenin gösterilmesi
yönünde bir uyarı yapılmıştı3.
İngiltere ve Fransa’nın konuyla ilgili başvurularından yaklaşık 3-4 ay önce,
16. Tümen Komutanlığı’ndan, Tümen Baştabipliğine gönderilen 23 Ekim 1915 tarihli
bir yazıda, hem İngiliz ve Fransız, hem de Türk mezarlıklarının korunmasına verilen
önem ortaya konulmuş ve konuya ilişkin olarak şu uyarılar yapılmıştı: “…Düşman
29 Aralık 1926’da 1. Dünya Savaşı'nda Gelibolu yarımadasında ölen Fransız askerleri için kurulacak
mezarlığın planlarının tasdik edilmişti. (B. C. A. Sayı: 4560 Dosya: 231-13 Fon Kodu: 30..18.1.1 Yer
No: 22.81..4.)
2 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-7
3 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2.
1
2
mevzilerindeki mezarlıklara tasallut olunmaması ve tahribat yapılmamasının
sağlanması hususunda gerekli tedbirlerin alınması, subay ve erlere bu hususta sert
emirler verilmesi ve bazı yıkılan alametlerin yerine konulması medeniyet
gereklerinden ve bizim için tarihi bir alamet-i fahiredir. Mıntıka dahilindeki arazide
mevcut şehitlerin özel bir yere defnedilmesi ve mevcut şehit mezarlıklarının etrafının
tel örgü ile koruma altına alınarak, ileride oralarda mükemmel abideler yaptırılmak
üzere hazırlanması...”4.
Konuyla ilgili olarak 25 Ekim 1915’te Liman von Sanders imzasıyla
Anafartalar ve Kuzey Grubu Komutanlıkları’na gönderilen bir başka yazı ile,
ilgililerden kendi bölgeleri içinde yer alan İngiliz ve Fransız mezarlarının belirlenmek
suretiyle tel örgü içersine alınarak çevrilmesi istenilmişti5. Ayrıca gömülmemiş ve
açıkta duran Türk, İngiliz ve Fransız ölülerinin uygun görülen yerlere gömülmesi de
Grup Komutanlıkları’ndan özellikle istenmişti6. Yine 5. Ordu Komutanlığı’ndan
Çanakkale Gurubu Komutanlığı’na gönderilen bir başka yazıda da söz konusu
mezarlarla ilgili işlemlerin zaman kaybedilmeden yapılması dair yazı gösterilmişti7.
Bu bağlamda Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden ancak
gömülememiş olan askerlerin defnedilmesi için, 5. Ordu Komutanlığı’ndan Güney
Grubu Komutanlığına gönderilen yazıda, doktor subay olan Teğmen Şerif
komutasında 200 erden oluşan bir müfreze görevlendirildiği bildirilmişti. Bu müfreze
Ali Bey Çiftliği doğusunda Soğanlıdere bölgesinde bulunacaktı8. Güney Grubu
Komutanlığı’ndan 66. Alay Komutanlığı’na gönderilen 21 Aralık 1915 tarihli yazı ile
de, Soğanlıdere ve civarında bulunan şehit mezarlarının etraflarına tel çekilmesi ve bu
mezarların bulundukları yerlerin krokilerinin hazırlanarak 25 Aralık 1915’e kadar
gönderilmesi istenmişti9. 123. Alay Komutanlığına gönderilen 21 Aralık 1915 tarihli
bir başka yazıda da aynı şekilde ileri hatlarda şehit olan askerlerin mezarlarının tellerle
çevrilmesi ve yerlerinin kolay tespit edilebilmesi için krokilerinin hazırlanarak 25
Aralık 1915’e kadar gönderilmesi istenmişti10. Aynı konuyla ilgili olarak 23 Aralık
1915 tarihli bir diğer yazıda 42. Tümen Komutanlığı’na gönderilen Zığındere
civarındaki şehitliklerin etrafına tel çekilmesi ve hem Türk hem de düşman
mezarlarının yerlerini gösteren krokilerin hazırlanarak gönderilmesi istenmişti11. Bu
yazılar doğrultusunda, tel örgü çekilen Türk, İngiliz ve Fransız mezarlarının krokileri
hazırlanarak ilgili yerlere gönderilmişti12.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 4943, Dos: 8, Fih: 28.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3457, Dos: 75, Fih: 57, 57-1
6 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-2
7 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-3
8 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 4345, Dos: 19, Fih: 11,11-1
9 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 5132, Dos: 37, Fih: 41
10 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 5132, Dos: 37, Fih: 41-1
11 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 5132, Dos: 37, Fih: 41-2
12 İlgili makamlar tarafından hazırlanan Türk, İngiliz ve Fransız mezarlarını gösteren krokiler,
(Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 5132, Dos: 37, Fih: 41-3,7)’de bulunmaktadır.
4
5
3
İngiliz ve Fransızların Amerikan elçiliği aracılığıyla Türk Dışişleri
Bakanlığı’na yapılan uyarılara, Enver Paşa, 23 Mart 1916’da 5. Ordu Komutanlığı’na
gönderdiği yazı ile cevap vermişti. Enver Paşa, söz konusu yazıda şu noktalar
üzerinde durmuştu:
“…Amerika Elçiliği yoluyla İngiliz ve Fransız mezarlıklarının
muhafazası için 5. Ordu’ya verilen cevapta, savunma düzenini sahillere kadar
uzatmak zorunluluğunda bulunduğumuzdan, bu tahkimat mıntıkasına tesadüf eden
mezarlar, Türklere ait dahi olsa, askerin sağlığı ve tahkimatın işgal edilmemesi
için, zorunlu olarak buralardaki cesetler gerilere nakledilecektir. Tahkimat bölgesi
dışında kalan mezarlıklardan bir kısmı gerek tahliye sırasında, gerekse
birliklerimize yönelik yapılan bombardımanlarda, kendi mermileriyle maalesef
tahrip edilmiş olduğu bildirilmiştir. İngiliz ve Fransızlar, savaştan sonra bu
mezarlıkların mevcudiyetinden yararlanarak Yarımada’nın mezarlık kısımlarını sürekli
bir ziyaretgâh yapıp muhteşem abideler inşası için hükümetimizi daima meşgul
edeceklerdir. Bu şekilde de savunma düzenimize engel olmaya çalışacakları kesin
olduğundan, bu bakış açısından, düşman mezarlıklarının savunma tertibatı
mıntıkasından gerilere alınması ve sahile çok yakın olup da mahzuru olmayan bir
kısım mezarların da, iyi hale getirilerek korunması hususunda Çanakkale Gurubu
Komutanlığı’na emir verilmesini rica ederim.”13
3 Nisan 1916’da Başkomutan vekili adına V. Bronzart imzasıyla 5. Ordu
Komutanlığı’na gönderilen yazıda İtilaf Devletleri’nce mezarlarının ve mezarlıklarının
tahrip edildiği yönünde şikayetlerin geldiğine değinilerek, mezarlık konusunda hassas
davranılması ve bu hassasiyetin de ispat edilmesi için mezarların fotoğraflarının
çekilmesi istenilmiş ve şu uyarılar yapılmıştı: “…İtilaf Devletleri tarafından
Çanakkale’de ölenlerin mezarlarının tahrip edildikleri ve vaat edildiği üzere
muhafazalarına itina gösterilmediğine dair sayısız söylenti dolaşmaktadır. Mezarların
tahkimat işlerine ayrılan alanlardan çıkarılmasının zorunluluğu doğaldır. Söz konusu
alanlardan mezarlar ve gömülmemiş cesetler bir şekilde çıkartılarak büyük
mezarlıklarda veya diğer uygun alanlarda defnedileceklerdir. Düşman mezarlıklarının
diğer memleketlerde olduğu gibi, hürmetle muamele gösterildiğine, yabancı gazetelere
ispat etmek için, İngiliz mezarlıklarının fotoğraflarının çektirilmesi yerinde
görülmektedir...”14
5. Ordu Komutanlığı, Başkomutanlığa yazdığı yazı ile, Başkomutanlık
tarafından istenilen, mezarlara ilişkin yapılması gerekenlerin neler olduğunun 25 Ekim
1915’te Çanakkale Grubu Komutanlığı’na yazılan bir yazı ile bildirildiği iletilmişti.
Yazıda ayrıca düşman mezarlarının dikenli teller ile çevirtildiği, ortada duran
cesetlerin de birer birer defnedildiği belirtilmişti15.
15 Nisan 1916’da Genel Karargâh İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden 5. Ordu
Komutanlığı’na gönderilen yazıda, daha önce verilen emirler sıralanmış ve mezarlar
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-4.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-7.
15 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-2, 2-3.
13
14
4
ve mezarlıklara ilişkin yapılması gerekenler bildirilmişti. Buna göre, “…Gelibolu
Yarımadası’ndaki İngiliz ve Fransız mezarları hakkında yazılan 1 Mayıs 1916 tarihli
emir, Nazır Paşa Hazretlerinin seyahati zamanına denk gelmiş ise de, dönüşte
maksadı temin edemeyen işbu emirden haberdar edilerek Amerikan elçiliğine tebliğ
edilmeden, Hariciye Nezareti’nden aldırılmış ve buna karşılık 23 Mayıs 1916 tarihli
emir yazılmıştı. Üçüncü, yani 3 Haziran 1916 tarihli emir ise sehven menzil şubesi
ifadesiyle yazıldığı anlaşılmış ise de, bu da ana amaca muhalif olmadığı görülmüştür.
Maksat, mezarlıkların hepsinin şimdiki durumu ile muhafaza edilmeyip, sahile çok
yakın ve bizzat Nazır Paşa Hazretleri’nin Cevat Paşa Hazretleri’ne şifahen söylemiş
olduğu birkaç mezarlık muhafaza olunacak ve bunların fotoğrafları çekilip
gönderilecektir. Savunma hattı içinde kalacak olan ve geneli teşkil eden
mezarlıklardaki ceset mümkünse çıkartılıp gerilere defnedilecektir…”16.
İngiliz ve Fransızlar, 1916 yılı ortalarında da Çanakkale’deki İngiliz ve
Fransız mezarlarının talan edildiği ve Türkler’in mezarlara gerekli özeni
göstermedikleri yönündeki iddialarını ve şikayetlerini dile getirmeye devam etmişti.
Bu iddialardan biri, İngiliz binbaşısı Frankland’ın mezarının açılmış olduğu ve
cesedinin beline kadar toprağın dışında bulunduğu, mezarların köpekler tarafından
açıldığı, dışarıda kemik parçalarının görüldüğü yönündeydi17. Burada şunu da
belirtmekte yarar vardır. Gelibolu Yarımadası’nın yeryüzü şekilleri ve toprağın
yapısından kaynaklanan özelliği cesetlerin derine gömülmesine izin vermemişti. Bazen
cesetlerin üzeri bir karış toprakla örtülmüştü. Bunu hem İtilaf askerleri hem de Türk
tarafı savaş süresince defalarca dile getirmişlerdi18. Frankland’ın mezarının durumu ile
ilgili yapılan şikayetler karşısında, Türk Genelkurmayı harekete geçerek iddiaların
araştırılması için Çanakkale Grubu Komutanlığı’na talimat vermişti19. Çanakkale
Grubu Komutanlığı tarafından iddiaların araştırılması için görevlendirilen 123. Alay
Komutanlığı yaptığı araştırma ve incelemeden sonra bir rapor hazırlamış ve bunu
ilgililere iletmişti. Söz konusu raporda genel hatları ile şunlara değinilmişti: 20
●Binbaşı Frankland’ın mezarı da dahil olmak üzere değişik nedenlerle
bozulmuş olan bütün mezarlar tamir ettirilmiştir.
●Mezarlara zarar verebileceği olası olan bölgedeki köpekler itlaf edilmiştir.
●Seddülbahr ve bölgesindeki sırtlarda açılmış ve bozulmuş mezarlar
görülmemiştir.
●Şehitlersırtı ve Kerevizdere bölgesinde yağmur ve sel baskınları nedeniyle
açılmış olan mezarların ve siperler arasında gözden kaçan gömülmemiş cesetler
Sıhhiye Bölüğüne mensup askerler tarafından defnettirilmiştir.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 2-10, 2-11, 2-13, 2-14.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 9-1
18 Nigel Steel, Gelibolu, Bir Yenilginin Destanı, Çev. Mehmet Harmancı, İstanbul 1995, s. 255;
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3957, Dos: 14, Fih: 5
19 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 9.
20 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3443, Dos: 45, Fih: 9-1.
16
17
5
●İtilaf Devletleri donanmasının bölgeyi bombardıman etmesinin etkisiyle ve
yoğun rüzgar ve fırtınalar nedeniyle mezarların kimliklerini belirten kimlik levhaları
yerlerine yerleştirilmiştir.
●Mezarlıklara yapılabilecek olası tecavüz ve talan girişimlerini engel olmak
ve buna yeltenebilecek kişileri yakalamak için özel devriyeler oluşturulmuş ve bunlara
gerekli talimat ve emirler verilmiştir.
Her ne kadar İngiliz ve Fransız yetkililerin Çanakkale’deki mezarlara ilişkin
asılsız iddiaları ve şikayetleri Türk Dışişlerine iletilmiş ise de, Türk yetkililer yukarıda
da belirtildiği üzere, gerek Türk gerekse İngiliz ve Fransız mezarlarına gerekli özeni
göstermiş ve mezarlıkları ziyaret edilebilir bir hale getirmişti. Ancak dönemin mevcut
şartlarında, İngiliz ve Fransız mezarlarına ve mezarlıklarına haç ve abideler
yapılmasına izin verilmemişti. Türk yetkililer, eğer isterlerse İngiliz ve Fransız
makamlarının, gerekli gördükleri subay ve er mezarlarını Gelibolu Yarımadası’ndan
kendi ülkelerine nakledebilmelerine veya bölgedeki mezarların fotoğraflarını
çekebilmelerine izin verilebileceğini açıklamıştı21. İngiliz ve Fransızlar değişik
zamanlarda, bölgede hayatını kaybeden subaylarından bazılarının mezarlarını Gelibolu
Yarımadası’ndan alarak ülkelerine götürmüşlerdi22.
2. Gelibolu’daki İngiliz ve Fransız Mezarlıklarının Hukuki Statüsü ve
Bu Konudaki Tartışmalar
İtilaf Devletleri mezarlar ve mezarlıklarla ilgili iddialarını ve isteklerini
Türkler ile yapılan bütün uluslar arası antlaşma ve sözleşmelerde de gündeme
getirmişlerdi. Uygulamaya geçirilmemiş olan 10 Ağustos 1920’de hazırlanan Sevr
Antlaşması’nda mezarlıklara özel bir önem verilmiş ve Türklere ağır yükümlülükler
yüklenmeye çalışılmıştı. Söz konusu antlaşmanın, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224 ve
225. maddeleri, mezarlıkların statüsünü düzenleyen maddeleriydi23.
Sevr Antlaşmasının 218. maddesinde, “... Türkiye sınırları içinde olan ve
savaş alanlarında can vermiş ya da aldıkları yaralar, kaza ya da hastalık sonucu ölmüş
askerlerin mezarlarının bulunduğu toprak parçalarıyla, bu askerlere mezarlık veya anıt
yapılması için gerekecek toprak parçalarının olduğu kadar, bu mezarlıklara veya
anıtlara gidecek yolların tüm ve tekelci mülkiyetini İngiliz, Fransız ve İtalyan
hükümetlerinin her birine devredecektir” denilmiştir. Bu maddedeki “mülkiyeti
devredilecektir” sözü ile söz edilen toprak parçaları, Lozan Andlaşması’nda da
yaşanan tartışmalarda önemli yer tuttuğu görülmektedir24.
Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3741, Dos: 150, Fih: 44. (Bu belgeler için bkz. Sadık Sarısaman,
“Birinci Dünya Savaşı’nda Türkler ve İnsan Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIV,
Temmuz 1998, Sayı: 41.)
22 Genelkurmay ATASE Arşivi, Kls: 3741, Dos: 150, Fih: 4-2 1 ( Bu belgeler için bkz. Sadık
Sarısaman, a.g.m.)
23 Seha L. Meray-Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküş Belgeleri, Ankara 1977, s.
110, 111, 112.
24 Meray-Olcay, a.g.e., s. 110.
21
6
Sevr Antlaşmanın 219. maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan
hükümetlerinin antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki altı ay içinde mülkiyeti
devredilecek olan toprak parçalarının nereler olduğunun Türklere bildirileceği
belirtilmişti. Ayrıca aynı maddede, “…İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden her
biri, ölülerin gömüldüğü ya da gömülmüş olabileceği bölgeleri araştırma ve mezarların
bir araya getirilmesini ve gerektiğinde mezarlıklar kurulacak yerlerin önerilmesi
bakımından tek yetkili olacak bir komisyon atama hakkına sahip olacaktır...”
denilmişti. İtilaf Devleri tarafından mezarlıklarla ilgili olarak belirlenen toprak
parçalarının kamulaştırılması için gerekli masraflarında da 220. madde hükümleri
gereğince Türklerin yüklenmesi ve gerekli yasaların biran önce yapılması
kararlaştırılmıştı. Mezarlıkların kurulması, düzenlenmesi, bakımı ve korunmasını, her
birinin uygun göreceği bir komisyona ya da örgüte bırakılması, İngiliz, Fransız ve
İtalyan hükümetlerinin yetkisine bırakılan 221. madde ile, bu işlemlerin nasıl
yapılacağı da kararlaştırılmıştı. Bu maddeye göre, kurulacak komisyon, mezarların bir
araya toplanmasını ve mezarlıklar kurulmasını sağlamak için gerekli gördükleri
mezardan çıkarma ve ölüleri başka bir yere taşıma işlemleri yapma yetkisine sahip
olacaktı. Türkler nedeni ne olursa olsun, komisyonun izni olmadıkça, hiçbir İtilaf
askerinin mezarını açamayacak ve başka bir yere taşıyamayacaktı25.
Mezarlıkların ziyaret edilmesi ve burada görevli personele ilişkin hususları
düzenleyen 222. madde ile, ziyaretçiler ve İtilaf devletleri temsilcilerinin mağdur
olmalarını önlemeye yönelik mezarlıklara giden yolların sürekli olarak açık
bulundurulması için Türkler bu yoların bakım ve onarımını üstlenmişlerdi. Ayrıca
Türkler bu mezarlıklar ve anıtlarda görevli personelin gereksinimlerinin giderilmesi ve
toprakların sulanması için gerekli suyun sağlanmasına yönelik bütün kolaylıkları
sağlamakla yükümlüydüler. İtilaf Devletleri mezarları ve mezarlıklarına yapılacak olası
saldırı veya saygısızlık ile ilgili olarak, bu saldırıları gerçekleştiren kişilerin
cezalandırılmasına yönelik önlemlerin alınması da 223. madde ile Türklerin
yükümlülüğüne verilmişti. 224. madde de mezarlara gösterilecek saygı ile ilgilidir ve
Türklerden bu mezarlıklara gerekli saygının gösterilmesi ve buraların bakımının
üstlenilmesi istenmişti. 225. madde ise savaşta hayatını kaybeden esir ve sivillerin
mezarlarına ilişkin yapılacak uygulamalara ayrılmıştı. Buna göre taraflar, kimlikleri
bilinmeyen ölülerin kimliklerinin saptanmasına yönelik bilgi ve belgeleri ve kimliği
saptanmadan gömülmüş olan bütün ölülerin mezarlarının sayısı ve yerleri konusunda
bütün bilgileri birbirlerine vereceklerdi26.
Uygulamaya konulmayan Sevr Antlaşmasının ardından Lozan
Andlaşması’nda da mezarlıklarla ilgili tartışmalar yaşanmış ve imzalanan anlaşma ile
mezarlıkların durumu kesinlik kazanmıştı.
Lord Curzon, 8 Aralık 1922 tarihli oturumda, mezarlıklarla ilgili görüşlerini
açıklarken, Gelibolu’daki İtilâf mezarlıkları konusunda direnmek gerektiğini
vurgulamış ve “…Biz savaş sırasında ölen kahraman askerlerimizin ve
denizcilerimizin Türk ülkesinin çeşitli yerlerinde bulunan mezarlarını kapsayan
25
26
Meray-Olcay, a.g.e., s. 111.
Meray-Olcay, a.g.e., s. 112
7
toprakların, mülkiyetiyle birlikte müttefiklere verilmesini istemek zorundayız…”
demişti. Curzon, sözlerine, bu mezarların bulundukları yerlerin kendileri için “kutsal
topraklar” olduğunu, bu konuda da Türklerin herhangi bir itirazda bulunmayacağı
kanısında olduğunu da eklemişti27.
İsmet Paşa, Lord Curzon’un bu görüşlerine cevap niteliğindeki
konuşmasında, bütün mezarlara ve özellikle savaş alanlarında ölmüş askerlerin
mezarlarına saygı göstermenin Türklerin bir geleneği olduğuna dikkat çekmişti. İsmet
Paşa, Curzon’un konuşmasında söylediği mezarların bulunduğu toprakların
mülkiyetine ilişkin olarak kullandığı terimlerin anlaşılır olmadığını ve Curzon’dan bu
terimleri açıklamasını istemişti. Çünkü, Curzon, Müttefik askerlerinin ve
denizcilerinin gömülü oldukları toprağın “egemenlik hakkı” -souveraineté, sovereigntyyerine “mülkiyet hakkı” -propriété, ownership- terimini kullanmıştı. Lord Curzon
cevabında bu terimleri bilerek kullandığını söylemişti. Zaten İtilaf Devletleri bu
görüşünü Sevr Antlaşmasında da ortaya koymuştu ve bu davranışıyla da bu
görüşünden geri adım atmayacağını açık olarak göstermişti. İngiliz ve Fransız
askerlerine ait mezarların bulunduğu toprak parçalarının mülkiyet hakkının
kendilerine devredilmesinin “masumiyetini” ortaya koymak için Türk tarafına ilginç
örnekler sunmuşlardı. Fransa delegasyonundan M. Barrère çok ilginç bir örnek
vererek isteklerinin haklılığını ortaya koymak istemişti. M. Barrère sanki kendi
topraklarından bahsediyormuş ve işgal etmiş oldukları bir topraktan bahsetmiyormuş
gibi bir ifadeyle, Suriye’deki Süleyman Şah’ın mezarına ilişkin olarak bu jesti Türklere
yaptıklarını ve Türkler’den de bu tür bir jest beklediklerini dile getirmişti. Lord
Curzon’da M. Barrère’nin görüşünü desteklemek amacıyla buna benzer başka bir
örnek daha vermişti. Curzon verdiği örnekte, Napolyon’un ömrünün son altı yılını
geçirdiği Saint Helene adasındaki toprağın mülkiyetini, içinde öldüğü ev ile birlikte
Kraliçe Victoria’nın daimi olarak Fransız Hükümetine verdiğini belirtmişti. Curzon
bu adaya yaptığı bir ziyaret esnasında buranın Fransızlara verildiğini ve burada bir
Fransız Konsolosluğunun bulunduğunu gördüğünü ve bu durumun Gelibolu ile çok
benzer bir durum arz ettiğini de sözlerine eklemişti28.
Lozan Antlaşması’nın mezarlıklarla ilgili bölümü hazırlamakla görevli alt
komisyon, 25 Ocak 1923 tarihindeki oturumda, hazırladığı raporu okumuştu. İsmet
Paşa 27 Ocak Salı günkü oturumda alt komisyon raporuna ilişkin eleştirilerini dile
getiren bir konuşma yapmıştı. İsmet Paşa konuşmasında, Türk Temsilci Heyetinin,
karşılıklı olmak şartıyla, mezarların bakımlı tutulmasına ilişkin bütün tedbirlerin
uygulanmasını mümkün olduğu kadar kolaylaştırmayı, bir insanlık görevi saydığını
söylemişti. Ölülerin gömülü bulunduğu yerlere saygı göstermenin Türkler’in
geleneklerinden olduğunu vurgulayan İsmet Paşa, ölülerin gömülmesi ve onları anmak
için anıt dikilmesi amacıyla bir toprak parçası ayrılırken, ilk yapılacak şeyin, önce toprak
parçalarının sahipleriyle anlaşmak olduğunu da sözlerine eklemişti. Gelibolu
Yarımadasında bulunan mezarlıklar, daha önceden bu amaçla ayrılmış olduğundan,
bunların bulundukları yerlerde bırakılmasını Türk Temsilci Heyeti zaten kabul etmişti.
İsmet Paşa konuşmasına “…Bu mezarlıkların genişliğini ve yüzölçümünü
27
28
Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı, İstanbul 1993, C. I., K.1, s. 175.
Meray, a.g.e., C. I., K. 1, s. 177.
8
saptarken, bunu, Mezarlıklar Komisyonundaki Türk üyenin de uygun bulmuş olması
kesin olarak zorunludur. Sonradan öne sürülecek itirazlar üzerine, ayrılmış bu toprak
parçasının gerektiğinden daha geniş olduğu anlaşılırsa, Türk Temsilci Heyeti, artan
toprak parçasının, mezarların yerlerini değiştirmeye kalkışmadan, geri verilmesi
gerekeceği düşüncesindedir. Mütarekeden bu yana Müttefiklerin askerî işgali altında
bulunmuş bir bölgede, ölülerin kalıntılarının henüz bir araya toplanmamış olması
mümkün değildir…” Türk Temsilci Heyeti, Arıburnu'ndaki mezarlıklara karşılık olarak
çok geniş bir toprak parçasının ayrılmasını öngören ve onaylanmamış Sevr
Antlaşma tasarısından alınmış bir maddeyi metinden çıkartmamayı kesin olarak
haksız bulduğunu dile getirmişti. Türk Temsilci Heyeti, düşünüş biçiminin ve öne
sürdüğü kanıtların doğruluğunu olduğu kadar, haklılığını da, Müttefik Temsilci
Heyetlerinin göreceklerini ve mezarlara ilişkin tasarının 6. maddesinden
vazgeçmemekte direnmeyeceklerini umduklarını da işfade etmişti29.
İsmet Paşa konuşmasında, ölülere ve ölülerin yattıkları yerlere Türk ulusu
kadar derin saygı gösterme eğiliminde olan başka hiç bir ulusun bulunmadığını
söylemişti. Lord Curzon ise bu sözlere karşılık olarak olayların, bu söylenen
sözlere tam uygun düşmüş olmasını dilemekle birlikte, gerçeğin böyle olmadığını
söylemişti. Curzon, savaştan bu yana, üstelik bir yıl önce bile, mezarlıklara karşı
Türk askerlerinin inanılmaz bir saygısızlık gösterdikleri konusunda pek çok olay
duyduğunu, İzmir'deki İngiliz mezarlığının şimdi ne durumda olduğunu göstermek
için, İsmet Paşa'yı İzmir’e, Fransız mezarlığı için de Antep’e götürmek ve böylece,
İsmet Paşa'nın belirttiği ilkeleri yetkili Türk makamlarının nasıl uyguladıklarını
göstermek istediğini dile getirmişti30.
Alt komisyon raporu ile ilgili olarak Türk Temsilci Heyeti’nin birinci
çekincesi, İngilizler için savaşmak üzere, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerden
gelerek can vermiş insanların yattıkları toprak şeridine ilişkin 6. madde -Anzak
(Arıburnu) bölgesindeki mezarların bulunduğu toprakların İngilizlere bırakılmasıkonusundaydı. Curzon, Türklerin bu çekincelerine yönelik olarak, “…Bu
insanlar, en yüksek bir yurtseverlik duygusuyla, ülkülerin en soylusu uğrunda
savaşmak üzere, dünyanın en uzak yerlerinden gelmişlerdir. Bu ölülerin huzur ve
saygı içinde yatmalarına izin vermek mümkün olmayacak mıdır? Söz konusu toprak
şeridi 4,5 km uzunluğunda ve 1,5 km genişliğinde, çorak bir toprak parçasıdır.
Bugün bu toprak parçasında 19 mezarlık vardır. Bu mezarlıkların arasında bulunan
ve yarı dolmuş ya da olduğu gibi duran siper kalıntılarından oluşmuş toprak
parçasının her yanında, kimlikleri belirsiz başka asker ölüleri de yatmaktadır. Bu
bölgede kimse oturmamaktadır. Ekili bir toprak da değildir. Bu toprak parçasının ne
Türk Hükümeti, ne de herhangi bir kimse için bir değeri vardır. Fakat oğulları ve
kardeşleri orada yatmakta olan Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar için, bu toprak
parçası, tarih ve duygu yönünden, çok derin bir anlam taşımaktadır…” sözleriyle
bu isteklerinin masum bir istek olduğunu belirtmişti. Türk Temsilci Heyeti, bu 19
mezarlığın varlığını kabul etmeye hazır olduğunu bildirmekle birlikte aynı zamanda,
bu mezarlıkları ayıran küçük toprak parçasının bu özel bölge dışında tutulmasını
29
30
Meray, a.g.e., C.I, K. II, s. 9
Meray, a.g.e., C.I, K. II, s. 10
9
istemişti. İngiliz Temsilci Heyeti ise, bu bölgenin tümüyle bir bütün sayılmasını ve
buraya kutsal bir toprak parçası olarak saygı gösterilmesini istemişti 31.
Türk Temsilci Heyetinin ikinci çekincesi, 7. maddeye ilişkindi. Bu çekince,
Gelibolu Yarımadası’nın çeşitli yerlerinde, bir İngiliz Komisyonu tarafından daha önce
yapılmış mezarlar konusundaydı. Müttefikler, yeni mezarların yerlerini saptama ve
düzenleme sorununa ilişkin olarak, Türklere, görüşlerini açıklama hakkını
tanımaya hazır olduklarını belirtmişlerdi. Fakat önceden yapılmış
mezarlıklarda değişiklikler yapılmasına göz yummayacaklarını eklemişlerdi. Curzon,
“…Gelibolu Yarımadasında savaşarak binlerce ölü veren İngiliz İmparatorluğunun
çeşitli bölümlerini temsil etmek üzere kurulmuş İmparatorluk Savaş Mezarları
Komisyonu, çeşitli savaş alanlarında can vermiş İngiliz İmparatorluğu askerlerinin
kalıntılarını mezarlıklarda toplamak gibi genel bir amaçla, şimdiden, büyük paralar
harcamış bulunmaktadır…” diyerek konuya ne kadar önem verdiklerini vurgulamıştı.32
İsmet Paşa ölülere karşı Türklerin gösterdiği saygıdan söz ederken, Lord
Curzon, Enver Paşa’nın askeri tahkimât gerekçesiyle İngiliz ölülerinin bir yere toplanması
gerekliliğine atıfta bulunarak, Türkler’in, daha önce bu mezarlıklara gömülmüş ölülerin
çıkartılmasını ve Gelibolu'da büyük bir mezarlık kurularak, bütün ölülerin buraya
gömülmesini teklif etmiş olduklarını söyleyerek, sözlerine “…Bu teklif Müttefiklerce
korkunç bir şey olarak karşılanmış ve Türk Temsilci Heyeti de bu teklifinde
direnmemiştir…” şeklinde devam etmişti.33
Curzon İngiliz Temsilci Heyetini özellikle ilgilendiren bu iki noktada, İngiliz
Temsilci Heyetinin kesin olarak taviz vermeyeceğini belirtmişti. İsmet Paşa ise bütün
uygulamaların karşılıklı olma ilkesine dayandırılması gerekliliği üzerinde durmuştu.
Curzon, İsmet Paşaya, “...İsmet Paşa, gitsin de, İngiliz yetkililerinin
Mezopotamya’da, Filistin’de, Süveyş Kanalı boyunca Türk mezarlıklarına nasıl
davrandıklarını görsün. Bu, çok iyi bir deney olacaktır. Ölüler üzerinde pazarlık
yapmamak gerekir. Türk Temsilci Heyeti, son haftalar içinde yaptığı gibi, başka her
konuda pazarlığa girişebilir, fakat ülkeleri uğrunda canlarını vermiş olan askerlerin
ölüleri üzerinde pazarlığa girişemez. Böyle bir konuda, Türk Temsilci Heyetinin
karşısına, insanlığın yaralanmış duyguları dikilecektir. Müttefikler, Türkiye'nin
duygularına saygılıdırlar. Türkiye de onların duygularına saygı göstermelidir”
sözleriyle cevap vermişti. Lord Curzon mezarlıklar konusunun onur duyguları içinde
çözümlenmedikçe Gelibolu Yarımadası’ndan bir tek asker bile çekmeye niyetlerinin
olmadığına da söyleyerek Türkleri tehdit etmekten geri kalmamıştı 34.
İsmet Paşa, Lord Curzon’un birtakım iddialarına karşılık vermenin yararlı
olacağını dile getirerek Türk Temsilci Heyetinin, mezarlıklar ve mezarlar
sorunlarını incelemenin ve tartışmanın çok nâzik bir şey olduğunun farkında olduğunu
belirtmişti. İsmet Paşa, her türlü yanlış anlamaları ve kasıtlı yorumları ortadan kaldırmak
Meray, a.g.e., C.I., K. II, s. 10.
Aynı yer.
33 Aynı yer.
34 Meray, a.g.e., C.I., K.II., s. 11.
31
32
10
için, bu sorunu bütün açıklığı ile anlatmak istediğini söylemiş ve sözlerine şöyle devam
etmişti: “…Lord Curzon, vaktiyle de buna benzer olaylardan söz edildiğini ve Türk
makamları gerekli soruşturmaları yaptıktan sonra, bu araştırmaların
sonuçlarının, İngiliz makamlarını tamamiyle tatmin ettiğini ve yatıştırdığını
hatırlayacaktır. Askerî hareketler süresince bile aynı nitelikte üzücü olaylar
görülmüştür; fakat bu olayları Türkler’in yapmamış olduğu ortaya çıkmıştır; tam
tersine, herkesçe bilinmektedir ki, Türk makamları bu olayları İngilizler’e kendileri
bildirerek, gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını istemişlerdir. Böyle olunca, Türk
Temsilci Heyeti, İngiliz ve Fransız mezarlıklarının korunması için de elden gelen bütün
tedbirlerin alınmış olduğu konusunda, İngiliz Temsilci Heyeti Başkanına güvence
verebilme durumundadır. Türk Temsilci Heyeti, bütün tarafların yakınmalarının aynı
ölçüde dürüstlük içinde dinlenilmesi, gerçek olup olmadıkları denetlenmemiş
söylentilere güvenmekle yetinilmemesi gerektiğini de belirtmek ister.”35
İsmet Paşa, Arıburnu ile ilgili İngiliz isteklerine yönelik olarak da
Türklerin, orada bulunan mezarlıklar için gerekli bütün toprakları vermiş
olduklarını söyleyerek toprağa olan ihtiyacın sonu gelmez bir biçimde artmasının
düşünülemez olduğunu ve mezarlıklardan sonra savaş alanları istenmesinin kabul
edilemez olduğunu belirtmişti. Ayrıca İsmet Paşa İngilizler’in bu tutumlarını
daha önce Enver Paşa’nın da belirtmiş olduğu şekilde açıklamıştı: “…Bugüne
kadar, savaş alanlarını kutsallaştırarak onlara sahip çıkma yolu bilinmemekteydi. Bu
hesaba göre, Türkiye dışında kalan, uçsuz bucaksız pek çok savaş alanlarında kanlarını
dökmüş olan Türkler, daha da meşru olarak, böyle istemlerde bulunabileceklerdir.
Fakat, bunun, mezarlar konusuyla hiç bir ilgisi olmadığını anlamaktan daha kolay hiç bir
şey yoktur. Lord Curzon'un istemekte olduğu toprak parçası bir mezarlık değil, fakat
Çanakkale savaşları sırasında askerî hareketler için temel olarak kullanılan ve her zaman
böyle bir amaçla kullanılabilecek bir toprak şerididir…”36
31 Ocak oturumundan sonra hazırlanan Barış Andlaşması Tasarısında
mezarlıklar konusu 139., 140., 141., 142., 143., 144., 145., 146., 147., 148., 149., 150.,
151. maddelerle düzenlenmişti37. 4 Şubat 1923’teki oturumda İngiliz Temsilci Heyeti,
144. maddeye38 ek yapılmasına ilişkin bir teklifte bulunmuştu. “Anzac (Arıburnu)
Arazisi Diye Anılan Toprak Parçasından Yararlanma Şartları” başlığı altındaki teklifin içeriği
aşağıdaki gibiydi39:
1. Bu toprak parçası, Barış Andlaşmasıyla belirtilen amacından başka herhangi
bir amaçla kullanılamayacaktır; bu yüzden, hiç bir askerlik ya da ticaret amacıyla, ya
da yukarıda belirtilen asıl amacı dışında kalan başka hiç bir amaçla
kullanılmayacaktır.
Meray, a.g.e., C. I., K. II., s. 12
Meray, a.g.e., C.I., K. II., s. 13
37 Meray, a.g.e., C.I., K. II., s. 98, 99, 100, 101.
38 Madde 144: Türk Hükümetince kullanımı bırakılacak toprak parçaları arasında, özelli İngiliz
İmparatorluğu için, 3 sayılı haritada gösterilmiş olan Anzak (Arıburnı) bölgesindeki toprak parçaları
da bulunacaktır
39 Meray, a.g.e., C.I., K.V., s. 7.
35
36
11
2. Türk Hükümetinin, bu toprak parçasını -mezarlıkları da kapsamak üzeredenetlemeğe her zaman hakkı olacaktır.
3. Mezarlıkları korumakla görevli sivil bekçilerin sayısı, mezarlık başına bir
bekçiden çok olmayacaktır. Mezarlıklar dışındaki toprak parçası için ayrıca bekçiler
bulunmayacaktır.
4. Bu toprak parçasında, ister mezarlıklar içinde ister dışında, yalnız bekçiler
için kesin olarak gerekli konutlardan başka konutlar yapılamayacaktır.
5. Bu toprak parçasının kıyısında insan ya da yük yüklemeyi ya da karaya
çıkartmayı kolaylaştırabilecek hiç bir rıhtım, dalga kıran ya da iskele
yapılmayacaktır.
6. Bu toprak parçasını ziyaret için gerekli bütün işlemler yalnız Boğazlar'ın iç
kıyısında yapılabilecek ve bu toprak parçasına Ege Denizi kıyısından girmeğe,
ancak bu işlemlerin tamamlanmasından sonra, izin verilecektir.
7. Bu toprak parçasını ziyaret isteğinde bulunanlar silâhlı olmayacaklardır;
Türk Hükümetinin bu yasağın uygulanmasını denetlemeye hakkı olacaktır.
8. Türk Hükümeti, elli kişiyi aşan ziyaretçi topluluklarının gelişinden enaz bir
hafta önce haberli kılınacaktır.
8 Mart’ta İngilizler’in teklifine, Türkler karşı bir teklif sunmuşlardı. Bu teklif,
İngilizlerin teklifiyle bir maddesi dışında tamamıyla aynıydı. Sadece sekizinci
maddede İngilizllerin ziyaretçi sayısı olarak teklif ettikleri elli sayısı, Türk treklifinde
150 kişiye çıkarılmıştı.40
“Lozan Barış Konferansı” sonunda mezarlıklarla ilgili varılan nihaî anlaşma,
124., 125., 126., 127., 128., 129., 130., 131., 132., 133., 134., 135. ve 136 maddelerle
düzenlenmişti. Sözkonusu anlaşma metni aşağıdaki gibidir.41
Madde 124: Aşağıdaki 126. maddenin konusu olan özel hükümlere halel
getirmeksizin, Bağıtlı Yüksek Taraflar, içlerinden her birinin, 29 Ekim 1914
tarihinden bu yana savaş alanında can vermiş, ya da yaralanma, kaza ve hastalık
yüzünden ölmüş askerleri ve denizcileriyle, aynı tarihten bu yana tutsaklıkta ölmüş
savaş tutsakları ve gözaltı edilmiş sivillerin, kendi yetkileri (otoriteleri) altındaki
topraklarda bulunan mezarlıklarına, mezarlarına ve kemikliklerine ve onları anmak
için dikilmiş anıtlarına saygı gösterecekler ve bunların bakımını sağlayacaklardır.
Bağıtlı Yüksek Taraflar, karşılıklı olarak ülkelerinde, sözü geçen mezarlıkların,
kemikliklerin ve mezarların kimliğini ortaya çıkartmak ve bunları kütüğe yazmak,
bunların bakımıyla uğraşmak, ya da bunların bulundukları yerlere uygun düşecek
anıtlar dikmek işleriyle her birinin görevlendirebileceği Komisyonlara, görevlerini
yerine getirmeleri için her türlü kolaylıkları gösterme konusunda anlaşacaklardır. Bu
Komisyonların hiç bir askerî niteliği olmayacaktır.
40
41
Meray, a.g.e., C.I, K.V., s. 7.
Meray, a.g.e., C.I., K. VIII., s. 43,44,45,46.
12
Madde 125 (2. fırka): Kimlikleri belirtilmeden gömülmüş bulunan ölülerin
mezarlarının sayısına ve yerlerine ilişkin her türlü bilgiyi, birbirlerine vermeği
yükümlenirler.
Madde 128: Türk Hükümeti, İngiliz İmparatorluğu, Fransız ve İtalyan
Hükümetlerine karşı, kendi ülkesinde, bunların, savaş alanında can vermiş ya da
yaralanmış, kaza ve hastalık yüzünden ölmüş askerleri ve denizcileriyle, tutsaklıkta
ölmüş savaş tutsakları ve gözaltı edilmiş sivillerine ait mezarları, mezarlıkları,
kemiklikleri ve onları anmak için dikilmiş anıtları kapsayan toprak parçalarını
[arsaları] bu Hükümetlerin kullanımına ayrı ayrı ve sürekli olarak bırakmayı
yükümlenir. Bunun gibi, Türk Hükümeti, 130 ncu Maddede öngörülen
Komisyonlara, bir araya toplama mezarlıkları -cimetieres de groupement-, kemiklikler
kurmak, ya da anıtlar dikmek için ileride gerekli görülecek toprak parçalarını da,
sözü geçen bu Hükümetlerin kullanımına bırakacaktır.
Türk Hükümeti, bundan başka, söz konusu mezarlara, mezarlıklara,
kemikliklere ve anıtlara giriş serbestliği tanımayı ve gerekirse, buralarda cadde ve
yollar yapılmasına izin vermeyi yükümlenir.
Yukarıda belirtilen hükümler, böyle bir amaçla bırakılmış olan toprak
parçaları üzerinde, duruma göre, Türk egemenliğine halel vermez.
Madde 129: Türk Hükümetince kullanımı bırakılacak toprak
parçaları arasında, özellikle İngiliz İmparatorluğu için, 3 sayılı Haritada*
gösterilmiş olan Anzac (Arıburnu) bölgesindeki toprak parçaları da
bulunmaktadır.
İngiliz İmparatorluğunun yukarıda adı geçen toprak parçasından
yararlanması aşağıdaki şartlara bağlı olacaktır:
1. Bu toprak parçası, Barış Andlaşmasıyla belirtilen amacından başka herhangi
bir amaçla kullanılmayacaktır; bu yüzden, hiç bir askerlik ya da ticaret amacıyla, ya da
yukarıda belirtilen asıl amacı dışında kalan başka herhangi bir amaçla
kullanılmayacaktır;
2. Türk Hükümetinin, bu toprak parçasını -mezarlıkları da kapsamak üzeredenetlemeğe her zaman hakkı olacaktır;
3. Mezarlıkları korumakla görevli sivil bekçilerin sayısı, mezarlık başına bir
bekçiden çok olmayacaktır. Mezarlıklar dışındaki toprak parçası için ayrıca bekçiler
bulunmayacaktır;
4. Bu toprak parçasında, ister mezarlıklar içinde ister dışında, ancak bekçiler
için kesin olarak gerekli konutlardan başka konutlar yapılmayacaktır;
5. Bu toprak parçasının kıyısında, insan ya da yük yüklemeği ya da karaya
çıkartmağı kolaylaştırabilecek, hiç bir rıhtım, dalga kıran ya da iskele
yapılmayacaktır;
6. Bu toprak parçasını ziyaret için gerekli bütün işlemler yalnız Boğazlar'm iç
kıyısında yapılabilecek ve bu toprak parçasına Ege Denizi kıyısından girmeğe,
ancak bu işlemlerin tamamlanmasından sonra izin verilecektir. Türk Hükümeti,
mümkün olduğu kadar basit olması gereken söz konusu işlemlerin, Türkiye'ye
gelecek öteki yabancıların bağlı tutulacakları işlemlerden daha külfetli olmaması ve
gereksiz her türlü gecikmeye yol açmayacak koşullar altında yapılmasını,
işbu Maddenin öteki hükümlerine halel gelmemek şartıyla, kabul eder;
13
7. Bu toprak parçasını ziyaret isteğinde bulunan kimseler silâhlı
olmayacaklardır; Türk Hükümetinin, bu yasağın uygulanmasını
denetlemeye hakkıolacaktır;
8. Türk Hükümeti, 150 kişiyi aşan ziyaretçi topluluklarının girişinden
enaz, bir hafta önce haberli kılınacaktır.
Madde 130
İngiliz, Fransız Hükümetlerinden her biri, Türk Hükümeti’nin de bir
temsilci gönderecekleri bir Komisyon kuracak ve bu Komisyon, mezarlara,
mezarlıklara, kemikliklere ve anıtlara ilişkin sorunları, yerinde, çözüme
bağlayacaktır. Bu komisyonların başlıca görevleri şunlar olacaktır:
1) Ölülerin gömüldüğü ya da gömülmüş olabileceği bölgelerde
keşifler yaparak, oralarda bulunan mezarları, mezarlıkları, kemiklikleri ve
anıtları kütüğeyazmak;
2) Mezarların, gerektiğinde bir araya toplanmasına ne gibi koşullar
altında girişileceğini saptamak; Türk ülkesinde Türk temsilcisiyle, Yunan
ülkesinde de Yunan temsilcisiyle anlaşarak, bir araya toplanan mezarlıklarının,
kemikliklerin ve dikilecek anıtların yerlerini kararlaştırmak; bu amaçla ayrılacak
yerlerin sınırlarını, gerekli en küçük alan ölçüsünde, saptamak;
3) Kendi uyruklarına ayrılmış ya da ayrılacak mezarlara,
mezarlıklara, kemikliklere ve anıtlara ilişkin kesin plânı, her Komisyonun bağlı
olduğu Hükümet adına, Türk Hükümetine bildirmek.
Madde 131: Kendilerine toprak parçası ayrılmış olan Hükümetler, bu
toprakları yukarıda belirtilenden başka maksatlarla kullanmamayı ve
kullanılmasına izin vermemeyi yükümlenirler. Bu toprak parçaları deniz
kıyısında bulunmakta ise, bu kıyı, kendisine toprak parçası ayrılmış olan
Hükümetçe kara ya da denizle ilgili askerliğe ya da ticarete ilişkin başka hiç bir
maksat için kullanılmayacaktır. Mezarlara ve mezarlıklara ayrılmış olan yerler
bu amaçla ya da anıt dikilmesi için kullanılmayacaksa, bu yerler, duruma
göre, Türk Hükümetine geri verilecektir.
Madde 132: 128. maddeden 130. maddeye kadar olan Maddelerde
öngörülen toprak parçalarına ilişkin tam ve eksiksiz yararlanma hakkının İngiliz
ve Fransız Hükümetlerine sürekli olarak bırakılması için gereken yasama ya
da yönetim tedbirleri, 130. maddenin 3. fıkrasında öngörülen bildiriyi izleyecek
altı ay içinde, Türk Hükümetince alınacaktır. Kamulaştırmalar yapılması
gerekirse, bunlar Türk ülkesinde Türk Hükümetince, gerçekleştirilecek ve
giderleri Türk Hükümetince karşılanacaktır.
Madde 133: İngiliz ve Fransız Hükümetleri, kendi uyruklarına ait
mezarların, mezarlıkların, kemikliklerin ve anıtların yapımını, düzenlenmesini ve
bakımını, uygun görecekleri bir yürütme organına -uygulama örgütüne- emanet
etmekte serbest olacaklardır. Bu örgütler -organlar- askerî nitelikte olmayacaklardır.
Yalnız mezarların bir araya toplanması ve mezarlıklarla kemikliklerin kurulması
için gerekli sayılacak durumlarda ölü kalıntılarının mezarlardan çıkartılması, taşınması
14
ile, kendilerine toprak ayrılmış Hükümetlerin, yurtlarına gönderilmelerini zorunlu
görecekleri ölü kalıntılarının mezarlarından çıkartılması ve taşınması işlerinde
yetkili olacaklardır.
Madde 134: İngiliz ve Fransız Hükümetlerinin, Türkiye'de bulunan
mezarlarının, mezarlıklarının, kemikliklerinin ve anıtlarının korunmasını, kendi
uyrukları arasından atanacak bekçilerce yaptırmaya hakları olacaktır. Bu bekçiler
Türk makamlarmca resmen tanınacaklar ve mezarların, mezarlıkların, kemikliklerin ve
anıtların korunmasını sağlamak için, Türk makamlarından yardım göreceklerdir.
Bekçilerin askerî hiç bir niteliği olmayacak, fakat kendilerini savunmak üzere bir
rövolver ya da otomatik tabanca taşıyabileceklerdir.
Madde 135: 128. maddeden 131. maddeye kadar olan maddelerde öngörülen
toprak parçalarına, duruma göre, Türkiye ve Türk makamlarınca herhangi bir kira,
resim ya da vergi uygulanmayacaktır. İngiliz ve Fransız Hükümetlerinin
temsilcileriyle, bu mezarları, mezarlıkları, kemiklikleri ve anıtları ziyaret etmek
isteyenler için, buralara giriş, her zaman serbest olacaktır. Türk Hükümeti söz
konusu toprak parçalarına ulaştıracak yolların bakımını sürekli olarak üzerlerine
alacaklardır.
Türk Hükümeti söz konusu mezarların, mezarlıkların, kemikliklerin ve
anıtların bakımı ya da bunların korunmasıyla görevlendirilmiş kimselerin
ihtiyaçlarına yetecek ölçüde suyun sağlanması bakımından, İngiliz ve Fransız
Hükümetlerine her türlü kolaylıkları göstermeği, karşılıklı olarak yükümlenirler.
Madde 136: İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetleri, Türkiye'den ayrılan
ülkeleri de kapsamak üzere, kendi yetkileri -otoriteleri- altındaki ülkelerde gömülü
bulunan Türk askerleriyle denizcileri için mezarlar, mezarlıklar, kemiklikler yapmak
ve anıtlar dikmek konusunda, 128. madde ile 130. maddeden 135. maddeye kadar olan
Maddelerdeki hükümlerden yararlanma hakkını, Türk Hükümetine tanımayı
yükümlenirler.
Türk Devleti, 19 Aralık 1926’da Lozan Antlaşması gereğince Gelibolu ve
Çanakkale civarında tesis olunacak yabancı mezarlıkların tanzimi, korunması ve
bakımı hakkında yönetmelik hazırlayarak, işlemlerin bu yönetmelik dahilkinde
yapılmasını sağlamıştır42.
3. Yabancı Mezalıklar’da Çekilen Bayraklara İlişkin Tartışmalar
Mezarlıklarla ilgili yaşanan bir başka tartışma konusu da İngiliz, Fransız ve
Avustralyalılara ait mezarlıklara asılan bayrak meselesiydi. Bakanlıklar arasındaki
yazışmaların fazlalığına bakılacak olursa Türk yetkililerin bu konuya özel bir önem
verdikleri açıkca görülecektir. İçişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlığa gönderilen 6/7
Ekim 1925 tarihli yazıda, Seddülbahr’deki İngiliz mezarlığının bahçesindeki
mezarlıkta bulunan bayrak direğine Avustralya bayrağının öteden beri çekildiğini,
Türk bayrağının ise sadece Cuma günleri çekildiğinin, mezarlıkları ziyarete gelen bir
42
B. C. A. Sayı: 4531 Dosya: Fon Kodu: 30..18.1.1 Yer No: 22.79..15
15
ingiliz gemisinin gelişi esnasında mezarlığa İngiliz ordusuna ait bayrağın çekilmesinin
üzerinde durularak,43 29 Kasım 1925’te, Fransız, İtalyan ve İngiliz askeri
mezarlıklarına, yalnız özel günlerde Türk bayrağıyla birlikte adı geçen milletlerin
bayrağının çekilmesi kararlaştırılmıştı44. Bu karar alınırken de 14 Şubat 1915 tarihli
“Düvel-i Ecnebiye sefaret ve konsoloshanelerinde ve teba-i ecnebiye ikâmetlerine bandıra keşidesinin
tabi olacağı kuyud ve tehdidatı mübeyyin talimatname” referans olarak alınmıştı.45 Buna
göre,:
1. İstanbul’da bulunan bulunan Yabancı devlet elçiliklerinin kapısında,
elçiliğin mensup olduğu devletin armaları ve “…. Devleti Elçiliği” şeklinde bir levha
ve elçiliğin uygun yerinde mensup olunan devletin bayrağı çekilir.
2. Gerek İstanbul gerek diğer Osmanlı şehirlerinde bulunan ve hükümet
seniyyece resmen kabul ve tastik edilmiş olan yabancı konsoloshanelerinin kapısında
mensup olunan devletlerin armaları ve “…. Devleti Konsoloshanesi” ibaresini içeren
bir levha bulunur ve konsoloshane binası üzerine mensup olunan devletin bayrağı
çekilir.
3. Osmanlı Devleti sınırları içinde Osmanlı Devleti’nin resmen tanımadığı
bir devletin bayrağının çekilmesi yasaktır.
4. Ulaşım acentelerinde, ancak şirkete mahsus filama hergün çekilebilir.
5. Yabancı devletlere ait resni binalarında ve yabancı devlet tebasına mensup
kişilerin ikametgahlarında ve ticarethanelerinde Osmanlı bayrağı ile birlikte o
devletinin bayrağı çekebilirler.
6. Bu talimat hükümlerine uygun çekilmeyen bayraklar polis tarafından
indirilir. Asayişi bozacak amaç ve kötü niyet olduğu anlaşıldığı takdirde, talimata
uymayanlar hakkında yasal takibat yapılır.
7. Okul, hastahane, yetimhane ve diğer hayır ve eğitim kurumlarında bayrak
çekilmesi de bu talimata uygun olmalıdır.
29 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında mezarlıklara ne şekilde
bayrak çekileceği konusunda bir kararname yayımlanmıştı. Kararnamede 1 Şubat
1914 tarihinde çıkarılan talimata uyulması belirtilmişti. Söz konusu kararname şu
şekildeydi:
“Kararname”
Lozan Muahedesi mucebince İngiliz, Fransız ve Avustralya askeri
mezarlıkları için tefrik edilmiş olan mahallerden Seddülbahr işaret istasyonu
civarındaki İngiliz mezarlık komisyonuna aid bahçeye hergün Avustralya bandırası
çekilmekte ve yalnız Cuma günleri milli bayrağımız çekilmekte olmasına ve devamı
muvafık görülmeyen bu halin emsal teşkil etmemesi gibi bir mahzuru da bulunmasına
B. C. A. Sayı: 7782 Dosya: Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 2.18..10.; B. C. A. Sayı: 7782 Dosya: Fon
Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 2.18..10 Yer No: 16.74..3.
44 B. C. A. Sayı: 2808 Dosya: 231-2 Fon Kodu: 30..18.1.1 Yer No: 16.74..3.
45 B. C. A. Sayı: 000, Dosya: 685M Fon Kodu: 30..10.0.0 Yer No: 63.424..9.
43
16
mebni keyfiyetin tedkik ve tezkiri hakkında Dahiliye Vekalet-i Celilesinden murur
Ekim 1925 tarih ve İdare-i Umumiye Müdiriyet-i Umumiyesi 11119/4197 numaralı
tezkire ile Hariciye Vekalet-i Celilesinin 16 Ekim 1925 tarih ve Umur-ı Siyasiye
Müdiriyet-i Umumiyesi 289/47303 numaralı talimatnamesi, İcra Vekilleri Heyeti’nin
29 Ekim 1925 tarihli içtimasında mütalaa ve tetkik edilmiş ve mevzubahs
mezarlıklarda hergün bayrak çekilmesi, düvel-i ecnebiye sefaret ve
konsoloshanelerinde ve teba-i ecnebiye ikâmetlerine bandıra keşidesinin tabi
olunacağı kuyud ve tehdidatı mübeyyin 1 Şubat 1914 tarihli talimatname ahkamına
muvafık etmediğinde ve emsal teşkil mülahazasıyla da mahzurlu görüldüğünden,
yalnız eyyam-ı mahsusada ve Türk bayrağı ile birlikte keşide edilmek şartıyla medfun
askerlerin mensup oldukları devlet bayrağının çekilmesi hakkındaki mütalaa tensip ve
bu husus için Hariciye Vekalet-i Celilesince teşebbüsat-ı lazimenin icrası tasvip
edilmiştir.”46
4. Geç Yerine Getirilen Bir Sorumluluk: Türk Şehitlik Anıtı
Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden Türk askerleri için emaneten de
olsa Şehitlik Anıtı yapılmasına yönelik ilk ciddi girişim, 4 Mayıs 1927’de toplanan İcra
Vekilleri toplantısında görüşülerek konuyla ilgili kararnamenin yayımlanmasıyla
gerçekleşmişti. Kararnameye göre yapılacak Şehitlik Anıtının 31 Mayıs 1921 tarihli ve
878 numaralı kanuna dayandırılarak yapaılmasına karar verilmişti.47.
16 Kasım 1931’de Edirne Milletvekili Şeref Bey tarafından Anafartalar'daki
Mehmet Çavuş abidesi ile şehitliğin imarı hakkında bir yasa teklifi verilmişti48.Şeref
Bey verdiği yasa tekliğinde Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden Türk askerleri
ve Çanakkale Savaşları için şu sözleri sarfetymişti:
“… Binbir şehamet ve kahramanlık destanı yazılı Türk tarihinin bir de
Çanakkalesi vardır ki, medeni devletlerin muasır fen ve techizatı ile donatılmış
orduları buraya geldikleri vakit karşılarında yalnız göğsündeki milli imandan başka
birşeye malik olmayan Türk mukavemetinin önünde gökten, yer yüzünden, deniz
üstünden, deniz altından, yer altından yağdırdıkları cehennemleri birden susmaya ve
Türk’ün asırlar dolduran kahramanlığı önünde ezilip kaçmaya mahkum oldular. Şimdi
oradan kaçanların yükselen abideleri tarihin şerefli çocuğu Mehmet Çavuşun bir
toprak tümseciğinden ibaret mezarı var. Çanakkale’de büyük zaferi yaratan
Kaymakam Mustafa Kemal Bey’in yanında haykıra haykıra kükreyerek düşmana
saldıran Mehmet Çavuş bizden şimdi yalnız bir şey istiyor: Vatan için can vererek
altında yattığı bu şerefli toprakların üstünde gelecek evladımıza bu şehametin şükran
borcunu ödediğimizi ispat edecek bir Türk abidesi.
Türk kanıyla yoğrulmadık bir karıç yeri olmayan ve bütün manasıyla üstünde
bir tarih yaşayan bu topraklara yüzünü gözünü sürerek o şanlı günlerin acı ve tatlı
hatıralarını yaşatmak için her yıl oraya koşanlar boynu bükük dönmeye mecbur
oluyorlar.Çünkü, o mübarek topraklara çıkmak için bir yer, orada yatanlardan haber
B. C. A. Sayı: 7782 Dosya: Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 2.18..10. Yer No: 16.74..3.
B. C. A. Sayı: 5132 Dosya: 150-19 Fon Kodu: 30..18.1.1 Yer No: 24.28..15.
48 B. C. A. Sayı:000 Dosya: 4130 Fon Kodu: 30..10.0.0 Yer No: 3.18..10.
46
47
17
veren bir nişane bile yok. Ebediyen gelmeyecek olan hasretliğini çömeldiği ocağının
başında bekleyen ak saçlı ninelerin, eli kınalı Fatmacıkların bu yerlere götürdüğümüz
selamlarını kime tebliğ edeceğiz?
İngilizlerin, Fransızların şurada burada mağluplar için tesis ve inşa ettikleri
mükemmel sütunların fevkinde Mehmet Çavuş abidesi yükselmeli ve yedi bin yıllık
Türk tarihi bu şerefli abidenin yüksek mihrabına alnını sürererken Mehmet Çavuşun
vatan semalarından gürleyen erkek sesi duyulmalıdır: Türk vatanına girilmez,
yasaktır…”
5. Alman Askerlerine Ait Mezarlıklar Meselesi
20 Mart 1929’da mezarlarla ilgili sorunun bir tarafı da Almanlar olmuştu.
Alman yetkililer Lozan Anlaşmasının 124. ve 135. maddeleri ile Çanakkale’de hayatını
kaybetmiş olan İngiliz ve Fransız ordusuna mensup askerlerin mezarlarına tanınan
hukuki hakların kendilerine de tanınmasını içeren isteklerini, sık sık Türk yetkililer
nezdinde dile getirmişlerdi. Almanlar daha da ileri giderek, bu mezarların
bulundukları yerlerin Alman hükümetine bırakılmasını istemişti. Almanya, Türk
kanunlarının buna imkan vermemesi halinde veya bu yerlerin özel mülkiyet elinde ise
buraları satın almaya hazır olduğunu bildirmişti. Türk yetkililer tarafından Birinci
Dünya Savaşı’nda Türkiye'de görevli iken hayatını kaybeden Alman askerlerine ait
mezarlıkların korunmasına yönelik bazı çalışmalar yapılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti
Bakanlar Kurulu’nun 20 Mart 1929 tarihli toplantısında bu konuyla ilgili olarak bir
kararname yayımlanarak Türkiye’de Alman askerlerine ait mezarlıkların bakımı ve
korunmasına yönelik ciddi çalışmalar başlatılmıştı. Kararnameye göre, özellikle
Samsun’da bulunan Alman mezarlığı ile Çanakkale’de Alman askerlerine ait
mezarların bir yere toplanması için uygun bir yer tahsis edilmesi kararalaştırılmıştı.49.
6. Gelibolu’daki Yabancı Mezarlıkların Ziyareti Meselesi
Savaşın sona ermesi ile birlikte başlayan tartışmalar ve asılsız iddialarla geçen
yılların sonrasında, 24 Ağustos 1925’te Gelibolu Yarımadası ve Çanakkale’deki
Avustralyalı ve İngiliz askerlerine ait mezarlıkların inşalarının işlemlerinin bitmesi ile
birlikte, İngiliz makamların başvurusu üzerine Türk yetkililer bölgeye gelecek ziyaretçi
sayısının 150 kişiyi geçmemesini50 vurgulayarak ilk kafilenin getirilmesi için, İngiliz
Ormond gemisinin mezarlıkları ziyaret etmek isteyenleri buraya getirmesine izin
vermişti.51
1930 yılı ortalarında, “Fransız Eski Muharipleri Cemiyeti”nin Seddülbahr’de
10 Haziran’da Fransız mezarlıklarında dikilen abidenin açılışı töreninde ziyaret etmek
amacıyla yapılacak gezi ile ilgili Hariciye Vekaleti’nden Başvekâlet’e gönderilen 5
Nisan 1930 tarihli yazısında, Çanakkale Savaşları’nda Fransız ordusunda görev yapan
ve savaş bitiminde Paris Askeri Valiliği görevini yürüten General Gouraud’un da
katılacağı bildirilmişti. Fransız büyükelçisi ile görüşmelerde bulunan Türk yetkililer bu
B. C. A. Sayı: 7782 Dosya: Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 2.18..10. Yer No: 16.74..3.
B. C. A. Dosya: 2312, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 193.321.2.
51 B. C. A. Dosya: 691, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 171.189.4.
49
50
18
ziyaretin gerçekleşmesi halinde uyulması gereken kurallar konusunda Fransız
büyükelçisine bilgi sunmuşlardı. Buna göre, Türk yetkililer, gelecek olan Fransız
kafilesine gerekli bütün kolaylıkları gösterecekti. Ancak Fransızlar tarafından törene
Türk askerinin de katılması isteği, emsal teşkil edeceği kaygısıyla uygun görülmediği
bildirilmişti. Ayrıca törende yapılan konuşmaların Türk ve Fransız devletlerinin
dostluklarını pekiştirici konuşmalar olmasına dikkat edilmesi istenmişti. Törene
gelecek Fransızların savaş gemisiyle değil sivil bir gemi ile Çanakkale’ye gelmeleri
istenmiş ve bunun önemi üzerinde durulmuş ve sadece General Gouraud ve
yanındaki askeri erkân için küçük bir savaş gemisi getirilebileceği söylenmişti. Fransız
elçisi Türk yetkilerle yapılan görüşmede General Gouraud’un Ankara’ya geleceği ve
Mustafa Kemal Atatürk ile görüşme isteği de Türk yetkililere bildirilmişti. Türk
yetkililer de bunun mümkün olabileceğini şifahen Fransız elçisine iletmişlerdi.52 9
Mayıs 1930 tarihli bir yazıda, Fransız Generalin Mustafa Kemal Atatürk tarafından da
kabul edileceği belirtilmişti. Söz konusu ziyaretçiler 4 Haziran’da Ankara’da
bulunacakları da ayrıca bildirilmişti53.
Çanakkale’deki Fransız mezarlıklarını ziyaret konusu ile ilgili ikinci önemli
sorun da 1937’de yaşanmıştı. Türkler başından beri ve özellikle de yukarıda da
belirtildiği üzere, savaş gemileri ile yapılacak ziyaretlere çok sıcak bakmadığını ilgili
devletlere bildirmişti. 1937’de de Aigle adlı bir Fransız torpido muhribi Çanakkaledeki
Fransız mezarlıklarını ziyaret etme isteğini Türk Hariciye Vekaletine bildirmişti.
Hariciye Vekaleti de Başvekalete yazdığı yazılar nedeniyle 15 Ekim 1937 tarihli İcra
Vekilleri toplantısında bu konu ele alınarak bir kararname yayımlanmıştı. Söz konusu
kararnamede, 19 Ekim 1937’de Seddülbahir’deki Fransız mezarlığını ziyaret edecek
olan Aigle torpido muhribinin günü birlik ziyaret gerçekleştirmesine ve aynı gün Ege
Denizine geri dönmeleri kararlaştırılmıştı54.
1932 yılında İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale’deki mezarlıkların onarımı ve
yeniden düzenlenmesi çalışmaları kapsamında yurtdışından Türkiye’ye getirilmesi
gereken mezar taşları Türkiye’nin yürüttüğü iktisat politikalarına takılmıştı. İthali
yasak olan bu tür malzemelerin ithalini sağlamak amacıyla İktisat Vekilliği tarafından
Başvekalete yazılan 22 Mart 1932 tarihli yazı ile bu sorunun çözümüne ilişkin bir
teklif sunuldu. Bu mezar taşlarının kontenjan dışı tutulmasını öngören İktisat Vekilliği
teklifi, 2 Nisan 1932 tarihli İcra Vekilleri toplantısında kabul edilerek mezar taşlarının
Türkiyeye girmesine izin verilmişti55.
Sonuç olarak, Çanakkale Savaşları’nın sona ermesiyle birlikte mezarlıklarla
ilgili tartışmalar başlamış ve bu tartışmalar günümüze kadar gelmiştir. İngiliz ve
Fransız yetkililer Sevr ve Lozan Antlaşmalarında, Türk topraklarında mezarları
bulanan İngiliz ve Fransız askerlerinin bulundukları mezarlıkların mülkiyetinin
kendilerine verilmesini içeren isteklerinde ısrarlı olduklarını açıkça ortaya
koymuşlardı. İngiliz ve Fransızlar ilk zamanlarda mezarların talan edildiği, tahrip
B. C. A. Sayı: Dosya: 42836 Fon Kodu: 30..10.0.0 Yer No: 244.649..10.
B. C. A. Sayı: Dosya: 1138 Fon Kodu: 30..10.0.0 Yer No: 130.935..8.
54 B. C. A. Sayı: 2/7509 Dosya: 239-121 Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 79.85..18.
55 B. C. A. Sayı: 12486, Dos: 231-37, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 27.21..3.
52
53
19
edildiği gibi asılsız iddaları gündeme getirerek, bu mezarların bulunduğu toprak
parçalarının mülkiyetini ele geçirme düşüncesini, Türklerle yapılan her antlaşmada
gündeme getirmeye çalışılmışlardı. Ancak her defasında İngiltere ve Fransanın
Çanakkale’nin stratejik öneme sahip olan kara parçalarını, hayatta olduklarında ele
geçiremeyen askerlerinin, mezarları sayesinde ele geçirme girişimleri Türk devleti
tarafından sonuçsuz bırakılmıştır. Daha sonraki yıllarda da bu düşünceden geri adım
atılmamış, değişik projeler ortaya atılarak buranın uluslarası bir alan olası ve uluslar
arası bir komisyon tarafında yönetilmesi, ya da ilgili devletlerin denetimine bırakılması
gibi öneriler dillendirilegelmişti.
20